T Ü R K
TARİH
K U R U M U XI.
SERİ -
Y A Y I N L A R I N D A N No. 4
OSMANLI KAYNAKLARINA GÖRE
FATİH SULTAN MEHMEI...
409 downloads
2078 Views
7MB Size
Report
This content was uploaded by our users and we assume good faith they have the permission to share this book. If you own the copyright to this book and it is wrongfully on our website, we offer a simple DMCA procedure to remove your content from our site. Start by pressing the button below!
Report copyright / DMCA form
T Ü R K
TARİH
K U R U M U XI.
SERİ -
Y A Y I N L A R I N D A N No. 4
OSMANLI KAYNAKLARINA GÖRE
FATİH SULTAN MEHMEI)'İN SİYASÎ V E ASKERÎ FAALİYETİ
Dr. SELÂHATTİN TANSEL Millî Eğitim Vekâleti Orta Öğretim Şube Müdürü
1 \
I i
1
i \ TÜRK
TARİH
KURUMU BASIMEVİ -
19
5
3
ANKARA
İ Ç İ N D E K İ L E R
PROF.
DR.
YAZARIN
ŞÎNASİ
ALTÜNDAĞ'DÎ
ÖNSÖZÜ
ÖNSÖZÜ
FAYDALANıLAN
VÎI ;
..................w
ESERLER.»*
IX
XIII
GİRİŞ F a t i h Sultan M e h m e t
i BIRINCI
BÖLÜM
İstanbul'un fethine doğru IKINCI
33 BÖLÜM
İstanbul'un fethi
63 ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
I . F a t i h ' i n Batı Siyaseti. Sırbistan seferleri. I I . F a t i h ' i n Batı Siyaseti. Arnavutluğun işgali I I I . F a t i h ' i n Batı Siyaseti. Mora'nın Osmanlı topraklarına ilhakı I V . F a t i h ' i n Batı Siyaseti. Eflâk'ın k a t i olarak hâkimiyet altına alınması.. V . F a t i h ' i n Batı Siyaseti. Bosna'nın zaptı ve Hersek'in tâbiiyet altına alınması V I . F a t i h ' i n Batı Siyaseti. Osmanlı - Macar, münasebetleri V I I . F a t i h ' i n Bati Siyaseti. Osmanlı - Venedik mücadelesi V I I I . F a t i h ' i n Bati Siyaseti. İtalya'mn zaptına doğru I X . F a t i h ' i n Bati Siyaseti. Boğdan meselesi
113 133 147 161
169 17.7 195 217 223
'I
FATİH SULTAN MEHMET DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM
F a t i h ' i n Ege Denizi Siyaseti
231
BEŞINCI B Ö L Ü M
I . F a t i h ' i n Karadeniz Siyaseti. Karadeniz'in A n a d o l u sahilleri ve Amasra C i niviz kolonisinin ortadan kaldırılması •.
249
I I . F a t i h ' i n Karadeniz Siyaseti. Isfendiyaroğulları Beyliğinin kaldırılması
.
253
I I I . F a t i h ' i n Karadeniz Siyaseti. Trabzon Rum kaldırılması
imparatorluğu'nun ortadan 261
I V . F a t i h ' i n Karadeniz Siyaseti. Karadeniz'in kuzeyindeki Ciniviz kolonilerinin fethi ve b u arada K ı r ı m Hanlığı meselesi
D r . Selâhattin Tansel, "Osmanlı kaynaklarına göre Sultan M e h m e t ' i n Siyasi ve Askerî F a a l i y e t i " adlı b u eserini, elde mevcut b u l u n a n ve görülmesi kabil olan hemen bütün Os manlı kaynaklarına ve bazı arşiv materyaline dayanarak ve büyük b i r ceht ve gayret sarfederek hazırlamıştır. Eser, heyet umumiyesi itibariyle popüler b i r mahiyette olmakla beraber, ilmî metot ve teknikten âri değildir. K u r u m u m u z u n , daha geniş b i r halk kütlesine h i t a p eden b u faydalı eserin neşrinde, başka b i r iddiası y o k t u r .
271 Türk Tarih Kurumu Yeniçağ Kolu Başkanı
ALTıNCı BÖLÜM
I . F a t i h ' i n İç A n a d o l u ve Doğu A n a d o l u Siyaseti Karamanoğulları ve A k k o y u n l u l a r hakkında mütâlealar I I . F a t i h ' i n Doğu Siyaseti Osmanlı - A k k o y u n l u rekabeti
PROF.
281 299
YEDINCI BÖLÜM
F a t i h ' i n Güney Siyaseti. Osmanlı - Mısır münasebetleri ve b u arada Dulgadıroğullan meselesi. F a t i h ' i n ölümü . . .
329
İneeks
343
••
DR.
ŞINASİ
ALTUNDAĞ
Ö N S Ö Z Büyük insan F a t i h ' i n hayatini, yaptığı işleri öğrenmek ve bilmek, T ü r k m i l l e t i için nasıl b i r zaruret ise medeni âlem için de b i r ihtiyaçtır. Fakat ne yazık k i o n u bize tamtacak derli t o p l u b i r eser şimdiye kadar yazılmış değildir. O, bugüne kadar esaslı b i r surette ne doğulu, ne de batılı b i r b i l g i n ta rafından ele alınmıştır. Gerçi ta zamanından itibaren o n u bütün Osmanlı tarihçilerinin kitaplarında görür, okuruz; an cak bunlar, âdeta b i r b i r l e r i n i kopya etmiş ve süzgeçten geç memiş olan bilgileri nakleden kitaplardır. B u müelliflerin eser lerinde, Fatih zamamnda meydana gelen olaylar doğrudan doğruya ve zâhirî sebepleri ile ele alınarak kaydedilmiş b u l u n maktadır; hattâ bazan b u kadarı da yapılmıyarak y a n i olayın sebebi dahi gösterilmiyerek yalmz vakamn cereyam anlatıl makla yeti'nilmiştir. Sonradan gelen T ü r k tarihçileri ise b u hususta eskiler kadar da faydah olamamış, bunların kitapla rında F a t i h hakkındaki b i l g i büsbütün azalmıştır. B u i t i b a r l a F a t i h ' i Osmanlı eserlerinin herhangi b i r i n i okumak suretiyle tammak mümkün değildir. Ben, bütün hayatı müddetince akıl ve mantığın çizdiği y o l d a n ayrılmıyan ve her yapacağı işi neticeleriyle birlikte hesaplıyarak buna göre kararlar veren, doğru gördüğü şeyleri mutlaka yapmak suretiyle hedefinden asla şaşmayan, F a t i h Sultan M e h m e t hakkında b i r kitap yaz mayı düşündüğüm zaman b u n u n müşkül olacağım k a b u l edi y o r d u m ; o n u tetkike koyulduktan sonra b u müşkülâtın büs bütün büyük olduğunu gördüm. Çünkü o, tetkik edildikçe derinleşen b i r varlık olarak meydana çıkıyor. Anladım k i tek insanın F a t i h ' i yalmz başına etüd etmesine ve anlatmasına imkân yoktur. Çünkü b i r devlet adamının bütün vasıflarım, kendinde toplamış olan b u mümtaz devlet adamı ayrıca, âlim d i r ; ediptir ve şairdir. B u n d a n ötürü o n u b i r cephesi, siyasi cephesi, ile ele alarak tanıtabilmek y o l u n u tercih ettim. İkinci mühim mesele o n u nereden okuyup öğrenmek me selesi i d i . Barbaro'dan mı?, Dukas'dan mı? yoksa İsidoros'dan
FATİH SULTAN MEHMET
ÖNSÖZ
mı F a t i h ' i öğrenmeli. H a l b u k i beşyüz yıl önceki z a m a m n dinî taassubbu ile kavrulan b u insanların onu bize doğru tamtması mümkün değildir. Filhakika onların anlattıkları veya anlatmak istedikleri F a t i h hakiki F a t i h değil, onlara göre b i r F a t i h ' t i r . O n u n için bunların eserlerini ele alarak F a t i h ' i anlatmak', hiç olmazsa onlar kadar hataya düşmek demektir. B u i t i b a r l a bunların kitaplarından ve bunlaıa dayanarak F a t i h hakkında b i l g i veren batılıların eserlerinden b i r kısmı etüd edilmiş, ancak bunlara, kronolojik ve t a r i h i n seyri bakımından, bazan da her hangi b i r meseleyi kaynaklarımıza göre halledemediğim veya verilen bilgiyi noksan gördüğüm zaman, mukayeseler yapmak ve hakikati meydana çıkarmak için başvurulmuştur. Böyle olunca F a t i h Sultan M e h m e t ' i kendi eserlerimizden okuyup anlamak zarureti meydana çıktı. Fakat mevcut basma tarihler (nisbeten yeni olanları) daha çok batı eserlerinden faydalanmış öldukarma göre bunlardan yapılacak b i r tetkik de beni hakikate götüremezdi. Bundan ötürü kitaphklarımızm b i r köşesinde el den ve gözden uzak kalmış yazma eserlerin bulunabileceğini düşünerek o yola g i t t i m . Filhakkia "İstanbul Kitaplıkları Tarih-Coğrafya Yazmaları K a t o l o k l a n " adlı değerli eser i l k rehberim oldu. Hazırlayıcılarına minnettarhğımı arzetmeye mecbur olduğum b u eserde yazma kitaplarımızın hemen hep sini gözden geçirmek ve sathi de olsa muhtevalarına nüfuz etmek mümkün oldu. Böylece İstanbul kitaplıklarında b u l u n a n ve şimdiye kadar isimleri bile işitilmemiş olan b i r kısım k i t a p ları A n k a r a ' y a getirterek etüd etme imkânlarım b u l d u m . A n cak b u k a y n a k l a n incelemekte büyük b i r sıkıntıya düştüm. Çünkü b u kitapların çoğu kötü b i r hat ile yazılmıştı. Onları okyup anlamak çok güç o l d u ; hattâ bazan mümkün de ol madı. B u n d a n Başka, K e m a l Paşa-zâde'nin Âl-i Osman T a r i h i „ ile İdris-i Bitlisî'nin " Heşt - Behişt „ i müstesna, diğerlerinde F a t i h hakkında derli t o p l u b i r bilgiye rastlamadım. Bununla beraber onların içlerinde parçalar halin de bazan o kadar değerli bilgilere tesadüf e t t i m k i bunları başka yerde bulmaya imkân yoktu. Altı yda yakın b i r çalışmanın sonunda b u eserlerden derliyebildiğim bilgileri, b i r b i r l e r i ile karşılaştırarak ve lüzumsuzlarım atarak, b i r araya getirmeye çalışırken tarafsız kalmaya da sonderece gayret ettim. B u
i t i b a r l a F a t i h hakkında yütürülmüş olan mütalâa ve f i k i r l e r yüzde yüze yakın b i z i m d i r ; yine b u mütalâa ve f i k i r l e r sanırım k i hakikate en yakın olanlardır. Benim için i k i n c i rehber " T o p k a p ı Sarayı Müzesi Arşivi K ı l a v u z u " oldu. B u kılavuzdan vesikaların neye ait olduğunu kestirmek mümkün olmamakla beraber, vesikaların bazan ta rihlerinden, bazan da isimlerinden, içlerinde neler b u l u n a b i leceği kestirilmiş ve b u suretle seçilenlerin fotoğrafları çek tirilmiştir. İncelendikleri v a k i t görülmüştür k i bunlar, F a t i h devrinin aydınlatılabilmesi için pek mühim birer kaynaktır. B u vesikalardan pekazımn gelişigüzel tetkiki ile birçok yeni b i l g i ortaya çıkmış olduğuna göre, Topkapı Sarayı Müzesi Arşi vinde yapılacak esaslı b i r inceleme, t a r i h i m i z i n her devresi bakımından pek önemli neticeler verecektir.
X
XI
^Kitabımın başında b i r kısmının listesini verdiğim b u vesi kalar üzerindeki incelemem büyük b i r zamanımı aldı. Çünkü bunların okunması, mânalandınlması i k i bakımdan çok zor o l u y o r d u . Birincisi b i r kısmının yazılarının kötü olması ve fotokopi l e r i n i n bozuk çıkması; İkincisi de beşyüz yıl önce kaleme alınmış olan ve yüzde doksandokuzu Arapça, Farsça olan b u vesikaların, ekseriya tarihsiz ve noksan olmaları aynı zamanda bugün bunları okuyup mânalanchrabilecek pek m a h d u t sayıda insan ların bulunmasıdır. Gerçek b u vesikalardaki Arapça ve Farsçayı her Arapça ve Farsça bilenin çözmesine imkân yoktur. İçleri ayetlerle, hadislerle ve beyitlerle dolu olan b u vesikalardaki d i l de beşyüz y d önceki dildir.'[(Öyle birtakım incelikleri, nüansları i h t i v a etmektedirler k i bunları anlayabilmek için İslâm Felsefesini, K u r ' a n ' ı n tefsirlerini ve o devrin edebiyatım b i l mek iktiza eder. Eğer çok değerli ve kadirşinas b i r zat olan dostum ve üstadım kemal E d i p Kürkçüoğlu yardıma koşmamış olsaydı, verdiğim birkaç vesika, arşivde yatan binlercesi g i b i , değerlenmemiş, mânalanmamış olarak kalacaktı, şayet b u vesikalar b i l g i âlemi için küçük b i r fayda sağlamışlarsa b u n u n şerefi doğrudan doğruya Sayın K e m a l Edip'e aittir.] Ben kendisine yaptığı büyük yardımdan dolayı minnettarım. Vesikaların herbirisinin Arşivce verilmiş olan b i r numarası vardır. Fakat ben onları kitapta geçtikleri sıralara göre birden başhyarak ayrı b i r numaraya tâbi t u t t u m ; her i k i numarayı ve
XII
FATİH SULTAN MEHMET
vesikaların neye a i t olduğunu gösterir b i r listeyi b u kitaba ekledim. Kitabımı hazırlarken, olayları parçalamamış olmak için bahisleri, kronolojik sıraya tâbi olmadan, sonuna kadar anlat maya çalıştım. K i t a p yedi bölüme ve bazı bölümlerde n u m a ralar altında birkaç kısma ayrılmıştır. Ayrıca kitaba b i r giriş kısmı eklenmiştir k i b u daha ziyade okuduğum k i t a p l a r d a n soma F a t i h hakkında vardığım kanaatlerin b i r hulâsasıdır; y a n i tetldklerimin sonunda vardığım en samimi ve tarafsız ka naatlerdir. Eğer bunlarda biraz ifrata kaçmış isem b u , F a t i h Sultan Mehmet'e karşı duymuş olduğum hayranlığın b i r neti cesidir. B u eserin hazırlanmasında yazma kitapların İstanbul k i taplıklarından A n k a r a kitaplıklarına getirilmesi bakımından büyük kolaylıklar gösteren Kitaplıklar M ü d ü r ü Sayın Aziz Berker ile yardımcısı İsa Önder'e, Millî Kütüphane'de o k u duğum kitapların sağlanmasında çok yardımım gördüğüm E n ver K o r a y ' a , bazı hususlarda bana yardım etmiş olan Z i r a a t Fakültesi Sekreteri Osman Baysal'a, yabancı dillerde yazılmış olan kitapların tercümesi işinde "faydalı olan Hüseyin Namık O r k u n ' l a b u hususta uzun zamanım bana tahsis etmek lûtfunda b u l u n a n H a y r u l l a h Örs'e, elindeki en değerli vesikaların b i r kısmından faydalanmama müsaade eden ve bilinmeyen birçok kaynağı tavsiye etmek zahmetinde b u l u n a n A d n a n Erzi'ye b i l hassa teşekkürü b i r borç b i l i r i m . K i t a p t a elbette noksanlar ve hatalar vardır. Bunların tashih edilmesi için beni ikaz edecek olanlara şimdiden minettarlığımı arzederim.
F A Y D A L A N I L A N ABDÜLGAFFAR
KIRIMI,
E S E R L E R
Umdetü'l-ahbar, Esat Efendi (Süley-
maniye K t b . ) N o . 2331. ABDURRAHMAN
HİBRÎ,
Defter-i
ahbar, Veliyüddin
Efendi
K t b . N o . 2418. ABDURRAHMAN
HIBRÎ,
Risale-i
Fütuhat-i Al-i
Osman, F a t i h
K t b . N o . 2362. AHMET B A H A Ü D D İ N ( C I Z Y E D A R - Z Â D E ) , Çizyedar-zâde Esad Efendi (Süleymaniye K t b . ) N o . 2403. AHMET BEY AHMET
Tarihi,
Karaman Tarihi, M i l l e t K t b . N o . 457. Feth-i Celil-i Kostantiniyye, İstanbul 1320.
(ŞİKÂRÎ),
MUHTAR,
Şahî, F a t i h K t b . N o . 4356. A H M E D ŞEMSÜDDÎN ( K E M A L PAŞA-ZÂDE), Âl-i Osman Ta rihi, cüz V I I , F a t i h K t b . N o . 4205. AHMET
SÜHEYLÎ,
Tarih-i
AHMED Ş E M S Ü D D Î N ( K E M A L P A Ş A - Z Â D E ) , Tarih-i Feth-i Kostantiniyye, Şehid A l i Paşa (Süleymaniye K t b . ) . N o . 2720-14. A K D E S N Î M E T K U R A T , Topkapı Sarayı Arşivindeki Altınordu, Kırım ve Türkistan hanlarına ait yarlığ ve bitikler, İstanbul 1940. Â L Î , Künhü'l-ahbar V , Nuruosmaniyye K t b . N o . 3407. A N H E G G E R , HaliliÎl-KunevVnin Tarih-i Âl-i Osmanı, İstanbul Üniversitesi T a r i h Dergisi, c. I I 3-4 (1952). ANHEGGER, Maali'nin Hunkârnamesi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi T a r i h Dergisi, I , sayı 1. ANHEGGER, Martoloslar V I I - V I I I - I (1942).
hakkında, Türkiyat
Mecmuası, c.
Historia Turchesca ( T a r i h K u r u m u n ' d a k i K . N e k i tercümesinden faydalamlmıştır). ANGİOLELLOS, DONADO D A LEZZE,
Anonim Tevarih-i Âl-i Osman, nşr. Friedrich Giese, Breslau 1922. Anonim Tarih-i Âl-i Osman, Topkapı Sarayı Revan Köşkü No. 1099. Anonim Tarih-i Âl-i Osman, Bayazıd K t b . N o . 329. A R İ F Î , Mar aş ve Elbistan'da JÇülkadiroğulları hükümeti, T a r i h - i Osmanî Encümeni Mecmuası, cüz 31 (1333). s. 419-431.
FATİH SULTAN MEHMET
XIV
A . S Ü H E Y L Ü N V E R , ilim ve Sanat bakmandan Fatih devri notlan i, Rumelihisarı Tarihleri, İstanbul fethinin beşyüzüncü yıldönümü k u t l a m a yayınlarından, sayı 5, İstanbul 1948. C A F E R Ç E L E B I , ( T A C İ - Z Â D E ) , Mahruse-i istanbul Fetihnâmesi, T a r i h - i Osmanî Encümeni Mecmuası ilâvesi, 1331. Dâi Münşeatı, nşr. Necati Lûgal ve A d d a n E r z i (bu mün şeatta Ağriboz, K a r a b o ğ ' a n , O t l u k b e l i ve üçüncü A r n a v u t l u k seferine ait fetihnâmeler vardır). DEGEİ,
Tratatul
de pace -sulhnâme- incheiat intre Sultanul
Mehmet I I si ştefan cel Mare, la 1479 Revista İstorica R o m â n a !5 (1945)DERVİŞ A H M E D ( Â Ş I K P A Ş A - Z Â D E ) , Tevarih-i Âl-i Osman, İstanbul 1332. Dizfuli münşeatı, Veliyüddin Efendi K t b . N o . 2735. D U C A S , D U C A E M İ C H A E L İ S D U C A E N E P O T İ S , Historia Byzantina, ( V I . Mirmiroğlu'nun T ü r k T a r i h K u r u m u n ' d a k i tercü mesinden faydalamlmıştır). D U R S U N B E Y , Tarih-i Ebü'l-feth, T a r i h - i Osmanî Encümeni Mecmuası, cüz 26-38, 1330. F A L L M E R A Y E R , Geschichte des Kaiserthums von Trabzunt. (Türk T a r i h K u r u m u n ' d a k i Cevat Eren tercümesinden faydalaml mıştır) . F. E C K H A R D , Mathias'ın dış siyaseti (İbrahim Kafesoğlu tercümesi), A n k a r a 1949. F E R İ D U N , Mecmua-i Münşeat-i Feridun Bey, I . İstanbul 1274. F R A K N O İ V Î L M O S , A. Magyar nemzet törnte'nete IV. Budapest 1896. F R A N Z B A B İ N G E R , Beitrâge zur frühgeschichte der Türkenherr¬ schaft in Rumelien (14-15 Jahrhundert), 1944. G E G A J , A . , Ualbanie et l'invasion Turque au XV. e. Siècle (Türk T a r i h K u r u m u n ' d a k i Fazıl Işıközlü tercümesinden faydala mlmıştır) . G E O R G İ O S P H R A N T Z E S , Chronicon ( V I . Mirmiroğlu'nun T ü r k T a r i h K u r u m u n ' d a k i tercümesinden faydalamlmıştır). H A D Î D Î , Âl-i Osman Tarihi, Esad Efendi (Süleymaniye K t b . ) N o . 2403. H A L I L E D H E M ( E L D E M ) , istanbul'da en eski Osmanlı kitabesi, T a r i h - i Osmanî Encümeni Mecmuası, cüz V I I I , İstanbul 1329, s. 474-497-
FAYDALANILAN E S E R L E R
XV
H A L İ L İ N A L G I K , Kırım Hanlığının Osmanlı tâbiliğine girmesi ve ahitname meselesi, Belleten sayı 30' s. 8. H A L İ L B. İ S M A İ L B. Ş E Y H BEDREDDİN M A H M U T , Menakib-i şeyh Bedriddin, nşr. Franz Babinger, Bucerest 1943. r l  M İ D İ , Külliyat-ı Divan-i Mevlâna Hamidî, nşr. 1. H . Ertaylan, İstanbul 1949. İstanbul fethinin beşyüzüncü yıldönü mü münasebetiyle yapılan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fa kültesi yayınlarından, seri I I I , sayı 2. H A M M E R , Devlet-i Osmaniyye Tarihi, M. Ata Tere, II, III, İstanbul 1330—1331. H A S İ B ( M Ü M İ N - Z  D E ) , Silkü'l-leâl-i Âl-i Osman, H a l e t Efen d i (Süleymaniye K t b . ) N o . 596. H Ü S E Y I N B. C A F E R ( H E Z A R F E N ) , Tenkihü't-teuarih, F a t i h K t b . N o . 4301. İBRAHIM HASEKI, E B U S A L I H B. M U S T A F A , Haseki-i Adnaniyye Tarihi, Reşid Efendi ( M i l l e t K t p . ) N o . 627. İ D R İ S - İ B Î T L İ S Î , Heşt Bihişt, V I I , Sa'di Tere. Topkapı Sa rayı, N o . 196. I O R G A N . , Geschichte des Osmanischen Reiches, I I , Gotha 1909. I O R G A N . , İstanbul'un zaptı hakkında ihmal edilmiş bir kaynak (Fazıl Işıközlü-Adnan S. E r z i tercümesi) 'Belleten I I I , sayı 49, Ocak 1949 dan ayrıbasım. İ S K E N D E R H o c i , Galata'nın Osmanlulara teslimi, T a r i h - i Os manî Encümeni Mecmuası, cüz 25, 1330. 1. H A K K I U Z U N Ç A R Ş I L I , Anadolu beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu devletleri, A n k a r a 1937. İ. H A K K I U Z U N Ç A R Ş I L I , Karamanoğulları devri vesikalarından ibrahim Bey'in Karaman imareti Vakfiyesi, Belleten sayı 1, A n kara 1937. 1. H A K K I U Z U N Ç A R Ş I L I , Osmanlı Tarihi, I , I I , A n k a r a 1947. K A B U L Î , Külliyat-ı Divan-ı Kabulî, nşr. 1. H . E r t a y l a n , İstanbul 1948. İstanbul fethinin beşyüzüncü yıldönümü mü nasebetiyle yapılan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi yayınlarından, seri I I I , sayı 1. KRETSCHMAYR, H E İ N R İ C H , Geschichte von Venedig, II, Gotha 1920. K  M I L , Tarih-i Siyasi-i Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye' I , İstan b u l 1325.
XVI
Tarih-i Sultan Mehmed Han-ı Sani, K a r o l i d i tercümesi, İstanbul 1328. L Ü T F İ P A Ş A , Lütfi Paşa Tarihi, İstanbul 1341. Mecmua-i Münşeat, Esad Efendi (Süleymaniye K t b . ) N0.3369. M E H M E D E S A D , gibay-i Tevarih [Tarih-i Lâri tercümesi), Sü leymaniye K t b . N o . 2410. M E H M E D ESAD ( Î M A M - Z Â D E ) , Feth-i Kostantiniyye, Hüsrev Paşa K t b . N o . 439. MEHMED MUHYÎDDİN ÇELEBI. Tarih-i Âl-i Osman, A l i Emirî Efendi ( M i l l e t K t b . ) N o . 15. MEHMED PAŞA (TEVKİİ, KARAMANÎ), Tevarihù's-Selâtini-l Osmaniyye, İbrahim Hakkı K o n y a l ı Tere. Osmanlı t a r i h l e r i , I , İstanbul 1949, s. 349. M E H M E D R I Z A ( S E Y Y İ D ) , Sebu's-seyyar fi Ahbar-i Mülûki'tTatar, H a m i d i y y e ( M u r a t M o l l a K t b . ) N o . 950. M E H M E D Ş E M ' İ M O L L A , Esmârü't-tevarih, A l i Emirî Efendi ( M i l l e t K t b . ) N0.38. M E H M E D ZEKÎ, Akınlar ve Akıncılar, T a r i h - i Osmanî E n cümeni Mecmuası, cüz 47. M E H M E D Z I Y A , İstanbul ve Boğaziçi' I , İstanbul 1336. KRİTOVULOS,
MUSTAFA
B.
ABDU'L-LAH
(KÂTIP ÇELEBI,
XVII
FAYDALANILAN E S E R L E R
FATİH SULTAN MEHMET
HACI
HALÎFE),
Takvimü't-tevarih, Esad Efendi (Süleymaniye K t b . ) N o . 2234. MUSTAFA C E N A B Î B. S E Y Y İ D HASAN, Tarih-i Cenâbi'nin Muhtasar Tercümesi, Nuruosmaniye, K t b . No.3097. MUSTAFA FARİS, Mahbubu kulubi'l-Arifin (Behcetü't-tevarih tercümesi), F a t i h K t b . N o . 4202. M Ü N E C C İ M B A Ş I , Sahaifü'l-ahbar {Müneccimbaşı Tarihi Tercü mesi) Nuruosmaniyye, K t b . N o . 3129. Münşeat, Selim A ğ a K t b . N o . 862. Münşeat, Esad Efendi K t b . N o . 3879. Münşeat Mecmuası, Paris, Bibliothèque Nationale, M s . Arabe 4434 (Necati Lûgal ve A d n a n E r z i tarafından neşre dilmek üzere olan ve F a t i h devrine ait çok değerli vesikaları i h t i v a eden b u mecmuadan Eflâk fetihnâmesini aldık). Münşeat Mecmuası, W i e n , N a t i o n a l b i b l . H . O . 161. Buradan aldığımız vesikaların a d l a n şunlardır : I — Cevab-i mektub-i Şehsuvar Bey an M u h a m m e d han enarallahu burhanehu.
I I — M e k t u b - i ez hazret-i Sultan M u h a m m e d ilâ Sultan Bayazıd. I I I — Takrirnâme-i Şehsuvar Biğ veled-i Süleyman Biğ Z u l k a d i r m i n inşa-i T â c i Beğ. I V — Suret-i mektub-i M a h m u d Paşa ilâ Şehsuvar Beğ veled-i Z u l k a d i r . Münşeat Mecmuası, Veliyüddin Efendi K t b . N o . 3258. N E Ş R I M E H M E D E F E N D İ , Neşri Tarihi ( A l i Emirî Efendi ( M i l l e t K t b . ) N o . 459. NişANGi M E H M E D ( R A M A Z A N - Z Â D E ) , Nişancı Tarihi, Beşir A ğ a (Süleymaniye K t b . ) N o . 459. O R U Ç B. A D I L , Tevarih-i Âl-i Osman, nşr. Franz Babinger, Hannover 1925. PFEFFERMAN, H A N S , Die Zusammenarbeit der RenaissancePäpste mit den Türken, Bern 1946. P E S T Y F R I G Y E S , Brankovics György, Budapest 1877. REŞIT
RAHMETI,
Fatih
Sultan Mehmed'in Yarlığı,
Türkiyat
Mecmuası, V I , 285. S A D Ü D D İ N , Tacü't-tevarih I , I I , İstanbul 1279-1280. S A L A M O N F E R E N C Z , Magyaroszag A Török hoditas Koraban ' Budapest 1886. SARI
ABDULLAH
EFENDİ,
Münşeat-ı Farisî,
Süleymaniye'
K t b . N o . 3333. S A R I C A K E M A L ( K E M A L - İ Z E R D ) , Selâtinnâme, İstanbul Üni versitesi K t b . T . 331. Ş A B A N Ş I F A H Î , Fezail-i Âl-i Osman {Kalaidü'Uikyan fi fezail-i mülûk-i Âl-i Osman Tercümesi), Nuruosmaniye K t b . N o . 3404. S C H L U M B E R G E R , İstanbul'un muhasarası ve zaptı {M. Nahit tere), 1330. SCHNEIDER, ALFONS M A R I A ,
XV. yüzyılda İstanbul'un nüfusu,
Belleten, sayı 60, s. 35. T . H A L A S İ K U N , Gennadios'un itikadnamesi hakkında, A n k a r a Üniversitesi D i l ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, V I I I , sayı 1, 2, A n k a r a 1950, s. 249-263. V I . MiRMİROĞLU, Fatih'in donanması ve deniz savaşları, İs t a n b u l 1946. VI.
MİRMİROĞLU,
vesikalar, İstanbul
Fatih Sultan Mehmet I I . devrine ait tarihî
1945.
FAYDALANILAN E S E R L E R
FATİH SULTAN MEHMET
XVIII
Irans Aufstieg zum Nationalstaat im XV. Jahrhundert. Leipzig 1936. T . Bıyıklıoğlu tere. U z u n Hasan ve Şeyh Cüneyd, A n k a r a 1948 (Türk T a r i h K u r u m u yayınla rından, I V . seri N o . 5). ZAÎM M I R MEHMET K Â T I P , Camiü'-t-tevarih, F a t i h K t b . N o . 3406. Z A K Y T H Î N O S , A . , Les despotat Grec de Moree I . Paris 1932. Z i N K E İ S E N , Geschichte des Osmanischen Reiches in Europa, I , H a m b u r g 1840. I I , Gotha 1845. WALTHER
HINZ,
TOPKAPI SARAYI MÜZESİ ARŞİVİNDEKİ VESİKALARDAN BU KİTAPTA ADLARI GEÇENLERİN ARŞİVDEKİ V E KİTAPTAKİ NUMARALARI ÎLE NEYE AİT OLDUK LARINI BİLDİRİR C E T V E L Vesikaların Vesikaların kitapta Arşivdeki aldıkları No. No. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
13
,
5584 11975
Vesikaların neye ait olduğu •
:
Hızır'ın gemi işi hakkındaki arîzası (Türkçe). i s t a n b u l surlarının , t a m i r i hakkındaki r a por (Türkçe) 6350 A ğ n b o z ' u n önemine dair (Türkçe) 10822 Ağrıboz Fetihnâmesi (Farsça) 6066 İtalya işlerine dair (Türkçe) 5853 İtalya'ya dair rapor (Türkçe) 3179 Eminek Bey'in m e k t u b u (Arapça) 8344 U z u n Hasan'ın Rodos şövalyelerine gön derdiği mektup (Arapça) 9662 U z u n Hasan'ın Kıbrıs kiralına gönderdiği mektup (Arapça) 11485 Kefe Fetihnâmesi (Farsça) 8363 Mısır sultanına gönderilen mektup (?) (Arapça) 11602 T i m u r l e n k ile U z u n Hasan'ın m u h t e l i f yönlerden mukayesesini yapan ve H a m z a Bey'e gönderilen mektup (Farsça) 9195 Yusufça M i r z a ' m n mağlûbiyetini ve diğer hususları i h t i v a eden yazı (Farsça)
XIX
3127
U z u n Hasan'dan Kılıç Arslanoğlu Alâi Bey'e
1459
mektup (Farsça) O t l u k b e l i muharebesine karar verildiğine dair F a t i h ' i n Üsküdar'dan yazdığı mektup
8306 9196 8353 3130 3203 12301 6517
(Farsça) O t l u k b e l i savaşma dair (Arapça) Otiukbeli'ye ait (Farsça) A h m e t Begürci'ye U z u n Hasan'ın verdiği yetki kâğıdı (?) (Farsça) Mevlâha A h m e t Begürci'ye U z u n Hasan tarafından gönderilen mektup (Farsça) Bayazıt'ın Fatih'e m e k t u b u (Türkçe) Rodos ve Mısır'a dair (Türkçe). Bayazıt'ın Fatih'e m e k t u b u (Türkçe).
GİRİŞ
FATİH SULTAN MEHMET F a t i h Sultan Mehmet, t a r i h i n kaydettiği büyük insanların en başında gelenlerdendir. T e t k i k edildikçe derinleşen ve an laşılması güç b i r hale gelen F a t i h ' i aşağıda saydığım vasıflariyle tanıtmağa çalışacağım. Çok eksik olmakla beraber b u yazılar onun hakkında oldukça b i r f i k i r verebilecektir. K a h r a m a n ve Asker F a t i h : Gerçek, o hakiki b i r kahramandır. E n cesur insanların hay r a n olacağı kadar büyük b i r cesaret sahibi olan b u pervasız Türk Padişahı, gayesi uğrunda birçok defa hayatım istihkar etmiş, ölümle karşı karşıya geldiği zamanlarda büsbütün çoşmuş büsbütün efsaneleşmiştir. O n u n , İstanbul'un kuşatıldığı günlerde gemilerinin mağlûp edildiğini gördüğü zaman, şahlanan atım dolu dizgin denizin köpüren dalgalarına doğru sürmesinin mâ nası pek büyüktür. B u harekette kahramanlık ile cesaretin, kuvvetli b i r irade ile müthiş b i r azmin en parlak b i r misalini görmüyor muyuz? Gayesine varmak isteyen b u genç padişaha hiçbir kuvvetin mâni olamıyacağmı b u denize saldırışta bulmak mümkün değil midir? Birçok gemi ve insanla başarılamayan b u deniz savaşını sahilden b i r müddet seyreden ve büyük b i r kızgınlık içinde haykırarak tepinen, emir veren ve nihayet atım mahmuzlayan b u büyük insanın şu hareketinden, en müt hiş tabiat kuvvetlerinin bile kendisine engel olamıyacağmı an lamak, iradesinin sarsılmadığım, cesaretinin kırılmadığım söy lemek ve yalnız başına b u işi başarabilmek k u d r e t i n i kendisin de gürdüğünü kabul etmek acaba hatalı mı olur ? Muhteşem Bizans surlarının" etrafında birçok defalar at koşturan b u 22 yaşındaki T ü r k Padişahının, askerleriyle birlikte surlara hücum ettiği ve kahramanlara örnek olacak hareketlerde bulunduğu çok defa görülmüştür. Belgrat muharebesinde H u n y a d i ' n i n kuvvetleri karşısında ordusunun bozguna uğradığım gördüğü zaman hırsından çat-
GİRİŞ
FATİH SULTAN MEHMET lıyan dudaklarından kanlar akmağa' başlamış ve t a m b i r kahraman gibi atım savaş meydanına sürerek bizzat kılıç kullanmış, vurmuş ve yaralanmıştır. O n u n b u büyük fedakâr lığı, kahramanlığı ve cesaretidir k i ordusunu büyük b i r panikten kurtarmıştı. Bu savaşın hiç şüphesiz en büyük kahramanı F a t i h ' tir. Boğdan seferinde, V o y v o d a n ' m t a h k i m l i mevkii ve ateşe hazır olan topları karşısında, yeniçeriler yerlere yatarak k o r k u ve tereddüt duyguları arasında ileriye gitmek istemez gibi b i r hal aldıkları v a k i t yine hiddetle atım mahmuzlayıp yalnız başma düşman kuvvetleri üstüne atılan o i d i . O n u n b u ce sareti ve kahramanlığı karşısında çoşkun b i r sel gibi harekete geçen ve düşmanlarını yenen T ü r k ordusunun b u başarısında en büyük hisse acaba kimindir? 1
2
Hulâsa F a t i h Mehmet, kahramanlık destanları yaratmış olan dedelerinin yambaşmda ve aynı safta her zaman yer al mağa lâyık b i r insan oldu. F a t i h ' i n b u kahramanlık vasıf l a n yamnda ayrıca b i r de komutanlık vasfı vardır. Çok i y i teşkilâtlanmış b u l u n a n ordusunu savaşlarda en mükemmel bir şekilde kullanmasını b i l i r d i . O , b i r savaşa girmeden önce plânlarını hazırlar, bunlar üstünde düşünür ve hâtıra gelebi lecek olan bütün i h t i m a l l e r i aklından geçirirdi; kendisine zarar verebilecek olan kuvvetleri önlemek için lâzım gelen tedbir leri almakta asla kusur etmezdi. İstanbul'u kuşatmadan önce bizzat surlan birkaç defa dolaşmış, tetkik etmiş, plânlarım çizmiş, nerelere hücum edileceğini kararlaştırmış, hattâ top ların nerelere yerleştirilmesi icap edeceğim bile düşünmüştü. O n u n için Edirne'den hareket etmiş olan kuvvetleri s u r l a n n önüne geldiği vakit kolayca yerlerini almak imkânını b u l d u l a r . Bu yeraiışta âdeta birkaç defa tecrübe edilmiş te noksanları gideril miş b i r tatbikat hareketinin olgunluğu vardı. H e r b i r l i k hiçbir kanşıkhğa maruz kalmadan plân gereğince kendilerine tahsis edilmiş olan yerleri hemen işgal etmiş ve derhal savaşa hazır bir d u r u m almıştı. İstanbul s u r l a n m n en kuvvetli noktaları ile en zayıf n o k t a l a n Fatih'çe bilinmekte i d i . O, tertibatını buna göre yaptı. #
1 2
Bk. Kitabımızın I I I . bölüm I. Belgrat bahsi. Bk. Kitabımızın I I I . bölüm I X . Savaşın başlaması bahsi.
3
, Bizans'a nerelerden yardımcı kuvvet gelebileceğini de hesaba katmış b u l u n u y o r d u . B u n u n içindir k i , daha önce Rumelihisarı'nı yaptırmış ve b u suretle Karadeniz Boğazım kesmişti. M o r a dan gelmesi melhuz olan yardımcı kuvvetleri de hareketten alı koymak üzere Akıncı T u r h a n Bey'i daha önce o tarafa göndermiş b u l u n u y o r d u . Ayrıca b i r süvari kuvveti de A v r u p a ' d a n gelmesi muhtemel olan kuvvetleri t u t m a k üzere aynlmıştı. Galata'yı, arada b i r anlaşma bulunmasına rağmen, Zağanos Paşa kuvvet leri ile kuşatmayı i h m a l etmedi. 1
Bizans'ın kendisine karşı uzun müddet mukavemet etmesini önlemek üzere, surlann en zayıf olan kısmının sıkıştırılmasının lüzumlu olduğunu düşünerek, dost ve düşmanlanmn kendisine karşı hayranlığım artıran o müthiş hareketi yapmıya, y a n i ge-. nülerini karadan yürüterek denize indirmeğe karar vermişti. Başanlması çok güç olan b u işi o pek kısa b i r zamanda yapmıya muvaffak oldu. Gerçi Belgrad seferinde Karaca Paşa'nm ted b i r l e r i n i kabul etmemesi askerî görüş bakımından hatalı i d i . Fakat o n u b u hataya Karaca Paşa'mn düşmanları olan ve F a t i h nezdinde değerleri b u l u n a n müşavirler şevkettiler.. Bununla beraber o r d u y u büyük b i r bozgundan k u r t a r a n yine onun askerî dehası ve fevkalade b i r surette icra ettirdiği çekilme ha reketidir. A ğ n b o z ' u n fethi ise onun askerî görüşünün en parlak b i r misalidir. Çünkü bu suretle bütün b u civar Venediklilerin taarruz ve tecavüzlerinden kurtulduğu gibi y o l üzerinde b u lunan b u mevkiin alınması ile Venedik ve Ciniviz'lere karşı taarruz için b i r ileri karakol kurulmuş ve yine o n l a n n deniz lerde yaptıkları hareketler b u suretle kontrol altına alınmış oldu. O, birkaç düşmanla birden çarpışmak d u r u m u n d a kaldığı vakit b u n l a r d a n hangisinin daha tehlikeli ve zararlı olabilece ğini münakaşa eder ve ona göre tedbirler alırdı. Macarlar, A r n a v u t l a r ve Venedikliler ittifak ederek, Türklere karşı hare kete geçtikleri zaman o, herşeyden önce M o r a ' y a saldıran V e nedik'lilerin oradan atılmasını ileriye sürdü. Çünkü : Venedik liler, Mora'yı istilâ ederlerse burada kendilerine yardımcı ve Türklere düşman olan büyük b i r kuvvet bulabilirlerdi. Aynı zamanda en yakın b i r bölgeden Osmanlıların önemli yerleri ~ve meselâ Edirne, Selânik, Gelibolu ye hattâ İstanbul tehdit 1
4
FATİH SULTAN MEHMET altına düşebilirdi. B u n d a n başka ahalisi T ü r k ve Müslüman olan birtakım şehir ve kasabalar da zarara uğrayabilirdi. Bu i t i b a r l a F a t i h herşeyden önce M o r a ' y a tecavüz eden Venedik lilerle çarpıştı. B u işi hallettikten sonra M a c a r l a n sıkıştıran F a t i h en son pek az ehemmiyet verdiği A r n a v u t l u k üzerine yürüdü. F a t i h yapacağı seferlerden en yakınlarını bile haberdar etmez ve bunların gizli kalmasına çok dikkat ederdi. Böyle hareket etmeyi muvaffakiyetinin başlıca sırlarından sayan padişah, ekseriya başka tarafa çarpacakmış g i b i hareketler yapar, herkeste b u hissi uyandırır ve zamanı geldiği v a k i t asıl hedefe yönelirdi. İsfendiyar topraklarını almıya karar verip te kara ordusu ile harekete geçtiği sıralarda donanma da K a r a deniz'e çıkmıştı. B u ordu ve donanmamn T r a b z o n üzerine yürüdüğü hissi verilebilmek için îsfendiyaroğlu'na gönderilen bir mektupta, Sinop'a uğrayacak olan Osmanlı donanmasına lâzım gelen kolaylığı göstermesi yazılmış ve ayrıca yardımcı kuvvetlerle oğlunun da orduya katılması istenmişti. İsfendiyaroğlu İsmail Bey'in oğlu Ankara'da Osmanlı ordusuna i l t i hak ettikten sonradır k i F a t i h , birdenbire Sinop üzerine dönüverdi. B u suretle, Isfendiyaroğulları karadan ve denizden b i r baskına uğramış oldular. Trabzon seferi'ne giderken de U z u n Hasan üzerine yürünüyormuş gibi "bir tavır takımlması ve ondan sonra Bayburt ci varından birdenbire şimale dönülmesi aynı askerî görüşün b i r neticesi olarak düşünülebilir. Bu yolsuz arazide çekilmiş olan sıkıntıya Fatih, düşmanı gafil avlamak için katlanmış olsa gerektir. Otlukbeli Savaşı'nı yapmadan önce K a r a m a n işine el koydu. Çünkü Karamanlıların A k k o y u n l u l a r l a münasebetleri vardı. B i r Osmank-Akkoylu Savaşında b u n l a r büyük b i r teh like olabilirdi. Esasen Karaman'ı v u r m a k için kâfi sebepler vardı. Bundan ötürü K a r a m a n üzerine büyük kuvvetler gön derilerek onların dağıtılması ve ezilmesi sağlandı. U z u n Hasan'la yapılan meşhur O t l u k b e l i savaşı F a t i h ' i n yüksek k o m u t a m i k vasfım en ziyade karakterize edebilecek mahiyettedir. -Çünkü U z u n Hasan m a h i r b i r komutandı. Şarkta birçok seferler yapmış, önemli birtakım devletleri ve
GİRİŞ hükümdarları yenmeğe muvaffak olmuştu. Ordusunun da her bakımdan değeri büyüktü. Hiç şüphe edilmemelidir k i b u savaş devrin en büyük savaşıdır.Halbuki savaş kısa sürmüş ve U z u n Hasan kuvvetleri en katî b i r mağlûbiyete uğratıl mışlardır. G a r i b i şudur k i şarkın b u kuvvetli ordusunu Osman lıların sağ ve sol kanattaki kuvvetleri, ortada ve padişahın idaresi altında bulunan kuvvetler henüz savaşa katılmadan, iyice hırpalamış hattâ ezmiştir. Çünkü Osmanlı Merkez kuv veti hücuma geçtiği vakit, U z u n Hasan artık çarpışmamn b i r fayda vermiyeceğini anlıyarak savaş meydamndan kaçtı. B u başarıda savaş plânının i y i hazırlanmış ve i y i tatbik edilmiş olmasımn elbette büyük b i r payı vardır. Bu savaşın yapıldığı tarihlerde U z u n Hasan'la Venedik liler müttefik idiler. Türk kuvvetlerinin bütününün U z u n H a san üzerine yürüdüğü şu sıralarda, müttefiklerine-yardım ede cekleri tabiî olan Venediklileri F a t i h , 1470 denberi yapılmakta olan akınları şiddetlendirmek suretiyle iyice hırpaladı. Akın lardan çok zarar gören Venedikliler müttefiklerine ancak donan maları ile faydalı olmaya çalıştılar. F a t i h ' i n büyük bir asker olduğuna en son misal, İşkodra (Scutari) seferidir. Çok t a h k i m l i ve sarp b i r kale olan ve Venedikli ler tarafından şiddetle müdafaa edilen İşkodra şehrinin düşürül mesi mümkün olmuyordu. Y a p ı l a n birçok hücumlar da başarısız lığa uğrayınca, Padişah kalenin hücumla alınmasından vaz geçmiş ve onu: uzun zaman kuşatmaya tâbi tutarak teslime mecbur etmeyi düşünmüştü. B u n u n için de herşeyden önce İşkodra'yı tecrid etmek, Venediklilerle olan bağlarım kesmek icabediyordu. B u düşüncenin tahakkukunu sağlamak üzere İşkodra civarındaki üç önemli kaleyi işgal etmiş ve şehri denize bağlayan nehri de kontrol altına almıştı. Bundan sonradır k i İşkodra çok sıkıntıya düşmüş ve teslim olacak b i r hale gelmiş t i . Hulâsa F a t i h en büyük b i r k o m u t a m n en üstün vasıflarını kendisinde toplamış bir insandır; savaş esnasında hasıl olan türlü şekiller karşısında işin münakaşasını yaparak en doğru kararlara varan ve süratle b u kararını tatbik edebilen m a h i r bir komutandır.
5
FATİH SULTAN MEHMET
6
Diplomat Fatih: Bizans elçilerine "Şimdiki Osmanlı Padişahı eslâfina asla benzemez. Şimdi benim iktidarımın vâsıl olduğu yerlere onların âmâli bile yetişmemiştir", dediği zaman o henüz 21 yaşında i d i . B u genç insanın, türlü türlü tefsirleri yapılabilecek olan b u sözünden, gelecekte komşuları için nekadar tehlikeli bir şahsiyet olduğunu da anlamak mümkündür. Bu, kudret ve kuvve tine güvenmesinin en güzel ve mânalı b i r tarzda ifadesi i d i . Çok müphem olan b u ifadede, şimdilik kendi yatağında sükûnetle akan ve fakat taştığı vakit neler yapabileceği bilinmeyen engin b i r nehrin korkunçluğu vardı. O n u n ergeç taşacağı anlaşılı yor, fakat ne zaman taşacağı b i l i n e m i y o r d u . B u müphemiyet onun bütün hayatmca sürecek ve o, öldüğü dakikaya kadar herkese karşı kapalı kalacaktır. Cülûsunu tebrik için Edirne'ye koşan yabancı devlet elçilerim hep b u anlaşılmazhk içinde k a b u l etmiş ve herbirine karşı pek nazik davranmıştı. B u arada en ziyade iltifata lâyık görülenler Bizans elçileri oldu. H a l b u k i o daha b u tarihlerde Bizans'ı almayı düşünüyordu; belki b u düşünce onun kalbinde daha eskiden yer almıştı. Çocukluğunda onu okutanlar, onu yetiştirenler b u f i k r i ona telkin etmişlerdi. Bütün bunları b i r tarafa bırakacak olsak bile İstanbul'la i l g i lenmesi babası tarafından kendisine tavsiye edilmiş bulunuyor du. H e r hususta olgun b i r insanın bütün vasıflarım kendinde toplamış olan Fatih, babasının vasiyetini yerine getirmeyi b i r i n c i derecede b i r iş addetmesine rağmen, Bizanslılar hakkında düşündüklerini saklamakta büyük b i r maharet gösterdi. Belki de Bizans elçileri o n u n yumuşak görünüşünden, kendilerine i l tifat edişinden, barışı devam ettireceğim bildiren' sözlerinden büyük ümitlere bile düştüler ve belki de onun birşey yapabil mek kudretinden m a h r u m olduğunu kabul ederek sıkışık b i r anında daha müşkül duruma girmesi için isteklerinde büsbütün ileri gittiler; K a r a m a n seferi esnasında şehzade O r h a n için veril mekte olan p a r a m n geçikmesinden şikâyet ederek b u n u n i k i kat ödenmesini istediler. Aksi takdirde şehzade O r h a n ' l a Osmanlı memleketleri içinde b i r ayaklanma meydana getirecekle r i n i ileri sürerek tehditlerde bile bulundular. B u istek h e m mevsimsiz h e m de cesurane i d i . Anlaşılıyor k i Bizanslılar, d u r u m u kavrayamamış ve hakikaten genç padişahın kudretin-
GİRİŞ den şüpheye düşmüş görünmektedirler. H a l b u k i şimdiye kadar Bizans, her büyük tehlike karşısında işi sükûnetle ve tatlılıkla halletmeyi menfaatlerine uygun bulur, fedakârlıklar yapar, hasmım yere çalmak için hile ve desiselere başvurur ve karşı sındakini iyice gevşettikten sonra b i r fırsatım bularak darbeyi i n d i r i r d i ; zayıf düşmanlarına karşı da amansız b i r mücade leci ve kavgacı o l u r d u . Fatih'e karşı takınılmış olan tehditkâr tavır, hattâ meydan okuyuşdan onun küçümsendiğini çıkar m a k yanlış b i r hüküm olmasa gerektir. Genç Padişahın, Edirne'de cülûsu esnasında Bizanslılara karşı mültefit davranmasının elbette b i r sebebi ve mânası vardı. O n u n o zamanki düşüncelerine yaklaşmak ve onları keşfetmek pek güç b i r iş olmakla beraber i h t i m a l Fatih, hazırlıklı bulun madığı şu sıralarda Bizans'ın teşviki ile, hıristiyan milletlerin kendisine birtakım engeller çıkarabileceklerini hesaba katarak Bizans'la dost kalmayı uygun görmüştür. B i r i n c i defa hüküm darlığa geldiği vakit, çocukluğundan faydalanmak üzere hıris t i y a n milletlerin nasıl harekete geçmiş olduklarım hiç şüphesiz unutmamış olan genç padişah, i h t i m a l yine böyle bir d u r u m l a karşılaşabileceğini düşünmüş ve b u i h t i m a l i karşılamak üzere öyle davranmıştır. H a l b u k i F a t i h ' i n onlar hakkında hayırlı düşüncelere sahip olmadığı muhakkaktır. Ancak henüz tahta çıkmış olan b u gencin etrafını ürkütmemesi . en tabiî b i r hareketti. O da öyle yaptı. O n u n için K a r a m a n seferi esnasında kendisine yapılmış olan teklifleri sükûnetle d i n lemiş ve mütavaatkâr b i r h a l almıştı. Fakat Karamanoğlu İ b r a h i m Bey itaat altına alınır alınmaz iş değişmiş ve b u seferin dönüşünde Padişah Rumelihisan'mn yapılmasını emretmişti. B u hisarın yapılışı Bizans'a, yersiz isteklerinin en güzel b i r cevabı i d i . İşte Bizans, yakın gelecekte ne g i b i b i r tehlike ile karşılaştığım ancak b u zaman idrak etmiş ve hemen ağız değiş tirerek, kuvvetli hasımları karşısında herzaman yaptığı g i b i , b u sefer de yalvarmakla, iğfal etmekle d u r u m u n u kurtarmağa çalışmıştır. Hattâ b u arada Hisarın yapılmak istendiği yerin Galatalılara ait olduğunu ileri sürerek meseleyi diplomatça halletmek istemiş ise de F a t i h ' i n verdiği cevap hem susturucu hem de okşayıcı olmuştu. İstanbul'un kuşatıldığı müddetçe Padişah Galata Cinivizleri ile, anlaşma gereğince, dost kaldı.
FATİH SULTAN MEHMET
GİRİŞ
Hattâ Galataklarm gizliden gizliye Bizanslılara yardım ettik lerini bildiği halde b u n u açığa vurmayı menfaatlerine u y g u n bulmadı. Onların düşmanca hareketlerine İstanbul'un alın dığı tarihe kadar göz y u m d u ; b u hareketleri bilmemezlikten geldi. H a l b u k i İstanbul'un fethini mütaakıp günlerde Galatâlılar için, kendi bahşettiklerinden başka hiçbir h u k u k tanımıyarak orayı da doğrudan doğruya T ü r k topraklarına bağ ladı. Fatih, U z u n Hasan savaşma giderken İshakoğlu İsa Bey'i, savaştan dönünceye kadar, Macarları oyalamağa memur et miş ve her ne isterlerse kabul etmesini ona emretmişti. V e r i l e n direktifleri noksansız olarak yerine getiren İsa Bey, Macar ların büyük ümitlere kapılmalarına meydan verdi. Esasen mak sat da b u i d i . E n yersiz tekliflerinin padişah tarafından kabul edileceği zehabına düşen M a c a r l a r savaş müddetince atıl kal mışlar ve hattâ isteklerinin kabulü için elçilerini padişahın arkasından Anadolu'ya bile göndermişlerdi. B u elçi uzun müd det oyalanmış ve U z u n Hasan'a galip gelindikten sonra hiçbir dileği kabul edilmemek suretiyle geri çevrilmişti .
hassas ve i ç l i ' b i r insan olduğunu görmemeğe imkân yoktur. Arapça, Farsça ve Türkçeye bütün incelikleriyle vakıf b u l u n duğuna şüphe olmayan b u T ü r k padişahının kelimelere şa hane b i r surette tahakküm ettiğini şiirlerinde görmek müm kündür. O, -
8
"Bizümle saltanet lâfın idermiş ol K a r a m a n î Hudâ firsat verürse ger K a r a yire k a r a m a n î " derken bütün kuvvet ve k u d r e t i n i en güzel b i r şekilde ifade lendirmiş, "Sevdün ol dilberi söz eslemedün vay gönül Eyledün Kendözüni âleme rusvay . gönül Sana cevr eylemede kılmaz o pervay gönül Çevre sabr eyleyemezsün nideyin hay gönül Gönül eyvay gönül vay gönül eyvay gönül Taliün yüzi gülüb olmadı handan nideyin Yüregün derdine bulmmadı derman nideyin Kasduna yar çeker hancer-i bürran nideyin Virisersün b u gam ü mihnet ile can nideyin Gönül eyvay gönül vay gönül eyvay g ö n ü l , ,
3
Kroja Kalesinin sıkıştırılıp ta alınamadığı tarihlerde Osmanlılar ile Venedikliler arasında sulh için konuşmalar başlamış ve bazı esaslar da kararlaştırılmıştı. Venedik elçisi talimat almak üzere Venedik'e gittiği sıralarda Padişahın bizzat sefere çıkmış bulunuşu, askerî ve siyasi d u r u m u n Türkler lehine dönmüş oluşu F a t i h ' i n vaktiyle verilmiş olan kararlardan dön mesine ve birtakım yeni isteklerde bulunmasına sebep oldu. B u , bugünkü diplomasinin de abul ettiği ve dayandığı en esaslı noktadır. D ü n k a b u l edilmiş olan bazı şekiller, bugün b i r ta rafın herhangi b i r şekilde kuvvetlenmesi neticesi olarak değiş mekte ve daha çok menfaatler sağlanmak için b u hal b i r fırsat telâkki edilmektedir. K a i d e hükmünde olan b u şekilden F a t i h M e h m e t de faydalanmağı i h m a l etmemiştir. Âlim ve Şair F a t i h : O n u n b u i k i vasfı üzerinde söz söylemek yetkisine sahip olmamakla beraber b u hususta da birkaç satır yazmaktan ken d i m i alamadım. M e v c u t şiirlerine bakıldığı vakit onun nekadar 3
Bk. Kitabımızın I I ] . bölüm V I . İsa Bey'in Maçadan oyalaması bahsi.
9
4
demekle de engin r u h u n u n heyecanlarını ve ihtizazlarını en tatlı b i r dille zamamndakilere ve daha sonra gelenlere d u y u r muş bulunmaktadır. D e v r i n i n i l i m adamları ile herhangi b i r konuda münakaşalar yapacak kadar büyük b i r bilgiye sahip tir. Nazarında i l i m ve âlimin değeri de herşeyin üstündedir. E n büyük vezirler titriye titriye huzuruna geldikleri vakit ek seriya b i r âlimin onunla yanyana oturduğunu, rahat ve serbest çe konuştuğunu görürlerdi. Âlim Şarklı veya Garplı olsun, müs¬ lüman veya hıristiyan bulunsun Fatih için aym i d i . Akşemsüddin veya M o l l a Güranî ondan nekadar iltifat görmüşlerse T r a b zonlu şair ve filozof Gorgos Amirutzes ile Patrik Gennadios daha az iltifat görmüş değillerdir. Yukarıda da söylediğimiz g i b i onun b u i k i değerli vasfı üzerinde söz söylemek selâhiyetimiz ve tetkikimiz dışında bulunduğundan b u vadide daha fazla yazı yazmak lüzumsuz addedilmiştir.
4
Kemal Edip Kürkçüoğlu, Fatih'in şiirleri, Ankara
I946.
J O
FATİH SULTAN MEHMET İnsan Fatih :
Zamanının en b ü y ü k âlimlerinden ders almış olan ve b u suretle yaşadığı devir dünyasını tamamiyle kavramış olduğuna şüphemiz b u l u n m a y a n F a t i h ' i n o zamanki devlet adamlariyle değil bugünkülerle bile kıyaslanamıyacak kadar insani b i r duy guya sahip olduğu görülmektedir. Kendisine elli küsur gün mukavemet eden ve birçok müslümamn şehit edilmesine sebep olan İstanbul şehri ve onun sakinleri hakkında gösterdiği mer hamet, aklın alamıyacağı kadar geniş b i r şeydir. Hele devrin zihniyet ve anlayışım düşünecek olursak, müslüman olan Türk lerin hıristiyan olan Bizanslıları kılıçtan geçirmesi ve muhte şem hıristiyan âbideleri ile süslenmiş olan İstanbul şehrinin b u müslüman hükümdar elinde taş taş üstünde kalmamak üzere t a h r i b i kadar tabiî birşey olamazdı. H a l b u k i İstanbul'a giren Türk ordusu ve onun haşmetli hükümdar ve k o m u t a m b u çağların anlayışına kendilerini kapürmamışlardır. Müs tevli ve muzaffer b i r o r d u n u n elbette yapacağı birtakım taş kınlıkları olacaktır ve b u tabiî b i r harekettir. Fakat b u ordunun kütle halinde insanları öldürdüğü ve umumî b i r katle teşebbüs ettiği görülmemiştir. Şehir en çok üç gün kadar y a ğ m a edilmiş ve ondan sonra herşey yoluna girerek her tarafta güvenlik k u r u l muştur. Daha sonra şehrin imarına başlanmasını emreden F a t i h b u işlerde daha çok R u m esirlerini kullanmış ve onlara günde alü akçe vermek suretiyle hayatlarım kazanmak imkânı nı vermişti. Bundan başka esirlere şefkat gösterilmesini de is teyen Padişah sokaklarda onlara rastladığı vakit iltifat etmek ten geri durmaz ve ayrıca m a d d i yardımlarda da b u l u n u r d u . Âbidelere gelince : Bunlara hiç kimse el sürememiş; bü tün zenginlikleri ve güzellikleriyle ayakta kalmışlardır. Ayasofya'da b i r taşı tahribe çalışan b i r eri F a t i h ' i n tekdir ettiği pek meşhurdur. Hele P a t r i k ' i h u z u r u n a kadar getirterek i l t i fat etmesi ve bütün hıristiyanları kendi ayin ve mezheplerinde serbest bırakmış oluşu, vicdan hürriyetine vermiş olduğu de ğerin en açık b i r misalidir. Gerçi F a t i h ' i n b u işte güttüğü b i r siyasetin mevcut olduğunu kabul etmemek mümkün olmaz. Bununla beraber F a t i h ' i n , affetme ve insana, insanlık bakımın dan değer verme kabiliyetini ön plânda kabul etmek zarureti vardır. Bir. an b u işte b i r siyaset güttüğünü b i r tarafa bırakarak
GİRİŞ hıristiyanlara böyle bir imtiyaz tanımadığını hattâ onları kı lıçtan geçirdiğini kabul edelim. Bu takdirde Fatih acaba ne kaybederdi ? İstanbul nufussuz veya ıssız mı kalırdı ? Buna evet demeğe imkân yoktur. Geniş Türk ülkelerinden buraya yüzbinlerce insanı getirip yerleştirmek b i r mesele bile olmazdı. Hıristiyanların dinine hürmet etmeseydi veya onları kı lıçtan geçirmiş olsaydı acaba hıristiyanlık âlemi coşkun b i r sel gibi üzerine m i atılırdı ? Böyle b i r hareket olursa Türkler tehlikeli b i r duruma mı düşerlerdi ? Yoksa b u müthiş sel dur durulamaz da kurulmakta olan Türk İmparatorluğu çöker m i i d i ? F a t i h bunları düşündü de çekindiği için m i böyle hare ket etti ? Bizans'ın sukutundan dolayı coşkun b i r hale gelmiş olacağım tasavvur ettiği hıristiyanlık âlemini b u hareketi ile gevşetmeyi m i düşündü ? Bütün b u sorulara hayır demek zanmmca pek hatalı olmıyacaktır. Çünkü F a t i h ve onunla birlikte hareket eden müşavirleri Avrupa'nın Bizans için b i r maceraya atılacağını zaten kabul etmiyorlardı. Daha İstanbul kuşat masının devam ettiği sıralarda, ister Bizans'ı himaye kastiyle olsun ister daha geniş b i r düşüncenin tesiri ile bulunsun, Çandarlı H a l i l Paşa ve onun fikrinde olanlar birkaç defa karadan ve denizden Bizans'a gelebilecek olan büyük yardımcı kuvvet lerden bahsederek onu kuşatmayı çözmeye teşvik ettilerse de her defasında b u f i k i r l e r i padişah tarafından reddedildi. Eğer A v r u p a ' d a n b i r çekinme bahis konusu olsaydı en tehlikeli b i r an olan kuşatma sıralarında F a t i h b u fikirlere mağlûp o l u r d u . H u n y a d i ' n i n , İstanbul muhasarasının başladığı günlerde, vak tiyle imzalamış olduğu ahitnamenin hükmü olmadığını bildir mesi, b i r tehdit olmasına rağmen, Padişahı yine düşüncesinden vazgeçiremedi. O katî olarak b i l i y o r d u k i A v r u p a hıristiyan lık âlemi üzerinde en müessir şahsiyet Papa'dır. H a l b u k i Pa pa kendi mezhebinin dışında b u l u n a n Bizanslılara karşı asla dostça b i r tavır takınmamıştı. Filhakika Papa Nicolas V . B i zans'a ancak kiliseler birleştiği takdirde yardım vaaddinde bulunuyor, İmparator da buna pek yanaşmıyordu. Gerçi B i zans son yıllarında mezhep birliğini k a b u l etmiş ve Roma'yı üstün tanımıştı. Ancak b u samimi değildi. Bizans, Türk istilâ sına karşı kendisine yardımı d o k u n u r düşüncesiyle b u yola gitmiştir. Bununla beraber birliği kabul eden halktan ziyade
GİRİŞ
FATİH SULTAN MEHMET
12
İmparator ve etrafindakilerdir. B u n u n da nihayet siyaset icabı muvakkat b i r tâbiiyet olarak k a b u l edilmesi lâzım gelir. D u r u m u n böyle olduğunu bilen Papa, A v r u p a devletleri üze rinde ne derece müessir olabilecektir ? Gerçi 2451 senesinde Friedrich I I I . ün Roma'da İmparatorluk tacını giymesi vesi lesiyle Osmanlılara karşı umumî bîr Haçlı seferinin zarurî olduğu ciddi surette ortaya atıldı. Aeneas Silvius b u maksatla İmparator adına Papa'nm ve kardinallerin huzurunda u z u n bir söylev vererek kâfirlerin çoktanberi hıristiyanhğa getirdiği felâketleri, Osmanlıların artan kuvvetleri karşısında a r t a n lâkaydiyi anlattıktan sonra İmparator Friedrich'in Osman lılara karşı b i r sefere girişmeye karar verdiğini, fakat b u n u n için Papalık makamının taraftarlığını ve tavassutunu beklediğini, Papa'mn kudretli sözlerinin muhakkak hıristiyanlan b u m u kaddes teşebbüs için kazanmaya ve muvaffakiyeti daha önce den mutlak b i r hale getirmeye kâfi geleceğini söyledi. Fakat başka zamanlarda ve başka şartlar altında en mühim sonuçları doğuracak olan b u katî adım da ancak boş arzular ve vaatlardan başka b i r netice vermedi. Günkü İmparator Friedrich dahilî huzursuzluklar içerisinde, Avusturya, Macaristan ve Bohemya ile olan mücadeleler arasında verdiği sözü u n u t u p g i t t i . . Papa Nicolas'a gelince o, hiç ses çıkarmadan sükûnetle bekledi. Çünkü b u f i k r i zaten çok soğuk karşılamıştı. O, bütün bunların umumî alâkayı çekmek için İmparator tarafından ortaya atılmış olduğunu pekâlâ b i l i y o r d u . Bundan ötürü bir Haçlı seferi meselesine ne Papa ne de devletler kâfi* dere cede alâka göstermiyorlardı. Bundan başka İstanbul ve civa rından ibaret kalmış olan ve çatırdamakta bulunan Bizans devletine karşı gönderilecek bir yardımcı kuvvet onu ne de receye kadar koruyabilecektir. Bu, devletlerce düşünülecek bir meseledir. Çünkü A v r u p a devletleri, Türklere karşı açmış oldukları büyük seferlerin nasıl b i r hüsranla neticelendiklerini henüz unutmamışlardı. E n son yapılan V a r n a ve İkinci K o sova savaşları kendileri için acı birer tecrübe i d i . Yeniden b i r 5
6
7
Zirıkeisen, c. 1, s. 806. Aynı eser, s. 807. ' Aynı eser, s. 807.
5 6
13
maceraya atılmak ise, b u kadar tecrübelerden sonra A v r u p a lılara neticesi hoş görünmeyen b i r h a l olsa gerektir. 1448 de yapılan o müthiş Kosova muharebesi, Hıristiyanlığın Türk lüğü boğmak üzere atıldığı son büyük macera i d i ; Avrupalı lar çetin hasımları karşısında b i r daha böyle hareketlere teşeb büs etmenin faydasızhğma i h t i m a l kani bile olmuşlardı. Esa sen hıristiyanları tek hedefe karşı müşterek b i r harekete geçirmek te müşkülleşmişti. Çünkü birçok defa onları müş terek b i r gaye etrafında toplamaya muvaffak olan Papalık Müessesesi artık eski otoritesine sahip b u l u n m u y o r d u . K i l i senin dine aykırı hareketleri ve Papazların ahlâkan sukutu hıristiyan milletlerin b u müesseseden soğumalarına sebep oldu. Paris Üniversitesinin kilisenin ıslâhına teşebbüs etmesi, W i c liffe ve Jean Hus'un yine kiliseye karşı yaptıkları itirazlar mev cut olan buhranı büsbütün artırdı. Bu arada hıristiyan millet ler i k i papaya tâbi olarak i k i büyük kısma ayrıldılar. Büyük ayrılık adım alan b u olay ancak 1449 tarihine doğru hallolma yoluna g i r d i ; kilisenin birliği k u r u l d u . Fakat b i r daha eski nüfuzu teessüs edemedi. Hıristiyanlık âleminin böyle birbirine düştüğü b u tarihlerde, kendilerinden büsbütün ayrı bir yolda bulunan Bizans'a yardım edemiyecekleri gayet tabiî i d i ; y a h u t hıristiyan milletleri b i r gaye uğrunda birleştirebilecek ve on ları mukaddes b i r savaşa götürebilecek olan müessese şimdi kendi varlığını korumak gayretine düşmüştü. Gerçi bu ağır şartlar altında bile Türklere karşı savaşan birtakım Haçlı orduları görülmektedir. Fakat bunlar da Türk gücü karşısında büyük b i r başarısızlığa uğradılar. Böyle olunca bütün A v r u p a camiasını, kurulmakta olan T ü r k impara torluğunun üzerine sevketme güçlüğü kendiliğinden mey dana çıkıyor. B i r an hıristiyanlık âleminde böyle bir b u h ranın doğmadığım ve büyük Papalar devrinde olduğu g i b i kilisenin krallıklar üzerinde en büyük b i r nüfuza sahip oldu ğunu k a b u l edelim. B u takdirde hıristiyanlık âlemi, gelişmekte olan T ü r k devletini geri atabilecek m i d i r ? A v r u p a devlet lerinde b u kuvvet ve kudret mevcut m u d u r ? B u dahi şüpheli bir iştir. Çünkü Avrupa'nın i k i büyük devleti İngiltere ve Fran sa, X V i n c i yüzyılın ortalarına kadar süren Y ü z Sene Savaş ları ile perişan duruma düşmüşlerdi. Ayrıca İngiltere'de b i r
FATİH SULTAN MEHMET
GİRİŞ
de _ iç savaş başlamıştır. Hanedan mücadeleleri arasında o n u n dışarı ile ilgilenmesi mümkün görülmemektedir. Mukaddes R o m a Germen İmparatorluğu b u tarihlerde siyasi birlikten tamamen m a h r u m kalmış b i r durumdadır. İtalya'nın başlıca kuvvetli i k i devleti olan Ciniviz ve Venedikliler b i r b i r l e r i n i n amansız b i r düşmanı halindedirler.- Esasen Osmanlılarla sulh içinde yaşayan Venedikliler b u sulhu bozmak istemiyor ve b u n u lüzumsuz sayıyorlardı . Sırplar Türklerin sayısız tecavüz leri karşısında artık birşey ifade edecek d u r u m d a b u l u n m u y o r lar. M a c a r l a r ve Lehliler ise kendi dahilî işleri arasında Bizans için fedâkârlık yapacak mevkide değillerdi. Bilhassa M a c a r lar Osmanlıların gittikçe artan hamleleri karşısında perişan bir d u r u m d a idiler. İmparator Avusturya'n Albrecht V . za manında felâketlerin önüne geçilemeyecek bir d u r u m hasıl oldu. Hele A l b r e c h t ' i n zevcesi Elisabeth ile İmparator Friedrich'in Macaristan'da Habsbürg'ların h u k u k u n u ileriye sür meleri b u memleketin büsbütün karışıklık içerisine düşmesine sebep oldu. Bundan faydalanan Osmanlılar d u r m a d a n iler lediler. Hulâsa Papalık, nüfuzunu kullanabilmiş olsaydı ve A v rupa hıristiyanhk âlemini b i r kütle halinde Osmanlıların üze rine sevketme imkânlarını bulsaydı dahi A v r u p a ' m n T ü r k ordusunu mağlup edebilecek b i r kuvvet toplamasına madde ten imkân yoktu. H e r hâdiseyi inceden inceye tetkik edip sonra karara varan ve A v r u p a hâdiselerini geniş bilgisi- sayesinde kavramış olduğuna şüphe bulunmayan Türk Padişahının b u işlerden haberdar olmasını k a b u l etmek kadar tabiî birşey olamaz. Y e n i b i r Haçlı ordusunun harekete geçmesine imkân olmadığını F a t i h ' i n katî olarak' bildiğini t a h m i n edebiliriz veya hiç olmazsa b u o r d u n u n kısa b i r zamanda toparlamp Türk kuvvetleri üzerine yürüyeceğine i h t i m a l vermediğini kabul etmek zaruretindeyiz. O, A v r u p a ' m n harekete geçemiyeceğine o kadar emindir k i İstanbul'un zaptı meselesini gizli bile t u t m a k lüzumuna okadar önem vermemiştir. Kısa b i r zamanda yıkacağını tasavvur ettiği Bizans'ı b u müddet zarfında b i r yardımcı kuvvetin gelip müdafaa edemiyeceğini esaslı olarak kabul eden Türk Padişahı, şehrin sukutundan sonra
böyle bir ordu gelse bile b u n u ataları gibi güvenle karşılamağa hazır " b u l u n u y o r d u . Hattâ diyebiliriz k i onun güveni baba sından ve dedelerinden daha da ileride i d i . Bizans'a yardım etmek üzere A v r u p a ' d a n gelmesi düşünülebilen kara kuvvet lerini önlemek üzere o b i r miktar T ü r k süvarisini kâfi görmüştü. Şu halde Bizans'a ve Onların dinine karşı gösterdiği büyük tesamuhta elbette insanlık duygularına ve vicdan hürriyetine değer vermenin başhca b i r sebep olduğunu kabul etmek zaru reti vardır. Garp kilisesine karşı Şark kilisesini t u t m a k ve b u suretle ihtilâfı devam ettirmek işi ise bence i k i n c i derecede bir iştir. Şayet F a t i h b i r i n c i derecede böyle b i r siyasi gayeyi ele alarak R u m l a r a birtakım imtiyazlar vermiş ise o takdirde sağlamak istediği faydalar şu suretle hulâsa olunabilir:
14
8
8
Zinkeisen, c. i, s. 801.
'5
a) İki kilise birleştiği takdirde bütün katolik âlemi B i zans işini b i r hıristiyanhk meselesi yapabilir ve b u yüzden Haçlı orduları yeniden faaliyete geçebilir; anlaşmazlığın devamı ise buna imkân bırakmaz. b) Ortodoks mezhebine karşı gösterilen b u tesamuh bü yük b i r insan kütlesinin kalben kazanılmasım sağlar ve bunlar da samimi olarak T ü r k İmparatorluğuna bağlanmış olurlar. c) R u m l a r b u imtiyazlardan m e m n u n olarak b u n d a n son r a k i savaşlarda Türklere yardım eder veya hiç olmazsa fırsat buldukları vakit düşmanca hareketlerden uzak kahrlar. Birinci noktaya daha önce cevap vermiş bulunuyoruz. Bizans ayakta iken ve hattâ R o m a kilisesi ile birleşmeyi k a b u l etmişken bile katolik âlemi onlara yardım etme yoluna gide medi. Yıkılmış olan b i r Bizans'tan sonra aynı âlemin harekete geçebilmesi h e m daha güçtür ve h e m de mantıka daha az uy gundur. Hıristiyanlığın b i r parçasının yani Rumların gönlünü kendisine bağlamak işine gelince : b u n u n da çürük olduğu görülüyor. Çünkü F a t i h böyle düşünmüş olsaydı herşeyden önce Bizans'ın mirasçısı olarak ortada bulunan M ö r a despot larına ve Bizans kilisesine tâbi olan M o r a h l a r a karşı daha az şiddetli hareket ederdi. Y a h u t Bizans kilisesine tâbi olan b u insanlar kendi mezheplerine karşı şimdiye kadar gösterilmeyen itibarın F a t i h tarafından gösterildiğim gördükleri, vakit onu b i r kurtarıcı, b i r h a m i telâkki ederek düşmanlıktan vazgeçer lerdi. H a l b u k i ne M o r a h l a r Fatih'e yakınlık gösterdiler ne de
FATİH SULTAN MEHMET
ı6
F a t i h onları kendine ısındırmak mecburiyetini d u y d u . Bilâkis onun Mora'yı istilâ ederken gösterdiği şiddet başka harblerindekinden daha fazladır. Son nokta ise izahtan varestedir. Çünki R u m l a r ne b i r savaşta Fatih'e yardım ettiler, ne de fırsat düş tüğü vakit düşmanlarla birleşmekten ve isyan etmekten geri kaldılar. Bu itibarla F a t i h ' i n Ortodoksluğa hürmet göster mesi, b u mezhebe tâbi olan birtakım milletleri elde ederek Garp kilisesini tehdit etmek gibi m a d d i b i r işten ziyade, büyük b i r kütleyi inanışlarında serbest bırakmak ve insanların en tabiî b i r hakkı olan vicdan hürriyeti işine beşyüz yıl önce lâyık o l duğu mânayı vermiş olmak içindir. Patrik Gennadios'tan hıristiyanhğm esaslarını'ihtiva eden b i r m e t i n istemesi, b u n u tetkik ettikten sonra Patrik'e büsbütün önem vermesi hattâ onu, tahsis ettiği kilisede ziyaret etmesi hep b u zaviye den görülecek şeylerdendir. Hulâsa Fatih, bütün b u söyledik lerimizin üstünde müstesna yaratılışlı, yüzyılların pek az yetiştirebildiği eşsiz b i r insandır. Fetihlerinde
takip
ettiği siyaset :
30 yıldan fazla süren saltanatı esnasında onun gelişi güzel savaşlara atılmadığını, her yaptığı seferde b i r gaye takibettiğini ve b u seferleri de lüzumuna göre sıraladığını görüyoruz. Diye biliriz k i onun Şark ve Garp için olduğu kadar Karadeniz, Akdeniz ve cenuba ait de güttüğü b i r siyaset vardır. Hiç şüphe yoktur k i en başta gelen arzularından birisi K a r a d e n i z ' i bir T ü r k denizi yapmaktı. Buna erişebilmek için adım adım iler lemiş ve Karadeniz'in A n a d o l u sahillerinde rastgeldiği müslüman ve hıristiyan teşekkülleri birer birer ortadan kaldırmıştır. D i k kat edilecek noktalardan birisi şudur k i K a r a d e n i z ' i n b u sahil lerinde kendisine tâbi bir teşekkülü kabul etmemekte ve bunları büsbütün ortadan kaldırmaktadır. Amasra Cinivizleri ile İsfendiyaroğulları ve Trabzon R u m İmparatorluğu'nun kal dırılışı b u siyasetin birer misalidir. Anlaşılıyor k i o, b u sahil leri anavatanın birer parçası telâkki ediyordu. Bundan dolayı dır k i babasının ve dedelerinin şimdiye kadar buraları almama larına hayret etmişti. Filhakika buraların almışı h e m dahilin güvenliği bakımından hem de iç topraklarla denizin b i r b i r i n e 9
0
Bk. Kitabımızın V. bölüm I. bahsine.
GİRİŞ bağlanması yönünden pek önemli i d i . Ayrıca Karadeniz'de seyahat etmekte olan T ü r k gemileri tecavüzden k u r t u l u y o r ve bütün ticaret T ü r k gemicilerinin eline geçiyordu. Trabzon' u n alınması ise büsbütün önemli i d i . Çünkü o tarihlerde Şark ile Garb'ı birbirine bağlayan yolların en mühimlerinden birisi buradan geçmekte i d i . F a t i h T r a b z o n ' u almakla büyük b i r ticaret y o l u n u n denizde biten ucunu eline geçirmiş oluyordu. Karadeniz'in şimal sahillerine gelince: Ciniviz sömür gelerinin temizlenmesi, Kefe ve Azak'a inen büyük şark kervan ticaret y o l u n u n ele geçirilmesi, çökmekte olan A l t m o r d u dev leti ile ondan ayrılmış olan K ı r ı m Hanhğı'mn karışık d u r u m larından faydalanmak isteyenler bulunursa buna m a n i olun ması bakımından b u sahillerin işgali zaruri i d i . Çünkü b u sahil lerin başka ellerde bulunması veya aynı bölgelerde başka b i r teşekkülün kurulması Karadeniz'in kontrolünü güçleştirdiği g i b i A n a d o l u sahilleri ve İstanbul için de tehlikeli olabilirdi. Bu bölgelerin iktisadi hayat üzerindeki rolü ise aşikâr b u l u n u y o r d u . Padişahın bütün bunları düşünerek b u bölgeleri işgal etmiş olması mümkündür. Eflak ve Boğdan'la yaptığı çarpış malarda ise daha çok sahil şehirleri üzerinde meşgul olmak tadır. Bu şekildeki hareketi de onun Karadeniz hakkındaki düşüncelerini izaha yarayan b i r hareket gibi k a b u l olunabilir. Çünkü Eflak (Valachie) Boğdan (Moldavie) topraklarını ilhak etmek gibi b i r fikre sahip olmadığını ve onları kendi ida relerinde serbest bıraktığını gördüğümüz halde bazı sahil şehirlerinin alınmasını kendisi için b i r gaye bilmiştir. K e n d i n den sonra gelenler de b u yol üzerinde yürüyeceklerdir. Garpte takip ettiği siyasete gelince : Bu tamamiyle Fa t i h ' i n şahsına mahsustur diyebiliriz. Çünkü ondan sonra gelen ler daha başka fikirler peşinde koşacaklardır. F a t i h ' i n garpte takip etmiş olduğu siyasetin doğruluğu veya yanlışlığı üzerinde duracak değiliz. Bu siyaset yanlış veya doğru o.lsun anlaşılıyor k i o, Bizans İmparatorluğunun garpte en ziyade genişlemiş olduğu tarihlerdeki sınırlarını kendisi için esas kabul etmek tedir. Daha doğru b i r deyimle, T u n a nehrinin cenubunda ka l a n ve A d r i a t i q u e denizi'nin ucundan itibaren Egée denizi'ne kadar olan sahayı T ü r k toprakları içinde görmektedir. Bu gayeye acaba kendisini Bizans'ın varisi m i addederek ulaşmak
ı8
GİRİŞ
FATİH SULTAN MEHMET
istiyordu ? Yoksa T u n a nehrini tabiî b i r sınır mı telakki etmişti ? b u n u kesin olarak söylemek mümkün değildir. F a k a t ister öyle ister böyle olsun b u gayeye' erişmek istediği ve eriştiği muhakkaktır. Meselâ Eflak ve Boğdan'ı baştanbaşa çiğnediği halde oraları topraklarına katmağı düşünmemiş, hattâ b u yerlerin idarelerini aynı soydan gelen insanlara bıra karak geri dönmüştür. H a l b u k i onun M o r a ' d a , Sırbistan'da, A r n a v u t i u k ' t a , Bosna ve Hersék'te tamamiyle başka türlü hare ket ettiğini görüyoruz. O kadar k i buralarda hüküm sürenleri ya hükümdarlık haklarından m a h r u m etmiş veya öldürtmüştür. Diyebiliriz k i eski büyük Bizans İmparatorluğu üzerinde hak i d d i a edebilecek her unsuru mahvetmiştir. T r a b z o n R u m İ m paratorluğu'nun mirasçıları i h t i m a l b u siyaset takip edildiği için yokedildiler. Garpte b u toprakların ilhak edilmesi zarureti dir k i , o n u A r n a v u t l u k t a okadar şiddetle harekete sevketmiş olmalıdır. Bosna Kralının, aman da dilese, zorla ele geçirilme sini M a h m u t Paşa'ya yine b u n d a n dolayı emretmiş olsa gerek t i r . M a h m u t Paşa'nm b u emri ister kasten, ister hâdiselerin cereyamna uyarak yerine getirememesi üzerine Padişah'm b ü y ü k b i r hiddete kapılması ve nihayet emrine mutî b i r hocaya b i r fetva verdirerek Bosna Kiralını öldürtmesi yine b u suretle izah edilebilir. Hersek (Herzégovine) Kralına karşı toleranslı davran masının sebebi ise açıktır. K r a l oğlunu rehine göndermekle beraber kendi t o p r a k l a n üzerinde ölünceye kadar ve ancak F a t i h ' i n mü saadesi ile b i r h u k u k sahibi olduğunu k a b u l etmiştir. B u d u r u m a göre F a t i h , i h t i y a r Hersek Kralının t o p r a k l a n n a daha o ölme den önce sahip oluyor demektir. Burada b i r noktaya işaret etmek isterim. Bosna-Hersek'i aldıktan sonra A d r i a t i q u e d e m z i ' n i n , bazı şehirler müstesna, bütün şark sahillerine malik oluyordu. Acaba b u n u n l a yetine cek m i y d i ? Yoksa zayıf İtalya devletlerim şimalden tehdit et mek hedefim m i güdüyordu. B u n u gösteren belirtiler mevcuttur. Ezcümle Gedik A h m e t Paşa'nm ansızın O t r a n t o ' y a gönderil mesi ve orayı işgal ederek kuvvetli b i r köprü başı tutması ve çok kuvvetli b i r kale inşa ettirmesi İtalya topraklarının işga line b i r hazırlık gibi telâkki olunabilir. Eğer F a t i h ' i n kafasında İtalya'yı işgal etmek gibi b i r f i k i r mevcutsa o takdirde T ü r k kuvvetlerinin, muvaffakiyeti kolaylaştırmak üzere, şimalden
de. harekete geçmeleri kadar tabiî birşey olamazdı. Venedik bir tarafa bırakılacak olursa İtalya'mn şimalinde Türk kuvvet lerine mukavemet edebilecek b i r devlet de yoktu. Venedik'e gelince : Türklere karşı girişmiş olduğu uzun mücadele n i n sonunda perişan ve b i t k i n b i r hale gelmiş olduğundan o da yeni b i r T ü r k hamlesini karşılayacak d u r u m d a değildi. Bütün b u n l a n dikkate alan padişah i h t i m a l kuvvetlerinin bir kısmını cenuptan ve b i r kısmım da İtalya'mn şimalinden hareket ettire rek b u kıtayı işgal etmeyi düşünüyordu. Filhakika onun İtal ya'ya kara y o l u ile gitmek emeli de vardı . Fakat ömrü vefa etmedi. Böyle b i r teşebbüs vukuunda A v r u p a Hıristiyan lık âlemi heyecana gelecek ve i h t i m a l b u , Türklere karşı yeni b i r i n f i a l i n başlangıcı olacaktı. Fakat hemen söyleyelim k i A v r u p a Türklerin her hamlesi karşısında böyle b i r heyecan duymuş, hattâ harekete bile geçmişti. Ancak b u n l a r d a n b i r netice çıkmıyordu. O n u n için F a t i h gibi kendinde herşeyi yap mak kudretini gören b i r padişahın hayalî kuvvetler karşısında irkilmiyeceğini ve b u bakımdan da İtalya'yı zaptetmenin o n u n emelleri arasmda bulunduğunu söylemek pek yersiz olmaz. Filhakika İtalya'mn işgali T ü r k topraklarına yenilerini kat maktan ziyade b i r güvenlik meselesi o l u r d u . Çünkü b u suretle Akdeniz'in şarkı tamamiyle emniyet altına alınır ve geniş b i r ticaret sahası Türklerin kontrolü altına girmiş o l u r d u . 1 0
İtalya'yı almanın b i r de manevi tarafı vardı k i i h t i m a l F a t i h b u n u da düşünmüştü; y a n i R o m a ' y ı elde ettiği takdirde garp i m p a r a t o r u u n v a m m da alacakta. Fakat kanaatıma göre, eğer F a t i h ' i n İtalya'yı zaptetmek emeli varsa, b u b i r u n v a n için olmıyacak, yukarda da söylediğimiz g i b i b u işte güvenlik ve iktisadi meseleler b i r i n c i derecede r o l oynayacaklardır. O n u n Egée denizi'nde takip ettiği siyaset ise gayet açıktır : O burada sahile yakın olan adaları baştanbaşa zaptetmek ve b u suretle A n a d o l u sahillerinin güvenKğini sağlamak istiyordu. Çünkü b u adalar muhtelif milletlere, her çeşit ve vasıfta insan lara, çapulculara, hırsızlara ve korsanlara birer sığmaktı. A n a dolu sahillerinin bilhassa müslüman ahalisine musallat olan b u insanlan buralardan uzaklaştırmak F a t i h ' i n başhca eme1 0
Kretschmayr, c. I I , s. 374.
20
FATİH SULTAN MEHMET
l i n i teşkil ediyordu. A d a l a r alındığı takdirde b u bölgelerin ticareti de büsbütün Türklerin eline geçmiş olacaktı. Bütün . bunları F a t i h çok i y i takdir ettiği içindir k i kısa b i r zamanda adalar işine son verdi. Rodos alınamamıştı, fakat fütuhat plâ nının içinde b u l u n u y o r d u . Mesih Paşa'nm büyük kuvvetlerle oraya gönderilmesi, başarı gösteremeyince de padişah tarafından şiddetli birtakım hareketlere maruz kalması buraya verilen önemin dercesini isbat etmektedir. İhtimal Mesih Paşa mağ lûbiyetinden dolayı değil, fakat Rodos seferinde mağlûp olduğundan ötürü padişah tarafından hırpalanmıştır. O , başka b i r yerde mağlûp olsaydı padişahın belki de hışmına uğ ramayacaktı. Çünkü Padişahmf mağlûp olmuş olan büyük komutanlarına i l k hamlede sinirlenmemiş olduğunu gösteren misaller vardır. Ezcümle îşkodra'da muvaffakiyet gösteremeyen Süleyman Paşa'yı tekdir etmek lüzumunu duymadan Eflak üzerine şevketti; hatah hareketi orada da mağlûp olmasına sebep olduğu halde padişah buna da birşey söylemedi. Şu halde Mesih Paşa'nm böyle gazaba uğramasına yalnız mağlûp olması değil, fakat Rodos'u alamaması sebep olmuştur. Baltaoğlu Süleyman Bey'in de padişahın hışmına uğraması yine kanaatimce mağ lûbiyetinden ziyade b u mağlûbiyetin İstanbul'un alınmasını geçiktirmesinden ileri gelmiştir. Bütün bunlardan anlaşılıyor k i Rodos F a t i h için alınması 'zaruri b i r yerdir. Orası yabancıların elinde bulundukça buna yakın olan T ü r k sahilleri emniyet altma giremiyeceklerdir. Çünkü Rodos, hem kuvvetlidir hem de manevi bakımdan hıristiyanhk üzerinde müessirdir. Bütün |bu işlere vakıf oldu ğuna inandığımız büyük padişah Fatih M e h m e t , son defa kendi komutasındaki büyük orduyu, en kuvvetli b i r ihtimalle, Rodos üzerine götürmekte i d i . F a t i h Anadolu'da, ötedenberi dedeleri tarafından takip edilmekte olan siyaseti devam ettirerek, T ü r k birliğini kurmaya çahştı. B u siyasetin b i r neticesidir k i , İsfendiyaroğullarımn top raklarım ellerinden almış ve yine b u yüzden Karamanlılarla mücadeleye girişmiştir. G e r ç i , b u mücadeleye Karamanoğullarınm yaptığı birtakım uygunsuz hareketier sebep oldu. Fa kat t a h m i n edilir k i böyle b i r sebep olmasaydı dahi, F a t i h b i r sebep icat edecek veya sebep te göstermeden Karamanoğul-
GİRÎŞ
21
larınm üzerine yürüyecekti. Çünkü Karamanoğullarmm Os manlı hanedanını çok uğraştırdıklarını bildiği gibi hükümdar olduğunun b i r i n c i senesinde kendisine karşı da nasıl cephe al dıklarım unutmamıştı. Onların, U z u n Hasan ve Venedikle olan münasebetlerini de b i l i y o r d u . Bu itibarla K a r a m a n h l a r fırsat vermemiş olsaydılar bile o yine onları ortadan kaldır ma yoluna gidecekti. K a r a m a n halkının kendi beylerine karşı gösterdikleri bağlılık onun dikkatinden kaçmadı. Bu yüzden hiçbir müslüman memleketinde göstermediği şiddeti burada göstermiş hattâ b u civarın ahalisinden büyük b i r kısmım İs tanbul'a tehcir ederek b i r daha isyan edememeleri gayesini takip etmiştir. K a r a m a n ve îsfendiyar topraklarının Osmanlı ülkelerine katılması Anadolu'da kurulmak istenilen Türk bir liğinin tamamlanmasına doğru atılmış kuvvetli bir adımdı. O n u n U z u n Hasan'la olan mücadelesi pek enteresandır. Şarkta gittikçe büyüyen ve Osmanlı 'devletini tehdit eden Akkoyunlulara karşı Fatih bidayette biraz çekingen davrandı. Bunda hiç şüphesiz k i U z u n Hasan'm büyük kuvvetlere sahip oluşu âmil olmuştur. İhtimal Fatih U z u n Hasan'la karşılaş makta, T i m u r - Bayazıt faciasını gözönüne getirerek, tereddüt ediyordu. Belki de i k i müslüman hükümdarın vuruşması pa dişahın hoşuna gitmemektedir. Bunun en güzel misalini O t lukbeli Savaş'ınm kazanıldığı sıralarda görüyoruz. M a ğ l û p olan U z u n Hasan'm takip edilmesi meselesi ortaya atıldığı vakit Divanda b u iş lüzumsuz addedilir. H a l b u k i mağlûp olan bir orduyu takip ederek yoketmek askerliğin değişmez kaidelerindendir. B u kaide o devirde de bilindiğine göre bu takip zaruri i d i . Fakat böyle yapılmadı. Çünkü padişaha göre müs lüman b i r hükümdarı tahtından uzaklaştırmak doğru değildir. Yine padişaha göre islâm memleketlerini yağma ve tahrip etmek te hoş birşey olmaz. Bütün bunların dışında alınacak olan toprakları da elde tutmak çok güçtür. İşte bunlardan dolayı U z u n Hasan takip edilmemiştir. Daha sonra i k i hükümdar arasında elçiler de gidip gelmiştir.. Bu da gösteriyor k i F a t i h U z u n Hasan'a karşı daima mülâyim hareket etmiş ve hiçbir zaman onun mahvına yürümemiştir. Ancak Fatih'e göre Os manlıların şarkta elde etmesi lâzım gelen b i r sınırları vardır; oda Fırat nehridir. Bu suyu kendi emniyeti bakımından lüzum-
FATİH SULTAN MEHMET
22
l u sayan Osmanlı padişahı dasız görmüştür.
bunun
öte tarafina geçmeyi fay
Cenup siyaseti : Mısır sultanları ile Osmanlıların' münasebetleri dostça olmakla beraber i k i taraf arasında ihtilâfh b i r arazi mevcuttu. Dulkadıroğullarımn hüküm sürdüğü b u arazi üzerinde her i k i taraf ta nüfuz tesis etmek istiyorlardı. Bu bakımdan Dulkadır toprakları üzerinde bazan Mısır'ın bazan da Osmanlıların hakimiyeti görüldü. Son defa, Mısırlıların tuttukları Budak Bey'in karşısına Şehsuvar Bey'i çıkaran Osmanlılar b u bölge ye Mısırlıların müdahalede bulunmalarına imkân bırakmadı l a r ; Şehsuvar Bey'in ezilmesine ise daha büyük tavizler karşı lığı olarak ses çıkarmadılar. Ancak -Mısırlıların sözlerinde dur mamış olmaları, esasen Mısır hakkında birtakım f i k i r l e r i oldu ğunu t a h m i n ettiğimiz F a t i h ' i , harekete geçirdi. Zaten i k i dev let arasmda Hicaz su yolları işi yüzünden b i r anlaşmazhk mev cuttu. B u , üzerinde durulması icabeden b i r meseledir. Bozul muş olan su yollarının, kurumuş olan kuyuların t a m i r i işini F a t i h b i r mesele olarak ele almakta ve bunların Osmanh hazinesi namına t a m i r i m ileri sürmektedir. Bu, doğrudan doğruya Mısır'ın dahilî işlerinde karışmaktı. Eğer Mısırlılar buna razı olsaydüar elbette F a t i h buralarda seyahat eden, b u kuyular dan ve sulardan faydalanacak olan binlerce insamn minnet tarlığını kazanarak, onların nazarında değerlenecek, îslâm âlemi arasmda büsbütün şöhret kazanacak, buna karşılık Mısır sul tanlarının perestişleri kaybolacakü. Su yollarının t a m i r i işinde hacılara yardım etmek gibi dinî b i r histen ziyade siyasi gayeler peşinde koşulduğunu k a b u l etmek, meseleyi h a l bakımından daha doğru b i r y o l olarak ele alınabileceğine göre acaba Fa tih'in Mısır'ı alarak hilâfeti Osmanhlara i n t i k a l ettirmek gibi b i r f i k r i m i vardı? Y a h u t Suriye ve Filistin sahillerini elde ederek yine Şarki Akdeniz hakimiyetini m i düşünüyordu ? B u hareketin İtalya'ya çıkışla b i r ilgisi yar mı i d i ? Böyle geniş b i r pilâm tahakkuk ettirebilmek mümkün mü i d i ? Meseleyi İtalya'ya çıkış bakımından ele alırsak b u n u n pek te güç birşey olmadığım görürüz. Çünkü, zayıf birtakım teşekkül lerin elinde bulunan İtalya F a t i h ' i n ordularının ciddi b i r
GİRİŞ
o
hamlesi ile elde edilebilirdi. N i t e k i m F a t i h ' i n son yılla rında İtalya'ya çıkılmı ştı. Mısır'a gelince : Padişah'ı buraya çarpmaktan menedecek ortada b i r kuvvet kalmamıştı. Akkoyunl u l a r mağlûp edilmiş, Venediklilerle b i r anlaşma yapılmıştır. Y a k ı n b i r kuvvet onu tehdit etmediği g i b i Mısır topraklarına civar olan Dulkadıroğulları Osmanh padişahının tarafım i l tizam edecek durumdadırlar. Böyle olmasa bile muazzam Os manlı kuvvetleri karşısında Dulkadıroğulları Beyliği birşey ifade etmemektedir. Bütün bunlardan sonra Mısır kuvvetleri n i n mukavemeti hâtıra gelir. A r a d a n çok geçmeden Yavuz Selim b u kuvvetleri perişan etme imkânını bulduğuna göre F a t i h ' i n de hazırhyacağı orduların a y m maksada vasıl olabi leceğini k a b u l etmek mümkündür. Şu halde Fatih Mısır üzerine b i r sefer yapsaydı ve başarı da elde etseydi Akdeniz'in b u sahil lerine sahip olduğu g i b i Suriye üzerinden gelen Şark Ticaret Yollarım da ele geçirecek, a y m zamanda Kızıldeniz yolunun kontrolünü t e m i n edecekti. İhtimal müslüman A r a p âlemi de b u büyük Türk Padişahının idaresi altına girmeyi b i r şeref sayacaktı. Böyle olduğu takdirde İtalya karşısındaki A f r i k a kıyılarında İtalya'dan inen ve Mısır'dan gelen T ü r k kuvvetleri karşılaşacak ve b u suretle de Akdeniz'in b u bölgesi tamamiyle Türklerin eline geçecekti. F a t i h ' i n böyle birşey düşünüp düşünmediğini kestirmek pek zordur. Ancak bazı zayıf ihtimallere dayanarak b u yolda f i k i r yürütmek mümkün g i b i görünüyor. Meselâ : birkaç hacı nın su yollarının bozuk olmasmdan şikâyet etmesi ve b u n u padişaha duyurmuş oluşu, hemen padişahın b u işle ilgilen mesini ve işe müdahaleye karar vermesini mucip olmuştur. B u pek mânalıdır. Hele böyle basit b i r mesele yüzünden i k i devletin arasının açılması büsbütün mânalıdır. Daha bunlara katabileceğimiz birtakım ehemmiyetsiz meseleler koca b i r i m p a r a t o r l u k ordusunun harekete geçmesine değmezdi. F a t i h g i b i b i r hükümdarın böyle b i r hiç yüzünden ordularım katiyyen harekete geçirmiyeceğini söylemek yanlış olmaz. Eğer hazır lanan son sefer Mısır için ise bunda mutlaka birtakım büyük gayeler vardır. Filhakika Mısır ile başlamış olan düşmanca münasebetler F a t i h ' i n oğlu Bayazıt zamamnda çarpışmaya inkılâp etmiş ve nihayet Yavuz Selim zamamnda b u çarpış-
24
FATİH SULTAN MEHMET
malar başarı ile sona ermiştir. B u i k i padişahın takip ettikleri y o l F a t i h ' i n çizmiş olduğu yoldur. Eğer b u i k i Padişah ve b i l hassa Bayazıt I I . Gedik A h m e t Paşa'yı O t r a n t o ' d a n geri çağırmayıp ta F a t i h ' i n plânlarım tahakkuk ettirme yoluna gitseydi F a t i h ' i n tasavvur ettiğini t a h m i n ettiğimiz b u büyük iş Yavuz zamanında gerçekleşmiş olabilirdi. Bütün b u sözlerden sonra şimdi de onun yaptığı savaşların m u h t e l i f yönden b i r tetkikini daha yapmak faydalı olacaktır. Filhakika F a t i h ' i n bütün ömrü boyunca yaptığı savaşların b i r kısmı siyasi, b i r kısmı askerî, b i r kısmi' da iktisadi sebeplere istinat ettirilebilir. Meselâ : Bizans'ın yıkılması ve İstanbul'un alınması hem siyasi, hem askerî, hem de iktisadi bakımdan zaruri i d i . . * a- X V inci yüzyılın ortalarına doğru Bizans topraklarının, şarkta ve garpta, Osmanlılar tarafından tamamiyle sarıldığı görülmektedir. Marmara'nın doğu sahillerini ele geçirmiş olan Türkler aym tarihlerde batıda T u n a boylarına kadar iler lemiş bulunuyorlardı. Bu geniş topraklar arasında sıkışıp kal mış olan Bizans İmparatorluğu ne müstakil b i r devlet olarak ne de b i r kudret olarak b i r mâna ifade etmektedir. Çünkü X I V üncü yüzyılın ortalarından sonra Türk nüfuzu İstanbul ve ci varına h a k i m olmuş, Bizans İmparatoru Türklerin âdeta t a b i i yetini kabul etmişti. Esasen bütün İmparatorluk, başta İstanbul olmak üzere, M a r m a r a sahilindeki Silivri (Selymbria) kalesi ve bir kaç köy ile Karadeniz sahilinde Vize (Bizua), A h y o l u (Anchialos), M i s i v r i (Mesembria) gibi kasabalara münhasır kalmıştı. B u kasabaların içinde düşmana mukavemet edebilecek d u r u m d a olanlar pek azdı; şimdiye kadar Türk hakimiyetine geçme miş olmaları da birtakım tesadüflerin eseri i d i . Çünkü Türkler tarafından ne zaman kuşatıldı veya kuşaülmak istendi ise mutlaka ortaya b i r engel çıkmış ve b u suretle de yıkılmaktan kurtulmuştur. Küçük kale ve kasabaları bir tarafa bırakılacak olursa Bizans, İstanbul şehrinden ibaret sayılabilirdi. K u v v e t l i surları sayesinde şimdiye kadar hayatını devam ettirme imkânlarım bulmuş olan b u şehrin, gelişmekte olan ve doğuda, batıda büyük topraklara sahip b u l u n a n Türk devletinin elinde bulunması siyasi bir zaruret i d i . Çünkü Türklerin A n a d o l u ve Rumeli'deki toprakları ancak
GİRİŞ
25
birbirine b u surede bağlanabilirdi; ve yine ancak b u suretle Rumeli'de katî olarak b i r hakimiyet k u r u l a b i l i r d i . Şu halde Osmanlı devletinin "mukadder payitahtı" İstanbul'dan başka b i r yer o l a m a z d ı . 11
Pek küçük topraklara ve fakat o nisbette b i r kuvvete bile sahip olmamakla beraber Bizans İmparatorluğu hıristiyanhk âlemi arasında hâlâ b i r değer g i b i telâkki edilmekte i d i . Eski R o m a İmparatoıiuğu'nun devamı sayılan ve b u n d a n ötürü Avrupalılarca saygı gösterilen b u İmparatorluk, kendisine gösterilen b u hislerden faydalanmayı asla i h m a l etmiyordu. Mezhepçe aykırı b i r yolda bulunmasına rağmen Avrupalılar, müşterek düşman olan islâmlara ve bü arada Türklere karşı daima onu iltizam' ediyorlardı. B u hislerden faydalanan Bizans lılar, her sıkıştıkları ânda hıristiyanhğm tehlikede olduğunu, İstanbul'un ve b u arada muhteşem hıristiyanhk mâbetlerinin mahvolacağını ileri sürerek hıristiyan devletlere başvuruyor ve hıristiyan Avrupa'yı Türkler üzerine saldırtmakta b i r i n c i derece de r o l oynuyorlardı. Bundan başka Osmanlıları biraz zayıf buldukları sıralarda hemen faaliyete geçiyor ve verdikleri sözde de durmuyorlardı. Meselâ Yıldırım Bayazıt zamanında Galata'da b i r cami inşaasım, burada padişah adına hutbe okunmasını, kadı ve i m a m tayinini kabul ettikleri halde A n k a r a vakasından sonra anlaşma hükümlerini bozarak b i r gün içinde Müslüman ları İstanbul'u terketmeye dâvet etmişler, aksi takdirde öldürü leceklerini bildirmişlerdi. Bundan sonra da mâbetlerini t a h r i p ettikleri Müslümanları, Tekirdağ ve Edirne'ye hareket ettikleri sıralarda, öldürmüşlerdi. Osmanlı devletinin ne suretle olursa olsun yıkılmasını isteyen Bizanslılar yalnız Avrupalıları Osmanlılar aleyhine kışkırtmakla kalmıyacak, kapalı veya açık b i r surette Türk soyundan gelenleri de birbirine düşman etmekte pek büyük b i r maharet göstereceklerdir. Yıldırım Bayazıt'm oğulları arasındaki kavgalara birer suretle karışmaya fırsat bulan B i zanslılar, bazan b i r kardeşe bazan da diğerine yardım edecek lerdir. Bundan başka Anadolu'da T ü r k vahdetinin kurulmasını P. Wittek (Çeviren H. İnalcık), Ankara bozgunundan İstanbul'un zaptına kadar, s. 589. 1 1
FATİH SULTAN MEHMET
GİRİŞ
önlemek üzere A n a d o l u beyliklerini d u r m a d a n Osmanlılara karşı isyana teşvik etmişlerdir. Bilhassa K a r a m a n Beyliği b u arada zikrohmabilir. Şu halde bütün b u hâdiselere son ver m e k Bizans'ın ortadan kalkmasiyle mümkün olacaktır.
Haçlı .ordusunun V a r n a önlerinde mağlûp edilebilmesi biraz müşkül o l u r d u ; hattâ denebilir k i başkomutandan ve A n a d o l u kuvvetlerinden m a h r u m kalacak olan Rumeli'deki T ü r k kuvvet leri ezilebilir ve belki de R u m e l i baştanbaşa tehlikeye gire b i l i r d i . İşte b u k r i t i k d u r u m u yaratan tek mania Bizans'ın b u arada bulunuşudur. O ayakta bulunduğu müddetçe boğaz ları doğudan batıya veya tersine geçmek herzaman için müşkül bir mesele i d i . Şu halde sırf b u geçişi sağlamak için bile olsa - Osmanlı Devletinin bekası bakımından - Bizans'ın ve b u ara da İstanbul şehrinin Türklerin eline geçmesi zarureti kendi liğinden meydana çıkıyor. H a ç h seferlerinin sık sık görüldüğü b u sıralarda Bizans İmparatorluğu, maddeten bunlara her zaman yardım etme imkânını bulamamakla beraber manen daima onlarla beraber olmuştur.
•26
b- Bizans İmparatorluğu'nun X V inci yüzyılda işgal et tiği saha askerlik işleri bakımından üzerinde önemle durulması icabeden b i r sahadır. İki taraftan. Türk toprakları ile kuşatıl mış olmasına ve b i r kudret ifade etmemesine rağmen b u toprak lar Bizanshlar elinde kaldıkça Osmanlı Devleti hiçbir zaman emniyet alünda bulunamıyacaktı. B u n u n sebeplerini aşağıda k i şekilde izah etmek imkâm vardır : İki boğazla b i r b i r i n d e n ayrılmış olan Osmanlı toprak larının birisi üzerinde b i r hâdise çıktığı takdirde Osmanlüarın "bir taraftan öbür tarafa asker şevki mühim b i r mesele h a l i n i alıyordu. A n a d o l u ' d a n Rumeli'ye geçmek lâzımgeldiği zamanlarda i k i yola başvuran y a n i Çanakkale ve İstanbul Boğazından geçmek mecburiyetinde kalan Osmanlılar zayıf donanmalariyle b u işi sağlamak imkânım bulamıyorlar ve daima denizci devletiere ve meselâ : Giniviz veya Venediklilere para vermek suretiyle asker şevkini temine çalışıyorlardı. H a l b u k i h u tarihlerde hıristiyanlık âleminde Türklere karşı büyük b i r düşmanlık hissi beslenmektedir. Bu hissin tesiri alünda hıristi¬ y a n l a r birleşerek hep birden Osmanhlara karşı cephe aldıkları v a k i t boğazlardan asker şevki meselesi büsbütün güçleşiyordu. B u n u n en son misali Sultan M u r a t I I . n i n V a r n a Muharebesi sırasında görülür. Filhakika Segedin (Szegedin) anlaşmasını hiçe sayan hıristiyanlar tekrar b i r Haçlı ordusu ile Türklerin R u m e l i ' deki toprakları üzerine yürüdükleri vakit M u r a t I I . Manisa'da b u l u n u y o r d u . Haçlıların taarruz hareketim haber alır almaz A n a d o l u kuvvetleri ile karşıya geçmek üzere sahile geldiği vakit Çanakkale Boğazımn düşman gemileri tarafından kapatılmış olduğunu g ö r d ü . Bundan' dolayı Gelibolu üzerinden Rumeli'ye geçmek imkânları kalmadığım anlayan padişah uzun b i r kara yolculuğuna katlanarak İstanbul Boğazına gelmiş ve güçlük le kuvvetlerim karşı sahile geçirebilmişti. Eğer burada da b i r m a n i a zuhur etmiş' ve geçiş sağlanamamış olsaydı o muhteşem 12
1 2
Kritovulos, s. 18.
27
Türkler aleyhinde teşekkül eden her kuvvete karşı kapı larını daima açık. b u l u n d u r a n b u İmparatorluk fırsat bulduğu takdirde Türkleri arkadan vurabilecek b i r d u r u m da yarata b i l i r d i . Çünkü İstanbul'a deniz yolu ile getirilmesi herzaman mümkün olan b i r Haçlı ordusunun Bizans toprakları üzerinden T r a k y a ' d a k i T ü r k arzisine saldırması ve b u suretle müşkül bir d u r u m yaratması mümkündür. Böyle b i r teşebbüse girişildiği takdirde boğazdan geçecek olan büyük b i r müttefik do nanmasının hareketini önliyecek zayıf Türk donanmasından başka b i r kuvvet yoktur. Y a n i herzaman b u y o l ile Bizans'a kuvvet şevki ve dediğimiz g i b i Türk topraklarının arkadan v u r u l m a k i h t i m a l i mevcuttur. Böyle birşey yapılmamış oluşu yapılmıyacağma delâlet etmez. Pek az b i r i h t i m a l dahi olsa b u şekildeki b i r hareket gelişmekte olan T ü r k devleti için çok tehlikeli anlar yaratır. B u n u dikkatten uzak tutacaklarına i h t i m a l vermediğimiz o devrin büyük T ü r k komutanları b u bakımdan da İstanbul'un elde bulundurulmasını lüzumlu görmüş olacaklardır. Sultan O r h a n zamamndan itibaren denizcilik işlerine önem vermeye başlayan Osmanlılar ancak Çelebi Sultan M e h met devrinde kuvvetlice b i r donanma vücuda getirebilmiş lerdir. Bununla beraber, birçok adalara ve sahillere malik olan ve aym zamanda R u m e l i ile A n a d o l u arasındaki münakaleyi temin etmek mecburiyetinde b u l u n a n Osmanlılar, X V inci
FATİH SULTAN MEHMET
GİRİŞ
yüzyılın ortalarına kadar denizlerde rakipleriyle boy ölçüşe cek d u r u m d a bulunmuyorlardı. Bundan ötürü 1416 da Ge l i b o l u önlerinde Venedik donanmasına karşı pek büyük b i r mağlûbiyete uğradılar. H a l b u k i Gelibolu Osmanlılar için hususi ehemmiyeti olan b i r mevki i d i . Çünkü i l k Osmanh ter sanesi burada kurulmuş ve burası bütün Osmanh donanma sının üssü haline gelmişti. Gelibolu'nun kaybı Osmanlılar için felâketli neticeler doğurabilirdi. Osmanlılar' belki yalnız Ç a nakkale Boğazından gelecek b i r düşmana karşı mukavemet imkânlarını bulurlar ve bunlarla muvaffakiyetle savaşabilir lerdi. N i t e k i m 1430 da yine Gelibolu'ya taarruz eden Venedik donanmasını mağlûp ettiler. Fakat b u donanmaya Bizans'ın da katıldığını veya Karadeniz'den gelecek takviye kuvvetleriyle Bizans donanmasının da faaliyete geçtiğini kabul ettiğimiz tak dirde Osmanlılar için işin nekadar ciddi b i r d u r u m yaratacağı derhal anlaşılır. Türk donanmasının [imhası ve tersanelerinin t a h r i b i ise devlet için her bakımdan felâketli neticeler doğura bilecek b i r hal olduğuna göre Gelibolu'nun emniyet altında bulundurulması birinci derecede önemi haizdir. İşte b u em niyetin yarı yarıya sağlanması Bizans'ın aradan kaldırılmasiyle mümkün olacaktır.
zansın- iktisadi hayatına büyük b i r darbe vurmuştur. Ancak denizyolu elan eski faaliyetini kaybetmiş değildir. Bizans or tadan kaldırıldığı ve b u topraklar da Osmanh topraklarına katıldığı takdirde eski büyük ticaret yolunun açılmaması için ortada b i r sebep kalmıyacaktı. Bununla beraber o devirde T ü r k büyüklerinin b u iş üzerinde önemle durduklarım gösterir b i r kaynağa tesadüf edilmedi.
28
c- Hiç şüphesiz k i İstanbul'un zaptı meselesi konuşulduğu sıralarda iktisadi meseleler de ortaya atılmış olacaktır. Çünkü İstanbul ötedenberi kara ve denizyolları üzerinde bulunması bakımından büyük b i r önem taşıyordu. Pek esM devirlerde bile Belgrat'ta T u n a ' d a n ayrılan b i r yol Meriç vâdisini takip ede rek İstanbul'a ve oradan da Üsküdar'a geçerek Bağdat üzerin den Ortaasya'ya giderdi. Şark ile garp arasında uzanan y o l ların en kısası b u olduğundan kervanlar d u r m a d a n işler ve şarkın ipek, baharat gibi en kıymetli eşyası b u yol vasıtası ile garba i n t i k a l ederdi. Bundan başka i k i mühim denizi, K a r a deniz ile Akdeniz'i, birbirine bağlayan su yolları da yine buradan geçmekteydiler. Hulâsa müstesna b i r coğrafî mevkiye malik olan İstanbul şehri X V inci yüzyılın ortalarında hâlâ eski önemini muhafaza ediyordu. Gerçi kara y o l l a n hem A n a d o l u ' dan hem de Rumeli'den Türklerin buraları işgal etmesiyle kesilmiş bulunduğundan b u yollar vasıtasiyle artık büyük kervan ticaretinin yapıldığı görülmemektedir. Bu d u r u m B i -
29
d- Fatih ve İstanbul'un zaptı hakkında yazılmış olan kitap larımızın hemen hepsinde müşterek olan nokta, İstanbul'un almışında dinî hislerin ön safta gelmiş oluşudur. Gerçek Fatih, İstanbul'u alma kararım, topladığı meclise bildirmek üzere verdiği söylevde "î'lâ-i kelimetullah ve ihya-i minnet-i resulullah etmeye m a k d u r u m u sarf eyliyem, ta dünyada mucib-i zikr-i cemil ve ukbada bais-i ecr-i cezil vaki ola. Öyle olsa belde-i tayyibe-i Kostantıniye k i bağ-ı i r e m andan b i r kûşe" dedikten sonra İstanbul'u methediyor ve kendi memleketinin ortasında kalmış olan b u diyarın, zamanında b i r küfür ocağı olarak kal masına gönlünün razı olamıyacağmı açıkça ifade ediyordu . T a r i h - i şâhî'de de b u şehrin alınmasının d i n i n lâzimelerinden olduğu söylenmektedir . Filhakika her müslüman hüküm darı b u şehri almıya teşvik edecek mahiyyette Peygamberimiz tarafından söylenilen sözler vardır. Hazret-i M u h a m m e d ' i n b u şehri alacak asker ve k o m u t a m metheden sözlerini gözönünde b u l u n d u r a n hükümdarlar buna lâyık olmak için ellerinden gelen her gayreti harcıyacaklardır. B u iş bence üzerinde önemle durulması lâzım gelen b i r iştir. İstanbul'un kuşatılmasında askerlerin şevkini ve heyecanım bilhassa tahrik etmekte pek büyük faydası görülen Peygamberin b u sözlerini, Fatih samimi olarak yerine getirmek istedi ise o takdirde İstanbul'un ahnma sebeplerinin en başında bunu saymak icabeder. Fatih'in bu fikre hizmet etmiş olduğu muhakkaktır. Çünkü b i r müslüman olan F a t i h ' i n , Peygamber'in İstanbul hakkında söylemiş olduğu sözlerinin tesiri altında kalmamasına imkân tasavvur edilemez. D e v r i n zihniyetim dikkate aldığı1 3
14
13 1 1
Cafer Çelebi, s. 7. Tarih-i şahî, Vk. 423.
GİRİŞ
FATİH SULTAN MEHMET
3«
iniz takdirde de İstanbul'un alınması sebepleri arasında b u n u en başta zikretmek icap eder. İstanbul'un zaptı meselesinde yukarıdanberi saydığımız b u sebeplerden başka sebepler de b u l m a k mümkündür. Meselâ İstanbul'un tarihî b i r şehir oluşu, eski b i r imparatorluğun mer kezi bulunuşu, zengin ve muhteşem âbidelere sahip oluşu, buraya sahip olmanın fâtihine temin edeceği şöhret ve M u r a t I I . irin oğluna bıraktığı rivayet edilen vasiyetnamede İs t a n b u l ' u n alınmasını tavsiye edişi b u arada sayılabilir. Ancak şu mahakkaktır k i İstanbul'un zaptında en mühim âmil olarak Osmanlı İmparatorluğunun vahdeti düşünülmüştür. Bizzat F a t i h " N e veçhi vardır k i anun g i b i menzil-i şerif ve makam-ı lâtif benim vasat memleketimde ve arsa-i vilâyetimde olup dahi eyyam-i devletimde küfr ocağı ve bağiler yatağı ve dâğiler .durağı o l a " . dediğine göre kendi topraklarının ortasında kalmış olan b u bölgenin, Osmanlı topraklarını birleştirmesi bakımından, önemine işaret etmiş bulunmaktadır. Bütün bunlardan sonra "Feth-i celil-i Kostantaniye" adlı eserde yü rütülmüş olan b i r mütalâaya dokunmadan geçemiyeceğim. Burada demliyor k i : İstanbul'u kendi hükümetine merkez yapmayı gaye edinen F a t i h Sultan M e h m e t haksız yere hiç kimsenin camm yakmak istemiyecek kadar i y i k a l p l i i d i . İstan b u l ' u almak kendisi için gayet kolay b i r iş olduğu halde sırf y u k a r i k i düşüncenin tesiri altında yani hak ve adâlet kaidelerine riayet ettiği için kendince en büyük emel olan İstanbul'u al m a k işine teşebbüs etmiyordu. Fakat Kayser'in yersiz ve düşün cesiz hareketleri padişahın sabrım tüketti . 1 3
1 6
1 7
Yukarıdaki fikirlerden, şayet Bizanslılar sebebiyet vermemiş olsaydılar F a t i h Sultan M e h m e t İstanbul'u almıyacaktı g i b i b i r mâna da çıkmaktadır. H a l b u k i İstanbul'un kendi devleti için lüzumuna ve faydalarına kani b u l u n a n F a t i h , Bizanslı lar böyle hareket etmeseydiler, hattâ Osmanlılara eskisinden daha fazla boyun büker d u r u m d a olsaydılar dahi b i r y o l u n u b u l u p İstanbul'u muhakkak zaptedecekti. Çünkü F a t i h gibi 1 5 16 1 7
Zinkeisen, c. I I , s. 64. Cafer Çelebi s. 7. A. Muhtar, s. 12.
31
büyük b i r siyaset ve devlet adamının hak ve adâlat kaidelerine riayet-edeceğim diye kendi devletinin menfaatlerini unutmasını hiçbir suretle k a b u l etmeye imkân yoktur. Aksi takdirde F a t i h ' i , yüksek gayeleri karşısında hislerine mağlûp b i r adam g i b i telâkki etmek icabeder. Haksızlık yapmıyayım diye, gayelerinden vazgeçmesi veya bunları tehir etmesi onun siyasi görüşlerine asla uygun olamaz. O tarihlerde savaşlarda b i r cihad kokusu da olduğunu düşünecek olursak F a t i h ' i n kafasına haksızlık yapa cağım şeklinde b i r düşüncenin hâkim olması esasen akla gelmez. Böyle olunca acaba Fatih t a r i h karşısında savaşın .mesuliye tini yüklenmekten m i çekinmiştir ? B u n u da kabul etmek güç tür. Çünkü inandığı Peygamber, kendisinden yüzlerce yıl evvel söylemiş olduğu sözlerle b u işi yapacak olam hem övmüş, hem de teşvik etmiştir. Bir müslüman hükümdarın b u övmelere lâyik olmak için o zamanlarda yapmıyacağı b i r iş tasavvur edilemez. Bütün b u haller F a t i h ' i n i y i kalpli b i r insan oluşunu, ortadan kaldıramaz. O, meziyetlerini, büyüklüğünü İstanbul'un. ahnışmdan sonra İstanbul halkına karşı bol b o l göstermiştir. O n u n b i r işaretiyle bütün İstanbul'un kana boyanması ve canlı b i r mahlûkun kalmaması herzaman mümkündü. Fakat b u büyük muzaffer, kıhncını ancak surlar önünde karşısında d i k i lenlerle ileride kendisini tehdit edebilecek olanlara karşı k u l l a n mıştır. O n u n İstanbul halkına ve b u halkın inanışlarına karşı göstermiş olduğu toleransı hangi tarihte, hangi hükümdar,, hangi mağlûp millete karşı gösterebümiştir ? İşte b u , onun en büyük hakşinaslığı ve adâletidir. O , ideaherinin t a h a k k u kuna her ne pahasına olursa olsun çalışmış ve fakat hiçbir zaman zalim olmamıştır. F a t i h ' i n bazı seferlerinde yalnız siyasi görüşler hâkim olmuştur. Meselâ K a r a m a n seferleri bunlar arasındadır. Bun ları yapmakla o, Anadolu'da k u r u l m a k t a olan Türk birHğini tamamlamak gayesini gütmüştür. Y i n e F a t i h ' i n bazı savaş larında hem siyasi h e m de ekonomik sebepler vardır. T r a b z o n R u m İmparatorluğuna karşı açılan mücadele ile Azak ve K e fe'nin z a p ü b u meyanda zikredilebilir. Akdeniz adalarının zap tına gelince : bunlarda da daha çok askerî ve iktisadi sebepler bahis konusudur. Eflak ve Boğdan üzerine yapılmış olan sefer-
32
FATİH SULTAN MEHMET
ler ise tamamiyle askerî zaruretlerin b i r neticesi gibi telâkki olunabilir. Çünkü b u suretle T u n a ' n m şimalinde bulunan b u i k i teşekkülü zayıf düşürmek y o l l a n takip olunmuş ve T ü r k topraklarının güvenliği tesis edilmek istenmiştir. F a t i h ' i n M a carlarla yaptığı savaşlar da b u yüzden meydana gelmiş olan olaylar arasına sokulabilir. Hulâsa: Askerî, siyasi ve ticari mü lâhazalarla büyük Türk padişahı d u r u p dinlenmeden ömrünü mücadelelerle geçirmiş ve b u suretle de sona erdirmiştir. Yukardanberi belirtmeye çalıştığımız F a t i h ' i n , şahsi yetini ve karakterini tamamiyle ortaya koymak çok güçtür. Çünkü o, her sahada yükselerek beşer kudretinin varabileceği en yüksek noktalara çıkmış, kendinden önce ve sonra gelenlerle. kıyaslanamıyacak kadar büyük b i r şahsiyet olmuştur. Dev rinden bize kalmış olan vesikalar da pek nadir olduğuna veya pek azı ele geçirildiğine göre onun hakiki çehresini çizebilmek cidden güç b i r mesele oluyor. Güçlükler bununla da kalma maktadır. Zamanında yazılmış olan birkaç tarih kitabı ve daha sonraki tetkiklerden anlaşılacağına göre o, tezatlarla dolu b i r insandır. Yerine göre yumuşak, fakat birdenbire çok şiddetli oluveren b u hükümdar, aynı zamanda i y i kalpli, cömert ve affedicidir. Bütün bunların yanında vurucu, kırıcı, hattâ birçok insamn b i r anda öldürülmesini emredecek kadar merhemetsiz görünüyor. Fevkalâde değer verdiği b i r insan biraz sonra onun gazabına uğrayabilir, katlolunur, gözünden düşmüş olan birçok değerleri de affetmesini bilmiştir. Hulâsa çeşitli vasıfları ile F a t i h ' i anlamak kadar anlatmak ta güçtür.
BİRİNCİ
BÖLÜM
İSTANBUL'UN FETHİNE DOĞRU Babasının ölüm haberini Manisa'da alan F a t i h Sultan M e h m e t hemen hiç eğlenmiyerek Gelibolu ü z e r i n d e n büyük b i r sür'atle Edirne'ye gelmiş ve ertesi günü y a n i 18 Şubat 1451 perşembe günü (16 M u h a r r e m 855) tahta çıkmıştı. B u tarihte ondokuz yaşım birkaç ay geçmiş b u l u n u y o r d u . Cülus günü âdet olduğu üzere padişahın h u z u r u n d a b i r toplantı yapılmıştı. Devletin i l e r i gelenleri ve b u arada vezirler biraz uzakta karşıda, Padişahın vezirleri ise yine âdet olduğu üzere y a m n d a yer almışlardı. Padişah b u sırada "Babamın vezirleri neden benden uzakta d u r u y o r l a r " demiş ve Çandarlı'ya da eski yerini almaşım bildirmişti. ^^Biat resmi icra edil dikten sonra Fatih babasımn ve boğdurduğu küçük kardeşi A h m e t ' i n cenaze işleri ile meşgul olmuştur^ F a t i h ' i n tahta çıkışım duymuş olan devletler, beylikler birbirleriyle yarış edercesine Edirne'ye elçilerini gönderdiler. 1
F a t i h ' i n s o n defa cülusu v e
ük
icraatı.
2
3
3
İdris-i Bitlisi, vrk. 7. Dursun Bey, s. 33. Karamanı Nişancı Mehmet Paşa, s. 350, Oruç Bey, s. 64. İdris-i Biüisî, vrk. 7. ''Sultan Mehmet Han şembe gicesi seherinde mübarek recebin 27 sinde hamse ve selâsin ve seman mie senesinde Darü's-saltanat Edirne'de devlet ü saadetle vücude gelmişti. Ve mübarek mah-i muharremin gurresinde hamse ve hamsin ve seman mie senesinde serir-Lsaltanat-ı Osmaniye müşerref ve müstes'ad ermişlerdi. Ondokuz yaşında ve beş aylık ve üç gün olmuş idi,,. Mustafa Faris, Mahbub-u Kulubi'l-Arifin, vrk. 248. Karamanî Mehmet Paşa, ondokuz yaşında olduğunu yazıyor. Bk. s. 351. Selâtinnamede de "Bey olduğunda bil ol şah-ı devran . . . ki ondokuz yaşındaydı olHan" denilmektedir. Bk. Sarıca Kemal, Selâtinname,. s. 171. Profesör Dr. Süheyl'in de zayiçelere istinat ederek verdiği rakam bu üç eserin kaydını teyit-etmektedir. Bk. Süheyl Ünver, Fatih nerede ve zaman doğdu?. 16 Teş rinievvel 1943 tarihli Cumhuriyet gazetesi. Ducas, s. 146. Aşık Paşa-zâde bu hususta "bir küçücük kardaşı vardı, İsfendiyar kızından olmuş, am dahi menziline yitirdi, makamına gönderdi" diyor. Bk. Aşık Paşa-zâde, s. 140. Ali, Künhü'l-ahbar V, vrk. 94 te bu çocuğun adını Hasan olarak kaydetmektedir. 1
2
3
4
5
F. 3
Cülusu
tebrik
için gelen elçi lerle sulh. m u -
FATİH SULTAN MEHMET
34 ahedeîerinîn y e niienmesi.
İSTANBUL'UN
Bunlar, Bizans İmparatoru, T r a b z o n R u m i m p a r a t o r u , Sırp Kiralı, H u n y a d i Janos'un elçileriyle M o r a Despotlanmn, Ef lak, Raguza ve Ciniviz hükümetieriyle M i d i l l i , Sakız A d a lannın, Rodos şövalyeleriyle Galata Ciniviz kolonisinin m u rahhasları idiler. Fatih ötedenberi İstanbul'un zaptını aklına koymuş olduğu için, b u emelinin tahakkukunu sağlamak ga yesi ile ve şimdilik kâfi derecede işleri kavrayıp memleketi içinde hâkimiyetim tesis edinceye k a d a r öteki devletlerle ve hattâ hazırlıklarım i k m a l edinceye kadar da Bizans'la sulh halinde kalmayı siyasetine uygun bulduğundan bütün devlederin elçile rine karşı yumuşak hareket etmişti. Filhakika taziyet ve tebrik için gelmiş olan Sırp elçilerinin muahedeleri yenileme isteklerini memnuniyetle kabul etmiş,, Sırp kiralı Georges Brankovitch'in Macarları kışkırtacağından çekindiği içindir k i başkasiyle evlendirmeyi düşündüğü üvey annesi ve Georges'in kızı M a r a ' y ı birçok hediyeler ile Sırbistan'a iade ederek ayrıca ona Osmanh-Sırp hududları civarında birçok yerleri de ihsan etmişti. Bizans elçilerine ise diğer devlet elçilerinden daha ziyade iltifat ederek mevcut muahedelerin hükümlerine ömrü oldukça riayet edeceğine dair y e m i n etmiş, hattâ bununla da yetinmiyerek Bizans'ta b u l u n a n fakat bugün k i m olduğu k a t i olarak b i l i n m i y e n Şehzade O r h a n için Bizanslıların talep ettikleri 300 b i n akçenin U s t r u m a vadisindeki yerlerden verilmesini k a b u l etmişti. Q , en büyük düşman sayılan M a c a r l a r l a da üç yıllık b i r 6
7
8
9
10
1 1
12
Avrupa
Fatih
düşünüyor.
"
anlaşma yapmayı lüzumlu gördü. " F a k a t bütün b u n l a r b i r e r h u d ' a ve desiseden başka birşey d e ğ i l d i " . B u suretle F a t i h Bizans üzerine yapacağı büyük savaşın güvenliğim sağlamaya çahşıyordu. H a l b u k i A v r u p a onun > hakkında tamamiyle yanlış f i k i r l e r beslemektedir. Devletlerle muahedeleri yenilemesi; y u 13
6 7 8 9 1 0 1 1 1 2 l a
Zinkeisen, I, s. 801. Ducas, s. 149.. Aynı eser, s. 149. Angiolellos, s. 17. Ducas, s. 150. İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, s. 230. Ducas, s. 150. Schlumberger, s. 20.
FETHİNE
DOĞRU
35
müştak görünmesi i h t i m a l Avrupalıların Fatih hakkındaki dü şüncelerini takviye etmişti. Çünkü birkaç defa tahtından m a h r u m edilerek Manisa'ya gönderilen Sultan Murat'ın b u genç şehzadesi hakkında Bizans'ta ve bütün A v r u p a ' d a acele hü kümler verilmiş ve o, kabiliyetsiz b i r delikanlı olarak tanın mıştı. Bundan ötürü Sultan ^ Murat'ın ölümü ve F a t i h ' i n tahta çıkışı her tarafta büyük b i r memnuniyet uyandırdı. Çünkü b u delikanlının iktidarsızlığı yüzünden Osmanlı İmparatorluğu n u n kendiliğinden sona ereceği hülyası A v r u p a ' d a tekrar kök salmaya başlamış ve hıristiyanhk âleminin kuvvetlerini, bir likle ve sürade hareket etmeleri lâzımgelen b u devrede, tama miyle felce uğratmıştı. O n u n için Osmanlılara karşı kimse harekete geçmeyi düşünmüyordu. Yalmz Franciccus Phlelphus b u fikirde değildi. O , Sultan M u r a d ' m ölümünü takip eden günlerde, Osmanlılar ve onların imparatorluğu hakkındaki f i k i r l e r i m , kaleme aldığı b i r mektupla, Fransa kiralı Charles V I I . ye bildirmişti. A v r u p a ' d a mevcut f i k i r l e r i , peşin hüküm leri ve yanlış düşünceleri aksettiren b u mektubunda Phlel phus, Fransa kiralına öteki hıristiyan hükümetierin başına geçmesini ve Osmanlılara karşı yürümesini istiyordu. Çünkü ona göre Osmanlıların kudreti çoktan kırılmıştı; harbe soka bilecekleri kuvvet olsa olsa 60.000 kişi o l a b i K r d i ; başlarında harp görmemiş, tecrübesiz, sefih, kadınlara düşkün budala b i r delikanlı vardı. 14
15
1 6
U y g u n b i r rüzgârla hıristiyan ordusunun b i r günde T a rent'den Peleponez'e geçeceğini, M o r a Despotlanmn bütün kuvvetleriyle b u orduya katılacağını, Arnavutların ve İtal yanların b u o r d u y u destekliyeceğini ileri süren Phelelphus b u i t i b a r l a kısa zamanda Türklerin kovulacağım, hattâ Asya'da müslüman hâkimiyetinin kırılacağım iddia e d i y o r d u . İşte İstanbul'un düşmesinden biraz önce A v r u p a ' d a Os manlılar hakkındaki düşünce tarzı b u i d i . 17
1451de Sultan M u r a t I I . n i n ölümü ve F a t i h ' i n tahta çıkışı ile birlikte Karamanoğlu İbrahim Bey birdenbire tekrar 1 4 1 5 1 6 1 7
Zinkeisen, Aynı eser, Ayns eser, Aynı eser,
1, s. 801. s. 801. s. 802. s. 805.
K a r a m a n Beyi m a
n u i a r "aiey-
FATİH SULTAN MEHMET
36 hindeki yeti
karsısında
padişahın dığı ve
faali al
tedbirler Karaman
seferi.
İSTANBUL'UN
faaliyete geçti. B u faaliyet her zamanki g i b i tehlikeli i d i . A n a dolu'da m u h t e l i f yerlerde çıkarılacak olan isyanların kendisine ne derece hizmet edeceğini i y i bilen b u zat Aydın, Germiyan ve Menteşe oğulları ailelerinden olduklarını ileri sürdüğü birtakım şahıslan, yardımcı kuvvetler vererek, b u üç ile gönderdi. Kendisi de Alâiyye'ye kadar giderek oradan müttefikleri V e nediklilerle irtibatı düşünmüştü. Esasen "Padişah-ı muzaffer serir-i saltanatı müşerref ettiği v a k i t K a r a m a n o ğ l u pirliği tekaddümden zannidüb b u ferman-fermay-i şah-i civan-bahtm tâzim-i şanına muvafık ve tebcil-i azametine lâyık" saygı da göstermemiş ti. O n l a r tarafından alman tertipleri duyan A n a d o l u Beylerbeyi Ozguroğlu İsa Bey d u r u m d a n padişahı haberdar etmiş ve vuruşmak üzere i z i n istemişti. Hıristiyanlarla h a k i k i dost olan K a r a m a n h l a n n b u h a l i n i bilen F a t i h şimdi de ayaklandıkl a n haberini duyunca tereddüt etmeden İsa Bey'e vuruşmak müsadesini vermeye taraftar oldu. Fakat Çandarh, İsa Bey'in b u işi başaramıyacağım düşündüğünden, daha liyakatli b i r zat olan İshak Paşa'mn A n a d o l u beylerbeyliğine getirilmesini sağlamak suretiyle işi daha ciddiye a l d ı . İshak Paşa'mn A n a dolu'ya hareket ettiği sıralarda padişah ta gereken k o r u n m a tedbirlerini almakta kusur etmedi; Rumeli'de b i r taarruza uğramak ihtimaline karşı R u m e l i kuvvetlerim D a y ı Karaca Bey komutasında Sofya'da b ı r a k t ı . Diğer taraftan sefer es nasında Osmanlılara karşı düşmanca harekette bulunmaları i h t i m a l i olan birtakım devletlerle anlaşma teşebbüsünde b u l u n d u . Çünkü Sırplar harbe taraftar görünüyor, Bizans i m p a r a t o r u da padişahın sefere çıkmasını bekliyordu. B u i t i b a r l a ihtiyatî b i r tedbir olmak üzere Alacahisar (Kruschevatz) ve civarı Sırplara, Çorlu'dan berisi de Bizanslılara bırakılarak b i r anlaşma yapıldı ve b u suretle de güvenlik tedbirleri alınmış o l d u . 18
19
20
21
2 2
23
24
25
2 6
Üç ile sevkedilenler arasında İbrahim Bey'in üç oğlu da vardı. Bk. Aşık Paşa-zâde, s. 140. Âşık Paşa-zâde, s. 140. İ. H . Uzunçarşıh, I, s. 227-228. Dursun Bey, s. 34. Sâdüddin, s. 415. Ducas, s. 150. Sâdüddin, s. 415. Dursun Bey, s. 34. Kemal Paşa-zâde, vrk. 5, 6. 1 8
1 9
2 ) 2 1
2 8
2 1
4 1
2 5
2 6
FETHİNE
DOĞRU
37
" Padişah Bursa yolu ile K a r a m a n t o p r a k l a n üzerine hare ket ettiği z a m a n veraset i d d i a ederek ayaklanmış olanların hepsinin K a r a m a n ' a iltica ettiklerim işitti. İbrahim Bey artık herşeyden ümidim kesmişti. İsyan için kışkırttığı bütün ele manlar hareketten kalmış, F a t i h ' i n işgal ettiği yerlerde de hal kın ona tâbi olduğunu görmüştü. B u d u r u m karşısında Taşeli dağlarına çekilmek zorunda kalan İbrahim B e y oradan su çunun bağışlanmasını istemek ve banşı sağlamak üzere p a d i şah nezdine b i r mektupla birlikte elçi olarak Mevlâna V e l i ' y i gönderdi. A y n c a sulhun yapılabilmesine tavassutta b u l u n m a l a n için padişahın vezirlerine çok miktarda hediyeler y o l l a m ı ş t ı . Filhakika vezirlerin "ve ulema ve eimme ve meşayih'in" şefaatleriyle padişah sulha razı o l d u . Yapılan an laşmaya göre Akşehir, Beyşehri ve Seydişehir Osmanlılara veriliyor, seferlerde de b i r m i k t a r K a r a m a n askeri b u l u n d u r u lacağı taahhüt ediliyordu. Y i n e b u anlaşmaya göre İbrahim Bey kızını da padişaha verecekti. 2 7
Osmanlı Karaman an laşması.
