ORTADOÖU Bernard
.A IL
Lewis
I
•
.I
_ri? r
L
.
..
r
.ig
RTADO Bernard
Lewis
I
3. BASKI
eviri: Selen Y. Kölay
r
arkaaae
L
.
arkadag
YAYlNEVI
'
Mithatpa§a Cad. 28 / C Ankara Tel: (0312)434 46 24 (4 hat) Faks: (0312)435 60 57 e-posta:
[email protected] www.arkadas.com.tr
Kitabin ÖzgünAdi: The Middle East, Bernard Lewis 1. baski, Weidenfeld & Nicholson, 1995 . 2. baski, Phoenix Press, 2000 3. baski, Phoenix Press, 2003
© Bernard Lewis, 1995 Orion Publishing Group Ltd. ile yapilan özel anlayma sonucu yaymlanmigtir.
.©
Türkçe yayim haklari arkada; yaymevinindir. Yayincinm yazili izni olmadan-hiçbir biçimde ve hiçbir yolla, bu kitabin içeriëinin bir kismi ya da tümü yeniden üretilemez ya da da itilamaz.
ISBN: 975-509-442-3 ANKARA, 2006 3. BASKI
Çevirl
1
:
Yayina Hazirlik
:
Sayfa Düzeni Baski
: :
Selen Y. Kölay Mehtap Çayirli Mehmet Yaman Özkan Matbaacilik ve Gazetecilik
Ltd..Sti.
·
ÍÇÍNDEKÏLER L
Önsöz 1. KISIM 2. KISIM
vii
·
Girig
1
Geçmig 1 H1ristiyanlik Öncesi 2 Islamiyet Öncesi Ïslamipet'in-Dogugu
3. KISIM
23
37 ve Yükself i
Kökenler Halifeligi Bozkir Halklannin Geligi Mogóllar'in Ardindan 7 Barut Împaratorluklan
3 4 5 6
Abbasi
.
4. KISIM 8
9 10
11 12 13
5 KI SIM .
14 15 16 17 18 19
-
Kesiller Devlet Ekonomi Seçkinler - . Halk Hukuk ile Din Külir Modern Çag Mücadele Degigim Etki ve Tepki Yeni Dügünceler Savaglar
Õzgürlükler Notlar Kaynakça Takvim Hakkmda Kronoloji Haritalar Dizin
57 84
97 116 127
153
181 207 238
253 283
315 331 353 365 385 415 453
458 460 462 470 481 I
p
I
ÖNSÖZ
-
Ortadogu'nun
tarihini tek bir ciltle anlatan, çogunlugu islamiyet'in ortaya ç1kipiyla baglayan ya da H1tistiyanlik çaginm baglangiciylamona eren birçok kitap yazilmigtir. Ben kitabima ortaya çikigi ile baglarken iki amaç güdüyorum. Ilk amacim, Ïslam Devleti'nin kurulmasi ve Hz. Muhammed'in islamiyet öncesi Arabistan ile büyük Bigörevinin odagmdaki tarihteki mütevazt yerlerinden zans ve Pers imparatorluklarini Hiristlyanlig1n
Yüzyillardir
kurtarmaktir.
Ortadogu'yu
parçalayan ve paylagan bu birbirinin kargiti güçler yüzeysel bir yaklagimi hak etmiyor dogn.isu.
ikinci amacim ise, bugün tanidiguniz Ortadogu
ile bölgenin
tarihi
belge ve anitlan araciligiyla tanidigimiz eski uygarhklan arasmda köprü kurmaktir. H1ristiyanligm baglangicinda, bagka bir deyigle Hz. Ísa ile Hz. Muhammed arasindaki dönemde, Pers
Ïmparatorlugu'nun
batisinda kalan bölgeler Helenleptir-
süreçlerinden sirasiyla me, Romalilagtirma ve H1ristiyanlagtirma geçerken eski uygarhklann tüm izleri almasada an11an kaybolmuytur. Kaybolan
bir bölümü modern çag arkeologlan ve dogubilimcileri tarafmdan yeniden günigigma çikanlmigtir. îlkçag'm sonlarmdan baglayarak Ortaçag'dan modern Ortadoanilarm
gu'ya kadar dogrudan
baglantilar dikkate degerdir. Ortadogu kaleme alinmasi için yapilan ilk modern girigimlerde, tarihin derinlemesine ve kolay anlagilmasinda olsüregelen
tarihinin
mazsa olmaz degilse bile zorunlu olan siyasi ve askeri olaylarm tarihçesine önem verilmigtir. Tarihçilere tegekkürlerimle birlikte, çok gerekmedikçe siyasi tarihi anlatmadan, özellikle ekonomik, toplumsal
en önemlisi kültürel tarih üzerinde durdum. Bu bakig açisiyla, çagdag kaynaklardan yararlandim; tarihçeler, seyahatnameler,
ve
belgeler, yazitlar, zaman
zaman da öyküler
ve
ÖNSÖZ
giirlerden almtilar yaptim. Kaynaklann rilerini kullandim, çevirisi olmayanlan
var olan
ingiliz'ceçevi-
kendim çevirdim. Yazili
belgelerin yani sira, resimlerin katkisi da çok önemli oldu. Metinlerden ve hatta analizlerden çok da kolay elde edilemeyen görügler sagladilar. Böylesine öriemli, zengin ve hareketli bir bölgenin iki bin yilhk tarihini bir kitap cildine sigdirmaya çaligmak, tagidigi önemin de beraberinde- getiriyor. Bu konudz çaligan her aragtirmacmin kendi seçimini yapmasi gerekiyor. Benim de kendi kipisel seçimimi yapmam gerekti. Daha büyük bir kismina deginememeyi
çok en özgün buldugim olaylara, kipilere ve durumlam önem verdim. Ne kadar baçanh olduguma siz okurlarm karar vereceksiniz. Pririceton mer, Michael
zirlanmasinda tegekkürlerimi
.
sel ve.eleptirel .
Asistanim
öneinli
ve sizlerle bulugmasmdaki ve takdirlerimi sunuyorum.
yaklagimi için
Annamarie
Õzellikle titiz, bilim-
Jane Baun'a
Cerminaro'ya
katkilan için
sonsuz tegekkürler.
kitabm ilk taslagmdan
son için katkisi sabirli ve tegekkür ediyorum. Kitabin resin11endirilmesi, editörlügü ve yaymlanmasmda degerli emekleri ve sabirlari için Benjamin Bucdurumuna
·
Üniversitesi'dekigenç aragtirmacilar, David MarDoran, Kate Elliott ve Jane Baun'a bu kitabin ha-
kadar her agamasmdaki
han, Tom Graves ekkür ediyorum.
özenli
ve dizini hazirlayan Douglas Matthews'e Kitabin hazirlanma sürecini hizlandirmak
sonucun niteligini artirmak için çok çaba gösterdiler. Katkida bulunan. herkese, kabul ettigim tüm önerileri
teve
ve fi-
ediyorum; kabul etmediklerim için ise kenözür' dillyorum. Bundan da açikça anlayilacagi gibi,
kirleri için tegekkür dilerinden
kitapta olabilecek
tüm hatalar
bana aittir.· BERNARD LEWIS Princeton,
Vll!
Nisan
1995
1. KISIM
Girig
I
T
ITi
-I-
r
.
l
. .I
GÍRÍ herhangi bir saatte insanlann, aslmda yaln12ca erkeklerin, bir masada oturop bir bardak çay ya da bir fincan kahve içerken yaninda da sigaralanni tellendirdikleri, gazete1erini okuyup, tavla oynarken bir kenardaki televizyon ya da radyoya kulak verdikleri kahvehane ya da çayhanelere OrtadoGün içinde
gu'nun pek
çok gehrinde sikça rastlanir.
Ortadogu'daki
kahvehanelerde zamanlanni geçiren insanAvrupa'daki, özellikle de Akdeniz Avrupasi'ndaki kahvehanelerdeki insanlardan farkli degildir. Ancak elli yil önce ayni yerde bulunan insanlardan çok farkli, yüz yil önceki insanlardan ise bambagkadir. Böyle bir fark, Avrupa'daki bir kahvehanede bulunan insanlar için de söz konusudur ama bu iki farklilik birbirine benzemez. Avrupali'nm giyim, görünüg, tavir ve davraniëlarmda ortaya çikan degigikliklerin neredeyse tamam1 Avrupa kökenlidir. Birkaç istisnasi olmakla birlikte, bu degigim toplumun kendisinden kaynaklanir; istisnalar ise yakin iligkide bulunulan Amerikan toplumundan larm dig görünügleri
etkilenmigtir. Ortadogu'da
gerçeklegen
degioiklikler ise, bu durumun tam aksine dig kaynaklidir. Ortadogulu'nun kendi geleneklerine tümüyle yabanc1 topiumlardan ve kültürlerden kaynaklannnytir. Kahvehanedeki
bir masanm bagmda bir iskemleye oturmuy gazete okuyan adam, kendisinin ve daha önce de anne babasino yagamlarmi etkilemig olan degigiklikleri taç1maktadir. Hali, tavn, dig görünügü, giyinigi ve davramplan, dern çaglarda Bati'dan gelip Ortadogu'yu
derece güçlü
ve yikici
hatta kimligi ile moetkisi altina alan son
degigiklikleri simgeler.
Açikça
görülen ilk ve en belirgin degigiklik giyinig biçimindedir. Geleneksel giysiler giymesi de olasidir ama gehirlerde 3
.
I
.
buna pek rastlanmaz. Genellikle Bati tarzmda gömlek ve pantolon ya da günümüzdeki gibi tigört ve kot giyer. Giyinmek, özellikle dünyanin bu bölgesinde, yaln1zca örtünmek, soguktan ve sicaktan korunmak için degil, kimligini tammlamak, kökenini göstermek ve ayni gruptakilerce taninmak için çok önemlidir. M.Ö. VII. yy'da peygamber Zephaniah'in kitabmda (1:8),Allah'm "Kurban gününde tuhaf biçimde giyinen herkesi" cezalandiracagi yaziyordu. Museviler'in ve sonra da Müslümanlar'in kitaplannda inananlann inanmayanlar gibi giyinmemeleri, kendi ayirt edici giysilerini giymeleri buyrulur. "Onlar gibi- olmamak için kafirler giyinmeyin" genel bir uyandir. Hz. Muhammed'e atfedilen bir hadise göre inançsizlikla inanç arasindaki smir" olarak kabul ediliyor. Bir bagka hadise göre, benzemeye çahyan onlardan biri olur". Yakm zamanlara kadar, bazi yerlerde günümüzde bile, her etnik grubun, her dini zümrenin, her agiretin, her bölgenin ve bazen de her meslek grubunun kendine äzgü, aynt edici bir giyinig gekli vardir.Kahvehanede oturan adamin (Türkiye dipinda) hâlâ bir tür apka, belki bir takke ya da daha gelenekiel -bir gey giymesi olasidir. Osmanli dönemine ait mezarhklan gõrenler, kipinin yagarken giydigi bagligm mermerden yapilmig bir benzerinin mezar taglarin1n üzerinde yer aldigini animsayacaktir. Bir kadiya ait mezar taginda kadi sarigi, bir yeniçerinin mezar taginda katlanmig elbise koluna benzeyen özel yeniçeri.baglig1 bulunur. Mezar taglannda kipinin yagarken yaptigi meslegi simgeleyen baglik yer ahr. Bir kipiyi mezarmda da birakmayan bir yagarken önemli oldugu ortadaaynmin, a kipi ne kadar fazla giymek" deyidir. Yakin zamanlara kadar Türkçedeki
giËi
"bagörtüsu,
"digerlerine
.
"gapka
mi
ingilizcedeki
geklindeki-eski 4
turn one's coat" (paltosunutersyüz etmek) bir deyimle aym anlamda kullanihyordu. De"to
yimin anlami dininden dönmek, bagka dine geçmekti. Günümüzde Türkiye'de papka, kasket ya da dindarlarm giydigi baglik gibi pek çok türde gapka kullanildigt dügünüldügünde artik 'açiktir.
bu deyimin anlamm1 kaybettigi Öte yandan Arap ülkelerinde Bati tarzinda papkalar nadir kullamlir, iran'da bile durum ayn1dir. Giyinme tarzinin, özellikle ma süreci, Ortadogu'nun modernlegme
de papkanin Batihlagagamalanni
gösterme-
si aç1smdan õnemlidir. Modernlegmenin
gerçekleptigi
pek çok alanda oldugu
gi-
bi giyimde de degigimin baglangici askeriye ile olmuytur. Batili askeri üniformalar, reformcular açisindan büyüiü bir çekicilige sahipti. Müslüman hükümdarlar, savag alanlannda ordulannm kafir dügmaniar kargisinda peg pege yenik dügmesiyle birlikte, istemeyerek de olsa dügmanlarmin silahlarmm yani sira, kurumlanni, Bati tarzmda üniformalarini ve teçhizatlarmi da benimsediler. XVIII. yy sonlarmda Osmanli ordusundaki ilk reform
çaligmalarmda
nimsemelerinin
Batill silahlan ve talim yöntemlerini begerekli oldugu dügünülse bile, Batili üniforma-
lan benimsemeleri gerekli degildi. Bu, askeri degil toplumsal bir seçimdi. Bu seçim, Libya ve Îran Ïslam Cumhuriyeti de dahil olmak üzere tüm Müslüman ülkelerin modern ordulari tarafindan yapilmigtir. Batili silahlann ve taktiklerin etkileri ve güçleri nedeniyle tercih edilmeleri bir zorunluluk olmuytur.ancak üniforma ve siperli kasket için herhangi bir zorunluluk olmadigi halde hâlâ giymektedirler. Bu tarz degigikligi, giddetle ve net olarak kargi çikanlar için bile Bati kültürünün liginin ve otoritesinin bir kamti olmuytur. Askeri üniformalardaki
süregelen çekici-
degigiklik gapkada oldu. Çoadamm bugün bile, desen gu Arap ülkesinde ve rengiyle toplumsal ya da bölgesel aidiyetini simgeleyen geleneksel bir papka giyiyor olmasi mümkündür. Bagm örtülen son
-kahvehanedeki
5
mesinin sembolik önemli
durumu
Müslümanlar
açikça ortadadir.
için
bir nokta da çogu Avrupali papka tarzinm siperli olmasi
nedeniyle
namaz
kilmaya engel oluguydu.
Hiristiyanlar'in
ak-
Museviler gibi bir saygi ifadesi olarak baglan õrtülü ibadet ederler. Müslüman ibadeti olan namaz, alin yere degerek secde etmeyi gerektir ancak papkanin siperi bunu engeller. Ortadogu'daki Müslüman ordulari Batili üniformalasine Müslümanlar,
nn neredeyse aynisim giymigler ancak uzunca bir zaman Batih papkalari giymeyip, geleneksel papka. tarzlanm sürdürmügSultan II. Mahlerdir. XtX. yy'm ilk önemli reformculanndan adt verilen ye(padigahligi 1808-1839) Arapçada ni bir papka türünü, fesi getirmigti. Önceleri kabul görmeyen "tarbir
mud
ve kafir icadt olarak
gõrülen fes zamanla kabul edilerek
Müslü-
manligin bir simgesi haline geldi. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbagkani Mustafa Kemal Atatüfk tarafindan 1925'te fesin kaldirilmasi
I
da tipki kabul edilirkeri oldugu ka-
dar sert tepkilere yol açtt. Toplumsal sembolizmin uzmam olan Atatürk, fesin ve geleneksel erkek papkalarinin yerine Avrupa11gapka ve kasketlerin giyilmesi yasasini koyarken, yaptigi gey
kesinlikle bir otoritenin yersiz kaprisi degildi. Kendisi de, yamnda olanlar da, ona kargi çikanlar da verdigi bu önemli toplumsal kararm anlamini çok iyi biliyorlardi. Bu türden bir degigim ilk degildi. XIIL yy'da Ortadogu'nun Müslüman topraklari Mogollar tarafindan fethedilmig, Hz. Muhammed döneminden sonra ilk olarak Müslüman olmayan bir hükümdar baça geçmig ve Müslümanlar askeri alanlarda Mogol yöntemlerini benimsemiglerdi. Mogollarm himayesine hiç girmemig olan Misir'da bile Müslüman emirleri Mogollar gibi giyinmeye, onlarin teçhizatlarmi kullanmaya ve Müslümanlann adetleri saçlanni kisa kesmek oldugu halde, Mogollar gibi uzatmaya
6
baglamiglardi.Müslüman
ordularinin
Mogollarin üni-
formalarm ve teçhizatlanni
benimsemelerinin nedeni bugün giydikleri üniforma ve siperli papkalan benimseme nedenlerine dayaniyordu. Bu neden, benimsedikleri geylerin zamanlannin en önemli askeri gücünün dig görünügünü ve taktiklerini simgeliyor olmas1ydi. Mogollarin üniformalannin,
teçhizatla-
biçimlerinin etkileri 1315 yihna kadar sürmügtür. Ortadogu'daki Mogol hakanlarimn Müslümanhgi kabul etmelerinin ardindan, Misir sultani askerlerin saçlanni kesmelerini, benimsedikleri Mogol tarzini birakmalanni, geleneksel Müslüman giysilerini ve gapkalanni giymelerini emretmigti. Böyle bir degiiklik modern Müslüman ordularinda henüz olmamigtir. Askeriyeden sonra sarayda degi imler olmaya bagladi. Sultanm giysileri Batililann aynisi gibi görünmemesi için farklilaytirlmaya çahyllmig ama çok farkli olmayan yine Batt giysisi gibi görünen bir degigim geçirmigti. Sultan II. Mahmud'un askeri nn ve saç
giyim reformundan
önce ve sonra yapilrnig iki portresi Topkapi Sarayi'nda yer almaktadir. Ayni ressamin yaptigi anlagilabilen bu iki portrede II. Mahmud ayni atin üstünde, ayni aç1dan
görünür. Portrelerden birinde geleneksel Osmanli giysileriyle, digerinde pantolon ve ceket ile resmedilmigtir. Atatürk daima yaptigt gibi konuyu temelinden
ele alarak "Uygar giysiler giye-
lim" derken neyi anlatmak istemigtir? Eski uygarliklann giysileri neden uygar degildir? Atatürk'e göre uygarlik, modernliktir, yani Bati uygarhgidir. Sultandan
sonra sarayda da Batill giyim tarzi etkili olmugtur. ilk kez o dönemde siviller için giyim kanunlan konuldu giymeye bagladikve uygulandi. Osmanli saray memurlannin ve redingot, diger memurlara da yayildi. XIX. yy sonlarinda artik Osmanli topraklanndaki tüm devlet memurlan türlü pantolon ve ceketler giyiyorlardi. Glysilerdeki bu degigim, lari pantolon
toplumsal
yapinin önemli
bir degigim içinde oldugunun
gös7
--
sonra gehirlerde yaayan halk arasinda da benimsenmeye bagladi. Iran'da bu boyuttaki bir degigimin gerçeklegmesi zaman almigtir. Osmanli'da tergesiydi.
Yeni giyim tarzi memurlardan
da iççi sinifinin ve kirsal kesimde yagayanlann Batih giysileri benimsemeleri uzun sürmü tür ve henüz tamamen beda, Iran'da
sonra bile iran CumBatih tarzi ceket ve pantolon giymislerBatih geleneklere ve kisitdir. Kravat takmay1 benimsemeyerek nimsenmemigtir.
1979
Îslam Devrimi'nden
huriyeti devlet adamlari
lamalara kargi koyduklanm Kadinlann
göstermeye çal.igmiglardir.
giyiminde Battlilagmaya ve modemlegmeye
kar-
gi direnig güçlü olmugtur. Degigim, çok sonralan yaganmigttr, bugün de oldugu gibi, hiçbir zaman erkeklerdeki orana ulaçamamigttr. Müslümanlarm kadm ahlaki ile ilgili kurallan bu duoldukça kritik bir sorun ve sikça gündeme gelen bir tartigma konusu haline getirmigtir. Atatürk bile erkekler için fesi ve geleneksel papkalan yasakladigi halde, kesinlikle peçeyi yarumu
saklamamigtir.
Peçenin
kaldirilmasim,
erkeklerin
baghklanmn
kaldinlmasmdaki gibi kanuni yaptinmlar degil, toplumsal baski saglamigtir. Kadin giyimindeki degigiklik süreci, bagka konulardaki gibi farkli kadin gerçeklerini ortaya koymaktadir. Kahvehanede kadinlara nadiren rastlamr, onlar da çogunlukla geleneksel giyim tarzina uygun olarak örtünmüglerdir. Ama bazengin olanlann gittikleri pahah otel ve kafelerde zi ülkelerde, modern giyimli, bagka bir deyigle Battli tarzi giyinmig kadinlara rastlanii·.
Bati kargitt, radikal
ülkelerde
giyimde gerçeklegen degigim,
bagka bir ciddi degigimi göstermektedir. Bu ülkelerde yagayanlarm tamamen olmasa bile bazi Batili giysileri giymesi gibi, devletler de yazili bir anayasa, bir yasama meclisi ve çegitli seçim biçimleri kullanarak Batill tarzi ceket ve gapka giymig olmaktadir. Eski Îran'daveya kutsal islami tarihlerinde yer almamasina 8
GIRIS ragmen,
Ïran Islami Cumhuriyeti'nde
durum böyledir: bir sandalyede otururken
Kahvehanedeki
bir masa.bagmda, biraktigimiz adama dönecek olursak, her iki egya da Bati etkisinden
gelen yeniliklerdir. Antik çaglarda ve Roma dõneminde Ortadogu'da masa ve sandalye kullanilirdi ama Arap fetihlerin-
den sonra yok oldular. Araplar agacm az, tahtanin degerli oldugu bir ülkeden gelmiglerdi. Yün ve deri bol olduge için evleri ve tüm binalan dögemekte, giysileri yapmakta bunlari kullanirlardi. Halilarla kaplanmig minderlerde ve divanlarda (divan sözcü
günün kökeni
Ortadogu'dur)
otumr, süslemeler yapilmig
tepsilerde yemek yerlerdi. XVIII. yy'in baginda yapilan Osman11minyatürlerinde Osmanli saray kutlamalarinda Avmpalilann
figürleri yer alir. Avrupahlar ceketleri, pantolonlan ve papkalariyla birlikte üzerine oturduklari sandalyeleri ile Osmanlilardan ayr111rlar. Osmanhlar
konukseverlikleri
h konuklanni sandalye
ile agirlamiglardi
ile tamnirdi
ve Avrupa-
ama kendileri kullan-
mazlardi.
Kahvehanedeki
adam gimdi kahvesini içerken
sigarasini tütkökenlidir. Tütü-
Sigara Bati, daha dogrusu Amerikan nün Ortadogu'ya XVIL yy'm baginda ingiliz tüccarlar tarafmdan getirildigi ve çok kisa sürede popüler oldugu bilinmektetürüyor.
dir. Kahve
ise XVL yy'da gelmigtir. Habegistan'da
çikan kahve
oradan da M1sir, Suriye ve Türkiye'ye gitmigtir. Türk tarihçileri kahvenin Kanuni Sultan Süleyman'in zamaninda (1520-1566)biri Halep'ten, digeri Sam'dan gelen iki Suriyeli tarafindan getirildigini ve bunlann istanbul'un ilk kahvehanelerini açtiklanni söylemektedirler.- Kahve çok ragbet gõrGüney Arabistan'a
mügtür, öyle ki Halepli kahvehane sahibinin üç yil içinde be bin akin kazandigt rivayet edilir. Kahvehane kültürünün olugmasi, hem bagkaldindan korkan devlet adamlannin, hem de bu tür keyif verici maddelerin
islam hukukuna
aykiri olmasin-
6
I
dan kayg11anandin adamlannin telaça kapilmasina yol açmigtt. 1633'te Sultan IV. Murad kahveyi ve tütünü yasaklarmy ve içenlerin öldürülmesini buyurmuytu. Tütünün destekçileri ve kargitlari arasindaki tartigmalar sürerken, 1634'te tütün tiryakisi olmamüftü si nedeniyle görevinden alinarak sürgüne gönderilen bag Mehmed Bahai Efendi'nin fetvasiyla tütün yasal ilan edildi. Ayyasallayni çagda yayamig Osmanli yazar Katip Çelebitütünün tirilmasmi kendi bagimhhgi yüzünden degil, yasak olanm daha çok istek doguracagi ilkesinden ve halkin yaranna yapildi-
ginisöylemigtir.1
adami gazete okurken ya da birinin okudugu gazeteyi dinlerken görebiliriz. Gazete, tek tek kipileri ve toplumun tamamini etkileyen en genel ve büyük degigikliklerden biridir. Gazete, bölgenin büyük bölümünde, OrtadoKahvehanedeki
yaygin kullanilan dil olan Arapça dilinde basilir. Verimli Hilal'de (Mezopotamya-Suriye ve Ürdün bölgesi), Kuzey Afrika'da ve Misir'da eski çaglarda konugulan diller yalmzca dini törenlerde ya da küçük azinhklar arasinda kalmak suretiyle
gu'daen
yok olmuytur. Musevilerin dini ve edebi dil olarak koruduklari, modern Israil devletinde siyasi ve gündelik dil olarak yeniden kullanmaya bagladiklari îbranice tek istisna olarak kalmig-
dilde degigiklikler olmuy ama yerini Arapça'ya birakmamigtir. Ancak îslamiyet'in yayllmastyla birlikte Arap harfleri kullanilmaya baglanmig, çok sayida Arapça sözcük Farsça'ya geçmigtir. Farsça'nm bagma gelenler, Türkçe-
tir.
Îran'da konuçulan
eski
nin de bagma gelmigtir. Ancak reformcu Cumhurbagkani Mustafa Kemal Atatürk, Türkçenin yazuninda kullanilan Arap alfa-
besinin yerine yeni Latin alfabesini getirmig ve böylece önemli bir kültürel degigimi gerçeklegtirmigtir. Türki dil ailesinden dillerin konuguldugu Sovyetler Birligi'nin bazi eski cumhuriyetlerinde de Türklerdeki durumun benzerine rastlanir.
Antik çaglardan
itibaren Ortadogu'da
yaziya rastlanfr. Yaz1nin bulunmasmdan önce kullanilan simge, igaret ve resim dizgelerinin geligtirilmesi ile bulunan ilk alfabenin anavatam Ortadogu'dur.
ibrani, Arap, Latin
alfabeleri, Levant kiticaretle ugragan halklarm
ve Yunan
y1sinda (Dogu Akdeniz) yagayan ve ilk alfabelerinden kaynaklanm1gt1r. Alfabe ile metinlerin mast ve çözümlenmesi
kolaylagirken,
VIII. yy'da
yazil-
Çin'denkagi-
din gelmesi ile yazili metinlerin üretimi ve yayilmasi çok daha hizh olmuytur. Öte yandan, Uzakdogu'da ortaya çikan matbaa Bati'ya dogru ilerlerken Ortadogu'ya ugramamistir. Ancak matbaanm hiç bilinmiyor olmadigi, Ortaçag'da kullanilmig bir tür tahta baskisi izierinden anlagilmaktadir. XIII. yy'in sonlarmda tran'inMogol hükümdarlarm kagit para basma girigimleri, iççilere kagit para ödeyip vergilerini altin olarak almak istedikleri için paraya kargi dogan güvensizlik nedeniyle baçanh olamamigt1. Matbaanin
Ortadogu'ya
olmugtur. Kafir ülkelerde
girigi
Çin'den degil, Türkiye'den
olanlarla ilgilenmemey.i
Osmanli tarihçileri, matbaanm
icadi
ile ilgilenmig,
tercih eden Gutenberg
ve ilk rnatbaa makinesi ile ilgili birkaç satir bile yazmiglardi. Ortadogu'ya matbaayi 1492'de îspanya'dan sürgün edilen Íspan-
yol Musevileri'nin
de getirdigine iligkin kaynaklar vardir. Matbaa birlikte, basih kitaplarla Bati el sanatlarmi, dügünceleyeteneklerini rini, ve bunlari üretme bilgisini de getirmiglerd.i. ile
Museviler'den
da sonra Müslüman olmayan bagka topluluklar benzer etkilenmeye yol açmigtir. Bu etkinlikler, halkin tamaminin kültürünü etkileyecek denli güçlü olamamig ama baglangiç noktasi olmustur. Osmanh argivlerindeki vasiyetname rinden,
manlann
Avrupa'daki
Arapça
harflerle basilmig
sann aldigi anlagilmaktadir.
bul'da kurulan
ilk Müslüman
vi ustalar çahemiglar.
belgele-
XVIII.
matbaasinda
kitaplari Müslüyy'in bagmda istan-
Hiristiyan
ve Muse-
GIRIS ortaya çikipi çok sonra oldugu halde', Müslüve elbette tehlikelerinin farman aydinlar basinin olanaklarinin kindaydilar. 1690'da Fas'in 1spanya e1çisi olan, Vezil-el Gassani Gazetelerin
I-
lakapli Muhammed
ibn Abdül Vahab,
gazetelerden
"haberler
yazdigi söylenen ama sansasyonel yalanlarla dolu yazilar basan yazi fabrikalari" olarak söz etmigtir.2 XVIII. yy'da Osmanlilar'in Avrupa matbaasmi bildikleri ileri sürülmekteydi. Basin Ortado-
gu'yadogrudan
Frans1z Devrimi'nin
bir sonucu olarak girmig-
basilan ilk gazete, 1795'te Fransiz Elçiligi'nde basilmig olan Gazette Française de Constantinople'dir. Frans1z vatandaylari için basilm1p olmasina kargin, Fransiz olmayanlarca da okunmuytur. General Bonaparte araciligiyla Misir'a ulagmasindan sonra Kahire'de Frans1z gazeteleri ve resmi gazetelerin basimina baglanmigttr. Kahire'de Fransizlar tarafindan Arapça bir gazete çikanldigt konusunda bilgiler olmasina kargin, bugüne kadar bu gazeteye rastlanmamig olmasi, gazetenin hayatir. Ortadogu'da
ta geçirilmemig oldugunu göstermektedir. Geleneksel Müslüman toplumlarinda hükümdarlar, önemli degigiklikleri çegitli yollarla halka bildirirlerdi. Sikkelerin üzeyazilar ve camilerdeki cuma hutbesi bu amaç için kullamhrdi. Sikkelerde ve hutbelerde hükümdann adi geçerdi. Duarindeki
-
da hükümdarlardan birinin adinm söylenmemesi ya da yeni bir ad eklenmesi degigiklik olduguna igaretti. Cuma hutbesinin devaminda
ahnan
önlemler
ve yeni politikalar anlatihrdi
ve vergi-
lerin kaldinlmasi kamu yerlerinde yazih gekilde bildirilirdi. Saray gairleri hükümdar için övgü giirleri yazarlardi. Bu giirler kolay ezberlenebildigi ve hizla yayildigt için halkla iligkiler amaç11olurlardi. Resmi tarihçilerin yayinladigi yazill belgeler önemli olaylan haber vermek amaçli kullanihrdt. Osmanli sultanlarimn askeri bagarilarmi bildiren zafer mektuplari olan fetihna|
meler bagka.bir
12
halkla iligki kurma yoluydu. Yaz1h ve sözlü ile-
GIRI
.
tigimi yönetime destek için kullanma deneyimi olan Müslüman hükümdarlar, ithal bir yenilik olan gazeteyi de nasil kullanacaklanni biliyorlardi. Ortadogu'da olan iki önemli
yerel bir matbaanin
kurulmasi, çagdag ve rakip
reforncu
yönetici, Misir'da Mehmed Ali Papa ve Osmanli Sultani II. Mahmud tarafindan gerçekleptirilmigtir. Bay-
ka konularda oldugu gibi bu konuda da Mehmed
Ali Papa ön-
cü olmug, Sultan Mahmud da bir paganm yaptigini, bir padigahin daha iyi yapabilecegi ilkesinden hareketle onu izlemigtir.
Mehmed Ali Papa önce Fransizca,
sonra da Arapça resmi gazete ile Sultan II. Mahmud ise Fransizca ve Türkçe bir gazete ile ige bagladi. Ortadogu'da yayinlanan gazeteler, uzun bir zaman yalnizca
gazeteler
resmi
oldu.
O- zamamn
bir makalesinde,
"Ga-
zetenin amaci hükümetin karar ve emirlerini halka bildirmektir."3 sözleriyle anlatilan basimn bu durumu ve iglevi, bölgede bugün de sürmektedir.
basimmm Ortadogu'daki
Gazete
tarihini yazmak
,
oldukça
zordur.
Pek. çok gazete birkaç sayr yayinlamp kapanmig oldugundantam bir argiv bulunmamaktadir. Bilindigi kadanyla, res-
i
mi olmayan ilk gazete 1840'ta Istanbul'da Türkçe basilan Ceride-i Havadis'tir. Gazetenin sahibi ve editörü, bir ferman elde eden ilk kipi olan William
Churchill
adinda
bir ingiliz'dir. Ga-
zete belirli araliklarla düzensiz olarak yayinlanmasina sürdürebilmi tir.
ragmen
varhämi
Ortadogu'ya rülmeyen
K1nrn Savagi ile gelen ve o zamana kadar göbir iletigim saglayan telgraf, gazete basimmm döolmugtur.
nüm noktasi
len ingiliz
ve
ve raporlanni
Fransiz
Churchill, Kmm Savagi için bölgeye gebiriyle anlagmig sava; muhabirlerinden
Londra'daki
gazetesine
göndermesini
saglamigti.
Churchill'in gazetesi, Ceride-i
Havadis haftada beg gün çikmaya baglamigti. Böylece önce Türkler, sonra da diger OrtadoguL
I..
GÍRÍS
lular tütünden de, kahveden de daha fazla bagimhhk'yapacak bir aligkanliga kap11migoldular. Kisa süre sonra Osmanli imparatorlugu'nda yaygin dili Türkçe yerine, Arapça olan bölgeler için Arapça bir gazete çikarildi. Savagtan sonra, Arapça gazetenin¯ yayini sona ererken, Türkçe gazetenin
6nu bagkalan 1860'ta
yayim sürdü ve
izledi.
istanbul da Osmanli hükümeti tarafmdan, yalnizca
bildirim amaçli olmayan, ayni zamanda imparatorlugun ve dipindan haberler ve makalelerin bulundugu, gerçek bir Arapça günlük gazete çikarildi. Aym zamanlarda, Beyrut'ta Cizvit papazlan da Arap ülkelerinin ilk günlük gazetesini
resmi .içinden
çikarmiglardi,
emperyalistler
ve misyonerlerin
olugturdugu
iki
büyük tehlikeden pikayet eden Müslümanlar, bu aç1dan haksiz da sayilmazlar çünkü onlara günlük gazeteyi emperyalistler ve Basmin geligmesi gazeteciler ve okurlar için beraberinde propaganda ve sansür olmak üzere iki õnemli sorunu getirdi. IX. yy sonlan ile XX. yy baglannda, özellikle ingiliz iggalinin misyonerler
.
vermigtir.
uygun kopullar yarattigi Misir bagta olmak üzere, günlük, haftalik ve aylik basmda çok hizh ve yaygm bir geligme oldu. M1-
konugulan diger ülkelerde yaygirrlaginca, bu ülkeler de kendi gazete ve dergilerini hazirladilar. Basmin geligmesinin etkileri çok büyük oldu. Hem ülke içinden hem ülke dipindan sürekli haber alinabilmesi sayesinde, gazete ve dergileri okuyan ya da okuyanlari dinleyen stradan insanlarda, yagadiklari gehir, ülke, kita ve dünya hakkmda õncesiyle kargilagtinlamayacak õlçüde önemli bir bilinçlenme oldu. Basm yeni bir siyasilegme ve toplumsallagma da içeriyordu. sir'da çikan yaymlar Arapça
-
basin olmamig, Batih örneklere uygun belediyelerin olugturulmasi, Bati tarzinda devlet fiözellikle de kamu borçlanmasmin getirilmesi gibi nansmanom, K1r1m Savagi ile gelen tek yenilik
-I
GIRI. I
bagka yenilikler de olmuy ve bunlar gazetelerde yazilmigti. Dilde de çok õnemli degigiklikler olmuytu. Önce Türkçe sonra Farsça'da, ilk gazetelerin resmi emirler gibi olan tarzindan, sonraki y111arda çikan ve bugüne kadar gelen gazeteci tarzina dogru hizla bir ilerleme olmuytu. Modern
ve Arapça'da,
dünyanin sorunlanni tartigmak için Ortadogu gazetecilerinin artik yeni bir iletigim ortami yaratmalari zorunlu olmuytu. IX. Rusya'ya diyy'daki gazeteler, Amerika îç Savagi, Polonya'nm renmesi, Kraliçe Victoria'nin Parlamento'yu açig konugmasi gibi haberleri veriyor ve bunlari tartigiyorlardi. Bu tür haberleri verme ve tartigma geregi Ortadogu'nun modern gazetecilik ve siyasi dilinin olugmasinda oldukça önemli bir etkendir. Daha da önemlisi, Ortadogu'da daha önce hiç görülmemig yeni ama çok õnemli bir meslegin, gazeteciligin ortaya çikmasidir.
kahvehanede bulunan tek kitle iletigim ara-ci gazete degildir. Kahvehanelerde. mutlaka bir radyo ve televizyon bulu'nur. Ortadogu'daki ilk radyo yayinciligi, Londra'dakinden üç yil sonra, 1925'te. Türkiye'de baglamigtir. Ancak iletigimleri bagka ülkelerin denetiminde olan pek çok ülkede radyo yayincihšmm baglamasi gecikmigtir. Radyo yayinc1ligi, Misir'da 1934'te baglamig ve 1952 devrimine kadar önemli bir geligme göstermemistir. Türkiye 1964'te kurulan ve dogrudan devlet denetiminde olmayan bagimsiz radyo yaym kurumu ile yine öncü olmuytur. Bir ülkede radyo yaymciligmin baimsizligi genellikle siyasi rejime koputtur. Italyan fagist hükümeti tarafmdan 1935'te Bari'den yapilan Arapça yayin ile digaridan dogrudan propaganda yayinlari baglamistir. Böylece, siGünümüzde
rasiyla
Îngiltere, Almanya, Fransa, ABD
n bir propaganda
ve SSCB'nin katildikla-
savagi baglamisti. Bu sirada, Ortadogu ülkeMalileri de birbirlerine yönelik radyo yaymlan yapiyorlardi. yeti televizyonun geligini geciktirmig olsa da, bugün televizyon
I
Ortadogu'nun
her yerine girmigtir.
