‹NCE - UZUN YOL
Kâmran ‹nan
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹
ISBN 975-8571-09-5
Baflkent Üniversitesi Ba¤l›ca Kampusu, Eskiflehir...
28 downloads
537 Views
164KB Size
Report
This content was uploaded by our users and we assume good faith they have the permission to share this book. If you own the copyright to this book and it is wrongfully on our website, we offer a simple DMCA procedure to remove your content from our site. Start by pressing the button below!
Report copyright / DMCA form
‹NCE - UZUN YOL
Kâmran ‹nan
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹
ISBN 975-8571-09-5
Baflkent Üniversitesi Ba¤l›ca Kampusu, Eskiflehir Yolu, 20 km. 06530 Ankara Tel: 0 312 234 10 10
Yay›n› Haz›rlayan: Baflkent Üniversitesi Bas›n Yay›n ve Halkla ‹liflkiler Bürosu Düzenleyen: Rahflan SAKAO⁄LU Kapak Düzeni: Ayflegül ÖZTÜRK
‹Ç‹NDEK‹LER • Avrupa Birli¤inin Do¤uflu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7 • Avrupa Ekonomik Toplulu¤unun Geçirdi¤i Aflamalar • Avrupa Birli¤inin Genifllemesi
. . . . . 10
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 13
• Güney K›br›s’›n Birli¤e Al›nmas› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 21 • Türkiye-Avrupa Birli¤i ‹liflkileri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29 • Bekleme Odas›ndaki Türkiye . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 55 • Sonuç . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 75
Önsöz
Bu çal›flman›n bafll›¤› Say›n Özal’›n bir beyan›ndan al›nm›flt›r. 14 Nisan 1987 tam üyelik müracaat›ndan sonra Say›n Baflbakan, afl›r› beklentilere kap›lmaya yer olmad›¤›n› hat›rlatmak maksad›yla, “önümüzde ince, uzun bir yol var” aç›klamas›nda bulundu. Zaman, geliflmeler, Kendilerinin ne kadar hakl› oldu¤unu gösteriyor. ‹kinci Dünya Savafl› sonras› Bat› kurulufllar›nda yer alan Türkiye, ekonomik bütünleflme hareketine de kat›lmak istedi. 25 Mart 1957 Roma Anlaflmas› ile do¤an Avrupa Ekonomik Toplulu¤una, 3l Temmuz 1959 tarihinde, tam üyeli¤e götürecek, Ortakl›k müracaat›nda bulundu. Türkiye bu suretle, modern Cumhuriyete geçtikten sonra, Bat› ile iflbirli¤i yapmak, Osmanl› ‹mparatorlu¤u ile Avrupa iliflkilerini geride b›rakmak iradesini ortaya koyuyordu. So¤uk Savafl boyunca, bulundu¤umuz kurulufllarda, görevimizi baflar› ve sadakatle yerine getirdik. Bat› Ailesinin bir üyesi olmak bilinci ile hareket ettik. Ancak, Avrupa, özellikle, So¤uk Savafltan sonra, bize karfl› ayn› bilinç ve sadakati göstermedi. Bize, tarihî, kültürel, dinî aç›dan bakmaya, bizi yabanc› görmeye bafllad›. Avrupa Birli¤i kap›lar›n› kapatt›; bask› uygulamaya, taviz istemeye teflebbüs etti. Küllenmifl baz› dosyalar aç›lmaya, Lozan dengeleri ile oynamaya, “Sevre” yeniden telaffuz edilmeye baflland›. 21.Yüzy›la yak›flm›yan, pek de laik olm›yan mesajlar verilir oldu. 45 senedir bize Bekleme Odas›n› lây›k gördüler. ‹ttifak, dostluk, son elli y›ll›k beraberlikle ba¤daflm›yan, nazik olm›yan bu haks›z muamele art›k durmal›d›r. Avrupa’n›n kafllar›n› biraz afla¤› çekmek gerekiyor. Koloniyal al›flkanl›klar›n› sürdürmek için yanl›fl adres seçmifller. Bize yap›lan sayg›s›zl›k ve haks›zl›klara HAYIR demenin zaman› gelmifltir. Millî menfaatlerimizi, Millet ve Devletimiz onu5
runu rahats›z edecek bir davran›fl› kabul etmiyece¤imizi bilmelidirler. Takdirinize sunulan bu k›sa çal›flmada, Bat›l› ortak ve müttefiklerimizin, hakk›m›zdaki niyet ve plânlar›, kendi yaz› ve beyanlar› ile, objektif bir flekilde, tarihin süzgecinden geçirilerek, ortaya konmufltur. Karar› Sizler, Milletimiz verecektir. Kâmran ‹nan
6
Avrupa Birli¤inin Do¤uflu K Avrupa, tarih boyunca, silâhl› ihtilâf, çat›flma ve savafllar›n en yo¤un yafland›¤› k›ta olmufltur. Avrupa’l›lar kendi aralar›nda, Do¤u’dan, Bat›’dan gelen istilâ hareketlerine karfl› savaflm›flt›r. Roma ‹mparatorlu¤unun y›k›lmas›ndan sonra hep Pax Romana aray›fllar› içinde olmufltur. Avrupa’da, iç ve d›fl tehditlere karfl› birlik oluflturulmas›, de¤iflik dönemlerde, denenmifltir. Victor Hugo, Kant gibi büyük düflünürlerin savundu¤u bu görüflü, fiarlman’›n mukaddes Roma-Germen ‹mparatorlu¤undan sonra, gerçeklefltirmeye en çok yaklaflanlar Napolyon, Hitler olmufltur. Victor Hugo, Rus ve Osmanl› ‹mparatorluklar›n›n da içinde yer alaca¤›, Avrupa Birleflik Devletleri kurulmas›n› teklif etmifltir. Avrupa’n›n 20. yüzy›l›n birinci yar›s›nda, milyonlarca insan›n hayat›na malolan, iki dünya savafl›na sahne olmas›, birlik kurulmas› yolundaki görüfl ve e¤ilimleri h›zland›rd›. Richard Coudenhove Kalergi, 1923 te, yay›nlanan “Pan Europa” bafll›kl› kitab›nda, bugünkü Avrupa Birli¤inin ilk tohumlar›n› att›. 1924 te, Leon Trotsky, Avrupa Sosyalist Birleflik Devletleri tezini savunuyordu. Macar ekonomist Elemer Hantos, 1926 da, Avrupa Gümrük Birli¤i kurulmas›n› teklif etti. 5 Eylûl 1929 da, Fransa Baflbakan›, Pan Avrupa 7
Hareketinin fieref Baflkan› Aristide Briand, Fransa Hükûmeti ad›na, Milletler Cemiyeti Meclisine, millî egemenliklere sayg› temelinde, Avrupa halklar› aras›nda federal bir birli¤i öngören, Avrupa Birli¤i Projesini sundu. Aristide Briand, Avrupa’da bar›fl›n yolunu bu federal birlikte görüyordu. Briand Projesinde -Roma Anlaflmas›nda oldu¤u gibi- ekonomik birli¤e öncelik veriyordu. Çünkü diyordu, “Sosyal birli¤e varman›n yolu ekonomik birlikten geçer”. Frans›z Baflbakan› Herriot, 1930 da, Avrupa Birleflik Devletleri fikrini savunuyordu. ‹kinci Dünya Savafl› ac› tecrübesi Avrupa için bir dönüm noktas› olmufltur. Milyonlarca genç hayat›ndan olmufl, ekonomi çökmüfl, K›ta bir harabeye dönmüfltür. Bunlara ilâveten, Avrupa devletleri, dünyan›n yar›s›n› oluflturan müstemlekelerini kaybetmifl, imparatorluklar› son bulmufltur. Bir kerre daha, Amerika Birleflik Devletleri Avrupa’n›n imdad›na koflmufl, askeri gücü ile Nazi Almanya’s›n›n galibiyetini önlemifl, Marshal Plân› ile Avrupa ekonomisine kan vermeye bafllam›flt›r. Avrupa’y›, yirmi y›l ara ile iki defa kana bulayan Almanya, K›ta’da bir mesele oldu. Almanya’y› bir birlik içine alarak nötralize etmek düflüncesi ön plâna geçti; destek gördü. Avrupa’daki yang›n›n küllerinden büyük devlet adamlar› ç›kt›. ‹ngiltere’de Churchill, Fransa’da General de Gaulle, ‹talya’da de Gasperi, Belçika’da Spaak, Almanya’da Adenauer, Fransa’da Jean Monnet, Robert Schuman, Avrupa’n›n yeniden yap›lanmas›n›n mimarlar› oldu. K›ta’n›n, dünya dengelerinin oluflmas›nda birinci faktör olmaktan ç›kt›¤› gerçe¤ini gördüler. K›ta, ortas›ndan geçen Demir Perde ile bölündü. ‹ki Kutup’lu Yalta düzeni ortaya ç›kt›. Do¤u’da Sovyetler Birli¤i ve peyklerinin oluflturdu¤u ideolojik, askerî ve siyasî tehdit, Bat›’da Amerika Birleflik Devletlerinin ekonomik ve askerî gücü aras›nda 8
kalm›fl Avrupa, ancak bir araya gelmek, birleflmek suretiyle bir varl›k gösterebilece¤ini görmeye, kabul etmeye bafllad›. De¤iflen dünyaya uymak durumunda idiler. 19 Eylûl 1946 tarihinde Churchill Zürih konuflmas›nda, Birleflik Avrupa Devletleri kurulmas›n› önerdi. Bu teklifin ilk ürünü 1949 y›l›nda kurulan Avrupa Konseyi oldu. Türkiye, bu teflkilât›n ilk on üyesi aras›nda yer al›yordu. 4 Nisan 1949 da, iki Kuzey Amerika Memleketi, on Avrupa Devleti ile birlikte, ortak savunma teflkilât› olan NATO’yu kurdular. Türkiye, bu Teflkilâta ancak 18 fiubat 1952 y›l›nda girebildi. 18 Nisan 1951 de, Schuman’›n öncülü¤ü ile Avrupa Kömür ve Çelik Toplulu¤u kuruldu. Bu hareket, Avrupa Birli¤inin ilk temel tafl› olmufltur. 1955 y›l›nda Messina’da, alt› memleket temsilcilerinden oluflan Komite çal›flmalar› sonunda ortaya ç›kan Spaak Raporu, Euratom ve 25 Mart 1957 Roma Anlaflmas› ile neticelenmifltir. Anlaflman›n imzaland›¤› gün, bir NATO bölge toplant›s› dolayisi ile Roma’da bulunuyordum. 248 Maddeden oluflan Anlaflma, 1 Ocak 1958 de yürürlü¤e girdi. Bu Anlaflma ile Fransa, Almanya, ‹talya, Belçika, Hollanda ve Lüxembourg aras›nda Ortak Pazar, Avrupa Ekonomik Toplulu¤u kurulmufl oldu. Fikrin öncüleri Frans›z ve Belçikal›lar olmas›na ra¤men Anlaflman›n Roma’da imzalanm›fl olmas› dinî düflünce ile olmufltur. Dinî faktör halen Avrupa Birli¤inde daha da ön plâna ç›km›fl bulunmaktad›r. Avrupa Ekonomik Toplulu¤unun nihaî hedefi üye memleketler aras›nda ekonomik bütünleflmeyi gerçeklefltirmektir. Alt›lar Toplulu¤una karfl›, ‹ngiltere’nin bafl›n› çekti¤i yedi üyeli Serbest Mübadele Bölgesi – EFTA’n›n kurulmas› ile Avrupa ikiye bölündü. ‹ngiltere, Danimarka, Avusturya, ‹sveç, ‹sviçre, Norveç ve 9
Portekiz’den oluflan EFTA Anlaflmas› 4 Ocak 1960 ta Stockholm’da imzaland›. ‹ki Gurup aras›ndaki rekabet uzun sürmedi. Avrupa Ekonomik Toplulu¤u, baflar›lar›yla, cazibe merkezi haline geldi. Zaman içinde, EFTA üyelerinden ‹sviçre ve Norveç hariç, di¤er befl üye AET’ye kat›ld›.
Avrupa Ekonomik Toplulu¤unun Geçirdi¤i Aflamalar 1962 y›l›nda Ortak Tar›m Politikas› kabul edildi. Bu politikan›n kabulü kadar uygulanmas› da kolay olmam›flt›r. Bunal›ml› dönemler, ihtilâflar yaflanm›flt›r. A¤›r maliyetin büyük yükünü Almanya tafl›m›flt›r. 1 Temmuz 1967 tarihinde, Avrupa Kömür-Çelik Toplulu¤u, Avrupa Ekonomik Toplulu¤u, EUROTOM birlefltirilerek Avrupa Topluluklar› oluflturulmufltur. Bu suretle, Avrupa Birli¤i yolunda önemli bir aflama gerçeklefltirilmifltir. 50.Y›l›na yaklaflan Roma anlaflmas›n›n do¤du¤u tarihteki Avrupa ve dünya flartlar› önemli de¤ifliklikler geçirmifltir. Bu de¤iflikliklerde, süratle ilerliyen teknolojinin rolü büyük olmufltur. So¤uk Savafl son bulmufl, Yalta Düzeni ortadan kalkm›fl, Komünizm tehdit olmaktan ç›km›fl, Avrupa K›tas› siyaseten bütünleflmifl, iki Almanya 3 Ekim 1990 da birleflmifl, Sovyet peykleri ba¤›ms›zl›klar›na kavuflmufl, Avrupa ekonomisi güçlenmifl, globalleflme hareketi sürat kazanm›fl, Blok sistemi son bularak iki kutuptan bir kutup’a inmifl, dinamikler de¤iflmifltir. Roma Anlaflmas› ve Avrupa Topluluklar›n›n bundan etkilenmemesi mümkün de¤ildi. Yeni anlaflmalar, reformlar gerekti. Ekonomik bütünleflmeye siyasî ve askerî boyutlar eklendi. 10
Roma Anlaflmas›ndan sonra kabul edilen ilk önemli belge –Aral›k 1985- Tek Senet olmufltur. Bunu takiben 7 fiubat 1992 de Maastricht Anlaflmas› imzaland›. Anlaflma, siyasî birlik kurulmas›n›, ortak d›fl ve savunma politikas› oluflturulmas›n› öngörüyor. 1 Ocak 1993 te Tek Pazar tesis edildi. 21-22 Haziran 1993 tarihinde Kopenhag’ta yap›lan Zirve Toplant›s›nda, Kopenhag Kriterleri kabul edildi. Karfl›m›za en çok ç›kar›lan bu kriterlerin ana hatlar›, a- Ço¤ulcu demokrasi, hukuk devleti, insan haklar›na ve az›nl›k haklar›na sayg›; b- ‹flliyen bir piyasa ekonomisine sahip olmak, uluslararas› rekabet flartlar›na dayanabilmeyi öngörüyor. Bunlar esasen iflliyen bir demokraside bulunmas› gereken kriterlerdir. Ancak tefsire aç›kt›r. Avrupa Birli¤i bunlar›, kendi niyetine göre, kullan›yor. 16-17 Haziran 1997 de Amsterdam Anlaflmas› imzaland›. Bununla Maastricht Anlaflmas›nda baz› de¤ifliklik yap›ld›. 1997 de ayr›ca ‹stikrar ve Büyüme Anlaflmas› kabul edildi. 1999 da Euroya geçilmesi yolunda cesur bir ad›m at›lm›flt›r. Almanya’n›n, güç sembolu olan Mark’tan, Fransa’n›n as›rlarca kulland›¤› Frank’tan vazgeçmesi kolay olmam›flt›r. 7-9 Aral›k 2000 tarihlerinde yap›lan Nice Zirve toplant›s›nda yeni bir belge daha kabul edilmifltir. Birli¤in son yap›lanma belgesi, Birlik Anayasas›d›r. Giscard d’Estaing Baflkanl›¤›nda, parlamento ve hükûmet temsilcilerinden oluflan Konvansiyonun, 18 ayda haz›rlad›¤› Anayasa tasar›s› üye hükûmetlerce kabul edilmifltir. Tasar›, 25 üye memleketin 9 unda halk oyuna sunulacakt›r. 16 memlekette ise parlamentonun onay›na gidilecektir. Onay ifllemlerinin 2006 y›l›nda tamamlanarak, Anayas›n›n 2007 y›l›nda yürürlü¤e girmesi beklenmektedir. Referandum neticelerinden endifle duyulmaktad›r. Avrupa Birli¤i geniflledikçe ba¤lar› zay›flamakta, derinli¤ine bütünleflme zorlaflmaktad›r. 448 maddeden oluflan Anayasa, Birli¤e bir Baflkan seçilmesini, D›fliflleri Bakan› tayin edilmesini öngörmekte, oy sistemine yenilik getirmektedir. 11
Amaç, Birlik organlar›n› güçlü, demokratik hale getirmek, üye memleketler aras›ndaki ba¤lar› s›k›laflt›rmak, d›flar›ya karfl› tek kuvvet görünümünü vermektir. Karfl›l›kl› menfaat ba¤lar›n›n yo¤unlaflmas›, siyasî yak›nlaflma ve iflbirli¤ini kolaylaflt›rmaktad›r. Avrupa Birli¤inin en önemli özelli¤i, Hükûmetler üstü bir yap›ya sahip olmas›d›r. ‹cra organ› olan Komisyon giderek güçlenmekte, yetki alan›n› geniflletmektedir. Baflkentlerdeki karar mekanizmalar› Brüksel’e kaymakta, bu geliflmeler millî bürokrasilerde tepkilere yolaçmaktad›r. Çok defa yetki çat›flmalar› görülmektedir. Bununla beraber, üye devletler, Bakanlar Konseyindeki “veto” imkâniyle millî menfaatlerini savunabilmekte, son karar mercii olmak yetkisini muhafaza etmektedir. Tek Devlet veya Birleflik Devletler hedefi pek gerçekçi görülmemektedir. Avrupa Birli¤i hareketinin do¤ufl dinamikleri, So¤uk Savafl›n son bulmas›yla de¤iflti. K›ta’n›n bölünmüfllü¤ü son buldu; Do¤udan beklenen tehdit ortadan kalkt›. Amerikan ekonomik hegemonyas› hafifledi. Bölünen Almanya, Fransa’n›n muhalefetine, Baflkan Mitterand’›n Kiev’e gidip Baflkan Gorbaçov ile görüflmesine ra¤men bütünleflti. Sovyetler Birli¤i eski D›fliflleri Bakan› Gromyko, hat›râlar›nda, Almanya’y› bölmekle suçland›klar›n›, oysa bölünmenin Bat›l›lar, Fransa taraf›ndan gerçeklefltirildi¤ini belirtiyor. Fransa Baflbakanlar›ndan Clemencau, “Almanya’y› o kadar çok seviyorum ki, birden ziyade olmas›n› isterim” derdi. Fransa, her zaman Almanya’dan korkmufl, çekinmifltir. Son senelerde görülen yak›nlaflma, sergilenen s›cak iliflkilerde, sün’i bir gösterifl pay› bulunmaktad›r. Almanya, NATO ve AB içinde askerî ve siyasî bak›mdan nötralize edilmekle beraber, ekonomik a¤›rl›¤› artmaktad›r. D›fl tehdidin hafiflemesiyle Avrupa, hattâ Atlantik dayan›flmas› zay›flamakta, aile içi görüfl ayr›l›klar› baflgöstermektedir. Avrupa’da baz› çevreler, baflta kilise olmak üzere, iç dayan›flmalar›n› muhafaza bak›m›ndan Huntington’un Medeniyetler Çat›flmas›na ümit ba¤lamaktad›r. ‹slâm Dünyas› ile 12
t›rmand›rmak istenen gerginlik de bundan kaynaklanmaktad›r. Avrupa yeni bir yap›flt›r›c› harc, d›fl düflman ar›yor. Avrupa Birli¤i ekonomik bak›mdan bir dev olmakla beraber siyasî ve askerî alanda etkinli¤i s›n›rl› kalmaktad›r. Fransa’n›n ileri bürdü¤ü, Amerika Birleflik Devletlerine karfl› denge kutbu olmak iddias› pek gerçekçi görülmemektedir.