28
2 9
30
31
3 2
3 3
3 4
Fatih K a r a m a n seferi dönüşünde, Bursa'ya geldikten sonra İshak Paşa'yı E m i r Ilyas'm bulunduğu Menteşe üzerine şev k e t t i . İlyas fazla mukavemet edemiyerek Rodos adasma kaçmış ve b u suretle bütün Menteşe t o p r a k l a n Osmanlı ül kesine katılmıştı. 3 5
36
T a Edirne'den kalkarak A n a d o l u ortalanna kadar geldik ten sonra Karamanoğlu işine b i r son vermeden padişahın böyle alelacele sulha razı olması vezirlerin şefaatinin b i r neticesi olmasa gerektir. Çünkü F a t i h Karamanoğlu'na karşı hiç te i y i İrisler beslememektedir. O n u n Karamanoğlu hakkında bizzat :
Bizanslıların K a r a m a n sefe rinden
fayda
lanmaya kışmaları
27
2 8
2 9
3 0
3 1 3 2
33 3 4
35
36
ve
Şehzade O r h a n işini ileri süre rek
padişahı
tehditleri.
1099 numaralı Tarih-i Âl-i Osman, fvrk. 63. Müellifi belli olmıyan bu kitap kitaplıktaki numarasiyle kullanılacaktır. Sâdüddin, s. 415. İdris-i Bitlisi, vrk. 64. Dursun Bey, s. 35. İdris-i Bitlisi, vrk. 65. Âşık Paşa-zâde, s. 140. 1099 No. Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 63. İdris-i Bitlisi, vrk. 65. 1099 No. Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 63. Âşık Paşa-zâde, s. 140. 329 numaralı Âl-i Osman Tarihi, vrk. 105. Müellifi belli olmıyan bu kitap kitaplıktaki numarasiyle kullanılacaktır. İdris-i Bitlisi, vrk. 65. Âlî, V, vrk. 94, Hasip, vrk. 191.
kal
İSTANBUL'UN
FATİH SULTAN MEHMET
38
"Bizürnle Saltanet lâûn idermiş ol K a r a m a m H u d a fursat verirse ger karâ yîre k a r a m a n i "
37
38
39
40
B u mühim b i r mesele i d i . Saltanata hak i d d i a edebilecek b i r d u r u m d a olan böyle b i r şahsın sefer esnasında ortaya çık ması büyük b i r gaile meydana getirebilirdi. B u n d a n dolayıdır k i F a t i h , elçilere karşı Çandarh H a l i l Paşa'dan daha çok y u muşak hareket etmek mecburiyetini d u y d u . O n u n için ken dilerine hoşgelcliniz demiş ve nutuklarım sükûnetle dikledikten soma yakında Edirne'ye döneceğini, tekliflerinin k a b u l edi4 1
4 2
44
45
K a r a m a n işini b u suretle b i r sonuca bağlayan Fatih Sult a n M e h m e t b u n d a n soma h a k i k i hedefine doğru yönelmiş oldu. O , K a r a m a n seferinden dönüşünde, birkaç gün Bursa'da kaldıktan soma, İstanbul'un z a p ü için lâzımgelen hazır lıkları yapmak üzere Edirne'ye hareket edeceği sırada Çanak kale Boğazı'mn yabancı gemiler tarafından tutulduğunu haber alınca Kocaeli üzerinden İstanbul Boğazı'na geldi ve A n a d o l u hisarı'nın bulunduğu yerden karşı sahile geçerek orada b i r hisarın yapılmasını e m r e t i . B u nokta t a m A n a d o l u h i s a n ' n m karşısında b i r yerdi. Padişah burada b i r kalenin yapılmasını, b i r taraftan öte tarafa geçilmek lâzımgeldiği zaman düşman gemilerine ihtiyaç kalmasın ve Karadenizden, hattâ T u n a y o l u ile A v r u p a ' d a n gelecek düşman kuvveüerinin y o l l a n ke silsin diye emretmişti. Rumelihisan aynı zamanda " b i r nokta-i istinat, b i r mevki-i müstahkem ve ricat halinde de b i r nokta-i içtima olacaktı". B u n d a n başka Osmanlılar Istan46
4 7
4 8
4 3
3 8
4 4
3 9
4 5
4 0
4 2
39
leceğini, fakat b u gibi hususların ancak orada konuşulabile ceğini söyliyerek elçileri geri çevirmişti. Halbuki Fatih K a r a m a n seferinden döner dönmez derhal Karasu havali sine haber göndererek' Şehzade O r h a n için verilmekte olan verginin kesildiğini bildirmiş ve vergiyi toplamak üzere orada bulunan i m p a r a t o r u n memurlarım da kov muştu. Anlaşılıyor k i K a r a m a n l a esash b i r savaşa girildiği takdirde Rumeli'de birtakım hâdiseler çıkabilecektir; ve belki de bunlar F a t i h ' i asıl hedefi olan İstanbul'u almak işinden b i r müddet için uzaklaşürmış olacaktır. H a l b u k i İstanbul'un alın masını en başta gelen b i r iş telâkki eden p a d i ş a h ihtimal TDU önemli işin görülmesi için ordusunu da yıpratmamak iste miştir. İşte b u n l a r d a n dolayıdır k i padişah vezirlerinin rica larım kabul etmiş ve Karamanoğlu İbrahim Bey'le b i r anlaşma yapmıştı.
3
4 1
DOĞRU
4 3
demesi b u kötü hissiyatın en açık misalidir. Zaten o, K a r a m a n beyliğini ortadan kaldırmak emeli ile sefere çıkmıştı. Böyle olunca ele geçen şu fırsat anında onu yok etmesi lâzımgelirken birdenbire b u şekilde hareket etmesinin elbette mânası vardı. Filhakika hâdiseler K a r a m a n seferinde zaman kaybetmesine müsait görünmüyordu. Çünkü en küçük fırsatlardan bile fay dalanmayı i h m a l etmeyen Bizans, yine kıpırdanmıya başlamışta. Yukarıda da söylediğimiz g i b i hernekadar t a t m i n edilmek üzere Çorlu'dan berisi onlara bırakılmış ise de Bizanshlar b u n a rağmen F a t i h ' i b u sefer esnasında rahat bırakmamışlar ve ortada b i r sebep olmadığı halde onu tehdit etmek istemişlerdi. Gerçek, Türk ordusunun Frikya'ya geldiği sıralarda ordugâha b i r Bizans heyeti de gelmiş b u l u n u y o r d u . Önce V e z i r - i âzam H a l i l Paşa'yı ziyaret eden R u m elçileri, Şehzade Orhan'ın Fatih Sultan M e h m e t gibi Osmanoğullanndan olduğunu, ken disini hergün birçok insamn ziyaret ederek padişah olmasım istediklerim, bunlara ihsanda b u l u n m a k isteyen Orhan'ın para sının kâfi gelmediğim ve b u n d a n ötürü imparatora başvur duğunu, zengin olmıyan i m p a r a t o r u n b u isteği karşıhyamadığını söyledikten soma, verilmekte olan 300.000 akçenin az olduğunu, b u tahsisat i k i misline çıkarılmadığı takdirde şeh zadeyi i m p a r a t o r u n serbest bırakacağım ilâve ettiler.
' Ducas, s. 152. Zinkeisen, I, s. 812. Ducas, s. 152. Aynı eser, s. 151. Çandarlı, elçilere karşı pek şiddetli hareket etti. sözler Ducas'ın 152 nci sayfasında mevcuttur. Zinkeisen, I, s. 813.
FETHİNE
4 6
Onun söylediği
4 7
vrk.
Ducas, s. 153. Aynı eser, s. 153. Cafer Çelebi, s. 6, 7. Ahmed Bahaüddin, vrk. 195. Ahmed Süheylî, Tarih-i Şahî,
vrk.
422. Ahmet Bahaüddin,
195. 4 8
Schlumberger, s. 28.
\
Rumelihisarı'-
^
e p I
^f
i m a
FATİH SULTAN MEHMET
40
İSTANBUL'UN
b u l boğazının doğu ve batısında hâkim d u r u m d a olmalarına rağmen b u su yolu, devletin topraklarım h e m ikiye ayırıyor, h e m de yabancıların elinde b u l u n u y o r d u . H e r millete a i t ge m i l e r i n gelip geçmesi bakımmdan pek m a h z u r l u b i r y o l teşkil eden b u boğazın k o n t r o l altına alınması Osmanlılar için z a r u r i i d i . Hele İstanbul'un kuşatılması ve zaptı düşünüldüğü zaman b u y o l u n yüzde y ü z kesilmesi lâzım geliyordu. Genç p a d i şahın en başta gelen emeli de İstanbul'u almak olduğuna göre boğazı b u suretle elde etmesi kadar tabiî birşey olamazdı. Bundan dolayı F a t i h Sultan M e h m e t hisarın inşasını emretti. Seçtiği nokta boğazm en dar yeri i d i . İran hükümdarı meşhur Daryüs'ün de vaktiyle b u noktadan boğazı geçmiş olduğu söy leniyordu. Fakat herşeye rağmen F a t i h burada b i r hisarın inşası için i m p a r a t o r u n da usulen haberdar edilmesini istemiş ve kendisine, R u m e l i ve A n a d o l u taraflarına geçilmek isten diği v a k i t daima güçlüklerle karşılaşıldığım, b u n d a n dolayı burada b i r hisarın yapılmasına karar verildiğim, aradaki dost luğa binaen b u n u n yapılmasına muhalefet edilmiyeceğini ümit ettiğini, esasen hisarın yapılmasındaki maksadın yalmz gelip geçmekte kolaylığı sağlamak olduğunu, ancak muhalefet edilse dahi b u n u n yapılacağım, fakat b u takdirde dostluğun da m u hasamata inkılâp edeceğim açıkça bildirmişti. B i r rivayete göre de Bizans imparatorundan b i r hisar yapılmak için lüzumlu toprağın terkedilmesi istendi. 4 9
5 0
5 1
5 2
5 3
5 4
Bizans impara t o r u n u n b u işe mnnî
olmak
üzere
giriştiği
teşebbüsler.
Hâdiseden b u surede haberdar olan Bizans i m p a r a t o r u işi politik b i r yoldan yürüyerek halledebileceğim sanmış ve p a d i şaha gönderdiği elçilerle, kalenin inşa edileceği y e r i n Bizans'a değil, fakat Galata Cinivizlerine ait olduğunu, mezhep far5 5
Kritovulos, s. 18. İ. H . Uzunçarşılı, I, s. 228. Âlî, V. vrk. 9 6 . İdris-i Bitlisi, vrk. 67. Ahmet Bahaüddin, vrk. 195. f.İstenilen yer bir sığır derisi kadar yerdi. İmparator bu kadar küçük bir toprak parçasının birşey ifade etmiyeceğini kabul ederek müsaade verdi. Bunun üzerine sığır derisi gayet ince parçalara ayrılarak sırım haline geti rilince büyük bir sahayı kaplar bir hal aldı.^k. Mustafa Cenabı, vrk 8 0 . Hüseyin B. Cafer, vrk. 108. Âlî, V, vrk. 96.
FETHİNE
DOĞRU
4i
kından dolayı Cinivizlerle esasen aralarında vuruşmaların eksik olmadığım, padişahın b u isteğini k a b u l ettiği takdirde Cinivizlerle aradaki düşmanlığın büsbütün artacağım ve b u n dan ötürü b u işe muvafakat edemiyeceğini, bununla beraber en i y i hareketin b u işe başlanmamak olduğunu bildirmişti. Buna F a t i h ' i n vermiş olduğu cevap pek enteresandır. O , İ m paratora gönderdiği m e k t u p t a : Biz İmparatorun hâtrrına hürmeten böyle hareket etmiştik. M a d e m k i b u topraklar Galatahlara aittir, şu halde onların hâtınna hürmet etmek bizce lüzumlu değildir diyordu. D u r u m u n gittikçe fenalaştığım görmekte olan Bizanslılar padişaha tekrar b i r elçi heyeti gönderdiler. K a r a m a n seferi esnasında gönderilen heyet ile yeni gelen b u heyet arasında büyük b i r fark vardı. Birinci heyet Şehzade O r h a n için tahsis edilen p a r a m n i k i mislini talep ediyor, aksi takdirde şehza denin bırakılacağı tehdidinde b u l u n u y o r d u . B u heyet ise vergi vermeye hazır olduklarım, fakat buna karşılık Hisarın yapıl mamasını rica ediyordu. Aynı zamanda b u elçiler kalenin inşasımn i k i devlet arasındaki anlaşmalara aykırı olduğunu, h a l b u k i Bizanslıların bunlara tamarniyle riayet ettiklerini ve padişahın da aynı surede hareket edeceği ümidinde oldukla rım, ortada b i r sebep yokken muahedelerin bozulmasını iste mediklerini, kalenin yapılması ile Frenklerin Karadeniz'e çıkmalarına m a n i olunduğunu ve İstanbul'un gümrüklerden m a h r u m edilerek aç bırakılmak istendiğini ileri sürdüler. Padişah elçilere, burada yapılmakta olan hisarın Bizans'ı tehdit maksadiyle kurulmadığım, b u n u n sırf güvenlik bakımından lüzumlu olduğunu ve Türk menfaadarmın korunmasımn b u n a bağlı olduğunu izah e t t i ; b u n d a n sonra babası zamamnda 5 6
5 7
5 8
3 9
6 0
61
6 2
4 9
5 0
5 1
5 2
5 3 54
5 5
İdris-i Bitlisi, vrk. 67. Sadüddin, s. 417. Angiolellos, hisar için müsade istendiği vakit imparatorun İstanbul'daki bütün hıristiyan milletlerden bir meclis toplıyarak bu işi müzakere ettiğini ve neticede hisarın yapılacağı toprakları > vermeye mecbur olduğunu yazıyor. Bk. Angiolellos, s. 17. İdris-i Bitlisi, vrk. 67. Aynı eser, vrk. 67. Sadüddin, s. 417. Ducas, s. 154. Kritovulos, s. 19. Ducas, s. 154. 5 6 57
5 8
5 9
6 0
6 1
6 2
FATİH SULTAN MEHMET
42
düşülen tehlikeli d u r u m u n yarattığı heyecanı, M a c a r l a r l a harbetmek üzere Çanakkale Boğazından karşıya geçmek iste yen babasına Frenklerin nasıl m a n i olduğunu, b u n u n üzerine babasımn yolunu değiştirip istanbul boğazım kayıklarla geç mek zorunda kaldığı vakit Bizans kadırgalarının nasıl durma dan keşiflerde bulunduğunu b e l i r t t i . Ayrıca b i r daha böyle sıkıntılara düşmemek için babasımn burada b i r kale inşa et meye yemin etmiş olduğunu, kendisinin b u y e m i n i yerine getir diğini, b u n u n muahedelere aykırı b i r ciheti olmadığım ve esasen boğazın şark ve garp sahillerinin Osmanlılara ait oldu ğ u n u ve hisarın inşasımn kati olduğunu söyledi. Bütün b u sözlerden sonra padişah onlara daha k a t i b i r dille : Şayet bizi buradan geçme hakkından m a h r u m etmek istiyorsamz o zaman iş değişir demiş ve " G i d i n i z efendinize söyleyiniz k i şimdiki Osmanlı padişahı 'eslâfma asla benzemez: Şimdi benim i k t i darımın vasü olduğu yerlere onların âmâli bile yetişmemiş" t i r diyerek onları tehdit etmişti. B u sözlerde hâkimiyetin ve yük sekten bakışın açık b i r ifadesini görmemek mümkün değildi. B i r taraftan aradaki anlaşmalara riayet edileceği i l e r i sürülü yor, öte taraftan T ü r k menfaatlerinin korunmasımn b u kalenin yapılmasına bağlı olduğu, herne pahasına olursa olsun b u şe kilde hareket edileceği b e r t i l i y o r d u ; yapılan b u hareketlere göz yumulmadığı takdirde de savaşın muhakkak olduğu i m a ediliyordu. 63
64
65
66
Bizans'a dönen elçiler F a t i h ' i n f i k i r l e r i n i imparatora ve ilgililere bildirdiler ve padişahı b u teşebbüsten vazgeçirmek için kuvvete başvurmaktan başka çare olmadığım da söyle diler. D u r u m u n nekadar korkunç olduğunu herkes takdir edi yor, fakat bütün b u yapdanlara göz y u m m a k t a n başka yapı lacak b i r işin bulunmadığına da yine onlar kanaat getiriyor lardı. Y a l m z imparator, hisarın yapılmasını menetmek üzere asker göndermek istemiş, fakat müşavirleri zaafiyyetini hâurlatarak kendisim b u n d a n vazgeçirmişlerdi. Ancak b u sıralarda 67
t
68
İSTANBUL'UN
6 4 6 5 6 6 6 7
Ducas, s. 155. Kritovulos, s. 2 0 . Aynı eser, s. 20. Hammer, II, s. 263. Bu sözler Ducas'm 155 inci sayfasında da vardır. Ktirovulos, s. 20
DOĞRU
43
i s t a n b u l ' d a bazı vatanperverler kendi başlarına b i r çıkış hare keti yaparak inşaata m a n i olmaya teşebbüs ettiler. Fakat b u hareket d u r u m u büsbütün kötüleştirmiş, buna teşebbüs edenlerin hepsi yakalanarak öldürüldükten b a ş k a padişahın emri ile surların dışındaki Bizans mülkleri ve tarlaları da tah ribe başlanmıştı. B u n u n üzerine siyasetini değiştirmek mec buriyetinde kalan imparator İstanbul civarındaki ekinlerin tahrip edilmemesini ve b u n u n için de Türklerden birkaç bekçi gönderilmesini rica etmek üzere birçok hediyelerle birlikte pa dişaha tekrar elçiler göndermiş, ayrıca hergün Fatih'e yiye cek ve içecek yollamak lüzumunu duymuştu. Yukarıdanberi söylediğimiz bütün b u hâdiseler 1452 m a r t ' m d a n sonra cereyan e t t i . Padişah K a r a m a n seferi dö nüşünde İstanbul Boğazından geçerek Edirne'ye gitmiş ve ba hara yakın Gelibolu'dan otuz kadar harp gemisi ile b i r m i k t a r nakliye gemisini Boğaziçine göndermişti. Bunların içinde kâfi miktarda asker v a r d ı . Biraz sonra kendisi de kara y o l u ile Boğaza g e l d i . Fatih Boğazda bizzat dolaşarak keşifler yaptı ve bugünkü hisarın bulunduğu yerde Foena adındaki dağın y a m a c ı n d a kalenin yapılmasını e m r e t t i . B i r mâbedin ha rabeleri üzerinde yapılmaya başlanan kalenin, malzemesinin b i r kısmı b u mâbedin harabelerinden, b i r kısmı da A n a d o l u ' d a n sağlandı. K a l e binlerce amelenin çalıştırılması sayesinde dört aydan biraz daha fazla b i r zamanda b i t i r i l d i . Plânlan T ü r k 69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
Schlumberger, s. 30. Zinkeisen, I, s. 816. Ducas, s. 156. Zinkeisen, I, s. 816. -Ducas, s. 156. Aynı eser, s. 157. Fatih İstanbul Boğazına 26 mart'ta gelmişti. Bk. Phrantzeş, s. 146. Kritovulos, s. 2 1 . Aynı eser, s. 2 1 . Ducas, s. 155. Kritovulos, s. 2 1 . Süheyl Ünver'in Rumelihisarı tarihleri adlı yazısından kalenin' in şasına 856 Rebiulevvel veya Rebiulâhir'inin yirmibeşinci Cumartesi günü başlandığı ve Şaban ayının ortasında bitirildiği anlaşılmaktadır (Bk. Süheyl Ünver, İlim ve sanat bakımından Fatih devri notlan, I, s. 64). Ancak mü ellifin istinat ettiği tarihler yanlış değilse o takdirde Rebiulevvel veya Rebi6 8 69
7 0
7 1
72
7 3
74
7 5
76
77
7 8
6 3
FETHİNE
70
H i s a r - m inşaası
İSTANBUL'UN
FATİH SULTAN MEHMET
44
mimarı Musühuddin tarafından çizilen b u kalenin inşaatına bizzat padişah ve vezirler nezaret etmişlerdi. Padişah kalenin yapılmasını dört vezire y a n i Çandarh, Sanıca, Zağanos ve Şehabettin Paşalara havale etmişti. Bunların herbirisi b i r kö şeyi yapacaklardı. Duvarlarının kalınlığı yirmibeş kadem olan b u kalenin kuleleri kurşunla örtülü i d i . Kaleye toplar yerleştirilmiş, en büyük çaptaki toplardan b i r tanesi de Çandarh burcuna konmuştu. Boğazkesen denilen b u kale nin komutanlığına Firuz A ğ a getirilmiş ve maiyetine de dörtyüz seçme asker verilmişti. T o p l a n n b i r kısmı denizin ortasma hattâ b i r kısmı karşı sahile kadar m e r m i atabiliyor du. K a l e n i n denize açılır y i r m i kapısı vardı ve her kapıya birer top komuştu. ^Firuz A ğ a herhangi millete ait olursa olsun ve ne büyüklükte bulunursa bulunsun -Boğazdan geçe cek her geminin durdurulması, yelkenlerini indirerek kalenin önüne demir atması ve tayin edilecek olan m u r u r i y e y i vermesi lâzım olduğu emrini almıştı. 26 ekim 1452 de A n t o n i o Pvizo'nun arpa yüklü gemisi verilen emre itaat etmediğinden atılan b i r gülle ile batmldı. ,) 80
81
82
8 3
84
8 5
8 6
87
88
89
ulâhır aylarından hangisinin olduğu üzerinde tereddüt edilmemelidir. Çün kü 856 yılının Rebiulâhır'mın yirmibeşinci günü Cumartesiye rasgelmez. Halbuki Rebiulewel'in yirmibeşinci günü Cumartesi günüdür. (Bk. Faik Reşit Unat, Hicrî tarihleri milâdi tarihe çevirme kılavuzu, s. 36) Bu tak tirde hisarın inşaatı dört aydan fazla bir zamanda bitmiş demektir. Oruç Bey, s. 65. Kemal Paşa-zâde Tarih-i Feth-i Kostantiniyye, Vk. 202. Kemal Paşa-zâde, Tarih-i Feth-i Kostantiniyye, vrk. 202. Phrantzes, s. 147. Angiolellos, s. 17. Kaleye Boğazkesen adını bizzat Fatih'in verdiği anlaşılmaktadır. (Bk. Süheyl Ünver, İlim ve Sanat bakımından Fatih devri notları, I, s. 8 0
8 1
8 2
8 3
8 4
64).
Buna Boğazkesen denilmesinin sebebi "Deryadan sefinelerle İstan bul'a zahire gelüp İstanbul'un refahiyyetine sebep olmağla güya anların boğazm zahiresini katetmekle ol münasebetledir" Abdü'l-Gaffar Kırımî, vrk. 206. Kritovulos, s. 23. Dursun Bey, s. 40. İdris-i Bitlisi, vrk. 67. Ducas, s. 159. Schlumberger, s. 33.
FETHİNE
8 6
45
Hulâsa Boğazın en dar yerinde ve t a m A n a d o l u h i s a n ' m n karşısında yapdmış olan Boğazkesen kalesi (Rumelihisan) mü saade alınmadan boğazdan herhangi b i r geminin geçmesine imkân bırakmadı. 90
Boğazkesen kalesinin inşaatı devam ettiği sıralarda Akçaylıoğlu M e h m e t Bey İstanbul ve civarım vurmaya memur edilmişti. M e h m e t Bey'in b u emri yerine getirmesi, hattâ b i r kısım Bizanshlan esir etmesi Bizans'taki telâşın büsbütün artma sına sebep o l d u . B u d u r u m karşısında ne yapılmak lâzım geldiğini topladığı b i r mecliste müzakere eden imparator n i hayet Çandarh H a l i l Paşa vasıtasiyle yaklaşmakta olan tehli keyi önüyeceğini ümit ederek ona başvurdu. Çandarh aldığı hediyelerin tesiri altında padişaha Bizans'ın sulha talip olduğunu b i l d i r d i ise de padişahtan "Yaz olsun görelim, A l l a h ne b u y u rursa öyle o l a " şeklinde gayet müphem b i r cevap aldı. B u tarihlerde padişahı büsbütün sinirlendiren hâdiseler zuhur etti ve nihayet bunlar h a r b i n zahiri sebepleri oldular. Gerçek h a r b i n b i r b i r i n e uymayan i k i zahiri sebebi vardır. H e r ikisini de ayrı ayrı kaydetmek faydah olacaktır. Birincisine göre İsfendiyaroğlu b i r miktar askerle birükte M a r m a r a sahilinde ve SiHvri'nin (Selymbria) doğusunda Epivates (Bigados) kasaba sına gelmişti. Beraberinde getirmiş olduğu hayvan sürüleri R u m ların tarlalannda ödüyorlardı. Bunlardan çok zarar gören b i r R u m hayvanları tarladan çıkarmak isteyince b i r Türk seyisi buna m a n i olmuş ve R u m ' u döğmüştür. B u n u gören diğer R u m l a r hep birlikte T ü r k seyisinin üzerine hücum ettikleri v a k i t orada b u l u n a n Türkler kıhçlanna davrandılar. B u surede kavga büyümüş ve i k i taraftan ölenler de olmuştu. Fatih hâdiseyi duyunca çok hiddedenmiş ve tahkikata bile lüzum görmeden o köyün halkının öldürülmesini emretmişti. B u emri yerme getirilmiş yani kırk kadar R u m öldürülmüştü. İşte b u .hâdise Bizans imparatorluğunun mahvına sebep olan büyük 91
92
93
94
95
8 5
8 7
DOĞRU
9 0 9 1 92 93
8 8
8 1
8 9
9 5
Angiolellos, s. 18J Âşık Paşa-zâde, s. 141. Kemal Paşa-zâde, vrk. 106. Âşık Paşa-zâde, s. 141. Ducas, s. 157. Aynı eser, s. 157.
İstanbul'un alın masının
zahiri
sebepleri v e h a r b i n ilâm.
İSTANBUL'UN
FATİH SULTAN MEHMET
46
savaşın zahiri sebebidir. Çünkü i m p a r a t o r hâdiseyi d u y a r duymaz âdeta Osmanlılara karşı cephe alarak şehrin kapılarım kapatmış ve İstanbul'da b u l u n a n Türkleri nezaret altına almış, fakat üç gün sonra bunları serbest bırakmıştı. İşte bundan sonra imparator Fatih'e b i r elçi göndererek: Bütün gayretle rine rağmen h a r b i n önüne geçemediğini, A l l a h ' a sığınarak şehrin kapılarını kapadığım, şehrin içindekileri elinden geldiği kadar korumaya çalışacağını b i l d i r d i . B u müracaat F a t i h ' i çileden çıkarmış ve İstanbul hakkındaki emellerinin'kuvveden fiile çıkmasına hizmet etmiştir. Gerçi daha sonra imparatorun, rica ve minnetleri başlamış ise de F a t i h b u işe son vermek is tediğinden kesin sözünü söylemiş, "Ye kaleyi versin ye başı kaydın görsün" d e m i ş t i . B u hâdise H a m m e r tarihinde biraz daha başka anlatılmaktadır. O n a göre: -İsfendiyaroğlu'n u n adamları ile R u m l a r arasında çıkan kavgada her i k i taraf tan adamlar ölünce padişah, kırlarda tesadüf olunacak E p i vateslilerin öldürülmesini emretti. O n u n için birgün tarlalarına giden Epivates orakçıları Türkler tarafından katiolundular. B u n u n üzerine i m p a r a t o r İstanbul'un kapılarım kapıyarak içeride b u l u n a n Türklerin hapsini emretti. Fakat daha soma bunların arasında b u l u n a n birkaç harem ağasım padişaha g ö n derirken b i r de elçi heyeti yolladı. B u heyetin getirdiği mek t u p t a "Şehir b i r felâket karşısında bulunuyorsa da Cenab-ı H a k i m p a r a t o r u n z a h i r i olacaktır; şehrin kapılan. ancak mütareke açıktan açığa nakzedildiği için kapanmıştır; Cenab-ı H a k p a d i şaha daha sulhperverane hissiyat i l h a m edinceye kadar şehir ahalisi kendilerini kuvvetleri derecesinde müdafaa edecekler d i r " d e n i l i y o r d u . İşte padişah b u n u n üzerine harp ilân etti. 98
97
98
99
100
101
İkinci rivayeti K e m a l Paşa-zâde'nin T a r i h - i Feth-i Kostantiniye ve Âl-i Osman T a r i h i adlı eserleri ile D u r s u n Bey'in T a r i h - i Ebü'l-feth adh kitabından a h y o r u m . D u r s u n Bey İs t a n b u l fethine iştirak etmiş olan b i r zattır. K e m a l Paşa-zâdeDucas, s. 157, 158. Aynı eser, s. 158. Aynı eser, s. 158. Aynı eser, s. 158. Dursun Bey, s. 4 2 . Hammer, I I , s. 267.
FETHİNE
DOĞRU
47
ise üzerinde cidden hassasiyetle durulması icapeden çok mü h i m b i r şahsiyettir; aynı' zamanda da Fatih devrine pek yakın yaşamış b i r b i l g i n olması bakımından yazdığı t a r i h i n değeri de büyüktür. H e r i k i zat h a r b i n ilânı meselesini aynı hikâyeye bağlamaktadırlar. Bunlara göre Rumelihisarı t a m a m o l d u k t a n sonra padişah maiyetinde b u l u n a n askere i z i n vermiş, kendisi de Edirne'ye hareket etmişti. İzinli askerlerden birkaçı terhis edilişlerinden d u y d u k l a n memnuniyetle biraz içerek sarhoş b i r halde yollarına devam ettikleri sırada İstanbul Rumlarına ait b i r koyun sürüsüne rastlamışlardı. K o y u n l a r d a n satmalmak istedikleri halde sahiplerinin buna razı olmayışı kavgaya sebep oldu. Çobanlar nacaklariyle, Türkler de kıhçlariyle döğüşmeye başladılar. B u arada birçok koyun öldürüldü ve çoban lardan da birkaçı yaralandı. Gerçi daha arkadan gelmekte olan Türkler işe müdahale ederek kavgacılan ayırdılar; fakat hâdiseyi haber alan İstanbullular çobanlara yardım etmek üzere hâdise mahalline koşarak Türklere hücum ettiler ve yakahyabildiklerini şehre götürüp hapsettiler; b u arada şehrin kapı larım kapayan Bizanslılar, aradaki dostluk b o z u l d u diyerek, İstanbul'da b u l u n m a k t a olan bazı sipahileri de tevkif ettiler, işte b u hâdise felâketin doğmasına sebep oldu. H a l b u k i Bizansh l a n n b u n d a n maksadı yalnız çobanlara yardım etmekti. Fa kat iş birdenbire büyüdü ve b u basit hâdise Bizans'ın 'yıkıl masını tacil etti. Çünkü hâdiseyi haber alan padişah b u n d a n fena halde müteessir olmuştu. Ö t e taraftan d u r u m u n fenalaş tığını • idrak eden imparator, işi tâmir etmek istiyerek, hapse arılardan çıkarmış ve bunlarla birlikte Fatih'e b i r elçi gön dermişti. Elçi yapılanlardan dolayı özür dilemiş ise de Fatih elçiye iltifat etmediği gibi, hâdisenin aradaki dostluğu da boz duğunu, Bizanshlann ya İstanbul'u vermelerim veya harbe hazır o l m a l a n m s ö y l e d i . K e m a l Paşa-zâde'nin verdiği m a lûmatla D u r s u n Bey'in verdiği malûmat arasında ufak tefek bazı değişiklikler vardır. Meselâ Dursun Bey i k i taraf arasında, çıkan kavgaya bazı sarhoş R u m l a n n kanştiğım ve hâdiseye " k a p u halkından birkaç yiğidin" sebep olduğunu yazmaktadır. 102
Kemal Paşa-zâde, vrk. 16-18.' Kamal Paşa-zâde, Tarih-i Feth-i Kostantiniyye, vrk. 205. Dursun Bey, s. 4 1 , 42. 1 0 2
FATİH SULTAN MEHMET
48
İSTANBUL'UN
Y u k a r d a da kaydettiğimiz g i b i b i r b i r i n d e n farklı o l a n b u hikâyeler aynı zamanda cereyan etmiş değillerdir. Filhakika Isfendiyaroğlu meselesi 1452 Haziran'ında, k o y u n meselesinden çıkan hâdise ise aynı yıhn Ağustos ayma tesadüf e d e r . îşte b u i k i vakadır k i h a r b i n ilâmna sebep oldu. Boğazkesen hisarının ikmalinden soma F a t i h Sultan M e h 103
E d i r n e ' d e topl a n a n mecliste verilen
karar,
.
.
.
•
met ordusu ile birlikte İstanbul'a b i r m i l mesafeye kadar yak laşarak orada b i r tepeden İstanbul'u iyice görebümiş ve b u müddet zarfinda arazi üzerinde tetkikler yaptıktan s o n r a 1 eylül'de Edirne'ye d ö n m ü ş t ü . Şimdi o n u n en başta gelen düşüncesini İstanbul'u almak teşkil ediyordu. A n c a k devlet erkânının da kendisi ile b u hususta f i k i r birliği yapıp yapmıyacaklarmı henüz b i l m i y o r d u . Bunlar arasında kendisine m u h a l i f olanlar da b u l u n a b i l i r d i . Filhakika devlet» erkâmmn b i r kısmı İstanbul'un alınmasına taraftar değildiler. Padişah İs t a n b u l hakkındaki f i k r i m ortaya attıkça "Erkân-ı -devlet ve mülâziman-ı hazret tasrih ve kinayet birle a m n metanet ve menaatini ve mülûk-i mazi fethinin kasdmda hazayin harç idüb cem-i asker eyleyüb çare bulmadıkların sem-i şerefine ilka iderlerdi ve ana taarruzdan, ziyade fitneye sebep olmak tevehhümatm ve ihtimalâtm söylerlerdi" fakat padişah bunlara "asla iltifat i t m e z d i " . Padişah ötedenberi vezir-i âzam H a l i l Paşa'mn Rumları himaye etmekte olduğunu d u y u y o r d u . Buna inanmasa bile paşanın şüphe edilecek bazı hareketlerim de bizzat görmüştü. B u i t i b a r l a devlet erkâm ile ulema ve ko mutanların f i k i r l e r i n i öğrenmek üzere onları b i r toplantıya çağırdı. Fakat toplanümn mahiyetini herhalde kimse bilmemekte i d i . Çünkü toplantıya gelenler ağırlanmış, yedirilip içirildikten soma dualar edilmiş ve b u n d a n sonra da vezirler tarafından padişaha devlet işleri hakkında alelusul b i l g i verilmişti. İşte b u n d a n sonradır k i F a t i h M e h m e t meclistekilere " müddet-i medid ve ahd-ı baiddir k i ayine-i zamir-i münirimde b i r suret mürtesem olmuştur. Anı sizinle müşavere m u r a d d ı r " 104
105
1 0 6
1 0 7
1 0 3 1 0 4 1 0 5 1 0 6 1 0 7
İ. Hâmi Danişment, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, I, s. 233. Angiolellos, s. 18. Phrantzeş, s. 147. Dursun Bey, s. 36. Cafer Çelebi, s. 5.
FETHİNE
DOĞRU
49
diyerek söze başladı: İnsanlar f i k i r , anlayış ve zekâ bakımın dan ne derecede ileride olurlarsa olsunlar b u meziyetler, ken dilerini başkalariyle müşavere etmekten geri bırakmamalıdır diyen padişah Peygamberin dahi b u n d a n müstağni kalma dığım ve böyle yapılmasını tavsiye ettiğini söylemiş o n u n için ortaya atacağı mesele üzerinde f i l d r l e r i n i açıkça ifade etme l e r i n i meclistekilerden istemişti. Meclistekiler, padişahm dü şüncesi yamnda kendilerininkinin birşey ifade etmiyeceğini, fakat padişahın emirlerini yerine getirmiş olmak için düşüne bildiklerini arzedeceklerini söyleyince padişah tekrar söze başh y a r a k : " D ü n y a devleti müebbet olmaz ve cihan-ı fanide k i mesne bâki ve muhailed k a l m a z " dedi. B u n d a n soma yaratı lıştaki maksadın b i r olan Allah'ı tammak ve yaşandığı müd detçe onun "dergâhına takarrüb" etmeye gayret eylemek ve en faziletli insanın, küfr ve dalâlet içinde bulunanlara karşı savaşan insan olduğunu, Peygambere atfen, b e l i r t t i ve nihayet Sultan M e h m e t "Belde-i tayyibe-i Kostantiniyye k i bağ-ı i r e m andan b i r kûşe ve Süreyya nâk bostamndan b i r kemterin huşe, ismi ve resmi ile illerde meşhur ve dillerde mezkûr ve kütüb-i tevarihte masturdur. Ne vechi vardır k i a n u n gibi menzil-i şerif ve m a k a m - i lâtif benim vasat memleketimde ve arsa-i vilâyetimde olup dahi eyyam-i devletimde küfr ocağı ve bağiler yatağı ve dağiler durağı ola. Elhasıl niyyetim ve himme tim a m n üzerine mukarrer ve musammem olmuştur" dedi. B u arada devletin kuruluşundan, Rumeli'ye geçilişten, dede l e r i n i n çektiği sıkıntılardan; Bizans'ın tezviratmdan ve çevir diği entrikalardan bahseden padişah Bizans işini halletme den hiçbir mühim teşebbüse girişemiyeceğini, b u n d a n ötürü devlet erkâmmn b u husustaki f i k i r l e r i m öğrenmek istediğim söyledi. Meclis derhal işi müzakereye başladı. B i r kısım devlet erkâm padişahın f i k r i n e uydular; b i r kısmı da m u h a l i f kaldılar. Muhaliflere göre İstanbul, ahnması güç b i r şehirdi. Çünkü içinde bol nüfusu ve etrafında çok kuvvetli b i r suru mevcuttu. Şeririn şiddetie müdafaa edileceğine göre, alınmamak 1 0 8
1 0 9
1 1 0
1 1 1
Cafer Çelebi, s. 6. Aynı eser, s. 7. Kritovulos, s. 38. ™- Cafer Çelebi, s. 7. 1 0 8
1 0 9
1 1 0
F.
4
FATİH SULTAN MEHMET
5°
İSTANBUL'UN
i h t i m a l i de vardı. B u takdirde devletin perestişi azalacaktı. O n u n için b u teşebbüse girişmemek i c a b e d e r d i . Gerçi padişah Bizans'ın b o l malzemeye, çok m i k t a r d a silâha m a l i k olduğunu b i l i y o r d u . Fakat meseleyi işten anlar kimselerle müşavere etmiş ve buranın " a k l ü t e d b i r ' i e alınabileceği sonucuna varmıştı. C M u h a l i f grup, Türklerin " g â v u r ortağı" d e d i k l e r i Ç a n darh H a l i l Paşa etrafında toplanıyordu. Padişahın b u m u halefetten fena halde cam sıkıldı ve " o l kalenin b e n i m elimde fetholması mukadder olmuş ola, burç u bârulan senk ü hâkden deyil ahen-i pâkden dâhi olursa ateş-ijıışm u kahr ile e r i düb m u m gibi n e r m e y l i y e y i m " diyerek f i k r i n d e İsrar et ti. B u n d a n sonradır k i Bizans'ın mahvına ittifakla k a r a r verildi. ^ 113
114
1 1 5
116
1 1 7
118
1 1 9
Mecliste verilen kararı mütaakıp beylerbeylerine, cancak-
osmanhiarda
^•e^mat" güvenlik b ı r k n
'
ted-
beyleri ile sübaşılarma ve askerlikle i l g i l i olanların hepsine " h k â m - i şerife" yazılarak bahara kadar hazırlanmaları ve savaşa katılmak üzere toplanmaları e m r o l u n d u . B u n d a n ötürü R u m e l i ve A n a d o l u ' d a k i Osmanlı şehir ve kasabalarında ge celi gündüzlü çalışmalara başlandı. Fakat Gelibolu'da ve E d i r ne'deki faaliyet hepsinden daha fazla i d i . Gelibolu'da tezgâh lara yeni yeni gemiler konuyor, b u arada bakır kaplı (zırhlı) gemilerin de yapümasma i t i n a o l u n u y o r d u . Komutası B a l taoğlu Süleyman Bey'e verilmiş olan b u donanma 1453 baha rında Gelibolu'dan hareket ettiği v a k i t 147 h a r p gemisinden mürekkepti. Bunların 12 si çekdirme, 80 tanesi çifte g ü verteli kürekli, 55 i de küçük çaptaki g e m i l e r d i . B u g e m i a
120
121
122
Kemal Paşa-zâde, vrk. 14. Sarı Abdullah efendi, vrk. 35, 36. Ducas, s. 161. Kemal Paşa-zâde, vrk. 14. ' Cafer Çelebi, s. 8. Kemal Paşa-zâde, s. 14. Kritovulos, s. 38. Aynı eser, a. 43. Phrantzes'e göre gemilerin sayısı 420'dir. Bk. Phrantzes, s. 152. Âlî de bunların küçük büyük 400 parçadan mürekkep olduğunu-yazıyor. Bk. Âlî, V, vrk. 97. Mirmiroğlu, s. ıg. n s
1 1 4
FETHİNE
DOĞRU
51
r i n i ç i n d e kürekçilerden başka y i r m i b i n azeb askeri b u l u n u yordu. Edirne'ye gelince: B u r a d a k i hazırlıklarla bizzat padişah meşgul oluyor, geceli gündüzlü d u r m a d a n çalışıyordu. U y k u zamanlarında bile b u n u düşünen p a d i ş a h çok defa yata ğının içinde rahatsız b i r gece geçiriyordu, işte yine böyle uy kusuz geçirdiği b i r gecede Çandarh'yı h u z u r u n a getirterek, altın ve gümüşlere aldanmamasmı kendisine i h t a r ettikten soma, yakında muharebenin başhyacağım ve Allahın inayeti ve Pey gamberin yardımı ile İstanbul'u alacağım, b u işte kendisine yardım etmesini söyledi. Çandarh b u hususta padişaha kendisinin ve bütün padişahın bendelerinin m a l ve canlarım feda ederek yardım edecekleri vadinde b u l u n d u . Filhakika padişah hiç boş d u r m u y o r , bilhassa İstanbul ve civarının plân l a n ile uğraşıyordu. Bizzat çizmiş olduğu b u plânlar ve har talar üzerinde kuvvetlerin yığdacağı noktalarla hücum nokta lanın, lâğımların nerelere k a z ı l a c a ğ ı m , t o p l a n n nerelere yerleştmleceğini tesbite çalışıyor, Bizans'a ve o n u n h a r p kuv vetlerine dair b i l g i toplamaya uğraşıyordu. Geceleyin ver miş olduğu kararların ertesi g ü n tatbikatım yapmıya çalışan padişahın pek yakından ilgilendiği başka b i r iş daha vardı. B u da ordusunu toplarla teçhiz etme işi i d i . T a r i h t e b i r topçu parkına m a l i k olan i l k hükümdar F a t i h Sultan M e h m e t ' t i r . Hiç şüphe edilmemeUdir k i i s t a n b u l ' u n sukutuna en ziyade hizmet eden vasıtalardan birisi de toplar olmuştur. Gerçi to p u n kullanılması i s t a n b u l ' u n kuşatılması ile birlikte başlamış değildir. Fakat o tarihe kadar toplar çaplan ve sayılan i t i b a riyle fazla birşey ifade etmemektedirler. F a t i h Sultan M e h m e t b u aletin t a h r i p k u d r e t i n i n büyüklüğüne inanmış olduğu için d i r k i o tarihe kadar görülmeyen sayı ve çapta top yapümasma 1 2 3
124
125
1 2 6
127
128
1 2 9
130
1 1 5
1 1 6 u
1 2 3
1 1 8
1 2 4
u 9
1 2 5
1 2 0
1 2 6
1 2 1
1 2 2
827 1 2 8 129 1 3 0
Kemal Paşa-zâde, Tarih-i Feth-i Kostantiniyye, vrk. 206. Dursun Bey, s. 42. Ducas, s. 162. Aynı eser, s. 162. Aynı eser, s. 162. A. Muhtar, s. 16. Ducas, s. 162. Mehmet Ziya, I, s. 213.
FATİH SULTAN MEHMET
52
İSTANBUL'UN
önem verdi. Büyük çapta topların yapılması işini O r b a n adın daki M a c a r l a T ü r k mimarlarından M u s l i h u d d i n ve mü hendis Sanıca üzerlerine aldılar. Saraca büyük b i r top dök meye muvaffak o l d u . O r b a n da çok büyük çapta b i r top yapabileceğini, fakat güllenin yapılmasına kanşmıyacağım b i l dirdi. B u n u n üzerine padişah m e r m i meselesini bizzat üze rine a l d ı . Pek büyük emek ve masraflardan soma yapılan büyük topların adına Vasiliki (şahî) denmişti. Bunlarla atdan gülleler, Karadeniz sahillerinden getirilen kara b i r taştan ve yahut yuvarlak hale getirilen mermerlerden y a p ı l ı y o r d u . Büyük topun Edirne'de i l k atılış tecrübesi yapıldığı v a k i t gül lesinin b i r m i l kadar ileriye gittiği ve b i r kulaç toprağa gömül düğü g ö r ü l d ü . B u t o p u n Edirne'den İstanbul'a kadar geti rilebilmesi için i k i ay kadar b i r zamana ihtiyaç'ölmüştü. T o p otuz araba ve altmış manda ile çekiliyordu. O n u n i k i tara fında ikişeryüz adam bulunuyor, b u suretle yoldan kaymaması sağlamyordu. Yolların kötü yerlerine tahta döşemek ve köprü yapmak üzere aynca elli usta ile ikiyüz amele önden gidiyor du. İstanbul'u kuşatmak üzere hareket eden T ü r k ordu sunda üç büyük top ile ondört batarya top v a r d ı . 1 3 1
1 3 2
1 3 3
134
135
138
137
1 3 8
139
A n a d o l u ve Rumeli'de beylerbeyiler, sancakbeyleri lüzumlu olan askerleri topluyor, teçhiz ediyor ve belirli zamanlarda yerlerinde b u l u n m a l a n m sağlamak üzere çalışıyorlardı. A n a d o l u askerleri Boğaz'm şark sahilinde Beykoz kasabasımn üs tündeki ormanlıklarda toplandılar. F a t i h b u n l a n karşıya ge çirmek üzere Beykoz, Kilyos ve Fenerbahçe'de d a l y a n l a n b u l u n a n Ralüs Petropulos adındaki R u m a emir verdi. Petropulos b u emri, i k i gemisiyle askerleri ve mühimmatı karşıya geOrban Bizanslılara hizmet eden bir zattı. Fakat onların şarüarmdan memnun kalmayınca padişaha müracaat etti ve iyi kabul gördü. Bk. Ducas, s. 158. Âlî, V, vrk. 96. Ducas, S. 160. Aynı eser, s. 160. Mehmet Ziya, I, s. 210. Ducas, s. 160. Aynı eser, s. 166. Aynı eser, s. 166. Mehmet Ziya, I, s. 174. 1 3 1
141
142
143
1 4 4
1 4 3
1 4 6
1 4 7
1 4 0 1 4 1
1 3 8
1 3 7
1 3 8
1 3 8
53
140
1 3 3
1 3 5
DOĞRU
çirmek suretiyle, yerine g e t i r d i . Diğer taraftan F a t i h em niyet tedbirleri de almaktan geri kalmadı. B u arada T u r h a n Bey ile oğullan A h m e t ve Ö m e r Beyleri M o r a topraklarına akma m e m u r etti. Çünkü M o r a ' d a Bizans i m p a r a t o r u n u n kar deşleri Dimitrios ve Thomas hüküm sürmekte idiler. F a t i h bunlardan imparator Constantinos'un yardım istediğini duy muştu. O n u n için 1 Ekim'de T u r h a n Bey sefere çıktı. O , aldığı emir gereğince Despotlan bütün kış tehdit altında b u l u n d u racaktı. Corinthos berzahı istihkâmları önünde kendisine de pahalıya malolan b i r savaşta düşmanlanm bozan ve ricata mecbur eden T u r h a n Bey Corinthos'u tekrar zaptederek t a h r i p etmiş ve M o r a yarımadasının içlerine doğru ilerlemişti. B u suretle Messenien'den M a n t i n i a ' y a kadar bütün arazi y a ğ m a ve tahrip e d i l d i . Kış içerisinde daha cenuptaki dağ geçit lerine doğru gitmek istemeyen T u r h a n Bey ordusunu kısım lara ayırarak geri döndü. Gerçi geri dönen T ü r k kuvvederinden b i r kısmı Matthaius Asanes komutasındaki düşman kuvvederine mağlûp olmuş ve T u r h a n Bey'in oğlu A h m e t Bey de esir d ü ş m ü ş t ü . Fakat T u r h a n Bey'le birlikte hareket etmiş olan büyük kuvvetier çok miktarda ganimetierle Thesalia'ya dönmeye muvaffak oldular. İşte b u Osmanh hücumlan Despotiann zayıf kuvvetlerini tamamiyle tüketmiş ve impara t o r u n onlardan beklemekte olduğu yardımı yoketmişti. A y n c a 1453 Nisan'ında padişah, İbrahim Bey'in komutasında b i r kuvveti Arnavutiuğa gönderdi. 1453 Şubat'mda' D a y ı Karaca Bey padişahın e m r i ile İstanbul civanndaki R u m kasabalarım teker teker işgal eyledi. B u kasabalar K a r a deniz sahilindeki M i s i v r i , ( M e s e m b r i a ) A h y o l u , ( A n c h i a l o s ) Vize (Bizua) ile Silivri (Selymbria) tarafındaki Ayios Stefanos idi. Bigados ta kendiliğinden teslim oldu. Büyük t o p u n
1 3 2
1 3 4
FETHİNE
1 4 2 1 4 3 1 4 4 1 4 5 1 4 6 1 4 7
Minniroğlu, s. ıg. Phrantzes, s. 147. Aynı eser, ,s. 147. Aynı eser, s. 147. Zinkeisen, I, s. 819. Gegaj, s. 103, 104. Kritovulos, s. 38. Ducas, s. 166.
FATİH SULTAN MEHMET
54
İSTANBUL'UN
muhafazasını vazife olarak üstüne almış olan Karaca Bey aym zamanda Rumların İstanbul surları dışına çıkmalarına da müsaade e t m i y o r d u . Hulâsa Bizans'ı düşürmek için gerekli tedbirlerin hepsi 1453] nisan'ndan önce alınmış bulunuyordu. H i c şüphesiz k i Paleologosların en bahtsızı ve fakat en 148
Bhans garp kilisesine tâbi olma mecburiyetini duyuyor.
**
-
,
_
kahramanlarından ve faziletlilerinden birisi olan Constantinos Paleólogos politik yollardan giderek İstanbul'un zaptına m a n i olamayacağını anlayınca şehri müdafaa etmek çarelerim dü şündü; müdafaaya yarayabilecek herşeyden en büyük fayda ları sağlamak için insan gücünün yettiği kadar gayret etmekten geri durmadı. K e n d i kuvveüerinin şehri müdafaya kâfi gelmiyeceğini bildiği için bunları takviye etmek üzere birçok teşebbüslere girişti ve A v r u p a ' y a heyetler göndererek yardım isteğinde b u l u n d u . H a l b u k i R o m a ile Bizans arasındaki dinî anlaşmazlık siyasi anlaşmaya imkân bırakmıyordu. Gerçi Papa Nicolás V . yardım etmeyi vadetmişti. Fakat şart olarak 1450 yılında b i r ruhani meclis tarafından haledilmiş olan Grigorios'un tekrar patrikliğe seçilmesini ileri sürüyor ve Floransa meclisinde kararlaştırılan ittihadın tatbik mevkiine konmasım istiyordu. Fedakâr imparator papayı m e m n u n etmek yoluna gitmeyi, içten istemese bile siyaseten buna lüzum olduğu için, düşünüyor, fakat müteassıp İstanbul halkının büyük b i r m u halefeti ile karşdaşıyordu. B u n d a n ötürü papadan, kendisine dinî ittihadın meydana gelebilmesi hususunda yardım etmek üzere kudretli b i r papazın gönderilmesini rica etti. B u n u n üze rine papa, aslen R u m ve her bakımdan muktedir b i r zat olan K a r d i n a l îsidoros'u papalık murahhası sıfatı ile İstanbul'a gönderdi. Y a m n d a M i d i l l i başpiskoposu ve 200 silâşör o l duğu halde İstanbul'a gelen İsidoros 1452 arahk ayının 12 d e 3 ° ° den fazla papazdan terekküp eden b i r meclise Flo ransa ruhaniler mecHsinin kararlarını k a b u l ettirdi. Hal b u k i Ayasofya mâbedinde b u a y i n i n yapıldığı esnada halk H i p o d r u m ve Avgusteon'da toplanmış ve b u merasimin aley1 4 9
1 5 0
me^rjer
^
s ı n
1 4 9 1 5 0 1 5 1
55
132
153
1 5 4
1 3 3
1 5 6
a
1 3 7
1 5 8
ı
52
1 5 3 1 5 4
Ducas, s. 167. Schlumberger, s. 13. Aynı eser, s. 13. Aynı eser, s. 14, 15.
DOĞRU
-hinde" gösterilerde bulunmuştu. Ayrıca Pantokrator (Zeyrek) manastırında da çok sevilen ve saygı gösterilen âlim b i r papaz, Gennadios Skholarios, Grandük Notaras ile birlikte b u bMeşmenin aleyhinde bulunuyordu. Filhakika ittihadın aleyhinde bulunanlar Pantokrator manastırına gelerek Genna dios'tan ne yapacaklarım sordukları vakit o b u husustaki fik r i n i b i r kâğıda yazarak kapısının dışına astı ve kapıyı kapadı. B u kâğıtta "Sefil R u m l a r , A l l a h ' t a n ümidinizi neden kestiniz ve Frenklerin kuvvetine bel bağladınız, bunların nesine al dandınız. Kaybolacak olan şehirle beraber dininizi de kaybe diyorsunuz . . . " d e n i l i y o r . B u kâğıt halkın ve papazların üzerinde çok büyük b i r tesir yaratmış ve ittihat aleyhinde y u karıda söylediğimiz gösterilerin yapdmasma sebep olmuştu. Halkın yüzde doksanbeşi Gennadios tarafında i d i . Esasen birleşmeyi k a b u l edenler de hislerinde samimi değildiler. Onlar da Lâtinlerden nefret ediyorlardı; birleşmenin lehinde oluşları sırf Türklerin korkusu karşısında Avrupa'nın yardımım temin etmekten ileriye geliyordu. Buna rağmen, papa, İstanbul'u Türklere karşı müdafaa etmek üzere b i r filo göndermeyi vadetti. Hernekadar Venedikliler, imparatorun Venedik devlet reisinin kızını almamasından dolayı, Bizanslılara biraz dargın iseler d e yine 10 kadırgahk b i r yardım yapmayı kabul etmiş lerdi. B u vaidler tamamiyle yerine getirilememiş bile olsalar B i zans'ın ümidini takviye etmek bakımından herhalde çok faydalı olmuşlardır. Filhakika 26 ocak 1453 te Giovanni Longo d i Giustiniani yediyüz kişilik b i r kuvvet ile İstanbul'a girdi. B u kuvvetieri i k i h a r p gemisi getirmişti. B u geliş Bizanslılara derin ve geniş b i r nefes aldırdı. Çünkü Giustiniani cesareti ile tanın mış b i r zatti. İşte İstanbul'un müdafaa tertiplerini b u zat ha zırlamış, maiyetine verilen i k i b i n kişi ile birlikte İstanbul et rafındaki surları esash surette t a m i r ettirmiş, gerekli yerlere
1 5 1
1 4 8
FETHİNE
1 5 5 1 5 6 1 5 7 1 5 8
Ducas, s. 163. Aynı eser, s. 164. Mirrniroğlu, s. 20. Schlumberger, s. 16. Aym eser, s. 13. Aynı eser, s. 2 1 . Mirrniroğlu, s. 22.
G^ümani'nin h u m h v X
'
a Be
*'
FATİH SULTAN MEHMET
56
İSTANBUL'UN
taş atan makineler koydurmuş, haliçteki gemileri teçhiz etmiş ve deniz tarafındaki zayıf surları da takviye ettirmişti. i s t a n b u l surEsasen Bizans'ın en çok güvendiği müdafaa vasıtası etrafını i a n v e kuşatçeviren b u surları i d i . K e n d i s i m şimdiye kadar birçok istilâ ları r o l . lardan b u kuvvetli duvarlar korumuştu. Bilhassa kara cihetindeki surlar pek kuvvetli idiler. Gerçek " M a r m a r a ' d a n Haliç'in Eyüp sahiline kadar kara cihetinde devam eden b u üç sırah hatt-ı müdafaa" geçilmesi cidden güç olan b i r mania idi. Bunların önünde "takriben 20 metre derinlik ve ge nişliğinde o zaman deniz suyu ile dolu, bugün bostan halinde henüz mevcut olan cesim" b i r hendek vardı. F a t i h ' i n İs t a n b u l ' u kuşattığı tarihte b u hendek b i r taraftan M a r a m a r a öte taraftan Haliç'ten ahnan su ile dolu bulunduğundan b u surede İstanbul b i r ada vaziyetinde kahyordu. 1453 kuşat masından birkaç yıl önce büyük b i r t a m i r görmüş olan surlar üçgen şeklinde idiler. Üzerlerinde müteaddit burçları vardı. Ayrıca üçgenin üç köşesinde Chateaıı-fort denilen müs tahkem kısımlar da mevcuttu. Bunların birisi Sarayburnu'nda, diğeri Ayvansaray'da üçüncüsü de Yedikule'de i d i . Surun kara ciheti kısmında Yedikule kapısı, Silivrikapı, Topkapı ve Edirnekapı olmak üzere beş büyük kapısı vardı. Barış za manlarında b u beş büyük kapı açık bırakılır ve hariçle mü nasebet bunlarla s a ğ l a n ı r d ı . H a r p zamamnda bunlar ka panır ve öndeki hendek üzerine b u r u l a n köprüler de kaldı rılırdı. Bunlardan başka surlar üzerinde daha birçok kapı lar vardı k i b u n l a r d a n b i r kısmına askerî kapılar ve b i r kıs mına da ahali kapılan denirdi. A h a l i k a p d a n şehirden surla rın dışına giden büyük caddelerin bağlandığı kapılardır. B u n lar bir.savaş v u k u u n d a örülüyordu. Askerî kapılara gelince: Bunlar y o l ve caddeler istikametinde olmıyan ve imparator ile askerlerine mahsus olan kapılardı. B u kapılar icabında 1 5 9
1 6 0
1 6 1
1 6 2
1 6 3
1 6 4
165
1 6 6
1 5 9 1 6 0 1 6 1 1 6 2 1 6 3 1 6 1 1 6 5 1 6 6
İ. H . Uzunçarşılı, I, s. 232. Schlumberger, s. 78. Aynı eser, s. 78. Aynı eser, s. 78. Aynı eser, s. 78. A. Muhtar, s. 3 1 . Schlumberger, s. 8 0 . Aynı eser, s. 8 1 .
FETHİNE
DOĞRU
57
çıkış _ harekeden yapılmak ve doğrudan doğruya askerî maksatiar için kuUanıhrdı . İşte Bizans imparatorluğunun en başta güvendiği kuvvet b u muhteşem surlardı. H i ç şüphe etmemelidir k i kudretli ve düzenli T ü r k ordusunu elli küsur gün işgal edenler de, B i zanslıların fedakârlığı inkâr edilmemekle beraber, yine b u sur lardır. K a r a cihetini surlan ile güvenlik altına almış olan B i zans imparatorluğu denizden gelecek tahlikeyi önlemek çare lerini de b u l d u . Çünkü Bizans'ın en zayıf tarafı haliç sahille rine bakan kısmı i d i . Burası tek k a t surla çevrilmiş bulunuyor d u . O n u n için buradan yapdacak b i r hücumun önlenmesi çok zordu. B u n u dikkate almış olan Bizanshlar Haliç'in ağzında b i r müdafaa hatü k u r d u l a r ; y a n i Türk gennlerinin Haliç'e girmesini önlemek üzere, eski gemileri, varilleri k a i m b i r zin cirle birbirine bağlamak suretiyle b i r mania meydana getir diler. B u manianın b i r u c u "şimdiki Sen Öjen (Epili T u A y i u Evyeniu) y a n i yalı köşkü civarında M a n g a n o n burcunda i d i . Diğer u c u ise Galata tarafında M u m h a n e b u r n u n u n b u lunduğu mahalde Galata surlarının içindeki Hristos kalesi b u r cunda i d i " . İşte Bizans'ı muvakkat b i r zaman için k o r u y a n vasıtalardan birisi de b u oldu. Çünkü Osmanlı donanması b u maniayı yarmak üzere teşebbüslere girişmiş, hattâ üç gün sa vaşmış olduğu halde b i r türlü b u r a d a n geçme imkânını bula mamıştı. Şu halde Bizans h e m karada h e m de denizde, hayatım idame ettirebilme imkânlannı sağlayan i k i kuvvetli mesnede m a l i k t i . Bunlar i y i müdafaa edildiği takdirde büyük kuvvetlere dahi karşı koyma imkânı hasıl olabilirdi. Esasen Bizans hlar da buna inamyor ve muhteşem T ü r k ordusunun karşı sında bile b o y u n eğmek istemiyorlardı. Bütün ahlâksızlıklanna rağmen Bizanshlar, b u i k i müdafaa hattının arkasında kahra manca vuruştular. Ancak b u kahramanlığın bütününü onlara vermemek ve kendilerine yardım için gelen yabancılara da hisse ayırmak lâzımdır; hattâ b u payın en büyüğünün ecne bilere ve daha ziyade İtalyanlara düştüğünü k a b u l etmek ye1 6 7
•Galata
ile İs
tanbul
arasına
gerilen
zincir.
168
1 6 9
1 7 0
A. Muhtar, s. 36. İ. H . Uzunçarşılı, I, s. 236. 169 Mirmiroğlu, s. 29. İ. H . Uzunçarşılı, I, s. 236. 1 6 7
1 6 8
1 7 0
1453 te Bizans'ı
hangi
milletler v e n e kadar
kuvvet
müdafaa
etti.
FATİH SULTAN MEHMET
58
İSTANBUL'UN
rinde olur. Filhakika Bizans'ı müdafaa edenler arasında üç b i n Ciniviz ve İtalyandan başka " m a h d u t miktarda Giritliler, Romalılar, İspanyollar ve T ü r k ücretli askerleri"de v a r d ı . Bütün bunlarla birlikte Osmanlı ordusuna karşı Bizans'ı mü dafaa eden kuvvederin bütününün dokuz b i n kişi kadar o l duğu söylenmektedir. H a l b u k i Bizans'ı müdafaa eden kuv vederin b u kadar az olabileceğine inanmamak için bazı sebep ler vardır. Bunlardan b i r tanesi İstanbul'un o tarihteki nüfus sayısıdır. Gerçek fetihten önce İstanbul'un nüfusu 70-80 b i n kadardı. Böyle olunca hiç olmazsa yalnız İstanbul'da şehri müdafaa edebilecek 15-20 b i n kişinin bulunduğunu k a b u l et mek lâzımgelir. Gerçi İstanbul'un düşeceğini t a h m i n etmiş olanların b i r kısmı hicret etmiştir.- Bununla beraber Fatih'e teslim olanların sayısı 60 b i n kişi i d i . Diğer taraffân şehrin b i r kısım nüfusunun müdafaaya iştirak etmediğini de naklen söyliyenler v a r d ı r . Fakat buna karşılık İstanbul'un müda faasına halkın hemen hemen hepsinin k a t ı l d ı ğ ı m gösteren kaynaklar da mevcuttur. Meselâ H a m m e r ' d e , son defa hücuma kalkılacağım ve şehri müdafaa etmenin artık imkânsız olduğunu anlayan Bizans halkının b i r kısmı istihkâmlarım bırakarak evlerine döndüler, denilmektedir. Y i n e b i r eserde İstan b u l ' a yapılan hücumların birinde Bizans halkı surlar üzerine atılarak şehri müdafaaya başladdar ve "kilisede dua eden patrikten ve onun mukaddes meclisinden başka bütün halk döğüşmek için çıkmışlardı'' d e n i l m e k t e d i r . Y i n e b u kaynağa göre i l k hücumda ölen Bizanshlann sayısı 7450 kişidir. Bu 171
172
173
1 7 4
175
176
177
178
179
Schlumberger, s. 9 5 . Mirmiroğlu, s. 23. Mirmiroğlu, s. 23. Nüfusun bundan çok ve bundan daha az ol duğunu gösteren kaynaklar vardır. Bk. Schneider, Alfons Maria XV. yüzyılda İstanbul'un nüfusu, Belleten, sayı 6 1 , s. 35. A. Muhtar, s. 126. Mirmiroğlu, s. 23. Kritovulos, s. 4 1 . Hammer, I I , s. 292. N. iorga, (Fazıl Işıközlü - Adnan S. Erzi), İstanbul'un zaptı hak kında ihmal edilmiş bir kaynak, s. 131. Aynı eser, s. 132. 1 7 1
1 7 2 1 , 3
1 7 4 1 7 3
1 7 8
1 7 7
1 7 8
1 7 9
FETHİNE
DOĞRU
59
r a k a m k a t i olmasa bile ölenlerin miktarının binlere baliğ o l masını göstermesi itibariyle üzerinde önemle durulması lâzım gelen b i r rakamdır. D o k u z b i n kişilik b i r müdafaa kuvveti i l k hamlede bukadar insan kaybederse geriye kalan kuvvetlerin b u koca şehri i k i aya yakın b i r zaman nasıl koruyacakları dü şünülecek b i r iştir. B u kaynağın tasrih ettiğine göre ölenlerin hepsi Bizanslı i d i . H a l b u k i Schlumberger, Bizans'ı müdafaa eden Bizansh kuvvederin 6000 kişi kadar olduğunu yazar. Böyle olunca daha muharebenin başlangıcında Bizans kuvvet leri kâmilen mahvedilmiş ve şehrin müdafaası da yabancılara kalmış demektir. Eğer b u kaynağın verdiği malûmat hakikate biraz yakınsa o takdirde Bizans'ı müdafaa eden Bizanshlann sayısı söylendiği kadar az değildi. Şehri müdafa eden yaban cılara gelince: bunların, İtalyan, İspanyol, G i r i t l i ve T ü r k ücretli askerlerinden mürekkep olduğu k a b u l e d i l m e k t e d i r . H a l b u k i şehrin müdafasma A l m a n l a n n ve Ermenilerin de ka tıldığı ve b i r savaşta bunlardan yediyüz kişi öldürüldüğü an laşılıyor. Hattâ b i r Osmanh kaynağında şehrin müdafasında Ciniviz, j ^ j f , Venedikli, Rodoslu, İtalyalı, Fransız, Rus ve Macarların bulunduğu görülmektedir. Fatih İstan b u l ' u almak fikrinde olduğunu i l k defa topladığı meclise b i l dirdiği vakit devlet, erkâmndan bazdan b u f i k r e m u h a l i f kal dılar. Çünkü onlara göre " O l kal'a-i m e n i m menaatini ve için de daire-i şumardan b i r u n ve hadd u adden_efzun" insanlanm dikkate almak g e r e k i y o r d u . 180
181
182
183
184
Y u k a r i k i izahlardan anlaşüacağma göre İstanbul'un kala balık nüfusu ile birlikte birçok yabancı milletler şehrin müdafa asında yer almış, yani büyük b i r kalabalık b u şehri geceli gündüzlü Türklere karşı savunmuştur. Yukarıda da söyle diğimiz gibi 9000 kişilik b i r kuvvetin, her tarafından kuşatıl mış olan b i r şehri nasıl müdafaa edebileceğine akıl ermez. B u 185
Schlumberger, s. 95. Aynı eser, s. 96. 182 N. İorga, (Fazıl Işıközlü-Adnan S. Erzi), İstanbul'un zaptı hakkında ihmal edilmiş bir kaynak, s. 129. Sarı Abdüllah efendi, vrk. 34, 36. Kemal Paşa-zâde, Tarih-i Feth-i Kostantiniyye, vrk. 201. Karamanı Mehmet Paşa, s. 352. 1 8 0 1 8 1
1 8 3
1 8 4
1 8 5
İSTANBUL'UN
FATİH SULTAN MEHMET
6o
kadar az b i r kuvveti surlar üzerine çıkarsak b i r kişiye isabet eden müdafaa sahası i k i , üç metrelik yer olur. Tehlike her noktadan gelebileceğine göre müdafilerin b i r an bile yerlerini terketmeleri caiz olmaz. Y a n i elli küsur gün mukavemet gös teren b u kuvvetier hiçbir suretle yerlerinden aynlmamahdır k i surların her kısmı emniyetle korunmuş olsun. B u ise insan takatinin dışındadır. B u takdirde de b u kuvvetieri değiştire bilecek kadar b i r i h t i y a t kuvvetinin bulunduğuna hükmetmek kaidelere uygundur. Y d d ı n m Bayezit zamamnda onlar Osmanlılara 12.000 Mşilik b i r kuvvede yardım edeceklerim taahhüt etti ler. Yine onlar, Rumeühisan'mn yapılmasını menetmek üzere, 50.000 Mşilik Türk ordusuna birkaç defa saldırdılar. O n u n için.çok eski olmayan b i r tarihte 12.000 Mşilik'bir yar dımcı kuvveti vermeye muktedir olan ve biraz sonra da yani Rumelihisarı'mn yapddığı b i r sırada 50.000 kişilik b i r Türk ordusuna taarruz edebilecek kadar b i r cesaret gösteren B i zans'ın, ölüm, kalım zamanında, ancak alü yedi b i n kişilik b i r müdafaa kuvveti çıkaracağım hiçbir manük k a b u l edemez. 186
İstanbul yalnız kara tarafından değil a y m zamanda deniz tarafından da tehlikeye maruzdu. Bundan dolayı Haliç'in ağzı kapatılmış ve yapılan manianın arkasına da Bizans gemileri ile yardıma gelmiş olan yabancı gemiler sıralanmıştı. Burada yal nız Bizanslılara ait on i ki harp gemisi vardı. Kuşatmamn baş lamasından b i r gün evvel Gabriel Trevizano ile Z a c c h a ı i a G r i b a n i ' n i n i k i harp gemisi de bunlara katılmıştı. K a r d i n a l îsidoros'u getiren i k i gemi ile, dördü Sakız, b i r i M o r a ' d a n gelen beş büyük silâhlı gemiyi de b u rakama ilâve edersek Bizans donanmasımn h â ü n sayılır derecede kuvvetlenmiş olduğunu görürüz. S a y ü a r ı y i r m i y i geçen b u gemilerin içinde de mü h i m miktarda asker b u l u n u y o r d u . İşte b u askerler o devre göre çok kuvvetli sayabileceğimiz Osmanh donanmasım, zinciri par çalamak üzere hareket ettiği vakit, durdurdular. Böyle olunca Bizans gemilerinin içinde büyük b i r kuvvetin b u l u n 187
188
1 8 6 1 8 7 1 3 8
Schlurnberger, s. 32. Mirmiroğlu, s. 22. İ. H . Uzunçarşılı, I, s. 236.
FETHİNE
-
DOĞRU
61
duğunu k a b u l etmek iktiza eder. Eğer b u kuvvetler de İstan b u l ' u müdafaa eden 9000 Mşilik kuvvetin içindeyse o takdirde karadaki surları müdafaa edenlerin miktarı üçte bire inecektir "ki b u da surların herhangi b i r noktasını savunmaya kâfi gel mez. Y o k eğer 9000 kişilik kuvvet kara kuvveti ise o takdirde b u gemilerin içinde T ü r k deniz kuvvetlerim durduracak kadar mühim b i r k u v v e t i n bulunması lâzımdır. Filhakika Haliç'in ağzım kesen manianın arkasında on harp gemisinin muhariple d o l u olduğunu g ö r ü y o r u z . Hulâsa Bizans, Türklere karşı şimdiye kadar i d d i a edildiği g i b i çok az kuvvetle müdafaa edilmiş değildir. Y u k a n d a n b e r i yaptığımız tahliller sonunda şu neticelere varıyoruz k i , Bizans'ın kara ve deniz kuvvetieri şehirlerini mü dafaa edebilecek kadar fazladır. Haliç'in ağzına yapdan ma niayı ve kara cihetinde üç k a t t a n mürrekkep cesim surları da dikkate aldığımız takdirde şehrin müdafaasımn büsbütün kuv vetlendiğini görürüz. İşte b u müdafaa kuvvetine, yaşayabil m e n i n tek çaresi b u şehri müdafaa etmek olduğuna kani olarak, Bizanslıların kahramanca vuruşmalarım katacak olursak neden Osmanh ordusunun i k i aya yakın b i r zaman b u surları aşa madığım izah etmiş oluruz. Hulâsa: 1453 baharmdan önce Bizans kendisini müdafaa etmek üzere surlarım tamir etmiş, surlarda savunma bakımından kendisine yarayacak olan kapı l a n örmüş, Haliç'in ağzım, içeriye b i r yabancı geminin gir mesine imkân bırakmıyacak şekilde tutmuş, b u m a n i a l a n n arkasmda yerliler ve yabancdardan mürekkep küçümsenmiyeyecek b i r kuvvet toplamış ve karşı tarafta b u l u n m a y a n müthiş b i r silâhı, R u m ateşini^Feu Grégeois) bol bol kullanmıya hazır lanmış ve alü aylık zahiresini ambarlanna yerleştirmişti. De polamada bol miktarda silâhlan ve kaleyi müdafaaya yara yacak vasıtalan v a r d ı . İşin nereye varacağım daha önce kestirmiş olan i m p a r a t o r alü ay evvel şehrin civarındaki köy lülerle, biçilmiş başaklan ve harmanlarda döğülmüş olan buğd a y l a n kale içerisine almış b u l u n u y o r d u . Eğer Bizanslıların 189
190
191
189 Mirmiroğlu, s. 26. San Abdullah efendi, vrk. Ducas, s. 158. 1 9 0
1 9 1
34-36.
6a
FATİH SULTAN MEHMET
maneviyatları yerinde olmuş olsaydı i h t i m a l şehri daha şiddetie ve muvaffakiyetle müdafaa edebileceklerdi. Fakat birtakım hurafe ve efsanelere körü körüne inanmış o l u ş l a r ı b u şehrin sakinlerim, vatan müdafaasında, daha ümitsiz b i r kavgaya sevketmiştir. Gerçek Bizanslılar b u son savaşlarında asla ümitli değildiler. Çünkü b u sefer Osmanlılar deniz hâkimiyetim de elde etmiş oldukları için öteki savaşlarda olduğu gibi artık Bizanslılar hiçbir mühimmat ve malzeme de alamıyacaklardı. 192
193
İKİNCİ
BÖLÜM
İSTANBUL'UN FETHİ Bütün kışı harp hazırlıkları ile geçiren padişah 23 m a r t 1453 cuma günü (12 R e b i u l e w e l 8 5 7 ) Edirne'den hare¬ ket ederek 6 nisan 1453 (26 R e b i u l e w e l 857) cuma günü İstanbul surları önüne gelmiş ve kuşatmaya hemen başlamıştrr. Edirne'den çıkış t a r i h i b i r cuma gününe, İstan b u l ' u n kuşatılması da yine cuma gününe rastgelmiştir. B u b i r tesadüf eseri m i d i r bilinemez. Ancak müslümanlar için cuma gününün nekadar önemli olduğu da unutulmamalıdır. Fa tih'in bazı kitaplarda 5 nisan'da İstanbul önlerine geldiği yazılıdır. B u t a r i h i n doğru olması iktiza eder. Çünkü Fatih İstanbul civarına geldiği vakit " K a p u halkına" silâh dağıtıl masını Gebecibaşı'ya emretmiş ve diğer askerlere de ertesi günü için muharebe hazırlığı yapmalarım tenbih etmişti. Gerçek b u hazırlık yapddıktan soma ertesi günü F a t i h ordusuna harp nizamı vermiş ve surları kuşatmıştır. Askere silâh dağıtil2
3
4
5
6
7
San Abdullah Efendi, vrk. 34-36. Müminzade de, "Mükemmel ordusuyla çıkmıştı Han-ı deryaceyş sekizyüz elli yedide olup nevruz-i sul¬ tan-i " demekle hareket gününün Nevruza veya ondan somaya rastladığını anlatmaktadır. Bk. Hasip, vrk. 195. Halbuki Angiolellos, 10 nisan'da hareket erhldiğini yazıyor, Bk. Angiolellos, s. 18. Kemal Paşa-zâde, Tarih-i Feth-i Kostantiniyye, vrk. 208. Phrantzes, padişahın nisan'm ikinci günü geldiğini yazmaktadır. Bk. Phrantzes, s. 149. İdris-i Bitlisi, İstanbul surlarının önüne gelişi 857 Cemazilevvel (1453 Mayıs-Haziran) olarak göstermektedir. Bk. İdris-i Biüisî, vrk. 70. Ducas, s. 169. Schlumberger, s. 65. "Kaleye bir menzil kaldı. Cebecibaşı'na ernrolundu ki Cebehane sanduklarrm açup davudi zırhlar, derbendi cebeler, müzehheb haftanlar, zerrini bergustuvanlar, mısrî kılıçlar, dimeşkî hançerler, şamî çomaklar, frengi nacaklar, dahi bunun emsali yat u .yerağdan gerekli olam çıkarub kapu halkına ulaştıra. Sair leşkere dahi tenbih olundu. Yarın cümlesi müretteb ve mükemmel cenk yerağile atlanub din düşmenlerine tamam cebe göstereler..." Cafer Çelebi, s. 11. Aynı eser, s. 11-12. 1
2
3
4
5 6
Kritobulos, s. 4 0 . Hammer, II,. s. Kritovulos, s. 40.
274-276.
Türk
ordusu-
1
7
istanbul'un k u 5atdması
-
İSTANBUL'UN FETHİ
FATİH SULTAN MEHMET
64
65
vergi verebileceklerini bildirmişlerdi. İmparatorun b u tek lifi-reddetmesinin başlıca sebebi İstanbul surlarının çok müs tahkem oluşu ve A v r u p a ' d a n geleceğini t a h m i n ettiği yardımcı kuvvetierdi. H a l b u k i bazı T ü r k kaynaklarında mesele tamamiyle b u n u n tersinedir. Bunlara göre kuşatma başladığı zaman Bizans i m p a r a t o r u mukavemet edemiyeceğini anlayarak padişaha b i r mektup gönderdi ve İstanbul kendisine bırakdm a k şartiyle diğer bütün Bizans kalelerinin Osmanhlara terkedilebileceğini ve aynı zamanda vergiye bağlanmak ve "çırağ-ı has olayım" demek suretiyle tâbiiyetim teklif etmiş ise d e elçiye bunların k a b u l edilemiyeceği ve İstanbul'un muhakkak tesHminin lâzım geldiği söylendi. Bunun üzerinedir k i esa sen hazır vaziyette olan Bizanslılar Türkler üzerine kaleden müthiş b i r topçu, ateşi açtılar. Bu i k i ayrı bilgiden hangi sinin hakikat olduğunu kestirememekle beraber i m p a r a t o r u n son b i r çare olarak padişaha müracat etmesi daha akla uygun d u r . Şu muhakkaktır k i 6 nisan C u m a günü i k i taraf arasında birtakım görüşmeler olmuş, tekliflerinin k a b u l edümediğini anlayan F a t i h b u n d a n sonra tellâllar vasıtasiyle ordusuna k u şatmanın başladığım ilân etmiştir. İşte tarihte b i r çağ ka payıp yeni b i r çağ açan b u en büyük hâdise b u suretle başla mıştı. Şimdi X V . yüzyılın en teknik ordusu ile muhteşem sur larının arkasına çekilmiş ve b i n yıllık b i r geçmişin azametli t a r i h i n i yaşamış b i r imparatorluğun kuvvederi çarpışacaktı. Şimdiye kadar birçok akınları durdurmuş ve biraz da hâdise lerden faydalanarak üzerine hücum edenleri birbirine düşür müş olan Bizans, b u defa kendisini ancak elli küsur gün ko ruyabilecektir. B u kadar mukavemet ise onların lehine kay dedilecek meziyetlerin en büyüğüdür. Bütün müesseselerinin çürümüş olmasına rağmen Bizanslılar ve başlarındaki i m p a ratorları şehri bütün gayretleriyle savundular; hattâ i l k m u h a rebeyi surların dışında k a b u l edebilecek kadar da büyük ce17
ması ve diğer hazırlıklar için b i r günlük b i r z a m a m n harcan ması tabiî olduğuna göre F a t i h İstanbul civarına 4 Nisan'da gelmiş, 5 Nisan'da hazırlıklarım yapıp dinlendikten soma ertesi gün y a n i 6 Nisan'da şafakla birlikte şehri kuşatmaya baş lamıştı. Daha önceden ne yapdacağı, nerelere konulacağı hesap edilmiş olduğundan hemen aynı günde birlikler yerle r i n i almışlardı; y a n i kara surları Ayvansaray'dan Yedikule'ye kadar kâmilen sarılmıştı. Padişahın karargâhı Eğrikapı karşısındaki dağın arkasında k u r u l d u . Topkapı'dan Y e d i kule'ye kadar olan kısım k i - sağ k o l u teşkil etmekte i d i . B u kısımda A n a d o l u askerleri b u l u n u y o r d u . Komandanları da İshak Paşa i d i . Sol kola yani Ayvansaray ile Topkapı arasın daki kısma D a y ı Karacabey k o m u t a edecekti; idaresLaltında da R u m e l i askerleri bulunacaktı. Padişah b u kuvvetlerin orta sında y a n i Topkapı ile Edirnekapı arasında yer almıştı. Ya nında yaniçeriler vardı. B i r kısım kuvvetler de Zağanos Paşa idaresinde Galata sırtlarına yerleşmişlerdi. O r d u pek kalabalık görünüyordu. Filhakika Bizans imparatorluğuna son verecek olan b u ordu o devirlerin küçük sayılmayan kuvvet lerinden birisi i d i . K a ç kişiden mürekkep olduğunu katî ola rak bilmek mümkün değilse de 150.000 kişilik b i r kuvvet olması muhtemeldir. Ancak kuvvetin b u n d a n fazla olduğunu söy leyenler olduğu g i b i daha az gösterenler de v a r d ı r . 8
9
1 0
1 1
1 2
1 3
1 4
1 5
B i z a n sî' a derilen elçisinin liflerini
gonTürk tek Bizans
lılar r e d d e d i y o r .
16
K a l e n i n kuşatılma tertibatı ahndiktan sonra padişah B i zans'a elçi olarak M a h m u t Paşa'yı göndermiş ve beyhude yere k a n dökülmemesi için şehrin teshirimi istemiştir. Fakat Bizanslılar b u isteği reddetmişler, ancak muahede gereğince
Cafer Çelebi, s. 13. Sadüddin, s. 421. A. Muhtar, s. 104. Ducas, s. 169. Dursun Bey, s. 45. Kemal Paşa-zâde, vrk. 23. Phranzes, s. 159. İ. H. Uzunçarşılı, I, s. 232. Phrantzes'e göre askerin sayısı 250.000 kişidir. Bk. Phrantzes, s. 152. Sarıca Kemal, Selâtinname'de askerin miktarım 300.000 kişi olarak göstermektedir, Bk. Selâtinname, s. 151. "Tuvana askeri yetmiş bine baliğ idi bîşek". Hasip, vrk. 19 5. 8 8
1 0
18
1 9
20
2 1
22
1 1
1 2 1 3
1 4
1 5
1 6
17 1 8 1 9 2 0 2 1 2 2
İ. H . Uzunçarşılı, I, s. 232. A. Muhtar, s. 140. A. Bahaüddin, vrk, 197. Sadüddin, s. 4 2 1 . A. Bahaüddin, vrk. ıg7. Schlumberger, s. 66. F.
5
FATİH SULTAN MEHMET
66
İSTANBUL'UN FETHİ
saret gösterdiler. Gerçek Türklerin i l k hücum harekederini kaleden dışarıya çıkarak püskürttüler. Ancak b u hareketi y a panlar Giustiniani'nin idaresi altındaki askerlerdi; ve i l k hü cumu yapanlar da Türk ordusu ile birlikte gelmiş olan başı bozuk alayları i d i . Bunların bozulduğunu gören m u n t a z a m T ü r k ordusu derhal işe karışmış ve çıkış hareketi yapanları içeriye çekilmeye mecbur etmişti. 23
2 4
Harbin
başla*
ması.
Savaşa büyük topun ateşlenmesi ile b a ş l a n d ı ve muharebe hemen kızıştı. Ateş püsküren büyük toplar kale bedeninde durma dan gedikler açmaya çalışıyor, mancınıklar taş yağdırıyor, okçular da mütemediyen ok savuruyorlardı. Fakat böyle olmasına rağmen b i r türlü kale duvarlarında yürüyüşe yarayacak b i r geçit sağlanamıyordu. Çünkü açılan gedikler kısa b i r zamanda Bizanshlar tarafından t a m i r ediliyor ve yemden duvar haline getiriliyordu. Kuşatma devam ettiği müddetçe Osmmanhlar i k i mühim engelle karşılaştılar: İstanbul surları ve R u m ateşi. (Feu Gré geois) Gerçek bunlardan birincisi Osmanlıları içeri gir meye bırakmıyor, ikincisi ise surlara yanaşmalarına imkân vermiyordu. Bundan ötürü Fatih surların altından geçerek şehre girmeyi tecrübe etti. Fakat kazdan lâğımlar h e r defasında b i r engelle karşdaştı. Bilhassa açdan b i r lâğımın Bizanshlar tarafından hissedilmesi ve m u k a b i l tedbir almaları, işin başarısızlıkla sona ermesine ve birçok T ü r k ü n ölümüne sebep oldu. Bununla beraber i k i t a r a f elden gelen gayreti harcamakta kusur etmediler. 25
2 6
2 7
Osmanlı d o n a n masının bul
İstan
önlerine
Kuşatmamn üzerinden b i r haftalık b i r zaman geçmemişti k i İstanbul halkının ümitsizUğini büsbütün artıran b i r hâdise
gelişi. 2 3
Dursun Bey, s. 45. Kemal Paşa-zâde, vrk. 206.
2 1
Kritovulos, s. 46-47.
A. Muhtar, s. 140. Rum ateşi düştüğü yeri yakan ve mayi halinde bulunan bir maddedir. Üzerine su döküldüğü vakit daha ziyade parlayan bu maddenin söndürül mesi çok güçtü. Kum veya kireç gibi maddeler onun söndürülmesine yara yan şeylerdi. Rumlar İstanbul'un son kuşatılmasında bundan çok fayda landılar. Surlar önüne kadar getirilmiş olan Türklerin "Ahşap kulesi" bu ateşle yakıldığı gibi lâğımları kazan Türkler de bununla öldürüldüler. Bu ateş bazan toprak yuvarlaklar içinde uzaklara da atılabiliyordu. Bk. 25
67
o l d u ; Gelibolu'dan müsait b i r lodos rüzgârı ile hareket eden yüzelli parçalık T ü r k donanması i ö N ı s a n ' d a Beşiktaş ve Sah-/ pazarı önünde toplandı. Baltaoğlu Süleyman Bey'in ida resindeki b u muhteşem T ü r k donanmasımn geçişini surlar üze rinden seyretmek bahtsızlığını da tadan Bizanslıların manevi yatları büsbütün kırılmış oluyordu. Çünkü şimdiye kadar B i zans'ı Osmanlılar yalnız kara tarafından kuşatmışlardı. H a l b u k i b u sefer Bizanshlar deniz tarafından da savaşa girmek mecburiyetinde kalacaklarım görünce büyük b i r dehşete düştüler . T ü r k donanmasımn İstanbul önlerine geldiği sıralarda Osmanidar üzerinde i y i tesir bırakmadığım t a h m i n ettiğimiz b i r hâdise oldu. B u da H u n y a d i tarafından gönderilen murahhas ların Osmanlı ordugâhına gelmiş olmaları i d i . B u murahhas lar, F a t i h ' i n cülûs senesinde H u n y a d i ile imzalanmış olan Se¬ mendire Mütarekesinin hükümden düştüğünü, çünkü artık H u n y a d i ' n i n M a c a r kıral n a i b i olmadığım, iktidarı genç M a car kiralı Ladislas'a tevdi etmiş olduğunu b i l d i r i y o r ve padi şahın tuğrasını havi vesikayı iade ederek H u n y a d i ' n i n imzasım taşıyan kâğıdı da geri istiyorlardı. " B u n u n R u m l a r lehinde ' b i r teşebbüs olduğu aşikârdır. H u n y a d i , padişahı Macar ordusunun mümkün b i r hücumu ile t e h d i t " etmek hedefini güdüyordu. T a m zamamnda yapdmış olan b u teşebbüs şüphesiz T ü r k büyüklerini b u tehlikeyi de dikkate almak lüzumu üzerinde düşündürmüş olmalıdır. Ancak genç p a d i şahı b u tehdit, yürüdüğü yoldan çeviremediği için • savaşa devam olundu. 2 8
29
3 7
Phrantzes, s. 154.
'
30
31
N i s a n i n 18 ine kadar süren bombardımandan surlar üzerinde birtakım gedikler açılmış ve hendekler de kısmen dolmuş olduğundan padişah bugün için i l k hücum emrini verdi. G ü neşin batmasından i k i saat sonra başlayan b u hücumdan b i r
2 6
Mirmiroğlu, s. 73-76.
Hunyadi'nin e I ç U e n
İ. H. Uzunçarşıh, I, s. 2 3 3 . Phrantzes donanmanın bir k ı s m ı n ı n kara ordusu ile birlikte geldiğini büyük kısmının nisanın .15 inde İstanbul önlerinde göründüğünü yazıyor. Bk. Phrantzes, s. 149-151. Cafer Çelebi'ye göre de kara ordusunun surlar önüne geldiği ve şehri kuşatmaya başladığı vakit Türk donanması gelmiş bulunuyordu. Bk. Cafer Çelebi, s. 12. Schlumberger, s. 67. Ducas, s. 177. Schlumberger, s. 113. 2 8
2 9
3 0 3 1
î l k
J
ı a c u m
-
İSTANBUL'UN FETHİ
FATİH SULTAN MEHMET
68
netice alınamadı. H ü c u m u bilhassa Giustiniani ve maiye tindeki askerler karşdamışlardı. Surlara yapdan hücum muvaffakiyetsizlikle neticelenmekle beraber aynı günde T ü r k donanması Büyükada'yı işgale m u vaffak oldu. K u v v e t l i b i r kalesi olan Büyükada'yı halkla b i r likte otuz kadar zırhlı asker müdafaa etmekte i d i . Baltaoğlu Süleyman Paşa kalenin b i r kısmım yıkmaya muvaffak oldu ise de içindekiler hâlâ savunmaya devam ettiklerinden kale n i n etrafına çah, çırpı getirtmiş, bunların üstüne zeytinyağı ve zift dökerek ateşlemişti. B u suretle alevler kale duvarlarım ta y u k a n l a r a kadar sarınca içindekiler teslim o l d u l a r . Bundan ötürü i l k hücumun başarısızlığa uğramasından doğan keder hafiflemiş oldu. / Nisan'ın 20 sinde i k i taraf üzerinde müsbet ve m e n f i tesir 3 2
3 3
Büyükada'nın zaptı.
34
uk
Denizde çarpışma v e B a l t a oğlu Süleyman Bey'inazii.
yapması bakımından çok önemli diğer b i r hâdise daha cereyan i . Gelibolu'da bulunanlar birkaç geminin İstanbul'a yardım etmek üzere gelmekte olduğunu görünce b u n u padişaha b i l dirmek için ordugâha b i r " u l a k " gönderdiler. B u haberden sonra padişah atma athyarak " h a d e m ü haşem ile deniz ke narına" indiği vakit "nagâh _ebr-i siyah g i b i dört göke, dü menlerinin kıçı ermiş yere, seremerinin u c u çıkmış göğe herbirisi kûh m i k d a r " olan dört yelkenünin gelmekte olduğunu gördü. Ü ç ü Cinivizlere birisi de imparatora a i t olan bu gemilerin içleri yiyecek, mühimmat ve askerle d o l u
e t t
35
36
3 7
38
Schlumberger, s. 115. Kritovulos, s. 60. Mirmiroğlu, s. 30. Kemal Paşa-zâde, vrk. 26. Mehmet Ziya, İstanbul ve Boğaziçi adlı eserinde bu haberin deniz yolu ile ve küçük bir kayık ile gönderildiğini söylüyor. Bk. Mehmet Ziya c. I, s. 177. Kemal Paşa-zâde, Tarih-i Feth-i Kostantiniyye, vrk. 212. Cafer Çelebi, s. 15. Phrantzes, s. 157. Bu gemilerin iki tane olduğu bazı Osmanlı tarihlerinde yazılı ise de (Bk. Dursun Bey, s. 48. İdris-i Bitlisi, vrk. 2 1 . Ahmet Bahaüddin vrk. 197. Sadüddin, s. 422) bunlar başka yardım gemileri olmalıdır. Nitekim İ. H . Uzunçarşıh Osmanlı Tarihi, c. I, s. 234 te Cinivizli Jean Longus'un ida resinde iki kadırganın ayrıca beşyüz Cinivizli askerle imdada geldiğini yazıyor. Dursun Bey, iki gemi geldiğini fakat bunların, Türk gemileri Haliç'e mdirildikten sonra geldiğim yazmaktadır. Bk. Dursun Bey, s. 4 8 . 3 2
3 3
34
3 5
3 6
37
3 8
69
idi.. Ayasofya kubbesini sabahın saat onuna doğru ufukta görmüş olan b u g e m i l e r i takriben Z e y t i n b u r n u civarından seyreden padişah bunların l i m a n a girmesine m a n i olunmasını donanma k o m u t a m Baltaoğlu Süleyman Bey'e emretti. B u n u n üzerine Osmanlı nöbetçi gemileri ve donanmama b i r kısmı gelen gemileri karşılamış ve savaşa girişmiştir. Ancak b u savaş kısa sürmüş ve gemiler karşılıklı olarak birbirlerine gülleler savırrmuşlardır. Çünkü çıkan uygun b i r rüzgâr b u dört büyük geminin yelkenlerini şişirmiş ve sürade hisarın kenarında b u l u n a n b i r limana sığınmalarım m u c i p olmuştu. H a l b u k i b u muharebenin pek dehşetii olduğunu yazan k i t a p lar da vardır. Bunlara göre i k i taraf b i r b i r i n e yaklaştığı vakit oklar ve makinelerden atılan taşlarla muharebe başladı ve biraz sonra da gemiler birbirlerine karıştılar. Türkler düş m a n gemilerini tutuşturmaya çahşıyor ve b u n u n için de halat lara ve demirlere sarılıyorlardı. Fakat düşman kuvvetleri de gemilere tırmananları öldürüyor, makaralarla i n i p çıkan taşlan başlanna indiriyorlardı. B i r ara T ü r k a m i r a l gemisinin m a h m u z u b i r düşman gemisine saplandı ve b u surede de gö ğüs göğüse b i r muharebe başladı. Fakat aradan üç saat geçtiği halde savaş hâlâ b i r neticeye bağlanamamıştı. Pa dişah kendi kuvvederinin galip geleceğinden şüphe etmemekle beraber b i r an muharebe Türklerin aleyhine döner gibi bir h a l a l ı n c a atım süratle denize s ü r d ü ve gemileriyle karaya yakın b u l u n a n gemicilere bağırarak emirler verdi. 3 9
40
4 1
4 2
4 3
44
4 5
46
47
48
4 9
Mkmiroğlu, s. 23. İdris-i Bitlisî'ye göre bu gemilerde çok miktarda top, tüfek vardı.Bk. İdris-i Bitlisi, vrk. 7 1 . Schlumberger, s. 125. Kemal Paşa-zâde, Tarih-i Feth-i Kostantiniyye, vrk. 212. Aynı eser, vrk. 212. "Hazır bulunan gemilerle Kapudan Baltaoğlu Süleyman Bey ol devlere karşu varup çıktı, cenk-i azîm etti amma zafer müyesser olmadı." Bk. Dursun Bey, s. 4 8 . 3 9
4 0
4 1
4 2
4 3
4 4
Mirmiroğlu, s. 33-34.
Mehmet Ziya, I , s. 278. Mhmiroğlu, s. 34. Türk gemilerinden ikisi zaptedilmiş ve yakılmıştı. Bk.Phrantzes, s. 157. Phrantzes, s. 158, Ducas, s. 175. Fatihle gemileri arasında bir taş atımı kadar bir mesafe vardı. Hattâ Fatih'in arkasından atlarım denize sürmüş olan bir kısım süvariler gemilere kadar gittiler. Bk. Phrantzes, s. 158. 4 5
4 6 47
4 8
4 9
FATİH SULTAN MEHMET
70
İSTANBUL'UN FETHİ
B u n u n üzerine savaş büsbütün kızıştı. Ancak b u sırada çıkan b i r rüzgâr bütün ümitleri boşa çıkarmıştı. Y a r d ı m a gelen ge miler b u rüzgârın tesiri de surların dışında b u l u n a n b i r l i m a n a sığınmaya ve geceleyin yanlarına gelen Bizans gemilerinin kı lavuzluğu ile de Haliç'e girmeye muvaffak oldular. Bu sa vaşta 12.000 kişilik Türk şehidine karşılık hıristiyanlardan b i r kişiye bile birşey olmamış, ancak yaralananlardan ikisi veya üçü birkaç gün sonra ölmüştü. Hiç şüphe edümemeli k i i k i taraf için verilen r a k a m da hatalıdır. Esasen masal haline getirilmiş olan b u hâdiseyi yukarda K e m a l Paşa-zâde'ye atfen yazdığımız g i b i küçük b i r deniz savaşı olarak k a b u l etmek herhalde hakikate daha ziyade yaklaşmak demektir. Ancak şu muhakkaktır k i Yedikule ile L â n g a arasında açık denizde ce reyan eden şu hâdiseden padişah çok müteessir olmuş ve Baltaoğlu Süleyman Bey'i öldürmeyi düşünmüştü. Çünkü b u muharebede o n u n korkaklığı, kifayetsizliği ve dikkatsizliği başarısızlığın sebeplerinden sayılmış ve gemilerin l i m a n a gir mesinden o mesul tutulmuştur. Ancak devlet ileri gelen l e r i n i n şefaati sayesinde Baltaoğlu hayatım kurtarmış ise de vazifesini muhafaza edememiştir. 5 0
3 1
t
5 2
3 3
5 4
5 5
Deniz muhare besinden sonra muhaliflerin fa-
^^trJh teşebbüsleri.
Osmanlı donanmasımn böyle b i r mağlûbiyete uğramış oluşunun akisleri i k i taraf üzerinde de pek müessir oldu. B i kendilerine katdan taze kuvvetierden ötürü büyük b i r sevince kapdddar. B u sevinç b e l k i de kuvv'etiendiklerinden değil, fakat Osmanlıların şu mağlûbiyetinden faydalanarak on ları sulha ikna edebileceklerinden ileri geliyordu. Çünkü b u deniz felâketini mütaakıp hakikaten b i r Bizans elçisi Os manlı karargâhına gelerek sulh teklifinde bulunmuştu. Öte Mkmiroğlu, s. 36.
taraftan b u mağlûbiyet Osmanhlar üzerinde pek m e n f i b i r tesir yaratmış ve esasen Bizanslılarla çarpışmayı ötedenberi u y g u n b u l m a y a n Çandarh H a l i l Paşa ve taraftarlarım yine harekete geçirmişti. Şimdi Osmanh karargâhında, harbe taraftar olanlarla olmayanlar arasındaki mücadele şiddetienmiş b u l u n u y o r d u . Padişah, Bizanslıların tekliflerim müza kere etmek üzere toplanan divanda b u ayrılık hareketlerini de ortaya atarak münakaşa konusu yaptı. B u münakaşalar esna sında bühassa Çandarh H a l i l Paşa Bizanshlarla anlaşmayı şid detle savundu. O n a göre kuşatmamn uzatılması tehlikeli b i r şeydir. Çünkü b u müddet zarfında, şimdi olduğu gibi, Bizans lılara Avrupalılardan daha çok kuvvet de gelebilirdi. B u meyy a n d a Macarların savaşa katılmalarından da bahsediyordu. O n u n divanda söylediğine göre Bizans imparatoru, senede 70.000 al tın vergi vermeyi ve İstanbul şehrinin "zaptiye memurlarının" padişah tarafından t a y i n i n i k a b u l ediyordu. Fakat M o l l a Güranî, Akşemsüddin ve Zağanos Paşa b u f i k r e şiddetie m u halefet ederek Bizanshlarla anlaşmaya razı olmadılar. Pa dişah da bunların f i k r i n i k a b u l ettiğinden i m p a r a t o r u n sulh ve mütareke teklifleri reddolunarak harbe devam edilmesi ka rarlaştırıldı. D o n a n m a m n başarısızlığı hakikaten Osmanlılara pek fena 3 8
3 9
6 0
6 1
6 2
3
z a D s h l a T
3 6
v
5 7
B0
Phrantzes, s. 158. Mirmiroğlu, s. 36. Phrantzes, s. 158. Aynı eser, s. 158. Aynı eser, s. 158. Ducas, padişahın amirali yanma celbettiğini, altın bir deynekle döğdüğünü, bu sırada bir azeb erinin attığı bir taşla ami ralin gözünü çıkardığını, Baltaoğlu'nun bir Bulgar'ın oğlu olduğunu yaz maktadır. Ducas, s. 174. İdris-i Bitlisi, vrk. 7 1 . Kemal Paşa-zâde," Tarih-i Feth-i Kostanvrk. 212. Mehmet Ziya, I, s. 179. 5 1
5 2
5 3 5 4
5 5
5 6
5 7
5
71
0
1
tesir etmişti. B u münasebetle Hızır imzası ile padişaha sunulan "bir arîze cidden tetkike d e ğ e r . Gemicilerin yaptığı b u işin birçok mahzurlarım saydıktan sonra b u g i b i işlerde yumuşak hareket etmenin doğru olmadığım söyleyen Hızır, gayret gös63
"Bu hadise eğerçi ehl-i İslâm arasına fütur ve perişanî saldı." Bk. Dursun Bey, s. 48. İdris-i Bidisî, vrk. 7 1 . Kemal Paşa-zâde, Tarih-i Feth-i Kostantiniyye, vrk. 212. İdris-i Bitlisi, vrk. 7 1 . Cafer Çelebi, s. 16. A. Muhtar, s. 161. İdris-i Bitiisî, vrk. 71., Vesika: 1. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivinde, 5584 numara ile Tcayıth bulunan bu vesikanın Akşemsüddin'e ait olduğu arşiv kılavuzunda yazılı ise de altındaki imzadan böyle olmadığı anlaşılıyor. Osmanh gemi lerinin mağlûp edilmesinden sonra orgudâhta husule gelen hoşnutsuzluğu ve isteksizliği açığa vuran bu vesika da Hızır, hoşnutsuzluğun giderilmesi için bu işe sebep olanların cezalandırılması üzerinde ısrarla durmaktadır. 5 8
5 9
6 0
6 1
6 2
6 3
Deniz muharebcsmd<
; . î" suç
görülenlerin şıddetle
tecziyesi
¿^^^1 mektubu,
72
terrniyenler kimlerse araştırılıp şiddetle tecziye edilmelerim istiyor. Böyle yapılmazsa, başka zamanlarda da ve meselâ ka leye hücum edildiği veya hendeklerin doldurulması icap et tiği vakit b u gibilerin yine işi mühimsemiyeceklerini ileri sürü yor. Şu halde yapılan deniz savaşmda b i r gayretsizliğin b u l u n d u ğu zanm hâkimdir. O kadar hâkimdir k i vesikada, b i r daha böyle b i r gayretsizlik husule gelmemesi için merhameti ve mülâyemeti az olan b i r şahsa b u gibilerin tecziyesi emrolunmahdrr deniliyor. Acaba b u deniz savaşımn başarısızlıkla sona erme sinde hakikaten b i r gayretsizlik var mı idi? Çandarh H a h l Paşa'mn b u işte parmağı olduğu düşünülebilir m i ? Tefe'ül ettiği birtakım ayetlerle cezamn büsbütün şiddetlenmesini v e yine " b a t i n e n " Müslüman olmıyanlann kâfirlerle birlikte azap göreceğini ayete dayanarak ileri süren Hızır, gayretsizler hak kında merhametsizce hareket edilmesini söylüyor ve böyle y a p d dığı takdirde " akibet hacaletie inkisarla gitmeyavuz" (gitmeyiz) belki ferah ve mansur ve muzaffer gidavuz (gideriz)" diyor. " B a t i n e n " müslüman olmayanlar acaba kimlerdir? Vesikadaki "çoğu yasak müslimamdır,, tabiriyle kastedilenler arasında Baltaoğlu da vaı mıdır? bilinemez. Ancak Padişahın Baltaoğlu Süleyman Bey'e karşı gösterdiği şiddet b u arize üzerine olsa ge rektir. İşte mağlûbiyetten dolayı husule gelen teessürü ve netice itibariyle meydana gelen bezginliği b u gibi büyük insanların teşvikleri, tahrikleri giderdi. T o p l a n a n meclis harbe devam edilmesini karar altına a l dıktan sonra İstanbul'un ahnması hususunda herkeste yeniden b i r gayret ve kuvvet g ö r ü l d ü . 64
Gemilerin k a r a d a n yürütül mesi
ve
nasıl
nakledüdikleri.
Z e y t i n b u r n u mağlûbiyetinden sonra işin daha süretle h a l ledilmesi icabediyordu. Bizzat padişah devlet erkâmna, suru çeviren hendeklerin çok derin ve kara surlarının birkaç k a t olduğunu, b u taraftan zaferin kazamlmasımn büyük zamana ihtiyaç gösterdiğim, h a l b u k i deniz civarındaki surlara h ü c u m edildiği takdirde işin kolayca halledileceğini, Haliç'in ağzı b i r zincirle tutulduğuna göre b u yoldan gemilerin surlara yaklaş masının mümkün olmadığım, başka b i r yolla ve meselâ k a r a dan gemilerin yürütülerek Haliç'e indirilmesi lâzımgeldiğini
söylüyordu. Öyle ise gemileri karadan Haliç'e i n d i r m e k f i k r i 20 Nisan'da yapılan deniz savaşından sonra doğdu. F i l hakika birçok kitaplar b u nokta üzerinde ittifak etmişlerdir. Ancak gemilerin 22 Nisanda Haliç'e indirüchğini düşünürsek b u n u n mümkün olamıyacağım derhal söyHyebiliriz. Çünkü i k i günlük b i r zaman içinde böyle azametli b i r işin başarılmasına maddeten imkân yoktur. Güzergâhın tayini, toprağın tesviyesi, b u toprak üzerine gemilerin kolayca geçebilmesini sağlamak için konulan tahtalar veya taşlar, kızakların hazırlanması g i b i şeyler dikkate alındığı takdirde i k i günde b u işin yapdması düşünülemez. Böyle, olunca da Halice gemi i n d i r m e f i k r i çok evvelden düşünülmüş ve hazırlıkları da b u n a göre yapılmış olması lâzımgelir. Öyle ise b u f i k r i n doğuşunu Osmanlı donan ması zinciri kırıp içeri girmek teşebbüsünde muvaffak olama dığı zamana kadar geri götürmek hatah olmıyacaktır. Hattâ daha i l e r i giderek şunu da söylemek mümkündür. F a t i h Sul tan M e h m e t ' i n İstanbul surları hakkındaki bilgisi tamdı. İs t a n b u l ' u n en zayıf noktasımn neresi olabileceğim de b i l i y o r d u . Kuşatmamn o taraftan yapılmasının zaruri olduğunu da kes tirmişti. B u n u n için daha muhasaranın i l k günlerinde Haliç üzerinde karşı sahildeki K u m b a r a h a n e üe b e r i yakadaki Def terdar arasında b i r köprü inşasım emretti. İki sandal genişHğinde yapılan b u köprünün inşasında b i n d a n fazla fıçı ve sandal kullanılmıştı ; üzerinden toplar geçirilebildiği gibi beş kişi de yanyana rahatça yürüyebiliyordu . K a r a d a n Haliç'e gemilerin indirilmesinden sonra inşaası tamamlanan b u köprünün kuruluşundaki maksat pek açıktır. Şu halde F a t i h Bizans'ı b u cihetten tazyik etmeyi eskiden düşünmüş olduğuna göre gemilerin buraya indirilmesi keyfiyetim önceden dikkate almış olsa gerektir. Onun için biraz yukarıdaki f i k r i m i z e dönerek diyebiliriz k i , padişah surların en zayıf noktasımn Haliç'teki kısımlar olduğunu bildiğinden donanmasım buraya sokmaya çalışmış, ancak H a liç'teki zinciri kırıp geçemeyince gemilerin başka b i r suretle buraya n a k l i n i düşünmüştür. 6 5
6 6
6 7
6 5 6 6
Cafer Çelebi, s. 17.
73
İSTANBUL'UN FETHİ
FATİH SULTAN MEHMET
6 7
Sadü'd-dirı, s. 423. Ducas, s. 175. Phrarttzes, s. 159. Kritovulos, s. 4g.
İSTANBUL'UN FETHİ
FATİH SULTAN MEHMET
74
75
22 Nisan'da tatbikine girişüecek olan b u büyük . teşeb büsün son hazırlıkları b i r gün evveline kadar devam etti. 21 Nisan'da Galata surlarının şimaline yeniden yerleştirilen bataryalar şafakla beraber Haliç'te zincirin gerisinde b u l u n a n hıristiyan gemilerine ateş a ç t ı l a r . Gülleler Galata evleri üstünden geçerek hedeflerine ulaşıyorlardı. Aynı zamanda kara surları da dehşetli b i r bombardımana tâbi t u t u l d u . T ü r k donanmasımn yeni amirali H a m z a Bey de zincir üzerine müteaddit hücumlar y a p t ı . B u surede F a t i h 2 i Nisan'daki faaliyeti gizlemeye çahşıyor, Bizanshlarm d i k k a t i m başka noktalar üzerinde toplamaya uğraşıyor ve Galata C i n i vizlerini de evlerinin üzerinden aşırdığı güllelerle k o r k u t m a k istiyordu. O n u n için Ginivizler hemen kendi surlarının kena rında yapdmakta olan y o l hakkında düşünme imkânından m a h r u m kaldılar, bununla ilgilenemediler. Aynı günün gecesi yani 21-22 Nisan Pazar günü gecesi 67 T ü r k gemisi ka r a d a n çekilerek Haliç'e i n d i r i l d i . B u azametli i ş i n pek kısa b i r zamanda başardmış olması insana hayret veriyor. Kuşatmanın i l k günlerinde işe başlandığım k a b u l edersek 15-16 günlük b i r zamanda b i r denizden ötekine uzanan b i r y o l açdmış ve gemilerin geçirilebileceği b i r şekle sokulmuş demektir.
H a t t â b u zamam yukarıdaki mütalâalarımıza göre biraz daha kısaltmak icab eder. B i r gece içinde 67 geminin Haliç'e i n d i rildiği muhakkaktır. Ancak b u kadar çok geminin hangi vasıta ile buraya geçirildiği k a t i olarak bilinmemektedir. Filhakika teker teker kızaklara yerleştirilerek çekilmek suretiyle oldukça dik b i r yokuşu tırmanarak b u gemilerin b i r gece içinde nak ledilmesi, üzerinde dikkatle d u r u l m a y a değer b i r noktadır. Çok g ü ç olan b u işin olamıyacağım düşünmekte yersiz değildir. Çünkü gemiler Tophane limanından yukarıya doğru K u m b a racı yokuşunu takip efrniş ve Aşmalı mescitten Tepebaşı y o l u i l e Kasımpaşa'ya indirilmiştir. B u y o l aşağı yukarı i k i üç kilometrelik b i r yoldur. Kızaklar üzerinde çekilecek olan b i r g e m i n i n b u y o l u kaç saatte katedebileceği inşam cidden düşün dürür. Yokuşu çıktıktan soma süratin artacağı düşünülürse bile b i r geminin tepeden denize vasd oluşuna kadar ötekinin onu beklemesi gerektir. B u i t i b a r l a kızak Ue nakli k a b u l etmek y o l u sıhhatli b i r y o l saydamaz Esasen Türk kaynaklarında b u hâdise başka başka yazılmıştır. Bunların b i r kısmı gemilerin karadan denize indirildiğini, fakat nasıl sevkedüdiğini yazmaz l a r : b i r kısmı ise gemilerin kızakla karadan yürütüldüğünü pek açık surette beyan ederler. Bazı kaynaklar ise gemilerin
es- Havan topu bu savaşta keşfedilmiştir. Bunun yapılmasını bizzat Fatih tarif etti. Kritovulos, s. 60. Schlumberger, s. 153. Schlumberger, s. 153. Halbuki Angiolellos gemilerin karadan yü rütülmesine Galatahların ses çıkarmadıklarım bilâkis müsait davrandık larını yazarak hâdiseden onları sorumlu tutuyor. Bk. Angiolellos, s. 19. Kritovulos, s. 6 6 . Cafer Çelebi gemilerin 40-50 parça olduğunu yazıyor. Bk. Cafer Çelebi, s. 15. Ducas'a göre bunlar 80 tanedir. Bk. Ducas, s. 175. Bu hususta 1099 numaralı Tarih-i Âl-i Osman'da "Küffar gemi leri Hüdavendigâr hazretlerinin gemilerine İstanbul kalesi üzrine varmaya yol vermiyecek padişaha eyitdiler kim işbu gemiler İstanbul'la Galata ma beynine girmiyecek bu kaleye âsanhkla zafer bulunmaz denilmeğin hatır-ı şerifleri perişan olup ve ol gice ta subha değin hab-ı gaflete varmayup tefek kür bahrına müstağrak iken kendü fikir ve re'y-i münirleriile alessseher.... gelüp ve asker halkına kele-i İstanbul'a yürüyüş emridüp asakir-i gaziyan dahi İstanbul hisarına yürüyüp yer yerin toplar atdmaya başladuğunda" padişahın fen adamlarından mürekkep bir meclis topladığı ve gemilerin karadan yürütülmesi işinin müzakere edildiği yazılmaktadır. Bk. 1099 nu maralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 63.
Mirmiroğlu, s. 72. Karadan yürütülen gemilerin hangi yolu takib ettikleri ve hangi limandan hareket ettikleri kati olarak büinmemektedir. Bununla beraber, Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi Coğrafya Profesörü sayın Danyal Bediz'de, 22 Nisan 1952 tarihinde Dil-Tarih ve Coğrafya Fakül tesinde verdiği konferansta, gemilerin eski Tophane limanına dökülen Kara baş deresi mansabmdan yukarı doğru çekilerek Kasımpaşa'ya indirildiğini Tarihî ve Coğrafi delilleri dikkate almak ve eski ölçüleri araziye tatbik etmek suretiyle izah etmiştir. "Sultan Mehmet Gazi dörtyüz pare gemi donatub derya tarafın dan yetmiş pare gemi Galata üstünden yelken açub kurudan çekdirüb Haz ret! Eyyüb civarında olan deryaya götürüb üzerinde köprü yapdub..." (Bk. Nişancı tarihi, vrk. 67), "Sonra Galata'mn üstü yanında bir dağ gibi depeden elli altmış pare gemileri kara yelkenler açub âdemler çeküb yürüyüb aşırdılar" (Bk. Muhyiddin Çelebi, Tarih-i Âl-i Osman, s. 115.) "Galata'da kafasmda vaki olan püşteden.... yürüdüb deryaya indirdiler." (Bk. Cafer Çelebi, s. 15). " "İlm-i cer-âl eşkal mahhlerinin hayret - efza tedbirleriyle bahirden Tjerre keştiler çeküb îdhan ile terbiye olunmuş eşcar tâ'biye edüb zemin-i huşk iizre neşib ve firazede nice kûh-şiken keştiler çeküb deryaya saldılar ve ol
68
69
7 0
7 1
6 9
7 0
7 1
72
72
7 3
7 4
73
7 3
7 4
75
İSTANBUL'UN FETHİ
FATİH SULTAN MEHMET
76
kızakla yürütüldüğünü tamamiyle reddetmekte ve g e m i l e r k t Okmeydamnda yapdarak denize indirildiğim i d d i a etmektedir ler. Müneccimbaşı kızak meselesini reddetmekle beraber kızakla gemilerin nasıl yürütüldüğü hakkında da ayrıca izahat vermektedir. Daha sonra b u hususta kitap yazan T ü r k müellifleri gemilerin kızaklar vasıtasiyle sevkedildiğine k a n i b u lunuyorlar. Bundan başka b i r kısım kaynaklar h e m kızak kullanıldığını h e m de rüzgârdan faydalamldığım yazmaktadır l a r . H a l b u k i bunlardan tamamiyle farklı olarak b u gemi lerin tekerlekler üzerinde yürütüldüğünü söyleyenler de mev cuttur. Meselâ Silküi-leal-i âl-i Osman v r k . 196 da: " k a r a d a n dahi yetmişidi yetmiş denlû keştîler-tekerler üzre i m r a r eyledi gerdun-i keşanani" denilmektedir. Cami'ü-t-tevarih'te ' p a d i şah-ı süleyman-taht Galata ardından berden sefayin yürüt mesin ve oluk misal korkuluklar ile olukların içinden bahre konulmasın emretti ve andan emr-i padişahı ile leb-i deryada. Beşiktaş dedikleri yerden Galata ardından Kasımpaşa i m a r e t i olduğu yerde zemine çöp ve haşeb bastolunub oluk misal i k i canibi korkuluklar ile tertib olundu ve sefayin ve merakibe tekerlekler peyda olunub ve yelken açılıb Beşiktaş'tan K a s ı m paşa canibine varınca sefayini o l tertib olunan oluk içinden 76
7 7
78
79
rî
gemiler üzre köprü bağlayub metrisler vazedüb dilirane cenk ve İstanbul gibi hisar-ı vesii çeşm-i kûrffara tenk ittiler." (Bkr~Sadü'ddin, s. 424) Tarih-i Şâhi ve Müneccimbaşı tarihlerinde de böyle kabul edilmektedir. Bk.Tarih-i Şâhi, vrk. 423. Müneccimbaşı Tarihi, vrk. 5 1 . Müneccimbaşı tarihi, vrk. 5 1 . "Boğazkesen kalesinden karadan çeküb Kasımpaşa deresinden deryaya iliştirdiler, 'büyük yağlı kızaklar peyda idüb birini geminin altına korlar ve suhulet ile sefineyi 'anın üstüne çekerlerdi. Dahi ileru bir gayri kı zak koyub yine çeker ve geruda boş kalan Kızağı yine ileru kayub çeker lerdi" Bk. Müneccimbeşı tarihi, vrk. 5 1 . A. Muhtar, s. 163. İ.H. Uzunçarşılı, I, s. 236. "Hüdavendigâr hazretleri kendüler bizzat nedenlû neccar taifesi ve hendese Umin bilür kimesneler varsa cemeddirüb ve bir nice pare ge mileri deryadan karaya çekdirüb ve alüarma felenkler ittirüb ve rüzgâr dahi müsait olmağın gemilerin yelkenlerin dahi açdırup Galata kalesinin üstü yanından bağlar içinden bir nice bin asker ile çekdirüb Bar-i taalârun inayeti ile yelkenli gemiler derya' yüzünden yürür gibi karadan yürüdüb Ebi Eyyub-i Esnarî tarafmdan yana olan İstanbul'un karşısında indirüb deryaya saldılar."Bk. ıogg numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 63. 76
77
78
79
77
•yürütüb bahre k o d u l a r " deniliyor. Âli ise gemilerin "yetmiş paresini k u r u yerden araba g i b i tekerlekler üstüne alub bahu sus muvafık rüzgâr ile yelkenlerin açturub k u r u d a n " gemüerin yürütüldüğünü söylemektedir. 80
81
Görülüyor k i b u eserlerde artık b i r kızak bahis konusu -değildir. Camiü't-tevarih'e göre gemiler tekerlekler üzerinde ve oluk biçiminde yapdmış olan b i r yoldan çekilmiş ve götü rülmüştür. Âli de araba g i b i tekerlekli vasıtalardan bahsetmek tedir. B u kaynakların çok enteresan olan b u satarlarım kaydet tikten sonra üzerinde önemle durulması lâzımgelen ve şimdiye kadar okuduğum eserlerin hiçbirinde görmediğim başka b i r kaydı da ehemmiyetle dikkatinize arzediyorum. F a t i h Sultan M e h m e t gemilerini b i r denizden ötekine karadan arabalarla nakletmiştir. Umdetü'l-Ahbar'da b u husus hakkında "Ebü'l-feth tertibeylediği dörtyüz adet sefinelerin yetmiş adedim arabalara t a h m i l ve ekserim deryadan tesyir eddirüb adetten hariç ve m e r a t i b - i beşaret-i hadis-i nebeviye âriç olduğu halde sefineler arabalara yüklenüb ve yelkenler açtirub ve devvab ile çektirüb E b u Eyyub-i Ensarî merkadi mâverâsmdan dolaştırarak Kasımpaşa dedikleri mahallin civarından ol sefineleri deryaya indirdiler" denilmektedir. 82
Son olarak kaydettiğimiz b u üç kaynak, gemilerin nak linde tekerlekten faydalamldığım açıkça gösteriyor. Hele U m detü'l-Ahbarin verdiği haber büsbütün yeni olduğundan bir denbire insana pek yabancı geliyorsa da düşünüldüğü vakit b u n u n , gemileri kızak vasıtası ile çekip götürmekten daha güç olmıyacağı k a b u l olunabilir. Hele geçirilen gemilerin küçük çapta olduklarım bildikten soma arabalarla veya arabaya benzeyen tekerlekli vasıtalarla bunların görütülebileceği hiç te redde dilemez. B u kaynakların verdiği malûmata b i r an doğru k a b u l edersek o takdirde birçok mühim ve müphem noktalan çöz müş olacağız. Meselâ b i r gecede 67 geminin sevkedilme güç lüğü ortadan kalkacak, M a r m a r a ile Haliç arasında yapılmış -olduğu k a b u l edilen ve üstü taş veya tahta ile örtülmüş olan
8 0 8 1 8 2
Zaim Mir Mehmet Kâtip, Gamiü't-tevarih, vrk. Âli, V, vrk. 97. Abdü'l-Gaffar Kirimi, vrk. 207.
236-237.
78
yola — k i b u y o l u n okadar kısa b i r zamanda yapılması m ü m kün d e ğ ü d i r — lüzum kalmıyacak, belki güzergâha tekerlek lerin toprağa batmaması için kalaslar serilecektir. Filhakika. arabalarla nakil yapıldığım k a b u l ettiğimiz takdirde toprağın h a f i f surette tesviye edilmesi ve tekerleklerin geçeceği yerlere: kalaslar konması kâfi gelecektir. Böyle olunca da i k i günden daha az b i r zaman içinde b u y o l u n nasıl olup ta yapıldığım izah etmek imkân içine girecektir. Gerçi mandalara ve öküz lere çektirilmiş olan b u arabaların mukavemet dereceleri, t e kerleklerinin b u kadar ağırlığa tahammül edebilmeleri, g e m i lerin boyları dikkate alındığı takdirde yine b u arabaların ne büyüklükte olması lâzımgeleceği elbette insanı düşündüren keyfiyetierdendir. Ancak yukarıda da söylediğimiz g i b i kızak larla yapılacak olan b i r nakliyattaki güçlüklerle kıyasladığımız vakit b u n u n daha kolay tatbik edilebileceği aşikârdır. G e m i lerin muhakkak b u şekilde sevkedilmiş olduğu söylenemez. Fa kat kızaklarla yürütüldükleri de k a t i değildir. Çünkü en eski şark kaynaklarında (Dursun Bey, Aşık Paşa-zâde, İdris-i Bitlisi gibi) gemilerin ne kızakla ne de tekerlekli vasıtalarla naklettik lerine dair b i r kayıt vardır. Ducas'a göre de G a l a t a ' m n arka sındaki ormanlıktan geçen yol mümkün mertebe düzeltilmiş ve gemiler buradan çeMlmiştir. Y a n i b i r kızak veya tekerlekten, bahsedilmemektedir. Fakat buna karşılık Phrantzes G a l a t a ' m n arka tarafındaki tepeden limana b i r y o l açddığım, yola. boydanboya tahtalar ve odunlar konulduğunu, bunların öküz ve koç yağı ile yağlandığım, türlü türlü makineler ve aletler yapılarak gemilerin tepeden kolaylıkla limana indirüdiğini. söylemektedir. 83
84
Türk
gemfle-
düvesinden sonra
impara-
İSTANBUL'UN FETHİ
FATİH SULTAN MEHMET
Hulâsa yukarıda söylediğim g i b i b i r gece içinde yetmişeyakın geminin b i r denizden ötekine geçirildiği muhakkaktır.. Fakat nasd sevkedildiğini bugünkü eserlere dayanarak izali. etmek mümkün değildir. ]şj suretle olursa olsun yetmişe yakın T ü r k gemisinin Haliç'te görülmesi Bizanshlarm ümitsizliğini büsbütün artırdı. Şimdi onlar kara cihetim müdafaa eden kuvvetierinden bire
kısmım da buraya tahsis etmek lüzumu ile karşı karşıya idiler. H a l b u k i şu anda İmparator üç mühim meseleyi hallet mek mecburiyetinde i d i . B u n l a r d a n birincisi Bizanslılarla onlara yardıma gelen yabancı kuvvetier arasındaki b i r anlaşmazlıktı. Filhakika Haliç surları müdafaa edilmek bahis konusu olunca Edirnekapı cenubundaki surların mü dafaası doğrudan doğruya yabancdara terk o l u n d u . Hal b u k i Bizanshlarca kalenin b u r a d a n zaptedilebileceği kanaati ileri sürülüyor ve b u itibarla da b u noktamn onlara teslim edilmesi m a h z u r l u telâkki e d i l i y o r d u . Hattâ daha ileriye gidilerek yabancılara i t i m a t olunamıyacağı, hiç olmazsa bu bölgede komutanların kendilerinden olması lâzım geleceği i d d i a e d i l i y o r d u . B u şekildeki hareket ise yabancı ların müteessir olmalarına, hattâ b u bölgenin müdafaası ken dilerine bırakılmadığı takdirde çekilip gideceklerim söyleme lerine sebep o l d u . B u d u r u m karşısında yabancıların istek leri yerine g e t i r i l d i . B u mesele imparatoru cidden müşkül d u r u m a sokmuştu. Öte taraftan hıristiyanlar arasındaki b u anlaşmazlık T ü r k ordugâhında duyulmuş ve çok i y i tesir • bırakmıştı. 8 5
86
87
8 8
89
90
İmparatorun zihnini işgal eden ikinci mesele Osmanlılara b i r defa daha müracaat ederek onları barışa i k n a etmek me selesi i d i . Çünkü artık İstanbul'un kurtulacağı düşünülemezdi. K a r a d a n ve denizden şiddetie sıkıştrnlan b u şehrin düşmesi mukadderdi. B u itibarla i m p a r a t o r en ağır şardan bile k a b u l etmek suretiyle Ordmanhlara müracaatı zaruri addediyordu. Hakikaten böyle b i r müracaat yapdmış, ancak Osmanhlar b u n u k a b u l etmemişlerdir. N i h a y e t en mühim ve sonuncu mesele Halic'e girmiş olan T ü r k gemilerini ve Haliç'te k u r u l muş olan köprüyü yakmak ve t a h r i p etmekti. B u n u n için Sen 91
İdris-i Bitlisi, vrk. 73. Kemal Paşa-zâde, vrk. 27. * İdris-i Bitlisi, vrk. 73. Kemal Paşa-zâde, Tarih-i Feth-i Kostantiniyye, vrk. 212. Abdü'l-Gaffar Krimî, vrk. 207. Dursun Bey, s. 4 8 . Kemal Paşa-zâde, vrk. 27. Kemal Paşa-zâde, vrk. 27. îdris-i Bitlisi, vrk. 73. Schlumberger, s. 162. 8 5 88
87 88
8 9
8 3 8 4
Ducas, s. 175. Phrantzes, s. 159.
79
90
9 1
t o r u n karşılaş tığı ve
güçlükler bu
arada
sulh
için y a p
tığı
teşebbüs.
Halice
indiril
miş o l a n T ü r k gemilerini y a k ma
teşebbüsü.
FATİH SULTAN MEHMET
8o
İSTANBUL'UN FETHİ
M a r i kilisesinde toplanan O n i k i l e r Meclisi T ü r k gemüerinin yakılması için b i r karara v a r d ı . B u işi Jakomo K u k o adlı b i r V e n e d i k ' l i üzerine alıyordu. N i s a n i n 24 üncü günü yapılması kararlaştinlan b u iş Galata Cirnvizlerirıin teklifi -ile dört gün daha tehir olunmuş ve b u müddet zarfında hazırlanan baskın padişah tarafından haber ahnmıştır. Buna göre güvenlik tedbirlerini alan F a t i h Sultan M a h m e t ayın 28 inde yapdan b u baskının başarısızlıkla sona ermesini sağlamıştır. Suikasta hazırhyan Jakomo K u k o cezasım gemisiyle, mürettebatamn ve kendisinin hayati ile ödedi. Çünkü atilan T ü r k toplarının gül leleri hedeflerine isabet etmişti. Boğulanların sayısı yüzelli kişi kadardı. 92
93
9 4
împerator V e nedik
filosunu
aramaya adam gönderiyor.
Muharebe b u şardar altında devam ettiği sıralarda'Bizans imperatoru ümitsizlik içinde b i r meclis ' tophyarak Venedik filosunun henüz gelmediğinden bahsetmiş ve b u f i l o y u aramak üzere süratli b i r geminin yola çıkarılmasını istemişti. Çünkü Bizanslıların daha önce Venedik Balyos'u ile akdetmiş oldukları b i r mukaveleleri vardı. Buna göre A d a l a r denizindeki Venedik donanması Bizans'ı müdafaa etmeyi üzerine almıştı . Meclis i m p a r a t o r u n f i k r i n i kabul ederek b u f i l o y u aramaya karar verdi; b i r gemi Osmanlılara görünmeden Çanakkale Boğazım aşarak, Venedik filosunu aramak üzere, A d a l a r Denizine çıkmaya m u vaffak oldu. 95
96
9 7
B i z a n s ' t a ümit sizlik kın
ve hal birtakım
tabiî hâdiseleri J e n a y a yorması. Giniviz ve V e nedikliler sındaki mazlık.
ara
anlaş
Ümitsizlik Bizans'ta umumî b i r h a l almıştı; halk büyük b i r şaşkınlık içinde i d i . H e r tabiî hâdiseden fevkalâdelikler çıkaran ve bunları daha ziyade kendi aleyhlerine y o r a n b u insanlar, kuşatmamn son günlerinde meydana gelen birtakım olayların tesiri altında büsbütün ezüdiler ve maneviyat lannı kaybettiler. Gerçek şehrin kurtulması için k a d m ve erkeklerden mürekkep b i r alayın sokaklarda dolaşıp A l l a h ' a yalvardıkları b i r sırada ellerinde taşıdıkları M e r y e m A n a ' m n resmi, yüzüstü yere düşmüştü. O r a d a bulunanlar 9 2 9 3 94 95 96 07
Schlumberger, s. 167. Aynı eser, s. 171. Ducas, s. 180. Schlumberger, s. 182. Aynı eser, s. 182. Aynı eser, s. 182.
81
pek-çok uğraştıkları halde birtürlü b u resmi kaldırmaya muvaf fak olamaddar. O n l a r a göre b u b i r kötülüğün olacağına delâlet ediyordu. Bundan başka aynı alay birdenbire müthiş b i r yağmur ve doluya t u t u l d u . H e r tarafı sular bastı; yürüme imkânı kalmadığı g i b i yerinde d u r m a k dahi zorlaştı. Seller her an b i r inşam sürükleyip götürecek kadar coşkun b i r h a l aldı. Şimdiye kadar görülmemiş olan böyle b i r yağmur ve dolu u m u m î felâketin "suret-i cereyanına nümûne i d i " . B u hâdise yine onlarca bütün memleketi silip süpürüp götürecek b i r fe lâketin işareti gibi k a b u l olundu. Hele şehrin k a i m b i r sis tabakası ile b i r gün sabahtan akşama kadar örtülü kahşı Bizans lıları büsbütün k o r k u t t u . Çünkü " b u da mutiak Genab-ı R a b b m şehirden mufarakat ve azimet ettiğini veya b u r a m n taraf-ı Bâri'den külliyen terkolunduğunu ve R a b b m b u şehre arka çevirdiğini î m a " ediyordu. Diğer taraftan Bizans'a yardı m a gelmiş olan Venediklilerle Cinivizler arasında büyük b i r anlaşmazlık vardı. Esasen birbirlerine rakip olan b u i k i millet b i r b i r l e r i n i Bizans'ı sadıkane müdafaa etmemekle, korkaklıkla ve i l k fırsatta gemüerine binerek kaçacaklarım ileri sürmekle i t h a m ettiler. Mesele gittikçe büyüdü ve nihayet aynı ga yeye hizmet etmek üzere Bizans'a gelmiş olan b u insanlar, esas gayelerini unutarak, birbirleriyle sokaklarda vuruştular. Çok müşkül b i r d u r u m d a kalan imparator, büyük b i r haricî felâketin karşısında bulundukları b i r sırada, b u anlaşmazlığa son vermelerim kendilerinden A l l a h adına rica etti. Bunun üzerine onlar da müştereken Bizans'ı müdafaaya tekrar karar verdiler. 9 8
9 9
1 0 0
1 0 1
1 0 2
1 0 3
M a y i s i n 23 ünde Venedik donanmasım aramak üzere ha reket eden Bizans gemisi b u donanmayı bulmaya muvaffak olamıyarak geri dönmüştü. Bizanshlar ufukta b u gemiyi gör dükleri vakit ne kadar çok sevinmişlerse gemicilerin verdiği haberden de o derece yeise düşmüşlerdi. 1 0 4
08 99 1 0 0 1 0 1 1 0 2
Kritovulos, s. 67. Aynı eser, s. 69. Aynı eser, s. 6 9 . Schlumberger, S. 69. Phrantzes, s. 164.
1 0 3
Shlumberger, s. 187-188.