Okuryazarhšm iminin
dogrudan
etkisi olmugtur.
önemli
bir sorun oldugu bölgede kitle iletikonugma yoluyla baglamasinm devrimci bir 1979
Iran Devrimi, Ayetullah
Humeyni'nin
nuveril-
dagitilmasi ve emirlerinin telefonla dünya tarihindeki ilk elektronik olarak yümesi özellikleriyle rütülen devrimdir. Hitabet yeni bir boyut kazanmig, öncesintuklannm
kasetlerle
de hayal bile edilemeyecek
kadar çok kipiye nutuk
verme
ola-
nagi yaratmigtir.
Genellikle, radyo ve televizyon yaymlanni ülkenin hükümet biçimi ve hükümeti yöneten devlet ya da devlet bagkani yönlendirir. Büyük olasihkla da kahvehane nur. Bati
duvarmda
resmi bulu-
tarzi demokrasiyi bagarlyla alan ve uygulamakta-
olan
az sayida ülkede bu bagkan demokratik yollarla seçilen bir liderdir. Bu ülkelerde medya devletin görügleri kadar muhalefetin görü.plerini de aktarir. Ortadogu'nun büyük bölümünde hükümdar genellikle otokratik bir hükümetin bagkanidir. Bazi ülkelerde otorite geleneksel ama ilimhdir ve belli bir õlçüde gõ-
farkhliklarma izin verir. Bazi ülkelerde ise siyasi ya da askeri diktatörlerin totaliter dúzenleri hüküm sürer ve medya totaliter bir fikir birligini temsil eder. Kahvehanede asilan resim, hükümetin biçimi ya da devlet bagkanmm otoritesi her nasil olursa olsun, geleneklerden köklü uzaklagmayi ve bir yenilegmeyi simgeler. 1721'de Fransa'daki Osmanli elçisi bir yazismda gelenek olarak krahn bagka ülkelerin elçilerine portresini verdigini belirimigtir. Ancak "Islamiyet'te resmin günah olmasi nedeniyle" kendisi bagka bir hediye istemigtir.' Öte yandan, portre bilinmiyor degildi. Fatih rüg
Sultan Mehmed
Italyan ressami Bellini'ye
-portresini
yaptirmig,
tablolarmdan bir koleksiyon olugaynca Italyan ressamlarmin turnugtur: Fatih'ten sonra .yerine geçen ve daha -dindar olan
oglu bu koleksiyonu kaldirtmigtir. Ondan sonra gele'n sultanlar bu kadar titiz olmadiklarindan Topkapi Sarayi'nda sultanlann ve digerlerinin genig bir portre koleksiyonu vardir. Modern ülkelerin Hz. Ali ve Hüseyin portrelerinden ve çok çaglarda-Sii olmasa da Sünni ülkelerin lider portrelerinden tür islam ikonografisi olugmuytur. Eski Yunan ve Roma'dan itibaren Avru.
pa'da geleneksellegen se hiç nin sikkelerinde
rastlanmaz.
portreli sikkelere Ortadogu'da neredeyAnadolu'daki birkaç küçük Selçuklu beyligi-
emirlerin portreleri görülür ama bunlar da Bizans geleneklerinin taklidinden bagka bir gey degildir. Kahvehanede bagka resimlere rastlanmaz ama çerçevelenip asilmig
bir Kuran ayeti ya da Hz. Muhammed'in bir hadisi kesinlikle bulunur. îslamiyet on dört yüzyildir bölgeye hakim en büyük din olmu tur. Kuran'daki birkaç sure ile yapilan cami ibadeti kolay ve sadedir. Namaz, yaratic1ya, ilahi ve tek olan Allah'a
bagliliktir, bir dram ya da sir içermez. Islam geleneginde glir ve müzige izin verilmez, heykel ve resim de puta tapma olarak kabul edildigi için yasaktir. Müslüman sanatinda soyut ve geometrik
gekiller tercih edilir, süslemelerde
çogunlukla
sistematik yazilar kullanilir. Cami süslemelerinde yaygm olarak kullanilan Kuran ayetleri, evler ve kamu binalarmm duvar ve tavan süslemelerinde de kullamlir. Bati·kültürüne ait yöntemlerin ilk etkileri
sanat afamnda olmugtur. Bati'dan uzak ve Bati etkisine kapali Ïran'da bile XVL yy'dan sonra resimdeki gölge ve perspektif kullanimi, insan figürü çizimi Bati etkisinde kalmigtir. Ìslamiyet'in insan resmini yasaklamasina kargm, uzuca bir süredir Osmanli ve îran sanatinda var olan insan figürü özelleip, kipisellegmig,klige olmaktan ç1kmigt1. Hükümdar portreleri-
nin para, pul ve duvarlarm üzerine ülkelerde
mez ve tutucu den dine küfür say1lir.
konmasi hemen kabul gõrputa tapmaya girdigi dügünüldügün-
GIRIS Sanat dallanndan tiyatro Ortadogu'da pek etkili olamadigi halde, sinema oldukça etkili olmugtur. 1897'de Italya'dan Misir'a sessiz film getirilmigtir. Ortadogu, I. Dünya Savagt sirasmda Müttefik askerlerin izledigi filmler sayesinde yeni bir iletigim aracini tanimigtir. 1917'de Misir'da yerel filmler çekilmeye
baglamis, 1927de de ilk uzun metrajli film gõsterilmigtir. Bu tarih Ortadogu'da sinema sanayisinin baglangici olmugtur. GüABD ve Hindistan'dan sinema sanayisi siralamasinda sonra üçüncü sirada Misir yer alir. Batidan gelen yenilikler öyle yerlegmigtir ki, bunlarm batidan alindiklan neredeyse unutulmuytur. Kahvehanedeki adam
nümüzde
egitimli, çok okuyan biriyse ve gözleri rahatsizsa, Ortadogu'ya XV. yy'da gelen Avrupa icadi bir gözlük takiyordur. Kahvehagelmigtir nedeki duvar saati ve adamin kol saati, Avrupa'dan gelmektedir. Geçen ve hâlâ Uzakdogu'dan ya da Avrapa'dan toplumsal ahykanhklarda güzamanin an be an ölçülebilmesi, nümüzde de süregelen önemli degigikliklerin belirleyicisi olmuytur. Kahvehanedeki
-
adam arkadaslari ile birlikte kahve içerken, ölçmesi gerekmeyen saatlerini bölgede çok eskilerden beri oyoyundur, nana gelen masa oyunlarina ay1rir. Tavla en favori egitimli kipilerin tercihi satrançtir. Bati'ya Ortadogu'dan giden bu oyunlardan satrancin Hindistan'da dogdugu bilinmektedir. iki oyun, Ïran'da Islamiyet'ten önce de oynanan oyunlardir. Her iki oyun, Ortaçag'daki Müslüman din bilginlerinin irade ve kaderden hangisinin daha önemli oldugu konusundaki tartig-
prototip ve sembol idi. Hayat, her hamlesini oyuncunun seçtigi, öngörü ve ustalik sayesinde kazanacag1 bir tür
malannda
satranç midir? Hayat, sonucunu zarlarin saptadigi, kimilerinin önceden belli yazgi olarak kaans, kimilerinin Allah'tan gelen bul ettigi·,¯bir tür tavla midtr?
GÌRÍS
Kahvehanede
haberler ve konugmalar ile birlikte" geleneksel ya da popüler Ortadogu müzigi dinlenir. Bir ölçüde Dogululagmig Bati pop müzigi de dinlenir ama Bati sanat müziginin dinlenmesi pek olasi degildir. Kültürel ve toplumsal açidan en fazla Batililagmig ögeler arasinda Bati sanat müzigi pek benimsenmemigtir. Aralarinda
Israil Musevileri
ve Lübnan Hiristiyan-
lannin oldugu Batihlagmig toplumlarda
Bati sanat müzigi dinlenir. Türk operalari, bestecileri ve orkestralannin varhgi batililagmanin Türkiye'de müzik alaninda da gerçekleptigini göstermektedir. Sanat dallarindan müzigin, özellikle de enstrümantal müzigin dile duyar11olmamasi farkli kültürlere kolayca girebilecegini dügündürse de Ortadogu'da pek çok bölgede, Bati sanat müzigi sinirli bir dinleyici kitlesi bulabilmigtir. Bunun nedeni, Ortadogu'nun parkmin çikig yeri olmasi olabilir. Bu durum,
degigimin Bati etkisinin dahi önce baglay1p tamamlandigi
mi-
mari ve resimde, geleneksel biçimlerinin neredeyse tamamen yok oldugu edebiyatta; roman, tiyatro ve hatta piir gibi modern
dünyanin genel gablonlarma uyan yapilardaki diger sanatlarda ilginç bir çeligki yaratmaktadir. Batililagmanin en yaygin olduu alanlardan biri sanatken, müzik en sonuncu ve en kisith oldugu alandir. Aslinda bir toplumun unsurlan içinde müzik dipardan gelen bir yabancimn anlayabilecegi, kabul edebilecegi ve uygulayabilecegi en sonuncu ki bir anlam tagimaktadir. .
Ortadogu'da
ilk gey
bir kahvehaneye
unsur oldugu için bu da belgirildiginde
dikkati çekecek
hiç kadinm olmamasidir;
eger varsa onlann yabanci oldugunu dügünmek yanlig olmayacaktir. Tüm masalar grup olarak ya da yalniz oturan erkeklerle doludur. Kadinlann yagamlanndaki degigiklikler erkeklerin yagadiklan degigikliklere göre epeyce az olmugtur. Hatta bazi yerlerde geriye dogru degigiklikler de yaganmigtir. Böylece ortaya eski ve köklü bir kültüre 19
-
I
sahip bir bölge çikmigtir. Bu bölge, fikirlerin, mallarm ve hatta ordularin çikig noktasi durumundaki bir merkez olmuytur. Ayni zamanda da insanlan kencline çeken bir miknatis. olmustur. Bu çekime kapilanlar hacilar, esirler, müritler, fatihler ve de hükümdarlar olmuytur. En önemlisi de bölge, uzak ülkelerin mallarimn ve bilgilerin gelip Avrupa'ya gönderildigi ve bir kõprübagi durumuna gelmigtir.
bir pazaryeri
sonra genel anlamda Bat1'nin etkisi biile gerçekleyen degigim, modern çaglarda Ortadogu'daki linçlenmenin temel kaynagidir. Bölgede modern tarih, yaban-
Önceleri
Avrupa'nin,
ci dünyanin tehdidi, çegitli durumlann ve etkilerin baskisi, zorunlu ve hizli degigim, kargi ç1kiplar ve tepkilerin oldugu bir seyir izler. Pek çok açidan degigim köklü ve geri dönülemez ol-
daha ileri gõtürülmesinden yana kipilerce desteRlenmigtir. Bazi açilardan da degigim yüzeysel ve kisitli olmuytur. Bugün, bölgede bu degigimleri tersine çevirip geri dönügü yaymug,
ginlagtirmak
isteyen radikal ve tutucu kesimler vardir.
Bu ki-
giler, Bati kültüründen kaynaklanan degigimi, bölgenin bagina gelen XIIL yy'daki Mogol istilasmdan bile büyük bir felaket olarak görmektedirler.
Humeyni'nin
Amerika
Birlegik Devletle-
Batirlin etkisine kargi olanlann- tavnni açikça göstermektedir. Seytanemperyalist degil, ayarticidir. O fethetmez, tecavüz eder. Bati kültürünü yiki-
ri'ni "Büyük
Seytan"olarak
adlandirmasi,
eden ve ci ve tecavüz edici bir güç olarak göräp ondan nefret korkanlar ile onu, kültürler ve uygarliklar arasindaki sürekli ve verimli ahyverig için yeni bir olanak olarak görenler arasindaki
sava bugün de sürmektedir. Ortadogu'daki bu durumun nasil sonlanaca i belirsizligini hâlâ korumaktadir.
2. KISIM
Geçmig
.1
I
I-.
II.
I
I
I
"ah
L
.i
r -;
-
I
r
.
1. BOLUM
ÒNCESÍ
HIRÍSTÍYANLIK
Bugün Ortadogu
adini verdigimiz bölge, Hiristiyanlik çaginin baglangicmda, iki büyük imparatorluk arasinda, bölgenin yazili tarihinin binlerce yllinda, ne ilk ne de son olarak, paylagi-
lamayan bir yerdi. Bölgenin, Bogaziçi'nden uzanan
Dogu Akdeniz kiyisindaki ülkeleri
Nil deltasina kadar içine alan bati ya-
nsinm tamam1 Roma Împaratorlugu'nun bir parçasi durumuna gelmigti. Bu bõlgenin eski uygarliklan yikilmig ve eski kentlen Roma valilerinin
ya da yerli kukla prenslerin yöntemine girmigti. Bölgenin dogu yansi, önce Yunanlilar'in, sonra da Romalllar'in "Pers Ïmparatorlugu",orada yagayan halkin ise "Iran" olarak adlandirdigi
bagka bir büyük imparatorluga. aitti. Bölgenin siyasi haritasi, hem dig görünügü hem de temsil ettigi gerçeklik açisindan, bugün oldugundan çok farkliydi. Ülkelerin adlari gibi, üzerinde bulunduklari topraklar da günümüzdekinden çok farkliydi. Bu ülkelerde yagayan insanlarin çogu, bugün oralarda yagayanlardan farkli diller konugmug ve farkli dinleri benimsemiglerdi. Bugüne gelen bazi istis¯nalar ise, degiëmeden korunan
lan
eski geleneklerden
eski uygarhklari
çok, yeniden farkina varibilinçli animsatma çabasidir.
Pers-Roma imparatorluklanmn
rekabet
ve egemenliklerinin
sürdügü
çagda, kuzeydogu Mrika ve güneybati Asya haritasi da, Roma, Makedonya ve Pers imparatorluklannm egemenlikleri altina girmeden çok daha önce, güçlü kompulari tarafm-
dan asimile olan eski Ortadogu zamanmdakinden
imparatorluklari
kültürleri çok farkl1ydi. H1ristiyanlik çagimn baglangive
23
I
GEÇMÍS
dek, varligini sürdüren eski kültürlerden, kendi eski kimligininpek çok geyini ve eski dilini koruyarak kalan en eski külcina
tür, kugkusuz Misir idi. Tarih ve cografya açisindan kesin smirlan çizilmig olan Misir, Nil nehrinin apagt vadisi ile deltasim içine alir; dogu ve bati
da deniz bulunurdu. Fethedilmeye baglandigmda, Misir uygarligt binlerce yllhkti ve birbiri ardina îranlilar, Yunanlilar, Romahlar tarafindan istila edilmesine kargin, kendi özel nisinirlarinda
korumuytu. Eski Misir dili ve yazisi bin yilhk süreçte pek çok degigiklige ugradigi halde, dikkate deger bir süreklilik göstermigtir. Eski hiyeroglif yazisi ve onun halk arasmda kullanilan elyazisi (demoteligini büyük ölçüde
tic) Hiristiyanlik çag1mn bagladigi yillarda, yerlerini Ktpti yazisi alana dek kullanilmigtir. Kipti yazis1,' eski Misir dilinin Yunan çevrilen ve halk yazisindan harfler eklenerek olugturulan son biçimidir. Kipti yazisina ilk olarak M.Ö. II. yy'da rastlanir ve M.S. I. yy'a kadar görülür. Mis1rlilar'in Hirisalfabesine
uyarlanarak
tiyanligt benimsemeleriyle birlikte, önce Roma, sonra da Bizans egemenligine giren Hiristiyan Misir'in milli kültür dili olur. MIsir'in Müslüman Araplar tarafindan fethi ve sonraki Müslüman-
lagtirma, Araplagtirma döneminde H1ristiyan kalan Misirhlar bile Arapça'yi benimserler. Bùnlara bugün de Kipti denilmektedir ama K1pti dili yavag yavag yok-olmustur ve günümüzde yalruzca K1pti Kilisesi'nin ayinlerinde kullanilmaktadir. Tüm bu geligmelerle Misir yeni bir kimlik kazanmigtir. Günümüzde de kullanilan Arapça adt "Misir", Arap fetihleriyle birlikte gelmistir. Bu ad, îbrani Tevrati ve diger eski metinlerde geçen Misir'm Sami dillerindeki adlarlyla iligki içindedir. Ortadogu'nun Dicle ve Firat uygarhgi olarak bilinen diger bir nehir vadisi uygarhgi, M1s1r'dan eski olsa bile, Misir devletinin ve toplumunun bidigini de, sürekliligini de gösterememek24
HIRÌSTÌYANLlK ÖNCESÌ
tedir. Bölgenin güneyi, ortasi ve kuzeyinde, Babiller Asurlar, Akadlar, Sümerler olarak bilinen farkli dilleri konugan, farkli
halklar yay1yordu. îbrani Tevrat'mda burasi, Aram Naharayim, bagka bir deyigle Ïki Nehrin Arami olarak adlandirilir. HelenRoma dünyasinda ise ayni anlama geldigi söylenebilecek zopotamya adi verilmistir.
Me-
Hiristiyanlik çagmin ilk yillannda, bölgenin güneyi ve ortasi Persler'iri kesin egemenligindeydi. Pers imparatorlugunun bagkenti bugünkü Bagdat yakinlanndaki
Ktesiphon kentiydi. Bag-
dat adi, "Tann verdi" anlamina gelen Farsça bir sözcüktür. Bagdat, yüzyillar sonra Araplar'in kuracagi yeni imparatorluk bagkentinin oldugu yerdeki bir köyün adidir. Irak, Ortaçag Arapçasi'nda, ülkenin bugünkü güney yansinm Takrit'in güneyinden denize kadar olan bölümünde bulunan bir eyaletin adi olarak kullandiyordu. Kimi zaman bu eyalet, güneybati îran'a smin olan Irak-1 Acemi bölgesi ile kangtirilmamasi için Irak-i Arabi olarak adlaiidirilmigtir. Zaman içinde, Kuzey Mezopotamya Pers, Roma ve bazen de yerel hanedanlar tarafindan yönetilmig olan paylaç11amayan
bir bölge olmustu. Bölge bazen de, smirlan güneyde Sina çõlü, kuzeyde Toros daglan, batida Akdeniz, doguda Arap çölü ile çizilen ve Suriye olarak adlandir11an bölgenin bir parçasi olmuytu. Suriye sözcügünün kökenille ilgilibir bilgi bulunmamaktadir. Herodot'a göre Suriye Asuriye'nin kisaltilmig biçimidir. Modern çag bilim adamlari bu sözcügün kaynagi olabilecek bazi yerel yer adlar saptamiglardir. Suriye adi ilk kez Yunanca'da
görülür ancak Helen
öncesi
metinlerde
izine rastlan-
mamigtir. Bizans ve Roma resmi diline geçen bu Yunanca ad, VII. yy'da Arap istilasindan sonra neredeyse tamamen kaybolmuytur. Avrupa'da, klasik bilgilere artan ilgi sonucu kullamlmaya baglanmigtir. Geçmigte Suriye adiyla bilinen bölge Arap, ge25
.
GEÇMÌ$ I
islam dünyasmda, Sam olarak adlandinlmigti. Bölgenin en büyük gehrinin adi da Sam'di. Suriye adi cografi yazi-
nel anlamda
larda nadiren kullanilmigttr ve XIX. yy'1n ikinci yansinda· Avrupa'nm etkisiyle yeniden kullanilana kadar çok bilinmezdi. 1865'te
Osmanli
yönetimi
tarafmdan
Sam vilayetinin
adi
olarak resmen benimsenen Suriye, I. Dünya Savagi'ndan sonülkenin adi olmuytur. ra Frans1z mandasinin kurulmasiyla bu Mezopotamya ve Suriye'ye yerlegen Aramblar'm adindan gelen Aram adi, bölgenin eski adlanndan en çok kullanilanidir. Mezopotamya "Iki Nehrin Arami" olarak anilir, kuzey ve güney Suriye ise "SamArami" ve "Zoba (Halep) Arami" olarak anilirdt.
(bkz: 2 Samuel 8:6 ve 10:8) Öte yandan Verimli Hilal'in bati kolundaki
ülkelerin
adla-
süren kralhklann ve yagayan halklarin adlandir. Bunlardan en çok tanman ve hakkinda en çok belge bulunan Kenan, Tevrat'ta ve öteki eski metinlerde' de anilan gü-
n oralarda hüküm
yer alan topraklardir. Israilliler'in fethedip yerleptikleri topraklar "Israilogullari'nintopraklari" (Joshua 11:22) ya da M.Ö. X. "Israil diyan" (1 Samuel 13:19) olarak adlandirilmigttr. yikilmasihükümdarliklarimn yy'da Süleyman'in ve Davud'un neyde
Yahudiye, kuzey ismn ardmdan, bagkenti Kudüs olan güney rail ve sonrasmda Samiriye olarak amlmigttr. Güney ve Kuzey kiyi bölgelere Fenike ve Filistiye olarak halklannin adlari veril-
migtir. Babilliler'in fetihleri sirasinda kaybolan Filistinliler'in ad-
lan bir daha duyulmaruptir. Bugünkü
.güney
Lübnan
ve kuzey
Israil bölgesinde Fenikeli-
ler, Roma ve erken Hiristiyan çagina dek kalmiglardir. M.Ö. VI. yy'daki Pers fethinin ardindan sürgünden dönenler Yehud -olarak tamnan bölgeye yerlegmislerdir. Romalilar ülkenin kuzeyiadlanne, güneyine ve ortasina Yahudiye, Galile ve Samariye m vermlylerdir. Romalilar, bugün Ürdün nehrinin dogusunda26
HIRISTÍYANUK
ki Necef ve Peraea adlariyla bilinen, Tevrat'm Edom'uña güneydeki
çöle
ÖNCESÏ atfen
Îdumea admi vermiglerdir.
Suriye ile Mezopotamya'da
kullanilan Sami dilleri, kendi içerinde dil ailelerine aynlmiglardir. Bunlardan en eski olan ve çoMezopotamya'da kullamlan Akadça dil ailesine bagh gunlukla diller arasinda Babilce ve Asurca bulunmaktadir. Bagka bir dil ailesi olan Kenan ailesi, Fenike dilini ve onun Kuzey Afrika kolu olan Kartaca dilini, Tevrat Ibranicesi'ni içine almaktadir. Hiristiyankgm
baglangiç döneminde bu dillerden pek çogu nereyse tümüyle kaybolmug, onlann yerine yine bir Sami dil ailesine bagh ve birbirine çok benzeyen Arami dilleri geçmigtir. Fenike dili Kuzey Afrika kolonilerinde ve Levant limanlannda konugulmaya devam ederken; artik Museviler'in ortak konugma dili olmayan Ïbranice ise bir edebiyat, bilim ve din dili olarak yagamaya devam ediyordu. Babilce ve Asurca tamamen kaybolmugtu. Arami dili uluslararast diplomasi ve ticaret dili olmug, yalnizca Verimli Hilal ile smirh kalmay1p Misir'da,
Iran'da ve bugünkü güney (dogu) Türkiye'de yaygin olarak konugulmaktaydi. H1ristiyanhk döneminin baglangicmda bölgeye giren Sami dillerinden sonuncusu Arapça, Arap yartmadasmm kuzey ve orta bölümünde kullanillyordu. SimdikiYemen'de yer alan güneybatinm
geli mig gehir kültürlerinde, güneydeki Arap kolonicilerinin Afrika'ya tagidigi ve Güney Arapçasi olarak bilinen Habepçe'ye yakin bagka bir Sami dili kullanihyordu. VIL yy'da
bölgenin tamaminda hakimiyet kurmasim saglayan büyük Arap fetihlerinin öncesinde bile, kuzeyde Irak ve Suriye'ye Arapça konuganlann gelip yerleptiklerine iligkin bulgular Arapça'nm
vardir. Verimli Hilal'de Arapça yerini Arami'ye birakmigt1. Bugün de hâlâ Dogudaki kilise ayinlerinde ve uzak küçük birkaç
köyde yagamaktadir. Günümüzde
Türkiye olarak tamaan
ülke,
Ortaçag'da
do27 I.
GEÇMlS
gudanTürklerin
buraya geligine kadar bu ad ile an1Ïmiyordu,
bile sadece Avrupa'da bu adla biliniyordu. HiristiAsya ve KüÇükAsyan çaginin baglarinda bölge için Anadolu, Ege Denizi'nin doya adlan en yaygm kullanilanlardi. Bunlar gu kiyilarmi anlatiyordu ve sonra da çegitli yollarla doguya yasonrasinda
yllmigti.
ve eyaletlerin olan Yunanca, baglica ile-
Ülke genellikle bölündügü krallik, gehir
adlanyla anihrdi. Bölgede hakim dil tigim arac1ydi. "Anatolia" adi,
italyanca "Levant", Latince "Orient" sözcük-
leriyle ayni anlamdaki (günegindogmasi) Yunanca bir sözcükten gelmektedir. Bu adlar, tanidiklari dünyanm sinirlan dogu Akdeniz topraklar olan halklann görüglerini tagimaktadir. Daha sonralan çok uzaklarda, çok daha büyük bir Asya oldugunu ögrenen Akdeniz halklan, kendi Asya'larina "Küçük Asya" adiYüzlerce y11 sonra da "Dogu" 'Yakin" ve Bati ni vermiglerdir. ufuklarindan çok daha uzakta bir Dogu ile tanigildigmda "Orta" en õnemDogo dogmu tur. Yeni daha Uzakdogu ülkelerinden lisi Bat1'nm Persia olarak adlandirdigi Iran idi. Persis ya da Persia adi bir ülke ya da milletle degil, bir eyale-
te aittir. Pers ya da Fars, adi verilen körfezin dogusundaki eyaletin adidir. Persler bu adi tüm ülkeye vermeseler de bölgenin dilini kullanmiglardir. Perslerin kullandigi ve 1935'te tüm dünadi, "Arilerin ülkesi" anlamina gelen yada kabul edilen "îran"
zamanlarindan kalma eski Farsve. Hint-Ari halklann ilk göç ça'daki "Aryanam" sözcügünden türemigtir. Ortadogu'nun dini haritasi, dil ve etnik haritasina göre daha
kangiktir. Eski tanrilardan pek çogunun ölmüq ve unutulmuy olmasma kargin ilginç ve farkli gekillerde yagatilanlar da vardi. Ortadogu halklarmm yagadiklari göçler ve fetihler sonucunda, önemli bir gücü olan Helen kültürü ve Roma yönetimi sayesinde orta a yeni inaniglar çikm14tir. Romalilar arasmda, 28
Roma'da
HIRISTIYANLlK ONCESI I-
bile bazi Dogu kültleri kabul görmügtü. Ortadogu'nun y'eni hakimleri Küçük Asya'dan Frigya'll Kibele, Suriye'li Adonis ve Misir'li isis destekçi kazandilar. Eski tanrdarin ve kültlerin tümünd.en vazgeçilmesi ve yerlerini tektannli iki dünya dininin almasi, binlerce yili alan uzun bir sürede degil, yüzyillara sigan kisa bir sürede gerçeklegmigtir. Ìslamiyetve Hiristiyanlik, bölgede art arda çikan ve birbirinin rakibi olan iki yeni dindi. VIL yy'da îslamiyet ortaya çikigini ve baçansini, büyük ölçüde H1ristiyanhgin ortaya çikmasida kendinden na ve yayilmasma borçludur; tipki Hiristiyanligm önceki felsefi ve dini akimlara borçlu oldugu gibi. Islam ve Hiristiyan
uygarliklan
Ortadogu'nun
eski geleneklerindeki
ortak
köklere dayanmaktadir. Tektanncihk
yeni bir dügünce degildi. M.Ö. XIV.
tamamen
yy'da Misir firavunu Akhenaton'un güncesine
rastlanir
ama
ilahilerinde
tektanricihk dü-
bu tür dügüncelerle
sik kargilagilma-
digmdan etkileri yerel ve geçicidir. Ahlaki tektanncilik Museviler
tarafindan
ti. Museviler'in
cilik inancina
dinin önemli
ilk kez
bir parçasi haline getirilmig-
ilkel agiret dini inançlarindan
geçigleri îbrani Tevrati'nm
evrensel
tektanri-
kitaplarma
yansimigbu kitaplarda, puta tapan, çok tanrih kompularinm kendilerini bu inançlari yüzünden nasil digladiklari da tir. Ayni zamanda
anlatilmaktadir. Modern
çaglarda,
gerçegi bulduklarma
inananlar,
baçanlari sayesinde ulagtiklarina kolayca inamrlar.
ona kendi Ne var ki es-
ki çaglardaki dindarlarin böyle bir düçünceye inanmalan mümkün degildi. Tektanri gerçegine yalnizca kendif erinin sahip oldugnu
dügünen Museviler,
sinlikle dügünmeyerek, seçilmig olduklarma bir ayncali.k
Allah'i
mütevazi
inanmiglardir.
degil, sorumluluk
seçmig olduklan fikrini kebir biçimde, Allah tarafindan Aslinda
bu seçimleri onlara
yüklüyor; hatta bazen-tagmmasi 29
GEÇMÍS çok güç bir yük getiriyordu:
"Dünyadaki
yalnizca sizi bildim. Bu nedenle zalandiracagirn." (Alnos 3:22)
tüm halklar arasmda
tüm günahlanniz
için sizi ce-
Tek bir evrensel tanriya inanan ve tapan yalnizca Yahudiler degildi. Doguda, îran yaylasmda iki akraba halk, Persler ve Medler, eski paganizmlerini birakmig, eninde sonunda iyiligin
kazanacagina ve tek bir tannnin kötülükle savagtigma inanmiglardi. Bu dini görügün ortaya ç1kipimn peygamber Zerdügt ile oldugu bilinmektedir. Pers dilinin en eski biçiminde yazilrastlanmigmig Zerdügt kaynaklannda Zerdügt'ün ögretilerine tir. Zerdügt'ün ne zaman yaçadigina iligki bit bilgi bulunmamastyla birlikte bu konudaki tahminler yaklagik bin yilhk farklarla Zerdügt dininin en çok yayildigi dönem M.Ö.VI. ve V. yüzyillandir. Birbirlerinden habersizce Allah'i arayan bu Onlart bir iki halk, kendi yollannda gitmeyi sürdürmüglerdir. yüzyillarca dünaraya getiren M.Ö. VL yy'daki önemli olaylar,
yapilmaktadir.
yayi sarsacak sonuçlar dogurdu. Babil krali Nabukadnezar, M.Ö. 586'daki fetih savaglan ile Kudüs'ü ele geçirmeyi bagardi. Musevi tapinagmi ve Yahuda
kralhäim y1ktiktan sonra o zamanki geleneklere göre, esir aldigi halki Babil'e gönderdi. Bu yüzyilin sonraki yillannda, o zamanve çevresinde hüküm süren yeni Pers imkurucusu Med'li Kiros, Babil kralligim fethetti.
ki Suriye topraklanna paratorlugunun
yagayan fethedilmig halklar arasmdan bir grupla fethedenlerin inançlannda bir benzerlik oldugu görüldü. Kiros, Museviler'in Ísrailtopraklanna geri dönrnelerine müsade et-
Bu topraklarda
ti. Kudüs'teki Tapinagi devlet bütçesi ile yaptirtti. Tevrat'ta Kiros'a Musevi olmayan bir hükümdara, bundan da öte Musevien büyük saygi gösterilmigtir. Babil'deki tutsakhgin ardindan yazilmig olan igaya kitabinin son bölümünde gunlar yazar: "Koreg çobanim ve tüm isteklerimi gerçeklepti-
ler'e gösterilebilecek
HIRISTIYANLIK ONCESI
recek: Yerugalim
ve tapinagin
Babil'deki
esaretin kitaplarmm inaniglarmda
atilacak."
Øya a44:28)
öncesinde
dini dügünce yaçaminin lar vardir. En önemlileri; ödüllendirilme,
temelleri
ve
ve sonrasmda yazilan Tevrat dûgüncelerinde, bir bölümü îran'm
etkisinden
kaynaklanan önemli
fark-
öldükten
sonra yarg11anma, cennette cezalandinlma dügüncesi; insan-
cehennemde
lann da rol aldigi iyilik ve kötülük güçleriyle Allah ve Seytan arasindaki kozmik mücadele dügüncesi; kutsal tohumdan çikip zaman1 geldiginde iyilikle kötülük arasindaki savagta iyiligin zaferi kazanmasmi saglayacak bir kurtancimn gelecegi dügüncesidir.
Tüm bu dügünceler,
Hiristiyanlig1n
ilk döneminde
iligkisi siyasi sonuçlar
Musevi-Pers Museviler'e
Museviligin son döneminde de çok önemiydi. da içermekteydi.
ve
Kiros,
iyilik yapmig, onlar da Kiros'a
baglilikla hizmet etmiglerdir. Sonraki yüzyillar boyunca hem yurtlanndaki hem de Roma hakimiyetinde bulunan bagka ülkelerdeki Museviler'in, Roma'nin
Pers-düpmanlanyla
lanndan
güphe duyulmuytur.
yakmlik ve igbirligi içinde olduk-
Alman filozof ve tarihçi Karl
daki ytllan, birbirleriyle
Jaspers M.Ö. 600 ile 300 arasm-
iligkileri
olmayan, birbirlerinden
uzak
ülkelerde
yagayan halklarm entelektüel ve manevi geligimleri açisindan dönemi" olarak nitelendirmistir. Bu dö"mihver
nem,
Ïran'da
gamberlerin,
ve önemli Zerdügt'Én
havarilerinin, Israil'de peyeski Yunan'da filozoflann, Hindistan'da Buda'nin,
Çin'de Konfüçyüs'un diklan yillardir. dogu'da
ve Lao-Tse'in
Hindistan'dan
birtakim etkinliklerde
birbirlerini tanunadan
yagaOrta-
gelen Budist misyonerler, bulunmuglar
ancak taninip
et-
kili olamamiglardir. Persler
·ile
Bu halefler
Kiros ve ondan sonra gelenler döneminde Museviler arasinda kargilikli iyi iligkiler kurulmuytur. topraklarini
genipletmigler, Yunanlilar
Kü çük Asya'nin
Ege kiyilanna
kadar
ile olan iligkileri ve çatigmalari saye-
gj¯·
GEÇMÍS sinde, Pers imparatorlugu'nun çegitli halklanyla ortaya çikmaya baglayan Yunan uygarlig1 arasinda köprü kurulmugtur. Yudin yerine bilime ve felsefeye dayanmasma nan uygarliginin ragmen Yunan bilim adamlarinm ve filozoflannin fikirlerinin, Ortadogu'nun, dahasi dünyamn sonraki dini uygarliklan üzerinde
çok önemli
Eski çaglardan
etkileri olmuytur. itibaren Yunan parali askerleri ve tüccarlaçegitli yerlerini kegfederek, bu yabanci diyar-
n Ortadogu'nun lardan Yunan bilim adamlannm ve filozoflannin entelektüel ilgilerini çekecek bilgiler getirmiglerdi. Pers Ïmparatorlugu'nun
fayPers hükümetinde Yunan yeteneklerinden dalanma olanagi dogmuytu. Makedonyali Büyük îskender'in (M.O. 356-323) Makedon hakimiyetini ve Yunan kültürel et-
geniglemesiyle
kinligini Orta Asya'ya, Îran'a, Hindistan sinirlarma ve güneyde Suriye üzerinden Misir'a kadar yayan dogu fetihleri yeni bir ça-
gm baglangici olmuytur. ye,
Büyük
Îskender öldükten sonra, Suri-
iran ve Misir'da üç kralhk kurulmuytur. Iskender'in fetihlerinin öncesinde de iran ile ilgili bilgileri
olan Yunanlilar'in
fetihlerin sonrasinda
Mezopotamya,
Suriye
ve Misir'1 tanima ganslan olmuytur. Bu topraklarda, kurduklar siyasi üstünlük sonunda Romalilar tarafmdan yikilmig olsa da,
kültürel üstünlükleri
Roma
döneminde bile sürmügtür.
M.Ö.64
yilmda Romali general Pompey Suriye'yi ele geçirmig, çok kisa bir süre sonra da Yahuda'yi fethetmigtir. Antonius ve Kleopatra'nin M.Ö. 31'de Aktium savagmdaki yenilgilerinin ardindan
hükümdarlari da Roma hakimiyetine girmlylerdir. Roma hakimiyetinin ve Helen kültürünün büyük zaferine kargi koyma cesaretini yalnizca Persler ve Museviler gõsterebilmig ve bu direnigin çok çegitli sonuç1ari olmustur. Argak adli biri, M.Ö. 247 y111armda Yunan yönetimine kargi baçanh'bir isyan baglatarak tarihte, geldikleri yerin ya da ka-
Misir'in
32
Greko-Makedon
HIRISTÍYANUK
ÖNCESÌ
bilelerinin adiyla Partlar olarak bilinen bagimsiz bir h'anedanhk kurdu. Makedonya hakimiyetini tekrar kurma girigimlerinin ardindan
Partlar varhklanni
sürdürdüler.