Avrupa Birli¤inin Genifllemesi Alt› devlet taraf›ndan kurulan, Fransa ve Almanya’n›n öncülük etti¤i, ‹ngiltere’nin kat›lmad›¤› Ortak Pazar, bafllang›çta tereddütle karfl›lanm›fl, baflar›s› hakk›nda flüphe beslenmifltir. Ortak Pazar’a ilk müracaat Yunanistan’dan gelmifltir. Yunan Hükûmeti, 12 Haziran 1959 da Ortak Pazar’a baflvurarak, Roma Anlaflmas› 238 inci maddesi çerçevesinde, tam üyeli¤i hedef alan ortakl›k talebinde bulundu. Bu müracaat› gecikme ile ö¤renen Ankara 31 Temmuz 1959 tarihinde, ayn› madde alt›nda, Ortak Üyelik müzakerelerinin aç›lmas›n› istedi. Ortak Pazar bu iki baflvuruyu bir flans olarak gördü, memnuniyetle karfl›lad›. K›sa zamanda müzakereler bafllad›. Avrupa Ekonomik toplulu¤u, cazibe merkezi oldu¤u mesaj›n› süratle verebilmek düflüncesiyle, müzakerelerde zorluk ç›karmad›. Türkiye müzakereleri 1960 müdahalesi ile kesintiye u¤rarken, Yunanistan, Türkiye’nin de kat›laca¤› ihtimalini gözönünde bulunduran muhteval› bir anlaflmay› 9 Temmuz 1961 de Atina’da imzalad›. Türkiye’nin, Yunanistan’dan hemen sonra Avrupa Ekonomik Toplulu¤una müracaatta bulunmas› yerinde, basiretli bir karard›. Yunanistan, tarih boyunca, Bat› Avrupa’y› arkas›na alarak, bizimle mücadele etmifltir. Bat› güç inhisar›n› Yunanistan’a b›rakmamak 13
bak›m›ndan, onlar›n bulundu¤u her kuruluflta Türkiye’nin de bulunmas› gerekiyordu. Bu, Cumhuriyet d›fl politikas›n›n ana bir prensibi haline gelmiflti. Avrupa Konseyine, NATO’ya giriflte bu düflünce hakim olmufltur. Ancak, Yunanistan, tam üye olarak, Avrupa Birli¤ine girerken, Ankara, bütün telkin ve uyar›lara ra¤men hareketsiz kalm›fl hattâ anlams›z alicenapl›k beyanlar›nda bulunmufltur. Bu, faturas› yüksek, ac› hatâya, ilerde, Türkiye müracaat›n›n takip etti¤i süreci incelerken dönece¤iz. Yunanistan, 1967 askerî darbeye kadar, Ortakl›k Anlaflmas›n› uygulam›fl, faydalanmaya çal›flm›flt›r. Ortakl›k iliflkileri, AET taraf›ndan 1967 den 1974 e kadar ask›ya al›nm›flt›r. 15 Temmuz 1974 tarihinde, K›br›s’ta Samson’un darbe yaparak “Enosis” ilân etmesi karfl›s›nda Türkiye, Adan›n ba¤›ms›zl›k ve toprak bütünlü¤ü garantörü olarak, müdahale etmek hak ve mükellefini kullanarak, 20 Temmuz 1974 te, baflar›l› bir ç›karma yapm›flt›r. Geliflmeler neticesi, Atina’daki askerî idare düflmüfl, demokrasiye dönüfl yolu aç›lm›flt›r. 9 y›l Paris’te yafl›yan eski Baflbakan Karamanlis, geliflmeleri de¤erlendirerek, Atina’ya dönmüfltür. Frans›z Cumhurbaflkan› Giscard d’Estaing, kendisine özel uça¤›n› tahsis etmifltir. Karamanlis, Paris’te sürgünde bulundu¤u y›llarda, kendi memleketi için dostluklar edinmifltir. Karamanlis Yunanistan’a dönüp Baflbakan olduktan, demokrasi yeniden ifllemeye bafllad›ktan sonra, Atina, Ortakl›k Anlaflmas› sürecini bir tarafa b›rakarak, Avrupa Birli¤ine, tam üyelik için müracaatta bulundu. Bu müracaat üzerine AB Genel Sekreteri, ‹stanbul do¤umlu Frans›z Emil Noel, önce yazarak, sonra bizzat Ankara’ya gelerek Hükûmetimize, mealen, “Siz de baflvurun, ya birlikte girersiniz veya birlikte reddedilirsiniz” dedi. Brüksel’deki Büyükelçimiz uyar›larda bulundu. Hükûmet bu rica, telkin ve 14
uyar›lar› dinlemedi. Merkez Sa¤ koalisyonu muhafaza etmeyi tercih etti. Zaman›n D›fliflleri Bakan›, “Yunanistan’›n AB ye girmesinden memnun oluruz” alicenapl›¤›n› (!) gösteriyor, Baflbakan ise, 14 Ekim 1976 da, “Yunanistan AET’ye tam üye olabilir. Bu, kendilerinin bilece¤i bir ifltir. Yunanistan girdi diye Türkiye’nin mutlaka onu izlemesi gerekmez” diyordu. Maalesef iktidar h›rs›, Türkiye’nin gelece¤ini teminat alt›na alman›n önüne geçiyordu; bu, ilk defa olmuyordu, son defa da olmad›. Bu sat›rlar›n yazar›n›n, Ocak 1976 da Cumhuriyet Senatosunda, “Yunanistan’›n tek bafl›na AB ye girmesine seyirci kalmak, Cumhuriyet tarihinin en büyük diplomatik hatâs›, faturas› ise çok a¤›r olur” fleklindeki beyan› da neticesiz kald›. Baflbakan Karamanlis, Haziran 1976 da Time Dergisine verdi¤i bir mülakatta, “AB’yi yan›m›za alarak Ellenizmin emellerini gerçeklefltirece¤iz” aç›klamas›nda bulundu; bu aç›k uyar› dahi Ankara’daki iktidar› koltuk tutkusundan vazgeçiremedi. Yunanistan’›n tam üyelik müracaat› konusunda Komisyonun haz›rlad›¤› rapor-avisdaki 7. paragraf dikkat çekici idi, Bu paragrafta, Türk-Yunan ihtilâf›n›n hallinden önce, Yunanistan’›n tek tarafl› olarak Avrupa Birli¤ine al›nmas› halinde, ihtilâflar›n Toplulu¤a malolaca¤› belirtilerek Yunan baflvurusunun bekletilmesi tavsiye ediliyordu. Bununla Türkiye’ye de mesaj verilmifl oluyordu. Ancak Ankara bu mesaj› da görmezlikten geldi. Komisyon raporu 9 fiubat 1976 tarihinde Bakanlar Konseyinde görüflüldü¤ünde, Fransa, rapordaki 7. paragraf›, sert bir flekilde, tenkit ederek, Komisyonun ancak teknik ve ekonomik bir inceleme yapabilece¤ini, siyasî de¤erlendirmede bulunmaya yetkili olmad›¤›n› beyan etti. Fransa’n›n bask›s› ile Konseyden, tam üyelik müzakerelerinin bafllamas› karar› ç›kt›. Fransa, Türkiye’nin Atlantik’te Amerika’y›, Avrupa’da Almanya’y› tercih edece¤i düflüncesiyle, Yunanistan’›n tam üyeli¤i, süratli bir flekilde, onay süreci dahil, 1981 de gerçek15
lefltirilmifl oldu. Bu suretle, Avrupa Birli¤ine giren Yunanistan, Türkiye’ye karfl› mücadelesinde Bat›’y› arkas›na alm›fl oldu. AB, Ankara’y› teskin maksadiyle, Yunanistan’›n veto hakk›n›, ilerde Türkiye üyeli¤ine karfl› kullanm›yaca¤›na dair teminat al›nd›¤› beyan›nda bulundu. Bu beyan›n hiçbir hukukî de¤eri yoktu. Ancak Ankara’daki baz› hükûmetler, 10-11 Aral›k 1999 Helsinki Zirve Toplant›s› dolayisiyle, K›br›s ve Ege ön flartlar› konusunda, dönem baflkan› mektubunda da oldu¤u gibi, baflar›s›zl›k ve beceriksizliklerini kamufle etmek için bofl beyan ve vaitlere s›¤›n›rlar. Yunanistan Birli¤e tam üye oldu¤u 1981 y›l›ndan itibaren, her safhada ve vesile ile, Avrupa Birli¤ini Türkiye’ye karfl› kullanm›flt›r. 4.Malî Protokolü bloke eden Yunanistan’d›r. Birli¤in Türkiye için ön gördü¤ü bütün imkânlar› ya önlemifl, ya da asgariye indirmifltir. Güney K›br›s’›, Zürih ve Londra Anlaflmalar›na ayk›r› olarak, adeta zorlama, siyasî flantajla Avrupa Birli¤ine sokmufltur. Türkiye, bu siyasî darbeye seyirci kalm›fl, itiraz hakk›n› kullanmam›fl, kararl›l›k göstermemifltir. Bunu izah etmek zor, anlamak daha da zordur. Güçsüz devletler bile güç gösterisinde bulunur, çok defa netice al›rken, güçlü Türkiye, bir kere daha gücünü kullanamam›fl, fiilî durumu kabul etmifltir. Güney K›br›s’›n da 1 May›s 2004 te AB ye girmesiyle, Türkiye-Avrupa Birli¤i iliflkileri, Yunan-Rum giyotinleri alt›na girmifl oldu. Giyotinin inmesi, her seferinde, bir tavizle durduruluyor. Ancak Ankara tavize ve bunu toplumuna baflar› olarak göstermeye al›flk›n. Avrupa Ekonomik Toplulu¤u, beklenenden daha baflar›l› bir geliflme çizgisi yakalad›; cazibe merkezi haline geldi. Ortakl›k, tam üyelik talepleri artt›. AET’ye karfl› 7 üyeli EFTA’y› kuran ‹ngiltere, 1970 te, ‹rlanda, Danimarka ve Norveç ile birlikte tam üyelik müracaat›nda bulundu. Fransa, ‹ngiltere’nin tam üyeli¤ine karfl› ç›kt›. 16
Baflkan de Gaulle, ‹ngiltere’nin Birli¤e kat›lmas›n› istemiyordu. Savafl y›llar›n› geçirdi¤i Londra’da ‹ngiliz devlet adamlar›ndan, baflta Churchill olmak üzere, kötü muamele görmüfltü. Amerika Birleflik Devletlerinin, Nassau Anlaflmas› ile nükleer s›rlar› yaln›z ‹ngiltere ile paylaflmay› kabul etmesi de Fransa’y› tedirgin etmifl, General de Gaulle’un tepkisini çekmiflti. Ayr›ca K›ta Avrupa’s›n›n, genellikle, ‹ngiltere’ye güveni yoktu. ‹ngiltere müracaat›n›n kabulü, müzakerelerin bafllamas› için Baflkan de Gaulle’un gitmesini beklemek gerekti. Ciddî kriz dönemleri yafland›. Birli¤in genifllemesinde en zor halka, ‹ngiltere’nin içinde bulundu¤u birinci halka olmufltur. De Gaulle’un ayr›lmas›, Baflkanl›¤a Pompidou’nun seçilmesinden sonra ‹ngiltere’nin önü aç›ld›. 1 Ocak 1973 te, ‹ngiltere, ‹rlanda, Danimarka Birli¤e kat›ld›. Norveç, referandumla, tam üyeli¤i reddetti. Üç üyeli birinci geniflleme ile AET üye say›s› 9 a ç›kt›. Yunanistan, 1981 de, onuncu üye olarak Birli¤e kat›lm›flt›r. Her geniflleme yeni müracaatlar› teflvik etmifl, derinli¤ine bütünleflme sürecinin vitesini düflürmüfltür. ‹ngiltere tam üye olduktan sonra Birli¤in bir çok teflebbüsünü frenlemifl, bazen önlemifltir. 1999 tek para karar›na kat›lmam›flt›r. Bugün dahi ‹ngiliz kamuoyunun önemli bir k›sm› Avrupa Birli¤ine karfl›d›r. ‹ngiltere ve Danimarka Maastricht Anlaflmas› hükümlerinden bir ço¤unu kabul etmemifltir. Danimarka ayr›ca tek para, Euro’ya girmeyi, referandumla reddetmifltir. Birli¤in üçüncü genifllemesi, ‹spanya ve Portekiz’in 1 Ocak 1986 da tam üye olmas› ile gerçekleflmifltir. Otoriter rejimden demokrasiye geçen her iki memleketin Avrupa Birli¤ine girifli kolay olmam›flt›r. Tar›m maddeleri rekabetinden çekinen Fransa ve ‹talya, iki memleketin Birli¤e al›nmas›na, uzun süre, karfl› ç›km›flt›r. Her genifllemede içerdekiler, paylar›nda azalma olacak endiflesi ile direnir, karfl› ç›kar. 17
Dördüncü geniflleme 1 Ocak 1995 tarihinde gerçekleflti. Bu defa Avusturya, ‹sveç ve Finlandiya Birli¤e kat›ld›. Norveç’te halk, oylama ile, bir kerre daha, tam üyeli¤e karfl› ç›kt›. NATO üyesi olm›yan üç tarafs›z memleketin Avrupa Birli¤ine girmesi, Birlik savunma ve d›fl politikas›nda zorluklara yol açt›. Birlik savunma plânlamas›nda NATO ile var›lan mutabakat, bir taraftan AB de yer alm›yan NATO üyelerini, bir taraftan da AB’nin tarafs›z dört üyesini rahats›z etti. Karar al›nmas› ve NATO imkânlar›n›n kullan›lmas›nda tarafs›z memleketlerin Türkiye’den fazla söz sahibi olmas› garip kaçmaktad›r. Türkiye, bu alanda, genellikle oldu¤u gibi, haklar›n› koruyamam›flt›r. Üye say›s› 15 e ç›kan Avrupa Birli¤i, bu kerre Sovyetler Birli¤inden ayr›lan Orta ve Do¤u Avrupa memleketleri tam üyelik müracaatlar› ile karfl›laflt›. Beflinci geniflleme gündeme geldi. Bu vesile ile Avrupa Birli¤inin çifte standard›, gizlenemiyecek flekilde ortaya ç›kt›. 1990 larda baflvuran Varflova Pakt› eski üyelerinin hepsi, 1959 da müracaat eden Türkiye’nin önüne geçti. Zira onlar “Aile” dendi. 1997 Luxembourg Zirvesinde bunlar›n aday listesine al›n›p Türkiye’nin d›flar›da b›rak›lmas› üzerine Ankara’da yap›lan etrafl› bir araflt›rmada ve bütün kriterler ›fl›¤›nda bizim, 11 aday memleketin 7 sinden daha iyi durumda, 4 ünün ise gerisinde oldu¤umuz ortaya ç›kt›. Onlar tercihli muamele gördü, 1 May›s 2004 te Birli¤e al›nd›, bizim önümüz hâlâ kapal›. Bu 11 adaydan ikisi, Malta ve Güney K›br›s’a bak›ld›¤›nda, tam üyelikte AB gerçek kriterinin din ve kültür birli¤i oldu¤u ortaya ç›k›yor. Bizim Avrupa K›tas›nda olmad›¤›m›z› iddia edenler Malta Adas›n›n Afrika sular› içinde oldu¤unu, Avrupa’dan bin km. mesafede bulunan K›br›s Adas›n›n ise Asya’dan ancak 60 km. uzakta bulundu¤unu unutuyor. Bu derece adil olm›yan standart ve arkas›ndaki iyi olm›yan niyet bize bir fleyler söylemiyor mu? Çok fley söylüyor, söylemesine, ancak Ankara aç›k mesajlar› okumamakta ›srarl› ve sab›kal›. 18
1 May›s 2004 tarihinde gerçekleflen beflinci geniflleme ile, on yeni üye, Birli¤e kat›lm›fl bulunuyor. Bunlar: Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Malta, Slovenya, Estonya, Litvanya, Letonya, K›br›s rum kesimidir. Bu geniflleme, as›l amac›n, ekonomileri birbirine yak›n memleketlerin bütünleflmesinden ziyade, Avrupa Co¤rafyas› içinde, din ve kültür beraberli¤i bulunan memleketler kalesi kurmak oldu¤u görülüyor. Buna Hristiyan Kulübü diyenler de var. Kalenin anahtar›, Bat› din ve kültürü. Bu durum, san›r›m, kale kap›lar›n›n niçin Türkiye’ye aç›lmad›¤›n› izah ediyor. Türkiye bunu görüyor, yafl›yor, ancak inanmak istemiyor. Asam’›n bir araflt›rmas›na göre, “AB’nin 1 May›s 2004 genifllemesinin ilk dönemdeki ekonomik maliyeti, ekonomik getirilerinden çok daha fazla olacakt›r. Zira AB pazar› ile bütünleflen yeni pazarlar, her anlamda, AB ekonomisinin çok gerisindedir. Yeni kat›lan 10 memlekete ilâveten, 2007 y›l›nda 2 memleketin daha –Bulgaristan, Romanya- ifltiraki ile harcanacak miktar›n 1.3 trilyon Euro olaca¤› hesaplanmaktad›r. Türkiye’nin tam üye olmas›, ilk befl y›lda AB’ye 50 milyar Dolara ç›kan yük getirecektir” Yeni bir geniflleme için s›rada üç Balkan memleketi, Bulgaristan, H›rvatistan ve Romanya bulunmaktad›r. H›rvatistan müzakereleri, geçici olarak, ask›ya al›nmakla beraber, her üç memleketin 2007 y›l›nda tam üye olmalar› beklenmektedir. Böylece 28 üyeli AB’nin 480 milyon nüfusu, 4.321.482 km2 topra¤› olacakt›r. Ukrayna hattâ Gürcistan Avrupa Birli¤inde yer almak istemektedir. Ukrayna yak›n, Gürcistan ise uzak bir ihtimal olarak gözüküyor. AB’ye paralel olarak NATO da geniflledi; 12 üye ile bafll›yan ittifak bugün 26 üyeli.
19
Bugün 25, yak›n bir gelecekte 28 üyeli olmas› beklenen AB’nin, dayan›flmas›n› muhafaza, d›fl konularda birlik sa¤lamas› zor olacakt›r. Bütün üyelerin dünyan›n de¤iflik yerlerinde ba¤lar›, menfaatleri bulunmaktad›r. Orta ve Do¤u Avrupa’l› üyeler Birlik içinde Almanya’ya, d›fl›nda ise Amerika Birleflik Devletlerine yak›n düflmektedir. Irak savafl› Birlik içinde ciddî s›k›nt›lara yol açt›. Baflta Polonya olmak üzere, baz› memleketler, daha AB’ye girmeden, ABD yan›nda yer ald›. Bundan rahats›z olan Baflkan Chirac, Aral›k 2002 Kopenhag Zirve Toplant›s› s›ras›nda, “baz› memleketler susmak imtiyazlar›n› kullanmad›” sözleriyle memnuniyetsizli¤ini dile getirdi. Polonya ve Romanya Baflbakanlar› derhal tepki göstererek, “konuflmak için Fransa’dan izin mi alaca¤›z?” beyan›nda bulundu. Ayn› toplant›da, ayn› Chirac, Türkiye için a¤›r ifadeler kulland›. “Türkler biraz medenî ve nazik olmal›” dedi. Türkiye’den en ufak bir tepki ç›kmad›. Aksine, Kopenhag’ta bulunan Baflbakan ve Yard›mc›s›, gidip adeta “teflekkür” edercesine, Baflkan Chirac’›n elini s›kt›. Devlet onuru ve millî menfaatlerden taviz vermeye kimsenin, özellikle, makam sahiplerinin hakk› yoktur. D›fl tehdit yoklu¤unda, Avrupa’daki iç ihtilâflar –ki tarih boyunca çok olmufltur- zamanla su üstüne ç›kacak, Birlik hedeflerinin gerçekleflmesi zorlaflacakt›r. Bütün bekleyifl ve gayretlere ra¤men, federal veya konfederal bir Avrupa’n›n oluflturulmas› gerçekçi görülmemektedir. Hareket, Avrupa co¤rafya ve milletlerini kaps›yacak bir ekonomik bütünleflme olarak devam edecektir. Kuzey’de Norveç’in üçüncü bir deneme yapmas› beklenmektedir. Merkezdeki ‹sviçre, Avrupa’n›n içinde bir “ada” olarak kalmak e¤iliminde. Balkanlarda Arnavutluk, S›rb›stan, Makedonya ve Bosna-Hersek’in daha uzun süre beklemeleri gerekecek. Türkiye, bekleme odas›nda tek bafl›na olma imtiyaz›n› muhafaza edecektir.
20
Fransa’n›n, Almanya’y› yan›na di¤erlerini arkas›na alarak, global dengede bir “kutup” olma iddia ve ihtiras›, Amerika Birleflik Devletleri taraf›ndan ciddiye al›nmamaktad›r. Gelece¤in kutuplar› Çin, Japonya ve Hindistan olacakt›r.
Güney K›br›s’›n Birli¤e Al›nmas› Güney K›br›s’›n AB’ye al›nmas›n›n birinci derece sorumlusu, bütün uyar› ve telkinlere ra¤men, Yunanistan’›n, tek tarafl› olarak, Birli¤e kat›lmas›na seyirci kalan Ankara’d›r. Hükûmet, faturas› yüksek, affedilmesi imkâns›z bir basiretsizlik göstermifltir. Yunanl›lar›n, tarih boyunca, Bat›’y› arkas›na alarak, Türkiye’ye karfl› mücadele verdi¤i ac› gerçe¤i karfl›s›nda, derme-çatma koalisyonu ayakta tutmak düflüncesiyle Say›n Baflbakan›n, 14 Ekim 1976 tarihinde, “Yunanistan AET’ye tam üye olabilir. Bu kendilerinin bilece¤i bir ifltir. Yunanistan girdi diye Türkiye’nin mutlaka onu izlemesi gerekmez” fleklinde bir beyanda bulunmas› vahim bir hatâ olmufltur. 1981 den beri, K›br›s millî davas›nda, Avrupa Birli¤i iliflkilerinde yaflanan zorluklar›n kayna¤› bu hatâd›r. Türkiye’de hatâlar›n bedelini hükûmetler de¤il, daima Millet öder. K›br›s Cumhuriyeti, halk›n oy ve iradesi ile de¤il, Devlet Anlaflmas› ile, ‹ngiltere, Türkiye, Yunanistan’›n ortak karar› ile kurulmufltur. ‹liflkileri bu Anlaflma ile s›n›rl›d›r. Milletleraras› hukukun bir parças› olan Garanti Anlaflmas›na göre K›br›s, üç garantör devletin -‹ngiltere, Türkiye, Yunanistan- içinde bulunmad›¤› bir milletleraras› kurulufla üye olamaz, herhangi bir devlet ile birleflemez, bölünmeye gidemez. ‹kinci Dünya Savafl›ndan sonra Avusturya, benzer bir Devlet Anlaflmas› ile do¤mufltur. Avusturya, Avrupa Birli¤ine müracaat etmek için Sovyetler Birli¤inin iznini istemek durumunda kalm›flt›r. 21
Prof. Mendelson’a göre, K›br›s’›n Avrupa Birli¤ine kat›lmas›, milletleraras› hukuka ayk›r› olur. Hattâ ‹ngiltere ve Yunanistan’›n K›br›s’›n AB’ye girmesine karfl› veto haklar›n› kullanmalar› zorunlulu¤u vard›r. Yine ayn› Profesöre göre, K›br›s rum idaresinin, Türkiye’nin üye olmad›¤› Avrupa Birli¤ine müracaat etmesi milletleraras› hukuka ayk›r›d›r. Bütün bu aç›k hükümlere ra¤men Güney K›br›s, 4 Temmuz 1990 da Birli¤e baflvurdu. Ankara, Anlaflmalardan do¤an hak ve yetkilerine sahip ç›kmad›ktan baflka, 1 Mart 1995 te, di¤er bir vahim hatâ iflliyerek, K›br›s’›n AB’ye girmesine karfl› olmad›¤›n› beyan etti. Yunanistan’›n bast›rmas›, din ve kültür ba¤lar› dolayisiyle, esasen K›br›s’› almaya kararl› Avrupa, Ankara’dan gelen bu sesi memnuniyetle karfl›lad›. ‹ngiltere D›fliflleri Bakan› Rifkind, 26 Kas›m 1996 tarihinde, Avam Kamaras›nda, bölünmüfl K›br›s’› Avrupa Birli¤ine alman›n çok zor olaca¤›n› beyan ederken, ‹talyan Baflbakan› Dini, “K›br›s’ta iki Cumhuriyet, iki toplum, iki hükûmet var. fiayet AB, bu temel gerçekleri göz önünde bulundurmadan tam üyelik müzakerelerini yürütürse problemlerle karfl›lafl›r” derken, Fransa eski Baflkan› Giscard d’Estaing, “Yunanistan, Türkiye’den istediklerini elde etmenin peflindedir” mesaj›n› verirken, Ankara’da sessizlik hakim; verilen iflaretleri görmek istemiyor. Yazar Thomas Diez, “Avrupa Birli¤i ve K›br›s ‹htilâf›” bafll›kl› kitab›nda, K›br›s müracaat›n›n bütün Ada ad›na oldu¤unu, bununla “Enosis” e bir arka kap› aç›lmak istendi¤ini belirtiyor. Yunan D›fliflleri Bakan› Pangalos, e¤er K›br›s AB’ye al›nmazsa genifllemeyi önliyecekleri tehdidinde bulundu. Yunanistan bu suretle, içinde bulunmad›¤›m›z Avrupa Birli¤indeki imkânlar›n› kullan›yor, “Enosis” yolunu aç›yordu. Sonunda açt› da. AB Komisyonu, Haziran 1993 te aç›klad›¤› raporunda Güney K›br›s ile müzakerelerin aç›lmas›n› tavsiye ediyordu. Aç›ld› ve Türkiye’nin duyars›zl›¤› karfl›s›nda 1 May›s 2004 te tam üyelik gerçekleflti.