1 0 4
Ayni eser, s. 209. F. 6
FATİH SULTAN MEHMET
82 Bizans'a
gön-
dçtr ™
İSTANBUL'UN FETHİ
T ü r k gemüerinin Haliç'e girmesi ve Haliç üzerinde y a -
P ^ °l köprünün inşasımn bitmesiyle birlikte Bizans için kurtuluş ümidi de kalmamıştı. N i t e k i m b u n d a n soma m u y^tTredde«iier harebeler daha şiddetle devam etmiş, atılan güderler surlarda G i u s t i n i a n i ile birtakım gedikler açmış ve artık b u gedikler Bizanshlar t a r a s^daidkavgT findan kolayca t a m i r edüememiye başlanmıştı. Ö t e taraftan Bizanslılarla yabancdar arasında anlaşmazlık b u l u n d u ğ u n u ve i h t i m a l Venedik-Ciniviz rekabetim de haber almış olan padişah umumî b i r hücuma hazırlanmakta i d i . Ancak türlü kaynaklardan çıkan ve birbirine uymıyan birtakım haberler padişahı i h t i m a l b u hücum e m r i n i vermekten biraz alıkoydu. Çünkü papadan, M a c a r l a r d a n ve A v r u p a ' d a n Bizans'a yardım gelmekte olduğu şayiaları ortaya çıkmış b u l u n u y o r d u . Bü tün bunları dikkate aldığım ve fakat İstanbul'un alınmasın dan vazgeçmeyi asla düşünmediğim t a h m i n ettiğimiz F a t i h Sultan M e h m e t son olarak Bizans'a b i r elçi daha göndermeye karar verdi. Padişah b u suretle h e m şeriat hükümlerim yerine getiriyor hem de Bizans'ın daha u z u n müddet müdafaaya devam edip edemiyeceğini anlamak i s t i y o r d u . B u vazife İsfendiyaroğlu'na tevdi edildi. Ancak İsfendiyaroğlu padişahın elçisi sıfatiyle değil Rumların felâketiyle meşgul b i r insan sıfatiyle imparatora g i d i y o r d u . Çünkü İsfendiyarzâde i m p a r a t o r u n dostu i d i . Mayıs'm 23 ünde ordugâhtan ayrılıp Bisanz'a d a h i l o l a n İsfendiyaroğlu Bizans i m p a r a t o r u tarafından merasimle k a b u l edilmişti. Elçi huzura girdiği vakit Bizans'ın bütün d e r i gelen leri de orada i d i l e r . Elçi söze başhyarak " S u l t a n M e h m e t b i r hücum-i umumînin intaç edeceği felâket ve dehşetlerden içtinab etmek için, imparatora şehri sağ ve salim terketmek ve bütün hazaini ile istediği yere çekilmek hürriyetim" tanı yacak, İstanbul ahalisinden isteyenler de herşeylerini alıp S
Bizanshiar
Turk
l ı m a
t a
a n
ya-
105,
83
gidebilecek, kalmak isteyenlerin de m a l ve mülkleri kefalet altında olacaktır; aynı zamanda imparatora M o r a Despotiuğu verilecektir d e d i . Ayrıca İsfendiyaroğlu b u şardarm k a b u l edilmesini b i r dost sıfatiyle imparatordan rica e t t i . Bunun üzerine toplanan b i r harp meclisi b u teklifleri münakaşa etmiş ve sonunda da reddetmişti. H a l b u k i b u d u r u m karşısında Bizans'ın yaşayabüeceğine i h t i m a l verilemezdi. Belki b u n u imparator da böyle k a b u l ediyordu ve belki de şehri birtakım müsait şartlarla teslim edecekti. Ancak Galata Cinivizleri şehrin verilmesine razı olmaddar ve şehrin sukut etmiyeceğini ileri sürdüler. Şu m a n z u m parça b u n u çok güzel ifade ettiğin den onu aynen o h y o r u m : 1 1 2
1 1 3
114
106
" T e k ü r ile veziri vermek üzreyken Stanbul'u Galat kâfirleri tağlit idüp tekfûr-i tersayi D e d i siz verseniz dahi bizimçün vermek olmazdı Galata kalesin îslâmiyane terkedüp cam B i z i m ruhbanımız ehl-i nücum olmakla derlerdi Bu hısnın fethine yoktur b u y d da vech-i i m k â n ı "
1 1 5
107
1 0 8
1 0 9
110
1 1 1
Filhakika Galata Cinivizleri şehrin düşeceğine i h t i m a l vermiyorlardı Çünkü onlar İstanbul'un alındığım duyduk ları vakit dahi hayret etmekten kendilerini alamamışlardı. 116
117
T ü r k elçisinin gelişinden b i r gün soma y a n i 24 mayıs'ta Bizans'ta, Türklerin 29 Mayısta karadan ve denizden hücum edecekleri şayiası meydana ç ı k t ı . B u n u n üzerine İstanbul'da müdafaa için daha sıkı ve şiddetli tedbirler alındı. B u arada Giustiniani ile Notaras arasında, isteriden topların verilmemesi yüzünden, anlaşmazlıklar çıktı. İki k o m u t a n birbirlerine söğüp sayddar. İmparatorun müdahalesi aralarındaki anlaşmazlığın 118
Sehlum berger, s. 238. Aynı eser, s. 238. Hammer, I I , s. 290. Hasip, vkr. 189. Müminzâde Hasip'in bu sözlerini doğru kabul etmek lâzımdır. Çünkü Fatih İstanbul'a girdiği vakit Notaras'a niçin şehri teslim etmediklerini sormuş o da buna Venediklilerle Galata Cinivizlerinin razı olmadığım söylemişti. Bk. Phrantzes, s. 188. Ducas, s. 172. Hammer, I I , S. 283. Phrantzes, s. 166. 1 1 2
1 1 3
105 idris-i Biüisî, vrk. 73. Abdü'l-Gaffar Kurimî, vrk. din, s. 424. î. Hâmi Danişment, I, s. 249. Hammer, I I , s. 290. 103 Aynı eser, s. 2go. Schlumberger, s. 238. Hammer, I I , s. 290. Schlumberger, s. 238. 106 1 0 7
1 0 9 n o
1 1 1
207. Sadüd-
1 1 4
1 1 5
1 1 6 1 1 7
u s
halline ve vazifelerine eskisi gibi gayretle devam etmelerine sebep o l d u . İsfendiyaroğlu'nun yaptığı b u son teşebbüsten sonra kattiyen anlaşılmıştı k i İstanbul sonuna kadar kendini müdafaa edecekti. Buna göre ya harbe devam ederek o n u zorla ele geçir mek veya Bizans'ın vergi verme ve tâbiiyet tekliflerim k a b u l ederek kuşatmayı çözmek lâzım geliyordu. Esasen, ötedenberi m u harebeye taraftar olmıyan b i r zümre kuşatmamn çözülmesini durmadan propaganda etmekte i d i . Bilhassa M a y i s i n 26 sında T ü r k ordugâhına gelmiş olan b i r M a c a r elçi heyeti muhare beye taraftar olmıyanları büsbütün cesaretiendirdi. M a c a r elçi heyeti M a c a r kiralı Ladislas V . i n devlet işlerini ele aldığım ve İstanbul'un kuşatılmasından vezgeçümesini, aksi takdirde Bizans'ı müdafaa etmek üzere Macarların silâha sarılacağım, yine b u iş için b i r d o n a n m a m n da gelmekte olduğunu b i l d i r mişti. Aldığı karışık haberler, Bizans i m p a r a t o r u n u n yapı l a n teslim tekliflerini redddetmesi, nihayet M a c a r elçilerinin şu son tebligatı padişahı M a y i s i n 26 veya 27 sinde büyük b i r harb meclisi toplamaya şevketti. B u mecliste, birbirine zıt i k i f i k i r ortaya atılmıştı. Bunlardan birisi " m a h i r , faal fakat katiyyen sahte b i r şahsiyet olan ve hünkârdan soma b i r i n c i mevkii işgal eden Sadrazam H a l i l Paşa'mn" f i k r i i d i . Ötedenberi İstanbul'un kuşatılmasına muarız olan i h t i y a r vezir b u mec liste kuşatmamn kaldırılmasını açıkça beyan etti. O n a göre İstanbul kuvvetli b i r surette müdafaa edilmektedir. Şehir alın sa bile garp hükümdar ve milletleri b u n u k a b u l etmiyerek harekete geçeceklerdir k i bunların başında da M a c a r l a r l a V e nedikhier vardır. B u i t i b a r l a kuşatmayı hemen çözerek İstan b u l önlerinden çekümek l â z ı m d ı r . 1 1 9
Y e n i bir M a c a r tehdidi v e b u n u n üzerine t o p lanan
mecliste
harbe
taraftar
olanlarla olma yanlar
arasın
daki
şiddetli
münakaşa.
1 2 0
1 2 1
122
İkinci f i k r i n sahibi de Zağanos Paşa i d i . Esasen Sadra z a m H a l d Paşa'ya ve hıristiyanlara düşman olan Zağanos Paşa, garptan b i r tehlikenin geleceğine inanmadığım, hıristi¬ y a n hükümdarlar arasında anlaşmazlıklar bulunduğunu, Bü yük İskender'in daha çok küçük b i r o r d u i l e bütün Asya'yı
zaptettiğim, İtalya hükümetlerinin asla b i r f i l o gonderemiyeceMerini, gönderseler bile bunların karşısına kuvvetier çıkarrılmak mümkün olduğunu, o n u n için bombardımana devam eddmesini, pek ateşli b i r dille s a v u n d u . B u f i k r i müdafaa edenler arasında Akşemsüddin ve M o l l a Güranî gibi büyük şahsiyetlerle birçok k o m u t a n da vardı. Sonunda bunların f i k r i galip geldiğinden k a t i olarak harbe devam edilmeye karar verildi. B u n u n üzerine padişahın emri üe askerler arasında dolaşan zağanos Paşa onların da harbe taraftar olduklarını gördü ve padişaha b i l d i r d i . 123
1 2 4
Osmanlılarla b i r anlaşmaları bulunmalarına ı
1 2 0 1 2 1 1 2 2
Phrantzes, s. 167. Schlumberger, s. 236. Aynı eser, s. 236. Aynı eser, s. 241.
i
l
-
r-\
rağmen İss-v
•
-
•
t a n b u l muhasarasının devamı müddetmce Galata Cımvızlen Bizans'a pek çok yardım etmişler, hattâ Giustiniani'nin bayr
y
1
'
'
G a l a t a
C i n i
'
vizlerine yapıi a n son ihtard a n s o n r a pa
dişahm
"
topla-
rağı alünda fedakârca savaşmışlardır. Bundan başka' Türk- dığı büyük meç lerin yamna ticaret için gidip gelen b u insanlar pek faydalı &birtakım malûmatı Bizanslılara götürmekte tereddüt etmemiş- ı . ler yani mükemmel b i r casusluk şebekesi kurmuşlardır. Pa dişah onların hareketierini sezmekle beraber ses çıkarmadı. Çünkü o, "ejderi ezinceye kadar yılanı u y k u halinde b u l u n durayım ve sonra yılanın kafasına indireceğim h a f i f darbe de onu da gebertirim d i y o r d u " . Bununla beraber padişah son olarak "Beyoğlu Giniviz cemaati rüesasmı dâvet etti ve onlara hiçbir bahane ile R u m l a r a muavenette bulunmamalarım b i r kere daha kemali şiddetle ihtar e t t i " . Yine aynı günde padişah büyük ve küçük komutanların hazır bulunduğu büyük b i r meclis tophyarak meşhur söylevini verdi. B u söylevinde padişah komutanlarım ve askerlerini met hettikten sonra İstanbul hakkında u z u n uzadıya bilgi vermiş, surların artık b i r umumî hücuma dayanamıyacağım ve B i zans'ı müdafaa edenlerin t a k a t i a r m m tükendiğini, söyledik1 2 5
Uste
er
1 2 6
1 2 7
1 2 8
1 2 9
1 2 3 1 2 4 1 2 5 1 2 6
U 9
85
İSTANBUL'UN FETHİ
FATİH SULTAN MEHMET
84
1 2 7 1 2 8 1 2 9
Phrantzes, s. 170. Aynı eser, s. 171. Ducas, s. 172, 178. Schlumberger, s. 227. Ducas, s. 173. Schlumberger, s. 248. Bu uzun söylev bütün teferruatı ile Kritovulos'ta vardır. Bk.
Kritovulos, s. 71-76.
verdi
İSTANBUL'UN FETHİ
FATİH SULTAN MEHMET
86
ten sonra "şimdi size emirlerim şudur: herkes kendi alay ve çadırlarına giderek t a a m ve istirahat itsün. M a d u n u n u z d a b u lunanlara tembihatımı tebliğ eyHyiniz. Y a r ı n allessabah kal karak herkes kendi mevkiinde m u n t a z a m tertib-i sufuf itsün ve şu tertibimiz ağyare asla tereşşuh itmesün" demişti ° . Bundan soma padişah komutanlara yapacakları iş hakkında teker teker talimat v e r d i : D o n a n m a k o m u t a m H a m z a Bey gemi leriyle surların karşısında dolaşacak, bazdarma b i r ok men z i l i yaklaşarak şiddetie ateş açacak, bazılarına da yanaşarak merdivenler vasıtasiyle üzerlerine çıkmaya çalışacaktı. Zağanos Paşa Haliç üzerindeki köprüden geçerek Haliç surlarım zorluyacak, Karacabey askerleriyle hendeği geçerek surların yıkddığı noktadan hücuma geçecek; îshak ve M a h m u t Paşaların maiyetindeki kuvvetier surların üzerine tırmanacaklardı; V e zir-i âzam H a l i l Paşa ile Sanınca Paşa da padişahın i k i kana dında bulunacaklardı. B u n l a n n vazifesi, padişah surların yıkık noktasına hücum ettiği vakit, karşılarında b u l u n a n kuvvetieri başka tarafa bırakmamaktı. Padişah b u söylevi verdikten sonra istirahate çekildi. K o m u t a n l a r b k l i k l e r i n e padişalun emirlerini ve vaitlerini tebliğ ettiler "münâdiler orduy-i hümâyunda nidâ k d d d a r k i herkim mukaddem gedüğe çıksa eğer d i r l i k tasarruf itmemüş kimse ise âli himmetler olup ziyade cihet ola ve eğer d i r l i k yiyanlerden (yiyenlerden) ise, t i m a r eri ise büyük sübaşı ola, sübaşı ise sancak beyi ola, sancakbeyi ise beylerbeyi ola. Eline hükm-işerif dahi sadaka oluna t a neslü münkariz oluncaya değin evlâdu ekyadı devlet-i âli Osmanî de, k i t a kıyamet bâkî ve pâyende olsun, herzaman da m e r i ve muhterem o l a " diye ordugâhta bağınp dolaştılar. Ertesi gün T ü r k ordusu istirahat etti; temiz1 3
1 3 1
Kuşatmanın s o n ^rdu^vebü-
yük M u m D o -
1 3 2
1 3 3
l i k yaptı ve birbirleriyle helallaşarak büyük b i r hücum için gerekli surette h a z ı r l a n d u . Sükûnetie geçen b u i k i g ü n B i zans'ta hayretle karşdandı. B i r kısım Bizanslılar düşmamn k u şatmayı bırakarak çeküeceğini düşünüyor, diğer b i r kısmı da "bunun büyük b i r hücum için yapılan hazırlıktan deriye geldi ğini söylüyordu. Ancak 28 Mayıs Pazartesi gününün akşamı "başlar başlamaz Bizanshlar b u sükûnetin ne ifade ettiğini katî olarak anlamışlardı. Çünkü o gece bütün T ü r k ordugâhında — G a l a t a sırtiannda bulunanlar d a h i l — büyük b i r m u m do nanması yapdmış yani fenerler, kandiller ve m u m l a r yakı l a r a k her taraf ışığa boğulmuş ve İstanbul âdeta ışıktan b i r çenber içine alınmıştı. B u ışık çenberinin kenarlarından k o p u p gelen ve binlerce insamn ağzından fırlayan tekbir ses leri dalga 'dalga Bizans surlanna çarparak oradan Bizanslılann kulaklarına kadar vasd o l u y o r d u . 134
135
1 3 6
137
Kuşatmanın b u son gününde yani 28 Mayıs'ta kadın ve .
Kritovulos, s. 75. Halbuki Phrantzes, ayın 27 nci günü bütün konuşulanların Bizansta öğrenilenini yazıyor. Çünkü Halil Paşa konuşu lanları imparatora yetiştirmiş, müteyakkız olmasını ve korkmamasını bil dirmişti. Bk. Phrantzes, s. 171. 1 3 1
Kritovulos, s. 75-76.
Cafer Çelebi, s. 17. 133 B toplantının ve padişahın emhlerinin orduya ilâm Mahrusa-i İstanbul Fetihnâmesinden, 27 Mayısta olduğu anlaşılmaktadır. Bk. Cafer Çelebi, S. 17. 1 3 2
u
„
-erkekten müteşekkü ve her sınıfa mensup b i r msan yığını ellerinde mukaddes tasvirler olduğu halde sokaklarda dolaştılar, feryat ettiler ve A l l a h ' t a n b u güzel şehrin Türklerin eline geç memesi için niyazda b u l u n d u l a r . B u suretle katî olarak yak laşmış olan tehlikenin önüne geçebüeceklerine inanddar. B u , •onlara büyük b i r cesaret ve i t i m a t v e r i y o r d u . Yine aynı günde i m p a r a t o r da b i r söylev vererek ümitsizlik içinde b u l u n a n b u şehrin halkım düşmanlara karşı mukavemete son defa teşvik e t t i . Aynı günün akşamında Ayasofya'da bütün dinî ihtilâflar unutularak Bizans'ın her çeşit ahalisi b i r araya top landı ve hep" birlikte b i r ayin icra e t t i l e r . Bundan sonra herkes surlardaki yerine döndü. B u dinî merasimden soma sarayına dönen imparator saraydakilerle vedalaştiktan soma 138
139
140
Cafer Çelebi, s. 17. Kritovulos, s. 77. Cafer Çelebi, s. 18. Kemal Paşa-zâde, vrk. 29. Bazı kitaplar birgün önce büyük bir hücumun yapıldığını ve son gece de mum ışıklan altmda savaşın devam ettiğini ve bu surede Bizanslı ların tahrip edilmiş olan surları tamir etmeye imkân bulamadıklarım yazı yorlar. Bk. Tarih-i Şâhi, vrk. 424 Sadüddin, s. 424. Schlumberger, s. 257. Aynı eser, s. 258. Aynı eser, s. 262. 1 3 4
1 3 0
87
1 3 5
1 3 6
1 3 7
1 3 8
1 3 9
1 4 0
gOnü z a
ve
nsiuar.
í FATÎH SULTAN MEHMET
88
İSTANBUL'UN FETHİ
sur boyunca müdafaaya hazırlanmış olanların cesaretierini artırmek üzere sarayından ayrıldı ve horozların b i r i n c i defa öttüğü sıralarda surlardaki b i r burçtan Türklerin hazırlıklarını sey retti. Bu, i m p a r a t o r u n kendi şehrinin duvarları üzerinden öteye geçmeyen v a t a m m n sınırlarına son defa bakışı i d i . K a h r a m a n ve fakat talihsiz i m p a r a t o r su anda kale dü ' varlarının dokuz yerden deHnmiş ve yürüyüşe müsait b i r h a l almış olduğunu b i l i y o r d u . B u dokuz gedik Yahkapısı (?) i l 443 Topkapı arasında açılmıştı. Yahkapısı yamnda açılmış olan gediğin uzunluğu 40, yüksekliği de 12 a r ş ı n d ı . Yerle b i r olmuş olan kalenin b u kısmından içeriye girmek kolaylaş mış b u l u n u y o r d u . B u n d a n biraz ötede 54 zira' uzunluğunda ve 12 arşın yüksekliğinde b i r gedik daha a ç d m ı ş t ı . Daha ötedeki kale duvarlarında 130 zira uzunluğunda ve 7 arşın yüksekliğinde korkunç ve müthiş b i r gedik g ö r ü l ü y o r d u . Bundan sonra gedikler i r i l i ufaklı meselâ 4 arşınhk b i r yer 12 arşın yüksekliğinde, 2 arşın b i r yer 5 arşın yüksekliğinde, yine 2 arşın b i r yer 1 arşın yüksekliğinde, 48 arşın b i r yer 5 arşın yükseldiğinde, 2 arşın b i r yer 8 arşın yüksekliğinde, 40 zira' b i r yer 20 zira' yükseldiğinde olarak parçalanmış b i r halde sıralanıyordu. Yahkapısı de Topkapı arasında sıralanmış olan b u yıkık yerlerin, ikisi müstesna, nerelere tesadüf ettiğini kestirmek mümkün değildir. Çünkü fethi mütaakıp F a t i h b u n ların derhal t a m i r edilmesini Hızır Bey'e emretmiş ve o da aldığı emri yerine getirerek bunların b i r kısmım kâmilen ye niden yapmış, b i r kısmını da t a m i r etmiştir. Ancak bunların 1 4 1
s u r l a r kaç y e r den ve nerelerden delindi,
L
1 4 2
e
144
145
5
148
147
148
Phrantzes, s. 178. Vesika: 2. Topkapı Sarayı Arşivinde - - 9 7 5 numara ile kayıtlı bulunan bu çok değerli vesika Hızır Bey'in imzasını taşıyan bir rapordur. İstanbul'un fethinden sonra padişahın emri ile yıkılan surları tamire memur edilen Hızır, bu işi bitirdikten sonra padişaha verdiği bu raporunda, surların nerelerden ve nekadar büyüklükte yıkılmış olduğunu açıkça belirt mektedir. Bu kapı Defterdar ile Cibali arasında olmalıdır (?) Vesika: 2. Aynı vesika. Aynı vesika. Ayni vesika. Aynı vesika. 1 4 1
1 4 2
b i r tanesi hemen Yahkapısı y a m n d a ve sonuncusu da T o p k a pı semtinden beride y a n i Edirnekapısı tarafında i d i . Adın dan da anlaşılacağı üzere Yahkapısı denize açılan b i r kapıdır. Denize bakan ve daha çok bombardımana tâbi t u t u l a n surlar Haliç'teki surlar olduğuna göre b u kapımn Haliç'e açdan kapılardan birisi olmak lâzımgelir. Haliç üzerinde k u r u l a n köprü karşı sahilden bugünkü Defterdar mevkiine çekilmiş o l duğu dikkate ahmrsa, surların en ziyade tahribe uğraması lâzımgelen yeri de bura ile C i b a l i arasındaki kısım olacaktır. Öyle ise Yahkapısı Defterdar ile Cibali arasında b i r kapıdır. İşte büyük gediklerden birisi burada açılmıştı. Bilindiği g i b i Haliç'e bakan surlar tek katlı idiler. Şu halde açılacak b i r gedikten doğrudan doğruya şehre girmek mümkündür. Burası okadar şiddetii bombardımana tâbi tutulmuştur k i Hızır Bey raporunda "Yahkapısı yamnda yıkılan burgazm t u h k i 40 arşın ve kaddi 12 arşundur, külliyen temelinden yeni olunup tamam olundu" dediğine göre burada sur yerle b i r edilmiş b u l u n u y o r d u . Öyle ise burada, Bizanslıların kılıhçları müs tesna, yürüyüşe m a n i olacak b i r engel kalmamrştı. Topkapı civarındaki gedik için de Hızır Bey " T o p k a p u s u ' n u n beru yanında" tâbirini kullandıktan sonra " b i r burgaz k i 30 zira' t u l i ve 20 zira' k a d d i vardır olduğu temelinden yeni yapılup t a m a m o l u n d u " diyor. Şu halde Topkapı ile Edirnekapı arasında ve fakat Topkapı'ya daha yakın olan b i r yerde açılmış olan b u gedik i h t i m a l padişahın bizzat hücuma geç tiği gediktir. B i r i n i n karada ve diğerinin de Haliç'teki surlar üzerinde olduğunu tesbit edebildiğimiz b u i k i gedik arasında kalan diğer gediklerin hangisinin denize ve hangisinin karaya baktığım kestirmek güçtür. Ancak b i r i n c i gediğin, k i 54 zira' uzunluğunda ve 12 arşm yüksekliğinde yıkılmış b i r yerdi, daha ziyade Yahkapısı'na yakın b i r gedik olduğu ve binaenaleyh o n u n da denize bakan kısımlarda açıldığı t a h m i n olunabilir. Çünkü Hızır Bey raporunda, Yahkapısm'dan öte b i r yer de1 4 9
1 5 0
1 5 1
1 5 2
1 4 3 1 4 4 1 4 5
1 4 6 1 4 7
1 4 8
89
Vesika: 2. 150 Aynı vesika. Bir zira' metrenin binde yediyüz ellisekizidir. Vesika: 2.
1 4 9
1 5 1 1 6 2
FATİH SULTAN MEHMET
9°
İSTANBUL'UN FETHİ
eliğine göre pek uzağı kastetmiyor demektir. B u n d a n sonra gedikler Topkapı ile surun Haliç'te biten n o k t a l a n arasında açdmıştır. 28 Mayıs gününün gecesinde ordugâhlannda m u m ve fener ışıklan altında tekbir getiren ve secdeye kapanan T ü r k asker leri birkaç saat sonra vuracak hücum borusunu bekhyorlardı. Askerlerden b i r kısmı gecenin geç saatine kadar hendekler civanna lâzım olan muharebe aletierini taşıddar. Germler de hücum için tertibat almış ve sahile yaklaşmak üzere hare kete geçmişlerdi. T ü r k ordugâhına gecenin yansına doğru derin b i r sessizlik çökmüş, mumların ışığı altında dua eden, tekbir getiren ve eylenen askerler b i r an için yatıp uyumuş lardı. Gecenin üçte ikisi b u surede geçti. B u n d a n soma çadırlar arasında dolaşanlar çoğaldı. Herkes uyanmış ve sa vaşa hazır vaziyet almıştı. B u saatierde padişah ta kalkmış, abdest alıp i k i rekât nafde namazı kıldıktan sonra, şehrin düş mesi, için A l l a h ' a yalvarmaya b a ş l a m ı ş t ı . B u yalvanş ve dua seher vaktine kadar devam etti. Sabah namazım da k d mış o l a n F a t i h b u n d a n soma kılıcını kuşanarak atma b i n d i . Bütün devlet erkânı onun y a m n d a i d i l e r . B u anda müthiş b i r gürültü sabahın alaca karanlığı içindeki sessizliğe son ver miş, T ü r k topları belki de son defa olarak güllelerini Bizans'a göndermişlerdi. Işımakta olan hava birdenbire simsiyah kesildi. T o p l a n n , b u etraE karartan d u m a n l a n arasında T ü r k asker l e r i ok g i b i harekete g e ç t i l e r . B u d u r u m d a n faydalanan Türkler surlann kenarına yaklaşmış bulunuyorlardı. Ancak B i zanslılar da savaşa hazırdılar. Şimdi T ü r k bandosu h a r p ha valan çalıyordu. 153
1 5 4
155
1 3 6
157
1 3 8
1 5 9
160
161
1 5 4
1 5 5 1 5 6
1 5 7
1 5 8 1 5 9
1 6 1
1
Şavaş aynı zamanda i s t a n b u l ' u n her tarafmd'a başlamış tı; yani Türkler "kal'a-i mezkûrun etrafin denizden ve k u r u d a n kuşadup yürüyüş" etmişlerdi. Şu anda Yedikule'den Haliç'e kadar uzanan kara surlan hemen hemen her nokta dan tecavüze uğradı. Zağanos Paşa idaresindeki kuvvetier H a liç'teki surlan şiddetie zorluyorlar di. H a m z a Bey idaresindeki T ü r k donanması i s t a n b u l ' u n M a r m a r a ' y a karşı olan surlanna yddıncı b i r ateş açmış b u l u n u y o r d u . K a r a d a k i hareket pek korkunç ve müthiş oldu. Hendekleri b i r hamlede aşmaya muvaffak olan Türkler surlara merdivenlerim dayamıya başladdar. Kardı b i r savaş oluyordu, i k i taraf ta canla başla çahşıyor ve ölümü küçümsüyorlardı. Hattâ Bizans lılar kale d u v a r l a n m n dışında döğüşüyorlardı. Burada döğüşenlerin başında Venedikli b i r komutan vardı. Güneşin doğmasından i k i saat önce Giustiniani baca- G m s ü m a n r n m ğmdan veyahut kolundan y a h u t göğsünden yaralandı. ^ ^ ^ ¡ 1 O n u n yaralanması Bizanshlann r u h i halleri üzerinde pek mü essir olmuştu. B u n u n böyle b i r netice doğuracağım i h t i m a l anlamış olan ve orada b u l u n a n imparator Giustiniani'ye "muharebe sükûnet buluncaya k a d a r " çadınnda kalmasını rica etmiş ise de Giustiniani b u ricayı dinlemiyerek kendisini gemisine naklettirdi ve Sakız'a hareket etti. B u komutanın 1 6 2
163
1 6 4
163
1 6 6
1 6 7
1 6 8
1 6 9
1 7 0
1 7 1
1 7 2
1 7 3
ıogg numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 64. 3879 numaralı Münşeat, vrk. 4 0 . İstanbul'un zaptı hakkında yazılmış olan bütün kitaplar Marmara ve Haliç surlanna karşı yapılmış olan muharebeden pek bahsetmiyerek daha ziyade Edirnekapı ile Topkapı arasındaki harplerden bahsederler. İhtimal bu, padişahın bizzat burada bulunuşundan ve aynı zamanda or dunun ağırlık noktasının bu kısımda toplanmasından ileri geliyor. Ben de mecburi olarak bu yoldan yürüyorum. Kemal Paşa-zâde, vrk. 3 1 . Kemal Paşa-zâde, Tarih-i Feth-i Kostantiniyye, varak 217 de bu Venedildinin bir Türk tarafından öldürüldüğünü söylüyor. Angiolellos, s. 20. 168 Phrantzes, s. 182. Hammer, I I , s. 297. Kritovulos, s. 8 0 . 171 Phrantzes, s. 181. Ducas, s. 184. Kritovulos, s. 8 1 . Schlumberger, s. 288. 1 6 2
163
1 6 4
1 6 5
Schlumberger, s. 244. Phrantzes, s. 179. Aynı eser, s. 179. Cafer Çelebi, s. 18 İdris-i Bitlisi, vrk. 75. İdris-i Bitlisi, vrk. 75. Âli, V. vrk. 9 8 . Cafer Çelebi, s. 19. 160 Aynı eser, s. ıg. Aynı eser, s.ıg. 1 5 3
9
1 6 8
1 6 7
1 6 9
1 7 0
1 7 2
1 7 3
FATİH SULTAN MEHMET
92
yarasının ağır olduğunu söyleyenler olduğu g i b i h a f i f olduğunu söyleyenler de vardır. Ancak Giustiniani'nin harp hattından çekilmesine i h t i m a l başka şeyler sebep oldu. Çok fedakâr b i r şahsiyet olan Giustiniani aynı zamanda çok • zeki i d i . M u h a saranın şu amnda artık k a t i olarak herşeyin bitmiş olduğunu da görmekte gecikmedi. İhtimal yaralanmasaydı yine çekile cekti. Çünkü yapdacak müdafaanın b i r faydası olmadıktan sonra çarpışmanın arük mânası kalmıyordu. K a b u l edilmeli dir k i Guistiniani nihayet b i r yabancıdır; nekadar k a h r a m a n olursa olsun müdafaa ettiği yer öz v a t a m değildir. H a l b u k i insanların hayatlarım seve seve feda edebilecekleri tek şey vatanlarıdır. Eğer neticenin kendi lehlerinde tecelli edeceğine biraz itimadı olmuş olsaydı i h t i m a l gemisine kadar çekilmezdi. Fakat yukarıda da söylediğimiz g i b i arük şehrin Türkler eline düşmiyeceğine dair küçük b i r ümit bile y o k t u . Çünkü onun yaralandığı sıralarda savaşlar gedikler üzerinde yapılıyordu, hattâ U l u b a t h Hasan, muvakkat da olsa, T ü r k bayrağım sur lar üzerine dikmiş b u l u n u y o r d u . Giustiniani'nin müdafaa et tiği Topkapı civarında d u r u m tamamiyle Bizanshlar aleyhine dönmüştü. Belki b u sıralarda Haliç taraüna hücum eden Türk ler surları aşmıştılar. Çünkü Giustiniani çekilirken "Türklerin şehre g i r d i k l e r i n i " söylüyordu. B u n d a n i k i mâna da çıka b i l i r . Türkler ya kendisinin bulunduğu mevkiden içeri girmiş lerdi, b u takdirde yaralı olan b u zaün çekilmesi zaruri i d i . Y a h u t Türkler başka b i r taraftan yani deniz tarafından şehre girmişlerdi de Giustiniani b u n u haber almıştı. Eğer böyle b i r şey varsa b u d u r u m d a da arkadan çevriliyor ve i k i ateş ara sında kalıyordu. İki müthiş kuvvetin arasında sıkışıp kalacak olan Bizanslıların ve b u arada Giustiniani'nin hâlâ zafere inanacağına biz inananlayız. İmparatorun bütün ümitler m a h volmasına rağmen, müdafaaya devam etmesi ve memleketi uğrunda ölmesi nekadar tabiî ise Giustiniani'nin, müdafaamn arük faydası olmadığım görerek çekilmesi de o kadar tabiîdir. Vurulduğu dakikaya kadar bütün felâketlere göğüs geren ve yılmıyan b u adamın kaçışında elbette büyük b i r sebep ara malıdır. Çok galip ihtimalle b u sebep yukarıda da söylediğim g i b i Türklerin şehre girmesi veya girmek üzere oluşlarıdır. Mehmet Ziya, I, s. 183. 1 7 4
1 7 4
İSTANBUL'UN FETHİ
93
Türkler Giustiniani'nin yaralanmasından sonra Bizanslıl a m ı arasındaki karışıklığı hissetmişlerdi. İşte b u sıralarda U l u batlı Hasan adında dev cüsseli b i r yeniçeri k a l k a m m yüzüne siper ederek yahnkıhç düşmanlarının üzerine atıldı. Otuz kadar asker de onu takip ediyordu. Ancak bunların 18 i n i Bizanshlar surların üstünden aşağıya yuvarladılar. Fakat U l u b a t h Hasan öteki • arkadaşları Ue surların üstünde kahra manca vuruşmakta devam ediyordu. B u kahramanlık, ayağının b i r taşa takılması ile surların dibine düşmesinden sonra da devam etti. Çünkü yerlerim bırakarak kaçmış olan müdafüer tekrar yerlerine gelip te H a s a n i surların dibinde görünce taş yağmuruna tutular. O dizüstü çökmüş kendini müdafaa edi y o r d u . Fakat o kadar çok yara almıştı k i sağ eh arük çalışma maya başladı ve nihayet atılan oklar b u eşsiz kahramanı can sız b i r hale g e t i r d i . Gerçi H a s a n l a birlikte 18 T ü r k askeri şehit düştü, fakat Bizans'ın ömrü de arük tükenmişti. Çünkü onların açtığı yoldan birçok yeniçeri daha yukarı çıkmaya muvaffak o l d u . Bundan sonra R u m l a r dış suru terkederek içeriye kaçmak için birbirlerini çiğnemeye başladılar. Şiddetie takip edilen b u kuvvetler i k i sur arasında kötü b i r d u r u m a düşürüldü. İşte burada pek kanlı b i r muharebe cereyan etti. Çekilmek imkânım da bulamıyan Bizans kuvvetleri b u mev kide kâmilen kılmçtan geçirildiler. Hattâ bunların üstüste yığı l a n cesederi üzerinden Türkler kale duvarlarına çıkma imkâ nını bularak "Sultan-i âlemin ak a l e m i m " duvarlar üzerine dikerek tekbir getirmeye başladılar. Burası bugün Topkapı diye isimlendiridiğimiz y e r d i r . B u sıralarda "kale fethol u n d u " diye b i r ses işitildi. R u m l a r kaçıyor, imparator göz leri yaşh olduğu halde Türklere saldırıyordu. Şu anda 1 7 5
176
177
1 7 8
179
180
181
182
Phrantzes, s. 182. Ulubath Hasan adına ilk kaynaklarımızda rastlamadım. Phrantzes, s. 182. Aynı eser, s. 183. Aynı eser, s. 183. Kemal Paşa-zâde, Tarih-i Feth-i Kostantiniyye, vrk. 217. Aynı eser, vrk. 216. Phrantzes, s. 183. 182 Aynı eser, s. 103. 1 7 5
176
1 7 7
1 7 8
1 7 9 1 8 0
1 8 1
uiubatiı
Ha
^JdakTkoÎ kunçsavas. Ş e h n n
da
*
mesu
güneş henüz doğmakta i d i . 1453 mayısının 29 n c u Sah gününün (20 Cemaziyelevvel 8 5 7 ) şu saatleri kuşatmanın elli döndüncü g ü n ü n ü n i l k saatieri i d i . 1 8 3
184
1 8 5
İstanbul tarafından
kara mı
yoksa d e n i z t a rafından
mı
zaptolundu ? İstanbul'a rişte faali
gı-
bir sulh mevcut
mudur?
İSTANBUL'UN FETHİ
FATİH SULTAN MEHMET
94
1 8 8
D u r s u n Bey, hemekadar yeniçeriler şehre girdikleri v a k i t A n a d o l u ve R u m e l i askerleri ile deniz erleri henüz muharebe etmekte idiler demekte ise de İstanbul'a önce hangi taraf t a n girildiği ve i l k defa surların hangi kısmının sukut ettiği k j olarak biHnmemektedir. Gerçi birçok müellifler ve b u arada Osmanlı müellifleri b u girişi T o p k a p i olarak gösteriyorlarsa da, fetihten çok uzak olmayan tarihlerde yazdmış b i r takım eserler de girişin başka yerlerden olduğunu yazıyorlar. Taci-zâde b u hususta "Edirnekapısı canibinden olan gedikte kıtal eden gazder kâfirlere galip gelüp beş, on gazi duvar üze rine çıkup sancak d i k t i " demektedir. Fakat hemen hemen bütün eserlerde ittifak edilen b i r nokta vardır. O da Topkapıda surlar üzerine bayrak d i k i l i r dikilmez İstanbul'a her taraf t a n girişin başlamış oluşudur. Y a n i ifadelere o tarzda b i r şekü verilmiştir k i güya İstanbul'a her taraftan a y m zamanda girilmiştir. Meselâ donanma k o m u t a m H a m z a Bey de a y m anda Haliç'in ağzındaki zinciri parçahyarak içeri girmiş ve Haliç'teki sur k a p d a r m m b i r lasmını kırmak ve b i r kısmım da açtırmak suretiyle şehre d a h i l olmuştur. B i r kısım k i t a p l a r karadan ve denizden yüründüğünü söylemek suretiyle Haliç 1 8 7
a
t
1 8 8
189
1 9 0
Sarı Abdullah Efendi, vrk. 34-36. Sarıca Kemal, Selâtinname'de "Gicenin kara tonun t£J*.y?° (soydu?) gündüz görür oldu bkbirini her g ö z . . . . görür subh oldu bindi ol şehenşah .. . bile leşker tutuben kal'aya rah" demekle aym vakti kabul ediyor. Sarıca Kemal, s. 152. 3879 nu maralı Münşeat, vrk. 40. Ancak İstanbul'un Rebiulevvelin 21'inde fetholunduğunu yazan eserler de vardır. Bk. Ali, V, vrk. g8. 1099 numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 6 4 . Sarı Abdullah Efendi, vrk. 34-36. Sarıca Kemal, s. 156-157. Sarı Abdullah Efendi, vrk. 34-36. Bu fetihname Feridun mün şeatında da vardır. Bk. Feridun Bey, s. .244-248. Halbuki bir İstanbul fetihnamesinde padişah "kaleyi ellibeş gün muhasara idüp oturdum" demektedir. Bk. 3879 numaralı Münşeat, vrk. 40. Bu da Fatih'in İstanbul civarına 4 Nisan'da geldiğini izah eder. Dursun Bey, s. 5 1 . Cafer Çelebi, s. 20. Kemal Paşa-zâde, Tarih-i Feth-i^Kostantiniyye, vrk. 217. İ. Hâmi Danişment I, s. 254. 1 8 3
95
civarındaki muvaffakiyetieri de a y m zamanda ve haklı olarak ele ahyorlar. Filhakika "Cemazilahere'nin 20 n c i günü yevm-i erbaada guzat-i müslimîn Topkapısı ve Edirnekapı'sı semt lerinden ve Fener Kapısı taraflarından berren ve bahren yürü yüş eyleyüb mahsur olan kûffarı tu'me-i_tiğ-i âteşbar-ı badeylediler" diyen eserler olduğu g i b i daha ileriye giderek İs t a n b u l ' u n deniz tarafından h a r p edilerek zorla zaptedildiğini, kara cihetinden de şehre barış yoluyla girildiğini i d d i a edenler görülüyor. Meselâ çok enteresan olan b u hâdise Cenabî tarihinde aşağıdaki şekilde ifade olunmaktadır : 191
192
" . . . Cemazüevvel ayınım y i r m i n c i günü, Sah günü, i k i canipden fetholdu. Bahir tarafından anveten fetholdu ve E d i r nekapısı tarafından sulhan fetholdu. İki asker Aksaray haza rından Ayasofya'ya yürüyüp cemoldular ve a m n içündür k i Sulu manastır tarafındaki keniseler ibka olunmuştu ve Aksa r a y hazarından Ayasofya'ya varınca olan keniseler cami ve mesacit olmuştur." Cenabî t a r i h i n i n ' verdiği b u malûmat Ebussuut Efendi'nin vermiş olduğu b i r fetvayı tamamiyle açıklamaktadır. B u fetvada Ebussuut Efendi eliyor k i : " M e r h u m ve mağfurunleh Sultan M e h m e t H a n aleyhirrahmet-i velgufran hazretleri Mahruse-i İstanbul'u ve etrafındaki vâki' olan karyeleri anveten feth m i etmişlerdür? Elcevab — m a r u f olan anveten fethdür. A m m a kenais-i kadîme 'hâli üzerine i b k a olunmak sulh ile fethe delâlet eder. Sene hamse ve erbain ve tis'amie tarihünde b u husus teftiş olunub yüz onyedi yaşında b i r kimesne Ue yüz otuz yaşrnda b i r kimesne b u l u n u b Y e h u d ve Nasârâ el a t l u n d a n Sultan M e h m e t üe ittifak idüp tekfura nusret itmiyecek olub Sultan M e h m e t dahi anları sebyitmeyüb halleri üzerine mukarrer idicek oldu. B u veçhile fetholundu deyu müfettiş mahzarında şahadet idüp b u şahadet de kenais-i 1 9 3
1 8 4 1 8 5
1 8 6
1 8 7 1 8 3 1 8 9
1 9 0
Şaban Şifahî, vrk. 95. Mustafa Cenabî, vrk. 80. Hüseyin, B. Cafer, vrk. 109. Bu iki eser hâdiseyi aym kelime ve cümlelerle ifadelendirdiklerine göre birbirin den faydalanmışlardır. Ancak bu meseleyi Mümin-zâde Hasip de aym su rede izah etmekte ve "Fener semtinde oldu feth ruşen ceyş-i deryaya . . . . o yerden dahil oldu enderuna cünd-i Osmanî" demektedir. Bk. Hasip, vrk. 199. 193 Mustafa Cenabî, vrk. 80. 1 9 1
1 9 2
FATİH SULTAN MEHMET
96
İSTANBUL'UN FETHİ
kadîme hâli üzere kalmıştır". Filhakika İstanbul'daki k i liselerin ancak kırk ikisi camiye çevrilmiştir. B u iş üzerinde ısrar edenler ve izahat verenler az değildir. Meselâ S i l k ü l leâl-i âl-i Osman'da : 194
195
"İki cânibden oldu fethi ol hısn-i chl-ârânın V e z â n oldukta bâd-ı feyz-i H a k bahrâni berrânı Bahirden anveten alındı sulhan canib-i berden Amnçüıı bazı deyri oldu ibkay-i kemakâni Sulu Manastır etrâfmda vâki bîalar cümle Ayasofya'ya dek(?) oldu metruk-i mesihani Bilâ terfi ü tevsi alâ-halihi verilmişti. Nâsarâ vü Yehûde salât-i biadar ruhbanı (?) O dem Gülcamii Fethiye zeyrek deyi- i d i şimdi Cevami oldu el'an her b i r i bâ emr-i sultani" 1 9 6
demliyor. Anlaşılıyor k i İstanbul'a girişte b i r sulh hah bahis mevzuudur. Hattâ o kadar bahis mevzuudur k i b u iş büyük b i r münakaşayı bile mucip olmuş, bühassa b u münakaşada Akşemsüddin ile M o l l a Güranî tamamiyle başka b i r tezi sa vunarak adetâ askerin içine b i r fesadın düşmesine bile sebep olmuşlardır. Hâdiseyi yine Silkü'l-leâl-i âl-i Osman dan oku yalım : p
" İ k i smf oldu asker Aksaray semtinde kavuştu K i m i s i sulha talip ekseri perhaş-i cûyânî Şehenşâh-ı muazzam sadr-i âzam sulh olunsun der A n a tâbi olub sair asakir mîr-i mîrâni B u dem hengâm-ı fursattir bütün âdâ kırılsun der Genâb-ı Akşemsüddin ile Mollâ-yi Güranî Tahalüf üzere az kalmıştı asker içre b i r fitne Zuhûr idüp ola şakk'al- asay-i müslümânânî Şu veçh üzre sanadîd-i maasker ittifak etti O l a hem sulh ile hem anveten teshîr-i unvanî H a t i b i n cum'a gün destinde tiği seyf-i kati'dır Nizâı kat'eder amnla zira hutbe-gûyani
194 1 9 5 1 9 6
İ. Hâmi Danişment, I, s. 264. Mehmet Ziya, I, s. 205. Hasip, vrk. 199.
97
Bütün Eğrikapı'dan hayt-ı t a h m i n ile ölçüldü Kenayis-i h u r d u buzurk doğru (?) fevkani ve t a h t a n î
1 9 7
Yukarıdaki satırlardan iş tamamiyle açıklanmakta ve A k saray pazarına gelindiği halde hâlâ Bizans mukavemetinin bulunduğu, b u mukavemetin küçümsenmiyecek kadar da büyük olduğu anlaşdmaktadır. Görülüyor k i İstanbul'a giriş meselesi ihtilâftı b i r meseledir. Hele Topkapı'dan girilmiş oluşu büsbütün ihtilaflıdır. Kanaatimızca birçok Osmanlı müellif l e r i n i n Topkapı'ya bağlanmış oluşu padişahın b u noktadan hücuma geçişinden ileri gelmektedir. M u h t e l i f noktalardan ve fakat aynı saatte içeriye girildiğini kabıd ettiğimiz takdirde böyle büyük b i r şerefin padişahın maiyetindeki kuvvetiere bı rakılmış olması i h t i m a l içindedir. Ancak Cenabî t a r i h i n i n ve onunla birlikte deniz cihetine önem vermiş olanların verdikleri malûmatı asla küçümseyenleyiz. Hattâ onların daha hakikate yakın olabüeceklerini de kabule temayül edebiliriz. Çünkü b u n u n için başka sebepler de vardır. 1 — Haliç tarafındaki surlar hem zayıftır, hem de tek kathdır. 2 — Padişah ötedenberi İstanbul'un zaptının b u kısımdan olacağını k a b u l etmiş gibi d i r . Bundan dolayıdır k i kuşatmamn başlarmdanberi b u kısım üzerinde pek ciddi b i r surette meşgul olmuş, büyük b i r köprü yaptırmış, Haliç'in ağzına gerilmiş olan zinciri parça l a m a k üzere birkaç defa donanmasım hamle ettirmiş ve n i hayet gemilerini karadan yürüterek Haliç'e geçirmek zahmemetini de göze almıştır. Bütün b u işleri biraz da b u bakımdan mânalandırmak zorundayız. Anlaşılıyor k i z a p ü çok müşkül olan b u şehri b u y o l vasıtasiyle elde etmenin mümkün olabi leceği düşünülmüştür. N i t e k i m t a r i h boyunca yapılmış olan bütün kuşatmalar, i h t i m a l b u yol tercih edilmediğinden veya i h m a l edildiğinden veyahut b u yola sahip olunamadığmdan dolayı muvaffakiyetie neticelenmemiştir. 1204 te Haçlılar tarafından yapılmış olan hücum b u cihetten olduğu içindir k i muvaffak olmuştu. 3 — Haliç surlarında açdmış olan. gedikler artık yürüyüşe engel teşkü etmiyecek kadar büyük gediklerdi. 4 — İmparatorun b i r azeb eri tarafından öldürüldüğünü k a b u l ettiğimiz takdirde i l k girişin yine deniz cihetinden olduğunu 1 9 7
Hasip, vrk. 199.
F. 7
İSTANBUL'UN FETHİ
FATİH SULTAN MEHMET
98
k a b u l etmek lâzımgelir. Filhakika Osmanlı tarihçilerinin hemen, hepsi i m p a r a t o r u n b i r azeb eri tarafından kaüolunduğunu. yazmaktadırlar. İmparatorun bunlar tarafından öldürül müş oluşu, üzerinde önemle durulması icabeden b i r meseledir. İmparator ister kaçmak üzere Haliç'e doğru hareket etmiş, olsun isterse müdafaa için oradan oraya koşmuş bulunsun her i k i takdirde İstanbul'un içine girmiş olan azeblerle karşı laşıyor demektir. Giustiniani " T ü r k l e r şehre girdüer" dediği v a k i t daha ne Topkapı'da ne de kara surlarının diğer kısım larında böyle birşey y o k t u ; oralarda muharebe şiddetle d e v a m etmekte i d i . İhtimal i k i surun arasındaki şiddetli muharebe esnasında "kale f e t h o l u n d u " sözünü işiten i m p a r a t o r m a i yetinde b u l u n a n b i r kısım kuvvetlerle Türklerin şehre girdiği noktaya y a n i Haliç'e doğru son sürade atini koşturdu. Onun. azeblerle karşdaştiğı yer Zeyrek yokuşu i d i . B u azebler o sırada ganimet derdinde idiler. Y a n i vuruşma safhasım bitirmiş şimdi, daha önce harcadıkları gayretin, mahsullerini devşirmek yolunda bulunuyorlardı. H a l b u k i şu anda belki de Topkapı ve Edirnekapı civarında şiddetli b i r muharebe cere y a n etmekte i d i . Ancak b u r a d a k i savaşların da Türkler lehine cereyan ettiğini görüyoruz. Yukarıda 'da söylediğim g i b i T ü r k lerin şehre girdiği haberini duyan imparator, i h t i m a l Giusti n i a n i g i b i Haliç'teki gemilere sığınmak üzere hareket etmiş, yahut Haliç surlarında açdmış olan gediklerden şehre g i r i l diğini duyarak müdafaada b u l u n m a k üzere o tarafa koşmuştu. O r a d a birtakım azeblerle karşılaştı. Bunların kıyafet değişti rerek yeniçerilerin arasına kansan ve onlarla birlikte şehre giren kara s u r l a n etrafındaki azebler olduğu söyleniyorsa d a buna imkân yok gibidir. Çünkü i m p a r a t o r u öldüren azeb erleri 1 9 8
1 9 9
2 0 0
2 0 1
2 0 2
{
m
2 0 4
Kemal Paşa-zâde, Tarih-i Feth-i Kostantiniyye, vrk. 219. İdris-i. Bitlisi, vrk. 78. Sadü'd-din, s. 426. İdris-i Bitlisi, vrk. 77-78. Phrantzes, s. 183. Mehmet Ziya, I, s. 186. Halbuki Ducas imparatorun Topkapı civarmda öldürüldüğünü yazmaktadır. Bk. Ducas, s. 186. İdris-i Bitlisi, vrk. 78. Müneccimbaşı tarihi, vrk. 5 2 . Kemal Paşa-zâde, Feth-i Tarih-i Kostantiniyye, vrk. 219. Dursun, Bey s. 52. 1 9 3
1 9 9
2 0 0
2 0 1
2 0 2
2 0 3 2 0 4
99
onu takip ederek gelmiş değillerdir. İmparator onlarla, başka b i r tarafa yöneldiği zaman karşrlaşmıştır. Karşılaştığı yer de en galip ihtimallere göre Haliç'ten uzak olmıyan b i r yerdir. Esasen azeblerin Haliç'ten hücuma geçtiklerim K e m a l Paşazâde " l i m a n canibinden dahi gelen gönüllü azeb bahadırlan hücum edip yürüdüler" cümlesi de gayet açık olarak ifade etmektedir. Anlaşılıyor k i i m p a r a t o r Topkapı' daki feci d u r u m a rağmen şehrin daha ziyade tehlikeye düşen deniz kıs mına yardımda b u l u n m a k üzere ve maiyetinde b i r m i k t a r kuvvet olduğu halde hareket ettiği sıralarda Türkler İstanbul'a girmiş ve hattâ yağmaya büe başlamış bulunuyorlardı. B u takdirde İstanbul'a i l k giriş noktası olarak deniz tarafını y a n i Haliç'i k a b u l etmek lâzım geliyor. 2 0 5
2 0 8
Giustiniani'nin çekilişinden biraz sonra i m p a r a t o r u n da başka taraflara gittiği sıralarda kara surları civarmda hâlâ şuursuzca b i r müdafaanın devam ettiği anlaşdmaktadır. Çünkü muharipler henüz b i r i n c i sur ile ikinci sur arasmda çarpışmak tadırlar. Müdafaada b u l u n a n l a r şimdiye kadar gösterdik leri gayreti aynı suretle devam ettirdikleri takdirde geri kalan i k i surun aşdmasr elbette güçlüklere ve zamana ihtiyaç gös terecektir. H a k i k a t e n b u hususta yazılmış olan eserlerin hepsi surlan birkaç kat kabul ettikleri halde geçümiş olan b i r i n c i surdan soma hemen şehri işgal ediverirler, y a n i b u birkaç k a t surun diğerlerim hiç dikkate almazlar. H a l b u k i geride kalan surlar, birinciye nazaran biraz daha zayıf ta olsa, elbette mü dafaası mümkün olan yerlerdi; elbette hücum edenler için birer engeldi. B i r i n c i sur önünde aylarca d u r m a k zorunda kalan b i r o r d u n u n ikinci veya üçüncüsü yokmuş gibi öteye geçmesi biraz gariptir. Belki, müdafaa hattı b i r defa yarıldık t a n sonra bunların birşey ifade edemiyeceği hâtıra gelebilir. Çünkü panik haline düşmüş b i r askerî kuvvetin b u n l a n mü2 0 7
2 0 8
Kemal Paşa-zâde, Tarih-i neccimbaşı, vrk. 52. Kemal Paşa-zâde, Tarih-i Dursun Bey, s. 51. Kemal vrk. 217. 203 "Divarın ikinci katı ki Feth-i Kostantiniyye, vrk. 217. 2 0 3
2 0 6
2 0 7
Feth-i Kostantiniyye,
vrk. 2 i g .
Mü
Feth-i Kostantiniyye, vrk. 219. Paşa-zâde, Tarih-i Feth-i Kostantiniyye, muhkemdi" Kemal Paşa-zâde, Tarih-i
İSTANBUL'UN FETHİ
FATİH SULTAN MEHMET
100
dafaa. etmesi mümkün olamaz. Ancak şunu da k a b u l etmek icabeder k i esasen dış surların parçalandığım görmüş olan Bizanslıların daha önceden gerideki surlarda müdafaa tertipleri almaları gayet tabiîdir. B u i t i b a r l a bunların tamamiyle mü dafaasız bırakıldığı düşünülemez. O takdirde b u kadar acele sukuüanmn sebebi de izah olunamaz. B u mütalâalardan son r a Cenabî t a r i h i n i n kaydettiği o mühim ifadeye, y a n i İstan b u l ' a kara cihetinden sulhen gmlmiştir f i k r i n e dönüyorum. İhtimal Giustiniani ve i m p a r a t o r birer suretle cephenin b u kısmından ayrıldıkları vakit buralarda çarpışanlar daha b i r müddet mukavemet gösterdiler. Fakat surların deniz cihe tinden aşddığım duydukları v a k i t mukavemetin lüzumsuzluğu n u artık iyice anlamış oldular ve belki b u arada Fatih'e mü racaat ettiler. Eğer hakikaten şehrin b i r semtine düşen k i l i selerin hepsi kilise olarak kaldı ise ve yine diğer taraftakilerin hepsi mescide çevrildiyse o takdirde b u ancak b i r anlaşmanın mahsulü olabilir. Fakat işin böyle olup olmadığı y a n i savaş yoluyla girilmeyen yerlerdeki kiliselerin kilise olarak k a h p kal madığı tetkik ve tahkike muhtaçtır. B u tahakkuk ederse o za m a n İstanbul'a deniz tarafından girildi diyenler daha kuvvetli b i r d u r u m a gireceklerdir demektir, »p^F a t i h , hücum başladığı saattenberi atının üstünde i d i . habtrTerihnesL H ü c u m a iştirak eden k o m u t a n l a r d a n b i r kısmı Bizanslıların kesilen başlarını o n u n atının a y a k l a r m m altına attıkları ve bazı kahramanlar da tuttukları esirleri birer birer h u z u r u n a getirdikleri vakit padişah atından inmiş "secde-i şükr"e kapan mıştı. İhtimal b u saatlerde padişaha şehrin sukut ettiği haber verilmişti. B u n u n üzerine padişah çadırına giderek biraz isti rahat e t t i , 209
101
Fakat şehre girildiğim haber alan b u müdafilerin b i r kısmı kaçtılar ve b i r kısmı de kendüerini öldürdüler. Halkın bü yük b i r kısmı kurtuluş çaresini Ayasofya'ya sığınmakta b u l d u . Çünkü onlar kendilerim b u mâbedin koruyacağına ve b i r me leğin yardıma geleceğine i n a n ı y o r l a r d ı . B u n u n l a beraber buraya toplanan insanlarda doğru düşünmenin ve akl-ı se l i m i n bulunabileceğine i h t i m a l verümememlidir. Günkü b u g i b i hallerde insanların hareketlerine şuurları hâkim olamaz; b i r i n i n yaptığını diğeri körü körüne taklit eder. B u n u n mânâsım hareketi i l k yapan nekadar az bilirse ona tâbi olanlar ondan daha az bilirler, hattâ hiç bilmezler. İşte Ayasofya'ya toplamşta b u f i k i r hâkim olmuştur. O r a y a sığınanlar arasında b i r kur tarıcının gelebileceğine inananlar olduğu g i b i niçin oraya g i d i l diğini izah edemiyenler de vardır. B u insan küdesi o kadar şuursuzdur k i Ayasofya'ya girdikleri vakit o n u n k a p d a n m sım sıkı kapamayı da i h m a l etmediler. Ayrıca Ayasofya'nm avlu sunda da çok sayıda insan toplanmıştı. Binlerce kılıcın, yüz binlerce okun kaynar sularla zift ve katranların müdafaa ettiği o koskocaman İstanbul surlarım, dehşetli hamleleriyle aşan b u amansız sel karşısında Ayasofya'mn k a p d a n m n ka panmasında şuursuzluktan ve ne yaptığım bilmemezlikten başka ne aranabilir. 2 1 2
213
214
T ü r k orsudu Ayasofya'mn kapılarım kırdığı vakit her sımf ve cins insamn sımsıkı buraya dolmuş olduğunu gördü. O r t a çağların bütün müstevli orduları böyle b i r topluluğu zaferle rinin mahsulü telâkki eder ve affetmekten başka onlar hakkında herşeyi reva görürdü. Fakat yine orta çağların b u muzaffer ordusu kendilerine i k i aya yakın b i r zaman her türlü düşman-
210
Kristovulos, s. 82. Ducas, liman tarafındaki surların gündüz saat üçe kadar müdafaa e
Güneş doğarken T ü r k askerleri şehre girmiş bulunuyor-
Bizans'taki h a k^tsu^Türkk r i n gösterdiği
lardı. Şimdi felâket günlerinin en büyüğünde b u l u n a n Bizans\ji tasavvur edilemiyecek kadar büyük b i r şaşlanlık içinde evlerinden firhyor ve öteye beriye koşuşuyorlardı. Ancak surların diğer kısımlarında hâlâ müdafaada b u l u n a n l a r da vardı. aT
211
209 2 1 0 2 1 1
Cafer Çelebi, s. aı. Aynı eser, s. 2 1 . Kritovulos, s. 82.
2 1 3
2 1 4
İSTANBUL'UN FETHİ
FATİH SULTAN MEHMET
102
lığı gösteren b u insan yığmana karşı, insanlığın üstünde b i r merhamet ve şefkat hissi d u y d u l a r ve y i r m i n c i yüzyılın b u amnda dahi en medeni milletierde bile göremeye hasret k a l - • dağımız b i r asalede b u âciz insan kütlesine kılıçlarını çekmek lüzumunu d u y m a d ı l a r . insanlık t a r i h i b u zamana kadar hemen hemen böyle birşey kaydetmemişti. B u surede Bizans'ın bütünü affedilmiş oluyordu. Böyle olunca şehirde umumî b i r k a t i l yapılmamıştır. Çünkü Osmanlılar zaferlerini, Timurvarî, suçsuz insanları öldürmek suretiyle kirletmek istemiyorlardı. K a b u l edilmelidir k i zorla girilen b i r şehirde bazı uygun215
216
Şehrin
yağma
edilmesi. Teslim
olmak
istemeyen
bir
suz hareketier de olur, yine k a b u l edilmehdir k i zorla girilen İstanbul şehrinde, b u devirlerde yapılan, uygunsuz hareket l e r i n en azı yapdmıştır. Mukavemete kalkışanlardan başka kimsenin camna k ı y m a y a n ve şehri müdafaa edenlerin ellib i n kişi olduğunu t a h m i n ettikleri ve b u muazzam kuvvetten çekindikleri için müdafüerden i k i b i n i n i öldüren, fakat daha soma müdafüerin sayısının az olduğunu öğrendikleri vakit onları da öldürmekten v a z g e ç e n T ü r k ordusu üç gün kadar şehri yağma e t t i . Esasen şehrin y a ğ m a edümesine padişah i z i n vermiş b u l u n u y o r d u . B u zengin şehirden kazanılan servet pek büyüktü. Gazilerin hemen hepsi zengin oldular, hattâ b u zenginlik destan haline geldi. Çok somaki tarihlerde büe b o l harcayan ve israfa kaçan insanlar görüldüğü vakit onlara " i s t a n b u l yağmasında bde m i d i n " diyerek b u zafere iştirak edenlerin nekadar servete kondukları ifade edilmek isteniyordu. 1453 M a y ı s i m n 29 u n c u Sah günü sabahından itibaren şehrin her tarafında T ü r k bayrakları dalgalanıyordu. Yalnız bugünkü Bahçekapı demlen yerde b i r kule (Vasilin kulesi) aynı günün saat ikisine kadar mukavemet etmiş ve 217
218
2 1 9
220
221
Ducas, Ayasofya'ya gelen Türk askerlerinin, burada toplanmış olan halktan beğendiklerini esir ettiklerini yazmaktadır. Bk. Ducas, s. 188. N. lorga, I I , s. 3 2 . Schlumberger, s. 318. İstanbul'da yalnız karşı duranlar bir de ellerinde kanlı silâh bulunanlar öldürüldü. Bk. N. İorga, I I , s. 32. Ducas, s. 186. Oruç Bey, s. 66. Şeyh Bedrüddin Mahmut, Menakıbnâme, s. 117. Sarıca Kemal, s. 152. îdris-i Bitlisi, vrk. 75. Cafer Çelebi, s. 22. 2 1 5
2 1 6 2 1 7
2 1 8
2 1 9
2 2 0
2 2 1
103
teslim olmamıştı. G i r i t gemicderi t a r a f ı n d a n yapdan b u şanlı müdafaa F a t i h ' i n çok hoşuna gittiğinden müdafüerini t a k d i r etmiş ve üzerlerine yapdan hücumu d u r d u r a r a k askerlik şereflerine halel gelmemek üzere kuleyi terkedebüeceklerini ve gemüerine girebdeceklerini kendilerine bildirmişti. Şehrin her tarafındaki mukavemet yukarı da söylediğimiz g i b i , b i r yer müstesna, daha erken saatierde kınlmış olduğun dan F a t i h öğleye doğru şehre girmek arzusunu gösterdi. B u maksat için o, atma binmiş, devlet erkâm da kendisinin etra fım çevirmişti. Çavuşlardan başka ayrıca sağda ve solda ikiyüz kişilik b i r Solaklar kuvveti vardı. A l a y hareket etti. Padişahtan başka herkes yaya yürüyordu. B u şeküde haşmetie şehre .giren ve doğru Ayasofya'ya giden genç hükümdarı burada toplanmış olan halk ve papazlar karşdannda gördükleri v a k i t ağlayarak yerlere kapandılar. Padişah onlara sükût etmelerim söyledikten sonra p a t r i k e " a y a ğ a kalk! Ben Sultan M e h m e t , sana ve arkadaşlarına ve bütün halka söylüyorum k i b u günden itibaren artık ne hayatınız ve ne de hürriyetiniz hususunda b e n i m gazabımdan korkmaymız" d e d i . B u n d a n soma h a l i m tahliyesini emreden padişah b u r a m n ayrıca cami yapdmasım, içinde b u l u n a n ve hıristiyanlara ait olan mukaddes eşyamn çıkarılmasını, çok kıymettar olan mozayıklarm üstierine b i r badana çekilmesini de e m r e t t i . Ayasofya'dan ayrıldıktan soma şehrin görülecek yerlerini gezen padişah tekrar otağına d ö n d ü . 222
223
F a t i h ' i n İstan b u l ' a girişi.
2 2 4
225
226
227
228
istanbul'da işgalden mütevellit husule gelen karışıklıklar işgal gününün gecesinde sona erdi. Günkü herkesin kendi evinde •emniyette olduğu t e m i n olunmuştu. B u n u n üzerinedir k i 2 2 9
Phrantzes, s. 184. Aynı eser, s. 184. Cafber çelebi, s. 22. Ducas'a göre padişah saat sekizden sonra ^ehre girmiştir. Bk. Ducas, s. 193. N. İorga, (Fazıl Işıközlü-Adnan S. Erzi) İstanbul'un zaptı hak kında ihmal edilmiş bir kaynak, Belleten, c. I I I , sayı 49'dan ayrı basma. Halbuki bu tarihlerde Rumların bir patriği yoktur. Bu sözler Ortodoksluğu temsil eden bir papaza söylenmiş olmalıdır. Aynı eser, A. Muhtar, s. 247. Cafer Çelebi, s. 23. A. Muhtar, s. 250. 2 2 2
2 2 3 2 2 4
2 2 5
2 2 6
2 2 7
2 2 3
2 2 9
İmparator u n 1
ölümü v e F a tih'in
bu
ilgilenmesi.
işle
FATİH SULTAN MEHMET
ıo4
İSTANBUL'UN FETHİ
Galata'ya sığınmış olan Bizanslılar ve b u arada Bizans'ın i m paratordan şoma en nüfuzlu b i r şahsiyeti olan Notaras da İstanbul'a döndü. Padişah Notaras'ı b i r i k i defa h u z u r u n a k a b u l etmiş, kendisine ütifat ettiği g i b i hasta olan zevcesini de evinde ziyaret ederek gönüllerini almıştı. İmparatorun ne olduğu belli değüdi. Bazıları o n u n öldürüldüğünü b a z d a n da şehirde gizlendiğini söylüyorlardı. B u n d a n ötürü daha i l k mülâkatta padişah Notaras'a i m p a r a t o r u n denize açdan .beş Ciniviz gemisinde olup olmadığım sormuş, fakat ondan bümediği cevabım almıştı. B u sırada i k i yeniçeri gelerek onu öldürdüklerini büdirdiler. B u n u n üzerine F a t i h bulun masını emretmiş, onlar da öldüğü yeri t a h m i n ederek impa r a t o r u arayıp bulmuşlardı. Başı gövdesinden aynlmış olan i m p a r a t o r u n teşhisi güç b i r mesele i d i . Ancak papuçlannda altından işlenmiş i k i kartal resmi b u l u n a n b i r cesedin impa r a t o r u n cesedi olduğu k a b u l olundu. Fühakika i m p a r a t o r u n nerede ve ne surede öldürüldüğü k a t i olarak bilinmemekte dir. B u hususta m u h t e l i f rivayetier vardır. O n u n Topkapı surl a n n d a yapılan muharebede öldürüldüğünü söyleyenler ol duğu g i b i denizdeki gemilere sığınmak üzere kaçtığım ve b u arada öldürüldüğünü söyleyenler d e vardır . Fakat y u k a n d a da söylediğimiz g i b i imparator, b i r yeri müdafaa etmek üzere harekete geçtiği esnada ve çok galip ihtimalle Haliç tarafından içeriye girenleri menetmek üzere savaştığr b i r sırada 2 3 0
2 3 1
2 3 2
2 3 3
2 3 4
2 3 5
öldürülmüştür. Filhakika i m p a r a t o r şehre girildiğini haber alır almaz maiyetiyle birlikte o tarafa at koşturduğu sırada b i r bölük azeb eri üe karşılaşmış ve bunların hepsini öldürdükten soma yaralı b i r azebi de öldürmek üzere üstüne atılmıştı. Fa kat y a r a h asker son b i r gayretie o n u atından aşağı düşürmeye ve öldürmeye muvaffak oldu. Böyle söylenmesine rağmen y u k a n d a da söylediğim gibi o n u n ne surede öldürüldüğü belli değildir. Ancak onun cesedine karşı F a t i h ' i n pek büyük hür met gösterdiği muhakkaktır. Çünkü b u ceset R u m l a r a teslim edilmiş ve hükümdarlara lâyık b i r şekilde defhedilmiştir. İstanbul'a fetih günü girip te Ayasofya kilisesini ziyaret eden F a t i h o erün b u mâbedin camiye çevrilmesini ve b u n u n 2 4 1
2 4 2
„
2 3 6
2 3 7
2 3 8
2 3 9
9
2 4 0
A. Muhtar, s. 250. Halbuki Phrantzes, padişahın Notaras'a iyi muamele etmediğini, onn tahkir ettiğini ve nihayet öldürdüğünü yazıyor. Bk. Phrantzes, s. 2 3 0 2 3 1
187-188.
Ducas, s. 196. 233 Phrantzes, s. 187. Ducas, s. 195. Aynı eser, s. 195. Hüseyin B. Cafer, vrk. 163. İmparatorun kesilen başı padişahın huzuruna getirüdi. Notaras ve daha başkaları bunun imparatorun başı olduğunu tasdik ettiler.. Bk. Du cas, s. 195. Ducas, s. 186. Hüseyin B. Cafer, vrk. 163. "Kıral ol arada kurtarır baş girüp gâmiye (gemi) kaçtı göz leri yaş". Bk. Sanca Kemal, s. 153. Kemal Paşa-zâde, Tarih-i Feth-i Kostantiniyye, vrk. 220. 2 3 2
2 3 4
2 3 5
2 3 3
2 3 7
2 3 8
için de lüzumlu değişikliğin yapılmasını emretmişti, i l k C u m a namazım burada kılmak isteğinde b u l u n a n F a t i h üç gün içinde binada yapdması lâzımgelen m i h r a p , minber g i b i şey lerle hıristiyanhğa ait olup ta islâmlarca hoş görülmeyen şey lerin de ortadan kaldırılmasını istemişti. Bundan dolayı ügililer d u r m a d a n çalışmışlar ve 1 H a z i r a n Cuma gününe kadar padi şahın isteklerini yerine getirmişlerdi. B u suretle i l k defa olarak Bizans'ın b u muhteşem mâbedinde F a t i h ' i n adına hutbe okun muş, başka b i r dille kâinatın müşterek ve tek olan Allah'ına i l k defa olarak ibadet edilmişti. Ancak hıristiyanhğm b u en büyük mâbedini hıristiyanlarm elinden ahrken o n l a n me'yus b i r halde bulundurmayı muvafık görmemiş olan b u T ü r k padişahı, aynı A l l a h ' a tapan ve fakat başka yollarda yürüyen b u insan kütlesinin içten gelen isteklerim ve arzularım da is tediklerinden daha fazla yerine getirmeyi i h m a l etmemiştir. Hiçbir mecburiyeti yokken onlara birtakım dinî imtiyazlar tammasım gerçi şark ve garp kiHsesini b i r b i r i n d e n ayırmak g i b i b i r siyasete bağlayanlar da vardır ve f i l h a k i k a böyle b i r siyaset takip edilmesi b i r an insana en m a k u l b i r y o l gibi gö rünmektedir; F a t i h gibi büyük b i r siyaset adamının da böyle düşünmesi her zaman mümkündür. Ancak böyle b i r siyasetin sonunda kazanacağı şeylerin ne olduğu ve böyle b i r yoldan yürümediği takdirde neler kaybedeceği üzerinde duracak olur-
2 3 9
2 ! 0
105
2 4 1 2 4 2
İdris-i Bitiisî, vrk. 78. Phrantzes, s. 187.
Ayasofya'nm c a m i y e
mesı
çevrü
ve
nh'in toIeransı
"
i a -
büyük
-
İSTANBUL'UN FETHİ
FATİH SULTAN MEHMET
ıo6
sak b u kaybın düşünüldüğü kadar büyük olamıyacağı, ka zancın da tasavvur edildiği g i b i önemli sonuçlara bağlanamıyacağı görülmektedir. Böyle b i r siyasetin takip edddiğini büs bütün inkâr edebilecek vesikalara malik olmamakla beraber F a t i h ' i n R u m l a r a bahşetmiş olduğu imtiyazların daha çok insani duyguların tesiri altında verildiğini k a b u l etmek, hiç olmazsa hıristiyanhğı ikiye bölmek siyasetim takip etti diyen lerin tezi kadar kuvvetlidir. Esasen, ikiye bölünmüş olan hıristiyanhğı b u siyasetiyle devam ettirmek istedi diyenler b u neti ceyi, akla ve mantığa uygun geldiği için, hâdiselerden çıkar mışlardır. H a l b u k i F a t i h ' i n insana, insan olma bakımından verdiği değer pek büyüktür. B u , mantıkla varılmış b i r netice değU, fakat tarihî b i r gerçektir. Fdhakika İstanbul'un harap olan yerlerim yemden i m a r ve yeni yeni binalar inşa ettirirken padişah buralarda esirlerden çok miktarda amele k u l lanmış, o devre göre oldukça önemli saydabilecek b i r gündelik yani altı akça vermek suretiyle b i r taraftan onların vergilerini ödeyebilmelerim öte taraftan da maişetlerini sağlamalarım dü şünmüştür. Ayrıca esirlere fena muamele edilmemesini, şefkat gösterilmesini isteyen padişah b u işe bilhasssa kendisi çok dikkat ve i t i n a gösterirdi; şehir içinde yaptığı gezintilerde çalışan esirlere rastgeldiği v a k i t atım d u r d u r u r , onlara iltifat eder hattâ maddeten yardımda bile b u l u n u r d u . Osmanlı Türklerinde ötedenberi yabancı dinlere karşı saygı gösterildiği muhakkaktır. B u h a l Fatih'te kemalini bulmuş gibidir. O n u n b u yolda yürümesinde, yapacağı mütaakıp fetihlerde kazana cağı tebayı da düşünmüş olduğu t a h m i n olunabilir. O , b u hareketiyle değişen şeyin yalnız i m p a r a t o r l u k olduğunu, b u n u n dışında kendisine tâbi olacak olan hıristiyanlara her şeyin eskisi g i b i devam edebüeceğini izah etmek istemiştir. Filhakika o n u n imparatorluğu dahiünde hiç kimse itikadı, m i l l i y e t i yü zünden b i r belâya uğramaktan korkmamaktaydı. Çünkü i t i yat ve âdetlere asla d o k u n u l m u y o r d u . İkilik siyasetini de2 4 3
2 4 4
2 4 5
2 4 6
v a m ettirme işini R u m l a r a b i r p a t r i k , seçtirmesi ve birtakım imtiyazlar vermesi noktasına kadar kabul etmek mümkün olsa bile b u n d a n sonrasını izah etmek güçtür. Çünkü F a t i h fethi mütaakıp günlerde R u m l a r a münasip gördüğü İmtiyazları ver dikten sonra d m i ve değeri herkes tarafından bilinen yüksek b i r hıristiyan âlimini (Gennadios) arattı d u r d u ve nihayet kendisim Edirne civarında saklandığı b i r evde b u l d u r a r a k yamna getirttiği vakit ona, siyaseten dahi mecbur olmadığı büyük Utifatlarda b u l u n d u . Hattâ 1453 Aralık ayında o n u pat riklik makamına g e t i r d i . O n u n için ziyafetler tertip o l u n d u , padişah o n u teşyi etmek nezaketini de gösterdi; daha deriye giderek vezirlerden ve paşalardan mürekkep b i r alayı ona re fakat e t t i r d i . Padişah, huzurunda Gennadios'a hıristiyan d i nine ve mezheplerine dair serbestçe konuşma imkânlarım t a m dı. Hattâ Ortodoks mezhebinin akaidim gösterir b i r yazıyı ondan istedi ve b u yazı Karaferye'li kadı A h m e t tarafından kendisine s u n u l d u . F a t i h ' i n patrike iltifat etmesi, huzurunda hıristiyanhğa dair serbestçe konuşmasına müsaade etmesi, Ortodoks mezhe b i n i n ahkâmına ait b i r yazı talep etmesi ve b u n u tercüme ettirerek b u d i n i n inceliklerine nüfuz etmek istemesi şark ve garp kiliselerim birbirinden a y n t u t m a k siyasetiyle izah olu namaz. K a b u l etmek lâzım gelir k i Fatih Bizanshlara dinî serbesti tamrken ve onların başına b i r patrik getirirken elbette insanlık vazifelerinden birisini yaptığına kani b u l u n u y o r d u . Hulâsa bütün b u hâdiseleri b i r tek noktaya y a n i hıristiyanh ğ m b i r kısmım kendisine bağlamak ve b u suretle kendisi için korkunç olan ittihada meydan vermemek neticesine bağlıyarak 247
248
249
250
251
252
2 1 7 2 4 8
S-
57¬
Kritovulos, s. 93. Mirmiroğlu, Fatih Sultan Mehmet I I . devrine ait tarihî vesikalar,
Phrantzes, s. 191. Kritovulos, s. 93. T . Halasi Kun, Gennedios'un itikatnâmesi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi dergisi, V I I I , şayi 1-2, s. 252-260. Phrantzes, bunun tamamiyle tersini söylemektedir. Ona göre Fa tih'in Hıristiyanlara bu şekilde cemileler göstermesi dindarlığından veya iyi kalpli oluşundan değil, kaçıp gitmiş olan hıristiyanları tekrar istanbul'a celp içindir. Bk. Phrantzes, s. 198. 2 4 9
2 5 0
2 5 1
Bk. kitabımızın giriş kısmı. Kritovulos, s. 93. Aynı eser, s. 9 3 . N. İorga, I I , s. 197.
107
252
109
İSTANBUL'UN FETHİ
FATİH SULTAN MEHMET
ıo8
izaha kalkışmak büyük F a t i h ' i tek cepheden t a m m a k hattâ büsbütün noksan tanımaktır. İşte F a t i h fetihten üç gün sonra y a n i i H a z i r a n 1453 C u m a günü Ayasofya'da i l k Cuma namazını kılmaya hazır lanırken Bizanslılara da böyle birtakım haklar' verdmesini düşünmekte i d i . Hattâ bazı kitaplara göre b u hakları aynı günde tanımıştı. O n u n için, o tarihe gelinceye kadar hiç b i r hükümdara nasip olmıyan ve hattâ bugün için dahi pekte mümkün göremediğimiz o büyük toleransı ile F a t i h , insanlığın en yüksek mertebesine erişmiş olan harikulâde b i r şahsiyettir. 2 5 3
F a t i h ' i n İstanbul'a girdiği günde Galata Cinivizleri bü yük b i r telâşa düştüler. Çünkü F a t i h tahta çıktığı vakit onlar da diğer devletler gibi Edirne'ye b i r elçi heyeti gönde rerek cülûsu tebrik etmişlerdi. Daha soma da, F a t i h Bizans lılarla muharebeye girdiği takdirde tarafsız kalacaklarım ka b u l ettiler ve buna karşılık Bizanslıların onlara tanıdığı h u k u k ve imtiyazların kabul edilmesini istediler. F a t i h , tarafsız kalmaları şartiyle b u hukuk ve imtiyazları tasdik ve teyit ede ceğini taahhüt e t t i . H a l b u k i Galatahlar sözlerinde durmamış lar, ayrıca Bizanslılara birçok yardı-mda bulunmuşlardı. Hattâ b u tarihlerde komiser bulunan Angelo zaccharia, h a f i d i İmpeıialis'i ücretli Sakız askerleri, Cenova'dan (Genova) gönderilmiş olan kıtalarla ve bütün hizmetkârlariyle birlikte İstanbul şeh254
253
rinin jnüdafaasma gönderdi. Çünkü ona göre İstanbul'un Türkler eline geçmesi Galata'mn kaybolması fdemekti. Esa sen Galata Cinivizleri aynı zamanda Bizanshlarla da gizli b i r ittifak yapmışlardı. Çünkü birçok imtiyazlara sahip olan Galata Cinivizleri şehrin Türkler eline geçtiği takdirde bunların kaybedileceğinden koıkuyorlardı. Ancak İstanbul'un Türk lerin eline geçeceğini de ümit etmemekte idiler. Fatih Galata Cimvizlerinin i k i yüzlü b i r siyaset takibettiklerini seziyordu. B u i t i b a r l a onlarla yaptığı anlaşmaları hiçe sayarak orayı ala b i l i r ve Haliç'in ağzım bağlayan zincirin b i r u c u n u b u surede ele geçirerek Haliç'e gemilerini sokabilirdi. Ancak Fatih, Cinivizlerle şimdilik bozuşmağı siyasetine uygun görmediğin den, anlaşmalara sadakat gösteriyordu. İstanbul'un u m u l m a dık b i r zamanda Türklerin eline düşmesi Galata Cinivizlerinde de büyük b i r şaşkınlık ve k o r k u yarattı. Şimdi onlar sıranın kendilerine geldiğine katî olarak emindüer. Bizanslılara giz¬ liden gizliye yaptıkları yardımları artık saklamaya da imkân y o k t u . Çünkü Türklerin aldıkları esirler arasında y a r a h ' ve ölü olarak Galata Cinivizlerine mensup adamlar g ö r ü l m ü ş t ü . Hattâ Galata komiserinin yiğeni de bunlar arasında b u l u n u yordu. Gerçek açıktan açığa muahedeleri çiğneyen Galatahlara karşı F a t i h ordusunu harekete geçirmeye karar vermiş b u l u n u y o r d u . Ancak Galatahlar buna zaman bırakmadan Fa tih'e müracaat ederek aflarını istediler. Filhakika İstan b u l ' u n sukutunu haber alan komiser (Podesta) Angelo Zacchariya Galatahlara, şehrin anahtarlariyle birlikte halkın tâbi olmak isteğini bildirmek üzere b i r heyetin padişaha gönderilmesini tavsiye etti. Bu heyet padişahtan vadolunan h u k u k ve i m t i yazların devamım da isteyecekti. Bu tavsiyeye uyan Gala tahlar Fatih'e böyle b i r heyet i z a m ettilerse de padişah b u n 2 5 6
2 5 7
2 5 8
259
260
2 6 1
2 6 2
Hammer, I I I , s. 9. Galata ahalisi Rum ve Cinivizlerden başka Avrupa'nın muhtelif milletlerine mensup insanlardan mürekkepti. Çoğu ticaretle meşgul olan bu insanlara Bizans imparatorları muhtelif tarihlerde birtakım haklar ve dinî imtiyazlar bahşetmişti. İstanbul'da kurulmuş olan Lâtin imparator luğunun yerine ikinci defa Bizans imparatorluğunun kurulmasına Ciniviz'ler yardım ettiklerinden imparator V I I I . Mihail Paleologos Galata'mn idare ve muhafazasını onlara terketti. 1276. Bundan sonra Cinivizler Galata'yı idare etmek üzere oraya bir komiser tayin etmeğe başladılar. Bu memur her türlü vergiyi Ceneve Cıımhuriyeti adına tahsil ederdi. Bunun la beraber Galata'mn yirmidört kişilik bir beledî idare heyeti vardı ki bun ların yansı asillerden, yarısı da halk arasından seçilirdi. Tüccarlar arasında çıkacak ihtilâflan halletmek üzere de altı kişilik bir heyet daha vardı. Bu şekle göre Galata'yı muhtar bir belde kabul etmek icabeder. Bk. İskender Hoci Galata'mn Osmanlılara teslimi, Tarih-i Osmanî Encümeni Mecmuası, cüz 25, s. 49. Aynı eser, s. 49-50. 2 5 3
254
2 5 5
2 6 3
Schlumberger, s. 334. Mirmiroğlu, s. 24. Hammer, I I , s. 283. 259 Mirmiroğlu, s. 38. îskerder Hoci, s. 50. Aynı eser, s. 50. 262 Aynı eser, s. 50. Aynı eser,' s. 50.
2 5 6
2 5 7 2 5 8
2 6 0 2 6 1
2 8 3
İSTANBUL'UN FETHİ
FATİH SULTAN MEHMET
1 IO
larla meşgul olmadı. Bunun üzerine Galata'daki heyecan büs bütün arttı. B u sırada Galata l i m a m n d a b u l u n a n tüccar gemi lerindeki k o r k u son hadde varmıştı. Bunlar hemen hareket etmek istiyorlardı. H e r nekadar komiser, Fatih'e yaptıkları teklifin sonunu beklemelerini kendilerinden rica ettiyse de b u sözü kimse dinlemedi. O n l a r alelacele limanı terkettiler. Zaten Haliç'te bulunan gemilere sığınmış olan birtakım R u m l a r l a yabancılar, İstanbul'u terketmek üzere,' T ü r k deniz asker lerinin şehre dağılmasından faydalanarak, denize açılmışlardı. B u d u r u m F a t i h ' i n gözünden kaçmadı. U m u m î b i r muhace ret h a l i n i alacak g i b i görünen b u hale b i r son vermek üzere i k i n c i defa gelen Galata murahhaslarına: C i m v i z l e r i n m u a hede hükümlerine riayet etmedikleri için artık b i r h u k u k a sahip olamıyacaklarım bildirmiş ve f i r a r edenlerin üç ay zar fında geri dönmelerini aksi takdirde mallarının zaptedileceğini de ilâve etmişti. AhaHnin isteklerine gelince: bunların kabule şayan olduğunu ve b i r alıidnâmenin düzenlenmesini emret mişti. Gerçek R u m c a yazılan b i r şartnâmeyi Zağanos Paşa imza etmiştir. Bununla Galatahlara vergi vermeleri şartiyle d i n ve ticaret serbestisi veriliyor, aynı zamanda Galata surlarının b i r kısmının yıkdması, hendeklerin doldurulması da k a b u l olunuyordu. Ertesi günü Zağanos Paşa askerle birlikte Galata'ya girmiş ve ahali atarafından hörmetie karşılanmıştı. B u n dan başka Galata ahalisine padişah tarafından ayrıca ve Türkçe yazdrmş b i r ferman daha verildi. B u ferman yukarda verilen imtiyazları tekit e d i y o r d u . İstanbul'un görülecek yerlerini ve b u arada Bizans saray2 6 4
285
266
çandarir-nm
ıTm
Edfme'ye
dönüsü.
l
y a r e t eden padişah yeni b i r hayatın başlamak üzere bulunduğu b u şehrin idaresini karıştıran Süleyman B e y ' e kadılığını da Celâlzade Hızır Bey'e tevdi etti. Diğer taraftan padişah ötedenberi z i h n i m işgal eden b i r meseleyi de h a l l e t i ; Sadrazam Çandarh H a ü l Paşa'yı azl ve hapsetti. Padişah a
n
m
d
a
zi
267
2 6 8
İskender Hoçi, s. 5 1 . Aynı eser, s. 5 1 . 265 f Tarih-i Osmanî Encümeni mecmuasının 2 5 inci cüzünde mevcuttur. Dursun Bey, s. 58. Halil Paşa, Osmanlı hanedaniyle birlikte tarih sahnesine çıkmış 264
2 6 5
B
2 6 7
2 6 8
u
e r m a m n
m
e
t
m
III
18 H a z i r a n ' d a yani fetihten 20 gün sonra Edirne'ye dönmüş ve pek parlak b i r surette karşılanmıştır. 269
ve İstanbul'un fethine kadar Osmanlı devletinin kadıasker ve vezir'i âzam ide makamlarım hemen fasılasız bir surette işgal etmiş olan Çandarh ailesindendir. O, 1425 te Murat I I . tarafından bu makama getirildi. Padişahın bütün itimadını kendi üstünde toplamış olan bu zat harekederinde büyük bir serbestiye sahip bulunuyordu. Fakat Hunyadi ile yaptığı muhare belerde muvaffakiyetsizliğe uğrayan Sultan Murat I I . bundan müteessir olarak, Segedin anlaşmasından sonra, Manisa'ya çekilince durum değişti. Çünkü Sumltan Mehmet I I . üzerinde daha çok devşirmelerden yetişenler ve bilhassa Zağanos Paşa müessir olduğundan Halil Paşa eski serbestisini kaybetmiş ve bu yüzden duyduğu teessür onu eski hükümdarı tekrar tahta getirmeye sevketmişti. Esasen hukümdarhğı bırakıp ta Manisa'ya çekilmiş olan Sultan Murat da bu çekilişten nedamet duymakta olduğundan Halil Paşa ve eski vezirleriyle gizli bir anlaşma yapmış ve ilk fırsatta tahta avdete karar vermişti. Çok geçmeden Segedin anlaşmasını bozan hıristiyanlarm bir haçlı ordusiyle harekete geçtiği haber alınınca küçük Padişah Sultan Mehmet'in durumu idare edemiyeceği ileri sürülerek Sultan Murat tahta davet olundu; Murat bundan sonra ölünceye kadar bir daha padişahlıktan ayrılmadı. Manisa'ya gönderilen küçük padişahın işte bundan ötürü Halil Paşa'ya karşı büyük bir kin beslediğini ve son defa padişah olunca intikam alacağım ve nihayet bu intikamı aldığım söyleyenler vardır. Ancak Fatih hükümdar olduğu vakit Çandarh'yı yerinde ipka etmiştir. İstanbul'un alın masına tamamiyle muhalif bulunan Çandarlı'nm bu muhalefetini Bizanstan aldığı rüşvete hamledenler olduğu gibi Avrupa'dan çekinerek bu şekilde hareket ettiğini söyleyenler de vardır. Bütün savaş boyunca bu işe muha lefet etmesi ve her toplantıda Bizans'ı lıimaye eder görünmesi padişahın gözünden kaçmamış ve esasen kendini âdeta haletmiş olan bu paşayı padi şah nihayet İstanbul'un fethinden sonra azl ve hapsetmiştir. Bundan kırk gün sonra da Yedikule'de öldürmüştür (İslâm Ansiklopedisinden hulâsa). İslâm Ansiklâpedisi, Cüz. 25, s. 351-357. Dücas, s. 203. 2 6 8
TJÇUNCU B O L U M
I.
FATİH'İN BATI SİYASETİ SIRBİSTAN SEFERLERİ İkinci Kosova zaferinden sonra Osmanlıların srarpte bü0
<3
B a l I i a a
leri
r
devlı:t
-
hakkında
yük fütuhat devrine girmemesi ve enerjik b i r hükümdar iş k u a bîr biigi. başına geçtiği takdirde O r t a A v r u p a ' y a doğru T ü r k istilâsının genişlememesi için ortada b i r sebep kalmamışta. Çünkü Balkanlar'da artık T ü r k ordusunu meşgul edecek b i r kuvvet yok tur. Sırbistan, F a t i h devrine gelinceye kadar, Türkler tarafın dan pek hırpalanmış ve zayıf b i r d u r u m a getirilmişti. Eflâk ve Boğdan de M o r a ' d a k i teşekküller, çok k u d r e t l i Osmanlı devleti karşısında, birşey ifade etmiyorlardı. Bosna-Hersek ve A r n a v u t i u k ' t a k i hıristiyan devletler de kendüerini koruyabile cek b i r kuvvette değildiler. Y a l m z M a c a r l a r yukarda saydık larımıza nazaran çok kuvvetli d u r u m d a idder. Bühassa b u tarihlerde H u n y a d i Janos'un M a c a r ordularına komuta etmesi b u devletin büsbütün kuvvetienmesini m u c i p olmuştu. Ancak katolik M a c a r l a r l a daha çok ortodoks olan B a l k a n h l a r ' m sa m i m i surette anlaşacakları şüpheli görünüyordu. Fetihlerinde b i r sıra ve i r t i b a t görülen genç padişah F a t i h Sultan M e h m e t İstanbul'u aldığı v a k i t B a l k a n l a r ' m b u m a n zarası ile karşılaştı. H e r h a n g i b i r tecavüze karşı memleketinin müdafaasım kolaylaştırmak ve belki Orta A v r u p a ile İtalya'ya karşı yapılacak istilâ hareketlerine zemin hazırlamak ' üzere Sava ve T u n a nehirlerinin cenup sahasını ele geçirmeye çalıştığını gördüğümüz Sultan M e h m e t I I . n i n Balkanlar'ın b u zayıf durumlarından faydalanması kadar tabiî birşey olmazdı. Padişahın earpteki sayelerinin tahakkuku için. herşeyden B i r i n c i Sırbistan o
ı •
i
•
i
-r.
•
•
Sereri
önce Sırbistan la çarpışması gerekiyordu. B u n u n ıçm yeter derecede sebepler de vardı; bunların en başında Sırbistan'ın coğrafi d u r u m u geliyordu. Eğer Osmanhlar b u topraklara sahip olurlarsa, yukarıda da söylediğimiz gibi, T u n a ' n m öte F.
8
hepleri,
ve
se-
FATİH SULTAN MEHMET
ıi4
FATİH'İN BATI
tarafında sayabüeceğimiz birtakım teşekküllere ve meselâ U l a h lara ve M a c a r l a r a karşı yapdacak harekeüer çok kolaylaşmış. o l a c a k ve yine yukarıda söylediğimiz g i b i b u topraklar elde bulundukça komşu devletierin Türklere karşı girişecekleri tecavüzî harekeder de kolayca önlenebilecekti. Bundan Daşka birçok v e r i m l i yerleri i h t i v a etmesi ve T u n a kenarında zengin, ve güzel şehirleri bulunması, aynı zamanda müstahkem kale lerinin çok olması bakımından Sırbistan, Osmanhlar için cazipgörünüyordu. Esasen, zengin madenleri ile tecavüzî hareket leri k a m ç d a y a n b u yerlerin büyük b i r kısmı daha önce Os manhlar tarafından zaptedilmiş, fakat Segedin • (Szegedin). Muahedesi de bunlar geriye verilmişti. Ayrıca daha somaki, hâdiselerden faydalanan Sırp kiralı, Osmanhlarm eline geçmiş, b u l u n a n topraklardan b i r kısmım da istirdat etmiş b u l u n u y o r d u . işte bütün bunları dikkate, alan F a t i h Sultan M e h m e t Bizans meselesini hallettikten sonra Sırbistan işini ele aldı. 1
2
3
4
Fethi mütaakıp her taraftan tebrik için gelen elçi heyet leri arasında i h t i y a r Sırp Kiralı Georges Brankovitch'in gönder diği heyet de vardı. T a r i h l e r i m i z i n Vilkoğlu diye tanıttığı Sırp Kiralı Georges Brankovitch i k i yüzlü b i r siyaset takip edi yor, b i r taraftan tebrik için gönderdiği elçi heyeti de, v a k t i y l e Osmanlılardan aldığı kalelerin b i r kısmının anahtarlarım geri verirken öte taraftan da, U l a h l a r ve M a c a r l a r l a münasebedere girişiyor, aynı zamanda vergisini de zamamnda ödemiyordu. ' Casusları vasıtasiyle hâdiselerden haberdar olan F a t i h , tebrik için gelen Sırp elçderine iltifat etmemiş ve teslim etmek iste dikleri kalelerin kâfi olmadığım, vaktiyle Osmanhlardan alı nan kalelerin hepsinin iade edilmesi lâzım geldiğim söylemiştik Fakat buna razı olmıyan Sırp kiralı hemen Osmanlı t o p r a k larına tecavüze başlamış, hattâ b u yüzden Üsküp yolu k a p a narak gidiş gelişte durmuştu. B u arada T ü r k şehir ve kasa balarından b a z d a r m m Sırplar tarafından y a ğ m a edddiğini 5
SİYASETİ
H5
Priştine kadısının arzından.öğrenen padişah, b i r taraftan akmcdarı Sırbistan üzerine gönderirken öte taraftan da Sırp kira lına haber yollayarak, Sırp topraklarının Lasar'm oğlu Stephan'a ve netice itibariyle kendine ait olduğunu söylemiş ve Sırbistan'ı terketmesini istemişti; ancak Brankovitch'e, Sofya şehrim ihsan edebüeceğini söyleyen padişah b u şekil k a b u l edilmediği] takdirde Sırbistan aleyhine harekete geçeceğini debüdirmişti . Haberi götüren elçi yirmibeş günde geri dön mek için emir almışü. ' Geç kaldığı takdirde öldürülecekti. H a l b u k i Sırp kiralı b u tarihlerde T u n a ' m n öbür tarafında b u l u n u y o r d u . B u halden faydalanan Sırp i l e r i gelenleri elçiyi oyalamaya çalışıyor ve b u surede zaman kazanarak savaş için hazırlıklarını tamamlamak istiyorlardı. Elçi b u n u hissettiğin den zamamnda padişahı d u r u m d a n haberdar e t t i . Bunun üzerine F a t i h Sultan M e h m e t ordusunun toplanmasım bde beklemiyerek y i r m i b i n kişilik b i r kuvvede harekete g e ç m i ş ve b u surede de B i r i n c i Sırbistan seferi başlamıştı. O r d u n u n bü yük kısmı padişaha Sivricehisar'da (Ostrowitz) kavuştu. H a l b u k i Sırp kiralı, padişahın sefere başhyacağım öğrenir öğren mez hükümet merkezi olan Semendire'yi (Smederevo) t a h k i m ederek içine mühim m i k t a r d a asker koymuş, hazmelerini de Sivricehisar'da bırakarak Macaristan'a kaçmıştı. Çünkü o, padişahın yalmz Semendire üzerine yürüyeceğini t a h m i n edi y o r d u ; b u n d a n ötürü orayı t a h k i m etmiş ve yine b u n d a n do layı hazinelerini Sivricehisar'a göndermişti. H a l b u k i b u sıra larda M a c a r l a r Türkler aleyhine olmak üzere büyük b i r faali yete girişmiş bulunuyorlardı. Brankovitch'in ve onunla birlikte kaçan Sırp asdzadelerinin M a c a r l a r a yardım için m ü r a c a a ü a n b u faaliyetin artmasına sebep oldu. Esasen M a c a r l a r cenuptan 7
8
9
10
11
12
13
1 4
1 5
6
7 8
1 2 3 4 5 6
Kritovulos, s. 93. Aynı eser, s. g8. İ. H. Uzunçarşılı, I I , s. 13. îdris-i Bitlisi, vrk. 92. . Kritovulos, s. 100. İdris-i Bitlisi, vrk. 92. Sadüddin, s. 449.
9 1 0 n 1 2 1 3 1 1 1 5
İdris-i Bitlisi, vrk, 92. Ducas, s. 205. Aynı eser, s. 205. Aynı eser, s. 205. Aynı eser, s. 205. Zinkeisen, I I , s. 70. Yüzbin kişiyi geçen bu ordunun yansı süvari idi. Kritovulos, s. 100. îdris-i Bitlisi, vrk. 92. Sadüddin, . 449. Sadüddin, s. 449.
Macarların Türkler
aley
hindeki
faali
yetleri. Brankovitch'in Türklere
karşı
yardım istemek üzere
Macar
l a r a başvurma sı s o n u n d a H u n yadi'nin
Türk
topraklarına akım.
FATİH SULTAN MEHMET
ıı6
FATİH'İN BATI
gelmekte olan tehlikeyi görüyorlardı. B u i t i b a r l a genç M a c a r Kiralı Ladislas daha 1454 yılının Ocak ayında Türklere karşı gereken tedbirleri almak üzere b i r meclis toplamıştı. Bunun mükemmel neticeleri onaltı maddede toplanmış olan karar lardır k i b u n l a r l a Türklere karşı b i r o r d u n u n organize edilmesi düşünülmüştü. Başkomutanlığını yapacağı b u o r d u n u n tan z i m ve tertibine H u n y a d i vakit geçirmeden başladı. Genç Kıral üe büyük asiller H u n y a d i ' y e her yardımı yapmakta kusur etmedüer. H u n y a d i hazırladığı b u o r d u ile, F a t i h ' i n Filibe'ye geldiği sıralarda, T u n a ' y ı geçerek Osmanldarın işgal etmiş oldukları sahayı tahrip e t t i ; Tırnova (Tirnova)civarında b i r kaç küçük T ü r k birliğini kaçmaya mecbur ettikten sonra b o l ga nimetlerle tekrar T u n a ' y ı geçerek geri döndü. Öte taraftan T ü r k ordusu, hiçbir mukavemete maruz kalmadan, i k i kol halinde Sırbistan içlerinde ilerliyerek "memleketin anahtarları" mesabesinde b u l u n a n Sivricehisar üe Semendire'yi kuşattı. Bir müddet mukavemet eden Sivricehisar nihayet zaptedüdi. Fakat, civarındaki kalelerin b i r kısmı alınmasına ve dış d u varlarının tahrip olunmasına rağmen Semendire alınamadı. Bununla beraber T ü r k ordusu büyük başarılar sağlamış sayı lırdı. H a l b u k i b u başardarma yemlerini eklemek mümkün iken padişah birdenbire sefere nihayet vermiş ve Edirne'ye dön müştür. Padişahın birdenbire geriye dönmesinin sebeplerini izah etmek güçtür. Çünkü b u hususta bügi veren Osmanlı eserlerinin hemen hepsi b u dönüşü kaydetmekte, fakat sebe b i n i n ne old uğunu anlatmamaktadırlar. Böyle olmakla beraber i h t i m a l padişah, Sırp kiralının M a c a r l a r l a birleşerek büyük b i r o r d u ile kendi üstüne geleceklerim t a h m i n ettiği içindir k i daha büyük hazırlıklar yapmak üzere Edirne'ye dönmüştür. 1 6
1 7
1 8
Osmanlı o r d u s u n u n Sırbistan içlerindeki h a
1 9
reketleri.
2 0
;
2 1
Sırp
ve
Ma
carların,
Sır
bistan'da bira-
Sefer dönüşünde, muharebelerin devam ettiği sıralarda Sırbistan'ı yağma etmeye m e m u r edilmiş olan, Firuz Bey
oğlu b u defa da 32.000 kişilik b i r kuvvet ile Sırbistan'da bırakddı. O n u n vazifesi Sırp ordusu ile birleşik olarak harekete geçmesi muhtemel olan M a c a r ordusunu tutmaktı. Gerçek düşnüldüğü g i b i o l d u ; y a n i Georges Brankovitch ve H u n y a d i ' n i n birleşik kuvvetleri Firuz Bey oğlu'nun üzerine yürüyerek onu Kruschevatz'ta yendiler ve kendisini de esir ettiler. B u n d a n sonradır k i V i d i n ( W i d i n ) ile Niş (Nissa) arasındaki Osmanlı t o p r a k l a n Sırp ve M a c a r l a r tarafından kâmilen işgal olundu. Osmanhlann mühim T u n a kalesi V i d i n , müdafaa k u w e t i e r i n i n pek zayıf olmasından ötürü, hemen hiç mukavemet göstermeden H u n y a d i ' n i n eline geçti. Burayı b i r kül haline getiren H u n y a d i oradan geri dönerek Belgrad civanna çeküdi. Akın Macar lar lehine neticelenmiş olmakla beraber H u n y a d i yalmz kendi ordusu de Fatih Mehmet'e karşı savaşamıyacağım idrak ede rek 1454 yılının sonuna doğru imparator Friedrich'e b i r mek t u p yazarak Sırbistan hâdiselerini anlatmış ve hıristiyanlığm kurtulmasının b i r haçh ordusu ile mümkün olacağım büdirmişti. B u n u n üzerine mesele Frankfurt'da ve WienerischNeustadt'de toplanan meclislerde müzakere edilmiş ve H u n yadi'ye yardımcı b i r kuvvetin verilmesi k a b u l olunmuştu. Fakat Papa Nicolas V . i n ani ölümü esasen isteksizce verilen b u k a r a n n geri bırakılmasına, hattâ büsbütün unutulmasına sebep oldu. B u surede H u n y a d i hazırlamış olduğu yeni plân l a n tatbika imkân bulamadı. Esasen M a c a r kıral hanedamndan olan Cilley U l r i k de bunlara muhalefet etmişti. H a l b u k i b u sıralarda Györ'de b u l u n a n Brankovitch yardımcı M a c a r kuv vetlerinin süratle gönderilmesini istiyor ve onbin askerin kendi hesabına bakdacağmı b i l d i r i y o r d u . Fakat beklenilen b u yar dım yapdmadığı için Brankovitch Macarlara dargın b i r surette Györ'den ayrılmış ve Semendire'ye gelmişti. Öte taraftan Firuz 2 2
23
24
23
26
27
28
29
30
22 2 3 2 4
1 6 1 7 1 8 1 9 2 0 2 1
Zinkeisen, I I , s. 7 1 . Aynı eser, s. 7 1 . Aynı eser, s. 72-73. Hammmer, I I I , s. 18. îdris-i Biüisî, vrk. 93. Pesty Frigyes, s. 4 0 .
SİYASETİ
25 26 27 28 29 3 0
İdris-iBitlisî, vrk. 93. Sadüddin, s. 449. Hammer, I I I , s. 18. Zinkeisen, I I , s. 75. Aynı eser, s. 76. Aynı eser, s. 76. Pesty Frigyes, s. 4 0 . Aynı eser, s. 4 0 . Aynı eser, s. 40.
kılmış o l a n , F i r u z B e y oğlunu mağlûp v e b i r kısım Osmanlı topraklarım iş gal e t m e l e r i .
Frankfurt Wienerisch Neustadt lantıları.
ve — top
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN BATI SİYASETİ
Bey o ğ l u n u n Kruschevatz bozgunu, Macarların T ü r k top raklarına yaptıkları akın ve V i d i n ' i t a h r i p etmeleri F a t i h ' i tekrar harekete geçirmiş ve h a f i f suvarüerini ta Macaristan içlerine kadar göndermesine sebep olmuştu. îşte b u sıralarda yalmz başına kalmış olan Georges Brankovitch padişaha birçok hediyelerle birlikte b i r elçi heyeti göndererek yılda otuzbin füori vergi v e r e c e ğ i n i muharebelerde askerle yardımda bulunacağım ve Osmanhlarm eline geçen Sırp kalelerinin kendderine bırakılacağım k a b u l ettiğini büdirerek sulh isteğinde bulundu. B u şartiar padişa tarafından da k a b u l edildiği içindir k i barış yapdmış ve b u suretle Sırp seferi sona ermişti. Ancak F a t i h Sultan M e h m e t b u anlaşma ile t a t m i n edilmiş görünmüyordu.
"zâde orduya katılmıştı. B u bölgeler hakkında çok esaslı bdgilere sahip olan Evranos-zâde Isa Bey'in burada toplanan h a r p meclisinde u z u n uzadıya konuşmasından soma, madenleriyle pek meşhur olan N o w o b r d o şehrinin alınmasına karar veril d i . Esasen b u şehir M u r a t I I . zamanında Osmanhlarm eline geçmiş ve fakat Segedin anlaşması ile yine Sırplara terkolunmuştu. Padişah Isa Bey'i kalenin üzerine göndererek muhaf i z l a r m a teslim olmalarım teklif etti ise de kale k o m u t a m b u n u reddettiği için şehir kuşatıldı. B u şehrin Türklere karşı nekadar müddet mukavemet ettiği ihtilâftı b i r iştir. Bazılarına göre kırk g ü n , bazılarına göre y e d i ve bazdarma göre de dört gün dayandıktan sonra beşinci gün Türklerin eline g e ç t i . B u n d a n soma Fatih daha birkaç kaleyi işgal ve Karaca Paşa'yıda Sırbistan'ı y a ğ m a y a memur ederek kendisi ceddi Sultan M u r a t I . i n şehit edildiği Kosova'ya g e l d i . Bu müddet zarfında işini b i t i r e n Karaca Paşa burada orduya katılmış ve hep birlikte Edirne'ye ve birkaç gün sonra da istanbul'a dönülmüştü.
n8 Osmanlı—Sırp barışı.
31
32
3 3
34
Osmanlı h u d u t komutanlarının padişahı bistan'ı
Sır işgale
teşvik etmeleri, ikinci tan bir
Sırbis
Seferi
ve
kısım Sırp
k a l e l e r i n i n alın-
1454-—1455 kışım Edirne'de geçirmekte olan F a t i h ' i n harp hazırlıklarına başladığı görülmekte fakat b u hazır lıkların neresi için olduğunu kimse b ü m e m e k t e d i r . Bu sıralarda h u d u d komutanlarından Evranos-zâde îshâk oğlu İsa Bey, Türklere karşı Sırplana savaşa h a z ı r l a n d ı k l a n m , fakat iç d u r u m u i y i olmayan Sırbistan'ın kolayca zaptedilebdeceğini b ü d i r i y o r ve "devletlû sultamm, eğer devletle ge lirsen fırsattır" d i y o r d u . B u n u b i r savaş sebebi sayan padişah bütün kış hazırlamaya çalıştığı ordusunun başında 1455 ba harında Edirne'den hareket e d e r e k Sırbistan üzerine yürüdü. Üsküp'ün batısında bulunan ve gümüş madenleri de meşhur olan K a r a d o n l u ( K r o t o v a ) dağı aşıldığı sıralarda Evranos33
36
37
3 8
39
4 0
Firuz Bey'in oğlunun adı Melımet'dir. Sadüddin, s. 450. Halbuki İdris-i Bitlisi, Sırp elçi heyetinin İkin ci Sırbistan seferinden sonra geldiğini ve Sırp kırahnın her yıl üçbin filori vereceğini yazmaktadır. Bk. İdris-i Bitlisi vrk. 96. Ali de elçilerin bu za manda geldiğini ve fakat otuzbin sikke haraç taahhüt ettiklerini yazıyor. Bk ÂH, V vrk. 130. Kritovulos, s. 101. I . H . Uzunçarşıh, I I , s. 14. Kritovulos, s. 107. Sadüddin, s. 452. ' Hammer, 3, s. 20. Âşık Paşa-zâde, s. 145. Sadüddin, s. 452. Kemal Paşa-zâde, vrk. 59.
4 1
4 2
4 3
44
4 5
46
47
48
49
1456 da padişah Belgrat üzerine yürümeye karar verdi. B<=igrad'm a i m Belgrad b u tarihlerde Macarların elinde b u l u n u y o r d u . H a l - ^ sefer^'çln b u k i Sırbistan'ı elde tutabilmek ve kuzeyden gelen istilâları y P durdurabümek, aynı zamanda Macaristan'da muvaffakiyetie o r d u n u n h a . harekâta girişebilmek için T u n a kıydanmn ve bilhassa Belgf r a t müstahkem kalesinin elde bulunması iktiza e d i y o r d u . " Şehrin b u bakımdan değerini daha önce anlamış olan Osman lılar M u r a t I I . devrinde burayı almaya teşebbüs etmişlerse de a
ıeİB
50
3 1 3 2
3 3 3 4
3 5
3 6 3
3 8
3 9
4 0
Sadüddin, s. 452. İ. H. Uzunçarşıh, I I , s. 15. Aşık Paşa-zâde, s. 146. Sadüddin, s. 453. Kemal Paşa-zâde, vrk. 59. Bunun doğru olması lâzımdır. Çünkü İdris-i Biüisî de kalenin birkaç gün kuşatıldığım yazıyor. Bk. İdris-i Bitlisi, -vrk. 95. îçlris-î Bitlisi, vrk. g6. Sadüddin yağmaya memur edilen zatın Karaca Paşa veya İsa Bey olduğunu yazıyor. Bk. Sadüddin, s. 454. Âşık Paşa-zâde, S. 146. İdris-î Bitlisi , vrk. 96. Aynı eser, vrk. g6. Hans Pfeffermann, s. 54. 4 1
4 2
4 3
4 4
4 5 4 6
4 7
4 8
4 9
5 0
ü
a
n
v e
Bd
ku§a
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN BATI SİYASETİ
Hımyadi'nin Osmanlı hudutlarını tecavüz etmesi kuşatmanın kaldırdmasma sebep olmuştu. Sava ve T u n a nehirlerinin bir leştiği noktada kurulmuş olan Belgrad'ın esasen alınması pek güçtü. Çünkü nehir yolları vasıtasiyle birçok yerlerden yar dım alabildiği g i b i kendisi de müstahkem b i r şehirdi. Etra fında su de dolu geniş b i r hendek v a r d ı . Fırsat buldukça civarındaki T ü r k topraklarına saldırmaktan da çekinmeyen ve b u surede Türk güvenliğim tehdit etmekte olan b u şehrin ve sakin l e r i n i n k a t i olarak Türk hâkimiyetine girmesi lâzımdı. K e n d i toprakları üzerinde emniyeti sağlamayı b i r i n c i derecede b i r iş telâkki eden F a t i h Sultan M e h m e t nihayet 1456 baharında Belgrad'ı almıya karar verdi. Ancak b u şehrin değeri Sırplar ve Macarlarca da bilindiğinden her i k i devletin burayı kap tırmamak için bütün gayrederini harcayacakları tabiî i d i . Fühakika burada hâürı sayılır derecede muhafız vardı. Şehri M a c a r hanadamna mensup değerli b i r k o m u t a n olan Szylagyi M i c h a ü müdafaa e d i y o r d u . A y m zamanda papa, H u n y a d i ' y i b u kaleyi müdafaya teşvik etmekte i d i . Bu itibarla Fatih esaslı surette hazırlanmak lüzumunu d u y d u . B u n u n için M o rava kenarında kurdurduğu dökümhanede binlerce işçi tarafın dan toplar döküldü. Bunlar arasında boyları 27 ayak olan 22 büyük top v a r d ı . Ayrıca o zamana kadar görülmemiş bü yüklükte taş gülleler atabilen yedi tane havan topu da yapıl mıştı. D a h a küçük muhasara t o p l a n arasında m u h t e l i f çapta üçyüz top v a r d ı . Sefer için lüzumlu olan mühimmat şaşı lacak derecede boldu. Bunlar o r d u n u n yolü üzerinde veya Belg r a d civarında depo eddmişlerdi. Bütün kışı hazırlıklarla ge çirmiş olan padişah baharda yüzbin kişilik bir ordunun başında Sofya üzerinden Belgrada yürüdü. T u n a y o l u ile ha-
reket etmiş olan ve ikiyüz parçadan ibaret b u l u n a n donanma D a y ı Karaca Bey'in komutasında i d i . A y n c a büyük top lar da D a y ı Karaca Bey'in nezareti altında aym yoldan sevkeddmişti. B u surede Belgrat hem karadan h e m de nehir tarafından kuşatılmak isteniyordu. Padişah kara ordusunun başında Morava'yı geçtikten sonra Sırp kiralından haber almak üzere Aksakal İshak'ı Semen¬ d i r e ; Hasan Bey adında birisini de M a c a r l a r hakkında malû m a t toplamak üzere Belgrad taraflanna göndermişti. Şamh oğlu M e h m e t Bey ile İştinoğlu (Aştın?) A l i Bey Rudnik'te^kalmak emrini alddar. B u son i k i k o m u t a n düşman ordusunu arkadan vuracaklardı. Semendire cihetine gidenler, o c i v a n n büyüklerin den birisim esir ettiler k i , o da a y m maksada oralarda dolaşmakta i d i . B u zat padişahın huzurunda Sırp kiralının Macaristan'a kaçtığım ve yardım mukabilinde Güğercinlik (Golumbacz) ve daha b i r kısım Sırp şehirlerim onlara bırakmak vadinde b u lunduğunu açıkladı. Belgrat tarafına gidenlerin yakaladıktan esirler ise Macarların harbe hazır o l d u k l a n m söylüyorlardı. Gerçek Karaca Bey'den gelen b i r haberden M a c a r kuvvetle rinin T u n a ' m n öte tarafında görüldüğü anlaşıldı. B u haber leri alan padişah Semendire cihetine yöneldi. Çünkü düşmanl a n n T u n a ' d a n ilerliyen T ü r k donanmasımn y o l u n u kesmek i h t i m a l i v a r d ı . . B i r müddet Semendire ovasında kalan pa dişah b u şehrin muhafızlan ile ufak tefek savaşlar yaptıktan sonra asıl hedef olan Belgrad üzerine yürüdü. B u sıralarda R u d n i k taraflarına gönderilmiş olan İştin oğlu üe Şamlı oğlu, Sivricehisar taraflannda toplanmış olan ve Türkleri arkadan v u r m a k isteyen düşman kuvvetlerini yendiklerini bildirmiş lerdi. Bundan sonra, daha önce Karaca Bey tarafından h e m nehir hem de karadan kuşatılmış bulunan Belgrat üzerine
lao
51
5 2
53
5 4
55
56
57
58
5 9
121 6 0
6 1
62
63
64
65
6 6
67
6 8
6 9
5 1 5 2 5 3 5 4 55 5 6 57 5 8 5 9
Sadüddin, s. 454. Aynı eser, s. 455. Fraknoi Vilmos IV, s. 153. 1. H. Uzunçarşıh, I I , s. 16. 1099 numaraları Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 8 9 . Zinkeisen, I I , s. 80. Aym eser, s. 80. Aym eser, s. 80. Angiolellos, s. 23.
Angoilellos, s. 23. İdris-i Bitlisi, vrk. 97. Dayı Karacabey'e, bazı kaynaklarımızda paşa denmektedir. Bu itibarla kitabımızda da her iki unvan kullanrimıştır. Sadüddin, s. 455. Kemal Paşa-zâde, vrk. 6 1 . Aynı eser, vrk. 6 1 . Aym eser, vrk. 63. Aym eser, vrk. 63. Aym eser, vrk. 63. Aym eser, vrk. 63. 6 0
6 1
6 2
6 3 6 4
6 5 66
6 7 6 8
FATİH'İN BATI SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
122
yüründü. Fakat Karaca Bey'in kuşatması t a m a m değildi; Sava yolu açık b u l u n u y o r d u , buradan Belgrad'a yardım gele b i l i r d i . Böyle olabileceğini T ü r k komutanları düşünüyor, fakat Sava nehrine gemi geçirmekteki müşkülâtı da görüyorlardı. Bununla beraber padişah İstanbul'da yaptığı g i b i burada da gemilerini karadan yürüterek Sava'ya soktu. B u suretle lâzımgelen tedbirler alındıktan sonra Belgrad bombardıman edil meye başlandı. Kaledekilerin ümitsizliğe düştüğü sıralarda T u n a ' m n öte yakasında M a c a r ordusunun toplanmıya başla^S d u y u l d u . B u kuvvetler H u n y a d i ' n i n idaresi altında i d i . Sayıları 60.000 i geçen b u kuvvetier Petenvardein'i geçmiş bulunuyorlardı. B u n u n üzerine padişah alına^ tedbirleri görüşmek üzere b i r meclis topladı. B u mec^ ^ a y ı Karaca Bey çok enteresan b i r f i k i r ortaya atü. O n a göre T u n a ' m n öbür yakasına, geçderek M a c a r l a r l a çarpışmak 7 0
7 1
Tuna-mn öte larTdutun^n -toplanmaya başDayT KI™! !?. vTbnnun red•dediiişi. Pa5a
n
Ueri
1
7 2
7 3
c a
STE
en salim b i r y o l d u ; padişah karşıya geçmese büe kendisinin b i r kısım kuvvetlerle oraya gönderilmesi z a r u r i i d i . B u su rede T ü r k kuvveden M a c a r l a r l a ^Belgrat arasına girmiş ola cak ve i k i kuvvetin y a n i M a c a r ordusu ile Belgrad'daki kuşatılmış kuvvetierin irtibatına imkân kalmıyacakti. Fakat b u çok isabetli görüşü beğenmiyenler ve "öte yakadaki düşma nın bize ne zaran var; gözüne karşu o n u yağmaladup harab etmek mehabet-i saltanatı ziyade i d e r " diyenler oldu. Mu halifler birtakım zayıf deliller ortaya a t t ı l a r ve Karaca Bey'in padişaha yaranmak üzere böyle hareket ettiğini i l e r i sürdüler, hattâ " N e m ç e ne köpekdir k i bunca cüyuş-i deryahuruş mukabelesine ^gele, belki şimdiyedek tahtgâhmdan bile 7 4
7 5
7 6
7 7
78
İdriş-i Bitlisi, vrk. 97. Kemal Paşa-zâde'nin verdiği bu malûmata başka kitaplarda rast lamadım. Bk. Kemal Paşa-zâde, vrk 64. Fraknoi Vilmos, IV, s. 153. Zinkeisen, I I , s. 84. Fraknoi Vilmos, IV, s. 153. Kemal Paşa-zâde, varak 64. Sadüddin, s. 456. Kemal Paşa-zâde, vrk. 65. Dursun Bey, s. 72. İdris-i Bitlisi, vrk. 97.
123
d a h i içeru kaçmıştır" gibi birtakım mânâsız sözler söylediler. K a r a c a Bey'in fikirlerine daha çok itiraz edenler R u m e l i beyleri i d i . Bunlar "Belgrad fetholucak bize çift sürmek düşer dediler. Zira gayrı yerde düşman kalmaz didiler, almamaya hde ettiler, beylerin h i m m e t i olmadı, elhasıl b u n ların Belgrad'ı almaya safaları o l m a d ı " . Nihayet Karaca Bey'in fikrine m u h a l i f olanlara padişah ta katıldığı için K a raca'mn ileriye sürdüğü tez r e d d e d i l d i . F a t i h gibi askerlik işlerinde maharet sahibi olan b i r padişahın, M a c a r kuvvet l e r i n i n belirtileri görüldüğü halde, Karaca Bey'in ileri sürdüğü çok m a k u l ve mantıkî fikre katdmıyarak m u k a b i l tezi tutması, izahı güç b i r meseledir. İhtimal padişah M a c a r kuvvetierinin T u n a ' y ı beri tarafa geçebileceklerini t a h m i n etmemiş ve kuv vetli T ü r k donanmasımn b u n a m a n i olabüeceğini düşünmüştü. İşin sebebi ne olursa olsun ve padişah b u hususta ne düşünürse düşünsün Karaca Bey'in mütalâalarına değer verilmediği için M a c a r ordusu serbestçe gelip T u n a ' m n öbür tarafına or dugâh k u r d u . Biraz sonra da ikiyüz parçadan mürekkep TaA donan b i r füo Osmanlı donanması ile çarpışmak üzere Belgrat ön- ™ ^ Xyor. lerine geldi ve O m a n h donanmasına karşı giriştiği savaşta mu¬ ' vaffak oldu. Savaş beş saat sürmüştü. Belgrat muhafızlanmn da kırk kadar yelkenli ile katıldığı b u savaşta üç T ü r k gemisi batmış, dördü de Macarların eline geçmişti. Şimdi artık karşı sahüde b u l u n a n M a c a r ordusunun Belgrad'a rahatça girmesine engel kalmamıştı. Bundan başka T ü r k donanma sımn yenilmesi, Belgrad muhafızlanmn maneviyatlarım yük seltmiş o l d u ğ u n d a n b u n l a r şimdi daha büyük b i r fekadârhkla kaleyi savunmaya başladdar. B u sıralarda H u n y a d i ' n i n komutasındaki ordunun b i r kısmı Belgrad'a sokulmuş, b i r kıs7 9
8 0
81
82
83
a
84
85
86
6 9
7 0
79
7 1
8 0
7 2
7 3
7 4
8 1
vrk.
Ahmet Bahaüddin, vrk. 205. Neşri, vrk. 168. Âşık Paşa-zâde, s. 147. Aynı sözleri Neşrî'de de görüyoruz. Bk. Neşri,
168. 8 2
7 5
8 3
76
8 4
77
85
7 8
8 6
Sadüddin, s. 456. Kemal Paşa-zâde, vrk. 65. Fraknoi Vilmos, IV, s. 153. Aynı eser, s. 154. Aynı eser, s. 154.
ûp
FATİH'İN BATI
FATÎH SULTAN MEHMET
124
mı da Sava'mn sol sahilinde ordugâh kmmuştu. Bunların sayısı yeni yeni ugelen gruplarla y i r m i b i n e yükseldi. Bununla beraber Belgrat surları kâfi derecede parçalanmış bulunuyor d u . Padişah donanmasının mağlûp edildiğim görünce, M a c a r kuvvederinin bütününün kaleye girmesine imkân vermeden hücuma geçümesini e m r e t t i . H a l b u k i hücumdan b i r gün önce Türkler sabahtan akşama kadar savaşmışlar, yorgun düş müşler ve b i r başarı elde edememişlerdi. Hattâ o gün T ü r k ordusunun en değerli komutanlarından D a y ı Karaca Bey, bulunduğu top metrisine b i r düşman güllesi isabet ettiği ve kopan parçalardan birisi Bey'e çarptığı için, şehit düşmüştü. Böyle olmasına rağmen padişah etresi gün için hücum edil mesinin zaruretini kabul ederek verdiği karardan dönmedi. O n u n için T e m m u z u n 21 i n d e seher v a k t i T ü r k ordusu hücuma geçti. Fakat şehir şiddetle müdafaa ediliyordu. Bununla beraber yeniçeriler hendeği geçerek açılan gediklerden şehre girmeye muvaffak o l d u l a r . Bunların sayısı beşyüz k a d a r d ı . B u suretle kalenin fethedüdiğine inanmış olan Türklerde büyük b i r sevinç görüldü; herşeyden emin şehri yağmaya başladılar. H a l b u k i b i r gece evvel 30.000 M a c a r şehre girmiş b u l u n u y o r d u . Bunlar gediklerden çeki lerek Türklerden b i r miktarının içeriye girmesini bekliyorlardı. Bundan maksatiarı içeri giren kuvvetlerin arkasını alarak esas kuvvederle bağlarını kesmekti. Ayrıca düşmanlar R u m e l i beylerinin muharabeye istekli olmadığım da duymuşlardı. O n l a r kâfi miktarda Türk'ün içeriye girdiğini görünce gedik leri tutmuşlar ve b u surede Türk kuvvetlerini ikiye bölmüş lerdi. Kaleye girmiş olanların hepsi öldürüldü. 87
Beîgrad'a
hü
cum. Osmanlı
ordu
s u n u n fena d u r u m a düşmesi.
88
89
9 0
91
92
93
94
95
96
97
Fraknoi Vilmos, s. 154. Dursun Bey, s. 73. Kemal Paşa-zâde, vrk. 65. Fraknoi Vilmos, 4, S. 154. Dursun Bey, s. 73. İdris-i Bitlisi, vrk. 98. Dursun Bey, s. 73. Kemal Paşa-zâde, vrk. 66. Kritovulos bunların dörtbin kişi ol duğunu söylüyor. Bk. Kritovulos, s. 108. Kemal Paşa-zâde, vrk. 66. 1099 numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 89. İdris-i Biüisî, vrk. g8. Dursun Bey bir kısmının öldürüldüğünü yazıyor. Bk. Dursun Bey, s. 73. 87
8 8 69
9 0
9 1 92
93
9 4
95
96 97
SİYASETİ
125
H u n y a d i Türklerin b i r hilesinden korkarak b u neticeden m e m n u n görünüyor ve Türkleri takip etmemeyi düşünüyordu. Bundan ötürü nehrin öte yakasındaki kuvvetlerine de haber göndererek yerlerinden kıpırdamamalarmı e m r e t t i . Halbuki b u kuvvetler Türklere karşı hücuma geçtiler. B u surede sur ların dışında da pek şiddetli b i r savaş başladı. B u n u n üzerine "eshab-i rey kâfiri meydana çekmeği" ileri sürdüğünden pa dişah askerlerin kale dibinden geri çekilmelerini e m r e t t i . Hiç mukavemet göstermeden geriye çekilen T ü r k ordusunun maksadı kendisine hücum edenleri Türk ordugâhına doğru çekmek ve i m h a etmekti. Eğer H u n y a d i b u n u hissederek Türk- • lere hücum eden ordusunun imdadına koşmamış olsaydı, emir dinlemeyen b u k u w e t i e r i n d u r u m u müşkülleşecekti. Huny a d i ' n i n işe karışmasından sonra savaş Türklerin aleyhine b i r cereyan aldı. Düşman kuvvetleri T ü r k ordusunun. karargâhına doğru ilerliyorlardı. Hattâ Kritovulos'a göre karargâh yağ maya büe uğramıştı. B u n u n üzerine muharebeyi b i r ke nardan seyretmekte olan Fatih'e vezirleri, karargâhtan çekil mesi tavsiyesinde bulundular. Fakat o "düşmandan yüz dön dürmek smgun nişanıdır" diyerek b u teklifi r e d d e t t i . Du r u m u n kendi aleyhine d ö n d ü ğ ü n ü gören padişah daha fazla , sabredemiyerek coştu, havkırdı ve yamnda b u l u n a n yeniçeri yeniçeri 98
99
100
101
102
103
104
J
ağasını
fena
,
J
halde
Padİ5ah
hırpaladı; çünkü
.,
yeniçeriler
x
i
meydanda
y o k t u ; T ü r k ordusu dağılmış, piyade ve süvariler birer tarafa J
o
7
*
*
'
sığınmışlardı. B u n u n üzerine ağa yalmz başına düşman alaylarının üstüne a t i m sürdü, padişah ta a y m surette a t i m mahmuzhyarak ileri atıldı. O kadar şiddetle saldırmıştı k i , yamnda bulunanların söylediklerine göre, hiddetinden dudakFraknoi Vilmos, IV, s. 154. Dursun Bey, s. 74. Karamanî Mehmet Paşa, s. 352. Fraknoi Vilmos, s. 156. Fakat başka bir Macar tarihçisi yapılan hu hücumun Hunyadi'nin plânları gereğince olduğunu kabul ediyor. Bk. Salamon Ferencz, s. 4 1 . Kemal Paşa-zâde, vrk 67. Kritovulos, s. 109. Dursun Bey, s. 74. 105
106
9 8
99
1 0 0
1 0 1
1 0 2 1 0 3 1 0 4
1 0 5 1 0 6
Oruç Bey, s. 71-72.
Kemal Paşa-zâde, vrk. 67. Aym eser, vrk 67.
sının fe lıklan T, disahın lanması.
y
FATİH'İN BATI SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
126
l a n çatlamış ve kanamaya başlamıştı. îlk çağlann efsane leşmiş k a h r a m a n l a n m bile imrendirecek tarzda galip düşman, ordusunun üzerine atılan b u T ü r k padişahının b i r yânında Ozguroğlu İsa Bey, b i r yamnda da îshak Bey oğlu îsa Bey vardı. Padişahın önünde Ozguroğlu İsa Bey'in oğlu Mustafa Bey de İshak Bey oğlu İsa Bey'in kardeşi Mustafa Bey b u l u n u y o r d u . Şu halde padişahı b u saldı rışta i k i aileye mensup i k i îsa Bey ile i k i Mustafa Bey yalnız bırakmamışlardı. İşte b u beş kahraman, muzaffer M a c a r ordusunun karşısına dikilecek ve panik halinde b u l u n a n T ü r k ordusunu kurtaracaktır. Fühakika şimdi düşman askeri bizzat padişaha hücuma başladı. B u arada b i r düşman eri, b i r elinde şehit düştüğü anlaşılan yeniçeri ağasımn aü öteki elinde de kılıcı vardı, padişahın üzerine saldırdı. Fakat genç hükümdar onu ve ondan sonra üzerine gelen daha i k i kişiyi öldürmeye muvaffak o l d u . İşte b u sırada padişah a l m n d a n ve biraz, sonra da dizinden yaralandı. K e m a l Paşa-zâde'nin ifadesi i l e " b a c a ğ ı ağaç olup k a l m ı ş t ı " . Ancak padişahın b u kahraramanca hareketi Türk ordusunun meneviyati üzerinde pek müessir olmuş olmalıdır k i öteden beriden toplanmış olan T ü r k kuvvederi ve b i r kısım akmcdar şiddede düşmana saldırdılar. Savaşm tekrar başladığı şu sırada devlet büyükleri yaralı pa dişahı b u tehlikeli sahadan " a t i n i n dizginine yapışup enva-i tesliyet ve nasihat i l e " ve âdeta zorla uzaklaştırdılar. Biraz; soma dağımk T ü r k ordusu kendini toparlamış ve M a c a r l a n ordugâhtan dışan atûrak kaleye kadar kovalamışti. Huny a d i işte b u vuruşma sırasında, askerlerim muharebeye teşvik ederken, yaralanmıştır. Filhakika o n u n hareketlerini yakından takip eden b i r T ü r k okçusu fırsatım getirerek savurduğu b i r okla o n u koltuğundan v u r m u ş t u . 107
108
109
110
11:L
112
113
114
1 0 7 1 0 8 1 0 9 1 1 0 1 1 1 1 1 2 1 1 3 1 1 4
İdris-i Bitlisi, vrk. 98. Âli, V, vrk. 130. Kemal Paşa-zâde, vrk. 68. Aynı eser, vrk. 68. Aynı eser, vrk. 69. Aynı eser, vrk. 68-69. Sadüddin, s. 456. Âşık Paşa-zâde, s. 148. İdris-i Bitlisi, vrk. 98. Kemal Paşa-zâde, vrk. 70.
127
F a t i h ' i n b u r a d a k i cesareti, sebatı ve kahramanlığı büyük b i r bozgunu önlemiş, hâttâ düşmam tekrar saldırma cesare tinden m a h r u m bırakmıştı. Çünkü karşı tarafın verdiği kayıp lar pek b ü y ü k t ü . Haçh ordusu iyice hırpalanmıştı. Ancak T ü r k ordusunun da kayıplan küçümsenmiyecek .kadar önemli i d i . Öte taraftan b i r gün önce, askerlikteki maharet ve kudreti üe tanınmış olan Dayı Karaca Bey, b i r gün sonra da izzet-i nefsini her şeyin üstünde t u t a n ve b u yüzden tek başına b i r orduya saldıracak kadar cesur ve kahraman olan yeniçeri ağası Hasan A ğ a şehit düşmüşlerdi. B u n d a n başka T ü r k ordusunun insan zayiatı b i r kaçbin kişi i d i . Üçyüz kadar da top kaybedümişti. Geri kalan T ü r k ordusu yorgun ve b i t k i n b i r halde b u l u n u y o r d u ; sdâhları da tamamiyle noksanlaşmışti. B u i t i b a r l a hücumun yapıldığı günün gecesinde toplanan mec liste d u r u m müzakere ve münakaşa edilmiş ve neticede Belgr a d ' m ahnamıyacağı kabul olunarak kuşatmanın çözülmesine karar verilmişti. Ertesi gün T ü r k orsudu ricat e t t i .
Osmanîı o r d u sunun mayı
kuşat çözmesi.
115
1 1 6
117
118
1 1 9
Belgrad'da b i r başarı gösteremiyen T ü r k ordusu çeküdikten sonra Sırp Kiralı Georges Brankovitch tekrar Sırbistan'a döndü. B u n d a n sonra Gilley U l r i k de H u n y a d i ailesi arasın daki mücadeleye kanşan ve birincilere taraftar olan i h t i y a r Georges, C i l l e y ' i n ölümünden sonra H u n y a d i taraftarlan ile kanlı b i r mücadeleye girişmiş ve sonunda Belgrad k o m u t a m ve H u n y a d i ' n i n akrabası olan Szylagyi M i c h a i l tarafın dan b i r savaşta yaralanarak esir edilmişti. O b i r m i k t a r para vermek s u r e t i y l e hürriyetini satın alabilmişse de çok geç meden yani 24 Aralık 1456 da ölmüştü. B u ölüm Sırbistan'ın büsbütün kanşmasına sebep oldu. Çünkü Brankovitch ölüm dö120
121
Kemal Paşa-zâde,, vrk. 70. . İdris-i Biüisî, vrk. g8. Hammer bu zayiatı 24.000 kişi olarak gös teriyor. Bk. Hammer, I I I , S. 32. İ. H . Uzunçarşdı, I I , s. 17. t Karaman, Mehmet Paşa, s. 353. Halbuki Dursun Bey mağlubiyet ten ziyade bir galibiyet kabul etmekte ve hattâ küçük bir hamle ile şehrin alınmasının mümkün iken padişahın, askerlerinin yorgun ve yarah olduğunu düşünerek, bunu yaptırmadıgmı ileri sürmektedir. Bk, Dursun Bey, S. 75. Kemal Paşa-zâde, vrk. 70. Zinkeisen, I I , s. 112. Kritovulos, s. m . 1 1 5
U 6
1 1 7 u s
U 9
1 2 0
1 2 1
Georges
Bran-
k o v t t c h ' i n ölü münden s o n r a Sırbistan'da h a sil o l a n d u r u m
FATİH'İN BATI SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
128
şeğinde birtakım şartlarla hükümdarlığı karısı İrene'ye b ı r a k t ı . Brankovitch'in üç oğlu ile (Greguar, Stephan, Lazar) M a r a adında d u l b i r kızı kalmıştı. B u kız F a t i h Sultan M e h m e t ' i n üvey annesi i d i . Georges'in şartiarma göre d u l karısı îrene hükümetin başı olacak, fakat üç oğlu da ona yardımcı sıfatı ile hükümete iştirak edeceklerdi. H a l b u k i her taraftan taz yik ve tehdit altında bulunan Sırbistan'ın b u şekilde idaresinin zararlı olacağım hissetmiş olan İrene hükümdarlığı en büyük kör oğlu Greguar'a vermek istedi. Buna kızan Lazar daha o yıl bitmeden anasım zehirletti. B u n u n üzerine Greguar ile kız kardeşi M a r a Osmanlılara sığındılar. F a t i h üvey anne sinin Sırbistan üzerindeki h u k u k u n u korumaya karar vermiş ve kendisini Serez cianna yerleştirmişti. Ancak diğer taraf tan Lazar Osmanlıların hâkimiyetim ve yılda yüzbin duka vergi vermeyi k a b u l ediyordu. H a l b u k i Lazar çok yaşamadan öldü. B u sefer mesele büsbütün karışık b i r hal aldı. Çünkü şimdi ortaya i k i varis daha çıkmışta. Bunlar da L a z a r ' m karısı Helena ile onun büyük kızı M a r i a ile evlenmiş olan Bosna Kiralı Stephan i d i . L a z a r ' m yerine iktidarı ele alan karısı Helena şimdi Sırbistan'ı kocasımn erkek kardeşleri Greguar ve Stephan ile görümcesi M a r a ' y a karşı müdafaa etmek mecburiyetinde i d i . Bilhassa sonuncuyu Osmanlılar tut tuğuna göre Sırbistan'ı ona karşı müdafaa etmek pek güçtü. Bundan dolayı Helena Sırbistan'ı malikâne olarak papaya ver mek istedi. Papa Calbctus I I I . kendi lehine olan b u mirası almak üzere b i r kardinali Sırbistan'a yolladığı sıralarda M a caristan'daki b i r p a r t i , eskidenberi Macaristan'ın b i r vasalı olan Sırbistan'da şimdi p a p a m n feodal hâkimiyet kurmasına şiddede itiraz etti. Öte taraftan kıraliçenin b u hareketi, mezhepleri yüzünden katoliklere düşman olan ve Osmanlıları papaya tercih eden , Sırpların hoşuna gitmedi. Onun 122
123
1 2 4
1 2 5
Papa'nın bistan
Sır
işlerine
müdahalesi üze r i n e Sırplıların ayaklanması v e Fatih'e caatları.
müra
1 2 6
1 2 7
1 2 8
için kıraliçenin b u icraatı karşısında ayaklandılar ve M a h m u t Paşa' m n kardeşi Mıchaü Abogovitch'i reisliğe seçerek o n u Semendire'ye dâvet ettiler. B u d u r u m karşısında hüeye baş v u r a n Sırp Kıraliçesi Helena yeni despot M i c h a i l Abogovitch'i Semendire'de merasimle k a b u l etmiş, fakat aldığı tertibatla o n u tevkife ve Macaristan'a göndermeye muvaffak olmuştu. M a c a r Kiralı Mathias, M i c h a ü Abogovitch'i muhafaza alüna aldıktan sonra b i r M a c a r kıtasını Semendire'ye gönderdi. B u kıta H e l e n a ' m n h u k u k u n u koruyacak, aynı zamanda asi Boyarları da el altında tutacaktı. İşte b u hâdiselerin hemen akibinde Segedin rayiştağmın resmî k a r a n gereğince Bosna kıah Step han Bosna'dan Semendire'ye çağırılarak şehrin ve memleketin hâkimiyeti kendisine verildi. K a t o l i k b i r Bosnalının iş ba şına getirilişi Sırp B o y a r l a n n m hoşnutsuzluğunu büsbütün artır mış ve Fatih Mehmet'e müracaat etmelerine sebep olmuştu. O n l a r b u müracaatlannda padişaha Sırbistan'ın teslim edile ceğini büdiriyorlardı. Esasen Sırbistan hadiselerim pek yakından takip etmekte olan Fatih Sultan Mehmet'e b u sıralarda hudut komutanları Sırbistan'ın karışık duru m u n u ve zaptının çok kolay olacağım bildirdiler. Hal- M a t ™ * Pab u k i b u zamanlarda Osmanlı ordusu M o r a ' y a sefer için hazır- 'ierinfsndv lanmış b u l u n u y o r d u . Bununla beraber Sırbistan d u r u m u n u n böyle k r i t i k b i r h a l aldığım gören padişah esas o r d u de kendisi l e i e r i n f n ^ u ! M o r a ' y a yürürken M a h m u t Paşa'yı da, kolayca elde edile ceğini t a h m i n ettiği, Sırbistan üzerine sevketmeyi lüzumlu gördü. 1458 de harekete geçen ve Sofya'ya gelen M a h m u t Paşa'mn y a m n d a R u m e l i askerleri ile b i n kadar yeniçeri var dı. Fakat burada M a h m u t Paşa de maiyetinin arasında b i r anlaşmazhk çıktı. Çünkü Sırplahlar, ancak padişah gelse i d i taahhütlerine asdık kalacaklarım, halbuki böyle olmadığına 1 3 0
1 3 1
1 3 2
1 3 3
1 3 4
1 3 5
g
riImesi
1 3 6
1 3 7
1 2 9
1 3 0
Pesty Frigyes, s. 56. Zinkeisen, I I , s. 113. Pesty Frigyes, s. 56. İ. H. Uzurıçarşılı, I I , s. 18. Hammer, I I I , s. 38. Zinkeisen, I I , s. 114. Hammer, I I I , s. 38. i2B pesty Frgyes, s. 56.