Siyasi bagimsiz-
11klannigeniëleterek Roma'nm kargismda tehlikeli ve gü çlü bir rakip olmaya bagladilar ama Yunan kültürel etkisine açik kaldilar. Partlar, Zerdügt inancim tekrar canlandiran Sasani hanedanliginin kurucusu Ardegir (M.S. 226-240) tarafindan yikildi. Íran'da hakimiyetin, hükümetin, toplumun bir parçasi ve devlet dini haline gelen Zerdügtlük, devlet baskisiyla dini sinif ve hiyerarpik din adamligi olugturan; kargit inançlarin belirlenmesi ve bastirlmasiyla ugraçan tarihteki lir. Bu açidan Sasaniler'in uygulamalan imparatorluk
Roma'smin
ilk devlet dini sayilabi-
gerek Partlann
büyük hoggörüsüyle
önemli
gerekse
bir çelig-
ki yaratmaktadir. Zerdügt dini ve rahipligi devletle olan siki bagi nedeniyle büyük bir güç kazanmig ancak devletin yikilmasiyla birlikte de zarar görmügtür. Zerdügt rahipligi kurumu Pers Împaratorlugu ile birlikte yok olmug, Arap fetihleriyle imparatorlugun yikilmasi Zerdüytlügün
uzun bir çöküg dönemine
yol açmigtir. Ïslam döneminde Iran'in kültürel ve siyasi yaçaminin yeniden dirilmesi sürecinde çökügten kurtulamamigtir. Íran'da islamiyet'in yayilipina kar
i
girnesine
direnigi Zerdügt rahipligi
degil, muhale-
fet ve baskiya aligkin olan Zerdügt kargitlan göstermigtir. Zerdügt kargiti dü üncelerden bazilarimn Ortadogu'da genel anlamda
tarihte çok önemli
ve
yerleri olmugtur. Bunlardan
en lyi bilineni, Roma imparatorlugu'nda, özellikle askerler arasinda, çok benimsenmig olan ve ingiltere'de bile kabul gören Mitraizm'dir. Ondan daha çok bilineni ise Maniheizm'dir. Mani, 216 ile 277 yillar1 arasinda
düpüncelerinin
birleçiminden
ni 277'de gehit olmuy ama
yagamig, Zerdügt ve Hiristiyan olugan bir din kurmugtur. Ma-
dini yagammi sürdürmüg, hem Av-
.
hem Ortadogu'da H1ristiyan ve Müslüman baskilanna direnmigtir. Zerdügt kargiti dügüncelerden daha yerel nitelikli VI. yy baglarmda ama çok önemli olan bir bagkasi Mazdak'tir. Îran'da yagamig ve bir tür dini komünizm kurmuy, îslamiyet'te daha sonraki muhalif Sii hareketlere esin kaynagi olmuçtur. Îran'in dinlerinden biri olan Zerdügtlük, imparatorlugun kül-
rupa'da
türel dünyasi dipinda yagayanlara ciddi olarak açilmamigti. Baglangiçta etnik kõkenli olan uygar eski dinlerin tümü gibi bu da olagan bir durumdu. Zamanla siyasi nitelik kazanan, sonra da kültlerini sürdüren siyaset ile birlikte çöken bu dinlerin tek bir istisnasi vardir. Antik çaglarda tek bir din siyasi ve cografi üssü
.
yok edildikten sonra ayakta kalabilmig, ikisi de olmadan köklü bir kendini degigtirme süreciyle yagamayi sürdürmügtür. Õnce
îsrailogullari,ardindan da Yahuda halkimn Musevi oluglan bu ekilde
olmustur.
Roma'ya ve Yunan'a karg1 olan siyasi direniplerinde baçan gösterememiglerdir. Baylangiçta Makabiler altinda Suriye'nin Makedonyah hükümdan kargismda baçanli olmugMuseviler,
kralliklarmm bagimsizhgim elde etmiglerdir. Ancak Roma'mn gücüne kargi koyamam1plar ve bazi Persler'in yardimiyla peg pege gerçekleptirdikleri bagkaldirilann tümü bastirilmig, sonunda sindirilip köle haline gelmigler, bayrahipleri ve krallan Roma'mn kuklalan olmuytu. Yahuda, Romali bir valinin hakimiyetindeydi. 66 yilmda baglayan lar ve bir süreligine Yahuda'daki
en önemli bagkaldin zorlu bir mücadelenin sonunda, isyanc1lann yenilgisi ile sonuçlanmisti. Romahlann 70 yihnda Kudüs'ü
kurtulanlann yaptigi ikinci tapinafethedip Babil esaretinden gi y1kmalari bile Musevi direnigini durdurmayi saglayamamig-
L
tir. 135'teki Bar-Kohba isvaninin ardindan Romalilar Musevilerden mutlaka kurtulmaya karar verdiler. Daha önce Babilliler'in
yaptigimpaparak
34
Musevilerin büyük çogunlugunu
esir ahp sür-
HIRÍSTiYANUK
ÖNCESI I
güne gönderdiler
ama
bu sefer onlarn imdadina
Kiros yoktu. Museviler'in
..-
yetigecek bir
tarihi adlan dahi silindi, Kudüs'e Ae-
lia Capitolina adi verildi ve yikilan Musevi Tapmag1'mn yerinde Jupiter'e bir tapinak yapildi, Samariya ve Yahuda adlan kaldinldi ve ülkeye çoktan unutulmuy olan Filistinliler'in adi verildi. Agagidaki eski bir Musevi metni Musevi ve bagka Ortadogu halklarmin Roma imparatorluk yönetiminin faydalanni ve zararlanni lüm·IL
nasil gördügünü yy'da
Haham
üç hahamin
Yabuda
Pazarlar;
açik bir biçimde anlatmaktadir. konugmalarindan
dedi hi: "Bu insanlann
(Romahlar)
hóþrüler, hamamlar yapmtslar."
bam Simeon Bar-Yohai yamtlada: n° için yapt:lar
Bö-
alinmigtir:I
Haham
"Tüm yaptiklanna
eserleri ne de güzel. Yose sessiz haldz. Ha-
hendi gereksinmele-
Fabigelerini yerlegtirmek
için pararyerleri, kendilen·ni güzellegtirmek için hamamlar vergi toplamak için hóþn2/er yaptzlar." Yahuda konugmalanm yetkililere anlatta ve yetkililergu karan verdiler: "Bizi öven Yahuda suçlayan
Romalilar, õnemli
bir
övülsün.
Simeon idam
Sessiz kalan
Yose, Seforis'e sürgiin
-Museviler ve Yunanlilar,
yönleriyle
edilsin. Bizi
edilsin."
antik çaglarda
birbirlerine
benzeyen
yagayan diger insanlardan
farkliyd'ilar. Igte bu benzerlik ve farkhliklann onlarin gelecekteki uygarkklan biçimlendirmelerinde büyük etkisi olmugtur. Ortadogulular dünyanin bagka yerlerinde yagayanlarin da yaptig1 gibi kendi gruplan
ile bagkalarininkini
kesin sinirlarla ayi-
rirlardi.
Böylelikle grup saptanirken yabancilar grup dipinda biraki11rdi. Gruplayma ve yabanc1yi diglama, insanoglunun içgüdüsel davranigidir; hatta çeyitli hayvan türlerinde de görülmektedir. Grubun
içindekiler
ile dipindakiler
arasindaki degigmez ayakrabalik kan da günümüzdeki etnik kavrami ile nm ya ya ya belirlenir. Eski çaglarda iki halk, Museviler ve Yunanlilar birbirlerini farkli gekillerde yanlan
"barbar",
adlandirirlar:
Museviler
Yunanlilar
de kendilerinden
onlardan olmayanlari
olma"gen-
L
Ashnda bu adlar büyük engelleri simgelerdi ama yine de bunlar agilmaz degillerdi. Bu özellikleriyle akrabaliga ya da kana bagh olan daha genel ve ilkel ayrimtile" olarak adlandirirlar.
lardan farkliydilar. Taraflann kargilikh olarak Musevi din ve kaengeller nunlanni, Yunan dil ve kültürünü benimsemeleriyle agilabilir, hatta kaldirilabilirdi bile. îki grup da yeni üye aramazlardi ama kabul etmeye de hazirlardi. Hiristiyanlik çagmin baglarmda, Ortadogu'da
ve Helenlegmig Museviler'in ve Yunanh-
Yahudilegmig gentile'lere
barbarlara rastlanirdi.. Eski dünyada lar'in diger halklardan farli bir yanlari da dügmanlanna merhamet göstermeleriydi. Tevrat'm Yunus kitabinda Asur'un Ninova halki için kayg11anilmasiya da Pers savaglarina katilmig olan Yunan tiyatro yazan Aeskilus'un yenilgiye ugrayan Persler'in acilarini paylagarak betimlemesi çarpici örneklerdir. Romahlar kendilerine dahil olma fikrini öyle. geniëletmiglerdi ki bir ortak imparatorluk yurttagligi kavramma kadar iler-
kavramini geligtiren Yunanlilar olmugtu. Yurttag hükümetin kurulmasina ve yürütülmesine katilma hakki olan kipiydi. Yunan gehrinin üyeligi, gehrin kendi üyeleri ve onlarm yerine gelecek olanlarla sinirliydi. Yabanci bir kipi yalletmiglerdi. Yurttaglik
erigebilirdi. Baylannizca o gehirde yagayan yabanci konumuna g1çta Roma yurttaghšt da benzer biçimdeydi ancak belirli süreçler sonucunda Roma yurttaglannin görevleri ve haklan tüm im-
genipletilmigti. Musevi dininin, Helenistik kültürün ve Roma devlet sisteminin erigilebilir olmasi birlikte Hiristiyanligin dogmasini ve yay11masim saglamigtir. Birkaç yüzyil sonra, farkli yöntem ve içe-
paratorluk
eyaletlerine
Islamiyet ikinci evrensel din olarak.dogmuy ve ayni göüstlenmigtir. Inançlan ve amaçlan aynt olan, ayni bölge-
rigi ile revi
de yan yana yagayan maz olmustur. 36
iki ayn dünya dininin çatigmasi kaçinil-
2. BOLUM
ÍSLAMÍYET
.
ÒNCESÍ
Hiristiyanlik çaginm yaklagik ilk alti yü zy1lmi, yani Hiris tiyanhšm doguçundan Islamiyet'in doguçuna kadar geçen süreyi, hem uygarhklann hareketlerindeki hem de yaganan olaylar zincirindeki
önemli geligmeler gekillendirmigtir.
Ilk geligme ve birçok açidan en önemli olani, Hiristiyanligin yükselmesi, benimsenmesi ve yaygmlagmasi, Persler ve Museviler dipinda Hiristiyanliktan önceki tüm dinlerin yok olmasi kaybolmasi, en azmdan batmasidir. Klasik Helen-Roma paganizmi bir süre yagamig, hatta imparator Julian'inhükümdarligi süresince 361-363) son kez alevlenmigtir. Bu dönemin IV. yy baglanna kadar olan ilk yansinda Hiristiyanlik, Roma sistemine protesto olarak büyümüy ve yaygmlagmigtir. Hiristiyanlik zaman zaman hoggörü ile kargilansa da çogunlukla yargilanmasi nedeniyle devletten aynlmasi ve kendi kurumunu, Kilise'yi kurmasi zorunlu olmustur. Kilise kendine özgü yapisi, sistemi, ile zahiyerargisi, liderligi, yönetimi, yasalan ve mahkemeleri manla Roma dünyasmm tamamma hakim olmuytur.
împarator Konstantin'in (311-337) Hiristiyan olmasiyla Roma Împaratorlugu'nu ele geçirmig, bir bakima da H1ristiyanlik,
Hiristiyanlik imparatorlugun
eline geçmigtir. Sonrasinda
Roma
devleti Hiristiyan olmuytur. Yeni dinin yayilmasi otorite ve ikna ile saglanmigtir. Roma'nm büyük gücü, Justinien döneminde (527-569) yalnizca Hiristiyanligin diger dinlere üstünlügünü '
saglamak için degil, Hiristiyanlar'in
aynldiklari
çegitli dügünce
akimlarmin devlet onayli ögretiyi benimsemesini saglamak için
37
i I
I
GEÇMIS I
.
de kullanilmigtir. O günlerde artik birden çok Kilise vardi. Bu kiliseler teolojik ögretilerde anlaçamadiklari gibi, kipisel, bölgesel ve de milliyetçi baglarla bagliydilar. Íkinci önemli geligme, Roma Împaratorlugu'nun güç merkezinin
doguya, Roma'dan
batidan
dogu bagken-
395'te imparaimparatorluk Konstanti-
gehrine tayinmasidir.
ti yaptigi Konstantinopolis
ardindan,
õlmesinin
tor Teodosius'un
Konstantin'in
yönetilen -dogu ve Roma'dan yönetilen bati olarak ikiye ayrildi. Çok geçmeden Bati imparatorlugu art arda gelen zorlukbarbar istilalan sonucunda y1kildi. Dogu imparatorlugu nopolis'ten
gelerek bin yil daha varhgini sürdürdü.
lann üstesinden Bugün
çogunlukla
zans adi, eskiden
imparatorlugu
Dogu
Konstantinopolis
lunan bir yerlegimin adindan
için kullanilan
Bi-
gehrinin oldugu yerde bu-
gelen ve modern bilim adamla-
ri tarafindan bulunan bir addir. Asla Bizanslilar kèndilerine Bizansli demezler, Romall derlerdi. Roma hukukuntin uygulandi-
gi, bir
hükümdarliginda
Roma imparatorunun
yagarlardi, tabii
küçük farklarla... Imparator ve tebaast dinsiz degil H1ristiyandi ve Bizanslilann kendileri için kullandiklari Romah adi, Latinsözcügünden ce'deki degil, Yunanca'daki "rhomaioi"
"romani"'
sözcügünden Bazi Yunan
geliyordu. ton Rhomaion" (Romaiçin dua ediliyordu. Persler'in yiktigi ve Ro-
yazitlarinda
"hegemonia
lilar'in egemenligi) mahlar'in tekrar kurdugu Edessa prensliginin prensi Yunanca
dostu) unvanim almigti. Yunanca, gücünün en parlak oldugu zaman bile Roma Ìmparatorlugu'nda ikinci dil olarak kalmigken, Dogu Roma imparatorlu"Philoromaios"
gu'ndabirinci
(Romalilar'in
dil olmustu. Latince varhgini
migti. Bizansli Yunanlilar'in
ça'sinda Latin terimlerinin ca
38
sürdürmeyi
bagar-
ve yüzyillar sonra halifelik Arapizleri görülmügtür. Yunanca, uzun-
bir zarpan kühürün yani sira devletin de dili olarak kullanil-
ÍSLAMÏYET ÖNCESi I
.
varligmi sürdüren Yunanca- dipindamigtir. Dogu eyaletlerinde edebiyatlar, ki diller ve Kipti, Arami dilleri, Arapça, Helenistik önemli bilim ve felsefeden ölçüde etkilenmigtir.
Üçüncü önemli geligme, yüzyillar ile M1sir ve Suriye imparatorluklarinda
õnce,
Büyük
Îskender
baglamig olan Ortadogu'nun Helenlegmesidir. Yunan kültürü, Roma devletini de H1ristlyan Kiliselerini de etkileyerek daha çok yayilm1gt1r. Iskender ve haleflerinin Roma Sezarlarininkinden çok farkli olan Yunan monargileri Dogu Roma devletinin hükümet kurumlanni etkilenmigtir. Ilk Hiristiyanlar, Yunanhlar'in eskiden beri ilgilendikleri, Museviler'i ve Romalilar'1 pek rahatsiz etmeyen felsefe konularma ilgi göstermiglerdir. Hiristiyanlann kutsal kitabi Yeni Ahit, Yunanca yazilmtyt1. Eski Ahit'in de yüzyillar önce iskenderiye'de yagayan ve dilleri Yunanca olan Museviler için yazilmig Yunanca çevirisi vardi. Geçmigteki degigikliklerin etkisiyle gerçeklegen
önemli bir bagka geligme'de, bugün güdümlü ekonomi olarak adlandinlabilecek ekonominin, devlet otoritesiyle planlanma ve yönetilme düzeninin süregelen geligmesidir. Nehir vadisi toplumlarmda, özellikle de Misir'da böylesi bir siyasi geligme olagandi. Misir'da, iskender'in generallerinden birinin kurdugu Ptolemeus hanedanmda ileri düzeye ulagmig bir güdümlü ekonomi vardi. Hiristiyanligin ilk yüzyillannda, özellikle de III. yy'dan itibaren devlet ticaret, sanayi, üretim ve hatta tanm alanlarinda etkinlik göstermeye baglamigti. Devlet dipindaki özel girigimcilerin ekonomik etkinlikleri, devlet tarafindan denetlenmig, bir devlet ekonomi politikasi olugturulup uygtilanmaya çahgilmigalanda Devlet özel girigimcilerle ticareti tercih etpek çok tir. olanaklanni meyip kendi kullanmigtir. Örnegin ordu, silah, donatim ve kimi zaman da üniforma gereksinimlerini devlet giri-
gimlerinden saglamigtir. Genellikle ordunun
erzaki vergi olarak
L
GEÇMÍ.¶ askerlere tayin olarak verilirdi. Devletin ekonomik etkinliklerinin giderek artmasi özel girigimcilerin çaligma alanlatoplanip
nnt
büyük ölçüde kisitlamigt1. Devletin
artan
vag yavag tanm
müdahalesi
tarim
alanlari azalmigtir.
alaninda Devletin,
da olmug, yatopraklanni terk
sahiplerini ve köylüleri maddi olarak ve bagka batopraklarinda kalmaya ikna etme çabalan ve zi özendirmelerle çogu bugüne kadar gebu konudaki kaygisi, imparatorlugun len kanunlarina da yans1migtir. Bu durum, ekonomik müdahaeden.toprak
leciligin önemli minden,
savunuculanndan
Diocletian
(284-305)döne-
güç ve iglevin tekrar kadar, III. ile VI. yy'lar arasinda, büyük bir so-
îslami fetihlere, yani ekonomik
saglamnasma run olmuytur.
VII. yy'in ilk birkaç on yiBizans ve Pers imparatorluklan, hnda yaklagan îslamiyet dalgasina kapilmig olsalar da, kaderleri çok farkh olmuytur. Araplar Bizans ordulannt igir yenilgilere
ugratarak pek çok eyaletlerini ele geçirdikleri halde, Küçük Asya'nin merkez eyaleti Yunan ve Hiristiyan kalmigt1. Öte yandan aldigi saldinlara ragmen, onu denizden ve karadan koruyan surlanyla ayakta kalmayi bagarmigti. Bizans imparatorlugu gücünü kaybederek küçülmeye baglamasmdan sonra bile yedi yüzyil dilini; kültürünü imparatorlugun
bagkenti Konstantinopolis
kurumlanni özgün biçimleriyle sürdürerek yagamigtir. Iran'in kaderi çok daha farkhydi. Fethedilen yalnizca dig eyaletleri olmamig, bagkenti ve topraklarinin tamami da fethedilerek yeni Arap-Islam imparatorluguna dahil olmuytu. Misir
ve
Bizans'a kaçma ganslan ve Suriye'deki Bizansli igadamlannin vardi ama Ïran'in Zerdügt destekçilerinin Müslüman yönetimine girmekten ya da gidebilecekleri tek yere, Hindistan'a göçmekten bagka seçenekleri yoktu. îran'daki Müslüman hakimi-
yetinin ilk yüzyillannda
eski dil ve eski yazi, küçük bir azinlik
ÍSLAMÍYET ÖNCESÍ
digmda, kullamlmayarak unutuldu. Anglo-Saxon dilinin Ïngilizce'ye dönügmesi sürecinde yagandigi gibi fetih dili bile degigtirdi.
îran'm îslamiyet'ten önceki tarihi, modern çaglarda eski
Pers yazilannin
çözümlenmesi
çaligmalanyla aragtirilmaya bag-
lanmigtir.
Íran Ïmparatorlugu tarihinde Hiristiyanlik çaginm ilk
alti
yüzyilhk bõlümünde, Sasani ve Part dönemleri olmak üzere iki büyük dönem vardir. ilk Sasani hükümdari Ardagir (226-240) yeni bir dizi savag açmigttr. Ondan sonra gelen I. Sahpur (240-271)savagta Roma Împaratoru Valerian'1 esir almig ve Valerian esarette ölmügtür. 1. Sahpurövündügü bu baçansinin Roma'ya
resimlerini
Ïran'daki çegitli daglarin kayalanna yontturmuytur.
At üstündeki nuna
Pers pahmin, yerdeki Roma imparatorunun boyayagim koymuy oldugu bu resimler -hâlâ durmaktadir.
Islam halifeligi ortaya çikana kadar bölge tarihine egemen olan siyasi durum, Pers-Roma, sonrasmda
da Pers-Bizans rekabetiydi. Islamiyetise bir rakibini ortadan kaldirrrug, digerine de önemli ölçüde gücünü kaybettirmigti. Bu sonuca büyük etkiolan si sonu gelmek bilmeyen savaglar bir istisnayla kesintiye ugramigtir. Bu istisna, yüz ylldan fazla süren Uzun Bang'tir. III. Sahpur(383-388)384'te Roma ile bang yapmig tir. 421-22 y1llanndaki ufak bir simr çatigmasi.hariç, VI. yy'in ilk yillarma kadar bir daha savag olmamis, bu tarihlerde baglayan ilk savag kisa araliklarla 628'e kadar devam etmigtir. Bu siralarda da çok yakmda bu iki dügmani gõlgede birakacak yeni bir güç dogmaya baglamigtir.
Modern ve Ortaçag tarihçilerine gõre bu savaglann temel gerekçesi toprak olmuçtur.- Romahlar bu dönemde Persler'in egemenligindeki iddia
ediyorlardi.
Ermenistan
ve Mezopotamya üzerinde hak Romalilar imparatorlan Trajan'in fethettigini
söyledikleri bu topraklan
istiyorlardi, bu da Romalilar'in, Pers41
göre buralar ler'in, sonra da Müslümanlar'in ortak ögretilerine üzerinde kendilerine sürekli hak tantyordu. Ayrica Bizanshlar, halklannm büyük çogunlugu H1Mezopotamya ve Ermenistan bagh olmalari geristiyan oldugundan Hiristiyan imparatoru.na rektigini öne sürüyorlardi. Persler de M.Ö. 525'te Kiros'un oglu Kambiz'in fethettigi Filistin, Suriye ve Misir'da bile hak iddia ediyorlardi.
Bu topraklan
savaglar sirasinda
zaman
zaman ele
onlara ya da Zerdügtler yoktu ama sempati duyan Hiristiyan olmayan gruplg vardi. de buModern tarihçiler toprak digmdaki bagka nedenleri
geçirdiler. Buralarda
Persler
biri Dogu ile en önemlilerinden Bati arasindaki ticaret yollanni ele geçirme arzusudur. Akdeniz dünyasi için Çin'den ipek, Hindistan ve Güneydogu Asya'dan
lup belgelemiglerdir. Bunlann
baharat olmak üzere Dogu'dan yapilan iki ithalat büyük önem tagimaktaydt
ve bu mallarin
ticareti
çok yayginlagmigtt. Roma
ticareti müdahaleden koruyacak önlemlere yer veriliyordu. Bu ticaret Roma ve Bizans'in, Çin ve Hindistan uygar-
yasalarmda
11klanylailigkide olmasmi saghyordu. ne düzenli bir iligki ne de ziyaret bulunuyordu ama her ikisinden de ithalat yapihyordu. Romalilar ve Hint bada Bizanshlar bu ithalat için altin õdüyorlardi.
Ülkeler arastnda
sonra haratlan ve Çin ipegine kargihk Akdeniz dünyasmin verilebilecek bir geyi yoktu. Altm her zaman geçerliydi ve çok miktarda Roma altini Akdeniz havzasma yapilan ithalatin kargthgi olarak Dogu Asya'ya gönderiliyordu. Bu arada, belirli dönemlerde hüOrta Asya'ya yayan Persler, ipek ticaretinin ç1kig noktasmdaki hakim güç olarak aracihk yaplyorlar ve bu sayede büyük kâr elde ediyorlardi. Roma dünyasi Dogu'ya altin
kümrankklanni
akipindan pikayetçi oluyordu
ama yine de bu ölçüde
bir kay-
ba dayanabilmigti. Akd.eniz'den doguya giden en kisa yolun Persler hakimiye42
ISLAMIYET
ONCESI
tindeki topraklardan
geçmesi nedeniyle, Pers silahlarinin olmayacagi bagka yollar bulamak hem ekonomik hern de stratejik açidan yararli olacakti. Çin'densonra Avrasya bozkirlarin-
daki Türk topraklarindan
Karadeniz ve Bizans topraklanna veOkyanusu'ndan Hint geçerek güney denizlerine giden yolya lar var olan alternatiflerdi. Bu yollar, Basra Körfezi ve Arabistan'a veya Kizildeniz'den sonra Mis1r ve Süveyg kistagindan geçerek Akdeniz'e ya da Yemen'den Bati Arabistan keivan yollariyla Suriye smirlanna uzanlyordu. Bagta Roma'nin ve daha sonra Bizans'in çikari, Hindistan ve Çinile dig ticaret baglan yaratmak ve korumak, bu sayede Persler hakimiyetindeki orta bölgelerden uzak durmakti. Öte yandan Pers imparatorlugu transit yollardaki durumundan fayda-
lanarak Bizans ticaretini denetim altinda tutup bang zamaninda kâr saglamak, savag sirasinda da yolu kapatmak istiyordu. Bu da her iki imparatorlugun, kendi sinirlan dipindaki topraklarda etkin olabilmek için. sürekli mücadele halinde olmalan anlamina geliyordu.
Íki bölgede, tüm bu diplomatik, ticari müdahalelerin
ve nadiren
de askeri
etkisi
de küçümsenemeyecek derecedeydi. Bu durumdan ilk önce kuzeyde Türk beylikleri ve agiretleri ile güneyde Arap beylikleri ve agiretleri etkilemnisti. Ne Araplar'in ne de Türkler'in bölgenin ¯eski uygarhklan üzerinde önetnli bir etkileri olduguna dair kanit bulunmamaktadir. Ancak daha sonradan gelen istila dalgalarmda ortaçaglarda Islamiyet'in merkezi olan topraklardaki Hiristiyanhk çagmin Türkler
etkileri
önemli
olmuytur.
ilk alti yüzyilhk döneminde
.henüz
imparatorluk
Araplar
ve
simrlarinm digmda, barbar ya da
yari barbar olarak çöllerde ve bozkirlarda yagiyorlardi. Romahlar ve Persler, imparatorluklarini genipletirken bile çöl ya da bozkir topraklarmt ele geçirmekle ilgilenmemigler, hatta onlar-
I 17
Ist
i
43
GEÇMÌ$ IV. yy Romali
ta-
Marceilinus bozkir halklan
için
la yakinlik kurmamaya özen göstermiglerdi. rihçisi Suriyeli olan Ammianus
gunlan söylemigtir? "Tüm bu bölgelerin halklan vahgí ve savayçzdtr. Çatyma ve savag onlara keyty ven:r. Onlar için savasta ölenler en muttu kipilerdir Dünya(XXIdan dogal ölümle aynlanlan korkaklekla suçlaytp hakaret ederler. II, 6.4 4)
"
Ammianus
Marceilinus,
güneydeki çöl halklarini
"dost
da,
anlatmigttr (XIV,
dügman da olamayacak Araplar" sözleriyle 4.1). Bu kompulann silah gücüyle fethedilmesi tehlikeli, maliyetli ve zordu. Bu yüzden, iki imparatorluk da yaptiklan maddi, askeri ve teknik yardimlar, verdikleri unvanlar ile bu halklagenel imparatorluk pon kendi yanlanna çekmeye çaligt1klan, litikasi gekline getirilecek bir yol izlediler. Kuzeyin ve güneyin agiret reisleri bu durumu kendi çikarlarina kullanarak, bir birinin bir ötekinin, bazen ikisinin birden yaninda oldular. Kimileri
kervan ticaretinden elde ettigi servet ile kendi gehirlerini ya da kralliklarmi kurdular, imparatorluklann uydulanymig gibi, baüstlendiler. Bu imparatorzen de müttefikleri olarak siyasi rol luklar çikarlan dogrultusunda sinir beyliklerini ele geçirip dogrudan hakimiyet altina almiglarsa da, genellikle dolayli hakimiyeti ya da mügteri devlet konumunu tercih etmiglerdir. Bu çok eskiden kalan iligki türünün kökeni güphesiz antik çaga uzanmaktadir. Romahlar M.Ö.65'te Romah Pompey'in bugün Ürdün Hagimi kralliginda bulunan Petra'daki Nabat bag-
kentine yaptigi ziyaretle çöl politikalarinin baglangicmi yaptilar. Nabatiler'in yazili dilleri ve kültürleri Arami oldugu halde kendilerinin Arap olduklari bilinmektedir. Petra vahasmda bir kervan gehri kurdular, Romahlar da onlarla kuracaklari iligkinin dostça olmasini dogru buldular. Petra, Roma eyaletleri ile çöl arasirfdaki tampon ülke, Güney Arabistan,ve Hindistan ile ticaI
44
ISLAMlYET ONCESI
ret yollarina ulagmak için çok önemli
imparator Augustus
bir kompuydu. M.Ö. 25'te Yemen'i fethetmek için bir ordu göndere-
rek
bagka bir politika denedi. Romalilar'a Kizildeniz'in güney ucunda bir kõprübagi yaratarak Hindistan yolunu Roma'n1n dogrudan hakimiyetine almayi amaçliyordu. Fetih bagarih olamadi ve Romal11ar oraya bir daha sefer düzenlemediler. Yeniden Arabistan içlerine ordularmi göndermeyi denemediler, hatta barig sirasmdaki ticari, savag sirasmdaki askeri gereksinimleri nedeniyle
çöldeki sinir devletleriyle ve kervan gehirleriyle iyi
iligkiler kurmaya bagladilar. Romalilarm bu politikasi Arap smir beyliklerinin sayismda büyük bir artiga yol açt1. Bunlarm birincisi Petra idi, en önemli-
lerinden biri de gimdi güneydogu
Suriye'deki Tadmur olan Pal-
mira idi. Palmira Suriye çölündeki
bir kaynagm etrafmda bulueski çaglarda Çok orasi bir ticaret ve yerlegim gehriydi. Palmiral11ar'm Firat üzerinde Dura'da bir merkezleri bulundugu için Akdeniz ile Mezopotamya ve Körfez çöl ticaret yolu nuyordu.
üzerinde
söz sahibi olmalari, onlara
bir ölçüde stratejik ve tica-
ri önem sagliyordu. Benzer durum, iki imparatorlugun ve Karadeniz'le Hazar Denizi'nin kuzeyinde, Çin'e uzanan Orta Asya yolu üzerinde de geçerliydi. Bu bölgedeki Orta Asya agiretleri arasmda L yy'm son çeyreginde ÇWin otoritesine kargi bagkaldirilar olmaya baglad1. Bu bagkaldirmin liderleri arasmda olan ve Çintarihçileri tarafmdan "Hiung Nu" olarak adlandirlan halkin, Avrupa tarihindeki general
Hunlar olduklan bilinmektedir.
Pan Chao adli
Çinli
Çin'den Orta Asya'ya
gerçekleptirdigi seferle bagkald1Nu'lan ipek Hiung durdurarak yolu üzerinden riyi atmigtir. Bu kez Çinlilerdaha da ileri giderek, sonralan adi Türkistan olan, bugünkü Özbekistan ile bati kompularim içine alan bölgeyi fethettiler. Pan Chao buradan iç Asya ipek yolunu Çin'indenetimi 45
I-
altina aldi ve Kan Ying adli elçisi önderliginde
bir heyeti Romalilar'la görügmeleri için batiya yolladi. Heyetin 97de Basra Körfezi'ne ulagtigi bilinmektedir. Roma Împaratoru Trajan'in Ortadogu'da yayilma politikasiaskeri etni açiklamada, Dogu'nun bu ve diger diplomatik ve kinlikleri yardimci olmaktadir. 106'da Trajan, Roma ile Petra eski iligkisine son vererek gehri fethetti. Artik Nabatiler'in ülkesi Provincia Arabia adli bir Roma eyaleti oldu ve Basra'da bulunan bir Roma Lejyonu tarafindan yörietilmeye bagladi. Tra-
jan, Roma gemilerinin Akdeniz'den
K1211deniz'e geçebilmeleri-
ni saglamak için Nil Nehri'nin kanallanni ve kollanni birleptirip iskenderiye'den Clysma'ya dek uzanan bir suyolu yaptirdi. 107de Hindistan'a bir Roma elçisi gönderildi, kisa bir süre sonaçildi. ra da Dogu Suriye sininndan Kizildeniz'e bir yol Tüm bu olaylann iki imparatorluk arasindaki savagi baglagörälmektedir. Tratan Partlar'i hakli olarak endigelendirdigi jan 114'te baglattigi bir seferde iki imparatorlugun paylaçamadigi en önemli bölgelerden Ermenistan'1 iggal etti. Bag1msiz H1-
bir hükümdar olan Edessa prensi ile anlagtiktan sonra doguya dogru Dicle'den geçerek 116'da gimdiki Bagdat yakinindaki büyük Pers gehri Ktesiphon'u fethetti. Bu sirada Yahudiye'de büyük bir isyan çikmasi bir tesadüf gibi görünmüyor.
ristiyan
yerine geçen Hadrian, P1'ovincia Arabia divinda doguda iggal edilen eyaletlerden çekildi. Trajan'in bõlgede yayildigi 100 ydlarinda, Arap yanmadasi 117de Trajan'in ölümü
üzerine
yaklagik olarak gu durumdaydi: Ïç bölgelerde digaridan ve içeriden hiçbir otorite yoktu, öte yandan batida Roma ve doguda Part imparatorluklariyla çegitli iligkileri olan küçük beylikler-
le çevrilmigti.