22
K›br›s millî davas›ndaki hatâlar zincirine bir yenisi, 10-11 Aral›k 1999 Helsinki Zirve’sinde eklendi. Adayl›k vaadi u¤runa, ç›rp›nma, uyar› ve ricalar›m›za ra¤men, Hükûmet K›br›s ve Ege önflartlar›n›, hiçbir hukukî de¤eri olm›yan dönem baflkan› mektubuna s›¤›narak, kabul etti. Ayn› Hükûmetin D›fliflleri Bakan›, 4 Aral›k 2000 de “Türkiye, K›br›s konusu ile AB adayl›¤› aras›nda bir ba¤lant›n›n varl›¤›n› kabul edemeyiz” diyebiliyordu. Bu sat›rlar›n yazar› ise, 11 Aral›k 1999 tarihinde, “AB, Türkiye’yi aday ülke olarak kabul ederken, Yunanistan’›n Ege ve K›br›s’taki tezini ön flart olarak öne sürmüfltür. Helsinki Zirvesinde al›nan bu karar daha önceki kararlardan daha sert. Kararlar adeta Yunan tezini içeriyor. Türkiye bunu kabul edemez. Kabul ederse yar›n Ege Yunan Denizi, K›br›s da Yunanistan’›n bir parças› olur” diyordu. 26 Kas›m 2001 de, TÜS‹AD Baflkan›, son derece flafl›rt›c›, elem verici ve düflündürücü flu aç›klamay› yapt›: “K›br›s, Türkiye’nin AB’ne tam üyeli¤i önünde çok önemli bir engeldir. K›br›s, stratejik önemi olan bir ada olabilir. Amma di¤er taraftan 65 milyonun AB’ne üye olup, yaflam standartlar›n› yükseltmek, zengin bir ülke haline gelmek, hedefi de vard›r. K›br›s nedeniyle bu hedefi kaybetmemek gerekir.” Bu harika (!) beyan karfl›s›nda herhalde Atina, “teflekkürler TÜS‹AD” demifltir. Bitmedi, “K›br›s’› satal›m” diyenler bile oldu. Say›n Baflbakan ise, 22 Kas›m 2000 de, “Helsinki’de aday üyelik kabul edilirken K›br›s ve Ege konular›nda Türkiye’ye sözler verildi. Ancak bu sözler flimdi çi¤neniyor. Avrupa Birli¤i bizi aldatm›flt›r” ac› itiraf›nda bulunuyordu. Buna mukabil güçlü bir durumda olan Yunan Baflbakan› Simitis, Ocak 2002 de, “Türkiye ile diyalog, Helsinki kararlar› temel al›narak yap›lacakt›r” diyordu. Nitekim, Helsinki’den sonra ç›kan bütün belgelerde, özellikle 8 Kas›m 2000 tarihli Kat›l›m Ortakl›¤› Belgesi ve 6 Ekim 2004 ‹lerleme Raporunda K›br›s ön flart olarak karfl›m›za ç›kar›ld›. Bu suretle AB nin bast›rmas› ve Ankara’n›n hatas› ile Türkiye-AB iliflkileri K›br›s ipote¤i alt›na 23
girmifl oldu. AB Komisyonu Genifllemeden sorumlu eski üyesi Verheugen, “K›br›s karar› hukukî de¤il, siyasîdir” diyordu. Bize hukuk yolu gösteren Birli¤in hukuk anlay›fl›... Verheugen bu sözü aç›kça, “K›br›s’› sizden alacak, AB yolu ile Yunanistan’a hediye edece¤iz” anlam›na geliyor. Ankara’dan tepki yok. Aksine, yeni iktidarla Ankara Verheugen’i destekliyor. 1964 te, Baflbakan George Papandreou bir konuflmas›nda, “K›br›s, Büyük ‹skender’in Do¤u rüyas›nda bir atlama tahtas› olmal›d›r” diyordu. Bu ifadenin yeterince aç›k oldu¤unu san›r›m. Eleftheron Vima Gazetesi, “Yunanistan’›n Trakya ve Anadolu’yu alm›yaca¤›n› düflünen bir yunanl› varsa, o mutlaka delidir” diye yaz›yordu. Yunanl› Prof. Skiotis daha da radikaldi. “Mora’da, bütün dünyada tek Türk kalmamal›d›r” diyordu. Benzeri bir iddia da Makarios’tan, “Türk ›rk›n›n bir parças› olan, Ada’daki küçük Türk toplulu¤u buradan kovulmad›kça, EOKA kahramanlar›n›n görevi sona ermifl olmayacakt›r”. Yunan muhiplerine ithaf olunur. Yunanistan, Avrupa Birli¤ine girmek, K›br›s rum kesimini de Birli¤e ald›rmak ve K›br›s meselesinin, Türkiye-AB iliflkilerinin ön flart› haline gelmesini sa¤lamakla Türkiye’ye karfl› diplomatik baflar› ve üstünlük kazand›. “Enosis” in önünü açt›. Nitekim Avrupa Konseyi, Nisan 1988 toplant›s›ndan sonra yap›lan aç›klamada, “K›br›s meselesi Türkiye – AB iliflkilerini olumsuz flekilde etkilemektedir. Bu çerçevede hedef, K›br›s’l› Türkleri, kendi liderleri ve Ankara’ya karfl› bir bask› grubu haline getirmek olmal›d›r” deniyordu. Hedeflerine ulaflt›lar. AB’nin yayg›n propagandas›, vaitler demeti, Ankara’n›n da deste¤i ile, hayat›n› K›br›s Türkleri davas›na vermifl, Kuzey K›br›s Türk Cumhuriyeti kurucular›, elimine edilerek, iflbirlikçi, “ver-kurtul” cu ekip iktidara getirildi. Ankara ile Lefkofla aras›nda “ver-kurtul” koalisyonu oluflturuldu. Güney K›br›s ve Atina daha iyisini istiyemezdi. “Çözümsüzlük çözüm de¤ildir” garip sloga24
n› ile yola ç›kan Ankara’daki yeni iktidar radikal çözümü buldu: VER-KURTUL. Böyle bir baflar›y› (!) Türkiye’de alk›fll›yanlar bile oldu. Terörist yata¤› olarak bilinen, teröre verdi¤i destekle suçüstü yakalanan Yunanistan’›, elinden tutarak ibra eden, sonra da birlikte sirtaki oyn›yan Ankara olmad› m›? Helsinki 1999 zaferinden sonra Güney K›br›s’a giden Baflbakan Simitis, “Enosis” i gerçeklefltirdik demedi mi? AB’nin hukuku çi¤niyerek, Türkiye’ye inat üyeli¤e ald›¤› Güney K›br›s’›n kat›lma töreninde Ankara bulunmad› m›? EOKA’n›n silâhla, Samson’un 1974 te darbe ile yapamad›¤›n› Yunan diplomasisi, gözlerimizin önünde, gerçeklefltiriyor. Bizi bu hale getirenler utans›n. Yunanistan 1829 da kuruluflundan bu yana, Türkiye’ye karfl› geniflleme politikas›n›, Bat›’y› arkas›na alarak, sürdürmüfl, topraklar›n› dört misli artt›rm›fl, bizi Anadolu’dan ç›karmak teflebbüsünde dahi bulunmufl, ateflini ancak döküldü¤ü Ege sular›nda söndürmüfltür. Yunanistan’›n Türkiye’ye karfl›, kuruluflundan bu yana sürdürdü¤ü millî politikas›nda en ufak bir sapma olmam›flt›r. Ankara’n›n ise, maalesef, Yunanistan’a karfl› oluflturulmufl, uzun vadeli, ciddî bir Devlet Politikas› yoktur. ‹ktidarlar›n keyfine, insaf›na, çok defa basiretsizlik ve beceriksizli¤ine terkedilmifltir. ‹ngiltere eski Baflbakan› Eden, 1960 ta, “Türklerin K›br›s’taki talepleri, co¤rafya ve taktik mülâhazalar aç›s›ndan güçlüdür” diyordu. Günümüzde, ‹ngiltere’nin de içinde bulundu¤u Avrupa Birli¤i, “K›br›s’›n, Avrupa, Asya ve Afrika kesiflme noktas›ndaki jeo-politik konumu, Birli¤e, o bölgede yeni imkânlar sa¤layacakt›r” diyor. Bu beyanla Birlik, Adan›n tamam›n› kendi sahas› olarak görmek istedi¤ini a盤a vurmufl oluyor. Ancak Ankara’n›n kulaklar› bu gibi beyanlara kapal›d›r. Yunanl›lar ise “K›br›s’› Elenizmin bir cûz’i olarak görmektedir”. Rahats›z edici geliflmeleri, Bat›’n›n niyetlerini de¤erlendiren Prof.Dr. Ümit Özda¤, “K›br›s ve Ege, Türkiye’nin Bat› 25
istekleri karfl›s›nda temel direnç noktalar›n›, son mevzilerini oluflturmaktad›r. Bu iki cephenin y›k›lmas› durumunda, Bat›’dan gelecek istekler karfl›s›nda psikolojik direnç ortadan kalkmaktad›r” neticesini ç›kar›yor. Thomas Diez kitab›nda, “Arap memleketleri, Yunanistan ve K›br›s’›, Türkiye’ye karfl› verdikleri diplomatik mücadelede desteklemektedir” diyor. Komflumuz, tarihî ba¤lar›m›z bulunan bu memleketler, Yunanistan ve K›br›s Rumlar›na yaln›z siyasî destek vermek, milletleraras› toplant›larda onlarla birlikte oy kullanmakla kalmad›, ekonomik ve askerî yard›mda da bulundu. Enver Sedat zaman›nda M›s›r’›n Güney K›br›s’a askerî malzeme verdi¤i bilinen ac› bir gerçektir. Seneler boyu, Milletleraras› toplant›larda bu din kardefllerimizin beyan, hareket ve reylerinin flahidi oldum. ‹ki, üç istisna ile hiçbiri, hiçbir zaman yan›m›zda yer almam›flt›r. Milletleraras› iliflkilerde inanç ve ideolojilerin de¤il, sadece millî menfaat›n geçerli oldu¤u gerçe¤ini, Türkiye bir türlü kabullenebilmifl de¤ildir. D›fl iliflkilerde duygusall›¤a yer veren tek memleket oldu¤umuzu söyleyebilirim. Komflumuz Yunanl›lar›n da Türkiye’ye karfl› yürüttükleri politika, propaganda ve çal›flmalar› yak›ndan gördüm, yaflad›m, kavgas›n› verdim. 1950 lerin bafl›nda Cenevre Üniversitesinde ö¤renci iken Yunan ö¤rencilerin dostane olm›yan davran›fllar›n› gördüm, konuflmalar›n› dinledim, münakaflalar›m›z oldu. En ac› tecrübeyi, 11 Temmuz 1975 te, Amerikan Kongresi Temsilciler Meclisi D›fl ‹liflkiler Komisyonunda yaflad›m. 20 Temmuz 1974 K›br›s harekât›ndan sonra teflkilâtlanan güçlü rum lobisinin bask›lar› ile Kongre 5 fiubat 1975 tarihinde Türkiye’ye karfl› ambargo karar› ald›. Bu hasmane bir karard›, bir NATO üyesine karfl› al›nmamal›yd›; siyaseten a¤›rd›, ekonomik bak›mdan pahal› idi. Ambargonun 26
kald›r›lmas› çal›flmalar› için Washington’da idim. ‹dare ve Kongre ile genifl temaslar›m oldu. Kongrede bize karfl› olm›yan üyeler, ‹darenin deste¤i ile, ambargonun kald›r›lmas› kanun tasar›s›n› haz›rlad›. Bu tasar›, 11 Temmuz 1975 günü D›fl ‹liflkiler Komisyonunda görüflülüyordu. Bu vesile ile Komisyonda “hearing” yap›l›yor, ilgili ve yetkililerin görüflü al›n›yordu. Komisyon salonu, kulisler, Amerika’l› Rumlarca adeta iflgal edilmiflti. ‹çerde bir tek Türk ben vard›m. Sabah saat 10.00 dan akflam 20.00 ye kadar o salonda, tarihin bütün kötülükleri bizim hesab›m›za yaz›ld›; bir kin seli akt›. Bu derece derin kin ve nefrete ilk defa flahit oldum; ürktüm, insanl›k ad›na üzüldüm. Komisyon üyelerinden Solars’a, görüflmek için iflaret ettim, geldi, Rumlar etraf›m›z› sard›, olay ç›kard› ve bizi görüfltürmedi. Daha sonra telefonla temas kurdum, akflam yeme¤inde bir araya geldik, durumu anlatt›m. Komisyondaki 4 Musevî üyenin aleyhimizde oy vermelerinin ‹srail ile olan iliflkilere bir darbe olaca¤›n› belirttim. Solars görüfllerimi kabul etti; komisyondaki oylama, 6 oy fark ile lehimize oldu. Daha sonraki y›llarda Say›n Solars’›n büyük destek ve yard›mlar›n› gördük, de¤iflik vesilelerle kendisi ile görüfltüm. Komisyondan olumlu ç›kan Tasar›, 25 Temmuz 1975 günü Temsilciler Meclisinde görüflüldü. Rumlar 20 bin kifliyi Washington’a y›¤d›, Kongre adeta kuflat›ld›. Ben yine yaln›zd›m. Tasar›n›n geçme flans› vard›, Ancak Rumlar›n ölçüsüz bask›lar›, Ankara’n›n, “‹nan, Ambargoyu kald›rm›fl olarak Amerika’dan dönmesin” küçük siyasî hesaplar›yla yard›mc› olmaktan kaç›nmas› neticesi, 16 oy farkla kaybettik. Türkiye tan›t›lm›yor, savunulmuyor, kavgas› verilmiyordu. Daha sonra defalarca Washington’a gittim; art›k kongre binas›na girifl, ç›k›fllar›mda polisler selâml›yordu. Ambargo nihayet Eylûl 1978 de kald›r›ld›. Kongrede bize yak›nl›k gösteren, yard›m gördü¤üm Temsilci Hays anlatt›: K›br›s harekât›n› takip eden gün, seçim bölgesinden bir grup Amerika’l› rum, erken saatte evine gitmifl; heyecan ve hid27
detle, “Türkler K›br›s’ta katliam yap›yor, Yunanistan’a hücum ediyor, siz bir fley yapm›yorsunuz” fleklinde ç›k›flm›fllar. Tam o s›rada, D›fliflleri Bakan› Kissinger’den Hays’e bir zarf gelmifl; zarf› açarak, mesaj› ziyaretçileri önünde okumufl. Kissinger, Lefkofla’daki Amerikan Büyükelçisinin Rumlarca öldürüldü¤ünü bildiriyor. Mesaj›n ilk k›sm›n› duyan ziyaretçiler, yüksek sesle, “Biz söylemedik mi, bak›n flimdi de Sefirimizi öldürmüfller” derken, Hays, “durun, gerisini dinleyin, Sefiri öldüren Türkler de¤il, rumlar” fleklinde aç›kl›k getirince, rumlar bafllar›n› e¤erek, sessizce ayr›lm›fllar. Ancak daha sonra Hays, rumlar›n çirkin bir komplosu ile siyasetten ayr›ld›. Senelerce Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde, Avrupa Parlamentosunda, Yunan milletvekillerinin döktükleri zehiri, iddia ve iftiralar›n› dehfletle dinledim; her seferinde ve her yerde karfl›lar›na ç›kt›m, mücadele ettim. 1981 de Strasbourg’ta Avrupa Parlamentosu toplant›s›n› takip ederken, elinde bir kitapla, yan›ma gelen Hollanda’l› bir parlamenter, “1922 de ‹zmir’i niye yakt›n›z? Oradaki Rumlar› imha etmek için mi?” diye sordu. Elinde Yunanl›lar›n da¤›tt›¤› 318 sayfal›k bir kitap vard›. Kitab›n bafll›¤›, “Tarihteki Türk Cinayetleri”. Bir kerre daha bütün kötülükler hesab›m›za yaz›l›yordu. Durumu Ankara’ya bildirerek tepki gösterilmesini rica ettim; tepki yok, ses yok. Ankara’n›n de¤iflmiyen tutumu; sineye çekmek, olay ç›karmamak. 1976 da Paris’te yap›lan Bat› Avrupa Birli¤i Parlamenter Meclisi toplant›s›nda Yunanistan D›fliflleri Bakan Yard›mc›s›, Türkiye’yi suçlayan a¤›r bir konuflma yapt›. Verdi¤im cevapta, aleyhimize kulland›¤› hürriyeti bize borçlu oldu¤unu hat›rlatt›m. Rahats›zl›k duyarak kontrolü kaybeden Bakan, salondan sert tepkiler ald›, zor duruma düfltü. Kulise ç›kt›¤›mda bir Yunan gazeteci, üstüme yürüyerek, “nedir bu sizden çekti¤imiz? Nereye gitsek karfl›m›za ç›k›yorsunuz” sözleriyle ç›k›flt›. Kendisine “Beni her yerde, her zaman karfl›n›zda bulacaks›n›z” dedim. Türkiye’de Devleti yönetenlerin, Yunan Profesör Kizikis’in, 28
“Yunan Propagandas›” kitab›n› mutlaka okumalar› gerekir. Uzun senelerin ürünü ac› tecrübe ve tespitimi burada tekrar etmek isterim: Memleketimizde en zay›f lobi, Türk lobisidir. Hain yetifltirme rekorunu kapt›rm›yoruz.
Türkiye-Avrupa Birli¤i ‹liflkileri Türkiye-Avrupa Birli¤i iliflkilerine sa¤l›kl› bir teflhis koyabilmek için, Türkiye-Avrupa iliflkileri tarihini iyi okumak, bilmek lâz›md›r. Ankara hükûmetleri, s›rt›n› tarihe, yüzünü Avrupa’ya çevirerek, çok defa gerçekçi olm›yan, politikalar gelifltirmifl, iliflkiler sa¤lam, dengeli bir temel üzerine kurulamam›flt›r. Buna mukabil Avrupa’n›n bize karfl› politika ve tutumunda tarih, birinci derecede etkili olmufltur. Avrasya Stratejik Araflt›rmalar Merkezi (ASAM) ›n tespitine göre, Türk kimli¤i, geçti¤imiz bin y›lda Avrupa kimli¤inin anti-tezi olmufltur. Bu itibarla, Türkiye-AB iliflkileri, 1071-1922 aras›ndaki yüzy›llar›n temsil etti¤i arka plân olmadan anlafl›lamaz. Avrupa Anadolu’ya geliflimizi, Balkanlara geçiflimizi, ‹stanbul’u fethediflimizi, Tuna’y› geçerek 1529 ve 1683 te, iki defa Viyana kap›lar›n› zorlamam›z›, Avrupa’n›n göbe¤ine kültürümüzü, ‹slâm› götürüflümüzü unutmufl, kabullenmifl, hazmetmifl de¤ildir. Bulgaristan, Romanya ve Macaristan’› kaps›yan geniflleme, Karadeniz’in kapal› Türk denizi haline getirilmesi, Venedik sahillerinde gözükmemiz, Fas’a kadar ilerliyerek, Akdeniz’in dörtte üçüne hakim olmam›z, Cezayirli gemicilerimizin Atlantik’e aç›larak ‹zlanda’ya kadar gitmesi, Bat› tarih kitaplar›nda, Türkiye’de oldu¤undan fazla yer tutmaktad›r. ‹talyan’lar bugün dahi, “Türkler geliyor” diyerek çocuklar›n› korkutuyor. Yüzlerce y›l Avrupa dengelerinde rol oynad›k. Avusturya-Macaristan, Osmanl› ‹mparatorlu¤u dengesi, Avrupa’n›n en istikrarl› dönemi olmufltur. 29
16.Yüzy›lda, Kanunî Sultan Süleyman Bat›’ya, “Gelin, Avrupa’da bar›fl ve istikrar için din ve mezhep engellerini aflarak, iflbirli¤i yapal›m” ça¤r›s›nda bulundu. Bu seviyeye ç›kam›yan Avrupa, bugün dahi dinî ay›r›m yap›yor. Brüksel’in bize bak›fl› ve uzak kalmas›nda din faktörü önde geliyor. Bat› edebiyat›nda genifl yer sahibi olduk. Yaz›lanlar›n önemli bir k›sm›, maalesef, Cervantes’in eserlerinde görüldü¤ü gibi, objektif de¤ildir, dinî mülâhaza hakimdir. Alman Kardinal Radsinger, 6 A¤ustos 2004 tarihinde yapt›¤› bir aç›klamada, “AB bir Hristiyan kurulufltur. As›rlarca Avrupa içerlerine kadar ilerliyen Türklerin burada yeri yoktur” diyerek, tafl›d›¤› unvana sad›k kald›. Bugün bize Avrupa’l› olmad›¤›m›z› söyliyenler, yüzlerce y›l birlikte yaflad›¤›m›z›, b›rakt›¤›m›z eserleri hat›rlamak istemiyor. AB Komisyonunun ayr›lan Baflkan› Prodi, “Avrupa, Hristiyan kökleri olmadan anlafl›lamaz” diyordu. AB üyesi alt› memleket Hristiyan Demokrat Partilerinin Brüksel’de yapt›¤› toplant› sonunda Belçika eski Baflbakan› Martens flu aç›klamay› yapt›: “AB ile bir Avrupa Medeniyet Projesi kurulmaya çal›fl›l›yor. Bu kültürün parças› olmayan Türkiye’nin bu Proje içinde yeri yoktur”. Laik geçinen Avrupa’n›n dinî yaklafl›m›. Türkiye yüzde doksan dokuz Müslüman nüfusu ve bilinen tarihi ile Hristiyan dünyas› ile bütünleflmek isterken laik oldu¤unu iddia eden AB, dinî düflünce ile karfl› ç›k›yor; demek biz anlardan daha laikiz. Bak›n›z Rus yazar Dostoyevski, 19.Yüzy›lda, Avrupa için neler yazm›fl: “Belki Avrupa’l›lar›n bize besledikleri güçlü, i¤renç bir duygu üzerine kurulmufl o sürekli, genel düflmanl›¤›; bizden, pis bir fleyden tiksinir gibi tiksinmelerini; bizim için çok önceden verilmifl, bilinen, her zaman yafl›yacak olan -bizim hiç de Avrupa’l› olmad›¤›m›z üzerine- yarg›lar›n› gösterir... Biz güceniyoruz buna tabiî, bütün gücümüzle Avrupa’l› oldu¤umuzu kan›tlamaya çabal›yoruz.
30
Onlar›n bizi hâlâ hiç anlamamalar›, hiçbir fleyimizi bilmemeleridir büyük gücümüz. Amma as›l önemli olan, galiba, art›k bizi eskisinden daha iyi anlamaya bafllamalar›d›r; bu çok tehlikeli iflte.” Ufak baz› farklarla bugün bir Türk ayn› fleyleri yazar. 20.Yüzy›l›n bafllar›nda ‹ngilizler bizim hakk›m›zda daha a¤›r beyanlarda bulunuyordu. 1919 da Lloyd George, “Türkler, millet olmak bir yana, bir “sürüdür”. Devlet kurmalar›n›n ihtimali bile yoktur.Ya¤mac› bir topluluk olan Türkler, bir insanl›k kanseri, bir yarad›r” diyordu. Bu sözlerinizden dört y›l sonra Devletimizi kurduk Lloyd George. 82 yafl›ndaki Cumhuriyetimiz halen ‹ngiltere ile birlikte NATO üyesidir. ‹ngilizlerin bize karfl› cömertli¤i (!) bununla kalmad›. D›fliflleri Bakan› Stanley, “Bunlar (Türkler) Avrupa haritas›ndan silinip gitmelidir” derken, di¤er bir D›fliflleri Bakan› Clarendon, “Bunlar› (Türkleri) islâh etmenin tek yolu, yeryüzünü bunlardan islâh etmektir” sözleri ile adeta Yunanca konufluyordu. Bir di¤er ‹ngiliz D›fliflleri Bakan› Palmerston, Lordlar Kamaras›nda, “Paris Anlaflmas› ve ‹slâhat Ferman›, Osmanl› ‹mparatorlu¤unu büyük devletlerin teminat› alt›na sokmufltur. Bu anlaflmalardan sonra, Osmanl› Devletinin ifllerine kar›flma, onu istedi¤imiz gibi uyarma al›flkanl›¤›n› kazanm›fl olaca¤›z.” diyordu. 20. Yüzy›l›n sonlar›nda ise, Büyük Türk Milleti ve Cumhuriyeti realitesine ra¤men, çok daha flafl›rt›c› iddialar ortaya at›ld›. ‹ddian›n ilki Alman ‹stihbarat Servisinin ürünüdür. Garip tezin sahibi, Alman Devletinin araflt›rma kuruluflu olan Do¤u Enstitüsü Müdürü ve Alman askerî istihbarat eleman› olan Prof.Udo Steinbach’t›r. Steinbach, “Sorun, Atatürk’ün bir pafla fermaniyle yaratt›¤› yapay ürün Türk Devleti ve Türk Milletidir. Sorun Kemalizm ve Kemalizmin ulusçuluk ve laiklik ilkeleridir. Sorun, uyduruk, zorlama 31
ve yapay Türk Milletidir. Böyle bir millet yoktur. Olmad›¤›n›, Türkiye’de yaflanan Türk-kürt, Müslüman-laik, Alevî-Devlet çat›flmalar›nda görmekteyiz. Bu “uyduruk” ulusu Atatürk nas›l kurdu? Önce Ermenileri yok ettiler, sonra da rumlar›” demektedir. Steinbach’›n d›fl›nda birçok Bat› Avrupa’l› oryantalistin de savunmaya bafllad›¤› bu sözde-bilimsel çal›flma ve platformda savundu¤u tez, 2002 bafl›nda resmî sahaya tafl›nmas›n›n ilk deneyimini yaflam›fl; ‹sveç Büyükelçili¤i ‹zmir’de düzenledi¤i toplant›da, “Türk Ulusu diye bir ulus yoktur; sadece Türkçe vard›r” tezini savunan bir kitap盤› da¤›tm›flt›r. Rus General Çernayef’in, “Türkleri yenmek için önce tarihlerini yenmek gerekir” fleklindeki ifadesi dikkat çekicidir. Türkiye, maalesef, Muhteflem Tarihi ile bar›fl›k de¤il. ASAM’›n görüflü, “Son 30 y›ldan bu yana, gerek Sovyet, gerek Bat› kaynaklar›ndan Türk politikas›, Türk ayd›n› ve Türkiye Cumhuriyeti yurttafllar›na yönelik olarak gerçeklefltirilen psikolojik savafl ile, Cumhuriyetimizin dayand›¤› Türk millî bilincini y›karak, alt-etnik kimliklere ulusal nitelik kazand›racak olan Kopenhag Kriterleri, Cumhuriyetimizin bütün kazan›mlar›n› gömecektir” merkezindedir. Ayr›ca, Türkiye’nin “bir mozaik” oldu¤u görüflü KGB taraf›ndan gelifltirilmifltir. Bu sinsi propaganda slogan› maalesef, Türkiye’de, bilinçsiz bir flekilde benimsenmifltir. Avusturya D›fliflleri Bakan› Metternich, hat›ralar›nda, Rus Çar› Nikolay ile bir konuflmas›n› anlat›yor. Çar, Bakana soruyor, “Hasta adam (Osmanl› ‹mparatorlu¤u) için ne düflünüyorsunuz? Metternich: Bu soruyu bana bir hekime sorar gibi mi, yoksa bir mirasç›ya sorar gibi mi soruyorsunuz?” Osmanl› ‹mparatorlu¤u için “Hasta Adam” deyimi, ilk defa Çar Nikolay taraf›ndan kullan›lm›flt›r. Bu 32
konuflmadan iki yüzy›l sonra, 16 fiubat 2005 tarihinde, Amerikan Wall Street Journal’da, Robert Pollock makalesinin bafll›¤›, “Yeniden Avrupan›n Hasta Adam›”. Cumhuriyetimizin 82. y›l›nda çok ac› geliyor. Bizi bu makaleye mevzu edenler utans›n. Frans›z tarihçi Engelhardt, “Tanzimat, Avrupa’n›n Osmanl› ‹mparatorlu¤u üzerinde gerçeklefltirdi¤i manevî bir Fetih hareketidir” diyor. Düyun-u Umumiye ‹daresinin ‹ngiliz Baflkan› Sir Adam Block Türkiye’ye, “Dünya Savafl›n› Almanya kazan›rsa Alman sömürgesi olacaks›n›z; ‹ngiltere kazan›rsa mahfoldunuz demektir” diyordu. Milletleraras› Para Fonu-IMF ‹kinci Baflkan› Stanley Fischer, 1999 da, “Türkiye, bu d›fl borç, bu bütçe a盤› ve bu yüksek faizlerle daha fazla gidemez. Yolun sonuna geldiniz. Türkiye büyük bir krizin efli¤inde bulunuyor. Türkiye Hasta Adamd›r” diyor. Türkiye “Hasta Adam” de¤il, ancak “hasta” idarecileri olmufltur. Enis Coflkun, 5 Haziran 1900 de Paris’te Avrupa Sorunlar› konusu etraf›nda toplanan Siyasî Bilimler Kongresinde, “Türkiye, Rusya ve ‹ngiltere’nin Avrupa içinde olup olam›yaca¤› tart›fl›ld›. Anatole Leroy-Beaulieu, ‹ngiltere’nin bir deniz afl›r› dünya ‹mparatorlu¤u olmas› nedeniyle Avrupa içinde düflünülemiyece¤ini, buna karfl›l›k Avrupal›l›k kimli¤i kuflkulu olmakla birlikte Rusya’n›n daha iyi denetlenebilmesi için Avrupa içinde düflünülmesini önerdi. Osmanl› ‹mparatorlu¤unun da, “Avrupa’n›n garibi” olarak, hem de Do¤u meselesinin daha iyi düzenlenmesine hizmet edece¤i için Avrupa içinde yer almas› gerekti¤ine, ayn› de¤erlendirme çerçevesinde iflaret edilerek, Rusya ve Türkiye’ye karfl› Avrupa vasilik ve jandarmal›k rolü üstlenmelidir denildi” diye yaz›yor. Kont d’Haussonville, 4 Aral›k 1912 tarihli Le Figaro Gazetesinde, “Türk ‹mparatorlu¤unun Sonu” bafll›kl›, makalede, “Dünya tarihini yazanlar 1912 y›l›n›, Türklerin Avrupa’da sonu, diye tarih düflecek33