129
1 2 2
1 3 1
1 2 3
1 3 2
1 2 4
1 3 3
1 2 5
1 3 4
1 2 6
1 3 8
1 2 7
1 3 8
1 2 8
1 3 7
Zinkesisen, I I , s. 115. Aynı eser, s. 115. Aynı eser, s. 116. Aynı eser, s. 116. İdris-i Bitlisi, vrk. 102, Âli, V, s. 131. İdris-i Bidisî, vrk. 101. Âli, V, s. 131. Dursun Bey, s. 82. F.
9
v e
b ! r
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN BATI SİYASETİ
göre kaleleri teslim edemiyeceklerini ve M a c a r l a r a tâbi ola caklarım bildirmişlerdi. B u d u r u m karşısında M a h m u t Paşa'mn maiyetindekiler Sırbistan'a yürümek istemediler. A n c a k Paşa'mn f i k r i n d e İsrar etmesi ve cömert davranması onları fikirlerinden v a z g e ç i r d i . B u n u n üzerine Sırbistan'a d a h i l olan T ü r k ordusu kısa b i r zamanda y o l u üzerinde b u l u n a n Sırp kalelerinden Ressava, K u r u c a , Branikvaç ve daha bazı yerleri aldıktan sonra Semendire'yi kuşattı. Fakat b u n a rağmen kale, İshak Bey ve A h m e t oğlu A l i Bey vasıtasiyle yapılan teslim teklifini reddettiği için şiddetii b i r bombardıman tâbi t u t u l d u . K a l e n i n önünde yapılan müthiş b i r savaştan soma müdafüer içeri çekilmek zorunda kaldılar. Kalenin dış kısımları sukut e t t i ; ancak iç kısmı ele geçirilemedi. Bu d u r u m karşısında M a h m u t Paşa burada kalarak daha fazla vakit kaybetmeyi istemediğinden kuşatmayı çözmüş ve daha evvelce alınıp sonra kaybedilmiş olan Sivricehisar'ı tekrar işgal ettiği g i b i demir madenleri ile meşhur olan R u d n i k civarım da fethetmişti. Bundan sonra ramazam geçirmek üzere Niş şehri civarında " Y e l l u y u r d " a dönen M a h m u t Paşa daha sonra tekrar harekete geçerek Güğercinlik (Golumbacz) kalesi üzerine yürüdü. Daha önce M a h m u t Paşa tarafından elde edilmiş olan şehir halkı kaleyi vermek istedilerse de kale muhafızı şehri teslim etmeye yanaşmadı. O n u n için Türkler şehri kolayca elde etmek üzere orayı susuz bırakmaya k a r a r verdiler. B u şehir su ihtiyacım T u n a nehrinden gideriyordu. A l m a n tertibatia buna =mani olunmuş, b u yüzden şehir teslim olmak zaruretinde kalmıştır. M a h m u t Paşa b u kaleyi t a m i r ettirmek üzere işe başladığı sırada Minnetoğlu M e h m e t Bey'i akıncılarla Macaristan toprakları üzerine şevketti. Daha
sonra M a h m u t Paşa, M o r a seferini bitirerek Üsküp'e gelmiş olan F a t i h M e h m e t ' i n y a m n a g i t t i . Padişah yapdanlârı kâfi bularak b u yıl için savaşlara son verilmesini istediğinden as kerleri terhis etmeye karar vermiş ise de M a h m u t Paşa'mn ikazı ile b i r müddet için b u karar tehir edilmiştir. Çünkü Osmanh topraklarına tecavüz etmek üzere Macarların T u n a kenarlarında toplandığı duyulmuştu. Gerçek çok geçmeden Belgrad civarında T u n a ' y ı aşan M a c a r l a r h u d u t kasabaları mızdan T a h t a h ' y a hücum ettilerse de b u civarda b u l u n a n Türk kuvvetleri onları tardetmeye muvaffak oldular. İşte bundan soma padişah askerleri terhis etmiş ve geriye gönmüştür. Ancak Sırbistan'ın tamamiyle b i r T ü r k vilâyeti helme gelebilmesi için Semendire'nin de düşmesi lâzımdı. B u n u n için 1459 da bizzat F a t i h Sultan M e h m e t Semendire'yi almak üzere Sofya'ya geldi ve oradan Sırbistan'a yürüdü. Padişahın b u yolculuğu esnasında Sırplar kendisine- çok yardımda b u l u n muş hattâ ' Semendirehler o n u karşılamışlardır. Filhakika padişah Semendire önünde görülür görülmez Sırp Boyarları kalenin anahtarlarım göndererek padişaha teslim ettiler ve kendisinden himaye olunmalarım i s t e d i l e r . B u d u r u m kar şısında Bosna kiralı Stephan M a c a r kıtaları ile birlikte 1459 T e m m u z ' u başında çekilmeye mecbur o l d u . Helena ise an laşma gereğince hazineleriyle birlikte şehri terkederek M a c a ristan üzerinden Bosna'ya, daha sonra da İtalya'ya geçti ve orada ö l d ü . Bundan sonra geri kalan Sırp kaleleri de teslim olduğundan Sırbistan b i r Osmanh vilâyeti haline geldi. Pren ses M a r a ' y a gelince o, Serez civarındaki Yezevo malikâne sinde ölünceye kadar b i r kıraliçe gibi y a ş a d ı .
Âji, V, s. 131. Dursun Bey, s. 86-87. ldris-i Bitlisi, vrk. 102. Âşık Paşa-zâde de bu isimler Sava, Görice ve Brance olarak geç mektedir. Bk. Âşık Paşa-zâde, s. 150. Âli, V, s. 132. Dursun Bey, s. 8 8 . Aynı eser, s. 8g. Aynı eser, s. 89. Aynı eser, s. 89. Aynı eser, s. 8 9 . Sadüddin, s. 466. Sadüddin, s. 467. Dursun Bey, s. 90.
Aym eser, s. 9 1 . Âşık Paşa-zâde, s. 150. Aynı eser, s. 150. Kemal Paşa-zâde, vrk. 8 1 . Dursun Bey, s. 96. ldris-i Bitlisi, vrk. 107. Bazı kitaplar bu seferi Mahmut Paşa'mn yaptığını ve Semendire'yi onun aldığım yazıyorlar. Bk. 1. H. Uzunçarşıh, I I , s. 19. Pesty Frigyes, s. 56. . Zinkeisen, I I , s. 116. Pesty Frigyes, s. 56. Zinkeisen, I I , s. 117. İ. H . Uzunçarşıh, I I , s. 19.
3°
1 3 8
139
1 4 0
1 4 1
1 4 2
1 4 3
1 4 4
1 4 5
1 4 6
1 4 7
1 4 8
1 5 0
1 5 1
1 5 2
1 5 3
1 5 4
153
156
1 5 7
1 5 8
159
1 4 9
1 3 9
1 4 0
1 1 1
1 4 2
1 4 3
1 4 4
1 4 5
1 4 6
1 4 7
1 4 8
1 4 9
150
1 5 1
152
1 5 3
1 5 4
1 5 5
1 5 6
1 5 7 1 5 8
1 5 9
' * sîp* "to™
F a t i i
v
m
r^ *™» 1
s t m
FATİH SULTAN MEHMET
132
Sırbistan'ın b u suretle Osmanlı topraklarına katılması ve Semendire Sancağı adı de meşhur b i r vüâyet haline gelmesi komşu hükümeder ve bilhassa M a c a r l a r için kötü b i r d u r u m yaratü. Çünkü b u n d a n soma Semendire kalesi, Belgrad'ın zaptına kadar, Macaristan'a yapılan akınların b i r üssü haline geldi.
UÇUNGU
BOLUM
II
1 6 0
FATİH'İN BATI SİYASETİ ARNAVUTLUĞUN
Sarp arazüeri üzerinde düzenli b i r teşkilâta malik olmadan birkaç prenslik halinde yaşıyan Arnavudarın Osmanlılarla i l k temasları 1387 yılında başlar. Kosovada haçhlarla birlikte Türk lere karşı savaşan A r n a v u t i a r b u n d a n soma T ü r k Sultanını m e t b u olarak tanımaya mecbur oldular ; vergi vermek, ço cuklarım rehine olarak padişaha yoUamak ve asker görndemek gibi şartları kabul ettiler. Yıldırım Bayezit zamamnda Türk nüfuzunun esash surette orada duyulduğunu görüyoruz. Çün kü 1394 ten sonra Üsküp'te yerleşecek olan Osmanlı U ç bey leri Cenubî A r n a v u t l u k ' a d u r m a d a n akınlar yapacak ve Ana dolu'dan getirilen b i r kısım halk buralarda iskân olunacaktır. D a h a sonra Evranos oğlu tarafından Güney A r n a v u d u k ' a yapdmış olan akınlarda bazı A r n a v u t şehirleri zaptolunmuş ve G h i o n K a s t r i o t a ' m n dört oğlu padişaha rehine olarak gönderdmiştir. B u çocuklardan birisi iskender Bey (Georges Kastriota) adiyle meşhur olan ve Osmanlıları uzun m ü d d e t ' uğraştıran çocuktur. B i r y o l u n u bularak Osmanlıların elinden kaçmaya muvaffak olan iskender Bey, 1443 te K r o j a kalesini elde etmiş ve İslâm d i n i n i de terketmiştir.
Arnavutluk vc
Merkezî A v r u p a ' y a doğru gittikçe yaklaşayan Türklerin b u durumlarından telâşa düşan İtalya devletleriyle, papa ve M a carlar İskender Bey'i manen ve maddeten t u t m a k lüzumunu duydular. B i r taraftan arazisinin sarplığına diğer taraftan dev letlerden alacağı yardımlara güvenerek Osmanlılarla müca deleye girişen İskender Bey'in, bilhassa M u r a t I I . n i n 1450 de Kroja'yı kuşatıp ta alamamasından ve H u n y a d i ' n i n A r navutiara yardıma geleceğini duyunca kuşatmayı çözüp çekilmesinden soma , A v r u p a nazarında değerini arardı.
İskender B e y ' i n
1 6 1
1 6 0
İ. H . Uzunçarşılı, I I , s. 20.
İŞGALI
1 6 1
Gegaj, s. 86.
İskender
Avrupa letîeri dan
Bey.
dev tarafın
tutulması
ve N a p o l i K i ralı
Alphonse
ile münasebet leri.
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN BATI SİYASETİ
Bilhasa N a p o l i Kiralı Alphonse V . b u n d a n sonra İskender Bey'le daha yakından dgilenecek, ona para yardımında b u l u nacak ve Türklere karşı o n u himaye eder b i r d u r u m takına caktır. Çünkü Alphonse V . i n Balkanlar üzerinde birtakım emelleri vardı. Büyük b i r Akdeniz imparatorluğu k u r m a k ha y a l i n i taşıyan b u kıral, Türklerin istilâ hareketleri karşısın da b u n u n tahakkuk edemiyeceğini düşündüğünden, İskender Bey'i tutmayı lüzumlu gördü. Ö t e taraftan İskender Bey Türk l e r i n b i r hücumundan korkuyordu. O n u n için N a p o l i ' d e n yar dım istemek üzere oraya 1451 M a r t ' m d a K r o j a piskoposu Et hienne de D o m i n i k e n rahiplerinden Nicolas ve V i c i n o A l b a nes'den mürekkep b i r elçi hayeti gönderdi. 1452 26 M a r t ' m d a yapılan b i r anlaşma de İskender Bey, Alphonse'u m e t b u tamyor, Kroja'yı ona bırakıyor, buna karşılık Türklere karşı açtığı mücadelede Alphonse ona yardım etmeyi k a b u l ediyor du. B u surede A r n a v u d u k Alphonse'un nüfuzu altına gir miş oldu. Ancak Venedikliler b u d u r u m d a n m e m n u n olma dıklarından diğer A r n a v u t Beylerini İskender'e karşı tahrik etmekten geri kalmadılar. Fakat İstanbul'un Türkler tara fından zapta, Venediklileri takip ettikleri siyaseti terketmeye ve İskender'i t u t m a y a sevkedecektir .
- Padişahın Sırbistan'a yaptığı seferi fırsat sayan İskender Bey 1455 te N a p o l i kuvvederi üe birlikte Berat şehrine hücum ederek orayı kuş attı. B u d u r u m karşısında padişah hemen Evranosoğlu İsa Bey'i 40.000 kadar b i r süvari kuvveti ile A r navutların üzerine şevketti. 26 T e m m u z 1455 te yapılan b i r savaşta A r n a v u t ve N a p o l i askerleri büyük b i r bozguna uğrachlar. B u savaşta İskender Bey'in ordusunun büyük bir kısmı i m h a edilmiş, b i r kısmı esir alınmış, A r n a v u t beylerinden bir çoğu öldürülmüştü. B u arada İskender Bey'in yeğeni H a m z a Bey de Türklere ütica etmişti. Ancak b u mağlûbiyetten soma N a p o l i Kiralı Alphonse İskender'i takviyeye koştuğu gibi papayı da b u husus için tahrik etti. Filhakika 1456 da İsken der Bey'e Sırp, A l m a n , İngiliz ve Fransızlardan yardımcı kuvvetier g e l d i . Ö t e taraftan F a t i h , H a m z a Bey'in de kendisine ütica etmesinden faydalanmak istediği için, o n u Evranosoğlu İsa Bey'in emrinde A r a n a v u t i u k üzerine gönderdi. Harplerinde daha çok çete savaşım kabul eden ve sarp dağlar arasına sığı narak icabında baskınlar yapan İskender Bey 'Türk akıncı larının dağınık bulunduğu b i r sırada, dağdan inerek hücuma geçti. 1457 yılının 7 Eylül'ünde Albulena Ovasında M a t ( M a l i ) n e h r i civarında yapılmış olan b u savaş Osmanlı kuvvetlerinin yenümesi ve H a m z a Bey'in de İskender'e esir düşmesiyle sona erdi. Türklere karşı kazanılmış olan b u zafer İskender Bey'in Avrupalılar nazarında değerini büsbütün yükseltmiş, hattâ papa buyüzden kendisine "Mukaddes makamın genel k o m u t a m " ü n v a m m vermişti. Bununla beraber o, 1461 deTürklerle
134
1 6 2
1 8 3
1 6 4
1 6 5
1 6 e
Arnavutluk'ta Türk lerinin mesi
kuvvet yenil üzerine
hasıl o l a n d u rum.
N a p o l i kiralı üe anlaştıktan sonra İskender Bey'in Osman lılara karşı d u r u m u değişti. Bilhassa o 1452 den itibaren daha saldırgan b i r h a l aldı. B u n u n üzerine A r n a v u t l u k ' a i k i T ü r k ordusu gönderilmiş, -fakat b u n l a r teker teker İskender tarafından mağlup edilmişlerdi. İki Türk ordusunun mağlûp edilişi ArnavuÜuk'ta b i r coşkunluk yarattı. Fakat aynı zamanda A r n a v u t l u k ' t a , padişahın b u n u n intikamını almakta gecikmiyeceği düşünüldüğü ve b i r o r d u topladığı işitildiği v a k i t büyük b i r korkuya düşüldü. Fakat padişah topladığı büyük o r d u Ue Bizans üzerine yürümüştü. B u n u n l a beraber 1453 Nisamnda İbrahim Bey'in komutasında padişah i k i n c i b i r o r d u y u A r n a v u t l u k ' a göndermeyi i h m a l etmedi. İskender Bey, pek güç olmakla beraber, b u o r d u y u da yenmeye ve k o m u t a m m öldürmeye muvaffak o l d u . . 167
168
169
1 6 2
1 6 7
163 Aynı eser, s. 90. Aynı eser, s. 9 1 . Gegaj, s. 87. Aynı eser, s. 89. Aynı eser, s. 95. Aynı eser, s. 102, 103. Aynı eser, s. 103-104. 1 6 4
1 6 6
1 6 8
1 7 0
Arnavutlar E V
° '" ^p m
172
_
ğ l
oluyorlar.
^Z^lkd!"
171
t e n d e r Bey'in Osmanlılarla a n -
anlaşmak zorunda kaldı. A r n a v u t B e y i m b u yola sevkeden ı ^ ^ y a başhca sebep Napoli'de çıkan b i r karışıklığı bastırmak için ^- oraya gitmesidir. Filhakika M e t b u olarak tanıdığı N a p o l i K i ralı Alphonse ölmüş ve yerine de oğlu Ferdinand geçmişti. Büyük b i r muhalefetle karşdaşan Ferdinand'a yardım etmek üzere Napoli'ye gitmek mecburiyetinde kalan İskender Bey yukarıda söylediğimiz gibi Osmanlılarla anlaşmayı lüzumlu mec
b u r
Gegaj, s. 98. Napoli kiralı 1455 te 'Palerino komutasında bin piyade ile İskender Bey'e yardım etti. Bk. Gegaj, s. 108. Gegaj, s. 113. Aynı eser, s. 118. 1 6 9
1 7 0
1 6 5
135
1 7 1
1 7 2
iaS
1
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN BATI SİYASETİ
gördü. F a t i h Sultan Mehmet'e gelince: O , b u tarihlerde A n a d o l u ' n u n şimalini almayı tasarlamakta i d i . B u i t i b a r l a A n a dolu'da bulunduğu müddetçe Rumeli'de sükûnette kalmayı siyasetine u y g u n bulduğundan İskender Bey'in tekliflerini m ü sait karşdadı. H a l b u k i İskender Bey'in İtalya dönüşünden soma Osmanh-Arnavut mücadelesi takrar başladı. F i l h a k i k a 1462 yazında Sinan ve Hüseyin Beyler komutasındaki i k i T ü r k kuvveti yukarı ve aşağı Debre'ye doğru yürümüşlerdi. İskender Bey b u i k i T ü r k kuvvetini yendikten sonra Yusuf Bey idare sindeki 18.000 Mşilik Osmanlı kuvvetini de bozmuştu. Papa Pius I I . n i n A v r u p a ' d a Türkler aleyhinde pek büyük gayreder sarfettiği b u tarihlerde F a t i h Sultan M e h m e t daha kötü n e t i celere maruz kalmamak için İskender Bey'e barış teklifinde bulundu. B u banş 27 Nisan 1463 te yapıldı. İskender Bey'in orduları galip olduğu halde b u barışa razı olmasımn başlıca sebebi, maiyetinin barış istemesi ve Haçlı seferinin tahakku k u n a inanmayışıdır. Belki de İskender Bey büyük b i r Os manlı istilâsına uğrayacağım anladığı içindir k i böyle b i r sulha razı oldu. Günkü padişahın A r n a v u t i u k ' a büyük kuvvetier sevkedebilecek şekilde serbest kaldığım görmüştü. H a k i k a t e n F a t i h Sultan M e h m e t 1461 denberi d u r m a d a n meşgul olmuş ve b u arada Amasra Ciniviz kolonisini, îsfendiyaroğullan bey liğini, T r a b z o n R u m imparatorluğunu ortadan kaldırmış, E f l a k prensliğim tâbiiyet altına almış ve M i d i l l i adaşım da fethetmişti. Y a n i 1463 yılında Fatih, A n a d o l u ' d a k i işlerini bitirerek garp için harekete hazır b i r hale gelmiş b u l u n u y o r d u . B u n u n l a beraber F a t i h Bosna'ya sefer açmak niyetinde i d i . B u n d a n ötürü İskender de anlaşmayı uygun bulmuş olmahdır. H a l b u k i b u sıralarda papa Osmanhlar aleyhine b i r haçlı ordusu hazırlamakla meşguldü. O n u n için İskender Bey'in Türklerle yaptığı b u anlaşmadan çok müteessir oldu. B u n d a n dolayı İskender Bey, izahat vermek üzere, papaya Tanusia T h o p i a ' y ı göndermiş ve papanın emredeceği anda Türklere karşı tekrar muharebeye gireceğim temin etmişti.
İskender Bey'in Türklerle anlaşmasından Venedikliler de hiç m e m n u n olmaddar. Çünkü b u tarihlerde T ü r k kuvvetleri V e n e d i k ' i pek yakından tehdit ediyorlardı. B u sulh imzalan makla Türkler Venediklilere karşı serbest bırakılmış oluyor lardı. Biraz soma Bosna'mn düşmesi hem Venedik hem de M a c a r l a r için büyük b i r tehlike yarattığından Venedikliler F a t i h üe A r n a v u t i a r arasında yapılmış • olan barışı bozma çarelerini aradılar; birtakım tehlikeler üzerinde İskender Bey'in d i k k a t i n i çektiler ve neticede muvaffak ta oldu lar. Filhakika İskender Bey 1463 te Venedik'e b i r elçi gönderdi ve onlarla Osmanhlar aleyhine olmak üzere b i r ittifak imzaladı. O n u n için ertesi yıl y a n i 1464 te İskender Bey y e m i n ile t e m i n etmiş olduğu anlaşmayı b o z a r a k Osmanhlarla savaşmakta olan Venedik ve M a c a r l a r a katıldı. 1464 Nisan'mda tecavüze başhyan İskender Bey'in karşısına F a t i h , Balaban Paşa idaresinde b i r kısım kuvvetler gönderdi. Başlan gıçta Balaban Paşa birtakım muvaffakiyetler kaydetmiş, fakat b i r savaşta yaralanmış olmasına rağmen İskender Bey, 1465 Ağustos'unda Balaban Paşa'yı mağlûp etmiş ve onunla birlikte hareket eden Y a k u p Paşa'yı da öldürmüştü.
136
İskender B e y ' i n t e k r a r harekete geçişi v e banş.
1 7 3
1 7 4
Papa'nın
ve
Venediklilerin bu
barışı
hoş
karşılamayışı.
1 7 5
Arnavutlann. Venediklilerle ittifak
ettikten
s o n r a , Türklere tecavüzü v e B a l a b a n Paşa'mn mağlûbiyeti.
1 7 6
1 7 7
178
Balaban Paşa'mn mağlûbiyeti üzerine padişah A r n a v u t luğa bizzat yürümeye karar verdi. Çünkü o tarihlerde Türk orduları Bosna'da M a c a r l a n ve M o r a ' d a da VenedikHleri boz guna uğratmışlardı. Padişahın kendi üzerine yürüyeceğini k a t i olarak kestiren İskender Bey b u n d a n dolayı papadan, Napo li'den, Venedik ve Raguzahlarla M a c a r l a r d a n yardım istedi. 1 7 9
1466 baharında Türk ordusu bizzat F a t i h ' i n k o m u tasında A r n a v u t i u k ' a yürüdü. Manasur'a gelindiği v a k i t A n a dolu ve R u m e l i beylerbeyleri de askerleriyle orduya katıldılar ° . B u suretle o r d u n u n mevcudu bazılarına göre 200.000 bazı larına göre de 300.000 kişiyi bulmuştu. T ü r k ordusu A r navutiuk'a girdiği vakit A r n a v u t i a r yerlerini, yurdarım bıra karak, çıkılması güç ve hareket imkâm olmıyan birtakım sarp dağların tepelerine ve dar boğazlara çekilmiş, müdafaa tertip1 8
1 8 1
1 7 6
173 Gegaj,s. 130. Aynı eser, s. 130. Aynı eser s. 130.
137
1 , 7
1 7 4
1 7 8
1 7 5
1 8 0
Gegaj, s. 131. Bk. kitabımızın 3 cü bölüm V I I . Osmanlı Venedik mücadelesi bahsi. Ham m er, I I I , s. 95. Gegaj, s. 139. Dursun Bey, s. 133. Gegaj, s. 139. 1 7 9
1 8 1
Padişahın
bizzat
Arnavutiuk'a yaptığı sefer v e Arnavutluk'ta Elbasan
kale
s i n i n inşaası.
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN BATI SİYASETİ
leri almışlardı. Bunlar, buralarda bırakılmaları m a h z u r l u görüldüğünden, dar ve sarp boğazlarda ve hattâ dağ tepe lerine kadar, takip olundular; o kadar k i "Şir-i şemşir-i_cihangîrin pençe-i şikericesine düşmedik o l y i r i n (yerin) ne Dilkûsi ( T i l k i ) kaldı, ne k u r d u " . Padişah yakalananları insafsızca öldürüyordu. A r n a v u d u k müthiş b i r yağmaya uğradı; ka dınları ve çocukları esir edildi. A l m a n ganimet o kadar hesapsızdı k i düşmana kalmasın diye hayvanların büyük b i r kısmı ölçüsüz b i r surette telef olundu. A r n a v u t l a r d a n çok zarar görmüş olan Osmanhlar onun için burada b u kadar şiddet gösterdiler ve "Gülzar-i m i l k - i Osmanm dâmâmndan o l kûhsar-ı_ tuğyan kenarında biten h â n eri tti l er". Arnavutl u k ' u n önemli altı kalesi alınmıştı. O r d u K r o j a ön lerine geldi. Ancak b u şehrin kolayca düşmiyeceğini anlayan F a t i h Sultan M e h m e t A r n a v u t l u k ' u elde t u t m a k ve dağlardan inecek olan A r n a v u t l a r a karşı kuvvetli b u l u n m a k gayesiyle " Y u n d ovasında" b i r kale inşa ettirerek "haline münasip adın Elbesan" koydu. K a l e " t e k i d - i esas-i feth-i memleket içün o l diyarın" en münasip b i r yerinde yapılmıştı. Kroja'ya gelince (Akçahisar), Balaban Paşa'nm ablokasma bırakılarak geri dönüldü.
Türk ordusu çekildikten sonra İskender Bey tekrar harekete geçerek M a c a r l a r , Raguzahlar ve Venediklilerden yardım istemişti; hattâ b u hususu sağlamak üzere 1466 ^Ocak ayında bizzat Roma'ya edtmisti. Fakat umduğunu yeter derecede
138 1 8 2
183
1 8 4
1 8 5
1 8 6
1 8 7
1 8 8
1 8 9
1 9 0
1 9 1
Dursun Bey, s. 133. Kritovulos, s. 184. Kemal Paşa-zâde, vrk. 138. 115 Dursun B s. 134. Selâtinnâme'de de "tutuben erkeğini kırdı dü pedüz. . . aman vermedi hiç açtırmadı göz" denilmektedir. Bk. Sarıca Kemal, s. 160. 186 Dursun Bey, s. 134. Kemal Paşa-zâde, vrk. 138. Aynı eser, vrk. 139. ıao Viyana Millî Kütüphanesi H. O. 161 de bulunan bu mektup "Mektub-i ez- hazret-i Sultan Muhammed ilâ Sultan Bayazıd" başlığını taşımaktadır. Padişah bu mektubunda Arnavutların üzerine "nakz-i ahd" ettikleri için yürüdüğünü, karşı koyanların çoğunun öldürüldüğünü, mü him bir bir kısmının esir edildiğini de açıklamaktadır. Dursun Bey, s. 134-135. Aşık Paşa-zâde de, "padişah dahi bir hisar yaptı vilâyet-i Arnavut'un ortasına adım ilbasan" koydu diyor. Bk. Aşık Paşazâde' s. 169. İdris-i Biüisî, vrk. 132. Sanca Kemal, s. 160. Halbuki Gegaj, "Elbasan Türkler tarafından kurulmuş bir şehir değildir. Onun adı, yakında bulunup bir İllirya şehri olan Bassania'dan gelir" diyor. Bk. Gagaj, noüar kısmı, 74 üncü not, s. 162. Mektub-i ez-Hazret-i Sultan Muhammed ilâ Sultan Bayazıd, Vi yana Millî Kütüphanesi, H.O. 161. 1 8 2
1 8 3
1 8 4
e V ;
1 8 7
1 9 0
1 9 1
1 8 8
139
1 9 2
J
°
.
°
/
1 9 3
1 9 4
1 9 5
1 9 s
1 9 7
1 9 8
1 9 9
1 9 4 196 1 9 8
Gegaj, s. 141. Aynı eser, s. 141 Kemal Paşa-zâde, vrk. Kemal Paşa-zâde, vrk.
Aynı eser, s. 141. 195 Durdun Bey, s. 136. Dursun Bey, s. 136. Gegaj, s. '143. 1 9 3
141-142. 141-142.
1 0 7
199
^°
™J^~
m a
dönüşünde O s manilIa
^
a
tek
~
r a r saldırması
bulamadı. Kendisine Papa Paul I I . hazinesinin darlığından şikâyet etmiş ve az miktarda para yardımında bulunmuştu . R o m a ' d a n Napoli'ye giden İskender Bey henekadar kıral tara fından i y i karşılanmış ise de ondan da ancak b i r m i k t a r para yardımı görmüştü. Bununla beraber geri dönen] İskender Bey tekrar asker toplamaya ve teşküâtlanmaya muvaffak olarak abloka altına alınmış olan K r o j a üzerine yürüdü. Ordusu A r n a v u t l a r d a n ve Venediklilerden mürekketpti. Y a p d a n sa vaşta Balaban Paşa mağlûp olmuş ve şehit düşmüştü. B u n dan sonra İskender Bey, Kalkandelen civarındaki yayla larda Türklere ait olan hayvan sürülerini ele geçirmiş ve biraz sonra da Elbasan şehrim kuşatmıştı . B u n u n üzerine, esasen İskender Bey'in hareketlerinden haberi bulunan F a t i h Sultan M e h m e t , i k i n c i defa A r n a v u t l u k üzerine yürüdü. M e v simin kış olmasına rağmen T ü r k ordusu harekete geçmişti. Filibe'ye gelindiği vakit İskender Bey'in Elbasan civarından çekildiği d u y u l d u . Bununla beraber, A r n a v u t l u k meselesi c i d d i telâkki edildiğinden, seferden vazgeçdmedi ve kışın Filibe'de geçirilmesine karar v e r i l d i . 1467 b a h a n n d a Türk ordusu A r n a v u d u k Belgrad'ı de d i k l e r i kalenin bulunduğu yerden A r n a v u t l u k ' a g i r d i . Bu sefer A r n a v u t l u k işini mutlaka haUetmek azminde b u l u n a n padişah, yolu üzerinde bulunan A r n a v u t kalelerim birer birer işgal etmişti. B u arada K r o j a tekrar kuşatılmış, fakat yine alınamamıştı. Ancak b u sefer F a t i h daha esash hareket ederek her işgal ettiği yerde garnizonlar kurmaya başladı. Bunlar oralarda d a i m i surette kalacaklardı . Anlaşılıyor k i F a t i h ar tık A r n a v u d u k ' t a n çıkmamayı ve burayı Osmanlı topraklarına k a t i olarak bağlamayı hedef t u t u y o r d u . Padişaha göre geçen y d şehirlerinin b i r kısmı' ahnan ve yağma edilen b u diyarda 1 9 2
İskender Bey'în
üzerine F a t i h ' i n tekrar Amav u t l u k ' a yürü mesi.
FATİH'İN BATI SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
140
dağların tepelerinde ve vâidlerde "kaçıp kurtulmuş bazı kefere kalmıştı" . Bundan ötürü sefere çıkan padişah dağların te pelerinden sarp vadilere kadar nerede A r n a v u t varsa "etbaı ve k a v m u kabâilüe" hepsini yakahyarak esir ettirmişti . Bühassa padişah Büzürşek demlen dar b i r vadide A r n a v u t kuv vetlerini sıkıştırmış ve haklarında h i ç t e merhametli davranma mıştır. Gerçek şimdiye kadar buraya henüz b i r T ü r k kuvveti uğramış değildi . İki kenarı çok yüksek dağlarla çevrilmiş olan b u dar vâdiyi R u m e l i ve A n a d o l u askerleri de tutan F a t i h burada kanlı b i r savaş verdi. B i r gün sabahtan . akşama kadar süren b u savaşta i k i tarafın zayiatı pek fazla oldu. A r n a vutlar gecenin karanlığından da faydalanmak istediler ve b i r gece baskım' yapmaya karar verdiler. Fakat onların birşey yapacaklarım t a h m i n etmiş olan A n a d o l u askerleri de gafü avlanmamışlardı. Yapılan gece savaşı Arnavutların perişan ol maları ile sona erdi . Bundan sonra padişah M a h m u t Paşa'yı Işkodra ve civaarma akma gönderdi. Oraları yakıp yıkan, tahrip ve yağma eden M a h m u t Paşa, kıhçtan kurtulmuş olan birçok inşam da esir olarak beraberinde getirmişti . Bun dan sonra, padişahın ifadesi ile söyliyeyim: " O l diyara teveccüh olunmaya ihtiyaç"' kalmamıştı . F a t i h şu son savaşında b u fesat kaynağım hemen hemen mahvetmişti. Çünkü b u n d a n sonra artık A r n a v u t l u k ' t a T ü r k ordularım işgal edecek b i r k u d retin kalmadığı görülüyor. Y a l m z padişahın h u z u r u n d a öldü rülenlerin sayısı 10.000 i d i . Son olarak, 1468 de T ü r k or dusu Işkodra önlerine geldiği vakit, İskender Bey bütün A r navut beylerini b i r toplantıya davet ederek b i r daha Elbasan'a 200
2 0 1
202
2 0 3
2 M
2 0 3
206
2 0 7
2 0 8
862 numaralı münşeat. Selim Ağa kütüphanesinde bu numarada kayıtiı bulunan münşeatta Fatih tarafından Dulgadır Bey'i Şehsuvar Bey'e yazılmış olduğu anlaşılan bir mektup vardır. Bu mektubun baş tarafında Fatih Arnavutluk'a arka arkaya nasıl gittiğini, orada ne yaptığım daha sonra Mahmut Paşa'yı İşkodra ve civarına akma gönderdiğini oraları yakıp yıktırdığını ve Mahmut Paşa'mn birçok esirle geri döndüğünü anlat tıktan sonra Dulgadırlılarla Mısırlılar arasındaki münasebeüerin ne şekilde olması hakkında birtakım tavsiyelerde bulunuyor. Aynı münşeat. Dursun Bey, s. 137. Dursun Bey, s. 137. Kemal Paşa-zâde, vrk. 142.. 862 numaralı münşeat. Dursun Bey, s. 137. 200
2 0 1
2 0 3
2 0 4
203
2 0 2
141
hücumu tasarladı ise de b u n a imkân bulamadı; çünkü aynı y d içinde öldü. A r n a v u t i u k için İskender'in ölümü, sağlığı kadar, felâ ketli oldu. Bugüne kadar o n u kendi aletieri g i b i kullanmış olan İtalya devletieri, onun ölümü üzerine mühim b i r mesele ile karşı karşıya kalddar. Çünkü A r n a v u t i u k toprakları üzerinde ötedenberi himaye tesisine çalışan i k i devletin (Venedik ve N a poli) ikisi de buraya sahip olmak tasavvurunda idiler. Filhakika İskender Bey'in ölümünü haber alan Venedik senatosu hemen harekete geçerek İskender Bey'in mirasım oğlu Jean'a t e m i n etmek üzere birtakım tedbirler a l d ı . B u olmadığı takdirde A r n a v u t i u k ' u himayeleri altına almak istiyorlardı. H a l b u k i İs kender Bey'in mirasçıları daha ziyade Napoli'ye meyleder d u r u m d a idiler. Bilhassa İskender'in d u l karısı D o n i k a buna taraftar görünüyordu. B u suretle i k i devlet arasında b i r ânlaşmazhk konusu haline gelen A r n a v u t l u k işi, gittikçe artan T ü r k tehlikesi karşısında, papayı da harekete g e ç i r d i . Ancak b u n d a n b i r netice çıkmadı.
İskender B e y ' i n ölümünden s o n ra
Napoli
ve
Venediklilerin Arnavutluk'ta nüfuz
kurmak
teşebbüsleri.
209
210
211
A r n a v u t l u k ' u n düştüğü b u feci d u r u m u gözden kaçırma yan F a t i h Sultan Mehmet, oraya üçüncü b i r sefer için hazır lıklara başldı. Ancak birtakım hâdiseler Türk ordusunun hemen b u bölgeleri işgaline imkân bırakmadı. Çünkü Fatih, 1464 ten 1477 ye kadar fasılalarla Karamanoğullarma, Macarlara, Vene diklilere ve Akkoyunlulara karşı savaştığı için A r n a v u t l u k me selesi büsbütün haUeddemedi. Fakat hâdiselerden biraz nefes alır almaz hemen A r n a v u t l u k işini ele alan F a t i h , 1475 te R u m e l i Beylerbeyi Hadım Süleyman Paşa'yı Işkodra'yı almaya m e m u r etti. B u tarihlerde Venediklilerin elinde olan b u şehre yürümekle F a t i h , hem A r n a v u t l u k işini sona erdirmeyi, h e m de savaşmakta olduğu Venediklileri vurmayı düşünüyordu. Süleyman Paşa Işkodra'yı b i r ay kadar kuşattı. Antonio Loredano adındaki Venedik k o m u t a m tarafından şiddetle sa v u n u l a n b u şehir, atılan T ü r k t o p l a n ile, surlarında birkaç 212
862 numaralı münşeat. sos Aynı münşeat. Gegaj, s. 145. Kemal Paşa-zâde, vrk. 206. 208
2 X 0 2 1 2
2 0 7 2 0 9 2 1 1
Aynı münşeat. Gegaj, s. 145. Aynı eser, s. 146.
Gedik
Ahmet
Paşa'mn A r n a vutluk
seferine
çıkmak isteme mesi
üzerine
padişahın defa
<
son
Arnavut-
I u k ' a yürümesi. Kroİa'nın mesi.
düş
H2
FATİH'İN BATI SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
gedik açdmış olmasına rağmen düşürülemedi. Gerçi T ü r k l e r gediklerden içeriye girmeye muvaffak oldular. Fakat o r a d a tutunamıyarak geri döndüler. B u n u n üzerine Süleyman Paşa d u r u m d a n padişahı haberdar etmiş, o da b u iş üzerinde ısrar etmiyerek Süleyman Paşa'ya savaşa son vermesini emretmişti. ' Bununla beraber padişah daha büyük kuvvetlerle hemen A r navutluk'a yürümek kararında i d i . Fakat b u sırada Boğdan. meselesi ortaya çıktığından sefer a ç ı l m a d ı . Boğdan meselesi halledildikten sonra F a t i h belki de A r n a v u t l u k seferine b i r hazırlık olmak üzere Mihaloğlu A l i Bey'i Macaristan, Bosna Sancakbeyi İskender Paşa'yı Venedik topraklarına akma m e m u r etti. Öte taraftan Hadım Süleyman Paşa da İnebahti üzerine gönderildi. Fakat Macaristan ve înebahtı'da Türk. kuvvetlerinin muvaffakiyet gösterememesinden F a t i h fena halde müteessir olmuş ve b u arada îşkodra'nm alınmasına V e z i r - i âzam Gedik Paşa'yı m e m u r etmişti. Ancak Paşa b u vazifeyi kabul etmedi. Çünkü Paşa'ya göre îşkodra müstahkem v e ahnması güç b i r kale i d i . Yüksek b i r dağ üzerinde yapılmışolan b u kaleyi civarında b u l u n a n üç ayrı kuvvetli kale müda faa etmekte i d i . O n u n için yapıldığı günden b u güne k a d a r hiç kimse tarafından işgal olunamıyan b u kalenin üzerine bizzat padişahın yürümesi gerekirdi. Y i n e paşa, b e n i m b u kale üzerine gitmekliğim "asker ve hazine itiâfından gayrı b i r lûtfi müntiç olmaz; o zaman belki gazab-ı şahaneleri olacağım mukadderdir'., diyordu. Fakat b u sıra padişahın teessürü (Macaristan'daki ve İnebahü'daki mağlûbiyetten ötürü) faz la olduğundan Gedik A h m e t P a ş a ' m n itirazlarından fena halde sinirlenmiş ve kendisini azlederek Anadoluhisan'na hap setmişti. Yerine tayin olunan K a r a m a n î M e h m e t Paşa sefer 213
214
215
2 1 6
2 1 7
2 1 8
Kemal Paşa-zâde, vrk. 107. Angiolellos, kuşatmanın çözülmesini Macar Kiralı Mathias'ın büyük bir ordu ile İşkodra üzerine yürümesi me selesine bağlar. Bk. Angiolellos, s. 96. Ahmet Bahaüddin, vrk. 245. İdris-i Bitlisi, vrk. 154. Ahmet Bahaüddin, vrk. 245. Aynı eser, s. 245. Ahmet Paşa'mn bu görevi kabul etmeyişini, kendisinin Rum veya. Arnavut devşirmelerinden olduğunu ileri sürerek, iddia edenler vardır.. I. Hâmi Danişment, I, s. 337. 2 1 3
2 U
2 1 5
1 1 3
2 1 7
2 1 8
14»
hazırlıklarını tamamladıktan sonra 1478 de F a t i h ' i n bizzat, ba şında" bulunduğu b i r ordu İşkodra için harekete geçti. Padişah A r n a v u t l u k meselesine artık son vermek istiyordu. Çünkü b u tarihlerde Venediklilerle sulh müzakerelerine başlanmıştı. Bu müzakereler sona ermeden ve anlaşma yapılmadan îşkodra meselesinin h a l l i gerekiyordu. O r d u n u n önünden yollar yapmak, köprüleri t a m i r etmek üzere Evranos-zâde A h m e t Bey ile Turhanoğlu Ö m e r Bey gön derilmişti. Buna rağmen çok arızalı olan A r n a v u t l u k toprakları üzerinde o r d u n u n hareketleri pek sıkıntılı oluyordu. H a t t â padişah u z u n müddet, koltuğunda i k i adam olduğu halde, yaya yürümüş ve b i r an b i t k i n b i r hale gelmişti. îşte b u zaman yamnda b u l u n a n Hersek-zâde A h m e t Paşa'ya " b i r müdebbir v e z i r i m yoktur k i u m u r u m u ruyet idüp b i z i b u meşakkate müptelâ etmeyeydi" dedi. Böylece büyük sıkıntılar içinde ilerliyen o r d u K r o j a önlerine geldi. Fatih herşeyden önce bu. kalenin alınmasını istiyordu. Çünkü b u tarihlerde Venedikli lerin elinde b u l u n a n Kroja'yı az b i r kuvvet müdafaa etmekte i d i . Esasen b i r yıldanberi kuşatılmakta olan b u şehir b i t k i n hale gelmiş b u l u n u y o r d u . Gerçi Venedildiler şehre y a r d ı m cı kuvvetleıler göndermişlerdi. Fakat 10.000 den fazla t a h m i n edilen b u kuvvetieri Evranos-zâde A h m e t Bey çok daha az b i r kuvvede yenmeye muvaffak olmuş ve kaleye yar dım imkâmnı ortadan kaldırmıştı. Bundan sonra kaledekilerin büsbütün ümitleri kesildi. Esasen açhktan köpek ve kedüeri bile yiyen ve sdâhları da kendilerini müdafaa edemiyecek k a d a r azalan ve bizzat padişahın b i r ordu de geldiğim duyan K r o j a müdafüeri, başka kurtuluş çaresi kalmadığım anhyarak. 2 1 9
2 2 0
2 2 1
222
1
İ. H. Uzunçarşıh II, s. 7 1 . Hersek-zâde fırsattan faydalanarak Gedik Ahmet Paşa'yı kurtar mak kastiyle "şevketlû efendim Gedik Ahmet Paşa kulunuz beraber olsa. bu zahmetler çekilmezdi" demek cesaretini göstermişti. Padişah cevap ver medi. Ancak İstanbul muhafizma bir ferman göndererek Gedik Ahmet Paşa'mn hapisten çıkarılmasını emretti. Bk. Ahmet Bahaüddin, vrk. 246. Dursun Bey, s. 169. Angiolellos, s. 132. Kemal Paşa-zâde, vrk. 244. 2 1 9 2 2 0
3 2 1
2 2 2
FATİH'İN BATI SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
144
1478 Haziran'ında kaleyi teslim ettiler. iskender Bey'e hüyüıe bir™ oTuç kümet merkezliği yapmış olan b u müstahkem şehrin düşmeaimamıyor. sinden sonra T ü r k ordusu Işkodra üzerine yürüdü. Padişah R u m e l i Beylerbeyi D a v u t Paşa'yı d e r i göndererek D r i n nehri üzerinde köprü kurmasım ve Işkodra'yı kuşatmasım emretti. Paşa aldığı emir üzerine hareket ederek D r i n üzerine kurduğu köprüden geçmiş ve Işkodra civarım v u r d u k t a n sonra şehri kuşatmıştı. Birkaç gün sonra b u kuşatmaya A n a d o l u Beyler beyi Süleyman Paşa da k a t i l d i . Şehrin k o m u t a m n a kalenin • teslim edilmesi teklifinde b u l u n d u k t a n ve red cevabı altıktan sonra paşalar, padişahın gelmesini dahi beklemeden savaşa başladdar. 22 Haziran'da başhyan b u çarpışmaya padişah 2 T e m m u z ' d a katıldı. Fakat arazi okadar sarp ve yolsuzdu k i Işkodra'mn döğülmesi için lüzumlu olan toplar sevkedüemedi. B u n u n üzerine topların Işkodra civarında dökülmesine karar verilmiş ve lüzumlu malzeme oraya sevkolunmuştu. B u ka lenin kuşatılması sıralarında. T ü r k topçusu müthiş b i r hal almış b u l u n u y o r d u . Topların hem sayısı çoğalmıştı, hem de çapları büyümüştü. Bundan başka burada yeni b i r m e r m i de k u l lanılmıştır. Bu, "zeytinyağına batırılmış, yün, b a l m u m u , kü kürt ve daha sair bazı mevadd-i müşteileden mürekkep b i r mermi i d i " . ince b i r ses çıkaran ve arkasında b i r iz bırakan b u m e r m i havayı sürerle yarıyor ve dokunduğu yeri yakıyor du. Bununla beraber şehir b i r ay kadar şiddetli b i r bom bardımana tâbi tutulduğu halde b i r türlü ahnamadı. 22 H a z i r a n ' dan 27 T e m m u z ' a kadar devam eden bombardımanda T ü r k t o p l a n kaleye 372 gülle ve tek olan havan topu da aynı müddet zarfında 134 gülle atmıştı. B u yüzden kale d u v a r l a n n d a birtakım gedikler açılmış olduğu, şehre 21, 22 ve 27 T e m m u z ' d a üç defa hücum e d i l d i ğ i ve hattâ hendekler geçilerek göğüs göğüse savaşlar yapılmış olduğu halde b i r netice elde edileiskodra'nm ku-
2 2 3
?
2 2 4
2 2 3
926
227
2 2 8
2 2 9
230
231
İdris-i Bitlisi, vrk. 154. Kemal Paşa-zâde, vrk. 245. Angiolellos, s. 135. Hammer, I I I , s. 171. 226 iflris-i Bidisî, vrk. 155. Angiolellos, s. 135. 227 "Filhal mehib heyun heykel toplar döküldü" Dursun Bey, s. 167. Hammer, I I I , s. 172. '~ Aynı eser, s. 172. Angiolellos, s. 136. Aynı eser, s. 137.
145
memişti. Müdafüer gelenleri geri atmaya muvaffak o l d u l a r . Bundan dolayı şehir b i r müddet daha bombardımana tâbi t u t u l d u . Son hücum pek kardı b i r şekilde cereyan etmişti. B u sefer i k i tarafta bütün gayretlerini harcadılar. Müdafüer o devrin savaşları icabı olarak her çareye başvuruyor, çok sarp b i r tepe üzerinde bulunan kaleden aşağıya doğru taşlar yuvar lıyor, içleri barutla dolu taşlar atıyor, neft dolu sepetler fırla tıyor ve b u suretle kendilerine saldıranlan büyük zayiata uğratı yorlardı. Büyük insan kayıplanna malolmasma rağmen b u şehri işkodra civaalmaya ahdetmiş olan padişah, topladığı harp meclisinde şehrin f^J? i l e n i n düşmesi için lâzım olan tedbirlerin neler olabileceğini müza- isgaii ve a r kere etti. Meclis Işkodra'mn büsbütün yâlmz kalması için ^ venTcL civardaki kalelerin alınmasına karar verdi. Bunlar Osmanlı gerilerinin bakaynaklarının Dergos (Drivasto), Gölbaşı (Xabiyacco) ve Leş (Alessio) dedikleri kalelerdir. R u m e l i Beylerbeyi D a v u t Paşa Gölbaşı hisarım ve A n a d o l u Beylerbeyi Süleyman Paşa da Dergos'u almaya memur edildi. Gölbaşı kalesi hiç m u kavemet göstermeden D a v u t Paşa'ya teslim olduğu i ç i n oradaki kuvveder de Dergos üzerine gönderildi. Çünkü b u şehir şiddetle mukavemet ediyordu. Fakat Eylül'ün birinde T ü r k ordusu buraya zorla girmeye muvaffak oldu. Bundan sonra D a v u t Paşa kuvvetieriyle Süleyman Paşa kuvvetleri Leş kalesini kuşattılar. M u k a v e m e t i n beyhude olduğunu takdir eden kale muhafızları canlarını k u r t a r m a k y o l u n u denizde aradılar. Fühakika hisara yardım etmek üzere Venedik kadırgaları sahile gelmiş b u l u n u y o r d u . O n u n için müdafüer şehri ateşliyerek kadırgalara doldular. Fakat denizin sığ yerlerinde bulunan gemilerin b i r kısmı b u yüzden hareket imkânım kaybetti. D u r u m d a n haberdar olan Türkler hemen sahile koşarak gemileri oka t u t t u l a r . B u kanşıkhk arasında düşman gemüerinden ikisi çarpışarak karaya o t u r d u ve Türklerin eline geçti. Öte taraftan T ü r k askerlerinden b i r kısmı, ağızlarında kılıçları ol2 3 2
V
5ansızllgl
2 3 3
2 3 4
2 3 5
2 3 6
2 3 7
2 3 8
2 2 3
2 2 4
232
2 2 3
2 3 3 234 2 3 5
2 2 8
223
236
2 3 0
2 3 1
2 3 7
Kemal Paşa-zâde, vrk. 246. İdris-i Bitlisi, vrk. 155. Dursun Bey, s. 168. İdris-i Bidisî, vrk. 155. Dursun Bey, s. 168. İdris-i Bidisî, vrk. 155. Angiolellos, s. 138. Dursun Bey, s. 168. Aynı eser, s. 168. 238
F.
10
FATİH SULTAN MEHMET
146
duğu halde, boyunlarına kadar sulara girerek b u gemilere tirmanddar; birçok V e n e d i k l i y i de esir ettiler. B u iş t a m a m landıktan sonra artık İşkodra karadan hiçbir yardım göremiyecek d u r u m a düşmüştü. Y a l n ı z nehir yolu ile Venediklilerle hâlâ irtibatı vardı. B u n u da kesmeyi düşünen Osmanhlar, vak tiyle Boyana nehri üzerine yapmış oldukları köprünün i k i tarafına kuleler inşa etmişler ve b u suretle b u y o l u da kes mişlerdi. B u kuleler oniki günde yapılmıştı. M e v s i m ilerlemiş, sonbahar gelmişti. 1478 Eylül'ünün. 2 3 9
2 4 0
2 4 1
padisahm
is-
tanbula
dön-
meşinden
altı
ay sonra i k o d 5
ra'nm oimas,.
9
t
.
-
I
-
I
T
I
T
J
«
2 4 3
teslim
-
.
i
•
i
«m*
a
i
u*
y a n i E k i m ' i n sekizinde o r d u da geriye göndü. * Ancak b i r kısım kuvvetle Evranos-zâde A h m e t Bey ablokayı devam ettir mek üzere orada bırakılmıştı. Esasen nehir y o l u n u n kesil mesi İşkodra'yı fena d u r u m a soktuğundan müdafüer padişahın İstanbul'a dönmesinden alü ay soma birtakım şartiarla şehri teslim ettiler. B u şartlara göre canlarına ve mallarına zarargelmemek üzere isteyenler İşkodra'da kalabilecek, istmeyenler de şehri terk edeceklerdi. O n u n için îşkodrah'lardan b i r kısmı Venedik'ten gönderilmiş olan beş gemi ile mallarım d a alarak şehri terkettiler. Şimdi artık Arnavutiûk b i r Osmanlı vilâyeti haline gelmişti. Çünkü geri kalan A r n a v u t kalelerini almaya m e m u r edilen Gedik A h m e t Paşa bunları kısa b i r zamanda > zaptetti. T a h t a geçtiği sıralarından itibaren F a tih'i çok meşgul eden b u bölge nihayet o n u n hayatının son larına doğru tamamiyle T ü r k topraklarına katilmiş oldu. Dursun Bey, s. 168. Kemal Paşa-zâde, vrk. 252. Dursun Bey, s. ı6g. Angiolellos, s. 139. Dursun Bey, s. 169. Angiolellos, s. 139. Aynı eser, s. 139. Ahmet Bey'in yanında 10.000 asker vardı. Bk. Angiolellos, s. 139¬ İdris-i Btilisî, vrk. 156. Sadüddin, s. 565. Bk. Kitabımızın 3 cü bölüm V I I . Osmanlı-Venedik sulh andlaşması bahsi. Ahmet Bahaüddin, vrk. 247. Arnavutluk seferinin, başlarında hapsedilmiş olan Gedik Ahmet Paşa daha soma hapisten çıkarılarak Avlonya'ya vali olarak gönderilmiştik Bk. İdris-i Biüisî, vrk. 157. İdris-i Bidisî, vrk. 157. 2
2 4 5
2 4 6
247
2 4 8
2 4 9
2 5 0
2 4 0
2 4 1
2 4 2
2 4 3 2 4 4
2 4 5 2 4 6
2 4 7
2 4 8
4
BOLUM
I I I
FATİH'İN BATI SİYASETİ MORA'NIN
2 4 2
yedisinde F a t i h Işkodra'dan ayrılarak Leş kasabasına doğru. ilerlemiş ve oradan İstanbul'a hareket etmişti. Biraz sonra
2 3 9
UÇUNGU
OSMANLI
TOPRAKLARINA
İLHAKI
M o r a , İstanbul'un fethi sıralarında son Bizans i m p a r a t o r u Konstantinos Paleologos'un kardeşleri Dimitrios ile Thomas tarafından idare edilmekte i d i . Bizans imparatorluğunun en yakın varisleri olan b u i k i şahsın imparatorluğa hak i d d i a edebdecek d u r u m d a olmaları, b i r kudret ifade etmemelerine rağmen, ileride ehemmiyetsiz de olsa birtakım hâdiselere y o l açabilirdi; y a n i b u mirasçılar ortada bulundukça Bizans mese lesi tedavisi olmıyan b i r çıban gibi sürüp gidebilirdi. N i t e k i m imparator Konstantinos'un ölümü üzerine M o r a Rumları i m paratorun kardeşi D i m i t r i o s ' u imparator ilân etmek istemiş ler, fakat Thomas razı olmadığı içindir k i b u n u yapa mamışlardı. Sonunda M o r a b u i k i kardeş arasında taksim olunarak i k i R u m devleti meydana çıktı. D i m i t r i o s ' u n dev letinin merkezi Mistra, T h o m a s ' m k i de Patras i d i . Ancak İstanbul'un fethini mütaakıp b u i k i kardeş ve M o r a ' m n deri gelenleri Fatih'le karşı karşıya -gelip mücadele etmeyi u y g u n bulmadıklarından memleketlerim ve t e b a l a n m galibin eline bırakarak b i r an İtalya'ya sığınmayı düşündüler. Fakat F a t i h M e h m e t ' i n , kendi hâkimiyetim tanımaları şartiyle, bunlara imtiyazlarını muhafaza edebileceklerini bildirmesi, despotları projelerini tatbikten alıkoydu. Bu surede şimdilik Osmanlı tehlikesi atlamış gibi görünüyordu. Fakat despotlar b u sefer de M o r a ' d a k i Arnavutların isyam ile karşdaştilar. T o p a l Pierre tarafından idare edilen isyancılar nihayet M a ğ n e (Maine) valisi M a n u e l Cantacuzene'i kendilerine şef seçtiler. İm paratorlar neslinden gelen b u zatin âsilere i l t i h a k etmesi işi büsbütün alevlendirdi. B u n d a n soma âsiler az zamanda G a r b i
pot
Des
Dimitrios
ve T h o m a s hü kümetleri.
2 5 1
2 5 2
2 5 3
2 4 9
2 5 0
Mora'da
2 5 1 2 5 3
Hammer, I I I , s. 40. Zakythinos, s. 247.
252
Zakythinos, s. 247.
İstanbul'un fet hini bu rin
mütaakıp hükümetle Fatih
ile
münasebeti. Mora'da potlara
des kargı
A r n a v u t isyanı.
FATİH SULTAN MEHMET
148
FATİH'İN BATI SİYASETİ
M o r a ' n m birçok şehirlerini ele geçirmeye muvaffak oldular. Hele despot Thomas tarafından Chloumoutzion şatosunda mahfuz tutulmakta olan ve prens Centurione Zaccaria'nm gayri meşru çocuğu Jean Asan'm başka b i r R u m A r h o n t ' u Nicephore Loukahis ile kaçıp isyancılara katılması isyanın daha da tehlikelüeşmesine sebep oldu. Çünkü Jean Asan de Nicep hore Loukanis despotların hükümet merkezleri olan Patrasla M i s t ra'yı kuşatmışlardı. Bununla da yetinmeyen isyancılar Fa tih'e başvurarak M o r a ' m n idaresinin • kendilerine bırakılmasını istediler. Ö t e taraftan Thomas ile Dimitrios ta padişahtan işe müdahale etmesini istemişlerdi. F a t i h meşru prensleri y a n i Thomas- ile D i m i t r i o s ' u himaye etmeyi daha uygun bulduğun dan 1453 Kasım'mda T u r h a n -Bey oğlu Ö m e r Bey'i b i r kısım kuvvederle M o r a ' y a yolladı ise de b u n d a n katî b i r netice alı namamıştı. Bundan ötürü padişah T u r h a n Bey'i M o r a ' y a gönderdi. 1454 Ekiminde yanında despot D i m i t r i o s olduğu halde M o r a ' y a yürüyen T u r h a n Bey isyancıların kadınlarım ve çocuklarım bırakmış oldukları V o r v o t i a kalesini aldıktan sonra b u sefer de despot Thomas'la b i r l i k t e Aetos kasabasını kuşattı. Jean Asan tarafından işgal eddmekte olan b u kasa banın düşmesi âsderin boyun eğmesine ve despodar'm hâki m i y e t i n i kabul etmelerine sebep oldu. B u n d a n sonradır k i despotlar Fatih'e 12.000 altın haraç vermeyi k a b u l ettiler. B u arada memleketin karışık d u r u m u n u ve belki Türklerin burayı da istilâ edebüeceğini düşünmüş olan birtakım R u m aileleri Hasan Bey adındaki birisine müracaat e d e r e k Fa tih'in kendilerine teminat verdiği takdirde memleketi terketmiyeceMerini bildirmişlerdi. B u n u n üzerine F a t i h büyük b i r muhacerete m a n i olmak maksadiyle 26 Aralık 1454 te M o ra'ya b i r ferman göndererek, memleketi terketmiyeceklerin mallarına, canlarına ve hiçbir şeylerine dokunulmıyacağım ve eskiden sürdükleri hayattan daha i y i b i r hayat tarzına kavu2 5 4
Despotların F a tih'e
müracaatı
v e Osmanlı y a r dımı
sonunda
despotların v e r giye bağlanma-
2 5 5
2 5 6
2 5 7
F a t i h ' i n hicrete mani
olmak
üzere
Moraiı-
lara
verdiği
haklar.
258
2 5 9
ZakyÜıinos, s. 248. Aynı eser, s. 248. Aynı eser, s. 248. Aynı eser, s. 249. Mirmiroğlu, Fatih Sultan Mehmet I I . devrine ait tarihî vesikalar, s. 44. İstanbul un Türklerin eline geçmesi ile birlikte adalardan ve bu arada Mora'dan da bir kısım ahali göç etmeye başlamıştı. Bk. Mirmiroğlu, Fatih Sultan Mehmet I I . devrine devrine ait tarihî vesikalar, s. 44. 2 5 4 2 5 6
2 5 8
2 5 9
2 5 5
2 5 7
H9
şaeaklanm b d d i r d i . F a t i h b u suretle M ö r a ' d a heyecam yatıştırmak ve sükûneti sağlamak istiyordu. O n u n için T u r h a n Bey Mora'yı terkederken despotlara padişahın hâkimiyeti a l tında sükûnetle yaşamalarım ve "iç huzursuzluklara sebebiyet vermemelerim tavsiye etmişti. T u r h a n Bey'in tavsiyesine rağmen orada b i r sükûnet asla 2 6 0
2 6 1
meydana gelemedi. Çünkü 1453 ve 1454 isyanlarından soma memleket çok fena b i r d u r u m a düşmüştü. Bizzat despotlar da etraftakilerin t a h r i k i de bozuştular ve birbirlerine karşı hare kete geçtiler. B u arada R u m l a r ve A r n a v u t l a r Nicephore L o u kanis'in teşviki ile yemden isyan ettiler ve despodara vergi vermemeye başladılar. B u karışık zamanlarda F a t i h M o ra'ya üç yddanberi ödenmiyen vergileri istemek üzere birçok defa elçiler göndermiş, aynı zamanda bunlar vasıtasiyle m e m leketin d u r u m u n u tetkik ettirmişti. Fakat âsi tebalarmdan vergi alamıyan despotiar haracı ödiyecek kudrette olmadık larından giden memurlar eh boş dönünce padişah buraya yürümeye karar v e r d i ; verginin ödenmemesi savaşın esas sebenlerinden birisi oldu. H a l b u k i b u , M o r a ' m n alınması için
° ' yeni¬ den karışması.
M
^ a
I U I ,
2 6 2
2
2 6 3
2 6 4
2 6 5
Venediklilerin
despotlar
zahiri b i r sebeptir. O r a m n alınmasının en mühim sebebi, M o r a işlerine yabancı devletlerin müdahalesi işi olmalıdır. Fühakika daha A r n a v u t isyam başlar başlamaz Vendikliler isyan cıları t u t m a k lüzumunu hissederek Nicolas Canale'yi elçi olarak oraya göndermeye karar verdiler. Bunun M o r a ' y a gidip git mediği belli değüdir. Fakat Venedikliler, ayrıca M o r a d a ' k i kıtalarına haber göndererek âsilerle temas temin etmelerini ve onları M i s t r a hükümeti de muharebeye teşvik etmelerini b i l dirdiler. Ancak 1454 T e m m u z ' u n d a âsilerin Cenova ile mü zakerelere giriştiği ve Cenova'nin yarımadayı işgal edeceği dedikodusu Venedik'de duyulunca senato V i c t o r Capello'yi elçi olarak M o r a ' y a göndermeye karar verdi. CapeUo despot larla da A r n a v u t l a r l a da müzakerelerde bulunacak ve i h t i lâfı h a l için V e n e d i k ' i n tavassutunu teklif edecekti. Bu 2 6 6
2 8 7
2 6 8
Mirmiroğlu, Fatih Sultan Mehmet lar, s. 44. Zakythinos, s. 255. .Kritovulos, s. 115. Aym eser, s. 256. Zakytihinos, s. 2 5 0 - 2 5 1 . 2 6 0
2 8 1
2 6 3
2 6 4
2 0 5
2 6 6
2 6 7
2 6 8
I I . devrine ait tarihî vesika Aym eser, s. 256. Zakythinos, s. 256. Kritovulos, s. 137-138. Aym eser, s. 252. 2 6 2
ve
sebeüeri. âsilerle müna-
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN BATI SİYASETİ
tavassut kabul edilmediği ve yarımadanın b i r denizci devlet eline yani Cenova veya Katanların eline düşmesi tehlikesi belirdiği takdirde Venedikliler salıilin müstahkem mevkilerini işgal edeceklerdi. Filhakika V i c t o r Capello M o r a ' y a varır varmaz despodarla ve A r n a v u t isyancılarla görüşmüştü. B u arada Venedik ona yemden talimat gönderdi. Buna göre ara b u l m a teşebbüsleri b i r netice vermezse ve A r n a v u t âsiler V e n e d i k ' i n Mora'yı işgalini i y i karşılarlarsa o zaman Capello despotiara, M o r a ' n m Türklerin eline düşmemesi için V e n e d i k ' i n herşeyi yaptığım, fakat teşebbüslerinin boşa çıktığını, b u n d a n dolayı yarımadayı kısmen veya tamamen V e n e d i k ' i n işgal edeceğim bildirecekti. Fakat onlar b u projelerinden, Türkler Mora'yı istilâ edip A r n a v u t âsilerini boyun eğmeye mecbur ettikleri zaman, vazgeçmek zorunda kalddar.
Alphonse İstanbul imparatorluğunu hâkimiyeti altına alacak, buna m u k a b i l bütün Yunanistan, Selânik'le birlikte Thessalia, •Serez ve Makedonya D i m i t r i o s ' u n olacaktı. Daha somaki yıllarda münasebetler devam etmiş, 1455 te D i m i t r i o s ' u n b i r elçisi N a p o l i ' y i ziyaret ettiği gibi kıral da mütekabden b i r elçi göndermeyi karar altma almıştı. Bundan başka A l p honse M o r a ' m n diğer asilleri ile de münasebette bulunuyor ve M o r a işleriyle pek y a k m d a n dgdeniyordu. O , 1454 H a z i ranında Corinthos valisi M a t h i e u Asan'dan T ü r k ordusunun ha'zırhklan hakkında izahat istemişti.
15°
2 6 9
2 7 0
2 7 1
Napoli'nin M o ra
işlerine k a
rışması; Alphonse
kıral ile
despot D i m i t r i o s arasında
imza
lanan muahede ve
münasebet
lerin
devamı.
Venedik ve Cenova'dan başka N a p o l i de A r n a v u t isyam de meşgul oluyordu. Çünkü Jean Asan Zaccaria N a p o l i ve A r a g o n Kiralı Alphonse V . e müracaat ederek yardımım iste yince kıral ona 4 Eylül 1454 te verdiği cevapta, şark hıristi- yanlarının yardımına koşmak için uzun zamandanberi ha zırlanmakta olduğunu b i l d i r i y o r d u . Daha soma François d'Aria de ricasını tekrar eyleyen Jean Asan'a Kıral Alphonse, Jean de V i n g i n t i ' y i elçi olarak göndereceğim büdirdi. Diğer taraftan Alphonse despot D i m i t r i o s ' l a 1448 denberi münasebet halinde i d i . D a h a sonraki yıllarda b u mü nasebetler devam • etmiş, hattâ D i m i t r i o s ' u n kızı Hélène'yi yiğenlerinden birisine almaya karar vermişti. Ancak b u karar t a t b i k olunamadı. Çünkü Hélène çok küçüktü. Fakat mü nasebetler devam etti ve 5 Şubat 1451'de b i r ittifak mua hedesi de neticelendi. Buna göre Alphonse Türklere harp dân eder ve M o r a ' y a asker sevkederse Dimitrios ona her türlü kolaylığı göstermeyi ve askerî yardımda bulunmayı, eğer kıral A r n a v u t l u k ' t a Türklere karşı harekete geçerse b u takdirde despot da Türklere karşı harp d â n etmeyi taahhüt ediyordu. Y i n e b u anlaşmaya göre harp u y g u n b i r netice verdiği takdirde 272
2 7 3
2 7 4
2 7 5
276
M o r a despotları ayrıca Fransa kiralına da başvurarak Türklere karşı yardım istediler. 1455 Kasım'mda D i m i t r i o s ' u n bir elçisi b u n u sağlamaya çalıştı ise de b i r netice elde edemedi. A y n ı yılın H a z i r a n ayında despot Thomas yiğeni Jean T z a m b lakon'u Floransa'ya göndererek onları Türklere karşı umumî b i r yardıma davet etti. Floransahlar, garbın büyük hükümet leri Türklerle mücadeleye girdikleri takdirde Floransa'mn da şark hıristiyanlanna yardıma âmade olduğunu b i l d i r d i l e r . Bununla beraber Floransa ile despotiar arasında dostça müna sebetler sonuna kadar devam etti. 277
2 7 0 272
Aynı eser, s. 253. Aynı eser, s. 254.
despot Fransa
ve F l o r a n a île münasebet leri.
278
Bundan başka, M o r a ' y ı b i r an önce ele geçirmeyi düşü nen padişah burada birçok müstahkem kalelerin bulunduğunu, M o r a ' m n karada ve denizde coğrafî m e v k i i n i n ehemmiyet derecesini, birçok tabiî limanlara malik olduğunu ve İtalya'ya b i r sefer düşünüldüğü zaman yine buranın nekadar büyük b i r değer ifade edeceğim düşünüyor ve b i l i y o r d u . Ayrıca b u r a m n ahnması için babasının vasiyeti de v a r d ı . Onun için şu karışık anlarda b i r yabancı müdahalesine meydan bı rakmadan vergi gönderilmemesi işini bahane ederek buraya sefer açmakla Fatih, aynı zamanda kendisine müslümanlar tarafından yapdmış olan b i r şikâyeti de dikkate almış oluyordu. B u şikâyet Serez'li b i r tüccar tarafından yapdmıştı. Ticaret maksadiyle Ballobadra'ya (Patras) giden b u tüccar burada birçok müslüman esir bulunduğunu ve bilhassa müslüman 279
280
274
Zâkythinos, s. 252. Aynı eser, s. 253. Aynı eser, s. 278.
Mora larının
2 7 6 2 7 8 2 8 0
Zâkythinos, s. 280. Aynı eser, s. 281. Aynı eser, s. 277. Âli, V, vrk. 131.
2 7 3 2 , 7 2 7 0
Aynı eser, s. 271. Aynı eser, s. 282. Kritovulos, s. 116.
Fatih'in
Mora
üzerine
hare
keti, v e S e r e z ' e gelerek b u r a d a b i r müddet k a lışı.
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN BATI SİYASETİ
kadınlarına karşı hıristiyanlann yaptığı fena muameleyi gör müş, b u n d a n duyduğu teessürü, Edirne'ye gelerek, b i r d i v a n gününde Fatih'e arzetmişti. İşte bütün b u n l a r d a n ve Thomas de D i m i t r i o s ' u n Venedik himayesi altına girmeye karar vermiş görünmesinden s o m a Fatih, M o r a seferine karar verdi. Seferin nereye yapdacağmı kimse bümiyor, herkes hazırlıkların Sırbistan için olduğunu samyordu. Günkü M a h m u t Paşa b i r kısım kuvvetierle oraya gönderdmişti. H a l b u k i M a h m u t Paşa'nm buraya gönderilmesinin başhca sebebi, M a carlar tarafından yapdması muhtemel olan b i r baskım karşı lamaktı. * Gerçek' M a h m u t Paşa Sırbistan içlerine girmiş ve birçok yeri de zaptetmişti. Ö t e taraftan padişah ordusu de birlikte Serez'-e geldikten sonra o r d u n u n geri kalan kısmım burada beklemiş, aynı samanda da yanındaki kuvvetleri i s t i rahat ettirmişti. Ayrıca M o r a despodarımn vergilerini gön derecekleri ve i n k i y a d edecekleri de umulduğundan burada biraz beklemek ve despotiara zaman bırakılmak şekli de düşü nülmüştü. Ancak despodardan b i r ses çıkmayınca M o r a ' y a yüründü. Phtiotide, Phocide ve Beotie'yi hiçbir mamaya uğ ramadan geçen padişah Aspos nehri kıyısında ordugâh kurmuş ve Corinthe berzahına gidebümek için geçmeye mecbur olduğu Citheron geçiüerine keşif kıtaları göndermişti. İşte b u sıralarda despodarm elçileri gelerek haracın b i r kısmım y a n i 4500 altım getirmişler, sulh ve tâbilik muahadesinin yenilenmesini iste mişlerdir. Padişah vergiyi almakla beraber onların sulh dileklerim reddetmiş ve elçilere "musalehayı M o r a ' y a girdikten soma akdederiz" demişti. Bundan soma o r d u Citheron geçitlerim geçerek 15 Mayıs 1458 de M o r a ' y a girmiş ve önüne gelen kaleleri birer birer işgalden soma süratli b i r y ü rüyüşle Corinthe berzahına gelerek Corinthos (Corinthe) şeh rini kuşatmıştı. Ancak kalenin kolayca elde edilemiyeceğini takdir eden padişah orada b i r m i k t a r asker bıraktıktan soma
asd -kuvvetlerle M o r a kıtasının içlerine yürüdü. Corinthe bölgesindeki şehir ve kasabaları silâh kuvvetiyle veya nzalariyle teslim alan padişah yoluna devam ederek, Tarsos kasabasım aldıktan sonra sarp b i r dağda işna eddmiş olan Phlious şehri önünde d u r d u . B i r müddet mukavemet eden b u kale müdafüeri teslim olduktan soma A k r i b e ve Roupeli ka leleri de düştüler. B u arada, 1453 te A r n a v u t isyanının şefi olan ve b u seferin başında padişah tarafından çağırılmış olan M a n u e l Cantacuzene, Pazeniki'nin teslimi için şehrin halkı de müzakereye m e m u r edildi ise de şehir, teslim' teklifim red detmişti. B u n d a n ötürü, kuşatıldı, fakat ahnamadı. Bundan •soma M o h l i o n (Mouchli) şehri kuşatılmış ve birtakım şart larla o da teslim olmuştu. B u kalenin düşmesinden sonra M o r a ' d a b i r panik husule gelmiş, despotlardan Thomas M a n tinea'ya, Dimitrios'ta Monembasia'ya çekilmişlerdir. Padi şaha gelince o, birkaç gün M o u c h l i ' d e kaldı ve ondan sonra Patras üzerine yürüdü. H a l k şehri terketmiş ve Corinthe'in karşı kıyısında Venediklilerin elinde b u l u n a n yerlere sığınmış tı. O n u n için yalmz iç kale biraz müdafaa edilmiş ve so nunda burarım muhafızları da teslim olmuşlardı. Padişah b u r a m n önemini takdir ettiği içindir k i o n u yemden iskân etmiş ve eski sakinlerinin de geriye dönebdeceğini ilân etmişti. O n l a r a geniş imtiyazlar veren F a t i h a y m zamanda vergiden de m u a f tutmuştu. Biraz sonra M o r a ' d a büyük b i r ticaret şehri olan Vostitza da düştü. Ancak M o r a ' y a h a k i m ola bilmek için Corinthe'nin alınması zaruri i d i B u i t i b a r l a tekrar oraya gelindi °.° Padişah kale k u m a n d a m M a t h i e u Asan de müzakerelere girişmek istedi ise de Asan padişahın, bütün tek l i f l e r i n i reddetti O zaman katî hücuma karar verildi. Şiddetli b i r muharebeden sonra Türkler kalenin dış surlarını almaya ve duvarları yıkmaya muvaffak oldular. Fakat ikinci sur k u şağı önünde mağlûp olarak geri çekildder Bununla Jseraber
152
281
282
283
23
285
286
287
Despotların v e r ginin mını
bir
gönder
melerine men sefere
kıs rağ
padişah devam
ediyor. Corinthe v c d i ğer M o r a k a l e l e r i n i n düşmesi.
2 8 8
2 8 9
2 9 0
2 9 1
2 9 2
2 9 3
2 9 4
2 9 5
2 9 6
2 9 7
2 9 8
2 9 9
3
3 0 1
2 9 1
Âşık Paşa-zâde, s. 150. Kretschmayr, s. 368. Bk. Kitabımızın 129 uncu sayfası. Kritovulos, s. 117. Aynı eser, s. 118.
2 8 2 2 8 4 2 3 6 2 8 8 2 3 0
Sadüddin, s. 463. I. H. Uzunçarşılı, I I , s. 2 r . İdris-i Bitlisi, vrk. 100. Kritovulos, s. 118. Zakythinos, s. 257.
153
2 9 3 2 9 5 2 9 7 299 3 0 1
Kritovulos, s. 124. Aynı eser, s. 258. Aym eser, s. 120. Aym eser, s. 258. Zakythinos, s. 259. Kritovulos, s. 122.
_
2 9 2 2 9 4 2 9 6 2 9 8 3 0 0
Zakythinos, s. 257. Kritovulos, s. 120. Zakythinos, s. 258. Kritovulos, s. 121. İdris-i BiÜisî, vrk. 100.
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN BATI SİYASETİ
padişah kaleyi almaktan vazgeçmemiş, bdâkis o n u u z u n b i r kuşatmaya tâbi tutmayı kararlaştırmış ve b u surede teslime mecbur etmeyi düşünmüştü. Esasen u z u n zamandır muhasara altında kalmış olan b u şehirde d u r u m gündengüne güçleşiyordu, yiyecek tamamiyle bitmişti H a l k . şikâyet ediyor ve kalenin tesHmini istiyordu. M e t r e p o l i t de onların tarafinı t u tunca kale k o m u t a m padişahla müzakereye girişmeye mecbur oldu ve kalenin teslim şartlarım görüşmek üzere padişaha b i r elçi gönderdi. Elçi i k i despot adına hareket etme yetkisini taşıyordu . Y a p d a n konuşmalar sonunda b i r anlaşma imza landı. Buna göre Corinthe şehri, halkın canlarına ve maUa¬ n n a dokunulmamak şartiyle, Türklere verilecek, Türklerineline düşen kaleler Türklerde kalacak, despotlar her y d üçer b i n altın vergi verecekti. Bunlara karşılık M o r a ' d a zapteddmemiş olan şehirler despotiara bırakdacak ve b i r tecavüz v u k u u n d a T ü r k askerleri onları himaye edeceklerdi. İşte b u suretle daha i l k hamlede M o r a ' m n üçte b i r i ve b u arada Patras, Corinthe, Vostitza ve K a l a v r y t a büyük şehirleri Türklerin eline geçti. Gerçek M o r a ' m n kuzeyi hemen hemen kâmilen işgal olunmuş, güney lasından da b i r vergi karşılığında pa dişaha bağlanmıştı. B u sefer esnasmdadır k i T u r h a n oğlu Ö m e r Bey, etrafı zeytinliklerle k a p h olan A t i n a üzerine yürümüş ve kale teslim eddmediği takdirde zeytinliklerin t a h r i p eddeceğini Atinalılara bildirmişti. B u n u n üzerine şehir güçlük çekilmeden elde edildi. Fatih, eski ve büyük b i r medeniyetin beşiği olan b u şehri görmek için Corinthe'den oraya kadar gitmiş, tarihî harabeleri gezmiş ve dört gün A t i n a ' d a kaldıktan soma Üsküp'e dönmüştü. Padişah orada Sırbistan harekâtım ida re eden M a h m u t Paşa ile buluştu. 1458 yılının sonba harında sona eren b u seferin neticesi yarımadayı hemen he men nufussuz bırakmak ve despotlann iktidarım hiçe i n d i r m e k oldu. Çünkü padişah çok m i k t a r d a R u m esirini İstanbul'a göndermiş ve bunlardan b i r sanat sahibi olanları İstanbul'a,
diğerlerini de civardaki köylere yerleştirmişti. Aynı yılın E k i m ayında padişah M o r a ' y a b i r elçi göndererek despot D i m i t r i o s ' u n kızım evlenmek üzere i s t e d i . M o r a ' d a T ü r k ordularım işgal edebüecek ve onları durdurabdecek kuvvetier bulunmadığına göre F a t i h ' i n b u işi daha d k seferde bitirmesi lâzım gelirken birdenbire Mora'darı geri dönüşünü ve hattâ b i r anlaşma yaparak despotiara b i r müddet daha hâkimiyet hakkını tammasım izah etmek güçtür. Osmanlı vaka-nüvisleri, mevsimin ilerlediğini ve kışın gelmekte olduğunu yazarak F a t i h ' i n sefere son verdiğini söylerler. Fakat kışın gelmesi seferin durdurulmasını icabettirse bde, R u m l a r l a b i r anlaşmayı gerektirecek b i r sebep olmaz. Şu halde F a t i h ' i n M o r a despotiarı ile anlaşmak lüzumunu duymasını başka se beplere bağlamak lâzım geliyor. İhtimal F a t i h Mora'yı b u suretle sükûnete getirdikten ve o cihetten emin olduktan sonra asıl hedef olan Sırbistan'a yönelmek istiyordu. Çünkü Sırplar M a h m u t Paşa ordusuna t a h m i n edddiğinden fazla mukavemet göstermişlerdir. Bundan başka müşterek b i r Sırp-Macar hare keti de düşünülebilirdi. İhtimal bunları dikkate almış olan padişah M o r a seferini yukarıda görülen şekilde b i r neticeye bağlamış ve kışı da Üsküp'te geçirmeye karar vermişti.
154
3 0 2
Despotlarla y a pılan
anlaşma
v e F a t i h ' i n geri dönüşü.
3 0 3
1
3 0 4
3 0 5
3 0 6
3 0 7
3 0 8
3 0 9
3 1 0
302 3 0 1 3 0 6 3 0 8 3 1 0
Zakythinos, s. 260. Kritovulos, s. 24. Kemal Paşa-zâde, vrk/63. Âli, V, vrk. 5 3 1 . Zakythinos, s. 260.
3 0 3 3 0 5 3 0 7 3 0 3
Kritovulos, s. 124. Zakythino, s. 260. Kritovulos, s. 126. Bk. Kitabımızın 1 3 1 U I C İ sayfası
155 3 1 1
312
Sefere
birden
bire s o n v e r i l i şinin m u h t e m e l sebepleri.
3 1 3
A r a d a n üç ay geçmeden despot Thomas, Osmanlılara karşı yeminle bağh olduğu muahedeyi hiçe sayarak, h e m kardeşi Dimitrios'a h e m de Osmanlılara karşı harekete geçti. O , b u işte kendisine batı memleketlerinin yardım edeceğim ve b u suretle de M o r a ' d a i k t i d a n m yemden tesis edeceğim düşünü yordu. Çünkü o devirde M o r a ' d a hâkim olan i k i f i k r i n mümessili despot Dimitrios de kendisi i d i . F a t i h Sultan M e h m e t ' i n müstakbel kayınbabası olan Dimitrios, birçok defalar müzakerelere girişmiş olmasına rağmen, batılılara düşmandı. O, Osmanh padişahının, vergi vermek suretiyle, hâkimiyeti altında yaşamaya razı i d i . Thomas ise b u n u n tamamiyle aksini düşünüyor ve Lâtinlere taraftar b u l u n u y o r d u . Y a n i kilise i t t i hadını isteyen ve ancak batı devletleri ile işbirliği yapmak 3 1 4
3 1 5
3 1 1 3 1 3 3 1 5
Zakythinos, s. 260. Sadüddin, s. 465. Zakythinos, s. 261-622.
3 1 2 3 1 4
Aynı eser, s. 260. Zakythinos, s. 261.
Despot T h o m a s anlaşmaya
sa
d a k a t göstermi yor. Mora'da
Os
m a n h v e Lâtin taraftarlığı bunların messilleri.
ve mü
FATİH'İN BATI SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
156
suretiyle vatanlarını kurtarabileceklerin partisinin başında b u lunuyordu. B u i t i b a r l a M o r a ' d a hem padişaha h e m de onunla gizli irtibatlarda bulunan D i m i t r i o s ' a karşı harekete geçti. B u harekette kendisini en önde destekleyen kuvvet pa palık makamı de yüksek mevkilerde b u l u n a n r u h b a n sının ve. bilhassa kardinal Jean Bessarion i d i . Filhakika Papa Pius I I . papalığının daha başlangıcında doğu hıristiyanlanmn lehinde konuşarak onların imdadına koşmak üzere b i r haçlı seferim d u r m a d a n tahrik etti. 1459 yılının 1 Ffaziran'ında açılmış olan ve despot T h o m a s i n mümessillerimn de katıldığı M a n t u a konferansında Türkler aleyhinde u z u n uzun konu şuldu, kararlar alınmaya çalışıldı. B u arada papa, M o r a ' d a isyan halinde b u l u n a n A r h o t n l a r a ve A r n a v u t kabile reislerine, isyanlarından dolayı duyduğu sevinci bildirmiş ve yalmz despot Thomas'a sadık kalmalarını ve Türklere karşı mücadeleye devam etmelerini tavsiye ederek kendilerine batı hıristiyanl a r m m vakit geçirmeden i m d a t etmeleri için elden gelen herşeyi yapacağım vadetmişti. Haçlıları Ancona'dan M o r a ' y a nakledecek i k i harp gemisi bile hazırlanmıştı. Ancak M a n t u a toplantısından ve kardinal , Bessarion'un b u maksat için A l manya'da ve merkezî A v r u p a ' d a yapmış olduğu seyyahatten b i t netice çıkmadı. Bununla beraber i k i yüzü papa ve yüzü de Sforza'mn karısı ve MUâno Düşesi Biaanca M a r i a tarafından hazırlanan küçük b i r askerî kıta papa tarafından b u maksat için hazırlanmış olan gemi ile Ancona'ya ve oradan da M o ra'ya gelerek despot Thomas'ın emrine g i r d i ve b u n d a n sonra Patras kuşatıldı. Gerçi b u şehir düşmemiş fakat K a l a v r y t a şehri âsilerin eline geçmişti. Bu şehrin düşmesinden sonra âsiler D i m i t r i o s ' u n arazisine hücum ederek K a r y t a i n e , St. Georges, V o r d o n i a , Kastritzi, Kalamata, Zarnata, L e u k t r o n ve daha birtakım kaleleri zapdetti. M o r a ' m n ileri gelenleri Thomas'la birlikte hareket ettikleri için Dimitrios' kardeşi karşısında çekdmeye mecbur olmuş ve b u suretle isyan yaygın b i r h a l ala rak M o r a ' d a Thomas hâkim d u r u m a geçmişti. Hâdiseleri 3 1 6
Maııtua toplan tısı v e P a p a P i ¬ us I I . n i n
Mo
r a işleri ile alâ kalanması. Despot
Tho
mas'ın M o r a ' d a hâkim d u r u m a geçmesi.
3 1 7
3 1 8
3 1 9
320
316 3 1 8
- Zakythinos, s. 262. Aynı eser, s. 263. Aynı eser, s. 265.
3 2 0
3 1 7 3 1 9
Aynı eser, s. 262. Aynı eser, s. 264.
157
yakından takip eden F a t i h Sultan M e h m e t Thomas'ın isyan ettiğim ve batı devletleri ile münasebetiere giriştiğim duyar duymaz b u hâdiselerden T u r h a n oğlu Ö m e r Bey'i sorumlu tutarak onu azletmiş ve yerine de H a m z a Paşa'yı tayin etmişti. H a m z a Paşa M o r a ' d a k i kuvvetleri de beraberine alarak des pot Thomas'ın arazisine girmiş, Arkadya'yı t a h r i p ve y a ğ m a ettikten soma Thomas de taraftarlarının sığındıkları Leontarion şehrini kuşatmıştı. Âsiler şehri şiddetie savundukları için surlardan içeriye girmek mümkün olmadı. Zaten Türkler arasında veba hastalığı ve açlık ta başgöstermişti. Bunun üzerine H a m z a Paşa despot D i m i t r i o s ' u n arazisine çekildi. B u sıra larda Thomas ile Dimitrios iç savaşa son vermeye ve barış maya karar verdiler ve birtakım müzakerelerden soma Kast-ritzi'de buluştular. B u vesile ile muhteşem b i r âyin yapan Lacedemone metrepolidinin huzurunda b i r daha sulhu bozmıyacaklarına ve bundan sonra i y i geçineceklerine y e m i n et tiler. Thomas ile D i m i t r i o s ' u n barışmaları padişahça çok önemli telâkki edilmiş, i k i kardeşin barışmasında H a m z a Paşa hatah görüldüğünden azlolunarak k r i t i k b i r d u r u m yaratan b u iş için Zağanos Paşa'mn M o r a ' y a gönderilmesi lâzım gel mişti. Ancak i k i despotun arasındaki anlaşma uzun sümedi; Dimitrios kardeşi üzerine yürüdü. Fakat b u despot bütün tebasımn itimadım kaybetmiş olduğundan, Thomas'ın kuvvet lerine mağlûp olmuş ve ailesi ile birlikte sığındığı Monembasia kalesinde kuşatılmıştı. B u n u n üzerine Dimitrios M a t h i e u 321
/
322
323
3
.
3
D
™
i t n o s
r
f-
üh ten yardım
Asan'ı padişaha göndermiş ve yardım istemişti. Filhakika ; ü y o r . Asan'la birlikte M o r a ' y a gelen yardımcı T ü r k kuvvetleri T h o - Osmanlılar T h o ° . , mas ile anlaşımas'ı mağlûp etmeye ve onu Leontarion şehrine kapanmaya riar. mecbur ettiler. Biraz sonra da Zağanos Paşa daha büyük kuv vetlerle M o r a ' y a gelerek Thomas taraftarlarım v u r m a y a baş ladı. Ancak Thomas Osmanhlarla başa çıkamıyacağmı anladığından barışma imkânlarım arıyordu. Esasen Osmanlılar da b u sıralarda M o r a ' d a b i r anlaşmazhk çıkarmatan çekin mekte idiler. Çünkü doğuda U z u n Hasan'm d u r u m u şüpheler uyandırıyor ve ona karşı hazırlıklı bulunmak gerekiyordu. B u i t i b a r l a Thomas'ın barış arzusu i y i karşılanmış ve aşağıdaki Zakythimos, s. 266. Aynı eser, s. 266. Hammer, I I I , s. 46. Zakythinos, s. 262. * s
J
J
y 0
324
3 2 1
3 2 3
322
324
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN BATI SİYASETİ
şartlarla b i r anlaşmanın yapılabileceği kendisine bildirümişti. B u şartlara göre Thomas, Osmanlılardan aldığı kaleleri geri verecek, Türk kaleleri civarından askerini çekecek, yıllık ver gisini ödiyecek, 10.000 duka harp tazminatı verecek ve y i r m i gün zarfında padişahın huzuruna gelecekti. Thomas b u şardari kabule hazırdı. Fakat tebaası lâzım olan parayı ver mekten kaçımnca iş neticelenemedi. Zaten b u sıralarda M o ra'daki karışıldıklar son haddine varmıştı. F a t i h papanın ve diğer batı hükümetlerinin M o r a işi ile ilgilenmelerim endişe ile takip ediyor; buranın batılı b i r senyörün eline geçeceğinden korkuyordu. M o r a ' y a hiçbir yabancımn ayak basmasım iste meyen. ve ayrıca Thomas'm hareketlerine de kızmış olan padişah arük M o r a despotluklarına son vermenin sırası geldiğine kani o l a r a k . 1460 senesi başında yaya ve süvarilerden mürek kep olan b i r ordu de Edirne'den yola çıktı ve y i r m i gün sonra Mayıs'ta Corinthe'e vardı. M o r a ' y a girdiği sıralarda Dimitrios padişaha birçok hediyelerle birlikte Asan'ı elçi olarak gönderdi. Fakat daha önce F a t i h ile D i m i t r i o s ' u n elçileri arasında karar laştırılmış olan şartlara göre Dimitrios T ü r k ordusu gelir gelmez, padişahın huzuruna çıkmak zorunda i d i . Fakat des pot böyle hareket etmeyi ihtiyatlı bulmadığından yukarıda da söylediğimiz gibi Asan'ı göndermişti. B u halden m e m n u n o l mıyan padişah, Thomas'a karşı muharebe açtığı halde burada birdenbire f i k i r değiştirerek, D i m i t r i o s ' u n elçisini hapsetmiş ve aynı zamanda onun topraklarım işgale başlamıştı. Gerçek b i r kısım kuvvetierle M i s t r a ' y a gönderilen M a h m u t Paşa orada D i m i t r i o s ' u kuşatmış ve teslim o l m a m n en hayırlı b i r y o l olduğunu ona hâtirlatmışti. Dimitrios herşeyden önce elçisinin hapisten çıkardarak yamna gönderilmesini ve padişah teminat verdiği takdirde teslim olacağım b i l d i r d i . Arzuları yerine getirilen Dinitrios nihayet 30 Mayıs'ta Mistra'yı teslim ederek M a h m u t Paşa'mn yamna gelmiş ve ertesi günü de M i s t i a ' y a gelen padişahın huzuruna çıkmıştı. F a t i h D i m i t r i o s ' a çok dtifat
etmiş, o huzuruna geldiği vakit ayağa kalkarak elini sıkmış, birçok hediyeler vermiş, şaşkın b i r halde bulunan despotu teselli etmiş ve zevcesini, çoscuklarım da onun yamna getirt mişti. Padişah Mistra'da dört gün kalarak kalenin tamire m u h -
ı 8 5
326
Tebaasından
pa
r a alamıyan T h o ¬ m a s vergiyi
gön-
deremiyor. F a t i h ikinci de fa
Mora'da.
327
328
329
330
Despot
Dimit-
rjos teslim o l u yor.
331
332
333
taç yerlerini yaptırmış, içine de 400 muhafız bırakarak M o r a ' m n öteki kalelerini almaya yönelmişti. Fakat kale'lerinin dayanacağım zanneden ve duvarlarının sağlamlığına güvenen birtakım şehirler, mukavemet etmeyi tecrübe ettikleri için pa dişah bunlar hakkında "hiç'te merhametli olmamıştır. Ancak b u şekildeki hareket M o r a ' m n diğer kalelerinin çabuk düşmesine sebep o l d u . Filhakika padişah Lakonya ve Arkadya'da yoluna devam ederek Bordonia'yı zapdettikten sonra Kastritzi'ye hücum etti. B u şehir kendim şiddetle müdafaa etmiş fakat sonunda düşmüştü. D a h a sonra L e o n t a r i o n ' i alan padi şah Zygos dağımn sarp b i r yamacında kurulmuş olan Gard i k i ' y i kuşattı. Sıcaktan ve susuzluktan çok muztarip olan b u şehrin muhafızları da teslim olduktan sonra padişah Vene dik arazisine i n d i ; M o d o n , K o r o n ve N a v a r i n ' i ziyaret etti. Bundan soma padişahın orduları karşısında tutunamıyacağını ve herşeyin kaybolduğunu anlayan despot Thomas adesi ve çocukları de birlikte 28 T e m m u z ' d a Porto Longo'dan b i r gemiye binerek K o r f u ' y a . ve oradan da İtalya'ya kaçtı. Ancak M o r a ' d a b u n d a n sonra da bazı şehirler mukavemette devam ettiler. Filhakika Zağanos Paşa'mn idaresindeki kuvvetier Chlouumoutzion ve St. Ömer gibi kaleleri işgal ederken F a t i h de Venedik arazisini terkederek y o l u üzerindeki şehirleri almış ve Zağanos Paşa kuvvetieri ile birleşmişti. Daha soma Greverion, Vostitza, Kastrimenon kaleleri de düşmüş, ancak padişah Salmenikon'da büyük b i r mukavemede karşılaşmıştı. Şehir zaptedildiği halde iç kale düşürülemedi. Burası ancak 1461 T e m muz ayında Türklerin eline geçmiştir. 334
335
336
3 3 7
İ. H. Uzunçarşılı, I I , s. 25. Kritovulos, s. 138. _ '""Kritovulos, s. 138. Aynı eser, s. 139. !S
12
Zakythinos, s. 267. Zakythinos, s. 267. » Aynı eser, s. 138.
3 2 7
3 3 4
3 2 9
3 3 5
3İ
3 3 6 3 3 7
5
M o r a
ehirle
rımn zaptı
3
3 3 3
16
159
Kritovulos, s. 139. Aynı eser, s. 142. Aynı eser, s. 141. Zakythinos, s. 270. Aynı eser, s. 272-273.
despot m a 5
'
m
" ve
Thorirarı
-
FATİH SULTAN MEHMET
l 6 o
B u sureüe M o r a , Venediklilere ait birkaç kale müstesna, 1461 yılı ortalarına doğru kâinden Türklerin elinde i d i . Bizans imparatorluğuna hak i d d i a edebdecek d u r u m d a olan despot lardan Thomas 1465'te ölmüştü. D i m i t r i o s ' a geHnce " S u l t a n hazretleri onu emn ü aman gölgesi altında sakladı. Ö m r ü n ü n sonuna kadar sultanın, sevişenlerin buluştukları harîrmne de vam etti". Padişah ona Enez şehrim ikâmetgâh olarak vermiş ve ayrıca ydda 60.000 akçe de tahsis etmişti. 3 3 8
İV
FATİH'İN BATI SİYASETİ EFLÂK'IN KATİ OLARAK HÂKİMİYET ALTINA ALINMASI T u n a nehrini kendi devleti için tabiî b i r sınır telâkki et tiğini t a h m i n ettiğimiz F a t i h Sultan M e h m e t ve hattâ daha önceki Osmanlı hükümdarları, b u nehrin kuzeyinde bulunan ve bugünkü Romanya'yı teşkil eden Eflâk ve Boğdan prenslik lerini yalmz himayeleri altında bulundurmayı kâfi görüyorlardı; ancak bunların kendilerini meşgul edecek kadar kuvvetli olma larını ve büsbütün de zayıf düşmelerini istemiyorlardı. İhti m a l Osmanlılar tabiî sınırlar dışında mütalâa ettikleri b u prensliklerin, daha uzakta b u l u n a n Lehistan ve M a c a r l a r l a kendi aralarında tampon b i r devlet olarak kalmalarına taraf tardılar. * Osmanlı, L e h ve Macarların nüfuzlarım tesis etmek iste dikleri b u prenslikler zaman zaman b u devletlerin birisine tâbi olarak siyasi mevcudiyetlerim idame ettirmek y o l u n u b u l muşlardı. Ancak Türk sınırlarına daha yakın bulunması dolayısiyle Eflâk'da Osmanlı nüfuzu gün geçtikçe arttı ve Yıl dırım Bayezit zamamnda b u prenslik senelik b i r vergi vermeyi k a b u l etti. 1456 da Fatih M e h m e d , Wlad'ı Eflâk prensliğine tayin etmişti. W l a d , kardeşi R a d u l de birlikte Osmanlı sara yında rehine olarak bulunmuş ve burada i y i b i r terbiyeye tâbi tutulmuştu. Çok zeki a y m zamanda çok cesur olan ve Türkler arasmda Kazıklı Voyvoda diye andan W l a d , b i r taraftan Boğdanhları yenmiş, birkaç defa da Macarları mağ lûp etmişti. Hüküm sürdüğü memlekete F a t i h ' i n yardımı üe sahip olmasına ve padişaha karşı dost kalacağına dair y e m i n 3 8 9
390
389 3 9 0
3 3 8
Karamanı Mehmet Paşa, s. 354.
3 9 1
3 9 1
N. İorga, I I , s. 112. Kritovulos, s. 157. İdris-i Bitlisi, vrk. 113. F.
11
Kazıklı V o y v o da'nın
Fatih
tarafından E f lâk prensliğine tayini v e n a n körlüğü.
FATİH'İN BATI SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
l62
etmiş bulunmasına rağmen Kazıklı Voyvoda sözünde d u r mıyarak Osmanlılar aleyhine M a c a r l a r l a anlaşmaya çalıştı. Esasen M a c a r Kiralı Mathias, Türkler tarafından Macaristan topraklarına yapılmış olan akınların intikamım ve Türklere T u n a boyunda müşkilât çıkarma işini W l a d ' a bırakmıştı. Hattâ Mathias' voydovayı kendisine büsbütün bağlayabdmek için akrabasından b i r kızı ona nişanladı. Fakat W l a d ' m M a c a r l a r a yaklaşması haberi İstanbul'da i y i karşılanmadı. B u n u n l a beraber Osmanldar H a m z a Bey hâdisesine kadar o n u n hareketlerine karşı sabırh oldular. Ancak H a m z a Bey hâdise si daha fazla hareketsiz kalmalarına imkân bırakmadı. 3 9 2
3 9 3
3 9 4
3 9 5
163
Fatih T r a b z o n seferine çıkarken " T a h t muhafazasıçün" b i r kısım kuvvetlerle İskak Paşa'yı Edirne'de bırakmıştı. Padi şahın bulunmayışından faydalanan Kazıklı Voyvoda, T u n a ' y ı geçerek Bulgaristan topraklarını yağma ve t a h r i p e t t i . Paşa, voyvodanın b u tecavüzlerini işitmiş, fakat elindeki kuvvetlerle buna m a n i olamıyacağım düşünerek ses çıkarmamıştı. Esa sen îshak Paşa'ya verilmş olan vazife Kazıklı V o y d o d a üzerine yürümesine de m a n i i d i . B u itibarla hâdise karşısında sükût etmeyi muvafık görmüş olan İshak Paşa, padişahın seferden dönüşünde h e m zaferi tebrik etmiş hem de Kazıklı Voyvoda nın yaptığı işler hakkında bügi vermişti. Ancak b u sırada Kazıklı V o y v o d a ' m n elçisi de gelerek zaferi tebrik edince şimdilik yaptığı işlere karşı ses çıkarılmaması u y g u n görüldü. Bununla beraber padişah W l a d ' m ortadan kaldırılmasına ve kardeşi R a d u l ' u n onun yerine tâyin eddmesine karar verdi. Çünkü F a t i h onun ne yapmak istediğini b i l i y o r d u . M a c a r 3 9 6
397
3 9 8
3 9 9
4 0 0
4 0 1
Kritovulos, s. 157. N. İorga, I I , s. 111. Aynı eser, s. 112. Osmanlı kaynaklarında Hamza Bey hâdisesinden ya hiç bahsedilmemekte veya birbirine uymayan malûmat verilmektedir. Meselâ Dursun Bey, Hamza Bey meselesinden hiç bahsetmiyerek savaşın sebebini Wlad'ın İstanbul'a davet edilmesine rağmen gelmemesine ve o yıl çok masrafı ol duğu için haracı gönderemiyeceğini büdirmesine bağlar (Bk. Dursun Bey, s. 103-104). İdris-i Biüisî'ye göre, Fatih Trabzon seferinde iken Kazıklı Voy voda Tuna'yı geçerek Türk topraklarını yağma etmiş ve hudut komutan larından Yunus Bey ile Hamza Bey'i bu arada şehit etmişti. Fatih Trabzon seferinden dönüşünde bu hâdiseleri haber almış ve çok müteessir olmuştu. Bununla beraber voyvodayı ödenmemiş olan iki senelik vergisini ödemeye ve İstanbul'a gelmeye davet etti; ve bunun için de muayyen bir zaman kabul etti. Voyvoda birtakım özürler ileri sürerek vergisini vermemiş ve giden Türk elçisini geri çevirmişti. İşte padişah bunun üzerine Eflâk'a yü rüdü (Bk. İdris-i Bitlisi, vrk. 113-114). Daha muahhar bir kaynak seferin sebe bini büsbütün başka anlatmaktadır. Ona göre ''Sultan Mehmet Han vilâyet-i Eflâk'a azimet itmeye sebeb ol oldukim ittifak bir gün çakırcıbaşı Si nan Ağa taife-i doğancılar ile Tuna kenarmda şikâr ederken Trakul oğlu Kazıklı Voyvoda ki Eflâk vilâyetinin beyi idi. Mezkûr Sinan Ağa'yı ol arada hile üe basub ve aman virmeyüb başın kesüb ve yanında bulunan müslümanları temamet kılıçtan geçirdiler. Çünkim bu haber padişah hazretierinin sem-i şeriflerine" erişince hemen Eflâk'a yürundü(Bk.ıogo numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 92). Kritovulos ise, Voyvodanın Tuna'yı beriye geçerek Niğbolu ve Vidin kıtalarına akın yaptığım ve bu civarı yağma ede rek halkım öldürdüğünü yazmakta ve bu hareketin sebebini sormak üzere padişahın gönderdiği elçileri de öldürdüğünü kaydetmektedir (Bk. Kritovulos, s. 158). Angiolellos'a göre, Kazıklı Voyvoda'ya iki elçi gönderilmiş, bunlar vasıtasiyle birikmiş plan üç senelik vergi istenmiş ayrıca voyvodanın gön dereceği devşirmelerin miktarı sorulmuştu. Voyvoda bu elçilere "sizin is tediğiniz gibi seçebilmeniz için büyük miktarda devşirme çocukları ile at 3 9 3 3 9 4
3 9 3
3 9 2
getirteceğimden dolayı Sultan hazreüerinin benden memnun kalmasını temin edebilmek maksadiyle Niğbolu komutanının da sizinle beraber bu lunmasını arzu ederim. Bundan sonra size, Sultana olan vergi borçlarımı da ödeyeceğim" demişti. Bu sözlere kanmış olan Niğbolu komutam oraya gidince yakalanarak zindana atılmış, öte taraftan Drakula Niğbolu'ya gele rek burayı yağma etmiş ve birçok da esirle birlikte geriye dönmüştür. Daha. sonra bu Voyvoda, Türklerin yaptığı bir akma Macarlarla birlikte karşı koyarak akıncıları büyük zayiata uğrattığı için, Fatih Sultan Mehmet inti kam almak üzere Eflâk topraklan üzerine yürüdü (Bk. Angiolellos, s. 24-26)» Ducas, voydovamn İstanbul'a davet edüchğini, gelirken beşyüz delikank ile birlikte vergisini getirmesi icabettiğini, fakat voyvodanın yalnız vergiyi göndereceğini, diğer şartian kabul edemiyeceğini bildirmesi üzerine Eflâk'a elçiler gönderildiğini, ancak Voyvodanın bunları kazıklattığını ve Türk topraklarına tecavüz ettiğini yazdıktan sonra hudut komutanlarından biri sinin işgüzarlık ederek Voyvodanın üzerine yürüdüğünü, neticede mağlûp olduğunu ve bunun üzerine sefer açıldığım yazmaktadır (Bk. Ducas, s. 223¬ 224). Ayrı ayrı kitaplardan aldığrmız bu malûmatın biibirine uymaması meseleyi bir çıkmaza götirrmektedir. Ancak bu kaynakların çoğunda voy vodanın İstanbul'a davet deildiği ve vergisini ödemediği müştereken kabul eciilmektedir. Diğer kaynaklarda da (meselâ Âşık Paşa-zâde ve Kemal Paşa-zâde) aynı noktalar bulunduğu için meseleyi bu bakımdan ele alarak anlatmaya çalışacağız. Kemal Paşa-zâde, vrk. 104. İdris-i Bitlisi, vrk. 113. Kemal Paşa-zâde, vrk. 104. Aym eser, vrk. 104. Âşık Paşa-zâde, s. 161. İ. H . Uzunçarşıh, I I , s. 743 0 6
3 9 7
3 9 8
3 3 9
4 0 0
4 9 1
FATİH SULTAN MEHMET
164
FATİH'İN BATI SİYASETİ
l a d a yapmış olduğu gizli anlaşmayı da duymuştu. Bunun için Kazıklı V o y v o d a ' n m kolayca elde edümesi çareleri arandı, b u husus için tedbirler düşünüldü ve voyvodanın İstanbul'a davet edilmesi kararlaştırddı. Esasen ötedenberi Eflâk'ın hara cım bizzat voyvoda getirirdi. H a l b u k i b u y d kendisi gelmediği g i b i haracım da göndermemişti. O n u n için zaferi tebrike gelen Eflâk elçisi üe birlikte b i r Osmanh elçisi Eflâk'a giderek voyvoda'yı İstanbul'a davet etti. B u surede Osmanhlar meseleyi ko layca haUedeceklerini umdular. Filhakika Osmanh hüküme t i n i n davetiyesini götüren, R u m d a n dönme, K â t i p Yunus Bey voyvoda'yı İstanbul'a gelmeye ikna etti. Ancak W l a d düş manlarının çokluğundan ve memlekette bulunmadığı b i r sırada tac ve tahtının Macarlara verileceğinden korktuğunu söylü yor ve kendisinin bulunmadığı müddetçe Eflâk'ı düşmanlarına karşı muhafaza edecek b i r kuvvet gönderilmesini rica ediyor du. Padişah kendisine düşman olan ve i k i yüzlü hareket etmeyi en esash b i r iş telâkki eden VVlad'm b u hareketinin de b i r "teadül" olduğunu bdmekle beraber Silistre Bey'i Yunus Bey ile Niğbolu Beyi Çakırcıbaşı H a m z a ' y ı Eflâk'ı beklemek üzere görevlendirdi.
165
4 0 2
Wlad'ın
vergi
v e r m e k isteme yişi
v e Çakır
cıbaşı
Hamza
B e y hâdisesi. Wlad'ın sınırlarına
Türk te
4 0 3
4 0 4
4 0 5
4 0 6
4 0 7
4 0 8
Yunus Bey ile Çakırcıbaşı H a m z a Bey T u n a kenarına geldikleri vakit nehrin donmuş olduğunu gördüler. Kışın şid detinden b i r süre burada kalmak mecburiyetinde kalan T ü r k kuvvetleri T u n a ' y ı geçme hazırlıkları yaptıkları ve dostluktan başka birşey ümit etmedikleri, hattâ i t i b a r göreceklerini san dıkları b i r sırada V o v y o d a n m müthiş b i r baskınına uğra dılar. B u baskında Yunus Bey şehit ve H a m z a Bey de esir eddmişti. Daha sonra H a m z a Bey'i de öldürerek başım 4 0 9
410
M a c a r kiralına g ö n d e r e n Wlad, aldığı esrilerin hepsini kazıklattıktan sonra Osmanlılara ait birtakım şehir ve kasa baları tahrip etmekten çekinmemiş ve 25.000 esir de m e m leketine dönmüştü. O n u n b u kadar cesurca hareketine âmd olan şey, yâratıhşmdaki vahşetle M a c a r l a r d a n göreceğini ümit ettiği yardım olsa gerekti. A n c a k işler t a h m i n ettiği g i b i çık mamış ve biraz sonra Türklerle yaptığı savaşta M a c a r l a r ona karşı dgisiz kalmışlardır. Çünkü b u sıralarda Kıral Mat¬ hias Macaristan'da imparator Friedrich taraftarları ve Giskras çeteleri ile kâfi derecede meşguldü. Ayrıca ilkbaharda F a t i h ' i n Belgrad'a hücum edeceğini de t a h m i n e d i y o r d u . H a m z a Paşa'mn ve b u arada birçok T ü r k ' ü n pek vahşice öldürülmüş olduğunu duyan F a t i h büyük b i r teessür içinde, esasen ahidnâmelere riayet etmeyen ve T ü r k topraklarına te cavüz etmek cesaretini gösteren, W l a d ' m üzerine yürümeye karar verdi. Padişahın da hazır bulunduğu ve 4462 baharında açılan b u sefere "onbeş t u m a n a s k e r " katılmıştı . Y i r m i kadırga ve yüzelli nakliye gemisi de, W i d i n ' e kadar nehir yolu ile gelen padişah, ordu de birlikte Eflâk topraklarına gir diği halde Kazıklı Voyvodaya tesadüf edemedi. B u n u n üzerine Evranos-zâde A l i Bey'in oğlu Evranos Bey Eflâk içlerine akma memur edildi. Evranos Bey aldığı emri yerine getirmiş, vurulacak yerleri vurmuş ve birçok esir ve ganimet ile asd orduya katılmak üzere geri d ö n m ü ş t ü . Öte taraftan, halkın b i r kısmım ormanlara saklamış" diğer b i r kısmım da Braşova 411
4 1 2
413
414
415
4 1 7
418
Âşık Paşa-zâde, s. 161. Âşık Paşa-zâde, s. 161. N. İorga, I I , s. 114. Fatih'ten Karamanoğlu İbrahim Bey'e mektup, Paris Millî ki taplığı, arapça yazmalar 4434. Kemal Paşa-zâde, vrk. 107. Kemal Paşa-zâde'nin gösterdiği rakkamı Paris Millî kitaphğındaki, Fatih'ten Karamanoğlu'na yazılan mek tup ta teyid ediyor. Dursun Bey askerin takriben otuz tümen olduğunu, İdris-i Bitlisi de ikiyüz binden fazla olduğunu yazıyor. Bk. Dursun Bey, s. 104. İdris-i Biüisî, vrk. 114. Âli, akıncı komutanının Evranos oğlu Ah Bey olduğunu yazar. Bk. Âli, V, vrk. 134. Kemal Paşa-zâde, vrk. 107. 4 1 1
4 1 2
İ. H. Uzunçarşılı, II, s. 74. Kemal Paşa-zâde, vrk. 104. "Âşık Paşa-zâde, s. 161. İ. H. Uzunçarşılı, II, s, 75. Âşık Paşa-zâde, s. 161. Kemal Paşa-zâde, vrk. 104. 407 p ; Millî Kütüphanesi, arapça yazmalar, 4434 numarada Fa tih'ten Karamanoğlu ibrahim Bey'e yazılan bir mektup vardır. Bu mektup Eflâk'ın ne surede zaptedıldiğini bildirmektedir. Kemal Paşa-zâde, vrk. 104. Halbuki Âşık Paşa-zâde ve Neşrî, padişahın samimi olarak Voyvodanın sözüne itimat ettiğini yazıyorlar. Bk. Âşık Paşa-zâde, s. 161. Neşrî, vrk. 178. Kemal Paşa zâde, vrk. 106. Sadüddin, s. 866. Kemal Paşa-zâde, vrk. 106. 4 0 2
4 0 3
4 0 4
4 0 5
4 0 8
a r
4 0 8
4 0 9
4 1 0
s
416
4 1 3
4 1 4
4 1 5
4 1 6
4 1 7
4 1 8
Padişahın
Ef
lâk üzerine h a reket
edişi v e
akıncıların E f lâk'ı yağma et-
FATİH'İN BATI SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET taraflarına göndermiş olan Kazıklı Voyvoda, sdâhh kuvvet lerini ikiye ayırarak bunların b i r kısmım Boğdanhlara, b i r kısmım da Osmanlılara karşı kuUanmaya karar verdi. Çünkü ötedenberi Boğdanlılarla arası a ç ı k t ı . Hattâ F a t i h ' i Kazıklı Voyvodaya karşı savaşa tahrik edenlerden birisi de Boğdan voyvodası olmuş ve ona karşı b i r savaş açıldığı takdirde Boğd a n ' m da yardım edeceğim bildirmişti. îşte komşusuna güvenemeyen Kazıklı Voyvoda b u n d a n dolayı kuvvetierinden b i r kısmım o tarafa göndermek mecburiyetinde kaldı, Evranos Bey'in akından döndüğünü haber alan Kazıklı 419
voyvodanın n i y i e asıl T ü r k kuvveüerinc çarpması
"
V o y v o d a ' n m Boğdan üzerine gönderdiği kuvvetler, T ü r k akmcılaımm yolunu kesmeye karar verdiler ve geçitleri t u t t u l a r . Akıncılar hakikaten kötü b i r d u r u m a düşmüşlerdi. Çünkü bulundukları yer esas o r d u n u n bulunması lâzım gelen yerden pek uzaktı; i m h a edilecekleri tabiî g i b i i d i . H a l b u k i padişahın idaresi altında Eflâk topraklarında ilerlemekte olan T ü r k or dusu çok sıcak b i r mevsimde susuz b i r bölgeye geldiği için, beş fersahhk olan b u y e r i cebrî yürüyüşle ve süratle geçerek akıncılara yakın b i r bölgeye zamansız olarak gelmiş b u l u n u yordu. Evranos Bey'in akıncı kuvvetlerini v u r m a y a hazır lanan Eflâk kuvvederi, dağ kenarlarında F a t i h ' i n idaresin deki asd orduya bağh birtakım b i r l i k l e r i görmüşler, ancak bunları da akıncılara mensup olan parakende kuvvetler san mışlardı. B u itibarla tereddüt etmeden bunlar üzerine atıldılar ve onları esas orduya kadar geri attılar. H a l b u k i b u sırada R u m e l i askerleri M a h m u t Paşa tarafından muharebe düzenine sokulmuştu. B u tertibe göre sağ kanatta T u r h a n oğlu Ömer, Evranos-zâde Ahmet, M i h a l oğlu A H , Malkoç oğlu Bâli Beyler, sol kanatta da A r n a v u t Beyi Nasuh, Y a n y a Beyi Develû oğlu U m u r ve M i h a l oğlu İskender Beyler b u l u n u y o r d u . Bu kuvvetler ağaçlıklar altından birdenbire ortaya çıkınca Eflâk 4 2 0
4 2 1
4 2 2
4 2 3
424
167
hlar işin mahiyetini anladılar ve büyük b i r şaşkınlık içinde kaçmaya başladdar. Fakat buna imkân kalmamıştı. Çünkü geriye döndükleri vakit akıncılarla karşdaştilar. Yapdan savaşta, yedibin kişi t a h m i n edden, b u kuvvetlerin yediyüzü kurtulmadı. Binden ziyade esir alınmıştı. B u surede Eflak kıtası b i r taraftan y a ğ m a y a ağramış, diğer taraftan, b i r fayda t e m i n edilmeden yedibin kişilik b i r silâhlı kuvvetten m a h r u m kalmıştı. F a t i h ' i n idaresindeki T ü r k kuvvetleri b u küçük savaştan soma b i r ay kadar Eflâk'ta dolaştılar; voydodayı aradılar. B u esnada "vilâyet-i mezburenin yer yer u l u l a n ve boy boy 423
4 2 5
427
428
•
•
L.ı
T T - !
A
,
,
•
•
kaıırlen itaat ıdub gelub Hudavendıgar hazretienne m u t i oldular". B u n u n üzerine Kazıklı Voyvoda b i r baskın hazırladı. Filhakika o b i r gece ansızm onbin kişilik b i r - i u v vede Türk ordugâhına g i r d i . H a l b u k i baskının yapıla cağım . padişah haber almıştı. Hattâ b u n u "her k i mesne kendi ç a d m önünde müretteb yerağ de hazır ve mü heyya olub duralar, kat'iyyen çadırlarından taşra çıkmayalar, ceyş-i a'dadan haymeleri önüne herkim gelürse aman virmeyüb darb-i harb ile helâk ideler" diye o r d u içinde dân da ettirmişti. Buna rağmen baskın Osmanh ordugâhında büyük b i r şaşkınlık husule getirmiş, çadırlardan gecelik kıyafetleri de dışarıya fırlayanların b i r kısmı b u şaşkınlık arasında şehit düşmüştü. Ancak şakmlık uzun müddet devam etmedi. T ü r k ordusu, duruma tamamiyle hâkim olamamakla' beraber k e n d i m müdafaa edebilir b i r hale geldi. Gerçek padişahı ya kalamak kastiyle hareket eden Eflâkhlar önce A n a d o l u askeri 4 2 9
4 3 0
4 3 1
432
4 3 3
Kemal Paşa-zâde, vrk. 109. Dursun Bey, s. 105. Kemal Paşa-zâde, vrk. 109¬ Kemal Paşa-zâde, vrk 109. İdris-i Bitiisî, karşılaşılan düşman kuv vetini dokuz bayrak (?) olarak gösteriyor Bk. İdris-i Bitlisi, vrk. 115. İdris-i Bitlisi, vrk. 116. Kemal Paşa-zâde, vrk. 110. 1099 numaralı Tarih ÂI-i Osman, vrk. 93. Âli, V, vrk. 135. Âşık Paşa-zâde, s. 162. İdris-i Bitlisi, vrk. 116. 1099 numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 93. Kemal Paşa-zâde, vrk. 111. Kritovulos, padişahın bu baskım haber aldığım ve ordusunu tertiplediğini, bu yüzden Kazıklı Voyvoda'nm bir kaç katır ile birkaç at öldürebildiğini yazıyor. Bk. Kritovulos, s. 159. 4 2 5
4 2 6
4 2 7
4 2 3
429
Âli, V, vrk. 134. Kemal Paşa-zâde, vrk. 107. Âli, V, vrk. 134. Sadüddin, bunun altı fersah olduğunu yazıyor Bk. Sadüddin, s. 487. Kemal Paşa-zâde, vrk. 108. Aynı eser, vrk. 108. Dursun Bey, s. 106. Kemal Paşa-zâde, vrk. 108-109. 5 1 9
5 2 0
5 2 1
5 2 2
5 2 3
5 2 4
4 3 0
4 3 1
432 4 3 3
1
Wiad'm
Türk
ordugâhım bas ması I û p
ve mağo h n a s u
Radul'unVoyv o
dahğa rilmesi
-
geü-
FATİH SULTAN MEHMET ile karşılaştılar. ^' Fakat karanlık, çadırların i p l e r i ve asker lerin müdafaaları onları b i r müddet oyaladı. B u müddet es nasında yeniçerder hazırlanmış ve padişahı ortaya almışlardı. Bununla beraber biraz soma yeniçerUerin üzerine atılan Eflâkhlar şafak sökünceye kadar vuruştular. Fakat artık b i r iş başaramıyacaklanm kendileri de anlamış olmalıdırlar k i b u n d a n soma kmtuluş çaresini kaçmakta b u l d u l a r . B u kaçış onlar için faydalı olmadı. Çünkü y o l l a n üzerinde R u m e l i as keri b u l u n u y o r d u . Bunlar tamamiyle harbe hazır oldukların dan Eflâkhlann b i r kısmım öldürmeye muvaffak o l d u l a r M i h a l oğlu A l i Bey b i r müddet o n l a n takip e t t i ; b i r kıs mım öldürdü ve i k i b i n yediyüz Hşderini de esir a l d ı . Ancak Wlad'ı yakalamak mümkün olmamış, o " b i r taraftan fürce bulub mecruh ve nîm^mürde birkaç ^neredesi de ç ı k u b " kaç mıştı. W l a d , herşeyden ümidim keserek önce Moldavya'ya ve daha sonra da Macaristan'a sığındı; onlardan yardım istedi. Fakat M a c a r kiralı hiç yoktan Osmanhlarla b i r anlaş mazlığa düşmek istemediğinden, b u yardımı yapmamış, hattâ Wlad'ı yakahyarak hapsetmişti. Ö t e taraftan Osmanhlar W l a d ' m kardeşi R a d u l ' u oniki b i n duka yıllık vergiye bağ lıyarak Eflâk prensliğine getirdder. B u surede Eflâk Osmanh l a n n mümtaz b i r eyâleti haline geldi. 434
V FATİH'İN BATI SİYASETİ
435
436
BOSNA'NIN ZAPTI V E HERSEK'İN TÂBİİYET ALTINA ALINMASI
437
4 3 8
439
340
441
442
4 4 3
İdris-i Bitlisi; vrk. 116. Kemal Paşa-zâde, vrk. m . Dursun Bey, s. 108. Kemal Paşa-zâde, vrk. 112. Aşık Paşa-zâde, s. 162. Kemal Paşa-zâde, vrk. 112. Kemal Paşa-zâde, vrk. 112. Dursun Bey'e göre bunların sayısı üçbin yediyüzdür. Bk. Dursun Bey, s. 109. Dursun Bey, s. ıog. İdris-i Bitlisi, vrk. 116. « Dursun Bey, s. 110. Wlad'ın Mathias tarafmdan hapsedilmesinin sebebi 1462 de Fatih'e gönderdiği bir mektubun Macarların eline geçme sidir. Bu mektupta Voyvoda: senin kulun ve Ulahlarm voyvodası olan ben sana ve hükümetine karşı yaptıklarımdan dolayı af dilerim. Eğer arzu eder seniz, suçlarımı affettirmek üzere, bütün Erdel'i size tevdi edebilirim. Bu rayı ele geçirirseniz bütün Macaristan'ı kolayca istilâ edebnirsiniz. Sefir lerim bu hususta daha çok bilgi vereceklerdir diyordu. Bu mealde sadrazama da bir mektup göndermişti. Bk.Salamon Ferencz, s. 4 1 . Aynı şeyler Zinkeisen, II, s. - 176 da da vardır. ~\ Fatih'ten Karamanoğlu'na mektup, Paris Millî kitaplığı, arapça yazmalar 4434. İdrisi Biüis-î, vrk. 116. 4 3 4
4 3 6
4 3 8 4 3 9
4 4 0
4 4 1 2
4 4 3
4 3 5
4 3 7
B a l k a n l a n ve b u arada T u n a ' m n güneyinde kalan bütün .
.
_
A v r u p a topraklanın kendi devletinin sınırlan ıçensinde öz bir vatan telâkki ettiğini zannettiğimiz T ü r k padişahı için Bosna hususi önemi olan b i r yerdi. Çünkü denizlerde gittikçe kudret kazanan T ü r k donanması küçümsenecek b i r kuvvet halinden çıkmış olmasına ve A d a l a r Denizi'nde birtakım muvaffakiyetler göstermiş bulunmasına rağmen, b i r müttefik devletier donan ması karşısında, hâlâ zayıf d u r u m d a i d i . B u i t i b a r l a en kuv vetli b i r deniz devleti olan V e n e d i k ' i , sıkıştırabdmek için, başka yönlerden de tehdit etmek lâzım geliyordu. Padişahın, eğer İtalya'yı fethetmek g i b i b i r emeli de varsa o takdirde V e n e d i k ' i tehdit etmek veya İtalya topraklanın elde etmek için en müsait y o l u n Bosna'dan geçtiğini k a b u l etmek icabeder. İstanbul'un fethi ile ticari menfaatleri sarsılmış olan V e nedik hükümeti, M o r a ' m n Türkler eline geçmesinden büsbü tün müteessir oldu. A d a l a r Denizi'ndeki T ü r k faaliyetim de yakından takip eden b u devlet, onun için Osmanlıların etra fında yine onların aleyhine olmak üzere b i r ittifak çenberi mey dana getirmeyi düşünmeye başladı. Fatih, ergeç Venediklilerle çarpışacağım hesabediyordu. B u itibarla b i r Osmanlı-Venedik savaşında Venedik'e yardımlan dokunmasın ve T ü r k güvenliğini herhangi b i r surette tehdit etmesin diye Fatih önce kendisine pü rüz çıkarması i h t i m a l i olan küçük devletleri birer birer ortadan kaldırdı. B u arada Bosna kıralhğı de Hersek dukalığı da var dır. Esasen b u i k i teşekkül, Sırbistan ve M o r a ' m n zaptından ve T ü r k ordularının birkaç defa A r n a v u t l u k ' a çarpmasından sonra sıramn kendüerine geldiğim seziyor ve b u n u n için de 4 4 4
4 4 4
Hammer, I I I , s. 78.
B o s n a
'
n m
F a _
üh için h u s u s i bir ehemmiyeti vardl
-
FATİH SULTAN MEHMET
170
"Bosna'nın a l m aması için z a h i r i -sebepler,
FATİH'İN BATI SİYASETİ
devletlerden., b u arada M a c a r l a r d a n , Venediklilerden, papa dan ve hattâ A r n a v u t l u k prensi İskender Bey'den yardım istiyorlardı. Osmanlıların Bosna'ya yürümeleri için bazı zahirî sebepler de vardır. Meselâ Sırp kiralının ölümünden sonra, damat olması dolayısiyle, Bosna kiralının Semendire kalesi üzerinde hak i d d i a etmesi ve kalenin alınmasının gecikmesine sebep olması, Bosna kiralının A n a d o l u ' d a yapdacak b i r sefere davet edddiği halde gelmemesi, vermekle mükeUef b u l u n duğu vergiyi göndermemesi, b u n u istemek üzere gönderilen T ü r k elçisini haps ve ölümle tehdit etmesi, Osmanlı hududarı üzerinde yaptığı saldırgan hareketlerin sonunda M i h a l oğlu A l i Bey'le arasımn açılması ve A l i Bey tarafından o n u n harekederi hakkında padişaha bügi verilmesi b u arada saydabilir. Gerçek, F a t i h Sultan M e h m e t Bosna'mn da T ü r k topraklarına 4 4 5
4 4 6
4 4 7
4 4 8
Tarata
yersiz hareketi ve d a -
ha sonra b u .hareketinden pişmanlık d u y -
1
•
katılmasımn sırası geldiğine hükmederek h a r p hazırlıklarına başlamış, fakat birdenbire b u yola gitmiyerek önce Bosna kiralına, birikmiş olan vergileri istemek üzere b i r çavuş göndermişti. Ancak Bosna kiralı Stephan gelen çavuşu i y i karşılamamış ve hattâ kendisini ölümle tehdit ederek hapse atmıştı. F a t i h ' i n kuvvetleri ile mukayese ettiğimiz takdirde kendi kuvvetlerinin birşey ifade etmiyeceğini büdiğini t a h m i n ettiğimiz Bosna kiralının b u hareketindeki cüret ve cesaretim izah etmek güçtür. Böyle hareket etmesi elbette kendi kuvvetlerine güvenmekten deriye gelmiyordu. İhtimal b u sırada Bosna kiralı, Venediklilerden ve M a c a r l a r d a n Osman lılara karşı korunacağı v a d i n i almıştır. Fakat biraz sonra yaptığı işin yersiz olduğunu anlamış, gönderilen çavuşu ha pisten çıkardığı g i b i aynı zamanda ona çok da Utifat etmişti. Biraz önce meydan okuyan b u kiralın aradan çok geçmeden, yaptığı işin kendisine zararlı olacağım k a b u l etmesi, i h t i m a l vaktiyle kendisine vaadlerde bulunmuş olan devletlerin b u vaadlarım hemen yerine getiremiyeceklerini öğrenmiş olmasm4 4 9
4 5 0
4 3 1
4 5 2
4 4 5 4 4 7 4 4 8 4 5 1 4 5 2
Dursun Bey, s. 114. Angiolellos, s. 29. Aynı eser, s. 29. İdris-i Bitlisi, vrk. 120. .Sadüddin, s. 492. v Âşık Paşa-zâde, s. 164. Angiolellos, s. 29. İdris-i Bitlisi, vrk. 120. Kemal Paşa-zâde, vrk. 116. 4 4 0
4 4 8
4 5 0
dandır. Fakat arük onun pişmanlığı fayda sağlamaktan uzaktı. Çünkü Eflâk'tan zaferle dönen T ü r k padişahı, topraklarım b u taraftan da güvenlik altına almış olduğundan, kuvvetli bir. o r d u n u n başında Bosna üzerine yürüdü. O r d u Usküp'te top lanmış ve burada padişahın önünde bir geçit resmi yaptıktan soma Bosna'ya yönelmişti. K a r a d o n l u yolundan geçderek daha deriye gidildiği b i r sırada M i h a l oğlu A l i Bey, Bosna kiralının T ü r k kalelerine tecavüz ettiğini ve Ağaçhisan'm (?) yaktığım bildirdi. B u hâdise padişahı büsbütün sinirlendirmişti. İki ay b i r yolculuktan sonra Bosna topraklarına girmiş olan padişah, yolu üzerindeki Bobovaç, kalesini işgal eder e t m e z / civardaki kaleler birer birer teslim oldular. Bununla beraber Bosnalılar bazı kalelerde direndiler; arazilerinin sarp lığına güvenerek orada burada, dağ sırtlarında ve vâdilerde birtakım mukavemet y u v a l a n kurdular. T ü r k ordusu bunlarla teker teker uğraşmaya mecbur kaldı. B u sıralarda yaka lanan b i r esirden kiralın Jajcza'da olduğu ve burada müda faada bulunacağı öğrenildi. B u haberi padişah T r o v n i k ' d e almıştı. B u n u n üzerine Sadrazam M a h m u t Paşa'yı y i r m i beş b i n kişilik b i r kuvvede Bosna'mn hükümet merkezi olan Jajcza üzerine gönderdi. Kiralı burada yakalamak e m r i n i alan p a ş a süratie Jajcza'ya gelmiş ise de kiralın b u r a d a n birgün önce akşama doğru maiyeti ile b i r l i k t e Sokol kasa basına kaçtığını öğrenmişti. O n u n için hemen o tarafa döndü. Sokol kasabasım kuşatan M a h m u t Paşa b u r a m n kolayca ahnamıyacağım ve esasen kiralın burada da kalmıyarak K l i u t c h kalesine kapandığım, yakalanan b i r esirden, öğrenmişti. B u n d a n dolayı kalenin kuşatılmasından vazgeçdmiş ve kiralın takip edilmesine karar verilmişti. Fakat b u arada M a h m u t Paşa de maiyeti erkânı arasında anlaşmazlık çıktı. Çünkü So k o l ' d a n K l i u t c h ' e gitmek için dar b i r boğazdan geçmek lâzım geliyordu. Çok sarp ve tehlikeli olan b u boğazdan geçmeyi
Osmanlı o r d u sunun
hareket
ettiği sıralarda B o s n a kıralmın tahrik
edici
halleri.
4 3 3
4 5 4
4 5 3
4 5 6
4 5 7
4 5 8
439
460
461
Sadüddin, s. 493. İdris-i Bitlisi, vrk. 120. « 5 Dursun Bey, s. 115. Kemal Paşa-zâde, vrk. 117. Kemal, Paşa-zâde, vrk. 118. Dursun Bey, s. 118. ' Angiolellos. s. 31. Kemal Paşa-zâde, vrk. 118. Dursun Bey, s. 118. Aynı eser, s. 118. * 4 5 3
4 5 4
4 5 6
4 5 7
4 5 8
4 5 9
4 6 0
4 6 1
Kralın
muka
vemet
göster
meden
oradan
o r a y a kaçışı. M a h m u t Paşa'nın o n u takibi.
FATİH'İN BATI SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
172
istemeyen M a h m u t Paşa'nm m a i y e t i , Sokol kasabasının kuşatılmasında ve Jajcza'ya gidilmesinde İsrar e t t i l e r . M a m u t Paşa ise kiralı elden kaçırmamak için hemen b u dar bo ğazdan geçdmesi fikrinde i d i . Neticede, paşa f i k r i n d e ısrar ettiğinden, bütün b i r gece meşalelerin ışığında y ü r ü n m ü ş ve b u tehlikeli boğaz geçilerek sabaha karşı ovaya çıkdmıştı. M a h m u t Paşa kiralın kaçmasım önlemek üzere T u r h a n oğlu Ö m e r Bey'i deriye gönderdi. Ö m e r Bey b u civarda yakaladığı esirlerden kiralın K l i u t c h ' t e olduğunu anladı. Esirlerin anlat tıklarına göre kıral, yukarıda söylediğimiz dar boğazın kolayca geçdeceğine i h t i m a l vermediğinden, kaladen ayrdmamıştı. B u n u n üzerine Ö m e r Bey b i r taraftan kiralın Küutch'te o l duğunu M a h m u t Paşa'ya bddirmiş. öte taraftan kendisi de akıncı kuvvetleri ile kalenin üzerine yürümüştü. Ö m e r Bey'in K l i u t c h önünde görünmesi, Bosna kuvvetleri ve kiralı üzerinde b i r şaşkınlık meydana g e t i r m e d i ' Çünkü kıral esas T ü r k kuvvetlerinin çok uzakta olduğuna kani i d i . O n u n için Ömer Bey kuvvederini karşılamakta tereddüt etmedi. T ü r k akıncdan kalenin önündeki nehri geçerek kasabamn yamna geldikleri vakit Bosna kiralının nehir üzerindeki köp rüyü tuttuğunu gördüler. Şimdi Ömer Bey üstün kuvvet ler karşısında kötü b i r d u r u m a düşmüştü. Bosna kuvvetleri onu her taraftan sarmış bulunuyorlardı. B u n d a n ötürü sa vaşı k a b u l etmekten başka çaresi kalmadı. Kıral kendi kuv¬ vetleri ile akıncılar arasındaki b u muharabeyi kaleden seyret mekte i d i . Eğer süratii b i r yürüyüşle M a h m u t Paşa'mn idaresindeki kuvvetler nehrin kenarına gelmemiş olsaydılar b u ünlü T ü r k akıncısı düştüğü müşkül d u r u m d a n belki de k u r t u l a mıyacaktı. Çünkü M a h m u t Paşa nehir kenarına geldiği 462
463
4 6 4
4 6 3
466
vakit akmcdarla Bosnalılar arasında müthiş b i r savaş oluyordu. B u n u gören birtakım T ü r k kahramanları, köprüye kadar git mek sabrım da kendilerinde bulamadılar ve nehri yüzmek suretiyle karşıya geçerek, hemen muharebeye katıldılar. Şimdi d u r u m tamamiyle tersine dönmüştü. O n u n için kiralın kuvvetleri savası terkederek kaleye kapanddar. Kasabadan k a 477
ve kıraim olması.
telim
468
469
470
4 7 1
4 7 2
473
474
4 7 3
476
İdris-i Bidisî , vrk. 121. Sadüddin, s. 494. Âli, V, vrk. 136. «s Aynı eser, s. 136. Dursun Bey, s. 119. Kemal Paşa-zâde, vrk. 119. Sadüddin, s. 494. «» İdris-i Bidisî , vrk. 122. Aynı eser, vrk. 122. Dursun Bey, s. 119. Aynı eser, s. ııg. Sadüddin, s. 497. İdris-i Bidisî, vrk. 122. Aynı eser, vrk. 122. Dursun Bey, Mahmut Paşa'mn kuvveüeri gelmeden akıncıların Bosna kuvvetlerini mağlûp ettiklerim yazıyor. Bk. Dursun Bey, s. 120. 4 6 2
4 6 3
4 6 4 4 6 6
4 6 7
4 6 8
4 7 0
4 7 1
4 7 2 4 7 4
4 7 6
4 7 3
1
4 7 5
M a h m
r
'
467
K i i u t c h ünün-
173
J
"
c
sabaya ve nihayet M a c a r h u d u d u n a varması her zaman müm- tanıdığı kün iken kiralın kaçmıyarak böyle kötü b i r d u r u m a düşmesi, ^ P •*
'
J
!