Beylikler Arabistan'dan
niz yoluyla Dogu Afrika ve Hindistan'a
la geçiniyorlardi. 46
Yemen'e, uzanan
oradan da deticaret yollany-
ÍSLAMÏYET ÖNCESi
Roma'nin
Petra'yi hakimiyetine almasi önemli bir politika degigikligi olmuy ve o dönemin güçler dengesini bozmuytu. Romalilar bundan sonra da Palmira'da ben2er bir politika uy-
guladilar ama en sonunda bundan vazgeçerek bilinmeyen bir tarihte Palmira'yi imparatorluklarina dahil ettiler. Ïran'da Sasaniler'in ortaya çikmasi ve bölgede daha militan ve merkezi bir düzenin kurulmasi ile durum tekrar degigti. Persler de Arabia'nin kuzeydogu smirlannda birkaç beyligi aldilar. Persler, IIL yy ortalarinda eski bir Arap merkezini, Hatra'yi ortadan kaldirdiktan sonra, dogu Arabistan'in Körfez kiyisi boyundaki bölgelerini iggal ettiler. Roma tarihçilerine göre IIL yy'in üçüncü
bia adindaki
(büyük
dar, Palmira'mn
olasilikla Arapça
çeyreginde
Zeyneb)
Zeno-
kadin hüküm-
bagimsizligini
tekrar kazanmasi için son çabaharcamigtir. Aurelian'in Imparator gönderdigi Roma ordusu yi Zenobia'yi Palmira yenmig ve bir kez daha imparatorluga katilmigtir. Bu sirada Arap yarimadasinin uzak güneyinde õnemli degigiklikler yaganmaktaydi. Tanm alanlari olan ve hanedan monargileriyle yönetilen pehirleri olan Güney Arabistan, yan çöl olan kuzeyden oldukça farkliydi. Ancak monargiler yikilmig, yerini Himyaritik monarpi
adi verilen
yeni bir düzene birakmigHabegler ve dogudan Persler olmak üzere bölge di etkilerin çarpigma noktasi olmuytu. Habeyistan'da baglayan militan H1ristiyan monargisi, Kizildeniz'in diger tarafindaki geligti. Batidan
melere
dogal olarak ilgi gõsteriyordu. Persler de onlar için birbirinden farkli olmayan Hiristiyan ya da Roma etkisine direnmeye her zaman hazir durumdaydilar. Bu süreçte,
özellikle uygarliginm
eski dünyamn
III. yy'dan
büyük ekonomik
çökügünden,
Akdeniz sonra ticaretin bu uzak ileri karakollan bile etkilenmielerdi. Bulusonlanmasmdan
47
GEÇML¶ göstergesidir. nan Roma sikkelerinin azalmig olmasi bunun bir 217de Hindistan'da ölen Caracalla'dan sonraki sikkelerden neredeyse hiç bulunamamigtir. Bu da IV. ile VI. yüzyillar arasmda Arabistan'm karanlik bir dönem yagadigin1 göstermektedir. Bu
dönem, bedevilegme ve yoksullagma çagi olmuytur. Bu dönemerkezler azalmig me degin var olan tanm gerilemig, kurulan çikmadan ve deve göçerligi yaygmlagmigtir. islamiyet'in ortaya hemen önceki zamana iligkin ilk Müslüman öyküleri bu dönemi çok net olarak anlatmaktadir. Arabistan'm gerileyiginin nedenleri arasinda her iki imparatorlugun ilgilerinin yok olmasi da göz önüne almrnahdir. iran yihna kadarki ve Roma banginm sürdügü 384 yllindan 502 Arabistan'a, vahalarmdan uzun sürede her iki imparatorluk da tehlikeli ticaret yollarina ve çöllerinden geçen pahah, uzun ve ilgi göstermemigti. Ticaret yollannin yönü degismig, tegvik yar-
terk edildimlari sona ermig, kervan trafigi durmuy ve yeÌ1irler migti. Ticaretin son bulmasiyla göçebeligin baglamasi, kültür ve süreden sonra ilk kez yagam standardini dügürmüç ve çok uzun
Arabistan'i uygar dünyadan soyutlamigt1. Bu durumdan, Arabistan'in daha geligmig olan güneyi de etkilenmig, buradaki gõçebe agiretler daha iyi otlaklar aramak için kuzeye göç _etmiglerdi.
daima önemli olmustur ama artik daha da öne çikmigtir. Müslümanlar bu dönemi "Cahiliye" olarak adlandinrlar ve bu dönem ile Aydinhk Çag yani islamiyet ile aralanndaki çeligkiye dikkat çekerler. Bu dönem, yalmzca sonradan gelecek olanlara göre degil, daha öncekilere göre de ok karanhkti. Islamiyet'in ortaya çikmasi bu açidan bir resto-
Arap toplumunda
göçebelik
Kuran'da Hz. Ibrarasyon olarak dügünülebilir ve gerçekten de him'in dininin restorasyonu oldugu belirtilmektedir. Hz. Muhammed'in dogdugu VI. yy'da her gey yeniden deEn önemlisi Persler ve Bizanslilar'in yüz yillik bang sü-
gigti. 48
iSLAMÍYET ÖNCESÍ
recinden
sonra yeniden
çatigmaya baglamalan ve barnun nesonsuz bir savaga dönügmesidir. Iki imparatorluk sarekabet halindeyken bu mücadelenin bir nedeni olavag ve rak .Arabistan bir kez daha -ortaya çikti ve Arap halklan yeniredeyse
i *
den her iki tarafin da saygi ve ilgilerini kazandilar. Nehir vadilerinden Basra Körfezi'ne inen yol, barig dõneminde, Akdeniz
dünyasmdan Dogu'ya giden en elverigli yoldu. Uzun bir kismi su üzerinde geçen bu yol ötekilerle kargilagtirddiginda hem daha ucuz, hem de daha güvenliydi ama Bizanslilar ile Persler yeniden savagmaya bagladiginda durumu degigti. Mezopotamya ve Körfez yolu Bizanshlar açisindan çok sakmcaliydi. Bu yol, Persler tarafindan savag sirasinda askeri hareketle, iki im-
bang sayilabilecek zamanlarda ise ekonomik baskilarla her an kapatdabilirdi. Bunun için Bizanslilar uzaklikta bagka yollar bulma poliPersler'in ulaçamayacaklan tikasmi benimsediler. Önceden de oldugu gibi güney çöl ve denizleri ile kuzey bozkirlari olmak üzere iki õnemli seçenek vardi. Karadan Asya yolunun tercih edilmesi, Orta Asya bozkirlarmm hanlan ile paratorluk
arasindaki
Bizans imparatorlan
arasinda ilginç pazarliklara
hanlan Konstantinopolis'e
yol açti. Türk bagladilar. Bi-
elçilerini göndermeye
zans tarihçilerine göre, daha kurnaz olan bazi hanlar hem Bizans'a hem de Perslef e elçi göndermiglerdir. Ancak hanlar genellikle Bizanslilar'1 ihanetle suç1amiglardir. Bizans tarihçisi Menander,
576'da geçen-bir olay1 yöyle anlatmigtir:2
Bir Bizans
elçisi hana güven mektubu verirken, han tarafindan
le i; yaparken rem agzina
dügmanlarryla
da yapmakla
suçlanmtytt.
ahp gunlart söylemigti: "Sen bir aldatmast
Han,
kenduiy-
parmahla-
ve on tane dili olan
degil misin? Simdiagzamda olan on parmagem hadar o Romahlar'dan dilin var senin ve birini beni, ötekini Avarlar'z handarmak için kullantyorsun... Kurnaz sözlerle ve bile yaparak berkesi aldatryorsun... Ama bir Türk'ün yalan söylemesi tubaf olur ve görülmemigtir
de..."
49
.
raLI
i
GEÇM϶ birbirlerini oldukça iyi anlarlardi. VL yy bagladiginda, güney yolu hem uzakhkta oldugu, hem de çegitli seçePersler'in ulaçamayacagi Kuzeydeki
ve güneydeki
ile mügteriler
patronlar
için kuzey yolundan daha önemli olmuytu. Eski kaynaklara göre, ilgili taraflarin politikalarini ve uygulamalanni ortaya koyan pöyle bir tablo çikmaktadir: Bizans, Pers denekler
sundugu
bir Hindistan yolu açmig ve yolu açik tutmugtur. Persler de bu iletigim hattini önlemek ve kesmek için ugragmiglardir. Bu arada yol üzerindeki çeyitli halklar bu durumuzak
netiminden
çaligmiglar, kendi çikarlari için yolu açik tutmak ama Bizanslilar'in da yolun denetimini ve tekelini ele geçirmesini engellemek istemiëlerdir.
dan kâr saglamaya
O dönemdeki pek çok olay bu örnege uygun geligmigtir. Hem Bizans hem de Pers tarafmda uç beyliklerinin yeniden ortaya çikmalari bunlardan biridir. Bizans'in çöl sinirinda bugün-
I
kü Ürdün'ün oldugu yerde Arap Gassani beyligi, Ïran tarafin_ da da Hira beyligi bulunuyordu. Îkisi de Arap'ti, ikisi de Arami kültürüne ri
îran'a, digeri Bizans'a Yaklagik
I
sahipti, ikisi de Hiristiyan'di
bagrollerde unvanlar .
bagliydi.
527de Bizans Împaratoru
açmalar1 için Gassaniler'i
ama siyasi olarak bi-
ikna
Jüstinyen, Hira'ya savag
etti. Böylece
ile
Bizans
bir savag baglamig oldu. Gassani
olduklan
verildi ve Roma
1erek Konstantinopolis'e
Ïmparatorlugu'nun da Roma altmi
ve egitmen-
verildi.
fmda olanlarla ilgili çok fazla bir bilgi bulunmamasina da ayni geylerin oldugu anla Sina Yanmadasi'mn güney kõçesinin
orada
olarak adlandinlan
beyine ilan edi-
"partici"si
davet edildi. Roma silah
1eri ile birlikte yeterli miktarda
Ïran'in
Pers tara-
kargm,
ilmaktadir.
küçük Tiran adasmm
açiklanndaki Yotabe tarih
sahnesine
çik-
masi, bu dönemin ikinci önemli geligmesidir. Eski çaglardan bu
ÏSLAMÌYET ÖNCESÌ
·
..
yana adada transit ticaretle ugraçan insanlar tarafindan'kurulan oldugu anlagilmaktadir. 473'te küçük bir yerlegim merkezinin adadaki
bir agiret reisinin
Konstantinopolis'i
ettigi ve dostu bazen de dügma-
onun ardmdan, bazen imparatorlugun ni olarak görülen digerlerinin olduguna
ziyaret
iligkin bilgiler bulun-
maktadir. Adada yagayanlar hakkmda Musevi olduklarina
kin bilgiler vardir ama eski Museviler'den
ilig-
mi, sonradan Musevi-
ligi seçenlerden
gelenlerden mi ya da Yahudi ülkesinden.yeni ticaret yapan ada halki mi olduklari açik degildir. Kizildeniz'de
baglangiçta bagimsizdi zildeniz
ve Bizans'a dügmanlardi. VI. yy'da Kiilerlemesiyle birlikte, ada Bizans denetimine
ticaretinin
girdi ve kolaylik olmasi için bir Gassani beyine baglandi. 525'te birtakim ilginç geligmeler oldu. Tiran-Yotabe Musealtina almdilar ama Kizildeniz'in güney ucunda kralinin Museviligi seçmesiyle yeni Museviler orta-
vileri denetim Himyarites
kuzeybati kõçesinde yüzyillardir ya çikti. Böyle,ce Arabistan'm ilk defa bir Yahudi krallig1 kurulmug oldu. Kizildeniz'in iki kõgesinde, her ikisi de Kizildeniz
ticareti
destekçisi politika benimseyen
bir Yahudi varligmm
ortaya
yapan, her ikisi de Pers ayni anda
çikmasmin birbiriyle iligkili olmasi gerekir. Bizans önce-
likle Íran'a yönelik bir politika izliyordu.
Bizans eylemleri yal-
niz Iran'i hedef almiyordu, Kizildeniz'in bir ucundan diger ucuna degin Bizans üstünlügünü ve ticaret tekelini elde etmek, yerel gü çleri boyunduruk altma almak ya da yok etmek amacina hizmet ediyordu.
Kuzeyde Arap dostlanndan
larla bu igi kendileri yapiyorlardi nak
bulamadiklari için Yemen'deki
aldiklari yardim-
ama güneyde böyle bir olaMuseviler'e ve onlarin do-
gusundakiPersler'e
kargi Bizans ile ittifakta olan Hiristiyan devleti Habeyistan'i kullanmak istediler. O dõnemde Habegistan, Hindistan'a
kadar giden gemileri
ve
Arabistan yarimadasmda
-
L
GEÇM̶ bulunan askerleriyle uluslararasi ticari güç durumundayoli. begler yeni H1ristiyanhklarmin
heyecani
içinde
Ha-
Bizansli elçile-
hevesle kargiladilar.
ri
Ne yazik ki Habegler kendilerine verilen görevde baçanli olamadtlar. Baylarda Güney Arabistan'daki son bagimsiz devleti yikip yok ederek ülkeyi Hiristiyanlar'a
ve bagka dig etkile-
re açik hale getirmeyi bagarmalarna karym, bu zaferlerini devam ettirecek güçleri yoktu. Yemen'den öteye gitmek isteye-
507de kuzeye giden kervan yolu üzerindeki Yemen ticaret merkezi Mekke'ye saldin düzenlediler. Ancak yenilgiye ugrayarak Yemen'deki yerlerini Persler'e biraktilar. Hz. Muhammed'in dogdugu yillarda Yemen'in baginda bir Pers satrapi bulunuyordu ve ülke tamamen Persler'in denetimi altmdaydi. Kizildeniz'in güney köpesine yerlegen Pers gücü, Bizans'in Dogu'ya ayn ve açik bir ticaret yolu açma politikasim bagarisizliga ugrattyordu. Bununla birlikte konunun rek
önemini
dir ipek üretimi
di
bagka bir geligme olmuytu. YüzyillarÇin'deözenle bir sir olarak sakli tutulmaktay-
tümüyle azaltan
ve ipekböceginin
ihraç edilmesi ölümle
Ancak iki Nesturi kepiginin 552'de
cezalandmliyordu.
Çin'denBizans'a
ipekböce-
kaçirmayi bagarmalanndan sonra Küçük Asilk yillarmda ipekböcegi yetigtirme igi geligmigya'da VH ti. Çin'de üretilen ipekliler daha kaliteli ve güzel oldugu için
ginin tohumunu .yy'm
daha çok tercih ediliyordu ama artik Çin'inbu konudaki dünya tekeli sona ernigti. VL yy iki rakip imparatorlugun leri ile tamamlandi.
Arabistan'dan
zayiflamasi ve geri çekilmeHabeyisatilan Habeglerin,
tan'daki rejimleri de sarsild1. Bir süre daha direnen Persler, ülkelerindeki taht kavgalari ve Zerdügt dini içindeki tartigmalar baglayan büyük dini sorunlar yüzünden önemli õlçüde güç.kaybetmiglerdi. Öte yandan, Bizans Jüstinyen'in hünedeniyle
52
ISLAMIYET ONCESI
kümdarhämin ardmdan sorunlar yaçamaya baglamtyti ve Bizans Hiristiyanligi büyük kilise tartigmalan ile sarsihyordu. Arabistan yarimadasimn son bagimsiz güç merkezleri durumundakl.güney beylikleri, yerlerini yabancilann iggallerine birakarak ortadan kalkmiglardi. Bu olaylarin tümü Arap yanmadasini
õnemli
derecede etardmdan Arabistan'a yanlannda yekilemigti. Bu geligmelerin ni yöntemler, dügünceler ve ürünler getiren çok sayida yabanci yerlegmigti. Arabistan'dan geçen ticaret yollari, tüccarlar ve ürünler
devam eden Pers-Bizans mücadelesinin sonucu olarak çogalmigti. Yine kuzeyde smir devletleri ortaya çikmig, imparatorluk efendilerine bagh olmuglar ancak Arap ailesi içinde kalmaya devam etmiglerdi. Digandan gelen bu etkiler Araplar içinde çegitli tepkilere yol açmigti. Bunlardan bir bölümü maddi kaynakliydi. Daha sonra kargilaçacaklari olaylar açisindan çok degerli bir dets olan silah, 21rh kullanmayi ve dönemin askeri yöntemlerini ögrenmislerdi. Önceden hiç bilmedikleri geyleri getirmeye baglayan tüccarlar ilerlemig toplumlarin
zevkleri ile tanigmiglardi. Kendilerinden
ilerideki kompulanmn din ve kültürleriyle ilgili bilgi sahibi olan Araplar, bir ölçüde entelektüel, hatta manevi bir etkilenme de yagamiglardi. Yaz1yi ögrenerek
yeni bir alfabe olusturmuglar ve dillerini yazmaya ba¯çlamiglardi.Digaridaki yeni dügünceleri almiglar, en önemlisi, ilkel paganizme sahip olan ve yetersiz bul-
duklari dinlerinin yerine bagka bir din arayigina girmiglerdi. Ulagabilecekleri uzaklikta birkaç din bulunuyordu. Hiristiyanlikta büyük bir ilerleme olmustu. Hem Bizans, hem de Ïran simrlanndaki
Araplarin
çogunlugu
H1ristiyan olmuytu ve gü-
neydeki
Yemen ve Najran'da da Hiristiyanlar vardi: Museviler özellikle Yemen'de, ama Hicaz'in bagka yerlerinde bulunuyorgelmig olan göçmenlerin lardi. Bunlann bazilan Yahudiye'den 53
GEÇMÍS torunlariydt,
bazilari ise yeni Musevi olanlardi. VII. yy'da AraMuseviler
bistan'daki
ve Arap toplumunun
nimseyen le Persler
ve H1tistlyanlar tamamen Araplagmiglar bir parçasi olmuglardi. Pers dinlerini be-
pek olmamigti. Dinin fa2laca milli olmasi nedeniydipindakilere çok çekici gelmemesini ilginç bulma-
mak gerekir,
ilk Islam tarihçilerine gõre, Arapça'da Hanifi denilen bir grup puta tapinmayi birakmiglardi ama o dõnemin rakip dini ögretilerinden hiçbirini benimsemeye de hazir degillerdi. Hanifiler yeni islam dinini ilk kabul edenlerdendir.
-
T
I
I
I
r
d
I
54
I
.1
I.
3. KISIM
Islamiyet'in
Doguçu ve Yükseligi
hr
-
L i.
I I
I I
L
1. -c
Y. pr
ri
r r .*
i.
Ïmparator Konstantin thukümdarhäl306-337)Uk Hiristiyan Roma
ve Konstantinopolis'in
kurucusu.
imparatoru
-r
-1
isEanbul
J.."
surlan.
•-
Saphur'un Roma (259-260).
Pers imparatoru .
yontma
imparatoru
Valerian'i
esir aligmin resmedildigi
C
-J-"O
cd O
o
-a
-
C O
¯D
-O .
Roma amsina
imparatoru Justin¯en'in bir zaferi yapdmig bir madalyon (530).
Suriye'deki
IH, yy'dan
kahna bir sihagog.
Abdülmelik tarafindan Kudüs'ün Tapinak Tepesi'nde yaptmlan Kubbet-üs Sahra, Islam tarihindeki ilk büyük dini
·
binadir.
1
Kubbet-ns
kubbesinin
Sahra'nm
icindeki yazi ve súslem.elerden
bir görüntü.
Kudüs
teki
ÍiutsalTapmak
Kilisesi. Konstantin zamanina dayanan orijinal yapisi bozularak defalarca" restore edilmigtir, Bugünkü yapist Kudüs'ün 1099'da Haçhlar
.
taranndan
ele
geçirilmesinin ardindan olugurulmuytur.
seksen kilometre dogusunda,
Amman'm
Ürdün
çölûndeki Emevilere ait. bir av köskü olan Kuseyr Amra.
I
M
.
F
(yukandan itibaren saat yönünde) Ïmparator Heraklius'a ait Bizans sikkesi (610-641); Muaviye'ye ait Emevi sikkesi (661-680) Abdühnelik'e
ait Emevi sikkesi
(685-705)- Harun Regid'e ait fra k (¯'8'6-809);bir
; g)13
Ty,
.
r
·_
,
:4.
-•
lxigünkü Gazne'deki III. Mesud olan için yaptmlrn Zafer Kulesi aniti
Afganistan'da
L
' .
Selçuklu veziri Nizamülmülk'ün Hayha.filer tarafindan
.
bir suikast öklürülmesi
sonoco
(1092).
1099 ydinda Haçlifar Earafmdan 1202'de yeniden insa edilen;
ele geçirilen ve depremlerin admdan 1201 ve son olarak da 1271°de Müslümanlar tarafindan ele
geçirilen Suriye'deki Chevalier kalesi.
Kudüs'teki
Al-Aksa
CamiSinde
Selahaddin'in
minberi.
.w-2
TÁf
arÌb
.a
'A
o
an 1
Àf
0
for. 112
yd
do
de Mogollar, Bagdat'a saldird11ar ve gehri yagmaladilar. Bundan sonra Bagdat, Ïslam asindaki eski konumuna ulaçamadi. I
.62
r'un Sem
nd'dal
i ti.irbesi.
.
..
- -
9
.
-
I
i.
er
:I
-
p
(yukanda) Sultan L Yildirim) Bayezid (hükümdarbgi 1389-1402) (sagda) Sultan II. Murad (hekümdarligi 1446-1451)
1421-1444,
istanbul'da
1452'de
I
L ,
I
|
·· ,
] J r
il
Fatih Sukan
(IL) Mehmed raiafmdan
inga ettirilen Rumeli
Hisan
1
..
I
Bellin¯ nin Fatih Sultan Mehmed portresi.
Ti
I
.
.
Fatih Sultan Mehmed rarafmdan 4 minare inga ertirilerek cami haline getirilen, güniimüzde müze olan Ayasofya, Ïstanbul. (a, aþda) Ïstanbul dakï Sultan Ahmet Camisi. 1609-17de inga edilmigtir.
(yukarida)
-.
_I
.
I,,
Abbas'm
migferi¯
...
Macaristan'daki Drava nehrini geçen Kanuni Stütan Süleyman'm ordulan. 1526'daki Mohaç Savagnda Kanuni Sultan Süleyman Macar ordusunu
yenilgiye ugrata.
.
.I
r,
yy baglannda Karadeniz'deki :nnasi.
,
Osmanh
.
XVI. yy'daki
ispanyol gemileri.
C,
."I
osmannaskeri
toreni.
C .
smanh
Ye nicer
t askerleri.
L
3. BOLUM
.KÖKENLER
Îslamiyet'indoguçu, kurucusu, ilk kabul edenleri ve inananlari ile ilgili bilgiler yalnizca Ïslam hadisleri, metiraleri ve tarihi an11ardan edinilebilmektedir. Islamiyet'in dig dünya tarafindan fark edilmesi ve digandan bakanlarca ele alinmasi uzun zaman sonra olmuy tur. Bu açidan islam tarihi de, Hiristiyanlik, Musevilik ve insanligin diger büyük dinlerinin tarihleri gibi tarihçiler için sorun olmugtur. Ortaçag'daki en titiz dindar Müslüman ilahiyatçilar
bile dini ögretinin dogrulugunu ve mükemmelligini tartigmasiz kabul ettikleri halde, kipisel biyografik ve tarihi hadislerin dogru olup olmadigmi sorgulamiglardir. Bu tür kisitlamalari olmayan çagdag eleptirici ilahiyatçilar da daha bagka sorunlari gündeme getirmiplerdir.
Islam tarihinin baglangiç dö-
nemine ait bagka belge, metin ve yazit gibi bagimsiz kanitlarin bulunamamig olmasi nedeniyle bu dönem geleneksel görügler çerçevesindeki sorunlarlyla bilinecektir. Müslümanlar
açisindan her gey kesin ve açiktir. Müslümanlann tarihsel bilincinin-merkeziride, Hz. Muhammed'in görevi, savagimi ve sonundaki zaferi, Müslüman dünyasmin olugmasi, inananlarin ve Hz. Muhammed'den sonrakilerin yagadiklan, Kutsal Kitapta geçenler ve insanlann sonrakilere aktanlan anilan yer almaktadir. Müslüman inanigma göre Abdullah'in oglu Muhammed lark yagina dogro Peygamber olmustur. Bir Ramazan ayi gecesi Hira daginda uyumakta olan Hz. Muhammed'e Cebrail görünerek "OkuP demigtir. Hz. Muhammed önce duraklamig, sonra Cebrail üç kez daha ayni geyi söyleyince, "Neyi
57
ÏSLAMÍYET'ÏN DOÕUSU VE
YÜKSELÍSÍ
okuyacagim?" diye sormustur. Cebrail, "Yaratan Rabbinin adiyla oku! O insant bir kan pihtisindan yaratti. Okul. Rabbin en büyük cömertligin sahibidir. O'dur kalemle yazmay1ögreten. O, insana bilmedigini ögretti." Bu cümleler Kuran'm doksan altinct sure"okuma,
ezsinin ilk beg ayetidir. Kuran, Arapça bir sözcüktür, Allah'in Hz. berleme" anlamlarina gelir ve îslam inancina göre Muhammed'e indirdigi vahiyleri içerir. Bu ilk ayetlerden sonra Muhammed aldtHz. Muhammed'e pek çok vahiy inmistir. Hz. artik puta givahiyleri dogdugu yere, kendi halkina götürmügve tapmamalarim evrensel bir tek tannya tapmalanni söylemigtir. Arabistan'daki Hicaz bölHz. Muhammed, 571 yllinda Bati agiretinde gesinin küçük vaha gehri Mekke'de Kureyg Arap yaldünyaya gelmigtir. O yillarda yarimadanm büyük bölümü ile daginik vahanin oldugu bir çöldü. nizca birkaç kervan yolu Halk çogunlukla göçebeydi, deve, koyun, keçi,yetistirerek, bavaha ve sinir halklarina yaptiklari baszen de rakip agiretlere, kinlarla geçinlyorlardi. Bir kismi olanak bulduklari yerlerde küçük çapta tarunla ugragir, bir kismi da dig dünyadaki geligmeyaparlardi. Roler tüccarlari, Arabistan'a gõnderdiginde ticaret yy'da çikan savag sayesinde Akdeniz ma ile Persler arastnda VI ile Dogu arasindaki kervan yolunun küçük gehirleri kisa süreMekke de bu gehirler arasinligine tekrar hareketlenmiglerdi.
.
da yer aliyordu. Görevinin ilk yillannda Hz. Muhammed'e önce ailesi, daha inandilar. Mekke'deki ileri gelen ailesonra da genië çevreler ler, bu yeni dügünceleri ve kaynaklandiklart yeni olugumu gü pMuhamheyle kargiladilar ve muhalif oldular. Onlar için Hz. med ve ögretisi gerek maddi gerekse dini yönden, hem kendi otoriteleri hem de varolan düzen için ciddi bir tehditti. Geleneksel biyografiler, bazi Müslümanlarin baski ve zulüm yüdiger yaninzünden memleketlerini terk ederek Kizildeniz'in 58
KÖKENLER
daki Habegistan'a ilk
sigindiklanni
Çagn'danon
üç yil sonra,
anlatmaktadir.
yaklagik
Hz. Muliammed
622'de, Mekke'nin 350
kilometre kuzeyinde bir bagka küçük Yesrib gehrinelçilerle den. bir anlagma yapti. Yesribliler Hz. Muhammed ile beraberindekileri iyi kargiladilar, ondan anlagmazliklannda arabulucu olmasini istediler, onu ve onunla birlikte Mekke'yi terk vahadaki
6:4 .$
edecek olanlari savunmayi önerdiler. Hz. Muhammed ilk önce yaklagik altmig aileyi gönderdi, o yihn sonbaharinda da kendisi gitti. Hz. Muhammed ile yamnda olanlann Mekke'den Yesrib'e
"hicret"
denir ve Müslümanlar hicreti Hz. Muhammed'in peygamberliginin nigani olarak kabul ederler. Sonralari bir Müslüman takvimi yapihr ve Arap takviminin baglangici hicret olur. Yesrib islam dininin ve toplulugunun merkezi haline geldi ve zaman içinde yalmzca El-Medine (Sehir)denilmeye baglandi. Yeni topluluga da Arapçada topluluk anlamma gelen
göçlerine
"ümmet"
adt verildi..
Hz. Muhammed
Mekke'deki,
gehir yöneticilerinin
baglangiçsonrasinda da dügmanliklanna direnMedine'de misti. dini yetkinin beraberinde siyasi ve askeri yetalarak kileri de yöneten kendisi oldu. Medine'deki yeni Müslüman devleti, kisa bir süre sonra Mekke'deki puta tapan yöneticilerle savagmaya bagladi. Sekiz yll süren savag sonunda Hz. ta umursamazhklanna,
Muhammed
Mekke'yi'aldi. I
Bunun sonucunda, ceki peygamberlerin,
Hz. Muhammed'in Musa ve
li bir fark olustu. Hz. Musa'nin
hayati ile ondan ön-
Ïsa'nin hayatlan vaat edilmig
arasinda
topraklarna
önem-
girme
izni yoktu, halki ilerlerken o ölmügtü. Hz. isa çarmiha gerilmigti Konstantin, Hiristiyanhät benimseyip inave Romah imparator nanlanna
güç verene kadar Hiristiyanhk bir azinhk dini olarak ise vaat edilen topraklarmi kalmigtt. Hz. Muhammed ele geçirmig, yagarken güç ve zafer elde etmig, peygamberlik otoritesi59
ISLAMIYET'IN DOGU$U VE
YUKSELISl
nin yaninda siyasi otorite de kullanmigtir. Allah'in Peygamberi Bununla olarak getirdigi dini vahiy vardi ve bunu ögretiyordu. birlikte Müslüman ümmetinin lideri olarak yasalar yapiyor, dip-
lomasiyi yönetiyor, vergi aliyor, adalet dagitiyor, savag ve bang karan veriyordu. Baylang1çta bir topluluk olan ümmet, artik bir devlet olmuytu, bir süre sonra da imparatorluk olacakti. 8 Haziran peygamberlik
632 tarihinde yagamini yitiren Hz. Muhammed'in
görevi de tamamlanmig oldu. Müslümanlar aç1sindan onun peygamberliginin amaci, ondan õnceki peygamberler tarafindan getirilen ama daha sonta çarpitilmig ya da terk puta taolan gerçek tektannciligi tekrar canlandirmak, Allah'in vahyini getirmekti. Müsen son pinmay1 yok etmek ve edilmig
lüman inancina göre o sonuncu Peygamberdi ve õlümüyle birlikte Allah'in insanliga gönderdigi vahiyler tamamlanmigt1. Bir daha bagka bir peygamber ve vahiy gelmeyecekti. Böylece manevi görev tamamlanmigti ama Kutsal Yasayi devam ettirme ve tüm dünyaya yayma amacini taç1yan dini göhâlâ son bulmamigti. Bu amacin tam olarak gerçekleptirilebilmesi, bir devlet içinde siyasi ve askeri güç kullanilarak yani rev
egemenlik
ile mümkün
olacakt1.
Hz. Muhammed hiçbir zaman ölümlü bir insandan farkli oldugunu iddia etmemigti, o Allah'in Peygamberi ve Allah'in kullannin lideriydi ama bir insandi ve ölümlüydü. Bununla ilgili olarak Kuran da punlari söyler: "Muhammed yalnizca bir peygamberdir. O da kendinden önceki peygamberler gibi ölüm:
I
lüdür." ölmügtü ve yerine bagka bir peygamber gelmeve devletin lideri artik yoktu, yecekti. Müslüman ümmetinin yerine birinin gelmesi gerekliydi. Bu acil gereklilik kargisinda Peygamber
yakmmdakiler,
Müslürfanhgi
ilk kabul edenlerden
60
birini seçtiler. Bu da, ve en saygtn kipilerden bi-
aralarmdan
peygamberin
KOKENLER.
ri olan Ebubekir'di.
liderligi için, Arapça'da
Ebubekir
lef hem vekil anlamina
hem ha-
gelen Halife unvanin1 seçti. Anlam1 çok
açik olmayan bu unvan, bazilanna yani Allah'm peygamberinin .halefi,
ül Allah yani Allah'm
vekili
göre Halifet-ül Resul-Allah bazilanna
göre de Halifet-
demekti. Ebubekir'i
devletin bagi-
na getirenler bunu dügünmemig olsalar da, büyük halifelik kurumu, yani islam dünyasmin en üstün egemen makami böylelikle kurulmuy oldu.
Islam halifeliginin
ilk dönemleri
haklandaki
bilgiler Pey-
gamber hakkindakilerin lanndan
edinilmigtir.
de oldugu gibi yalnizca Islam kaynakÖteki ülkelerin tarihçileri, yeni devlet ve
dinin ortaya çikmasi ve ilerlemesi ile ilgili ilk bilgileri epeyce arasmda bilgiler nesiller bosonra vermiglerdir. Müslümanlar yunca sõzle iletilmig, çok daha sonra yaziya geçirilmigtir. Bilgiler bozularak ve degigtirilerek aktanlmigtir. Bunun dogal nedeni insan hafizasindan kaynaklanan hatalar olmuytur (aslmda
i
bu sorun okuryazar olmayan bir toplum için bugün oldugundan daha az õnemli olurdu), ancak bagka bir önemli neden de ilk Müslümanlar arasmdaki birçok bireysel, ailevi ve mezhep aynliklari
ve tartigmalandir.
Bu yüzden,
savaglann sirasi ve sonuçlan gibi en temel gerçekler bile çegitli anlatimlara göre de-
gigmektedir. Müslüman tarihçiler, peygamber henüz Arap yarimadasindaki belirtmektedirler.
öldügü zaman, Ïslamiyetin bazi bölgelerle sinirli oldugunu
kabul eden Araplar da, Verimli Hilal sinirlanm biraz agmig olsalar bile, sinirhydilar. Kuzey Afrika, Güneybati Asya ve Islam topraklannda, yani, Ileride Arap dünyas1 olacak
Müslümanhgi
yerlerde
henüz bagka dinlere inaniliyor, bagka diller konuçuluyor ve bagka hükümdarlara itaat ediliyordu. Bölgenin tamami Hz. Muhammed'in ölümünden yüz yil sonra insanhk tarihindeki ..
en hizli ve en dramatik degigiklige sahI
ISLAMlYET'lN DOGUSU VE YUKSELISI
L
-
artik dig dünya yeni bir din ve ne olacakti. VIL yy'in sonlarinda imparatorlugu bazen guç ile tampmigt1. Halifelerin Müslüman Asya'da Hindistan ve Çin smirlanm agiyor, batida Güney Akgüneyde Afrika'daki deni2 kiyilarmdan Atlantik Okyanusu'na,
kuzeyde Avrupa'daki beyaz insanlarm ülkekara insanlanmn, lerine kadar ilerliyordu. Imparatorlugun devlet dini îslamiyet'ti gündelik yagamve Arapça hizla diger dillerin yerine geçerek
da kullamlan baghca iletigim arac1 oluyordu. Günümüzde, îslamiyet'in baglangicindan on dört yüzyil çoktan yok olmustur. Ancak yalnizsonra, Arap imparatorlugu hariç, Araplar'in ca batida Avrupa, doguda iran ve Orta Asya fethettikleri tüm ülkelerde Arapça çegitli biçimleri ile hâlâ halk da kültür, ticaret ve hükümetin temel iletigim araci olarak varligini sürdürmektedir. Din dili olarak Arapçok uzaklara, sonralan da Arap feça, konuquldugu ülkelerden
dilidir. Edebi Atapça
ötesine ve Asya ile Afrika'nm Arap hakimiyetine girmemig yerlerine kadar gitmigtir. yayilmasinda, fethediîslam dini ile Arap imparatorlugunun len ülkelerde yagayanlarm da payi olmug, bu halklar hizla Îs-
tihlerinin sinirlannin
lamiyeti kabul etmig ve bayragi altmda girmiglerdir. Batida Kusaldinlarina piddetle karzey Afrika Berberileri baglarda Arap onlara katilarak Ïspanya'mn fethii koymuglar ancak sonunda kolonileptirilmesine yardim etmigler, daha sonra da onlar Sahra'mn güneyindeki siyah insanlan Îslamlagt1rmigve sömür-
ne ve
yikilmig ve din hiyege yapmiglardir. Doguda imparatonuklari rargisi zayiflamig olan Persler, islamiyet'te yapi ve anlam bulmuglar, yeni dinlerini Orta Asya'nin karma iran ve Türk halklanna götürmüglerdir.
Ortada
ve Pers imparatorluklannin
yer alan ve uzun süredir Bizans hakimiyetinde olan Verimli Hilal'in
dini Hiristiyan olan halklan ile Misir'in dili Kiptiimparatorce olan H1ristiyanlan, bir imparatorluktan, diger bir
dili Aramice,
62
.
KÖKENLER
lugun hakimiyetine girmigler ve yeni efendilerinin esk'isinden daha iyi niyetli ve hoggörülü oldugunu görmüglerdi. Islamiyet'egeçië süreci¯bu ülkelerde daha kolay yaganm1gt1. Araplar'in vergileri, õzellikle
Müslümanlar
için Bizans'mkinden
çok daha azdi. Arap devleti, Konstantinopolis yönetimindeki Ortodoks olmayan H1ristiyanlar'a ve kiliselerine çikanlan zorluklan göz ardi ediyor, ayni kanunlar dahilinde tüm H1ristlyanlar'a hoggörülü davraniyordu. Partlar ve pagan Roma imparaBizanslilar
dini hoggörü gören, Sasaniler ve H1ristiyan zamaninda ise zulüm gören Musevilerin durumu
Müslüman
Arap devletinde
torlari
zamaninda
çok daha iyiye gitti.
ve ordu komutanlan genellikle Megehirlerinden oluyordu ama yine de çõl
Arap devleti yöneticileri
dine ve Mekke vaha kökenlerinden çok uzaklagmamiglardi.
Fetihlerde
nan Arap ordulari çogunlukla çöl insanlarmdan Araplar'in fetih savaglan, genellikle çöl gücünü
ma stratejisine
_dayaniyordu.
kaza-
zafer
oluguyordu.
kullan-
ustaca
Bu, daha sonralari Bati'nin deniz
deniz gücünü kullankurdugu imparatorluklarm malarina benzer bir yöntemdi. Araplar için kendi evleri gibi
insanlarinm
olan çöl, dügmanlari
için öyle degildi.
Çöl Araplar
için tanidik,
dost ve kolay eripilebilir bir yerken, dügmanlan için issiz, tehlikeli, korkutucu ve uzakti. Nasil -bir kara insani denizden korkarsa onlar da çõlden' korkuyorlardi. Araplar çölü acil durumlarda siginak, baçari kazandiklarmda zafere giden yol ve ikmal, mesaj, destek gönderne amaçh bir iletigim yolu olarak kullaniAyrica Arap imparatorlu rine baglayan Süveys kistagmdan
yorlardi.
veyg Kanali da bulunuyordu. Araplar fethettikleri her ülkede, askeri
üslerini
gununAfrika
birbi-
geçen bir çöl yolu olan Süçölün hemen kenannda
ve yönetim merkezlerini
yerini begendikleri
ile Asya'yi
kuruyorlardi.
ana
Sam gibi
bir gehir olursa hemen onu bagkent yapi-
.
ISLAMlYET'IN DOGUSU VE YUKSELISI I
kurmalan gerekiyordu. Bu merkezler de imparatorluk ve stratejik gereksinimleri kargilamak ü zere garnizon gehirler haline geliyorlardi. Bunlardan en
yorlardi. Ancak genelde yeni merkezler
önemlileri
iran'da Kum, Irak'ta Kufe ve Basra, Tunus'ta
van ve Misir'da
Kayre-
Fustat'ti.
eski bir Sami sözcügü olan ArapBunlara, sinir anlamindaki (çogulu amsar) adi verilirdi. Bu ad Tevrat ibraniceça si'nde, Aramice ve Arapça'da Misir'a verilmigtir. Bölgelerin yö"misr"
ve Araplagtinlmasinda Amsar'in merkezi vardi. Baglangiçta Araplar kurduklan imparatorlugun netiminde
-r
bir önemi küçük ve
tecrit edilmig bagimsiz bir azinligiydi. Amsar'da Arap öncüleri ve dili egemendi. Her Amsar'in merkezinde bulunan askeri kantonlara Arap savaççi-sömürgecileri agiret düzeni içinde etrafmda bulunan dükkan sahipleri, zanaatkarlar ve öteki esnaf olmak üzere yerel halktan kipiler, Arap yöneticilerin, askerlerin ve ailelerin gereksinimlerini karyerlegmislerdi.