lerdir. Türklerin egemenliklerinin sona ermesinden üzülmüyorum, bu durum beni sevindiriyor. Türklerin iflgali alt›ndaki topraklar, ki bir zamanlar Hristiyan topraklar›yd› ve Türkler buraya silâh gücü ile yerlefltiler, iflgalci bir devlet olarak befl as›rd›r buralarda yaflamaktayd›lar. ‹flin gerçe¤i flu ki, ‹slâm reform olmaz. ‹slâm fethetti¤i memleketleri paralize eder, cezaland›r›r. Bu, son Hristiyan Avrupa’n›n Hilâle karfl› galibiyeti beni derinden ilgilendiriyor” diye yaz›yordu. 10 Ocak 1917 de yay›nlanan, ‹ngiltere-Fransa-‹talya ortak deklarasyonu: “Uygar dünya bilmelidir ki, müttefiklerin savafl amaçlar›, her fleyden önce, Türklerin kanl› yönetimine düflmüfl halklar›n kurtar›lmas›n› ve Avrupa uygarl›¤›na yabanc› olan Türklerin Avrupa d›fl›na at›lmas›n› içerir”. Baz› yazarlara göre, “1918 senesi son Haçl› seferinin Türklü¤e karfl› zafere ulaflt›¤› y›ld›r ve o y›lda ‹ngiliz Baflbakan› Türklü¤ün Anadolu’dan da ç›kar›laca¤› hedefini aç›klamakta bir beis görmemifltir.” Bu hedefin gösterildi¤i Yunan ordusu 15 May›s 1919 da ‹zmir’e ç›kt›; 1922 de ayn› ‹zmir’den denize döküldü. 1976 da, Fransa Cumhurbaflkan› Giscard d’Estaing, “Akdeniz donanmam›z›, icab›nda Yunanistan’›n yard›m›na yetiflebilecek flekilde takviye edece¤iz” diyordu. Bu beyana, Senato D›fliflleri Komisyonu Baflkan› olarak verdi¤im cevapta, “Fransa bu aç›klamas›yla Yunanl›lar›, bir kerre daha, Ege sular›nda bo¤ulmaya teflvik ediyor” dedim. Bu vesile ile, Etniki Eterya Cemiyetinin 1894 te Yunanl›lar için tespit etti¤i “Megali Idea” hedeflerini, bir kerre daha günümüzdeki geliflmeler ›fl›¤›nda hat›rlatmakta, fayda vard›r: 1- Yunan Milleti tam istiklâlinin temini; (Gerçekleflti) 2- Bat› Trakya ve Selânik’in Yunanistan’a ilhak›; (Gerçekleflti) 3- Ege adalar›n›n Yunanistan’a ilhak›; (Gerçekleflti) 4- 12 Adan›n Yunanistan’a ilhak›; (Gerçekleflti) 34
5- Girit Adas›n›n Yunanistan’a ilhak›; (Gerçekleflti) 6- Bat› Anadolu’nun Yunanistan’a ilhak›; (1919 da denendi, baflar›l› olamad›) 7- Pontus rum hükûmetinin kurulmas›; (Birinci Dünya Savafl›nda denendi, gerçekleflmedi) 8- K›br›s’›n Yunanistan’a ilhak›; (1974 te denendi, önlendi. AB’nin dayatmas›, Ankara’n›n da teflviki ile gerçekleflme yolunda) 9- ‹mroz ve Bozcaada’n›n Yunanistan’a ilhak›; (F›rsat kollan›yor) l0- ‹stanbul’un iflgal edilerek Do¤u Roma ‹mparatorlu¤unun ihyas›; (‹stanbul’un Ortodokslar›n Vatikan’› olmas› gündemde) Yunanistan, 1829 da ba¤›ms›zl›¤›n› elde etti¤inden bu yana, yukarda belirtilen hedeflerin ›srarl› takipçisi olmufl, de¤iflen rejim ve hükûmetlere ra¤men, herhangi bir sapma olmam›flt›r. Hedeflerinin yar›s›n›, bizim aleyhimize, gerçeklefltirmifl bulunuyor. 1981 den bu yana, Avrupa Birli¤i deste¤i ile di¤er hedefleri peflinde kofluyor. Bizim, Yunanistan’a yönelik, ne devaml› bir politika, ne de hedefimiz var. Hükûmetlerin, genellikle D›fliflleri Bakanlar›n›n keyfine b›rak›lm›fl. Yunanistan, bir bütün olarak, Türkiye’ye karfl› husumet beslerken, biz Yunan muhiplerini besliyoruz. Topraklar›m›z kendi hainlerini yetifltirmekte bereketli. Bat›’n›n, bize karfl›, yüzy›llar boyu, de¤iflmiyen emellerinden gerçeklefltirilemiyen ne varsa, Birinci Dünya Savafl›ndan sonra, 10 A¤ustos 1920 de Türkiye’ye imzalatt›r›lan Sevre Anlaflmas›nda yer ald›. Bize bir avuç toprak b›rak›l›yordu. Bat›’n›n plânlar›, 15 May›s 1919 da ‹zmir’e ç›kan Yunanl›lar›n rüyalar›, 19 May›s 1919 da Samsun’a ç›kan Büyük Atatürk’ün bafllatt›¤› Millî 35
Mücadele ile akamete u¤rad›. Modern Cumhuriyetin do¤ufl hareketi bafllam›flt›. Anadolu’da kazand›¤›m›z zaferleri Lozan’da kabul ettirmek kolay olmad›. Bafl›n› ‹ngilizlerin, Lord Curzon’un çekti¤i Avrupa’l›lar, müzakere masas›nda güçlü bir direnifl gösterdi. Türkiye’nin iradesi karfl›s›nda plânlar›n› revize etmek durumunda kald›lar. 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Anlaflmas›, 29 Ekim 1923’ün müjdecisi oldu. ‹kinci Dünya Savafl›ndan sonra Bat›l›lar, 1947 Paris Anlaflmas› ile 12 Aday› Yunanistan’a vermekle tercih ve niyetlerini bir kerre daha sergilemifl oldu. Savaflta iflgale u¤r›yan, ayr›ca kendi içinde savafl yafl›yan, açl›k çeken Yunanistan’a, s›n›rl› bu¤day stoklar›m›zdan yard›m gönderdik; zor durumlar›ndan faydalanmaya kalkmad›k. Ne var ki gönderdi¤imiz bu¤day ile büyüyen Yunan çocuklar› daha sonra K›br›s’ta Türklerin gözlerini oydu. Bize karfl› geniflleme politikas›na yeniden döndü; K›br›s’a göz dikti, “Enosis” peflinde kofltu, hâlâ kofluyor; Ankara, yollar› üzerindeki engelleri azaltmaya, önlerini açmaya bafllad›. Milletleraras› anlaflmalarla silâhlardan ar›nd›r›lm›fl Ege adalar›n› 1963 ten bafll›yarak, Ankara’n›n gözleri önünde, silâhland›rd›; Ege Denizini, Yunan kapal› denizi haline getirecek iddialar ileri sürdü; emri-vakiler yapmaya kalkt›. Doymak bilmiyen, güven vermiyen, her bak›mdan zor bir komflu. Birkaç sene önce ‹ran ve Ermenistan ile, Türkiye’ye karfl› üçlü iflbirli¤i anlaflmas› bile yapt›. Komflumuz ‹ran’›n böyle bir tertipte yeralmas›, flafl›rt›c› de¤il, ancak düflündürücü. ‹kinci Dünya Savafl›ndan sonra çok fley de¤iflti. Do¤uda, Avrupa içerlerine kadar ilerlemifl, ideolojik, askerî ve siyasi bak›mdan ciddî bir tehdit oluflturan Sovyetler Birli¤i, Bat›’da, daha da güçlenerek Bat› Dünyas› liderli¤ini üstlenen Amerika Birleflik Devletleri aras›nda s›k›flm›fl bir Avrupa. Savafltan al›nan derslerle global ve bölgesel teflkilâtlanma hareketi bafllad›. 1945 San Fransisko 36
Konferans› ile Birleflmifl Milletler kuruldu. Türkiye kurucular aras›nda bulunuyordu. Atlantik Bölgesinde, ortak savunma teflkilât› olarak NATO, Avrupa’da, Türkiye’nin de ilk on üyesi aras›nda yer ald›¤› Avrupa Konseyi, Amerikan deste¤i ile Avrupa’n›n kalk›nmas›n› üstlenen Ekonomik ‹flbirli¤i Teflkilât› ortaya ç›kt›. 19.Yüzy›ldan beri gündemde bulunan Avrupa Birli¤i hareketi, bu defa tarihten al›nan dersler ve günün flartlar› ›fl›¤›nda, yeniden ele al›nd›. Kömür-Çelik Birli¤i, 1955 Messina Konferans›, Spaak Raporu ve 25 Mart 1957 Roma Anlaflmas› ile Ortak Pazar-Avrupa Ekonomik Toplulu¤unun do¤uflu. Türkiye, Avrupa ve Atlantik kurulufllar› içinde yer almak, bunlar›n inhisar›n› Yunanistan’a b›rakmamak arzu ve karar›ndayd›. Bu politikan›n tabiî bir neticesi olarak, Yunanistan’› takiben, 31 Temmuz 1959 tarihinde, Avrupa Ekonomik Toplulu¤una, Roma Anlaflmas›n›n 238. maddesinde öngörülen, tam üyelik hedefli, ortakl›k müracaat›nda bulundu. AET, gerek yeni do¤mufl olman›n havas› ve gerek yaflanan So¤uk Savaflta Türkiye’nin sahip oldu¤u rol ve önem karfl›s›nda, müracaat olumlu karfl›land›. Taraflar aras›nda bafll›yan müzakereler, 1960 ta, Ankara’daki müdahale dolayisiyle kesintiye u¤rad›. Bu arada Yunanistan ortakl›k müzakerelerini tamamlam›fl ve Türkiye’nin kat›lmas›na karfl› tedbir alm›flt›. Ayr›ca AET, baflar› göstermeye ve cazibe merkezi haline gelmeye bafllam›flt›. 1962 de Türkiye müzakereleri tekrar bafllad›¤›nda AET tavr›nda bir de¤ifliklik olmufltu. Meseleyi daha a¤›rdan al›yor, ortakl›k sürecini, befl y›ll›k bir haz›rl›k dönemi ile uzat›yordu. Görevli olarak, Roma’da bulundu¤umdan, 1962- 1963 te ‹talya ile yürütülen müzakerelere kat›ld›m. Büyükelçimiz Yolga ile birlikte ‹talyan makamlar› ile s›k temas ve görüflmelerimiz oldu. Tar›m maddeleri (kuru üzüm, kuru incir, f›nd›k, tütün) dolayisiyle ‹talya bizi rakip görüyor, direniyordu. Bilhassa ‹talyan Tar›m Bakanl›¤›nda edindi¤imiz dostluklar›n da katk›s› ile olumlu netice al›nd›. Anlaflman›n Parlamentoda 37
onaylanmas›, ‹talya için rekor say›labilecek k›sa bir sürede gerçekleflti. D›fliflleri Bakanl›¤›m›z›n takdirini, gümüfl bir madalya ile taltifini kazand›k. Alt› memleket ile yürütülen müzakerelerin neticelenmesinden sonra 12 Eylûl 1963 Ankara Anlaflmas› imzaland›. 1961 seçimlerinden sonra demokrasi denemesine devam eden Türkiye bak›m›ndan bu Anlaflma büyük önem arzediyordu. 3 Eylûl 1963 tarihli ‹nönü Hükûmeti Program›nda AET ile Ortakl›k konusunda, “Biz, Avrupa ‹ktisadi Camias› memleketleri ile Türkiye’nin iktisadi gerçeklerini ve Bat› alemi ile kader birli¤ini göz önünde tutan bir Ortakl›k Anlaflmas› akdini lüzumlu saymaktay›z” deniyordu. 9 Gün sonra Anlaflma imzaland›. Anlaflman›n imzaland›¤› gün, Say›n ‹nönü, “Ortak Pazar, befleriyet tarihî boyunca insan zekâs›n›n vücuda getirdi¤i en cesur eserdir” ifadelerini kulland›. Yine ayn› gün Say›n ‹nönü, “Bugün Türkiye’yi ebediyen Avrupa’ya ba¤l›yacak Anlaflmay› imzalam›fl bulunuyorsunuz” beyan›nda bulundu. ‹mza töreninde Komisyon Baflkan› Prof.Dr. Walter Hallestein, “Türkiye Avrupa’n›n bir cüzüdür” diyordu. Oysa bugün Baflkan Giscard d’Estaing, “Türkiye Avrupa’l› de¤ildir” diyebiliyor. D›fliflleri Bakan› Say›n Erkin, imza töreni konuflmas›nda, “Türk Milletinin hayat›nda yepyeni bir devir aç›lmaktad›r” diyordu. Prof. Feyzio¤lu, “Ankara Anlaflmas› ile Avrupa s›n›r›n›n bizim Do¤u ve Güney s›n›rlar›m›zdan geçti¤i, bir defa daha ve kuvvetli flekilde tescil edilmifl olmaktad›r” aç›klamas›yla Avrupa’l›lara hat›rlatmada bulunuyordu. Kamuoyu ve bas›n›m›z taraf›ndan heyecan ve memnuniyetle karfl›lanan Ankara Anlaflmas›n› Türkiye ad›na, D›fliflleri Bakan› Say›n Feridun Cemal Erkin, Belçika ad›na D›fliflleri Bakan› Say›n Paul-Henri Spaak, Almanya ad›na D›fliflleri Bakan› Say›n Gerhard Schroeder,
38
Fransa ad›na D›fliflleri Bakan› Say›n Maurice Couve de Murville, ‹talya ad›na D›fliflleri Bakan› Say›n Emilio Colombo, Lüksemburg ad›na D›fliflleri Bakan› Say›n Eugéne Schaus, Hollanda ad›na D›fliflleri Bakan› Say›n Joseph Luns, Avrupa Ekonomik Toplulu¤u Konseyi ad›na Dönem Baflkan› Say›n Joseph Luns, imzalam›flt›r. Bunlardan Say›n Spaak’›, NATO Genel Sekreteri iken tan›d›m. Büyük bir Devlet Adam› idi. Say›n Colombo, Avrupa Parlamentosu Baflkan› olarak, bana Parlamentonun alt›n madalyas›n› verdi. Say›n Luns ile, NATO Genel Sekreteri iken, dört y›l beraber çal›flt›m, yak›ndan tan›d›m. ‹nsanî taraf› çok güçlü, kültürü zengin, vizyonu genifl olan gerçek bir Devlet Adam› idi. General de Gaulle kendisine, “Avrupa’da gözlerimin içine bakarak benimle konuflabilen tek insan Sizsiniz” derdi. Türkiye’yi severdi, defalarca ziyaret etti. Bir gün NATO Konseyinde Türk-Yunan askerî dengesi konuflulurken, Say›n Luns, “Yunan ordusu ile Türk ordusunun mukayesesi, Danimarka ordusu ile Alman ordusunu mukayese etmeye benzer” dedi. Yunanl›lar, veda için dahi, Atina’ya gitmesini kabul etmedi. Bu vesile ile, kendilerini, bir kerre daha, sayg› ile anmak isterim. Ortakl›k Anlaflmas› üç dönem öngörmüfltür: a) Haz›rl›k dönemi; b) Geçifl dönemi; c) Son, Gümrük Birli¤i dönemi. Ortakl›¤›n yüksek organ›, bakanlardan oluflan Bakanlar Konseyidir. Bakanlar Konseyi aralar›nda Daimî Delegeler Komitesi iflleri yürütür. Ayr›ca, TBMM temsilcileri ile Avrupa Parlamentosu heyetinden oluflan Karma Parlamento Komisyonu bulunmaktad›r. Bu Komisyona, üç y›l baflkanl›k yapt›m. Ankara Anlaflmas›n›n gere¤i gibi iflletildi¤ini söylemek zordur. AET taraf›nda, çok defa isteksizlik ve oyalama görülürken, Türkiye taraf›nda bilgisizlik, inanç eksik39
li¤i, bazen ciddiyetsizlik hakimdi. Bakanlar Konseyinin senelerce toplanmad›¤› görülmüfltür. D›fliflleri Bakanlar›m›z, Merkez-Sa¤ koalisyonu rahats›z etmemek için, bazen de flahsî kaprisleri ile, toplant›lardan kaçard›. AET Bakanlar›na uygun düflen bir tarihi zorlukla tespit ederken, bizim Bakan›m›z, Kore, Japonya özel gezisine öncelik verir, toplant›n›n yap›lmas›n› önlerdi. Bu konuda Say›n Baflbakanlarla görüflmekten, flahsî çabalar›mdan netice alam›yordum. En devaml›, verimli çal›flan Karma Parlamento Komisyonu olmufltur. Devlet Plânlama Teflkilât› Ortakl›¤a karfl› idi; kalk›nma (!) plânlar›nda Anlaflmay› dikkate alm›yordu. Bürokraside eleman yetifltirilmiyordu. ‹liflkiler baz› dönemlerde, kerhen yürütülüyordu. 23 Kas›m 1970 tarihinde Gümrük Birli¤i sürecini düzenliyen Katma Protokol imzaland›; Protokol 1973 te yürürlü¤e girdi. AET, Ankara Anlaflmas› ve Katma Protokol ile Türkiye lehine kabul edilen, taraflarca onaylanm›fl ve milletleraras› hukuka malolmufl iki temel hükme riayet etmedi. Birincisi, Katma Protokolün 36.maddesi ile öngörülen el-eme¤inin serbest dolafl›m› hakk›nda idi. Bu madde ile Türk el-eme¤inin, 1 Aral›k 1976 dan bafll›yarak, 1 Aral›k 1986 y›l›na kadar, on senelik bir süre içinde, serbest dolafl›m› hükme ba¤lam›fl ve onaylanm›flt›. Ancak, zaman› geldi¤inde, AET taraf›, bu yükümlülü¤ünden kaçt›. Ankara’n›n da hakk›na, gere¤i gibi, sahip ç›kt›¤› söylenemez. ‹kincisi, befler y›ll›k, Malî Protokollerdi. Bu hükme göre, AET, Türk ekonomisini güçlendirmek üzere, Malî Protokol ile destek vermeyi kabullenmiflti.Toplam 800 milyon Dolarl›k ilk üç Protokol uyguland›. 1980 için kabul edilen 750 milyon Dolarl›k Protokol uygulanmad›. Oysa, Türkiye’nin Avrupa Birli¤i ile iliflkileri bugün de Ankara Anlaflmas› ve Katma Protokol çerçevesinde yürütülmektedir. Hukukî yükümlülük devam ediyor. Baflkalar›n›n hukuktan uzaklaflmas›na tepki gösteren AB, kendisi hukuk çizgisinden ayr›lmakta beis görmüyor. Bu, koloniyal bir yaklafl›m fleklidir. 40
Onaylanmak üzere TBMM’ne sevkedilen Ankara Anlaflmas› kanun gerekçesindeki flu ifadeler dikkat çekicidir: “‹stikbalini her zaman Avrupa ile birlikte mütalâa etmifl bulunan Türkiye’nin siyasî bir birleflmenin temelini teflkil edecek mahiyette olan Avrupa Ekonomik Toplulu¤u ile bir ortakl›k kurmakla siyasî bak›mdan oldu¤u kadar, üye devletlerle iktisadî münasebetlerimizin de artmas› ile plânl› kalk›nmam›z›n sa¤lanmas› bakam›ndan da genifl ölçüde fayda temin edece¤i flüphesizdir” Türkiye’de de¤iflen hükûmetler, Programlar›nda AET ile Ortakl›k iliflkilerine yer ve destek veriyordu. 5 Ocak 1978 tarihli, Ecevit Hükûmeti Program›nda, “Avrupa Ekonomik Toplulu¤u ile bugünkü iliflkilerimiz ve özellikle Ortakl›¤›n geçifl dönemini düzenliyen protokollerde yer alm›fl baz› kurallar, geliflme ve s›naileflme çabalar›m›za ciddî engeller getirmektedir. Türkiye’nin geliflmifl ülkeler karfl›s›nda ekonomik ve siyasal ç›karlar›na uygun bir d›fl ticaret politikas› izlemesini, hattâ tar›m ve sanayi alanlar›nda geliflmesini güçlefltirmektedir. Hükûmetimiz, Toplulukla iliflkilerimizi Ülkemiz ve ekonomimiz yarar›na iflliyecek biçimde yeniden düzenlemekte ›srarl› ve kararl› olacakt›r.”deniyordu. Ayn› Hükûmet, 11 Ekim 1978 tarihinde, AET’den, befl y›l süre ile Ankara Anlaflmas›ndan do¤an yükümlülüklerinin dondurulmas› talebinde bulundu. Bu talep, Türkiye’nin AB yolunda befl y›l daha kaybetmesine sebep olmufltur. Ulusu Hükûmetinin 20 Eylûl 1980 tarihli Program›nda, AET konusunda flu ifadeler yeralm›flt›; “AET ile iliflkilerimiz, nihaî olarak, Türkiye’nin Topluluk içinde Ankara Anlaflmas›nda öngörülen yerini almas› amac›na yönelik olacakt›r” 25 Mart 1981 de, Millî Güvenlik Konseyi, Toplulu¤a tam üyelik baflvurusu yapmak üzere haz›rl›k bafllat›lmas›na karar verdi. 41
13 Aral›k 1983 tarihli Özal Hükûmeti Program›nda, “Avrupa Ekonomik Toplulu¤u ile münasebetlerimizde, esas hedefimiz tam üyelik olmakla beraber, bütün safhalarda menfaatlerin dengelenmesini esas alan bir anlay›fl içinde olaca¤›z” deniyordu. 5 Ekim 1995 tarihli, Çiller Hükûmeti Program›nda, anlafl›lmas› pek kolay olm›yan, flöyle bir cümle bulunuyordu: “Türkiye, Avrupa kimli¤inden vazgeçemiyece¤i gibi, Avrupal› ortaklar›m›z da Türkiye’yi Avrupal›l›k d›fl›na itecek davran›fllardan kaç›nmal›d›rlar”. Ayn› Hükûmet zaman›nda, Katma Protokolde öngörülen sürenin dolmas› ile Gümrük Birli¤i uygulamas›na geçildi. Bu maksatla 6 Mart 1995 te imzalanan belge, Hükûmet taraf›ndan kamuoyuna, siyasî yat›r›m düflüncesiyle, AB’ye tam üyelik fleklinde takdim edilmifl, bas›n›n verdi¤i afl›r› önemle de toplum bir bekleyifle sokulmufltur. Bu vesile ile, Hükûmetin, 1 Mart 1995 te, Güney K›br›s’›n Avrupa Birli¤ine al›nmas›na karfl› olmad›¤›n› beyan etmesi vahim bir hâtâ olmufltur. Tam üye olmadan, dolayisiyle karar organlar›nda yeralmadan Gümrük Birli¤ine giren tek memleket Türkiye’dir. 1 Ocak 1996 da yürürlü¤ü giren Gümrük Birli¤inin bugüne dek maliyeti 80 milyar dolard›r. Gümrük Birli¤i ile Türkiye, tam üye olmadan AB’nin d›fl ticaret politikalar›n› uygulamaya mahkûm edilmifltir. Gümrük Birli¤inin getirdi¤i di¤er yükümlülükler: • Rekabet hukuku, • Kamu tekellerine iliflkin düzenlemeler, • Kamu al›mlar› piyasas›n›n ve tar›m sektörünün Gümrük Birli¤i kapsam›na al›nmas›na yönelik program hükümleri, • AB Adalet Divan›n› yetkili k›lan 66.madde. Avrupa Parlamentosunda Gümrük Birli¤i karar›n›n, AB lehine olmas›na ra¤men, 314 ret, 36 çekimser oya karfl› ancak 343 oyla onaylanmas› dikkat çekicidir. 42
Bugünkü Gümrük Birli¤inin 167 y›l önceki versiyonu olan 1838 Baltaliman› Anlaflmas› da bir “sömürge” uygulamas› idi. Belçika ve ‹ngiltere ile yap›lan, l846 da Rusya’y› da içine alan bu Anlaflma, günümüzde IMF ile yap›lan anlaflmalar dizisiyle, hem flekil, hem de içerik olarak, önemli benzerlikler gösterir. Türkiye’nin, Ankara Anlaflmas›n› uygulamada iflledi¤i hâtâlar, baz› dönemlerde ciddiyetsizlik, AB’nin geniflledikçe direniflinin artmas›, zaman zaman gösterdi¤i isteksizlik ve özellikle Yunanistan’›n, Ankara’n›n kay›ts›zl›k, hattâ garip teflviki ile, tek tarafl› olarak AB’ye girmesiyle, iliflkilerin muhteva ve cazibesini kaybetmeye bafllad›¤› görülüyordu. Bunun üzerine Say›n Özal Hükûmeti, Yunanistan’›n 12 y›l önce baflvurdu¤u yolu takip ederek, 14 Nisan 1987 de tam üyelik müracaat›nda bulundu. Say›n Özal, bu karar› aç›klarken, “Önümüzde ince, uzun bir yol var” diyordu. Gerçekten yol, zamanla incelmeye, daha da uzamaya devam ediyor. Biz ilerledikçe hedef bizden uzaklafl›yor. Müracaat AB çevrelerinde so¤uk karfl›land›. Talebimizin, Bakanlar Konseyinin 27 Nisan Lüksemburg toplant›s›nda görüflülmesi bekleniyordu. Ayn› gün, bir toplant› dolayisiyle Lüksemburg’ta bulunuyordum. Eskiden tan›d›¤›m bir Belçika Büyükelçisi bana gelerek, Alman D›fliflleri Bakan› Genscher’in müracaat›m›z›n gündeme al›nmas›na karfl› oldu¤unu, yemek s›ras›nda konuflulmas›nda ›srar etti¤ini haber verdi. Say›n Baflbakan Özal’›, telefonla ar›yarak, durumu bildirdim. Kendileri, Avusturya’da tatilde bulunan Baflbakan Kohl ile görüfltü. Baflbakan›n talimat› ile gündeme al›nan talebimiz, incelenmek üzere Komisyona havale edildi. Komisyon konuyu son derece a¤›rdan ald›; raporunu ancak 32 ay sonra Konseye sundu. Raporda, teknik ve ekonomik de¤erlendirmeden ziyade siyasî görüfller yeral›yordu. Yunanistan raporu 7.paragraf›nda, Türk-Yunan ihtilâf› halledilmeden önce Yunanistan’›n, tek tarafl› olarak, Birli¤e al›nmas› ihtilâf›n Toplulu¤a 43
maledilmesi neticesini do¤uraca¤›ndan, talebin ertelenmesi fleklindeki görüflü Konseyce, politik bulunarak reddedilirken, Türkiye raporundaki iç ve d›fl siyasî de¤erlendirmelere itiraz eden olmad›. Asl›nda raporun haz›rlanma süresi ve içeri¤i bize yönelik ciddî mesajlar tafl›yordu. Tam üyeli¤imiz konusunda bir mutabakat ve siyasî irade bulunmad›¤› görülüyordu. Sonunda rafa kald›r›lan Raporda, “Türkiye’nin özel durumunda flu iki husus daha da önemlidir. Zira Türkiye büyük bir memlekettir; herhangi bir Topluluk üyesi devletten daha büyük bir co¤rafyas› vard›r ve ileride daha büyük bir nüfusa sahip olacakt›r ve genel geliflmifllik düzeyi Avrupa ortalamas›n›n bir hayli alt›ndad›r. Ayr›ca, Türkiye’deki politik ve ekonomik durum, Komisyonu, Türkiye ile derhal kat›l›m müzakereleri bafllat›lmas›n›n yararl› olm›yaca¤› inanc›na sevketmektedir.” fleklinde ifadeler bulunuyordu. Bu rapor ve akibetinden sonra AB, bizi oyalay›c› bir “Matutes Plân›” haz›rlad›. Plân, asl›nda, bir “akide flekeri” mahiyetindeydi. Konu, 1991 seçimlerinden sonra yaflanan siyasî istikrars›zl›k dolayisiyle sahipsiz ve takipsiz kald›. Bu arada Güney K›br›s, Londra ve Zürih Anlaflmalar›n›, bir kerre daha, çi¤niyerek, 1990 da, AB’ne tam üyelik müracaat›nda bulundu. Türkiye’den ciddî bir tepki olmad›. AB Komisyonu, 1993 raporu ile rumlarla müzakerelerin aç›lmas›n› tavsiye etti; Türkiye’den yine ciddî bir itiraz yok. Aral›k 1995 te, Madrid’te yap›lan AB Zirve Toplant›s› aç›klamas›nda, bizimle ilgili, tam üyelik müracaat›n› dikkate bile alm›yan bir paragraf bulunuyordu. Bu paragrafta, “Akdeniz memleketleri ve Türkiye, Ukrayna ve Rusya ile birlikte, Birli¤in komflular›d›r ve AB bunlarla diyalog, iflbirli¤i ve ortakl›¤› sürdürmek karar›ndad›r.” deniyordu. 1959 da Birli¤e müracaat eden Türkiye’ye, 1995 te reva görülen yer. Son zamanlarda Türkiye, Ukrayna ile birlikte daha s›k zikredilir oldu.