4 7 8
479
480
481
İdris-i Bidisî, vrk. 122. Cizyedar-zâde, bir kısım kuvveüerin adarını nehre sürdülderini ve karşıya bu surede geçtiklerini yazıyor. Bk. Ahmet Bahaüddin, vrk. 217. Hammer, I I I , s. 79. 479 Neşrî, vrk. 180. Âşık Paşa-zâde de böyle diyor. Bk. Âşık Paşazâde, s. 160. Halbuki Kritovulos, kiralın Jajcz'da kuşatıldığım ve buradan kaçarken yakalandığım yazmaktadır. Bk. Kritovulos, s. 168. Âşık-Paşa-zâde, s. 165. İdris-i Bitlisi, vrk. 123. Ahmet Bahaüddin, vrk. 218. 4 7 8
4 8 0
4 8 1
¬
hukuA D I
5
A H U ı
kabul etmeme-
i h t i m a l Türk kuvvetlerinin bukadar sürade ve kolayca b u ralara gelebdeceğini t a h m i n etmeyişinden ileriye gelmiştir. O , az b i r kuvvetle önemli olmayan b i r kalede kuşatılmış bulu n u y o r d u . M u k a v e m e t i n mânâsız olduğunu anlayan, esasen Bosna şehirlerinin teker teker Türklerin eline geçtiğini, hattâ hükümet merkezi Jajcza'mn da padişah tarafından kuşatılmış, olduğunu işitmiş olan kıral teslim olmaya karar verdi. B u n u n üzerine K l i u t c h ' l u l a r sadrazama b i r heyet göndererek kendileri n i n ve kurallarının hayatları bağışlanmak şartiyle teslim ola caklarım bddirdiler. B u sırada M a h m u t Paşa tarafından istenilen mümessile paşa " v a r kirala de gelsün, padişahın elin öpsün ve haraca itaat itsün ve dahi hisarlarının bazım padi şaha virsün, yine devletie gitsün" demişti. Bundan sonra kıral M a h m u t Paşa'dan padişahın kendisim affetmesini istemiş, paşa da b u şartları kabul ederek kaleyi teslim almış ve kiralın affedileceğim taahhüt etmişti. Daha sonra kiralın kardeşi ve yeğeni de sığındıkları yerlerde mukavemetin beyhude olduğunu anladıklarından teslim oldular. Bunlarla beraber kıral padişaha gönderildi. M a h m u t Paşa Jajcza civarında pa dişaha mülâki olduğu vakit yaptığı işlerden dolayı teşekkür ve iltifat b e k l i y o r d u . H a l b u k i padişah o n u , Bosna kıralım affettiğinden ötürü, fena halde hırpaladı. Hattâ "seni katlet4 7 7
Pa
şa tun kıral için
x
si ve kiralın öld u r ü l m e s i
-
FATİH SULTAN MEHMET
174
175
FATİH'İN BATI SİYASETİ
memek Bosna vilâyetine malik olmamayı iktiza e d e r " di yecek kadar dehşetlr sözler sarfetti. Çünkü padişah'a göre K H u t c h kalesi b i r hücumla alınabilir ve içindeldler de esir edilebilirdi. Bosna topraklarım k a t i olarak T ü r k ülkelerine katmayı lü z u m l u gören padişah, orada hüküm sürmüş olan b u ailenin ortadan kaldırılmasını i s t i y o r d u . Esasen b u kıral ötedenberi Osmanhlara dost olamamıştı. Sırp kiralı döldüğü vakit b u topraklar üzerinde hak iddia etmiş ve padişaha karşı cephe almıştı; civarındaki büyük devletlerle Türkler aleyhine o l m a k üzere münasebetlere girişmişti. Ayrıca T ü r k kuvvetlerinin kendi üzerine yürüyüşe geçtiğini duyduğu zaman T ü r k topraklarına saldırmakta b i r beis görmemiş, hattâ A ğ a ç h i s a r i (?) yakıp yık mıştı. Bundan dolayı padişah kendisine karşı b i r i n t i k a m hissi beslemekte i d i . H a l b u k i M a h m u t Paşa'mn kiralı affetmesi b i r taahhüdü t a z a m m u m ettiği için padişahın arzusu yerine gelemedi. Bununla beraber padişah kıral hakkındaki fikrim" değiştirmiş değddi. Ancak meseleyi şer'î ve h u k u k i bakımdan halletmek icabediyordu. Girişilmiş olan b i r taahhüdü, ortada b i r mesele yokken, bozmayı istemeyen ve fakat kıral hakkın daki isteklerinden de vazgeçmeyen padişah nihayet işin h a l y o l u n u b u l d u ve K ü ç ü k M u s a n m f lakabıyle şöhret kazanmış, olan A H B i s t a m i ' d e n kiralın öldürülmesine dair b i r fetva aldı. Fetvayı veren aynı zamanda hükmünü icra e t t i . Hocama b u fetvası yerinde m i değil m i o n u n münakaşasım y a p m a k konumuz dışındadır. Ancak F a t i h ' i n b u hareketi belki kendi sine b i r fayda sağlamıştır, fakat b i r şeref asla. Bununla beraber kiralın öldürülmesinde daha mühim birtakım sebepler olsa gerektir. Fakat Osmanlı kaynaklarında b u hususta daha fazla bilgiye rastlamadım. 482
483
4 8 4
İşte F a t i h b u suretle Bosna'yı elde ederek orayı b i r sancak haHne getirmiş, sancakbeyHğini de M i n n e t oğlu A H Bey'e vererek geri dönmüştü. Daha sonra Türk t o p r a k l a n ile Bosna toprakları arasındaki yerler de z a p t o l u n d u . Hersek'e gelince: Bosna'dan sonra b u r a m n da alınmasına karar verildiğinden M a h m u t Paşa oraya gönderildi. Bir kısım kalelerinin alındığını duymuş olan Hersek kırah Stephan küçük o ğ l u n u rehine vererek memleketim b i r müddet için kurtarmayı düşündü. Gönderdiği hediyeler ve oğlu k a b u l edderek Hersek'in b i r kısmı b u n d a n dolayı ona bırakıldı. Biraz sonra ölen b u kiralın yerine diğer i k i oğlu memleketi taksim ederek hüküm sürmek istediler ise de Osmanlıların baskısı kar şısında memleketierini bırakmak zorunda kaldılar. Bununla beraber Hersek'in Osmanlı topraklanna tamamen dhakı 1483 te mümkün olmuştur. 487
488
485
486
Aynı eser, vrk. 218. Sadüddin, s. 4.96. "Sultan-ı keyvan-iktidar ve behram-intikam kıral-ı laîne ki pür mekr u âl bed girdardı. Leşker-i^ zafer-karîn üzerine teveccüh iddikte Ağaçhisar'ı yaktığı içün yavuz kini vardı. Maksudu ol bed-gümanı ele ge çirdiği gibi öldürmekti. Mahmut Paşa aman verdiği için pür gazab oldu" Kemal Paşa-zâde, vrk. 121. Alaüddin Ali bin Mecdüddin Mehmet bin Mes'udü'l-Bistami, Bk. Cari Brockelman, Geschichte derArabischen, I I , s. 304. Leiden, 1949. Kırah bizzat Fatih'in öldürdüğü de rivayet ediliyor. Bk togg numa ralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 94. 4 8 2
4 8 3
•*484
4 8 5
4 8 6
İdris-i Bitlisi, vrk. 124. Bu çocuk Osmanlı tarihinde, büyük bir şöhreti olan ve Vezir-i âzamhğa kadar yükselen Hersek-zâde Ahmet Paşa'dır. 4 8 7 4 8 8
B o s n a
k , r a l h
-
kaldırılması veHersek'in biîiği.
VI FATİH'İN BATI SİYASETİ OSMANLI MACAR MÜNASEBETLERİ F a t i h ' i n saltanaü süresince Türklerle M a c a r l a r arasında
Osmanlılar Macarlar
büyük b i r savaş veya meydan muharebesi yapılmamış, fakat b u i k i m i l l e t i n arasında b i r an bde mücadele' eksik olmamıştır.
™ bır-
birlerinin h a k k ı n d a nastI
dû
-
şünüyorlardı.
O devir Avrupa'sımn kuvvetli devlederi arasında saydan M a carlar, Osmanlılarla başka devletler arasındaki kavgalara mü dahale etmeyi i t i y a t haline getirmişlerdi. N i t e k i m daha İstan b u l ' u n kuşatddığı tarihlerde Bizanslıları müdafaa etmek üzere tehditler savurmaya başladılar; Osmanlı-Sırp muharebelerin de Sırplar tarafım iltizam e t t i l e r . Sırbistan'ın Osmanhlar ta rafından işgali, Eflâk'ın ezilmesi ve daha soma Bosna'mn ilhakı M a c a r í a n haklı olarak birtakım endişelere sevkettiği için TürkM a c a r münasebetleri daha ciddî b i r hal aldı. Şimdi Türklerle onları b i r b i r i n d e n ayıran tek mania T u n a nehri ve kolları i d i . Hâdiselerin tetkikinden anlaşılacağına göre Türkler kendileri için tabiî sımr telâkki ettikleri T u n a ' y ı , Macarların geçmeme sine dikkat ediyor, Macarlar da a y m nehri T ü r k l e r i n aşmama sını en esaslı b i r iş telâkki ediyorlardı. Bununla beraber b u i k i devletin h u d u t k o m u t a n l a n arasında hiçbir zaman kavga eksik olmadı; her i k i tarafın seyyar kuvvetleri T u n a ' y ı belli olmıyan zamanlarda geçerek birbirlerine zarar vermeyi i h m a l etmediler. Fakat gittikçe yaklaşan b u Türk tehlikesinin önüne geçmek için M a c a r l a n n birtakım ciddî teşebbüslere giriştikleri ve b u arada papa ile, Venedik ve diğer devlerlerle birleştikleri görülüyor. Meselâ Bosna'mn işgali ile birlikte Venedikhlerin M o r a ' y a yürümesi, İskender Bey'in A r n a v u t i u k ' t a tekrar hare kete geçmesi ve Macarların da Bosna'yı k u r t a r m a k üzere b u 4 8 9
490
4 8 3 4 9 0
Bk. kitabımızın 67 ve 84 üncü sayfaları. Bk. kitabımızın 115 inci sayfası. F.
12
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN BATI SİYASETİ
topraklara saldırması ittifaklarının b i r neticesi i d i . Ancak M a carların burada giriştiği mücadele müsbet b i r netice vermedi. Belgrad ve Swornik savaşları b i r tarafa bırakılacak olursa Türklerle Macarların ciddî b i r savaşa girmedikleri fakat düş manca münasebetierin F a t i h ' i n son yıllarına kadar sürüp git tiği görülmektedir. Padişah, M o r a meselesini b i r neticeye bağlamak üzere
gayesiyle, A l i Bey'in idaresi alünda kuvvetli b i r akıncı k o l u n u Macaristan'a gönderdi. Szerem'in zengin topraklarım yağma eden b u kuvvetleri M a t h i a s ' m kardeşi oğlu Pongracz A n d ras püskürttü. Fakat A l i Bey'in akıncıları az soma Temes vdâyetine girdiler. Ancak burada da Erdel voydodası Pong racz Janos'un kuvvetleri karşısında geri çekilerek Sava'yı beri geçtiler ise de b u sefer de M a t h i a s ' m ordusu ile karşı karşıya geldiler ve mağlûp oldular. Fakat b u müddet zarfında padişah Bosnaya' yürümüş ve Bosna kıralım esir etmişti. ' Padişah ordusu ile birlikte Bosna seferinden geri dönünce M a c a r kırah Mathias, Venediklilerle 1463 te yaptığı tecavüzi ve tedafüi anlaşma gereğince Bosna topraklarına yürüyerek Bosna'mn eski başşehri olan Jajcza'yı kuşatü. Jajcza'mn kah r a m a n k o m u t a m Hürrem Bey ( H a r a m B e y ) kaleyi şiddetle savunuyordu. Bununla beraber çok sıkışık d u r u m a düşen b u k o m u t a n birtakım şartlarla şehri M a c a r kiralına teslim e t t i . Devletlerin ittifakı karşısında F a t i h Sultan M e h m e t , M o r a işini ön plâna alarak oraya M a h m u t Paşa'yı göndermişti. T ü r k orsudumın M o r a ' d a gösterdiği başarıları haber alan padişah vakit geçirmeden M a c a r l a r l a savaşmak üzere yola çıkü. Fakat Sofya'ya geldiği vakit düşmanların M i d i l l i ' y i kuşattıklarını d u y d u . Aynı zamanda Midillilüer padişahtan yardım istemiş lerdi. B u d u r u m karşısında padişah M a h m u t Paşa'ya, M i d i l l i ' y i k u r t a r m a k üzere, o tarafa yönelmesini emretmiş, ken disi de Sofya'da d u r m a y a mecbur olmuştu. M a h m u t Paşa M i d i l l i işini b i t i r i p te Sofya'ya geldiği v a k i t mevsim ilerlemiş kış gelmişti. Bundan ötürü Bosna seferine devam olunamıyarak geri dönüldü. Fakat ertesi sene yani 1464 baharında padişah Bosna üzerine yürüdü. H a l b u k i padişahın geçen seneki seferi tehir etmesinden faydalanarak Jajcza'yı ve daha birtakım Bosna şehirlerini ele geçiren M a c a r kırah, bilhassa Jajcza'yı iyice t a h k i m ederek geriye dönmüştü. Jajcza'mn M a c a r l a r
178
5,
Macaristan'a 1459 d a yapılan
akın
ve
sziiagy Mic h a i l ' i n esir e d i l mesi.
*
faaliyette bulunduğu sıralarda, i k i akıncı k o m u t a m m da i k i y bölgeye gönderdi. Evranos-zâde İsa Bey A r n a v u t i u k ' u ,
a
n
1
0
1
ö
1
Hasan Bey oğlu İsa Bey de Macaristan'ı vuracaklardı. Evra nos-zâde aldığı vazifeyi başardı ise de Hasan Bey oğlu M a c a ristan'da büyük b i r bozguna uğradı. 1459 da Macaristan'a akın yapanlar arasında meşhur akıncı komutanlarından M i h a l oğlu A l i Bey de yardı. B u tarihlerde yapmış olduğu b i r hatadan dolayı padişah o n u yakalamak üzere adamlar göndermişti. Padişahın yamna gidince başına neler geleceğini t a h m i n eden M i h a l oğlu, ölümü başka taraflarda aramayı münasip gördü. O , T ü r k akıncdarına karşı kazanmış olduğu başarılardan soma gelip T u n a kanarına ordugâh kurmuş olan M a c a r kuvvetlerine saldırıp şehit olmayı tercih ediyordu. B u n u n için b i r kısım akıncılarla anlaşarak, T u n a kenarındaki M a c a r l a r l a ölünceye kadar vuruşmaya karar v e r d i . A l i Bey, kardeşi İskender de K a r a H a l i l ' i b i r kısım kuvvetlerle M a c a r l a r üzerine sevkederken kendisi de pusuya g i r d i . Ö t e taraftan az b i r T ü r k kuvvetinin kendderine saldırdığım gören Macarlar, muharebe tertibatı bile a l maya lüzum görmeden, gelenlerin üzerine atdddar. Fakat M i h a l oğlu çok kısa b i r zamanda M a c a r k u w e t i e r i n i müthiş b i r boz guna uğrattığı gibi komutanları olan meşhur " İ s v d a ç o ğ l u " n u (Szdagy M i c h a i l ) da esir almıştı. Ölenlerin ve a l m a n esirlerin miktarı pek büyüktü. B u başarısından sonra meşhur olân ve yaşadığı müddetçe T u n a ' y ı yüz defadan fazla geçerek düşman topraklarına akın y a p a n M i h a l oğlu, b u esirleri padişaha gönderdi ve b u suretle de affa u ğ r a d ı . Daha soma Bosna'yı istilâya hazırlanan Fatih, Macarları meşgul etmek 491
4 9 2
493
494
179
496
497
498
499
Kemal Paşa-zâde, vrk. 86. _ Fraknoi Vilmos, IV, s. 199. Kemal Paşa-zâde, vrk. 221 Aynı eser, vrk. 86.
492
y
501
502
Fraknoi, Vilmos, IV, s. 206. Aynı eser, s. 206. Bk. kitabımızın 196 ncı sayfası. Fraknoi Vilmos, IV, s. 207. Aynı eser, s. 206-207. İdris-i Bitlisi, vrk. 128. Angiolellos, Macar kiralının geriye dönmesini papanın kendisine Bo hemya tacını vermemesinde ve Mathias'm oraya gitmesinde buluyor. Bk.Angiolellos, s. 35. Çekler bu tarihte isyan ermişlerdi. Bk. Fraknoi Vilmos, IV, s. 208. 4 9 6
4 9 5
Aynı eser, 86.
4 9 7
4 9 8
4 9 9
5 0 0
5 0 1
5 0 2
4 9 3 4 9 4
yapakları fak
itti
gereğince
Macarların B o s n a ' y a yürümesi ve
Jajcza'mn
işgali.
500
495
4 9 1
Venedildilerle
Fatih'in Bosna sererini geri b ı rakması. Bir
yıl
sonra
padişahın B o s na'ya seter za'mn ması.
yaptığı ve
Jajc
kuşatıl
FATİH'İN BATI SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
ı8o
eline düşmesi Bosna topraklarının bütünü üzerinde b i r tehlike teşkü ettiğinden padişah önce Bosna'nın anahtarı mesabesinde b u l u n a n b u şehri almayı düşünüyordu. Fakat esasen müs tahkem b i r kale olan Jajcza, ayrıca M a c a r l a r tarafından da t a h k i m edildiği için, şiddetli bombardımanlara tâbi tutulduğu halde b i r türlü alınamadı. M a c a r kiralının büyük kuvvet lerle harekete geçtiğim ve T ü r k ordusunun arkasındaki geçit noktalarım tutmaya çalıştığım duyan padişah, surları iyice tahrip edilmemiş olan Jajcza'ya hücum emrini verdi ise de b i r başarı elde edemedi. B i r taraftan Jajcza'yı kuşatan, öte taraftan M a c a r ordusunun hareketlerini takip eden F a t i h ken disinin gittikçe tehlikeli b i r d u r u m a girdiğini görmüş ve o n u n için, Jajcza kuşatmasım M i n n e t oğlu M e h m e t Bey'e b ı r a k a r a k cebrî yürüyüşle Macarların t u t m a k i h t i m a l i olan geçitleri geç miş ve yorgun Osmanh askerini taze M a c a r kuvvetlerinin vur masına imkân bırakmamıştı. M a c a r kiralı T ü r k ordusunu yakalamak imkânından m a h r u m kahnca Türklerin elinde b u l u n a n Swornik kalesini kuşatmaya karar verdi. Onun bu maksadım hisseden padişah daha önce M i h a l oğlu İskender Bey'i beşyüZ kişilik b i r kuvvetle Swornik'e göndermiş ve oradaki garnizonu b u suretle takviye etmişti. B u n d a n sonra Sofya'ya dönen padişah oradan Macarların hareketlerini takip etmeye başladı. Şiddetli b i r kış mevsimi başlamış olmasına rağmen M a c a r l a r Swornik'i kuşattılar. B u d u r u m karşısında F a t i h Sul tan M e h m e t M a h m u t Paşa'yı Swornik üzerine göndermek lüzumu nu duydu. Swornik'te İskender Bey M a c a r l a r a karşı kaleyi
şiddetle savunuyordu. Fakat üstün kuvvetler karşısında kalenin daha fazla tutunamıyacağı da tabiî i d i . M a h m u t Paşa'mn idaresi altındaki kuvvetler Swornik'e varmadan kalenin düşmek i h t i m a l i mevcuttu. H a l b u k i M a h m u t Paşa'mn kuvvederi kışın şiddetinden, yolların karla örtülmüş bulunuşundan kâfi dere cede b i r sürat gösteremiyorlardı. Bununla beraber T ü r k or dusu Swornik'e üç günlük b i r mesafeye kadar y a k l a ş t ı . An cak geçecekleri y o l üzerinde D r i n nehrinin açmış olduğu dar b i r boğaz vardı. B i r tarafı yüksek ve kayahk dağlarla çevrilmiş olan b u boğazda derleyen y o l , i k i Mşinin y a n yana yürümesine imkân verecek kadar geniş değildi. Ayrıca b u civarın aha lisi de Türk düşmam ve M a c a r l a r a bağh idiler. B u i t i b a r l a boğazı geçmek hem çok zor h e m de tehlikeli i d i . Gerçi daha emin yollar mevcuttu. Fakat b u takdirde de Swornik'e zama nında yetişmemek tehlikesi v a r d ı . B u n u n üzerine o c i v a n i y i tanıyanlardan Nasuh Bey, Develû oğlu U m u r Bey, İshak Bey ve M i h a l oğlu AH Bey'in de bulunduğu b i r mecHste mesele müzakere edilmiş ve boğaza girmeye hiç kimse taraftar olma mıştı. B u mecHsteltiler uzun yolculuğu da, geç kahnması ba kımından, tercih edemedder. Nihayet kaledekilerin b i r müddet daha dayanabdmesini sağlamak için onlara, kendilerinin yak m l a n n d a o l d u k l a n m bildirmek üzere, gizHce haber gönder meye karar verdiler ve b u iş için de, M a c a r l a r d a n kaçan ve onlara düşman olan " M a r t o l o s " lardan faydalandılar; onları, para hattâ timar vadederek Swornik'e gönder diler. GizH yoUardan ve kimseye görünmeden Swornik'e gelen Martoloslar kale. d u v a n m n dibine kadar yaklaştılar.
p aknoi Vilmos, IV, s. 206. Kritovvilos, s. 175-177. Kemal Paşa-zâde, vrk. 133. Âli, V, vrk. 140. ' Kemal Paşa-zâde, vrk. 133. Halbuki Dursun Bey, Fatih'in Macarlar^üzerine yürüdüğünü, Macar kiralının ise Fatih'le karşılaşmayı müm kün görmediği için Svvornik'i kuşattığını yazmaktadır.-Bk. Dursun Bey, s. 129. Swornik'in kuşatılmasından maksat padişahı Jajcza kuşatmasın dan vazgeçirmek içindi. Bk. Sadüddin, s. 506. Dursun Bey, s. 129. Fatih'ten oğlu Bayazıd'a mektup," Viyana Millî kitaplığı, H.O. 161. Bu vesika Fatih Sultan Mehmet tarafmdan oğlu Bayazıd'a yazılmış olan bir mektuptur. Svvornik muharebesi hakkında bilgi vermektedir. Kemal Paşa-zâde, vrk. 134. Halbuki bu mesele bazı müelliflere göre böyle değildir. Onlara göre Macarlar Svvornik'i kuşatınca Fatih Jajcza
kuşatmasım kaldırarak oraya gitmek istemiş ise de kışın gelmiş bulunuşu, yolların dar ve tehlikeli oluşu dikkate ahnarak padişahın buralardan geç mesinin doğru olmadığına hükmedilmiş ve iş Mahmut Paşa'ya havale edil miştir. Bk. Âli, V, vrk. 140. Sadüddin, s. 506. Dursun Bey, s. 129. Aynı eser, s. 129. Kemal Paşa-zâde, vrk. 134. Dursun Bey, s. 130. Aynı eser, s. 130.' Kemal Paşa-zâde, Âl-i Osman Tarihi, vrk. 135 te hernekadar bu civarda, Macarlardan kaçmış ve onlara düşman olan birtakım insanlar vardır ki "ol taifeye Martolos derlerdi" diyor ise de Martolosların daha şümullü bir teşkilâtı olduğu göriihnektedir. Bk. Robert Anhegger, Marto loslar hakkında, Türkiyat Mecmuası, V I I - V I I I , s. 382.
5 0 3
5 0 4
5 0 5
506
5 0 7
Padişahın
dö
nüşünden s o n ra
Macarların
Sıvoraik rine
üze
yürüme
Mahmut şa'nın
PaSwor-
nik'i kurtarma ya memur edil mesi,
paşanın
tedbirleri
ve
M a c a r mağlû biyeti.
5 0 8
5 0 9
leri.
181
5 1 1
503 5 0 5
r
5 0 8
5 0 9
5 1 1
5 1 3
5 1 4
5 1 5
5 1 6
517
5 0 1
5 0 6
5 0
5 1 0
512
1
5 1 2
5 1 3
5 1 4
5 1 5 5 1 7
5 1 6
FATİH'İN BATI SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
l82
M a c a r l a r onları görmemişlerdi, dehşetli b i r kış v a r d ı . Bu halden faydalanan Martaloslar bütün kuvvetleriyle kaleye doğru haykırdılar ve "meşahir-i guzatı a d l u a d i y l e " çağıra rak "kale k i m i n d i r " dedder. B u sesin dost sesi olduğunu sezen kaledekiler duvarların üstünden cevap verdiler: " P a d i şah-ı âlem-penahmdır". B u n u n üzerine Martaloslar, i k i üç gün daha mukavemet e d i l m e s i n i , ve sadrazamın hemen yakınlarda olduğunu söyliyerek geri döndüler. B u haber M a c a r l a r tarafından duyulmuş, hattâ M a c a r l a r yapdan ko nuşmayı da işitmişlerdi. İhtimal M a h m u t Paşa gönderdiği adamlara, yaptıklarım M a c a r l a r a d u y u r m a k e m r i n i de ver mişti; belki de b u surede M a c a r ordusunda b i r heyecan, b i r panik yaratmak hedefini güdüyordu. Gerçek kaledekiler b u haberi alır almaz davuUar ve tranpetler çaiajak şenliklere baş ladılar. Kaledeldlerin b u sevinci Macarların üstünde hiç i y i tesir b ı r a k m a d ı . Çünkü kendi duyduklarımı! doğru luğunu b u şenlikler isbat eder mahiyette i d i . Esasen M a c a r ordusunun, kışın şiddetie hüküm sürmesi yüzünden, d u r u m u hiç i y i değildi. Üstelik b i r de taze T ü r k kuvvederi ile savaş mak tehlikesi basgöstermiş b u l u n u y o r d u . B u n u n l a beraber M a car kiralı b i r taraftan haberin doğru olup olmadığım anlamak üzere gözcüler çıkarmış, diğer taraftan ağırlıklarını kaçırmaya başlamıştı. Fakat her ne pahasına olursa olsun kaleye b i r daha hücum etmeyi de i h m a l etmemişti. H ü c u m başarısızlıkla neticelendi. Öte taraftan M a h m u t Paşa, M i h a l , oğlu A l i Bey'in komutasındaki a k m c d a n acele Swornik üzerine şevketti. M a c a r gözcüleri bunları gördükleri v a k i t sadrazamın esas or dusu zannederek kiralı d u r u m d a n haberdar ettiler, işte b u n u n üzerine M i h a l oğlunun küçük kuvvederi karşısında koca M a c a r 518
5 1 9
520
521
522
623
524
523
526
527
528
Dursun Bey kışın şiddetini "şarabın cür'asm atsan havaya . . . bürudetten akik olup inerdi" satırlariyle çok güzel ifadelendirrniştir. Bk. Dursun Bey, s. 132. Âli, V, vrk. 140. Ahmet Bahaüddin, vrk. 223. Aynı eser, vrk. 223. İdris-i Bitlisi, vrk. 130. Sadüddin, s. 507. • Ahmet Bahaüddin,, vrk. 223. 6 1 8
5 1 8
5 2 0
5 2 1
522
5 2 3
5 2 1
5 2 5
5 2 7 5 2 8
Dursun Bey, s. 131.
5 2 6
ÂH, V, vrk. 140-141.
Kemal Paşa-zâde, vrk. 136. Dursun Bey, s. 131. Kemal Paşa-zâde, vrk. 136.
183
orsudu düzensiz b i r surette çekdmeye başladı. M a c a r l a r top larının hepsim ve tüfeklerim b ı r a k a r a k başlarının derdine düştüler. M i h a l oğlunun a k m c d a n M a c a r ordugâhına perva sızca saldırmışlardı. Kaledekder de b u muharebeye katdmakta gecikmediler. Esasen M a h m u t Paşa kuvvetleri de, üç gün lük y o l u b i r gecede a l a r a k b u sırada işe müdahale etmiş ve Sava nehrine kadar M a c a r ordusunu takip etmişti. Büyük b i r bozguna uğrayan M a c a r ordusunun m a d d i kayıplan fazla olduğu g i b i insanca zayiatı, ölü ve esir olarak, pek ziyade i d i . F a t i h Sultan M e h m e t b u h a h "asakir-i mansure irişüb melâinden mübalâğa katlidüb hattâ beylerbeyisini k i Emeryan j ^ l (?) dimekle müsemmadır. a m d a h i katlidüb bazısını esir idüb muzaffer ve mansur olmuşlar" şeklinde ifade etmektedir. Ayrıca birçok insan Sava n e h r i m geçerken boğulmuştu. Kıral b i r kısım kuvvetlerle nehri güçlükle geçerek k u r t u l m a y a muvaffak oldu. Bundan sonra T ü r k or dusu geriye döndü. 529
530
531
5 3 2
5 3 3
5 3 4
A r n a v u t l u k ' t a T ü r k o r d u l a n m n harekette bulunduğu ve İskender Bey'in ezddiği b u tarihlerde, padişah M i h a l oğlu A l i Bev
de
birlikte
D a v u t Pasa'yı "
Macaristan'a T T» T
-
akma ı
<-r»
memur 3
eyledi. 1468 de B u i k i k o m u t a n V ı d ı n cıvanndan T u n a y i ge çerek Macaristan'a girmişler ve uğradıklan yerleri perişan ederek birçok ganimetier de b i r l i k t e geriye dönmüşlerdi. H a l b u k i M a c a r l a r A l i Bey'in Macaristan'a geçtiğini d u y d u k l a n zaman, o n u yakalamak üzere, harekete geçtiler. Fakat A l i Bey daha evvel işini bitirmiş b u l u n u y o r d u . Ancak Macarlar, T ü r k akıncılanmn çekddiğini anladıklan vakit, o n l a n n yaptıklarına karşılık olmak üzere, T u n a ' y ı geçerek V i d i n şehrini v u r d u l a r ; yaktılar ve harap ettiler. M a c a r l a n n b u hareketini haber alan M i h a l oğlu A l i Bey, büyük b i r teessür içinde, arkadaşı D a v u t Paşa'ya geriye dönmesi haberini gönderirken, kendisi de top layabildiği akıncılarla M a c a r l a r a saldırmakta tereddüt etmedi. Fatih'ten oğlu Bayazıd'a mektup, Viyana Millî kitaplığı, H.O. 161. Kemal Paşa-zâde, vrk.- 136. Dursun Bey, s. 131. Terketmiş oldukları arabaların sayısı bin kadardı. Bk. Fatih'ten oğlu Bayazıd'da mektup, Viyana Millî kitaplığı, H. O. 161. Fatih'ten oğlu Bayazıd'a mektup, Viyana MillîJ kitaplığı, H.O. 161. Dursun Bey, s. 132. İdris-i Bitlisi, vrk. 130. 5 2 9
5 3 0
532
5 3 3
5 3 4
5 3 1
1 4 6 8
d
n
e
Vm
yap
J'
Macarların V i din-i t a h r i p et¬ meleri.
.
FATİH'İN BATI SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
184
İki taraf arasında yapılan kanlı b i r kavgadan sonra Macarların birçoğu öldürülmüş ve b i r kısmı d a esir edilmişti. 1471 de pek gizli b i r surette ilerliyen ve inşaat malzeme sini de birlikte götüren b i r T ü r k kuvveti, Belgrad'm batısında ve Sava nehri üzerinde, y i r m i b i n kişi çalıştırmak suretiyle, b i r kale vücuda getirdi. Böğürdelen (Sabacz) denilen b u kalenin yapdacağım haber alan M a c a r kiralı b u inşaata m a n i olmak üzere b i r kısım kuvvetler göndermişti. H a l b u k i onlar gelmeden önce kalenin hendekleri kazılmış ve duvarları da yükselmiş b u l u n u y o r d u . Hernekadar M a c a r l a r kaleyi yıkmak için gayret harcadılarsa da muvaffak olamadılar. Ancak onlar da Sabaczm karşısında b i r kalenin temeUerini attılar. . 5 3 5
Safaacz
kalesi
n i n kurulması.
S 3 8
İsa B e y c i n M a carlar!
oyala
ması. M a c a r elçisinin Ankara'da p a dişaha
hediye
lerini
sunması.
Tokat
görüş
mesi. Macar rine
istekle
karşı p a
dişahın
takın
dığı
tavır v e
1474
akım.
1473 te Fatih, şimdiye kadar yaptığı savaşların belki en önemlisi ve tehlikelisi olan, O t l u k b e l i savaşı için harekete ge çeceği zaman, Macarların b u hâdiseden faydalanarak b i r te cavüzde bulunabdeceklerini düşünüyordu. B u n u n için o, b i r oyalama siyaseti takip etmeyi u y g u n b u l d u . K ü ç ü k oğlu Cem Sultan'ı Edirne'de, R u m e l i topraklarım k o r u m a k üzere bırakırken İshak oğlu İsa Bey'i de M a c a r h u d u d u n u gö zetlemeye ve kendisi seferden dönünceye kadar M a c a r l a r l a hoş geçinmeye m e m u r etti. İsa Bey kendisine verilmiş olan vazifeyi istenilen şekilden daha i y i b i r surette yapmaya muvaf fak oldu. Çünkü o, b u müddet zarfında M a c a r l a r l a sulh mü zakerelerine girişmiş, hattâ M a c a r h u d u t komutanları Ue a n laşmıştı. O n a göre ortada b i r güçlük yoktu. B u i t i b a r l a M a c a r l a r tarafından ileri sürülen her teklifi tereddüt etmeden k a b u l ediyor ve sulhun yapılabilmesi için güya bütün gayre t i n i harcıyordu. Türk'lerin b u uysallığından hayrete düşmesi lâzımgelen M a c a r kiralı, biraz daha deriye giderek, padişaha b i r elçi göndermiş ve barışın yapılabdmesi için bazı toprak ların terkeddmesini bile istemişti. B u elçi padişahın verdiği 5 3 7
5 3 8
5 3 9
3 4 0
3 4 1
Kemal Paşa-zâde, vrk. 149. Hammer, I I I , s. 139. Angiolellos, s. 74. Aym eser, s. 54. Padişahın, Hasan adında birisini büyük elçi olarak Macar kiralına gönderdiğini ve şayet sulh isteniyorsa bir murahhas gönderilmesinin lüzu munu tebliğ ettiğini yazan kitaplar vardır. Bk. Angiolellos, s. 74. Kemal Paşa-zâde, vrk. 203. Aynı eser, vrk. 203. 5 3 5 5 3 7
0 3 0
5 4 0
5 4 1
5 3 6
5 3 8
185
talimat gereğince İstanbul'da fevkalâde karşdanmış ve hattâ Anadolu'ya geçtiği vakit aynı iltifatlara mazhar o l m u ş t u . O r d u n u n arkasından süratle üerliyen M a c a r elçisi A n k a r a ' d a padişahla görüşerek hediyelerini sunmuş, iltifat görmüş, Sivas'a kadar beraber gitmiş ve hattâ sulh için vaitler bde a l m ı ş t ı . O t h i k b e l i savaşı kazanılıp T o k a t ' a dönüldüğü vakit Macar elçisi dört müşavir tarafından dinlendi. Fakat istekleri aşın görülen b u elçiye müşavirler, padişahın kale ve hisar terketmek değd, bilâkis Macarların eline geçmiş olan Jajcza ve diğer Bosna kalelerini istediğini söyliyerek konuşmalara son vermişlerdi. A y n c a padişah, Macarların b u yersiz istek lerine cevap vermiş olmak için M i h a l oğlu A l i Bey'i M a c a ristan'ı v u r m a y a memur etti. M a c a r elçisinin Belgrad'a vardığı gün M i h a l oğlunun akıncılan T u n a kenarlannda top lanmış b u l u n u y o r d u . Pojyen kalesi yanından geçen b u kuv vetler M a c a r í a n pek gafil avlamışlardı. Çünkü M a c a r l a r sulh müzakerelerinin yapıldığına ve kendi elçileri dönmeden "böyle b i r tecavüzün olacağına i h t i m a l vermiyorlardı. B u i t i b a r l a A H Bey'in kuvvetleri serbest b i r surette Macaristan'da dolaştılar. M a c a r topraklarına girdiklerinden altı gün sonra Keriş suyunu geçerek Macaristan'ın o r t a l a n n a kadar derlemiş olan b u T ü r k akıncı kuvveti sekizinci gün şafakla beraber V a r a t i v u r d u ; şehri ateşledi, birçok esir ve ganimetlerle geriye döndü. Aym 542
543
5 4 4
5 4 5
5 4 6
5 4 7
5 4 8
5 3 0
5 4 2
Angiolellos, s. 75-76.
Aym eser, s. 75-76. Halbuki Kemal Paşa-zâde, Macar elçisinin Amasya'ya kadar gittiğim fakat padişahla görüşmeye muvaffak olmadığını yazıyor, Bk. Kemal Paşa-zâde, vrk. 203. Angiolellos, s. 77. Aym eser, s. 78. Aynı eser, s. 78. Kemal Paşa-zâde'ye göre padişah İstanbul'a döndüğü vakit Macar elçisinin isteklerini öğrenmiş ve fena halde sinirlenerek çadırını başına yıktırmış ve kendisini tahkir etmişti. Bk. Kemal Paşa-zâde, vrk. 203. Kemal Paşa-zâde, vrk. 203. Kemal Paşa-zâde, vrk. 204. Macar milletinin tarihi adlı eserin döndüncü cfldinin 252 nci sayfasında hernekadar 1471 de Ali Bey'in Ma caristan'a bir alan yaparak Varat'a kadar gittiği yazılı ise de yine aym ese rin 254 üncü sayfasının 1 inci notunda bu hâdise 1475 e götürülmektedir. Fakat buna rağmen bu kitabı yazan Fraknoi Vilmos hâdisenin 1474 te cere yan etmesi lâzım geldiğini kabul ediyor. 5 4 3
5 4 4
5 4 5 5 4 6
5 4 7
5 4 8
5 5 0
1475 deki a k m 3ar
'
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN BATI SİYASETİ
yılda onbeş b i n kişilik b i r akıncı kuvveti K a r n i y o l a ' y a girmiş ve b u r a d a n ayrdan b i r kol Macaristan içlerine yürümüştü. Fakat M i h a l oğlu A l i Bey ile kardeşi İskender Bey b u akında M a c a r kuvvetlerine mağlûp oldular. T ü r k deniz kuvvetleri Gedik A h m e t Paşa komutasında
yola çıkmış bulunuyordu. B u n u haber almış olan Fatih, Se mendire kuşatmasım çözdürmek maksadiyle, akıncıları D a l maçya ve Hırvatistan'a gönderdi. Bu akıncılar prensesin • ge çeceği yoUarm civarındaki yerleri tahrip ederek ve ateşe vererek âdeta gelin alayı ile birlikte yürüyorlardı. Prenses Beatrix bü yük b i r kuvvetin himayesi altında olduğu halde ve yer yer yangınları seyrederek Macaristan'da ilerlerken T ü r k a k m c d a n da M a c a r topraklarını yağma ediyorlardı.
Kefe üzerine sevkedildiği tarihlerde padişah ta hava değişimi maksadiyle İstanbul'dan ayrılmış ve Edirne civarındaki Çöke yaylasına gitmişti. Buradan Malkoç oğlu Bâli Bey'i Macaris tan'a akma gönderdi. O , Szerem ovasım y a ğ m a edecek, kar şısına kuvvetler çıkarsa savaşa da girecekti. O tarihlerde Se¬ mendire ve civarının muhafızı olan Malkoç oğlunun maiye tine " k a p u halkından i k i bölük garip yiğit" ile R u m e l i Bey lerinden Hasan Bey oğlu İsa Bey de v e r d m i ş t i . Malkoç oğlu Semendire civarından T u n a ' y ı geçerek Szerem ovasma y a n i T u n a de Sava arasındaki zengin bölgeye g i r d i . Burayı yağmalayan T ü r k kuvvetleri geri dönecekleri sırada yolları üzerinde M a c a r kuvvederinin toplandığım duydular. Gırgıraoğlunun (?) komutasındaki b u M a c a r kuvvetleri o n b i n kişi kadardılar. O n l a r T ü r k akıncı kuvvetlerinin yorulmasını bek liyorlardı. Bununla beraber kendi yoUan üzerinde Macarların toplandığım anlayan akıncılar savaşa girmekte tereddüt etme diler. Ancak akıncıların hepsi savaşa katılmadı; b i r kısmı Bâli Bey'in idaresi altında pusuya girerken diğer kısmı da Hasan Bey oğlu İsa Bey'in komutasında savaşa atıldılar. Fakat savaş Türklerin aleyhine b i r cereyan almış, hattâ savaşa k o m u t a eden Hasan Bey oğlu İsa Bey atından düşürülmüştü. Rivayet edildiğine göre t a m b u anda İsa Bey " h a y Bâli hay B â l i " diye haykırmış ve b u ses Bâli tarafından duyulmuştu. Bunun üzerine pusudan firhyan Bâli Bey'in kuvvetleri karşısında M a carlar, fazla tutunamıyarak, büyük b i r bozguna uğraddar. 551
552
Osmanlıların başka taraflarda meşgul olmasmdan fayda l a n a n M a c a r kiralı Türklerin yapmış olduğu Böğürdelen Sabacz kalesini işgal etmiş ve 1476 da da Semendire'yi kuşat mıştı. M a c a r kiralı b i r taraftan bunları yaparken öte taraftan da evlenme işiyle meşgüldü. Filhakika b u tarihlerde kiralın nişanlısı N a p o l i l i Prenses--Beatrix Macaristan'a gelmek üzere
F a t i h Sultan M e h m e t Boğdan kuvvetlerini ezdikten sonra B o ğ d a n i n Karadeniz ve T u n a civarındaki kalelerini almaya hazırlanmıştı. Fakat M a c a r kiralının ordusu de harekette buluduğunu ve Semendire civarına geldiğim casusları vasıtasiyle haber alınca, d u r u m u n nazik olduğunu takdir etti ve Boğdan'da daha fazla kalmıyarak Edirne'ye döndü. Fakat Semendire Vahşi M i h a l oğlu A l i Bey'den gelen b i r haber onun Edirne'de çok kalmasına imkân bırakmadı. Çünkü M i h a l oğlu, M a c a r kiralının T ü r k toprakları dahilinde i k i kale inşa etmekte olduğunu bUdirmişti. Filhakika ikisi T u n a ' m n beri tarafında K u m l u c a demlen y e r d e , b i r i de öte tarafında yapılmak üzere daha önce temelleri atılmış olan üç M a c a r kalesi, padi şahın Boğdan seferinde bulunduğu sıralarda, tamamlandı. M a car hudutlarının güvenliği bakımından çok önemli olan ve ağaçtan yapdan b u üç kalenin etraflarına geniş ve derin hen dekler kazdmış ve T u n a ' d a n açılan kanallarla b u hendekler su ile doldurulmuştu. Padişah henüz Boğdan seferini bitirme den b u -kaleler bitmiş ve M a c a r kiralı bunların muhafazası için içlerine kâfi miktarda kuvvet yerleştirmişti. B u kaleler Semen d i r e ' y i kuşatmak için yapılmıştı. Çünkü her üçü de ona pek yakındı. Aynı zamanda b u kalelerin gelecek muharebe lerde Türklere karşı b i r deri karakol gibi kudamlacağı aşikâr dı; ve yine b u kalelerin yapdması Macarların harbe hazırlan dıklarının b i r delili i d i . Gerçek Macar kiralı böyle b i r savaş için hazırlandı ise de kışın bastırması buna m a n i oldu. B u i t i b a r l a padişah Edirne'de ancak oniki gün kaldıktan s o n r a 553
554
355
556
557
5 5 3 3 3 4
5 5 1
Kemal Pasâ-zâde, vrk. 218.
5 5 2
Aynı eser, vrk. 220.
187
3 3 6
Kemal Paşa-zâde, vrk. 127. Âli, V, vrk. 150. Angiolellos, s. 121.
5 5 5 3 3 7
Aynı eser, vrk. 150. Aynı eser, s. 121.
Üç Macar ka lesinin inşasını padişah dan
Boğ
seferinde
i k e n h a b e r alı yor. Padişah
kışa
rağmen -bu k a leleri
yıkmak
üzere
hareke
te geçiyor. K a l e l e r i n alın ması v e t a h r i b i .
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN BATI SİYASETİ
hemen harekete geçti. Fakat o n u n hareket ettiği şu sıralarda müthiş b i r soğuk etrafı kasıp k a v u r u y o r d u . H e r taraf buz içinde idi. O yıl kar yüz gün kadar toprak üzerinde kalmıştı. İşte padişah b u şiddetli soğuklara dahi aldırmıyarak bizzat o r d u n u n başında y i r m i günlük b i r yolculuktan s o n r a Macar kalelerine kadar geldi. O r d u , toplarla birlikte, donmuş olan T u n a -üzerinden geçirilmiş ve kaleler bombardımana baş lanmıştı. M e v s i m de Türklere yardım etmekte i d i . Çünkü kalelerin etrafında b u l u n a n hendeklerin içindeki sular donmuş ve bazı yerlerde b u hendekler büsbütün karla kapanmıştı. Ayrıca mevsimin şiddetli oluşu kalelerin muhafızlarının, kendderine yardıma gelemiyeceğini t a h m i n etmelerine ve maneviy a d a n m n kırılmasına sebep oldu. Bununla beraber kalelerden birisinin alınması cidden güç oldu. Çünkü üç M a c a r kalesin den b i r i n i n muhafızları daha büyük olan öteki kaleye çekümiş, üçüncü kalenin muhafızları da Macaristan'a kaçmışlar dı. Fakat büyük olan diğer kale, üç gün toplarla döğülmüş olmasına rağmen yapdan hücumu d u r d u r d u . hattâ A n a d o l u Beylerbeyi D a v u t Paşa kale civarına t o p l a n yerleştirirken "kaleden b i r darb-i zenle atılan b i r taşla y a r a l a n d ı " . B u n u n üzerine padişah civardaki dağlardan çok m i k t a r d a odun getir terek kale etrafına yığdırdı. Maksadı b u n l a n b a r u d a ateşlemek ve b u suretle kalenin altıyüz muhafızım da m a h v e t m e k t i . Neticenin nereye varacağım kestiren muhafızlar taşıyabilecek leri eşyaları almak ve Belgrad'a gidebilmeleri sağlanmak şartiyle kaleyi teslim edeceklerini bildirdiler. Şartları kabul olundu. Padişah b u kalelerin içindeki işe yarayan eşyayı Semendire'ye naklettirmiş ve kaleleri de baştan aşağı yıktırmıştır. B u suretle baharda Osmanlılarla M a c a r l a r arasında başlaması
i h t i m a l i olan savaşta M a c a r l a r a çok hizmeti dokunacak olan b u kaleler t a m zamanında ortadan kaldırdmış oldu.
ı88
3 5 8
339
360
361
362
363
564
565
566
Kemal Paşa-zâde, mevsimin dehşetini dört satırla pek güzel izah ettiği için o satırları aynen alıyorum: "Bozarıb benzi sermadan semanın —ya nakları- göğermiş âsumamn— soğuktan elleri düşmüş (donmuş ?) çınarın —ayakları kurumuş cûybarm". Bk. Kemal Paşa-zâde, vrk. 228. 5 5 3
«a 5 6 0 5 6 1 5 6 3 S 6 S
Âli, V, vrk.
150.""""
Kemal Paşa-zâde, vrk. 229. Dursun Bey, s. 160. Angiolellos, s. 123. Angiolellos, s. 125.
5 6 2 S 6 4 5 6 6
Angiolellos, s. 123. Kemal Paşa-zâde, vrk. 230. Aynı eser, s. 125.
189
Hiç şüphesiz k i b u akınlann içinde en meşhuru ve Türkler için en izdıraphsı 1479 da yapılmış olanıdır. F i l h a k i k a b u yıhn sonbahannda T ü r k akıncılarının en meşhurlarından olan M i h a l o ğ l u A H Bey ile kardeşi İskender Bey, Evranosoğullarından Hasan ve İsa Beyler ile Malkoç oğlu Bâli Bey, maiyet lerinde 30-40 b i n kişi olduğu halde Transilvanya'yı yağma ettiler; büyük ganimetlerle geriye döndükleri b i r zamanda kuvvetii b i r ordunun yollarını kestiğini gördüler. Hakikaten, memleketinin basıldığını gören Transilvanya Voyvodası Step¬ han Bathori Sasvaros köyü civarında süratla askerlerini topla maya başlamış ve aynı zamanda Temeswar k o n t u K i n i s ' i de yardıma çağırmıştı. Stephan tophyabildiği kuvvetlerle 13 E k i m de K a r l s b u r g civarında Kenger-Mesoe mevkiine geldi. Burada ordusuna harp nizamı veren Stephan Bathori, dinî b i r ayin icra ettikten sonra, herkesin bulunduğu yeri k o m u t a m n d a n emir almadıkça terketmemesini ve icabederse burada ölmesini istedi. B u tavsiyeyi savaşa katılanların hepsi k a b u l ederek yer lerini terketmiyeceklerine dair söz v e r d i l e r . Bununla bera ber savaşın başlangıcı Hıristiyanlar için hiç te m e m n u n l u k ve rici değildi. Çünkü Türklerin i l k hamlesiyle. Stephan ordusu n u n sol kanadı b i t k i n b i r hale gelmiş, hattâ burada muharebe etmekte olan üçbin Sakson hayatlarını nehre atılmak suretiyle kurtarabdmişlerdi. B u d u r u m karşısında sağ kanatta da boz gunluk belirtileri görülmeye başladı. İşin sonunun nereye va racağını anlamış olan Stephan kaçmakta olan askerlerinin önüne atılarak onları hernekadar toplamaya uğraştı ise de muvaffak olamamış ve alü yerinden yaralanıp atından düştüğü için artık galibiyetten ümidini de kesmişti. Fakat b u esnada taze kuvvetlerle Temeswar k o n t u Kiniş savaş yerine varmış ve hiç dinlenmeden savaşa girmişti. B u geliş, ağır yaralı olma sına rağmen, S t e p h a n i tekrar kuvvetlerini toplamasına yardım ettiğinden savaş birdenbire Türklerin aleyhine döndü. Çünkü İsa Bey vurulmuş ve şehit düşmüştü. O n u n k o m u t a ettiği akmcdar b u n d a n ötürü bozuldular. Öte taraftan M i h a l oğlu A l i 567
s« Mehmet Zeki, s.
286-287
Ünlü
akmalar
Erdel'dc. Erdel Voyvoda sı S t e p h a n
Bat
h o r i ile T e m e s war kontu K i n i s ' i n müşterek harekeüeri. Kenger-Mesoe bozgunu.
Bey çarpışmanın yersiz olduğunu takdir ederek birdenbire geri çekddi. Düşmanlar b u n u b i r hile sanarak o n u takip etmediler. İşte A h Bey b u fırsattan faydalanarak savaş sahasından uzak laştı. B u n u n üzerine düşmanlar bütün kudretieriyle Bâli B e y i n kuvvetleri üzerine atıldılar. Biraz sonra b u kuvveder de yenilmiş, T ü r k akmcdarımn büyük b i r çoğunluğu ya şehit düşmüş veya esir edilmişlerdi. B u mağlûbiyetin başhca sebep lerinden birisi akıncı komutanları arasındaki anlaşmazlıktı. Gerçi' b u savaşta Macarların pek çoğu, Stephan Bathori dahi olduğu halde, öldürülmüşlerdi. Fakat Türklerin kaybı şimdiye kadar görülmemiş b i r derecede i d i . B u galibiyetten sonra hıristiyanlarm sevinci pek büyük oldu. Bilhassa Temesvvar K o n t u Kiniş zaferinden ötürü büyük b i r g u r u r içinde birtakım taş kınlıklar yapmaktan kendini alamadı. Fakat T ü r k ölülerinin henüz sıcak cesetieri hattâ can çekişenleri üzerinde ziyafet sof raları kurarak, şarap içen ve b i r T ü r k cesedim dişleriyle ısıra rak havaya kaldıran ve rakseden ünlü Temeswar K o n t u ' n u n b u harekederi kendisine ne b i r şeref ne de b i r üstünlük kazandırdı.. Çünkü b u bozgun Türkleri Macaristan'a akın y a p m a k t a n ahkoymamıştı. Belki de b u bozgunun tesiri ile ve K o n t K i n i s i n ha reketlerine b i r karşıhk olmak üzere T ü r k akıncdarı g i r d i k l e r i yerlerde daha şiddetli hareket ettiler. K a r a m a n î M e h m e t Paşa'mn tesiri ile R u m e l i Beylerbey5 6 8
S69,
Bosna
Beyler-
beyi D a v u t P a sa'mn Macanst a n akım. D a v u t Paga'nın Macaristan'a ikinci Alman
akını
ve
toprak
larına ilerlemesi.
kadar
*
'
'
liginden azledilerek, İskender Paşa'mn yerine, Bosna Sancakbeyliğine gönderilen D a v u t Paşa, padişahtan Macaristan'a akın etmek üzere müsaade istedi. Esasen M a c a r hudutiarı üzerinde b u l u n a n beylerin yılda b i r i k i defa b u topraklara akın etmeleri âdet haline gelmişti. B u i t i b a r l a müsaadeyi alır almaz D a v u t Paşa 1479 da onbinden fazla akıncı kuvveti ile M a c a r topraklarına saldırdı. Z o r l u k l a geçilen ve b i r kısım T ü r k akmcdarımn boğulmasına büe sebep olan D r a v a ' d a n sonra, köy, kasaba ve şehirler yağmalanmaya başlandı. Civar daki ahali D r a v a ' m n geçdeceğini t a h m i n etmediklerinden kaç mak lüzumunu duymamışlardı. B u i t i b a r l a akın pek kârh oldu. Gerçi b u akıncdarı b i r kısım M a c a r kuvvetleri karşılamış, 5 7 0
5 6 8
5 7 0
Kemal Paşa-zâde, vrk. 234. Kemal Paşa-zâde, vrk. 263.
5 6 9
191
FATİH'İN BATI SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
İdris-i Bitlisi, vrk. 159.
fakat mağlûp olmuşlardı. B u n u n üzerine T ü r k akıncdarı havası ve suyu çok güzel olan ve pek mülâyim b i r iklime malik b u l u n a n b i r şehrin üzerine yürüdüler. Nidalişde (Nadaşti) (?) de nilen b u şehir a y m zamanda M a c a r kiralının annesinin arasıra gelip oturduğu b i r ş e h i r d i . M a c a r l a r tarafından mü dafaa eddmiş olmasına rağmen şehir Türklerin eline geçmiş ve baştanbaşa tahrip edilmiştir. 571
D a v u t Paşa Macaristan'a i k i n c i b i r akın yaptı. B u sefer idaresindeki kuvveder daha kalabalıktı. D r a v a nehrini geçen b u kuvvetlerin öncülüğünü D a v u t Paşa'mn oğlu Süleyman Bey yapmakta i d i . B u akında Türkler M a c a r topraklarından öteye geçerek A l m a n arazisine girdiler. Şimdiye kadar hiçbir . T ü r k akıncısı b u noktaya kadar gelememişti. Hattâ b u civarın ahalisi akıncıların adım bile duymuş değillerdi. B u i t i b a r l a onlardan kaçmamış ve akıncıların yanma sokularak yakınlık bile göstermişlerdi. Akıncılar buralarda tehlikesizce dolaş tıktan sonra tekrar M a c a r topraklarına girmişler ve oraları da y a ğ m a ederek Bosna'ya dönmüşlerdi. D a v u t Paşa b i r müddet Macaristan'a Yunus Voyvoda denden b i r komutanla Gürz îlyas diye amlan ünlü b i r silâhşörü musallat etti. Gürz îlyas i r i yarı b i r adamdı. İyi b i r sdâhşör, yaman b i r b i n i c i i d i . B u n u ve daha altıyüz kişiyi yamna alarak hareket eden Yunus V o y voda, yakında akma uğramamış olan yerleri seçerek oralara hücum etti. Ancak Gürz îlyas'm cesareti ve kahramanlığı o l mamış olasaydı Yunus Voyvoda bütün kazancım ve belki de c a m m M a c a r l a r a verecekti. 572
Kış geçmiş, bahar gelmişti. D a v u t Paşa Bosna'da itstirahat J
ediyordu. B u sırada M a c a r l a r D a v u t Paşa'ya haber göndere- . rek anlaşma istechklerini bildirdiler. B u b i r gizleme hareketi 7
ı
. ...1
578
5 7 2
Kemal Paşa-zâde, vrk. 266. Aym eser, vrk. 268-269.
5 7 3
Kemal Paşa-zâde, vrk.
Türk
e
5
emr-
yafmaia-
malan.
lardı. Onların elçisi D a v u t Paşa'yı oyalarken yedıbın kişilik b i r M a c a r kuvveti Gırgıraoğlu'nun (?) komutasında toplandı. B u , büyük bir. k o m u t a n a y m zamanda kurnaz b i r a d a m d ı . Fakat M a c a r l a r , Türklerin hazır vaziyette olduğunu hesaba 5 7 1
v
lerinî
ı
i d i . Çünkü M a c a r l a r geçen yıl memleketlerine yapılanların intikamım almak için Bosna'ya b i r akın yapmayı düşünüyor. . . .
Macarların B o s na'ya akınları
273.
Macarlar m a
a t M e ı i
yay
1
2
n
0
n
y°
ı
ya g
<=s-
bırakmak da kah-
r I a r
-
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN BATI SİYASETİ
katarak Bosna h u d u d u n a geldikleri halde b i r türlü sınırı geçemiyorlardı. İşte b u sırada D a v u t Paşa'nm hizmetçilerinden b i r i kaçarak Bosna'da kuvvet bulunmadığım ifşa etti. Filhakika D a v u t Paşa M a c a r kiralının kendisine elçi göndermesinden büyük b i r gurur duymuş ve b u n u n tesiri altında Bosna'da gaflet içinde oturup kalmıştı. M a c a r l a r b i r mukavemetie karşılaşrmyacaklarına kanaat getirdikten sonra süratle Bosna sınırlarım aşarak Saray sahrasına girdiler. Burada, M a c a r l a r tarafından yakalanan i h t i y a r b i r T ü r k ' ü n fedakârlığı soydaş larının büyük b i r kısmının kurtulmasına sebep oldu. Gerçek M a c a r l a r i h t i y a r b i r T ü r k ' ü yakahyarak ve işkence yaparak D a v u t Paşa'mn hazırda askeri olup olmadığım sordular. İhti yar: geleceğiniz duyulduğu için her taraftan çok m i k t a r d a asker toplandı. Bunlardan her birisi b i r tarafa gizlendder, birden bire üzerinize hücum edeceklerdir diyerek Macarları büyük b i r korkuya ve tereddüde, düşürdü. İşte b u tereddüt amndan faydalanan halk şehri terkederek civardaki dağlara sığındı. E l deki kuvvetlerle mukavemetin imkânsızhğmı anlayan D a v u t Paşa da şehri bırakarak, dağlara çekilmiş ve oradan akıncılara haber göndererek acele toplanmalarım istemişti. H a k i k a t e n kısa b i r zamanda Vişgrad kadısı Beyoğlu komutasında beşyüz ve Hüssamoğlu komutasında da beşyüz kişi toplandı. Bunlardan başka Gürz Ilyas ve D a v u t Paşa'mn oğlu Süleyman Bey de toplayabildikleri kuvvetlerle paşamn yamna g e l d i l e r . Davut Paşa kâfi derecede kuvvetlendiğini k a b u l ederek dağlardan Bos na sahrasına i n d i . Ancak T ü r k kuvvetleri toplamncaya kadar geçen zaman içinde M a c a r l a r şehre hücum ederek zaptettiler, y a ğ m a ettiler, yakaladrklan Türkleri öldürdüler. Burada üç gün kalan M a c a r l a r b i r i n c i gün şehri soydular, i k i n c i gün civardaki köyleri vurdular, üçüncü gün de köy, kasaba ve şe h i r l e r i ateşe verdiler. Fakat D a v u t Paşa'mn b i r kısım kuvvet.lerle harekete geçtiğini duyan Macarlar, y o l l a n üzerindeki boğazın tutulduğu takdirde d u r u m u n tehlikeli olacağım hesabederek çok süratle harekete geçtiler ve yağma ettikleri eşyayı da hemen yola çıkardılar. H a l b u k i D a v u t Paşa b i r kısım kuv-
vetlerle Gürz I l y a s i M a c a r l a n n geçeceği boğazı t u t m a k üzere deriye göndermişti. Kendisi de M a c a r kuvvetlerinin üzerine tereddüt etmeden atıldı. Savaş sabahtan akşama kadar ve hattâ geceleyin de devam etmiş, f a k a t ' M a c a r l a r bozulmamıştı. Ancak ertesi günü Macarların mukavemeti azalmış ve yerlerini terkederek dar boğaza doğru çekdmişlerdi. H a l b u k i b u boğaz Gürz Ilyas kuvvetleri tarafından tutulmuştu. Eğer Gırgıraoğl u ' n u n hdekârhğı i m d a d a yetişmemiş olsaydı M a c a r kuvvet l e r i n i n bütünü mahvolacaktı. Bununla beraber M a c a r kuv vetlerinden b i r kısmı öldürülmüş, b i r kısmı esir edümiş ve Bosna'dan elde ettikleri bütün ganimet de geriye alınmıştı. B u suretle karşıhk teşkil etmek üzere M a c a r l a n n hazırladığı b u akın kendisinden beklenilen neticeyi vermedi.
574
575
5 7 4 5 7 5
Kemal Paşa-zâde, vrk. 274. Aynı eser, vrk. 275-76.
193
576
Hulâsa: M a c a r bahsine başlarken de söylediğimiz g i b i Osmanh-Maçar Türklerle M a c a r l a r arasında, Belgrad ve Swornik müstesna, darmutaiâaiTr? büyük b i r savaş olmadı. Ancak b u i k i devletin ötedenberi düş manca olan münasebetlerinin F a t i h devrinde de a y m suretle devam ettiğini görüyoruz. Gerçek İstanbul'un kuşatildığı gün lerde başhyan b u düşmanca münasebetler F a t i h ' i n ölüm yılı olan 1481e kadar fasılasız devam etti. Bununla beraber her i k i taraf, b i r b i r l e r i n i en büyük düşman telâkki ettikleri ve çarpışmak üzere büyük hazırlıklarda bulundukları halde, bü tün kuvvetleriyle b i r türlü b i r b i r l e r i n i n üstüne anlamadılar. Fdhakika ne Fatih Sultan M e h m e t ' i n büyük b i r ordu başında Macaristan'a girdiğini, ne de M a c a r kiralının büyük kuvvet lerle T u n a ' y ı geçerek Türklere meydan okuduğunu görüyoruz. Padişah batıda bizzat sefere çıktığı vakit Macarların Maca ristan'a, M a c a r kiralının harekete geçtiği duyulduğu zaman da padişahın geriye döndüğünü görmekteyiz. Boğdan seferinden dönen padişah M a c a r l a n n T u n a üzerinde yaptıklan kaleleri yıkmak üzere hareket ettiği sıralarda M a c a r kiralı Mathias Macaristan'a döndü; Macar kiralının Bosna'da Swornik'i k u şattığı zamanlarda da padişah o n u n üstüne gitmiyerek ve onunla muharebe etmeyi muvafık görmiyerek Sofya'ya hareket etti. Hulâsa i k i hükümdar b i r yerde karşr karşrya gelerek döğüşmek kararını veremediler. E n büyük düşmanlık hisleri al5 7 7
Kemak Paşa-zâde vrk. 278.
5 7 7
Kritovulos, ş. 1.77. F. 13
FATİH SULTAN MEHMET tında birbirlerine diş bdeyen b u i k i devletin neden böyle hare ket ettiklerini anlamak güç olmakla beraber F a t i h ' i n büyük b i r o r d u de Macaristan'a çarpmamasım T u n a ' y ı tabiî b i r sımr telâkki etmesiyle izah etmek mümkündür. Ç ü n k ü F a t i h T u n a nehrine kadar mütecaviz, b u n d a n soma da müdafî d u r u m d a g i b i görünmektedir. Şu halde Macaristan içlerine büyük b i r o r d u de saldırması, takip ettiği siyasete aykırıdır, hattâ lüzum suzdur. O n u n M a c a r l a r a karşı büyük b i r harekete girişmesi bekleniyorsa o takdirde h u d u t i a n n a tecavüz eddmesi, T u n a ' m n b e r i tarafina geçdmesi lâzım gelir. H a l b u k i Macarların böyle b i r hareketi ya hiç görülmemiş veya pek n a d i r v a k i olmuştur. Çünkü M a c a r l a r kendi kuvvetleriyle Osmanlıları yenerek Bal kanlar üzerinde eski hâkimiyederini kuramıyacaklanm anla mış o l d u k l a i m d a n Türklere karşı müdafaada kalmayı siyaset lerine u y g u n buluyorlardı. Gerçek M a c a r l a n n T u n a ' y ı geçmeleri padişahta büyük b i r hassasiyet yaratıyordu. B u n u n en son misali, Boğdan seferinden dönüşünde mevsimin deh şetli soğuk olmasına rağmen bizzat padişahın M a c a r sımnna kadar giderek T ü r k t o p r a k l a n üzerinde yapdan kaleleri yıktirmasıdır. B u itibarla F a t i h ' i n M a c a r l a r l a büyük b i r harbe girmemesini T u n a ' m n beri tarafında müdafaaya çekilmiş o l masında aramak hatalı olmıyacakür. B u n d a n başka b u i k i devletin birbirlerinden çekinmeleri de karşılaşmalarına imkân vermemiş olmahdır. 5 7 8
VII
FATİHİN BATI SİYASETİ OSMANLI-VENEDİK
MÜCADELESİ
X V . yüzyıhn siyasette pek mahir, deniz kuvvetleri bakı- ' « * °ı m n d a n d a en üstün devletlerinden saydan Venedik, yaklaşmakta ZÛ^^Û" b u l u n a n T ü r k tehlikesini görmüş ve buna karşı birtakım ted birler almayı düşünmüştü. Bidayette Türklerle dostça yaşamıyı i h t i m a l en i y i b i r tedbir olarak k a b u l eden ve iktisadi bakımdan b u n u çok lüzumlu gören Venedikliler daha 1454 N i s a n i m n 18 inde onlarla b i r anlaşma imza ettiler. Buna göre: i k i t a r a f arasında sulh ve dostluk hüküm sürecek, taraflardan b i r i n i n memleketine sığman haydutiar ve hırsızlar karşılıklı olarak çaldıklan eşyalarla birlikte iade edilecek, i k i tarafin tebaalan b i r b i r l e r i n i n k a r a l a n n d a ve denizlerinde serbestçe dolaşabilecek, ticaret gemden her yerde karşılıklı olarak h i maye görecek, kaçan esirler yine karşılıklı olarak geri verdecek, yalmz Venedikten kaçan esirlerden birisi müslümanhğı k a b u l ederse iadesi yerine b i n akça ödenecek idi. d e M
s
3 7 9
Venedikliler daha somaki tarihlerde de, takip ettikleri v e n e r H k u i e r p a siyaseti u y g u n b u l d u k l a n n d a n , papa tarafından organize edilk^j? mek istenen Haçlı ordusu işine kanşmak istemediler. H a l b u k i y° Papa Pius I I . , sırf b u maksat için, M a n t u a konferansım top- umuT™ p t p a lamış ve Türkler hakkındaki korkunç tasavvuriannı ortaya atmıştı. F i l h a k i k a o, büyük T ü r k imparatorluğunun "Peloponez, kmdakikorkun'ç Beotie, A t t i q u e ve E p i r sahil şehirlerini Venedik'e, M a k e d o n ™ y a ' y ı İskender Bey'e, Bulgaristan, Sırbistan, Karadeniz'e kadar E f l â k i Macaristan'a ilhak etmek suretiyle A v r u p a Türkiyesini taksim etmeyi tasarlamıştı. Bizans imparatorluğunun geri kalan kısmı Grek adelerine v e r i l e c e k t i " . Papamn b u taşlan plânrlar
p ! u s
B
380
5 7 9 5 7 8
F.Eckhard, (İbrahim Kafesoğlu tercümesi) Mathias'm dış siyaseti, s. ıoı.
5 8 0
Bu anlaşmanın tam metni Zinkeisen, I I , s. Gegaj, s. 135.
33-37
de mevcuttur.
a
I L
m
FATİH'İN BATI SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET l a r f karşısında Venediklder, bütün A v r u p a h l a r kaüldığı tak dirde kendderinin de Osmanlılar aleyhine mücadeleye girebileceMerini deri sürdüler. Toplantı müsbet b i r neticeye var m a d a n dağıldı. B u halden y a n i toplantının a k i m kalmasından A v r u p a ve İtalya'da Venedik mesul t u t u l u y o r d u . H a l b u k i b u toplantıya katılanların hemen hepsi i k i yüzlü b i r siyaset takip etmekte i d i l e r . Ancak Türklerin Mora'yı istilâ etmeleri, Sırbistan'a sahip olmaları, A r n a v u t l u k ' t a faaliyet göstermeleri ve 381
T ü r k istilâsı
^
m d a
kar-
S*
382
ğışm-en V e n e d i k Hier
şarkta
!rZriar
m Ü
ve
"
e r İ k
Venedik-Macar
fcL
AraayUt
U d
"
venedik-Akkoynniu
ittifakı v e
.
d
m
m
a
h
a
a
t
e
v
z
b a
CIlan
-
yardım-
k a
a
ü
i
l
Venediklilerin diğer
r
.
'
ı
-
ı
ı
ı
ı
ı
Ege denizini ele geçirmek isteyişleri Venedik devlet adamlarım § § düşünmeye sevketmiş -ve T ü r k istilâsını d m d u r m a k üzere acele birtakım tedbirler almalarına sebep o l % - Ç Ş V e n e d i k ' i n mukadderatı bahis konusu i d i . O n u n ya harbetmek veya Yunanistan ve Balkanlardaki bütün çekilmesi lâzım gehyordu. B u d u r u m karşıe
n
n
e k i l d e
n
d
k
e
ü
i
m
d
i
3 8 3
n
J
T»
TI r * ı *
Î
smda Venediklder Fransa'ya, Burgonya'ya, M i l a n o ya, papaya ve Macaristan'a, ayrıca U z u n H a s a n i a kendi müttefikleri olan Karamanlılara başvurdular. B u suretle Türkleri i k i cepheli b i r savaşla tehdit etmek istiyorlardı. Fakat ne Fransa ne Borgonya ne de M d â n o onlarla b i r anlaşmaya gitmediler. Venedikhler batıda ancak M a c a r l a r ve A r n a v u t l a r l a uzlaşabilmişlerdi. Filhakika 1463 te Venedikliler A r n a v u t l u k prensi İsken der de Türklerin aleyhine olmak üzere tecavüzi b i r ittifak akdettiler. Buna göre Venedikliler A r n a v u t l a r a para ve asker yardımı yapacak, Osmanlıların akın aylarında, Venedik donan ması A r n a v u t i u k sahillerine gelerek halkı koruyacak, Venedik liler Osmanlılarla barıştıkları takdirde b u barışa Arnavutlar'ın katılmasını da sağhyacak ve b i r tehlike v u k u u n d a İskender Bey'i Venedik topraklarına k a b u l edeceklerdi. Ö t e taraftan aynı yıl içinde Venedikliler M a c a r l a r l a d a Peterwardein'da yine Türkler aleyhine olmak üzere tedafüi ve tecavüzi b i r ittifak akdettiler. Anlaşmaları gereğince Venedikliler A r n a v u t l u k , M o r a ve denizlerde Türklere taarruz ederken M a c a r l a r da Bosna'ya yürüyeceklerdi. 58i Kretschmayr, s. 369. Aynı eser, s. 369. Aynı eser, s. 370. ^ Aynı eser, s. 370-37 ¬ Aynı eser, s. 371. Gegaj, s. 132. Macarlar Bosna'ya Almanlardan, Ruslardan ve Lehlilerden tophyacakları askerlerle hücum edeceklerdi. Bk. İdris-i Bidisî, vrk. 125. 5 8 4
5 8 3
5 8 6
6 8 7
Ayrıca Venedikliler A k k o y u n l u l a r l a da ittifak ettiler. B u suretle onlar Osmanhlann karşrsma muhasım olarak karada A r n a v u t , Macar, K a r a m a n ve daha soma da A k k o y u n l u kuv vetlerini, denizde de papaphk, Aragon, Kıbrıs, Rodos ve N a p o l i donanmalarım çıkardılar. Ancak karada ve denizde aynı zamanda başhyan b u büyük tehlike karşısında Türklerin pek plânlı hareket etmiş olmaları, düşmanlarının teker teker mağlûp eddmesine imkân verdi. Osmanlılar, aleyhlerinde kurulmuş olan ittifaktan haberdarddar. Fakat savaşın ne zaman ve nerede başhyacağim bdmiyorlardı. Nihayet savaş üç ayrı yerde aşağı yukarı aynı zamanda başadı. M a c a r l a r Bosna'ya yürüdüler; İskender Bey A r n a v u t l u k ' t a faaliyete başladı. Venediklilere gelince onlar da M o r a ' y a asker çıkardılar. 388
Osmanhlarla Venediklder arasında 1463 te başlayıp 16 y d sürecek olan b u savaşın zâhirî sebebi, b i r T ü r k kölesinin A t i n a hazinesinden çalmış olduğu külliyetli b i r parayı K o r o n şehrinin muhafızı ile paylaşmış olması, kölenin ve p a r a m n iadesi istenince Venediklilerin b u n u reddetmesi i d i . H a l b u k i 1430 anlaşması her i k i tarafın birbirlerinden kaçan köleleri iade etmesi şartım i h t i v a e d i y o r d u . Türklerin b u -haklı talebi reddedilince Evranos-zâde İsa Bey Venediklilere ait olan Argos k a l e s i n i , T u r h a n oğlu Ömer Bey de Lepanto civa rındaki Venedik arazisini işgal etti. B u n u n üzerine esasen ger g i n olan siyasi d u r u m büsbütün kötüleşmiş ve Venedikliler 28 T e m m u z ' d a harp dân etmişlerdi. A r a d a n çok zaman geçmedden Venedik donanması, M o r a sahiUerine gelerek Y u n a n şehirlerini isyana teşvik etmek üzere b i r m i k t a r asker çıkardı. Bunların vazifesi harbetmekten ziyade propaganda y a p m a k t ı . Venedikliler b u işte muvaffak olmuş y a n i Y u n a n şehirleri, (İsparta, Epidamnos, A r k a d i ve A t i n a ) kendderine Haçhlar tarafından yardım geleceğim öğrenir öğrenmez isyan etmişlerdi. Diğer taraftan Alvize Lorendano idaresindeki büyük Venedik kuvvetleri Corinthe berzahına çıktılar ve burada vaktiyle mev-
5 8 4
5 8 5
5 8 6
5 8 7
1
Onaltı yıl süren Osmanh-Venedik
savaşının
zâhirî
sebebi.
389
390
391
592
593
5 8 2
3 8 3
İ97
5 8 8 5 9 0 5 9 2
ldris-i Bitlisi, vrk. 125. Kretschmayr, s. 391. Kretschmayr, s. 372.
5 8 9 3 9 1 5 9 3
Bu şehir Venediklilere aitti. Hammer, I I I , s. 84. Hammer, I I I , s. 84.
Venediklilerin harp
ilânı
ve
M o r a ' y a asker çıkararak R u m ları i s y a n a teş vik
etmeleri.
Germehisar'ın ve A r g o s ' u n V e nedikliler t a r a fından işgali.
FATİHİN BATI SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
200
kısmı ölmüş, b i r kısmı da gemdere dtica etmek suretiyle hayat larım kurtarabürnişlerdi. 614
Germehisari yıktıktan soma M a h m u t Paşa padişahın emriyle isyan eden Y u n a n şehirleri üzerine yürüdü. B u kaleler birer birer alınmış ve az soma Argos şehri de istirdat eddmiştir.
615
Bosna
seferine
çıkan
padişah
Sofya'da
Mi
dilli'nin V e n e dikliler
tara
fından
kuşa
tıldığını h a h e r alıyor. B o s n a seferinin tehiri v e M a h mut
Paşa'nın
M i d i l l i ' y e gön derilmesi. Yûzon
gemilik
Türk
donan
ması
Midilli
• yolunda.
Venediklder b u savaştan birşey kazanmaddar ve esasen vaktiyle kendderine a i t olan M o r a şehirlerine çeldichier. Ancak Sadrazam M a h m u t Paşa onları burada da rahat bırakmadı; Turhan-zâde Ö m e r Bey vasıtasiyle Venediklilerin M o r a ' d a k i topraklarım y a ğ m a ve t a h r i p ettirdi. M o r a ' d a Venediklileri mağlûp eden ve G e r m e h i s a r i yık tıran M a h m u t Paşa b u n d a n sonra geri dönerek i z d i n ovasında padişaha mülâki o l d u . Padişah b i r o r d u n u n başında Macarlarla çarpışmak üzere hareket haünde i d i . Sofya'ya geldiği vakit M i d i l l i ' n i n Vendiklder tarafından kuşatıldığım ve dörtyüz T ü r k askeri tarafından müdafaa edilen M i d i l l i şehri müstesna, adamn öteki kasabalarımn işgal edddiğini duymuş tu. B u n u n üzerine Bosna seferini tehir etmeye mecbur kalan padişah, M a h m u t Paşa'yı M i d i l l i ' y i k u r t a m a y a m e m u r etti. O n i k i gün içinde yüzon gemiyi hazırhyan ve harekete 616
6 1 7
6 1 8
6 1 9
6 2 0
Kritovulos, s. 172. Bu hâdise 1099 numaralı Tarilı-i Âl-i Osman'da başka surede yazılmakta ve şöyle denilmektedir: "çünkü Mahmut Paşa vilâyet-i Mora'ya irişmelû oldukta mukaddema Germe üzerinde olan küffar-ı hâk-sara bir veçhile ters-nâk (?) mektup yazıb gönderdi kim inşaallah ankarib padişah hazrederi ol azamet asker ile üzerinuza vardıkta bilesiz kim ne azablara giriftar olmuşsuz deyu ilân idüb bildirdiler. Ol mektubun kelimatından anda olan küffara dehşet irişüb ve havflarmdan durub mu kabele ve mukatele itmeye kudrederi olmayub hemendem Germe'yi bırağub yüz kaçmaya tuttular. Öyle olsa ol zamanda Elvan Bey oğlu Sinan Bey Mora vüâyetinin sancağı beyi idi. Lâkin Gürdüs (Corinth) hisarına girüb kapan mıştı. Küffar-ı hâk-sann firarlarından haberdar olub derhal hisardan çıkub ve küffarın ardına girüb hayli kâfir helâk idüb ve ileruce gidebilenler istical üzre hezar belâ ve meşakkat ile gemilerine girüb güçle halâs oldular. Mah mut Paşa çün-kim küffarın kiriz ittiklerinden haberdar olub kal'a-i Livadya'da oturub hüdavendigâr hazrederi gelinceye kadar tevekkuf eyledi." 1099 numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. go. 6 1 4
6 1 5 6 1 7 6 1 9
6 2 0
Kritovulos, s. 173. Bk. kitabımızın. 179 uncu sayfası .Kritovulos, s. 178-179.
Aynı eser, s. 179.
6 1 6 6 1 8
Kemal Paşa-zâde, vrk. 131. Hammer, I I I , s. 87.
201
geçiren M a h m u t Paşa boğazdan çılanca Tenedos adasında V e n e d i k l i l e r A ğ n b o z ' a çekili i k i düşman gemisi yakaladı. Bunlar boğazı tarassut etmek vazi y o r l a r . fesiyle mükellef olan dört gemiden ikisi i d i . Diğer i k i gemi kaçarak T ü r k donanmasının Tenedos adasına geldiğini V e nedik donanmasına bildirince, d u r u m u n kendderi için i y i o l mıyacağmı takdir eden Venedikliler birçok eşyalarım da bı rakarak Türklerin gelmesinden sekiz saat önce M i d i l l i ' d e n uzaklaşmış ve A ğ n b o z ' a çekdmeye mecbur olmuşlardı. D a h a sonra tekrar M i d i l l i ' y e geldder ise de b i r iş göremeden uzaklaştılar. Ö t e taraftan, 1463 te Corinthe savaşı esnasında Birkaç V e n e dik amiralinin öldürülen Venedik kara kuvvetleri k o m u t a m Bartoldo'nun ye M o r a ' d a v e rine t a y i n edilen Malatesta, M o r a t o p r a k l a n üzerinde tekrar a d a l a r c i v a rındaki faali faaliyete geçti, hattâ İsparta'yı kuşattı ise de almaya muvaf yeti. fak olamadr. Bundan başka birkaç amiral Türklere a i t adalar V e n e d i k l i l e r i n sulh teşebbü civannda faaliyet göstermiş, bunlardan Capello, i m r o z , T a - süne . F a t i h ' i n şoz Semendire adaları ile Yunanistan'da Atina'yı işgale m u cevabı. vaffak olmuş, fakat biraz sonra bunları tekrer bırakmıya mecbur olmuştu. Görlüyor k i Venedik donanması kendinden beklenmekte olan muvaffakiyeti asla gösterememiş ve hemen her gittiği yerde mağlûp olmuştu. B u i t i b a r l a savaşa devam etmek isteme yen Venedikliler Osmanlılara b i r heyet göndererek, L i m n i ve İmroz adalan b i r vergi karşılığında kendderine bırakddığı tak dirde sulhun imzalanabdeceğini bddirdder. F a t i h b u teklifi reddetmiş ve elçilere "benimle müsalâha akdetmek isterseniz gidiniz daha i y i düşününüz" demişti. B u n u n üzerine V e V e n e d i k l i l e r i n T.imnedikliler M o r a ' d a şiddetle taarruza geçtiler ve P a t r a s i k u nİmroz, i'yi işgalleri şattılar. Ayrıca donanma k o m u t a m Nicolas Canale T ü r k ada- ve E n e z ' i t a h l a n m v u r m a k üzere A ğ n b o z ' a gitmiş ve az sonra da İmroz, ripleri. L i m n i adalan ile Enez kasabasım işgal etmişti. Korkunç b i r surette y a ğ m a edden b u kasanamn işgali Venedik'te çanl a n n çalınmasına ve şenlik ateşlerinin yakılmasrna sebep o l d u . 6 2 1
6 2 2
6 2 3
6 2 4
6 2 5
6 2 6
6 2 7
Dursun Bey, s. 126. Kritovulos, s. 179. Aynı eser, s. 180. Hammer, I I I . s. 87. Kritovulos, s. 188. eae Venediklilerin Enez'de yapmış olduğu hareketier insanlıkla telif edilemiyecek kadar çirkin harekeüerdir. Şehir yağma edilmiş, halk kıhçtan geçirilmiş, öldürülmeyenler esir edilmiş, mâbedler İdrletilmiş, kadınlara te cavüz edilmiştir. Bk. İ. H. Uzunçarşıh, I I , s. 116. 6 2 1
6 2 2
6 2 3
6 2 4
6 2 3
FATİH'İN BATI SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
202
D a h a sonra Foça'ya da saldıran Canale burada b i r başarı sağ layamadı. Denizdeki b u kazançlarına karşılık Venedikliler Patras'ta T u r h a n oğlu Ö m e r Bey'e yenilmişlerdi. B u muha rebede Venediklderin büyük b i r kısmı esir olmuş ve b i r kısmı da denizde b o ğ u l m u ş t u r . Y e n i ilhak edilmiş olan M o r a ve Y u n a n sahdleri de A n a dolu sahdleri arasında gidip gelen T ü r k gemilerinin yolları üze rinde bulunan A ğ n b o z adası (Negro Ponte), Venedikhlerin Ege üzerinde en mühim üslerinden birisini teşkd etmekte i d i . M o r a sa hillerinde bulunan ve henüz Venedikhlerin elinde olan bir takım şehirlerin güvenliği bakımından pek önemli olan A ğ n boz, aynı zamanda T ü r k sahdlerine ve denizlerde dolaşan T ü r k gemilerine saldıran hıristiyan korsan gerilileri de Venedik donanmasımn sığındığı b i r yerdi. D a r b i r boğazla karadan ayrılan ve birçok köyleri ve kaleleri b u l u n a n b u ada, b i r köprü de karaya bağh i d i . Fakat b u köprü icabmda kaldırdabiliyor ve b u suretle ada t a m b i r güvenlik altına g i r i yordu. A d a Venedikliler elinde kaldıkça b u kısımda se yahat eden T ü r k gemicüerinin ve hattâ adaya civar olan T ü r k t o p r a k l a n m n emniyet altında bulunamıyacağım, V e n e d i k h l e r i n buradan atılmakla neler kaybedeceklerini, b u n a karşılık Türk lerin kazancımn neler olabileceğini padişahın t a k d i r ettiğim k a b u l etmek lâzımdır. A ğ n b o z Osmanhlarca o kadar mühim telâkki edilmiştir k i daha sonralan İskender Paşa tarafından padişaha gönderilmiş olan b i r mektup b u n u açıkça ortaya koymaktadır. B u mektuptan anlaşddığma göre A ğ n b o z zaptedildikten sonra muhafaza bakımından i h m a l e uğramıştır. Fakat değeri pek büyük olan b u a d a m n i h m a l edilişinden pa dişahın haberi y o k t u . O n u n için İskender Paşa " b u A ğ n b o z kalesi sultanıma gereklû kaledir. Sultamma v a c i b d i r k i b u ka lenin h a l i n i sultanım göre, gayri kimesneye i t i m a d i t m i y e . 628
A ğ n b o z ' u n alın ma
sebepleri
ile
önemi
bir
Türk
mutanının
ve ko bu
husustaki mek tubu.
623
6 3 0
6 3 1
Z i r a düşman gelmelû ohcak b i r gicenin içinde gelür" demek tedir. B u sözlerden anlaşıldığına göre A ğ n b o z , elde t u tulması b i r i n c i derecede lüzumlu olan b i r adadır. Padişahın adayı almayı düşündüğü b u sıralarda, önce Türklere düşman iken Venedikliler tarafından danlüldığı için Osmanlılar tarafına geçen korsan kaptan Z u v a n del Monaco Corsaro, A ğ n b o z adasındaki akraba ve dostiarma ve oradaki Venedik k o m u t a m Tomaso Schiavo A r r i g o ' n u n yardımlarına güvenerek a d a m n zaptına hizmet edebileceğim söylüyordu. Bütün b u n l a n dikkate alan padişah Venedik donanmasımn adalarda ve Enez'de yaptığı tahribata karşılık olmak, hem de Ege Denizi'nde T ü r k topraklarına saldırmak üzere Venedik h l e r i n ileri karakolu saydan b u adayı almak için hazırlıklara başladı. Fakat b u hazırlıklar pek gizli tutulmuş, hattâ yapılan hazırhklann Rodos için olduğu işaa edilmişti. Bununla beraber b u hazırlıklardan ve bdhassa b i r deniz kuvvetinin ha zırlanmasından Venedikliler daha 1466 da, İstanbul'da şap inhisan sahibi A n t o n i o M i c h i e l vasıtası de haberdar olmuş lardı. Nihayet eski Sadrazam M a h m u t Paşa'mn idaresi al tında büyük b i r d o n a n m a 1470 te Gelibolu'dan hareket ederek y o l üzerindeki Şira adaşım zaptettikten sonra A ğ n boz'u kuşattı. Çünkü Canale T ü r k fdosunun 14 H a z i r a n 1470 te A ğ n b o z kanahna girmesine m a n i olamamıştı. Ö t e taraftan bizzat F a t i h Sultan M e h m e t de 70-100 b i n kişilik b i r kuvvetle karadan A ğ n b o z karşısına gelmişti. Padişah a d a m n karaya en y a k ı n olan yeri üzerine gemilerini toplamış ve üç gün geceli gündüzlü çahşmak suretiyle kara de adayı b i r b i r i n e bağlamak üzere b i r köprü kurdurmuştu. B u suretle adaya yaya ve 632
633
634
635
636
637
Angiolellos, s. 40'. İ. H. Uzunçarşılı, I I I , s. 39. Kretschmayr, s. 376. Âli bunların 200 parçadan mürekkeb olduğunu, Angiolellos ise 450 yelkenliden ibaret olduğunu yazıyor. Bk. Âli, V, vrk. 142. Angiolellos, s. 40. Türk donanması her halde pek çok sayıda gemiyi ihtiva ediyordu. Çünkü bir germemin evine yazdığı mektupta "deniz bir orman gibi. Bunu duymak inandır şey değil, fakat görmek çok korkunç,, demliyordu. Bk. Kretschmayr, s. 376. Vesika 4 . Farsça yazılmış lolan bu vesika Ağnboz'un fethini bil dirir fetihnamedir. Arşivdeki numarası 10822 dir. 6 3 3
6 3 1
6 3 5 6 3 6
Kretschmayr, s. 376. İ. H . Uzunçarşılı, I I , s. 115. Sadüddin, s. 513. Dursun Bey, s. 140. Kemal Paşa-zâde, vrk. 152. Vesika 3. Topkapı Sarayı arşivinde bulunan bu vesikanın nu marası 16350 dir. İskender imzasını taşıyan bu vesikanın padişaha sunu lan bir mektup olduğu anlaşılıyor. 6 2 7
6 2 9
6 3 0 6 3 1
6 3 2
6 2 8
203
6 3 7
Büyük
Türk
donanmasının ve
ordusunun
Ağnboz
önle
r i n e gelişi. Kurulan
köp
rüden Türk k a ra
kuvvederi-
nin
a d a y a ge
çirilmesi.
FATİH SULTAN MEHMET
204
FATİH'İN BATI SİYASETİ
atlılardan maada toplar da geçirilmiş, hattâ padişah ta b u köprüden geçerek surlara yakın b i r yerde çadırını k u r d u r muştu. B u yer kalenin sahde bakan kuzey tarafında i d i . Şimdi kale hem denizden h e m de karadan sarılmıştı. Yalnız deniz y o l u n u n b i r tarafi açıktı. Burayı gemilerle sarmak ancak kalenin önünden geçmekle mümkün o l u r d u . B u ise pek güç ve tehlikeli b i r işti. O n u n için İstanbul'da ve Belgrad'da ol duğu gibi gemilerden b i r kısmı karadan yürütülerek kalenin öte tarafına geçirilmiş ve b u suretle o y o l da kapatılmıştı. Kaleye i l k hücum sahil tarafından başladı. Fakat kale kolayca elde eddeceğe benzemiyordu. Çünkü onun burçları pek yük sekti. Bundan başka duvarları da yerden itibaren y o n t m a taş lardan örülmüş, kireç ve harçla sağlamlaştırılmıştı. Ayrıca sa h i l tarafında kazılmış derin b i r hendek vardı. Çok müs tahkem olan b u kalenin ahnamıyacağım düşünenler hattâ pa dişahı geri dönmeğe teşvik edenler oldu. Fakat padişah M a h m u t Paşa ile birlikte b u f i k i r d e olanlara kıymet vermedi, ve kalenin etrafına sayısız havan t o p l a n , toplar, tüfekler ve "zemberek" yerleştirdi. K a l e müthiş b i r bombardımana tâbi t u t u l d u . Bununla beraber müdafüer açılan gedikleri kısa bir zamanda kapatıyor ve savaşmaktan b i r türlü vazgeçmi yorlardı. Fakat buna rağmen surlann birçok yerleri t a h r i p edilmiş ve hücum edilecek b i r h a l hasıl olmuştu. Ancak b u sıralarda Venedik donanması imdada yetişmiş, fakat n e kara dan ne de denizden kaleye girme imkânlanm bulamadığı için adaya yakın bir yerde demirlemişti. Bununla bera-
205
638
639
640
Gemilerin
ka
r a d a n yürütül. mesİ v e b u s u retle
kaleye
yardım g e l m e sine m a n i o l u n ması.
6 4 1
6 4 2
6 4 3
Çok müstahkem olan nin
bu
kale
ahnamıya-
cağını
söyle
yenler
bulun
masına rağmen F a t i h İle M a h mut
Paşa
fi
kirlerinden vaz geçmiyorlar
6 4 4
6 4 5
6 4 6
Nicolas le'nin
Cana-
köprüye
hücumu. Türk
donan
ması ile takviye almış o l a n V e nedik
6 4 7
6 4 8
6 4 9
6 5 0
6 5 1
6 5 2
6 5 3
6 3 4
6 5 5
6 5 6
6 5 7
6 3 8
6 3 9
6 6 0
6 6 1
donan
ması aras*ndaki savaş.
ber Venedik a m i r a l i Nicolas Canale Türklerin kurmuş oldukl a n köprüye hücum etti, fakat b i r netice alamadı. Daha soma gelen yardım kuvveti de cesareti artmış olan Venedik donanması Umana girerek T ü r k donanmasına hücum etti. Top, tüfek ve oklarla yapılmış olan b u müthiş savaşta Ve nedikliler yerilmiş, K a p t a n Z u a n Longo ve Z u a n T r a n d a h i l olmak üzere birçok V e n e d i k l i öldürülmüş, ayrıca birkaç gemileri de batmlmışu. Venediklilerin b u hareketlerinden b i r maksatlan da i h t i m a l karaya asker çıkarmaktı. B u n d a n ötürü padişah gelenleri defetmek üzere, M e h m e t Paşa'yı görev lendirdi. Filhakika R u m M e h m e t Paşa Venedik donan masına karşı gereken güvenlik tedbirlerini almıştır. Venedik hükümeti, donanma komutanı Nicolas Canale'nin b u hareke t i n i lüzumsuz ve hatah olarak gördüğü için kendisim azletmiş ve Pranga cezasına mahkûm etmişti. Karadakiler, gelen donanmadan faydalanmamakla beraber, cesaretlerini kaybetmiyerek pek kahramanca döğüştüler. Ancak, hiçbir hareket kalenin mukadderaünı değiştiremedi. Yırım güne yakın bir kuşatmadan sonra nihayet 11 T e m m u z 1470 Çarşamba gü nü (12 M u h a r r e m 875) gecesi başlıyan hücum sabaha kadar sürmüş ve 12 T e m m u z Perşembe günü (13 M u h a r r e m ) sa bahleyin kale düşmüştü. Paolo Erizzo'nun müdafaa ettiği ve "İstanbul'dan dört defa daha i y i " aym zamanda V e n e d i k ' i n ihtişam ve manzarasına sahip olan Ağrıboz'a (Nogro Ponte) karşı girişilmiş olan savaş pek şiddetli olduğundan i k i tara fın zayiatı da önemli i d i . Ancak, birçok esirin alınmasına ve büyük b i r servetin ele geçmesine sebep olan b u adamn düş mesi ile civarda b u l u n a n insanların bütünü, Osmanhlara saygı göstermenin ve tâbi olmamn lüzumuna kani oldular. Ve nedik donanmasına gelince onlar, kale burçlannda Türk bay raklarının dalgalandığım görür görmez, kalenin düştüğünü yakın adalara bddirmek üzere, b i r gemilerini ateşlemişler ve ada c i v a n n d a n uzaklaşmayı faydalı görmüşlerdi.
Hâmidi, s. 74-76. Kemal Paşa-zâde, vrk. 153. Sadüddin, s. 513. Kemal Paşa-zâde, vrk. 153. Vesika 4 . Adarım merkezi Khalkis'tir ve sarılan nokta da burasıdır. Kemal Paşa-zâde, vrk. 153. Dursun Bey, s. 140. Vesika 4 . Dursun Bey, s, 140. Vesika 4. Oruç Bey, yardım için gelen bu donanmayı Fatih'in gemilerle ve karaya koyduğu toplarla yardımdan menettiğini yazmaktadır. Bk. Oruç Bey, s. 127. Kemal Paşa-zâde, vrk. 153. 6 3 8
639
6 4 0
6 4 1
6 4 2
6 4 3
6 4 4
8 4 5
6 6 2
6 6 3
664
6 4 6
6 4 7
6 4 8
Hâmidi, s. 78. İdris-i Bidisî, bu köprüye yetmiş gemi ile hücum edildiğini yazıyor, Bk. İdris-i Bidisî, vrk. 135. M» Angiolellos, s. 42. Vesika 4 Angiolellos, s. 42. , İdris-i Bidisî vrk. 135.. Vesika 4. 649
0 5 1
6 3 2
6 5 4
653
Kale, c
müdafi-
™ ^ men r
ri
muz'da yor.
Q
r
^ Tem
düşü
206
FATİH'İN BATI SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET Padişah sefer dönüşünde, Venediklilere vurmuş
d e ^ M ^ t
olduğu
Paşa M o r a ' d a -
darbeyi kâfi görmediğinden, Has M u r a t Paşa'ya M o r a ' d a V e Umanların ve kasabaların vurulmasını e m - R u m e l i askerlerini yamna alan M u r a t Paşa, padişahın emrini istediğindan daha fazla olarak yerine getirdi. M o r a ' d a yapdan b u savaşlarda D a v u t Paşa de îshak oğlu İsa Bey b ü yük basanlar gösterdiler. Bilhassa D a v u t Paşa, yaralı olduğu halde, Venediklilerin sahile doğru gemi aramak üzere kaçtık larım duyduğu vakit çadınnda yatamamış ve kendisini yarahyanlardan müthiş surette i n t i k a m almıştı. B u tarihlerde y a n i A ğ n b o z ' u n fethinden sonra şehzâde B a y a z ı d i n U z u n H a -
rturifishak
n e d i k l i l e r e
Pas-rTa H ı r -
r e t t i
vaüstan ve K a r duiar."
a i t
o
l
a
n
6 6 5
Kemal Paşa-zâde, vrk. 154. Angiolollos, s. 4 2 . Kretschmayr, Nicolas Ganale'nin Ağrıboz sa vaşı karşısında hareketsiz kaldığım yazıyor. Bk. Kretschmayr, s. 377. Vesika 4 . Aynı vesika. Hâmidî, s. 76. Hâmidî bu muharebede bizzat bulunmuştur. İdris-Î Bitlisi, kalenin cuma günü alındığını yazıyor. Bk. İdris-i Bidisî, vrk. 135. Kretschmayr, s< 378. Bu muharebede şehit düşenlerin sayısı 35.000 kişi ve batan Türk gemilerinin sayısı da otuz kadırgadır. Bk. İ. H. Uzunçarşdı, I I , s. 40. Kemal Paşa-zâde, vrk. 155. Osmanlı müelliflerinin birçoğu Vendik donanmasının işe müda hale etmediğim söyler ve bunu birtakım sebeplere bağlarlar. Onlara göre Venedikliler, önce müslüman olmuş ve daha sonra tekrar eski dinine dön müş olan ve kaçarak Venediklilere iltica etmiş bulunan bir hizmetçiden, Türklerin hangi gün hücum edeceklerini öğrenmişler ve aynı gün işe mü dahale etmeye karar vermişlerdi. Halbuki Fatih Sultan Mehmet," hücum gününün Veneciikliler tarafından öğrenildiğini duyunca kararından vaz geçmiş ve bu günü daha geriye almıştı. Onun için Venedikliler bekleme dikleri bir zamanda kalenin zaptedildiğini görünce çekilmek zorunda kalrhlar. Bk. Sadüddin, s. 514. Ahmet Bahaüddin, vrk. 226. Aynı hâdiseyi Uzunçarşıh daha başka surette anlatmaktadır. Ona göre: Venedik amirali Türk leri arkadan vurmaya hazırlandığı bk- sırada Osmanlılar bunu casusları vasıtasiyle haber aldılar ve Venediklileri aldatmak üzere bir tertip düşün düler; hücum gününü ilân ettiler; Aynı zamanda kaçan bir esirin bu hare ketine de gözyumdular. Bu esirden kaleye ne zaman hücum edileceğini anlamış olan Venedik amirali ona göre hazırlanmış fakat Türkler ilân ettilderi günden daha önce hücum ederek kaleyi aldıkları için birşey yapa mamıştı. Bk. İ. H. Uzunçarşıh, I I , s. 4 0 . 1099 numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 96. Kemal Paşa-zâde, vrk. 156-157. 6 5 3
6 3 6
6 3 7
6 3 8
6 3 9
6 6 0
6 6 1
6 6 2
6 6 3
664
6 6 5
207
san'a-yazdığı b i r mektuptan, Akdeniz sahilindeki kalelerin v u rulduğu, zaptedddiği ve 30.000 kişinin öldürüldüğü anlaşıl maktadır. B u n d a n başka padişah Bosna Beylerbeyi İshak Paşa komutasına verdiği 15-20 b i n kişihk b i r akıncı kuvveti de Hırvatistan ve K a r n i y o l eyâletini yağma ettirdi. A ğ n b o z ' u n düşmesi Venedik'te büyük b i r heyecan yaratü. B u n d a n dolayı Venedik'te birçok asdzâdelerin ağladıklan gö rüldü. Birçokları burayı kaybetmektense T e r r a Ferma'yı kaybet m e n i n daha az acı olacağım söylüyordu. Venedik senatosu, kendisine en büyük düşmanlığı gösteren M d â n o ' y a , Negro Ponte'nin düştüğünü b i l d i r i r k e n şu sözleri kullanmıştı; " i n eadem n a v i Omnis İtalia et Omnis Christianitas" . B u söz lerin M ü â n o ' y a tesir edeceği samhyordu. Fühakika (Negro Ponte) A ğ n b o z ' u n düşmesine büsbütün hissiz kalmıyan İtalya âleminin arasında N a p o l i en ziyade Ugi gösterenlerden birisi oldu. Çünkü Napoli'de "İsa'nın haçının R o m a ' d a bde yerlere atılacağından" korkulmaya başlandı. O n u n için Venedik¬ ten sonra en ziyade tehlikeye maruz olan N a p o l i kiralı Venedik'e daha ziyade yaklaşarak 1471 senesi yılbaşı günü Türkler aleyhinde olmak üzere onlarla b i r " T ü r k ittifakı" yapmış, b u ittifaka 18 H a z i r a n 1472 de Burgonya dukası cesur Charles da katılmıştı. Fakat bütün İtalya hükümederinin aynı maksat için toplanması, yerine gelmez b i r arzu halinde kaldı. Gerçi 22 E k i m 1470 te L o d i muahedesini, Türklere karşı olmak üzere yenilediler. Fakat İtalyan hükümetieri menfaatieri bakı mından birbirlerine yardımcı olamadılar. A n c a k Venedikliler daha 1463 tenberi müttefikleri olan U z u n Hasan'a Caterino Zeno'yu ve daha conra Giosafatte Barbaro'yu göndererek i k i tarafın şimdiye kadar tesirsiz kalmış olan ittifakım daha sıkı b i r hale koymağa çalıştılar. Filhakika i k i devlet arasında 11 Şubat 1473 te şunlar takarrür etti. Müştereken hareket edecek olan b u i k i devletten Venedikliler Argos ile A ğ n b o z ' u geri alacak, buna karşılık U z u n Hasan bütün A n a d o l u ' y u işgal 6 6 6
Ağrıboz'un düş mesinden
son—
ra Venedik'tek i heyecan ] ve " T ü r k ittifakı""
6 6 7
6 6 8
8 6 9
6 7 0
6 7 1
666 g 8 Numaralı münşeat mecmuası, vrk. 19. Kretschmayr, s. 378. Aynı eser, s. 278. Aynı eser, s. 378. Aynı eser, s. 378. Aynı eser, s. 378. 25
6 6 7
6 8 8
6 , 0
6 7 1
6 6 9
Akkoyunlu-Ven e d i k anlaşması..
FATİH SULTAN MEHMET
208
FATİH'İN BATI SİYASETİ
edecekti. B u surede en v e r i m l i b i r anlaşmayı imzalamış olan Venediklder b u n d a n başka kendderine faydalı olabdecek olan her türlü hareketiere başvurdular, b u arada y a n i 1473 senesinde ajanları vasıtasiyle, büyük vaidler karşılığında, M a h m u t Paşa'yı isyana teşvik ederek boğaz ve İstanbul'a karşı yürümeye iknaa çalıştılar. Diğer taraftan Venedik A m i r a l i Mocenigo Rodos şövalyeleıiyle Kıbrıs kiralından da Türkler aleyhinde harekete geçeceklerine dair mektuplar almıştı. İşte b u surede hıristiyan ve müslüman devletierden müteşekkd b i r müttefikler g u r u p u Osmanlı devletim hem karada h e m de denizde vurmaya hazırlanmıştı. D a h a 1472 de Mocenigo'nun idaresindeki Venedik donanması E d r e m i t ile İzmir arasındaki T ü r k sahillerim yağma etti. Bununla beraber Ağrıboz'un kaybedümesi ve M o r a ' d a k i kasabalarının uğradığı tahribat Vene diklilerde Osmanlılarla anlaşma f i k r i n i kuvvedendirmişti. Fa kat b u n u açmaya cesaret edemiyorlardı. H a l b u k i b u tarihlerde P z u n Hasan meselesi ciddî b i r h a l aldığından Osmanlılar da Venedik'le anlaşmayı zaruri görüyorlardı. Çünkü b i r OsmanhA k k o y u n l u savaşında V e n e d i k ' i n Osmanlılar zararına hareket edeceği tabiî i d i . O n u n için F a t i h Sultan M e h m e t işkodra ko m u t a m Leonardo Buldo vasıtası ile kendilerine müracaat e t t i . Osmanlılar K r o j a ' n m geri verilmesini, buna karşılık Venedik' tüccarlarının vermiş oldukları 150 b i n dukadan vazgeçileceğini teklif etmiş, Venedikliler de Ağrıboz'un geri verilmesini iste mişlerdi. Bundan dolayı anlaşma imkâm hasıl o l m a d ı . Onun için her i k i taraf b i r b i r i n i zarara sokmak üzere faaliyetlerine devam ettiler. U z u n H a s a n i n K a r a m a n işlerine müdahalesin den sonra Osmanlılarla A k k o y u n l u l a r arasında savaşın artık önüne geçilmesine imkân kalmamıştı. Fdhakika T ü r k kuvvetieri 1473 te U z u n Hasan üzerine yürüdükleri v a k i t Pietro Moce nigo idaresi altında, Venedik donanması, K a r d i n a l Carafa'mn idaresindeki ondokuz gemilik papa donanması, N a p o l i kırat lığının onyedi gemisi ve Rodos'un i k i gemisi ile Sklavonya'mn oniki harp gemisi toplandı ve K a r y a sahillerini vurarak 672
673
Fatih'in, laşmak
an üzere
Venediklilere başvurması.
674
Haçlı
donan
masının sahillerine
Türk te
cavüzü. Osmanlı-Vene dik
sulh
nuşmaları bir
yıllık
tareke.
ko ve mü
675
676
6 7 2 6 7 4
676
Kretschmayr, s. 37g. İ. H . Uzunçarşdı, I I , s. 117. Mirmiroğlu, s. 103.
6 7 3 6 7 5
Aynı eser, s. 37g. Aynı eser, I I , s. 117.
20g
A n t a l y a ' y a geldi. Haçhlar, limanı kapayan zinciri kırıp şehre girdder ve y a ğ m a ettiler ise de iç kaleyi alamadılar. Çünkü kalenin müdafüeri pek kahramanca döğüşmüşlerdi. Aynı za manda kalenin etrafında çifte sur ve hendeğin bulunması, düşman donanmasımn da büyük toplara m a l i k olmaması ka lenin düşmesine imkân v e r m e d i ; b i r gün . sabahtan akşama kadar çarpışan Haçh donanması çekdmek zorunda k a l d ı . Fakat b u donanma dönüşte İzmir'e uğrayarak rastgeldiklerini öldürmüş, kadınlara ve kızlara tecavüz etmiş ve zalimane b i r surette şehri yağma etmişti. Daha sonra yine aynı a m i r a l i n idaresindeki yetmiş Venedik, onalü N a p o l i , y i r m i i k i Rodos, onaltı papa ve beş Kıbrıs gemisinden mürekkep muazzam donanma A n a d o l u sahiUerini tekrar v u r m a y a başladı. M e ğ ri'yi ve birçok sahil şehirlerini yağma eden b u donanma, İçel'e gelerek Silifke, K o r k o g i b i birtakım şehir ve kaleleri zaptetmiş ve bunları Karamanoğlu K a s ı m Bey'e vermişti. Hulâsa Osman lılar 1463 tenberi karada ve denizde d u r m a d a n Venedik ve müt tefiklerine karşı savaşmak zorunda kalddar. Bununla beraber daha önce de söylediğimiz g i b i çok plânh hareket edişleri b u muazzam ittifak karşısında mukavemet etmelerine ve hattâ galip gelmelerine imkân verdi. 677
678
679
680
1473 te y a n i U z u n Hasan işi bertaraf edildikten ve A n a dolu'da K a r a m a n meselesi h a l yoluna girdikten soma ortada Osmanlı devletim ciddî surette tehdit eden b i r mesele kalma dığından F a t i h Sultan M e h m e t , Karadeniz'e ait olan plâmmn bütününü tahakkuk ettirme imkânlarını düşünmekte ve b u n dan ötürü de İstanbul'da büyük b i r donanma hazırlatmakta i d i . B u i t i b a r l a Venedikliler ile anlaşmayı muvafik görüyordu. O n u n için 1474 te padişaha mensup- b i r kadın tarafından V e nedik'e b i r mektup gönderilerek barış yapılmak üzere b i r m u rahhas gönderilmesi i s t e n d i . Venedik senatosu üç gün mü zakereden sonra teklifi k a b u l etmiş ve J e r o m Z o r c i adındaki elçiyi İstanbul'a . göndermişti. H a l b u k i b u elçi 1475 M a r t i n a kadar K o r f u adasında padişahın göndereceği i z i n kâğıdım bek682
6 7 7 879 6 8 2
İ. H. Uzunçarşdı, I I , s. 118. Walther Hinz, s. 53. İ. H. Uzunçarşıh, s. 121.
6 7 8 6 8 0
Kretschmayr, s. 380. Angiolellos, s. 43. F.
14
FATİH SULTAN MEHMET
210
FATİH'İN BATI SİYASETİ
lemiş ve ancak ondan sonra İstanbul'a gelebilmişti. Davet eddmiş olmasına rağmen elçi ile sadrazam Gedik A h m e t Paşa arasında yapdan müzakerelerden b i r netice çıkmadı. Çünkü paşa, hem K r o j a ' m n Osmanlılara iadesini, h e m de 150.000 duka vergi verilmesini istiyordu. Elçi bunları kabule yetkisi olmadığım söyleyince kendisine hazırlanmakta olan muazzam T ü r k donanması gösterildi. Bundaki maksat pek açıktı. Gerçek b u n d a n soma -iki taraf arasında b i r yıllık mütareke imza olunmuş, her i k i taraf sözlerinde durarak birbirlerine taarruz etmemişlerdi. B u sükûnet a m n d a n faydalanan Fa t i h , b u müddet içinde K ı r ı m ve Kefe seferini yaptı. Ancak mütarekenin müddeti biter bitmez Venedik A m i r a l i A n t o n i o Loredano A n a d o l u sahdlerini tekrar v u r m a y a başlamış ve b u surede i k i devlet arasındaki hasmane münasebeüer tazelenmişti. Türkler için artık eski tehlikeli d u r u m pek de bahis konusu 6 8 3
6 8 4
6 8 5
6 8 6
Lepanîo seferi.
değddi. Bilhassa doğuda ve A n a d o l u ' d a tamamiyle serbest k a l mış olan F a t i h Sultan M e h m e t daha saldırgan b i r h a l aldı. O , İtalya'ya v a r m a siyasetini tahakkuk ettirebümek gayesiyle y o l u üzerinde b u l u n a n yerleri kâmilen işgal etmeyi aklına koy muş b u l u n u y o r d u . B u i t i b a r l a Ağrıboz'dan soma şimdi de Lepanto (İnebahtı) üzerine yürümeye karar verdi. Burası aynı zamanda M o r a üzerinde Venedik hâkimiyetim temine yarayan . b i r yerdi. B u itibarla i k i taraf için ehemmiyeti büyüktü. Padişahın burayı almak f i k r i n i daha önceden öğrenmiş o l a n Venedikliler, şehre takviye kuvvetieri gönderdiler. Ayrıca A n tonio Loredano otuziki kadırga de Lepanto körfesine gelmiş, bulunuyordu. Maiyetine 40.000 kişilik b i r kuvvet verilerek Lepanto üzerine gönderilmiş olan Süleyman Paşa i k i aylık b i r yolculuktan sonra şehrin önüne geldiği v a k i t V e n e d i k l i l e r i n yukarıda söylediğimiz kuvvetieriyle karşılaştı. B u n u n l a beraber paşa şehri kuşatmaktan vazgeçmedi. Yolculuğun u z u n ve yol ların fena olduğu dikkate ahnarak toplar getirilmemişti. Fakat b u civarda yeniden dökülen toplarla kale döğülmüş ve b i r 6 8 7
6 8 8
6 8 9
Hammer, I I I , s. 146. Aynı eser, s. 146. Hammer, I I I , s. 159. Aynı eser, s. 159. Kemal Paşa-zâde, vrk. 230.
6 8 4 6 8 6
Aynı eser, s. 146. İ. H. Uzunçarşılı, I I , s. 1 2 1 .
211
kaç defa şehre hücum edilmiş ise de kalenin alınması müm kün olmamıştı. Esasen V e n d i k donanması sahüe yaklaşarak T ü r k ordugâhına müthiş b i r topçu ateşi açtığı için sahd böl gesinde barınmak imkânı kalmamıştı. B u n d a n ötürü T ü r k ordusu sahilden çekdmek ve b i r dağ kenarına kadar gerilemek zorunda kaldı. Buradan padişaha, şehrin denizden de kuşatılmadığı takdirde ahnmasımn mümkün olmıyacağı bildirihnce padişah, b u işin tehirini ve geriye dönülmesini emretti. B u suretle Süleyman Paşa döktürmüş olduğu t o p l a n kâfi derecede kuUanmad'an t a h r i p etmiş ve geriye dönmüştü. 690
691
692
Yıllardanberi uzayıp giden Venedik seferine artık b i r son verme zamam gelmişti. B u i t i b a r l a F a t i h Sultan M e h m e t Venedik'i daha yakından sıkıştırmak üzere birtakım tedbirler aldı. B u meyanda A r n a v u t i u k işini büsbütün kökünden halletmek üzere faaliyete girişti. Fdhakika A r n a v u t i u k sancakbeyi olan M i h a l oğlu A h Bey Kroja'yı kuşattı. B u n d a n başka aynı y d içinde Venedik topraklanna büyük b i r akın yapddı. (1477)T u r n a n oğlu Ö m e r Bey'in yaptığı b u müthiş akında, Venedik l i l e r i n meydana getirdikleri müstahkem mevkiler ve b u arada İzonzo [nehri ile K e r ç arasında kazmış o l d u k l a n geniş hendek ler geçilerek Venedik kuvvetleri pusuya düşürülmüş ve Ge neral Novello ile oğlu öldürülerek Venedik kuvvetleri dağıtıl mıştı. B u surede T ü r k akmcılan İzonzo de Tagliamento ve Piave-Tagliamento nehirleri arasım vurmuş ye yağmalamışlardı. Yakılan köylerin b a z d a n Venedik'ten görünmekte i d i . B u n u n için Venedikte müthiş b i r heyecan başladı. Süratie ha zırlanmış olan Venedik kuvvetleri tekrar faaliyete geçtikleri v a k i t Turhan-zâde Ömer Bey'in akmcılan geri dönmüş b u l u n u y o r d u . B u akınla Mocenigo'nun T ü r k sahiUerinde yaptığı tahribata fazlasiyle karşılık verilmiş oldu.
1477 de
-Tur
h a n oğlu Ö m e r Bey'in müthiş
yaptığı akın.
693
6 9 4
1478 yılı Venedikliler için önemli b i r yddır. Çünkü b u ydda O s m a n h l a n n yaptığı baskı büsbütün artmış, aynı za manda Venediklder müttefikleri tarafından terkedilerek Os manlılara karşı yalmz bırakdrmşlardr. Gerçek A ğ n b o z ' u n ahn6 9 0 6 9 2 6 9 3 6 9 4
Hammer, I I , s. 159. Aynı eser, vrk. 231. Bk. Kitabımızın 143 üncü sayfası. Kritschmayr, s. 381.
6 9 1
Kemal Paşa-zâde, vrk. 231.
Venedikliler Osmanlılar k a r şısında
yalnız
kalıyorlar.
FATİH'İN BATI SİYASETİ FATİH SULTAN MEHMET
212
masından sonra Osmanklara düşman kesüen N a p o l i devleti 1478 de Osmanlılarla barışmış ve b i r sulh imzalamıştı. N a p o l i Kiralı Ferdinand yalmz kendisi anlaşmakla kalmamış, damadı olan M a c a r kiralını da Osmanhlarla uyuşmaya i k n a etmişti. Filhakika, Jajcza şehri müstesna, M a c a r l a r aldıkları yerleri geri vermek suretiyle Osmanhlarla anlaştılar. A r n a v u t i u k Pren si İskender Bey, daha önce öldüğüne göre A r n a v u t i u k ' t a artık Osmanlıları işgal eden b i r k o n u y o k t u . V e n e d i k ' i n doğudaki müttefiklerine gelince: KaramanoğuUan beyliği yokedilmiş, A k k o y u n l u devleti de sallanamıyacak b i r hale getirdmişti. H a l b u k i b u tarihlerde padişah k u v v e t l i b i r o r d u de V e n e d i k l i l e r i n elinde b u l u n a n îşkodra üzerine yürümeyi düşünüyordu. Esai/fiş tenberi sürüp gelen b u savaş V e n e d i k ! pek b i t k i n 695
Yeniden
sulh
s
e
n
müzakerelerinin
başlaması.
- , . - , 1
.
T
«
.
I
ı
•
1
«ı
1
ve y o r g u n b i r hale getirdiğinden, b i r anlaşma sağlamak amacı ile, onlar Tomasso M a l i p i e r o ' y u İstanbul'a gönderdiler. O n a D. Aluise M a n e n t i refakat e d i y o r d u . 1478 yılının Ocak ayında İstanbul'a, gelmiş olan b u elçinin, L i m n i ile, K r o j a şehrini ve M o r a ' m n Venedikliler elinde b u l u n a n M a i n a kıs mım, h a r b i n başmdanberi Osmanlıların elinden aldıkları yer leri Osmanlılara vermek, aynı zamanda " ş a p madeni bedeli olarak 250.000 dukayı ödemek selâhiyeti v a r d ı " . Ancak Osmanlı hükümeti bunlara Uâveten her yıl o n b i n duka vergi verilmesini de ileri s ü r d ü . B u n u n üzerine elçi b u hususu k a b u l etmek yetkisi olmadığım, talimat almak üzere Venedik'e gitmesi gerektiğim söyliyerek geri döndü. Venedik hükümeti, padişahın şartian nekadar ağır olursa olsun kendini bunları kabule mecbur gördüğünden, vergi maddesini de k a b u l ede rek elçisini tekrar İstanbul'a gönderdi ise de b u tarihlerde F a t i h Sultan M e h m e t A r n a v u t l u k seferine çıkmış b u l u n u y o r d u . Elçi Sofya'da padişaha yetişti. Ancak padişah b u sefer ona d u r u m u n değiştiğini, K r o j a ' m n düşmek üzere bulunduğunu, bu i t i b a r l a da T ü r k topraklarından sayılmak icabettiğini, eğer hakikaten Venedikliler sulh istiyorlarsa, İşkodra şehrini teslim etmeleri lâzım geldiğini söyledi. Elçi b u defa da b u n a me zuniyeti olmadığım söyliyerek Venedik'e döndü. 696
6 9 7
698
6 9 9
6 9 5 6 9 7 6 9 9
İ. H , Uzunçarşılı, I I , s. 123. Hammer, III, s. 162. Hammer, III, s. 164-165.
6 9 6 6 9 8
Angiolellos, s. 129. İ. H. Uzunçarşılı, I I , s. 124.
213
V e n e d i k ' i n sıkışık d u r u m u n u tamamiyle i d r a k etmiş olan padişah 1478 Mayıs'ında M i h a l oğlu A l i Bey'in akıncı kuvvet leriyle îşkodra'yı kuşatmış, daha soma b u kuvvetlere katılmak üzere M i h a l oğlu İskender Bey ve Malkoç oğlu Bâli Bey kuvvetierini de göndermişti. B u sıralarda K r o j a düştüğünden pa dişah bizzat İşkodra önlerine gelerek şehrin kuşatılmasında bulundu. Venediklderi büsbütün perişan b i r hale getirmeyi düşünen padişah, A H , İskender ve Bâli Beyleri Venedik sahü şehirlerim v u r m a y a memur etti. B u n u n üzerine büyük b i r akın cı kuvveti, b i r ayhk b i r yürüyüşten soma, Aksu'yu (?) geçerek etrafı yağmaya başladı. Fakat yoUarımn üzerinde 20.000 kişilik bir Venedik kuvvetinin bulunduğunu öğrenince önce bunların ortadan kaldırılmasına karar verdder. Y a p d a n savaş çetin o l makla beraber Türklerin galibiyetiyle neticelendi. B u n u n üze rine akıncılar her taraü y a ğ m a ederek Venedik civarına kadar geldiler, şehrin yakınındaki b a ğ ve bahçeleri bile tahrip etti-, ler. A y n ı yıl içinde T u r h a n oğlu Ö m e r Bey de M o r a ' d a Venediklilere karşı önemli b i r zafer kazandı. M o r a ' d a Vene diklilerin elinde b u l u n a n topraklara d u r m a d a n akın yapan Ö m e r Bey'in b u hareketierine karşıhk olmak ve T ü r k top- . raklarım y a ğ m a etmek üzere Venedikliler o n b i n kişilik b i r kuvveti M o r a sahillerine çıkarddar. Türklere ait topraklar üzerinde ellerinden geldiği kadar fenahk yapan b u kuvvetleri Ö m e r Bey'in üçbin kişilik kuvveti karşılamış ve onları büyük bir bozguna uğratmıştı. Denize doğru kaçan b u kuvvetlerin pek az b i r kısmı gemilerine ulaşabildiler.
Venedik
top
raklarına a l a n lar.
7 0 0
7 0 1
7 0 2
703
İşte b u uzun savaş son yıllarda bilhassa Venedik için" pek felâketli b i r h a l ahnca, Venedik hükümeti en ağır şartlar kar şılığı bde olsa barış yapmayı daha kârh saydığından, yeni murahhas Giovanni D a r i o ' y a Türklerin bütün t e k l i f l e r i n i k a b u l etmek yetkisini tamdı. B u surede Venedik senatosunun 25 Nisan 1479 da tasdik ettiği Osmanlı-Vendik sulhu 25 Ocak 1479 da imzalanmış oldu. B u anlaşma önemine binaen madde madde aşağıda gösterilmiştir. 7 0 4
.
7 0 0
•
7 0 2 7 0 4
Bk. Kitabımjzın 144 üncü sayfası. Kemal Paşa-zâde, vrk. 255. Aynı eser, vrk. 255. Aynı eser, vrk. 255. Bu isim Angiolellos'ta Zuan Dario olarak geçmektedir. Bk. Angiolel
los, s. 141.
7 0 1
7 0 3
Osmanlı - V e nedik sulh a n laşması.
FATİH SULTAN MEHMET
FATİHİN BATI SİYASETİ
1 — Boğazın içinde, dışında, karada ve denizde, Aya¬ marko sancağım çeken ve b u n d a n sonra çekecek olan kaleler, eyâleder, adalar ve memleketierle Osmanldar dostça geçine cek, bunların himayeleri ve nezaretieri altında b u l u n a n ve b u n d a n sonra ellerine geçecek olan memleketiere ve mallara hiçbir surede tecavüz etmiyeceklerdir. Venedik hükümeti de Osmanlılara karşı aynı surede hareket etmeye mecburdur.
9 — Türkiye'de ölen ve varisi bulunmıyan herhangi b i r V e nedikhnin m a l l a n Venedik Balyos'una, Balyos bulunmadığı yer lerde de, Venedik hükümeti b u hususta b i r emir verinceye ka dar, diğer Venedikhlere teslim edilecektir.
214
2 — Venedik hükümetine ait olan yerler ve maUar Os manlılara mensup birisi tarafından alındığı veya aksine olarak Venedikliler böyle b i r harekette bulunduğu takdirde i k i taraf ahnan yerleri ve m a l l a n iade edeceklerdir. 3 — Venedikliler, Venedik tüccarlan ve gemileri Osmanlı y u r d u n d a ve denizlerinde serbestçe ve emniyet altında ticaret yapabdecekleri g i b i Osmanlılar da Venedik t o p r a k l a n n d a ve denizlerinde aynı haktan faydalanacaklardır. 4 -— Naksos dukasına, dukaya mensup olanlara ve b u n lara ait gemdere Osmanlılar düşmanhk göstermiyeceklerdir; aynı zamanda bunlar, eskiden olduğu g i b i Venedik vatandaşı telâkki olunacak ve Osmanlı t o p r a k l a n n d a hiçbir vergiye tâbi tutulmıyacaklardır. 5 — Osmanlı harb ve ticaret geımleriyle V e n e d i k harb ve ticaret gemileri birbirleriyle karşılaştıkları yerlerde b i r b i r lerine karşı arkadaşça hareket edeceklerdir. Ancak korsan ge mden: b u n d a n müstesnadır. H e r i k i taraf b u n l a n nerede yaka larlarsa yakalasınlar tedip edeceklerdir. 6 — Osmanlı t o p r a k l a n içinde b i r suç işleyen veya borç yapan b i r Venedikli için diğer Venediklüer mesul tutulmıya caklardır. Venedik hükümeti de Osmanhlara karşı b u suretle hareket edecektir. 7 — Venediklilerin elinde b u l u n a n esirlerden birisi . Os manhlara dtica eder ve müslüman olursa b u esir için Vene d i k l i sahibine on akça verilecek, iade edümiyecektir. Fakat esir mristiyanhkta kalmayı arzu ederse o takdirde sahibine iade olunacaktır.
10 — Venedikliler âdetieri olduğu üzere b u n d a n soma da ailesiyle birlikte istanbul'da b i r Balyos b u l u n d u r m a k hakkına mahktirler. Balyos kendi âdetlerine göre Türkiye'de b u l u n a n Venediklilerin işlerim idare ettiği gibi yargılanmalarım da yapabilecek ve b u işlerde kendisine sübaşı yardım edecektir. Balyos ticari işler karşılığı olarak Osmanlı hükümetine her y d o n b i n Venedik altım vermeye mecburdur. 11 — Venedik hükümeti, harbten önceki devrelerden b u güne kadar gerek Venedik hükümetine ve gerek şahıslara a i t olan borçlar için Osmanhlara i k i y d d a yüz b i n Venedik altım verecektir. Ancak b u n d a n sonra Osmanldar da eski borçlara ait hiçbir suretle b i r talepte bulunmıyacaklardır. 12 — Işkodra kalesi Osmanhlara terkolunacaktır. Fakat isteyenler bütün maUanm ve eşyalanm alarak şehirden a y n labdeceklerdir; aynı zamanda Venedikhler şehirdeki bütün h a r b gereçlerini serbestçe götürebdeceklerdir. 13 — L i m n i adası Osmanhlara bırakılacaktır. Buradan da isteyenler serbestçe istedikleri yerlere bütün mallarım ve eşya l a n m almak suretiyle gidebdeceklerdir. K a l m a k isteyenler olur sa b u n l a n n bugüne kadar işlemiş oldukları suçlan affolunacaktrr. 14 — Son harb esnasında Venediklilerin Osmanlılardan aldıklan M o r a ' d a k i kalelerin hepsi Osmanhlara iade oluna caktır. B u kalelerin ahalisi, m a d a n ve eşyalariyle birlikte git mekte serbesttirler. K a l a n l a r olursa daha önce işlemiş o l d u k l a n suçlardan dolayı mesul tutulmıyacaklardır. Osmanldar da kar şılıklı olarak Venediklilerden aldıklan yerleri iade edeceHerdir. 705
Bu maddeler Mirmiroğlu'nun rumcadan türkçeye tercüme et tiği ve Fatih Sultan Mehmet I I . devrine ait tarihî vesikalar adlı eserinde neşrettiği ahidnâmeden alınmıştır ki bu ahidnâme 25 Ocak 1479 da İstandul'da imzalanmıştır. 7 0 5
8 — T ü r k veya Venedik sahiüerine düşen ve parçalanan Venedik veya T ü r k gemilerinin bütün mürettebatı serbest o l duğu g i b i m a d a n da sahiplerine iade olunacaktır.
215
2l6
FATİH SULTAN MEHMET
F a t i h Y u n a n Adaları Prensi olan ve Osmanlılara vergi vermekte b u l u n a n Leonardo'yu b u anlaşmamn dışında bıraktı. Çünkü o da müttefiklerle birleşerek Türkler aleyhine savaşa girmişti. B u n d a n dolayı affı emerine giddmedi. Anlaşıhyordu k i i l k fırsatta cezası verilecekti.
VIII FATİH'İN BATI SİYASETİ
îşte karada ve denizde o n a l u y d süren ve her i k i tarafın da büyük zararlara uğramasına sebep olan b u u z u n savaş b u suretle sona ermiş oldu.
İTALYA'NIN ZAPTINA DOĞRU U z u n müddet Venedik ve müttefikleri de uğraşmaya mec bur kalan F a t i h Sultan M e h m e t nihayet tasarlamakta olduğu plâm daha serbestçe tatbik edebilmek imkâmna kavuştu; yani Venedik sulhunu yapar yapmaz, ötedenberi düşündüğü halde bir türlü yapmaya muvaffak olamadığım t a h m i n ettiğimiz İtalya seferine hemen başladı. Çünkü b u tarihlerde İtalya'da büyük b i r karışıklık hüküm sürmektedir; küçük birtakım te şekküller birbirleriyle anlaşamamaktadırlar. Müşterek tehlike karşısında b i r an birleşme lüzumunu hisseden İtalya devletleri menfaatleri karşılaştığı vakit, birbirleriyle uğraşmaktan geri kalmıyorlardı. Gerçek A ğ n b o z ' u n sukutu N a p o l i krallığına Türklerin hangi hedefe doğru derlediklerini anlatmıştı. B u n d a n dolayı H a ç h donanmasına o da büyük kuvvetierle katıldı. Fakat daha sonra b u siyasetini terketti. 7 0 6
F a t i h İtalya'da olan bitenlerden tamamiyle haberdardı. Casusları d u r m a d a n ona haberler gönderiyordu. Bundan başka birtakım komutanlar padişahı İtalya'yı işgale teşvik et mekte idiler. Meselâ İskender Bey gönderdiği b i r mektupta İtalya'mn m u h t e l i f devletieri hakkında b i l g i verdikten sonra bilhassa Pulya üzerinde duruyor, diğer İtalya hükümetlerinin de b u topraklardaki emeUerinden bahsediyor ve nihayet " A m m a şol Pulye memleketimin bah çok arusı azdur; etraftan ol 7 0 7
7 0 8
Bk. Kitabımızın 208, 2og uncu sayfalan. Vesika 5. Topkapı Sarayı arşivinin 6066 numarasında kayıtlı bulu nan bu vesika, Osmanlı casuslarının İtalya hakkında topladıkları bilgiyi padişaha bildiren bir rapor mahiyetindedir. Bu İskender hangi İskender'dir tahkikini yapamadım. Bosna Bey lerbeyi İskender Paşa olsa gerektir. Ağnboz muhafazasında bulunan bir Iskender Bey daha vardır. İhtimal bu da aynı şahıstır. 7 0 6
7 0 7
7 0 8
İtalya'nın d u rumu
ve F a
tih'e b u h u s u s ta
verilen bil
giler.
Osman
lıların
bu ta
rihlerde da deki leri.
ve
doğu kuzey faaliyet
2l8
FATİH'İN BATI SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
memlekete hep torna' ediyorlar. Bula k i H a k T a a l â devledû padişaha müyesser edivire. Â m i n Yarabbe'l-âlemîn." diyerek padişahın d i k k a t i m Pulye üzerine çekmeye çahşıyordu. B u bölgenin çok değerli b i r yer olduğunu ve müdafaa edenlerinin de pek az olduğunu, zaptının kolayca mümkün olabileceğini ifade etmek isteyen İskender, "balı çok ansı az" deyimi ile işi en basit ve fakat çok şümullü b i r şekdde mânalandırmıştır. İtalya hakkındaki b u malûmatı İskender Bey'in vazifesi icabı olarak yollaması mümkün olduğu g i b i padişahın b u hususlar hak kında malûmat istemesinden sonra göndermesi de mümkündür. Ancak ne şekilde olursa olsun anlaşılıyor k i İtalya toprakları üzerinde, Türklerin birtakım emelleri vardır. 7 0 9
İşte padişah İtalya hakkında b u şekdde birtakım bilgüer topladıktan ve Venedik işine b i r son verdikten sonra, İtalya topraklarım işgal etmeye b i r hazırhk olmak ve büyük plânının tahakkukunu sağlamak üzere, Zanta (zakynthos), Kefalonya (cephalonia) ve A y a m a v r i (santa M a m a ) A d a l a n m almaya karar verdi. B u arada A r n a v u t l u k ' u n fethini tamamlamış olan Gedik A h m e t Paşa, A d r i y a t i k D e n i z i ' n i n batı sahilleri üzerinde fütuhat yapılmasını düşünerek b u husustaki f i k i r lerini arzetmek üzere, padişahın kendisini davet etmesini rica etti. Padişah ile paşamn görüşmesinden sonra hazır lıklar yapılmış ve teşebbüse g e ç i l m i ş t i . Yine b u tarihlerde F a t i h ' i n o r d u l a n doğuda faaliyet halinde idiler. Filhakika Şehzade Bayazıd'm veziri Vekkas Sinan Bey T o r u l ' u almaya muvaffak o l m u ş , öte taraftan M e z a h i l i t bölgesi de K u b a n ve Anape bölgeleri işgal olunmuştu. 7 1 0
711
712
7 1 3
Leonardo cco'nun
Toduru
m u , Napoli ve Venedikle olan münasebetleri.
Osmanh devletinin elinde b u l u n a n E p i r sahiUerine pek yakın mesafedeki Zanta, Kefalonya ve A y a m a v r i adalarımn, İtalya topraklanna geçmek isteyen Türkler için, zaptı zaruri
Vesika 6. İskender imzasını taşıyan bu mektubun arşivdeki nu marası 5853 tür. İtalya'yı zapta teşvik etmesi bakımından üzerinde önemle durulması icabeden bir vesikadır. İdris-i Bitlisi, vrk. 157. Aynı eser, vrk. 157. Aynı eser, vrk. 158. Karamanî Mehmet Paşa, s. 360. 7 0 3
7 1 0
7 1 1
7 1 2
7 1 3
219
i d i . Buraların işgali için müsait b i r zaman bekleyen Türk padişahı, "Venedik savaşımn sonunda b u işe teşebbüs etti. O r t a d a , padişahın b u adalar üzerine yürümesi için sebepler de vardı. Meselâ b u adalann sahibi olan Prens Leonardo Tocco her yıl Osmanlılara muayyen miktarda vergi vermek ve Yanya'ya tayin edilen sancakbeylerinin y o l parası olan beşyüz dukayı ödemekle mükeUef olduğu halde, yeni t a y i n edilen Yanya sancakbeyinin y o l parasım ödememişti. Ayrıca, Sırp despotu L â z a r ' m damadı olan Leonardo, kansı öldükten sonra, N a p o l i Kiralı F e r d i n a n d ' m akrabasından b i r kızla evlenmiş ve b u iş için padişahın müsaadesini a l m a m ı ş t ı . B u evlenme Osman lılarca hoş karşılanmamış ve b u n d a n dolayı Prens Leonardo Osmanh-Venedik anlaşmasının dışında bırakılmıştı. Bunl a n b i r tarafa bırakacak olsak bde, Leonardo Osmanh-Venedik savaşı boyunca Venediklilerle birlikte Osmanlılara karşı hare ket etmiş, daha sonra N a p o l i Kiralı F e r d i n a n d i a beraber Os manlılar aleyhinde faaliyete başlamıştı. İşte bunlar bahane edilerek adalann zaptına Gedik A h m e t Paşa memur edildi ve b u surede İtalya seferine başlanmış oldu. Y i r m i d o k u z harp gemisi de işe başlayan Gedik A h m e t Paşa kâfi miktarda azep ve yeniçeri ile Zanta'yı aldıktan sonra Kefalonya üzerine yü rüdü. A d a mukavemet etmeden paşaya teslim o l d u . Bunun üzerine A y a m a v r i de kolayca ahnarak geri d ö n ü l d ü . Ancak Leonardo yakalanamamış, Napoli'ye kaçmaya muvaffak ol muştu.
Ayamavri,
Ke-
ll ™~ pt
714
715
716
7 1 7
718
' T ü r k sabilerinden İtalya sahiUerine giden deniz y o l u üzerinde b u l u n a n adalar da Osmanhlar eUne geçtikten sonra Gedik A h m e t Paşa yirmisekizi kadırga olmak üzere yüz otuzi k i yelkenUden mürekkep b i r donanma d e 26 T e m m u z ' d a A v l o n y a ' d a n ApuUa sahillerine hareket etti. İçinde dörtbin 7 1 9
7 2 0
Hammer, III, s. 190. İ. H. Uzunçarşıh, II, s. 135. Aynı eser, I I , s. 135. Kemal Paşa-zâde, vrk. 261. Aynı eser, vrk. 262. " Angiolellos, s.244. Hammer, İtalya'nın güneyinin işgalim Venediklilerin teşvikine bağlar. Ona göre Venedikliler İtalya'nın güneyinde bulunan büyük şehir lerin Yunanlılar tarafından tesis edildiğini ve bu suretle de doğu impara torluğuna ait olacağım, Bizans'a sahip olan Fatih'in hukuken bunların da sahibi olduğunu söyliyerek padişahı buraları almaya teşvik ettiler. Bk. Ham mer, I I I , s. 191. 7 1 4
7 1 5
7 1 6
7 1 7
7 1 8
7 J 9
7 2 0
k e t o
ü '
n u n
£Z v e omm zapü
FATİH SULTAN MEHMET
220
atlı da taşımakta olan b u donanma Brandisio (Brendizi) üze rine y ü r ü y o r d u . Fakat Brendizi'ye on m d mesafeye yak laşan T ü r k donanması çıkan b i r rüzgârla güneye doğru sürük lenmiş ve böylece O t r a n t o ' y a yönelmişti. T e m m u z ' u n 28 inde hiçbir mukavemete maruz kalmadan A h m e t Paşa burada askerini karaya çıkardı ve 11 Ağustos'ta şehri zorla almaya muvaffak oldu. Gedik A h m e t Paşa'mn O t r a n t o ' y u işgali ve N a p o l i V e h a h ü Prens Alphonse'u ricata mecbur edişi, bütün İtalya'yı heyecan içinde bırakü. B u n d a n ötürü papa Roma¬ da kendisim emniyette hissetmiyerek kaçmaya h a z ı r l a n d ı . Ayrıca O t r a n t o ' n u n işgali İtalya'da "imansız ve T a n r ı ' y a ha karet eden" Venediklderin b u n d a n sorumlu tutulmasına sebep oldu. Şimdi bütün İtalya'da Venedikhlerin Osmanlılarla ittifak ettiği, onlara gemi verdiği ve hattâ Türkleri O t r a n t o ' n u n işgaline onların davet ettikleri f i k r i yayıldı. 1481de papa ile İspanya kiralının Türkler aleyhinde k u r m a k istedikleri L i ga'ya Venedikhlerin girmek istemeyişi büsbütün ithamlarım mucip oldu. Ancak Venedik hükümetinin O m a n h hücumunu O t r a n t o ' y a çevirmiş olması isbatı k a b i l birşey d e ğ d d i r . Gerçi 1479 Ağustos'unda Osmanlılar Venedik'e b i r ittifak teklif ettiler. V e n e d i k ' i n red cevabı o kadar yumuşak ve nazikâne i d i k i b u n u n arkasında gizli b i r razı oluşu herkes düşünebilir di. İtalya'da b u şekilde i t t i h a m edişler devam ettiği sıralarda Gedik A h m e t Paşa kısa b i r zamanda O t r a n t o civarındaki ka leleri de almış, hattâ daha ileriye doğru b i r takım akınlar yap maya başlamıştı. A z kuvvetlerle yapılan b u akınların b i l hassa b i r tanesi kayda şayandır. Gedik A h m e t Paşa'mn ve M o r a Beyi Mustafa Bey'in, b u akında gösterdikleri kahra manlık ve maharet hakikaten iftihara değer. 721
7 2 2
7 2 3
724
Venedik'in
İtal
y a ' d a i t h a m edili şi v e sebepleri.
7 2 5
7 2 6
727
Gedik
Ahmet
Paşa İtalya iç lerinde.
7 2 8
7 2 9
7 3 0
7 2 1 7 2 3 724 7 3 5 7 2 6 7 2 7
723 729 7 3 0
Angiolellos, s. 144. Aynı eser, s. 145. Fraknoi Vilmos, IV, s. 282. Kretschmayr, s. 383. Aynı eser, s. 383. Ayni eser, s. 383. Aynı eser, s. 383. Kemal Paşa-zâde, vrk. 284 Aynı eser, vrk. 289.
7 2 2
Aynı eser, s. 145.