Merkezin
Zamanla bu dig gehirler yerlegme, zenginlik ve deger alarak büyüdüler ve Arap devletine hizmet eden yerli memurlailarlardi.
da iç1erine aldilar. Bu memurlar zorunlu olarak Arapçay1 ögrendiler ve Araplarin davraniëlarindan, zevklerinden ve dügünn
celerinden
etkilendiler.
Islamiyetin fetihler araciligi ile yayildigi ileri sürülür. Fetihler ile birlikte sömürgeleptirme, Islam dininin yayilGenelde,
masim önemli oranda etkilemigse de bunu iddia etmek yanlig olur çünkü fetihlerin temel savag amaci Islamiyeti zorla kabul ettirmek degildi. Üstelik Kuran bu konuda çok.kesindir: "Din-
de zorlama yoktur." (2:256). Bu sözler çogunlukla, tektannh bir dine inanan ve islam'in onayladigi kutsal kitaplara sayg111 olan kipilerin dinlerini îslam devleti ve kanunlanna uygun olarak uygulamalarina
müsaade
Öte yan^dan fethedilen 64
ülkelerde
edilecegi
geklinde anlagilmistir.
yagayanlar
islam dinini kabul
KÖKENLER
etmeleri
için düpük vergiler
benzeri geylerle tegvik ediliyorArap devleti bagimh halklari Arapve
lardi ama zorlanmiyorlardi. lagtirmaya ve özümsemeye
de çabalamiyordu.
Tam tersine, ilk fetihlerde Arap olanlar ile Arap olmayanlar (sonradan Islamiyeti kabul edip Arapça konugmaya bagladiklan halde) arasmdaki güçlü toplumsal
engeller korunmuytu. Arap olmayan erkeklerle Arap kadmlarin evlenmelerini hoy kargilamaz, yeni Müslümanlar'a kendileriyle
siyasi ve toplumsal hakayni ekonomik, lan vermezlerdi. Ne var ki islamiyet'inikinci yüzyilinda gerçeklegen devrimci degigikliklerle Arap aynmciligi sona ermig, böy-
1elikle Araplagtirma
_säreci
Arap imparatorlugunun
dilen yerlerde irticidir.
sürdü
askeri
fetihlerinden daha çok, fethe-
yagayanlan Araplagtirmasi
Araplann ve
hiz kazanmigtir. ve
askeri ve siyasi üstünlük
kisa süre sonra imparatorluklannin
Ïslamlagtirmasigadönemi çok kisa kontrolünü,
hatta liderligini bagkalarma biraktilar. Yine de hukuklan, dinleri ve dilleri hakimiyetlerinin devam eden aniti olarak kaldi ve bugün de hâlâ duroyor. kendi yarattiklan
Aslinda
uygarliklannm
büyük degigiklik özümleme
ve sömürgeleptirme çaligmalan ile birlikte gerçeklegmigti. Arap fetihlerini güdüleyen güçlerinden biri olarak kurak Arabistan yanmadasinm nüfusunun fazlallg1 genel kabul gören bir görügtür. Kralligm ilk za-
manlarmda
pek çok Arap eski imparatorluklarm yikilmig surlarmi agip fethettikleri verimli topraklara göç etmiglerdi. Araplar önce egemen asker smiftyla bir iggal ordusu, üst düzey memurlar rak
ve toprak sahiplerinden
gelmiglerdi. Daha önceki
olugan yönetici bir azmlik olayönetimlerin devlet topraklarma
ve fetihlerden kaçan göçmenlerin topraklanna Arap devleti tarafindan el konulmuytu. Arap devleti bu genig topraklan Arap-
lar'a dagitiyor ya da çok uygun partlarla kiraya veriyordu. Bu topraklara yerlegen Araplar, topraklarmda kalan yerli sahiple65
ÍSLAMÌYET1N DOÖUSU VE
rinden
YÜKSELÍSÏ
daha az vergi veriyorlardi.
Garnizon
gehirlerde
yagayerli halk ig-
topraklanni yan zengin Arap toprak sahiplerinin letirdi. Arap etkisi, gerek dogrudan, gerek Islamiyet'i benimsemig olan ve çogunlugu orduya hizmet eden yerli nüfus araciliglyçevredeki kirsal bölgelere yay1liyordu. Yerli döngehirlerden
la
melerin, toplumsal ve ekonomik açidan istedikleri epitlik, safkan Arap olduklari iddiasinda olanlarca kabul edilmezken, on-
lar yine de artan bir hizla fatihlerin dillerini ve dinlerini benimsiyorlardi.
ilk yüzyihndaki siyasi ve askeri degigiklikler, önemli toplumsal ve ekonomik degigiklikleri de beraberinde getirmigti. Tüm fetihlerde oldugu üzere Arap fetih-
Islam egemenliginin
.
leri ile kamu, özel ve kilisenin sahip oldugu donmuy haldeki büyük zenginlikler tekrar piyasaya sürülmeye bagladi. Ilk Arap öyküleri vardir. X. agin masraf ve zengin ganimet ele geçirilen büyük zenyy yazarlanndan el-Mesudi fetihlerde ginliklerden söz etmigtir. Mesudi, Halife Osman'm öldürüldügü altini) ve bir gün özel varhginin yüz bin dinar (Roma ve Bizans milyon dirhem (Pers gümüg sikkesi) oldugunu, mülklerinin de çok at ile deve biraktigiyüz bin dinar hesaplandigini ve pek
tarihçilerinin
ilk kabul edenlerden ve erken Islam tarini söyler. Islamiyet'i hinin önemli kipilerinden El-Zübeyr ibn ül-Avvam, Irak'ta Kufe evlere sahipti. ve Basra'da ve Misir'da Fustat ve Îskenderiye'de Mesudi, o dönemde (Hicri 332/ miladi 943-44) onun Basra'daki evinde tüccarlarin ikamet ettigini söyler. Öldügünde hesap edilen varhgi nakit elli bin dinar, bin kadin ve erkek köle, bin at ve söz konusu gehirlerde pek çok evdi. Aym kaynakta, Peygam-
Talha ibn Ubeydullah el-Taymi'nin Kufe'de büyük bir evi oldugundan, Irak'taki topraklanndan günde bin
ber'in yakinlarindan
66 |
KÖKENLER
daha çok gelir elde ettiginden
söz edilir. Aynca Medine
de tugla ve tik agacmdan yapilmig bir de evi vardi. Yine ayni kaynaga göre ilk Müslümanlar'dan Abdül-Rahman ibn Avf yüz at, bin on bin koyuna sahipti. Õldügünde varliginin ri seksen dört bin dinardi. Zayd ibn Tabit öldügünde, deve
ve
dörtte bibaltalarla
parçalanan
altmlar ve gümügler ile yüz bin dinarlik mal mülke sahipti. Yala ibn Munya õldügünde yarim milyon dinar ve üç arazi bin dinarlik yüz ve çegitli maddi egyalari vardi.1
Süphesiz, bu
inan11maz
servetler, çok abartilmigtir
ne de, bir fatih soylular smifinin
gunu, gittikleri ileri
çok fazla varhklarimn
ama yioldu-
ülkelerin
tüm zevklerinden ve olanaklarinve varliklanni keyifle harcadiklanni gõs-
dan faydalandiklarmi termektedir.
Yeni düzen, sadece Araplar'i
degil, onlarla birlikte pek çok-
lanni da refaha kavugturamamigti.
Tarihi metinlerde,
edebiyat-
ta ve özellikle
de çagdag giirde gerek bireylerin gerekse de toplumsal gruplarin, zamanin siyasi, toplumsal ve dolayh olarak ekonomik
gerilimlerine
devlet düzeni, önemli
önceden
rastlanmaktadir.
Bir fetih ve yeni bir ve servet tekeline sahip olan etmesi kaçinilmazdir. Herhalde
iktidar
gruplari yerlerinden
böyle bir degigikligin etkisi dogudaki eski Pers eyaletlerinde, batidaki eski Bizans eyaletlerinden daha fazla görülmügtür. Misir ve Suriye'deki yerlerinden olan Bizansli igadamlari eski topraklariyla halklanni yeni efendilerine birakarak Bizans bagkentine çekilebilirlerdi.
Ancak Pers igadamlarmin
kaçacak yerleri
yoktu. Imparatorluklarmin bagkentini Araplar ellerine geçirmigti ve birkaçi dipindakiler olduklan yerde kalarak yeni devlet düzeninde kendilerine bir yer bulmaya çaligmak zorundaydilar. Bu yüzden Perslerin eski ayncalikli ve yönetici sinifinin, Islam kültürüne ve devletine Bizans gehirlerinin halklarmin yaptigm-
dan daha önemli katkilan olmasi olagandi. 67
I
ÏSIAMlYET'ÍN DOÖUSU VE
YÜKSEL϶Í
Baglangiçta Pers yönetici siniflannin yeni devlet düzenine uyum göstermig, ayricahklari ve görevlerinden bir bölümünü korumuy olduklan anlagilmaktadir. Ancak Arap iktidannin güçlenmesi, Arap agiretlerinin büyük çogunlukla iran'a yerleptirilmeleri, sayilan zamanla artan Îranli Müslümanlar'in Araplar'la egit haklara sahip olmak istemeleri ve aslmda daha çok da gehirlerin büyümesi sonucunda, yeni düzenlemeler yapilmig ve bunlardan kaynaklanan yeni çatigmalar olmuytu. Eski Bizans gehir hayati eskisi gibi kalmig, degigim daha az olmustu. Müslüman gehirlerin bu hizli ve ani artigi beraberinde, daha az gehirlegmig olan eski Pers Ïmparatorlugu'a çatigma topraklannda L'
I
ve ge rilim ge tirmig tir. Îslamiyet'in ilk zamanlannda
islam toplumunun
birligi ve
Arap devletinin istikran için en önemli tehdit gruplar arasindakaynaklanmigtir. Bu rekabet, Arap olanla, Arap ki rekabetten olmayan Müslümanlar, hatta Müslümanlar ile ötekiler arasindadogmamig, kuzey-güney Arabistan kökenli agiretler, erken-geç gelenler, durumlan lyi-kötü olanlar, õzgür bir Arap ailenin çocuklari ile özgür bir Arap baba ve yabanci cariye-
ki aynliklardan
nin çocuklan arasinda yani Araplar ile Araplar arasinda dogmughaklatur. Öte yandan, zafer kazananlann yenilenler üzerindeki giderek yan Araplar'in sayisim artinyordu.. rini uygulamalan, Bu çatigmalar, Arap tarihinde bazen dini ya da agiret kökenli, bazen de kipisel ç atigmalar geklinde anlatilir. Süp hesiz tümü önemli çatigmalardir ancak arada bagka sorunlann da oldugu açiktir. Bazi Arap gruplan arasinda devam eden ve çogi kez :g
Müslüman sert olan dügmanlik, bir süre sonra Arap olmayan halkm da katildig1 bir dizi iç savaga yol açmigti. Ortadogu ticaret yollannin paylaRoma ile Iran arasindaki
kurulmasi ile son bulmu tu. Büyük Îskender'den sonra ilk kez Orta Asya'dan Akgilamamasi durumu, Arap imparatorlugunun
68
KÖKENLER
deniz'e kadar Ortadop'nun
tamami tek bir imparatorlûk ve ticaret düzeni altina girmigti. Bir dönem Bizans altml ile Iran gü-
beraber dolagimda kalmigt1 ve iki para arasmdaki kur oram ilk Islam hukuku için önemli bir konu olmugtu. Bu nedenle de îslam pazarlarinda sarraflann önemli bir yeri vardi. mügü
Çok miktarda
nakit
paraya sahip yeni yönetici sinifin ortaya ç1kmastyla sanayi ve ticarette büyüme gerçeklepti. Tipki Ortaçag Avrupasi'nin Vikingler'i gibi, Ortadogu'nun Arap fatihleri de paralarini sarayin ve soylulann özel ilgileri olan üstün kaliteli tekstile yatirdilar. Bu ekonomik geligmeye, özel malikanelerin, saraylann, kamu binalannin, camilerin yapilmasi ve yüksek çok ve çegitli gerekmaag alan askerlerle öteki yerlegimcilerin sinimlerinin kargilanmasi da önemli bir katki yapmig olmahdir. Büyük olasilikla, hizla büyüyen gehirlerdeki huzursuzluk fakirlikten.çok kirginhktan kaynaklamyordu. lçlerinde zengin, yetenekli, hem de iktidar sahibi kipilerin oldugu
yan Araplarm kirüst düzeylerine alin-
ginliklarimn nedeni
devletin ve toplumun mamalariydi. Bagta Persler olmak üzere Arap olmayan dõnmeler, kendilerine verilen alt statüden memnun degillerdi ve yeni
dinlerinin evrensellik
mesajinin
Bu çatigmalar ve ayriliklardan
anlattigi
epitligi istiyorlardi.
bagka, Müslüman
topraklari-
nm büyük ve hizli geniplemesi de gerilim yaratlyordu. Böylefazlace imparatorlugun ve d.evletin sürdürülmesi, yönetilmesi siyla zorlaç1yor ve ilk halifeler zor ve agilmaz sorunlarla karyilagiyorlardi. Rapidun
olarak anilan ilk dört halife miras yoluyla degil, seçimle baça gelmigtir ve Sünni Müslümanlar onlarin dönemlerinden
altin çag olarak
söz ederler. Dini ve ahlaki rehberliklerinin kutsalligi Hz. Muhammed'inkinden sonra ikinci olarak kaedilir. bul Dört halifenin ilki dipindaki üçü katledilmigtir. ikinci halife Hz.
Ömer
ibn el-Kattab'i
durumundan
pikayetçi
olan 69
iSLAMlYET1N DOÕUSU VE
YÜKSELISÍ
Üçüncü halife Hz. Osman ile bir Hiristiyan köle öldürmügtür. dördüncü halife Hz. Ali, Müslüman Arap isyancilar tarafindan yirmi beg yll öldürülmüglerdir. Hz. Muhammed'in ölümünden devlet de issonra, toplum, giddetli muhalefetle parçalamyor, olaylar fethedenlerle fetyan ve iç savaglarla sarsihyordu. Tüm hedilenler, yeniyle eski Müslümanlar arasinda degil, Araplar arasinda meydana geliyordu. sonKisa süre iktidarda kalan Hz. Ebubekir'in, ölümünden iktidan, devleIslam yillik Hz. Ömer'in 634'te baglayan on
ra, tinin ve hatta islam toplumunun ortak tarih bilincinin olugmasinda çok önemlidir. Hz. Ebubekir'in õlüm dögegindeyken Hz. Ömer'in halife olmasmi istedigi genel kabul gören bir gõrügtür. Hz. Ömer, Ashab tarafindan hemen kabul edilmig ve ikti-
dari süresince önemli bir muhalefet ile kargilagmamigtir. YalnizFatima'nin egi ca Hz. Muhammed'in amcasinin oglu ve kizi Hz. olan Hz. Ali'yi destekleyenler muhalifi olmustur. Bu muhalefetin nedeni, bazilan açisindan bir aday olarak Hz. Ali'nin üstün özellikleriydi, bazilari açismdan da onun yasal hakki olmasiydi. Ancak Arap dünyastnin büyük çogunlugu Hz. Ömer'in halifeligini kabul etmigtir. Hz. Ömer yalnizca birlik ve beraberlikalmay1p ileride imparatorluk hükümetinin sistemi olacak terneli de atmtytir. Getirilen yeni bir unvamn, otositedeki degigikligin göstergesi olmuytur. Hz. Ömer'e halife unverilerek siyasi, vani ile birlikte "Emir ül-Müminin" unvani da askeri ve dini otoritenin sahibi oldugu gösterilmigtir. Halifeler kurumunda bu maen çok bu unvam kullanmiglar ve halifelik
gi saglamakla
kam bir ayncalik olmustur. Hz.
Ömer elli
üç yagindayken
öldürülmügtür
ve kendisin-
den sonra gelecek kipiyi seçmemigtir. Ölüm dögegindeyken Ashab'dan ileri gelen alti kipilik bir pura toplaylp aralarindan birini halife seçmek için görevlendirdigi söylenir. Mekke'nin bü70
'
KOKENLER
·
yük Ümeyye (Emeviler) Mekke
agiretinden
ve ilk
soylu smifinin tek temsilcisi
müminlerdei
olan Hz. Osman,
olugan gura tara-
fmdan halife seçilmigtir.
îlk halifeler, büyök bir askeri güce le sahip degillerdi, Arap agiretlerinden
düzenli bir orduya bi-
ve
toplanan
askerler
ordu-
yu oluguyordu. Halifeler askeri güçleri ile degil daha çok Peygamber halen olduklan için ve kipilik özelliklerine gösterilen ile hüküm sürüyorlardi. saygi kipilik özellikleri,
Hz. Osman'in
lifenin kazandigi
kendisinden
önceki
iki ha-
Hz. Muhammed'in
saygmhgi kazanamamigti.
ölümünden Mekke
on yll sonra dini bag zay1flamaya baglamigtt ve soylu sinifi aralarindan birinin halife olmasmin firsatla-
nndan
yararlanmaya
çaligarak
durumu daha da zorlagtinyordu.
Göçebe agiretteri daima rahatsiz eden otorite
baskisi daha da-
yanilmaz bir duruma geliyordu. Hz. Osman·
644 yilmda halifelige getirildi. Yüzyilin
rinda
batida Misir ve Suriye, doguda lümünü Müslümanlar ele geçirmigti.
nanmasi
Bizanslilara
imparatorlugu
iran
ve Irak'in
ortala-
büyük bõ-
654-55'te Müslüman
do-
kargi büyük bir deniz zaferi kazandi. Pers
yikildi.
Savagm
geçici olarak durmasi, agiretleri
kendi istekleri ve hognutsuzluklan
üzerinde
durmaya yöneltti
ve bäylece Arap agiretlerinin hareketleri iç savaglara yol açti. 656 y111nda, M1str' aki Arap ordusundan gelen bir grup isyanci
gikayetlerini iletmek
Osman'i öldürerek
için Medine'ye
geldiklerinde
ilk iç savagi baglatmiglardi.
Halife
Isyancilar 17 Ha-
ziran 656'da evine saldirdiklari halifeyi agir yaraladilar ve bu saldin ile ardindan gelen çatigmalar Islam tarihinde bir dönüm noktasi oldu. ilk kez bir islam halifesi Müslümanlar öldürüldü.
Müslüman
-
ordularinm
tarafindan
arasmda
kiran kirana bir sahalife seçildi.
vag bagladi. Hz. Ali isyancilar tarafindan Hz. Muhammed'in amcasimn oglu ve kizinin egi Hz. Ali ibn
I
1SLAMlYETiN DOÕUSU VE
YÜKSELI.Si
karmagik ilk îslam iç savagmda önemli bir rol oynamigur. Hz. Ali, Hz. Muhammed'in kizi Fatima'nin egiydi ve pek de dikkat çekici özelliklere sahip degildi. Böyle bir akrabahk iligkisi çokegliligin geçerli oldugu bir toplumda ebu Talib, çok yönlü ve
götagimazdi ama islamiyet öncesi Arap uygulamasma re Peygamber'in akrabasi olmasi nedeniyle, onun dini ve siyasi otoritesinin bir bölümünü devralmak üzere aday olabilirdi. Konumu ve kipilik õzellikleriyle kendi bagina güçlü bir aday degilönem
di. Öte yandan, Müslümanlar'in çogu, seçi«nle gelen halifelerin yarattigt dügkinkligi nedeniyle Muhammed'in bir akrabasinin baça gelecegi yeni bir devlet düzeninin Islamiyet'in asil özüne dönügü saglayacagmi dügünerek Hz. Ali'yi destekliyorlardt. Bunlar, baglangiçta "SiatülAli" (Ali'nin partisi) olarak, sonra da
Sii'lerolarak
anildilar.
Neredeyse
tamami
geçen beg yilin ardindan, 66tin ocak aymda Halife Ali de õldürüldü. Bti sefer katil isyanct askerler yerine, radikal bir dini grubun temsilcisiydi. Bu olay ikinci bir önemli örnek olmuytu. Suriye eyaletinin valisi Muaviye ibn Ebu Sufyan'in liderliçatigmalarla
birinci islam iç savagmda zafer kazanan taraf oldu. Muaviye'nin konumu oldukça güçlüydü. Öldürülen Halife Osman'm amcasom oglu olan ve Emeviler'in Mekke kolundan gelen Muaviye'nin, Ïslam hukukuna ve Arap geleneklerine göõldürülmesine kargi misilleme isteme hakki varre, akrabasino
gindekigrup
.$
di. Onu Hz. Ömer vali yapmigt1 ve. görevine baglamasi son iki halifenin meydan okumalan ve rekabetlerinden önceydi. Suriarasmda ye valisi olarak Bizans Hiristiyan ve Îslam dünyalan becerikli ve disiplinli bir ordusu vardi ve kazandigi savag deneyimiyle güçlenmigti. Hz.
Ali öldürüldükten
kendisirrfyeni lider 72
olarak
sonra
oglu Hasan,
gõrmesine ragmen,
birçoklarmm halifelik iddia-
KOKENLER
sindan
vazgeçerek,
Suriye'de halife ilan edilen ve tüm'imparatorluk tarafmdan tamnan Muaviye'nin egemenligine girdi. Muaviye'nin halifeligi ile Islam tarihinde Emevi halifelik dönemi
bagladi. Ondan sonra da halifelik, bir ilke olmamakla birlikte daima babadan ogula geçerek Emevi hanedanmda kaldi. Muaviye hayattayken oglu Yezid'i veliahti olarak göstererek sonraki halifelere bir õrnek olugturdu. IX. yy yazarlarmdan biri öyküsünde bu davranigin önemi çok açik anlatmigttr: "Halk Muaviye'nin
hfe
ilan
önünde
toplanmz hen, Yezid hatipler tarafindan
Ha-
edildi. Halktan
bazzlan memnun olmaymca, Gdra afiretinden biri ayaga halkarak helscmzkmmdan çekti ve "Müminlerin Lideri odur" deyzþMuaviye'yi fyaret ettikten sonra Yezid'i gösterdi ve "O öldühten sonra, bu olacak" dedi. "Eger itirazz olan varsa, o zaman da bu!" dedi ve kzhcmz çzkarde. Muaviye, "Hatiþlerin prensisin sen" dedi adama.2'
Yüz yll bile sürmeyen Arap
Emeviler'in halifeliklerinin ardmdan,
Îslam tarihi gelenegine uygun biçimde yazilan tarihlerde
sert eleptiriler yapilmigtir. Siiler'egöre Emeviler zorba ve gaspçiydi. Halifeligi'asil haklart olan Hz. Ali ve oglundan zorla alip onlarm soyundan olanlari öldürerek Îslamiyet'ingerçek mesa-
jini reddetmig
ve yozlagtirm1plardir. Sünni tarihçilere göre de Emeviler gaspçiydilar, amaç1ari ve yöntemleri dini kaynakli degil,dünya igleriyle ilgiliydi. Klasik tarihçilere gäre Emevi hükümdarligi, onlardan önceki dogru yolda yürüyen hükümdarlann halifelikleri ile onlar-
dan sonra gelen ilahi olarak benimsenmig halifeler arasinda bir olmuytur. Emeviler'e dügman olan Arap tarihçiler Muaviye'nin politik ve diplomatik becerisine iki anlama da gelebilecek biçimde iltifat ederler. "kralhk"
Modern aragtirmacilarsa,
Emeviler'e daha olumlu bir açidan bakarlar. Özellikle tehlikeli ve yikici iç savaglar strasmda îslam devletinin ve toplumunun kararliligmi ve sürekliligini korumug
73
l
iSLAMiYET'IN DOÒUSU VE
YÜKSELISÌ '
hükümdarlan hakh bulurlar. Bu görevi Emevi halifeleri bir dizi uzlagma ve düzenlemeyle yerine getirerek birligi saglamiglar, fetih yapmayi sürdürmügler, olan önemli
kültürü ve yõnetim yapis1mn temelini hazirlamiglardir. Bunu yaparken islami mesajinin özünden bir ölçüde uzaklagmayi göze almiglardir. Hükümdarlarin
imparatorluga
öldürülmesi
özgü toplum,
ve iç savaglar
yüzünden dini sadakat ve dini otori-
te baginm sayginligi neredeyse yok olacak kadar azalarak yerini Emevi halifelerinin yarattigt "Arap kralligi" ya da daha dogtarafmrusu, Arap yükseligine birakti. Yalnizca anne ve baba dan saf Arap olanlara ayncaligin ve iktidarin en üst düzeyleriArap ne gelme olanagt tantniyordu. Babasi Arap olan, annesi olmayan çogunlukla da köle olan Yari Araplar, yalruzca belli makamlara gelebiliyorlar, en üst düzeylere ç1kamiyorlardt. Or-
Emevi prensi Maslama, Emevi halifelerinin en büyüklerinden birinin ogluydu ve bagarih bir komutandi ama annesi bir köle oldugu için tahttan uzak kalmigt1. Yart Araplar'dan sonra Arap olmayan dönmeler, onlardan negin,
Müslüman olmayansonra da nüfusun çogunlugunu olugturan lar geliyordu. Ancak Arap olmayanlar, Müslümanligt benimsemig olup olmamalanna baktlmaksizin, askeri ve siyasi yönetimde yer alamamalanna ragmen Emeviye hükümetinde -çok önemli roller oynuyorlardi. Sonraki tarihçilerin Emeviler'i suçladiklari bir uzlagmayla vergi ve yönetim gibi çegitli konularmerkezde ve de eyaletlerda Islami görüglerden vazgeçilerek de Íslami halifelik tarafindan çökertilen imparatorluklarin yaptsina, yöntemlerine ve özellikle de personeline dayah bir hükümet düzeni kurulmustu. Çok zor geçirilen bu süreç, ahlaki ve silahh direniglere .yol açmigtir. Silahli direnipleri, Emevi halifeligini dini açidan eleptiren, tarikat geklindeki iki grup gerçekleptirmigtir. Bunlardan bi74
KÖKENLER
ri Hariciler'di. Haricilik, Hz. All yanlilanndan
küçük bir.grubun ilk iç savasta ondan aynlarak ona karyt çikmasiyla baglamigti. Hz. Ali'yi bunlardan biri. öldürmügtü. Hariciler, Emeviler'e ve onlardan sonra gelenlere muhalefet etmeyi sürdürdüler. Hariciler agiret bagimsizhginin en agtn noktasmda duruyorlardi. Kendilerinin verdigi ve istediklerinde geri alabilecekleri onaylarm-
dan kaynaklanmayan bir otoriteyi kabul etmiyorlar ve dogumu ile kökeni ne olursa oisun, müminler tarafmdan seçilecek her müminin halife olabilecegini iddia ediyorlardi. Siiler'ingörügleri tam tersineydi ve halifeligin Hz. Muhammed'in soyundan gelenlere ait ilahi bir hak oldugunu ileri sürüyorlardi. iki taraf da kurulu düzeni yikip yerine yeni ve daha gerçek Islamci bir düzen kurmaya yõnelik ve çogunlukla tehlikeli isyanlar çikanyordu. Bu isyanlardan biriyle ikinci iç savag bagladt. isyan askeri ve siyasi etkisi açisindan küçük olmasma kargin, dini ve de tarihi açidan çok büyük bir öneme sahiptir. 680'de Hz. Ali'nin oglu ve Hz. Muhammed'in torunu Hüseyin, Irak'taki bir isyanm önderligini yapt1. Kerbela'da Muharrem aymm onuncu günü Hüseyin'in ailesi ve destekçileri bir Emevi gücúyle girdikleri savasta yenildiler.
Savagta ve sonrasinda yetmigten fazla kipi öldürüldü, bu gruptan yalniz Hüseyin'in oglu Ali ölmedi ve olayt aktarabildi. iiler'in Ïslam tarihi görüglerini degistiren Kerbela
katliamt nedeniyle Muharrem aymin onuncu günü Siiler'indini takvimine önemli bir gün olarak geçti. Bu günde Siiler,Hz. Muhammed'in ailesinin.pehit olmasini, öldürenlerin kötülüklerini ve kurtaramayanlarin pigmanhklanni anmak için özveri, kefaret ve suçluluk temali dini törenler düzenlerler. Sii ve Sünni Müslüman ögretileri arasmdaki farklar, H1ristiyanligin rakip kiliselerini bölen farklardan çok daha az ve önemsizdir. Siiler'in zulüm ve ehitlik duygulari, yüzyillar boyunca gaspçt kabul ettikleri hükümdarlann egemenliginde bir azmlik geklinde yaga75
-
lSLAMlYET'lN
DOGUSU VE YUKSELISI
malari, Sunni devlet ile aralannda
psikolojik bir engel olugtur-
mug, bu yüzden siyasi, dini tavir ve davraniglarinda
farklilik ya-
ratmigtir.
Kerbela katliami siyasi bir parti olan gia'nindini bir mezhebe dönügmesini hizlandirdt ve ikinci iç savaga piddet ve kirginlik katti. Yeniden Halifelik topraklan yillar boyu süren bir sa-
dipindakilerin de katkisi oldu. Bu nedenle Ali yanhlannm isyani o anda olmasa da, daha Emevi halisonra en tehlikesi olmuytur. 685 yihnda baça gelen
vagla
parçalanmasinda Araplar'm
kargisindaki en ciddi tehdit Abdullah ibn alZübeyr ve Mugab kardeplerin isyam oldu. 683 yilmda Abdullah Hicaz'da kendini halife ilan etti, bir süre gücünü Irak'a dek
fesi Abdülmelik'in
yaydi imparatorlugun
öteki eyaletlerinde
Abdülmelik
ancak Abdullah'in
muhalefetin
üstesinden
de bir ölçüde tanindi.
692 yilinda ölmesinin
ardmdan
gelerek, monargik olmaya yolunda iler-
leyen devlet gücünü hakim kilmayi bagardt. Abdülmelik (685-705)ve ondan sonra gelenlerin en baçanhst olan Higam (724-743)zamanmda Arap tarihçiler tarafindan I
ve örgütlenme" olarak tammlanan çok önemli geligmeler oldu. Persler'den ve Bizans'tan alinan eski yönetim sis"düzenleme
temine yeni bir imparatorluk düzeni getirildi. Yönetim ve muhasebe dili olarak Yunanca ve Farsça'nin yerine Arapça geçti. Arap tarihinde bu reformlan Abdülmelik'in gerçekleptirmig ol-
dugu kesin kamtlan ile sunulur. 694'te Abdülmelik yeni bir halifelik altini yaptirmasmin büyük yankilari oldu. Roma imparatorlanndan miras alman bir Bizans yöntemi olan altin sikke dünyada bagka kimsede yoktu. Araplar'm o güne dek yalmzca gümüy sikkeleri olmuytu, bunlan da eski Pers ve Bizans eyaletlerinde bulduklan darphanelerde basihrlardi. Altm sikkeler eskisinden çok farkh degildi ve yalnizca hükümdarlarm degigmesiyle degigiyorlard1. Araplar, Bizans'tan altin sikke ithal etmeyi
KÖKENLER
.
de sürdürüyorlardi. Bizans imparatoru, Abdülmelik'in attin dinarlarmi bir meydan okuma olarak gõrdü ve buna savagla karilik verdi. Altin sikkelerin üzerindeki Kuran ayetleri bu meydan okumayi aç1kça göstermigtir: Allah'tan
bagha tann yoktur Hz. Muhammed onun resulüdür. (9:33) Al-lah birdir Allah uludur. O dogurmamq ve dogurulmamyter. (112:1-3)
Bu Kuran ayetleri,
ögretilerine
dogrudan
meydan
ve hicretin 720 yilinda (691-92) Abdülmelik dan Kudüs'ün ibadet tepesinde yaptir11an Kubbet-üs
tarafm-
Hiristlyan
okuyordu
Sahra'da
da yer aliyordu. Cami ve yazitlan dini bir amac1 gösterirken, üzerinde halifenin adinm oldugu kilometre taglari ile yapilan yeni yollar da bir imparatorluk amacini gõstermekteydi. Para ise her iki amaca da hizmet ediyordu. Artik Bizans Împaratorlugu'nun ve Hiristiyanligm iddialarma meydan okuyacak yeni bir
devlet ve dünya dini ortaya çikmig oluyordu. islam tarihindeki ilk büyük dini bina, yanmdaki Mescid-ül
evrensel
Aksa ile beraber-Kubbet-üs
Sahra'dir.
Artik uyarlama,
ödünç
al-
ma ve düzeltme zamani geride kalmig, yeni bir dönem baglabam14t1. Emevihalifeleri-Pers ve Roma imparatorluklanndan gimsizyeni bir evrensel devletti ve Îslamiyet,Hiristiyanhšm devami degil, yeni bir evrensel
dindi. Kubbet-üs
Sahra'nm
konu-
mu, gekli, en çok da süslemeleri amacmi açikça göstermektedir. Boyutu ve gekliyle ¯Hiristiyan kilisesiyle yançarak onu geçmesinin
amaçlandigi
anlayilmaktadir.
ki dinler Hiristiyanlik yerde, Kudüs'te Kudüs'ün
ve Musevilik
Cami islamiyet'ten önceiçin dünyadaki
yapilmigti.
seçilmig olmasi önemli bir noktadir. Kuran'da
düs'ten hiç söz edilmemigtir. adi kullamlmamig,
îlk Müslüman
Abdülmelik'in
metinlerinde
silmek amaciyla Romalilar'in
Ku-
Kudüs
kilometre taglan konusunda
oldugu gibi ondan söz edilirken, gehirdeki Musevi izlerini
en kutsal
verdigi
ve Hiristiyan
Aelia adi kullaml-
77
I
ISI.AMlYETIN DOGUSU VE YUKSELISI
migtir. Íslamiyet'inilk mabedi için Kudüs'te seçilen yer daha da önemlidir. Cami hem H1ristiyanligm hem de Museviligin kutsal tarihindeki õnemli olaylannm geçtigi Tapmak Tepesi'ne yapilmigtir. Musevi inancina göre Hz. îbrahim oglunu oradaki kaya üzerinde kurban etmek istemigti, ayni yerde daha sonra da Süleyman tapmagmm mihrabi bulunmaktaydi. Abdülmelik camiyi buraya yaptirarak, onun son dinin mabedi oldugunu, Süleyman'in tapmagmin yerine geçmesiyle de H1ristiyanlar'a ve Museviler'e vaat edilen vahiylerin devam ettigini ve onlarm yanligI
lannm düzelttigini anlatmak istemigtir. için seçilen ayetler
ve diger yazilar da bu amaçlan desteklemektedir. Õzellikle "La ilahe illallah" ayetinin sikça yinelenmesi, Hiristiyanlar'm Teslis ögretisiCaminin içini süslemek
anlatmaktadir
nin reddedildigini
ve
bu õteki yazitlarda da gö-
rülmektedir: "Oglu ve ortagt bulunmayan Allah'a gükürier oisun ki O'nun kendini koruyacak himseye ihtivact yoktur!"
112. sure sikça yinelenen bir bagka yazittir: "O, Allah'ttr tektir. Allah'ttr ufudur. O, dogurmamp ve dogumlmamptzr. O'nun egi ve benzen yoktur olamaz." Bagka bir ayet de önceki vahiyleri
alanlar için bir uyandir
"Ey inananlar!
Dininizde
gerçegi söyleyin. Meryem'in
armhk
(Kuran 3:18-19): yapmaym:
oglu Ísa,
Allah'm
hakkmda
Allah
yalmzca
gerçekten peygambenydi...
ve peygamberlenne inanm. "Üç"demeyin. Bundan için zin en fyi olan budur Allah tektir oglu yoktur
Allah'a
vazgeçin,
si-
"
Bagka bir ayet de yanlig yolda olan Musevileri (Kuran 3:18-19): lan uyarmaktadir
ve Hiristiyan-
bagha Allab yoktur. Melekler ve ilím sahtpleri de bunu ikrar etmiglerdir. Evet, mutlak güç ve hikmet sahibi Allah'tan bagha ilab yoktur. 'Wllah'tan
bak dini Islam'dst Allah'm bilmelidirler ki, Allah'm hesab: çabuktur."
Allah'm
78
nezdinde
..
ayetlerini
inkar edenler
KÖKENLER
dini anlamlarmm yaninda siyasi anlamlarr da vardir. Yalnizca din imparatorlugu hakli yapar ve dini imparatorluk devam ettirebilir. Allah, resulü Muhammed ve halifesi araciligiyla dünyaya yeni bir düzen göndermigtir. Abdülmelik yeni din ile bu dinin dünyadaki liderine adanmig olan yapisiyla islam ile müjdeci dinler arasindaki iligkiyi dogruluyor, bununla birlikte yeni dinin diger dinlerin dügtüge yanliglan düzeltmek ve üstlerine çikmak üzere gönderildigini net olarak ifaBunlann
de ediyordu. baça gelen oglu halife Velid de Büyük am Camii yaptinrken ayni dügüncelerden yola çikmig olmahdir. X. yy cografyacisi el-Mukaddesi ilginç bir konugmadan söz eder? Abdülmelik'in
ardmdan
bir gün dedim ki: Hahfe Velid'in Müslümanlar'm parasms camiine harcamase yanlgte. Bu parays su depolannm, kalelenn ve yollarm tamirine harcamast çok daha uygun ve yararh olurdu. Amcam göyle yamtladt: Oglum, böyle dügünme. Velid önemli bir gy yaptz. Hz ris'Amcama
.yam
tiyanlar'm
ülhesí
Sunpe'nin
rünce, Müslümanlar'm
güzel ve çekici kiliselerle dolu oldugunu
bu kiliselere ilgi gästermemesi
için dünyanm
göba-
biri olan bu camiyi yapurdz. Abdülmelik de kilisenin büyük etkileyeceginden korkkubbesini gön2nce, onun Müslúmanlar's hakim ve muy ve bir kayanm üzedne Kubbet-üs Sahra'y: yaptarmytz." rikalanndan
Büyük olasilikla bu büyük cami ve onun Süleyman'in tapmagmi animsatmasi¯ nedeniyle bir dönem Kudüs, tapinagm Tevrat'taki adi Ibranice Bayt ha-Mikday'la akrabaligi açikça görülen
Beyt al-Maqdis
al-Quds,
"kutsal
adi ile tanmdi.
gehir" olarak tanindi.