44
1995 ayn› zamanda Gümrük Birli¤i takviminin son y›l›d›r. Zaman›n Hükûmeti, Ankara Anlaflmas› ve Katma Protokolün tabiî süreç ve sonucu olan Gümrük Birli¤i uygulama anlaflmas›n›, siyasî bir flova çevirerek, toplulu¤a tam üyeli¤in gerçeklefltirildi¤i fleklinde takdim etti. Medyan›n da her zamanki abart›c› rolünü oynamas› neticesi halkta bir heyecan ve bekleyifl bafl gösterdi. ‹nsanlar, adeta, art›k “kap›lar aç›ld›, AB memleketlerine gidebiliriz” noktas›na geldi. Oysa Gümrük Birli¤i, Ankara Anlaflmas›nda, tam üyelikten önceki son aflama olarak plânlanm›flt›. Aradan on y›l geçmesine ra¤men tam üyeli¤e geçilemedi¤i gibi, ne zaman ve nas›l geçilece¤i de henüz meflkûk. Tam üye olmadan Gümrük Birli¤ine giren tek memleket durumunday›z. Gümrük Birli¤i, mevcut hali ile bir “müstemleke” belgesine dönüflmüfl bulunmaktad›r. AB ile iliflkilerimizin So¤uk Savafl dönemindeki seyri ile So¤uk Savafl sonras› seyri çok farkl› ve düflündürücüdür. So¤uk Savafl senelerinde Avrupa’n›n bize ihtiyac›, dolayisi ile ilgi ve iltifat› vard›. Enerji yollar›n› kontrol ediyorduk. Güney Do¤u kanad› savunma hatt› durumunda idik. NATO içinde, Bat› savunmas› için, Amerika’dan sonra, en büyük kuvveti tahsis etmifltik. Maliyeti yüksek bir külfet tafl›yorduk. Bu bak›mdan Avrupa Türkiye’ye s›cak bak›yor, taleplerimizi, genellikle s›cak karfl›l›yordu. Türkiye’nin bu dönemi de¤erlendirdi¤i, maalesef, söylenemez. 9 Kas›m 1989 tarihinde Berlin duvar›n›n y›k›lmas› ile Avrupa K›tas›, siyaseten, bütünleflti. 3 Ekim 1990 da iki Almanya birleflti. 2l Aral›k 199l de Sovyetler Birli¤i da¤›ld›. Bu memnuniyet verici süreci bafllatan Baflkan Gorbaçov, “Ortak Avrupa Evimiz” sözleri ile Rusya’n›n Avrupal›l›k hüviyetini öne ç›karmaya çal›flm›flt›r. Ba¤›ms›zl›klar›na kavuflarak demokrasilerini kuran Orta ve Do¤u Avrupa memleketleri ile buluflma, kucaklaflma yafland›.Bu kavuflmadan “Aile” fikri do¤du. Ayn› kültür ve dinden olanlar aileden, di¤erleri 45
–Türkiye- yabanc› say›ld›. Varflova Pakt› eski üyeleri öz, biz üvey evlât olduk. AB kriterleri aç›s›ndan bu memleketlerin yedisi bizim gerimizde kalmalar›na ra¤men 1 May›s 2004 te tam üye oldu; Türkiye 1959 dan beri bekleme odas›nda; bu odadan ç›kaca¤›m›z da flüpheli. So¤uk Savafl dönemindeki bütün katk› ve fedakârl›klar›m›z unutuldu. Avrupa’n›n bugün uygulad›¤› bizden olanlar-olm›yanlar ay›r›m›nda ana kriter, hem de 21.yüzy›lda, dindir. Sonra, laiklik dersi veren Avrupa. 3 Nisan 1990 tarihli Financial Times Gazetesinde, Edward Mortimer imzasiyle ç›kan bir makalede, “Türkiye’nin Bat› kurulufllar›nda bulunuflu, Avrupa’daki mevcudiyeti, Stalin ve komünist tehdidinin bir hediyesidir. Stalin öldü, komünizm çöktü, Türkler ait olduklar› yere dönmelidir” deniyordu. Bu makale Avrupa’n›n Türkiye’ye bir mesaj› idi. Makale yazar› ile Londra’da görüfltüm; peflin hükümlerini de¤ifltirmeye niyeti yoktu. Türkiye düflman bak›m›ndan fakirlik çekmiyor. Bay Mortimer halen Birleflmifl Milletler Genel Sekreterinin “nutuk yazarl›¤›n›” yap›yor. So¤uk Savafl›n son bulmasiyle AB bizden, görünür flekilde uzaklaflt›, aradaki mesafeyi geniflletti; bin y›l dengelerinde etkili oldu¤umuz, yüzlerce y›l beraber yaflad›¤›m›z Avrupa, Türkiye’nin Avrupal›l›k hüvviyetini münakafla eder oldu. Terör hareketleri, ‹slâm ile artan gerginlik neticesi, Avrupa’da “Haçl› Ruhu” öne ç›kmaya bafllad›. Türkiye, bu ac› gerçe¤i görmezlikten gelemez. ASAM’a göre “AB’nin gerçeklefltirdi¤i zihniyet de¤iflimini ve bu de¤iflimin ortaya ç›kard›¤› uluslar aras› çerçeveyi alg›lam›yan, AB ile iliflkilerini So¤uk Savafl sonras› çerçeve içinde analiz edemiyen Ankara, gerçekçi analizlerin de¤il, tutkular›n flekillendirdi¤i bir politik yaklafl›m ile, hâlâ 1963 te imzalanan Ankara Anlaflmas› çerçevesinde AB ile iliflkilerini tamamlamaya çal›flmaktad›r.” 29 Nisan 1997 de Lüksemburg’ta yap›lan Türkiye-AB Ortakl›k Konseyi toplant›s›nda, Türkiye’nin AB üyeli¤ine ehil oldu¤u ve di¤er 46
tam üyeli¤e baflvuran memleketlerle birlikte, ayn› kriterler alt›nda de¤erlendirilece¤i belirtildi. Sekiz ay sonra, 12-13 Aral›k 1997 tarihinde, yine Lüksemburg’ta yap›lan AB Zirve Toplant›s›nda, dokuz Orta ve Do¤u Avrupa memleketi ile Malta ve Güney K›br›s’›n adayl›¤› kabul edilirken Türkiye liste d›fl› b›rak›ld›. Bu kabul edilemez çifte standart karfl›s›nda, Ankara, AB ile siyasî diyalogu dondurdu. Yap›lan aç›klamada, “AB’nin tutumu, sa¤lam ve güven duyabilece¤imiz bir zemin oluflturmaktan uzakt›r. Türkiye’nin gelece¤i ve AB ile iliflkileri böylesine belirsiz bir zemin üzerine infla edilemez” dendi. 25 May›s 1998 de yap›lmas› öngörülen, TürkiyeAB Ortakl›k Konseyi, Türkiye’nin iliflkilerin seyrinden duydu¤u memnuniyetsizlik nedeni ile toplanamad›. 22 Temmuz 1998 tarihinde. Türkiye, AB politikas›n›n özünü oluflturacak flekilde haz›rlam›fl oldu¤u, “Türkiye-AB iliflkilerini Gelifltirme Stratejisi” bafll›kl› raporunu AB’ye sundu. Bu arada, ayl›k toplant›lar›nda Türkiye’yi ana gündem maddesi haline getirmeyi adet edinen Avrupa Parlamentosu, bizimle ilgili 37 karar alm›fl bulunuyor. Bunlar›n 7 si K›br›s, 2 si Ermeniler, 21 i az›nl›klar ve bölücülük, 3 ü Ege meselesi, 4 ü Patrikhane ve Ruhban Okulu hakk›ndad›r. Bu kararlar›n görüflüldü¤ü toplant›larda, Türkiye aleyhine yap›lan beyanlar, düflündürücü olman›n ötesinde rahats›z edicidir. Seçilenlerin bu tav›r ve düflüncüleri Avrupa’n›n bize bak›fl›n› yans›tmaktad›r. Bu kararlardan birinde, “AP, Türkiye’nin AB’nin bir üye devleti olan Yunanistan’›n egemenlik haklar›n› tehlikeli bir biçimde ihlâl etmesinden ve Ege’deki askerî gerginli¤in artmas›ndan ciddî biçimde kayg› duymaktad›r. Yunanistan s›n›rlar›n›n ayn› zamanda AB’nin d›fl s›n›rlar›n›n parças› oldu¤unu vurgular” denmektedir. Son cümle ile bir de gözda¤› verilmektedir. Ne demeli? Bir di¤er karar›nda AP, “Türkiye’nin vaitlerini yerine getirmedi¤i, insan haklar› ve demokratikleflmede iyileflme olmad›¤›, Ege’de, Kuzey Irak’ta olumlu ad›mlar at›lmad›¤›” gerekçesi ileri sürülerek, 450 milyon dolarl›k yard›m ask›ya al›nd›. 47
AB Komisyonu, 4 Mart 1998 de, 1997 Lüksemburg Zirvesine tepki gösteren Türkiye’nin uzak kalmas›n› önlemek üzere, “Türkiye için Avrupa Stratejisi” bafll›kl› bir karar ald›. Kararda, stratejinin uygulanmas›yla Türkiye’nin AB’nin geniflleme sürecinde yer alaca¤›na iflaret edildi. Türkiye’nin, 1997 Lüksemburg Zirvesinden sonra, AB’den uzak durmas›, Yunanistan’›n, K›br›s ve Ege konular›nda Birli¤i bir bask› arac› olarak kullanmas›n› zorlaflt›rd›. Strateji de¤ifltirdiler; Türkiye’yi d›flar›da tutmak yerine, kap›y› aral›yarak, ümit vererek istediklerini elde etme yolunu seçtiler. 10-11 Aral›k 1999 Helsinki Zirve Toplant›s›nda gelifltirdikleri plânla Türkiye’yi taviz yoluna soktular. Türkiye’ye, K›br›s ve Ege flartlar›n› ihtiva eden bir belge ile adayl›k teklif edildi. Zaman›n Say›n Baflbakan› teklife pek s›cak bakm›yordu. Ancak Hükûmetin iki üyesi AB yetkililerinden daha mahir ç›kt›; teklifin flarts›z oldu¤unda ›srar ettiler. Solana ile Verheugen, özel uçakla, Dönem Baflkan› Finlandiya Baflbakan› Paavo Lipponen’in mektubu ile Ankara’ya geldiler. Mektup teminat veriyordu. Ancak Dönem Baflkan›n›n Birli¤i siyasî aç›dan temsil etti¤i, mektubun bir hukukî de¤er tafl›mad›¤› bilinmeliydi. Hükûmete ulaflmak, tehlikeyi anlatmak yolundaki teflebbüslerim neticesiz kald›. Say›n Baflbakan ikna edildi ve iki iknac› Bakanla Helsinki’ye gitti. Türkiye, bir kerre daha Bat› tuza¤›na düflmüfltü. Pek baflar›l› olm›yan Hükûmetin bir “flov”a ihtiyac› vard›. Helsinki flovunun bedeli yüksek oldu. Gösteriflli bir dönüfl, yanl›fl mesajlar, Avrupa kap›lar›n›n aç›ld›¤› havas›n›n verilmesi, hayallerin, bir kerre daha, tahrik edilmesi. Bas›n›n abartma rekoruna bir yenisini ilâve etti. Baz› bafll›klar flöyle idi: “Hürriyet, Avrupa: Hofl geldin Türkiye”, “Milliyet, Asr›n Buluflmas›, Dü¤ümden Dü¤üne”, “Sabah, Hofl Bulduk AB, Art›k Avrupal›y›z”, “Radikal, Avrupa’dan Türkiye’ye: Hofl Geldiniz”. Aradan alt› y›l geçti, “hofl bulduk” diyemedik; diye48
bilece¤imiz de ziyadesiyle flüpheli. Helsinki’den sonra dönemin Komisyon Baflkan› Prodi, “Türkler, karar›n sat›r aralar›n› iyi okumal›d›r” uyar›s›nda bulundu. Verheugen ise, “Merak edilecek bir fley yok. Biz Türkiye’ye tam üyelik için hiçbir güvence vermedik” diyordu. Helsinki’den bir y›l sonra, Aral›k 2000 Nice Zirvesinde Türkiye, yine aday listesinde yer almad›. 8 Kas›m 2000 tarihinde yay›nlanan Kat›l›m Ortakl›¤› Belgesinde K›br›s ön flart olarak, “acil konular” listesinde idi. Helsinki’ye giden Say›n Baflbakan, bir süre sonra “aldat›ld›k” itiraf›nda bulunurken, D›fliflleri Bakan› hâlâ, “AB ile iliflkilerimizin K›br›s flart›na ba¤lanmas›n› kabul edemeyiz” diyebiliyordu. Türk diplomasisi Helsinki’de atlam›fl, ac› bir ma¤lubiyete u¤ram›flt›. Baflkan Giscard d’Estaing ise, Helsinki konusunda, “Türkiye’ye gerçek durum söylenmiyor. Türkiye’nin adayl›¤›n› kabul edelim diyenlerin gerçek e¤ilimi, Türkiye’nin AB’ne asla üye olam›yaca¤› yönündedir” diyordu. Baflkan›n söyledikleri ac›, ancak gerçek. Gerçeklerden kaçan Türkiye, hayal alemindeki yolculu¤una, ipnotize olmufl flekilde, devam ediyor. Alman Hristiyan Demokrat Partisi y›ll›k kongre aç›klamas›, “Türkiye’nin AB’ne tam üye olmas› Birlik için çok ciddî bir tehlike. Bu nedenle Türkiye’nin AB’ne al›nmas›na karfl› ç›k›yoruz” ifadelerine yer veriyordu. Partinin bu tutumu devam ediyor. Almanya eski Baflbakan› Helmut Schmidt, 8 Nisan 2000 tarihinde, ayn› konuda flunlar› söyledi: “Avrupa’n›n gelece¤inde, ne olursa olsun, Türkiye’nin yeri yoktur. 70 milyon Türk vatandafl›n›, Avrupa içinde serbestçe dolaflt›ramay›z” Helsinki manevras›nda bekledi¤ini elde eden Yunanistan Hükûmeti, “Yunan Hükûmeti isteklerini elde etti” aç›klamas›nda bulundu. Suat ‹lhan’›n, “Avrupa Birli¤ine Neden Hay›r’ bafll›kl› kitab›nda hakl› ve düflündürücü flu görüfller bulunmaktad›r: “Bir yoruma göre, Avrupa Türkiye’yi hiçbir zaman üye yapm›yacakt›r. Sadece, Kuzey K›br›s Türk Cumhuriyetinin K›br›s bütünü içinde entegrasyona tabi tutarak AB’ye ba¤lanmas›, Ege Denizinde Yunan istekleri 49
yönünde çözüm; ‹stanbul’un dünya Ortodokslar›n›n merkezi yap›larak Yunan Megali Ideas› yolunun aç›lmas›; etnik az›nl›k sorunu ifllenerek Türkiye’nin birkaç bölgeye ayr›lmas› ve Türkiye sosyal yap›s›n›n bozulmas› gibi amaçlar›na ulaflmak için AB adayl›¤› verilmifltir. AB’nin Türkiye’ye adayl›k önermesi bir “Do¤u Sorunu” uygulama tuza¤›d›r. Türkiye bir gün üye olursa 70 milyonun bask›s›ndan kurtulmak için daha önce bölünmelidir; Yugoslavya’ya benzetilmelidir.” AB’nin 6 Ekim 2004 Türkiye ‹lerleme Raporu, bu endifleleri hakl› gösterir mahiyettedir. AB, Türkiye’yi federal bir yap›ya götürmek istemektedir. Her ne kadar 10-11 Aral›k 1999 Helsinki Zirvesinde, Türkiye için, “Türkiye, AB’ne kat›lmak istidad›na sahip bir adayd›r ve di¤er adaylara uygulanan ayn› kriterlere tabi tutulacakt›r” denmiflse de gerçek farkl›d›r. Türkiye’den istenenlerin ço¤u di¤er adaylardan istenmemifltir. Bize, çok defa, iyi niyetten yoksun çifte standart uygulanmaktad›r. Kullan›lan dil ve yaklafl›m koloniyal bir hava yans›tmaktad›r. Baflkan Giscard d’Estaing, 9 Kas›m 2002 tarihinde, Le Monde Gazetesine verdi¤i mülâkatta, “Türkiye, Avrupa’ya yak›n, önemli, yetiflmifl eliti bulunan, ancak yine de Avrupa’l› olm›yan bir memlekettir. Türkiye’nin Birli¤e kat›lmas›, AB’nin sonu olur” diyor. 3 Kas›m 2002 seçimleriyle Türkiye’de oluflan yeni iktidar, kendisine AB’nin “fatih”i olmak rolünü biçti. Plânl›, gerçekçi olm›yan bir gayretin içine girdi. “Önceki hükûmetlerin yapamad›¤›n› ben yapar›m” demeye getirdi. AB baflkentleri tarand›, temaslar oldu, vaitler al›nd›, sözler verildi. Medyan›n da büyük katk›s›yla, AB, Türkiye’nin tek gündem maddesi haline getirildi. Kamuoyuna, bir kerre daha, afl›r› ümit verildi. Yarat›lan hava karfl›s›nda, Devletin onurunu, millî menfaatleri savunmak, gerçekleri dile getirmek, nerde ise suç haline geldi. Bat› kültürünün sadece “K” sini kapm›fl, 50
Bat› kompleksi ile yo¤rulmufl, Günefli bile bat›dan do¤uran baz› çevreler, özellikle yazar-çizerler, K›z›l Derililerin ucu zehirli oklar›na benzer kalemleri ile AB kalesi üzerinde kufl uçurtmuyor, Avrupa’n›n bask› ve taleplerini destekliyor, Türkiye’ye sayg›s›zl›k etmeyi itiyat haline getiren Verheugen’e alk›fl tutuyor, vatanperverleri susturuyor. Tarihi okumayan, AB’nin d›fla vuran niyetlerini görmezlikten gelen iflbirlikçilerimiz…K›br›s m›, verelim, Ruhban okulu mu, açal›m; Ege mi, düflünelim diyebilen insanlar›m›z; Bat›’n›n olumsuz mesajlar›na göz yumanlar…Alman Verheugen’e bir yak›n›, “fiu Türkleri oyalamay› art›k b›rak›n, hakikat› söyleyin” deyince, Verheugen’in cevab›, “Ak›ll› bir insan›n anl›yaca¤› dille söylüyoruz” oluyor. ‹ktidar, toplumu, de¤iflik sebeplerden kaynaklanan AB tutkusunun peflinden götürmeye çal›fl›yor. 12-13 Aral›k 2002 tarihlerinde yap›lan AB Kopenhag Zirve Toplant›s›ndaki so¤uk dufl bile idarecilerimize s›cak geldi. Bu toplant›da, Baflkan Chirac, “Türkler medenî ve nazik olmas›n› ö¤renmelidir” sayg›s›zl›¤›n› gösterirken, Alman D›fliflleri Bakan› Fischer, “Türkleri uyutun, sonra da unutun” diyordu. Kopenhag’ta bulunan Baflbakan ve Yard›mc›s›, tepki göstermek bir yana, Frans›z Baflkan›n elini s›kt›. Ne demeli?.. Metin Aydo¤an, “AB’nin Neresindeyiz?” bafll›kl› kitab›nda, “AB konusunda bir tart›flma de¤il, tek tarafl› yo¤un bir propaganda yaflan›yor. Siyasî ve ekonomik güç sahipleri, arkalar›na ald›klar› d›fl destek ve medyan›n etkin gücüyle, Türk Milletine sürekli flekilde yanl›fl› anlat›yor” hakl› tespitine yer vermifl. Türkiye’nin AB politikas› halka aç›k de¤il. Halk› bilgilendirme, serbest münakafla yok. Yönlendirme hakim. Toplum yüzde yetmiflinin AB tam üyeli¤ine destek verdi¤i belirtiliyor. Ancak bu yüksek oran içinde AB’nin ne oldu¤unu bilenlerin say›s› yüzde befli geçmez. Di¤er yüzde altm›fl befli, propaganda ürünü hayal dünyas› peflinde kofluyor. ‹ktidar›n, 51
›srarl› bir flekilde, takip etti¤i AB tutkusu analizinde, iç faktörlerin a¤›r bast›¤› görülüyor. Birlik, Türkiye’nin, müzakereler için tarih alma talebini, bir yerde, dikkate almay› tercih etti. Tarih vermekle bir fley kaybetmiyece¤ini biliyordu. Tarih vermeden önce, Türkiye’yi 45 y›l oyalamay› bilmiflti. Tarih vermekle, bir taraftan, Türkiye’den istedi¤i tavizleri gerçeklefltirecek, bir taraftan da yeni bir oyalama süreci bafllat›lm›fl olacakt›. Nihayet, 16-17 Aral›k 2004 Brüksel Zirve Toplant›s›nda tarih verildi. 3 Ekim 2005. Ancak, Brüksel Zirvesinden önce, Türkiye-AB iliflkileri üzerine bir bomba düfltü: 6 Ekim 2004, Komisyonun Türkiye ‹lerleme Raporu. AB “Müstemleke Naz›r›” görevini üstlenmifl Verheugen, “Raporda, Türkiye’nin kabul edemiyece¤i a¤›r bölümler var” demiflti; Yan›ld›, Türkiye kabul etti. Hükûmet bomban›n sesine, yank›lar›na kula¤›n› t›kam›fl, hedeflerine gözlerini kapam›flt›. Mahut Rapor, Bat›’n›n, tarih boyunca, Türkiye’ye karfl› besledi¤i kötü niyetlerden arta kalanlar›, a盤a vuruyordu. Say›n Hükûmet Baflkan›, bu dehflet verici belge için -belki de okumadan- “olumlu ve dengeli” dedi. K›br›s rum idaresinin tan›nmas›n›, dolay›s›yla KKTC nin ortadan kald›r›larak, “Enosis” in gerçekleflmesini öngören bir belge nas›l “olumlu” görülebilir? 69 yerinde “etnik” ifadesi geçen, üniter yap›m›z› hedef alan, Türkiye’ye “federasyon” yolunu gösteren bir rapor nas›l “olumlu” olabilir? Lozan dengelerini de¤ifltiren, dinî az›nl›klar›, etnik az›nl›k olarak gösteren, Alevî kardefllerimize dahi “etnik etiket” yap›flt›ran bir vesika nas›l “olumlu” olabilir? Dicle ve F›rat nehirlerimizi, barajlar›m›z› milletleraras› kontrol alt›na almak istiyen bir rapor nas›l “olumlu” olabilir? Tam üyelik yerine özel bir statü teklif eden, insanlar›m›z›n dolafl›m›n› önliyen, tar›m sektörünü d›flarda b›rakan, alt-yap› fonlar›n› kapatan bir belge nas›l “olumlu” olabilir?