FATİH'İN BATI' SİYASETİ
221
Paşa az zamanda Otranto ve civarım t a h k i m etmiş, orada çok kuvvetli b i r kale inşa etmiş ve b u suretle İtalya'mn diğer kısımlarım zaptetmek üzere aynı yeri b i r üs halinde getirmişti, Fakat onun daha başka hamleler yapmasına zaman kalmadan F a t i h Sultan M e h m e t ' i n ölmesi, İtalya'mn kurtulmasına sebep oldu. Çünkü F a t i h ' i n yerine 19 Mayıs 1481 Cumartesi günü (20 Rebiulevvel 886) geçen oğlu I I . Bayezid Gedik A h m e t Paşa'yı başka işlerde kuUanmak üzere geri çağırdı. B u n u fır sat bilen N a p o l i kiralı Macarların da yardımı ile Otran t o ' y u 10 Eylül 1481 de istirdat etmeye muvaffak oldu. 7 3 1
7 3 2
Kitabımızın giriş kısmında belirtmeye çalıştığımız g i b i F a t i h belki bütün İtalya'yı zaptetmek için 1480 yılında O t r a n t o ' n u n işgali ile b u işe başlamış oluyordu. B u t a r i h İtal y a ' m n zaptı için en müsait b i r t a r i h t i . Çünkü Fatih doğuda ve batıda kendisini meşgul edebilecek olan bütün kuvvederi ezmiş ve hâkim d u r u m a geçmişti. Diğer taraftan İtalya'mn küçük teşekkülleri birbirlerine dost olamıyorlardı. Bütün b u n ları dikkate almış olan Fatih Sultan M e h m e t i l k köprü başım kolayca elde etti. Bu köprü başının güney İtalya'nın zaptına b i r hazırhk olduğunu düşünebildiğimiz gibi orta ve kuzey İtalya'yaya yürümek için de tutulmuş olduğunu söyleyebiliriz. Hattâ daha kuvvetli b i r tahminle, b u köprü başımn güney İtalya için değil, kuzey İtalya için olduğunu iddia edebiliriz. Çünkü hernekadar Fatih Venediklilerle barışmış, hattâ on larla b i r ittifak akdetmek istemişse de b u hah onu Vehedikhlerle dost yapmamıştı. Filhakika ölümünden biraz önce F a t i h Evranos oğlu A h m e t Bey'i akıncılarla M o r a sahillerindeki V e nedik şehirlerini vurmaya m e m u r etti. O n b i n kişi ile ya pılan b u akma karşı Venediklilerin mukavemeti fazla olmuş, bununla beraber galibiyet Türklerde kalmıştı. Görülüyor k i F a t i h Sultan M e h m e t , Venedik'i anatopraklar dışında meşgul etmeye çahşmaktadır. Çünkü V e n e d i k ' i n O t r a n t o ' n u n zaptını hoş karşılamasına mantıken imkân yoktu. Böyle olunca da 7 3 3
Disfuli münşeatı, vrk. 114. Otranto'nun işgalinden sonra kendisinden yardım istenmiş olan Macar Kiralı Mathias, komutan Magyar Balazs idaresinde İtalyaya altıyüz seçme asker göndermişti. Bk. Fraknoi Vilmos, IV, s. 282. Kemal Paşa-zâde, vrk. 294. 7 3 1
7 3 2
3
7 3 3
Paşamn
geri
otra^uJ" kaybedilmesi.
°^ y ™J d
m
m
FATİH SULTAN MEHMET
222
işe müdahalesi şarttır. Hele padişahın İtalya topraklarında daha ziyade kuzeye yöneleceği Venedikliler tarafından düşü nülmüş ise o takdirde V e n e d i k ' i n İtalyan hükümederi ile kendi arasındaki ihtilâfları unutarak Ösmanhlara karşı cephe alması gayet tabiîdir. B u i t i b a r l a V e n e d i k ! hareketlerinde ser best bırakmamış olmak için o n u akınlarla ve akıncılarla hır palamak yoluna b i r daha sapılmıştır. İhtimal padişah b u sıra larda ölmemiş olsaydı T ü r k akmcdarımn tekrar Venedik c i varında görünmeleri en beklenilen b i r hareket o l u r d u . Hu lâsa F a t i h O t r a n t o ' y u işgal etmekle beraber İtalya kıtasında h e m güneye hem de kuzeye saldıracak b i r yer elde etmişti. Fakat hâdiseler, İtalya'da tutulmuş olan b u köprü başından, daha deriye gidilmesine imkân bırakmadı. Çünkü b u tarihlerde Rodos'ta Mesih Paşa'mn büyük b i r mağlûbiyete uğraması padişahı b i r an için b u tarafa yönelmeye mecbur etti. Diğer taraftan Mısır hükümeti ile de O s m a n h l a r m arasındaki mü nasebetler b u tarihlerde pek gerginleşmiş, hattâ i k i devletin arasında b i r muharebeyi zaruri kdmıştı. B u n d a n dolayı F a t i h başlanmış olan İtalya işini tehir etmek zorunda kaldı. B u n u n l a beraber, padişahın son seferi Mısır için ise, b u sefer ile İtal ya'nın işgali meselesini birbirine bağlamak ta m ü m k ü n d ü r . İhtimal Fatih, güneyden kendisini tehdit etmekte olan Mısır lıları da ezdikten sonra bütün kuvvet ve k u d r e t i de ve t a m b i r güvenlik içinde İtalya meselesini haUetmeyi düşünüyordu. 7 3 4
735
IX FATİH'İN BATI SİYASETİ BOĞDAN MESELESİ 1455 te T ü r k hâkimiyetini tammak ve yrlda 12.000 alün 1
J
J
'
'
vermeyi k a b u l etmek zorunda kalan Boğdanhlar , Osmanİdarin karada ve denizde birçok devletierle uğraşmasını firsat bilerek b u hâkimiyetten k u r t u l m a y a çalışacaklardır. 1473 te Osmanhlar U z u n Hasan üzerine yürümüşlerdi. Şayet burada mağlûp olurlarsa Boğdanhlar M a c a r l a r l a birlikte Osmanlılar aleyhine müştereken hareket etmeyi düşünüyorlardı. Ancak Osmanhlarm büyük b i r galibiyet kazandığım gören Boğdan hlar b u işe teşebbüs etmediler. Fakat çok cesur b i r adam olan aynı zamanda hâdiselerden faydalanmasım bilen Boğdan V o y vodası Stephan Çel M a r e bağımsızlığım elde etmek f i k r i n d e n de gazveçmedi. H a l b u k i Osmanlılar b u tarihlerde Boğdan Prensine haber göndererek vermekte olduğu vergiyi bizzat ken disinin getirmesini istedder. Voyvoda b u dileği k a b u l etmediği gibi vergiyi de göndermedi. B u hal O s m a n h l a r m dikka tinden kaçmadı. Bundan başka Kefe'den ahnarak İstanbul'a nakledilmekte olan Giniviz esirlerinden b i r kısmının, kaçarak Boğdan'a sığınmaları ve istendikleri halde Ösmanhlara geri verilmemeleri Osmanhlarm hoşuna g i t m e d i . Nihayet Boğ dan beyinin Eflâk üzerine yürümesi ve Eflâk Beyini memle ketinden kaçırması Türklerin tahammülünü tüketti. Çünkü Eflâk Beyi Osmanhlarm himayesini k a b u l etmiş b i r prensti. Bu i t i b a r l a Osmanlılar Boğdan'm tecavüzünü i y i karşdamamış736
737
7 3 8
739
740
Franz Babinger, Beträge zur Frühgeschichte der Türkenherrschaft in Rumelien (14-15. Jahrhundert) s. 2 2 . Robert Anhegger, Meali'nin Hünkârnamesi, s. 155. Kemal Paşa-zâde, vrk. 207. Âşık Paşa-zâde, s. 185. Kara Boğdan Fetihnâmesi, Daî münşeatı. Angiolellos, s. 108. 7 3 6
7 3 7
Çünkü Fatih'in kara yolundan İtalya'ya girme emeli de vardı. Bk. Kretschmayr, s. 274. Bk. Kitabımızın 22, 23 üncü sayfaları. 7 3 4
7 3 5
7 3 8
7 3 9
7 4 0
voyvoda ste P
han'ın Osmanlı hâHmiyeunden turtuimaya^çamanidara kar51
t
a
k
m
d
l
Lehlilerin kar!
?
ması
-
P
t
a
-
ise
FATİH'İN BATI
FATİH SULTAN MEHMET
224
SİYASETİ
225
d i . . Yalmz Lehistan kiralı yine işe karışarak Osmanhlara ikinci b i r elçi heyeti gönderdi. H a l b u k i padişah b u sıralarda Boğdan üzerine hareket etmiş b u l u n u y o r d u . Fühakika Kırım seferim bitirdikten sonra hazırlıklarım tamamlayan padişah bizzat sefere çıkmaya karar verdi. Daha önce Kırım'ın ileri gelenlerinden Emmek Bey'e de b i r mektup gönderilerek savaşa katılması is tenmişti. 1476 da Eminek Bey'den Fatih'e gelen cevaptan, Eminek Beyin, akrabalarının ve kabdesinin b u dâveti k a b u l ettikleri ve savaşa katılacakları anlaşddı. Ancak bazı hâdiseler buna imkân bırakmamıştı. B u itibarla yalmz Osmanlılardan mürekkep b i r deniz ve kara kuvveti 1476 Mart'ımn 16 smda (20 Zdkade 8 8 0 ) harekete geçti. Daha soma b u orduya 12.000 e yakın Eflâk kuvveti de katılmıştı Ordu Varna civarına geldiği vakit Lehhlerin gönderdiği i k i n c i elçi heyeti ile karşılaştı. Padişah b u heyete Boğdan'm vergi vermesini, ahnan Ciniviz esirlerinin iadesini ve K i l y a ' m n teslim eddmesini b i l d i r d i . Fakat Boğdan beyi bunları k a b u l etmediği için padişah ordu ile birlikte T u n a kenarına geldi. Erzak ve silâh taşıyan T ü r k gemderi buradan o r d u y u T u n a ' m n öbür tarafına da geçirdiler. Ancak kırk gün k a d a r Boğdan toprakları üzerinde ilerlemesine rağmen T ü r k ordusu b i r türlü Voyvodayı bulamadı. O , Osmanlı ordusunun geçeceği yerleri t a h r i p etmiş, kendisine lâzım olan eşya ve zahireyi götürmüş, geri k a l a m m da yaktirmışti. Boğdan'da hayvanların bile yiyeceği 7 4 9
lar, b u hususta izahat istedikleri g i b i ayrıca tazminat t a talep etmişlerdi. B u n u n üzerine Boğdan Beyini himaye etmekte olan Lehistan, işe müdahale ederek, tazminat meselesini ve mik tarım Osmanlılarla birlikte kararlaştırmak üzere b i r OsmardıL e h heyetinin teşekkülünü ileri s ü r m ü ş , hattâ kendi tâbii yeti altında b u l u n a n b i r prense karşı savaşa girilmemesini tav siye etmişti. H a l b u k i K a r a d e n i z ' i kendi denizi g i b i telâkki eden Fatih, Boğdan kıyılarını da almak üzere, yukarıda söy lediğimiz Hâdiseleri savaş için kâfi sebep addederek Boğdan'a yürümeye karar verdi. O n u n için, 1474 Ağustos'unda îşkodra kuşatmasım çözmeye mecbur kalan Hadım Süleyman Paşa, vergisini vermekten kaçman Boğdan Beyinin üzerine gönderildi. B u savaşta Süleyman Paşa'ya Eflâk Beyi de yardım edecekti. Ancak savaş mevsimi geçimiş, kış başlamış b u l u n u y o r d u . Buna rağmen Süleyman Paşa 30.000 kişiye yakın b i r k u v v e t l e T u n a ' y ı geçerek Boğdan topraklarına g i r d i . H a l b u k i paşamn yanındaki askerler, başarısız b i r savaştan dönen y o r g u n ve teçhizatı noksan askerlerdi. Bununla- beraber Boğdan kuvvet leri uzun müddet bunların karşısına çıkmadılar. Nihayet i k i taraf dağlarla çevrilmiş sarp b i r dere içinde karşılaştılar. T ü r k ordusu b u dar yerde hareket serbestisini kaybetmişti. Rakovitza denilen b u yerde yapılmış olan savaşta (Ocak 1475) T ü r k ordusu büyük b i r mağlûbiyete u ğ r a d ı ; askerlerin birçoğu bataklıklarda b o ğ u l d u . Süleyman Pasa h a y a t i m güçlükle 741
Süleyman şa'nm
Pa-
Boğdan
üzerine
şevki
ve mağlûbiyeti.
742
743
744
7,15
746
s t e p h a n ' m Türk topraklarına tecavüzü
ve
yar-
dım için A v r u p a vurması.
758
751
752
753
754
755
756
747
.
kurtarabdmıştı. Bozgunun başhca sebeplerinden birisi Eflakhı büyük b i r kısmımn savaşa seyirci kalmaları olmuştur. B u savaştan sonra T u n a üzerindeki b i r kısım kaleleri de elde etmeye muvaffak olan Stephan, b u mağlûbiyetin acısını çıkar mak üzere Türklerin harekete geçeceğini bildiğinden, hıristiyan devletlere başvurarak yardım istedi ise de birşey elde edemea
r
748
m
7 4 1 7 4 2 7 4 3 7 4 4 7 4 3 7 4 6 7 4 7 7 4 8
İ. H. Uzunçarşılı, I I , s. 70. Hammer, III, s. 152. Kemal Paşa-zâde, vrk. 207. Angiolellos, s. 109 Kemal Paşa-zâde, vrk. 208. Bu savaş üç gün sürmüştü. Sarıca Kemal, s. 161. Kemal Paşa-zâde, vrk. 209 Aynı eser, vrk. 209.
İ. H. Uzunçarşılı, II, s. 79. 750 Vesika 7. Eminek Bey tarafmdan Fatih'e yazılmış olan bu arapça mektubun Topkapı arşivindeki numarası 3979 dur. Eminek Bey bu mektubun da Fatih'ten bir mektup aldığını, Boğdan seferine katılacağını, kendi kardeşle rinin nasıl düşmanlık gösterdiklerini, onlarla nasıl çarpıştığım, bulunduğu yerin kadın, erkek hepsinin padişaha duacı olduğunu bildirmektedir. Fevzi Kurtoğlu, Eminek Bey'in Fatih'e mektubu, Belleten, I, s. 3-4. Kara Boğdan Fetihnâmesi, Dâi münşeatı. Kemal Paşa-zâde, vrk. 221. Angiolellos, hareket gününü Mart'm sonlarında gösteriyor. Bk. Angi olellos, s. 116. Angiolellos, s. 117. Kemal Paşa-zâde, vrk. 222. Kara Boğdan Fetihnâmesi, Dâi münşeatı. Kemal Paşa-zâde, vrk. 222. 7 4 9
7 5 1
7 5 2
7 5 3
7 5 4 7 3 5
7 6 6
F.
15
Padişahın E m i nek
Bey'den
Boğdan ne
seferi
katılmasını
istemesi v e Boğ d a n üzerine h a reketi. Eflak
kuvvet
lerinin orduya katılması. L e h elçi heyeti ve aldıkları c e vap. Fatih
Boğdan
voyvodasını arı yor. Türk o r d u s u n da
yiyecek sı
kıntısı.
FATİH SULTAN MEHMET
226
FATİH'İN BATI SİYASETİ
birşey kalmamıştı. Boğdan'a girmiş olan T ü r k ordusu T u n a vasıtası de zahire almamış olsaydı çok kötü b i r d u r u m a düşe cekti. Bununla beraber zahire ve yemden dolayı çok sıkıntı çekildi. T ü r k ordusunun karşısına çıkmayı u y g u n b u l m a y a n Boğdan voyvodası fırsat düştükçe küçük T ü r k b i r l i k l e r i n i yakahyor, onlârı öldürdükten soma yine saklanıyordu. Fakat, ]al l ]£ den adamın y o l u şaşırması neticesi olarak, 757
738
759
K
^™ ^J zu
ordusunu define yor.
r
a
k
he-
götürü-
Stephan'ın
or-
dugâhı.
a v u z
u
e
yanhş b i r istikamatte ilerliyen T ü r k ordusu voyvodanın k u v vederi de karşı karsıya g e l d i . Burası dar ve sarp b i r vâdi 760
Savaşın başlaması
ve
biz-
a t padişahın h a r b e girmesi. 2
s t e p h a n ' m mağ îubıyeo v e Türk akmcılar tarafından t a k i p e d i l mesi
-
*
'
1
f
ö
ıdı. Rasboieni adım alan b u vâdi Ağaçdemzı denden büyük ^ içinde i d i . Arkasım ormana dayamış b u l u n a n o
r
m
a
m
7 6 1
n
•*
t
%
voyvoda burasım çok kuvvetli b i r surette t a h k i m etmiş b u l u y j O n u n yamnda y i r m i b i n kadar asker v a r d ı . Step-
n U
0 r (
762
U -
t
J
\
h a n T ü r k ordusu üe kendi aralarında birtakım hendekler kazmış, ağaç ve arabalardan mamalar meydana getirmiş, bunların önüne a t l a n dizmiş ve en öne de t o p l a n yerleştirmişti. Bu suretle müthiş b i r müdafaa hattı meydana gelmiş b u l u n u y o r d u . Bununla beraber Boğdanhlar akşam olmasım bekliyor ve ka rardıktan faydalanarak kaçmayı düşünüyorlardı. Padişahın emri de A n a d o l u ve R u m e l i Beylerbeyleri hemen hücuma geçtiler. Fakat b i r türlü muvaffakiyet elde eddememiş ve Boğdanhlar yerlerinden oynatılamamıştı. Onların toplan büyük işler görüyordu. B u n u n üzerine padişah yeniçeri l e r i n derlemesini emretti. Yeniçeriler aldıklan emre uyarak top ateşine rağmen saldırdılar ve arabalann teşkil ettiği hatta girdiler. Ancak bazı kaynaklara göre b u müthiş top ateşinin karşısında yeniçeriler yerlere kapanarak deriye gitmemek g i b i b i r h a l aldılar. Şimdiye kadar görülmemiş olan b u halden ötürü F a t i h Sultan M e h m e t ' i n çok cam sıkılmış ve Yeniçeri Ağası T r a b z o n l u M e h m e t A ğ a ' y ı y a m n a çağırarak: " B u oğ lanlar ne aceb iş i t d d e r ; dilâyerlik kemerin kuşanan böyle m i i d e r " diye azarlamış ve a ü m Boğdanhlar üzerine s ü r m ü ş t ü . Ahmet Bahaüddin, vrk. 243. Âli, V, vrk. 149. Angiolellos, s. 120. Dursun Bey, s. 132. Kemal Paşa-zâde, vrk. 223. Hammer, I I I , s. 152. Kemal Paşa-zâde, vrk. 223. Aynı eser, vrk. 223. Dursun Bey, s. 162. Kemal Paşa-zâde, vrk. 223. Ayni eser, vrk. 224. Sadüddin, s. 560. 763
761
7 6 5
7 6 6
767
B u n u n üzerine " k a p ü halkı d a h i b i r uğurdan hücum idüb rikâb-ı hümayunlanndan cüda olmadılar". B u d u r u m kar şısında utanan yeniçeriler de harekete geçince dehşetli b i r savaş başladı. İki taraf ta mertçe ve kahramanca vuruştular. 27 T e m m u z Guma günü (4 Rebiulâhır 881) öğle üzeri başhyan muharebe akşama kadar bütün şiddetiyle devam etti. Pa dişah o r d u n u n içinde d u r m a d a n b i r yandan öbür yana koşu yordu. Fakat etraf kararırken artık Boğdanblann takati kal mamış ve kaçmaya başlamışlardı. Bundan soma savaş b i r ta raflı b i r hal aldı. Türkler d u r m a d a n vuruyor, Boğdanhlar da gittikçe azahyörlardı. B u suretle onların b i r kısmı öldürülmüş, b i r kısmı da "serdar ve j3alâr"ı ile birlikte esir alınmıştı. . Kaçabilenler sabaha kadar takip olundu. Fakat voyvoda ele geçirilemedi. Ancak Boğdan'da artık T ü r k kuvvetlerini işgal edebdecek b i r kuvvet kalmamıştı. F a t i h muharebenin ertesi y a n i T e m m u z ' u n 28 i n c i Cumartesi günü (Rebiulâhır 5 ) de savaş alamnda konaklamış, b u r a d a n akmcılan Boğdan'm m u h t e l i f bölgelerine göndermişti.' B u arada Boğdan'm merkezi Suciova da y a ğ m a y a uğramış fakat kalesi alınamamıştı. Padişahın mak sadı T u n a ve Karadeniz c i v a n n d a k i kaleleri almaktı. An cak b u sıralarda b i r casus gelerek M a c a r l a n n , Semendire civannda T ü r k askeri kalmadığım öğrendiklerini ve b u n u n • için de o tarafa doğru yöneldiklerini b d d i r d i . B u n u n üzerine padişah "hisar-ı kûffar teshirinden d i y a n - îslâmın hıfz-ı t e d b i r i evlâdır" diyerek geriye döndü. Ancak daha soma Boğdan voyvodası padişaha müracaat ederek, şimdiye kadar vermekte olduğu "üçbin sikke-i rfrencî" yerine a l t i b i n füori vereceğini, O s m a n h l a n n dostuna dost, düşmamna düşman olacağım b i l 7 6 8
7 6 9
7 7 0
7 7 1
7 7 2
7 7 3
7 7 4
7 7 5
7 7 6
7 6 8 7 6 9 7 7 0
7 7 1 7 7 2
759
7 7 3
7 6 0 7 6 1
7 6 2
7 6 3
7 6 4
7 6 5
7 6 6
7 6 7
Sadüddin, s. 560. Kara Boğdan Fetihnâmesi, Dâi münşeatı. Kara Boğdan Fetihnâmesi, Dâi münşeatı. Kemal Paşa-zâde, vrk.
225.
7 5 7
7 5 8
227
7 7 4 7 7 5 7 7 6
Kara Boğdan Fetihnâmesi, Dâi münşeatı. Aym fetihnâme. Kemal Paşa-zâde, vrk. 225. Kara Boğdan Fetihnâmesi, Dâi münşeatı. Kemal Paşa-zâde, vrk. 226. Aym eser, vrk. 226.
\
Macarların s a vaşa
hazırlan
dıkları rini
habe
alan p a
dişahın ne'ye
Edir dönüşü.
Stephan'm p a dişaha s u l h için başvurması suîhnâme.
ve
FATÎH SULTAN MEHMET
228
dirdi. Padişah b u dticayı k a b u l etmiş ve Boğdan'ı yukarı daki şartiarla affetmişti. F a t i h ' i n batıdaki seferlerinin terkini b i t i r i r k e n sonsöz ola7 7 7
7 7 8
Fatih'm banda
takıp ettiği si yaset hakkında
birkaç saz daha.
rak diyebiliriz k i F a t i h Sultan M e h m e t yalmz meydana gelen olaylardan faydanmış değil, fakat a y m zamanda hâdiseler icatetmiş ve bunlardan da kendi payına en büyük istifadeyi sağ lamış olan b i r insandır. F a t i h devlet işlerinde ve bdhassa fetih lerinde çizmiş olduğu plândan ayrılmamaya çok önem vermiş, ancak hâdiseler bazan onu plâmndan geçici olarak ayırmaya mecbur bırakmıştır. O , Sırbistan, Bosna ve Eflâk de çarpış mak için hâdiseler yaratmıştır. Çünkü b u şekilde hareket et mek, tahakkukunu istediği plâm için şarttı. Oturduğu yerde ve b i r zahmete katlanmaksızm kendine gönderilen Sırp kale l e r i n i n anahtarları ile yetinmiyerek, vaktiyle ahnan bütün ka lelerin geri verilmesini istemesi hâdise çıkarmasına b i r misal dir. Kazıklı V o y v o d a ' m n vergisini bizzat getirmiyeceğini F a t i h elbette bihyordu. Buna rağmen onu b u şekilde b i r iş görmeye davet etmesi, davetinin bilhassa k a b u l eddmemesini ve b u suretle arada b i r anlaşmazlığın meydana gelmesini sağ lamak içindir. F a t i h hâdiselerden a y m zamanda faydalanmayı da asla i h m a l etmedi. M o r a despodarmm arasındaki anlaş mazlık onu M o r a ' m n fethine şevketti. İtalya devletleri arasın daki ihtilâfı yine kendi menfaatieri adına istismar etmekte k u sur etmedi ve O t r a n t o ' y a asker çrkarışı b u n u n en güzel misali oldu. Hulâsa hâdiseler yaratarak veya çıkan hâdiselerden fay dalanarak batıda varmak istediği sınırlara adım adım ilerledi. Eski Bizans imparatorluğunun topraklarını tekrar b i r bayrak altında toplamayı ve belki de b u imparatorluğun en geniş mirasım gözönünde tutarak İtalya'yı da işgal etmeyi düşünen padişah, kısa ömrü içerisine ancak plâmmn birinci kısmım sığdırabilmiş, yani T u n a ' m n güneyindeki yerleri i m paratorluğa katabdmişti. Ö l ü m o kadar erken gelmemiş olsaydı 7 7 9
7 8 0
Sulhnâme, 3369 numaralı Mecmua-i münşeat, s. 47. Aym münşeat. Bu sulhnâme Revista Istorica Romana s. 494 te neşredilmiştir. Bk. Kitabımızın 114 üncü sayfası. Bk. Kitabımıüm 164 üncü sayfası. 7 7 7
7 7 8
7 7 9
7 8 0
FATİH'İN BATI SİYASETİ
229
t a r i h i k i n c i defa b i r Giustinien imparatorluğunun kurulduğunu görmüş olacaktı. Çünkü o, b u imparatorluğu kurmaya yalmz b a ü d a A r n a v u t l u k ' t a n ve Bosna üzerinden değd Ege'de adalar üzerinden athyarak, a y m zamanda Toroslan aşıp Suriye ve Mısır üzerinden A k d e n i z ' i n doğusunu çevirerek gitme yolun dadır. Bosna üzerinden ve Ege Denizi'nden İtalya'ya gidiş tec rübe eddmiş, T ü r k akmcdarı Venedik kenarlarına, T ü r k gemicderi İtalya topraklarına varmışlardır. Hicaz su y o l l a n me selesinin yaratılması ise büyük Bizans imparatorluğunun k u r u l masında üçüncü yola yönelmek içindir. Çünkü Giustinien'in k o m u t a n l a n da b u y o l u takip etmişlerdi.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
FATİH'İN EGE DENİZİ SİYASETİ F a t i h Sultan M e h m e t , A k d e n i z ' i n dağusu üzerindeki emell e r i n i sağlamak amacı ile b u denize giden y o l üzerindeki adal a n önce hâkimiyeti altına almıya, sonra da topraklarına katmıya çalıştı. Çanakkale boğazına ve T ü r k sahillerine en yakın olanlardan işe başhyarak adım adım daha uzaktaki adalara nü fuza çalışan T ü r k Padişahı, b u surede yabancılara sığınacak b i r yer bırakmıyor, T ü r k samllerine yapdacak korsanhk hareketlerini önlüyor, b u sahadaki her türlü ticaret işlerini ele almış oluyordu. Esasen T ü r k t o p r a k l a n m n b i r devamı gibi telâkki edilen b u adaların b i r kısmı Bizans'a, b i r kısmı Venedik ve Cinivizlere ait b u l u n u y o r d u . Y a l m z Rodos Adası bunların dışında i d i . İstanbul'u almaya muvaffak olan Fatih, Bizans'a ait olan bütün toprakların kendi idaresi altında tekrar birleşmesini istiyor gibidir. O , kendi topraklarına yakın yerlerde b i r ya bancının ticaret etmesine değd, dolaşmasına bde tahammül edemiyordu.. O n u n için Ege Denizi'nde Bizanshlara ve yabancdara ait olan adaları almak üzere, İstanbul'un fethinden pek kısa b i r zaman soma, harekete geçti. Çanakkale Boğazı'mn hemen dışındaki adalardan başhyarak yavaş yavaş Ege D e n i z i içlerine doğru derliyen F a t i h , b u deniz üzerinde i k i istikamet t a k i p etti. B u n l a r d a n birincisi o n u İtalya'ya götürecektir. Ger çek b u y o l u n üstündeki adaları teker teker işgal ettikten sonra, o, nihayet İtalya topraklarına asker çıkardı. İkinci y o l ise A n a d o l u sahilleri yakınından geçmekte i d i . Bu y o l üstündeki ada ların da ( M i d i l l i , Sakız ) b i r kısmım haraca bağlı yarak b i r kısmım da ilhak ederek Rodos'a kadar g i t t i . B u y o l Rodos'ta kesdmemiş olsaydı o n u , Kıbrıs'ta ve belki de b u adayı b i r basamak taşı yaparak Mısır'da görecektik. F a t i h ' i n Rodos ve Kıbrıs için nekadar büyük b i r telılike olduğunu daha o tarihlerde hissedenler vardır. Bundan ötürü U z u n H a san 1470 de h e m Rodos'u h e m de Kıbrıs'ı ikaz e t m e k t e d i r .
Varılmak
1
1
Bk. Kitabırmzınm 242, 301 nci sayfalan.
iste¬
h e d e r k r
t
-
FATÎH SULTAN MEHMET
232
FATİH'İN E G E DENİZİ SİYASETİ
Anlaşılıyor k i daha o tarihlerde F a t i h ' i n ne yapacağı, nerelere gideceği hesaplanmakta, hattâ bihnmektedir. Öyle ise yukarıda deriye sürdüğümüz mütalâalar b u vesikaların verdiği malûm a d a biraz daha hakikate yaklaşıyor demektir. Rodos ve Kıbıns'ı elde eden b i r kuvvetin buralardan Suriye,Fdistin sahdlerine ve hattâ daha güneyde Mısır sahillerine kolayca sarkması mümkündür. Öyle ise F a t i h i Rodos'a götüren sebeplerden birisi de b u r a d a n Kıbrıs'a ve oradan da Mısır'a sıçramak isteyişidir derıüebilir. 2
Yakın adaların Osmanlı p a d i şahına tabiiyet teklifleri. Rodos'a
bir
Türk f i l o s u n u n hücumu. Hamza
Faşa
idaresinde d a ha
büyük b i r
donanmanın y o la
çıkarılması.
İstanbul'un Türklerin ehne geçmesi hâdisesi A n a d o l u sa hillerinde ve Çanakkale boğazına yakın adalarda dehşetli b i r k o r k u yaratmıştı. B u k o r k u n u n neticesidir k i küçük adalarda yaşıy a n halk a k m akın daha büyük adalara göçmeye başladı. Bunun la beraber bazı adalar ( L i m n i , Taşoz) ve b u arada Enez ve M i d i l l i Giniviz beyleri tâbiiyetierini teklif etmek üzere 1453 te padi şaha başvurdular. Fatih bunların isteklerini k a b u l etti. Fakat Rodos şövalyelerinin vergi vermek istemeyişi Ege Denizi'n de hıristiyanlarla Türklerin mücadeleye girmesine b i r başlangıç o l d u . Fdhakika A n a d o l u sahiUerinde b u l u n a n " 3 0 " kadar T ü r k gemisi önce Sakız'ı daha sonra Rodos'ta b i r kısım köyleri t a h r i p etti. Ancak Rodos g i b i müstahkem b i r adamn b u kadar küçük b i r kuvvete boyun eğmiyeceğini bilen padişah, H a m z a Paşa komutasında büyük b i r donanmayı Rodos üzerine sevketmeye karar v e r d i . Yirmibeş, üç sıra kürekli, elli, i k i sıra kürekli ve yüzden fazla b i r sıra kürekli gemiden mürekkep o l a n b u donanma, Osmanhlara ötedenberi vergi vermekte b u l u n a n M i dilli'ye gelmiş ve l i m a m n karşı tarafında demir atmıştı. 3
4
5
6
7
Vesika 8-9. Bk. Kitabımızın 242 inci sayfası. Mirmiroğlu, s. 87. Ducas, s. 209. Midilli, I I . Murat zamanında vergiye bağlanmıştı. Bk. İ. H. Uzunçarşılı, I I , s. 3 5 . 1455 Ağustos'unda Midilli'nin yeni prensi Midüli'nin ve Limni'nin haracım Ducas ile (Müellif) padişaha gönderdi. Vezirler Ducas'a yeni prensin gelip padişaha "arz-ı ubudiyyet" etmesi lâzım geldiğini söy lediler. Geri dönen Ducas prensle birlikte takrar avdet etti ise de sefere çık mış olan padişahı Edirne'de değil İzladi'de bulmuştu. Padişah prensten Taşoz adasının Osmanlılara verilmesini istedi. Fakat vezirlerin şefaati ile bu ada yine onun idaresinde bırakılmış, ancak yıllık haracı bir miktar artı rılmıştı. Bk. Ducas, s. 214-215. ' Ducas, s. 2og. 2
3
4
5
6
233
Burada i k i gün kalan H a m z a Paşa M i d i l l i l e r d e n hediye olarak "ipek elbise, alttbin gümüş füorin, y i r m i öküz, elli koyun, sekiz y u n t ölçü şarap, ekmek ve kürk, o n kantar peynir ve tayfaya mahsus olmak üzere serinlik verecek b i r çok meşrubat" aldıktan soma Sakız'a uğramıştı. Sakız b i r an tehlikeli daki kalar geçirdi. Çünkü H a m z a Paşa Sakızlılardan, Galata tüc carlarından François D r a p e r ' i n ş a p ' bedelinden alacağı olan parayı, kırkbin dukayı, istiyor, b u verilmediği takdirde adamn t a h r i p edileceğini büdiriyordu. Bundan ötürü Sakızlılar H a m z a Paşa'yı i y i karşılamadılar ve böyle b i r borçlan olmadığım söyliyerek kaptan paşamn tehdidine aldırmadılar. Çünkü ka lelerinin sağlandığına güveniyorlardı. A y n c a b u kalelerin içinde mühim miktarda İtalyan asker bulunduğu gibi, limanda da y i r m i tane kuvvetli ve büyük Ciniviz harp gemisi v a r d ı . O n u n için kaptan paşa, b i r kısım köyleri y a ğ m a etmiş ve Sakızh l a n n , François Draper'e borçlan olmadığım isbat etmek üze re göndermiş oldukları i k i murahhası da gemilerine a l a r a k Rodos'a gitmişti. Ancak b u r a m n daha müstahkem olduğunu gören H a m z a Paşa orada da durmıyarak Istanköy surlanna yelken açmış, halkının Rahia kalesine çekildiğini duyunca b u kaleyi y i r m i i k i gün kadar kuşatmış, fakat alamıyarak geri dönmüştü. H a m z a Paşa Rodos'tan dönüşünde Sakızlılara, borç meselesinin halli için, padişaha b i r heyet y o l l a m a l a n m tavsiye etti. Ancak b u sırada karaya çıkmış olan T ü r k gemi cileri ile Sakızlılar arasında çıkan b i r kavga sahilde b u l u n a n b i r Türk gemisinin batmasına sebep oldu. Fakat Sakızlılar geminin ve ölenlerin değerlerini fazlasiyle ödiyerek H a m z a Paşa'yı i k n a ettiler. Ancak padişah b u hâdiseden dolayı Sa kız'a harp ilân etmiş, fakat sakızlılar işin nereye varacağım anladıklarından batan gemiye karşılık olarak otuzbin duka tazminat ve her y d o n b i n altın vergi vermek şartiyle şim dilik işi önlemişlerdi. 8
M i d i l l i ve S a kız'a
uğrayan
Hamza nm
Paşa'-
Sakızhlar-
dan
talepleri
ve onları
teh
didi.
9
10
11
12
13
Paşa'mn hiçbir iş görmeden geri dönüşü padişahın çok canım sıktı. Çünkü b u deniz seferinden F a t i h çek şeyler bek8 1 0 1 2
Mirmiroğlu, s. 87. Aynı eser, s. 210. Bk. Kitabımızın 241 inci sayfası.
9 1 1 1 3
Ducas, s. 210. Mirmiroğlu, s. 87. Ducas, s. 218.
Türk
donan
ması R o d o s ' t a . Donanmanın
dö
nüşünde Sakız'da çıkan hâdise. F a t i h ' i n gazabı ve H a m z a P a şa'mn a z l i .
lemekte i d i ; Rodos değdse bile hiç olmazsa Sakız'ın fethedil mesi lâzımdı. O kadar lâzımdı k i F a t i h b u n u n için hususi b i r sebep bile icat etmişti. Gerçek Galata tüccarlarından olan Fran¬ çois D r a p e r ' i n Sakız'dan alacağı kırkbin duka bdhassa b u se ferin sebebini teşkd eder. Sakız b i r Giniviz kolonisidir. Fran¬ çois Draper de b i r Cinivizdir. Fakat Galata'da otarması i t i bariyle F a t i h ' i n tebasından sayılmaktadır. K e n d i tâbnyetinde b u l u n a n b u şahsı himaye kastiyle Sakız işini ele alan F a t i h büyük b i r donanma ile mühimce b i r askerî kuvveti yola çı kardığı halde birşey elde edememiş olmaktan doğan b i r üzüntü içinde ve Sakız'daki kayıplardan dolayı kaptan paşayı azar ladı, tahkir etti ve " b a b a m ı n sana karşı olan muhabbetini bilmemiş olsaydım derini etinden yüzecektim" diye tehditte b u l u n d u ve sonunda da paşayı a z l e t t i . 14
Enez ile
kasabası
civarındaki
adaların sebepleri.
zaptı
FATİH'İN E G E DENİZİ SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
234
F a t i h Sırp seferinden döndüğü v a k i t Çanakkale Boğazı'mn pek uzağında olmıyan birtakım adalar de Meriç n e h r i n i n ağzında bulunan Enez kasabası meselesi ile meşgul oldu. B u kasaba, Gattilusio demlen Cinivizli b i r aileden D o r i a adh b i r prensin idaresi altında i d i . A y m zamanda b u prens Semadrek ve İmroz beyi i d i . Fakat o, daha önce ölen kardeşinin h u k u k u n u dikkate almaya mecbur b u l u n u y o r d u . Çünkü babası Palamadi böyle vasiyet etmişti. H a l b u k i D o r i a kardeşinin ka rısına ve çocuğuna hiçbir hak t a m m a d a n tek başına buraları idare etmeye başlayınca kadın, Fatih'e b i r elçi göndererek h u k u k u n u n korunmasım i s t e d i . B u elçi aynı zamanda Döria'nın niyetleri ve İtalyanlarla olan münasebetleri üzerinde Osmanlıların d i k k a t i n i çekmişti. B u n d a n başka D o r i a ' m n yalnız Osmanlılara vermeyi taahhüt ettiği tuzu, yabancdara da satmaya başlamış o l u ş u müslümanlar için zararh oluyordu. E n son Firecik kadısının, İpsala ve Firecik müslümanlanmn Enezhlerin taarruzuna uğradığım, mallarım satmak üzere ka sabaya gittikleri vakit dayak y e d i k l e r i n i , esasen beylerinin de İstanbul i m p a r a t o r u ile akraba olduğundan "anı dahi müs1 5
16
1 7
18
19
20
1 4 1 6 1 8 1 9 2 0
Ducas, s. 213. Kritovulos, s. 103. Aynı eser, s. 103. Aynı eser, s. 104. İdris-i Bitiisî, vrk. 94. Âli, V, vrk. 129. Âşık Paşa-zâde, s. 144. Neşri, vrk. 162. Âşık Paşa-zâde, s. 144. 1 5
1 7
235
te'sıl e t m e k " lâzım geldiğim söylemesi herhalde padişah üze rinde çok müessir oldu ve padişah kadıya " M e v l â n â A l l a h onara" dedi. Saydığımız b u hâdiseler Enez ve civardaki adaların alın masına birer sebeptir. Fakat asıl sebep F a t i h ' i n Ege Denizi üzerindeki emelleri olmalıdır. Firecik kadısının şikâyetinden sonra padişah mevsimin kış olduğuna bakmıyarak donanma k o m u t a m Has Yunus Paşa'mn komutası altında on kadırgayı denizden yola çıkardı. Kendisi de o r d u ile birlikte karadan Enez'e geldi. Prens D o r i a daha evvel kışı geçirmek üzere Se madrek adasına gitmiş b u l u n u y o r d u . B u d u r u m karşısında, denizden ve karadan şehirlerinin üzerine gehndiğini görmüş olan Enezhler, mukavemetin beyhude olduğunu k a b u l ederek, padişaha başvurdular ve şehri teslim ettiler. M a h m u t Paşa'mn şehri teslim aldığı günden b i r gün soma padişah bizzat Enez'e gelerek D o r i a ' m n sarayına gitmiş ve üç gün kadar burada kalmıştı. Ancak prensi elde etmek gerekiyordu. B u i t i b a r l a Yunus Paşa o n u almak üzere Semadrek'e b i r kayık göndermiş ve kendisi de donanma de İmroz'a hareket etmişti. Y o l d a fır tınaya t u t u l d a n b u donanma ancak adamn güneyindeki Cephalos b u r n u n a yanaşabüdi. Buradan gönderilen b i r haberle Kritovulos (Müellif) " celbedümiş ve adamn idaresi kendisine tevdi olunduktan sonra Yunus Paşa oradan, ayrdmışü. Öte taraftan yakalanacağım anlayan Prens D o r i a , Yunus Paşa'mn y a m n a gelmeye cesaret edemiyerek, kendine mahsus gemiler den birisine binmiş, önce Enez'e ve oradan da Edirne'ye git miştir. Güzel k ı z ı m " h a r e m - i h ü m â y u n " a vermek suretiyle affa mazhar olmuş olan b u prens Edirne'de padişahın huzu r u n a çıkmaya muvaffak olmuş, hattâ Semadrek, İmroz ve L i n i n i adalarının kendisine bırakdmasım sağlamıştı. Fakat Yunus 21
22
23
24
2 5
28
27
28
29
3 0
31
Neşri, vrk. 162. Âşık Paşa-zâde, s. 144. Aynı eser, s. 144. Kritovulos, s. 106. Aynı eser, s. 106. Aynı eser, s. 106. Aynı eser, s. 107. Aynı eser, s. 107. Âşık Paşa-zâde, "filbal malını oğlunu ve bir mahbube kızım ve av retini padişaha getirdiler" demekle bunların yakalandığını ve esir edildiğini ifade etmektedir. Bk. Âşık Paşa-zâde, s. 145. Ahmet Bahaüddin, vrk. 244. Hammer, I I I , s. 27. Kritovulos, s. 107. 2 1
2 2
2 3
2 4
2 5
26
2 7
2 8
2 9
3 0
3 1
Padişah
kara
dan, H a s Y u nus Paşa d e n i z d e n E n e z üze r i n e yürüyorlar, E n e z teslim o l u yor. Prens
Doria
E d i r n e ' y e geli yor
ve
affa
m a z h a r oluyor.
FATİH SULTAN MEHMET
236
FATİH'İN E G E DENİZİ SİYASETİ
Paşa'nm ikazı ile buna müsaade o l u n m a d ı ; kendisine Serez civarındaki Zihne d i r l i k olarak verildi. Fakat D o r i a oraya giderken; yaptığı işten pişmanlık duymuş ve kendisi de birlikte b u l u n a n T ü r k muhafızları öldürerek A v r u p a ' y a kaçmıştır. Osmanlıların adalarda ve Ege Denizi'nde göstermiş olduk ları b u faaliyet Papa CaUixtus I I I . ün dikkatinden kaçmamıştı. Bundan başka o, Belgrad'da hıristiyanlara verdirilmiş olan zayiattan, pek müteessirdi. B u n u n için kendi parası ile onsekiz büyük harp gemisi donatarak K a r d i n a l Louis Scrampa komutasında 1457 de A d a l a r Denizi'ne gönderdi. B u kuvvetlerle, Ege Denizi'nde faaliyette b u l u n a n T ü r k donanmasım mahvet mek ve adalar halkım Osmanhlara karşı harekete geçirmek istiyordu. Fakat Rodos adasına uğradıktan sonra Sakız ve M i ddli'ye gelen b u donanma umduğunu bulamamıştı. Çünkü, Osmanhlara vergi verilmemesini istediği halde Sakızlılar ve M i d i l l i l i l e r b u isteği r e d d e t t i l e r . B u sıralarda papa donan masına kırk kadar K a t a l a n korsan gemisi katıldı. B u suretle kendisini büsbütün kuvvetli hisseden papahk donanması yeni amiraUeri L u d o v i c o ' n u n idaresi altında Osmanlıların elinde b u l u n a n adalara taarruz etti. Tecavüze uğrayan d k ada L i m n i oldu ve gelenleri i y i karşıladı. Kalede muhafız olarak bulunan yüz kadar yeniçeri amirale teslim olmuşlardı. Ludovico b u n dan soma Taşoz adasına yürüdü. Fakat b u ada teslim olmayı reddettiğinden savaş başlamış, altmış kadar muhafız fedakârca çarpışıp b i r kısmı öldükten s o n r a ada papa donanmasımn eline geçmişti. Daha sonra b u donanma İmroz'u da i l h a k et mek istemiş ise de adamn " k a y m a k a m ı " Kritovulos birçok hediyeler vermek suretiyle burayı papa kuvvetlerinin elinden kurtardı. 32
3 3
(
Papa Calixtus'ua Ege
donanması denizinde.
Limni
ve T a -
şoz'un
papa
donanması t a rafından işgali.
34
3 5
36
37
38
39
Midilli
prens
leri p a p a kuv vetleri
ile O s
manlılar
aley
h i n e ittifak e d i yorlar.
Babaları öldükten sonra M i d i l l i adası üzerinde müştereken hüküm süren prens Dominico Gattilusio ile Nicolas Gattilusio adaya uğrayan papa donanmasımn komutanı Ludovico ile anlaşarak padişaha karşı cephe almışlar ve gönderilmesi lâzım-
237
gelen- vergilerini de yollamamaışlardı. B u n d a n başka b u prensler, limanlarını korsanlara açıyor ve T ü r k sahülerinin v u rulması için onları teşvik e d i y o r l a r d ı . Daha soma kardeşini öldürerek yalmz başına adaya sahip olan Nicolas Gattilusio aynı hareketlere devam etmiş, bilhassa K a t a l a n korsanları ile işbirliği yaparak onların T ü r k sahdlerinden yağmaladıkları şeylerden hisse almaya başlamıştı. Bundan başa p a p a m n k o m u t a m ile Osmanlılar aleyhine b i r ittifak akdetmişti. Ayrıca papa donanmasından ayrılan o n i k i gemi adayı muhafaza'et mek üzere orada kalmıştı. Bunlardan ötürü prens kendini kâfi derecede kuvvetli hissediyordu. Fakat M i d i l l i prensinin b u ittifakı ve adamn muhafazası için bırakılmış olan gemiler işi Osmanhlar tarafından haber ahnınca, Gelibolu Sancakbeyi İsm a d Bey yüzelli parça gemi i l e M i d i l l i üzerine gönderildi. H a l b u k i Türk donanmasımn hareketini duymuş olan M i d i l l i deki papa donanması sürade Sakız'a kaçmış ve M i c h l l i ' y i Os manlılarla karşı karşıya bırakmıştır. İsmail Bey, hareketinin üçüncü günü adaya gelerek şehri hemen kuşattı. Fakat oniki gün kadar kuşatılmış olmasına rağmen şehir d ü ş m e d i . İsmail Bey'in buradan ayrılışından sonra Sakız'a çekilmiş olan papa donanması tekrar M i d i l l i ' y e gelmiş ise de, kendilerim Osman hlara karşı müdafaa etmemiş olan İtalyanlara halkın tevec cühü kalmamış olduğundan, i y i b i r kabul göremedi. Ayrıca ada halkı, Osmanlılarla muhalafette b u l u n m a m n zararh ola cağım anladığı içindir k i , padişaha başvurarak, vergüerini es kisi gibi vermek şartiyle, aflarını istediler. B u istek kabul edildi. Fakat anlaşma uzun sürmedi. Çünkü T ü r k sahillerine pek yakın olan M i d i l l i adası h e m zengin h e m de büyük b i r ada olduğundan ahnması zaruri i d i . Ayrıca Prens Nicolas Osman hlara karşı tekrar düşmanlığa başlamıştı. O n u n için Edirne'de denizcderden mürekkep toplanan b i r mecliste adamn alınmasına karar verildi. Bundan sonra M a h m u t Paşa'mn komutası al tında ikiyüz gemiden mürekkep b i r donanma 1462 de M i d i l 40
41
42
4 3
44
Yüzelli
donanması M i dilli'de. M i d i l l i l i l e r tek r a r gelen
3 4 3 6 3 8 4 0
Kritovulos, s. 107. Mirmiroğlu, s. go. Hammer, III, s. 33. Kritovulos, s. 114. Aynı eser, s. 127.
3 3 3 5 3 7 39
İ. H. Uzunçarşılı, II, s. 33. Aynı eser, s. 90. Kritolusos, s. 113. Aynı eser, s. 114.
papa
donanmasına bar
iti
göstermi
y o r l a r ve p a d i şaha
başvuru
yorlar.
45
46
47
Edirne'de
Kritovulos, s. 127. Aynı eser, s. 127. Aynı eser, s. 127. Aynı eser, s. 160.
4 2 4 4 4 6
Aynı eser, s. 127. Aynı eser, s. 127. Aynı eser, s. 127.
de
nizcilerden mü rekkep b i r m e c lisin verdiği k a rar. K a r a d a n ve de nizden üzerine
Midilli hare-
k e t - i M i d i l l i tes l i m teklifini r e d dediyor.
3 2
parça
lık b i r Osmanlı
238 Padişah M i d i i li'de. Kale
düşüyor.
Fatih'in Midil iler ve
yaban
cılar hakkında ki
hükümler.
FATİH'İN E G E DENİZİ SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
l i ' y i almak üzere harekete geçti. Padişah da kara ordusu i l e Bursa üzerinden Edremit körfezine gelmiş ve Ayazmend'de çadırım kurmuştu. Buradan M i d i l l i prensine haber gönde rerek adayı ve kaleyi teslim 'ettiği takdirde kendisine başka taraflarda malikâne verileceğim b d d i r d i ise de prens, kalenin çok müstahkem oluşuna, beşbin kadar m u n t a z a m askeri i l e büyük t o p l a r m m bulunmasına ve şehir nüfusunun da y i r m i b i n kişi olmasına güvenerek padişahın b u teklifini reddedince muharebe başladı. Savaşın şiddetlendiği ve kalenin iyice sıkıştmldığı b i r sırada padişah da b i r harb gemisi ile M i d i l l i ' y e geçti. Padişahın bizzat M i d i l l i ' y e kadar gelişi ada halkı üzerinde büyük b i r tesir yaratmıştı. Onbeş günlük b i r sa vaşın sonunda ve padişahın tekrar A n a d o l u yakasına geç mesinden birkaç gün sonra M i d i l l i zorla zaptedilmiş, ada nın büyükleri ve b u arada Prens Nicolas esir edilerek A n a dolu yakasında padişahın huzuruna getirdmişlerdi. Padişah prensi önce hapsetmiş ise de daha sonra affetmiş, fakat hıya neti görüldüğü için biraz sonra da öldürtmüştür. 48
40
50
51
52
53
54
55
56
57
58
Fatih yardım için M i d i l l i ' y e gelmiş olan yabancdarm, katiyyen merhamet göstermiyerek, hepsini öldürdü. Midilli 59
Kritovulos, s. 161. Dursun Bey, s. I I I . Ayazmend, Ayvalık'ın biraz güneyinde sahile yakın bir köydü. İskelesi de vardı. Mirmiroğlu, s. IOO. •' Hammer, I I I , s. 74. Dursun Bey, s. 111. Kritovulos, s. 162. Dursun Bey, s. 112. İdris-i Bitlisi, vrk. 118. Dursun Bey, s. 112. İdris-i Bidisî, vrk. 118. Bazı kaynaklar şehrin aman. dileyip teslim olduğunu yazıyorlar. Bk. Kritovulos, s. 162. 1099 numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 93. Mirmiroğlu'na göre de kaledekiler teslim olacak larını bildirince bu dilekleri kabul eclilmiş, Prens Nicolas padişahın huzu runa gelerek ayaklarına kapanmış ve ilk teklif edildiği vakit teslim olma dığına pişman olduğunu söylemişti. Bk. Mirmiroğlu, s. 100. Dursun Bey, s. 112. Karamanî Mehmet Paşa, s. 335. Prensin öldürülmesinin sebebi şu dur: Prens Nicolas, daha önce saraydan kaçarak Midilli'ye gelmiş olan. bir delikanlıyı hıristiyan yapmıştı. Bu dehkanlımn, alman esirler arasmda bulunması ve tanınması prens ve yiğeninin hapsedilmesine sebep oldu. Hayaüarını kurtarmak üzere müslümanlığı kabul ederek sünnet olan bu şahısların gösterdikleri bu zaaf Fatih'in hoşuna gitmiyerek nihayet kendi lerini boğdurdu. Bk. Mirmiroğlu, s. 101-102. 4 8 4 9
5 0
5 1
5 2
5 3
5 4
5 5
5 0
239
halkına gelince, suçlu görülenlerin b i r kısmı esir eddmiş, b i r kısmı da İstanbul'a naklolunmuştu; büyük b i r kısmı da ver giye bağlanarak yerlerinde bırakılmıştı. M i d i l l i ' n i n ahnması de birlikte . Osmanlılar yakın sahillerini korsanların tecavüzün den kurtarmışlar, aym zamanda Ege Denizi'nde önemdi b i r üsse sahip olmuşlardı. F a t i h ' i n cülûsunu tebrik için gelen elçiler arasında Rodos şövalyeleri reisinin Fra Peron de Cerit adh elçisi de vardı. Elçi, Üstad-ı â z a m adına Fatih'le b i r dostluk muahedesi imzala m a k istiyordu. Padişah 21 Aralık 1451 de Rodoslularm b u isteğini yerine g e t i r d i . B u anlaşmaya göre: F a t i h Rodos şö valyelerine samimiyet gösterecek, karada ve denizde onlara zarar vermiyecek, Rodoslular, K a t a l a n korsanlarının A n a d o l u sahillerine saldıracaklarım duyarlarsa b u n u Osmanlılara haber verecek, i k i tarafın tüccarları b i r b i r l e r i n i n memleketinde ser bestçe ve emniyetle ticaret yapabilecek, müslüman esirler Ro dos'a sığındıkları taktirde Osmanlılara geri verilecekti. 60
deki
Os
anlaşması.
61
62
63
F a t i h ' i n saltanatının başladığı o günlerde Rodos üe yapı l a n b u anlaşma i k i taraf arasmda dosduğun devam edeceği z a n m m vermektedir. H a l b u k i iş hiç te böyle olmadı. A r a d a n daha i k i , üç yıl geçmeden i k i taraf birbirlerine karşı cephe alddar. M u h t e l i f hâdiseler dolayısiyle ara sıra husule gelen sükûneti dikkate almıyacak olursak, Osmanh-Rodos münase betleri, İstanbul'un fethini takip eden günlerden F a t i h ' i n ölüm yılma kadar, düşmanca hisler altında devam etti ve büyük b i r gelişme gösterdi. Esasen işin böyle olacağı tabiî i d i . Çünkü F a t i h A d a l a r Denizi'nde k u r m a y a çalıştığı hakimiyeti başlan gıçta b u denizdeki adaları vergiye bağlamak suretiyle tatbike koyulmuş, daha soma da b u adaları birer birer Uhak etmiştir. Rodos, Egede'ki adaların hiç şüphesiz k i en başta geleni ve en önermişi i d i . Balkanlardan ve A n a d o l u ' d a n gelerek Suriye ve Mısır'a giden ticaret yoUarı üzerinde bulunması itibariyle
57
5 8
1451
manlı - R o d o s
Dursun Bey, s. 112. İdris-i Bitlisi, vrk. 118. Kritovulos, s. 163. Rodos şövalyeleri reislerinin lâkabı olan Grand Maitre'in Türkçe karşıhğıdır. Mirmiroğlu, Fatih Sultan Mehmet II. devrine ait tarihî vesikalar, Aynı eser, s. 47. s. 47. 5 9
6 0 6 1
6 2
Rodos'un
alın
ması lüzumu.
FATİH SULTAN MEHMET
24°
FATİH'İN E G E DENİZİ SİYASETİ
başka hususiyetler taşıyan Rodos adası aynı zamanda T ü r k sahdlerine pek yakın b u l u n u y o r d u . Bundan başka Akdeniz adaları ile Ciniviz ve V e n e d i k ' i n en kötü yaradılışlı insanları gelip " b u memba-i şerr u şur ve mecma-i ehl-i fücur"da top lanırlardı. B u çaptaki insanların, adaya civar olan bütün yerler için büyük zararı oluyordu. Ayrıca büyük b i r korsan yatağı olan Rodos ve korsanları himaye den Rodoslular, aynı zamanda kendi gemileri ile de A n a d o l u sahillerinde korsanlık e d i y o r , ticaret gemilerim soyuyor, Mısır'a, Şam'a ve Akde n i z ' i n öteki sahalarına giden gemilere tecavüz e d i y o r , yaka ladıkları insanları ya öldürüyor veya satıyorlardı. Osmanlı lar aleyhine olan bütün hareketiere katılmakta gecdtmeyen Ro doslular, İstanbul'un fethim de zamamnda tebrik etmemişler ve Çanakkale boğazından çıkan Osmanlı gemilerine b i r süre s a l l a t olmuşlardı. Fakat daha sonra hareketlerinin kendile6 4
65
66
6 7
R o d o s vergi v e r m e k istemiyor.
m u
rine zarar getireceğini anlayarak İstanbul'a kıymetli hediyelerle birlikte b i r elçi heyeti göndermiş, padişahı tebrik etmiş ve karşılıklı olarak ticaret münasebetlerinde bulunmayı teklif et mişlerdi. Fakat Fatih Rodos'a karşı olan dargınlığını gizle meye lüzum görmediği için sunulmak istenilen hediyeleri almamış ve ticari anlaşmamn da ancak vergi verilmesi Ue mümkün olabileceğim elçdere b d d i r m i ş t i . Fakat elçiler b u hususu konuşmak yetkisine sahip olmadıklarım ve Rodos'a dön dükleri vakit b u n u Üstad-ı âzam'a bildireceklerini söyledüer. Ancak vezirler b u murahhaslara padişahın gazabından çekin melerini ve M i d d l i , Sakız ve saire g i b i vergi vermelerinin ha yırlı olacağım ihtar e t t i l e r . B u n u n üzerine murahhaslar kendderi de birlikte Rodos'a b i r T ü r k murahhasımn gönderilme¬ sini istedder. Fakat F a t i h ' i n gönderdiği murahhasa şövalyeler reisi, kendderinin papaya bağh olduklarım, değil b i r müslü¬ m a n hükümete, b i r hıristiyan devlete bde vergi vermelerinin mümkün olmadığım, ancak her yıl b i r elçi de birlikte padişaha hediyeler gönderebileceklerim, b u tarz b i r anlaşma k a b u l edil6 8
6 9
70
71
72
6 4 6 6 08 7 0 72
Kemal Paşa-zâde, vrk. 280. İdris-i Bitlisi, vrk. 159. Ziver, s. ıog. • Ziver, s. 109. Ducas, s. 208.
6 5 6 7 69 7 1
İ. H. Uzımçarşılı, II, s. 138. Kemal Paşa-zâde, vrk. 280. İ. H. Uzımçarşılı, II, s. 138. Ducas, s. 208.
241
mediği taktirde padişahın istediği gibi hareket edebüeceğini söyledi. B u n u n üzerine, esasen İstanbul'un fethini mütaakıp R o d o s ' a h a r p ilânî ve H a m z a . p a p a m n reisliği altında k u r u l a n ittifaka katılarak düşmanlığa Paşa'nın i d a r e başlamış olan ve şimdi de vergi verme işini k a b u l etmeyen sindeki d o n a n manın R o d o s ' a Rodoslulara karşı Osmanhlar harp dân ettiler. H a m z a Paşa gönderilmesi. idaresine verilen 180 gemilik b i r d o n a n m a daha önce de Osmanlılarla R o doslular arasında bahsettiğimiz g i b i M i d i l l i ve Sakız'a uğradıktan sonra Rodos'a i k i yıllık anlaşma. gelmiş, fakat b u r a n i n çok kuvvetli olduğunu görerek İstanköy'e A ğ n b o z ' a yapı l a c a k seferi g i z . çekilmişti. îstanköy ahalisi Rahia'ya kaçmış olduklarından lernek maksadı, H a m z a Paşa orada karaya asker çıkarmış, y i r m i i k i gün savaş le Osmanlüar R o d o s ' a tecavüz tığı halde b i r netice elde edememiş ve geriye dönmüştü. e d i y o r l a r . Ancak Rodoslular, M e m h i k l e r ve Venedikhlerle meşgul olduk larından F a t i h ile müzakerelere girişmek istiyorlardı. B u sıra larda T r a b z o n ' u almaya karar vermiş olan Padişah da anlaş maya taraftar göründüğünden şövalyelerin reisi Pierre Ray¬ m o n d Zacosta'nın gönderdiği elçilerle i k i yıl sürecek b i r m u kavele imzaladı. Bununla beraber Rodoslular anlamışlardı k i F a t i h ergeç Rodos işini ele alacak ve b u meseleyi katî b i r sonuca bağlıyacaktı. Fakat padişah başka taraflarda savaştığı için Rodos'u b i r süre rahat bırakmaya mecbur kaldı. Hernekadar 1467 de otuz gemiden mürekkep b i r T ü r k donanması Rodos'a asker çıkararak birkaç köyü t a h r i p etmiş ve ayrıca başka b i r f d o Rodos'a tekrar hücum etmiş ise de, b u tecavüz lerin maksadı Ağrıboz hücumunu gizliyebilmekti. Hulâsa değeri ve lüzumu anlaşılmakla beraber Osmanhlar Rodos me selesini esash b i r surette, Venedik'le barış yaptıktan sonra, ele almak zorunda kaldılar. İşte b u müddet içinde b o l bol hazırlan R o d o s l u l a n n m ü d a f a a hazırlıkları. mak imkâmm b u l a n Rodoslular, kalelerim devrin en müstah kem b i r mevkii haline getirdiler. Fühakika Jean Bonpar de Lastic zamamnda başhyan h a r p hazırlıkları ondan sonra gelen reisler zamamnda devam etti. Pierre R a y m o n d Zacosta za m a m n d a oniki b i n duka sarü ile St. Nicolas kalesi inşa o l u n d u . Jean Baptste des Ursins zamamnda Archangelos, T r i a n d a ve daha bazı şatolar iyice t a h k i m eddmiş, ayrıca kalenin etrafm7 3
74
75
78
77
78
7 3 7 5 77
Ducas, s. 208. Aynı eser, s. 2 1 1 . Hammer, I I I , s. 203.
7 4 7 6 78
Aynı eser, s. 209. Aynı eser, s. 2 1 1 . Ziver, s. 116. F.
16
FATİH SULTAN MEHMET
242
daki hendek genişletddiği g i b i deniz taratma da yüzdoksan beş metre boyunda b i r duvar inşa olunmuştu. B u hazırlıklar, kaleyi F a t i h ' i n k o m u t a m Mesih Paşa'ya karşı müdafaa eden şövalye reisi Pierre d'Aubusson zamamnda son haddine vardı. O , A v r u p a ' d a n kâfi miktarda erzak ve mühimat naklettikten başka hisarın dışında kalan binaları ve kiliseleri yıkarak b u n l a r d a n elde ettiği malzemeyi kaleyi t a h k i m etmek üzere sarfetmişti. Ayrıca, "Fransa kiralı yedinci Gharles'in: B u kadar zekâ ve maharetin b i r kimsede cemolunduğunu g ö r m e d i m " diyerek değerlendirdiği Pierre d'Aubusson, b r i s t i y a n h k âlemince F a t i h ' i n istilâlarına set çekebilecek b i r şahıs , olarak düşü nülen m a h i r b i r komutandı. Osmanlı-Venedik savaşımn de vamı müddetince ve bühassa müttefik donanmasının A n a d o l u s a h i l l e r i n d e faaliyette bulunduğu sıralarda, V e n e d i k ve onların batılı, doğulu müttefikleriyle birlikte hareket eden Rodoslular, Osmanlı-Venedik sulhundan soma çok tehlikeli b i r d u r u m d a kalddar. Çünkü b u tarihlerde onlara müzahir olabdecek doğuda ve batıda hiç kimse kalmamıştı. Yaptıkları b u kadar kötülük ten sonra F a t i h ' i n kendderini affedemiyeceğini elbette seziyor lardı. Büyük Osmanlı imparatorluğunun k u d r e t i karşısında v a r h k l a n m yalnız başlarına müdafaa etmek d u r u m u n a düşmüş olan Rodoslular kmtuluşlarımn, çok müstahkem kaleleriyle gösterecekleri fedakârhğa bağh olduğunu da biliyorlardı. H a l b u k i Rodos birkaç y d önce devletler arasında değerli b i r yer işgal ediyor, doğunun en kuvvetli ordusuna sahip olan U z u n Hasan bde onlarla mektuplaşmayı lüzumlu görüyordu. Bir kaç yıl önce kendderini büyük b i r kuvvet farzeden ve belki de b u n d a n dolayı hâdiseler y a r a t m a k t a n çekinmeyen Rodoslular şimdi sıranın k e n e l e r i n d e olduğunu ve her an b i r Osmanlı taarruzunun vukua gelebdeceğini düşünerek büyük b i r heye can içinde idder. Çünkü b i r Osmanlı taarruzu karşısında dev letlerinin yıkılması, devam etmesi i h t i m a l i n d e n çok daha kuv79
80
81
82
83
Vesika 21. Ziver, s. 118. Aynı eser, s. 120. Aynı eser, s. 120. Vesika 8. Uzun Hasan'ın Rodos şövalyelerine gönderdiği bir mek tuptur. 875 Ramazan tarihini taşıyan bu vesikanın Topkapı Sarayı arşivin deki numarası, 8344 dür. Uzun Hasan bu mektubunda Karamanoğullarma yardım ettiğini, Rodosluların da bu yardıma katılmasını istiyor. 7 9
8 0
8 1
8 2
8 3
243
FATİH'İN EGE DENİZİ SİYASETİ
vetli i d i . Fakat onlar, kapdarına kadar gelmiş olan ölümü, muvakkat da olsa, geriye çevirebümek için insan takatinin bütünü de çalışacaklardır. İşte Rodos b u r u h i halet altında savunulacaktır. Osmanlı-Venedik sulhunun üstünden daha çok b i r Z a m a n '5 Rodos'geçmeden F a t i h Sultan M e h m e t Rodoslulara, İstanbul'un ^yjf" ^ fethini mütaakıp yaptığı g i b i yine, her sene vergi vermeleri şar- Müzakereler, tiyle sulh teklifinde b u l u n d u . Görülüyor k i aradan u z u n zaman geçtiği halde padişahın Rodos'a karşı beslediği hislerde hiçbir değişiklik meydana gelmemişti. Y a l m z İstanbul'u aldığı sıralarda çok genç olan F a t i h belki de vergi verildiği takdirde Rodos için b i r yaşama hakkı tanıyacaktı. H a l b u k i b u seferki teklifi, yapacağı işi maskelemek ve zaman kazanmak için yap mış olduğu anlaşılıyordu. Çünkü onun b u teklifi yaptığı sıra larda T ü r k tersaneleri d u r m a d a n gemi yapıyorlardı. Şöval yelerin reisi padişahın ne yapmak istediğini b i l i y o r d u . O n u n için dağınık b i r halde b u l u n a n St. Jean Tarikatı şövalyelerine mektuplar yazarak hepsini Rodos'a davet ederken öte taraf tan, bunların serbestçe Rodos'a gelebdmelerini sağlamak üzere, padişahtan vergi maddesinden vazgeçilmesini veya papa de hıristiyan devletierin b u husus için müsaadelerim almak üzere kendisine müsaade edümesini ' istedi. Bunun üzerine padişah verginin senelik hediyelere t a h v d eddmesini k a b u l etti ise de şövalyeler b u n u da reddettiler; hattâ 1479 da b i r de ticaret anlaşması elde ettiler. Ancak Rodoslular Osmanhlarm hücum edeceklerim k a t i olarak bddik- ^ lerinden Mısır sultam ve Tunus beyi de aralarındaki savaşa son vererek sulh yapmış ve bütün gayretlerim yeni b i r h a r p için harcamaya başlamışlardı. B u gayretier sonunda şövalyeler kaleye üç y d yetecek kadar erzak yığddar. Y e d i b i n kişilik bir kuvvet şimdi burada toplanmış b u l u n u y o r d u . İhtiyar, ka dın ve çocuklar daha içerilere götürülerek emniyet altına ahnP A D
A N
34
85
86
87
R o d o s l u l a r m
d a f a a
88
Hammer, III, s. 203. Aynı eser, s. 203. Zinkeisen, II, s. 463. Hammer, III, s. 204. Zinkeisen, I I , s. 463. Rodos'a tâbi olan adalara Rodoslular toplar ve tüfekler yerleştirdikleri gibi kaleleri bulunmayan köylerini de tahliye ederek halkı, hisarları bulunan şehirlere naklettiler. Bk. Vesika 24. 8 4
8 5
8 6
8 7
88
s o n
haz,rldt
FATİH'İN E G E DENİZİ SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
244
rnışlardı. T ü r k donanmasını yakmak üzere l i m a n a birçok ateş kayıkları da saklamış olan Rodoslular, b i r muharebe için F a t i h R o d o s h a k iyice hazırlanmış d u r u m d a i d i l e r . Fatih'e gelince o, b i r kında bilgi t o p taraftan donanmasmı hazırlıyor, öte taraftan da Rodos hak luyor. M e s i h Paşa'mn kında b i l g i topluyordu. İşte b u sıralarda Rodos'u i y i bden üç idaresindeki ke mühtedi padişaha Rodos istihkâmlarının birer plâm de kuşat şif filosu R o dos'a asker çı manın nasd yapılması lâzım geldiği hakkında birer de lâyiha karıyor. verdiler. Padişah, b i r i Rodos'lu, b i r i Ağrıboz'lu ve diğeri de A l m a n olan b u üç şahsın harita ve plânlarım tetkikedip ıslâh ettikten sonra, harp hareketlerine esas olmak üzere, Mesih Paşa'ya v e r d i . Rodoslularm Mısır sultam ve Tunus beyi Ue anlaşmaları, harp hazırlıklarını süratlendirmeleri ve sulh müza kerelerinin b i r neticeye bağlanmaması F a t i h ' i harekete geçirdi. O , b i r taraftan Gedik A h m e t Paşa'yı İtalya üzerine gönderir ken öte taraftan Mesih Paşa'yr da h a f i f b i r donanma ile, keşif yapmak üzere, Rodos'a yolladı. Çünkü mühtedüer adamn kolayca ahnabüeceğini söylemişlerdi. 1479 E k i m i n d e yola çıkan Mesih Paşa Rodos'ta karaya asker çıkardı. Fakat şöval yelerin gönderdiği süvarder karşısında b u askerler gemilerine çeldlmek zorunda kaldılar. Dörtyüz adam ve dört top kaybetmiş olan Mesih Paşa orada daha fazla kalmıyarak M a r m a r i s l i m a m n a demir atmış, burada hem kışı geçirmiş hem de tak kuvvetierini beklemişti. Yüzaltmış gemiden mürekkep Büyük Türk d o viye nanmasının Ro donanma ve karadan sevkedilmiş olan büyük kuvvetler gel dos'a gelmesi ve sonra 1480 yıh Mayı'sımn 23 ünde St. Ethiene dağı g e m i l e r d e n k u r u dikten l a n köprüden k a civarına, şövalyelerin m a n i olmak istemesine rağmen, asker leye yapüan hüçıkardı. K a l e n i n St. Nicolas b u r c u b i r müddet bombardımana tâbi t u t u l d u ve b u r c u n karaya bakan kısmı kâmilen t a h r i p edildi ise de şövalyeler yıkılan yerlerin arkasında yeni b i r hen dek kazmaya ve ağaçtan b i r tabya yapmaya muvaffak oldular. Bununla beraber Türkler kalenin b u kısmından içeriye girmek için hücuma geçtiler, fakat yediyüz kişi zayiat vererek geri çekilmek zorunda kaldılar. 19 H a z i r a n gecesi, l i m a n dalga89
90
91
92
93
94
245
kıramndan St. Nicolas kulesine gemderle kurulmuş olan köp rüden yapdan i k i n c i hücum da b i r netice v e r m e d i , tersine olarak köprünün çökmesi Osmanlılar için b i r felâket oldu. Onların birçoğu b u yüzden boğuldular. B u savaşta ölen ve suda boğulan T ü r k askerlerinin miktarı 2500 kişi i d i . Bunun üzerine Mesih Paşa deniz tarafından hücumu terkederek ka leyi kara tarafından sıkıştırmaya başladı. Şimdi toplar y a h u d i mahaUesini dövüyorlardı. Bombardıman otuzbeş gün sürdü. Fakat şövalyeler hemen b u m a h a l l e y i yıkarak o n u n enkazı ile içeride i k i n c i b i r sur ve b i r hendek vücuda getirdiler. Bununla beraber atılmış olan 35.000 taş güUe her i k i surun tahribine kâfi g e l d i . B u sıralarda Mesih Paşa kalenin teshini için Rodoslulara teklifte bulunmuş, fakat red cevabı aldığı için umumî b i r hücuma karar vermişti. Gerçek 28 T e m m u z 1480'de, sa bahın erken saatlerinde, Y a h u d i mahallesi taralından başhyan hücum az zamanda büyük b i r gelişme gösterdi. Büyük b i r gayretle hendeği geçerek gediklere saldıran Türkler, aynı za manda surlara tırmandılar; hattâ yer yer surların üzerine T ü r k bayraklarım dikmeye muvaffak o l d u l a r . Zırhlar içerisindeki şövalyeler, şimdi demirden b i r duvar g i b i Türklerin karşısına dikilmiş vuruyor, öldürüyor ve ölüyorlardı. Fakat herşeye rağmen Türkler b u demir duvarı da yararak geçtiler, dört merdiven uzatarak surlardan aşağı inmeye ve kaleye girmeye muvaffak o l d u l a r . Ancak i k i n c i b i r mania gelenleri d u r d u r d u . B u mania hisarın yıkılan yerlerinin iç tarafına yanyana kon muş birçok fıçılardan meydana getirilmişti. Neftienmiş olan b u fıçılar, Türkler içeriye girer girmez, ateşlenmiş ve b u suretle hücum edenlerin önlerine ateşten b i r hat çekdmişti. Zaten b u esnada yani Türkler hisara girip derinliğine derlediği b i r sırada hisar halkı korkudan birçok şövalyelerle birlikte şehrin mey danında b u l u n a n şövalyeler reisine doğru kaçmışlardı. B u hah gören şövalyeler reisi, yanındaki kuvvetierle birlikte, halkın 96
9 7
0
karadan baş ı-
yor.
99
100
101
102
103
104
Zinkeisen, II, s. 465. Aynı eser, II, s. 465. Aynı eser, II, s. 465. Aynı eser, II, s. 465. Hammer, III, s. 209. ' Surların üzerine yedi Türk bayrağı dikilmişti. Bk.'İdris-i Bitlisi, vrk. 160. Kemal Paşa-zâde, vrk. 282. Aynı eser, vrk. 282. 1. H. Uzunçarşılı, II, s. 140. Kemal Paşa-zâde, vrk. 282. 97
12
dos'a
hücuma
98
95
Ziver, s. 122. Zinkeisen, II, 463. Zinkeisen, I I , s. 464. İ. H. Uzunçarşılı, II, s. 139. İ. H. Uzunçarşılı, I I , s. 139. Angiolellos, s. 146. ldris-i Bitlisi, vrk. 15g. Hammer, I I I , s. 207.
M e s i h Paşa R o
1 0 2
1 0 4
Kaleye Türk
giren askerleri
ateşten b i r h a t la
ve
büyük
bir
mukave
metle
karşıla
şıyorlar.
FATİH'İN E G E DENİZİ SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
246
kaçıp geldiği tarafa koşarak içeriye girmiş olan Türklerle savaş maya b a ş l a d ı . i h t i m a l b u sıralarda şövalyelerin reisi, üze rinde İsa'nın resmi b u l u n a n büyük tarikat bayrağım açmıştır. B u n d a n dolayı savaş çok şiddetli b i r h a l aldı. İki saat devam eden b u savaşın sonunda, esasen yorgun b i r halde b u l u nan T ü r k askerleri buradan geri dönmek zorunda kaldılar. B u hâdiseyi daha başka şekilde anlatan kaynaklarımız da vardır. îdris-i Bitlisî'ye göre surlara T ü r k bayrağım diken ve gediklerden içeriye girmeye muvaffak olan askerlerin savaş isteğini kıran b i r hâdise o l d u ; Mesih Paşa artık şehrin alın masının imkân dahiline girdiğini görür görmez y a ğ m a m n yasak olduğunu ve hazinelerin padişaha ait olacağını dân etti. B u n u n üzerine dışardaki askerler içeriye girenlere yardım etmedder. İşte şövalyeler b u halden faydalanarak içeriye girmiş olardan geri atmaya muvaffak oldular. İhtimal, şehir yağ m a edilemez emri, T ü r k askerlerinin kale içerisine girip te ateşten b i r hat de karşılaştıkları sırada d u y u l d u . B u n u n üzerine esasen y o r g u n ve b i t k i n b i r hale gelmiş olan m u h a c i m l e r i n gayrederi büsbütün gevşedi. B u yüzden geri çeküdiler. Osmanhlar b u hücumda üçbin kişi kaybetmişlerdi. Hulâsa üç aylık b i r kuşatmamn sonunda birçok şehit ve y a r a h verildik ten soma. Rodos yine alınamamıştı. A r t i k b u iş üzerinde fazla ısrar etmekte yersizdi. Çünkü b u sıralarda N a p o l i devletinin i k i büyük gemisi; T ü r k donanmasının m a n i olmaya çahşmasma rağmen, limana girmeye muvaffak oldu. B u gemilerin içinde yardımcı kuvvetlerle mühimat vardı. B u hâdise i k i t a r a f üzerinde i k i a y n tesir bıraktı; Rodoslulann m a d d i ve manevi kuvvetlerini artırdı; Türklerin de şevk ve heyecamm kırdı. B u n d a n soma Mesih Paşa kalenin ahnması için birtakım ted birler düşündü ve b u n d a n ötürü daha b i r müddet orada kaldı. A n c a k toplar için lüzumlu olan malzeme kâmilen tükenmişti. B u h a l ve N a p o l i g e n l e r i n i n yardım getirmesi keyfiyeti pa105
1 0 6
107
1 0 8
M e s i h Paşa'nın şehrin
yağma
e d i l m e s i n e müsaade etmemesi,
dişaha duyurulunca padişah geri dönülmesini emretti. Ro dos'tan a y n l a n donanma önce Finike'ye gelmiş ve daha soma B o d r u m ' u kuşatmış ise de orayı da alamamıştı. Mesih Paşa b u başansızhktan ötürü y a n i Rodos'u alamadığından dolayı azleddmişti. Rodos'un alınamaması padişahı çok üzdü. Fakat "askerim ben başında bulundukça mansmü'l-Hvadir" diyerek teselli bulurken öte taraftan da büyük hazırlıklara başladı. 1481 baharında "padişahım tuğlan — A s y a ' d a b i r muharebe alâmeti o l a r a k — A n a d o l u sahiline rekzedüdi" A n c a k b u seferin nereye yapdacağını kimse b d m i y o r d u . Padişahın Rodos'a git tiğini söyleyenler olduğu g i b i Mısır'a sefer yaptığım k a b u l edenler de vardır. Fakat h a k i k a t i n ne olduğu y a n i seferin nere ye karşı yapddığı henüz belli olmadan F a t i h öldü. 1 1 4
1 1 5
1 1 6
1 1 7
1 1 8
1 1 9
1 0 9
1 1 0
Rodos'a dımcı ler
yar
kuvvet
geliyor.
Türk
donan
masının dönmesi.
geri
1 1 1
1 1 2
3 1 3
Angiolellos, s. 146. Zinkeisen, I I , s. 466. Aynı eser, II, s. 466. Kemal Paşa-zâde, vrk. 282. İdris-i Bitlisî, vrk. 160. Zinkeisen, I I , s. 466. Kemal Paşa-zâde, vrk. 283. Rodoslulara yardıma gelindiği Angiolellos'ta da yazdıdır. Bk. Angiolellos, s. 148. Kemal Paşa-zâde, vrk. 283. Aynı eser, vrk. 283. 1 0 5
1 0 6
1 0 7
1 0 8
1 0 9
1 1 0
1 1 1
1 1 2
1 1 3
247
1 1 4 1 1 5 1 1 6 1 1 7 1 1 8 U 9
Kemal Paşa-zâde, vrk. 283. Âli, V, vrk. 153. İdris-i Bitlisî, vrk. 161. Ziver, s. 126. Hammer, I I I , s. 212. Aynı eser, s. 212.
BEŞINCI B Ö L Ü M
I
FATİH'İN KARADENİZ SİYASETİ KARADENİZ'İN ANADOLU SAHİLLERİ V E AMASRA CİNİVİZ KOLONİSİNİN ORTADAN KALDIRILMASI Osmanlılar A n a d o l u ' n u n büyük b i r kısmım hâkimiyederi altına aldıkları halde kuzeyde Karadeniz'e kıyı olan kısımlar, Samsun müstesna, yabancdann elinde b u l u n m a k t a i d i . T r a b zon R u m imparatorluğu, İsfendiyaroğuUarı beyliği ve Amasra Cinivizleri arasında taksim edilmiş olan K a r a d e n i z ' i n b u sahil bölgesinde birçok büyük ve önemli şehirler Ue kasabalar sıra lanmıştı. Bunların bazdan geniş b i r hinterland'a sahip b u l u nuyorlardı. A y n c a b u n l a r d a n b i r kısmı ve meselâ T r a b z o n , doğudan ve İran'dan gelen büyük kervan y o l u n u n üzerinde i d i . İstanbul'u elde etmiş olan Osmanhlarm siyaseten ve i k t i saden b u bölgelere sahip o l m a l a n z a r u r i i d i . B u i t i b a r l a Fatih Sultan M e h m e t b u r a l a n işgal etmek üzere b i r plân hazırladı. Fatih'çe b u yerler ve meselâ Amasra o kadar mühim telâkki ediliyordu k i şimdiye kadar dedeleri tarafından n t d e n işgal edilmediğine hayret ediyordu. Fdhakika Amasra için o, M a h m u t Paşa'ya: " M a h m u t ! ol hisar ne yerdir k i m a m b e n i m atam dedem almadı" diyerek cedlerini âdeta tenkit eder b i r h a l aldı. Zekî sadrazam F a t i h ' i n b u sorusunu, çünkü b u r a m n fethini A l l a h size nasib etmiştir demekle cevaplamış ve aynı zamanda hemen b u işe başlamlabdeceğini i m a etmişti.
Karadeniz 'in Anadolu sahil leri .
1
Fatih'in reti mut
ve
hay Mah
Paşa'mn
cevabı.
2
3
4
Amasra, Ciniviz
cumhuriyetinin önemli b i r ticaret şehri '
i d i . İstanbul'un zaptından sonra müşkül b i r d u r u m a düşmüş İ. H. Uzunçarşıh, I I , s. 47. Âşık Paşa-zâde, s. 153. Amasra'nın yalnız vergiye bağlanarak şimdiye kadar alınmaması sarp bir yerde bulunmasından ve şehrin küçümsenmesinden ileri gelmiştir. Bk. İdris-i Biüisî, vrk. 107. Âşık Paşa-zâde, s. 153. 1
2
3
4
Amasrahiann Karadenızdekı korsanlık
ha-
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN KARADENİZ SİYASETİ
olmasına rağmen eskisi g i b i harekette devam etti. Gerçi b u n lar b i r m i k t a r vergi veriyor, fakat b u n u bazan zamamnda bazan da geç gönderiyorlardı. Bununla beraber etraflarım v u r m a k t a n ve bilhassa denizde soygunculuk yapmaktan vaz geçmiyor, b i r ydda verdikleri vergiyi b i r günde geri alıyor lardı. Bundan başka b u şehir, A n a d o l u ' d a n kaçan esirlerin sığındığı b i r y e r d i . " m e m a l i k - i müslimîne h a y l i zarar idüb nice kimesneleri girift idüb diyar-ı efrence gönderüb bey',, eden ve Karadeniz'de sefer yapan müslüman gemderine b d hassa musaUat olan Amasrahlar, b u taarruzlarının sebebi so rulduğu vakit inkâr ediyor, b u n u yapanların "levend g e m d e r i " olduğunu ve bunların kendilerim de dinlemediklerini söylü yorlardı. A r a d a k i anlaşmaları birkaç defa bozan Amasrahların, İstanbul'un zaptından ve Osmanhlarla Cinivizlerin arasımn açdmasmdan sonra, tecavüzleri daha ziyade arttı.
gen civarındaki boğazlardan çok müşkülâtia ve b u civardaki yoUan yaptırmak suretiyle geçen o r d u nihayet Bolu'ya gele bildi. Fakat b u o r d u n u n nereye gittiğini padişahtan başka i i m s e b d m i y o r d u . O n u n için îsfendiyaroğlu îsmad Bey seferin i e n d i üzerine olduğunu k a b u l ederek süratie Kastamonu'yu terketmiş ve Sinop'a kapanmıştı. Fakat biraz soma b u n u n i e n d i s i için değd, Amasra için olduğunu görerek müsterih oldu. Filhakika Amasrahlar,- kalelerinin hem karadan, h e m denizden kuşatıldığını gördüler. Kendüerinden kat kat üstün olan b u kuvvetin karşısında mukavemetin yersiz olduğunu anlamış olan Amasrahlar, teslim t e k l i f i n i hemen k a b u l ederek padişahı karşdamış ve şehrin anahtarım teslim etmişlerdir, Padişah Amas ra'nın d e r i gelenlerini, başta " T e k f u r " olduğu halde İstanbul'a gönderdi.
250
5
6
7
8
9
10
1 6
1 7
1 8
9 1
2 0
11
Şimdiye kadar birkaç defa almaya karar veripte daha mü h i m işler çıktığı için kararım uygulayamayan F a t i h Sultan M e h m e t ' A r n a v u t l u k ' t a İskender Bey ile yaptığı anlaşmadan faydalanarak Amasra üzerine yürüdü. 1461 de yüzelh parçalık b i r donanma M a h m u t Paşa'mn komutasında boğazdan K a r a deniz'e çıkarken F a t i h ' i n idaresindeki kara kuvveüeri de, güya avlanmak kastiyle , Üsküdar'dan harekete geçerek Akyazı'ya geldi. Fakat Akyazı'dan sonraki yolculuk pek güç dolu. B d hassa Hızır Bey denüen (?) sarp ve ormanlık bölgeden ve M e n 12
13
14
15
İdris-i Bitlisi, vrk. 107. Kemal Paşa-zâde, vrk. 9 1 . Aşık Paşa-zâde, s. 153. Neşri, vrk. 172. 1099 numaralı Tarih-i Al-i Osman, vrk. gı. Ahmet Bahaüddin, vrk. 2og. Kemal Paşa-zâde, vrk. 91.* İstanbul'un zaptı ile birlikte, ötedenberi Cinivizlerin elinde bulu nan Galata, Osmanlılar tarafından alınmış, ancak Fatih onlara birtakım haklar tanımışta. Fakat Ciniviz cumhuriyeti padişaha bir elçi göndererek Galata'mn eskiden olduğu gibi yine kendilerine bırakılmasını istedi. Fa tih'in bu isteği kabul etmemesi, İM devletin arasmda düşmanca münase betlerin başlamasının sebeplerinden birisi oldu. Bk. Hammer, I I I , s. 57. Kemal Paşa-zâde, vrk. 92. , Bk. Kitabımızın 135 ve 136 ıncı safaları. İdris-i Bitlisi, vrk. 108. Müneccimbaşı, vrk. 55. İdris-i Bitlisi, vrk. 108. 5 6
7
8 9
1 0
1 1
1 2
1 3
1 4
1 5
İdris-i Bitiisi, vrk. 108. Kemal Paşa-zâde, vrk. 92. Aynı eser, vrk. 92. Aynı eser, vrk. g2. Padişah Amasraldarı esir etmemiş ve fakat her halde şehirden uzaklaştırmıştir. Bk. Âli, V, vrk. 132. Çünkü buraya başka yerlerden insan getir mişti. Bk. Âşık Paşa-zâde, s. 154. 1 6
1 7
1 8 1 9
2 0
II FATİH'İN KARADENİZ
SİYASETİ
İSFENDİYAROĞULLARI BEYLİĞİNİN KALDIRILMASI Amasra'yı b i r silâh patlatmadan almaya muvaffak olan F a t i h ' i n , bukadar yakma gelmişken îsfendiyar topraklarına yü rümeyerek Bursa'ya dönüşünü ve biraz sonra da geri dönerek aynı beylik üzerine gidişim Osmanlı müelliflerinden izah ede nine rastiayamadım. Bununla beraber b u harekete en başhca sebep olarak İsfendiyaroğlu'nun kuvvetli oluşunu göstermek mümkündür. Çünkü Amasra seferine çıkan Osmanlı ordusunun kendi topraklarına doğru ilerlediğini gören îsfendiyar-zâde İsmail Bey, çok müstahkem b i r kale olan Sinop'a çekilmiş ve orada müdafaaya karar vermişti. O n u n mevcut kuvvetleri Os manlı ordusunu uğraştıracak b i r halde i d i . Çünkü yalmz Si nop'ta dörtyüz top ve oniki b i n muhafız vardı. Ayrıca İsm a d Bey'in kuvvetli b i r donanması vardı k i b u donanma ara sında o devrin en büyük çaptaki gemileri de b u l u n u y o r d u . Öyle ise Osmanh ordusunu karşılamak üzere hazır vaziyete geçen İsmail Bey'in üzerine yürümek biraz ihtiyatsızca b i r iş o l u r d u . Çünkü F a t i h yalmz Amasra için hazırlanmıştı. Bu ta rafa gidişim b i r avlanma halinde gösterdiklerine göre onun hakikaten az b i r kuvvede Amasra üzerine yürüdüğü anlaşdmaktadır. Fdhakika o yalmz "havas ve m u k a r r i b a n - i dergâh-ı âlem-penah ile aceleten ol canibe azimet" etmişti. Böyle b i r kuvvede de îsfendiyar topraklarının ve bilhassa Sinop'un elde edilemiyeceği tabiî olduğundan Fatih, 'belki de kuvvetlerim biraz daha çoğaltmak ve İsfendiyaroğlu'nu g a f d avlamak için Bursa'ya dönmüştür. Hakikaten Sinop ve T r a b z o n hakkındaki f i k r i n i yalmz M a h m u t Paşa'ya söylediği anlaşılan Fatih Sultan M e h m e t b i r gemi ile M u d a n y a ' y a geldi. B u arada M a h m u t Paşa İstanbul'da hazırlanmış olan yüz parça gemiyi ve b i r de
İsfendiyaroğlu ismail
Bey'in
hatırı
sayılır
derecede ve
kara
deniz' k u v
veti vardı.
2 1
2 2
2 3
2 4
2 1 2 3
Hammer, I I I , s. 59. İdris-i Bitlisi, vrk. 108.
2 2 2 4
Müneccimbaşı, vrk. 55. Âşık Paşa-zâde, s. 155.
B u r s a ' d a îsfen diyar
seferine
k a r a r verilmesi ve
seferin s e
bepleri.
FATİH'İN KARADENİZ SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
254
m e k t u b u Sinop'a g ö n d e r i r k e n kendi de Edirne'ye giderek R u m e l i kuvvetierini toplamış ve Bursa'ya gitmişti. Anadolu, askerleri Sultanönün'de toplandılar. 23
2 6
Padişah otağım Bursa'nın dışına kurdurmuştu. Burada ya pılan b i r ayak divamnda îsfendiyar meselesinin ortaya atıl dığı, uzun uzadrya müzakerelerin cereyan ettiği, lehte ve aleyhte sözler söylendiği anlaşılmaktadır. B u müzakereler esna sında bdhassa Sadrazam M a h m u t Paşa îsfendiyarlar aleyhindekonuşmuş ve divanda bulunanlar b u konuşmaların tesiri altın da kalarak îsfendiyar beyliği üzerine yürümeye karar vermiş lerdir. Fakat b u kararın gizli tutulmasını lüzumlu gören dev let büyükleri seferin T r a b z o n üzerine yapddığım da etrafa d u yurmayı faydah görmüşlerdir. Şüphesiz k i b u serfin de birtakım sebepleri vardı. M ü m i n zâde Hasip'in îsfendiyaroğlu İsmad Bey için : "Mülûk-i Âl-i Osman'e ihanette hıyanette E b - u ecdadına galip i d i yoğidi noksanı Nice y d Kastamonu hâkimi oldu celâdede E m i r - i bâhirü'l-iclâl olup artardı u n v a m M u h a m m e d hana dâvay-i hulûs eylerdi zâhirde Velâkin yoğidi isbaüna imkân-ı b u r h a n ı " 27
28
29
Aşık Paşa-Zade, s. 155. Aynı eser, s. 155. "Amasra fethinden soma Bursa'ya gelindikte şehrin taşrasında ferman-ı şehriyarî üe otak-ı gerdun-nitak kurulub ale'l-ittifak ayak divanı olubnice müşavereden sonra akıbet Trabzon üzerine sefer âvazesin bırağub ve derya cambininden yüz pare kadırga tedarik olunub Sinop'a doğru gönde rildi". 329 numaralı Âl-i Osman Tarihi, vrk. 120. Kemal Paşa-zâde, vrk. 94. 329 numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk.. 120. ldris-i Bitlisi, seferin Îsfendiyaroğlu için değü Trabzon için olduğunu, ancak İsfendiyaroğlu'nun Trabzon seferine katılmak üzere çağırıldığı halde gelmediğini, Fatih nezdinde bulunan Kızıl Ahmet Bey'in de durmadan padişahı İsmail Bey aleyhine tahrik ettiğini, Kastamonu'ya gelindiği vakit İsmail Bey'in Fatih'in emirlerine boyun eğmecüğinin öğrenildiğini, bu. arada devlet erkânının da padişahı, Trabzon'a gitmeden, İsfendiyar top raklarının alınmasına teşvik ettiklerini ve bundan sonra İsfendiyar toprak larının alınmasına karar verildiğini yazıyor. Bk. İdris-i Bitlisi, vrk. 108-109. Hasip, vrk. 289. 2 5
2 6
27
255
dediğine göre îsmad Bey'in Osmanhlara samimi b i r surette bağh olmadığı, hattâ samimiyetsizlikte dedelerim geride bırak tığı b u n a karşıhk yine dedeleriyle kıyaslanamayacak kadar nü fuzunun arttığı anlaşılmaktadır. Esasen bunlar Osmanlıların birçok defa aflarma uğradıkları halde b i r türlü dürüst olama mışlardır. O n l a r müslümanhğı zaafa uğratacak ve T ü r k düş manlarım takviye edecek harekederde bulunuyorlardı. Son îsfendiyar beyi îsmad Bey'e gelince: O , padişaha tamamiyle m u t i görünüyor, fakat fırsat düşerse b u n d a n faydalanmıyacağma da inanılmıyordu. Bdhassa hududlarımız civarında birtakım hâdiseler çıkararak devleti zarara sokan îsmad Bey'e karşı F a t i h i y i hisler beslemiyordu. Osmanlı müelliflerinin bazı larına göre îsfendiyaroğlu, Osmanhlara muayyen miktarda vergi vermesine ve zâhiren sadık gibi görünmesine rağmen, dost değddi. O n u n " K a r a m a n î y a n ' l a ruhanî ittifakı ve padişaha gayz u nifakı olduğu bazı yolsuz hareketlerinden anlaşılmıştı'. * Ayrıca îsmad Bey'in Osmanlılar aleyhine hıristiyanlarla mü nasebeti v a r d ı . Hattâ Papa Pius I l . y e b i r elçi göndererek, Yunanistan'a hıristiyan orduları tecavüz ettiği takdirde Os manlıların A n a d o l u kuvvetierini oraya çekeceklerini söylemiş ve büyük vaidlerde bulunmuştu. O n u n hıristiyanlarla olan b u münasebetlerinden Osmanhlarm haberi olup olmadığı k a t i olarak söylenememekle beraber F a t i h ' i n artık îsfendiyaroğull a r m a tahammül edemiyeceği ve büyük plânımn içinde b u n ların da eriyeceği anlaşılıyordu. N i t e k i m birgün M a h m u t Paşa'ya: " B e n i m birkaç niyyetim vardur. Umarın k i hak sübhanehu ve tealâ ben zaife kuvvet virüb am nasib ide dedi. B i r i şol îsfendiyar vilâyetidür k i K a s t a m o m ve Sinab ve. K o y ı hhisar'dur. Benüm h u z u r u m u bunlar giderür" demiş ve T r a b zon'un da b u istekler arasında bulunduğunu dâve etmişti. 30
31
32
33
3
35
36
37
28
2 9
Sarı Abdullah Efendi, vrk. 40-42. Kemal Paşa zâde, vrk. 94. Ahmet Bahaüddin, vrk. 209. Sadüddin, s. 472. 329 numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 120. Bk. Kitabımızın 263 ücnü sayfası. Fallmerayer, s. 264. Neşri, vrk. 173. Âşık Paşa-zâde'de de aynı şeyler vardır. Bk. Âşık Paşa-zâde, s. 155. 3 0 3 1
3 2
3 3
34
3 5
37
3 6
FATİH'İN KARADENİZ SİYASETİ
FATÎH SULTAN MEHMET
256
Eğer hakikaten F a t i h yukarıdaki sözleri söylemiş ise, Isfendiyar topraklarının ahnması için ayrıca sebep aramıya lüzum büe yoktur. Memleketinin birliğini meydana getirmeyi en büyük emel olarak benimseyen b u T ü r k padişahı, birçok kerre Osmanhların lütuflarma uğrayan ve yine birçok defalar onların tediplerine maruz kalan b u beyliğin artık yaşamasına lüzum olmadığına ve zamanın geldiğine kani olarak yukarıda Bursa'da verddiğini söylediğimiz kararı hemen tatbike k o y u l d u . Öte taraftan Isfendiyaroğlu İsmail Bey'in kendi memleketindeki d u r u m u sağlam değildi. Çünkü babasımn yerine kendisi geç tiği vakit b u halden kardeşi Kızıl A h m e t Bey çok müteessir ol muş ve Osmanlılara sığınarak, ağabeysinin elinden Isfendiyar topraklarının alınmasını ve kendisine verilmesini istemişti. O zaman kendisine pek ehemmiyet verilmemiş, sadece Bolu sancakbeyliğine tayin edilmiş olan Kızıl A h m e t Bey, b u arada Sadrazam M a h m u t Paşa de dostiuğunu ilerletmiş ve ondan babasının makamına getirdeceği v a d i n i almıştı. İşte şimdi Kızıl Ahmet'den faydalanma ve kendisine verilen sözü yerine getirme zamanı gelmişti. Çünkü İsmail Bey'in hüküm sürdüğü memlekette Kızıl Ahmet'e taraftar olanlar vardı. 38
ismail
Bey'e
yazılan tupla
mek ne
pılmak
ya isten
mişti. Ordunun
ha
reketi
ve
mail
Bey'in,
oğlu
Hasan
Bey'i
bir
İs
kı
sım
kuvvetîer-
e
Ankara'ya
göndermesi.
Osmanlılar, Kızıl Ahmet'den âzami surette faydalanacak larım kabul etmekle beraber tedbiri de elden bırakmıyarak İsmail Bey'i büsbütün uyuşturmak ve hattâ aldatmak üzere ona yukarda bahsetmiş olduğumuz m e k t u b u gönderdiler. B u mektupta hulâsaten deniliyordu k i : Şevketlû padişah T r a b zon'un fethine karar verdiği için yüz parça gemi donatıl-mış ve bunların kaptanlarına lâzım geldiği kadar para verilmiştir. Fakat hükümetinize tâbi olan yerlere geldikleri ve donanmamn t a m i r vesair ihtiyaçları için size başvurduk ları vakit kendilerine yardım ediniz ve her yıl "hazine-i âmireye" göndermekte olduğunuz bakır ocağından hasıl olan parayı kendilerine veriniz ve ellerinden de birer senet alınız. B u para daha sonra hesabınıza mahsup edilecektir. B u n d a n başka lâzım gelen kolaylıkları da gösterirseniz bizimle aramzdaki dostluk o nisbette fazlalaşacaktır. Donanma ile gelenler belki bazı taş-
257
k m h k l a r d a bmunabilirler. Bunları tedip etmek te size birakdmıştrr ve böyle yapdması dostiuğun b i r icabı olarak k a b u l olu nacaktır. M e k t u p lâzımgelen tesiri yapmış ve I s m a d Bey tamamiyle aldaulmıştı. Öte taraftan F a t i h bütün hazırlıklarım kısa b i r zamanda i k m a l ettikten soma kara y o l u ile A n k a r a ' y a doğru hareket etti. "Altmışbin süvari ve seksen b i n kadar piyadeden ibaret" olan b u ordu da İsmail Bey'in kardeşi Kızıl A h m e t de vardı. O , Osmanlı ordusu de birlikte ağabeysinin üzerine yürüyordu. Ismad Bey'e gelince o, hâlâ Osmanlı ordusunun T r a b z o n üzerine yürüdüğüne kanidir. Çünkü Osmanhlar ken disine i k i n c i b i r mektup göndererek sefere katılmasını ve asker l e r i n i A n k a r a ' d a bulundurmasını istedikleri v a k i t Isfendiyaroğlu îsmad Bey b u • emre uyarak en i y i askerleri de birlikte oğlu Hasan B e y ' i A n k a r a ' y a gönderdi. Padişahın b u şe kilde hareket etmesinin sebebi meydanda i d i . B u surede Isfendiyaroğlu'nun kuvvetlerinden b i r kısmım daha yurt- müdafa asından uzaklaşürmış o l u y o r d u . O r d u A n k a r a ' y a geldiği vakit arük meseleyi saklamaya lüzum görmiyen Osmanhlar, İsmail Bey'in oğlu Hasan Bey'i tevkif ederek hapsettiler. Ö t e taraftan İsmail Bey'e haber gönderilerek Sinop'un teslimi is tenmiş, ayrıca K ı z d A h m e t Bey de Kastamonu beyliğine t a y i n edilmişti. Kastamonu'ya giden A h m e t Bey'i halk i y i karşdadı. Çünkü padişahın onu tuttuğunu herkes anlamış b u l u n u y o r d u . Padişah M a h m u t Paşa'yı Sinop üzerine gönderdi. Çünkü İs m a i l Bey Sinop kalesine çekilmişti. Ancak kale hem karadan 39
40
41
42
43
44
45
46
47
Osmanlı tarihi yazan bütün müellifler bu mektuptan bahsederler. Bk. Kemal Paşa-zâde, vrk. 94. Hammer, I I I , s. 59. Ben bu mektubu Cizyedar-zâde tarihinden bugünkü dile çevirerek hulâsa ettim. Bk. Ahmet Bahaüddin, vrk. 210. Kritovulos, s. 147. Âşık Paşa-zâde, s. 155. 1099 numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 9 1 . Karamanoğlu'na da böyle bir mektup gönderilmiş olduğundan Ankara'ya o da bir miktar asker göndermişti. Kemal Paşa-zâde vrk. 94-95. Bir kısım Karaman kuvvetlerinin Osmanlı ordusuna katılması anlaşmalar icabıdır. Bk. Kitabımızın 287 nci sayfası. Fakat İsfendiyaroğulları ile böyle bir anlaşmaya rastlamadım. ıogg numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 9 1 . Kemal Paşa-zâde, vrk. 96, 97. Âşık Paşa-zâde, s. 156. Dursun Bey, s. 92. 3 9
4 0
4 1
4 2 4 3
4 4
4 5
38
Ahmet Bahaüddin, vrk. 209.
4 6
4 7
F.
17
Fatih
Hasan
Bey'i *
tevkif
ediyor
ve I s
fendiyar
top
raklarına yürü yor. Sinop'un kara d a n ve
deniz
d e n kuşatılma-
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN KARADENİZ SİYASETİ
h e m de denizden sarılmış ve b u surede de kırrtuluş imkânlarıı kalmamıştı. İşte b u sırada İsmail Bey'e M a h m u t Paşa'mn. m e k t u b u geldi. B u mektubu T a r i h - i Ebüi-feth müellifi Dursun. Bey yazmıştı. Paşa b u mektubunda İsmail Bey'e, u z u n u z u n nasihadar ederek, mukavemetin beyhude olacağım ve nafde: k a n dökülmesine sebep olmamasım tavsiye ediyordu. îsmad Bey M a h m u t Paşa'mn tavsiyelerine uymayı en akıllıca b i r hareket saymakla beraber, geçmişte birçok suçları olduğundan padişahın kendisini affetmiyeceğini düşünüyordu. Bu itibarla M a h m u t Paşa'ya, kaleyi teslim edebdeceğini, fakat padi şahın gazabından çekindiğini b i l d i r d i . B u n u n üzerine M a h m u t Paşa affedildiğine dair padişahtan b i r berat getirterek. i ü Bey'e gönderince o, kaleyi teslim e t t i . İsmad Bey'i
alarak önce Karamanoğlu İbrahim Bey'e ve sonra U z u n H a san'a dtica etti. B u d u r u m karşısında İsmad Bey'in de böyle hareket etmesinden k o r k u l d u . Esasen Karamanoğlu İbrahim Bey padişahın Koyulhisar üzerine gittiği sıralarda İsmad Bey'e haber göndererek, isyan etmek için zamamn müsait olduğunu ve birlikte hareket edebüeceklerini bildirmişti. Fakat İsmad Bey buna razı olmadı. İhtimal Osmanhlar b u n u duymuştu. Fakat duymasalar bde K ı z d A h m e t ' i n hareketi dikkati çektiğinden îsmaü Bey'in A n a d o l u ' d a kalmasını m a h z u r l u gördüler ve kendisine Filibe'yi d i r l i k olarak v e r d i l e r .
2 8 5
Dursun Bey ta rafından İsmail Bey'e
yazılan
mektup ve onun savaştan
vaz
geçmesi.
48
49
34
I
49
Fatih'in
isma-
i l B e y ' e iltifatı ve
ona
vermesı.
dirlik
i i
55
50
s m a
„
259
7
6
»
1
^
/
F a t i h ; çadırında ayağa kalkmak ve i k i adım d e r i yürümek sureliyle karşdamış, elini öpmek istediği zaman b u n a müsaade: etmemiş ve "sen benim u l u kardeşimsin, reva mıdır k i elim. öpesin" diyecek kadar yakınlık göstermişti. Ayrıca kaybet tiği beyliğine karşıhk İsmail Bey'e F a t i h Yenişehir, İnegöl ve Yarhisar kazalarını vermiş, oğlu Hasan Bey'i de Bolu sancakbeyliğine tayin etmişti. Kızıl Ahmet'e gelince o, K a s t a m o n u beyi o l d u ve b i r y d kadar burada kaldıktan sonra M o r a sancakbeyliğine t a y i n edildi. B u tayinden üzüntü d u y a n KızıL A h m e t , Bolu'da b u l u n a n yakınlarım ve kendisine tâbi olanları. 51
52
53
Kemal Paşa-zâde, vrk. g7. Halbuki bazı kaynaklar Mahmut Paşa'mn İsmail Bey'i kale burcuna davet ettiğini ve konuştuğunu yazmaktadırlar.. Bu konuşmada Mahmut Paşa İsmail Bey'e, padişaha mukavemetin imkânı olmadığım, bir günlük yolda bulunan Fatih'in, inkiyad haberini beklediğini,, hernekadar Sinop kalesi müstahkem ise de padişahın bunu yerle bir edecek kadar kuvvete sahip bulunduğunu, esasen tek bir hisarın müdafaasının mânâsız olduğunu, çünkü Sinop'un dışında bulunan bütün İsfendiyar top raklarının padişahın elinde bulunduğunu ve halkın da Kızd Ahmet'e tâbi olduğunu, şayet bundan soma ömrünü iyi bir surette geçirmek istiyorsa padişahın bendeleri sırasına girmek lâzını geldiğini söyledi. Bk. Âşık Paşa-zâ de s. 15g. ıogg numaralı Tarih-i Âl-i Osmani vrk. g2 Sadüddin, s. 474. Âşık Paşa-zâde, s. 156. Sadüddini, s. 475. Sadüddin, s. 475. Dursun Bey, padişahın çadırından dışarı çıkarak ve birkaç adım ilerliyerek îsmaü Bey'i karşıladığını yazıyor. Bk. Dursun Bey, s. 100. Âşık-Paşa-zâde, s. 157. Aym eser, s. 157 4 8
4 9
i
5 0
5 1
i 5 4
5 2
5 5
5 3
I
Neşri, vrk, 176. Âşık Paşa-zâde, s. 158. Oruç Bey, s. 73. ıogg numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. g3.
III i
FATİH'İN KARADENİZ SİYASETİ TRABZON R U M İMPARATORLUĞUNUN ORTADAN KALDIRILMASI; F a t i h Sultan M e h m e t Bizans'la i l g i l i olan her teşekkülü ortadan kaldırmayı hedef t u t a n b i r siyaset güttüğü i ç i n T r a b z o n R u m imparatorluğunun da b u siyasetin dışında kal masına imkân yoktu. Ancak F a t i h tahta çıktığı vakit T r a b z o n İmparatoru K a l o İoannes'e dostiuk teminatı vermişti. Fakat hâdiseler imkân verir vermez padişah b u dostluk" teminatım bozdu. Çünkü İstanbul'un sukutundan soma birçok adeler Trabzon'a sığınmışlardı. Ayrıca Paleologoslann imhası, T r a b zon'daki Komninos ailesinin Grekler arasındaki nüfuzunu ar tırdı. Hernekadar T r a b z o n imparatorluğunun kuvveti Osman56
57
58
Kemal Paşa-zâde'nin çok mânalı gördüğüm birkaç cümlesini par çalanmamış ve daha az mânalı bir hale getirmemiş olmak için aynen alı yorum. Fatih Sultan Mehmet "âfitab-ı âlem-tab gibi cihangirlik havasma düşüb subh-u şam milk-i Rum'un nevahisinde olan serkeş meliklerin âteş-ı kahırla harmen-i_mülklerin yakmak tedbirindeydi. Deniz kenarlarında olan şehriyarların şehir ve diyarın birer birer dest-i kudretle kabza-i teshire.... her birisinin derya gibi üzerine akmak tedbirindeydi" dedikten soma 'kis-i bed-endiş-i nasaradan Urum demekle maruf ve malûm tayifenun ki ildimi Rum'un letâfet-i fezayle mevsuf ve meşhur olan yerleri kadîmden onların ellerine girüb dururdu. Akdeniz'in ve Karadeniz'in yalılarında havalisi hasîn mesaisinde sakin olub her nahiyetin eldi bir müstakil valiye-ki örflerince ana Tekûr derler- itaat idüb harac-ı şâhî ve rusum-ı sipahi virüb dururlardı; bazı beylerini makhur idüb aradan gidermiş idi. Bakisin dahi defetmek is terdi. Mezkûr millet-i dalâlet âyinin içinden râyet-i saltanatı refetmek isterdi. Ol niyyet üzerine tasmim-i azimet eyleyüb baştan İstanbul Tekûrunu -ki mezkûr cemaâtin reisi belki re'si menzilesindeydi- darb-ı desde paymal etmiş ve helâk kılmıştı. Ardınca İnoz Tekûrunu ve Mora Tekûrunu ve Amas ra Tekûrunu dahi birer birer elleyüb ayağa düşürmüş, ol.diyarları şiâr-ı şir kin çirkinden pâk kılmıştı. Bu nöbet Trabzon Tekûruna göz diküb ejder-i heft-ser ol kişveri dahi yutmaya himmet ağzm açtı" Kemal Paşa-zâde vrk. 5 6
92-93¬ 5 7
Fallmerayer, s. 242.
5 8
Aynı eser, s. 242.
i s t a n b u l ' u n düş mesinden
sonra
Trabzon
Rum
imparatorluğu ve Fatih Sultan Mehmet. Amasya
valisi
Hızar
Bey'in
Trabzon rine ve
üze
yürümesi imparator
luğun
haraca
bağlanması.
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN KARADENİZ SİYASETİ
lılar için b i r tehlike sayılmazsa da, bütün Greklerin b u i m paratorluğa ümit bağlayışı F a t i h Sultan M e h m e t ' i rahatsız e d i y o r d u . B u n u n için o, Amasya vahşi Fildir Bey'e T r a b z o n üzerine yürümesi için emir v e r d i ; ' b u n d a n dolayı birgün ansızın T ü r k kuvvetieri T r a b z o n civarında göründü. Ayrıca sahdleri t a h ripetmek üzere aynı tarihlerde y a n i 1456 da Samsun' d a n b i r de donanma hareket etmişti. Pek tedariksiz yakalanan imparator bunlara mukavemet edemiyeceğini anladıği içindir k i yılda i k i b i n altın vergi vermek suretiyle Hıdır Bey ile anlaş mış ve h e m vergiyi götürmek, h e m de anlaşmamn tasdikini istemek üzere D a v i d K o m n i n o s ' u padişaha göndermişti. Padi şah, yıllık haracı üç b i n altına çıkarmak suretiyle, anlaşmayı ka b u l e t t i Bundan sonra b i r yığın hâdiseler 1461 yılma kadar padi şahın b u işle ilgüenmesine imkân bırakmadı. Fakat i456danberi Osmanlılara vergi vermek zorunda kalan imparatorlar, toprak larının güvenliğini sağlamak ve mevcudiyetlerim muhafaza et mek için komşu devletierle akrabalık tesis etmeyi b i r zaruret telâkki ettiler. Filhakika F a t i h devrinde, K a r a d e n i z ' i n B a t u m dan Giresun'a kadar uzanan sahillerinde ve içeriye doğru da Erzincan'a kadar devam eden topraklar üzerinde hüküm süren b u imparatorlar, bühassa doğuda gittikçe kuvvet kaza n a n A k k o y u n l u l a r l a b i r sıhriyet tesisini lüzumlu gördüler. O n u n için imparator K a l o İoannes b i r taraftan Osmanlılara vergi vermeyi k a b u l ederken öte taraftan da U z u n H a s a n i a müna sebetlere girişti. Esasen daha X V . yüzyılın başlarında bunlarla A k k o y u n l u l a r arasında münasebetler vardı. Hattâ 1420 de b u i k i devlet müştereken Erzincan'ı muhasara etmişlerdi. Ayrıca U z u n H a s a n i n büyük babası Karadük, İmparator Aleksi I V . ü n kızı de evlenerek siyasi münasebetleri ade b a ğ l a n ile de kuvvet lendirmişti. Daha sonra U z u n Hasan Osmanhlara karşı yardım istemek üzere Diyarbakır'a gelmiş olan T r a b z o n elçüerinden, İmparator İoannes'in güzel kızı Katherina'yı ve cihaz olarak ta K a p a d o k y a ' y ı istiyordu. Buna karşıhk T r a b z o n ' u Osmanlı taarruzlanna karşı koruyacaktı. Mütekabden b u şartlar k a b u l edildiği için 1458de i k i taraf anlaşmayı imza ettiler. Bundan
Tbaşka b u ittifaka Gürcistan da i t h a l olunmuştu. Ancak K a l o İoannes b u n u da kâfi görmüyor, İsfendiyar ve Karamanoğull a n ile anlaşarak Osmanhları A n a d o l u ' d a n çıkarmak istiyordu. Fakat ölümü böyle b i r teşebbüse imkân bırakmadı. 1458 de İoannes'in. yerine geçen kardeşi D a v i d Komninos Osman hlara karşı daha geniş b i r ittifak sağlamaya uğraştı. O , "Kafkasya ve Fırat'tan bugünkü Fransa'da Burgond duka lığına kadar uzanan sahada yaşayan bütün milletieri de Türk lere karşı ayaklandırmak suretiyle b i r ittifak düşünüyor d u " . B u iş için papamn elçisinden faydalanmış ve Gürcistan beylerini b u şekle ikna etmişti. Daha sonra p a p a m n elçisi L o dovico, U z u n H a s a n i , îsfendiyaroğlu İsmad Bey'i ve K a r a m a n Bey'i İbrahim'i de ziyaret ederek kendilerini ittifaka çağırdı ve 1460 da papamn elçisi "doğu memleketlerini temsü eden b i r elçi heyetinin başında Roma'ya v a r d ı . " Trabzon R u m i m p a r a t o r u ile Gürcistan beylerinin ve U z u n H a s a n i n elçi l e r i n i n teşkil ettiği b u heyet 1461 de, batı memleketleri Osmanhlara karşı savaşa girdikleri taktirde kendilerinin de, savaşa katılacaklarım k a b u l etmişti. Böyle olmakla berber daha çok U z u n Hasan ve Gürcistan'la yapmış olduğu ittifaka güvenen D a v i d , ayrıca karada ve denizde sdâhlanma yoluna girdi. O , otuz gemi teçhiz etmeyi ve y i r m i
2 62
59
60
61
62
Trabzon
im
paratorları A k koyunîularla münasebet akrabalık ruyorlar.
ve ku
263
64
6 0
Aynı eser, s. 243. Aynı eser, s. 243. Walther Hinz, s. 28-2g. 6 1
6 3
'
67
1 •
1
b m atlıya Papa Pius ,
,
ı •
1
1
1
00
sahip olmayı düşünüyordu. I I . b u tarihlerde Osmanhlara 68
S\
r
Ote taraftan karsı bütün J
69
70
71
6 8 7 0
Fallmerayer, s. 250. Aynı eser, s. 30. Fallmerayer, s. 252. " Aynı eser, s. 263.
6 5 6 7 6 9 7 1
Walther Hinz, s. 30. Aynı eser, s. 31. Aynı eser, s. 254. Aynı eser, s. 263.
M a n t u a
'
d a İIe
"
sürülen T i k i r l c r
hınstıyanhği ayağa kaldırmak teşebbüsünde i d i . M a n t u a ! d a büyük b i r toplantı yapan b u papa, bilhassa Burgonya dükü Phdppe'i kazanmıya çahşıyor ve ona, A n a d o l u Türklerin elinden alındıktan soma, Kudüs kıralhğı tacımn verileceği -, vadinde b u l u n u y o r d u . B u büyük teşebbüsün karşısında ürperen D a v i d , daha cesur hareket etmek lüzumunu d u y d u ve ödemekte olduğu vergiden vazgeçmelerini istemek üzere Osmanhlara elçder göndermesini U z u n Hasan'dan rica e t t i . Gerçek 1460 da U z u n Hasan tarafından İstanbul'a gönderilen b i r elçi heyeti, h e m T r a b z o n ' u n vergiden affedilmesini istemiş,
6 6
Follmerayer, s. 243. Aynı eser, s. 244.
s e b e ü
™
müna-
66
6 1
6 3
d
Ietlerîe
6 3
63
5 3
İmparatorluğun
karşısında p a r a t o r
ım-
David
¬
Uzun Hasan'm elçileri v e F a tUl
'
in cevabl
-
FATİH'İN KARADENİZ SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
264
h e m de vaktiyle Osmanhlar tarafından A k k o y u n l u l a r a öden mesi k a b u l edümiş, fakat ödenmemiş olan parayı da taleb etmişti. Fakat U z u n H a s a n i n elçüeri, F a t i h ' i n : " H a y d i siz rahatça gidiniz; gelecek sene ben k e n d i m gelir, b o r c u m u öde r i m " tarzındaki mânah sözünden başka b i r netice alamamışlardı. U z u n Hasan'm T r a b z o n ' u himaye etmek isteyişi yalnız R u m l a r l a olan ittifakının b i r neticesi değddir; O , göz dikmiş olduğu b u sahillerin Osmanhların eline geçmesini istemi y o r d u . Bundan ötürü sebepli veya sebepsiz Osmanlı toprak larına tecavüz etmeye başlamış, b u arada Koyulhisar'ı zaptetmişti. H a l b u k i b u hisarın muhafızı Hüseyin Bey'in padişaha "küUî intisabı" v a r d ı . B u i t i b a r l a F a t i h Şarapdar H a m z a Paşa'yı b u kaleyi almak üzere görevlendirdi ise de paşa b i r netice elde edemedi. Ancak etrafındaki yerleri y a ğ m a ve t a h r i p etti. Fakat b u eşküdeki hareket tarzı A k k o y u n l u kuvvetle rinin daha sık b i r surette Osmanhlara ait arazide görünmelerine sebep o l d u . Mesele pek ciddî b i r h a l almıştı. Osmanhlar T r a b z o n üzerine yürüdükleri takdirde U z u n Hasan'm müdahale edeceği anlaşılıyordu. H a l b u k i İsfendiyar işini haUettikten sonra T r a b z o n üzerine yürümeyi tasarlamış olan F a t i h , ordusunu ve donanmasım b u husus için hazırlamış b u l u n u y o r d u . B u n u n l a beraber o r d u U z u n H a s a n i a vuruşabdecek kadar b i r kuvvette idi. Belki de F a t i h onunla çarpışmak ihtimaline karşı büyük kuvvetlerle yola çıkmıştı. U z u n H a s a n i n tecavüzlerinin art ması Fatih'e kat'î olarak şunu anlatmıştı k i , kendisini arkadan vurabilecek olan b u devleti bertaraf etmedikçe Trabzon'a yürümesi mahzurludur. B u i t i b a r l a Fatih, sahil y o l u n u terke0 derek Sivas'a doğru yönelmiş ve U z u n H a s a n i n biraz önce elde ettiği Koyulhisar'ı üç günlük b i r çarşıpmadan sonra 72
73
Uzun
Hasan
Osmanlı
top
raklarına
teca
v ü z ediyor.
74
75
76
Fatih
büyük
deniz v e kuvveüeri sefere
kara ile
çıkıyor.
Koyulhisar'ın zaptı. Fatih,
Uzun
H a s a n üzerine yürümek rinde.
fik
77
7 8
79
80
almaya muvaffak olmuştu. B u arada U z u n Hasan'm amca-zâdesi Hurşit Bey'in kuvvetieri i l e Gedik A h m e t Paşa idare sindeki kuvveder arasmda mühimce b i r savaş olmuşsa da H u r şit Bey kuvvetleri savaşı kaybetmişlerdi. Padişaha gelince o, T r a b z o n işini b i r tarafa bırakarak U z u n Hasan'la çarpışmak ü z e r e ordusu de Erzincan'a yürümüş ve Yassıçimen denüen yerde ordugâh kurmuştu. İşte padişahın U z u n Hasan'a hü-. vzan H a s a n ' cuma hazırlandığı şu sıralarda U z u n Hasan'm b i r elçi heyeti " p ^ " ^ ! Osmanlı Ordugâhına geldi. Bunların arasmda U z u n Hasan'm ma. annesi Sare H a t u n ile Çemişkezek Beyi K ü r t Hasan da var d ı . Padişah katında pek değerlenen b u k a d ı n , oğlunun bizzat gelerek "saadet -âşiyana yüz süremediği" için özür d i lediğini söyledikten sonra, affedilmeleri için çok yalvar mıştı. Bundan başka b u elçi heyeti gizlice V e z i r - i âzam M a h m u t Paşa'ya U z u n Hasan'dan b i r "daraatname" (•ubcl^i) getirmişti. Padişahın çok hoşlandığı muhakkak olan Sare H a t u n ' u n ricaları ve M a h m u t Paşa'mn iltiması üzerine, Os manlı memleketlerine ve onların himayeleri altındaki yerlere tecavüz etmemek ve Trabzon R u m imparatorluğuna yardımda b u l u n m a m a k şartiyle onlarla b i r anlaşma yapıldı. Bundan 81
82
83
8 6
87
88
89
73
7 4
7 5
7 6
77
7 8
7 0
Uzunçarşıh, I I , s. 53-54. 8 0
Kemal Paşa-zâde, vrk. 99.
90
91
23
94
Hurşit Bey Uzun Hasan'm emri ile bir gece baskını yapmıya memur edilmişti. Bk. Kitabımızın 307 nci sayfası. İdris-i Bitlisi, vrk. 111. Âli, V, vrk. 133. Yassıçimen bir yaylaktır. Bundan soma Erzincan ovası gelir Bk. Dursun Bey, s. 100. Kemal Paşa-zâde, vrk. 99. Âşık Paşa-zâde'de bu kadının adı "Saro" olarak geçiyor. Bk. Âşık Paşa- zâde. s, 159. Âşık Paşa-zâde, s. 159. Padişah bu kadına ana diye hitap etmiştir. Kemal Paşa-zâde, vrk. 99. Dursun Bey, elçi heyetinin geceleyin Mahmut Paşa'yı bularak ondan yardım istediğini, bunun üzerine paşanın aynı gecede padişahla mülâkat ettiğini ve Uzun Hasan'ı affetthdiğini yazıyor. Bk. Dursun Bey, s. 100. Sadüddin, s. 479. Padişahı fikrinden vazgeçirip Uzun Hasan ile anlaştırmada Mah mut Paşa'mn rolü büyük olmuştur. Bk. İdris-i Bitlisi, vrk. 111. Fallmerayer, s. 266. İdris-i Bitlisi, padişahın mütaakıben Uzun Ha san'a bir elçi ve mektup yolladığım yazıyor. Bk. İdris-i Bitlisi, vrk. 111. 8 1
8 2 8 3 8 4
8 5
8 6
8 8
Walther Hinz, s. 263. Hammer, I I I , s. 6 1 . Kritovulos, s. 150. Ahmet Bahaüddin, vrk. 2 1 1 . Bk. Kitabnruzın 306 net sayfası. Bk. Kitabımızın 306 ncı sayfası. Sanca Kemal, ordudaki asker miktarının ikiyüz bin olduğunu yazı yor. Bk. Sarıca Kemal, s. 158. Sadüddin, s. 479. Halbuki padişahın Uzun Hasan üzerine yürüyormuş gibi bir tavır almasını gösteriş telâkki edenler de vardır. Bk. İ. H.
84
85
8 7
7 2
265
8 9
9 0
9 1
9 3
9 4
FATİH SULTAN MEHMET Ordunun
isti
kametinin T r a b z o n ' a çev rilmesi v e y o l larda
çekilen
FATİH'İN KARADENİZ SİYASETİ
sorıra Fatih kuzeye dönerek Trabzon'a doğru yürümeye baş ladı. Padişah, Sare H a t u n da dahil olduğu halde, U z u n Hasan elçüerini — b i r tanesi müstesna-— beraberinde götürüyordu. Bundaki maksat açıktı; F a t i h ' i n U z u n Hasan'a güveni y o k t u . O n u n için bunları âdeta rehine g i b i alıkoydu. Fakat ana diye hitabettiği Sare H a t u n ' d a n ve elçi heyetinden i h t i m a l b u n u saklamak maksadiyle " U z u n Hasan Bey rikâb-ı devletin hiz metine gelüb sevab-ı gazadan- ve, avâtıf-ı husrevanemden behremend olmadı. Validesi mutemedleri de r i k â b - ı ^ â m - y a b m yamnca bde o l s u n l a r " diyerek işi başka b i r safhaya döken padişah U z u n Hasan'a da b i r elçi üe gönderdiği m e k t u p t a "egerçi k i zimmet-i himmetinize lâzım olan zümre-i guzata reh ber ve hemrah olmak ve muavenet icab iden mahallerde bezl-i müzaheretiniz v u k u b u l m a k vacibat-i d i n ü devletten i d i . Zâhir b u d u r k i mevani-i ârızi hasebiyle ol mâna müteazzir ol muştur" demiş ve annesi ile elçilerinin T r a b z o n alındıktan sonra iade edileceklerini b i l d i r e r e k onun hareketsiz kalmasını sağlamıştı. Erzincan civarında istikamet değiştiren o r d u şimdi çok yolsuz b i r bölgeden, sarp kayalıklardan ve yüksek dağlardan geçmek mecburiyetinde i d i . Hele T r a b z o n yakınında b u l u n a n çok kayalıklı ve yüksek b i r dağı geçmek pek güç oldu. Burada at değil insan bile zor yürüyordu. O n u n için padişah burada uzun müddet yaya yürümek mecburiyetinde kaldı. Filhakika "padişah-ı sahib-i gayret-mezid dağın suûbetini gör dükte hemen atlarından inüb eteklerini bellerine sokub" dağa tırmanmıya b a ş l a d ı . Bu dağda çok zahmet çeken padi ş a h ı n b u halini gören Sare H a t u n fırsatı kaçırmıyarak " T r a b zon nedir k i andan ötürü şehsuvar-r^meydan-ı saltanat piyade 95
sıkıntı. Trabzon kara dan
ve deniz-
-den
kuşatıh-
26
97
98
99
100
101
267
olub - pür-taab o l a " diyerek padişahı seferden c.aydırmıya çalışmış ise de padişah, Sare H a t u p ' u n yüzüne "hışım ile bakub,, b u taraflara gelişten mâksat yalmz kale fethetmek ve servet kazanmak değildir; buraları müslümanlara v a t a n y a p m a k ; aynı zamanda A l l a h i n rızasını ve cihat sevabım kazanmak içindir. B u n d a n ötürü çektiğimiz sıkıntılardan daha çoğunu da çeksek yine a z d ı r dedi. Padişah Bayburt yolundan Trabzon'a doğru yöneldiği va k i t M a h m u t Paşa'yı R u m e l i askerleri ile ileriye gönderdi. Bunlar sol koldan, padişah ise A n a d o l u askeri ve yeniçerilerle ">Tikan y o l d a n " (?) g i d i y o r d u . Sıkıntı - çeküen y o l işte b u yoldu. B u yüksek ve sarp dağlardan, yollar açtırarak; Or manları kestirerek aşmaya çahşan Fatih, t o p l a r ı n d a n ve hattâ süvari kuvvetinin mühim b i r kısmından fedakârlık yap mak mecburiyetinde k a l d ı . Padişah i h t i m a l kara kuvvetle r i n i n birçok malzemeden fedakârlık yapacağım düşündüğü için d i r k i bilhassa top ihtiyacım karşılıyacak tedbirleri almış b u l u n u y o r d u ; Trabzon'a gelmiş olan donanmada çok miktarda demir, bakır, b a r u t ve güherçile vardı. Öteki y o l u takip eden M a h m u t Paşa R u m e l i askeri de birlikte padişahtan önce Trabzon'a geldiği vakit Gelibolu Vahşi K â z ı m Bey ile denizcüerden Y a k u p Bey'in idaresindeki T ü r k d o n a n m a s ı m n T r a b z o n ' u denizden kuşatmış olduğunu g ö r d ü . B u donanma kara ordusundan b i r ay kadar evvel T r a b z o n önüne gelmiş ve hemen karaya asker çıkarmıştı. İmparator b u kuvvedere ' ¡ 3 * 1 0 1
105
106
107
108
109
110
111
1 1 2
113
1 1 4
1 1 5
102
103
Kemal Paşa-zâde, vrk. 100-101. Âşık Paşa-zâde'de bu ifade ''Trab zon'a bunca zahmet nedendir" şeklindedir. Bk. Âşık Âaşa-zâde, s. 160. Ahmet Bahaüddin, vrk. 213. Kemal Paşa-zâde, vrk. 100-101. Âşık Paşa-zâde'ye göre padişah, "bu zahmet din yoranadır kim ahirette Allah hazretlerine varıcak inayet ola derim. Zira bizim elimizde islâm kılıcı vardır. Eğer bu zahmeti ihtiyar etmeseyiz bize gazi demek yalan olur" demiştir. Bk. Âşık Paşa-zâde, s. 160. İdris-i Bitlisi, vrk. 112. Kemal Paşa-zâde, vrk. 101. Dursun Bey padişahın sağ taraftan yürüdüğünü yazıyor. Bk. Dursun Bey, s. 101. Dursun Bey, s. ıoı. Kemal Paşa-zâde, vrk. 101. Mhmiroğlu, s. g3KemaLPaşa-zâde, vrk. 101. Kritovulos, s. 146. İdris-i Bitlisi, vrk. 112. Kritovulos, s. 153. 1 0 4
1 0 5 1 0 6
Kemal Paşa-âde, vrk. 100. Dursun Bey, s. ıoo. İdris-i Bitlisi, vrk. u ı . Âli, V, s. 134. Kemal Paşa-zâde, vrk. 100. Dursun Bey, s. 101. Ahmet Bahaüddin, vrk. 213. Osmanlı müellifleri bu dağa Bulgar dağf(?) diyorlar. Bk. Âşık Paşazâde, s. 159. Sadüdidn, s. 480. Padişah "bir mertebe zahmet çektiler ki çehrelerinde hasıl olan der (ter) katraları mübarek burunları ucundan ve lihye-i saadeüerinden Nisan yağmuru gibi zemine dökülür idi". Ahmet Bahaüddin, vrk. 213. 9 0
97
9 9
1 0 0 1 0 1
1 0 2
1 0 3
96
9 8
1 0 7
1 0 8
1 0 9
1 1 0
1 4 1
1 1 2
1 1 3
1 1 4
1 1 5
sare
Hatun
ediyoT
6
FATİH'İN KARADENİZ SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
268
karşı T r a b z o n ' u müdafaa ediyordu. Çünkü ona göre gemilerin, denizde fırtınalar yüzünden fazla kalmaları mümkün değddi.
Ayrıca T r a b z o n çok müstahkem b i r kale i d i . K a r a tarafı yük sek ve sarp dağlarla çevrildiğinden b i r kara ordusu tarafından kuşaülması da d ü ş ü n ü l e m i y o r d u . Bütün bunları dikkate alan i m p a r a t o r T r a b z o n u n düşmiyeceğine kanaat g e t i r m i ş , hat tâ d o n a n m a m n karaya asker çıkarması karşısuıda onların üze rine hücum edecek kadar b i r cesaret bile g ö s t e r m i ş t i . Fakat M a h m u t Paşa' m n idaresindeki kara kuvvetierinin gelişi i m p a r a t o r u n ve halkın maneviyatı üzerinde çok fena b i r tesir ya rattı, i h t i m a l imparator b u n d a n sonra, padişahın y a m n d a b u lunduğunu haber aldığı Sare H a t u n ' a müracaat ederek, affe dilmeleri için, padişah katında tavassutta bulunmasını rica etti. Sare H a t u n , daha önce padişahın kendisine verdiği cevabı u n u t mamış olmakla beraber son b i r defa daha i m p a r a t o r u kur t a r m a k istedi ve padişaha, askerlerin kıthktan müteessir olduk larını ve T r a b z o n ' u n alınmasından vazgeçdmesini rica etti. Hattâ daha deri giderek "oğul b u kaleyi bana bağışla n f" mütealliktir" d e d i . Padişah b u rica karsısında suratim asmış ve cevap büe vermemişti. İmparator b u surede 116
?
117
118
1 1 9
1 2 0
ItZ Hmi.
V
M
b
i
z
e
m u t Pajja'ya göndermiş, b u n d a n soma da M a h m u t Paşa T r a b zonlulara kalenin teshmini teklif etmişti. Şehri teslim ettiği takdirde i m p a r a t o r ve ailesi padişahın lûtfuna mazhar olacak, aynı zamanda şehrin, halkı ölümden kurtulacak, maUanna ve mülklerine zarar gelmeden şehirde yaşıyabüeceklerdi. Aksi tak tirde her türlü felâkete katlanmayı göze almak lâzım geliyor du. Hiçbir taraftan yardım gelmiyeceğine tamamiyle ka naat getirmiş olan D a v i d , padişahın büyük K o m n i n o s i a r m kı zım zevceliğe k a b u l ettiği ve i m p a r a t o r a T r a b z o n devletinin varidatı kadar varidat getirecek b i r yer verdiği takdirde şehrin teslim edileceğim M a h m u t Paşa'ya büdirdi. M a h m u t Paşa b u teklifleri padişaha arzettiği v a k i t F a t i h fena halde sinirlen miş ve şehrin kayıtsız, şartsız teslimini, aksi takdirde t a h r i p edileceğini söylemişti. B u n u n l a beraber Sare H a t u n ' u n şefa a t i de yukarıda söylenden şartiara benzer şartian padişah ka b u l etti. F a t i h ' i n yamnda b u l u n a n ve hususi kâtipliğini yapan Thbmas Katavullinos adındaki adam tarafından idare edilen b u konuşmalar sonunda imparator kaleyi teslime razı oldu. 1 2 5
1 2 6
1 2 7
1 2 8
1 2 9
1 3 0
1 2 1
1 2 2
son kozunu da oynamış oldu. Bundan soma o, vuruşmak veya teslim olmaktan birisim tercih etmek zorunda i d i . Vuruşmak, en ufak b i r ümit olduğu vakit faydalıdır. H a l b u k i T r a b z o n için b u da mevcut değüdi. Bununla beraber aradan b i r ay geçtiği halde şehir hâlâ mukavemette devam ediyordu. Fakat her geçen gün ümitsizliği biraz daha artirdığından i k i t a r a f arasında konuşmalar başlamıştı. B u konuşmalarda, Gorgos A m i rutzes çok müessir b i r r o l oynuyordu. İmparatorun başmabeyincisi olan ve imparator ile T r a b z o n halkı üzerinde büyük b i r nüfuzu b u l u n a n b u değerli i l i m adamı aynı zamanda M a h m u t Paşa'mn akrabası i d i . İmparator b u zati önce M a h 1 2 3
1 2 4
Dursun Bey, s. 101. Mirmiroğlu, s. 93. Kritovulos, s. 153. Ahmet Bahaüddin, vrk. 213. Sadüddin, s. 482. Neşrî, vrk. 177. Âşık Paşa-zâde'de bu ifade "bu benim gelinime müteaUiktir. Bunu bana bağışla" şeklindedir. Bk. Âşık Paşa-zâde, s. 160. Âşık Paşa-zâde, s. 161. Ahmet Bahaüddin, vrk. 214. Mirmiroğlu, s. 94. İ. H. Uzunçarşıh, I I , s. 55. 1 1 6
1 1 7
1 1 8
1 1 9
1 2 0
1 2 1
1 2 2 1 2 3
269
1 2 4
Padişah b i r i k i gün T r a b z o n ' d a kalmış, muharebeye katılmış olan R u m askerlerinin emlâkini, muharebeyi kazanan T ü r k askerlerine tendik etmiş, T r a b z o n hazinesinden en 1 3 1
1 3 2
İ.H.Uzunçarşdı, s. 55. Kritovulos, s. 154. Fallmerayer, s. 268. Aynı eser, s. 268. Aynı eser, s. 268. İmparator padişah tarafmdan çok iyi karşdanmış ve şehir civarmdan seçilen 1500 kadar gençle birlikte gemilere bindirilerek İstanbul'a gönderümiştir. (Bk. Kritovulos, s. 156). Trabzon imparatoru "alçaklığı ve kötülüğün den doğan hıyaneti ortaya çıkıncaya kadar sultanın kullarından olmuştu". (Bk. Karamanî Mehmet Paşa, s. 354.)FUhakika ona Tuna civarmda geliri üçyüzbin sikkeden ibaret olan bir kısım köyler tahsis olundu ise de bilâhare Uzun Hasan'la muhaberede olduğundan şüphe edilerek kendisi hapsedilmiş ve 1463 Kasım'ında üç oğlu ile birlikte öldürülmüştür. Bk. Mirmiroğlu, s. 95-96. Sarıca Kemal, s. 159. Halbuk Fallmerayer, Fatih'in kışı Trabzon'da geçirdiğini ve ertesi sene baharmda 'oradan ayrıldığını yazıyor. Bk. Fallmerayer, s. 273. Sadüddin, s. 482. 1 2 5 1 2 6
1 2 7
1 2 8
1 2 9
1 3 0
1 3 1
1 3 2
FATİH SULTAN MEHMET
270
değerli şeyleri Sare H a t u n ' a vererek o n u oğluna iade etmişti. Bundan sonra Fatih, T r a b z o n ' u n idaresini' donanma komutan larından K â z ı m Bey'e b ı r a k a r a k , sahil yolundan geriye dön dü. Fakat dönüş daha sıkıntılı geçmiş, açlık ve susuzluktan birçok insan ve hayvan ölmüştü. B u h a l Ganik civarına gelinceye kadar devam etti. Canik'ten T o k a t ' a çıkan padişah, oradan İstanbul'a döndü. ı a &
IV
134
FATİH'İN KARADENİZ SİYASETİ
1 3 5
1 3 6
KARADENİZ'İN KUZEYİNDEKİ GİNİVÎZ KOLONİLERİNİN FETHİ V E BU ARADA K I R I M HANLIĞI MESELESİ F a t i h 1475 yılma kadar K a r a d e n i z ' i n A n a d o l u sahiUerini ~ 1 *J
'
.