Sonralan bu ad, Aelia da Kuran'da Mekke'deki
Allah'in
bir ayet
(17:1)
Mescid-i
Habir gece Hz. Muhammed'i ül-Aksa) (Arapçasi el-Mescid uzak götürdücamiye en Eski uzak cami"cennette, bagbir görüge göre günü yazar.
ram'dan
*
"en
ikinci görügü ka bir görüge göre ise Kudüs'tedir. Müslümanlar benimsemiglerdir. Bu ayet Kubbet-üs Sahra'da bulunmaz. Eski I
79
15LAMÍYET'ÍN
DOÕUSU
VE
YÜKSELÌ$1
bagka bir hadisle de islamiyet'te Kudüs'e
kutsallik tanitimamasi
tam bir çeligki olugturmaktadir. Bu hadis yaln1z Mekke ile Medine'nin kutsal oldugunu sõylemektedir. Bu tartigma yütyillarca devam etmig ve modern çaglarda Kudüs'ün de kutsal oldugu görügüne vanlmigtir. Amman'm seksen kilometre
Ordün çölündeki
dogusunda
bir av kögkü olan Kuseyr Amra'daki Tahmini yasi bir mesaj vermektedir.
bir duvar resmi daha siolarak VIII. yy'dan kalan
alti tane kafir hükümdar oturmuy durumdaki halifeye itaat ederken resmedilmigtir. Hem Arap hem Yunan alfabesiyle adlanndan dördü açikça okunayazilmig olan hükümdarlann resimde,
:w
bilmektedir:
Sezar, Bizans imparatoru;
yilinda yenilgiye ugrattigi züs, Pers
Roderik, Araplarin 711
ispanya'nin son Vizigot krali; Kre-
Ìmparatoru ve Habegistan imparatoru. Diger iki.resim
bozuldugu için tanmmayacak
haldedir ama bunlarm bir Türk
ait olma ihtimali vardir. ya da Hint prensi ve Çinimparatoruna Bu resimlerin ilginç olan yam, o dönemde yenilgiye ugratilmig
krallar hor görülen esirler geklinde gösterildigi halde, burada itaat eden hükümdarlar geklinde gösterilmesidir. Ancak bu de-
fa anlatilmak istenen fetih degildir (Habegistan memigti),
îslamiyet'in üstünlügünün,
ve
Çinfethedilhalifesinin
lidünya hükümdarla-
Müslüman
efendisi
oldugunun derliginin ve herkesin n tarafmdan kabul edildigidir. Son Emeviler zamaninda halifelerle damymanlari miras aldiklan bazi parasal sistemleri yeni bir islami vergi sistemi haline getirmek için ugragtilar. Sonraki belgelere göre tüm Emevikabul edilen, ler tarafindan halife" Õmer ibn Abdülaziz'e bir anahtar rolü verilmigtir. Ancak bu durumdan gi"kral"
"dindar
bilmemig, yan Araplarm ve Arap olmayan sayilarmm.hizla amnasiyla birlikte olumsuz gö-
kayetler tükenmek Müslümanlar'm rügler
80
de.çogalmisti.
KOKENLER
Edebiyatta
da sikça görülen bir anlay1pa göre, silahlf direnig yapmayan ve alternatif bir ögreti iddiasmda olmayanlar arasmda bile, Islam tarihi yanlig bir yõne girmisti ve toplumun liderleri tarafindan günaha yönlendiriliyordu. Gerçekten dindar bir Müslüman
açismdan bu durum apag11ay1cive degersiz gõrdügü devlet hizmetinden geri çekilmigti. Devrimci bir degigikligin tam sitasiydi ve Islamiyet'in yükselisi derin anlamiyla bir tür
devrim niteligi tagiyordu. Yeni din var olan ögretilerin ve kiliselerin ötesindeydi.
Ondan õnce gelen iki dinin devami degil-
di. Onlan ayan bir kitap getirmigti. Fetihlerle birlikte baça geçen yeni hükümdarlar eski dini, toplumsal ve siyasi düzerii yikarak yerine yenisini getirmiglerdi. Ideal islam'da ruhban sini-
fi, kilise, krallar, soylular, ayricalikh siniflar bulunmuyordu. Ancak dine gerçekten inanmig olanlarin onu bilinçli olarak kabul etmeyenlerden,
erkegin
olmasi geklinde bazi ni din, bu egitsizlikleri
kadmdan
ve efendinin köleden üstün dogal ve toplumsal gerçeklikler vardi. Ye-
bile yumugat1yor
ve insancillagtmltyor-
du. Eski dünyanin
tam tersine Ïslamiyet'te köle artik mal degil insan olarak görülüyor, hukuki ve ahlaksal bir statü kazaniyordu. Henüz kadmlar çok eglilik ve cariyelikten kurtulamamiglardi, öte yandan da sahip olduklan dern çaglara
dek görülmemigti.
mülkiyet haklan Bati'da moMüslüman olmayanlar bile çe-
olmasina karpin Ortaçag'da, ve madcii zorluklan günümüz Hiristiyanliginda bile görülmeyen bir güvenlik-
itli toplumsal
hatta
ten ve hoggörüden yararlamyorlardi. Arap savaççilarmin fetihlerde kazanilan ganimeti, egit olmasa da, paylagma ilkeleri vardi. Çogunlugu daha fazla ve bazen de çatigan ayncaliklar talep eder ve bunlan elde ederlerdi. Agiretler, vahalarda, otlaklarda yagayanlar, büyük malikaneler, Mekke nndan
tüccarlan
da büyük çehirlerin zengin ticaret olanaklafaXdalanmak istiyorlardi. Halife hükümetlerine, özellik-
ISLAMlYET'IN
DOGUSU VE YUKSELl$1
pikayetle'islam'in le de üçüncü halife Hz. Osman'a yöneltilen gereksinimlerinden daha çok, bu gruplann gereksinimleriyle ilgiliydi. Her çegit otorite göçebeligin verdigi özgür1üge ahykm insanlara yabanci geliyor, sikmti veriyordu. Devletin ve yöneticilerinin artan güçleri Islamiyet'inasil mesajma bir ihanet olarak görülüyordu. Dindarlara ve isyancilara göre amaci islamiyet'e hizmet etmek olan halifelik bu mesaji sürdürmek ve yaymak için kurulmuytu ve ona otoritesini saglayan, Müslümanlar'm özgür iradeleriyle verdikleri ve geri alabilecekleri onaylarlydi. Onlann
göre devlet ise, Îslamiyet yerine devleti ve öteki alanlan, Islamiyet'inyikip yerlerini aldigi eski imparatorluklarm yöntemlerine hizla daha çok benzeyen yöntemlerle yöneten zengin ve güçlü küçük insan gruplarinin çikarlarma hizçogunluguna
met eder durumdaydi. Bazilan bu olayi megru otoriteye kargi bir bagkaldiri eylemi olarak görüyor ve yasalara göre en agir biçimde cezalandinlmasi gerektigini dügünüyorlardi. Bazilarina göre de, bu bir cinayet degil, infazdi ve islam toplumunun en
üst makamini kötüye kullanan (Siiler'egöre gaspeden) birine verilmesi gereken adil bir cezaydi. Bu tartigma, sonraki yüzyillar boyu çegitli biçimleriyle Müslüman siyaset kuramin1 ve uygulamasini etkileyecekti.
ilk zamanlarda halifelik, kimin nasil hüküm sürecegi, asil is-
lam'in tanimi ve tekrar canlandirilmasi konulari ortaya atilmigsaglatir. Yalnizca devletin güçlendirilmesi toplumun birligini yabilirdi, öte yandan da güçlenen Islam devletinin islamiyet'in etik ve toplumsal inançlarindan pek çok ödün vermesi gerekmigti. Bu süreçte sert ve sürekli bir direnig oldu. Direnig isyancilann iktidan ele geçirmeleri açisindan bazen bagarili oldu ama zafer isyancilann da, devletin de olsa, her durumda devletin gücü daha da pekigerek
Islami devlet idealinden
uzaklagip
es-
-i
KÖKENLER
ki Ortadogu tarzindaki merkezi otokrasiye dogru bit'adun daha gidiyordu. Direnig döneminde birtakun dini mezhepler ortaya çikti. Bu mezheplerin farkli ögretileri ve destekçileri oldugu halde, ortak amaçlan Ïslamiyet kuruculannin köklü etkinligini geri getirmekti. Baglang1çta Müslüman ve Arap yaklagik olarak ayni anlama gelirken, yaganan dini mücadeleler bir Arap iç savagiydi. Sonralari ise, Islamiyet fethedilen topraklarda yaarasinda halklar giderek yay11mig dänmelerin gayan bu have reketlerde etkinlikleri hizla artmig, bazen de hakim rol almiglardir. Islam imparatorlugundaki büyük köklü hareketlerin tümünün
Îslamiyet'e kargi degil, Îslamiyet'in içinde olmasi, isIa-
mi dügüncenin
süregelen
devrimci gücünün ve evrensel çagn-
smin bir kamtidir. 743 yilinda Higam'in ölümünün
ardindan gelen dört kisa hükümdarlik ile Emevi halifeliginin hizli sonu gelmigtir. Çikanagiret kavgalan, yogunlagan Siive Harici mezhepçiligi ve fran'in doþdaki
Horasan
eyaletinde
baglayan güçlü yeni bir muhahalifelik Suriye'de bile sorgulanan, diger yer-
lefet sonucunda 1erde ise önemsenmeyen
bir duruma gelmigtir. Sonuncu Eme-
vi hükümdan
(744-750)yetenekliydi
II. Mervan
ama hanedakurtarabilmesi için çok artik olmugtu. Doþda islamiyet ni geç tarihinde yeni bir hanedan, yeni bir güç ve yeni bir çag dogmaya baglamigti.
I
4. BÖLÜM
AseAsí
HALÍFELÌÖÍ
Azat edilmig Pers bir köle ve militan bir mezhebin
lideri olan
9 Haziran 747 tarihine kargilik gelen Hicri 25 RaHorasan'da kara ismazan 129 tarihinde, iran'm dogu eyaleti neredeyondan.õncekiler yan bayraklarmi açti. Ebu Müslim ve ediyor, dinsiz Emeviler'i suçse otuz y11dir eylemlerine devam
Ebu Müslim
Abluyor, Hz. Muhammed'in akrabalarinm, özellikle amcasi ba§in soyundan gelen Abbasiler'in iddialanni sürdürüyorlardi. Ebu Müslim'in hazir bir dinleyici kitlesi vardi. Iran'daki Müslü-
egitsizliklerle eziman halk Emevi hakimiyetinin neden oldugu liyordu. Uzun bir zaman ikamet ederek yan yanya Perslegen Arap ordusu ve yeni yerlegimciler, isyancilar zafer kazanmak üzereyken bile agiret kavgalanna devam ediyorlardi. Ebu Müslim, çok geçmeden hem Araplann ve Arap olmayanlarin destegi sayesinde Horasan'i ele geçirip iran üzerinden batiya doggeçtiler ve ru eski Irak eyaletine yürüdü. 749'da ordulari Firat'1 bagka bir Emevi gücüne kargi da zafer kazandilar. Kufe'deki as-
kerler mezhebin
lideri Ebul Abbas'i halife ilan ederek
ona el-
Saffah unvanini verdiler. 749 ve 750'de Suriye'de ve Irak'ta kazan11an bagka zaferler Emeviler'in sonu hazirladi. Bõylece kiimparatorlugunun tasa sürede yeni halifenin otoritesi Islam mamma yayildi. Sonucu Abbasi halifelerinin Emeviler'in yerine iktidara gelmesi olan bu mücadele sitadan bir hanedan degigimi degil, Islam tarihinde bir devrimdi. Gerek-islam gerek de Bati tarihçileri, Abbasi
84
zaferinin bu
l.
ABBASÌHALÏFELiÖÍ özeligini kabul etmig ve konuya açtkhk kazandirmale için çok çaba harcamiglardir. Tarihin milli ve de irkçi kuramlarinin et-
kisinde kalanlar, Abbasiler'in iktidara gelmelerini, Ïranlilar'in Araplara kargi kazandiklari bir zafer, Emevi Arap Krall1g1'nin devrilmesi ve îranlagmigislamiyet etiketiyle yeni bir Iran imparatorlugunun
dogmasi olarak görmüglerdir. Hem isyan öncülerinin hem de yeni devlet düzeninin önde
Iranlilar'inçogunlugu ve Abbasi siyasi kültügüçlü bir Iran ögesinin olmasi ilk bakigta bu görügü des-
gelenleri arasinda ründe
tekleyecek
bazi göstergelerdir
ama sonraki aragtirmalarla
tarih-
çiler Araplar'in yenilgisi ve Ïranlilar'inzaferi kuramlan basta olmak üzere bazi önemli konular degigtirmiglerdir. 19. yy'da Batih ve 20. yy'da iranli bazi bilim adamlari "Îran Milli Bilinci"nin ifadesi
biçiminde dügünülen Siiliginkökeninin gerçekte Arap oldugunu ortaya koymuglardir. Güney Irak'taki karma nüfusta
Siilikçok
güçlüydü.
SiiligiIran'a Arap
sömürgecileri
getirmig
destek olmuglardi. Ïranhlar'm yani sira Araplar da Abbasi yanhst harekette bulunuyordu ve aralannda komutanlar, liderler de yer ahyorlardi. Ebu Müslim'in isyani Araplara kargi degil, Emevi yönetimi ve Suriye üstünlügüne karplydi. Kugkusuz etnik dügmanliklar da
ve uzun zaman
etkili olmuy ve kazananlar arasinda franlilar'in önemli bir yeri vardi. Ancak bu bareket hilafet üzerinde hak iddia eden bir
Arap içindi ve bir Arap hanedani baça geçmigti. Kazanilan zaferin ardindan devletin üst düzey görevlere Araplai· getirilmig, Arapça tek kültür ve devlet dili olarak kalmigti. Arap topraklari mali açidan ayncalikliydi ve toplumsal açidan Arap üstünlü-
gü ögretisi devam
ettiriliyordu.
Araplar yalnizca iktidar gücünden degil, artik bagkalaryla ve özellikle de yanm kan kardepleriyle paylaymak zorunda kaldiklar iktidann olanaklanndan olmuglardi. Emeviler zamaninda devletin en üst düzey görevle85
ISLAMÍYET1N DOÕUSU VE
.
YÜKSELÌ$Ï Arap olanlara verilirdi: Abbagõzdesi olarak saygtnlik ve güç yükselenler, yalruzca yanm kan
ri, yalnizca anne baba tarafindan
siler zamamnda
hükümdann
halifelik sarayinda degil, iranhlar ve bagkalanydt
kazanilan
da. Arap kralhgimn ömrü, Arap savagçilarmin ayncalikh smif konumundan uzaklagma-
Araplar
-
lari ve hem bagkentte hem de eyaletlerdeki özerk yerel hanedanlarda Türkler'in iktidara geçmesiyle sona erer. Devrimlerin çogunda oldugu gibi büyük degigiklikler çok yavag gerçeklegmig ve hem siyasi degigikliklerden önce hem de sonra gelmigtir. Son Emevi halifesi H. Mervan'in annesi bir Kürt köleydi, I. Abbasi halifesi el-Saffah'm annesi özgür bir Arapti, bu yüzden de kardegi yerine o tercih edilmigti. Ancak annesi bir Berberi köle olan kardepi, ondan sonra yerini almigtir ve el Mansur
(754-775)adi ile çegitli yönlerden
Abbasi yüceliginin
kurucusu sayllmigtir. Birkaç istisna hariç onun yerine geçenlerin ve sonraki Müslüman hanedan liderlerinin babalan çogunlukla ünlü ve hükümdar, anneleri de genelde adstz ve yabanci kölelerdir. Abbasi zaferinin önemini zaferi kazandiran hareketten çok, onu izleyen degigikler göstermektedir. ilk stradaki ve en önem-
li degigiklik bagkentin, yüz yll boyunca Emeviler'in hüküm sürdügü Suriye'den, eski Ortadogu'nun büyük kozmopolit impaagirhk merkezi olan Irak'a tayinmasi olmuytur. I. Abbasi halifesi el-Saffah, Firat üzerinde geçici bir bagkent kurmug, ondan sonraki halife el-Mansur da, Dicle'nin batt kiyismratorluklarinin
I
da yeni bir kahct bagkent kurmustu. Yeni bagkent, eski Sasani Pers bagkenti Ktesiphon'un yakmlannda ve ticaret yollarmm kavyagmda yer ahyordu. Resmi adi Medinet-ül Salam (Barig gehri)olan yeni bagkent, genellikle daha önce aynt yerde bulunan küçük Bagdat gehrinin adlyla anihyordu. Islam dünyasmm büyük bölümünün li-
*
ABBASÏHAOFELÍÕÍ derleri olarak Abbasi
Hanedam
Bagdat'ta hüküm sürdüler.
halifeleri beg yüz yll
-boyunca
Baglangiçta imparatorlugun
gerçek
hükümdarlan olan halifeler, sonralan hizli bir siyasi yikimin ardmdan, etkin güç bagkalarmin genelde de askeri hükümdarlasözde hüküm sürdüler. rm elindeyken -Abbasiler, iktidan kendilerinden
änce ve sonra gerçeklegen ele geçiren bagkalan gibi, bir
devrimci bir hareketin sonucunda süre sonra onlara destek olanlann istekleri ve amaçlan ile imparatorlugun ve hükümetin gereksinimleri arastnda bir tercih yapmak zorunda kaldilar. Uzlaymayi ve sürekliligi tercih ettiler. Bazi kirginlik ve kizginhklarla ugragmak zorunda kaldilar, Abbasi zaferinin
miman Ebu Müslim ile yakminda
rm pek çogu öldürüldü. m ve radikalleri
n aramalanna çogunlugunu
Yaptiklan
bulunanla-
bu tercih agirlik yanl11ari-
uzaklayttrmig ve kendilerine bagka çikig yollayol açmigtir. Ancak bu tercihleri Müslümanlar'm memnun
etmig ve El Mansur'un. yabanct
savay-
larla iç isyanlan bastirmasim saglamig, parlak ve uzun bir hükümdarhk döneminde Abbasi devletinin temellerini atmasina olanak tammigtir. Bu görevi yerine getirirken
El Mansur'a Abbasi egemenli-
ginin ilk
elli yilmda önemli bir etkisi olacak Íranh olarak bilinen Bermekiler adli bir aile yardim etmisti. Bermekiler, aslinda Belh gehimdeki Budist rahiplerin soyundan gelen Orta Asya
Iranlilari idi. Halid el-Bermeki, Bagdat kurulduktan kisa sü-
re sonra el Mansur'un
bagveziri olmuytu. Onun yerine,onun
soyundan gelenler vezirler olarak, 803'te Harun Regid'in hükümdarhginda gözden dügtükleri zamana dek imparatorlugu yönetip geligtirmiglerdir. ¯~
Baglient
Îran'daki eski uygarhk merkezleri
civarma naktekeli son bulmuy ve ileri gearasinda îslamlagmig îranlilar yer almaya bag-
ledilmisti. Araplarm iktidardaki
len yöneticilerin
ÌSLAMiYET'ÍN DOOUSU VE
?
YÜKSELÍSÍ
lamiglardi. Siyasette daha fazla deneyimli olan Ïranlilai yönetidevletin yönetimi yalnizmin her konumunda bulunuyorlardi, vezirlerdeydi. Böylece ca halifenin üstün otoritesine bagli olan dogal olarak Iran'in etkisi daha da artti. Sasani gelenekleri yeniden hayata geçirildi, Sasani metinleri Arapça'ya çevrildi, devlet yönetiminde ve saray törenlerinde Sasani-Pers örnekleri alindt. Bu durum, Arap agiret geleneginden büyük ölçüde uzaklagilmasi anlamina geliyordu. Ancak bu gelenek her iki durum için de yeterli bir k.11avuzdegildi. Ilk kez islam devletinde Pers örnegine gõre kahei ordunun kurulmagelen askerlere basiyla, hanedanin artik Arap agiretlerinden
bagkentte Arap etkisini daha da azaltti. Ìlk Abbasi halifeleri pek çok açidan kendilerinden öncekilerin politikalanm geligtirerek devam ettirdiler. Son Emeviler zamaninda açikça ortada olan bazi degigikliklere hizla dereis'lerinin istikrar, vam edildi. Bundan böyle halife Arap agiret geyhi" degil, eshüküm süren bir Arap siz onaylanyla ki Ortadogu tarzinda bir otokratti. ilahi kökenli oldugunu ileri
gimliolmamasi,
"süper
sürdügü, otoritesini silahli güçleriyle sagliyor, hizla büyüyen ve genig bir bürokrasi sayesinde hüküm sürüyordu. Bu noktada, Abbasiler Emeviler'den daha güçlü olmalanna kargin, dini bir
hiyerarginin ve feodal siniflann destegi olmadigt için eski despotlardan daha güçsüzdüler. Bir de inançlannin temel bir kuralma uygun olarak kaldiramayacaklari ve degigtiremeyecekleri ilahi bir kanuna bagliydilar. .
Halifeler bu durumun telafisi ve güçsüzlegen Arap etnik ba-
gininyerine
geçmesi için
îslam muhafazakarhgini
ve
kimligini
vurguladilar; farkli insanlarin yaçadigt büyük imparatorluklarisaglamak için ugragtilar. Sasana ortak bir din ve kültür birligi hareketle halifeligin iglevlerini ve otoritesini dini örneginden ne dayandirdilar, kabul gören ilahiyatçilann
yönlendirmesiyle
·
ABBASIHALÍFELÏÖÏ I
devlet düzenini resmi bir din temsilcileri çaligtilar. Bu toplumsal açidan
sinifiyla desteklemeye
ruhbanlikti.
Bu amaçlan dogrultusunda halifeler kutsal Medine ve Mekke gehirlerini yeniden kurdular, Irak'tan buralara haçli seferleri yaptilar. Bazi Müslüman mezhepleriyle bu dönemde pek çok taraftar kazanmi olan Mahiciligi aragtirmaya bagladilar. Halife el-Memun (813833) ve ondan sonra gelenler Mutezile adh dini ekolün ögretisini devletin resmi ögretisi olarak benimsetmeye çabaladilar öteki ögretilere nli olamadi ve
el-Mütevekkil
ve
inananlara
zulmettiler.
Ancak
bu çabalan
baga-
bagkaldiran Türk askerlerine kargi destek arayan
(847-861)Mutezile
ögretisinden vazgeçerek genel Sünni görügünü benimsedi. Sünni ulema ve Sünnilik, adaletli Sünni bir halife varken bile, ögretilerinden taviz vermeden, hükümdarm istedigine direnecek ve üstesinden gelecek
güçteydi. Bayanli olamayan Devletçi Ïslami girigim bir daha denenmedi.
El-Mütevekkil'den
sonra
Abbasiler en koyu dindarli-
gi resmi olarak kabul ettiler ve sonra da hiçbir hanedan islam dini kurumuna ögreti dayatmayi denemedi.
açikça
Abbasi
gücünün ulagtigi en tepe nokta olarak kabul edilen Harun Regid'in hükümdarligi dönemi (786-809),aslmda çöküün ilk izlerini de tagimaktaydi. Bu izlerden biri, ondan önceki hükümdarlar zamaninda halifeligin siyasi otoritesinin tagrada hizla zayiflamasidir. Abbasi hakimiyetini yalnizca ismen taniyan, Batidaki Kuzey Afrika ve ispanya (756-800),kendi ken-
dilerini yöneten hemen hemen bagunsiz ülkelerdi. Bagdat'tan gönderilen Türk valisi Ahmed bin Tulun i bagimsizligmi ilan edip iktidanni
Suriye'ye
de tagiymca'868'de
Misir da dügtü.
Onun hanedanmdan
sonra ayni kökenli diger bir Türk hanedani baça geçti ve kisa bir dönem digmda Misir, bir daha Bagdat'tan yönetilmedi. Misir'da bagimsiz bir siyasi gücün olugmasi ve zaman zaman Suriye'de
de hüküm sürmesi sonucunda
Irak
ISLAMlYET'IN DOGUSU VE YUKSEUSI
kimsesiz bir bõlge ortaya çikti ve çöl kiyisinda yagayan Bedevi Araplar yitirdilderi bagimsizliklanni yeniden kazanmak için buralari iggal ettiler. Bedevi Araplar, Suriye iskan edilmig bölgelerine de girip gehirleve Mezopotamya'nm ri ele geçirerek geçici hanedanlar kurmaya bagladilar.
ve Suriye arasmda
ReBu yikim doguda daha farkh gekillerde oldu. Harun gid'in hükümdarligi döneminde Bermekiler'in ortadan kaldinliktidar dizginlerini ele geçirmesiyle somasi ve Harun Regid'in nuçlanan iç kangikhklar sirasinda Abbasi halifelerle îranli desittifaki sarsildi. Harun Regid õldükten sonra ogullatekçilerin
.
arasinda çikan çatigmalar iç savaga dön el-Memun ile el-Emin nügtü. El-Emin'in gücü Irak'ta ve bagkentte, el-Memun'un güiç Îranlilar ile Araplar arasmda milli savag cü de îran'daydi. Bu bir savaga dönügtü ve zaferi ile Iran arasmdaki
Iranhlar kazandt.
Aslmda
bu Irak
daha çok, önceki dönedevamiydi. Memun dogu deste-
milli bir rekabetten
min toplumsal çalkantilanmn Merv'e tagimak istedi gine de güvenerek bagkenti Bagdat'dan Bagdat ve Irak halkmm güçlü muhalefetiyle kargilagarak ama vazgeçmek
kaldi. Bundan sonra iran emellerinin çikig yolu yerel özerk hanedanlar oldu. 820'de Memun'un Íranli generali Tahir, Horasan'da hemen hemen bagimsiz bir hanedan kurarak Sünni îslam'in bagt olarak halifenin sözde hakimiyetini zortmda
ülkelerde kabul eden çok sayida kipiye hükümdarliklarindaki gerçek otoriteden mahrum olacaklart bir örnek oldu. Halifelerin dogu ve bati eyaletlerindeki güçleri bir bakima
facto" liderlere hükümdarlik diplomasi tanimaktan öteye azalgidemedi ve Irak'in metropol eyaletindeki otoriteleri hizla degerli.ticaret yollannin denetimaya bagladi. Bagdat'tan geçen imparatorlugun siyasi bölünmesi durmi elinde oldugu sürece kültür ve ticaretin geligmesi sürmügtür. Öte yandan bagka "de
mug, tehlikeler
90
·
geligmeye baglamtytt. Sarayin agiri harcamalan ve pig-
.
ABBASI HALIFELIGI
kin bürokrasi nedeniyle sürekli bir mali kriz çikiyord'u. Tagradan elde edilen gelirlerinin kaybedilmesi, altin ve gümüg madenlerinin
tükenmesi
ya da yabancilara
da. mali kriz büyüyordu.
kaptirilmasi sonucun-
Para akigi sorununa çözüm arayan halifeler, yerel valilere vergi toplama yetkisi verdiler. Vergi toplamaya baglayan valiler,
bir de valiliklere ordu komutanlannin getirilmesiyle, kisa sürede imparatorlugun gerçek hükümdarlan haline geldiler. Halifeler, Mutasim (833-842)ve Vasik (842-847)dönemlerinde kendi generallerinin kuklalan gibiydiler. Generaller istedikleri gibi halifeyi indirip yerine bagkasini geçiriyorlardi. X. yy'm baglannda halife otoritesi tümüyle son bulmuytu. Irak valisi ibn Raik'e, amir el umera (Komutanlar Komutani) unvamnin verilmesi bunun göstergesidir. Süphesizbu unvan Bagdat askeri komutaninin õteki bölgelerdeki önceligini belirtmeyi amaçllyordu
ama ayni zamanda ona halifeye ragmen üstün yönetme yetkisi taniyor, halife de devletin ve dinin resmi ha i, Islamiyet'in dinsel birliginin temšilcisi olarak kahyordu.
Íran'da bagimsiz bir hanedan devletinin hükümdan olan Ïranh Sii Büveyh ailesi 17 Ocak 946 tarihinde bagkenti iggal etBati
ti. Artik halife kendi gehrinin efendisi degildi, daha da kötüsü, Sunm Ïslamiyet'in hderhgi bir ii'nin denetimine geçmigti. Suler yalnizca faydah ofacagi için halifeyi yerinde birakiyorlardi. Sonralari
Siiler'in yerine gelen Sünni hükümdarlar
zamaninda
da halifenin bagimhligi sürdü. Bu tarihten
itibaren
1258 yilinda Mogollar'in
gehri ele geSünni Islami birligin resmi
kadar halifelik bir unvan, sembolü ve asil hükümranhgi sürdüren çirmesine
ciyi megrulagtiran
pek çok askeri yöneti-
bir otorite halini almigtir. XIL yy'in sonunda kisa bir süre hariç, halifeler hükümdarlann kuklalan olmuglardir. ve XIII. yy'in bagindaki
ÍSLAMÌYET'ÍN DOÕUSU VE
Büveyhogullari'nin
YÜKSELÍSÌ Bagdat'a gelmesi, halifeligin siyasi evri-
minde önemli bir dönüm noktasi olmakla kalmaz, ayni zamanda Ortadogu tarihinde "Iran întermezzosu" adi verilen önemli bir dönemi de baglattr. IX. yy'da Arap gücünün zayiflamasi ve XI, yy'da Türk gücünün kalict biçimde yerlegmesi arasindaki dõnemde fran'da milli bir canlanma baglamigtir. Bu can-
lanma iranl1destegini almig iran hanedanlanna dayaniyor, tran topraklannda gerçeklegiyor, en önemlisi de, Iran milli kültürünü ve ruhunu
yeni bir
Islami biçim geklinde ortaya çikanyor-
du. Dogu îran'da ortaya çikaii ilk bagimsiz Iranli Müslüman hanedanini (821-873)doguda Safeviler (867-903) ve Samaniler (875-999),kutey ve batida Büveyhiler (932-1055)takip etmiglerdir. Bu hanedanlann hepsi Müslüman'di. Yine de bazilailgisiz kan Arap Îslami ideallerine sahiplerdi ve îran kültürüne liyorlardi. Ancak olaylann geligimi ve gördükleri destek onlagönülsuz koruyuculan bir tür Iran tönesansinin gönüllü veya
îçlerinde en etkin olani Samaniler'in Buhara'daki bagkentleri Iran kültürel canlanmasinin merkezi olmustu. Çogu n yaplyordu.
dönerninde Farsça resmi dildi. Hükümdarlar îranli bilim adamlanni ve pairleri destekliyorlardi. X. ve XL yy'da Arap harfleriyle -yazilan, islam .dini ve geleneginden Samani hükümdarino
etkilenmesine
ragmen
özellikle
Iranh olan yeni bir iran edebi-
yati dogdu.
dönemi olan Buveyhiler dönemi, Siiligi de canlandirmigtir. Ancak her iki.dönem de çogunlukla yanlig tammlannugtir. Abbasi halifeliginin kurulmasi Siiliderliginde õnemli bir degigiklige neden olmustu. Emeviler döneminde Si-
îran için bir canlanma
bagina geçme iddialanni, Hz. Mudayandirirken kizi Fatima ile olan ba-
iler, Müslüman toplumunun
,
hammed'in akrabahgina neden gösgi degil, amcasimn oglu Ali'nin soyundan gelmeyi termiglerdi. Böyle olunca da Hz. Ali'nin Fatima'dan bagka egI
I
ABBASI HALIFEUGI
lerinin soyundan
ailesinin diger-'kollannve hatta Peygamber dan gelenler de hak iddia etmeye baglamiglardi. Ïktidar iddialan bir sSiimezhebinde baglayan Abbasiler'in durumu da böy-
leydi. Hz. Ali soyundan gelen iddialan Abbasi kuzenleri tarafmdan benimsenince Hz. Muhammed'in soyLmdan Fatima yoluyla gelmeye daha çok õnem verildi ve bu zaman içinde Siiler'in en önemli dayanaklan oldu. Hz. Ali ve Fatima'nm ogullan, tove onlarm soyundan gelenler Siiler arasinda "Ímamlar"
runlan
olarak biliniyordu. Altmci Fat1mi imam1 Cafer el-Sadik'm, 765'te ölmesiyle taraftarlan
iki
soytmdan
Íslam dünyasmm gerçek imamlan olarak
büyük gruba aynlarak ogillari Ismail ile Musa'nm imamhk iddialanni desteklediler. Musa'yi destekleyenler, Hz. Ali'den sonra on ikinci kupaga kadar Musa ile onun kabul
gelenleri,
ettiler. Musa çok
belli olmayan bir gekilde kayboldu ve ikinci imam olarak dönmesi hâlâ beklenmektedir. Sünni Ison lam ile aralarmda ufak farklar olan on iki Imamcilann ögretileri genelde
111mlidir.
Ïsmail'i destekledikleri
için
Ismailiye olarak bilinen diger Siiligininagmlikçi ögreti-
grup, Emevi döneminin daha lerini miras alarak bunlan degigen yeni durumlara uyarlamiglardi. Sanayinin geligmesi, ticaretin yaygmlagmasi, devletin bozulönceki
gehirlerin geniplemesi, toplumun artan masi ve askerilegmesi, çegitliligi ve karmagikligi imparatorlugun gevgek toplumsal yapisi için tagmmasi zor bir yük oluyor ve genel bir tatminsizlige yol açiyordu. Entelektüel yagamm geligmesi, dügünce ve kültür çatigmalari
toplumun
teokratik
düzenine kargi tepkilerin dogal ifadesi geklindeki bölücü eylemlerin çikmasini ve artmasini tegvik ediyordu. IX. yy'in sontmda ve X. yy'm baglarmda bu geri-
lim kopma noktasina ye taraftarlarinm riççi mistiklerin
ulagti.
ihanete
Islamiyet'in hükümdarlan,
tegvik eden vaazlari
ve moralistlerin
îsmaili-
ve Bagdat'taki
ba-
daha hafif ama etkili eleptirileri, I
I
ÌSLAMÌYET'ÍN
DOÕUSU
Dogu Arabistan isyanlari
ile
VE
YÜKSEL϶Í
ve Suriye-Mezopotamya'da
Karmatiler'in
kargi kargiya kaldilar. Dogu Arabistan'daki
silahh isyanci-
Suriye ve Mezopotamya'daki
Karmati isyanlar tecrit edilirken, kalari güçlükle bastirildi. Ancak Ismailiye yanlilari Yemen'de zandiklan kahc1 zaferle iktidara gelmeyi bagardilar. Kuzey Afrika'ya elçilei gönderdiler ve 908 yilinda kizi Fatima'mn soyundan geldigi için Hz. Muhammed'in akrabasi oldugu iddiasiyla birinci Fat1mi halifesi olarak ismaili Yemen'den
Ubeydullah'1 tahta çikaracak kadar baçanh oldular. îlk üç Fat1mi halifesi yalnizca Kuzey Afrika'da hüküm sürdü ama dõrdüncü halife el-Muiz 969 yilmda Misir'1 ele geçirerek Kahire gehrini yeni bagkent olarak kurdu. Böylece Ortadogu'da ilk kez Abbasi yetkisini ismen bile tammayan, üstelik kendi halifeliklerini ilan eden bagimsiz ve
güçlü bir hanedan basa geçti ve tüm Islam dünýasinin liderligi konusunda Abbasiler'e meydan okudu. Bunlar Sünni halifeliginin kuramsal temelini bile kabul etmiyorlardi. Fatimiler dini, askeri ve siyasi eylemlerinin yani sira, dogu ticaretini Basra Körfezi'nden Kizildeniz'e tagiyarak Irak'1 zayiflatip Misir'1 güç-
lendirmek için baçanli bir ekonomik politika izlediler. Fatimiler çok geçmeden Suriye, Filistin ve Arabistan'da
da
etkinlik gösterdiler. Güç ve etkinlik yönünden bir dönem Bagdat'taki Sünni halifelerini gölgede biraktilar. Halife el-Mustansir'in (1036-1094)hükümdarligi sirasinda Misir'da Fatimi dönemi en üst noktasina ulagmigti ve Fatimi imparatorlugu Kuzey Afrika'nin tümünü, Bati Arabistan'i, Misir'i, Suriye'yi ve Sicilya'yi içine altyordu. Fatimi yanlisi bir general 1056-57'de Bagdat'i ele geçirdi ve Fatimi halifesinin hükümdarligi Abbasi bag-
duyuruldu. Ancak bir yil sonra halife Bagdat'dan kovuldu ve Fat1miler'in gücü zay1flamaya bagladi. Bu çözülme sivil yönetimde bagladi ve Kahire'de bir dizi askeri kentinin minberlerinden
94
ABBASI I-lALIFELIGl
otokratm
ortaya ç1kmasiyla sonuç1andi. Fatimi halifelerin artik güçleri tükendi ve emirlerin kuklalari haline geldiler ve zamanla mezhep yanlilarm desteginden de oldular. Sonunda rejimleri y1kildi ve Misir yeniden Sünni hakimiyetine girdi. Fatimiler'in Misir'daki devlet düzeni en üst noktasinda cekinden mutlak
çegitli aç11ardan farkliydi. En üstte
bulunan
ön-
halife,
bir hükümdardi
ve taraftarlarinin inancina göre Allah'm seçtigi bir aileden geliyor ve ilahi iradeyle hüküm sürüyordu. Merkezi.
ve hiyerarpik hükümeti bürokratik, askeri ve dini olmak üzere üç kola ayrihyordu. Bürokratik ve askeri kolu bir si-
vil olan vezire
bagliydi. Din igleriyle de özel olarak görevlendirilen yetkililer ilgileniyordu. Ismailiye propaganda örgütün-
den ve yüksek okullardan sorumlu olan bu bölümün modern tek partili devletlerde partininkine benzer bir rol oynadigi gõrülmektedir.
kolunun hâlâ Bagdat'daki Abbasi halifesinin sõzde denetimindeki dogu eyaletlerinde genig bir ajan ordusu vardi. Išu propaganda çegitli alanlarda etkinlik gösterPropaganda
migtir. Irak'tan'Hindistan
sinmna kadar sürekli çikan ayaklanmalar ismaili ajanlarinm eylemlerini göstermekteydi. Fatimi döneminde
Misir'da önemli
bir ticari ve sanayi geligme de _olmustur. Askeri gruplara ve Nil'in düzensizligine bagli birkaç kitlik dönemi hariç büyük bir refah saglanmigti. Fatimi hükümetleri imparatorluklarmin refahi ve etkinliginin yayilma-
I
si için ticaretin önemli oldugunu en bagtan görmüglerdi. Vezir Yakub ibn Kilis ondan sonraki hükümdarlann da sürdürecegi ticari bir atilim yapmigti. Misir'da ticaret Fat1mi döneminden önce smirli ve azdi. Fatimiler sanayi kollan ve çiftlikler kurmuy ve ihracma baglamiglardi. Bunun yani sira, özelMisir ürünlerinin
likle Avrupa ve Hindistan bagta olmak üzere genig bir ticari iligkiler agi kurmuglardir. Batidaki eski Tunus günlerinden kalma
Ïtalyan site cumhuriyetleri ile iligkilerine devam etmiglerdir. Ba.