52
AB kap›s›nda 45 y›ld›r bekliyoruz. fiayet K›br›s bedel olarak verilirse -ki bunun iflaretleri art›yor- 3 Ekim’de bafll›yacak müzakerelerin 15-20 sene sürece¤i belirtiliyor. Bu süreç içinde Türkiye hep verecek. K›br›s’tan sonra Yunanistan’›n Ege üzerindeki iddialar› gündeme gelecek. ‹stanbul’un, Ortodoks dünyas›n›n ikinci Vatikan’› olmas› gündeme gelecek. Yunanistan’›n her y›l anma günü tertip ederek gündemde tuttu¤u “Pontus dosyas›” aç›lacak. Yunan ve K›br›s rum idaresi vetolar› k›skac›na al›nan, AB bekleme odas›ndaki Türkiye, her safhada, taviz vermeye zorlanacak. Yunan taleplerine ilâveten, AB, baflta Fransa ve Hollanda olmak üzere, bu defa, ermeni iddialar› arkas›nda yer ald›. Bu iddialar›n Türkiye taraf›ndan kabul edilmesi, müzakere sürecinin bir flart› olarak görülüyor. Baflkan Chirac’a yak›nl›¤› ile tan›nan Frans›z Milletvekili Toubon, bir aç›klamas›nda, Türkiye’nin ermeni iddialar› ile beraber, Sevre’i de kabullenmesi gerekti¤ini belirtti. Ermeni iddialar›n›, 18 Ocak 2001 tarihinde kanunlaflt›ran Fransa, soyk›r›m heykelini, Sevre anlaflmas›n›n 10 A¤ustos 1920 de imzaland›¤› binan›n önüne dikti. Ankara’dan tepki yok. Fransa’da Türk düflmanl›¤› moda haline geldi. Metro, tren istasyonlar›nda, her yerde, “Türkiye’ye hay›r” afiflleri as›l› Fransa, AB kap›lar›n› yüzümüze kapatmak için Anayasas›nda dahi de¤ifliklik yapt›. Brüksel’de yap›lan bir aç›klamada, “Türkiye, AB’nin siyasî kontrolü alt›nda oldu¤unu unutmamal›d›r” ifadesi kullan›ld›; Ankara’dan tepki yok. Ekonomi ve Maliye Milletleraras› Para Fonu-IMF kontrolünde; bize ne kald›? Say›n Hükûmetin, a¤›r hükümler tafl›yan 6 Ekim 2004 raporunu ret etmesi, bu mahut rapor gölgesinde 1617 Aral›k 2004 te Brüksel’de müzakere masas›na oturmamas› gerekirdi. Bir kerre daha gerekenin aksi yap›ld›. 16-17 Aral›k 2004 Brüksel Zirve toplant›s›na gidildi. Ordaki müzakereler, diplomasi tarihimizin en kötü örne¤i olmufltur. AB ad›na müzakereleri 53
yürüten Dönem Baflkan› Hollanda D›fliflleri Bakan› Bot’un görüflmeler konusundaki de¤erlendirmesi bizleri üzmüfl, rahats›z etmifltir. Hükûmetin kabul etti¤i belge, tam üyeli¤i de¤il, Frans›z ve Almanlar›n istedi¤i “özel iliflki” formülünü öngörmektedir. Müzakerelerin ucu aç›k olacak, her safhada kesilebilecek, insanlar›m›z›n dolafl›m hakk› olm›yacak, tar›m sektörü d›flarda b›rak›lacak, alt-yap› fonlar› kapal› olacak; tam üyelik bunun neresinde? Muhtevadan ziyade, tarih almak, iflin flov taraf›n› kullanmak istiyen Hükûmet bofl vesikay› kabul etti. Bu durum karfl›s›nda ‹sveç Baflbakan› da flafl›rm›fl olacak ki, “Türkler kabul etmiyecek, biz de kendilerini destekliyece¤iz diye düflünürken, itirazs›z kabul ettiler” fleklinde aç›klama yapt›. Heyetimiz, ayr›ca, Güney K›br›s’› tan›yaca¤›na dair beyanda bulunduktan baflka, bir de belge imzalad›. Belgenin Baflbakan veya D›fliflleri Bakan› yerine bir Devlet Bakan›na imzalatt›r›lm›fl bulunmas› ziyadesiyle garip olmufltur. Belge, kamuoyu dikkatinden kaç›r›lmak istenmifltir. Brüksel’de kay›ts›z, flarts›z teslim olan heyet, Ankara’da kahramanlar (!) gibi karfl›lanm›fl, meydan mitingi, kurbanlar ve zafer nutuklar›, medyan›n s›n›r tan›maz abartmalar› ve milletin, bir kerre daha, uyand›r›lan ümitleri... Türkiye’de hep böyle olmufltur; de¤iflen bir fley yok. Komisyon Baflkan› Barroso, 16-17 Aral›k 2004 Mutabakat Belgesi konusunda, “Bu dokümandaki hükümler 6 Ekim 2004 ‹lerleme Raporundan al›nm›flt›r. Raporu kabul eden Türkiye flimdi bu maddelere neden itiraz ediyor, anlam›yorum” dedi; haks›z m›? Biz de anlam›yoruz Say›n Barroso. Periflanl›k örne¤i Brüksel Belgesi, toplumun dikkatinden kaç›r›lmak istenmesine ra¤men, baz› kafllar› yerinden oynat›nca, bu defa D›fliflleri Bakanl›¤›ndan Brüksel Komisyonuna gönderilen bir Nota’da, Ankara’n›n 17 Aral›k 2004 Mutabakat Belgesindeki ifadeleri nas›l anlad›¤› anlat›lmaya çal›fl›l›yordu. Nota’n›n hukuki hiçbir de¤eri yoktur. ‹ç tüketime yöneliktir. Türkiye’de, genellikle, Hükûmetler millî 54
menfaatleri korumada karfl› taraf› ikna edemeyince, kendi kamuoyunu ikna becerisini gösterir, baflar›s›zl›¤›n› kamufle ederek pazarlar, medya da, iktidardan deste¤ini esirgemez ve ac› flekilde atl›yan Türkiye’nin insanlar›ndan alk›fl al›n›r. Bu uygulama yeni iktidar döneminde kaide haline geldi. Irak’ta, ABD ile iliflkilerde, K›br›s Millî Davas›nda, Güney K›br›s’› tan›mada, AB görüflme ve kararlar›nda böyle oldu. Türkiye, kaybetmenin baflar›lar›n› kutluyor. TV ekranlar›, gazete sayfalar› ac› gerçeklere kapal›. Karanl›ktaki fleffafl›k (!).
Bekleme Odas›ndaki Türkiye Türkiye’nin Avrupa Birli¤i “Bekleme Odas›”ndaki daimi ikameti, renkli, komik, düflündürücü, yaralay›c›, ac› ve genellikle ciddiyetten uzak safhalardan geçmifltir. Baz› mahir, sihirbaz hükûmetler, Türkiye’yi, sanal olarak, odadan ç›kar›p Birlik üyeleri aras›nda oturtmufl, sihirbazl›¤›n etkisinde kalan insanlar›m›z, rüyalar›n› gerçek sanmaya bafllam›fl, ac› bir flekilde uyand›¤›nda, kendisini bekleme odas›n›n çürümekte olan sandalyesinde bulmufltur. Birli¤in bütün üyeleri Birli¤e bir defa girerken biz tam üç defa girdik. Hiçbir memleketin yapamad›¤›n› baflard›k. ‹lk tam üyeli¤imiz 1995 te ilân edildi. Ankara Anlaflmas› ve Katma Protokolün tespit etti¤i Gümrük Birli¤i süreci 1995 te tamamlanm›flt›. Bir Uygulama Anlaflmas›’n›n kabulü bahis konusu idi. Zaman›n flov merakl›s› Hükûmeti, 6 Mart 1995 te imzalanan bu Anlaflmay›, Avrupa Birli¤ine girifl olarak ilân ve medyan›n büyük katk›s› ile insanlar›m›za kabul ettirdi. Herkes hayaller kuruyor, plânlar, yol haz›rl›¤› yap›yor, “Avrupa’l› olduk” diye seviniyordu. Gümrük Birli¤i, Avrupa Birli¤i oluyordu. Oysa AB’ne girmeden Gümrük Birli¤ine giren tek memleket oluyorduk. Karar organlar›nda yokuz, fonlardan yararlanm›yoruz, koloniyal bir uygulama ile AB’in pazar› olduk. 55
Gümrük Birli¤inin 1 Ocak 1996 dan bu yana bize maliyeti 80 milyar dolar. AB rüyas› ile zenginleflmeyi hayal eden insanlar›m›z›n cebinden 1.200 dolar ç›km›fl oldu; dolmay› bekleyen cep boflalmaya devam edecek. Bu cep boflaltma operasyonu sahibi Hükûmetin baflkan›, senelerce marifeti ile övündü. Birinci hayalî AB üyeli¤imiz iki sene sürdü. Aral›k 1997 Lüksemburg Zirve Toplant›s›nda, Türkiye’nin de¤il, üye, aday bile olmad›¤› aç›kland›. Orta ve Do¤u Avrupa memleketleri ile Malta ve Güney K›br›s’›n bulundu¤u 11 aday listesinde Türkiye yoktu. Türkiye, Lüksemburg so¤uk duflunun hayal k›r›kl›¤›n› yaflarken, AB, Yunan hedeflerini esas alan, çok iyi plânlanm›fl Helsinki tuza¤›n› haz›rlad›. Türkiye, bu tuza¤a çok kolay düfltü. ‹çerde zor günler yafl›yan Hükûmet, flov ihtiyac› içinde idi. 10-11 Aral›k 1999 Helsinki Zirve Toplant›s›nda Türkiye’ye, K›br›s ve Ege önflartlar›yla, aday adayl›¤› teklif edildi. Ankara’ya gelen Solana ile Verheugen, ikna edilmek için fazla direnifl göstermiyen Say›n Baflbakan’›, iki bakan› ile birlikte Helsinki’ye götürdü. Gösteriflli karfl›lama, törenler, foto¤raflar ve bofl bir vait karfl›l›¤› K›br›s ve Ege bedelini içeren mutabakat. Medyan›n verdi¤i hava ile kahramanlar (!) gibi dönen heyetimiz baflarm›fl, Türkiye’yi AB’ne üye yapm›flt›. Kopar›lan hengame, yap›lan pazarlama ile insan›m›z yeniden hayal alemine girdi, serbestçe dolaflaca¤› AB’ne seyahat haz›rl›klar›na bafllad›. Medyam›z, Türkiye’yi, kesin bir flekilde, AB içine oturttu. AB’ne, ikinci defa girmifl oluyorduk. Zamanla Helsinki belgesinin adayl›k k›sm› unutuldu, ön flartlar› önümüze kondu. K›br›s’›n, AB yoluyla “Enosis” e götürülmesi ana gündem maddesi oldu. AB Kalesi kap›lar› aralanmadan, vatan parças› K›br›s, gözlerimizin önünde elden gidiyor. Tam üyelik hayalleri içinde yüzen insanlar›m›z›n, büyük ço¤unlu¤u, K›br›s’›n elden gitmekte oldu¤unun fark›nda bile de¤il. Seneler ilerledikçe, AB’ne ikinci giriflimizin de sanal oldu¤u anlafl›lmaya, ac› bir flekilde hissedilmeye baflland›; bir deneme 56
daha yapmak gerekiyordu. Gariptir, uyar› ve ricalara kulak t›kay›p Helsinki’yi kabul edenler, bir sene sonra, “aldat›ld›k” itiraf›nda bulunuyordu. Ne var ki, bu itiraf›n, nedametin bedeli çok büyük oluyor. Avrupa Kalesi kap›lar›na yönelik Üçüncü Hamle, 3 Kas›m 2002 seçimleriyle iflbafl›na gelen iktidarla bafllad›. “Her alanda ve her konuda di¤erlerinin yapamad›¤›n› biz yapar›z” mütevazi iddiasiyle yola ç›kan yeni hükûmet, AB’ni tek gündem maddesi olarak kabul etti; itirazs›z, teslimiyetçi, hattâ “yalvar-yakar” s›n›r›n› zorl›yan bir yaklafl›m. Bu üçüncü dönem, AB’nin “dikte ve dikta” dönemi olmufltur. Kafllar yukarda, koloniyalist bir tav›r ve Alman bir “komiser” Verheugen. Devlet çark›, Brüksel “talimatlar›” ve Komiserin teftifllerine endekslendi. Avrupa’n›n al›flk›n oldu¤u, zevk ald›¤› bir uygulama. Yüzlerce y›l Avrupa’y› titreten bir Milletin evlâtlar›, Cumhuriyet Hükûmeti Baflkan ve Bakanlar›n›n, AB ile temaslar s›ras›nda sergiledikleri manzaralar, Türkiye’ye karfl› yap›lan tats›z beyanlara, Fransa Devlet Baflkan›’n›n Aral›k 2002 Kopenhag Zirvesi s›ras›nda, 26 Ekim 2004 tarihinde Berlin’de, 16-17 Aral›k 2004 te Brüksel’de gösterdi¤i sayg›s›zl›klara tepki gösterilmemesi, son derece üzücü olmufltur. Avrupa’l›lar bu beyan ve yak›fl›ks›z tav›rlar› ile bize, ayn› zamanda “istenmedi¤imiz” mesaj›n› vermektedirler. Ancak Ankara’n›n bu mesajlara karfl› bir hassasiyeti yok. Toplumun hassasiyetini ise medya önledi. Medya ve Bat› hayranlar›na göre, “AB bir Medeniyet Projesidir”, yani onlar›n as›rlard›r bizim için söyledikleri “barbar” sözünün teyidi..., “AB çocuklar›m›z›n gelece¤idir”, yani çocuklar›m›z›n gelece¤i içerde de¤il d›flar›dad›r..., “AB, biricik kurtulufl umudumuzdur” Umut, beni yüzy›llard›r yok etmeye çal›flan Avrupa’da; öyle mi? Demek bu milletin tarihini, insanlar›n› küçük görecek kadar küçük vatandafllar›m›z varm›fl. Verheugen’in, burada tekrar› bile insan› yaral›yan say›s›z münasebetsizlikleri, Ankara’daki temsilcilerinin, “müstemleke” parfümlü tav›r ve beyanlar›, kimseyi, amma hiç kim57
seyi rahats›z etmiyor. “K›br›s Davas›”, “Millî menfaat” sözleri Türkiye’de tabu oldu. Bunlar› kullananlar, Türkiye’nin “Medeniyet Projesi” ne karfl› ç›kan “hain”ler olarak görüldü, damgaland›. Mafya deste¤i ve tesadüflerin yard›m› ile Baflbakan olan bir flah›s, “AB olmazsa ben bu kadar insana nas›l ifl bulurum?” diyebiliyordu. Zira Türkiye ve imkânlar›n› kendi boyu ile ölçüyordu.Teslimiyet ve tavizlerle 16-17 Aral›k 2004 Brüksel Zirvesine geldik. Brüksel’de tam diplomatik bir hezimet yafland›. Brüksel’e, Türkiye’nin üniter yap›s›n› hedef alan, 6 Ekim 2004 mahut ‹lerleme Raporu gölgesinde gidilmiflti. Bir tarih almak u¤runa ne fedakârl›k ve tavizler kabul edilmedi. Ucu aç›k, tam üyeli¤i hedef alm›yan bir müzakere tarihi u¤runa, Güney K›br›s’›n tan›nmas›, yani Zürih ve Londra Anlaflmalar›n›n ortadan kalkmas›, Kuzey K›br›s Türk Cumhuriyeti varl›¤›n›n, oradaki askerî mevcudiyetimizin son bulmas› kabul edildi. Ankara teslim oluyor, Yunanistan baflar›l› ve ›srarl› politikas›n›n meyvesini al›yor. Brüksel skandal›, bir kerre daha, kamuoyuna “zafer” olarak pazarland›, sorumlular “kahraman” gibi karfl›land›; gazete bafll›klar›ndan yan›lt›c› “müjde”ler tafl›yor, TV ekranlar› abartmaktan çatlama noktas›na geliyordu. ‹nsanlar, “bu sefer tamam, ifl oldu” demeye, yol haz›rl›klar› yapmaya bafllad›. Yani Türkiye, üçüncü defa AB’ne girmifl oluyordu. Masum vatandafllar›m›z yol haz›rl›¤› yaparken, Brüksel Belgesi insanlar›n dolafl›m›n› tümü ile önlüyor. Hükûmet zafer ilân ederken, AB, flayet olacaksa, müzakerelerin 10-15, son olarak, 20 y›l sürebilece¤ini belirtiyor. Bu, bekleme odas›ndaki 45 y›ll›k bekleyiflin daha 20 y›l devam edece¤i anlam›na geliyor. Bu, ayn› zamanda, 20 y›ll›k müzakereler s›ras›nda, Ege, Pontus, ‹stanbul’un 220 milyon Ortodoks’un ikinci Vatikan’› olmas›, ermeni iddialar› gibi taviz taleplerinin masaya getirilmesi demek oluyor. Peki, bütün tavizlerden sonra netice, oras› belli de¤il. Bugün AB Anayasas› referandumu, Türkiye’ye tam üyelik yolunu açar propagandas› ile olumsuz 58
sonuçlanaca¤› iflaretini verirken, yar›n Türkiye’nin tam üyeli¤i konusunda yap›labilecek bir referandumun nas›l bitece¤i kendili¤inden ortaya ç›k›yor. Ancak bu ac› gerçekler, tefsire aç›k olm›yan mesajlar, Ankara’n›n hesaplar›n› de¤ifltirmiyor. Son senelerde iç politika malzemesi haline getirilen AB ile iliflkiler, bafllang›çta Devlet ciddiyetine yak›fl›r flekilde yürütülmüfltür. 12 Eylûl 1963 Ankara Anlaflmas›n› imzal›yan Say›n ‹nönü Hükûmeti, konuyu çerçevesi içinde tutmufl, ciddiyetten taviz vermemifltir. Tam üyelik için 14 Nisan 1987 de AB’ne müracaatta bulunan Baflbakan Say›n Özal, toplumu beklentiye sokmak flöyle dursun, aksine, “Önümüzde ince, uzun bir yol var” diyerek uyarm›flt›r. Türkiye ile iliflkileri koparmamak, AB’nin politikas›d›r, menfaat› gere¤idir. 45 y›ld›r bizi oyalad› ve oyalamaya devam edecektir. ‹flin ac› ve düflündürücü taraf›, onlar Ankara’y› oyalarken, Ankara da kendi toplumunu oyal›yor, gerçekler Milletten kaç›r›l›yor. Türkiye için çözüm üretmekten aciz, kendi kaynaklar›n› kullanam›yor, baflkalar›n›n bizim için düflünmesini bekliyen, her türlü muamele ve istismar› kabullenen Ankara hükûmetleri, Kaf Da¤› arkas›ndaki AB sihirli de¤ne¤ini halka ümit ›fl›¤› olarak gösteriyor. Türkiye, AB bekleme odas›nda yerini ald›¤› 12 Eylûl 1963 ten bu yana, 21 memleket odadan geçerek tam üye oldu; bedeller ödenmeden, onurlar k›r›lmadan kap›lar aç›ld›, imkânlar sunuldu. Bunlar›n ço¤u, 45 y›l boyu Bat›’y› tehdit eden Varflova Pakt› üyesi iken Türkiye Bat›’y› savunan NATO üyesi idi ve olmaya devam ediyor. Ancak onlar Aileden, ayn› din ve kültürden, biz ise, So¤uk Savafltan sonra, farkl›, yabanc› görüldük. Onlar öz evlât olarak yer ve paylar›n› al›rken, biz üvey evlât muamelesi dahi görmedik, görmüyoruz. Bütün çifte standart ve haks›zl›klara ra¤men, Ankara’n›n AB tutkusunda ›srar etmesi neden? Kay›ts›z, flarts›z teslimiyet, 59
kendimize güvensizlik, hattâ sayg›s›zl›k neden? “AB olmazsa olmaz” diyerek, her türlü bedeli ödeyebilece¤imiz mesaj›n› vermek neden? 1950 lerde, fert bafl›na millî gelirlerde gerimizde olan Japonya, Güney Kore, AB ile mi refah› yakalad›. Japonya, 20. yüzy›l bafllar›nda dünyan›n en fakir memleketlerinden biri, topra¤› bizimkinin yar›s› ve ancak % 16 s› ifllenebilir; savaflta yenilmifl, 1945 te iki atom bombas› -Hiroflima, Nagazaki- yemifl, enerjide % 95 d›flar›ya ba¤›ml›. Japonya bugün üç trilyon dolarl›k millî geliri ile dünyan›n ikinci büyük ekonomik gücü, ABD’de 700 milyar dolarl›k yat›r›ma sahip, Amerika ile d›fl ticaretinde, her y›l, 40-50 milyar dolar fazlal›k sa¤l›yan, teknolojik baz› alanlarda birinci s›rada, iflsizli¤i asgaride, 124 milyonluk etkili bir memleket. Bu baflar›y› AB ile mi elde etti. Savafl görmüfl, bölünmüfl, 40 milyonluk Güney Kore, bugünkü ekonomik düzeyini AB ile mi yakalad›. 260 bin km_ topra¤›, üç buçuk milyon nüfusu ile ‹sviçre standard›n› yakal›yan Yeni Zelanda AB üyesi mi? 1950 lerde nüfusunun % 15’i d›flar›da çal›flan, yer alt› ve yer üstü zenginli¤i bulunm›yan ‹sviçre bugün bir buçuk milyon yabanc› çal›flt›r›yor ve 40 bin dolar millî gelirle dünya birincisi. Di¤er örnekler de var; Avustralya, Kanada, Norveç, Malezya. Bu tablodan flu üzücü, ac› netice ç›k›yor: Türkiye, baz› dönemler hariç, çok kötü idare edilmifltir ve edilmektedir. Lüks ve israf içinde, üretmeden tüketen, borç içinde yafl›yan, borca doym›yan her fleyin yönetenlerin refah›na göre plânland›¤›, h›rs›zl›k, yolsuzluk cehalet ve ihanetin kol gezdi¤i; iddias›z, mefkûresiz, kendisi ile yar›flm›yan, teknolojiyi yakal›yam›yan, dünyadaki a¤›rl›k ve etkinli¤i azalan, Devlet adam› fukaras› Türkiyem; seni bu hale getirenler utans›n. ‹nsan›m›za daha zaman ve eme¤in de¤erini, bütün mücadelenin, eme¤in zaman içinde sermayeye dönüfltürülmesi oldu¤unu anlatamad›k, ö¤retemedik. Eme¤i de, zaman› da en bol sarfeden bir memleketiz. Dünya istatistiklerinin üzücü s›ralar›n› kimseye b›rakm›yoruz. Almanya’da sabah 05.30 60
da iflbafl› yapan Türk iflçisi Türkiye’de ancak saat 09.00 ifle bafll›yor. Almanya’da, Türkiye’dekinin yedi misli üretiyor. Bürokrasimiz çark› ancak saat 10.30 da dönmeye bafll›yor. Senede 152 gün çal›flm›yan Türkiye. Japonya’da flimdiye kadar y›ll›k izninin tamam›n› kullanm›fl memur ve iflçi bulunmam›fl; biz de ise senelik iznine mazeret veya rapor eklemiyeni az. Köfleyi dönme rekorunu kimseye b›rakm›yoruz. Türkiye - AB iliflkileri, bir taraftan Yunanistan ve Güney K›br›s veto giyotinleri alt›na al›n›rken, di¤er taraftan t›rmanan dinler çat›flmas›n›n etkisine girdi. ‹liflkilerde din faktörü ön plâna geçti. Haçl› Seferlerinden 800 y›l sonra, 21.Yüzy›lda gelinen nokta, “medeniyet modeli Avrupa” n›n o kadar da medenî olmad›¤›n› gösteriyor. AB üyesi memleketler hükûmetlerinde Türkiye’ye karfl› siyasî irade noksanl›¤› görülürken, bu defa ayn› memleketler halklar›nda, dinî inançlar›n harekete geçirdi¤i, “Türkiye’ye hay›r” tepkileri yükseliyor. O derece ki, nesillerdir içlerinde yafl›yan, büyük ço¤unlu¤u, bulundu¤u memleket vatandafl› olan 15-20 milyon müslümandan kurtulman›n yollar› aran›yor, asimilasyon politikalar› gelifltiriliyor. Bu ac› gerçek ve geliflmeler karfl›s›nda, 70 milyon Türkün Avrupa bütünleflme hareketi içine al›nmas›n› beklemek hayalcilik, hattâ safl›k olmuyor mu?.. Gözlerimizi açmas› gereken, çok daha vahim bir olay yafland›; 1992-1995 Bosna-Hersek katliam›. Frans›z Filozof Bernard-Henri-Levy “Récidiviste-Sab›kal›” bafll›kl› uzun eserinde, savafl s›ras›nda Saraybosna’y› ziyaret etti¤ini, her taraftan sar›lan, açl›k ve susuzlu¤a mahkûm edilen flehirdeki Boflnaklar›n, kad›n, çocuk, yafll› fark› gözetmeksizin, hunharca öldürülmelerine flahit oldu¤unu, soy-k›r›m› uyguland›¤›n› ifade ettikten sonra, Paris’e döndü¤ünde Baflkan Mitterandt’› ziyaretle dehflet verici durumu anlatarak, Avrupa’n›n göbe¤indeki bu katliama seyirci kal›nam›yaca¤›n› belirtti¤ini yaz›yor. Yazar, 61