.
.
.
ele geçirmiş, fakat aynı denizin Kırım sahiUeri üzerindeki Ciniviz l i m a n l a r m a henüz dokunmamıştı. H a l b u k i küçük b i r bölgede toplanmış olan Kefe (Kafa), Azak (Azof K a n a ) , M a n k u p şehirleri büyük ticaret yolları üzerinde bulundukları için faal birer h m a n hahnde idder. Bilhassa "Astaragan, Urgenç ve K â b ü ' d e n " gelen y o l ile "İran'dan geçen i k i kervan y o l u n u n , , üzerinden gelen ticaret eşyası b u limanlar vasıtasiyle garba i n t i k a l etmekte i d i . Ayrıca H i n t ve Çinhindi'nden gelen baharat ile Hazar Denizi sahülerinden sevkolunan ipekler de yine b u limanlara geliyor ve buralardan dağılıyordu. Bundan başka gemder b u l i m a n l a r d a n buğday, kürk, deri, bahk, havyar, b a l m u m u ve tuz g i b i şeyleri de naklediyorlardı. Gerçi X V . yüzyılda b u limanların, baharat ve ipek bakımıdan, daha önceki faaliyeüeri kaybolmuş, m u h t e l i f tesirler dolayısiyle b u ticaretler daha çok Suriye yoluna i n t i k a l etmiş b u l u n u y o r d u . Bununla beraber K a r a d e n i z ' i n b u limanlarının ticari faaliyeti küçümsenecek b i r d u r u m d a değüdi. Ötedenberi Cinivizler ile Venedik liler arasında b i r rekabet sahası olan b u yerlerde X I I I . yüzyılın 137
1 3 8
1 3 9
1 4 0
Azak maddesi, İslâm ansiklopedisi, cüz 12. Halil İnalcık, Kırım'ın Osmanlı tâbiliğine girmesi ve ahitnâme meselesi, Belleten, V I I I , sayı 30, s. 195. Azak maddesi, İslâm Ansiklopedisi, cüz 12. Meselâ bu limanlardan Kefe üzerinde Kemal Paşa-zâde önemle durmakta ve onun hakkında " Belde-i Kefe Karadeniz'in canib-i şimalî sinde bir muazzam şehirdir. Mezkûr bahrin sahilinde vaki olmuştur. Nişane-i asr ve nâdire-i dehrdir. Ol kenarda meşhur iskeledir. Bahr u berden, deşt ü derden bazirgânlar gelür gider. Kırım diyarımın Tatar'ı, Çerkeş'i ve Rus'un kûffarı anda cem olub satu bazar ider" demektedir Bk. Kemal Paşazâde, vrk. 210. 1 3 7
1 3 8
Trabzon hazinesinden, bir kısmının Uzun Hasan'a verilmesi, buaile ile imparatorlar arasındaki akrabalığın dikkate alınmış olduğundandır. Bu suretle Osmanlılarla Akkoyunlular arasındaki anlaşmazlık zâhiren hallolundu. Bk. İ. H. Uzunçarşıh, Anadolu beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu devleüeri, s. 65. Kritovulos, s. 155. Kemal Paşa-zâde, vrk. 102. Dursun Bey, s. 102. 1 3 3
1 3 1
1 3 5
1 3 6
1 3 9
1 4 0
K
*™ ° * *d
0
maluldeki tıcaret şehirleri.
FATİH SULTAN MEHMET
272
o r t a l a n n d a n sonra Ginivizler hâkim d u r u m a geçtiler, A i t m o r d u hanlarından Kefe'de ticaret yapmak üzere yerleşme mü¬ sadesini almış o l a n Ginivizler b u şehrin etrafını surlarla çevirerek iyice t a h k i m ettiler. Burası zamanla m u h t e l i f m i l lederin b i r araya geldiği ve ticaret yaptıkları b i r şehir halini aldı. Burada Tatarların, Rusların, Çerkezlerin ve Cinivizlerin Haniann bu yanyana yaşadıkları görülmektedir. " B u kozmopolit ticaret uTagiien. ^ limanlarında idare doğrudan doğruya kendi ellerine (Ginivizt a n b u i ' u n düs- lerin) geçmekle beraber buraları gene resmen H a n i n ülkelerinbTşrhtierindusaydmakta, Kefe'de H a n namına müslüman T ü r k ahali™ n i n işlerine karışan b i r T u d u n ve gümrük varidatım topla 1 4 1
1 4 2
1
d
e
n
nu
y a n b i r gümrükçü b u l u n m a k t a i d i " . F a t i h İstanbul'u al dıktan soma Karadeniz'deki b u Ciniviz kolonilerinin d u r u m u çok güçleşti. Çünkü bunların artık Anavatanla dgderi, eskiden olduğu gibi, kayıtsız, şartsız değildi. Osmanlıların müsadesi olmadan veya Osmanhlarm koyacağı vergiyi ödemeden bogazlardan geçmelerine imkân yoktu. Gün geçtikçe b u gidiş gelişte mümkün olmıyacak gibi görünüyordu. Çünkü devrinin en ileri görüşlü insanlarından b i r i olarak k a b u l edümek zaru reti b u l u n a n F a t i h Sultan M e h m e t ' i n Karadeniz'de b u ticari faaliyeti görmemesi, bilmemesi düşünülemez. F a t i h Sultan M e h m e t K a r a d e n i z ' i b i r T ü r k gölü haline getirmeyi düşün düğü andan itibaren b u Ciniviz kolonilerinin artık oralarda yaşıyamıyacağı anlaşılıyordu. Galata Ciniviz kolonisi ile Amas r a Ciniviz kolonisi b u n u n en başta gelen misaUeri i d i . Bununla beraber F a t i h K a r a d e n i z ' i n b u kısmına ait düşüncelerini, her yerde olduğu gibi, sıra ile ve hâdiselerden faydalanarak yavaş yavaş tahakkuk ettirdi. Gerçek o, K ı r ı m sahiderine tecavüz ettiği vakit, Kırım'daki l i m a n l a r üzerinde hak i d d i a edebdecek olan A l t m o r d u devleti b i t k i n b i r halde b u l u n m a k t a , koloni lerine yardım etmesi lâzım gelen Cinivizler ise Alphonce d'Aragon üe mücadele halinde idiler. Esasen Cinivizler, m u harebe halinde olmasalar bde, artık F a t i h için b i r k o r k u mev zuu olamazlardı. Çünkü b u tarihlerde y a n i 1475 e doğru F a t i h 1 4 3
FATİH'İN KARADENİZ SİYASETİ
kendisim tehdit eden en büyük tehlikeyi atlatmıştı; 1473 te doğuda U z u n Hasan k u v v e t l e r i m perişan etmişti. Aleyhindeki müthiş ittifak çenberinin halkalarım teker teker kırdıktan sonra zamanının en kudretli hükümdarı haline gelmiş olan F a t i h Sultan M e h m e t birçok meseleler yamnda Karadeniz işini de tekrar ele aldı; 1475 te K ı r ı m ' a ve 1476 da da Boğdan'a yürü dü. Fakat herşeyi hesab ederek zamamnda hareket etmesini hiçbir v a k i t elden bırakmadığım gördüğümüz b u T ü r k hü kümdarının, Karadeniz üzerindeki emeUerini gerçekleştirmek üzere i l k teşebbüse 1454 yılında geçtiğini görüyoruz. O t a r i h lerde K ı r ı m işlerine müdahele etmek için i l k firsat zuhur etmişti. Çünkü çok genç yaştaki b u T ü r k hükümdarına A l t m o r d u ve aynı zamanda Cinivizlere düşman olan, K ı r ı m H a m Hacı Giray b i r ittifak teklif ediyordu. Böyle b i r ittifakın imza lanmış olduğu katî olarak belli olmamakla beraber 1454 te Osmanlı kuvvetieriyle Hacı G i r a y i n kuvvetlerinin müştereken K e f e ' y i kuşattıkları görüldü. B u kuşatmaya eUidörr T ü r k ge misi katilmiş b u l u n u y o r d u . Gerçi Osmanh-Kırım kuvvet leri şehri alma teşebbüsünde bulunmadılar. Fakat Cinivizler, daha sonra İstanbul'da yapdan müzakerelerin sonunda, yılhk üçbin duka vergi vermek suretiyle O s m a n h l a r m tecavüzlerini önlemiş o l d u l a r . Bununla beraber Osmanhlar daha sonraki tarihlerde Y a k u b idaresinde gönderdikleri b i r f d o üe Kefe ve •civarım y a ğ m a ettirmiş ve birçok esir almışlardı. B u n u n üzerine M i n g i l i G i r a y Fatih'e b i r mektup göndererek, K e f e ' n i n ken disine haraç veren b i r şehir olduğunu üeri sürmüş ve ahnan esirlerin iadesini rica etmişti. Anlaşılıyor k i Osmanhlar b u şehirlerle daha F a t i h ' i n i l k saltanat yıllarında alâkalanmaya başlamışlar ve b u alâkalarım devam ettirmişlerdir. Ergeç b u raları işgal gemeyi kafasına koymuş olan F a t i h bundan ötürü Ciniviz gemilerinin boğazlardan geçerek Kefe'ye silâh 1 4 4
1 4 5
1 4 6
147
1 4 8
Halil İnnalcık, adı geçen makale, s. 196. Aynı makale, s. 197. Aynı makale, s. 197-198. Topkapı Sarayı müzesi Arşivi, 11776. Numaralı mektup. Bu -vesika Mingili Giray'dan Fatih'e yazdmış bir mektuptur. Tarihi 28 Rebiulâhır 874 (4 Kasım 1469) dur. Mingili Giray bu mektupta Fatih'e •"karındaşım" demektedir. Halil İnalcık, adı geçen makale, s. ıg8. I*. 18 1 4 4
1 4 5
1 4 6
Halil İnalcık, Kırım'ın Osmanlı tâbiliğine girmesi ve ahitnâme meselesi s. 194. Kemal Paşa-zâde, vrk. 210. Halil İnalcık, Kırım'ın Osmanlı tâbiliğine girmesi ve ahitnâme meselesi, s. 194. 1 4 1
1 4 2
1 4 3
273
1 4 7
1 4 8
F a t i h ve Hacı Giray. B i r Osmanlı f i losunun
Kefe
v e civarım y a ğ ma
etmesi.
FATİH SULTAN MEHMET
274
FATİH'İN KARADENİZ SİYASETİ
götürmelerine tamamiyle m a n i oluyor ve b u surede orayı büsbütün zayıf b i r hale getirmeye çalışıyordu. Hattâ b u sahillerde ve b u şehirlerde yaşayan Cinivizlerden bazdan b i r Osmanh tecavüzünün yapılacağım ve katî olarak b u ülkelerin elden gideceğini hesaba katarak yavaş yavaş b u r a l a r d a n göç meye bde başlamışlardı. F a t i h ' i n K ı n m üzerine yürümesini yalmz ticari işler ba kımından ele almak, onun kuzeyde takibettiği siyasetin en c a n noktasına el koymak sayılırsa da, b u n d a n başka şeylerin de b u işe âmil olduğunu k a b u l etmek, F a t i h g i b i ileri görüşlü b i r hükümdar için fazla birşey olmıyacaktır. Meselâ K ı n m i n doğrudan doğruya Osmanhlara i n t i k a l i veya b u topraklar üze rinde Osmanlılara tâbi b i r teşekkülün bulunması, K a r a d e n i z ' i n b a ü s a i r l e r i n i n büsbütün alınmasına hizmet edeceği gibi, b u sahillerin b i r kısmım elinde t u t a n Boğdan prenshğinin sıkış tırılmasına, hattâ b u prensliği himaye eden Lehistan'ın t e h d i t edilmesine de yarayacakür. Bütün bunları dikkate aldığım tah m i n ettiğimiz F a t i h Sultan M e h m e t Kefe Cinivizlerinin a n laşmalara riayet e t m e d i ğ i n i bahane ederek Kefe'yi almaya karar vermiş ve b u n u n için hazırlıklara başlamıştı. H a k i k a t e n o, çok sayıda geminin hazırlanmasını ve 300.000 e yakın askerin toplanmasım dgilüere e m r e t t i . Çünkü b u tarihlerde K ı n m ' d a Hacı G i r a y ' m oğulları arasında t a h t için müthiş b i r mücadele hüküm sürmekte i d i . B u mücadele bilhassa Hacı G i r a y ' m oğullanndan M i n g i l i ' G i r a y i l e Nurdevlet arasında şiddetli olmuş ve hanhk makamı bazan birine, bazan diğerine i n t i k a l etmiş, bazan da her ikisi K ı n m ' d a a y n ayrı hüküm sürmüştür. 1475 tarihlerine doğru hanhk makamım işgal eden M i n g i l i Giray, Kefe Cinivizlerinin arzusuna b o y u n eğerek, Kefe'de kendisini temsil eden E m m e k Bey'i azletti. B u azlin sebepleri arasında Emmek Bey'in Fatih'le anlaşmış olması e n başta sayılabilir. Çünkü b u tarihlerde F a t i h Sultan M e h m e t , T r a b z o n d a n Kefe'ye kaçmış olan birkaç köleyi istemek üzere oraya b i r elçi göndermişti. B u elçi, F a t i h tarafından verilecek herhangi b i r vazifeyi kabule, Emmek Beyi'i i k n a e t t i . Hâdiseyi 149
F a t i h ' i n Kırım üzerine
yürü
mesinin sebep leri. 1*475 e
doğru
Kırım'ın karı şık d u r u m u . K a r u n ' a büyük bir
donanma
nın
şevki s e
bepleri.
150
151
152
1 5 3
duyan Cinivizliler Eminek'i öldürmek istemişler ise de m u vaffak o l a m a m ı ş l a r d ı . Ö t e taraftan Emmek Bey'in azledil mesi ve yerine Sartak adlı b i r i n i n tayin edilmesi, T a t a r büyük l e r i n i n Emmek Bey etrafında toplanmasına sebep o l d u . işte b u n d a n sonra EmiriekBey Kefe ve civarını vurmaya, h e m de Mingüi Giray de çarpışmaya b a ş l a d ı . B u yüzden m e v k i i m muhafaza imkânlanndan m a h r u m kalan M i n g i l i Giray 1500 kişilik b i r süvari kuvveti de Kefe Cinivizhlerin yamna kaç mak mecburiyetinde k a l d ı . Bütün b u hâdiseleri haber almış olan Fatih, K ı n m i n alınabilmesi için en müsait z a m a n ı n geldiğine hükmetmiş ve Venediklilerle imzaladığı b i r y ı l l ı k mütarekeden faydalanarak Gedik A h m e t Paşa'yı 1457 bahan n d a K ı n m üzerine göndermişti. Kefe ve diğer Ciniviz şehir lerini muhafaza eden Ciniviz kuvvetlerinin az olmasına rağ men padişah b u işi pek ciddî telâkki etmiş ve 350 gemiden mürekkep b i r donanma ile o nisbette kuvvetli b i r o r d u y u buralara göndermek mecburiyetini duymuştu. H i ç şüphesiz k i birçok gemiyi ve askeri buraya göndermesinin b i r sebebi vardı. Anlaşılıyor k i F a t i h burada yalmz Cinivizlerle karşılaşmıyacağım, onlarla birlikte belki de T a t a r l a r l a vuruşacağını sanmaktadır; böyle düşünmek için de ortada birtakım sebep ler vardır. B i r Osmanh tecavüzü v u k u bulduğu takdirde K e fe '11in ve diğer K ı n m şehirlerinin Osmanhlara i n t i k a l edeceği tabiîdir. H a l b u k i K ı n m h a n l a n ötedenberi b u şehirleri kendi ülkelerinin en değerli parçalan olarak görmektedirler. B u i t i barla b i r Osmanh tecavüzü karşısında Cinivizlerle birlikte hareket etmek ihtimaUeri de vardır. İşte F a t i h Sultan M e h met çok zayıf Ciniviz kuvvetleri i l e müdafaa edilmekte olan b u şehirler üzerine i h t i m a l b u n u n için büyük kuvvetlerle 154
1 5 5
156
157
1 5 8
159
160
5
1 5 4 1 5 5 1 5 6
1 5 1
Halil İnalcık, adı geçen makale, Aynı vesika. Angiolellos, s. 96. 1 5 2
150 Vesika 10. Aynı eser, s. 96.
1 5 3
Angiolellos, s. 97. Halil İnalcık, adı geçen makale, s.
204-205.
Angiolellos, s. 97-98.
İşte bu tarihlerde Eminek Bey Fatih'i Kefe'yi ve diğer Ciniviz kolonüerini zaptetmeye çağırdı". Bk. Halil İnalcık, adı geçen makale, s. 205. Halü İnalcık, adı geçen makale, s. 202. Angiolellos, s. gg. Âli, gemilerin ikiyüz tane olduğunu yazıyor, Bk. Âli, V, vrk. i 4 g . 160 Vesika 10. Bu vesika, içinde birçok değerli malûmat bulunan ve Kefe'nin fethini bildirmek üzere yazdan fetihnamedir. 1 5 7
1 5 8
1 5 0
1 4 9
275
a 6 Kefelilerin harp h a m l i l a n ve G e d i k Ahmet
Paşa'-
jşehri k u -
atması.
FATİH'İN KARADENİZ SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
7
gitmeyi u y g u n b u l d u . Fakat Kefe Cinivizleri 21 Mayıs'itibaren Osmanlıların ne y a p m a k istediHerinden haberJ
.
x
dar olmuşlardı. B u n d a n dolayı b ü y ü k b i r hızla müdaiaa p i r i aldılar e kaleye erzak yığddar. B u n u n l a beraber kaledekilerle civardaki ahahnin anlaşmazhğı ve hattâ b i r b i r i n e düşman oluşları O s m a n h l a n n işini kolaylaştırıyordu. 1475 H a z i r a n i n ı n başlarında (880 Safer ayının b a ş ı ) Kefe. ön lerine gelmiş olan Gedik A h m e t Paşa, yaptığı teslim teklifine red cevabı a l ı n c a , Santa M a r i a kihsenin bulunduğu sahile b i n kadar atlı ve mühim m i k t a r d a piyade ç ı k a r d ı . Çı k a r m a hareketinde güçlük çekilmemişti. Çünkü daha önce K e fe'den uzak b i r yerde karaya çıkmış olan Osmanblar T a t a r larla müzakerelerde bulunmuşlardı. B u surede şehir 1475 H a z i r a n i n ı n altı veya yedisinde (880 Seferinin başı) karadan ve denizden kuşatddı ve Kale'ye şiddetli b i r topçu ateşi açıldı, B u n u n üzerine Kefe halkı Osmanlılara karşı durulamıyacağım, kendilerine hiçbir yerden i m d a t gelemiyeceğini ve şehri teslim etmekten başka çare olmadığım i l e r i sürerek komutanlarını tehdit ettiler. Bununla beraber şehir üç gün mukavemet etmiş ve ancak 9 H a z i r a n (3 Safer) da teslim olmuştu. B u arada Kefe'de b u l u n a n T a t a r büyüklerinden b i r kısmı da, teslim olmadıkları takdirde başlarına neler gelebileceğini düşündüklerinden, Os manlılara b o y u n eğmek zorunda k a l d d a r . Anlaşılıyor k i Kefe'de Osmanhlara karşı gösterilmiş olan mukavemete yalnız Cinivizler değü, fakat Kefe'de pek kalabalık olan müslüman
t e r t i
e
V
277
T a t a r l a r da katılmışlardır. Osmanlı kuvvederine karşı m u h a lefet ettikleri muhakkak olan b i r kısım Kefe Tatarlarına karşı Gedik A h m e t Paşa'nın dostça hareket etmiyeceği tabiî i d i . Bundan dolayı alman 40.000 esir a r a s ı n d a T a t a r beyleri ve b u arada belki M i n g i l i G i r a y da v a r d ı . Filhakika M i g 171
172
v a r mı i d i ?
161
162
163
1 6 4
165
166
167
şehir
oluyor. teslim
168
169
170
Angiolollos, s. g8. Kabulî, s. 86. Vesika 10. Angiolellos, s. 99. Âşık Paşa-zâde, karaya çıkan askerin miktarını yetmiş bin, İ. H . Uzunçarşılı ise kırk bin kişi kabul ediyor. Bk. Âşık Paşa-zâde, s. 183. İ. H . Uzunçarşılı, II, s. 128. 166 Angiolellos, s. 99. Kabulî, s. 8 6 . Halbuki Angiolellos şehrin 1 Haziran 1475 te saat 3 raddelerinde kuşatıldığını yazıyor. Bk. Angiolellos, s. 9 9 . Âli, V, vrk. 149. Kabulî, s\ 228. Âşık Paşa-zâde, şehrin üçüncü gün aman dilediğini ve beşinci gün teslim olduğunu (Bk. Âşık Paşa-zâde, s. 183), Kemal Paşa zâde ise dört gün mukavemetten soma beşinci gün teslim olduğunu yazmak tadır. Bk. Kemal Paşa-zâde, vrk. a n . no Vesika 10. 1 6 1
1 6 3
1 6 5
1 6 7
1 6 8
1 6 9
1 6 2
1 6 4
<^=r ginii G i r a y d a
Mirmiroğlu, s. 106. Osmanlı vakanüvislerinin hemen hepsi Mingili Giray'ın Kefe veya Mankup'da ele geçtiğini ve esirlerle birlikte İstanbul'a gönderildiğini, hapse atıldığını, öldürüleceği sırada affolunduğunu, kendisine saray tahsis edil diğini, daha soma da Kırım'hlardan gelen mektuplar üzerine Kırım'a han olarak tayin eddciiğini yazmaktadırlar. Buna karşılık Profesör Akdes Nimet Kurat ve Profesör Halil İnalcık, son zamanlarda bulunan bir takım vesi kalara dayanarak, yukarda söylediğimiz meselenin tamamiyle uydurma olduğunu ve Mingili Giray'ın bu tarihlerde İstanbul'a gelmediğini, hattâ Kırım'da Gedik Ahmet Paşa ile bir anlaşma imza ettiğini yazmakta dırlar. Profesör Halil İnalcık bu uydurma haberin X V I . yüzydın son yol larında ölen ve arapça bir tarih yazmış olan Cenabî'nin kitabında görül düğünü ve diğer vakanüvislere bunun kaynak olduğunu söylemekte ise de, Cenabî'den daha önce yaşamış ve Fatih devrini bütün hadiseleriyle ele almış olan Kemal Paşa-zâde de bu rivayetten bahsetmektedir. Hattâ Kemal Paşa-zâde, hâchsenin bir kısmının Mingili Giray'dan menkul oldu ğunu zikretmek suretiyle işi biraz daha kuweüendirmektedir. Kemal Paşazâde'ye göre: İstanbul'a geldiği vakit hapse alılan Mingili Giray, buradan kurtulacağı ümidini kesmişti. Hattâ bir gün hapishaneye bir kapıcı ile bir cellât gelerek Tatar hanlarının öldürülmesi hakkında emir çıktığını ve kendilerine teslim edilmesi icabettiğini söylediler. Fakat muhafız, bir yan lışlık olmasın, çünkü burada Tat ili beyleri de mahpustur; ihtimal ferman bunlar içindir, acele edilmesin dedi. Gelen adamlar şüpheye düştüler ve geri dönerek kapu ağası vasıtası üe durumu padişaha arzettiler. Padişah, verdiği emrin Tat beylerine ait olduğunu ve Tatarlarla ilgisi olmadığım söyledi; hatta Tatar hanlarının bırakılmasını da irade etti. Biraz sonra da padişah hem Dulkadıroğlu Alâüddevle'ye hem de Mingili Giray Han'a aynı günde sancak vererek kılıç kuşattı (Bk. Kemal Paşa-zâde, vrk. 213-214). Görülüyor ki Tatar hanlarının İstanbul'a esirler arasında gelmesi hâdisesi X V I . yüzyılın son yıllarında ölen Cenabî ile başlamış de ğildir. 1534 te ölen Kemal Paşa-zâde de aynı hâdiseyi rivayet etmektedir. Bu itibarla Mingili Giray'ın esirlerle birlikte İstanbul'a gelmesi meselesi Fatih devrine yetişmiş olanlar arasında da bir mesele olarak vardır, Bu itibarla bunun baştan başa uydurulmuş bir hâdise olması imkânsız gibi görünüyor. Esasen Mingili Giray'ın daha sonra İstanbul'a gelmiş ol ması, Halü İnalcık'ın da dediği gibi, meseleyi bu karışık şekle getirmiştir. Ancak Kefe'nin alınışından bir buçuk ay soma Mingili Giray'ın Kırım'da han olduğunu gösterir bir mektubunun ele geçmesi (Bk. Akdes Nimet Kurat, 1 , 1
1 7 2
FATİH'İN KARADENİZ SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
278
g i l i G i r a y i n Kefe'de hapsedilrniş olduğu ve b u r a d a k i zindan dan Osmanlıların Kefe'yi zaptetmesi de kurtulduğu anlaşdmaktadır. 173
Kefe'den sonra donanmayı Azak denizine sokarak D o n nehri ağzındaki Azak kalesini alan Gedik A h m e t Paşa nihayet M a n k u p şehrim kuşattı. Burası hem müstahkem hem de müda f i l e r i fazla olan b i r kale i d i . B i r müddet top ateşine maruz bırakdmakla beraber kale b i r türlü düşmemişti. Ancak kaleyi asıl k o m u t a n değil, k o m u t a m n akrabalarından birisi müdafaa et mekte i d i . Çünkü asıl k o m u t a n Osmanlı kuvvetlerinin karşı sında dayamlamıyacağım kestirdiğinden, yapılmış olan teslim teklifini k a b u l etmiş ve şahsen gelip paşaya teslim olmuş tu. Ancak onun teslim olması savaşa son vermedi. Yukarıda da söylediğimiz g i b i onun akrabalarından birisi kalenin müda faasını üzerine aldı. K a l e n i n ahnmasımn u z u n b i r kuşatmaya bağh olduğunu gören Gedik A h m e t Paşa, işi kolayca hal için, lüleye başvurdu; kalenin kuşatılması işini küçük b i r kuvvetle Zağracı Y a k u p Bey'e bırakarak kendisi esas kuvvetlerle oradan uzaklaştı. B i r müddet burada kalan Y a k u p Bey kalenin muhasarasını çözerek oradan ayrılmaya kalkışınca, müdafüer b u küçük kuvveti v u r m a k üzere kaleden dışarıya fırladılar. H a l b u k i Y a k u p Bey'in çekilmesi b i r tertipten ibaretti. B u su1 7 4
1 7 5
1 7 6
Topkapı Sarayı Müzesi Arşivindeki Altınordu, Kırım ve Türkistan Han larına ait yarlık ve bitikler, 88o Rebuilevvel başları tarihli mektup). Mingili Giray'm esirler arasında İstanbul'a gelmediğini izah etmez. Çünkü bu birbuçuk aylık bir zaman içinde, o zamanki vasıtalarla Kırım'a gidip gel mek mümkündür. Meselâ Haziran'ın 6 veya 7 sinde kuşatılmış olan Kefe'nin zaptı hâdisesi Haziran 21 de İstanbul'da biliniyordu (Bk. Vesika 10). Bu iti barla esirler arasında İstanbul'a gelen ve orada tanınan Mingili Giray'm iadesi ve hattâ padişahın iradesi ile Gedik Ahmet Paşa ile bir anlaşma imza etmesi mümkündür. Padişahın haberi olmadan Gedik Ahmet Paşa'mn Mingili Giray ile, çok mühim bir mesele olan Kırım hakkında bir anlaşma yapması da esasen düşünülemez. Topkapı Sarayı Arşivinde 4414 numarada kayıtlı bir mektup var dır. "Fi evail-i Rebuilevvel sene Semanîn ve semane mie" (Temmuz 1475) tarihini taşıyan bu mektubu Mingili Giray Fatih'e yazmıştır. Bu mektup tan Mingili Giray'm Kefe'de zindanda bulunduğu ve Kefe'nin müslümanlar eline geçmesi ile kendisinin de kurtulduğu anlaşılmaktadır. Âli, V, vrk- 149. Sadüddin, s. 555. Kemal Paşa-zâde, vrk. 2 1 1 .
retle Türkler M a n k u p ' l u l a n plânlan gereğince hareket etmeye mecbur bırakmışlardı. Çünkü biraz üeride pusuya girmiş olan T ü r k kuvveden vardı. M a n k u p l ' u l a n n önünden yavaş yavaş ve savaşarak çeküen Y a k u p Bey kuvveden nihayet o n l a n pusuya d ü ş ü r d ü l e r . A r k a l a n çevrilen M a n k u p kuvvetlerinin b i r kısmı öldürülmüş b i r kısmı da esir edilmişti. B u suretle müdafüerinin çoğunu kaybetmiş olan M e n k u p kolayca zaptedilmiş oldu. 177
İşkodra'nın fethinden soma otuz gemiden mürekkep b i r Osmanlı donanması Kocaeh hâkiminin idaresi altında Kın m sahülerinde tekrar gözükmüş, Kefe havalisinde b u l u n a n ve Gedik A h m e t Paşa tarafından zaptedilmemiş olan yerleri de işgal etmişti. K a r a d e n i z ' i n b u sahiüerinin işgali, F a t i h Sultan M e h m e t ' i n düşüncelerinin b i r kısmımn daha tahakkuku i d i . O , buraları elde etmeyi tahayyül ettiği vakit şüphesiz Karadenizdeki son Ciniviz kolonilerini ortadan kaldırmayı ve Karade niz'e ait ticaretin bütününü ele geçirmeyi düşünmüştü. B u n d a n başka y u k a n d a da söylediğimiz gibi Boğdan ve ona yardım eden Lehistan'ı b u taraftan tehdit etmek meselesi de b u işgal plâmmn içinde i h t i m a l mevcuttu. Filhakika 1475 ten itibaren K ı n m hanlığı Osmanlüara tâbi b i r hanlık haline gelerek üçy ü z y ü kadar o n l a n n idaresi altında kaldı. B u müddet zarfmda, belki de F a t i h ' i n düşündüğü g i b i , Osmanhlar b u cihetten Leh l i l e r i baskı altında tuttular, batıdaki düşmanlanmn üzerine başka b i r y o l d a n kuvvetier şevketine imkânlanna sahip oldular ve nihayet, gelişmekte olan Moskova Knezhğinin ve daha son r a k i Rus devletinin Karadeniz'e inme isteklerine uzun müd det engel oldular. 1 7 8
1 7 6
Daha
sonraki
tarihlerde z a p tedilen
kale
ler.
1 7 9
1 , 3
1 7 4
279
1 7 7 1 7 8
1 7 5
1 7 9
Kemal Paşa-zade, vrk. 211. Sadüddin, s. 556. îdris-i Bitlisi, vrk. 157. Sadüddin, s. 568.
Fatih
buraları
almakla kazandı.
neler
ALTINCI
BÖLÜM
I FATİH'İN İÇ ANADOLU V E DOĞU ANADOLU SİYASETİ Toros dağlan de A n a d o l u kuzey dağlan arasında uzanıp giden ve Uzunyayla'ya kadar devam eden O r t a A n a d o l u de b u n u n ötesinde başüyan A n a d o l u ' n u n doğu kısmı üzerinde.
^^"^j^" yurdular faakm ü t a l â
al ar.
bilhassa Fırat'a kadar olan sahada, F a t i h Sultan M e h m e t Os manlı devletinin b i r bütün teşkd ettiğine inanmış g i b i i d i . H a l b u k i O r t a A n a d o l u ' n u n büyük b i r kısmı de doğu y a y l a l a n m n bütünü imparatorluğun sınırlan dışında kalmıştı. H e r i k i bölge de hüküm sürmekte olan beylikler, O s m a n h l a n her bakımdan tehdit eden b i r mevkide b u l u n m a k t a idiler. K o n y a , K a r a m a n Lârende ve civanna, hattâ T o r o s l a n n güneyinde denize kadar olan sahalara malik olan K a r a m a n beyliği, yaşadığı müddetçe, Osmanlı devletine karşı mümkün olabüen bütün fenahklan yapmış, "hıristiyanhğı takviye ederek müslümanhğı zaafa götürmeye" çalışmıştı. Y d d ı n m B a y a z ı t i n müthiş pençesi altında b i r an ezdmeye mahkûm olan b u beylik, Y ı l d ı n m T i m u r karşılaşmasından sonra tekrar meydana çıkarak Çelebi Sultan M e h m e t zamamnda ve İkinci M u r a t devrinde d u r m a dan Osmanlılar aleyhinde faaliyette bulunmuştur. F a t i h ' i n kü çük yaşta tahta çıkmasını da firsat sayan b u beylik, O r t a A n a dolu'da yine b i r gaile meydana getirmeye çalışmış ise de, genç hükümdann çok süratle hareket edişi buna imkân bırakma mıştı. Ancak F a t i h b i l i y o r d u k i Karamanlılar b i r fırsat v u k u unda tekrar ortaya çıkacaklardır. Anadolu'nun* öteki kışından- . nın güvenliği ve nihayet T ü r k soyunun birliği bakımından buralannın da Osmanlı t o p r a k l a n içerisinde bulunmasını za r u r i sayan F a t i h Sultan M e h m e t b u beyliği hiçbir hak tanı mamak suretiyle ortadan kaldırmayı belki daha evvelki t a r i h 1
1
Sarı Abdullah, Efendi, vrk.
40-42.
-
FATİH SULTAN MEHMET
282
FATİH'İN DOĞU
lerde tasarlamış, fakat hâdiselerin seyri o n u n gözlerinin başka taraflara çevrilmesine sebep olmuştu. Yakın, uzak Osmanlıların aleyhindeki her teşekküle el uzatan K a r a m a n beyhğinin, İbrahim Bey'in ölmesinden biraz < sonra, d u r u m u büsbütün nazikleşti. Osmanh topraklarının doğusunda bulunan ve gittikçe kuvvet kazanan A k k o y u n l u devletine gelince o, Osmanhlar için gün geçtikçe daha ciddî bir tehlike konusu olmaya başladı. N i t e k i m Karadeniz salıdlerine göz dikmiş olan b u devlet T r a b z o n R u m imparatorlariyle akrabalık tesis etmiş, b u yüzden F a t i h ' i n T r a b z o n ' u almak isteyişine m a n i bile olmaya çalışmıştı. B u m a n i olmak isteyişte T r a b z o n i m p a r a t o r u n u müdafaa etmekten ziyade b u toprakların F a t i h ' i n eline geçmesini önlemek gayesi vardır demlebdir. Bundan başka İsfendiyar t o p r a k l a n üzerinde hak i d d i a edebüecek b i r mevkide olan K ı z d A h m e t Bey'i k a b u l eden, himaye eden ve onu Osmanlılara karşı elinde b i r sdâh g i b i tutan U z u n Hasan, Osmanh-Akkoyunlu sınırlan üzerinde hâdiseler çıkarmaktan da çekinmiyordu. Ayrıca Osmanlılarla K a r a m a n beyliği arasında çıkan anlaşmazlığı da fırsat büen U z u n Hasan, Karamanoğullanna yalmz siyasi müzaherette değil, aynı zamanda b i l f i i l asker göndermek suretiyle yardım ediyordu. İşte bütün b u hareketler F a t i h ' i ister istemez doğu daki b u tehlike de meşgul olmaya şevketti. B u tehlike mevcut oldukça Anadolu'da henüz yeni ahmp Osmanh topraklarına eklenmiş olan yerlerin sükûnette kalmasını sağlamak mümkün ' olmıyacakü. Y a n i Kızıl A h m e t , İsfendiyar toprakları, K a r a m a n beyleri de K a r a m a n ülkeleri üzerinde lâzım gelen tahrikleri y a p m a k t a n geri kalmıyacak, hele U z u n Hasan g i b i kuvvetli b i r harmleri bulundukça tehlike Osmanhlar için büsbütün ar tacaktı. B u i t i b a r l a F a t i h Sultan M e h m e t önce A n a d o l u ' n u n ortasındaki K a r a m a n dikenini, sonra da doğuda büyüyen A k k o y u n l u devletim ezmeye kendini mecbur gördü. B u n l a r mev cut bulundukça padişahın başka yerlerde güvenle çarpışma sına imkân yoktu. O n u n için padişahın Karamanlılar ve A k koyunlular üzrine yürümesi, A n a d o l u ' d a takip ettiği siyasetin 2
3
4
4
Bk. Kitabımızın 264 cü sayfası. Bk. Kitabımızın 264 üncü sayfası. Bk. Kitabımızın 293, 308 inci sayfalan. 3
283
b i r -neticesi ve i k i ayrı safhasıdır. Ancak b u i k i teşekkülün, Osmanlılara karşı aldıklan tavır, o kadar b i r b i r i n d e n aynlmaz haldedir k i onların b u devirdeki tarihlerini yanyana ve daha doğrusu b i r b i r i n i n içinde mütalâa etmek lâzım gelir. Fakat, hâdiseleri daha açık anlatmak ve birbirine kolayca bağlamak imkâmm kaybetmemiş olmak için onları a y n ayrı mütalâa etmeyi zaruri buluyoruz. A n a d o l u ' d a T ü r k vahdetinin kurulmasına, beyliğini kay betmemek bakımından, en ziyade muhalefet eden ve yine aynı sebepten ötürü verdiği sözü tutmıyarak Osmanlıları uzun müd det kendisiyle meşgul eden Karamanoğlu İbrahim Bey, son defa, yani 1451 de yaptığı çarpışmada F a t i h Sultan M e h m e t ' i , ancak Osmanh vezirlerinin şefaati sayesinde, sulha ikna ede bilmişti. Fakat en başta gelen düşüncesini Osmanhlara ihanet teşkü ettiğine göre, onun b u defa da sözünde duracağı şüpheli görünüyordu. H a k i k a t e n aradan çok geçmeden İbrahim Bey Osmanhlar aleyhine olmak üzere Venediklilerle b i r anlaşma imzaladı. Çünkü A n a d o l u ' n u n bütünü de O s m a n h l a n n eline geçmeye başlaması, İstanbul'un yine onlar tarafından zaptedilmesi ve O s m a n h l a n n Cinivizlere karşı gösterdiği temayül Venediklileri büyük b i r telâşa düşürmüştü. İşte onların b u tetelâşh anlarında Giovanni Mocenigo d h b i r elçüeri K o n y a ' y a gelerek Karamanlılarla b i r ticaret muahedesi imzaladı. Fakat b u işin açık ciheti i d i . " H a k i k a t t e ise İbrahim Bey'in muka veleye m e r b u t mektubundan anlaşılacağı üzere müşterek düş mana karşı" b i r ittifak yapılmıştı. B u müşterek düşman Os m a n h devleti i d i . F a t i h ' i n , İsfendiyar topraklarım aldıktan soma, Trab zon'a gitmek üzere Sivas taraflarına hareket ettiği sıralarda İbrahim Bey, İsfendiyaroğlu İsmail Bey'i tekrar Kastamo nu'ya dönmeye teşviketmiş ve ona " H e y Tanrı k u l u ! dön Yenişehir'e v a r m a , Osmanoğlu'nun firsaün bulduk, b u taraftan ben sana m u i n , o taraftan dahi U z u n Hasan'a haber edelim, aradan götürelim yine sen vüâyetine v a r " demişti. Fakat 5
6
7
8
9
Bk. s. Kitabımızın 37 inci sayfası. 1. H. Uzunçarşılı. Karamanoğulları devri vesikalarından İbrahim Bey'in Karaman imareti vakfiyesi, Bel leten, I (1937), s. 56. İ. H. Uzunçarşılı, aynı makale. Aynı makale. Âşık Paşa-zâde, s. 158. Neşri, İbrahim Beyin teklifini aşağıdaki şe kilde yazmaktadır: "Hay Tamı kulu Yenişehir'e varmadan yine Kasta5
6
7
2
SİYASETİ
9
8
1451 OsmanlıKaraman
an
laşmasından s o m a İbrahim Bey'in
Vene
diklilerle
itti
fakı
Os
ve
manlılar
aley
hindeki
faali-
yed.
ı
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN DOĞU SİYASETİ
İsmail B e y i Osmanlılar aleyhine harekete geçirme teşebbüsünde İbrahim Bey birşey elde edemedi. Çünkü İsmaü B e y i n dinî d u y g u l a n ve deriyi görüşü y a n i " b i r padişah gazaya gidiyor, a m yoldan komak îslâma lâyık değüdür. Hususan k i kalelerin de ol padişahın kvdlan vardur ve h e m memleket kanndaşımm elindedür" d e m e s i buna m a n i olmuştu. İbrahim Bey biraz soma Kızıl A h m e t ' d e n de faydalar u m d u . O , t a y i n edildiği M o r a beyliğine gitmiyerek İbrahim B e y i n y a m n a iltica edince çok riayet görmüştü. Hattâ İbrahim Bey yanında kalması için çok ısrar e t t i . Fakat Osmanlı t o p r a k l a n n a civar olan b u yerlerde kalmayı tehlikeli sayan Kızıl A h m e t , İbrahim Bey'den y o l harçlığını alarak U z u n Hasan'a s ı ğ ı n d ı .
etmişti. D a h a soma da bütün devlet işlerini ona bırakınca öteki kardeşler buna itiraz etmişler ve b a b a l a n m n hastalığın d a n faydalanarak harekete geçmişlerdi. B u hareketin başında b u l u n a n Pir A h m e t Bey K o n y a ' m n ileri gelenleri de anlaşarak hükümdarlığını dân etmiş ve babası de birlikte ağabeyisi İshak Bey'i K o n y a ' d a n çıkarmıştı. B u hâdise i h t i y a r İbrahim Bey'in Gevale kalesinde ölmesine sebep oldu. B u n u n üzerine kardeş lerine mukavemet edemiyeceğini anlayan İshak Bey İçel'e çeldlerek b u r a d a n Memlûk sultamna müracaat etmiş ve o n u n himayesini istemişti. Sultan gerçi o n u n b u isteğini k a b u l etmiş, kendisine hilat göndermiş, fakat yardım etmediği için îshak b u defa da U z u n Hasan'a b a ş v u r m u ş t u . Şayet U z u n Hasan kendisine yardım eder ve kardeşlerim K a r a m a n elinden çıkanrsa, Kasım Bey ona her göç için b i n füori vermeyi ta ahhüt e d i y o r d u : b u n u n üzrine U z u n Hasan'ın hemen işe müdahale ettiğim ve Sivas civarından K a r a m a n topraklarına yürüdüğünü g ö r ü y o r u z . îshak Bey b u kuvvederi karşılamış ve K a r a m a n ülkesine onlarla beraber girmişti. U z u n Hasan'm f d e n işe müdahalesinden sonra îshak Bey tek başına hâkim d u r u m a geçti. Çünkü Pir A h m e t Bey U z u n Hasan'ın kuvvet l e r i karşısında mukavemet edemiyeceğini anladığı için K a r a m a n topraklanın terkederek F a t i h Sultan Mehmet'e sığınmış ve bazı yerleri Fatih'e bırakacağım söyliyerek ondan himaye ve yardım istemişti. F a t i h b u yardımı yapmıya taraftar gö rünüyordu. Esasen K a r a m a n halkı îshak Bey'in d u r u m u n d a n m e m n u n değildi. Çünkü o n u n davet ettiği U z u n Hasan kuv vetleri K a r a m a n ülkelerinde her girdikleri y e r i tahrip-etmiş, s o y m u ş ve y a ğ m a etmişlerdi. U z u n Hasan buradan a y n -
284
10
1 1
12
İbrahim
Bey
i l e oğulları a r a sındaki
anlaş
mazlık
ve İb
rahim
Bey'in
ölümü.
İşte İbrahim Bey, Osmanlılarla b i r anlaşması bulunmasına rağmen, b u surede 1463 yılma kadar Osmanlılar aleyhine çalıştı; fakat b u çahşmalar b i r çarpışmaya i n t i k a l etmeden öldü. Yedi oğlundan en büyüğü olan îshak B e y i , İbrahim Bey, Osmanlılara mensup olmaması bakımından, çok seviyor du. B u itibarla İbrahim Bey sağlığında onu veliaht yapmış ve ayrıca, merkezi Silifke olmak üzere, İçel valiliğine tayin 13
1 4
1 5
285
16
17
18
19
2 0
2 1
monu vilâyetine var. Osmanlunun şimdi gayet fursatıdur. Ben sana muavin olayın. Sen dahi Kastamonu vilâyetinden halk çıkar. Oğlun Hasan Bey'e dahi âdem gönderelim. Ol dahi andan hareket itsün. Osmanlıları aradan götürelim. Yine sen vilâyetinde mukarrer ol otur dedi." Bk. Neşri, vrk. 175. Âşık. Paşa-zâde, s. 158. Neşri, İsfendiyaroğlu'nun İbrahim Bey'e verdiği cevabı biraz daha başka şekilde ifade etmekte ve ''andan İsmail Bey bu haberi işidicek eytdi: Bu söz müslümanlığa lâyık söz değildür. Buna münafıklık derler. Şimdi bir gazi padişah gazaya gidiyor. Biz am yolundan ahkomaklık islâma sığan iş değildür. Hassaten kim bunun gibi ef 'ali sen nice kerre itdün, ne başardun, şimdi yine se başarasm dedi." demektedir. Bk. 1 0
Neşri, vrk. 175-176.
Kemal Paşa-zâde, vrk. 203. Halbuki İ. H. Uzunçarşıh, Kızd Ahmet Bey'i İbrahim Bey'in kabul etmediğim, yalnız Uzun Hasan'ın yamna gi dinceye kadar kendisine lâzım olan yol parasını verdiğini yazmaktadır. Bk. 1. H. Uzunçarşıh, adı geçen makale. Kemal Paşa-zâde, vrk. 103. 329 numaralı Al-i Osman Tarihi, vrk. 124. İshak Bey bir cariyeden doğmuştur. Diğer çocuklar yani Pir Ahmet, Kasım, Karaman, Alâüddin, Süleyman ve Nuresofi adındaki altı kardeş Fatih Sultan Mehmet'in halasmdan doğmuşlardır. 1 1
1 2
1 3
1 4
2 2
23
2 4
Neşrî, vrk. 182. İ. H. Uzunçarşıh, II, s. 88. İdris-i Bitlisi, vrk. 124. Âşık Paşa-zâde, s. 167. Kemal Paşa-zâde, vrk. 124. Kemal Paşa-zâde, vrk. 124. Âşık Paşa-zâde, s. 167. Kemal Paşa-zâde, vrk. 124. Âşık Paşa-zâde, s. 167. İdris-i Bitlisi, vrk. 125. Âşık Paşa-zâde, s. 167. Neşrî, vrk. 183. Yalnız sürüp götürülen develerin miktarı 20.000 idi. Bk. Kemal Paşazâde, vrk. 125. 1 5
1G 1 7
1 8
1 9
2 0
2 1
2 2
23
2 4
Yardım
gör
m e k üzere
îs
hak Bey'in U z u n Hasan'a, Pir Ahmet B e y ' i n de tih'e
Fa
müraca
atları. Fatih'in
Pir
Ahmet'e
yar
dımı
ve
bir
kısım K a r a m a n şehirlerinin Os~ manii
toprak
larına katılma-
FATİH'İN DOĞU SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
286
lirken Kızıl A h m e t Bey'i b i r kısım kuvvetlerle K a r a m a n ülke lerinde bırakmıştı. Bununla beraber, müstakil olarak K a r a m a n beyliğini elde etmiş olan İshak Bey F a t i h Sultan M e h m e t ' i n P i r Ahmet'e yardım edeceğim örenmiş b u l u n u y o r d u . Yalnız U z u n Hasan'a dayanmayı kâfi görmeyen İshak Bey b u sebepten Fatih Sultan Mehmet'e S a n Y a k u p oğlu A h m e t ' i elçi olarak gönderdi. S a n Y a k u p oğlu, P i r Ahmet'e y a r d i m eddmediği ve İshak Bey üzerine sevkedilmediği takdirde A k şehir ve Beyşehir'in Osmanhlara bırakılacağım b i l d i r i y o r d u . * B u n u n üzerine padişah Çavuşbaşı A h m e t Bey'i İshak Bey'e göndererek " Ç a r ş a m b a pazarı smur olsun, berisini bize ver, b i z d a h i kardeşini koyuvermiyelim d e d i " İshak Bey U z u n Ha¬ s a n i n yardımına güvenerek b u teklifi r e d d e d i n c e padişah Pir Ahmet'e " T a b i i ve a l e m " vererek K a r a m a n ' a gönderdi. A n t a l y a sancakbeyi Köse H a m z a Bey ile Karahisar B e y i ve Kayseri sancakbeyi ona yardıma memur edilmişlerdi.Pir A h m e t Bey kuvvetleri de İshak Bey kuvvetleri Ermenek veya Dağpaz a n ' n d a karşdaşülar. Y a p d a n savaşta. İshak Bey mağlûp o l muş ve karısı ile b i r çocuğunu Silifke'de bırakarak U z u n Ha¬ s a n i n yanma k a ç m ı ş t ı . P i r A h m e t , Silifke müstesna, b u su retle bütün K a r a m a n ellerine hâkim o l d u ; ve yine b u su retle K a r a m a n toprakları A k k o y u n l u l a r l a O s m a n h l a n n nüfuz larının çarpıştığı b i r saha h a l i n i aldı. Ö t e taraftan P i r A h m e t Bey F a t i h tarafından yapılan yardıma karşılık olmak üzere Akşehir, Beyşehir ve Sıklanhisar de Ilgın t a r a f l a n m padişaha terketmiş ve kendisi de Osmanh hâkimiyetim k a b u l etmişti. 2 5
2 6
27
2
2 9
30
3 1
3 2
33
3 4
3 5
36
3 7
Kendisine karşı çok cömert davranan hattâ K a r a m a n beyliği P i r A h m e t B e y ' in Osmanlılarav n i n başına geçebilmesinde en büyük âmil olan, fakat öteden- karşı cephe a l beri düşman telâkki edden Osmanh hanedamna ve b u arada ması. Fatih'e karşı Karamanoğlu P i r A h m e t Bey aradan çok geç meden muhalefet etmeye başladı. Gerçek o, Osmanh toprakl a n n a tecavüze başhyarak bazı yerlerin mahsuUerini gasbetmiş, b u arada padişahtan Ilgın ve civarım geri istemek cesaretim bde göstermişti. Bundan başka P i r A h m e t Bey Osmanlılara tâbi her derebeyi gibi yılda en aşağı b i r defa gelip padişahın elini öpmeye ve hediyeler getirmeye mecburdu. H a l b u k i P i r A h m e t Bey b u merasimde hazır b u l u n m a y a önem v e r m i y o r d u . Diğer taraftan 1466 da U z u n Hasan meselesi ciddî b i r h a l Padişahın s e fere çıkması vealdı. Padişah doğuda gittikçe tehdit edici b i r h a l alan b u dev Afyon'a g e l i n dikten sonra, lete karşı harp hazırhklanna başlamıştı. Ancak b u hazırhklann seferin Kara nere için olduğu, her zamanki gibi b u sefer de, belli de- m a n üzerinebiiğüdi. Bundan ötürü uzak b i r sefere hazırlanmaları için oiduğunu dirmesi. her vüâyete emirler gönderildi. B u arada Dulgadıroğlu Şeh- K o n y a , G e v a suvar Bey de Karamanoğlu P i r A h m e t Bey'den de aradaki Ie'nîn alınması» anlaşmalar gereğince savaşa katılmaları istenmişti. Bununla beraber Karamanoğullan meselesi sona ermedikçe doğuda b i r sefere çıkmak pek büyük b i r ihtiyatsızlık o l u r d u . Padişahın b u n u bdmemesine imkân yoktur. Belki de bütün b u hazırlık lar Karamanoğlu'nun üzerine yürümek için yapdmaktadır. Fakat F a t i h âdeti olduğu üzere meseleyi gizli t u t u y o r d u . H e r ne olursa olsun o r d u Afyonkarahisar'a gelinceye kadar padişahın 38
39
40
43
3 0
Âşık Paşa-zâde, s. 168. Âşık Paşa-zâde, s. 168: Neşrî, vrk. 183. Sadüddin, s. 499. Halbuki İ. H. Uzunçarşdı bu elçinin Sarı Yakup olduğunu yazmaktadır. Bk. İ. H. Bk. Uzunçarşdı, I I , s. 8g. Âşık Paşa-zâde, yalnız Beyşehrin verileceğini yazıyor. Bk. Âşık Paşa- zâde, s. 168. Kemal Paşa-zâde, vrk. 125. Âşık Paşa-zâde, s.- 168. Kemal Paşa-zâde, vrk. 125. Aynı eser, vrk. 125. Neşri, vrk. 183. 1099 numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 94. Kemal Paşa-zâde, vrk. 125. Sadüddin. s. 500. Dursun Bey, s. 122. İdris-i Bitlisi, vrk. 125. Kemal Paşa-zâde, vrk. 125¬ 1099 numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 94. 26
27
2 8
2 9
3 0
3 1
3 2
3 4
3 5
3 6
37
3 3
41
42
38
2 5
287
1099 numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 94. Sadüddin, s. 500. • Angiolellos, s. 45-46.
Dursun Bey, hazırlıkların Mısır için yapddığını fakat Karamanoğlu Pir Ahmet'in anlaşmalara riayet etmiyerek orduya katdmadığı için Kara man'a yüründüğünü yazmaktadır. Bk. Dursun Bey, s. 138. Kemal Paşazâde'ye göre bu sefer Hálep ve civarı için yapılacaktı. Padişah buraları Çerkezlerin elinden almayı tasarlıyordu. Malatya ve Darende de bu meyanda idi. Çünkü bunlar esasen Osmanlıların elinde iken Yddırım Bayazıd faciasında kaybedilmişlerdi. Bk. Kemal Paşa-zâde, vrk. 144. Dursun, Bey, s. 138. Kemal Paşa-zâde, vrk. 144. Bu iki beylikle Fatih daha önce anlaşmıştı. Bu anlaşma "padişahtan her ne vakit kim işaret oluna, hazır olalar ve her nereye emrederse varalar" şeklinde idi. Bk. Neşrî, vrk. 185. Bu anlaşma Âşık Paşa-zâde'de de vardır. Bk. Âşık Paşa-zâde, s. 169. 4 0
4 1
4 2
4 3
FATÎH SULTAN MEHMET
288
FATİH'İN DOĞU SİYASETİ
maksadını hiç kimse anlamadı. Ancak F a t i h ' i n b u şehirde b u lunduğu sırada, sefere katılması için Pir A h m e t Bey'e haber götüren adam geri dönmüş ve padişaha, Karamanoğlu'nun emre itaat etmediğini bddirmişti. B u n u n üzerine F a t i h , y o l u üstündeki b u dikeni " o l h â n r e h g ü z a n n d a n " katî olarak yoketmeye karar vermiş ve derhal K o n y a üzerine yürümüştü. Pir A h m e t Bey padişahın kuvvetierme mukavemet edemiyeceğini bddiği içindir k i K o n y a ' y ı bırakarak Lârende'ye kaçü. B u n u haber alan F a t i h kuvvetierinden b i r kısmım M a h m u t Paşa'mn idaresi altında Lârende'ye gönderirken kendisi de K o n y a ' y ı kuşattı ve zaptetti; b u n d a n sonra K o n y a civannda b u l u n a n ve çok müstahkem b i r kale olan Gevale ve Ereğ l i ' y i de aldı. Pir A h m e t Bey'e gelince o, M a h m u t Paşa'ya karşı şiddedi savaşlar vermiş, fakat neticede mağlûp olarak Karataş taraflarına kaçmaya muvaffak olmuştu. Padişah b u n d a n sonra M a h m u t Paşa'yı TurgutoğuUarı üzerine şevketti. Çünkü K a r a m a n d i y a n n d a fesat çıkaranlardan birisi de b u n lardı. Paşamn kendi üzerlerine geldiğini duyunca onlar da Bulgar dağım terkederek Tarsus ovasına çekddüer. B u surede K a raman'da isyan çıkaran ve b u işe ön-ayak olanların mühim b i r kısmı öldürülmüştü. Fakat padişah b u n u da kâfi bulmadı; K a r a m a n diyarının kuvvet ve k u d r e t i n i azaltmak çarelerim 44
4 5
4 6
4 7
Mahmut
Pa-
şa'mn T u r g u t oğullan île m ü cadelesi. Karaman kının
hal İstan
b u l ' a sürülme si v e
birtakım
dedikodulardan sonra M a h m u t Paşa'nm
azli.
4 8
4 9
5 0
Dursun Bey, s. 138. Kemal Paşa-zâde, vrk. 144. Halbuki Angiolellos, Pir Ahmet Bey'in hıristiyanlara karşı yapılacak bir savaş için davet edil diğini ve Pir Ahmet'in bunu reddetmesi üzerine Fatih'in Karamana yürüdüğünü yazmaktadır. Bk. Angiolollos, s. 45-46. Kemal Paşa-zâde, vrk. 144. İdris-i Bitlisî'ye göre Karaman'a Fatih önce Rum Mehmet Paşa'yı göndermişti. Bunun üzerine Pir Ahmet Bey Lârende'yi bırakarak Taşeli'ne çekilmiş, fakat kış gelince küçük bir kuv vede tekrar faaliyete geçmişd. Bu hâdise padişahın Karaman seferine sebep oldu. Bk. İdris-i Bidisî, vrk. 133. 1099 numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 95. Viyana Millî kitaplığında H.O. 161 de "Mektub-i üâ Sultan Bayazıd" başlığını taşıyan Fatih'in bir mektubu vardır. Bu mektupda Fatih, Karaman diyarmda ve her tarafta "hasanet ve rasanet"i de meşhur olan Gevale kalesini alarak Osmanlı topraklarına kattığım ve bunu bildirmek üzere bu mektubu yazdığım söylemektedir. Dursun Bey, s. 139. ıogg numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 95. Âşık Paşa-zâde, s. 170. 4 4
4 5
46
289
düşündü. ^ îşte b u arada K a r a m a n Beyliği halkından b i r kısmının İstanbul'a tehcirini emretti. B u vazifeyi yerine getir mekle mükellef bulunan M a h m u t Paşa birçok sanatkârı İstan b u l ' a nakletmekle beraber yaptığı işten m e m n u n değddi. Hattâ " t e r k - i diyara mecbur olanlara: ihtiyar b e n i m elimde değü, m a z u r u z " bile diyordu. Ancak b u hareketi düşmanlarının işine yaradı. .Bu düşmanların başında R u m M e h m e t Paşa var dı. O, M a h m u t Paşa'yı, Pir A h m e t ' i yakalamamakla i t h a m ediyor ve hicret meselesinde de zenginlere müsamaha göstere rek yalmz fakirleri K a r a m a n ederinden çıkardığım söylüyordu. B u n d a n dolayı, oğlu Şehzade Mustafa'yı K o n y a ' d a bırakarak geri dönen Fatih, Afyon'a geldiği vakit M a h m u t Paşa'yı az letti. s
5 2
5 3
5 4
Osmanlıların kazandığı büyük muvaffakiyet ve K a r a m a n beylerinin katî mağlûbiyeti dahi K a r a m a n ahalisinin kendi beylerine karşı beslemiş oldukları duyguları öldüremediğinden oralarda Osmanlılar aleyhine birtakım hareketler eksik olmuyor d u . Hattâ yalmz İçel ve Taşeli'nde hüküm sürmekte olan K a ramanoğullan Kasım ve Pir A h m e t Beyler, T ü r k ordusu çekil dikten sonra, müştereken hereket ederek Lârende'yi geriye al maya muvaffak olmuşlardı. B u n u n için Fatih, R u m M e h m e t Paşa'yı tekrar K a r a m a n ellerine gönderdi. R u m dönmesi ve zâlim b i r adam olan b u paşa K a r a m an'da çok şiddetli hareket etmiş, halkı Karamanoğullarına yardım etti diyerek Lârende'yi ve Ereğli'yi tahrip etmiş, oralarda işitilmedik zulümler yap mıştı. O n u n memleketi yağma' etmesi ve birçok inşam öl dürmesi, halkı büsbütün Osmanhlar aleyhine çevirdi. Paşa, halkın düşmanca d u y g u l a n arasında, yazın Bulgar dağına çı kan, kışın Çukurova'da yaşıyan ve Karamanlılara daima yar dım eden, Varsaklarm üzerine yürümüştü. Bunlardan b i r kıs mım öldürmeye muvaffak olan R u m M e h m e t Paşa sonunda 5 5
5 6
4 7
4 8 4 9
5 0
Kemal Paşa-zâde, vrk. 145. Aynı eser, vrk. 145. Aşık Paşa-zâde, s. 170. Dursun Bey, s. 139. Kemal Paşa-zâde, vrk. 160. Rumdan dönme olan Mehmet Paşa Karaman'da çok merhamet sizce hareket etmişti. Bunun sebebini Âşık Paşa-zâde "İstanbul'un intika mını almaya gayet müştak idi kim ehl-i İslâm- incideydi" şeklinde izah et mektedir- Bk. Âşık Paşa-zâde, s. 170. 5 1
5 2
5 3
5 4
5 5
5 6
F.
19
Pir Ahmet Kasım rin
tekrar
aliyete leri Rum
ve
Beyle fa
geçme üzeriae Mehmet
Paşa K a r a m a n illerine gönde riliyor. Rum
Mehmet
Paşa'mn
zul
mü v e V a r s a k . beylerine m a ğ lûp oluşu.
FATİH SULTAN MEHMET
2go
FATİH'İN DOĞU
Varsak beylerinden U y u z B e y i n pusuna düşerek mağlûp olmuş ve güçlükle h a y a t i m kurtarabümişti. Fakat K a r a m a n i soyarak elde ettiği eşyaları kâinden onlara bırakmak K a s B e y k u v - mecburiyetinde kaldı. B u mağlûbiyet Pir A h m e t "Bey ile I I d ™ ™ : yağ- kardeşleri K a r a m a n ve Kasım Beylerin tekrar faaliyete geçm a etmeleri v e s i n e sebep oldu. Bilhassa Kasım Bey beşbin kişilik b i r kuvEmre Çelebi'- vede A n k a r a ve dolaylarım talana başhyarak civardaki köyleri n i n öldürülmesi. yaktı. B u d u r u m karşısında Bolu Sancakbeyi P i r i Bey d e A n k a r a Sancakbeyi K ü ç ü k Sinan Bey ve A n k a r a Kadısı Emre Çelebi tophyabildikleri kuvvetierle K a s ı m B e y i sıkıştırddar. Fakat Kasım Bey'in kurduğu pusuya düşen b u kuvveder büyük b i r bozguna uğramış, hattâ K a d ı E m r e Çelebi dahi öldürülmüştü. B u surede iş pek ciddî b i r h a l aldı. i s h a k Paşa'nm Padişah Ağrıboz seferinden döner dönmez, Turgutoğlu ve ^ ^ y t r u - Adahoğlu de birlikte hareket eden Pir A h m e t ve Kasım Beymesi üzerine \ { üzerine Sadrazam İshak Paşa'yı gönderdi. A n a d o l u Beyu z u n ^ a n ? lerbeyi Mustafa Paşa, Ishak Paşa'ya yardıma m e m u r eddmişti. sığmıyor. g kuvvetierhı gehşi K a r a m a n ehnde i y i b i r tesir bırakmadı. 5 7
5 8
m
m e
s
o
v
c
m
v
e
58
5 9
6 0
e ı
n
u
Çünkü halk tekrar büyük- b i r ziyana uğrayacağım anlıyordu; b u n d a n ötürü Karamanoğlu Pir Ahmet'e yardım etmedi. B u d u r u m karşısında İçel'e kaçmış olan Pir A h m e t Bey burada d h fazla kalamıyarak U z u n Hasan'a iltica etti. İhtimal b u tarihlerdedir k i aşağıda incelemesini yapacağımız b i r m e k t u b u padişah Mısır sultanına gönderdi. Bu mektuptan Karamanoğlunun, Mısır komutanlarından birisinin yardımım gör düğü anlaşdmaktadır. O n u n için padişah yazısında: " B i z i m komutanlarımız sizin memleketinizin h u d u d u n d a n içeriye gir meye mezun değildirler. H a l b u k i İshak Paşa'ya Karamanoğ6 1
padişahın Mısır derdiği m e k t u p ,
a
a
6 2
6 3
SİYASETİ
291
lu'mı yakalamak için emir verilmiş bulunmaktadır. İcabederse aylarca ve yıllarca bekliyerek, nerede olursa olsun onu yaka layacaktır. Karamanoğlu'na gelince o, sizin topraklarınıza sığınmadıkça kurtulamaz. Biz, E m i r l e r i n i z i n ve Naiplerinizin o n u himaye ettiğinden şüpheleniyoruz. H a l b u k i onların bize yar dımları beklenir. Çünkü i k i padişah arasında dosduk mevcut olunca onlara bağh olanların da dost olması lâzım gelir. Bununla beraber İshak Paşa onu Emirlerinizden istemiş, fakat elde ede memiştir. Karamanoğlu'nun yarattığı f i t n e ve fesadın deva mına artik tahammülümüz kalmadığından, onu yakahyarak bize göndermelerini komutanlarınıza emretmelismiz. İki m e m leketten b i r i n i n dost olduğuna ötekinin de dost olması, b i r i n i n düşman olduğuna ötekinin de düşman olması kaidesi b u n u icabettirmektedir. Biz b u yoldayız, sizden de b u n u bekleriz" diyordu. Anlaşılıyor k i Karamanoğlu, U z u n Hasan'a sığın madan önce, Mısır h u d u t beylerinden çok yardım görmüş, hattâ İshak Paşa'dan kaçarak onlardan birisime dtica etmiştir. İhtimal, yukarıdaki m e k t u b u n gönderilmesinden soma M e m lûk sultam o n u himaye etmenin doğru olmıyacağma kanaat getirerek Karamanoğlu'nun korunmaması icabedeceğini kendi komutanlarına b d d i r d i . Çünkü F a t i h ' i n yazdığı mektup, dostça kelimeler taşımasına rağmen, biraz da âmirce yazılmış olan b i r mektuptur. İhtimal F a t i h de dosduğu bozmak istemeyen Mısır sultam yukarda da söylediğimiz g i b i komutanlarına K a ramanoğlu'nun himaye edilmemesini emretti. B u n d a n soma dır k i Karamanoğlu, U z u n Hasan'a sığınmak zorunda kaldı. Pir A h m e t Bey U z u n Hasan'a dtica edince kardeşi K a r a - deiesi. m a n Bey de Fatih'e tâbi olmayı^ faydah görmüş ve b u n d a n ötürü kendisine Cermen sancağı "verilmişti. Kasım Bey'e gelince o, mukavemette devam etti. Fakat b u mukavemet daha ziyade Toroslara ve T o r o s l a n n güneyine inhisar ediyordu. Çünkü İshak Paşa Toroslann kuzeyindeki bütün K a r a m a n arazisini işgal etmişti. B u n d a n soma İshak Paşa Bulgar dağında b u l u n a n Kasım Bey üzerine yürüdü; fakat o n u n kuv vetlerinden b i r kısmım öldürmüş ve b i r kısmım esir almış o l masına rağmen kendisini yakalayamadı. Kasım- Bey Bulgar 6 4
l s h a i
65
Bu mağlûbiyet üzerine Rum Mehmet Paşa azledilmiş ve sadrazam lığa İshak Paşa getirilmiştir. Âşık Paşa-zâde, s. 173. . Kemal Paşa-zâde, vrk. 161-162. Aynı eser, vrk. 161-163. . Aynı eser, vrk. 162. Bu mektubun son tarafı noksandır ve tarihi de yoktur. Ancak me alinden Mısır Sultanına yazıldığı anlaşılmaktadır. Topkapı sarayı arşivin deki numarası 8363 olan bu vesika kitabımızda 11 numara ile gösterilmektedir. Pir Ahmet Bey veya Kasım Bey'den hangisi olduğu anlaşdamamaktadır. Bk. vesika 11. 6 7
5 8
5 9
6 0
6 1
6 2
6 3
Vesika 11.
6 5
Kemal Paşa-zâde, vrk. 163.
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN DOĞU SİYASETİ
dağının sarp yerlerine sığınmıştı. Ele geçmiyeceği anlaşılınca İshak Paşa geriye döndü. Fakat T ü r k ordusu çekilir çekümez K a s ı m Bey tekrar faaliyete geçmiş ve Adaluoğlu'nun idaresinde b i r kısım kuvvetieri Niğde üzerine yollamıştı. Gerçi Niğde düşmedi. Fakat civarının birkaç defa y a ğ m a y a uğraması bura ların harap olmasına sebep o l d u . Bununla beraber sonunda İshak Bey de U z u n Hasan'a sığınmak mecburiyetinde kaldı. 1471de KaramanoğuUarı'nm geri kalan yurdarım almaya Gedik A h m e t Paşa memur eddmişti. Fakat paşamn i l k hedefi Memlûk sultanlarının himayesi alünda olan Alâiyye beyliğini ortadan kaldırmak o l d u . Çünkü burası A r a p ve Frenk gem d e r i n i n b i r geçit yeri olduğundan A n a d o l u t o p r a k l a n için zararh görünüyordu. Ayrıca K a r a m a n ellerinin muhafazası bakımından Alâiyye'nin Osmanhlar elinde bulunması şarttı. B u itibarla F a t i h o r a m n alınmasını Gedik A h m e t Paşa'ya ha vale eylediği için kale Osmanlı kuvvetleri tarafından kuşatıldı. Alâiyye beyi K ı h ç Arslan Bey, kalenin önüne kadar gelmiş olan b u kuvvetiere karşı müdafaamn lüzumsuzluğuna k a n i ol muştu. Çünkü kale halkı savaşa istekli değildi. B u n d a n ötürü kaleyi hiçbir mukavemete yeltenmeden teslim etti. B u n d a n sonra Gedik A h m e t Paşa Silifke üzerine yürüdü. Burayı K a r a manoğlu İshak Bey'in o ğ l u , amcalanna karşı müdafaa etmiş ve onlara terketmemişti B u sıralarda babasımn öldüğünü haber alan b u çocuk, K a r a m a n ederinin büyük b i r kısmının Osman lılara i n t i k a l ettiğim görünce, padişaha tâbi olmayı faydalı görerek b u isteğini Fatih'e b i l d i r d i . O n u n için Gedik A h m e t Paşa şehri savaşmaksızm teshm a l d ı . B u suretle İçel'in en mühim kaleleri Osmanlıların eline geçmiş oldu. T a h m i n eddir k i b u tarihlerde K a r a m a n o ğ u l l a n m n annesi ve F a t i h ' i n halası, çocuklarının affeddmelerini F a t i h ' t e n istemek üzere yola çıkmış, fakat yolda ö l m ü ş t ü . Bununla beraber affedilme işi elden bırakdmamış, b u sefer de U z u n H a s a n i n annesi tarafından
Fatih'e başvurulmak suretiyle b u iş üzerinde ısrar edilmiştir. A y n c a padişaha müessir olabdecek birtakım şahıslara da mek tuplar gönderilerek aynı mesele üzerinde d u r u l m a k t a , K a r a m a n oğuUanmn b i r mülteci olduğu ve U z u n - H a s a n i n o n l a n b u bakımdan k a b u l ettiği, yakın akrabaya, şefkat ve merhamet göstermenin Allah'ın emri iktizasından olduğu y a z d m a k t a d ı r . Anlaşılıyor k i U z u n Hasan A n a d o l u ' d a fesadı devam ettirmek üzere her harekete başvuruyordu. Ancak Osmanlı padişaliım hiçbir suretle tuttuğu yoldan geri döndürmek mümkün olmadı. Bundan ötürü, kendim kâfi derecede kuvvetli hissettiği andan itibaren U z u n Hasan, maskesini atarak asd yüzünü gösterdi; y a n i Karamanoğullanna fden yardım etmek suretiyle muhasemat kapışım kendi eliyle açmış oldu.
292
Gedik
Ahmet
•Paşa'nın
Alâ-
i y y e ' y i işgali. İshak oğlu
Bey'in Silifke'yi
Gedik Paşa'ya
Ahmet teslim
ediyor.
66
67
68
69
70
7 1
293 74
75
Gedik A h m e t Paşa'mn K a r a m a n kalelerini birer birer ele geçirdiği şu sıralarda U z u n H a s a n i n yamna kaçmış olan K a r a m a n oğullanndan Pir A h m e t Bey ile Kasım Bey ve İsfendiyaroğlu Kızıl A h m e t Bey U z u n H a s a n i d u r m a d a n Osmanhlar aleyhine t a h r i k ediyorlardı. O n u n için 1470 te (875 Ramazan) b i r K a r a m a n elçisinin Osmanlıların tecavüzünden şikâyet et mesi üzerine, U z u n Hasan Karamanoğullarma i l k f i l i yardı mım y a p ü ; yani Zeynel Bey komutasında 30.000 seçme atlı ile o n l a n n yardımına k o ş t u . Kendisi Gürcistan işleri ile meş gul olduğundan Karamanlılara bizzat faydah olamamış, fakat b u savaşı b i t i r i r bitirmez Zeynel B e y i takipetmeyi kararlaş tırmıştı. U z u n Hasan 1472 de aynı beylere Bektaş oğlu Ö m e r Bey'in komutasında 30.000 kişilik b i r kuvvetle i k i n c i 76
7 7
78
72
Karamanoğull a n n m padişah tarafmdan
af
fedilmeleri için yapdan büsler.
teşeb
73
Vesika 12. Aym vesika. Vesika 8, g. Sekiz numaralı vesika hakkında kitabımızın 242 nci sayfasında malûmat verilmiştir. Dokuz numaralı vesika ise Kıbrıs kıralı'na yine Uzun Hasan tarafmdan yazılmış bir mektuptur. Bunda, Karamanoğlu'na yapdah yardımdan bahsedilmekte ve Kıbrıs'ın da buna katılması temenni edilmektedir. Vesika 8, g. Zeynel Bey komutasındaki bu kuvvetlerin Karamanhlara nerede ve ne surede yardım ettiklerini matbu ve yazma kitaplarda göremedim. Kemal Paşa-zâde, vrk. 175. Muhtelif kaynaklarda bu kuvvederin sayısı ayrı ayrıdır. Oruç Bey tarihinde 40.000, (Bk. Oruç Bey, s. 127), İdris-i Bitlisî'de 20.000 (Bk. İdris-i Bidisî, vrk. 141), Angiolellos'ta 40,ooo-50.ooo,Bk. (Angiolellos, s. 47, 50), kişi oldukları görülmektedir. İhtimal Tokat'tan soma 7 4
7 6
7 7
İ. H. Uzunçarşılı, I I , s. 92. İdris-i Bitlisi, vrk. 137. Aynı eser, vrk. 137. ıogg numaralı Tarih-i Al-i Osman, vrk. 96. Bk. Kitabımızın 286 cı sayfası. Dursun Bey, s. 145. Âşık Paşa zade, s. 175. Kemal Paşa-zâde, vrk. 167-168. Vesika 12. İki parçadan ibaret olan bu vesika ayrı ayrı parçalar telâkki edilerek iki numara almıştır. Ben bunları bMeştirdim. 6 6
6 8
0 7
6 9
7 0
7 1
7 2
7 3
7 8
7 5
Uzun
Hasan
tarafmdan K a ramanoğullan n a yapılan i l k askeri yardım, i k i n c i yardım.
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN DOĞU SİYASETİ
yardımda b u l u n d u . Pir A h m e t ve Kasım Beylerle birlikte K a r a m a n a gitmek üzere hareket eden b u kuvvetier, önce T o kat'ı pek korkunç b i r surette t a h r i p e t t i l e r . B u n l a r d a n ayrı lan 20.000 kişihk b i r k u v v e t U z u n H a s a n i n amcazadesi Yusufca M i r z a ' n m komutasında K a r a m a n topraklarına g i r d i . Gedik A h m e t Paşa b u kuvvetiere karşı muvakemet edemiyerek K o n y a ' y a çekilmiş ve orada Şehzade M u s t a f a ' m n emrine gir mişti. Daha sonra Şehzade Mustafa da Afyon'a çekilmek zo r u n d a k a l d ı . Tokat'ın t a h r i b i ve Yusufca M i r z a ' m n K a r a m a n topraklarına girdiği haberi i s t a n b u l ' d a duyulunca padişah derhal U z u n Hasan üzerine yürümeye karar vermişti. Fakat somadan b u f i k r i n d e n v a z g e ç e r e k A n a d o l u Beylerbeyisi D a v u t Paşa'yı, kuvvederi ile birlikte Şehzade Mustafa'nın emrinHe Yusufca M i r z a kuvvederine karşı savaşmak üzere A n a d o l u ' y a g ö n d e r d i . K ü t a h y a ' y a kadar geri çekilmiş olan Şehzade M u s tafa kuvvederi burada D a v u t Paşa'mn kuvvederi de buluştu lar. B u surede Şehzadenin kuvvederi 60.000 e yükselmişti. Buna karşılık A n a d o l u içerisinde derliyen Yusufca M i r z a kuv vetlerinin sayısı da 50.000 e v a r d ı . Aynı zamanda b u kuvvetlerin başında U z u n H a s a n i n bulunduğu şayiası da ortaya ç ı k t ı . M a n e v i y a t üzerinde çok ters tesirler bıraktığım t a h m i n ettiği miz b u şayianın doğru olmadığım Şehzade Mustafa casusları vasıtasiyle öğrendikten sonra babasından, bunların üzerine yürümek müsaadesini a l d ı . Bursa'ya doğru yoUarma devam eden Yusufca M i r z a kuvvetleri, şehzadenin kendi üzerlerine yürüme kararım duydukları vakit, çok fayda göreceklerini u m dukları K a r a m a n topraklarına doğru, süratle geriye çekddiler. Şehzade Mustafa b u n u hissetmişti. O n u n için o de yürü yüşünü hızlandırmış, fakat Yusufca M i r c a kuvvetlerine yetişe-
memişti. B u n u n üzerine dörtbin kişilik b i r süvari kuvvetini, A r n a v u t Kasım komutasında süratie ileriye gönderdi. Bütün b i r gece y o l alan b u kuvvetler, gün ağarmadan i k i saat önce Yusufca M i r z a kuvvetlerine yetişmeye muvaffak oldular ve hemen hücuma geçtiler. Beyşehir gölü civarında, bağlık b i r yerde vukubulan b u i l k temasta, üstün kuvvetler karşısında Os manlı süvari kuvveti mağlûp olmuş ve Kasım da dahd olduğu halde, i k i b i n i şehit düşmüştü. Ancak onların yapmış olduğu b u savaş sayesinde düşman kuvvederi çekdememiş ve gün ağarırken Osmanlıların bütün süvari kuvveti işe müdahale etme imkân larım bulmuştu. Filhakika Yusufca M i r z a kuvvetleri Y a l v a ç üzerinden gelen Şehzade Mustafa kuvvetleri de "Eflâtun pı¬ nan civarındaki" düzlükte karşılaştılar. Y a p d a n savaş Osm a n h l a n n lehine neticelenmiş, A k k o y u n l u kuvvetlerinden onda b i r i bde kurtulamamıştı. Y a l m z ölenlerin sayısı yedibin kişi idi. Alınan birçok esir arasında Yusufca M i r z a da yardı. Savaşm aleyhte b i r h a l aldığım gören U z u n Hasan kuvvet l e r i n i n genç k o m u t a m Yusufca M i r z a , kaçarken, Hasan adın d a b i r Osmanh askeri tarafından atından düşürülmüş ve yaka- ' lanmıştı. Y a r a h olarak Şehzade Mustafa'nın huzuruna getiri- • len Yusufca M i r z a öteki esirlerle birhkte İstanbul'a gönderildi.
294
7 9
5
80
Yusufca
Mirza
idaresindeki kuvvetlerin orta ve
garbi A n a
dolu'daki hare keden ve bun l a r a karşı O s manlılar fından
tara alman
tedbirler.
8 1
82
83
84
8 5
86
87
88
K ü t a h y a ' y a çe kilmiş o l a n Şeh zade Mustafa' nın Mirza
Yusufca üzerine
yürümesi.
89
90
91
92
93
7 9
8 0
8 1
8 2
8 3
8 4
8 5
8 6
8 7
8 8
8 9
9 0
94
95
9 6
9 7
98
Bu zaferde U z u n Hasan'a belki i k i n c i defa b i r ders verildi. Fakat Anadolu'da, ötedenberi yalmz F a t i h ' i değil, fakat bütün Osmanh hanedamm uğraştıran K a r a m a n meselesi sona erme mişti. Çünkü K a r a m a n oğuUarmdan Pir A h m e t Bey de K a s ı m Bey, halkın kendilerine yardım etmesinden dolayı b u defa da kaçmaya muvaffak olmuşlardı. Pir A h m e t Bey tekrar U â u n Hasan'a iltica ederken K a s ı m Bey İçel'e çeküerek oralarda 99
Angiolellos, s. 50. Aynı eser, s. 50. Kemal Paşa-zâde, vrk. 177. İdris-i Bitlisi, iki kuvvetin Karaman'da bir nahiyede çarpıştığım (Bk. îdris-i Bitlisi, vrk. 141), Sadüddin de karşdaşdan yerin Koreli olduğunu yazıyor. Bk. Sadüddin, s. 527. İdris-i Bitlisi, vrk. 149. Vesika 13. Farsça olan bu vesikanın Topkapı Sarayı arşivindeki numarası 9195 tir. Yusufca Mirza'mn nasd mağlûp ve esir edildiğini aynı zamanda diğer hususları anlatmaktadır. Vesika 13. Kemal Paşa-zâde, vrk. 178. Angiolellos, s. 52. 9 1
kişilik Yusufca Mirza kuvvetierine Karaman'dan toplanan kuvvetler de karışmış ve bu suretle sayıları 40-50 bine yükselmiştir. İhtimal vesikada Zeynel Bey komutasmda yapıldığı bildirilen yar dım bu yardımdır. Bk. Kitabımızın 308 sayfası. Dursun Bey, s. 149. Kemal Paşa-zâde, vrk. 175. Angiolellos, s. 49. İdris-i Bitlisi, vrk. 141. Bk. Kitabımızın 309 saysası. Aynı eser, s. 50. Angiolellos, s. 49. Aynı eser, s. 50. Aynı eser, s. 50. Aynı eser, s. 50. Aynı eser, s. 50. 20.000
295
9 2
9 3
9 4
9 5
96
97
99
9 8
A r n a v u t Kasım idaresindeki Osmanlı süvari kuvvederi Y u sufca M i r z a ' y a yetişiyor v e o n u oyalıyor. İkibin O s m a n lı'nın şahadeti.
Şehzade
Mus
tafa'nın büyük zaferi v e Y u s u f ca
Mirza'mn
esareti.
FATlH SULTAN MEHMET
FATİH'İN DOĞU SİYASETİ
tekrar hâkim d u r u m a geçti. B u n u n üzerine Gedik AhmetPaşa yeniden kuvvetli b i r o r d u n u n başında İçel'e yürümüş ve b u r a ları tekrar işgal etmek zorunda kalmıştı. Bununla beraber Kasım Bey yine elde edilemedi. O t l u k b e l i savaşında U z u n H a sanla birlikte bulunan KaramanoğuUan b u bozgundan soma tekrar y u r d a r m a döndüler. Çünkü U z u n Hasan artık onlara yüz vermiyor ve " b i z i m felâketimiz bazı menkûb ve menhus lar yüzündendir" diyerek felâketi ile onları d g i l i g ö r ü y o r d u . B u n u n üzerine Pir A h m e t Bey kardeşi Kasım Bey Ue anlaşarak İçel'e gelmiş ve Osmanhlara karşı i k i kardeş birlikte harekete başlamışlardı. Fdhakika onlar Lârende'ye hücum ederek bir çok m a l ve eşyayı zorla ele geçirmiş, b u arada Pir A h m e t Bey kendisine Ermenek kalesini merkez yaparak karargâhını o kale civarında Yelhtepe'ye kurmuştu. Kasım Bey'e gelince o, Torosların güneyine yerleşmiş d u r u m d a i d i . Çünkü 1473 O t l u k b e l i savaşı sıralarında H a ç h donanmasımn a m i r a l i M o cenigo K i l i k y a sahillerine b i r ihraç hareketi yaparak Silifke ve daha bazı kaleleri işgaletmiş ve bunları Kasım Bey'e ver mişti. B u suretle Torosların güneyinde eski h a l avdetetmiş oluyordu. B u kadar felâkeder geçirmesine rağmen Pir A h m e t Bey burada da rahat duramamış ve civarım y a ğ m a y a başla mıştı. B u n u n üzerine F a t i h Sultan M e h m e t , K a r a m a n işine k a t i olarak son vermek üzere, Gedik A h m e t Paşa'yı tekrar o tarafa gönderdi. Şehzade M u s t a f a ' m n emrine girmiş olan Ge dik A h m e t Paşa, K a r a m a n meselesini barış y o l u ile halletmeyi düşünüyormuş g i b i önce Pir A h m e t Bey'e b i r elçi gönderdi. Maksadı Pir A h m e t Bey'i gafü avlamaktı. B u anlaşma teklifin den m e m n u n kalan Pir A h m e t Bey'in eğlencelere daldığı ve elçiye ziyafet verdiği b i r sırada Osmanh kuvvetieri ansızın Yellitepe'yi sardılar. Bununla beraber Pir A h m e t Bey yaka lanamamıştı. B u n d a n sonra Lârende'ye dönen ve hazırlıklarını t a m a m h y a n Gedik A h m e t Paşa hiçbir mukavemetie karşılaş m a d a n Ermenek kalesini a l m ı ş ve üstün kuvvetlerle M i n a n kalesi üzerine yürümüştü. Ancak burası çok sarp b i r arazi üzerinde kurulmuş olduğundan kolayca zaptolunamadı. P i r
A h m e t Bey esasen b u müstahkem kalenin ahnamıyacağma k a n i olduğundan hazineleri ile birlikte adesini de burada bırakmıştı. H a l b u k i Gedik A h m e t Paşa kalenin düşmesi için gerekli ted b i r l e r i almış ve insan gücü ile t o p l a n kale civanna kadar sü rükleyerek kaleyi bombardımana başlamıştı. Ummadıkl a n halde kale civanna t o p l a n n yerleştirilmesi ve kale duvarl a n m n yer yer tahrip edümesi, kalede b u l u n a n l a n n maneviy a t l a n üzerinde pek büyük b i r tesir yarattı. Bununla beraber Gedik A h m e t Paşa aynca kale muhafızı Yusuf'a haber gön dererek: mukavemetin beyhude, olduğunu ve eğer mukave metten maksat Pir A h m e t Bey'in ailesi i s e , b u n l a n n Osmanh hanedanına mensup o l m a l a n dolayısiyle^ her kötülükten uzak kalacağının tabiî bulunduğunu b i l d i r d i ; komutanı kaleyi teslim etmiye ikna etti. K a l e n i n teslim olduğunu gören Pir A h m e t Bey i n t i h a r etmek istedi ise de muvaffak o l m a d ı . B u n d a n sonra tekrar U z u n H a s a n i n yamna kaçan Pir A h m e t Bey Bayburt kasabası civarında ö l d ü . Gedik A h m e t Paşaya gelince o, vakit geçirmeden Kasım Bey üzerine yürüyerek Silifke'yi kuşattı. K a l e y i müdafaa eden topçular vaktiyle Os manhlara hizmet etmiş olan askerlerdi. K a r a m a n oğlu K a sım Bey burayı ele geçirince b u topçulara karşı pek lütufkâr davrandığı için onlar kendisinin hizmetine girmiş bulunuyor lardı. Gedik A h m e t Paşa b u n l a n , suçlanmn bağışlanaca ğım ve t a l t i f edileceklerini s ö y h y e r e k , elde etmeye muvaf-
296
OUukbeli
sa.
vaşından s o n r a Karamanoğullarının man
Kara
toprakla
rındaki
faali-
yeüeri v e Haçlı donanmasının o n l a r a yardımı.
100
101
Gedik
Ahmet
Paşa'nın K a r a m a n kalelerini işgali .Ahmet
ve
Pir
Bey'in
i n t i h a r a teşeb büsü.
1 0 2
1 0 3
1 0 4
1 0 5
106
1 0 7
108
1 0 9
110
1 1 1
1 1 2
1 1 3
114
106 idris-i Bidisî, vrk. 153. Ahmet Bahaüddin, vrk. 238. Dursun Bey, Pir Ahmet'in ailesinin, Tokat'ın Uzun Hasan kuv vetleri tarafından tahrip edildiği sıralarda esir edildiğini yazmaktadır. Bk. Dursun Bey, s. 146. ' İdris-i Bitlisi, vrk. 153. Sadüddin, s. 548. Durumu karşıki tepelerden seyretmekte olan Pir Ahmet Bey bir gün Osmanlı bayraklarının kalede- dalgalandığını görünce herşeyin mahvolduğuna hükmederek kendisini bir kayadan aşağıya atmış fakat düşerken bir ağaca takdarak yüzde yüz bir ölümden kurtulmuştu. Adamları onu güçlükle takıldığı ağaçtan kurtarabildiler. Bk. Ali' V vrk. 148. Bundan sonra bir müddet daha yaşayan Pir Ahmet Bey öldü. Bk. Sadüddin, s. 549. İ. H . Uzunçarşılı' I I ' s. 107. Pir Ahmet Bey'in Tarsus'ta öldüğünü yazan kitaplar da vardır. Bk. Sadüddin' s. 549. Âh, V, vrk. 148. ' Aym eser, vrk. .148. Aym eser, vrk. 148. 1 0 7 1 0 8
103
1 1 0
1 1 1
Ahmet Bahaüddin, vrk. 237. Âli, V, vrk. 147. 104 Aynı eser, vrk. 153.
İdris-i Bitlisi, vrk. 153. İdris-i Bidisî, vrk. 153. 105 Aynı eser, vrk. 153.
1 0 0
1 0 1
1 0 2
1 0 3
=97
1 1 2 1 1 4
1 1 3
sihWnin ^gaii nran.
m
298
FATÎH SULTAN MEHMET.
fak oldu. Bundan ötürü topçular kaledeki b a r u t mahzenini ateşlediler. B u yüzden kale duvarlarından b i r kısmı yıkıl dığı için Osmanlı kuvvederi burayı işgale muvaffak o l d u l a r . Fakat Kasım Bey yine kaçmaya muvaffak olmuştu. Ancak arük K a r a m a n beyliği Osmanlılar için b i r k o n u teşldl edecek d u r u m d a n çıkmış b u l u n u y o r d u . Son olarak Kayseri de Niğde arasında b u l u n a n Devehhisar KaramanoğuUan adına müdafaa eddmekte i d i . K a l e n i n k o m u t a m A t m a c a Bey, kendisine artık KaramanoğuUarından yardım gelmiyeceğini bildiği için, kaleyi teslim etmeye karar vermiş, fakat b u teshmin ancak Şehzade Mustafa'ya yapılabüeceğini bddirmişti. B u n u n için esasen hasta o l a n şehzade, kaleyi teslim almış, fakat dönüşte Bor'da ö l m ü ş t ü . B u surede K a r a m a n işi sona ermiş, hattâ bütün K a r m a n ' m z a p ü m göstermek üzere Mevlâna V e h y ü d d i n oğlu A h m e t Paşa " T a r i h - i Fefh-i K a r a m a n ( j U j ^ £._)»*) terkibini tarih düşürmüştü. Şehzade Mustafa'mn ölümünden soma K a r a m a n valiliğine Cem Sultan getirilmiştir. O n u n i y i meziyetieri K a r a m a n halkının Osmanlılara tâbi olması sebeplerinden başhcasım teşkd e d e r . 115
1 1 6
s o n mukavemet
ta şeSde * At
ey
M u s t a f a ' y a tes-
•m o ası.
117
118
119
II FATİH'İM DOĞU SİYASETİ OSMANLI-AKKOYUNLU REKABETİ U z u n Hasan hükümdarhk tahtına oturüiıcaya kadar A k koyunlular önemli görünmüyorlardı. Fakat o n u n iş başına gel mesi ile birlikte d u r u m değişti. Çünkü o, K a r a k o y u n l u hüküm darı Cihanşah ile, Maveraünnehir hükümeti hükümdarı E b u sait M i r a n ş a h i öldürmeye ve topraklarım da kendi 'arazisine katmaya muvaffak oldu. Daha sonra Horasan hükümdarı H ü seyin Baykara'yı yenerek topraklarından b i r kısmim almış olan U z u n Hasan b u surede Fırat havalisinden Maveraünehre ka dar uzanan büyük ve kuvvetli b i r devlet kurmuş oldu. T o p raklarının genişlediği nisbette g u r u r u n u n arttığım gördüğümüz A k k o y u n l u hükümdarının ayrıca b i r " C i h a n g i r " olmak sevdası da v a r d ı . İşte b u düşüncesi ve kendisini çok üstün görüşü onu Osmanlı topraklarım almak yoluna götürdü. O , F a t i h Sultan M e h m e t ' i de yenebüeceğini t a h m i n ediyordu. Hattâ rivayet edildiğine göre o, Ebusait'i mağlûp ettiği gün, atım meydana sürmüş ve " b u diyarın serdarları şecaatim âsarını gürdüler, fırsat elverirse b u nöbet isterim k i cür'et ve celâde tim hüdavendigâra (Osmanlı hükümdarı) gösterem" demişti. Ancak o da b i l i y o r d u k i Osmanlı devleti şimdiye kadar mağ lûp ettikleri ile kıyaslanamıyacak kadar kuvvetli i d i . B u i t i b a r l a başarı sağlayabilmek için büyük hazırlıkların yapdması ve en elverişli b i r zamamn beklenmesi icap ediyordu. İşte b u n u n için hükümdar bulunduğu müddetçe b u hazırlıkları yapmak t a n geri kalmıyarak, Osmanlıları zayıf düşürmek için bütün tedbirlere başvuracaktır; y a n i Osmanhlarla ihtilâf hâlinde b u lunanları himaye edecek, onlara b i l f i i l askerî yardımda b u l u nacak ve Osmanhlar aleyhine hıristiyan devletlerle ittifak ede cektir. Böyle b i r siyaset takip edildiği içindir k i 1461'de
Akkoyunlu dev l e t i n i n gelişmesi ve
Uzun
Ha-
san'ın g u r u r u .
120
121
U 5 1 1 6 1 1 7 1 1 8 1 1 9
Âli, V, vrk. 148. Aym eser, vrk. 148. Angiolellos, s. 48. Kemal Paşa-zâde, vrk. 210. Hammer, I I I , s. 138.
122
1 2 0 1 2 1
Kemal Paşa-zâde, vrk. 171. Aynı eser, vrk. 171.
Bk. Kitabımızın 270 sayfası.
Uzun ve
Hasan
Venedikli
ler. K a r a m a n ] ılann ve
diğer
liklerin
bey Uzun
Hasan'la nasebetleri.
mü
FATİH'İN DOĞU SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
3oo
başlıyan Akkoyunlu-Venedik münasebederi 1463'te b i r ittifak muahedesi de neticelendi. B u n d a n başka U z u n Hasan Rodos şövalyeleri ve Kıbrıs kiralı de anlaşmak ve birlikte hareketi sağlamak üzere onlara da mektuplar ve elçder göndermiştir. Haçlı donanması Antalya'yı tahrip ederek Rodos a geri göndüğü vakit orada U z u n H a s a n i n elçileri üe karşılaştı. Bunlar Haçhlardan silâh, top ve top dökecek ustalar istiyorlardı. Vene dik senatosu U z u n H a s a n i n isteklerini i y i karşılamış ve • Giosafatte Barbaro'yu dört kadırga ile K a r a m a n sahillerine veya o civarda b i r yere göndermişti. U z u n Hasan bunları orada teshm alacaktı. 12 Şubat 1473 te Venedik'ten hareket eden b u gemilerden ikisi topçuları ve daha sonra hareket eden diğer ikisi de top, b a r u t ve U z u n Hasan'a verilecek hediyeleri taşıyordu. Bununla beraber 1 Nisan 1473'te Kıbrıs'a gelen Barbaro, K a r a m a n şehirlerinin hemen kâmilen Osmanhlar ta rafından zaptedildiğini öğrendi. Ancak biraz sonra M o c e n i go'nun idaresindeki Haçh donanması Silifke ve K o r k o ' y u ele geçirince malzeme gerçi buralara kadar getirilmiş, fakat U z u n H a s a n i n eline geçmesine imkân bulunamamıştı. Bu tarih lerde F a t i h İşkodra Komutanı Leonardo Buldo vasıtası ile Venedikhiere başvurarak anlaşmak istemiş, fakat yapılan müza kereler neticesiz kalmıştı. Öte taraftan kendini T i m u r l e n k i n dengi sayan ve Asya'da onun oynadığı rolü i k i n c i defa kendi sinin oynayabdeceğine kanaat getirmiş olan U z u n Hasan Bey, Osmanhlardan kaçarak kendisine sığınmış olan beyleri himaye etmeyi lüzumlu görüyordu. B u beylerin başında İsfendiyaroğlu Kızıl A h m e t Bey ile Karamanoğulları gelmekte i d i . Bunlardan başka U z u n Hasan, hüdavendigâroğlu, Germiyanoğlu, D u l k a dıroğlu, înaloğlu, Pazarhbeyoğlu ve Tozanhoğlu g i b i birtakım beylerin maddi ve manevi yardımlarına da sahipti. Bu du123
124
125
1 2 6
1 2 7
1 2 8
1 2 9
1 3 0
İ. H. Uzunçarşılı, I I , s. 117. Bk. Kitabımızın 208 ci sayfası. 1. H. Uzunçarşılı, I I , s. 96. Bu gemilerde tunçtan ve demirden onaltı büyük havan, ikiyüz ok atma aleti, bin tüfek, üçbin demir çubuk, mermiler, barut ve sair malzeme vardı. Bundan başka beş subayla Tomasso adında bir albay idaresinde bir alay avcı ve topçu askerleri bulunuyorlardı. Bk. Walther Hinz, s. 52. VValther Hinz, s. 52. Aynı eser, s. 53. Bk. Kitabımunz 208 ci sayfası. Vesika 12. 1 2 3
1 2 4
125
1 2 6
1 2 7
1 2 9
1 2 8
1 3 0
301
r u m a göre U z u n Hasan Osmanlılarla k a t i olarak b i r müca deleye girişmeden önce lüzumlu olan tedbirleri almakta kusur etmemiş ve Osmanhlan karada, denizde meşgul ede cek birtakım devletierle anlaşma imkânlarım sağlamıştı. Os manlılarla muhalefete düşen her kuvvet U z u n H a s a n i n dostu i d i . Bilhassa K a r a m a m d a n t u t m a k t a pek d e r i gidiyordu. Çün k ü Karamanoğullan Osmanhlan Anadolu'da ciddî surette oyahyabüecek tek kuvvetti. B u n u lâyıkiyle takdir etmiş olan U z u n Hasan, kendisinin başka işlerle meşgul olduğu sıralarda dahi, K a r a m a n h l a n n ezilmesine m a n i olmak üzere dosdanm ve belki de müttefiklerim KaramanoğuUanm himayeye teşvik edi y o r d u . Filhakika 1470 te Kıbrıs kırah de Rodos şövalyelerine yazdığı mektupta, O s m a n h l a n n K a r a m a n h l a r a tecavüz ettik lerini ve b u yüzden K a r a m a n h l a n n kendisine şikâyette b u l u n d u k l a n m , Gürcistan üzerine yürüdüğü için bizzat K a r a m a n hlara yardım edemediğini, fakat Zeynel Bey. komutasında 30.000 seçme atlıyı b u işe tahsis ettiğim, Rodos ve Kıbrıs'ın da a y m işe paraca, yiyecek vesairece yardım etmelerinin lüzumlu olduğunu, F a t i h ordusunun bertaraf edilmesi lâzım geldiğini, b u hususta katiyyen i h m a l gösterilmemesini, çünkü Osmanh l a n n b u tecavüzünün Kıbrıs'ı ve Rodos'u kötü d u r u m a düşü receğini b i l d i r i y o r d u . Y i n e o, aym tarihte Kılıç Arslanoğlu Alâi Bey'e, Azerbaycan'ı, A c e m ve A r a p Irak'ım, Faris, K i r m a n , M u r i s t a n , Seistan ve Horasan'ı aldığım, b u n d a n sonra Allah'ın t a k d i r i ile batıya dönmek kararım verdiğini, o taraflara geldiği vakit herkesin ağızbirliği etmesi lâzım geldiğini, yani her taraftan yardım beklediğini ve K a r a m a n beyinin de ya nında olduğunu b i l d i r i y o r d u . İşte U z u n Hasan b u suretle, fakat büyük b i r güvenle Osmanlı devletini v u r m a y a hazırlanı y o r d u . K u v v e t ve azametini her vasıtaya başvurarak ve m u h telif vesilelerle Osmanhlara anlatmak isteyen U z u n Hasan, i h t i m a l şimdi inceleyeceğimiz mektubun yazılmasında da biz zat müessir olmuştur. H a m z a B e y adına yazılmış olan b u . mektupta, K a r a m a n oğlundan ve onun annesinin ölümün 1 3 1
ü z ü n Hasan'ın Kıbrıs kiralı v e R o d o s şövalye lerine
yazdığı
mektuplar.
Kılıç
Arslan
oğlu Alâi B e y ' e yazılan m e k t u p .
132
133
134
Vesika 8, g. Vesika 14. Şarapdar Hamza Bey olsa gerek. Bu mektubun kimin tarafmdan yazıldığı belli değildir, tarihi de yoktur; fakat meali gayet enteresandır. Timurlenk ile Uzun Hasan'm türlü 1 3 1
1 3 3
1 3 4
1 3 2
H a m z a B e y adı n a yazılan m e k tupta U z u n H a -
ZkLJSÜ
FATİH'İN DOĞU SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
302
' ' annesinin Karamanoğlu için Fatih'e başsesi. vurarak ona dokunulmamasını istediğinden, böyle yapddığı fandT'cl^nî. dostluğun artacağından, her i k i tarafın gaza ile meştaiâaiar. g u l olması lâzım geldiğinden bahseden cümleler vardır. Ayrıca m e k t u b u yazan, müslümanlar arasında b i r f i t n e ve fesadın çıkmasını kattiyen arzu etmediğim, i k i hükümdarın kardeş g i b i geçinmelerini istediğini belirttikten sonra sözlerine devamla: U z u n H a s a n i olanca şevket ve haşmetiyle E m i r T i m u r ' a nisbet etmeyiniz ve o padişahın E m i r T i m u r ' a nisbetle olan üstünlüğünü gösteren aşağıdaki mukayeseyi okuyunuz d i y o r d u . O n a göre U z u n Hasanla T i m u r l e n k arasında başhca şu fark l a r vardır, a) U z u n Hasan'm ahvahnin ayetlere uygun olması ve hadiselerle müeyyet bulunması. T i m u r l e n k böyle b i r maz hariyete malik değildi, b) T i m u r l e n k Ahcak kalesini bizzat kuşattığı halde alamadı. H a l b u k i U z u n Hasan'm adamlarından birisi b u n u Adanın lûtfu de b i r günde almaya muvaffak oldu. c) T i m u r ' u n yüzü pek soğuktu; halk ondan nefret ederdi. H a l b u k i U z u n Hasan böyle değildir, d) T i m u r ' u n , halkın çoluğuna çocuğuna, ırzına ve mahna düşkünlük gösterdiği pek çok defa görülmüştür. Buna karşılık U z u n Hasan'm birçok savaş larında kimsenin ırz ve mahna el sürülmedi; tersine olarak bunlara karşı büyük b i r saygı gösterildi, e) T i m u r b i r k u y u m c u n u n oğludur; U z u n Hasan ise yüksek b i r soydandır, hasep ve nesebinde padişahlık olan U z u n Hasan, h u z u r u n a gelen lere değerlerine göre şefkat ve merhamet gösterir, f ) T i m u r ' u n yoksulların hakkım tanımamasına karşılık U z u n .Hasan b u n a da riayet gösterdi, g) U z u n Hasan Hüdavendigâroğlu, K a r a manoğlu, Isfendiyaroğlu, Germiyanoğlu, Dülgadıroğullan, İnaloğlu, Bozca beyleri, Bazarh beyoğlu, TozanluoğuUarimn m a d d i ve manevi yardımlarına sahiptir. H a l b u k i T i m u r l e n k bunların çoğundan m a h r u m d u , h) T i m u r ' u n memleketi, Se merkent ve Maveraünnehir'den ibaret olmasına m u k a b d U z u n Hasan'm memleketi "Sema" (?) ülkesine bitişiktir, i ) U z u n Hasan A c e m ve A r a p Irakı'm, Azerbaycan'ı, Faris ve K i r m a n i nüfuzu altına aldığı halde T i m u r l e n k b u n a m u k t e d i r d e n
t
a
k
U
d
i
r
z
d
u
n
H
a
s
a
n
m
e
1 3 5
yönlerden mukayesesini ihtiva etmesi itibariyle büsbütün değerlidir. Topkapı Sarayı Arşivindeki numarası ı ı 6 o 2 d i r . Vesika 12. 1 3 5
3°3
olamamıştı. Nihayet m e k t u b u yazan U z u n H a s a n i a F a t i h arasında babadan, deddeden b i r düşmanlık bulunmadığım ve şimdiki düşmanhklannm da önlenemiyecek b i r d u r u m d a olmadığım söyledikten sonra sözü KaramanoğuUarına i n t i k a l ettirerek onlar hakkında mütalâaler yürütüyor ve aradaki fesadın artık kalkması lâzım geldiğim deri sürüyordu. K i m i n tarafından yazıldığı belli olmıyan ve t a r i h i de b u lunmıyan b u mektupta, ikaz de göz dağı v e r m e n i n ikisini de y a n yana görmek mümkündür. Eğer m e k t u b u yazan f i k i r l e r i n de samimi ise ve daha ziyade Osmanlılar tarafım i l t i z a m edi yorsa, hiç şüphesiz k i Osmanlıları A k k o y u n l u tehlikesi karşısında uyamşa davet ediyor, hattâ b u n a göre tedbir alınmasını ihsas ediyor demektir. Y o k böyle değil de U z u n Hasan tarafını tutuyorsa o takdirde, sözleriyle Yıldınm-Timurlenk faciasını hâtirlaüyor, aynı zamanda U z u n Hasan'm b u n dan daha üstün olduğunu izah ederek Osmanlıların manevi yatım sarsmıya çahşıyordu. Fakat m e k t u b u n sahibi neyi kaste derse etsin şu muhakkaktır k i A k k o y u n l u devleti doğu sınırları üzerinde Osmanlı devletim d u r m a d a n tehdit eden, hattâ kor k u t a n b i r teşekkül olarak mütalâa edilmesi lâzım gelen b i r devlettir. Aralarındaki rekabetin eski olmasına rağmen b u i k i teşekkülün b i r b i r i üzerine çok soma yürümüş olmalarım b i r takım sebeplere bağlamak mümkündür. Ancak her i k i tarafin düşündükleri aynı olmasa gerektir. U z u n Hasan Osmanhlarla muharebe etmeyi istiyor, fakat siyasi ve askerî hazırlıklarım büsbütün tamamlamadan b u n a yaklaşmayı u y g u n görmüyordu. Bundan dolayı Osmanhlarla muharebe etme d u r u m u hasıl olduğu halde buna teşebbüs etmedi; büâkis anlaşmayı daha yerinde b u l d u . Yine hazırlıkları t a m a m olmadığı içindir k i F a t i h ' i n batıda meşgul olduğu şuralarda bde b u halden fay dalanmadı. Fakat ittifaklar çenberini tamamladıktan ve ken disini kâfi derecede kuvvetli sanmaya başladıktan sonra birden bire pek cüretkâr b i r h a l aldı. İşte K a r a m a n meselesine b u tarihlerde müdahale etti ve yine b u tarihlerde birtakım istek lerde b u l u n d u . Kendisinin en büyük düşmanları olabde1 3 6
1 3 7
1 3 8
1 3 9
1 3 6 1 3 8
Vesika 12. Bk. Kitabımızın 265 ci sayfası.
1 3 7 1 3 9
Bk. Kitabımızın 292 ci sayfası. Bk. Kitabımızın 310 cu sayfası.
Osmanh-Akkoy u n l u j devlet leri]
üzerinde (
bazı düşünceler
FATİH SULTAN MEHMET
304
FATİH'İN DOĞU SİYASETİ
ceğini bildiği halde F a t i h ' i n A l & o y u n l u l a r üzerine yürümemesi işine gelince, b u n u n başhca sebepleri rasmda Osmanlı dev letine lüzumlu olan birtakım yerlerin T ü r k topraklarına katıl ması için F a t i h ' i n oralarda meşgul bulunmasını gösterebiliriz. Bununla beraber A k k o y u n l u devletinden Osmanlıların çekin diğini k a b u l etmek te hatah olmaz. Belki de b u en mühim âımldir. Filhakika padişah U z u n Hasan'a karşı 1473 te O t l u k belinde kazandığı zaferden fevkalâde m e m n u n olarak birçok köle azat etmiş ve mühim m i k t a r d a da para bağışlamıştı. B u , çekimlen b i r kuvvetten kurtulmanın b i r şükranı i d i . Çünkü geniş ülkeleri kısa b i r zamanda idaresi alünda toplayan U z u n Hasan devletinin mahiyetim, kudret ve k u v v e t i m F a t i h şüp hesiz k i takdir ediyordu. Y a k ı n b i r tarihteki b i r facia ise (Yıldınm-Timur hâdisesi) yine şüphe edilmemelidir k i b u işin geri atılması üzerinde tesir icra etmişti. Nihayet b u muharebenin b u kadar somaki tarihte olmasımn sebepleri arasında U z u n Hasanin annesinin de payı olmak lâzım gelir.. Bütün b u n l a r d a n soma diyebiliriz k i , savaştan kaçınma imkânı kalmayınca, F a t i h Sultan M e h m e t muharebeye karar verdi. F a t i h ' i n muharebeyi geri atmasında, müslüman memlekeüer i n i n harab olmamasını da hesaba kattığını yazan kitaplar vardır. H a t t â yine b u düşünce ile O t i u k b e l i savaşından sonra U z u n Hasan kuvvetlerim takip etmedi diyenler de mevcuttur. O t i u k b e l i harbinden sonra U z u n Hasan kuvvetlerinin takip edilmemesi üzerinde belki b u hissin tesiri olmuştur. Fakat Fa tih'in U z u n Hasan üzerine yürümemesini böyle zayıf b i r se bebe bağlamak hatah olur. Fatih hernekadar dindaşlarına hürmetkâr ise de b u , başında bulunduğu devletin menfaatleri ile. sımrlamnaktadır. B u menfaatleri herşeyin üstünde t u t a n Fa tih'in nazarmda U z u n H a s a n i n müslüman ve tebasrmn da b u dine sahip olması birşey ifade etmez. Eğer ortaya böyle 1 4 0
143
1 4 4
305
b i r i i k i r atılmış ise b u , doğrudan doğruya zevahiri k u r t a r m a k içindir. O n u n için F a t i h ' i n U z u n Hasan üzerine yürümemesini başka sebeplerle izah etmek icabeder. U z u n H a s a n i n diğer A v r u p a devletleri ile olan münasebet leri Osmanhlarca herhalde b i n i l i y o r d u . B u malûm olmasa büe haris A k k o y u n l u hükümdarımn ergeç Osmanlılara çatacağı an laşılıyordu. Fakat, tehlikenin gittikçe arttiğım görmelerine "rağmen Osmanlılar, A n a d o l u işlerine tecavüz etmediği müd detçe, onun hareketierine gözyumdular. Bununla beraber Os manlılar batıda en çok meşgul oldukları b i r sırada U z u n H a sanla mücadeleye girişmek zorunda kalddar ve b u n u lüzumlu b u l d u l a r . Çünkü Osmanhlara göre artık A k k o y u n l u tehlikesi önüne geçilemiyecek b i r h a l almış, U z u n Hasan kuvvetierinin A n a d o l u içlerine kadar girmesi, Osmanlı güvenliğini tehdit eder b i r d u r u m yaratmıştı. Biraz daha beklendiği takdirde tehlike büsbütün artacak, y a n i devletin toprakları çiğnenecek, Osmanh tebaası zarar görecek ve b u suretle m i d i menfaatier sarsılmış olacaktı. Böyle b i r d u r u m ise F a t i h ' i n asla k a b u l edemiyeceği b i r h a l olduğundan, şimdiye kadar yapılmasına lüzum görülmeyen veya b u lüzum hissedddiği halde henüz zamamn gelmediğine kani olunarak yapılmamış olan b u savaştan artık kaçınmak mümkün olmadı. Bununla beraber eğer U z u n H a san saldırgan b i r hal almamış olsaydı belki de devrin b u i k i k u d r e t l i hükümdarı arasında O t i u k b e l i savaşı olmıyacaktı. B u mütalâalardan sonra şimdi Osmanh-Akkoyunlu mücadelesinin ne surede başlayıp ne suretle geliştiği üzerinde durabiliriz. 1 4 6
J
'
x
,
w
A k k o y u n l u hükümdarı U z u n Hasan B e y i n Osmanh i m paratorhığuna karşı i l k cüretkâr hareketi 1460 tarihlerinde oldu. T r a b z o n imparatorları lehine yapılmış olan b u ha-
1 4 0
1 4 3
1 4 4
1 4 5
harekeden, U z u n Has an'm Şehzade
Baya-
1 4 7
zıt'a m e k t u b u .
145
Sarıca Kemal " 10.000 gulam'im, İdris-i Bitlisi, ise kırkbin kölesini azat ettiğini yazıyorlar. Bk. Sarıca Kemal, s. 171. İdris-i Biüisî, vrk. 152. Ahmet Bahauddin, vrk. 229. Kemal Paşa-zâde, vrk. 2 0 0 - 2 0 1 . Fatih millî menfaatların sarsıldığını gördüğü vakit ne dindaş ne de soydaş dinlemektedir. Karaman halkı bundan ötürü merhatsizce öldü rülmüş ve Karaman ülkeleri de bu yüzden tahrip edümiştir.
.Akkoyunlu deviptnnıır) cüretkar-
rekete F a t i h ' i n çok kesin b i r cevap vermiş olmasına rağmen U z u n Hasan takip ettiği siyasetten vazgeçmedi; hattâ cüretim biraz daha artırarak 1461 de Sivas civarındaki Koyulhisar'ı zaptetti. B u r a m n muhafızı olan Hüseyin B e y i o, b i r av esnasında yakaladıktan s o n r a kalenin önüne getirmiş ve Bk. Kitabımızın 293 üncü sayfası. Bk. Kitabımızın 263 üncü sayfaıs. • Bu zatm adı Sarı Abdullah Efendi münşeatında. Hasan olarak geçmektedir. Bk. Sarı Abdullah Efendi, vrk. 40-42. Asık Paşa-zâde. s. 158. 1 4 8
149
1 4 6
1 4 7
1 4 8
1 4 9
F. 20
3
o6
FATİH'İN DOĞU SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET.
" k a l e y i verin, y a h u t hâkiminizi k a t l e d e r i n " diyerek m u hafızları kaleyi teslime mecbur etmişti. B u n d a n sonra o, y a p mış olduğu b u hareketin âdeta mazur görülmesini ister g i b i , Amasya Vahşi Şehzade Bayazit'e b i r mektup gönderdi. B u mektupta, Koyulhisar hâkiminin uğursuz b i r adam olduğunu, kalesini almaya mecbur kaldığım, fakat kendisim öldürmediğim, F a t i h ' i n b u adama fazla değer vererek b i r müslüman m e m leketine yürüyeceğim t a h m i n etmediğini, çünkü F a t i h ' i n hıristiyanlarla uğraştığım ifade ediyor; K a r a m a n ve İsfendiyaroğuUarmın yaptıkları gibi kâfirleri takviye edici ve müslümanhğı zaafa uğraücı hareketier bulunmadıkça padişahın müslüşaraptar H a m - j ^ g j j memleketierine asla tecavüz etmediğim y a z ı y o r d u . HaluzuI^Hasan b u k i Koyulhisar hâdisesinden aşın derecede müteessir o l a n topraklarına _te- F , Şaraptar H a m z a Bey'i burayı geri almaya m e m u r e t t i . haikT u J u T H a m z a Bey kaleyi almak için çok çalıştı ise de b u n a b i r türlü Haşan'a ikâf f a k olamadı. B u n u n üzerine padişah, civardaki köylerin i S o y u n i u k n v - ve kasabalann y a ğ m a edilmesine i z i n v e r d i . Azeplerin girişveüerinm m u - tüneri b u y a ğ m a esnasında bilhassa kadın ve kızlara da tecavüz kabeies.. edüdiğinden halk U z u n Hasan'a müracaat ederek, vaktiyle Hüseyin Bey zamamnda bde böyle felâketlere maruz k a l m a dıklarım, h a l b u k i şimdi U z u n Hasan gibi k u d r e t l i b i r hüküm dara tâbi oldukları halde başlarına en kötü haUerin geldiğim yana yakıla anlattılar ve şikâyet e t t i l e r . B u n d a n ötürü A k koyunlular, Osmanh-Akkoyunlu sınırları civarında b u l u n a n Osmanlı kasabalarım, bühassa Amasya ve T o k a t civarım y a ğ v m a ve tahrip etmeye başladılar. H e r nekadar kasabalardaki Osmanlı muhafızları b u yağmacdara karşı d u r a biliyorlarsa da, karşı karşıya gelerek savaşı k a b u l etmeyen ve sarp dağlara sığı nan b u kuvvetierin baskınlarına ve tecavüzlerine m a n i olamıPadişahm i d a y o l a r d ı . Padişah U z u n Hasan kuvvetierinin Osmanlı toprakn^ ut!n Halarmı yağma ettiklerim Sinop üzerine yürüdüğü zaman d u y san t o p r a k l a n ş t u . H a l b u k i padişah İsfendiyar topraklarım i l h a k ettikten keteg^tTve sonra Trabzon'a yürümek kararında i d i . U z u n H a s a n i n b u 1 5 0
131
a t m
6
5
m u v a
152
153
154
D
0
m u
elde ettiği bans.
sefere m a n i olmak üzere saldırgan b i r hal alması F a t i h ' i başka türlü harekete mecbur bıraktı. Şimdi Osmanlı ordusu, Osmanlı topraklarım y a ğ m a eden, U z u n Hasan kuvvederini geri atmak üzere Sivas'a doğru yönelmişti. B u n u duyan U z u n Hasan K e m a h dağlarına çekderek, Osmanlı ordusuna b i r baskın yap mayı tasarlamış ve amcazadesi Hurşit Bey'i b u işe m e m u r etmişti. Ancak Gedik A h m e t Paşa'mn komutasındaki Os manlı askerleri Hurşit Bey k u w e t i e r i n i büyük b i r bozguna uğrattılar. B u sırada o r d u n u n yürüyüş istikameti doğrudan doğruya A k k o y u n l u topraklarına çevrilmiş bulunuyordu." H a l b u k i muharebe için kâfi derecede hazırlıklı bulunmıyan ve padişahla çarpışma k u d r e t i m kendinde göremiyen U z u n H a san, Hurşit Bey'in yenilmesinden soma büsbütün ümitsizliğe d ü ş m ü ş ve b u n u n üzerine annesini padişaha göndermişti. B u surtle O , Trabzon R u m imparatorluğunu padişahın pen çesinden k o r u m a k üzere, süâhla yapamadığım politika y o l lardan giderek, yapmagâ çahşıyordu. B u n d a n ötürü annesi ayni husus için müteaddid teşebbüslerde b u l u n d u . 155
1 5 0 1 5 1 1 5 2 1 5 3 1 5 4
^ Al-i Osman Tarihi, vrk. i a i. Sarı Abdullah Efendi, vrk. 4 0 - 4 2 . Âşık Paşa-zâde, s. 158. Aynı eser, s. 159. Müneccimbaşı, vrk. 56. n
u
m
a
r
a
u
1 5 6
1 5 7
U z u n Hasan, F a t i h ' i n aleyhinde bulunabilecek olan her şahsa koUanm açmış d u r u m d a i d i . Fdhakika, önce F a t i h tarafından Kastamonu beyliğine tayin edüen, fakat' daha soma M o r a ' y a nakledilen İsfendiyarlardan K ı z d A h m e t Bey, M o ra'ya gitmeyerek K a r a m a n y o l u de U z u n Hasan'a iltica et miş, ve burada büyük b i r itibar g ö r m ü ş t ü . F a t i h Sul t a n M e h m e t ölünceye kadar oralarda kalmış olan K ı z d A h m e t Bey'in Osmanh-Akkoyunlu çarpışmasında büyük rolü vardır. 1 5 8
159
U z u n Hasan, 1464 te Karamanoğlu İbrahim Bey'in ölümü de birlikte ortaya çıkan. K a r a m a n veraseti meselesi de pek yakından dgdenmeyi siyasetine uygun bulmuştu. Bundan dolayı îshak Bey'in davetim memnuniyetle k a b u l etmiş ve o n u kardeşlerine karşı himaye ederek, siyasi kazançlarım b i r tarafa bıraksak bde birtakım m a d d i menfaatler karşısında, K a r a m a n Ahmet Bahaüddin, vrk. 212. Bk. Kitabunızın 265 inci şayiası. Bk. Kitabımızın 266 268 inci sayfaları. Bk. Kitabımızın 258 inci sayfası. Uzun Hasan, onu "müsahib-i has" yapmıştı. Bk. Kemal Paşazâde, vrk. 103. 1 5 5
S a r e Hattın'tın
307
1 5 6
1 5 7
1 5 8
1 5 9
U z u n
H a s a n
rtoe^üdahaie cdiyor
-
3
FATİH'İN DOĞU SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
o8
beyliğine g e t i r m i ş t i . Fakat F a t i h Sultan M e h m e t ' i n , hala zadesi Pir Ahmet'e yardım etmesi, İshak Bey'in mağlûp olma sına ve Ü z ü n H a s a n i n yamna kaçmasına sebep .oldu. İşte b u n d a n sonra A k k o y u n l u l a r d u r m a d a n K a r a m a n işi de Ugilendiler. B u i l g i , onların felâketierinin sebeplerinden birisi oldu. Filhakika aradan çok geçmeden Pir A h m e t Bey'in Fatih'e karşı cephe alması, Osmanh kuvvetlerinin K a r a m a n toprakları üze rine yürümesine ve o n u n da U z u n Hasan'a iltica etmesine p ldu. İşte b u n u firsat sayan U z u n Hasan, b i r taraftan A v r u p a ' d a k i müttefikleri de birlikte hareket etmiş olmak için, öte taraftan Karamanlılara yardım etmek üzere 1472 de otuzb i n kişiHk b i r kuvveti K a r a m a n toprakları üzerine sevketmeye ,k v e r d i ve aynı zamanda Fatih'e b i r elçi göndererek K a r a manoğlu'nun affedilmesini rica etti. H a l b u k i U z u n Hasan, elçisinin hemen arkasından yukarıda bahsettiğimiz otuzbin kişiyi harekete geçirmişti. B u kuvvetler Bektaş oğlu Ö m e r Bey'in komutasında i d i . K a r a m a n o ğ u l l a n Kasım ve Pir A h m e t Beyler de bunlarla birlikte idiler. Ancak b u , açıkça b i r tecavüz olacağına göre Osmanh sımr muhafızları onları karşılar ve oyalayabilirlerdi. B u itibarla onlar hdeli yoUardan gitmeyi fay dalı buldular ve Erzincan'a geldikleri vakit oradan Amasya vahşi Şehzade Bayezit'e b i r elçi gönderdiler; maksatlarının, Dulgadıroğlu " K ı l ı ç Arslanoğlu'nu atasımn yerine nasb" ol duğunu söylüyerek Osmanh kuvvetlerini g a f d avlamaya çalış tılar. O n l a r b u hilelerinde yüzde yüz muvaffak olmuşlardı. Çünkü gönderilen elçi T o k a t ' t a oturan R u m b e y l e r b e y i Şaraptar H a m z a Bey'in yamna gelmiş, o da b u işi şehzadeye haber vermek lüzumunu bile d u y m a d a n A k k o y u n l u kuvvet lerine gereken müsaadeyi vermişti. B u n u n üzerine Bektaş oğlu E m i r Ö m e r Bey Sivas civarından tecavüze başlamış ve 160
1 6 1
Tokaf m Uzun k r i taraûndan tahribi ve K a deii
toprakla-
nnın yağması.
s e D e
Q
1 6 2
a r a r
1 6 3
1 6 4
165
1 6 6
167
168
Bk. kitabımızın 285 inci sayfası. Bk. kitabımızın 286 ncı sayfası. Bk. kitabımızın 291 inci şayfası. Karamanî Mehmet Paşa, s. 357. Aynı eser, s. 357. Dursun Bey, s. 146. Kemal Paşa-zâde, vrk. 172. Bu ifade Âşık Paşa-zâde'de "Biz Dürkadir eline gideriz kim Kılç Arslan Bey'in oğlunu atası yerine iletevuz" şeklindedir. Bk. Âşık Paşa-zâde, s. 176. Dursun Bey, s. 146. Âşık Paşa-zâde, s. 176. Dursun Bey, s. 146. Kemal Paşa-zâde, vrk. 172.
3°9
sabahleyin ansızm T o k a t önünde görünerek şehre datdl olmuş tu. Baştanbaşa t a h r i p edilen ve yıkılan T o k a t şehrinde A k k o y u n l u l a r halka karşı çok merhametsizce davranmışlardı. B u suretle vaktiyle T i m u r ' u n Sivas'ta yaptığı fenalık b u sefer U z u n Hasan tarafından T o k a t ' t a tekrar etlilmişti. B u kuv vetler daha soma Kazova ve Sivas civarım da yağma ederek Kayseri'ye saldırdılar. Buradan b i r kısmı geriye döndü; b i r kısmı da yoUarına devam ederek K a r a m a n topraklarına g i r d i . K a r a m a n ' d a ve H a m i d e h n ' d e bunların yaptıkları kötülükler T o k a t ' t a n daha az değildi. Tokat'ın t a h r i b i ve U z u n Hasan k u w e t i e r i n i n K a r a m a n topraklarına girdiği haberi padişaha gelince o, büyük b i r tees sür ve kızgınlık içinde, kışın yaklaşmış olduğunu dahi düşünmiyerek çok acele b i r karar v e r m i ş ve hemen sefere çıkdması için gerekli hazırlıkların yapılmasını emretmişti; hattâ b u arada çadırım A n a d o l u tarafına geçirterek orada kurdurmuştu. Padişahın iradesi yerine getirilmiş,yani her tarafa sefer için hazırla nıp hemen gelmeleri hakkında hükümler ve emirler gönderilmişti. Bununla beraber devlet erkâm b u acele hareketi muvafık b u l muyorlardı. O n u n için hazırlanmada ağır hareket ettiler. Ancak böyle k r i t i k b i r anda devlet işlerinin" başında daha liya k a t l i b i r zatın bulunmasını lüzumlu gören F a t i h Sultan M e h met, M a h m u t Paşa'yı tekrar vezir-i âzamhğa g e t i r d i . Fakat M a h m u t Paşa da hemen sefere çıkılmasının aleyhinde i d i . Çünkü ona göre o r d u n u n hazırlığı kâfi değildi. Ayrıca kış mevsimi de gelmek üzere i d i . B u n d a n ötürü M a h m u t Paşa padişaha, seferden maksat U z u n Hasan'a hemen h a d d i m bildirmek ise, b u mümkün olmıyacaktır. Çünkü ordu, K a r a m a n ' a vardığı vakit kış mevsimi geleceğinden, ileri gidemiyecek ye oralarda kışlamak zorunda kalacaktır. H a l b u k i b u o r d u y u oralarda bes lemek çok zordur. Eğer seferden maksat yalnız U z u n H a s a n i n 1 6 9
170
171
172
173
174
175
176
177
1 6 0
1 6 1
1 6 2
1 6 4 1 6 6
1 6 7
1 6 8
1 6 3
1 6 5
1 6 9 1 7 1 1 7 2 1 7 3 1 7 3 1 7 6 1 7 7
Kemal Paşa-zâde, vrk. 172. Âşık Paşa-zâde, s. 176. Ahmet Bahaüddin, vrk. 230. Otlukbeli Fetihnâmesi, Dâi münşeatı, Necati Lûgal nüshası. Bk. kitabımızın 293 üncü sayşası. Dursun Bey, s. 148. Aynı eser, s. 148. Dursun Bey, s. 148. Kemal Paşa-zâde, vrk. 181. Dursun Bey, s. 148. 1 7 0
1 7 4
Padişahın m e n sefere
he çık
m a arzusuna ve zirler ve M a h m u t Paşa razı olmuyor.
gönderdiği kuvvederi mağlûp etmekse, o takdirde padişahın bizzat hareketine lüzum yoktur. Çünkü K a r a m a n ' a gelmiş olan U z u n Hasan kuvvetlerini K o n y a Vahşi Şehzade M u s t a f a ' m n maiyetine verilecek b i r kısım kuvvetlerle ezmek her zaman mümkündür. O n u n için hazırlıklarımızı t a m a m l a m a k ve b a h a n beklemek gerektir d i y o r d u . Padişah b u f i k r i k a b u l etmiş, fakat çadınm i s t a n b u l tarafına geçirtmeyi u y g u n b u l mamıştı. B u h a l gelecek baharda seferin katî olduğunu herkese izah ediyordu, H a r p hazırlıklarının başladığı su sıralarda U z u n Hasan 178
1 7 ! )
1 8 0
u z u n Hasan'ın isteklerine karşı padişahın
yaz-
dığı m e k t u p .
FATİH'İN DOĞU SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
3io
A
°
r
büsbütün cüretim artırarak Osmanlılara gönderdiği b i r mekt u p l a , Kapadokya ile T r a b z o n ' u n kendisine terkeddmesini is tedi. B u n u n üzerine U z u n Hasan'a padişah tarafından gön derilen b i r m e k t u p t a : B u n d a n önce annenin ricasiyle " p e n çe-i g a z a b ı m d a n " kurtulmuştun. Biz de seni mütenebbih olmuş ve "semt-i salâha" yönelmiş k a b u l ederek affetmiştik. H a l b u k i senin gibi imansız b i r Türkmen'in b e n i m zaman-ı ma'deletnişan-i husrevanemde" saltanat ve istiklâl dâvasında bulunması haramdır. Senin, kendin g i b i birkaçına, şiddet yoluyle galip gelmene, kendi topraklamada gösterdiğin g u r u r ve azametine, hattâ bütün kudret ve şevketine b i z i m müsaade ve müsama hamız sebep oldu. Buna rağmen "bâde-i g u r u r ile mest ü medh u ş " olarak ve "inâyât-ı padişahanem h u k u k u n u " unutarak adaletli i d a r e m altında rahat b i r surete yaşayan T o k a t ' a ve sonra da K a r a m a n ülkelerine askerlerim göndererek "tîynet-i redîe-i Tükmâniyen muktezasmca" ahaliye zulmettirdiğin, b i r takım şiddetiere başvurduğun ve rezaletiere sebep olduğun malûmumuzdur. O n u n için seni öldürmek ve memleketini t a h r i p etmek üzere b u yılın baharında harekete karar verdik. Seni 1 8 1
1 8 2
Ahmet Bahaüddm, vrk. 230. Sadüddirı, s. 524. Padişah bizzat kendisi o yd boyunca Anadolu yakasında kaldı. Bk. Angiolellos, s. 53. 1. H. Uzunçarşdı, I I , s. 98. Kemal Paşa-zâde'ye göre Uzun Hasan'a bu mektupta "Özür ve bahane idüb bildüm, bilmedüm, gaf ildüm yarak kdmadum dime. Agâh ol ki evvel baharda milkin nahcir-i şikâra varırın, ol şikârgâha şîr gibi âşikâre varırın. Sencileyin rûbah-ı^pirgibi hile ve tezvir itmezin, hasma tavşan uyhusın virüb tâzir itmezin, gam yeme" denilmişti. Bk. Kemal Paşa-zâde, vrk. 180. 1 , 8
1 8 0
1 8 1
1 8 2
1 7 9
3"
affetmek katiyyen düşünülmemektedir. "Beyhude zahmet çek m e " . Sen " v d â y e t yıkmayı padişahlık mı zannettin?" Çekinme den, korkmadan topraklanmıza tecavüz ettiğin için kılıcımız senin göğsünde kana bulanmahdır. E r isen meydana gel. K a dın gibi " d e l i k t e n deliğe g i r m e " , hazırhklanm yap, haber veril medi deme. " Z i r a k i v u c u d - i habisin arza-i telefdür ve b u babda özür ve bahane b e r t a r a f d u r " deniliyordu. 1 8 3
F a t i h b u mektupta kendisinin ne zaman hareket edeceğim de U z u n Hasan'a bddirmişti. Şimdiye kadar yapacağı savaşlan en y a k m l a n n d a n bde gizlemeye i t i n a gösteren F a t i h Sultan M e h m e t b u sefer tamamiyle tersine olarak işi açıkladı. B u n u yalnız U z u n Hasan'a değü başkalanna da d u y u r m a k t a n 1 8 4
'
..
J
Üsküdar'dan
yazıları
faka
çekinmedi. N i t e k i m 1472 E k i m ' i n i n sonlannda Üsküdar'dan kime gönderilyazılarak k i m e gönderildiği belli olmıyan, fakat yazılış tarzın- J f ^ - t o t o d a n önemli b i r zata gittiği anlaşdan b i r mektubunda da F a t i h mektubu. Sultan M e h m e t , U z u n Hasan'ın Osmanlı sımrlanna tecavüz ettiğini, adâlet yolundan a y n l a r a k halkın m a l ve camna el uzattığını, d i n d a r h k ve müslümanhk tasladığı halde müslü¬ manlara fenalık yaptığını, b u n d a n ötürü o n l a n n kökünü kazı mak üzere baharda, y a n i güneş hamel burcuna g k d i k t e n s o m a , harekete geçeceğini, U z u n Hasan hikâyesi sona erinceye kadar «. ve memleket o n u n çirkin işlerinden temizleninceye kadar başka b i r işle meşgul olmıyacağım büdiriyordu. Halbuki bu tarih lerde' F a t i h , M a c a r l a r ve Venediklilerle savaş halinde i d i . A y - ^ y u r d u l a r ı n 185
1 8 6
.
nazırlıkları.
n c a Venediklilerle A k k o y u n l u l a r müttefik idiler. Esasen Ve nediklilerin ençok ümit bağladıklan kuvvet de U z u n Hasan'ın kuvvederi i d i . A ğ n b o z ' u n sukutundan soma A k k o y u n l u l a n d u r m a d a n harekete geçirmeye çahşan Venedikhier, b u n a b i r türlü muvaffak olamamışlardı; U z u n Hasan çok ağır davra nıyordu. Fakat 1472 ye doğru A k k o y u n l u l a r l a müttefikleri arasındaki işbirliği birdenbire arttı. Yusufca M i r z a ' m n idaresi altındaki A k k o y u n l u kuvvetleri, Karamanoğullanna yardım etmek üzere, K a r a m a n topraklarına b u tarihlerde girdiler. Bu mektubu Cizyedar-zâde, tarihinden aldım. Bk. Ahmet Bahaüddin, vrk. 2 3 1 . Sadüddin, s. 527. Güneş hamel burcuna 21 Mart'ta girer. Vesika-15. İ. H . Uzunçarşdı, Anadolu beylikleri ve Akkoyunlu-Karakoyunlu devlederi, s. 66. 187
1 8 3
1 8 4
1 8 5
1 8 7
1 8 6
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN DOĞU SİYASETİ
Y i n e b u tarihlerde müttefik hıristiyan donanması Osmanlılar aleyhine harekete geçmek üzere hazırlanmaya başladı. Bütün bunlara rağmen F a t i h Sultan M e h m e t A k k o y u n l u l a r için ver diği karardan dönmedi. Çünkü anlaşılıyordu k i Osmanlılar b u savaşa başlamasalar bde A k k o y u n l u l a r b u n a teşebbüs edecek lerdir. B u takdirde Osmanhlar, düşmanlarının takip ettikleri h a r p taktiğine uymuş olacak ve savaşı onların istediği yerde k a b u l etmeye mecbur kalacaklardı; ve belki de O s m a n h l a r m daha sıkışık b i r amnda A k k o y u n l u l a r herekete geçerek onları müşkül d u r u m a düşüreceklerdi. B u n u n için şimdiye kadar mü dafaada kalmış olan F a t i h Sultan M e h m e t birdenbire taarruz etmek kararım verdi. İhtimal o, b u suretle düşmanlarının en kuvvetlisi saydan Akkoyunlulara serî b i r darbe v u r m a k ve ondan sonra öteki düşmanlarına yönelmek y o l u n u en sıhhatli bir y o l olarak düşündü. Esasen Yusufca M i r z a kuvvetlerinin A n a d o l u ' d a mahvedilmiş oluşu Osmanlıların A v r u p a ' d a k i düş manları üzerinde b i r k o r k u yaratmıştı. . toplantı esnasında Gedik A h m e t Paşa, herseyden önce
yan Prenslerine, bütün R u m e l i ve A n a d o l u beylerine harp için hazırlanıp gelmeleri hakkında emirler ve adamlar gönde rilmesini emretmişti. Aynı zamanda padişah bunların orduya katilacakları yerleri de tayin etmişti. Yunanlılar, A r n a v u t l a r , Sırplar ve Eflâk'hlardan mürekkep olan hıristiyan kuvvetleri A n k a r a şehrinde orduya mülâki olacaklardı. O n i k i b i n Mşilik Eflâk kuvvederinin başında Bataraba adında bir k o m u t a n vardı.