95
I
ISLAMIYET'IN DOGUSU VE YUKSELISI
ti ile Misir arasinda
bir deniz ticareti
önemli
vardi
ve
dogu Ak-
deniz Fatimi filolarimn denetimindeydi. Fatimiler doguda Hindistan'la önemli iligkiler kurmuglar ve egemenliklerini Kizildeiki yanma genipletmiglerdir. Hindistan ticaretinin önemli bir kism1 Fatimiler'in Sudan kiyisindaki Aydhab limanindan geniz'in
gittigi her yere
çerdi. M1sirli tüccann
Ismaili misyonerler de gi-
derdi ve kisa süre sonra ispanya ile Hindistan'daki Müslümanlar arasmda ayni dügünceler görülmeye baglamigti. Fatimiler Abbasiler'e kargi son zaferlerini kazanmayi bagaramadilar. 1094 yihnda ke olmaktan
çiktilar. Baganli olamamalannin
§ii enerjisinin
tigmaya
ölümünün
halifesi el-Mustansir'in
güçleri azalarak artik Abbasiler için önernli
ardmdan ri de
Fatimi
harcanmasi
On iki
bir tehli-
nedenlerinden
bi-
imamcilar ile îsmaililer arasmdaki ça-
oldu. Bu sonuncularin,
aralannda
Iran'in
pek çok yerel hanedanmin da oldugu önemli bir taraftar kitlesi vardi. Fatimiler'in Bagdat'a yönelttikleri en bûyük tehdit sirasinda Abbasiler'in On iki Imamci Sii Büveyh emirlerinin egemenliginde
olmasi ilginçtir.
Büveyhiler,
Sii olduklan halde ha-
life olarak bir Alevi'yi baglarma geçirmediler (On ikinci Imam egemenligini tayetmig y1l õnce kaybolmuytu) ve Abbasiler'in niyormuy
gibi yaparak
araç olarak kullandilar.
onlan Sünni dünyasinda
politikalarma
5. BOLUM
r
BOZKIR
XI. yy baglarken
cünü kaybetmeye
.
HALKLARININ
GELÍ Í
Islam toplumu ve devletinin, içten içe gübagladigmi gösteren belirtiler vardi. Aslmda
bunlar, imparatorlugun
bir grup õzerk bölgesel hanedana bölünmesi; halifelerin bagkentlerinde bile saygmlik ve güç kay-
betmesi; Bizans'tan ve Sasani Iran'dan devir alinan temeller üzerinde Islam imparatorlugunun kurdugu siyasi ve idari düzenin tamamen yikilmasi geklinde XL yy'dan önce de görülmeye baglamigti. Islami devletin ve halifelerin gerçek gücü askeri otokratlarm
baça gelmesiyle yok olmug ve Sünni Islamiyet'in bagi olarak halifenin dini konumu fazlasiyla deger kaybetmigti. Halkm büyük çogunlugu diger mezhepleri benimsemigler ve Iran'dan Misir'à kadar uzanan imparatorlugun büyük bölümü, hatta halifelerin gehri bile netilmeye baglamigti.
Siigeneral
ve beyler tarafmdan
yö-
Ekonomik yagamm çökügünün belirtileri daha sonra ortaya çikmigtir. Büveyhiler merkezi eyaletlerin refaHini ve düzenini biraz daha sürdürdüler.
Fatimiler Ortaçag'da Misir'm tarihindeki en büyük refah dönemini baglatmiglardi ama doguda, daha sonra da Misir'da zorluklar artarak sürüyordu. Çin ile eskiden çok kazançli olan ticaret, o ülkedeki iç kangikliklar nedeniyle azalarak son bulmuytu. VIIL, IX. ve X. yy'da Rusya ve Baltik devletleriyle geligen ticaret de azalarak XI. yy'da tamamen sona ermigti. Degerli madenlerin azalmasiyla imparatorluktaki ticaret dar bogaza girmig ve yan feodal bir ekonominin geligmesi hiz kazanmigtir.
97
ISLAM1YET'IN DOGUSU VE YUKSELISI
VIIL, IX. ve X. yy
kühürel yagamda büyük bir entelektüel
geligmenin sonucungeligmeye sahne olmugtu. Ekonomideki da, gehirlerin büyümesi, zevki, ilgisi ve bog zamani olan bir yehirli nüfus olugmugtu. Yunan felsefe ve bilim yazimn1n Arapça'ya çevrilmesi "ÎslamRönesansi" kavramini ortaya çikarmigt1. Yunan bilgisi ve Pers bilgeligine kargi bir tepki olarak, geleneksel ve Sünni Islam özdepleptigi eski Arap edebiyatini yenilemig sürekli ve zenginleptirmigti ama bu kültürel geligme güvenli ve degildi. Bir gehir kültürü olmasina kargin, gehirli nüfusun yalIsLlami
yagayigla ve gemzca bir kismiyla sinirliydi. Geleneksel leneklerle iligkisi de yüzeysel ve belirsiz kalmigti. XI. yy'da ve XII. yy baglannda içerideki ve digaridaki dügmanlann
neredeyse.
ayni andaki
saldinlanyla
imparatorlugun
Avrupa'daki H1ristiyan güçne kadar güçsüz oldugu gõrüldü. ler ispanya ve. de Sicilya'da saldinya geçerek Müslüman egemenligindeki büyük topraklan ele geçirdi ve sonunda Haçlilar
girdi. Berberiler arasinda Afrika'da baglayan yeni bir dini hareket, Kuzey Afrika ve Ïspanya'da bir Berberi imkurulmasini sagladi. Yukan Misir'da bulunan paratorlugunun iki büyük Bedevi Arap agireti Hilal ve Süleym, oradan çikip
Yakmdogu'ya
Tunus ve Libya'yi geçerek Kuzey Afrika'ya bir daha hiçbir zayayattilar. Halifeman tamamen kurtulamadigi büyük bir yikim
I
ligin kuzey sinin daha önceki yüzyillarda Hazar baskmlan ve Bizans saldinlan ile gücünü kaybettiginden Hiristiyan Gürcüler dek giden bir Gürcü impaKaradeniz'den Dagistan tepelerine ratorlugunu
tekrar kurarak oradan Müslüman topraklarma
meye baglamiglardi. Dogudan büyük Asya bozkirlannm
Altay halklanyla
girgelen
istila dalgast sürekli etkileri açisindan en önemlisiydi. Müslüdomanlar ile Türkler'in kargilagmalan ilk kez imparatorlugun strurlannda olmugu. Bir süredir, asker olarak yetigtirmek
Šu
BOZKIR HALKLARININGELÌ$i
köle olarak Türk çocuklarini getiriyorlardi. Bu kölelere, ev iglerinde ve ekonomik amaçla kullamlanlardan ay1rmak için, Arapça'da sahibi olan anlamma gelen Memluk adini veriyorlardi. Türk köleler ilk kez Abbasiler'de, hatta daha da önce imparatorlukta olmustu ama yaygin olarak halife Mutasim (833-842) döneminde kullanilmiglardir. Mutasim tahta çikmadan önce Türk askeri kölelerinden büyük bir güç olugtumaug, daha sontopladigi verginin bir bölümüne karra da dogu eyaletlerinden ilik çok sayida kõle almigti. Mutas1m'dan sonra Türk asker ve komutanlan daha çok kullanilmaya bagladi. Zaman içinde bu Türkler iranlilar'1ve Araplar'i ordudan dolayis1yla da siyasi yaamdan uzaklagtirdilar. Türkler askeri smifi ele geçirerek ve islam devlet düzeninin de giderek askerilegmesi ile bin yll sürecek bir egemenlik kurma firsati yakaladilar. Bir Türk asker kölesi daha 868'de Müslüman Misir'da ilk bagimsiz hanedani kurmugtu. Misir'da bundan sonraki devlet düzenlerinin çogu Türk kökenli oldu. I'ran'da milli hanedanlar bir dönem daha sürdü ama en uzun ömürlü ve önemlisi olan Samanogullan'nda da zamanla Türk askerleri artmaya ba ladi. Sonunda da Samanogullarihizmetindeki bir Türk köle tarafindan kurulan Gazneliler Türk hanedam (962-1186)yerlerine geçti. Bunlar parah asker ya da köle olarak Müslüman devletlerin hizmetine girip daha sonra da yerlerine geçen asker gruplari ya da tek askerlerdi. 960'da islam sinirlan dipindaki Türk Karahanlilar hanedammn halkiyla birlikte Müslüman olmasi farkli önem tagiyan bir olay olmuytu. O zamana dek Müslüman olanlar, yalnizca gruplar ya da kipilerdi. Bununla ilk kez, bir Arap tarihçisine göre sayilan iki yüz bin çadin bulan bir halk, Müslüman olmugtu ve Siri Derya'nin dipindaki topraklarda ilk Müslüman Türk kralhgi kuruluyordu. Karahanlilar, Islamiyet'ikabul ettiküzere
ten sonra
Íslam öncesi Türk geçmiglerini unutarak kendilerini 99
DOÕUSU
ÍSLAMÍYET'ÌN
VE
YÜKSELÌ¶Í '
Ortadogu islam uygarhgiyla õzdepleptirmiglerdir. Türkler'in yeni dinlerini bir bütün olarak benimsemeleri, özelligi
bagindan beri Türk îslamiyeti'nin belirleyici bir tur. Türkler, milli kimliklerini islamiyet'e gömerek asla yapmadiklan
ve Araplar'm
en olmug-
iranlilar¯in
bir geyi yaptilar. Bunun
nede-
ni, hem puta tapmanin ve islamiyet'in sinirlarinda kargilagtiklan bu dinin basit inanç yogunlugu, hem de Islamiyet'i kabul etmelerinin
onlan dinsiz akrabalarina
kargi giripilen bir Cihad'a
çekmesidir. îranhlar'm eski Îran'in geçmig.teki zaferlerinden gukahrarur duymalarmin ya da Araplar'in putperest Arabistan'm manhk günleri anilannm
benzeri bir durum Türkler'de
görül-
memigtir. Islamiyet öncesi Türk tarihindeki devletler, uygarlikgitlar, dinler ve _edebiyat, birkaç halk giiri divinda unutulup
kadar Türkler için de Müsolmugtu. Türkler'in Islamiyet'e bagliliklari-
migti. Türk adi, Batihlar için oldugu
lüman ile egdeger
nin ciddiligi ve gerçekligi gibisine bagka hiçbit halkta rastlanmamigtir.
Bu yüzden,
Türk hanedanlannm
korumasi
altmda
büyük bir Sünni canlanmasmm ba lay1p yayilmas1. hiç çagirtici degildir. Fatimi halifeligi, XL yy'da Misir'dan Bati Arabistan'a ve Suriye'ye dek uzanan büyük bit güçtü ve -iktidari, çõl kökenli yerel Bedevi hanedanlanyla paylagiyordu. Irak ve Bati Iran'da Iran hanedanlan hüküm sürüyordu ve bunlardan en önemlisi olan yer allyordu. Doguda Samanogullan'nm mirasi, Amu Derya'nin güneyinde Gazneliler, kuzeyinde de Karahanhlar olmak üzere iki hanedan arasinda paylagil-
Büveyhiler
orta eyaletlerde
hanedan da Türk olmalarma karpin birbirlerinden çok farkliydi. Gazneliler baginda bir Türk generali ve Türk Memluk ordusu olan tipik bir Müslüman devletiydi. Karahanlilar ise hanin özgür Türk agiretlerini yönetimi altmda birleptirdimigti. Her iki
gi bir Türk
devletiydi.
BOZKIR HALKLARININGELIgl
Bu dönerndeki iki büyük Türk göçü ile Ortadogu'nun
ve
bir
süreligine de Dogu Avrupa'nm
görünümü degigmigtir. Kuzeyde, Siri Derya'mn ilerisinde Oguz Türkleri, onlann da ilerisinde Irtupirmagi yakinlannda Kipçaklar bulunuyordu. Kipçaklar Siri Derya'ya kadar ilerleyerek Oguzlar'i oradan kovdular. Sonra da batiya dogru gittiler, Güney Rusya'yi aparak Polovestler ve Kumanlar olarak bildikleri Dogu Avrupa'ya girdiler. Oguzlar yurtlarmdan atildiktan sonra islam topraklarina göç ettiler. Adlarim kendilerine öncülük eden aileden alan Selçuklular, bu göç dalgalarmin en önemlisiydi. Selçuk ile ailesi islam topraklanna X. yy'in sonlannda
Islamiyet'i
girmig, Buhara'ya yerlegerek
benimsemiglerdir. Topladiklan ordularla hanedanlanna hizmet eden Selçuk ailesinin ogullan, sonuncu hanedan olan Gazneliler'den ayrilip onlara karsi baglattiklari mücadelede baçan11 oldular. Selçuk'un torunlan Tugrul ve Çagn, çegitli Müslüman
Türk ordularmi Horasan'a sürdüler ve Gazneliler'i yenerek büyük gehirlerini aldilar. Kisa süre sonra Selçuklular kendileri için hareket etmeye bagladilar ve 1037 yilmda Niçabur ve Merv camilerinde adlanna hutbe okundu. Sonrasinda Dogu Ïran'i geçerek batiya dogru ilerlemeye
fethettiler.
bagladilar ve hizla büyüyen ordulanyla
Bati Iran'i
1055 yilmda
Tugrul'un ordusu Bagdat'a girdi ve son Büveyh emirlerinin elinden gehri aldi. Artik yeni bir Islam imparatorlugu dogmugtu. 1079 yilmda Selçuklular, Filistin ile Suriye'yi yerel hükürndarlardan
Bizans'tan Anadolu'nun
ve gerileyen Fatimiler'den
büyük bir bölümünü
alarak
aldilar.
iranhlar'm
ve Araplar'in yapamadiklarmi yaptilar. Bundan itibaren Anadolu bir Müslüman Türk toprag1 olarak kaldi. Ortadogu'da
yeni bir düzen
kuran Selçuklu fetihlerinden son-
ra, bölgenin büyük kismi ilk Abbasi halifelerf döneminden bu yana ilk kez tek bir otorite akinda toplanmigti. Selçuklular Sün-
ISLAMIYET'IN DOGU,¶U VE YUKSELlSI
ni Müslüman'di ve halifeleri sözde hükümdarlar olarak korudular. Bununla birlikte hakimiyetleri altindaki topraklan genigleterek ve islam'in sözde lideri olmalanm bile kabul etmeyen bölücü rejimleri ortadan kaldirarak halifeligin gücünü artirdigerçek hükümdarlan Büyük Selçuklu lar ama imparatorlugun Sultanlanydi. Tarihçiler, 1055 yilinda Tugrul'un Bagdat'i fethetmesinin ardindan aldigi Sultan unvanmi, hakimiyetlerini halifelik dipinda sürdüreri Büveyhiler ve Gazneliler gibi daha önceki hükümdarlara atfederler. Ancak bu unvani resmen kullanan ve paralarinin üzerine yazdiran ilk hükümdarlar Selçuklu sul-
beri en üstün gücü elinde bulunduranlar için bu unvan kullanilmaktadir. Büyük Selçuklu Sultanlan, XI. yy'in ikinci yansinda, halifeligin Güneybati Asya'daki topraklannin hemen hemen tamami ile Anadolu'dan olugan birlepik bir imparatorluýu hakimiyetle-
tanlandir. O zamandan
ri altina aldilar. 1092 yilmda IIL Büyük Sultan Melikgah öldük-
ten sonra ogullan arasinda iç sava çikti ve Selçuklular'in fethiyle duraklamig olan siyasi bölünme, bu kez de Selçuklu ailesinin çegitli kollan ya da subaylan tarafindan devam ettirildi. Bunlann en önemlileri Irak, Suriye, Anadolu ve Kirman'daki Selçuklu monargileriydi
ve
tümü Horasan'daki
Büyük Sultan'a baghy-
dilar. Bu.çekigme ve güçten dügme zamaninda 1096 yilinda Haçlilar Levant'a girdiler. Müslüman dünyasindaki daginikhk nedeniyle ilk otuz yil istilacilarin igleri kolaylagti. Çok geçmeden
girdiler ve Trablus, Edessa (Urfa), Antakya ve Kudüs'te Latin feodal prenslikleri kurdular. Haçhlar'in bu ilk zaferleri yalniz Akdeniz'in kiyi bölgeleriyle sinirhydi. Îç kisimlardaki çöle ve Irak'a bakan topraklarda tepkiler olugmaktaydi. Halep ve Sam'daki Selçuklu beyleri pek bir gey Haçhlar
Suriye'den Filistin'e
yapamadilar
102
ama hareketin gerçek gücü daha dogudan
gel-
BOZKlR HALKLARININ GELISÏ
.
di. 1127 yilinda,Selçuklular'in
hizmetindeki
Türk suba'yi Zengi,
Musul'u ele geçirdi ve Kuzey Mezopotamya ile Suriye'de güçlü bir Müslüman devleti kurdu. Oglu Nureddin 1154 yihnda Sam'1 ele geçirerek
Suriye'de
tek bir Müslüman
Haçhlar'a kargi ilk önemli orduyu çikardi. îki taraf da, Fatimi halifeliginin yikilmak sir'in denetimini almak
için müdadele
gücü olugturdu ve oldugu Mi-
üzere
ediyordu.
Bati'da
Sela-
haddin olarak bilinen, Salah el-Din adindaki Kürt subay1 hem Fatimiler'in
veziri
hem de Nureddin'in
olarak Misir'a gönderildi. ra Selahaddin,
1174 yilmda
Müslüman Suriye'yi
çikarlarinin
temsilcisi
Nureddin öldükten
sonele geçirdi ve Haçlilar'a kar-
Kudüs'ü gi 1187deki cihada hazirlandi. 1193 yilmda öldügünde almigtt ve Haçlilar'i dar bir kiyi peridi hariç her yerden çikarmig-
ti. Haçli devletlerin bir yüzyil direnebilmeleri, Selahaddin'den bölsonra gelenlerin aralarmda Suriye-Misir imparatorlugunu meleri
sayesinde mümkün
dan kurulan b'ir Suriye-Misir nin ve haçhlann Anadolu'nun
devleti Suriye'nin diger devletleri-
sonunu getirdi. Türkler tarafmdan
belirli bir hareketiyle tir. Fethin
oldu. XIII. yy'da Memluklar tarafin-
ardmdan
degil, göçebe
iggali Büyük Selçuklular'm
boylar ile gerçeklegmig-
yeni eyaleti düzenleme
görevi Selçuk be-
yi Süleyman ibn Kutalmiga verildi. XII. yy sonlarinda da Anadolu'da, merkezi Konya Okonium)olan güçlü bir Türk beyli-
gi kuruldu.
XIV. yy baglanna
itli gekillerde hakimiyeti
dek Anadolu
Selçuklulari'nm
altmda bulundurdugu Orta
ve
çe-
Dogu
Anadolu
yava; yavag Türk toprag1 haline geldi. Dogudan gelen Türk göçmenler de gelince, Yunan Hiristiyanligi yerini Türk ve Müslüman uygarligina birakti. Dogudaki Selçuklu
devletleri, süregelen mücadeleler
ve hu-
zursuzlukla gücünü kaybetmig, yeni iç ve dig dügmanlarla kargi kargiya kalmiglardi. Kuzeydogudaki bir bozkir halki olan Kara-
[SLAMlYET'IN DOGUSU VE YUKSELL¶I
hitaylar da islamiyet simrlarmda belirmiglerdi. Mogol soyundan olan Karahitaylar
Çin'dengeliyorlardi
ve ilerideki
çok daha bü-
XII. yy ortalarinda Karahanliyük bir dügmanin öncüleriydiler. lar'dan Maveraünnehr'i alarak Amu Derya'dan Yenisey irmagikurna ve Çin sinirlanna dek uzanan büyük bir imparatorluk muglardi.
1141 ylhnda Selçuklu Sultam Sencer, Katavan Bozkin
Savagi'nda bu dinsiz istilacilara yenik dügerek kaçoak zorunda kaldi. Müslüman ordulannin ugradigi bu yenilgi Hiristiyan Avrupasi'na kadar giderek Haçlllar'in yikilan umutlanni diriltti. Göçebe Türk boylan arasindaki isyanlar Selçuklu gücünün yok olmasma yol açti. 1157 yihnda Sencer'in ölümü ile imparatorlugun hakimiyeti sarsildi, çogunlugu eski Selçuklu subayla-
hükümdarliginda olan küçük devletlere bölündü. Bir süreligine Bagdat'daki halife bile bagimsizligma tekrar kavugarak Sünni Islamiyet'in eski bagkentinde bir halifelik devleti kurdu. nniii
Daha doguda, Aral Gölü'nün güneyindeki Harzem'in Türk valisi Büyük Selçuklular'm topraklanm miras alabilecek bir dev-
let kurdu ama kisa süre ayakta kalabildi. Türk askeri ve siyasi üstünlügünün güçlenmesi ve Türk göçleri ile geçen bu dönemde hükümette, toplumsal yaçamda, kültürde, dinde ve ekonomide önemli degigiklikler gerçeklepti. Selçuklular yönetimde büyük ölçüde Ïranlilar'a ve oturmuy olan Iran bürokrasisine dayamyorlardi. Büyük vezir Nizamül-
dönemin en önemli kipilerinden biridir. Ondan önceki dönemin iltizam (Osmanli Devleti'nde kamu gelirlerinin kirafeodalizme lanmasina dayalt vergi sistemi) uygulamasindaki yönelimini geligtirerek sistemli bir hale getirmigtir. Önceki dönemin yanlig uygulamalari para yerine topraga dayanan yeni bir yönetsel ve toplumsal düzene dogru köklü bir degigiklik yaadi. Subaylara timar olarak Toprak verildi, onlar da belirli sa-
mülk
yida silahh asker yetigtirdiler. Timarlar yalnizca vergi üzerinden
·
BOZKIR HALKLARININ
GELÏSi
komisyon alma hakki ile birlikte, gelirlerin kendileri üzerinde de hak sahipligi veriyordu. Devlet tarafindan Seriat'm izin verdigi kelle ve toprak vergileri dipinda sayilari hizla artan vergiler getirmigti. Böyle bir dönemde mazdi. Türk yönetici
fi yerinden oldu
ve
azalmasiyla
toplumsal bir sarsmti yaganmasi kaçoilsmifin ortaya çikmasiyla, Ïran soylu smigiderek fakirlepti. Bas11an para miktarmm
esnaf ve tüccar zorluk yaçamaya bagladi. Ïsmaili Siilermuhalefetin bagini çekiyorlardi ama pimdi kökten degigmig yeni bir muhalefet ortaya çikmigti. 1094 yilmda Fatimi halifesi el-Mustansir
öldükten
sonra Ismaililer ikiye bölündüler. Bir grup el-Mustansir'in Kahire tahtmin veliahti küçük oglunu, diger daha önce îskenderiye'de öldürülen grup büyük oglunu tanidilar. Baglarmda Hasan Sabbah bulunan Iran îsmailileri yeni Fatimi halifesini kabul etmeyip Kahire ile iligkilerini kestiler ve inamplarma yeni bir düzenleme getirerek Selçuklu topraklarmda
yeni bir giddet ve radikal muhalefet hareketine girigtiler. Genellikle Hasan sabbah'mreformcu îsmaili mezhebine, büyük olasihkla tuhaf davraniglari yüzünden "Haghagi" olarak anilmaktadir.
ingilizce'de bu sözcükle ses'benzerligi
olan, Haçlilar'i öldüren
anlammdaki
"Assassins"
sõzcügü kul-
lanilmaktadir. 1090 yilmda Hasan Sabbah, Kuzey
Îran'da issiz daglar arafethetti. Alamut Kalesi'nde ve Suriye'de kurulan üslerinde tarikatm üstadlan tarafmdan sadik ve fanatik bir taraftar grubu kuruldu. Gizli ve esrarengiz bir Îmam için Müslüprenslere krallara yönelik suikast ve terör kampanyasi man ve sindaki Alamut'u
baglattilar. Üst düzey Müslüman ve 1092 yihnda Nizamülmülk
devlet adamlari ile generalleri "Büyük Üstadlar" tarafmdan öl-
dürüldûler.
Haghagi terörü XHL yy Mogol istilalannm ardmdan durdurulabildi ve Ismailiye küçük bir tarikat haline geldi.
105
I I
lSLAMlYET'IN DOGUSU VE YUKSELISI
Haghagiler'in
eylemleri,
Siiler'inSünni halifelik
ve
kurumu-
ciddi girigimlerdi. Bu süreçte ortanu ylkmay1 amaçlayan son dügünce ve ya çikan büyük Sünni canlanmasi îslami yagami, edebiyati etkiledi. Sünni canlanmasinin kökleri geçmigin derinsüreden beliklerine uzanmaktadir. Dini kurumlar uzunca bir toplumsal kuri devletten aynlmig ve ögreti, hukuk, egitim ve rumlardaki önceliklerini kiskançlikla sürdürmügtü. Aynca tüm
bunlan kendi iç mantigma göre geligtirerek, hükümetin ve devletin gereksinimlerinden ve baskilarindan ancak dolayh biçim-
.
de etkilenmigti. Bu durumun birtakim avantajlari olmustu ama içeriyordu. Çegitli yine de tehlikeli bir koordinasyon eksikligi zaferleordu komutanlannin gruplann iktidar mücadeleleri ve ri, devlet ile-tebaa iligkisini yalmzca vergi ve güce dayalt hale Halk getirince, devletle din arasinda artan bir gerilim olmuçtu. ayrilile ayni etnik kökenden gelmeyen askeri sinifin halktan kabul etmeyen mezmasi ve Sünniligin klasik siyasi kurallanni hepçilerin en üst yetkileri ele geçirmeleri bu gerilimi daha da arasindaki son kipisel ve ahlaki artirdi. Hükümdar ile tebaanin teokrasi kõkenli toplumda islambaglann kopmasi sonucunda girdi. Hükümet mezhepçiler ve asci gelenek büyük bir krize mesleki ve kerlerin yönetimine birakilirken, kamu yönetimi de kültürel niteligi daha çok îslamiyet öncesi kaynaklara dayanan ögretinin bir kalemiye sininna birakildi. Dini alanda bile Sünni alternatifi olan çegitli mezhepler ortaya çikarak özellikle gehirlerde büyük destek gördü. XL yy baglarinda, Müslüman
dünyasinin
Siiyönetiminde bu-
Gazneliler'e ait lunmayan tek önemli bölgesi Sünni Müslüman Horasan'da da Sünni canlanmasi bagladi. Gazneli Mahmud'u (hükümdarligi 999-1030) yanlarma çekmek üzere Siiler'inka-
ii oldu ama Gazneli Mahmud, Sünni canlanmasimn öncüleri olan Kerami mezhebini aleyhtAn
rarli I.
106
ama
baçansiz
çabalan
BOZKIR HALKLARININ GELISI
destekledi. Görevi Gazneliler'den Se1çuklular devralärak Sünni canlanmasm1 batlya, Bagdat ve ilerisine götürdüler. Sünniler, Selçuklular'm Bagdat'i ele geçirmelerini Sii Büveyhiler'den kurtulug olarak gõrdüler. Sünni canlanmasimn
bilinçli ya da bilinçsiz olarak üç amaci vardir. Ilki, Sii devlet düzenlerini yikip tekrar halifeligi getirmektir. Ikincisi, Siidügüncelerinin meydan okumasina karpi Sünni savunmasi yapmak ve yaymakttr. Uçüncü ve en zor olani ise, Islam'm siyasi yagammin içine din kurumunu dahil etmektir.
Ilk amaca hemen hemen tamamen ulagilmigtir. Doguda Büveyhiler
diger
Siihanedanlari
yikilarak
Sünni islam'm siyasi birligi elde edilmigtir. 1171 yllinda Fatimi halifeliginin kaldirilmasmm ardmdan, Orta Asya'dan Afrika'ya kadar olan islam topraklarmda okunan hutbelerde Bagdat'daki Sünni halifenin ve
adi duyurulmuytur.
de daglanndaki me amaçlarina
Militan
Hayhagiler
kalelerine kapanmiglar
bile yenilmedikleri
hal-
ve Sünni düzeni devir-
ulaçamamiglardir.
Türkler'in bunlann olmasmi saglayan siyasi tutarliliklari, dini ciddiyetleri ve askeri güçleri, onlara islam dünyasma kafiri yenme gücünü, Anadolu'yu islamiyet için fethetme gücünü ve Bati H1ristiyan dünyasmm saldirlarmi püskürtme gücünü vermigtir. Siiler'e kargi da baianh bir mücadele vermiglerdir. Bu mücadele, Horasan'da
Sünniligin siyasi .olarak yeniden doguçuyla baglamigtir. XL yy baglarmda Sünni din ve hukuk adamlari, -Fatimiler'in
Kahire ve bagka yerlerde kendi davalan için dini. propagandacilar yetiptirdikleri Ismaili misyoner okullann1örnek alarak medreseler açmiglardir. Nizamülmülk, Selçuklu fethinin ardmdan
Bagdat'da
seler imparatorlugun
bir medrese açmig, sonra da medretüm gehirlerine yayilmigtir.
Medrese sistemi, Salahaddin ve ondan sonra gelenler tara107
i
ÌSLAMÌYET'ÍN DOÕUSU VE
YÜKSELÍS1
fmdan Misir'a yayilmigtir. Bu din okullannda, Sünni ögretmenve daha radikal olaler tarahndan Fatimi Misir'in okullanndan rak Haghagiler'in gizli elçilerinden gelen ögretilere bir Sünni yaniti hazirlandi ve yayildi. Artik Sünni zaferi neredeyse tamamlanmigti. Büveyhiler'in iki tür nedeniyle ve Fatimiler'in güçsüzlügü ve kötü yönetimi Siilikde inanilirhämi yitirmigti. Siiliginruhsal içeriginin büyük bõlümü popüler dindarhk düzeyinde Sofilige kaydi. Sofiler, bir yandan Sünni saflannda kahrken, bir yandan da Sünni devlet hiyerargisinin soguk dogmaciligt kargisinda halklarin sezgisel ve mistik dinlerini anlattilar. Dini kurumlar yalnizca canlanmadilar, ayni zamanda ilk Islam devletindeki konumlanndan çok daha iyi bir yere ulagti-
ve
lar. Eski çaglardaki kalemiye sinifinin yerini, Medreselerde yetigen yeni Sünni bürokrasisi aldi. Din adamlan hiyerargileri için-
I
bide, ilk kez siyasi ve toplumsal düzenin ana unsurlanndan ri haline geldiler. Türkler, en bagtan bu yana kendilerini islami gücü ve inanmilitan özelliklerini hiç yitirci koruyup ilerletmeye adadiklan mediler. Kafir dünyasina kargi Dogu simrlannda baglattiklan bu militan özelliklerini, Bati sinirlanna tagiyarak H1ristiyanlik dünDogulu kafirler ve Batili yasina kargi da kullandilar. Islamiyet Hiristiyanhk ile birlikte içerideki din _dügmanlanna kargi savunuldugu strada halifeligi de denetimi altina almigt1. Bu sancili,
baçanyla sonuçlanan mücadele Türk egemenligi döneminde Islam kurumlanm ve toplumunu da etkilemigtir. Din, Selçuklular zamamnda devlet ve yönetim yapisini etkilemeye baglamis, Sünni hiyerargisinin sayginhgi, gügü, örgütlenmesi, devlet memurlarimn bile dini egitimden geçmesi ve bireysel dindarliklan hizla artmigtt. Dini kurumun ögretileri kural haline gelmig, tutarhligi artmig, etkisi hem halk hem de devlet içinde
uzun ve
108
BOZKIR HALKLARININ GELÍSÏ
yaygmlagtirmigt1. Din ile siyasi otoritenin h sultanlan zamaninda gerçeklegmigtir. Bu arada,
bütünlegmesi'Osman-
islamiyet'e kargi o zamana dek
var olanlarm
tüçok daha tehlikeli bir tehdit hazirlanmaya baglamigti. Mogol beyi Timuçin, Cengiz Han unvani ile uzak kuzeydogu münden
Asya'da zor bir mücadelenin ardindan göçebe boylarmi bir aragetirerek Mogolistan'm bagma gelmigti. 1206 yilmda, Cengiz ya Han Mogol boylarmin tamammi Onon Nehri kaynagmda bir toplantiya çagirdi. Bu toplantida, o dokuz at kuyruklu beyaz
bayragmi açti, boylar da ona kargi olan bagliliklanni bir kez daha yinelediler ve Dev Mogol imparatorlugu kurulmuy oldu. Kalan Mogol ve putperest Türkler ve de güney Sibirya'daki orman agiretleri bile izleyen yillarda boyunduruk altina alindilar. Bozkir halklan Cengiz Han tarafmdan büyük bir istilaya hazirlandi. 1218 yllmda kuzeydogu Asya'yi avucunun içine aldiktan sonra batiya yöneldi. Generali Cebe Noyan'in baymda olduguMogol orduÏariKarahitaylar'm ülkesini istila ederek Siri Derya'ya kadar tüm topraklari alarak Harizm Müslüman Türk Sah-
ligi'na kompu oldular. Yeni yilm baglarmda Mogolistan'dan gelen bir kervan, Siri Derya irmagi üzerindeki smir gehri Utrar'da Harizm valisinin
emriyle pusuya dügürülerek neredeyse tamami Müslüman olan 450 tüccar kiliçtan geçirildi. Cengiz Han'1n intikami çok büyük ve ani oldu. 1219 yilmda ordularmi Íslam topraklarina sürdü. 1220 yilmda Semerkand, Maveraünnehir ve Buhara'nm tamamini ele geçirdi. Mogollar ertesi yil hiçbir zorluk yagamadan
Amu Derya'yi
geçtiler, Niga-
bur'u ve Merv'i alarak Dogu iran'i istila ettiler. 1227 yilmda
Cengiz Han'in ölümünden
sonra kisa bir du-
raklama yagandlysa
da, kisa süre içinde yeni han saldiriyi sürdürmeye hazirdi. 1230 yllmda Harizm devleti ve ordusunun kalmtilarina yeni bir saldin yapildi. 1240'da Mogollar Bati Îran'i 109
ISLAM1YET'IN DOGU.¶U VE YUKSELISI
Gürcistan ve Kuzey Mezopotamya'ya girmiglerdi. 1243 yilmda Anadolu Se1çuklu sultaninm ordulan-
ele geçirmig, Ermenistan,
ni da yenilgiye ugrattilar. Yüzyihn ortalarinda batiya dogru yeni bir hareket planlandi ve uygulanmaya bagladi. Cengiz'in torunu Hülagu o sirada Pekin'de huküm süren Büyük Han'in buyrugu ile Misir'a kadar tüm islam topraklanni ele geçirerek Amu Derya'yi geçti. Birkaç direniëleri, ay içinde uzun saçli Mogol athlan kargilagtiklari tüm hatta daha önce kalelerinde her türlü saldirgana kargi koymuy olan Haghagiler'i bile ezerek Iran't bagtan apagi geçtiler. Sonunda Mogol ordulari 1258'de Bagdat'a yöneldiler. Son halife Mutasim boguna ve kisa bir diretligin ardindan merhamet istedi.