Baflkan Mitterandt’›n anlat›lanlar karfl›s›nda hiç tepki göstermedi¤ini, daha sonra yapt›¤› bir araflt›rma ile eski Yugoslavya Baflkan› Miloseviç’in, Balkanlar› Müslümanlardan temizlemek yolunda Avrupal› liderleri ikna etti¤ini, bundan dolay› hepsinin soyk›r›m karfl›s›nda hareketsiz kald›¤›n› ö¤rendi¤ini, bunun Avrupa için utanç verici oldu¤unu beyan ediyor. 1995 te Amerika’n›n müdahalesi ve Dayton Anlaflmas›na kadar 260 bin Müslüman öldürüldü. Balkanlarda bu katliam› seyreden, göz yuman Avrupa’n›n, bugün 70, yar›n 80-90 milyon Türk’ü aras›na alaca¤›na inanan varsa, klinik bir olay bahis konusudur. Türkiye bu ac› gerçe¤i görmeli, içine sindirmelidir. Bu “uzun yolun”, maceran›n sonu yoktur. D›fl düflmandan yoksun Avrupa, iç dayan›flmas›n› sürdürebilmek için, bir kerre daha, “Haçl› Ruhu”na sar›l›yor; kalesini dinî surlarla çeviriyor. Laik bir Cumhuriyet olmam›za ra¤men, bizi bu kalenin içine alm›yacaklar› ortadad›r. Avrupa benden bekledi¤ini Gümrük Birli¤i yolu ile alm›flt›r. Yüz milyar dolar› aflan ithalât›m›z›n yar›s›ndan fazlas› AB’den ve bu artarak devam edecek. Bizden bekledi¤i baflka bir fley yok. ‹çine almas› halinde ise size vermesi gereken çok. Ayr›ca AB, bizi nüfus bak›m›ndan bir tehdit olarak görüyor; halen 455 milyonluk AB nüfusunun % 17 sine sahibiz. Gelecekte bu oran % 25 e ç›kacak. Avrupa bunu kald›ram›yaca¤›n›, kabullenemiyece¤ini söylüyor. Bu niyetini, beni küçültmek istedi¤ini, Baflbakan›n “olumlu ve dengeli” buldu¤u 6 Ekim 2004 ‹lerleme Raporunda a盤a vurdu. Bizi yönetenlerden daha gerçekçi bir tespiti ortaya koyan ASAM, “Cumhuriyetin ve Lozan’›n temelleri ortadan kalkmadan, Türkiye’nin AB’ne girmesi muhtemel de¤ildir ve Lozan ortadan kalkt›ktan sonra da Türkiye’nin AB’nin eflit bir parças› olaca¤› konusunda herhangi bir güvence yoktur” görüflünde. AB’nin daha derindeki niyetlerini teflhis ve teflhire çal›flan ayn› ASAM, “Hem federalist, hem de kofederalist projelerin, de¤iflik gerekçelerle de 62
olsa, Türkiye politikalar› aras›nda büyük benzerlikler vard›r. Federal Proje, Türkiye’nin önümüzdeki 20 y›ll›k süreçte, millî güç unsurlar› iyice h›rpalanm›fl, ulus-devlet niteli¤ini yitirmifl, federal bir nitelik kazanm›fl ve jeopolitik bir güç olma ihtimali tamamen ortadan kalkm›fl bir memlekete dönüflmesini hedeflemektedir” neticesini ortaya koymaktad›r. Bu analiz bir bak›ma, 6 Ekim 2004 mahut ‹lerleme Raporunu yans›tmakta, Raporu okumayanlara yard›mc› olmaktad›r. Avrupa tarihin bilinci içinde, Türkiye’yi, stratejik plânda, orta ve uzun vadeli demografik tehdit olarak görmekte ve buna karfl› plânlar gelifltirmektedir. Türkiye-AB iliflkilerinde din faktörünün öne ç›kt›¤›n›n ac›, üzücü ve son derece düflündürücü bir tezahürü 24 Nisan 2005 te yafland›. Bütün Hristiyan Dünyas›, ermeni iddialar›n›n arkas›nda yer alarak, Türkiye’ye karfl› haçl› bir mücadelenin iflaretlerini verdi. Garip beyan ve teflebbüsler görüldü. Ermeni iddialar›n› 18 Ocak 2001 tarihli bir kanunla destekliyen Fransa, bu kerre soyk›r›m iddialar›na karfl› ç›kmay› suç haline getiren yeni bir kanun teklifi haz›rl›yor. Belçika, benzeri bir kanunu ç›karm›fl bile. Avrupa Parlamentosu, millî ve eyalet parlamentolar›nda, çok güvendi¤imiz Polonya dahil, sayg› durufllar›, ayinler yap›ld›, a¤›r kararlar ç›kar›ld›. AB, meseleyi benimsiyerek, 26 Nisan 2005 günü Lüksemburg’ta yap›lan Ortakl›k Konseyi gündemine tafl›d›. Baflkan Chirac ve Fransa siyasî liderleri, ermeni iddialar›n›n kabulünü, AB üyeli¤inin bir flart› haline getirdi. Benzeri sesler Almanya, Avusturya, Hollanda ve Belçika’dan da geliyor. Bu, tarihî intikam ve kin dolu haçl› dayan›flmas› karfl›s›nda Ankara sessiz ve hiç bir fley olmam›flças›na “yola devam” diyor. Bu çirkin hareket, ayn› zamanda Papan›n görüflleri ile birleflmiyor mu? 19 Nisan 2005 tarihinde 265. Papa seçilen Alman Kardinal Joseph Radzinger ne demiflti: Bu çal›flman›n bafllang›c›nda da iflaret edildi¤i üzere 63
Alman Kardinal geçen sene Le Figaro Gazetesinde, 6 A¤ustos 2004 tarihli Herald Tribune Gazetesinde ç›kan beyan›nda, mealen, “Avrupa co¤rafî de¤il, kültürel bir bölgedir. Kültürün esas› Hristiyanl›kt›r. Müslüman Türkiye’nin bu kültür içinde yeri yoktur. Ayr›ca, as›rlarca Avrupa’y› tehdit eden, içerlerine kadar ilerliyen Türkiye’yi aram›za alamay›z.” Bu sözlerin sahibi halen bir milyar Katolik’in bafl› ve Vatikan Devletinin baflkan›d›r. Verheugen de, say›s›z incilerinden birinde, “Türkiye’nin sonunda Vatikan’› ikna etmesi gerecek” demiflti. Peki nas›l ikna edece¤iz? Karfl›m›za yine din duvar›n› dikmiyorlar m›? Türkiye, ne yaz›k ki, balyoz fleklindeki bu mesajlar› görmek, duymak istemiyor. Komisyonun eski üyesi Hollanda’l› Bolkestein, “Türkleri aram›za alacaksak, neden e1683 te Viyana kap›lar›ndan geri çevirdik” dedi. Ayn› flahs›n bir baflka aç›klamas› daha oldu; son iki y›ll›k nüfus kay›tlar› üzerinde yap›lan bir araflt›rmada, Brüksel bölgesinde yeni do¤an Türk çocuklar›na Muhammet ismi verildi¤ini belirterek, kökten dincilik imas›nda bulundu. Baflkan Giscard d’Estaing’in, Helmut Schmidt’in, Martens’in, Türkiye üyeli¤ine karfl› tutum ve beyanlar›na önceki sayfalarda iflaret etmifltik. Alman Hristiyan Demokrat Partisi Baflkan› Angela Merkel, Fransa iktidar partisi lideri Nicolas Sarkozy, Fransa Sosyalist Partisi Baflkan› François Hollande hararetli muhaliflerimiz aras›nda. Böyle Avrupal› müttefiklere sahip Türkiye’nin ayr›ca düflmana ihtiyac› yok. Haziran2004 te yap›lan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde, bilhassa Fransa’da ana tema Türkiye idi. Baflta milletvekili Philip de Villiers olmak üzere, hakk›m›zda söylenmedik bir fley kalmad›. Türkiye’ye karfl› düflmanl›kta Fransa, Yunanistan ile yar›fla girdi. Ayn› Philip de Villiers, Baflkan Chirac’›n, AB Anayasa referandum tarihi olarak 29 May›s 2005 i ilân etmesi üzerine, “Baflkan bu tarihi kasden seçmifltir. 29 May›s’ta Türklerin “Kostantinop”u iflgal ettiklerini hat›rlatmak, bu suretle Türkiye’nin üyelik yolunu açmak istiyor” 64
beyan›nda bulundu. Nitekim Anayasa referandumu, Türkiye konusuna ba¤land›. Kampanyada Türkiye, AB Anayasas› önüne geçti ve bundan dolay› “hay›r” oylar›n›n yükselifle geçti¤i belirtiliyor. fiimdiye kadar hep Bat›’daki muhalif seslere yer verdik; bir muhalif de bizden; muhalifimiz, 8 Mart 1995 tarihinde, flunlar› söylüyor: “Türkiye’nin Avrupa Birli¤ine giremiyece¤i kesindir. Bunu Avrupa’l›lar söylemektedir. Avrupa’n›n önde gelen bütün politikac›lar› söylemektedir. Çünkü Avrupa Birli¤i bir Hristiyan Birli¤idir. Bunu biz söylemiyoruz, Avrupa’da herkes söylüyor, herkes biliyor… Halka sormaktan korkulmufltur. Demokratikseniz Avrupa ülkelerinde oldu¤u gibi bunun için halk›n oyuna baflvurursunuz, gidip halka sorars›n›z. Türkiye’yi bu noktaya getirenler suçludur.” Sizce bu sözleri kim söylemifl olabilir? ‹nanm›yacaks›n›z amma bu sözlerin sahibi bugünkü Avrupa sevdal›s› Say›n Gül. O gün kendi taban›na sözcülük yap›yordu, bugün kendi taban›na narkoz yap›yor. Avrupa’l› bir diplomat, Gül’ü do¤rular flekilde, “Esas›nda Türkleri kimse Avrupa’da istemiyor, ancak nas›l d›flarda b›rakaca¤›m›z› da bilmiyoruz” diyor. Fransa Baflbakan› Raffarin’in, 23 Eylûl 2004 tarihli Wall Street Journal’a verdi¤i mülâkatta flu cümle dikkat çekicidir: “‹slâm nehrinin laik nehir yata¤›na akmas›n› istemiyoruz”. Garip mesajlar tafl›yan bu cümle, ayn› zamanda, Avrupa Birli¤inin bir Hristiyan Kulübü oldu¤unu do¤rulamaktad›r. Nitekim AB memleketleri kamuoyunun, ortalama, ancak % 30’u Türkiye’nin tam üyeli¤ine destek vermektedir. Bu oran, ilerde, Türkiye konusunda yap›labilecek bir referandumun nas›l sonuçlanaca¤›n› da göstermektedir. AB bayra¤›ndaki renk ve y›ld›zlar›n, Meryem Ana’n›n bafl›ndaki 12 y›ld›zl› tac› ve mavi pelerinini temsil etmesi ve 25 Mart 1957 tarihli Anlaflman›n Roma’da imzalanmas›, Birli¤in temelinde dinî harc›n hakim oldu¤unu ortaya koymaktad›r. Günümüzde bu harç, medeniyetler, dinler çat›flmas› ile daha da etkili olmaktad›r. Bütün bu olumsu65
zluklar, ac› gerçekler, hükûmetin, medya ve baz› ifl çevreleri deste¤i ile dikkatleri AB’ne çevirmifl bulunmas› ile gözden kaçmaktad›r. Yarat›lan bask›l› ortamda, AB ile ilgili gerçekçi de¤erlendirme ve görüfller itibar görmemekte, afl›r› tepki ile karfl›lanmaktad›r. Baz› çevreler tutum ve fikir beyan›ndan kaç›nmaktad›r. Bu sa¤l›kl› olm›yan hava içinde Türkiye’de AB’ne karfl› ç›kan bir politik parti veya grup yoktur. Problem, AB’ne girifl bedeli olarak, Türk Devleti kurulufl esaslar›n›n ne ölçüde de¤ifltirilece¤i hususu ile K›br›s ve Ege’de verilecek tavizlerden kaynaklanmaktad›r. K›br›s konusunda, maalesef, daha flimdiden “Enosis”e götürecek yol aç›lm›flt›r. Ankara, bu millî meselede karfl› tarafa afl›r› derecede cömert davranmaktad›r. Bu noktada Baflkan Giscard d’Estaing’e hak vermemek mümkün de¤ildir. Baflkan diyor ki, “Yunanistan adayl›k sayesinde Türkiye’den istediklerini elde etmenin peflindedir. Türkiye’nin AB içinde yeri olm›yacakt›r”. AB Komisyonu eski Baflkan› Prodi ise, “Kültür ve e¤itim, Avrupa K›tas› birleflmesinin baflta gelen esaslar›d›r” demektedir. Kültürümüz Avrupa’n›nkinden farkl›, e¤itim ise çok daha farkl› ve maalesef ac›kl› durumda. Türkiye-AB iliflkilerini, Türklerin Avrupa ile iliflkileri tarihinin d›fl›nda de¤erlendirmek mümkün de¤ildir. Türkiye-Avrupa iliflkileri tarihi dünya tarihinin önemli bir k›sm›n› oluflturur. Bu tarihi göz önünde bulundurmadan at›lan ad›mlar bizi bir yere götürmüyor. Bekleme Odas›nda üzerimize vurulan kilit, asl›nda tarihin kilididir. Türkiye bu kilidi k›rmazsa ömrü Bekleme Odas›nda geçer; Avrupa’n›n istedi¤i de budur. Türkiye’nin kendisini sorgulamas› zaman› gelmifltir. Bu flekilde yola devam edemeyiz. 82 y›l savafl görmemifl, zengin insan ve tabiat kaynaklar›na sahip Türkiye üretim, tüketim, ihracat, ithalat rakamlar› flimdikinin, en az, on misli olmal›yd›. E¤itimde baflar›l› olamad›k. Co¤rafî bölgelerimiz aras›ndaki kalk›nm›fll›k fark› kabul edilemez 66
boyutlarda. Alt-yap› ça¤ d›fl›. Üretmeden tüketmek, borçlanmay› marifet bilmenin faturas› büyük oluyor. Memleketi iyi idare etmedi¤imizi görmek, kabul etmek lâz›m. Radikal kararlara, reformlara ihtiyac›m›z var. Erteleme çözüm de¤ildir. Türkiye’yi bürokrasinin sultas›ndan ç›karmak lâz›m. Devlet lüks ve israf›na son vermelidir. Onbinlerce insan›n içme suyu bulamad›¤›, evlerine patika yoldan ulaflt›¤›, bir milyon çocu¤un okulyüzü görmedi¤i bir memlekette, bizim memleketimizde, ço¤u resmî Mercedeslerin yar›flmas› vahim bir hastal›¤›n iflaretidir. Bünye bu hastal›¤›, daha uzun süre, kald›ramaz. Silkinmemiz lâz›m. Türkiye gerçekleri içinden gelen her yeni idareci, k›sa bir süre sonra statükocu oluyor, gerçeklere s›rt›n› çeviriyor. 9 Kas›m 1989 da Berlin duvar›n›n y›k›lmas› ile So¤uk Savafl›n son bulmas›, komünizmin çökmesi ve 21 Aral›k 1991 de Sovyetler Birli¤inin da¤›lmas› üzerine dikkatler Türkiye’ye çevrilmiflti. Türk Dünyas›n›n buluflmas› ile Türkiye’nin büyük bir güç merkezi olaca¤› yaz›l›yordu. ‹çerde bizler 21.Yüzy›l›n Türk Yüzy›l› olaca¤›na inan›yor, yüksek sesle söylüyorduk. Bu tarihî f›rsat› de¤erlendirmifl, Türk Dünyas›n› Türkiye etraf›nda toplam›fl olsayd›k, bugün büyük güçler aras›nda yer alm›fl, AB ile dengeli bir iliflki kurmufl olurduk. Efli az bulunur bir beceriksizlikle bu imkân› kullanamad›k. Tarih bunu affetmiyecektir. Hasret içinde ve büyük ümitlerle kavuflmay› bekliyen Türk Dünyas›n›n hayal k›r›kl›¤› üzücü olduktan baflka pahal› da olmufltur. Bir avuç ermeninin kardefl Azerbaycan’› iflgali karfl›s›nda Ankara’n›n tak›nd›¤› tav›r, Baflkan Elçibey’in “iki helikopter istedim, onu da vermediler” ac› sözleri, bütün hayalleri söndürdü. Son senelerde Kafkaslar ve Orta Asya Türk diplomasi haritas›ndan silindi. Amerikan Baflkan› Clinton, Ekim 1999 George Town Üniversitesinde yapt›¤› konuflmada, Türkiye’nin 21.Yüzy›la flekil verecek Devletlerin bafl›nda gelece¤ini söylemiflti. 67
Ayn› inanc›n›, 15 Kas›m 1999 günü TBMM’nde yapt›¤› konuflmada tekrar etti. 21.Yüzy›l›n Türk Yüzy›l› olaca¤›n› ilân etmifltik, inan›yorduk, bekliyorduk; 21.Yüzy›l›n beflinci y›l›nda halimize bak›n. ‹ç ve d›fl borç alt›nda ezilen, AB’nin bölmeyi hedefledi¤i, Amerika’dan uzaklaflm›fl, Orta Do¤u’da etkinli¤ini kaybetmifl, Sevre’in yeniden telaffuz edildi¤i, Devlet Adamlar›ndan yoksun, teslimiyetçi bir Türkiye… Ekonomi ve Maliyesinin Milletleraras› Para Fonunca kontrol edildi¤i, siyaset, yasama ve dolayisiyle yarg›s›n›n Brüksel’in gözetiminde bulundu¤u bir Türkiye… Kaliteli yaflam istatistiklerinde 96. s›rada, kirlilikte (h›rs›zl›k, yolsuzluk) 77.s›rada, refah seviyesinde 88.s›rada bulunan bir Türkiye… Orta ça¤ manzaralar›n›n yafland›¤›, merkep ile Mercedesin yan yana seyretti¤i, afl› i¤nesi ac›s›n›, ilâc›n tad›n› hissetmemifl, musluktan su ak›fl›n›, okul s›ralar›n› görmemifl milyonlar›n bulundu¤u Türkiye…Atalar›m›z›n ‹stanbul’u fethinden 39 y›l sonra keflfedilen Amerika K›tas› üzerinde kurulu 229 yafl›ndaki Devlet, Temmuz 1969 dan bafll›yarak Ay’a alt› defa insan indirmifl, bizim henüz gidemedi¤imiz köyler var. Ayn› Amerika’dan elli y›l yard›m almaktan da rahats›z olmad›k. Bin y›l dengelerine hakim oldu¤umuz, titretti¤imiz Avrupa önünde sergiledi¤imiz manzara, idarecilerinden ümit bulam›yan insanlar›m›z›n r›zklar›n› Avrupa’da bulma hayali ve bu içler aç›s› tablonun sorumlusu iktidarlar›n baflar› nutuklar›, bu nutuklara alk›fl tutan medyam›z, tarihin intikam›n› alma zevkini tadan Bat›’n›n müstehzi bak›fllar›, bu bak›fllar› iltifat olarak gören insanlar›m›z›n varl›¤›… Türkiye bu olmamak lâz›m; buna lây›k de¤il. Türkiye’yi aya¤a kald›racak, flahland›racak bir mesaja ihtiyaç var. Vatan parças› K›br›s’a el koymak istiyenlere, Anadolu’da, Ege’de gözü olanlara, bizi bölmek istiyenlere, bize koloni muamelesi yapmak istiyenlere, Sevre’i gündeme getirmeye çal›flanlara HAYIR demek zaman›d›r. 68
Türkiye, AB’ni, hâlâ So¤uk Savafl dönemi flartlar› içinde görmekte, de¤erlendirmektedir. O dönemde AB gerçekten Türkiye için hayatî bir önem tafl›makta idi. Bat› ortak savunma teflkilât›, NATO içinde bulunan Türkiye, Bat› ekonomik bütünleflmesi d›fl›nda kalmamal›yd›. Do¤u, Bat› ve Üçüncü Dünya dengeleri içinde Türkiye’nin yeni Bat› idi; bu tercih isabetle yap›lm›flt›. Zaman›n flartlar› içinde Bat›, Türkiye’ye aç›kt›. Taleplerimiz anlay›fl ve kabul görüyordu. Ciddî d›fl tehdit Bat› dayan›flmas› harc› oluyordu. ‹deolojik çat›flma karfl›s›nda dinî farkl›l›klar unutuluyordu. Türkiye, So¤uk Savafl dönemi imkânlar›n›, her zaman, de¤erlendirebilmifl de¤ildir; cömert davranm›fl, az alm›fl, çok vermifltir. D›fl iliflkilerde yeri olm›yan duygusal davran›fllarda bulunmufltur. Ayr›ca, liderlerin Millî Savunma ve D›fliflleri Bakan› tayininde, çok defa, ehliyete itibar etmemelerinin faturas› büyük olmufltur. D›fl görevlerim s›ras›nda ac› manzaralara flahit oldum. Millî menfaatlerle beraber Devletin itibar› da zarar görüyordu. Bugün de görmektedir. Türkiye’de, genellikle, “benim adam›m” Devlet Adam›n›n önüne geçiyor. 9 Kas›m 1989 da Berlin duvar›n›n y›k›lmas› ile Dünya dengeleri de¤iflmeye bafllad›. Yalta düzeni kutuplar› ortadan kalkt›; tek kutuplu Pax Amerikan’a dönemi bafllad›. Dinamikler de¤iflti. Avrupa’da “Aile” fikri, din ve kültür birli¤i ön plâna geçti. “Bizden olanlar, olm›yanlar” anlay›fl› yay›lmaya bafllad›. Dinî milliyetçilik cereyan› güç kazand›. Avrupa, kaybetti¤i a¤›rl›k ve etkinli¤ini yeniden kazanma aray›fl›na girdi. Sanal bir tehdit olarak gördükleri ‹slâm Dünyas› ile iliflkiler gerildi, Amerika’dan uzaklaflma e¤ilimi bafllad›. Yeni Dünya Düzeni için araflt›rmalar devam ediyor. Genel Bir belirsizlik hakim. Türkiye, bu geliflme ve de¤ifliklikleri, gere¤i gibi, de¤erlendirebilmifl, intibak edebilmifl de¤ildir. Kafalar›n ço¤u, hâlâ, 69
So¤uk Savafl dönemine ayarl›. D›fl Politika yerleflmifl al›flkanl›klardan kurtulam›yor. AB’ne yaklafl›mda da klâsik düflünce hakim. Ankara, So¤uk Savafl›n son bulmas› ile Avrupa’n›n bizden, görünür flekilde, uzaklaflmas›n› henüz görmüfl veya kabullenmifl de¤il. Karfl› taraf›n, ortak savunma yolunda katland›¤›m›z riskleri, yüklendi¤imiz fedakârl›klar› hat›rlamas›n›, takdir etmesini bekliyor, ümit ediyor. Oysa Bat›, NATO içindeki yerimizi muhafaza etmemize ra¤men, bize karfl› klâsik politikas›na döndü; zay›f bir Türkiye. Lozan Piflmanl›¤›, Sevre hasreti görülmeye baflland›. Bunlar, üstelik, 6 Ekim 2004 Raporu ile ka¤›da döküldü. AB’ni arkas›na alm›fl Yunanistan’›n dizginliyemedi¤i geniflleme e¤ilimi, Avrupa’da uyanan haçl› ruhu, tarihe gömemedikleri intikam hissi, Türkiye’ye muhtemel bir tehdit kayna¤› gözü ile bak›lmas›, 45 y›ll›k bir iflbirli¤inden sonra, Avrupa ile aram›zdaki mesafeyi aç›yor. K›br›s, Ege ve daha ötesine göz diken, ‹stanbul için dinî plânlar tasarl›yan AB’nin bize kap›lar›n› açmas›n› beklemek için ya bu ça¤da, ya da bu dünyada yaflam›yor olmak gerekir. Kendimizi aldatmak ve avutmak mahareti faturas›, her zaman, yüksek olmufltur. Birilerinin, bir fleylerin bizi uyand›rmas› gerekir. AB’nin, siyasî ve askerî yönler dahil, tam bir birlik olmas› dinamikleri kaybolmufltur. Ekonomik bir birlik olarak dahi ne kadar devam edece¤i belirsiz, hattâ flüphelidir. Kurulufl flartlar› de¤iflmifl, dinamikleri kaybolmufl bir beraberli¤i devam ettirmek zordur. Fransa’n›n Birli¤i, d›fl politika güç kayna¤› olarak kullanmak istemesi, dünyan›n üçüncü ekonomik gücü Almanya’n›n devaml› ikinci plâna itilmesi, ‹ngiltere’nin Amerika’ya yak›nl›¤›, ‹talya ile ‹spanya’n›n buruklu¤u, Polonya’n›n rahats›zl›¤›, küçük üyelere “peyk” muamelesi yap›lmas›, Birli¤i tehdit eden faktörlerden sadece birkaç›. Uzun seneler, kendi meseleleri için çözümü d›flarda ar›yan Türkiye, bu al›flkanl›¤›ndan, tembelli¤inden vazgeçmelidir. Çözüm 70