312
188
189
Padişah akıncüarı U z u n H a san
toprakla-
nm vurmaya m e m u r ediyor. ordunun
top-
îanması için v e -
-
'
U z u n Hasan topraklarını yağma etmek üzere akıncıların göndeıilmesini tavsiye etmişti. B u n u n için padişah meşhur 190
•»
ı
' ı
n
i
akıncılardan M i h a l oğlu A h Bey'i Sivas vilâyetine, kardeşi i k i Bey'i Kayseri sancağına ve Bâli Bey'i de sübası olas
e n (
e r
riîert emirler ve toplantı mevcudu;
yeri; ha-
•
"*
r a k Niksar'a tayin etmiş, b u surede U z u n Hasan toprakları üzerinde akınlar yapmayı tasarlamıştı. M i h a l oğlu gönde rildikten soma padişah " â h dîvan idüb vüzera-i i z a m a " ilk baharda "şarkta padişah-i İslâm n a m ı n d a " olan fakat şeriata u y g u n hareket etmeyen, Osmanlı tebaasına karşı düşmanlık gösteren, onların maUarım yağma ve kasabalarım yakan U z u n Hasan'a karşı yürüyeceğini ve i n t i k a m alacağını bildirmiş, ve daha öne de söylediğimiz gibi kendisine tâbi olan hıristiNecati Salim, s. 17. Vesika 13. Âşık Paşa-zâde, s. 178. Neşri, vrk. 191. Bu akınlar yapılmış ve en ziyade Akşar ve Bayburt civarı vurulmuş tu. Bk. Kemal Paşa-zâde, vrk. 179-180. Bundan başka Kemah ve Erzincan taraflarında birçok köyler yağma edilmiş ve bu yüzden o civar Ermeni halkının bir kısmı daha içerlere bir kısmı da Osmanlı topraklarına hicret etmişti. Bk. ıogg nuramalı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 9 8 . ıogg numaralı Tarih-i Al-i Osman, vrk. 98. 191
1 9 2
1 8 8
1 8 0
1 9 0 1 9 1
1 9 2
3i3
1 9 3
194
195
1 9 6
Emirler kısa b i r zamanda yerlerine gittiğinden Osmanlı devletinin bütün illerinde savaş için hazırlıklara başlandı. 1472 yılının sonbahar ve kışım hazırlıklarla geçiren Osmanhlar esas o r d u n u n toplantı yeri olarak Bursa Yenişehri'ni kararlaştırdı lar. Rumeli'de toplanan kuvvetler A n a d o l u ' y a Gelibolu'dan geçmişlerdi. Bunların toplanması sona erdiği sıralarda padi şah ta İstanbul'daki kuvvetlerin başında 1473 N i s a n i m n 11 i n c i Pazar günü (13 Zilkade 877) saat 4 te (alaturka) hareket ede rek İznik y o l u de Yenişehir'e geldi. Beypazarı'nda K a r a man Vahşi Şehzade Mustafa, Kazabat'ta da Amasya Vahşi Şehzade . Beyazit, kuvvederiyle birlikte orduya katıldılar. Bu surede ordudaki m u h a r i p sayısı seksenbeş b i n kişiye yükseldi. 1 9 7
198
199
200
201
ıogg numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 98. Angiolellos, s. 55. 1099 numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 98. Angiolellos, s. 55. İdris-i Bitlisi, vrk. 143. Halbuki ıogg numaralı Tarih-i Âl-i Osman, vrk. 98 de Rumeli askerlerinin Sultanönü'nde, Anadolu askerlerinin Ankarada orduya katddıkları yazdıdır. Angiolellos, ordunun toplanma yeri ola rak Kazova'yı göstermektedir. Bk. Angiolellos, s. 53, 54. Dursun Bey, s. 150. Vesika 16. Padişahın 877 Zilkade'sinin 17 sinde yani 1473 Nisan'ının 15 inde hareket etmeye daha önceden karar vermiş olduğu başka bir vesi kada yazdıdır. Bk. vesika 13. Halbuki padişah bu tarihten 4 gün önce hareket etmiştir. Bazı kitaplarda 877 Şevval'inde (Marti yola çıktığı yazı lıdır (Bk. Sadüddin, s. 527. Walther Hinz, s. 52. İ. H. Uzunçarşm, I I , s.98). İdris-i Bitlisi, vrk. 143. ıogg numaralı Tarih-i Âl-i Osman'a göre Şehzade Mustafa ile Şehzade Bayazıd Sivas'ta orduya katılacaklardır. Bk. Adı geçen eser, vrk. 9 8 . Şehzade Cem İstanbul'da bırakılmıştır. Bk. Angiolellos, s. 5 4 . 201 Vesika 17. Sarıca Kemal, ordunun insan sayışım, ikiyüz bin kişi olarak kabul ediyor. Bk. Sarıca Kemal, s. 167. 1 9 3 1 9 4
195 1 9 0 1 0 7
1 9 8
1 9 9
2 0 0
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN DOĞU
B u n l a r m altmış[bini zırhlı ve silâhlı azeb, yirmibeş b i n i de yeniçeri i d i . O r d u n u n Sivas'a gelmesi Sivashlar üzerinde büyük b i r memnuniyet yarattı. Fakat b u n d a n sonra işler güçı şti. Çünkü b u n d a n sonra çok dağlık ve sarp b i r araziye g i r i l i y o r d u ; hattâ yüksek dağların aşıldığı sıralarda Osmanlı or dusu k a r firtmalarma bde tutulmuştu. B u n d a n başka an sızın b i r düşman kuvveti ile karşılaşmak herzaman mümkün dü. B u n u n için F a t i h Sultan M e h m e t , b i r i h t i y a t tedbiri olmak üzere, ordusunu daha Sivas'ta tertiplemişti. B u tertibe göre padişah sağ kola Şehzade B a y a z ı t i k o m u t a n yapmış ve emrine de R u m e l i Beylerbeyi Has M u r a t Paşa de kırk sancakbeyi vermişti. Y i r m i b i n R u m e h azebi b u kolda b u l u n u y o r d u . Sol kola Şehzade Mustafa komuta edecekti. A n a d o l u Beyler beyi D a v u t Paşa de yirmidört sancakbeyi ve y i r m i b i n azep te şehzadenin emrinde idiler. Padişah ortada b u l u n u y o r d u ; önün de yeniçerder vardı, sağında ve solunda da sipahder bölüğü de silâhdar bölüğü vardı. R u m e h Beylerbeyi Has M u r a t Paşa öncülere k o m u t a etmekte i d i . O n u n arkasından A n a d o l u Beylerbeyi D a v u t Paşa derliyordu. B i r y d önce Şehzade M u s tafa tarafından esir eddmiş olan İran komutanları da o r d u de 2 0 2
yürü-
e
203
204
205
2 0 6
SİYASETİ
315
birlikte götürülmekte idiler. Doğru söyledikleri takdirde serbest bırakılacakları vadedilen b u komutanlar, Osmanlı ordusunun A k k o y u n l u toprakları üzerinde yürüdüğü müddetçe, geçitler, su k a y n a k l a n ve müsait konak yerleri hakkında malûmat veriyor lardı. Ayrıca kılavuzlardan ve yakalanan esirlerden ahnan malûmatla bunlar kontrol ediliyor ve b u suretle en emin ve i y i b i r y o l takip edilmiş oluyordu. B u şekilde o r d u kırk günden fazla b i r yolculuk yaptığı halde hâlâ U z u n H a san'dan b i r haber y o k t u . Ancak Niksar'da T ü r k akmcılan U z u n Hasan kuvvetlerinin taarruzuna uğradılar. B u n l a n ge riye atan Osmanlı ordusu, ahalisi dağlara kaçmış olan, K o y u l hisar ve Şebinkarahisar'a gelmiş, b u civarda birtakım akınlar yaptıktan soma nihayet Erzincan'a varmıştı. Burada U z u n H a s a n i n beşbin kişilik b i r kuvvetiyle karşılaşıldı. Fakat T u r h a n oğlu Ö m e r B e y i n idaresindeki beşbin kişilik b i r Osmanlı kuv veti A k k o y u n l u l a r m b u kuvvederini mağlûp etti. Bunlar dan ganimet ve esir alan Osmanlılara , Tercan'a gelindiği vakit, dağlara sığınmış. olan birçok insan gehp teslim oldu. İşte b u sıralarda yani Osmanlı ordusunun Fırat'ı takip ederek doğuya doğru yürüdüğü esnada U z u n H a s a n i n kuvvetleri de karşı sahillerde göründüler. Fırat n e h r i n i n genişlediği b u yerlerde bazı kumsal kıydar da vardı. Osmanlı ordugâhı b u n lardan birisinin kenannda k u r u l d u . Çünkü karşı sahdde k o naklamış olan U z u n Hasan kuvvetlerinin, b u kumsal yerlerin birinden, beriye geçeceği t a h m i n olunuyordu. Osmanhlar 2 0 7
2 0 8
2 0 9
2 1 0
z u
idi. Bk. Angiolellos, s. 54-55. 2 0 1
2 0 5
2 0 6
h a b e r alınamı yor. İlk çarpışmalar.
2 1 2
2 1 4
2 1 6
Angiolellos, s. 6 1 . Aynı eser, s. 6 1 . Odukbeli Fetihnâmesi, Dâi münşeatı, Necati Lûgal nüshası. Ordunun yürüyüşü esnasında İstanbul'la muhabere imkânı hasd olmamıştı. Hattâ Fatih'in Uzun Hasan'a mağlûp olduğu şayiaları büe çık mış olduğundan İstanbul'da bırakılmış olan Şehzade Cem kendi adına valilerden ve komutanlardan kati itaat istemişti. Bk. Angiolellos, s. 58. Otlukbeli Fetihnâmesi, Dâi münşeatı, Necati Lûgal nüshası. Reşit Rahmeti, Fatih Sultan Mehmet'in yarhğı, Türkiyat Mecmu ası, V I , s. 285. Vesika 16. Aynı vesika. Angiolellos, s. 64. Aynı eser, s. 65. Rivayet edildiğine göre Uzun Hasan karşı sahil den Türk ordusunu gördüğü vakit hayretinden epey müddet konuşamamış ve sonunda "vay kahbe oğluna, ne derya yaratmış" demişti. Bk. Angiolellos, s. 65. 2 0 7
2 0 8
2 0 9
2 1 0
2 1 1
2 1 2
2 1 3
203 Vesika 16. Sadüddin, s. 529. Âli, otuz sancak beyi olduğunu söylüyor. Bk. Âh, V, vrk. 145. Ordunun tertibine ait bilgi Sadüddin, üe Ahmet Bahaüddin'den alınmıştır. Bk. Sadüddin, s. 529. Ahmet Bahaüddin, vrk. 232.
Hasan
2 1 3
2 1 5
202 Vesika 17. Başka bir vesikada orduda seksen bin süvari bulunduğu ima ediliyor. Vesika 13. Âşık Paşa-zâde, kuvvetlerin yüzbinden fazla olduğunu ve bu orduda hıristiyanların da bulunduğunu kaydetmektedir. Bk. Âşık Paşa-zâde, vrk. 178. Kemal Paşa-zâde, ise Âl-i Osman Tarihi adlı kitabının 184 üncü varakında Rumeh ve Anadolu azeblerinin sayışım altmış bin, padişahın ve şehzadelerin maiyetindeki kuvveüeri de kırkbinden ziyade gösteriyor; hattâ daha başka kuvveüerin de bulunduğunu yazarak mun tazam asker mevcudunun yüzbinden fazla olduğunu söylüyor. Oruç Bey tarihine göre Uzun Hasan üzerine yürüyen kuvveüerin miktarı yüzyirmi bin kişidir. Angiolellos, orduyu beş kola ayırıyor. Ona göre Fatih'in yanında otuzbin, sağ ve sol kolda şehzadelerin maiyetinde ayrıca otuzar bin kişi vardı. Birinci kola padişah, ikinci kola Şehzade Bayazıt, üçüncü kola Şeh zade Mustafa, dördüncü kola da Mahmut Paşa komuta etmekte idi. Yal nız bu kolda altmış bin kişi vardı. Beşinci kol Davut Paşa'nın idaresinde idi. Burada da kırkbin asker bulunuyordu. Otuzbin akıncı bunlarm dışında
Uzun
kuvvetlerinden
2 1 6
2 1 4
2 1 5
İki
ordu
rat'ın narında
Fı
iki ke ordu
gâh k u r u y o r .
FATİH SULTAN MEHMET
3i6 Fırat'ı
geçme
buna zaman bırakmadan karşıya geçmeye karar verdüer. Ge-. çidi i l k olarak R u m e l i Beylerbeyi Has M u r a t Paşa geçecekti. Paşa'nm yan Fakat pek genç ve atılgan olduğundan ötürü ona M a h m u t lış h a r e k e t i v e M a h m u t Faşa Paşa refakat ettirildi. Filhakika t a y i n edilen yerden, U z u n ile aralarında Hasan kuvvederinin m a n i olmak istemesine rağmen, karşıya k i anlaşmazlık. ' Osmanldarm geçddi: Fakat M a h m u t Paşa de Has M u r a t Paşa arasında mağlûbiyeti. b i r anlaşmazlık başlamıştı. Çünkü U z u n Hasan kuvvetieri karşı sahile geçen Osmanh kuvvederi önünde sahte b i r çekdme yapınca, b u n u n b i r hile olduğunu takdir eden M a h m u t Paşa M u r a t Paşa'ya, bulunduğu yerde durmasım emretmiş ve kendisi de ileriye gitmişti. H a l b u k i M u r a t Paşa'nm m a i yetinde bulunanlardan bazdan, M a h m u t Paşa'mn b u yolda hareket etmesinin sebebini zaferi kendisine m a l edeceği şeklinde izah ettiler ve M u r a t Paşa'mn hareketsiz kalmamasını ileri sürdüler. M a h m u t Paşa düşmamn üstün kuvvetleri karşı sında geri çekildiği vakit, M u r a t Paşa'yı bıraktığı yerde bula mamıştı. Çünkü o, düşmamn sahte çekilişine aldanarak ve arkadaşlanmn sözlerinin tesiri altında kalarak pervasızca ve ihtiyatsızca deriye atılmıştı. H a l b u k i düşman birkaç yerde pusu kurmuş bulunuyordu. Maksatları M u r a t Paşa'mn arkasını çevir mekti. Ö t e taraftan Akkoyunlular M u r a t Paşa kuvvetleri karşısın da yukarda da söylediğimiz gibi sahte b i r çekilme yaptılar. M u r a t Paşa b u n u n o zaman mânâsım anlayamamış ve hücuma geç mişti. İşte b u sırada o n u arkadan çeviren U z u n H a s a n kuvvet leri birdenbire ortaya çıkmış, çekdmekte olan kuvvetler de geriye dönmüşlerdi. M u r a t Paşa ancak d u r u m u şimdi anla yabilmişti. Fakat muharebeyi k a b u l etmekten başka çare kal madığım da görüyordu. Üstün kuvvetier karşısında M u r a t Paşa idaresindeki b u seçme askerler Fırat ile A k k o y u n l u kuv vetleri arasında üç saat içinde eridiler. Çünkü geriye çekden Türk kuvvetleri b u heyecanh anda geçitleri de şaşırarak nehre dökülmüş, b i r kısmı boğulmuş, b i r kısmı da öldürül müştü. B u arada M u r a t Paşa da vardı. B u çetin savaşın devam ettiği müddetçe M a h m u t Paşa seyirci kalmış ve hattâ daha ye m e m u r e d i
len H a s M u r a t
2 1 7
2 1 8
2 1 9
2 2 0
2 2 1
2 2 2
2 2 3
224
2 1 7 2 1 9
2 2 1 2 2 3
Angiolellos, s. 65.
2 1 8
Dursun Bey, s. 152-154.
2 2 0
İdris-i Bitlisi, vrk. 145. Angiolellos, s. 66.
Aynı eser, s. 66. Aynı eser, s. 152-154.
2 2 2
Dursun Bey, s. 152-154.
2 2 4
Aynı eser, s. 67.
FATİH'İN DOĞU SİYASETİ
317
gerilere çekdmişti. Ancak U z u n Hasan kuvvetleri sonunda ona da çarptdar, fakat b i r netice a l a m a d d a r . Esasen b u sırada karanlığın basması ve n e h r i n beri tarafında şehzadeleri Ue birlikte hazır vaziyette d u r a n F a t i h ' i n tranpetlerle toplan m a işaretim vermesi, U z u n H a s a n i n da aynı harekete "başvur ması savaşın durmasına sebep o l d u . Savaş kaybedilmişti. Ölenlerin sayısı oniki b i n kişiyi b u l u y o r d u . Esir düşenler arasında pek şöhret sahibi olan şahıslar da v a r d ı . Mahmut Paşa'mn M u r a t Paşa'ya yardım etmemesi işine padişah fena halde kızmış, fakat b u sırada ses çıkarmamayı daha uygun bulmuştu. 225
226
227
228
229
230
231
B u gahbiyet Akkoyunlular için önemli b i r hâdise isi. Çünkü Osmanlılar üzerinde pek fena b i r tesir yaratmıştı. Fakat Akkoyunlular b u hâdiseden lâyıkiyle faydalanamadılar. Gerçi, M u r a t Paşa'ya karşı o büyük muvaffakiyeti kazanmış olan U z u n H a s a n i n büyük oğlu Uğurlu M e h m e t Bey, b u basan dan sonra hemen Osmanh ordusuna hücuma geçdmesini söy ledi. Fakat U z u n Hasan b u teklifi kabul etmemişti. Bu 232
233
Angiolellos, s. 66. Aynı eser, s. 66. Aynı eser, s. 66. Bu vaka Neşrî'ye göre aşağıdaki şekilde cereyan etti: Padişah Mu rat Paşa ile Mahmut Paşa'yı düşmanm durumundan haber almak üzere ileriye gönderdi. Fırat kenarına geldikleri vakit Mahmut Paşa suyun geçümemesini istedi ise de Murat Paşa'ya sözünü dinletemedi. Zaruri olarak kendisi de Murat Paşa'nm arkasından Fırat'ı geçti. Burada Murat Paşa'yı biraz tut maya muvaffak olan Mahmut Paşa, birkaç adı ile dağa tırmanmış ve Uzun Hasan kuvvetlerinin azametini görünce hemen geriye gönmüştü. O, ancak Mihal oğlu Ali Bey'in kuvvederi himayesinde Fırat'ı tekrar beriye geçmeye muvaffak oldu. Fakat Murat Paşa'dan bir daha haber alınamadı. Bk. Neşri, vrk. 192. Angiolellos, s. 66. Turhan oğlu Ömer Bey ve Şemsüddin Fenarî torunu Ahmet Çe lebi —ki Bayazıt I I . zamamnda vezir olmuştur— bu esirler arasında idi. Angiolellos, s. 67, 68. Kemal Paşa-zâde, vrk. 188. Bu tesirin büyük olduğu, hattâ bu yüzden Fatih'in Uzun Hasan'a sulh teklifinde bulunduğu, fakat Uzun Hasan'ın bunu reddettiği söylenmektedir. Bk. İ. H . Uzunçarşdı, I I , s. 100. Angiolellos'a göre Fatih en kısa yoldan geri dönmeye karar vermişti. Uzun Hasan da muharebeye girmeye taraftar görünmüyordu. Fakat onu komutanları ile oğulları bu muharebeye teşvik etmişlerdi. Bk. Angiolellos, s. 68. İ. H. Uzunçarşdı, II, s. 100. 2 2 5
2 2 6
2 2 8
2 2 9
2 3 0
2 3 1
2 3 2
2 3 3
2 2 7
Uzun bu
Hasan başarısın
dan faydalana madı. Osmanlı o r d u s u b i r haftalık yürüyüşten s o n ra
Oüukbelî'ne
geliyor.
FATİH'İN DOĞU SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
3i8
hâdiseden sonra U z u n Hasan kuvvetieri tekrar kayboldular. O n u n için F a t i h Bayburt'a doğru yönelmiş ve altı gün yolcu l u k yaptığı halde U z u n Hasan kuvvederinden b i r haber ala mamıştı. Fakat yedinci gün y a n i ı ı Ağustos 1473 Çarşamba günü (16 Rebiulevvel 878 Ç a r ş a m b a ) Tercan c i v a r ı n d a U ç ağızlı denilen b i r yere gelinmişti. Burası dar ve geçil mesi zor b i r yerdi. Artık hayvanların bile yürüyecek halleri kalmamıştı. O n u n için geçdmesi çok güç, dar ve etrafı yüksek dağlarla çevrilmiş olan buî y e r d e ordugâh k u r u l m a k ve istirahat eddmek mecburiyeti hasıl oldu. Burada henüz o r d u n u n tertipten m a h r u m olduğu b i r s ı r a d a öğle 234
2 3 5
236
237
238
2 3 9
240
2 4 1
242
Âşık Paşa-zâde,'s. 179. İdris-i Bitlisi, vrk. 147. Halbuki Oruç Bey, "Rumeli çerisi tarumar olub Sultan Mehmet'e haber oldu. Sultan Mehmet dahi alaylarm düzüb Uzun Hasan'm kandeliğin bilüb ardına düşüb irişiib" demekle işi tamamiyle aksi şekilde göstermektedir. Bk. Oruç Bey, s. 128. Uzun Hasan her zor işe çarşamba günü başlamayı âdet edinmişti. Cihan Şah'ı da o gün mağlûp etmişti. Bk. Âli, V, vrk. 145. Birçok kitaplarda (İdrisî " Bitlisi, vrk. 147. Neşri, vrk. 192. Kemal Paşa-zâde, vrk. 189) ve Profesör Reşit Rahmetî'nin Türkiyat Mecmuasm'da yayınladığı Fatih'in yarlığında muharebenin tarihi 11 Ağustos' 1473 (16 Rebiulevvel 878) olarak gösteriliyor. Halbuki 16 numaralı vesika bu tarihi 10 Rebiulevvel 8 7 8 = 4 Ağustos 1473 olarak kaydetmektedir. Bu vesikayı kaleme alan zat, vesikanın tetkikinden anlaşdacağı üzere, padişahın hizme tinde bir zatür. Yine vesikanın mealinden ve meselâ filân yere vasd olduğu muz zaman gibi tâbir ve ifâdelerden bu zatın muharebeye katıldığı da an laşılmaktadır. Vesikanın muhteşem bir üslûpla yazılmış olması ise bu zatın alelâde bir insan olmasına imkân vermemektedir. Kendisi müşahedelerinin doğruluğuna o kadar kanidir ki, yazısının bir yerinde bu seferin hâdiseleri hakkında verdiği haberlerin doğruluğunu tereddüt etmeden söylüyor ve müelliflere, tarih yazarlara mehaz, dayanak olsun diye müşahedelerini kay dettiğini beyan ediyor. Bununla beraber onun verdiği tarihi başka hiçbir yerde görmedim. Bunun yanlış bir tarih olması, yukarıda verdiğim izahata göre düşünülemez. İhtimal bu tarih Has Murat Paşa'mn Uzun Hasan'a mağ lûp olduğu tarihtir. Çünkü Murat Paşa hâdisesi de Odukbeli savaşı ara sında bir haftalık bir zaman vardır. Odukbeli Fetihnâmesi, Dâî, münşeatı, Necati Lûgal nüshası. Neşri, vrk. 192. Kemal Paşa-zâde, vrk. 189. Muharebe sahasına yalnızca Başkent de demlmektedir. Bk. Reşit Rahmeti, Fatih Sultan Mahmet'in yarlığı, Türkiyat Mecmuası, V I , s. 285. Kemal Paşa-zâde, vrk. 189. Ahmet Bahaüddin, vrk. 235. Otlukbeli Fetihnâmesi, Dâî münşeatı, Necati Lûgal nüshası. Kemal Paşa-zâde, vrk. ı 8 g . 2 3 1
2 3 5
2 3 6
2 3 7 2 3 8
2 3 9 2 4 1
2 4 2
2 4 9
319
vakti. O t l u k b e l i denilen tepede b i r kısım kuvveder g ö r ü n d ü . J^^eZt Bunlar U z u n H a s a n i n G â v u r İshak komutasına verilmiş olan Davut P a askerleri i d i . B u d u r u m karşısında Osmanlılar hemen harp nizamı almak üzere harekete geçtiler. G â v u r İ s h a k i karşıla m a k vazifesi D a v u t Paşa'ya verilmişti. M a h m u t Paşa da b u kuvvetlerle birlikte b u l u n u y o r d u . H a l b u k i b u sıralarda U z u n Hasan kuvvetleri O d u k b e l i sırtlarım tutmuşlar ve Os manlıları burada h a r b i kabule mecbur bırakmışlardı. Burası öyle b i r y e r d i k i bozulanın mutlaka mahvolması icabederdi . D a v u t Paşa A n a d o l u askeri ile Gâvur İshak kuvvetleri üze rine atılarak onların tepeden aşağı inmelerine ve y o l l a n bağl a m a l a n n a imkân bırakmamış; tersine olarak kendisi tepeye çıkmaya muvaffak olmuştu O n u n b u müthiş saldırışı karşı sında Gâvur İshak büyük kuvvetlere katılmak üzere geri çe^ k i l d i . Şimdi D a v u t Paşa A n a d o l u askeri ile b i r l i k t e düzlüğe harp saçıkmış ve harb nizamı almıştı . Başlarında kırmızı bürkleri b u l u n a n azebler atlıların önünde i d i l e r . D a v u t Paşa'mn u z u n H a s a n ' m karşısında, U z u n Hasan ordusunun sağ kanadına komuta eden ; * J ^ £ K ö r Zeynel kuvvetieri vardı. Bunlar D a v u t Paşa kuvvetleri A ü o y u n i u i a n n üzerine a t h l a n m - sürünce birdenbire b u düzlükte kardı b i r savâş başladı. İşte b u zamandadır k i F a t i h , şehzadeleri de b i r likte dereye i n i p asd muharebe yerine v a r m a k üzere tepeye t ı r m a n d ı . D a v u t Paşa'mn U z u n Hasan kuvvetlerine karşı gösterdiği mukavemet ve onları lüzumu kadar oyalaması, Os manlı ordusunu kötü b i r d u r u m d a n kurtarmıştı. B u mukave metten faydalanan Şehzade Mustafa biraz sonra düzlüğe çık maya muvaffak olmuş ve A n a d o l u askerinin bütünü ile K ö r Zeynel kuvvetleri üzerine yüklenmişti. Şimdi korkunç b i r savaş oluyordu. Osmanh askerleri dağlardan aşağıya atlanın sürerek sel g i b i akıp gelen A k k o y u n l u askerlerini görünce nasıl b i r belâ de karşılaştıklarını anlamakta güçlük çekmediler . Fakat 243
si
v
e
2 4 4
245
2 4 6
2 4 7
2 4 8
b
s a m n
2 4 9
2 S 0
U
251
252
Neşri, vrk. 192. Kemal Paşa-zâde, s. 189. Neşri, vrk. ı g 2 . Kemal Paşa-zâde, vrk. 189. Reşit Rahmeti, Fatih Sultan Mehmet'in yarlığı, Türkiyat Mecmu ası, V I , s.' 285. Necati Salim, s. 2. Kemal Paşa-zâde, vrk. 189. Aynı eser, vrk. 190. Aynı eser, vrk. 190. Neşri, vrk. 192. ' 2 4 3
2 4 4
2 4 5
2 4 6
2 4 7
2 4 8
2 4 9
2 5 0
2 5 1
bununla beraber sağ ve sol kanatlarda altmış b i n zırhlı azeb eri bütün gayretiyle U z u n Hasan kuvvederini hırpalamaya başladı. E t r a f yerden kalkan tozdan dolayı görünmüyordu. O kadar insan ve at öldürülüyordu k i bunların kanları tepe lerden dereye doğru sel g i b i a k ı y o r d u . B i r b i r i n i n üstüne atdmış olan i k i taraf "firavnı gargeden deniz g i b i gâh y u m u l d u , gâh a ç d d ı " . îşte b u sıralarda, çdgmca harbe giren ve büyük b i r gayrede savaşmakta olan U z u n H a s a n i n oğlu K ö r Zeynel , azeb askerlerinin arasına düşmüş ve öldürülmüş tü . Koparılan kafası azebler ağası M a h m u t A ğ a tarafından Şehzade Mustafa'ya gönderümiş, o da o n u padişaha yolla mıştı . ' B u hâdise Osmanlı kuvvederinin savaş gayretini ne kadar artırdı ise , karşı tarafın da maneviyatım o kadar sars tı . B u surede U z u n Hasan kuvvederinin sağ kanadı çök müştü. O n u n için Zeynel Bey'in üstüne yürümüş olan Osmanlı kuvvetieri şimdi ortada bulunan U z u n Hasan üzerine yöneld d e r . Diğer taraftan U z u n H a s a n i n öteki oğlu Uğurlu M e h met, hemen hemen hiç savaşa girmeden savaş m e y d a m m terketti . Çünkü Şehzade Bayazıd Uğurlu M e h m e t üzerine yü rüdüğü vakit o, Osmanlı kuvvederinin önünden çekilmiş ve onun için Şehzade Bayazıd M e h m e t Bakır kuvvetleri ile 2 5 3
2 5 i
2 5 5
2 5 6
2 5 7
2 S 8
2 5 9
Uğurlu met'e olan
Meh verilmiş
vazife.
260
2 6 1
2 6 2
2 6 3
252 Vesika 16. Vesika 17. Kemal Paşa-zâde, vrk. 192. Aynı eser, vrk. 192.¬ îdris-i Bitlisi, vrk. 149. Kör Zeynel'i Kılıççı Ahmet adındaki bir azeb atından düşürmüş ve başım kesmişti.Bk. Kemal Paşa-zâde, vrk. 194. İdris-i Bitlisi, Zeynel Bey'in ba şını azebler ağası Mahmut Ağa'nın kestiğini yazıyor. Bk. İdris-i Bitlisi, vrk. 149. İdris-i Bidisî, vrk. 149. Ahmet Bahaüddin, vrk. 236. İdris-i Bidisî, vrk. 149. Kemal Paşa-zâde, vrk. 196. Bazı kaynaklar Şehzâde Bayazıd'm maiyetinde Gedik Ahmet Paşa'nın bulunduğunu hattâ muharebe günü Şehzade ile birlikte bir tepeye çıktığı vakit düşman kuvvetleriyle karşılaştığım, kıskançlığından ötürü Şehzadeyi bunlara ve Uzun Hasan'a karşı yürümekten menederek onu Uğurlu Mehmet üzerine sevkettiğini yazarlarsa da (Bk. Neşri, vrk.ıg2. Sadüddin, s. 537) bunun yanlış olması lâzımdır. Gedik Ahmet Paşa'nm bu muharebeye katılmadığı anlaşılıyor. Çünkü Prof. Reşit Rahmetî'nin yayınla dığı "Fatih Sultan -Mehmet'in yarlığı"ında bütün meşhur komutanların adı olduğu halde Gedik Ahmet Paşa'nmki yoktur. Timur âüesine mensup olan Mehmet Bakır bu savaşta Osmanlı ların eline esir düşmüş ve İstanbul'da hapishanede ölmüştür. Bk. Karamanî Mehmet Paşa, s. 358. 2 5 3
2 5 1
2 5 3
2 5 6
2 3 7
2 S S
2 3 9
2 6 0
2 6 1
321
FATİH'İN DOĞU SİYASETİ
FATİH SULTAN MEHMET
320
çarpışmaya başlamıştı U ğ u r l u M e h m e t , eğer Osmanlı or dusu bozulur ve geri dönerse kaçanların önüne geçecek, şayet babasımn kuvveden bozulursa b u takdirde Osmanlı ordusunu arkadan vuracaktı . Fakat karşısına Şehzade Bayazıd kuv v e d e n çıkınca vazifesini t a m göremedi, ancak Osmanlılarla k e n d i arasında b u l u n a n b i r dereyi müdafaaya başladı. Buradan ne kendisi beri geçiyor, ne de şehzadenin kuvvederini geçmeye bırakıyordu. H a l b u k i U z u n Hasan b u sıralarda oğlu Zey¬ n e l ' i n öldüğünü öğrenmiş ve sağ kanadımn parçalandığım da görmüştü. B u n u n üzerine y a m n d a b u l u n a n Karamanoğlu Pir Ahmet'e " K a r a m a n o ğ l u hanedanın harap olsun, beni b i r ciğerparemden, bunca dilâverden çıkarub bed-nam olmama sebep oldun. Benim Osmanoğlu de ne işini v a r d ı " diye bağır mıştı . Y i n e b ı sıralarda F a t i h maiyeti de b i r l i k t e b i r tepeye çıkmış b u l u n u y o r d u . Y a m n d a y i r m i beş b i n yeniçeri v a d i . Zaferin kazamlmak üzere olduğunu gören F a t i h , maiyetinde k i l e r i n b i r kısmım da harekete geçirdi . Bunların harp sa hasında görünmesi U z u n H a s a n i n mukavemet imkânlanm büsbütün kırdı. Esasen sol kanattaki d u r u m u da i y i değildi. O n u n için mukavemetin mânasızlığım i d r a k ederek savaş mey d a m m terketti ° . Çünkü Osmanhlar K ö r Zeynel kuvvederini parçaladıktan sonra düşman ordusunun merkezine o kadar süratie atılmışlardı k i U z u n Hasan kaçabilmek için İnleye başvurmak ve kendisine çok benzeyen birisini, Alpagot P i r M e h m e t B e y i , yerine bırakmak zorunda kalmıştı. O , ancak b u .surede biraz zaman kazanma ve kaçma imkânlanm sağ ladı . Fdhakika çok geçmeden Alpagot P i r M e h m e t Bey esir edümiş ve U z u n H a s a n i n sancağı, d a v u l u , mehteri, cebehanesi ve hazinesi padişahın huzuruna getirilmişti . Ö t e ta2 6 4
2 6 5
2 6 6
2 6 7
2 6 S
2 6 9
2 7
2 7 1
2 7 2
2 7 3
2 6 2
2 6 3
Neşrî, vrk. 193. Kemal Paşa-zâde, vrk. 196. Aynı eser, vrk. 196, 197. Ahmet Bahaüddin, vrk. 236. Vesika 17. Otlukbeli Fetihnâmesi, Dâi münşeatı, Necati Lûgal nüshası. "Bıragub leşkerin kurtardı baş-giderdi yere saçup kanlı yaş" Bk. Sarıca Kemal, s . ı 6 g . İdris-i Bitlisi, vrk. 150. Uzun Hasan Şehzade Mustafa tarafından gece saat iki soraya kadar takip edilmiş, fakat yakalanamamıştır. Bk. Angiolellos, s. 70. İdris-i Bidisî, vrk. 150. Hamidî, s. 2 1 1 . 2 9 1
2 6 6
2 6 3
2 6 7
2 6 8
269
2 7 0
2 7 1
2 7 2
2 7 3
F.
21
Uzun Hasan'm harp
sahasını
terkedişi.
^ ^ V ^ ediliyor,
FATİH SULTAN MEHMET
322
FATİH'İN DOĞU SİYASETİ
raftan babasının kaçtığını, kardeşinin öldürüldüğünü d u y a n ve Osmanlılar tarafından babasının sancağının kendi karşısına getirildiğim gören Uğurlu M e h m e t de mukavemet edemiyerek kaçmaya başlayınca savaş b i r t a r a f h b i r h a l .aldı; A k k o y u n l u l a r kaçıyor, Osmanlılar öldürüyordu. Eğer Osmanhlar U z u n Hasan karargâhım y a ğ m a etmeye dalmasalardı, düşman kuvvederinden hemen hemen hiç kimse kurtulamıyacaktı . Savaş öğleden akşama kadar y a n i sekiz saat sürmüştü . Bazı kaynaklar b u muharebede top ye tüfek k u l 2 7 4
2 7 5
2 7 6
BU
savaşta top
2 7 7
2 7 S
nılmanuştı.
Alınan esirlerin miktarı da fazla i d i . Bunlar zincire vurularak F a t i h i n huzuruna getirildiler. Padişah b u n l a r d a n bilginleri, fen adamlarım affederek kendderine pek çok iltifat etti. B d ginler arasında başlıca K a d ı M a h m u t Süreyhi, U z u n Hasan'm nişancısı Şeyyit M e h m e t Münşi ve Hasan B e y i n imamı M e v -
2 8 0
2 8 1
r a
e r
lâna K a d ı A l i de b u l u n u y o r d u . Padişah savaştan sonra k i m seye zarar vermedi . A k k o y u n l u l a r l a birlikte savaşmış ve esir düşmüş olan K a r a k o y u n l u l a n kâmilen a f f e t i . A k k o y u n l u kuvvetlerinden beşbin kişi ile yüzyetmiş k o m u t a n esir edilmişti. Padişah bunları zincire v u r a r a k İstanbul'a gönderdi . Esirler arasında M i r z a M e h m e t Bakır, M i r z a Zeynel ve M i r z a M u zaffer de vardı. Bunlar T i m u r l e n k ' e mensuptular . F a t i h kendi soyundan olan ve kendi dininde b u l u n a n A k k o y u n l u i a n öldürmekte belki de b i r fayda görmemişti . Bütün bunları bir tarafa bırakacak olsak büe, muharebenin hemen sonunda U z u n Hasan tarafından gönderilmiş olan yetkili b i r elçi , i h t i m a l b u esirlerin öldürülmemesinin başhea sebebidir. Büyük bir âlim olan Mevlâna A h m e t Begürci adındaki b u elçiye U z u n Hasan, F a t i h nezdine göndermeden önce, banşi çok ar zuladığım, fakat F a t i h ' i n gökten yere inmediğini, y a n i yük sekten baktığım, onun için b u padişaha nasihat verilmek su retiyle müslümanlara hizmet edilmesini, mevcut esirlerin yine karşılıklı olarak serbest bırakdmasmı istediğini bildirmiş t i . Padişaha yalvarmak maksadı ile gönderilmiş olan b u z a t , Osmanlı vezirleri tarafından ileriye sürülen herşeyin 2 8 3
2 8 4
2 8 5
İdris-i Bitlisi, vrk. 150. Uzun Hasan'm yerine bırakılmış olan Pir Mehmet'i yakalayan ye Uzun Hasan'm sancağım elde eden Osmanlılar bu sancağı Uğurlu Mehmet kuvvederi karşısına getirince onlar herşeyin kaybolduğuna hükmederek kaçmaya başlarhlar. Bk. İdris-i Bidisî, vrk. 150. Kemal Paşa-zâde, vrk. ıg6. Otlukbeli Fetihnâmesi, Dâi, münşeatı. Necati Lûgal nüshası. Angiolellos, s. 7 1 . Oruç Bey, s. 128. İdris-i Bitlisi, vrk. 149. Hamidî, s. 2 1 1 . Aynı eser, s. 2iı< Dursun Bey'de de top kullamldığına dair bir ka yıt yoktur. 282 Vesika 17. Angiolellos, ölenlerin sayışım onbin olarak kabul ediyor, Osmanldarm zayiatım da bin kişi gösteriyor. Bk« Angiolellos, s. 70-71. 274
275
276
277
278 279
2 8 1
2 8 7
2 8 8
2 8 9
2 9 0
2 9 1
2 8 2
s a
2 8 0
^'s
31110
el
amelesi,
A*™" ' 1
Be
şü-
r c i ' n i n elçiliği.
2 8 6
lamldığım ve h a r b i n kazanılmasında bunların mühim r o l oy nadığım yazmakta iseler de H â m i d î tamamiyle b u n u n ter sini söylemekte ve " A d u v u lâf u güzafeş niger k i rûz-i musaf Nedaşt tab-ı karavul-i padişah-i cihan N e Şah dest suy-i t i r bürd ü ne leşker N e yek piyade-i yengiçeri g i r i f t keman N e ihtiyaç be-tob u ne ihtiyac-ı tüfek N e pehhvanan burdend kef be-gürz-i giran H e m a n k i ceng-i karavul-i şah dîd aduv G i r i h t hemçu şagalî zi pîş-i şîr-i j i y a n " demektedir . Y a n i düşman, padişahın öncülerine bile daya namadı. O kadar k i yeniçeriler yaylarına davranmak lüzumunu dahi duymaddar. T o p , tüfeğe asla ihtiyaç hasd olmadı. Çünkü düşman padişahın öncü kuvvederinin muharebesini görünce arslan önünden kaçan çakallar g i b i f i r a r etti . B u n u n l a bek v a ş maydanmda öldürülenlerin sayısı e l h b i n kişi i d i - . 2 7 9
öidürüienier v e alınan esirler.
323
İdris-i Bidisî, vrk. 151. 284 Vesika 17. Halbuki birçok tarih kitaplarında Akkoyunlularm kâ milen kdıçtan geçirilmiş olduğu yazdmaktadır. Bk. Angiolellos, s. 70. İdris-i Bidisî, vrk. 152. Kemal Paşa-zâde, vrk. 198. Sadüddin, s. 540. İdris-i Bidisî, vrk. 151. Kemal Paşa-zâde, vrk. 198. 286 Vesika 17. Esirlerin sayışım Âşık Paşa-zâde, üçbin kişi kadar gös termektedir. Bk. Âşık Paşa-zâde, s. 181. Dursun Bey'e göre bunlar üçbinden fazla idi. Bk. Dursun Bey, s. 157. İdris-i Bitlisi, vrk. 151. Halbuki Reşit Rahmetî'nin yayınladığı "Fatih Sultan Mehmet'in Yarhğı"nda Akkoyunlularla Karaman halkından kimler esir düşmüş ise padişahın bunları kâmilen kdıçtan geçirmiş olduğu yazdıdır. Vesika 18. Vesika 19. Mevlâna Ahmet adh bu zat, Fatih'in Karahisar'ı zaptından soma ve orada bulunduğu sıralarda gelmişti. Bk. Kemal Paşa-zâde, vrk. 202. 283
285
2 8 7
288
289
2 9 1
2 9 0
FATİH SULTAN MEHMET
FATİH'İN DOĞU SİYASETİ
U z u n Hasan tarafından k a b u l eddeceğini taahhüt ediyordu. O n u n şefaati Osmanlılarca k a b u l edildi . İhtimal b u zat, yukarıda söyleoiğinıiz g i b i esirler hakkında da şefaatte bulunmuştu. Hulâsa Fatih, ydlardanberi kendisini tehdit eden A k k o y u n l u tehlikesini 1473 yılının yazında b i r daha Osmanhlar için b i r k o n u olamıyacak şekdde ortadan kaldırdı. A k doyurdu devletinin kuvvedenmesi nekadar süratli o l d u ise
söylediği sözler cidden enteresandır. Savaşın kazamldığı gün b u paşa b i r iş hususunda padişahı ziyaret ettiği v a k i t o n u çok mesut ve m e m n u n görmüştü. Padişahın kendisine i l t i f a t etme sinden cesaretienen İbrahim Paşa Fatih'e: methedici birtakım sözler söyledikten sonra, niçin " o l bed-kırdarı diyarından sürüb çıkarub kişver-i İran'ı m i l k - i R u m ' a z a m " etmediğim sorudu . Padişah gülümseyerek aşağıdaki cevabı v e r d i : U z u n Hasan denilen "câninun camm y a k m a k muktezay-i gayret-i saltanatdı, yerine geldi; hanedamm yıkmak mürüvvet değd; oğlu ser k e ş i n başın kesüb ol ateşle ciğerin göğündürmek yeter. Seylâb-ı şemşir-i âb-darla ocağın söyündürmek hacet d e ğ d " . Kendisine yapılanlar çok bde oldu. "Selâtin-i ızam-ı ehl-i İslânun hanedan-ı kadîmin yıkmaya i k d a m eyu âdet değil" bana kalsa saltanatım için b u kadar fazlasına bde gitmezdim. Ancak o buna sebep oldu. Maksadımız kendisini tedip etmekti. B u fazlasiyle olmuştur. İntikam alacağım' diye onun arkasın dan gitmek, birçok yerleri harap etmek, mahvetmek demektir. B u ise günaha girmekten başka b i r işe yaramaz. Aynı zamanda batıda hıristiyanlara karşı girişmiş olduğumuz işlerin geri kal¬ . masına sebep olur dedi.
324
2 9 2
uzun neden
Hasan taüp
edilmedi.
zaafiyete gitmesi ve nihayet çökmesi de o kadar çabuk o l d u ; Otiukbeli'nde yediği kuvvetli darbenin tesirinden kendisini asla kurtaramadı. F a t i h ona verdiği dersten o kadar emindi k i , mümkün olduğu halde onu takip etmek lüzumunu bde duy madı. Filhakika savaştan b i r gün sonra toplanmış olan divanda U z u n H a s a n i n takip edilip edilmemesi müzakere edddi. B u müzakereler esnasında i k i f i k i r ortaya çıktı. B u n l a r d a n birisi U z u n H a s a n i n takip edilmesi, öteki de b u n u n aksi i d i . D i vanda, u z u n H a s a n i takip etmek isteyenler ağır basıyor, O n u n peşinden giddmesini, şehir ve kasabalarımn y a ğ m a ve t a h r i p edilmesini deriye sürüyorlardı. Fakat padişah b u fikre uymadı ve U z u n H a s a n i takip etmek isteyenlere de müsaade vermedi ; b u hareketi uygun bulmadı . B u n d a n ötürü U z u n Hasan takip edilmedi. B u takip edilmeyişte elbette birtakım mühim sebepler aramak iktiza eder. F a t i h de bütün k o m u tanlar g i b i ve belki bütün k o m u t a n l a r d a n daha fazla mağlûp b i r düşmam sonuna kadar takip ederek i m h a etmenin lüzu m u n u b i l i y o r d u . Böyle olunca herhangi b i r yerde karşı koyma ve t u t u n m a imkânını büsbütün kaybetmiş olan U z u n H a s a n i n peşinden giddmemesi, b u f i k i r ister padişaha ister M a h m u t Paşa'ya ait olsun, hakikaten mühim b i r meseledir. O n u n için F a t i h ' i n bizzat b u mesele hakkında o tarihlerde Şehzade Bay a z ı d i n hizmetinde b u l u n a n H a l i l Paşa oğlu İbrahim Paşa'ya 2 9 3
2 9 4
2 9 5
Vesika 17. İdris-i Bitlisi, vrk. 151. Bazı kaynaklara göre, bizim yazdıklarımızın aksine olarak düşma nın takip edilmemesini Mahmut Paşa ileriye sürdü. Bu hah o kadar kuv vetle müdafaa etü ki padişah ta bunu kabul ettiği için takipten vazgeçildi. Bk. İdris-i Biüisî, vrk. 150-151. 295 "Padişah-ı derya- dil ki gönlü kîne;cuyluğa mayii değildi, ol fide kayil olmadı; ehl-i İslâma intikamı kabul etmedi, nekadar ibram ettilerse kabil olmadı" Kemal Paşa-zâde, vrk. ıgg. 2 8 2
2 9 4
2 9 3
325
2 9 6
2 9 7
2 9 8
2 9 9
K e m a l Paşa-zâde'nin İbrahim Paşa'dan naklen verdiği b u b d g i n i n bilhassa birkaç noktası üzerinde d u r m a k lüzum l u d u r . B u sözlerden anlaşıldığına göre padişah, U z u n H a s a n i n devletini yıkmaya değil, ancak onu kendisi için tehlikesiz b i r hale getirmeye taraftardır k i Otlükbeli zaferi de b u istek yerine gelmiş oluyordu. Padişah b u müslüman hükümetin hanedamm yıkmayı uğurlu saymamaktadır. Bundan neyi kasdettiği katî ola rak anlaşılmamakla beraber i h t i m a l T i m u r l e n k ' i n Osmanhlara karşı yaptığı işi hâtırlatmak istemektedir. T i m m l e n k ' i n A n k a r a muharebesinden soma az yaşadığı ve öldükten soma da dev letinin hiçbir şey ifade etmediği mânasını da buradan çıkar mak mı istemiştir bilinemez. Şu muhakkaktır k i U z u n Hasan'a karşı b u zaferden sonra h i ç t e düşmanca hareket etmedi; hattâ A h m e t Begürci adlı elçisini k a b u l ederek onunla barış yoluna gittiği görüldü. Hiç şüphe edilmemelidir k i Mevlâna A h m e t 300
2 9 6 2 9 7 2 9 9
Kemal Paşa-zâde, vrk. 200. Aynı eser, vrk. 200. Aynı eser, vrk. 200. r
Aynı eser, vrk. 200. Bk. Kitabımızın 323 üncü sayfası 2 9 8
3 0 0
FATİH SULTAN M E H M E T
.326
FATİH'İN DOĞU SİYASETİ
adlı b u zat padişahın yumuşatılmasında b i r i n c i derecede b i r r o l oynamıştır. Harekette bulunacağı toprakların müslüman¬ lara ait olduğunu da düşünerek bunların harap olmasım iste meyen padişah, nihayet kendisi için b i r i n c i derecede meşgul •olunacak işlerin batıdaki işler olduğunu açıkça ifade etmekte dir. Şu halde U z u n -Hasan üzerine padişah b i r zaruret neti cesi olarak yürümüştür. Daha doğrusu batıda ve doğuda yapa cağı işlere U z u n Hasan engel olma mevkiine girdiği için padi^ şah b i r an önce o n u ortadan kaldırmak ve ondan sonra tekrar asd hedefe dönmek için böyle hareket etmiş olmahdır. U z u n H a s a n i takip etmemenin en mühim sebeplerinden b i r tanesi b u d u r . Filhakika b u tarihlerde F a t i h i n , imparatorluğunu kur mak için, birtakım tasavvurları henüz tahakkuk etmemiştir. Bundan başka hıristiyanlarla harp halindedir. N i t e k i m o n u n doğuya hareket ettiği sıralarda H a ç h donanması A n t a l y a , İzmir ve M i d i l l i limanlarını yağma ve t a h r i p etmişti . O devirdeki zihniyete göre, b i r taraftan müslüman t o p r a k l a n ve A n a v a t a n hıristiyanlar tarafından tahrip edilirken, müslüman b i r hükümdar olan F a t i h i n , müslüman b i r hükümdara ait yerleri vurması kadar garip birşey olamazdı. Öyle ise o müslüman hükümdar yard U z u n Hasan artık kendisi için korkunç b i r halde b u l u n madığına göre t a k i b i n lüzumsuzluğu esasen meydanda i d i . H a l b u k i b u takip yapdsaydı U z u n H a s a n i n şehir ve kasabalanm işgal etmek gayet kolay olacaktı. Çünkü b u n l a r müstahkem değddder. Ancak b u n l a n elde t u t m a k ta o nisbette zor olacak y a n i Os manlı esas kuvvetieri buralardan çekildikten sonra A k k o y u n l u l a r , b u kalelerde bırakdacak zayıf Osmanlı k u w e t i e r i n i mağlûp edebüecek ve b u n l a n tekrar kolayca ele geçirebdeeceklrdi. İşte bütün Padişahın ««s b u n l a r dikkate alındığı' içindir k i b u takip yapdmamış ve O t ayniması. lukbeli'nde, savaştan sonra i k i veya üç g ü n kalan Osmanlı şjtoinkaraM^ ordusu buradan, Bayburt üzerine yürüyerek orayı da almış ve ması v e zaptı. 23 Ağustos Çarşamba günü (29 Rebiulevvel 878) geriye dön müştü . 3 0 1
3 0 2
3 0 3
3 0 4
Bk. kitabımızın 209 uncu sayfası. Hamidî, s. 2 1 1 . OÜukbeli Fetihnâmesi, Daî, münşeatı, Necati Lûgal nüshası. Reşit Rahmeti, Fatih Sultan Mehmet'in Yarlığı, Türkiyat Mec muası, V I , s. 285. 3 0 1 3 0 2
3 0 3 3 0 4
327
. O t l u k b e l i savaşım mütaakıp Osmanlı kuvvetleri, U z u n Hasan'a ait olan ve D a r a p Bey tarafından müdafaa edilen K e m a h yakınındaki K a r a h i s a r i (Şebinkarahisar) kuşattılar. Burası çok müstahkem b i r kale i d i . B u i t i b a r l a daha U z u n Hasan üzerine yüründüğü sıralarda b u kalenin ahnması bahis konusu oldu. Gerçek Sadrazam M a h m u t Paşa bazı sebepler göstererek b u r a m n ahnması üzerinde ısrarla durmuştu. O n a göre düşman t o p r a k l a n üzerinde, düşmamn arkasından giderek o r d u y u beyhude yere y o r m a k doğru değüdir . B u kale k u şatıldığı takdirde U z u n Hasan kuvvetleri b u n u k u r t a r m a k üze re buralara kadar gelmek zorunda kalacaklardır; b u suretle de Osmanlılar yorulmadan düşmanlan ile karşılaşmak imkâ nını sağlamış olacaklardır . M a h m u t Paşa b u düşüncesinde askerî görüş bakımından haklı saydabihrdi. Çünkü U z u n H a san t o p r a k l a n üzerinde b i r müddet yüründüğü halde onlar henüz meydanda yoktu. Belki de T ü r k ordusunu mümkün mertebe kendi topraklarına çekmek ve hareket üssünden uzak laştırmak istiyorlardı. B u n d a n ötürü M a h m u t Paşa düşmam, k e n d i üzerlerine çekmeyi u y g u n görüyordu . Fakat padişah " b i z buraya kale fethine gelmedik, düşmanımızın hakkından gelmeye geldik. Paşa ettiğin b u tedbirjhl-pezîr değüdir" diye rek b u f i k r i reddetmişti . Padişahı b u sözlerinden ötürü takdir etmemeye imkân yoktur. ÇüıduTondan çok sonra gelen Napo¬ leon ve M o l t k e gibi büyük askerler de "asd hedef düşman ordusudur, arazi zaptı veyahut payitaht vesaire g i b i büyük şehirler istilâsı değddir" diyorlardı . Şu halde b u sevk ve idare kaidesinin çok daha önce F a t i h tarafından uygulandığı anlaşdmaktadrr ° . H a l b u k i O t i u k b e l i savaşından sonra artık b u kalenin ahnmaması için ortada b i r sebep kalmamıştı. B u n dan ötürü kuşatıldı; mukavemet edeceği anlaşılınca top eteşine t u t u l d u . Y a p ı l a n bombardıman tesirini göstermişti. A y n c a ka3 0 5
3 0 6
3 0 7
308
3 0 9
3 1
Sadüddin, s. 542. sos Aynı eser, s. 542. Necati Salim, s. 28. Ahmet Bahaüddin, vrk. 237. Aynı fikir hemen hemen aynı cümle¬ lerle Âşık Paşa-zâde,de de vardır. Bk. Âşık Paşa-zâde, s. 178. Necati Salim, s. 28. Aynı eser, s. 28. 3 0 5
3 0 7
3 0 8
3 0 9 3 1 0
FATİH SULTAN MEHMET
328
lerıin komutanı D a r a b Bey, kendi bulunduğu toprakların sahibi olan Zeynel Bey'in öldürüldüğünü duyduğu v a k i t çok ağlamış ve b u n d a n ötürü mukavemetin lüzumsuzluğuna k a n i olarak kaleyi Fatih'e teslim etmiştir (29 Ağustos 1473 Pazar = 5 Rebiulâhır 878) . Hulâsa F a t i h Sultan M e h m e t , kısa b i r zamanda gehşmiş ve Osmanlılar için hakikaten korkunç b i r hale gelmiş olan A k k o y u n l u devletini O t l u k b e l i zaferi de tehlikesiz b i r hale ge tirmişti. 1473 te kazandan b u zafer U z u n Hasan devletinin çok süratle çökmesine ve nihayet ortadan kalkmasına âmil olan sebeplerden olduğu g i b i Osmanlılar aleyhine harekete geçmiş olan H a ç h müttefiHerin de ümitlerinin kırdmasma başhca b i r âmildir. 3 1 1
3 1 2
Angiolellos, s. 73. 312 Vesika 16. Kalenin lıdır. Bk, Angiolells. s. 73. 3 1 1
17 gün mukavemet ettiği Angiolells'ta yazı
YEDİNCİ
BOLUM
FATİHİN CENUP SİYASETİ OSMANLI-MISIR MÜNASFBETLERİ V E BU ARADA DULGADIROGULL ARI MESELESİ FATİH'İN ÖLÜMÜ Kitabımızın
m u h t e l i f yerlerinde behrtmeğe
çalıştığımız ->-><_»
şekilde i n b ibri rdoğu Akdeniz siyaseti mevcutsa buna i n eğer a n m aFma at ikh 'için sebep yoktur— o takdirde F a t i— h 'ki ni Mısır'ı kendi topraklarına katmayı düşündüğü elbette hâtıra gelir. O n u n düşündüğü büyük Osmanlı imparatorluğunun sım r l a n m n nerelerden geçtiğini kesin olarak söylemeğe imkân ol mamakla beraber batıda T u n a nehrinden ve İtalya üzerinden Akdeniz'e inebileceğini ve oradan Afrika'ya geçerek Mısır'dan kuzeye Fırat'a uzanacağım, kuzeyde de bütün K a r a d e n i z ' i içine alabüeceğini düşünmek yersiz değüdir. F a t i h ' i n Osmanlı imparatorluğu sınırlarını T u n a ' y a ve İtalya'ya dayamak iste diği muhakkak gibidir. K a r a d e n i z ' i n bütün sahillerini al mak ise o n u n düşüncelerinin en başındadır. Ancak kendi ülke lerinin güneyinde uzanan topraklar üzerinde verilmiş b i r kararı olup olmadığım söylemek çok zordur. Çünkü b u bölgelerle F a t i h Sultan M e h m e t ' i n dgdenmesine hâdiseler imkân bırak mamıştır. Serbest kahp ta buralarla meşgul olmaya başladığı sıralarda b u defa da ölüm ona b u yolda yürümeye i z i n vermedi. Biraz daha fazla yaşasaydı, Yavuz Sultan Sehm zamamnda tahakkuk eden Mısır'ın işgali hâdisesi i h t i m a l o n u n zamamnda meydana gelecekti. Henüz Ü m i t B u r n u y o l u n u n bilinmediği b u sıralarda batı ile doğuyu b i r b i r i n e düğümleyen Mısır'ın iktisadi önemini kanaatımızca herkesten ziyade F a t i h anlamış olmalı dır. Esasen şu b i r hakikattir k i Mısır'a civar k u r u l a n her müs¬ lüman hükümet, k u r u l d u k t a n ve kuvvetienmeye başladıktan soma Mısır'ı kendi h u d u t i a n içinde görmeyi istiyor veya o n u elden kaçırmamaya gayret ediyordu. Meselâ Halife Ömer o n u n ' alınmasını lüzumlu görmüş, Emevüer ve Abbasder burayı el den kaçırmamaya çalışmış, Selâhaddin E y y u b î de orayı al-
FatUl
'
in
M ı s
'
r
jçin verilmiş b i r idi. karan
var
mı
Bıcaz s u yoll a n meselesi.
OSMANLI - MISIR MESELESİ
FATİH SULTAN MEHMET
330
mayı eri esaslı b i r iş telâlddetmişti. Hulâsa Mısır, oaraygöz dikenler için m u h t e l i f yönlerden elde eddmesi y a h u t elde tutulması icabeden b i r yer halinde i d i . B u i t i b a r l a F a t i h Sultan M e h m e t ' i n de birtakım sebepler yüzünden ve bühassa iktisadi bakımdan, a y m zamanda müslümanhk âlemi üzerinde nüfuz k u r m a yönünden burayı fütuhat plâm içerisine almış olduğu düşünülebilir. B u arada F a t i h ' i n hilâfeti elde etmek gibi b i r düşüncesi olup olmadığı da ayrıca tetkike değer b i r meseledir. O n u n Hicaz su yolları ile ügüenmesi cidden basit olmayan b i r hâdisedir. O , b u surede bütün müslümanlara ait olabilecek b i r işe parmağım koymuş oluy j _ jo c i d i . Hicaz'a giden b i r Osmanh hacısı yollardaki 0 r (
u
u
ı
,
su kuyularının harap olduğunu ve hacıların b u yüzden sıkın tıya düştüğünü görmüş, b u n u Fatih'e duyurmuştu. B u n u n üze rine padişah b u kuyuları t a m i r etmek için birtakım adamları görevlendirmiş ve Mısır naib ve hâkimlerine b u adamlara yar dım etmeleri için mektuplar yoUamıştı. Fakat kuyuları t a m i r etmek üzere giden Osmanhları Mısırlılar hoş karşdamamışlar ve onları " b i z aciz miyiz k i m berkemizi o l meremet" ede d i yerek tahkir etmiş ve geri çevirmişlerdi . Ayrıca K a r a m a n oğlu da Mısır sultanına b i r elçi göndererek, F a t i h ' i n su y o l l a n bahanesi ile Mekke sultamna "yüklerle f d o r i " gönderchğini ve onu Mısır'a karşı isyana teşvik ettiğini yazmıştı . îşte K a r a m a n h l a n n verdiği b u haberle, F a t i h ' i n Mısır'ın dahilî işlerine kanşmak isteyişi ve k u y u l a n t a m i r etmek üzere gönderilen O s m a n h l a n n hakaretle kovulması, i k i devletin arasında serin bir hava esmesinin sebeplerinden birisi oldu. Ancak b u k u y u ların t a m i r i Fatih'e bırakılsa i d i o, sırf b i r hayır yapmak için m i b u işe girişecekti ? Buna asla i h t i m a l veremiyoruz. Bununla beraber bizi b u yola ve b u düşünceye götüren mantığımız dan başka hiçbir dayanağımız yoktur. Fakat o, ister iktisadi ister dinî, ister her i k i bakımdan olsun, Mısır'a g i t m e y i düşün müş o l m a l ı d ı r Ancak A n a d o l u ' d a miUî b i r l i k meydana gel1
2
3
Âşık Paşa-zâde, s. 208. Aym eser, s. 208. Padişahın Mısır'ı almak üzere büyük hazırlıklar yaptığım ve hattâ Afyon'a kadar bu niyyetle gittiğini, kılavuzluk yapmak üzere davet edilen Karamanoğlu gelmeyince padişahın seferi Karaman topraklarına çevirdiğini ve bunun "mukaddime-i feth-i Mısr u Şam" olduğunu Dursun Bey kay dediyor. Bk. Dursun Bey, s. 138,139. 1
3
2
331
meden, doğuda ve batıda mühim birtakım meseleler haUol u n m a d a n onun Mısır meselesi de yakından ilgilenmesi müm kün değddi. Bununla beraber ötedenberi Osmanlılarla Mısır lılar arasında b i r anlasmazhk konusu olan Dulgadır toprakları meselesi gün geçtikçe k r i t i k b i r h a l aldı. Filhakika F a t i h m O s m a n h topraklarına katmayı düşündüğü Dulgadır toprakları üzerinde Mısır Memlûkleri hassasiyetle duruyorlardı. H a l b u k i Sultan F a t i h M e h m e t , damat olduğu b u memlekete M e m lûklerin el uzatmasına tahammül edemiyor, herşeyden önce kaymbabasına ve nihayet kayınlarına ait olan b u toprak ların, eğer b i r tarafa bağlanması icabediyorsa, o tarafın kendi tarafı olmasım istiyordu. Çünkü güneye doğru yönelmek icabettiği v a k i t Osmanlı kuvvetierinin yolları b u civardan geçe cekti. Öyle ise Mısır'a gidebilmek için önce bu» beyliğin y a Osmanlılar tarafından ortadan kaldınlmaşı veya hâkimiyet altına ahnması gerekirdi. N i t e k i m daha soma Yavuz Sultan Sehm de böyle yapmıştır. Şu halde Fatih Sultan M e h m e t ' i n Dulgadır beyliği ile yakından ilgilenmesi b i r bakıma Mısır y o l u n u n güvenlik altına alınmasından deri geliyordu. B u i t i barla F a t i h ' i n güney siyasetini ele alırken en önde Dulgadır t o p r a k l a n meselesiyle meşgul olmamız icabedecektir, Günkü i k i devletin b u topraklar üzerindeki iddiaları ve kendi devletieri bakımından b u beyliğin ifade ettiği mâna Osmanh ve M e m lûkleri DuİgadıroğuUarım himayeye ve nihayet fiden onlara yardımda b u l u n m a y a şevketti. H e r i k i tarafm f d e n işe müda halesi ise, a r a l a n m n açdmasma sebep oldu. Esasen Memlûkler A n a d o l u ' d a T ü r k birliğini yaratmaya çahşan ve teker teker, kendisine engel olan kuvvetleri yıkan Osmanoğiıllarımn d u r u m u n u , pek yakından takip etmekte idiler. O s m a n h l a n n Torosl a n n güneyine inmelerine taraftar olamıyacaklanm kabul ettiği miz Mısır Memlûkleri, işte b u n d a n ötürü K a r a m a n o ğ u l l a n n a karşı müsait davranıyorlardı. Hulâsa ta Mısır'dan Dulgadır topraklarına kadar uzanan zengin Mısır Memlûkleri devleti, gelecekte kendisi için büyük b i r tehlike olacağı anlaşdan, Os m a n h devletini sımrlanna yaklaştırmamak ve onunla kendi 4
Vesika 20. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivinde bulunan bu vesikanın numarası 3203 tür ve Şehzade Bayazıt'tan Fatih'e yazılmış bir mektuptur. 4
Dul
s d» '°Pa
r
raklarının
J
devlet d a k i
iki
arasın-
d u r a m u
-
OSMANLI - MISIR MESELESİ
FATİH SULTAN MEHMET
332
arasında zayıf ta olsa, tanporı birtakım teşekküller b u l u n d u r m a k emelinde i d j . İşte b u şekilde k i hareket tarzı, esasen güneye doğru genişlemek düşüncesinde b u l u n a n F a t i h ' i , güneye giden y o l üstünde b u l u n a n , Dulgadır işleri ile bilhassa alâkalanmaya şevketti. Mısır sultanlariyle Osmanlılar arasımn açılmasına daha birtakım sebepler vardır. Meselâ F a t i h T r a b z o n zaferinden döndüğü vakit zaferi tebrik için her taraftan elçder geldiği halde Mısırlılar buna lüzum görmemişlerdi . B u n d a n ötürü aradaki dostluk hisleri sarsddı . Buna karşıhk Hoşkadem Mısır sultam olduğu vakit padişah ta o n u tebrik etmedi . Şah Budak'ın Dulgadır beyliği, F a t i h devrinde Osmanh, A k k o y u n l u ve Arşları B e y i öl devletlerinin nüfuzlarının çarpıştığı b i r yerdi. Bilhassa dürmesi v e M ı Mısır sır sultanının F a t i h ' i n kaymbabası olan Dulgadır Beyi Süleyman B e y öl yardımı ile D u l dükten soma, oğudarı arasındaki anlaşmazhk, komşu devlet gadır Beyliğim elde etmesi. lerin b u beylik üzerindeki iştihalarım artırdı. Fühakika Süley m a n Bey'den sonra yerine geçen oğlu Arslan Bey (1454—1465) Dulgadır topraklarım b i r süre U z u n Hasan'a karşı müdafaa etmiş, fakat neticede b i r kısım yerleri ve b u arada H a r p u t ' u ona bırakmak zorunda k a l m ı ş t ı . Bundan ötürü şikâyet etmek ve yardım almak üzere Mısır'a gitmiş olan Arslan Bey yine o sıralarda Kahire'de b u l u n a n ve kendisi ile arası i y i olmayan kardeşi Şah Budak Bey tarafından öldürüldü . B u n u n üzerine Memlûk Sultam Şah B u d a k i Dulgadır beyliğine t a y i n ederek onu memleketine gönderdi. Fakat kardeş k a t i l i Şah Budak Bey Elbistan ve Maraş taraflarına geldiği vakit büyük b i r muha5
6
7
8
9
1 0
u
333
lefede karşdaştı. Türkmen d e r i gelenleri o n u istemediklerinden Fatih'e başvurdular ve Süleyman B e y i n İstanbul'da b u l u n a n öteki oğlu Şehsuvarin kendilerine Bey olarak t a y i n i m rica et tiler. B u n u n üzerine F a t i h o n u Dulgadır beyliğine t a y i n etmiş ve b i r m i k t a r kuvvede Elbistan taraflarına göndermişti. Fü hakika 1465 Aralık ayında (870 Rebiulâhır sonları) F a t i h Sul t a n M e h m e t Şehsuvar B e y i Dulgadır beyliğine t a y i n etti. B u t a y i n i gösterir "takrirnâmede" padişah, Şehsuvar B e y i kâfi derecede methettikten sonra, kendisine sığınmış olan b u zatı "Artıkabad'a ve Bozok'a ve gayrine filcümle vali-i m e r h u m Süleyman B i y u n " vaktiyle idaresi altında b u l u n a n bütün illere v a h t a y i n ettiğini, bütün kalelerin ve beldelerin b u n d a n soma o n u n idaresi altında bulunduğunu, öteki beyler kendi mem leketlerinde "ne veçhile mutasarrıf olurlarsa" o n u n da aynı suretle mutasarrıf olacağım, "Bozoklular ve Zülgadırlulardan dağıhıb gayrı yerlere gitmişler varsa" onların da Şehsuvar'a tâbi olacaklarım söyledikten soma " o l babda bi-vechin m i n e i vücuh kimesne dahlidüb nizâ' itmiye, şöyle bileler, hükm-i (cihan) küşayı tuğray-i hümayun ile muhallâ ve müzeyyen görenler mazmun-i münifine ve fehvay-i şerifine itikad-i küüî ve itimad-ı cümelî göstereler" d i y o r . B u surede bütün Dulga dır topraklarına bey tayin edümiş olan Şehsuvar Bey, Osman lıların yaptığı yardımla, kısa b i r zamanda Dulgadır toprak larının büyük b i r kısmı üzerinde hâkim d u r u m a geçti. Ancak Mısır hükümeti onun beyliğim k a b u l etmemiş ve Şah Budak'a yardım etmekte devam etmişti. B u d u r u m karşısında Şehsuvar B e y i n b i r yıl sonra yani 1466 da padişaha b i r elçi göndererek zaferi tebrik e t t i ğ i aynı zamanda Mısır hükümetinin kendi beyliğini tanımadığını da bildirdiği, Mısırlıların, amcası Rüstem Bey'e yardım ettiklerini haber verdiği anlaşılıyor. Çünkü b u n u n üzerine Fatih, Şehsuvar Bey'e gönderdiği m e k t u p t a ,
F a t i h ' i n işe m ü d a h a l e s i v e Şeh suvar Bey'i D u l gadır
Beyliğine
tayin
ettiğini
bildirir
mektu
bu. Mısırldar Şehsuvar'ın
beyli
ğini k a b u l e t miyorlar.
12
13
Âşık Paşa-zâde, s. 206. Âşık Paşa-zâde, s. 206. Aynı eser, s. 206. İkinci Murat Dulgadır oğlu Süleyman Bey'e bir görücü hayeti gön dererek kızı Sitti Hatun'u Fatih Sultan Mehmet'e alıvermişti. Akkoyunlularm Dulgadır işleri ile ilgileri daha sonraki tarihlerde de devam etmiştir. Nitekim 1472 de Akkoyunlular Karamanhlara yardım etmek üzere harekete geçtikleri sıralarda maksadarmın Dulgadır beyliği ile ilgili olduğunu söylemişlerdi. Bk. Kitabımızın 308 inci sayfası. Arifi, Maraş ve Elbistan'da Dulkadıroğulları hükümeti, Tarih-i Osmanî Encümeni Mecmuası, cüz 31. İ. H. Uzunçarşıh, Anadolu beylikleri ve Akkoyunlu-Karakoyunlu devletleri, s. 44. Halbuki Âşık Paşa-zâde, bu ölüm hâdisesinin Elbistan'da Cuma Mescidi'nde olduğunu yazıyor, Bk. Aşık paşa-zâde, s. 207. 5 7
8
6
14
1 0
1 1
Fatih'in
Şeh
suvar'a mektu-
9
Viyana Millî kitaplığında H.O. 161 de kayıtlı bulunan ve "Takrirnâme-i Şehsuvar Biğ veled-i Süleyman Biğ Zülkadir min inşa-i Taci Bey" serlevhasını taşıyan bu yazı Fatih'e ait bir mektuptur. Yazıldığı tarih vesi kanın altında şöyledir: "tahriren fi yemi'r-râbi aşer min şehr-i Rebiulâhır sene seb'îne ve semane mie". Arnavuduk zaferi olsa gerek. "Cevab-i mektub-i Şehsuvar Bey an Muhammed Han enarallahu 1 2
1 3 1 4
bu
ve
Mısır
Sultanına gön derdiği i i t i m a s nâme.
Mısır
devlet
adamlarından birisine
Osman
lı devlet a d a m larmdan
birisi
tarafından Şehs u v a r B e y için gönderilen baş k a b i r mektup.
OSMANLI - MISIR MESELESİ
FATİH SULTAN MEHMET
334
Mısır'a kendisi için b i r "iltimasnâme" yazdığını, b u n u b i r elçi ile Mısır'a göndermesini, alınacak netice ne olursa olsun b i r sefere çıkmadan önce tafsilâtiyle mutiaka kendisine b i l d i r i l mesini yazıyordu. F a t i h b u iltimasnâmesinde, Zülkadir E m i r lerinden Şehsuvar Bey'in " E b a an ced" Osmanlılarla yakın ilgisi olduğunu, birçok gaza ve cihadlara iştirak ederek değerli hizmetlerde bulunduğunu ve değerh b i r E m i r olduğunu büd i r i y o r d u . Ayrıca Şehsuvarin, akrabalarının ölümü üzerine " m e v r u s " ülkesinin başına geçtiğim, eskidenberi Mısır'a karşı dostluk gösterdiğini yazan F a t i h , bütün b u n l a r d a n ötürü ken disine dostiukla muamele edilerek gereken yardımın esirgenmemesini rica etmekte i d i . B u n d a n başka Mısır devlet adam larından birisine Osmanh devlet adamlarından birisi tarafın dan gönderilmiş olduğu anlaşılan aynı t a r i h l i b i r mektupta da, Karamanoğlu İbrahim Bey ölünce memleketinin karıştığı ve F a t i h ' i n naiblerinin buradaki işleri yoluna koymak üzere ha rekete geçtikleri, kaleleri ve beldeleri zaptedüen b u ülkenin Mısırlılarla Osmanlılar arasındaki dostiuğu bozmadığı kaydedddikten sonra demliyordu k i : Zülkadiroğlu Şehsuvar Bey " k a h i r " Osmanh devletinin kullarının en muhhslerindendir ve b i z i m sultanımıza birçok hizmetlerde bulunmuştur. Kardeşi Arslan öldüğü zaman o, b i z i m yanımızdan ayrdarak ve Os m a n h devletine güvenerek babasımn, kardeşinin ve dedelerinin mülküne hareket etti. B u gidişinden maksat bize karşı o l a n kulluğu ve hizmeti eda içindir. Ü m i t olunur k i siz de o n u n işlerini yoluna koymasına yardımda bulunursunuz. Eğer böyle olursa aramızdaki dostluk ve i t t i h a t artacaktır. B u münasebetle size b i r tepsi ve sağrak hediye olarak gönderilmiştir . 1 5
1 8
B u mektupların Mısır'a varıp varmadığı ve ne g i b i b i r tesir burhanehu" serlevhası ile başlayan bu mektup Viyana Millî Kitaphğımn H. O. 161 numarasmdadır. Bu mektubunda Fatih, Şehsuvar Bey'in kabuli için Mısır'a tavsiye mektubu yazdığını, ayrıca Kayseri civarmda Dulgadırhlarla Osmanlılar arasında hudut tashihine muvafakat ettiğim ve İnaloğlu Iskenderi affettiğini bildiriyor. Fatih Sultan Mehmet'in, Şehsuvar Bey için, Mısır sultanına gönder diği tavsiye mektubu, Viyana Millî Kitaplığı H.O. 161. Osmanlı devlet adamlarından birisinin Mısır devlet adamlarından birisine yazdığı mektup, Viyana Millî Kitaplığı H.O. 161. 1 5
1 6
335
bıraktığı belli değildir. Fakat bilinen birşey varsa o da, F a t i h i n Şehsuvar B e y i , Mısır'ın da diğer tarafı tutması yüzünden Osmanh-Mısır münasebetierinin çok k r i t i k b i r h a l almış oluşudur. B u tarihlerde Şehsuvar Bey'in Osmanlılara b i r mektup gönderdiği ve " G â v u r i l i " n e giderek " K a r a l u ile Ş a m l u " IM~ * nın muharebe ettiği yerde " Ş a m l u " i l e savaşmaya karar ver diği anlaşılmaktadır . Ancak V e z i r - i âzam M a h m u t Paşa b u mektuba gönderdiği cevapta: henüz çarpışmamn zamam o l madığım ve önce " b i r nevi müdarat sureti" gösterip ondan sonra nasıl hareket icap ederse öyle hareket' eddmesi lâzımgeldiğini, b u suretle işlerin gayet kolaylaşabileceğini Şehsuvar'a tavsiye etmekte, bununla beraber o taraflara gitmek icap edi yorsa yine de gafü olmayıp meselenin güzelce düşünülmesini i h t a r e t m e k t e d i r . Fakat M a h m u t Paşa, b u işte madem k i ümidiniz kuvvetlidir reyiniz "muktezasınca inşaallah yerine gele" dedikten sonra, şayet Osmanh toprakları tarafına gelmek mecburiyeti karşısında kahrsamz o takdirde size b i z i m tarafı mızdan her suretle y a r d i m eddeceğini biliniz. Y a l m z b u yar dımın "Çelebi S u l t a n " ile m i yoksa daha ziyade m i yapılması lâzımdır, b u n u bddirmeniz gerekir k i ona göre tedbir alın sın. Eğer iş büsbütün büyürse padişah bizzat ona el koyabilir ve düşmam lâzımgeldiği şeküde tedip eder. Ancak o taraf ların ahvalinden bizi haberdar ediniz k i ona göre "işlere v u kuf-i tâm hasıl" edehm d i y o r d u . Şehsuvar Bey f i k r i n d e n dön memiş olmahdır k i Fatih'e gönderdiği b i r m e k t u p t a : Mısırlı larla b i r anlaşmaya v a r m a m n düşünülemiyeceğini, b u n d a n ötürü Halep'e bağh kürt evlerini yağma ettikten soma Vefige (&-?3 ) (?) kalesini ahp kardeşi Yunus'a verdiğini ; Sis kalesinin yakında düşme i h t i m a l i olduğunu, Ö m e r Bey adın1 7
!
1 8
1 9
20
2 1
Kdikya olsa gerek.(?) Mısırlılar. (?) • Vezir-i âzam Mahmut Paşa'dan Şehsuvar Bey'e yazddığı anlaşdan bu mektup Viyana Mülî Kitaplığı H.O. 161 dedir ve "suret-i maktub-i Mahmut Paşa ilâ Şehsuvar Bey veled-i Zülkadir" başlığım taşımaktadır. Mektubun muhteviyatından daha önce Şehsuvar Bey'den bir mektup gel diği ve bunda onun Mısırldarla muharebe etmeye karar verdiği anlaşılmak tadır. Aynı mektup. Aynı mektup. 1 7
1 8 1 9
2 0
2 1
Şehsuvar'm
Mı
sırlılara
tecavüz
etmesi
üzerine
Mahmut
Paşa'-
n m o n a nasihat yollu
gönderdi
ği m e k t u p . Şehsuvar'ın yazdığı b i r mektuba tih'in ve
Fa cevabı
Şehsuvar'a.
tavsiyeleri.
OSMANLI - MISIR MESELESİ
FATİH SULTAN MEHMET
336
daki birisini de "Remazanlu içine bey nasb" ettiğini b d d i r d i . B u m e k t u b u n alındığım Şehsuvar Bey'e b d d i r e n F a t i h , o n u n b u hareketlerim tasvip eder görünmemekte ve " i m d i müna sip ol görünürdü, mümkün olduğunca adâvet izhar olunmayub kader-i mâ emken müdarat tarikına sülük o n m a y d ı " demekte ve hattâ " g i r u tedarik olunub mânay-i müdarat sureti b a ğ l a n a " denilmek suretiyle Mısırlılarla anlaşmamn en münasip şekü olacağım beyan etmektedir. Ancak hiçbir suretle "zâhirî dost l u ğ a " y o l bulunmazsa o zaman hareketlerini z a r u r i olarak k a b u l edeceğini i m a eden padişah yapılan b u hizmetin büyük oldu ğunu, bununla beraber böyle büyük b i r işin daha önce kendisi üe müşavere edilmesinin daha münasip olacağım da açıkla'ST' " § u v a r Bey 1467 sonbaharında Mısır hü kümdarı Hoşkadem'in Bedri Bey'" komutasındaki kuvvetlerim, 1468 de de K a y t b a y i n E m i r Kulaksız komutasındaki büyük .ordusunu mağlûp ederek Mısırlıların elinden Darende'yi al mış, a y m zamanda Mısırlılara taraftar olan Ramazanoğulları de mücadeleye girişmişti. Atabek Özbek komutasındaki o r d u y u yendikten sonra Ramazanoğullarma da galip gelen Şehsuvar Bey A y a ş ve Sis şehirlerini almaya muvaffak oldu. Fakat y u karıda tetkik ettiğimiz mektuptan da anlaşılacağı üzere F a t i h , Şehsuvarin b u zamanda Mısırlılarla ihtilâfa düşmesini kendi bakımından pek uygun görmemektedir. B u n u n sebebim k a t i olarak söylemek mümkün değildir. Belki padişah b u tarihlerde başka işlerle meşgul olduğu için Mısırhlarla daha büyük b i r anlaşmazhğa gitmeyi istememektedir. Belki de Şehsuvarin kendi başına b u kadar başarılar t e m i n etmiş oluşu padişahı gelecekte b u yüzden doğacak olan tehlikeleri düşünmeye sevketmiştir. Mısırhlar Şehsuvar B e y i n başardarım elbette Osmanh yardıfop^aUarfSe- " " ^ ğ y o r l a r d ı . yardım yalmz Şehsuvari himaye ederek rinde nüfuz te- Dulgadır topraklarımn ona temin edümesi bakımından düşüsis etmek isti yor. Fatih tarafından Şehsuvar Bey'e yazılan bir mektuptan işin böyle olduğunu anlıyoruz. Bu mektup Selim Ağa kitaplığında bulunan 862 nu maralı münşeattadır. Arnavutluk'a yapılan seferden bahseden ve Şehsuvar Bey'e yazılan bu mektup sonlarına doğru Şehsuvar Bey'in Mısırhlara karşı ne suretle hareket etmesi lâzım geldiğini açıklamaktadır. Fatih'in Şehsuvar Bey'e mektubu, 862 numaralı münşeat, Selim Ağa kitaplığı. 22
, n
ba
ı m
t l
23
b a
2 2
23
B
u
u
a
r
a
d
a
S e h s
B
u
337
nülmemiş olsa gerektir. Y a n i b u yardımla elbette Mısır'ı tehdit etmek şekli de dikkate ahnmıştir. Filhakika Padişah Mısır'a tâbi olan yerlere yavaş yavaş nüfuz etmeye çalışmaktadır. M e selâ Şehsuvar Bey'in yukarıda söylediğimiz muvaffakiyetleri sağladığı şu tarihlerde Halep ve Şam emirleri Şehsuvar Bey vasıtası de padişaha birer mektup gönderiyor. Şehsuvar Bey de bunların "sadakadann i l â m " ediyordu. Padişah buna karşı "esdikamn kesreti m a d u b d u r , inşaaUah yevmen feyevmen i z d i y a d o l a " temennisinde b u l u n u y o r d u . ' Görülüyor k i padişah Mısır'a tâbi olan beylikleri kendi tarafına kazanmaktadır. Bütün b u hâdiselerden soma Mısır hlar, Osmanhlarm kendileri için neler düşünebdeceklerini an lamış bulunmaktadırlar. Gerçi arada b i r dostluk mevcuttur. Fakat her i k i taraf b u n u n h a k i k i b i r dostiuk olmadığım b d mektedirler. Esasen ötedenberi gidip gelen elçilerden ve b u elçilere yapdan muamelelerden dostluğun nekadar'gevşek ve hattâ düşmanlığa yakın olduğunu anlamak mümkündür. M e selâ Misır ordusunun Şehsuvar'a mağlûp oluşunun sebeplerini O s m a n h l a r m yardımında b u l a n Hoşkadem, bazı tedbirler düşündü ve b u arada Fatih'le anlaşmayı muvafık görerek ona birtakım hediyelerle birlikte elçi ve mektup gönderdi. B u mek t u p t a , vaktiyle kuyuları t a m i r etmek üzere gelmiş olan Osman lı memurlarını b u hayır işinden menedenleri cezalandırdıkları ve yapılan işten dolayı özür enledikleri, Osmanh hükümeti ile muhabbederinin "ezelî ve ebedî" olduğu yazdı i d i . B u n u n üzerine F a t i h Sultan M e h m e t de Mısır'a b i r elçi göndererek, çok geç olmakla beraber, sultamn tahta çıkışım tebrik ediyor, fakat mektupta Mısır hükümdarına yalmz "hâdim-i h a r a m e y n " ve "karındaşım Mısır s u l t a m " diye hitap e d i y o r d u . 2 4
2 5
2 6
B u m e k t u b u götüren elçiyi Mısırhlar karşdamaddar. Buna karşılık konak yerine gelmiş olan Türk elçisi de Mısır beylerim selâmlamadı. Ertesi gün Sultamn karşısına çıkan b u elçi, yer öpmesi için ikaz edüdiği halde," "ben yer öpmeye gelmedim, padişahımdan Mısır sultanına selâm g e t i r d i m " deyince ken2 7
'Fatih'in Şehsnvar Bey'e mektupu, 862 numaralı' münşeat Selim Ağa kitaplığı Aşık Paşa-zâde, s. 209. Halbuki eski mektuplarda Osmanhlar Mısır hükümdarlarına "Sul¬ tan-ı haremeyn babam" diye hitap etmekte idiler. Bk. Âşık Paşa-zâde.s. 209. Âşık Paşa-zâde, s. 209. 24
25
26
27
F. 22
Fâtih'le sultanları
Mısır ara
sındaki münasebeder.
FATİH SULTAN MEHMET
OSMANLI - MISIR MESELESİ
dişine hakaret edildi. Daha sonra padişaha gelen b i r Mısır elçisi çok iltifat görmüş olmasına rağmen padişah ona: "Mısır tahtı g i b i şehre kanun, kaide bilmez kişi h ü k m " eyliyor demiş ve b u suretle Mısır sultanını hakir görmüştü . B u arada bir kaç fedainin padişahı öldürmek üzere faaliyete geçtiği de görül dü. D a h a sonra K a y t b a y hükümdar olunca F a t i h o n u da tebrik t e d i . Bununla beraber K a y t b a y Şehsuvar Bey belâsmdan k u r t u l m a k üzere her çareye başvurdu ve b u arada F a t i h SulMehmet'e, Şehsuvar'm himayesinden vazgeçdmesini rica etmek ve Şehsuvar'dan i n t i k a m aldıktan sonra Dulgadır toptaklarının Osmanhlara terkolunacağım b i l d i r m e k üzere kıy¬ m e t l i hediyelerle birlikte b i r elçi heyeti g ö n d e r d i . Esasen b u tarihlerde Şehsuvar Bey Osmanhları da gücendirmiş b u l u n u y o r d u . O , anlaşmalar gereğince sefer zamanlarında Osmanh lara b i r m i k t a r asker de yardım etmeyi taahhüt ettiği halde, K a r a m a n seferine gidildiği sıralarda b u taahhüdünü yerine g e t i r m e m i ş t i . Bundan başka Dulgadır topraklarına kaçan Karamanoğlu Pir A h m e t üe de münasebet k u r m u ş t u . îşte b u n l a r d a n dolayı Şehsuvar'a kırgın olan padişah Mısır sulta nının vaitierine inanarak Şehsuvar Bey'e lâzımgelen i h t a r d a b u l u n d u ise de b u ihtar Dulgadır Beyi üzerinde müeessir olmadı . B u n u n üzerine kendisine yapdan yardım kesdmişti. Mısır Sul tam K a y t b a y ' a gelince o, Yeşbek komutasında hazırladığı kuvvetli o r d u y u Dulgadır topraklarına göndermeden önce Türk. men beylerine: Şehsuvar'm, F a t i h ' i n de sözünü dinlemediğini, b u n d a n ötürü o n u n sözüne uyularak Mısır ordusuna mukavemet edümemesini ve beyhude müslüman kanının dökülmemesini birer mektupla bildirmiş ve çok m i k t a r d a da alün göndermişti. T ü r k m e n beyleri üzerinde bunların yaptığı tesir pek büyük ^du Gerçekten Türkmen beylerinin yardımından m a h r u m
kalan Şehsuvar Bey, Yeşbek komutasındaki Mısır ordusuna 1471 de Antep'de mağlûp olmuş ve Zamantı kalesine kaçıp kapanmıştı . Fakat Yeşbek tarafından burada kuşatılan Şeh suvar Bey, birtakım şardarla teslim olmaya ikna edildi. Ancak Yeşbek sözünde durmıyarak o n u Kahire'ye göndermiş ve orada sultan tarafından asdmışti (1471). A n t e p galibiyetinden soma Mısır Sultam Şah B u d a k i tekrar Dulgadır beyliğine gönderince, Dulgadır d e r i gelenlerin den mühim b i r kısmı ve b u arada Bozok beyleri Dulgadır topraklarım terketmiş, öte taraftan Dulgadıroğlu Aİâüddevle de amcası Âşık Bey ve Şehsuvar B e y i n komutanlarından Mestan Bey ve daha birçok devlet büyüğü Amasya'da Şehzade Bayazıd'a sığınmışlardı . B i r müddet burada kalan Aİâüddevle, daha soma "serkeşlik" ederek Osmanh-Türkmen sınırı üze rinde kendi boy'iyle temasa g e l d i . O n u n b u hareketleri yap tığı şuralarda F a t i h Mihaloğlu A h B e y i Sivas'a t a y i n etmiş t i . A h Bey, yaptığı b i r baskın ile Aİâüddevle taraftarlarım dağıtmış, fakat kendisini yakalayamamıştı. B u n u n üzerine Aİâ üddevle hâdiseden kardeşi Budak Bey'e şikâyette bulunmuş ve ondan aldığı kuvvetierle A l i B e y i mağlûp e t m i ş t i . Bununla beraber Aİâüddevle padişaha müracaat ederek suçunun bağış lanmasını isteyince F a t i h o n u affetmiş, kendisine ve adam larına timarlar vermişti . İşte Fatih b u arada Mısır hüküm darına müracaat ederek Dulgadır topraklarına ait olan v a d i n i hâtrrlatmış ise de ondan çok soğukça b i r cevap almıştı. . i h timal b u n d a n soma Osmanlıların himayesine sığınmış olan Aİâüddevle b i r kısım kuvvetlerle Şah Budak üzerine gönderildi. Fakat Mısırhlar tarafından yardım gören Şah Budak, Alâüddevle'yi mağlûp etmişti. B u mağlûbiyet üzerine ona yardım eden Osmanlı kuvvetierinden b i r kısmı, b u arada Şehzade B a y a z ı d i n kapıcıbaşısı, Mısır'a tâbi olan Sis şehri naibine iltica
338
2S
Mısır
sultam
rmuşSuvaÎm
himayesin-
şehsnv^mMıs
,rhiara mağlûp
e
t
29
m
a
n
30
31
32
33
3 4
Âşık Paşa-zâde, s. 210. • Aynı eser, s. 2.10. Arifi, Maraş ve Elbistan'da Zülkadiroğulları hükümeti, Tarih-i Osmanî Encümeni Mecmuası, cüz 3 1 . Fatih Sultan Mehmet Dulgadır topraklarını ilhak için zaten fırsat bekliyordu. Bk. Vesika 2 3 . Neşri, vrk, 185. Arifi, Maraş ve Elbistan'da Zülkadiroğulları hükümeti, " Tarih-i Osmanî Encümeni mecmuası, cüz 3 1 . 1. H. Uzunçarşıh, I I , s. 142, 143. Arifî, Maraş ve Elbistan'da Zülkadiroğulları hükümeti, Tarih-i Osmanî Encümeni mecmuası, cüz 3 1 . 28
339
3 S
3 2
3 3
3 4
Budak'ın
Alâüddevle'nin O s m a n h l a r a sı ğınması. Aİâüddevle ile Mihaloğlu A l i Bey.
3B
3 7
3 8
39
4 0
4 1
2 8
3 0
3 1
Şah
beyliği v e
Sadüddin, s. 5 7 1 . ™ Kemal Paşa-âde, vrk. 217. Aynı eser, s. 217. Bk. Kitabımızın '312 inci oayfaşı. Kemal Paşa-zâde, vrk. 218. Aynı eser, vrk. 218. Bu vaad kendisine hâtırlatddığı vakit Mısır sultam: "Ne dedikse dedik, düşmanı ele getirdik", diye cevap vermiştir. Bk. Arifî, Maraş ve Elbistan'da Zülkadiroğulları hükümeti, Tarih-i Osmanî Encümen mec muası, cüz 3 1 . 3 5 37
38
3 8
4 0
4 1
Osmanlıların Alâüddevle'ye yardımları bir
ve
kısım O s
manlıların M ı sırhlar tarafın dan
öldürül-
FATİH SULTAN MEHMET
34°
OSMANLI - MISIR MESELESİ
ettiler. O da bunları öldürerek başlarını K a y t b a y ' a gönderdi . Mısır sultanı cirit meydanında b u başlarla top oynatmıştı. İnsanlığa çok aykırı olan b u hareket padişahı çok müteessir etti. Şehsuvar Bey'in ve Sis naibine dtica eden Osmanlıların öldürülmesi ve Mısır sultanının Dulgadır toprakları hakkındaki vadinde durmaması, b u i k i devletin b i r b i r i n e düşman olma larına sebep oldu. Fakat birtakım hâdiseler F a t i h ' i n Mısır meselesi ile ilgilenmesine imkân bırakmadı. A n c a k 1479—1480 yıllarında b u işi tekrar-ele alan F a t i h Sultan M e h m e t , Alâüddevle'yi kuvvetli b i r o r d u ile Dulgadır toprakları üzerine gön derdi. B u kuvveder karşısında mukavemet edemiyen Şah Bu dak Bey Mısır'a kaçmaya mecbur oldu. İşte b u n d a n sonra Alâüddevle'ye Maraş ve civarımn ahalisi tâbi olmuşlardı Hulâsa b i r yığın hâdiselerin yanyana gelmesi i k i tarafı, bir birlerine saldırmak üzere, hazırlıklara şevketti. F a t i h artık hayal ettiği büyük imparatorluğun güney sınırlarım çizme za manının geldiğine inanmaktadır. Öte taraftan Mısırhlar da tecavüze uğrayacaklarına kani bulunduklarından hazırlıklarım hızlandırmış ve dışarıdan lüzumlu olan h a r p malzemesini germlerle taşımaya başlamışlardı . O n l a r bilhassa Osmanh do nanmasından çekmiyorlardı. B u n d a n ötürü İskenderiye'yi b i r kısım kuvvederle takviye e t m i ş l e r d i . Ancak b u tarihlerde F a t i h ' i n ölümü i k i devletin çarpışmasına imkân bırakmadı. Filhakika 1481 yıh Nisan i n i n 29 uncu günü (27 Safer 886) 50 yaşı içinde b u l u n a n F a t i h Sultan M e h m e t , büyük kuvvetlerin başında, hasta olmasına rağmen, Üsküdar'a geçmiş ve b i r at arabasına binerek , doğuya doğru derlemeye başlamıştı. A n cak Gebze yakınındaki Hünkâr veya Tekfur çayırına geldiği v a k i t hastalığı büsbütün arttı ve 3 Mayıs 1481 Perşembe günü (4 Rebiulevvel 886 Perşembe) i k i n d i v a k t i 31 yıl saltanat
34.
4 2
Alâüddcvlc Şah
Budak'ı
mağlûp e d i y o r . Osmanlılar
ve
Mısırhlar s a v a şa hazırlanıyor lar.
sürdükten soma orada öldü . O n u n nereye gittiğini kimse b i l m i y o r d u . Hazırlıklar uzak b i r sefer için yapdmıştı. " C i h e t - i sefer, taraf-ı A n a d o l u olduğu malûm o l u n d u , a m m a A r a p mı A c e m m i malûm olmadı" . E ğ e r ölüm hâdisesi onbeş veya y i r m i gün soma meydana gelmiş olsaydı savaşm nere için olduğu anlaşdmış olacaktı. 5 0
62
4 4
4 5
4 6
47
Fatih'in
belli
olmavan sefere
bir
çıkması
ve ölümü.
4 S
4 9
Arifî, adı geçen makale. Vesika 22. Bayazıt'dan Fatih'e gönderilen bu mektubun arşivdeki numarası 6517 dir. Vesika 2 1 . Aynı vesika. Aynı vesika. Neşri, vrk. 200. Neşri, vrk. 200. Dursun Bey, s. 174. Halbuki Oruç Bey bu tarihi 3 Rebiulevvel olarak gösteriyor. Bk. Oruç Bey, s. 131.
5 1
4 2
4 4
4 3 4 6
4 7 4 8
3 0
4 9
5 1 5 2
Sarıca Kemal, s. 171. Neşri, vrk. 200. Dursuh'Bey, s. 171.
İ N D E K S ŞAHIS
A D L A R I
Alpagot (Bk. Pir Mehmet Bey). Alphonse, 134, 135, 150, 151, 272. Adaluoğlu, 292. Alphonse (Napoli veliahdı), 220. Aeneas Silvius, 12. Alvize Loredano, 197. Ahmet (Çavuşbaşı), 286. Andras, 179. Ahmet (K'araferyeli kadı), 107. Angelo Zaccharia, 108, 109. Ahmet (San Yakuboğlu), 286. Antonio. Loredano, 141. Ahmet (Şehzade), 33. Antonio Michiel, 203. Ahmet Begürci (Mevlâna), 298, 323, Antonio Rizo, 4 4 . 325Arslan Bey, 3 3 2 , 334. Ahmet Bey (Evrenos-zâde), 166, 221. Âşık Bey, 339. . Ahmet Bey (Kazıl), 256, 257, 258, Âşık Paşa-zâde, 78. 259, 2 8 2 , 284, 286, 3 0 0 , 307. Atabek Özbek,- 336. Ahmet Bey (Pir), 285, 286, 2 8 7 ,Atmaca Bey, 2g8. A
288, 2 8 9 , 2 9 0 , 2 9 1 , 293, 2 9 5 ,
B 296, 3 0 8 , 3 2 1 , 3 3 0 , 3 3 1 , 3 3 8 . Ahmet Bey (Turhanoğlu), 5 3 . Balaban Paşa, 137, 139. Ahmet Paşa (Gedik), 18, 24, 142, Baltaoğlu (Bk. Süleyman Bey). 146, 186, 210, 218, 219, 2 2 0 , Balî Bey (Malkoçoğlu), 166, 186, 22Î,
244, 2 6 5 , 275, 276, 277,
278, 279, 292, 2 9 3 , 296, 2 9 7 , 3°7
5
312.
Ahmet Paşa (Hersek-zâde) 143. Ak Şemsüddin, 9, 7 1 , 85, 96. Alâi Bey (Kılıçarslanoğlu), 3 0 1 . Alâüddevle, 3 3 9 , 340. Albrecht V., 14. Aleksi V I . , 262. Ah (Mevlâna), 323. AH Bey (İştinoğlu-Astınoğlu), 121. Ali Bey (Mihaloğlu), 143, 166, 168, 170, 171, 178, 179, 183, 185, 186, 187, 2 1 1 , 212, 312, 339.
181, 182, 189, 190,
189,
190, 213.
Bartoldo, 2 0 1 . Bataraba, 313. Bayazıt I I . , 206, 221, 306, 308, 313, 314,
320, 3 2 1 , 324, 339,
Bayazıt (Yıldırım), 6, 2 1 , 2 3 , 2 4 , 133, 1 6 1 , 2 8 1 , 303.
Beatrbc,' 186, 187, Bedri Bey, 3 3 6 . Bianca Maria, 156. Brankovitch (Bk. Georges). • Budak Bey, 2 2 , 339, 340. C
Calbctus, m , 128, 236. Carafa (Kardinal^ 208. •• Ali Bistami, 174. Allah, 49, 5 1 , 55, 87, go, 105, 235, Caterino Zeno, 207. Cem Sultan, 184, 289. 249, 2 6 7 , 293.
İNDEKS
FATÎH SULTAN MEHMET
344
G Cenabî, 95. Centurione Zaccaria, 148. Gabriel Trevizano, 6 0 . Charles (Burgorıya dukası), 2 0 7 . Gennadios (Skholarios), g, 16, 5 5 , Charles V I I . (Fransa kiralı), 35, 242. 107. Cihanşah, 299. Georges (Brankovitch), 34, 114, 115, Cilley Ulrik, 117, 127. 117,
Çandarh (Bk. Halil Paşa). Çelebi Sultan, 335. D
192,
206, 294, 314,
I53> I55> 156.
157»
I5 >
123,
113, 125,
H
E • Ebusait Miranşâh, 299. Ebussuut, 95. Elisabeth, 14. Eminek Bey, 225, 274, 275. Emir Kulaksız, 336. Emre Çelebi, 2go. Evranos Bey (Evranos-zâde), 165, 166.
F Ferdinand I., 21g, 2 2 1 . Firuz Ağa, 44. Firuz Beyoğlu, 116, 117. Fra Peron de cerit, 239. François d'Aria, 150. François Draper, 233, 234. Franciccus Phlelphus, 35. Friedrich I I I . (imparator), 12, 14,
Hacı Giray, 273, 274. Halil Paşa (Çandarh), 11, 33, 3 6 , 38, 44= 45> 4 8 . 50= 5*> 7i> 72, 84, 86, m . Halil (Kara), 178. Hammer, 4 6 , 58. Hamza Bey (Çakırcıbaşı), 162, 163, 165.
Hamza Bey (Köse), 286. Hamza Bey (Şaraptar), 301, 306, 308. Hamza Paşa, 74, 8 6 , 9 1 , 9 4 , 157, 232, 233, 2 4 1 , 264.
Hasan (Kürt), 265. Hasan (Ulubatlı), 92, 93. Hasan (Uzun), 4 , 5, 8, 2 1 , 157, 196, 207, 2 0 8 , 2 o g ,
2 3 1 , 242, 262,
263, 264, 265, 2 6 6 , 277,
282,
284, 285, 287,
2g2,
2go,
2gı,
2g4, 2g5,
2 9 6 , 297,
299, 3 0 0 ,
301,
3°3> 3 ° 4 .
3° >
3°5.
3°7»
308, 3 0 9 , 310,
311,
312,
315,
316,
319,
320, 3 2 1 ,
2
317,
318,
322, 3 2 3 , 324, 325, 326, 338.
116,
117,
126, 127,
120,
122,
133.
1
8
Dursun Bey, 4 6 , 4 7 , 78, 9 4 , 257.
165.
67,
Hurşit Bey, 267, 307. Hüdavendigâr, 167. Hüdavendigâroğlu, 300, 302. Hürrem Bey, 17g. Hüseyin Baykara, 2gg. Hüseyin Bey, 264, 305, 306. Hüssamoğlu, 192.
100.
319,
Dominico (Gattilusio), 236. Ducas, 78.
•117,
128.
Giustinien, 229. Gırgrraoğlu, 186, ıgı, 193. Gorgos Amirutzes, g, 268. Greguar, 128. Grigorios, 54.
Dimitrios, 53, 147, 148, 150, 151, 152* 160.
127,
8
D. Aluise Manenti, 212. Daria (Gattilusio), 236. Daryüs, 40. David Komninos, 262, 263, 269. Davut Paşa, 144, 145, 183, 188, 190, 191,
118,
Ghion Kastriota, 133. Giosafatte Barbaro, 207. Giovanni Dario, 213. Giutiniani (Giovanni Longo), 55, 6 6 , 6 8 , 83, 8 5 , gı, 9 2 , 93. 9 > 99»
ç
Hasan- Ağa (Yeniçeri ağası), 127. Hasan Bey, 121, 148. Hasan Bey (Evranosoğlu), 189. Hasan Bey (Isfendiyaroğlu), 257. Hasip (Mümin-zâde), 254. Helena, 128. Hıdır Bey, 262. Hızır Bey, 7 1 , 72, 8 8 , 8 g , m . Hoşkadem, 332, 336, 337. Hunyadi, 7, 9, 10, 13, 16, 25, 3 4 ,
327,
İbrahim Bey, 53, 134, 334. İbrahim Bey (Karamanoğlu), 7, 35, 37. 39. 283, 284, 285.
İbrahim Paşa (Halil Paşaoğlu), 324, 325-
ldris-i Bitlisi, 78. İlyas, (Emir), 37. İlyas (Gürz), 191, 192, 193. İmperialis, 108. İnaloğlu, 300. İoannes (Kalo), 261, 262, 263. İrene, 128. İsa (Peygamber), 246. İsa Bey (Evranos-zâde), 118, 119, 126,
178,
184,
189,
197, 206.
345
Isidoros, 54, 6 0 . İskender (Büyük), 8 4 . İskender Bey (Arnavut Prensi), 1 3 3 , i34> !35> 136, i37> 139. ¡4°, 141, 183.
142, I95>
144, 196,
170, 198,
177, 212,
178, 250,
İskender Bey (Mihaloğlu), 166, 178, 180, 183, 186, 189,
213.
İskender Paşa, ıgo, 202. İsmail Bey, 4 , 151, 253, 254, 2 5 5 , 256, 257,
258, 259, 284,
İsmail Bey (Gelibolu Sancakbeyi), 237.
Iştinoğlu (Bk. Ah Bey). İsvilçoğlu (Bk. Szylagyi Michaü). J Jakomo Kuko, 8 0 . Jean, 141. Jean Asan, 148, 150. Jean Baptste des Ursins, 241. Jean Bonpar de Lastic, 2 4 1 . Jean Bessarion, 156. Jean de Virginti, 150. Jean Hus, 13. Jean Tzamblakon, 151. Jerom Zorci, 2og. K. Kalo İoannes (Bk. İoannes). Karaca Bey veya Paşa (Dayı), 3, 3 6 , 53. 54. 4. 8 6 , 119: Karailük, 262. Kasım Bey (Arnavut), 295. Kasım Bey (Karamanoğlu), 209, 6
İsa Bey (Hasan Bey oğlu), 178, 186. 290, 2 9 1 , 2g2, 293, 295, 296, İsa Bey (Ozguroğlu), 36, 126. 297. 298, 3 0 8 . İshak (Aksakal), 121, 130. Katherina, 262. İshak (Gâvur), 318. Kayıtbay, 336, 338, 340. İshak Bey (Karamanoğlu), 284, 285, Kâzım Bey, 267, 270. Kemal Paşa-zâde, 4 6 , 47, 70, 9 9 , 286, 292, 307, 308. İshak Paşa (Bosna Beylerbeyi), 207. 126. İshak Paşa, 36, 37, 64, 86, 163, 290, Kiniş, 189, 190. Kıhçarslan Bey, 292. 2 9 1 , 292.
3 4
İNDEKS
FATİH SULTAN MEHMET
6
Konstantinos
(Constantin),
53-54,
289.
_ 147-
Mehmet Paşa (Rum), 205. Meryem Ana, 8 0 . Mesih Paşa, 222, 242, 244, 245,
Kritovulos, 125, 235, 236. L
Michail Abogovitch, 129. Mihaloğlu, (Bk. Ali Bey). Mingili Giray, 273, 2 7 4 , 275, 277. Mocenigo, 208, 2 1 1 , 300. Molla Güranî, 9, 7 1 , 85, 9 6 . Moltke, 327. Muhammed (Peygamber). 29, 3 1 ,
Lazar, 115, 128, 219. Leonardo Buido, 208. Leonardo Tocco, 219. Lodovico, 263. Louis Scrampa, 236. Ludovico, 236.
49. 5 i -
M Mahmut (Kadı), 323 Mahmut Ağa, 320. Mahmut Paşa, 18, 64, 86, I 2 g , 130, 140,
152,
154,
155,
166,
170,
172,
173,
174,
175,
179,
180,
181,
182,
183,
199,
200,
158,
2 0 1 , 203, 204, 208, 235,
237= 249, 250, 253, 254, 255, 25°> 257, 258, 265, 267, 2 6 8 , 269, 2 8 8 , 2 8 9 .
Malatesta, 201. Manuel Gantacuzéne, 147, 153. Mará, 34, 128. María, 128. Mathias, 129, 162, 165, 179, 193. Mathieu Asan (Matthaiaus Asanes), 53.
151» ! 5 3 .
157,
158.
Mehmet (Fatih Sultan Mehmet), Birçok sayfalarda geçmektedir. Mehmet (Çelebi Sultan), 2 7 , 2 8 1 . Mehmet Ağa (Trabzonlu yeniçeri ağası), 226. Mehmet Bakır, 320. Mehmet Bey (Akçayhoğlu), 4 5 . Mehmet Bey (Alpagot), 3 2 1 . Mehmet Bey (Minnetoğlu), 1 8 0 . ' Mehmet Bey (Şamhoğlu), 121. Mehmet Bey (Uğurlu), 317, 3 2 0 , 321, 322.
Mehmet Münşi, 323.
Stephan (Ştefan cel Mare), 2 2 3 , Ömer (Halife), 329. 224, 226. Ömer Bey, 335. Ömer Bey (Turhanoğlu), 143, 148, Stephan (Tomasseyiç, Bosna kiralı), 149. 154.
Murat I., 119. Murat I I . , 2 8 1 . Murat Paşa (Has), 206, 314, 316. Muslihuddin, 4 4 , 52. Mustafa (Şehzade), 2 8 9 , 294, 295, 296,
2 9 8 , 310, 313,
314,
319,
Mustafa Bey (Ozguroğlu), 126. Mustafa Bey (İshak Bey oğlu İsa Bey'in kardeşi), 126. Mustafa Bey (Mora Beyi), 220. Mustafa Paşa, 290. Muzaffer (Mirza), 323.
O Orban, 52. Orhan (Sultan), 27. Orhan (Şehzade), 6, 3 4 , 38, 39, 4 1 . Ö
Ömer (Bektaşoğlu), 143, 239, 803.'
! 6 6 , 172, 213,
197.
315.
128, 129, ! 3 i , ! 7 0 . !75-
Süleyman Bey-Paşa (Baltaoğlu), 20. 50, 67, 6 8 , 69, 70, 72,
145.
Süleyman Bey, 3 3 3 . Palamidi, 234. Süleyman Bey (Karışdıran), 110. Paolo Erizzo, 205. Süleyman Bey (Davut Paşa'nrn oğ Papa, ı ı , 12, 13, 55, 120, 128, 133, lu), 191, 192. 135. 170, 177. ! 9 5 . 196, 2 0 8 , Süleyman Paşa (Hadım), 141, 142, 209, 2 2 0 , 2 4 1 .
Papalar, 13, 14. Patrik, 10, 16, 103, 107. Pazarhbeyoğlu, 300, 302. Peygamber, (Bk. Muhammed). Phlippe (Burgonya dükü), 263. Phrantzes, 78. Pierre (Topal), 147. Pierre Raymond Zacosta, 241. Pierre d'Aubusson, 242. Piri Bey, 290. Pius I I . (Papa), 136, 156, 195, 255, 263.
Pongracz Andras, 179. Pongracz Janos, 179. R Radul, 161, 163, 168. Rallis Petropulos, 52. Ramazanoğulları, 336. Rüstern, 333.
144, 210, 2 1 1 , 224, 225.
Szylagyi Michail, 120, 127, 178. ş Şahabettin, 4 4 . Şah Budak, 332, 333, 339Şehsuvar Bey, 2 2 , 287, 333, 334, 335. 3 3 , 337. 338, 339. 3 4 ° • 6
T Timurlenk, 2 1 , 2 4 , 102, 2 8 1 , 300, 3 0 1 , 3 0 2 , 3 0 3 , 3 0 9 , 323, 325.
Timur, (Bk. Timurlenk). Thomas, 53, 147, 148, 151, I 5 2 , i 5 3 . l
155,
156,
Sare Hatun, 265, 266, 267, 268, 269, 270.
Saruca, 4 4 . Schlumberger, 5 9 . Salâhaddin Eyyübi, 329. Selim (Yavuz), 23, 24, 329, 3 3 1 . Sforza, 156. Sinan (Elvanoğlu), 199. Sinan, 136, 2 9 0 . Stephan, 115, 128. Stephan Bathori, 189, 190.
157.
158,
159.
160.
Tomasso Malipiero, 212. Tomaso Schiave Arrigo, 2 0 3 . Tudun, 272. Turhanoğlu, (Bk. Ömer Bey). Tozanhoğlu, 300, 302. U
S
205.
Nicolas V. (Papa), 11, 5 4 , 117, 134. Notaras, 55, 8 3 , 104. Novello, 2 1 1 .
57,
P
N Napoleon, 327. Nasuh Bey, 166, 181. Nicephore Loukanis, 148, 149. Nicolas (Gattilusio), 236, 237, 2 3 8 . Nicolas Canale, 149, 2 0 1 , 202, 203,
I
200, 202, 2 1 1 ,
246, 247.
Ladislas,.67, 8 4 , 116.
131,
Mehmet Paşa (Karamanı), 142, 190.
347
Umur Bey (Yanya Beyi, Develioğlu). 166, 181.
Uyuz Bey, 289. Ü
Üstad-ı âzam, 239, 240. V Vakkas Sinan Bey, 218. Veli (Mevlâna), 37. Victor Capello, 149, 150. f
İNDEKS
FATİH SULTAN MEHMET
348
Vicirıo Albanes, 134. Vilkoğlu, 114.
Yunus Voyvoda, 191. Yusuf Bey, 136, 164. Yusufca Mirza, 293, 294, 295, 311, 312.
W Wicliffe, 13. Wlad (Kazıklı voyvoda), 161, 162, 163,
164, 165, 166, 167, 168,
Z Zaccharia Gribani, 6 0 . Zağanos Paşa, 3, 44, 64, 7 1 , 84, 8 5 , 86, 9 1 , 110, 157, 158.
Y
Zeynel Bey, 2 9 3 , 3 0 1 . Zeynel (Kör), 319, 3 2 1 . Zeynel (Mirza), 323, 328. Zuan Longo, 205. Zuan Tran 205. Zuvan del Monaco Corsaro, 203.
Yakup Bey, 267, 273, 278, 279. Yakup Paşa, 137. Yeşbek, 338, 339. Yıldırım (Bk. Bayazıt), Yunus Paşa (Has), 235.
II. YER
V E T O P L U L U K
A D L A R I
349
Beotie, 152, 195. Arkadi, 197. Beşiktaş, 67, 76. Arkadya, 157, 158. Beykoz, 52. Arnavut, 197. Arnavutiar, 3 , 35, 133, 135, 137= Beypazarı, 313. Beyşehri, 37, 286, 295. 138, 140, 147, 149, 150, 156, Bigados (Bk. Epivates), 196, 313= Arnavuduk, 4 , 18, 53, 113, 133, 134, Bizans, birçok sayfalarda. Bizanslılar, birçok sayfalarda. 138, 1 4 1 , 142, 146, 150, 177, Bizua (Bk. Vize). 178, 183, 196, 197. Bobovaç, 171. Archangelos, 241. . Bodrum, 247. Aşmalı Mescit, 75. Boğaz, (Bk. İstanbul Boğazı). Aspas, 152. Boğaziçi, (Bk. İstanbul Boğazı). Astragan, 2 7 1 . Boğazkesen, 4 4 , 4 5 , 4 8 . Asya, 35, 247. Boğdan, 2, 17, 18, 3 1 , 113, 142, Atina, 154, 197, 201. 161, 166, 187, 193, 194, 2 2 3 , Attique, 195. 224, 2 2 5 , 2 2 6 , 227, 273, 2 7 4 . Avgusteon, 54. Boğdanhlar, 223, 226, 227. Avlonya, 219. Avrupa, 3 , 11, 12, 13, 14, 15, 19, Bohemya, 12. 25, 34= 35= 39= 54= 55= 65, 8 2 , Bolu, 2 5 1 , 256, 258. Bor, 2g8. !77= ! 9 5 . ' 9 > 236, 242. Avrupalılar, 13, 25, 35, 7 1 , 196. Bosna, 18, 113, 129, 131, 137, 138, 142, 172, 173, 174= !75= 77= Avusturya, 12. 178, 179, 180, 185, 1 9 0 ; 191, Ayamavri (Santa Maura), 218, 219. ı g 2 , ı g 6 , ı g 7 , 198. Ayas, 336. Ayasofya, 10, 54, 6 g , 8 7 , g5, 101, Bosna kiralı, 18. 103, 105, 108. Bozok, 339. Ayazmend, 238. Böğürdelen (Sabacz), 184, Î 8 6 . Aydınoğulları, 35. Brandizio=Brendizi, 220. Ayios Stefanos, 53. Branikvaç, 130. Ayvansaray, 56, 6 4 . Braşova, 165. Azak (Azof-Tana), 2 7 1 , 278. Bulgar dağı, 2 9 1 . Azap, 206, 314. Bulgaristan, 163, 195. Azerbaycan, 301, 302. Burgcnya, 196, 207. Bursa, 37, 3 9 , 238, 253, 254, 294, B 6
A Abbasiler, 329. Adalar denizi, 80, 169, 239. Adriatique, 17, 18, 218. Acem, 3 0 1 , 340. Aetos, 148. Afrika, 329. Afyon Karahisar, 287, 289, 294. Ağaçdenizi, 226. Ağaçhisar, 171, 174. Ağrıboz (Neğro Ponte), 3, 201, 202,
Akribe, 153. Aksaray (İstanbul Aksarayı), 95 97. Aksu, 218. AJ^ehir, 37, 286. Akyazı, 250. Alacahisar (Bk. Kuruschevatz). Alâiyye, 3 6 , 292. Alman, 244. Almanlar, 5 9 . Altın ordu, 17, 272, 273. Amasra,249, 2 5 0 , 2 5 1 , 2 5 3 , 272.
Amasra Ginivizleri, 16, 136, 249. Amasya, 306, 308, 339. 24!= 2 9 0 , 3 1 1 . Anadolu' birçok sayfalarda. Ahyolu (Anchialos), 24, 25, 53. Anadolu Beylikleri, 26, 294. Akçahisar, 13. Anadoluhisarı, 39, 4 5 . Akdeniz, 16, 19, 23, 2 8 , 3 1 , 8 0 , Anchialos (Bk. Ahyolu). 207, 2 2 9 , 240, 329. Ancona, 156. Akkoyunlu, 4 , 208, 212, 305, 306, Ankara, 4 , 25, 185, 257, 313, 325. 307» 3 ° 8 , 3 0 9 , 311> 312, 315, Anape, 218. 316, 317, 319. Antalya, 2og, 326. Akkoyunlular, 4 , 2 1 , 2 3 , 141, 197, Antep, 339. 262, 2 6 4 , 2 6 6 , 2 8 2 , 2 8 6 , 2 9 5 , Aragon, 197. 299, 303= 304= 3 2 2 , 3 2 3 , 3 2 4 , Arap, 23, 292, 300, 302, 340. 326, 3 2 8 , 3 3 2 . Argos, 198, 207. 203, 205, 207, 208, 210, 2 1 1 , 217,
J
Bağdat, 28. Bahçekapı, 102. Ballobadra (Bk. Patras). Balkanlar, 113, ı 6 g , ı g 6 , 23g. Batum, 262. Bayburt, 4 , 267, 297, 318, 326. Belgrad (Beograd), 1,3, 28, 117, 119, 120, 1 2 1 , 122, 123, 124, 127, 131, 132, 139, 165, 178, 184, 185, 188, 193, 204, 2 3 6 .
3*3-
Büyükada, 67, 6 8 . C Canik, 270. Capello, 201. Cenova (Genova), 108, 150. Cephalos Burnu, 235. Chloumoutzion, 148, 159. * Cibali, 89, 97, 100.
35°
İNDEKS
FATİH SULTAN MEHMET
Ciniviz, 3, 14, 17, 26, 34, 58, 59, 74, 8 2 , 104, 136, 223, 225, 2 3 1 ,
m ,
116,
118,
152,
184,
186,
187, 235, 237, 254.
Edirnekapı, 56, 79, 8 9 , 9 4 , 95, 9 8 . 272, 273, 274. Edremit, 208, 238. Cinivizler, 3, 4 1 , 68, 8 1 , 109, 110, Eflâk, 17, 18, 3 1 , 34, 113, 136, 161, 234, 235, 240, 249, 250,
272, 273, 274, 275,
276.
271,
163,
164,
165,
166,
168,
17^
Citheron geçidi, 152. !77> 95> 2 2 3 , 224, 225. Corinthe Berzahı, 152, 153, 197, 199, Eflâkhlar, 313. Eflâtun Pmarı, 295. 201. Corinthos, 53, 152, 153, 154, 158. Ege, 17, 18, 2 0 2 , 229, 2 3 1 , 239. Ege denizi, 203, 232, 235, 236. ç Eğrikapı, 64. Elbasan, 138, 139. Çanakkale, 26. Elbistan, 332. Çanakkale boğazı, 26, 28, 39, 4 2 , Emeviler, 329. 80, 2 3 1 , 232, 234, 240. Enez, 160, 201, 203, 232, 234, 235,. Çerkezler, 272. 236. Çinhindi, 271 Epidamnos, 197. Çorlu, 38. Epdi Tu Ayiu, 57. Çöke yaylası, 186. Epir, 195. Çukurova, 289. Epivates (Bigados), 4 5 , 4 6 , 53. Ereğli, 288, 289. D Ermenek, 286. Dağpazarı, 286. Ermenüer, 5g. Dahnaçya, 187. Erzincan, 262, 265, 266, 308, 315^ Darende, 336. Eyüp, 56. Debre, 136. Defterdar, 73, 89. F Dergos (Drivasto), 145. Faris, 301, 302. Diyarbakır, 262. Fenerbahçe, 52. Dorrhniken, 134. Fenerkapısı, 95. Don, 278. Fırat, 2 1 , 299, 315, 316, 329. Donika, 141. Filibe, 116, 139, 259. Drava, 190, 191. Filistin, 22, 232. Drin, 144, 181. Finike 247. Duttadır, 22, 3 3 1 , 332, 3 3 3 , 336, Firecik, 234, 235. 3 3 8 , 339, 34°Floransa 5 4 , 151. Dulkadıroğlu, 308. Foça, 202. Dulkadıroğulları, 22, 23, 287, 300, Foena, 4 3 . 3°2Frarddurt, 117. Fransa, 13, 151, ı g 6 . E Fransız, 5g. Ebu Eyyüb-i Ensari, 77. Frenk, 2g2. Edirne, 2, 3, 6, 7, 25, 33, 37, 38, Frenkler, 4 1 , 4 2 . Frikya, 38: 3 9 , 4 3 , 47, 4 8 , 5 1 , 52, 107, 108, l
351
Hersek kiralı, 18. Hicaz, 30.3 22, 22g, Galata, 3, 25, 57, 64, 74, 76, 78, Hint, 2 7 1 . 87, 104, ıog, 110, 233, 234, 272. Hipodrum, 54. Galata Cinivizleri, 7, 34, 40, 74, 80, Hıristos kalesi, 57. 83, 85, 108, 109. Hırvatistan, 187, 207. Galatahlar, 7, 8, 4 1 , 108, 109. Hisar, 7. Gardik, 159. Hızırbey (Bölge), 250. Gebze, 340. Horasan, 2gg, 3 0 1 . Gelibolu, 3, 26, 28, 3 3 , 4 3 , 5 ° , 7 , I 6 8 , 203, 237, 313. Germehisar (Hexamihon), 198, 19g, Ilgın, 286. G
6
200.
Germiyan oğulları, 36, 300, 302. Gevale kalesi, 285, 288. Giresun, 262. Girit, 103, 340. Giritli, 5g. Giritlder, 58. Gölbaşı (Xabiacco), 145. Grekler, 261, 262. Grevenon, 15g. Güğercinlik (Golumbacz), 121, 130. Gürcistan, 263. Györ, 117.
İ İçel, 2og, 284, 285, 28g, 2go, 2 g 2 , 295,
2
9 6
İmroz, 2 0 1 , 234, 235. İnebahtı (Bk. Lepanto). İnegöl, 257. İngiltere, 13. İpsala, 234. İran, 249, 2 7 1 , 315İsfendiyaroğlu, 4 , 16, 2 0 , 249, 253,. 255, 256, 306.
İskenderiye, 340. H İspanya, 2 2 0 . İspanyol, 59. Habsburg, 14. İspanyollar, 58. Haçh, 217. İsparta, 201. Haçhlar, 26, 9 7 , 136, 156, 20g, 326, İstanbul, birçok sayfalarda. 328. İstanbul boğazı, 3, 26, 34, 3 9 , 4 3 , Haçh ordusu, 14, 26, 27, 117, 12g, 44> 4 5 , 52İstanköy, 233, 2 4 1 . 195İşkodra, 5, 2 0 , 140, 141, 142, 144, Haçh orduları, 13. 145, 146, 2 0 8 , 212, 213, 2 2 4 , Haçh seferi, 12, 27. 279, 3 ° ° Halep, 335, 337Haliç, 56, 57, 6 0 , 6 1 , 70, 72, 73, İtalya, 14, 18, 19, 22, 23, 85, 113, 74, 75,
77, 78, 79, 8 2 , 85, 8 6 ,
131,
!33,
!3 ,
H7,
!5i>
l
gg,
ı6g,
ıg6,
207, 210,
217,
218,
2ig,
220, 2 2 1 , 222, 228, 22g>
8 9 , 9 0 , 9 1 , 9 2 , 94, 97, 9 8 , 104,
109,
110.
6
Hamideli, 309. 2 3 1 , 244, 329Harput, 332. İtalyalı, 5 9 . " Hazar denizi, 2 7 1 . İtalyan, 58, 59, 207, 233. Hersek (Herzégovine), 18, 113, 143, İtalyanlar, 35, 57. 169, 175-
59>
FATİH SULTAN M E H M E T
352 J
Jajcza, 171, 172, 173, 179, 180, 185, 212.
K Kâbil, 2 7 1 . Kahire, 332, 339. Kalamata, 156. Kalavrytaj 154, 156. Kalkandelen, 139. Kapadokya, 262, 310. Karadeniz, 4 , 16, 17, 2 4 , 28, 4 1 , 52, 53, 187, 195, 209, 2 2 4 , 227, 249,
25c, 262, 2 7 1 , 274, 279,
282, 3 2 9 .
Karadeniz boğazı, (Bk. İstanbul Boİfazı) • Karadonlu (Krotova), 118, 171. Karahisar, 326. Karakoyunlular, 259, 264, 323. Karaman, 4 , 6, 7, 2 1 , 3 1 , 37, 3 8 , 39, 4 1 , 4 3 , 197, 208, 209, 2 8 1 , 282,
2 8 5 , 289, 2 9 0 , 2 9 4 , 3 0 3 ,
307,
3 0 8 , 3 0 9 , 310, 3 1 1 , 338.
İNDEKS
Kazova, 309. Kefe (kafa), 17, 3 1 , 210, 2 7 1 , 272, 273, 2 7 4 , 275, 276, 2 7 8 .
Kefelonya (Cephalonia), 218, 219. Kenger - Mesoe, 189. Keriş, 185. Kıbrıs, 197, 208, 209, 2 3 1 , 232, 300, 301.
Kırım, 210, 225, 2 7 1 , 272, 273, 274, 275, 279.
Kırım Hanlığı, 17, 279. Kızıldeniz, 23. Kilyos, 52. Kirman, 301, 302. Kliutch, 171, 172, 173, 174. Kocaeli, 3 g , 279. Konya, 281, 285, 288, 289, 291, 294, 310.
Korfu, 209. Korko, 209, 300. Koron, 159. Kroja, 8, 133, 134, 138, 139, 141, 210,
211,
212,
213.
Kruschevatz (Alacahisar), 36, 117, 118.
Karaman beyliği, 26, 279, 281, 282, Kuban, 218. 286, 287, 288, 289, 2 9 1 , 2 9 4 , Kumbarahane, 73. 295, 297, 3°o, 3 0 1 . Kumbaracıyokuşu, 75. Karaman'lılar, 4 , 20, 2 1 , 3 6 , 196. Kumluca, 187. Karamanoğlu, 3 6 , 37, 290, 2 9 1 . Kudüs Kırallığı, 263. Karamanoğulları, 20, 2 1 , 141, 212, Kuruca, 130. 306. Kütahya, 294. Karlsburg, 189. Karniyol, 186, 207. L Karasu, 39. Lacedemone, 157. * Karya, 208. Lakonya, 159. Kasımpaşa, 75, 76, 77. Kastamonu, 2 5 1 , 255, 257, 258. Langa, 70. Latinler, 55, 155, Kastamonu beyliği, 307. Lârende, 2 8 1 , 288, 289, 295. Kastrimenon, 159. Kastritzi, 156, 157, 158. Leh, 224. Katalan, 236, 237. Lehistan, 161, 168, 224, 225, 274, Katalanlar, 150. 279Katolik, 15, 113. Lehliler, 14, 225. Kayseri, 298, 309, 312. Leontarion, 157, 158. K-azabat, 313. Lepanto (İnebahtı), 142, ı g 7 , 210.
353
Milâno, 196, 207. Misivri, 2 4 , 5 3 . Mistra, 147, 148, 149, 158, 159. Modon, 159. Mohlion (Mouchli), 153. M Moldavie, 17, 168. Macar, 177, 179, 183, 184, 185, 186, Mora, birçok yerlerde. Mora beyliği, 284. 187, 188, 191, 193, 197, Macaristan, 12, 14, 115, 118, ııg, Mora despotları, 1.5, 3 4 , 3 5 , ^ 5 ° ,
Leş jAlessio), 145, 146. Leuktron, 156. Limni, 2 0 1 , 232, 235, 236.
121,
128, 129,
130, 132, 142,
162,
165,
178,
179,
186,
187,
188, 189,
183, 185,
ıgo,
191,
192, 193, !94> 195, ! 9 6 -
151, 152, 155, 158.
Mora despotluğu, 8 3 . Morava, 120, 121. Mudanya, 253. ^ Mukaddes Roma Germen Imparatorluğu, 14. Mumhane, 57. Muristan, 3 0 1 .
Magne (Maine), 147, 218. Makedonya, 151, 195. Manastır, 137. Manganon, 57. Manisa, 3 3 , 35. N Mankup, 278. Mankuplular, 279. Napoli, 134, 135, 137, ! 3 9 , 141, Mantinia, 53, 153. 150, 151, 197, 207, 2 0 8 , 2 0 9 , Mantua, 156, 195, 263. 212, 217, 2 i g , 2 2 1 . Maraş, 332, 340. Navarin, ı s g . Marmara, 24, 4 5 , 55, 77, 9 1 . Negro Ponte (Bk. Ağnboz). Marmaris, 244. Nidalişte (Nadaşti), (?) 191. Martolos, 181. Niğde, 292, 298. Martoloslar, 1 8 1 , 182. Niş (Nissa), 117, 130. Meğri, 2og. Novvobrdo, 119. Mekke, 330, 3 3 1 . O Memlûk, 285, 2 9 1 . Memlûkler, 2 4 1 , 3 3 1 . Okmeydanı, 76. Mengen, 250. Orta Asya, 2 8 , 113. Menteşe, 37. Orta Avrupa, 113. Menteşeoğullan, 3 6 . Ortodoks, 15, 107, 113. Meriç, 2 8 . Osmanlı, Birçok sayfalarda. Mesembria (Bk. Misivri). Osmanlılar, Birçok sayfalarda. Messenien, 53. Ostrowitz (Bk. Sivricehisar). Mezahüit, 218. Otlukbeli, 4 , 2 1 , 184, 185, 296, 304, Mısır, 2 2 , 2 3 , 222, 229, 2 3 1 , 232, 3 ° 5 , 319, 324> 325, 3 2 6 , 3 2 7 , 239,
2 4 0 , 2 4 3 , 2 4 4 , 247, 2 9 0 ,
2 9 1 , 3 2 9 , 3 3 0 , 3 3 2 , 333, 3 3 4 , 336, 337, 3 3 8 , 339> 340.
Mısırlılar, 2 2 , 337. Midilli, 34, 5 4 , 136, 179, 200, 2 0 1 , 2 3 1 , 2 3 2 , 236, 237, 238, 240, 2 4 1 , 3 2 6 .
239,
328.
Otranto, 18, 2 4 , 220, 2 2 1 , 222, 2 2 8 . P Pantokrator, 55. Papalık, 12, 13, 197. F. 23
İNDEKS
FATİH SULTAN MEHMET
'354
S Paris Üniversitesi, .13. Patras, 147, 148, 151, ¡ 5 3 , I54> 156. Sabacz (Bk. Böğürdelen). Pazaniki, 153. Salmenikon, 159. Phlious, 153. Sakız, 3 4 , 6 0 / 9 1 , 108, 2 3 1 , 233, Phitiotide, 152. 234, 236, 237, 240, 2 4 1 . Phocide, 152. Sakson, ı8g. , Peleponez, 35, 195. Samsun, 249, 262. Petervvardein, 122, 196. Santa Maria, 276. Piave, 2 1 1 . Saray, 192. Pojyen, 185. Sasvaros, 189. Porto Longo, 159. Sava, 113, 120, 122, 124, 179, 183, Priştine, 115. 184, 186. Pulya, 217, 218. Seistan, 3 0 1 . Segedin (Szgedin), 26, 114, 119, 129. R Selânik, 3, 151. Selymbria (Bk. Silivri). Ragusa, 34, 137, 139. Semaderek, 234, 235. Rahia, 233, 2 4 1 . Serez, 128, 131, 151, 1.52, 236. Rakovitza, 224. Seydişehir, 37. Rasboieni, 226. SıHanhisar, 286. Ressava, 130. Rodos, 2 0 , 34, 37, 197, 203, 208, Sırbistan, 18, 3 4 , 113, 114, 115, 209,
2 3 1 , 232, 233, 234, 236,
116,
240,
2 4 1 , 2 4 2 , 2 4 3 , 244, 246,
129,
117,
118,
119,
127,
128,
130,
131,
132,
135,
152,
247, 3 0 0 , 3 0 1 . 154, 155, 169, 177, ^S, 228. Sırp, 3 4 , 114, 115, 116, 117, 118, Rodoslu, 59. i 2 i , 124, 131, 133, ! 3 5 , 1 7 ° , Roma, 11, 12, 14, 19, 25, 139, 207, 220,
174, 219, 2 2 8 , 234.
263.
Romalılar, 58. Romanya 161. Roupeli, 153. Rudnik, 130. Rum, 10, 3 8 , 4 5 , 52, 53, 136. Rum Beylerbeyi, 308. Rum imparatorluğu (Trabzon), 307. Rumlar, 15, 16, 4 5 , 46, 47, 48, 54, -
67, 8 2 , 8 5 , 9 4 , 105, 106,
110,
. i49> i55> 264.
Rumeli, 24, 25, 26, 27, 28, 36, 3 9 , 4 0 , 4 9 , 5 0 , 5 2 , 6 4 , 9 4 , 166, 168, 184,
190, 254, 267, 313,
314.
Rumeli Beyleri, 123, 124. Rumelihisarı, 3, 7, 39, 4 5 , 47, 60. Rus devleti, 279. '¬ Ruslar, 272. • ' ' . - . • • - < -
Sırplar, 14, 3 6 , 114, 118, 119, 120, 155,
177, - 3 İ 3 - '
Silifke, 209, Silivri (Selymbria), 24, 4 5 , 53. Silivrikapı, 56. Sinop, 4 , 2 5 1 , 253, 254, 255, 257, 306.
Sis, 3 3 6 , 3 3 9 , 34°Sivas, 185, 305, 307, 308, 309, 312, 3i4,
339-
Sivricehisar
(Ostrovvitz), 115, 116,
121.
Sklavonya, 208. Sofya, 36, 115, 120, 129, 131, 179, 180,
193, 2 0 0 , 212.
Sokol, 171, 172. St.Jean tarikatı, 243. St. Ömer, 159. .
355
Transilvanya, 27. Sultanönü, 254. Trianda, 2 4 1 . Suriye, 22, 23, 229, 232, 239. Swornik, 178, 180, 181, 182, 193. Trovnik, 171. Tuna, 17, 18, 28, 32, 113, 114, 115, Szeiem, 179, 186. 116, 117, ng, 120, 121, 122, -
ş
Şam, 240, 337. Şarkî Akdeniz, 22. Şibin Karahisar, 315. Şira Adası, 203. T
Tağliamento, 2 1 1 . Tahtalı, 131. Tarent, 35. Tarsus, 153, 288. Taşeli, 37, 289. Taşoz, 2 0 1 , 232, 236. Tatar, 275, 276. Tatarlar, 272, 276, 277. Tekfurçayırı, 3 4 0 . Tekirdağ, 25. Ternes, 17g. Temeswar, 18g, 190. Tenedos, 2 0 1 . Tepebaşı, 75. Tercan, 315, 318. Terra Ferma, 207. Thessalia, 151. Tırnova (Tirnova), 116. Tokat, 185, 270, 306, 308, 309, 310. Tophane, 75. Topkapı, 56, 64, 88, 89, go, g2, g 3 ,
123,
130, 161,
162,
163,
164,
ı6g,
177,
183,
186,
187,
188,
ı g 3 , ı g 4 , 2 2 4 , 225, 2 2 6 ,
178,
227, 228, 3 2 g .
Tunus, 2 4 3 , 244. Turgutoğulları, 288, 290. Türk, birçok i yerlerde. Türkler, birçok yerlerde. Türklük, birçok yerlerde. TJ
Ulahlar, 114. Urgenç, 217. Ü
Üsküdar, 28, 3 1 1 , 340. Üsküp, 114, 118, 131, 133, 154, 155,
171V
Valachie (Bk. Eflâk). Varat, 185. Varna, 12, 2 6 , 2 7 , 225. Varsaklar, 289. Vasilin kulesi, 102. Vefige(?), 335. Venedik, birçok yerlerde. Venedikli, birçok yerlerde. 94, 9 5 , 9 7 , 9 8 , 9 9 , 104. Toroslar, 229, 279, 283, 2 9 1 , 295. Venedikliler, birçok yerlerde. Vidin (VVidin), 1 İ 7 , 118, 183. Torul, 218. Trabzon, 4 , 17, 136, 163, 2 4 1 , 249, Vize (Bizua), 24, 53. Vordonia, 156. 253, 254, 255, 257, 2 6 1 , 2 6 2 , Vorvotia, 148. 263, 2 6 4 , 2 6 6 , 267, 268, 274, Vostitza, 153, 154. 282, 3 0 5 , 3 0 6 , 310, 3 3 2 . Trabzon Rum İmparatoru, 34, 2 6 1 , 262,
265, 2 8 2 .
Trabzon Rum İmparatorluğu, 16, 18, 3 1 , .24g.
Trakya, 27.
W
Widin (Bk. Vidin). Wienerisch-Neustadt, 117.
356
FATİH Y
Yalıkapı, 8 8 , 8 9 . Yanya, 219. Yarhisar, 257. Yassıçimen, 265. Yedikule, 56, 6 4 , 70, 9 1 . Yellitepe, 2g6. Yelliyurd, 130. Yenişehir, 257, 313. Yezevo, 131. Yunan, 197, 199, 200, 202.
N MEHMET Yunanistan, 151, 196, 201, 225. Yunanlılar, 303. Z
Zamantı, 339. Zanta (Zakynthos), 218, 219. Zarnata, 156. Zeyrek, 55. Zeyrek yokuşu, g 8 . Zeytinburnu, g 8 . Zygos, ı s g .