içerdedir. Çözüm insan ve tabiat kaynaklar›n›n harekete geçirilmesi, kalk›nma ve tasarruf seferberli¤inin bafllat›lmas›, üretim ve ihracat›n artt›r›lmas›d›r. Çin’in birkaç seneden beri giriflti¤i kalk›nma hamlesi, Hindistan’›n teknoloji anlam›nda yapt›¤› s›çrama gözlerimizin önünde. Türkiye’de ciddî bir zihniyet reformuna, yeni yaklafl›mlara ihtiyaç vard›r. AB’ne endekslenmek, Türkiye’de tembelli¤i teflvik ediyor, teflebbüs fikrini gemliyor. Türk Dünyas› ile yak›nlaflmak, 400 milyonu Karadeniz Ekonomik Bölgesinde, 200 milyonu Orta Do¤u ve Orta Asya’da olmak üzere, önümüzdeki 600 milyonluk pazara e¤ilmek lâz›m. Kendimize güveni kazanmak, teslimiyetçilikten kurtulmak gerekiyor. Avrupa’n›n niyet ve mesajlar›n›, tarihî gözlükle, iyi okumak lâz›m. Benim hayr›m› istemiyenlerin bana hay›rl› yol açmalar› mümkün de¤ildir. Stratejik önemimizle yetinmiyerek, ekonomik katsay›y› art›rmak lâz›m. Demografik bak›mdan yafllanan, geriliyen Avrupa, gelecekte kap›m›z› çalmak durumunda kalacakt›r. Teknoloji gelifltirmeye, bu alanda büyük yat›r›mlar yapmaya mecburuz. Sosyal ve ekonomik rahats›zl›klardan kurtulmak, bürokrasi sultas›n› aflmak zorunday›z. Kalk›nma yolumuz önündeki en büyük engel bürokrasidir. E¤itim ve demokrasi sistemimizin kalite üretmesi üzerinde durmak, düflünmek gerekiyor. En büyük servet, zenginlik insand›r, nüfustur; ancak kaliteli olmak kayd›yla. Bin y›ld›r Avrupa’s›z, hattâ Avrupa’ya ra¤men, buralara kadar geldik. Onlar bizimle yürümeyi istemezse, biz yaln›z yürümekten korkmay›z. Baz› çevrelerde mevcut Bat› kompleksinden kurtulmak lâz›m. Bu hastal›kla malûl olanlar›n tarihimizi okumalar›nda fayda var. Bu derece muhteflem bir tarihe sahip bir milletin, baflkalar›n› kendisinden üstün görmeye hakk› yoktur. D›fl reçetelerin bizi iyilefltirece¤ini beklemek gaflet olur. Bu gerçekçi tablodan, bölgemize, Orta Do¤u’ya dönelim neticesine varmak yanl›fl olur. Osmanl› ‹mparatorlu¤undan ç›kan hiçbir 71
Devlet hayr›m›z›, kalk›nmam›z› istemiyor. Aksine, yolumuzu kesmek, bizi istikrars›zl›¤a götürmek gayreti içindedirler. Güney K›br›s’› silâhland›ran M›s›r’›n Enver Sedat’› oldu. Cihan Sedat Makarios’un, cenaze törenine kat›ld›. Suriye’nin Haf›z Esad’›, onbinlerce insan›m›z› öldüren terröristlere ev sahipli¤i yapt›, destek verdi. Saddam her hafta petrol boru hatt› kesti. K›br›s meselesinin görüflüldü¤ü milletleraras› toplant›larda bütün Arap memleketleri Yunanistan ile birlikte hareket etti, aleyhimize oy verdi. Bugün de Atina ile olan ekonomik ve askerî iflbirlikleri, bizimle olan›n çok üstünde. Bu bölge ile iliflkilerde, toplumumuz duygusal davran›yor. Bölge memleketlerini de tarihî aç›dan de¤erlendirmek lâz›m. Bizler, tarih boyunca hem Bat›’y›, hem de ‹slâm Dünyas›n› ürkütmüflüz. Her iki taraf da güçlenmemize flüphe ile bak›yor, önlemeye çal›fl›yor. Bölgeler aras›nda bir tercih yapmak yan›lt›c› olur. D›fl politikan›n hareket noktas›, daima, millî menfaat olmal›d›r. Bu prensibin her zaman dikkate al›nd›¤› söylenemez. Ankara’n›n tereddüt geçirdi¤i anlar olmufltur. Nereden geldi¤imize bak›lsa, nereye gidece¤imiz daha iyi görülür. fiimdilerde oldu¤u gibi, nereye gidece¤inizi bilmiyorsan›z, Kissinger’in deyimi ile, her yol sizi oraya götürür. Bugün yeniden büyük görmemiz için sebep ve imkânlar mevcut. Bafl›m›z› dik tutmak; Bat›’l› müttefiklerimizin tasvip edece¤i icraat› yerine getirmek de¤il, büyük görmenin icaplar›na uymam›za ba¤l›d›r. Bu gerçe¤i Milletçe kabul etmeliyiz. Türkiye, önce büyük Devlet oldu¤una inanmal›, bunu kabul etmelidir. Eski al›flkanl›klar›, politika ve uygulamalar› tümüyle terk etmelidir. Dünyada kendisine düflen yer, rol ve sorumluluklar› kabul etmelidir. Tarihi ile köprü kurmal›, istikbale buradan yürümelidir. Milletleraras› iliflkiler –flimdilerde yap›ld›¤› gibi- popülarite aramak sahas› de¤ildir. Avrupa’n›n Türkiye’ye bak›fl aç›s›n› de¤ifltirmek gerekir. Tanzimat’tan beri de¤iflmiyen, Türkiye’yi devaml› bask› alt›nda tutmaya çal›flan, hesap sormay› bir al›flkanl›k 72
haline getiren bu tutum art›k de¤iflmelidir. Bunun için Türkiye’de de baz› fleylerin de¤iflmesi lâz›m. Bat›’ya karfl› duyulan afl›r› hayranl›k, eziklik, be¤endirme ihtiyac› dengeli bir seviyeye getirilmeli, toplumumuza güven verilmelidir. ‹liflkilerimiz eflitlik esas›na dayan›rsa ancak sa¤l›kl› olur. Türkiye d›fl politikas›, menfaat dengesini sa¤l›yan, gerekti¤i yerde “hay›r” demesini bilen, risk ve sorumluluk kabul eden, onurlu ve sayg›n d›fl politika olmal›d›r. AB konusunda Türkiye’nin tutarl› ve devaml› bir politikas› olmam›flt›r. Yaklafl›mlar, hükûmet, hattâ bakanlara göre, de¤iflik olmufltur. Bat› kurulufllar›ndaki yar›m yüzy›l› aflan mevcudiyetine ra¤men, Türkiye henüz Bat› ile iflbirli¤i ve menfaat dengeleri kaide ve inceliklerini anlam›fl de¤il. Avrupa Birli¤i ile müzakere ve iliflkilerimizin baflar›l› bir diplomasi örne¤i oldu¤unu söylemek zordur. Bütün bunlardan dolay›d›r ki, Türkiye’nin ciddî bir durum muhasebe ve muhakemesi yapmas› lâz›m. Nerede hatâ yap›ld›¤›n› bulmas›, bunun art›k böyle gidemiyece¤ini kabul etmesi gerekiyor. Dünyadaki de¤iflikliklerin önüne açt›¤› ufuklardan -son senelerde yapt›¤› gibi- kaçmamas›, bunlara dönmesi, Türk Dünyas›n›n kendisini için en güvenilir dayanak, katsay› oldu¤u gerçe¤ini görmesi icap eder; Türkiye art›k yaln›z olmad›¤›n› görmelidir. Türkiye, teknolojik yar›flta “ben de var›m” diyebilmelidir. Baflkalar›n›n ete¤ine yap›flarak yar›fl kazan›lmaz. Kald› ki ortada yap›fl›lacak etek de kalmad›. Bu memleket, gerekti¤inde “HAYIR” diyebilecek potansiyele sahip. Diplomasi lügat› reformuna da ihtiyac›m›z var. Türkiye, dün ile bugün aras›nda s›k›fl›p kalmamal›, zaman›n as›l önemli boyutu olan “yar›n”› keflfetmeli, ona yönelmelidir. Türkiye’nin kötü, hem de çok kötü idare edildi¤ine iflaret etmifltik. Bu kötü idareyi, afla¤›daki milletleraras› göstergeler daha ac› 73
flekilde ortaya koymaktad›r. Göstergeler, Cem Kozlu’nun “Vizyon Aray›fllar› ve Asya Modelleri” adl› kitab›ndan al›nm›flt›r. Dünya pazarlar›nda büyük bir rekabet içinde olan 36 memleket aras›nda Türkiye’nin yeri: • Yirmibefl yafl üstü nüfusun 3,5 y›ll›k ortalama ö¤renim süresi ile sondan 3 üncü; • Yüksek ö¤retimde, aç›k ö¤retim dahil, % 15 lik okullaflma oran› ile sondan 7 nci; • ‹lmî ve teknolojik araflt›rma-gelifltirme çal›flmalar› için yap›lan harcamalar›n Gayri Safi Yurt ‹çi Has›la’ya (GSYIH) olan % 0.33 lük oran› ile sondan 6 nc›; • ‹ktisaden faat on bin nüfus bafl›na toplam 7 Ar-Ge personeli ile sondan 4 ncü; • Ticari kesimin Ar-Ge faaliyetleri içindeki % 21 lik pay› ile sondan 4 ncü; • Dünya fen bilimleri literatürüne % 0.166 l›k katk›s› ile sondan 7 nci; • Temel bilimsel faaliyetlerin uzun vadeli ekonomik ve teknolojik geliflme hedeflerine katk› potansiyeli itibar› ile sondan 7 nci; • Ülkede ikamet eden yüz bin nüfus bafl›na verilen 0.99 patent ile sondan 5 incidir. Bu üzücü ve düflündürücü tablodaki derecelerimizi hükûmetlerin karne notu olarak görmek yanl›fl olmaz. Bu tablo mutlaka de¤iflmelidir; Türkiye, hayatî göstergelerde yukar› s›ralara t›rmanmal›d›r. “EVET”çili¤imiz oluflmakta bulunan Yeni Dünya Düzenindeki yerimizi de belirlemektedir. Hatlar› ortaya ç›kmaya bafll›yan yeni düzen co¤rafyas›nda Türkiye izole edilmektedir. Bat› Ailesinin d›fl›na 74
itilen, kendi Türk Dünyas› Ailesini –beceriksizlik ve ürkekli¤iylekuram›yan Türkiye yaln›zl›¤a sürüklenmektedir. Türkiye aya¤a kalkmal›d›r. Kalkt›¤› zaman, karfl›s›ndakilerin daha uzun boylu olmad›¤›n› görecektir; flimdiye kadar, arka arkaya s›ralad›¤› EVET’lerden üzülecektir; bafl›n› dik tuttu¤unda HAYIR demenin zor olmad›¤›n› görecektir; ufku geniflliyecek, büyük Türk dünyas›n› görebilecektir; tarihinin ihtiflam›na bakt›¤›nda içindeki küllenmifl heyecan d›flar›ya vuracak, üzerindeki ürkekli¤i atacak, güven kazanacakt›r. 70 milyon olarak, hep beraber, 盤l›k att›¤›m›zda, pek çok 盤 bafllataca¤›m›zdan eminim.
Sonuç Avrupa Birli¤inin, tarih boyunca, Türkiye’ye karfl› takip etti¤i politika, niyet ve plânlar›na, bu çal›flma içinde, objektif bir flekilde, yer vermeye çal›flt›k. Sonuç, hiçbir tefsir ve izaha ihtiyaç göstermeden, kendili¤inden, ortaya ç›k›yor. Avrupa bizi “Aile” den görmüyor. Aile üyeli¤i için din ve kültür birli¤i flartlar›n› ar›yor. Milletleraras› terrörizmin tahrik etti¤i medeniyetler, din çat›flmas›, Bat› ile olan iliflkilerimizi olumsuz bir flekilde etkilemekte, aram›zdaki mesafeyi açmaktad›r. 21.Yüzy›la yak›flm›yan bu ac› gerçe¤i görmek, kabul etmek zorunday›z. Yeni flartlar›n yaratt›¤›, sa¤l›kl› olmayan atmosfer içinde, Avrupa bizden uzaklaflmakla yetinmemekte, bizi, özellikle nüfus bak›m›ndan, bir tehdit olarak görmekte, üniter yap›m›za yönelik plânlar gelifltirmektedir. 6 Ekim 2004 tarihli Türkiye ‹lerleme Raporu, Avrupa’n›n bu konudaki kayg› ve niyetlerinin bir ifadesi olarak görülmelidir. Avrupa’da nüfusun yafllanmas›, kendisini yeniliyememesi, Prof. Bernard Lewis’in, 21.Yüzy›l sonunda Avrupa’da Müslümanlar›n ço¤unlukta olaca¤› fleklindeki kehaneti ile birleflince, ‹slâm’a karfl› hassasiyet, tedirginlik artt›. Bu 75
çerçevede, AB üyeli¤i bahis konusu olan Türkiye, hedef haline geldi. O derece ki, AB Anayasas› referandumunda Türkiye faktörü ön plâna ç›kt›. Fransa’da 1 May›s yürüyüfllerinde dahi, “Türkiye’ye hay›r” sloganlar› yükseldi. Böyle bir ortamda, AB kap›lar›n›n Türkiye’ye aç›laca¤›n› beklemek hayal olur. AB ekonomik, özellikle siyasî gücü tekelini elinde tutan Yunanistan’›n bunu Türkiye ile paylaflabilece¤ini düflünmek daha büyük bir hayal olur. 1975-76 da Yunanistan’›n, tek tarafl› olarak, AB’ne girmesine seyirci kalma gafletini gösteren Ankara, bu güçlü silâh›, kendi eliyle Yunanistan’a verdi. Yunanistan, kendi emelleri yolunda silâh› kullanmaktad›r. Diplomatik baflar›s›n› daha da ileri götürmek istiyen Yunanistan, Türkiye üyeli¤ine, “yard›mc›” olaca¤› siyasî mesaj› ile K›br›s ve Ege’yi bedel olarak almak istemektedir. K›br›s için, Ankara’n›n da hatalar›yla “Enosis” yolu aç›lm›fl bulunuyor. ‹ktidarlar›n flov, popülarite merak›, memlekete pahal›ya malolmaktad›r. Yaln›z AB de¤il, hiçbir devlet, bulundu¤umuz son derece önemli yerde, kalk›nmam›z›, güçlenmemizi istemiyor. Bunu, gerçekçi bir flekilde, görmek, tedbirlerini almak bize düflüyor. Dünyada say›lar› artan devletleri, sadece ba¤›ms›zl›k hareketine ba¤lamak yanl›fl ve eksik olur. “Bölyönet” de¤iflmiyen bir kaide olarak, devam etmektedir. AB, bu kaideyi Türkiye’ye anestezi ve ince diplomatik ameliyatla uygulamak istemektedir. Türkiye, Avrupa Birli¤ine art›k kesin tav›r koyarak, oyalama ile yola devam edemiyece¤ini, üyelik konusunda siyasî iradenin ortaya konmas›n›, aksi takdirde masaya oturmakta fayda görmedi¤ini, Gümrük Birli¤inin de gözden geçirilmesi gerekece¤ini karfl› tarafa bildirmelidir. Milletleraras› iliflkilerde kararl›l›k flartt›r. Gerileme çizgisi okunabilmelidir. Teslimiyet ve tavizle bir yere var›lamaz. Her vesile ve dille bizi istemedi¤ini, hattâ bekleme odas›nda görmekten de yoruldu¤unu ifade eden AB’ne aç›k bir cevap vermenin zaman›d›r. Bizi istemiyenleri biz de istemiyoruz. Kendi insanlar›m›z› hayalle beslemeye devam edemeyiz. Hakikat› 76
bilmek, Milletin hakk›d›r. ‹ki anti-tezden bir tez ç›km›yor. Tarihî cam›n üzerine bir de dinî cam tak›lan gözlükle bize bakan Bat›’n›n, yeni d›fl tehdit faktörleri ç›kmad›kça, bize yak›nlaflmas› mümkün de¤ildir. Prof.Huntington bizi, medeniyetler aras›nda s›k›flm›fl bir memleket olarak görüyor. 1993 te Foreign Affairs Dergisinde yay›nlanan meflhur makalesinde, “Türkiye, AB’ne girmek yolunda çal›fl›rken, kendisini NATO d›fl›na dahi ç›karmak plânlar› gelifltiriliyor” diyor. 1940 lar sonu ve 1950 lerde Bat› kurulufllar›nda bize kollar›n› açanlar flimdi bu kurulufllardaki mevcudiyetimizden rahats›zl›k duyuyor. Ac›, amma bu böyle. Avrupa Parlamentosunun flimdiye kadar Türkiye hakk›nda ald›¤› k›rka yak›n karardan 21’i, az›nl›k haklar› ve bölücülük ile ilgili. Bu kararlar› alanlar 455 milyonun insan›n temsilcileri; halk›n e¤ilimlerini yans›t›yor. ‹nsan haklar› savunucusu Avrupa, terröristlere yatakl›k ediyor, maddî ve siyasî destek veriyor, d›fl siyasetinin bir bask› arac› olarak kullan›yor. ‹nsan haklar› ve demokraside çifte standart uygulan›yor. Çifte standarda, en çok, maruz tutulan memleket Türkiye’dir; bunu görmek, unutmamak lâz›m. Avrupa’l› bize karfl› Makyavel’in tavsiyesini tatbik ediyor: ‹çerden ele geçirerek, her istedi¤ini yapt›rmak. Bu taktikte baflar›s›z olduklar› söylenemez. Günümüzde Türkiye’deki Bat› lobisi, Türk lobisinden daha kuvvetli ve seslidir. ‹ç hainler, d›fl hainlerin iflini kolaylaflt›r›yor. Türkiye d›fl iliflki ve hedeflerini dünkü denge ve flartlara göre de¤il, mevcut ve gelece¤in muhtemel tablosuna göre tespit etmelidir. Ne var ki, tarihî büyük tecrübesine ra¤men, Türkiye Orta ve uzun vadeli Devlet politikalar› oluflturam›yor. Geliflmeler karfl›s›nda, haz›rl›ks›z ve tedbirsiz yakalan›yor. Elli y›ll›k demokratik tecrübeye ra¤men, d›fl politika demokratiklefltirilemedi; de¤il halka, Parlamentoya da indirilemedi; Baflbakan, Bakan ve teknokratlar›n tekelinde kalmaya devam ediyor. Halk›n, siyasî partilerin deste¤inden yoksun oldu¤u için de etkili olam›yor. Ekonomisi güçlü, ordusu kuvvetli ve millî birli¤i 77
sa¤lam olmayan memleketlerin d›fl politikada baflar›s› s›n›rl› kal›r. Yabanc›lar daima, bu halkalardan zay›f olan› üzerinde oynar. Türkiye’de bir baflka zay›f halkay›, çok defa, hükûmet oluflturur. Devlet Adam› noksanl›¤›m›z bir di¤er zay›f taraf›m›z. Güçlü Devlet Adamlar›, Gümrük Birli¤i oyununa gelmez, Helsinki tuza¤›na düflmez, son Brüksel masas›na oturmazd›. Devlet Adam› yetersizli¤i, zay›f bürokrasi ile birleflince kazanma flans›m›z s›f›rlan›r. Son senelerde d›fl baflar› çizgimiz deniz seviyesinde seyrediyor. Türkiye, devaml› kap› çalan bir memleket olmaktan ç›kmal›d›r; kap›s› çal›nan bir memleket gücüne eriflmesi için tek engel bürokrasi ve kötü yönetimdir. Bu engeli aflmak bizim elimizde. 45 senedir kapat›ld›¤›m›z AB bekleme Odas›’ndan art›k ç›kman›n zaman› geldi. AB’nin bizi bekletmek ve oyalamakta menfaat› vard›r, ancak bizim kendimizi oyalamakta menfaat›m›z yoktur. Türkiye, papazlar›n nöbet tuttu¤u AB kalesi kap›s›ndan geçemiyece¤ini kabul etmelidir. Türkiye’nin alternatifi Türkiye’dir. Devlet hayat›nda en kötü fley tereddüt ve karars›zl›kt›r. Art›k tereddüde yer yok; karar vermek zaman›d›r. Türkiye, AB hayalini besler, hayat ve faaliyetlerini ona göre ayarlarken, Birlik, mevcudiyetini tehdit eden bir krize girdi. Birlik Anayasas› üzerinde Fransa ve Hollanda’da yap›lan referandumlar, demokratik halk isyan›na dönüfltü. Fransa’da iktidar ve ana muhalefet partileri Anayasan›n kabulu için çal›flt›. Baflkan Chirac, televizyon konuflmalar› ile, halka “evet” oyu vermeleri ça¤r›s›nda bulundu. Zorlu, sert bir kampanya cereyan etti. Siyasetin önde gelen isimleri, yazarlar, san’at dünyas›n›n tan›nm›fl isimleri kampanyada rol ald›. Anayasan›n, Avrupa’n›n gelece¤i bak›m›ndan tafl›d›¤› önem savunuldu, anlat›lmaya çal›fl›ld›. Ancak netice al›namad›. 29 May›s 2005 Pazar günü yap›lan oylamada “kabul” oylar› % 45 te kal›rken, “hay›r” oylar› % 55 oldu. Bu oylama ile 78
Frans›z halk›, siyasî otoriteyi, partileri reddetmifl oldu. Demokratik bir direnifl gösterdi. Bir deprem yafland›. Baflkan Chirac, kendisini kurtarmak için Raffarin Hükûmetini feda etti; yeni bir Hükûmet kuruldu. Sosyalist Partinin içi kar›flt›. Birli¤in kurucular›ndan olan ve kendisini Birli¤in lokomotifi olarak gören Fransa, Birli¤e en büyük darbeyi vurmufl oldu. 1 Haziran 2005 Çarflamba günü Hollanda’da yap›lan oylaman›n sonuçlar› daha da a¤›r oldu; Hollanda’l›lar Anayasay› % 63 oyla reddetti. Birli¤in kurucular› aras›nda yer alan, en sad›k ve sessiz üye olarak bilinen Hollanda, Birli¤e karfl› adeta isyan etti; AB içindeki krizin derinli¤ini ortaya koydu. Yönetimlere karfl› ayaklanma fleklini alan Fransa, Hollanda halk oylamas›, bir taraftan AB Anayasas›n› gömer, bütünleflme yolunda yeni aflamalar›n önünü keserken, bir taraftan da milletlerin kendi kaderine sahip ç›kma kararl›l›¤›n› gösteriyor. 1 May›s 2004 te, ekonomik ve sosyal bak›mdan zay›f on yeni üyenin Birli¤e al›nmas› barda¤› tafl›ran, hattâ çatlatan son damla oldu. Baflta el-eme¤i olmak üzere, girdilerin düflük oldu¤u bu memleketlere Fransa ve Almanya’dan sanayi kurulufllar›n›n kaymas›, ayn› memleketlerden Fransa ve Almanya’ya iflçi ak›m›n›n bafllamas›, Hollanda’ya d›fl göç ak›n›, esasen iflsizli¤in yüksek bulundu¤u bu memleketlerde sosyal huzursuzlu¤u artt›rd›. Ayr›ca, yetkilerin giderek millî baflkentlerden Brüksel’e akmas›, egemenli¤in kayb› endiflesini kamç›lad›. Sand›ktan ç›kan tepkiler, mesajlar AB’ni ciddî bir istikrars›zl›¤a sürekledi. Hükûmetler, pani¤i önleme, krizi yönetme gayretine düfltü. Birlik, elli y›ll›k ilerleme ve kazanc› muhafaza çabas› içinde. Art›k hiçbir fleyin eskisi gibi olm›yaca¤› kabul ediliyor. Gündemde art›k yeni bir geniflleme yok. Üyelikleri onay safhas›na gelmifl Bulgaristan ve Romanya konusunda dahi tereddütler bafl gösterdi. 79
Fransa ve Hollanda Referandum kampanyas›nda en çok ifllenen konulardan biri Türkiye üyeli¤i olmufltur. Hattâ referandumlar›n Türkiye’ye karfl› yap›ld›¤›n› söyliyenler oldu. Türk düflmanl›¤›n› karakteri haline getiren Frans›z milletvekili Philippe de Villiers, bir mitingde yapt›¤› konuflmada, “Yüz y›l da geçse Türkiye AB’ne al›nmayacak” diyordu. Ço¤unluk lideri Sarkozy ise, “‹srail ve Lübnan bize Türkiye’den daha yak›n, onlar varken Türkiye’yi mi alaca¤›z?” beyan›nda bulundu. Ayn› zat, yeni kurulan Frans›z Hükûmetinde eflbaflbakan durumunda. Fransa’da Baflkan Chirac referandumla kan ve otorite kaybederken, AB’nin di¤er güçlü lokomotifi Alman’ya’da Baflbakan Schröder, eyalet seçimini kaybedince erken-seçim karar›n› ald›. Kamuoyu araflt›rmalar› bu sene Eylûl ay›nda yap›lacak seçimlerde muhalefet lideri Bayan Merkel’i Baflbakan olarak veriyor. Hristiyan Demokrat Parti Baflkan› Merkel, flimdiden, Türkiye için “özel ortakl›k” formülünde ›srar ettikten baflka, ermeni iddialar›n› destekliyen karar tasar›s›n›n sahibidir. AB içinde Paris-Berlin hatt›n›n çökmesi üzerine, bu defa, Londra ön plâna geçti. Tek para Euro’ya karfl› tepkiler yükseliyor. AB, dokuz fliddetinde bir deprem geçirirken Ankara, “bu geliflmeler bizi etkilemez” diyebiliyor. Bize yak›n düflen ‹spanya D›fliflleri Bakan› dahi, “art›k Türkiye ile müzakereler aç›lamaz” fleklinde bir ifade kullan›r, ‹talyan Baflbakan Yard›mc›s›, “AB Anayasas› ölmüfltür, yeni bir geniflleme düflünülemez” beyan›nda bulunuyor, Avrupa bas›n› ise, koro halinde, “Türkiye konusu kapanm›flt›r” görüflüne yer veriyor, Ankara, “bir de¤ifliklik yok, yola devam” diyebiliyor. Ne demeli?.. fiimdiye kadar AB hükûmetleri, siyaset adamlar›, yazarlar› bizi istemediklerini söylüyordu; bu defa Fransa ve Hollanda oylamas›nda halk bizi istemedi¤ini, ac› bir flekilde, ortaya koydu, Ankara, hâlâ, “biz sizi istiyoruz” demeye devam ediyor. Türkiye’nin 80
45 y›ll›k rüyas› son bulurken, baz›lar›n›n rüya görmeye devam etmesi düflündürücü oluyor. Bu hazin tablo karfl›s›nda Ana Muhalefet Partisinin “AB kap›s›n› zorlamaya devam edece¤iz” beyan›nda bulunmas›, herhalde, “Y›l›n Esprisi” olarak an›lacakt›r.
81