Sehriyakip
yagmaladilar ve 20
Subat 1258
tarihinde
halife
ile ailesinden bulduklar herkesi öldürdüler. Böylece beg yüzyildir Sünni islam'm bagi olan Abbasi Hanedani soria erdi. Yikiligmda bile hâlâ Islam'in birliginin simg'esi ve hukuki. merkezi nlmasi,
olan büyük tarihi halifelik kurumunun ortadan kaldiyalnizca devletin ve hükümranligm dig görünüglerin-
de degil, bozkir halklannin son büyük istila dalgasinm yol açtigi degigimle önceki yüzyillardan farkh kanallara yonelen Islam uygarhgi açismdan da Islam tarihinde bir çagin sonu olmu tur. Ancak halifeligin yikihymin moral etkileri bazilarinin söyledigi kadar büyük olmamigtir, çünkü halifelik uzun süredir etkinligikaybetmigti. Mogollann tek yaptigi zaten ölmüç olan bir geyin hayaletini ortadan kaldirmak olmuytu. Askeri ve siyasi güçler açismdan halifeligin yok olmasi pek fark etmemigti. Sultanlik Islam devletlerinin tümünde hukukçular ve dini kurumlar tarafmdan kabul edilmig ve eskiden halifelerin olan dini unvanni
lari sultanlar almaya baglamiglardi. Mogol istilasinin etkileri yol açtigi zarann boyutlari ve yayginhgi açismdan da abartilmigtir. Mogol istilasi klasik Islam uy110
BOZKIR HALKLARINlN
GEL̶Í
garliginin çürümesi, hatta sonrasinda Ortadogu'da görülen toplumsal, ekonomik, kültürel ve siyasi baçansizliklann tümünün nedeni olarak gõsterilmigti. Ancak tarih, dikkatlice ve günümüzdeki savag deneyimleriyle birlikte degerlendirildiginde, vanlan yargilar yumugamig ve bu görüy ya büyük oranda degigmig ya da tamamen terk edilmi tir. Artik Mogol istilasimn y1kici etkilerinin eskiden dügünüldügü kadar büyük ve kalici, hatta yaygm olmadigi sonucuna varilmigtir. Modern standartlara göre hiç güphesiz önemsiz sayilabilecek Mogol fetihleri o çagda gerçekten y1kic1ydi. Bazi bölgeler tamamen yakilip yikilmig ve insansiz birakilmigt1. Ancak Mogollar o dönemde ve de ondan sonra Arap kültürünün ana merkezi olan Misir'i iggal edemedikleri için Misir dolayli olarak etkilenmigti. Yalnizca baskinlara ugrayan Suriye, 1260 ylhndaki Ayn Jalut savaginda, Misir Memluk ordusunun Mogollar'i kesin bir yenilgiye ugratmasindan sonra, Misir sultanhgma baglanarak Mogol saldirlannkorunmugu. Anadolu, dan Iran'daki Mogol varligi tarafindan pek çok açidan tekrar biçimlenmig ama yine de en büyük ve begigi olmuytur. Iran en fazla zason Islam imparatorlugunun Mogollar'a ran gördügü halde, ülkenin tamami etkilenmemigti. kendi istekleriyle boyun egen güneydeki yerel hanedanlarm istilacilar tarafindan yagmalanmayan gehirleri geligmeyi sürdürmügtür. Eski Persis olan Fars yine Iran milli yagantismm odak merkezi olmuy ve Eski Persepolis'in elli kilometre ilerisindeki iraz, Mogollar'dan
sonra Pers kültürünün canlanmasina taniklik etmigti. sSairHafiz (1320-1389)ve Sadi (1184-1291),gõk bil-
gini Kutbeddin (ölümü 1310) ve pek çok kipinin fran mimarisinin en büyük baçansi olarak gördükleri Meghed'deki Gevher Shad camisini inga eden önemli
Qawamal-Din (ölümü 1439) dönemin
kipiÍerindendir.
Iran'm istila edilen bölgelerinde de hizli bir yenilenme ger-
Î
ISLAMIYET'IN DOGUSU VE YUKSELISI
çeklegmigtir. Fethin
sonra Mogol hanlarr
ilk gokundan
iran'da
siyasi istikrarh bir döneme izin vermiglerdir. Sehiryagaminin, ticaretin ve sanayinin yeniden kurulmasini tegvik etmipler, yararh bilim olarak dügündükleri geyleri geligtirmiglerdir. 1295 yilinardmdan Islam edebiyatmi bile desteklemiplerdir. XIV. yy'da Müslüman hanlar görkemli dini yapilar inga ettirmiglerdir. Bir bakima Mogol fetihleri Orta-
da islamiyet'i benimsemelerinin
dogu'nun sallanmakta
olan uygarhgina
yeni bir yagam verme-
uygarhklarmi ye yardimci olmuglardir. Dogu Akdeniz ve Iran bir devlet altinda birleptiren ilk. Arap fatil ler yeni bir kültürel iligki çagt baglatmiglardi. Benzer biçimde, Mogolve toplumsal
lar da Ortadogu
ve Uzakdogu
uygarhklanni
ilk kez bir tek ha-
nedan altinda bir araya getirerek ticaret ve kültür üzerinde etkili olmuglardir. Mogollar'in Avrupa ile yeni ve kargihkli faydalar saglayan iligkilere kapilarim açmalan sonucunda pek çok Avrupali,
Onadogu'da
masini firsat bilerek
h tarihçi Rapidüddin'in garliklar arasindaki vezir olan Rapidüddin
Müslüman
Çin'egiden
olmayan hükûmdarlann
karayolunu
kegfe çiktilar. Iran-
(1247-1318)Cami el-Tevarih, farkh
bu iligkilerin Museviligi
ol-
bir meyvesidir.
uy-
Bir hekim ve
birakip Müslümanlig1
seçmig-
ti. Olcaytu han ve Gazan han onu evrensel bir tarih derlemesi yapmak üzere görevlendirmiglerdi. Rapidüddin aralarinda Keymirli bir Budist keyig, bir Frank kepigi, bazi Iranh bilim adam-
lari kabile gelenegi uzmani bir Mogol ve iki Çinlibilim adaminin oldugu bir ekip kurdu. Bu ekiple birlikte ingiltere'den Çin'e uzanan genig bir dünya tarihi yazdi. Rapidüddin ve hanlan kendi uygarhklan Avrupa'dan
digina çikan evrensel bir tarih yazma konusunda beg yüz yil önce davranmiglardi.
Mogol istilalari Irak'a kalici zararlar vermig, Irak ve Bagdat, Islam dünyasindaki merkezi konumlarma bir daha kavupamam1plardu;.- Istilanin sonucunda öncelikle sivil hükümet devril-
'
BOZKIR HALKLARINlN
GELÏ¶Í I.
da ülkenin refahinm, hatta varliginin bagly oldugu hassas su kanallari çökmügtür. Yeni devlet düzeninin denetimi ele geçirmesiyle îran'da refah ve düzenin yeniden saglanmasina karym, Irak'taki yikim sürmügtür. Iran'm Mogol hükümdarlari, bagkenti Azerbaycan'da kurmuglar, yagadiklan Tebriz büyük ve zengin bir gehir haline gelmigtir. Irak bir smir eyaleti olmig, sonra
muytu; Bedeviler Mogollar'm açtiklan gediklerden buraya giriyor ama Mogollar gittigi halde onlar kaliyordu. Firat ve Dicle vadisi, batida çelik ve kum duvanyla Akdeniz ülkelerinden kopartilmig, dogusunda bagli bulundugu Pers merkeziyle çevreartik ile Dogu lenmig ve Bati ticareti için¯bir yol olmaktan ç1k-
doguya dogru Anadolu ile Iran'a, batiya ve güneye dogru da M1sir ve Kizildeniz'e yön degigtirmigti. Böylece Irak ile halifelerin gehri gõzden dügmügtü. Halifeligin yikilmasmdan sonraki dönemde Ortadogu'nun iki büyük kültür bölgesi arasinda bir bölünme yagandi. Kuzeyde merkezi Ïra'n yaylasinda olan, batida Anadolu ile Osman11Türkleri'nin Avrupa'da fethettikleri, topraklara, doguda Ormigti. Ticaret-kuzeye
ta Asya'ya
ve
ve Hindistan'in
yeni Müslüman
imparatorluklarina
uzanan Iran uygarligi yer aliyordu. Bu ülkelerde din ve dinbilimlerinin, hukukun dili Arapça'ydi, ancak Arap edebiyati çok "iran
az bilinlyordu. nedanlan döneminde rõnesans
-sürerek
yagayan Müslüman
bi yaçama egemendi. Anadolu'da
intermezzosu" sirasinda baglay1p Türk haMogollar ve sonrasinda yeni bir Iran gelenekleri sanatsal ve ede-
Iran'in dogusu ve batismda, Orta Asya
ve
Türkler arasinda
Pers klasiklerinden etkilenen ve beslenen yeni edebiyatlar ve diller doguyordu. Îran bölgesinin güneyinde, batidan ve güneyden Afrika kitasina inen yollanyla yeni bir merkez olan Misir ile Arapça ko-
nugan eski uygarlik
merkezleri ve ihmal edilmig Irak eyaleti bulunuyordu. Buralarda bazi Pers etkilerine sanatta, özellikle de
I
ISLAMÍYETiN DOÔUSU VE
YÜKSELISÍ
ragmen Pers dili ve edebiyatt pek bilinmiyordu ve edebi kültür, eski Arap edebiyati çizgisinde iler-
mimaride
rastlanmasma
liyordu.
I
Mogollar ve Türkler siyasi aç1dan her yerde egemendi. Akdekadar uzanan ülkelerde Mogol niz'den Orta Asya ve Hindistan'a sürüyorlardi. Memlukler'in Suya da Türk hanedanlan hüküm riye-Misir imparatorlugu bile Karadeniz'in kuzeyindeki Kipçak .
getirtilen Türk Memlukler'den olugan bir yönetici sinifin idaresinde bulunmakta ve savimulmaktaydi. Daha sonra onlara yardun etda Çerkezlerve Kafkaslardan gelen
ülkesinden
bagkŠlari
mipler, hatta bazi yerlerde yerlerine geçoiçlerdi. iki bölge arasindaki giderek büyüyen bu siyasi çatigma ve kültür çegitliligi çaginda birleptirici ana unsur dindi. Özellik-
le Selçuklular
döneminde Gazali'nin Sünnilik ve mistildigi uz-
sonra kendini Sofi gekliyle ortaya- çikiyordu. XL yy'da Sünni canlanmasi îslami birleptirmek üzerè epeyce yol almigti ama henüz görevini tamamlamamigti. Sira göçebelere ve kirsal bölgelerde yagayanlara gelmigti. Göçebeler sivil hükümetin yikilarak büyük halk kitlelerinin harekete geçtikleri bir lagtirmasindan
çagda çok önem kazanmiglardi. Sofizm özellikle Türk boylaTürk olan ve rmi çok etkilenmigti. Türkler ilk kez, çoginlugu inançlan, dini ögretilerin karmagik dogmatikligi ile iligkili olmaGazali'nin islamiyet'e sokulmuglardi. yan mistikler tarafindan uzlaymasi sayesinde teoloji ile mistiklik iç içe girmeye baglamigt1. Dinbilimciler ile halki kafirlerin fetihleri ve hakimiyetleri yakinlagtirmigt1. Sonrasmda ibadet ve inanç biçirnlerinde çok farkhliklar, kimi zaman aralannda çatigmalar olmakla beraber, Sofiler de dogmac11ar da ayni Sünni dini uygulamiglardir. Sofi kardegligi, XIL yy'dan itibaren insanhšm büyük bölümü için dini yagamin karakteristik ifadesi olmuytur. Sofilik, islam birliginin birleptirici unsuru, dini duygu ve baglihgin temel ifa-
OZKIR HALKLARININ GELÍSi
desi, giderek de entelektüel kültürün, hatta siyasi gücün kaynagi haline gelmigtir. Modern çag baglarmda, Müslüman Ortado-
gu'ya egemen
olma rekabeti
içindeki iki güç olan
Iran ve Tür-
kiye'nin bagindaki hariedanlar, kökenlerinden gelen Sofi örgütlerin ve ideallerin büyük ölçüde etkisinde kalunglardir.
.L.I
115
6. ÏšÖLÜM
MOÖOLLAR'IN
'
ARDINDAN
Müslüy1kiligi ve Mogol fetihlerinin ardindan man Ortadogu'da iran, Türkiye ve Misir olmak üzere üç büyük putperest, sonrasingüç merkezi ortaya çikti. Îran. Mogol kimligi ve gelenegida Müslüman yandan olmug, öte da Halifeligin
baglangiçtÀ
koruyan Mogol hanlarimn hakimiyetinnin önemli unsurlanm deydi. Türkiye, Müslüman Türk beylerinin hakimiyetindeydi, sonra bir dönem Mogol hakimiyetini kabul etmig ve Mogol Îram'nm kültüründen büyük ölçüde etkilenrnigti. Misir, çogu Türk olan Memluk sultanlannm hakimiyetindeydi ve Mogol istilasma baçanli olmug, ancak pek çok açidan dünyanin o efendilerinin etkisinde kalmigti. Ortadogu'nun ke-
direniginde dönemdeki
Orta Asya ve Rusya'da kalan öteki iki Mogol hanhgi, Mogol dünyasmm politikalarmda ve islamiyet'i seçtikten sonra da Ortadogu politikalarmda rol almiglandir. Îran baghca güç merkeziydi. Bagdat'i fethettikten sonra kunarindaki
zeybatiya
çekilen
rine gelenler
Hülagu
Han ve sonraki seksen yilda onun ye-
îran etrafmdaki topraklan yönetmiplerdir.
lüklerini kabul ettikleri Mogolistan
Büyük
Hanlarma
ûstün-
baglilikla-
göstergesi olarak Ïran'in Mogol Hanlanna bölge hükümdarlan, ll-han anlaminda Ïlhanhlar deniliyordu. îlhanhlar iran'i nnm
genel olarak banççi bir siyasetle yönetmigler ve Müslümanhgi seçmeden önce bile tüm dinlerin merisuplarma egit hoggörü
Ilhanhlar'in temel dig göstermigler, egit olanaklar tanimiglardir. politikalan fetihlerini batiya dogru genipletmekti. Anadolu'da
116
MOÖOLLAR'IN ARDINDAN
Selçuklu sultanlarmi
yenmigler, Anadolu
beyliklerini Rendile-
baglamakla ve bir iggal bölgesiyle yetinmislerdir. Memluk sultanligma kargi daha büyük bir mücadele vermiglerdir. 1259 yihnda Hülagu Tebriz'den yeni bir kampanya yürütmeye baglarine
yarak Ermenistan ve Yukan Mezopotamya'yi geçip, güneye Suriye'ye yönelerek Halep ve Sam'iele geçirdi. Ancak 1260 yllmm Eylül aymda, Filistin'deki Ayn Calud'da
birligi
Baybars adli
bir Mogol öncü baskin bir Kipçak Türkü'nün komutasmdaki M1sir
Memluk ordusu tarafindan
yenilgiye
ugratildi.
Suriye'nin tamami Misir ordusu tarafindan tekrar.ele geçirildi. Bunun ardindan Mogollar Suriye'yi almak için çok ugragtilar ama her defasmda Memlukler tarafindan geri püskürtüldüler.
.
Bu dönemde H1ristiyan Avrupa ile Mogollar arasinda ilginç
diplomatik iligkiler yaganmigtir. Bu iligama sonuç almamayan kiler ortak dügmanlari Müslümanlar'a iki cepheden savag açmayi amaç11yordu ama girigimlerinden bir sonuç ahnamadi. Misir Sultani olan Baybars ile Rusya'daki Mogol devletinin ham Ber-
ke ile aralarmda
bir ittifak yaptilar ve Berke bagimsizligmi ilan
edip Müslüman
oldu.
cak ülkesi,
Kipçak
îleride Altinordu
Hanligi
olarak tanmaTürk nüfusa sahip bir îslam devleti olma yo-
lunda ilerliyordu.
îran ile Misir çatigmasi on yillar boyu, Gazan Han'm Ïslamiyet'i kabul etmesindeñ sonra bile sürdü ve sonunda 1323 yllinda barig anlagmasi yapildi. Bu sirada îlhanh kralhgi da onlardan öncekilerin
kaderini yagiyordu. 1336 yilmda
îlhanli hü-
sonra Iran küçük devletlere bölündü. Ancak bu devlet-
kümdari Ebu Said öldükten
rin yönetimindeki lerin ömürleri kisa oldu. Orta Asya'da
da Mogollar'in
bagma Ti-
aldiktan sonra, tran'a tamammi ele geçirdi. iki kez Alhanmi yenilgiye ugratti ve Hindistan'i basti, Irak'i yeile Maveraünnehir'i
mur geçti ve Harizm girerek yedi yil içinde ülkenin tinordu
tekrar yerel hanedanla-
ÌSLAMiYET1N DOÖUSU VE
YÜKSELÌSi
kattiktan sonra Suriye'yi geçip Memluk sultanina_,egemenligini kabul ettirdi. Anadolu 1394 ve 1400 yillarinda Timur'un istilasina ugradi. Timur rel hanedanin
elinden alarak hakimiyetine
agir bir yenilgiOsmanli sultani Bayezid'i esir aldi ve 1405 yilinda
1402 yilindaki Ankara
savaginda Osmanhlar'i
ye ugratarak Çinistilasina hazirlamrken
öldü.
Mogol kökenli Türklegmig ve îslamlaymigbir agirette dogan Timur'un toplumsal geçmigi oldukça mütevaziydi. Cen-
giz Han'in hanedanindan bir prensesle evlenmigti. Karma Mogol ve Türk ordularina Mogollar hakimdi ama ordu çogunlukla Türkler'den oluguyordu. Timur'un önceki Mogol hükümdarlannin tersine, dindar bir Müslüman oldugu sõylenir ya da bu onun iddiasidir. Gerçekleptirdigi büyük yikimlar sirasinda islam dinine ait binalara ve çahyanlara gereken saygiy1 göstermeFetihleri Hülagu'nun fetihlerinden daha yikiciyi unutmamigtir.
dir ve Altay istila dalgalannin sonuncusu olmuytur. Ölümüyle, X. yy baglamig olan bozkir halklanmn büyük hareketi son bulmugtur ama boylann akmi devam etmig, daha da önemlisi Ortadogu'daki gõçebe halklar gehir yagamina ve uygarliga girmeyi sürdürmüglerdir. Timur büyük bir fatihti ama bu bayarisim imparatorluklar kurmada bir gösterememigti ve ölümünürr ardindan genig topraklan dagilmigtir. Osmanlilar ve Memlukler, Anadolu ve Suri-
hakimiyetlerini sürdürmüglerdir. Karakoyunlu ve Akkoyunlu adlannda iki Türkmen boyu Bati Ìran, Mezopotamya denetimlerini ele almayi bagarmiglardi. ve Dogu Anadolu'nun
ye'deki
soyu hakimiyetlerini ancak Dogu iran'da ve Maveraünnehir'de sürdürebilmigtir. Bagkentleri Buhara, Semerkand,
Timur'un
özellikle Herat parlak bir uygarligin merkezleri haline gelmigmimaride, sanatta, hem Farsça tir. Timur hanedant zamaninda
hem de-dogu Türk dillerinde edebiyat ve bilim alanlarinda bü118
MOÖOLLAR'IN ARDINDAN
.
Türk dilinin büyük klasik ç'agi olan eserler Konstantinopolis'ten Uzakdogu ve
yük baçanlar kazanilmigtir.
bu dönemde Hindistan'a
yazilan
dek tüm Türk halklannm kültürel geligimini kahci
bir biçimde etkilemistir. Sonuçta Arapça konu ulan ülkelerde agirhk merkezi Irak'tan Misir'a kaymigttr. Haçlilar döneminde Irak, güçsüz ve örgütten yoksun olmasi, hem istilacilar hem de tüccarlarin gelecegi Akdeniz'e uzak olmasi nedeniyle ligi yoktu. Alternatifi
tek bir
bir Müslüman üssü olma olasi-
irmagin
suladigi
vadiden
olugma-
si nedeniylen merkezi bir hükümet gerektiren õteki ticaret yolu Misir'di. Zaman içinde Misir Haçl11ar'1 Yakindogu'dan atan yeni fetih savaglannin üssü haline gelmigti. Memlukler ilhanArap dünyasinm
11ordularini püskürtüp
kurtarmalanni
gol istilasindan
büyük bölümünü
saglayan kaynaklan
Misir'dan
Mo-
el-
de etmiglerdi. Selahaddin'in
XIL yy ortalannda
denetimi yitiriyor, du. Eyyubi
etkin
sultanhšmin
Louis tarafmdan
kurdugu
Eyyubi
gü ç Türk Menflukler'in
eline
hanedani geçiyor-
Misir'daki
düzenlenen
son krizi, Frans1z Krali IX. haçli seferi sirasinda, 1250 yihn-
bagladi. Sultaniii cariyesi
da Sultan'in
ölümüyle
ÛnciAgaci)
kriz sirasmda sagduyusu
Sajaral-Durr'un
sayesinde Müslüman dev-
letinin ve ordusunun istikranni korudu. Sultanin ölümünü leyerek oglu Turan Sûkan Mezopotamya'dan dönünceye
gizdek
onun adina emirler verdi. K1sa sürede Turan SahHaçh ordusunu yenilgiye ugratti. Kral Louis can1nl ve taraftarlanndan bazilarm kurtarmak için aldiklanni geri verdi ve yüklü bir tazminat ödemek zorunda kaldi. Turan Sah'i da Baybars komutasindaki Memlukler
ve Eyyubi megrutiyeti görüntüsü vermek için Sajaral-Durr'u sultan ilan ettiler. Ancak bu anlamh hareketöldürdü
leri Suriye'nin Eyyubi beylerine hanedanlannm digi gerçegini kabul ettiremedi
ve hemen
Misir'da devril-
ardindan yeni. kadin 119
.
ISLAMIYET'IN DOGUSU VE YUKSELISI 'kargilag-
"sultan"
tahttati inmesini isteyen beyler koalisyonu ile
ti. Bagdat'taki halife bile tüm bu olan bitenlerle dogrudan ilgilenmedigi halde bir kadinm tahta çikanlmasina itiraz etti. Üstüne üstlük bu kadm kendi haremindendi ve onu Misir sultanina hediye etmigti. Halife Suriyeli Eyyubi beylerini destekle-
bir sultan seçmelerini buyurdu. Bir Misir tarihçisine göre halife Memlukler'e "Eger içinizde seçecek bir erkek kalmadiysa söyleyin, biz size gön-
yerek Misir'daki Memlukler'e
kendilerine
deririz."1 demigti, 1260 yilmda, Memluk generali Baybars, son Eyyubi'nin ölümünün ardindan çikan kangiklikta sultanligmi ilan etti. Baybars
da Selahaddin
gibi Müslüman
Misir ile Suriye'yi bu kez daha
kalici olacak gekilde tek bir devlet altmda birleptirdi. Yeni devletin dogudaki ve batidaki dig dügmanlarim yenerek yeni bir toplumsal düzen kurmaya bagladi. Selahaddin, Bagdat'taki Abbasi halifesinin hakimiyetini resmi olarak kabul etmig ve M1-
dõndügünü açiklamigti. Baybars, Bagdat'taki Mogol fatihlerden kaçan bir Abbasiyi kabul edip halifeligi Kahire'ye getirdi ve onu ilk gölge halife ilan etti. Bu gölge Kahire halifeleri tamamen güçsüzdüler ve tek igleri tahta çikan yeni sultan için tören düzenlemekti. 1517 yihnda Osrnanli Türkleri'nin Misir'1 ele geçirmeleriyle halifelikleri sona erdi. Baybars ile haleflerinin yari feodal Memluk sistemi, Eyyubiler'in Suriye ve Misir'a getirdikleri Selçuk sisteminden bir uyarsir'in Sünnilige
lamaydi. Sistem Mogol deneyiminden ve Misir'da yaçamaya deMogollar'm Ïsvam eden Mogol göçmenlerinden etkilenmigti. lam direniginin bu kalesinde bile önemli bir sayginhgi vardi. Bir dönern Memlukler Mogol silahlanni, yöntemlerini ve hatta davve giysilerini taklit etmiglerdir. Bir Memluk subayi ömrü boyunca ya da daha kisa bir süreligine bir timara sahip olurdu. Genellikle topraklarinda oturraniglarini
:
120
MOÖOLI.AR'IN ARDINDAN
maz, Kahire'de ya da timannin oldugu bölgenin büyük gehrinde otururdu. Sistemde gelir mülkiyetten daha çok önemli oldugu için Bati feodalitesinde oldugu gibi malikaneler, gatolar ya da güçlü yerel otoriteler geligmemigtir. Memlukler satm alinmig köleler olarak Misir'da ögrenim ve
egitim görmüglerdi. Baylangiçta bunlar Karadeniz'in kuzey kiyilarindan gelen Kipçak Türkleri'ydi ama sonralan aralanna Mo-
gol asker kaçaklari, bagka
irklardan
insanlar,
Yunanhlar,
Kürt-
ler, Çerkezler,hatta Avrupalilar bile kanymiglardir. Hakim olan smifin dili Türkçe ya da Çerkezçe'ydive çogu, bazi sultanlar bile, Arapça bilmezlerdi. Baybars ve ondan sonra gelenlerin geligtirdikleri Memluk devleti, askeri ve sivil geklinde çok ince düzenlenmig bir. çifte yönetimin ginda sivil
kontrolündeydi.
ikisinin de baalird1. 1383 yilina dek yer babadan ogula geçmigtir. Bu yll-
kadrolu Memluk subaylan
Memluk sultanligi çogunlukla
dan sonra Çerkezya da ikinci Memluk sultanligmda
tahta geçenler. en güçlü komutanlar olmuytur. Bir sultan öldügünde, tahta geçecek gerçek sultan belirlenene kadar kisa süreligine oglu babasmm yerine geçerdi. Misir için, Avn.1pa ile yaptigt ve AVrupa'nm Ortadogu araciligiyla Uzakdogu ile yaptigi ticaret, gerek ticari açidan gerek de kazandirdigi
gümrük vergileri-açisindan büyük önem yordu. Memluk hükürlietleri güçlü olduklan zamanlarda, sir'a bir ölçüde
refah saglayan
bu ticareti koruyup
tagi-
Mi-
tegvik
et-
miglerdi. Ne var
ki, Baybars
di henüz tamamen mur'un Türk-Mogol lar. Mogollar'm
tarafindan
yok olmamigti.·
savugturulan
tehdi-
1400 ve 1401 yillarmda Ti-
güçIeri Suriye'ye girerek
ardindan
Mogol
gelen veba,
çekirge
Sam'iyagmaladisürüleri
ve
bagi-
bog kalmig Bedeviler
onlann biraktiklarmi tamamladilar. Memluk sultanhgt askeri ve ekonomik gücüne inen bu darbelerden
121
I
ÏSLAMIYET'IN DOGUSU VE
YÜKSELÌSÏ
bir daha asla tamamen kurtulamadi. XV. yy'daki mali ve ekonomik
zorluklar, transit ticaretten el-
de edilebilecek en fazla parayi kazanmaya yönelik yeni bir mali politikay1 da beraberinde getirdi. Bu politikaya yönelik olarak baglica yerel ve transit ürünlerin tekelleptirilmesi yöntemi benimsendi. Avrupa yükselen fiyatlara tepki gösterdi ve bu durum Mis1r'in ekonomik
yagammt çok uzun vadeli
olarak
etki-
ledi. Orta ve Dogu Anadolu, Konya veya Anadolu Selçuk sultanlarinm yönetimindeydi ve git gide bir islam devletine döîslam uygarliginin ayrilmaz nügerek Yakm ve Ortadogu'daki
bir parçasi haline gelmigti. Selçuk monargisinin geligmesi soülkeyi fethetmig ve sömürgeleptirmig olan agiretlerin nucunda, halkin inanci, ve gõçebelerin siyasi bagtmsizliklan kisitlanmig, din adamlan tarafindan olugturulan bir hiyeraryinin denetimi altma alinmigti. Müslüman hukukçular, bürokratlar, din adam-
lan, esnaf ve tüccarlar yeni sömürgelegen topraklara yerlegmig getirmigler, kirsal bölgeleve klasik îslam'm gehirli uygarligini geleneksel örneklerini bere de islam devletinin ve yaçammm nimsetmiglerdi. Selçuk devletinde Mogol istilasinm gokuyla onarilmaz yaralar açilmigti. Yaklagik yanm yüzyil çabaladt ama XIV yy baglannda yikildi. Merkezi devlet otoritesinin çökmesi ve Anado-
lu'ya Mogollar'dan
kaçan yeni Türk göçebe akinlannm
bagla-
çikti. XIII. yy sonlan mast sonucunda smirlarda tekrar .savaglar siyasi ve askeri yagamina sinir ile XIV. yy'da, Bati Anadolu'nun boyundaki savaççilar, dinde de dervigler hakim oldu. Bati Anadolu'nun tamamina Türk ve Müslüman hakimiyetini yayan Bizans'a kargi yeni bir dalga bagladi. Yeni fetihleri paylagan beyliklerden güçlü ve büyük bir imparatorluk durumuna gelen yalniz biri oldu. Bu beyligin
MOÕOLLAR'IN ARDINDAN
adi XIV. yy'm ilk çeyreginde
baginda olan kurucuse Osman
Bey'den gelmektedir.
Beylik, Bizans'm Bithynia smirlarinda ve Konstantinopolis'in savunma hatlarmin çok yakminda yer almasi nedeniyle daha büyük görevler üstlenip, daha büyük olanaklara sahip olmuy ve bagka yerlerden destek bulabilmistir. Osman Bey ve onun yerine geçenler, Bizanslilar'a kargi sürekli bir sinir savagi sürdürmüglerdir. 1326 yilmda fethettikleri Bursa'yt hizh bir gekilde büyüyen devletlerine ba kent yapmiglardir. 1354 yilinda ÇanakkaleBogazi'ni geçerek Avrupa'ya giren .Osmanli güçleri, birkaç yll sonra Gelibolu'yu, daha sonra da yüz yil süresince Avrupa'daki baglica üsleri durumuna gelecek Edirne'yi ele geçirmiglerdir. Sirplar ve Bulgarlar ile yapilan özellikle
Meriç
yarimadasmin
büyük bir bölümü Osmanli yönetimine girmig, de bagli olmuglardi. Bunun sonucunda da Bulga-
girmeyenler
(1371) ve Kosova (1389) savaglarlyla Balkan
Sirbistan ve Makedonya'da mig oldu. Osmanlilar Avrupa sahnesine ristan,
mamiglardir. Avrupa'ya
kazanilacak zaferler hizlanyalnizca
yerlegmelerinin
askeri
ardindan,
yoldan
çik-
ticari rakip-
leri Venedikliler'le savag durumundaki Cenevizliler, Osmanlilar'dan askeri yardirn talep etmigler, kargilik olarak da mali yardim teklif etmiglerdi.
ÇagdagBizans
tarihçisi Kantakuzenos
gunlari söyler: "...Cenevizliler çok miktarda para vaadinde bulunarak, bu iyiliklerinin sonsuza kadar Ceneviz halkmm ve senatosunun kalplerinde kalacagini bildirdiler."2 1352 yilinda yapilan ilk Osmanh-Ceneviz ticari anlaymasi ile Avrupa ve Ortadogu tarihinin baglica konularmdan biri tekrar onaylanmigtir. Osmanli'om dördüncü padigahi 1. Bayezid (1389-1401)tahta ç1ktigi sirada imparatorluk Avrupa'da ve Asya'da önemli topraklara
sahipti. Bayezid ülkesine
yeni bir karakter kazandirma-
yi amaçlayan oldukça hirsli bir kipiydi ve doguya yönelip Türk 123
ISLAMlYET'IN DOGUSU VE YUKSELISI
tamamin1 hakimiyeti genel bir yaklagimla en bagin-
beyliklerini art arda yenerek Anadolu'nun altina aldi. Osmanh padigahlan,
özeldan beri unvanini kullantyorlardt. Bayezid bunu "Rum Sultani" olarak tamnleptirerek, Kahire'deki unvanlan, masini istedi. Anadolu Selçuk sultanlannin bu eski Anadolu'nun eski îslami monargisinde ve hatta Ortadogu is"sultan"
"halife"den
da iddia tagmmasi anlamina geliyordu. lam Imparatorlugu'nda Bayezid'in 1396 yllinda Nigbolu'da Balkanlar'i kurtarmaya gelen Batt Avrupa gövalyelerini yenmesi onu tegvik etti. Ama ondan daha güçlü bir fatihle kargilagmigti. 1402'deki Ankara savaTimur tarafindan yenilgiye ugratihp esir dügen Bayezid, intihar ederek yagamina son verdi. Osmanh topraklan, Bayezid'in sultan oldugu zamanki sinirlarina dek daralmigti. Ogulinda
da bir iç savag tehdidi belirdi ve büyük olasilikla toplumsal kökenli olan bir dervigler isyani bagla'di. l. Mehmed 1413 yilinda kardeplerini yendi. l. Mehmed ve ondan sonra gelenler bir süre daha çegitli kesimlerin isyanlanyla ugragmak zolan arasinda
runda
kaldilar.
l. Mehmed tahta kaldigi süre boyunca, Osmanli devletini eski durumuna getirmek ve pekigtirmekle ugragti. Oglu II Murad döneminde (1421-1444ve 1446-1451) önemli ve büyük degi-
giklikler gerçeklepti. Yeni topraklar ele geçirildi ve Avrupa'da Sirplar, Macarlar, Yunanhlar ve Haçlilar kargisinda büyük zaferler elde edildi. Anadolu'da ise daha önce Bayezid taraftndan
fethedilen yerler bir kez daha ahndi. Sonrasinda barig ve güçlenme dönemine girildi. Osmanlilar gerçek anlamda bir islam saray yagami olugturdular ve yazarlan, gairleri, Müslüman bilginlerini desteklediler. Bu dönemde, edebiyatta Türk milli bilincinin ortaya çikmasi dikkat çekici bir geligmedir. Sultan Murad bu bilinci tegvik etmig, piir bile yazmigtir. Sultan Murad zamanmda·
Oguzlar'm
tarihi ve efsaneleri
aragtirilmigtir. Osman-
MOÖOLLAR'IN ARDINDAN
·
L
11hanedanmi Türk agiret gelenegine ve efsanelerine b'aglayan, kökenini Oguz Han'a kadar vardiran ara tirmalar yapilmigtir. Müslüman hanedan devleti ilkesine bagh ve Osmanli hanedanma sadik olan güvenilir komutanlann ortaya çikipi ile birlikte tüm bu yeni saray ve hanedan dügünceleri desteklenmigtir. XIV. yy sonlarina
dogru baglayan, 1430 yilmdan sonra da düzenli biçimde devam eden Hiristiyan halk arasindan Osman11ordusu ve devlet hizmetinde görevlendirilmek üzere devyirmelerin toplanmasi
Osmanli hanedanmm
gücüne güç katmig-
tir. XVIL yy ingiliz tarihçi William Seaman'in çevirisine XVI. yy Osmanh tarihçilerinden Hoca Efendi olarak da
göre,
tanman
Sadeddin,
devyirme sistemini göyle anlatmigtir:3
"Sultan vezirlerinden dinsizlenn içinden hangençlerin görevlendirdigi
seçilipMaslüman kigiler
asherlige uygun cesur ve çaltyyapalmasms istemgtir. Sultanm bu fy için
farkleülhelerden
ylp asher olarak egiteceklerdir.
da olacaklarmdan gönüllenne hinnden armacaklarder."
yahlaph
bin hafir çocugu
Bu dinsix gençler dindar kgilenn
islamiyet'in
agg:
toplayanm-
dolacak ve sahte dinin
Bu sayede H1ristiyan halkm enerjisi ile derviglerin ruhu osman11 hanedanina hizmet edecekti. Selçuklular'in siyasi ve dini degigiklikleriyle düzenlenen Sünni islam modellerine gõre geligen devlet ile hâlâ smir boylan geleneginin hakim oldugu ordu arasmdaki birlegnie sorunlanna uygun bir çözüm getirilmig oldu. Osmanli devletinde
islam dini kurumu olgunluk dönemine ulagmig, Sünni devletlyle tam bir bütünlegme gerçeklegmigtir. Artik Islamiyetgerçek bir kurumsal yap1ya kavugmugtu. Seriatm onayladigi en üst dini otoritenin bagkanligmda, belirli güçleri ve görev olan profesyonel ve egitimli din adamlannm yerargisi söz konusuydu. Îleri derecede maddi uygarliga hip olan bir Müslüman devletinde, îslam Seriati'ni ülkenin
hisa-
etL
125
\SLAMÌYET'iN DOÕUSU VE
YÜKSEL̶Ì
r
kin hukuku yapmak için gösterilen tek ciddi çaba Osmanhlar'a aittir. Osmanlilar, din bilginlerine ve yargiçlarma daha önce egi görülmemig otorite, güç ve statü vermiglerdi. 1451 yilinda II. Mehmed, babasi Sultan Murad'1n yerine geçimparatorluk ti. Yeni sultana cografi olarak ikiye bölünmüç bir miras kalmigti. Artik Anadolu Ortadogu islam uygarligi ile yeniden biçimlenmig ve bu uygarliga benzemig eski bir Islam topraRumeli, hâlâ bir smirboyuydu gi olmustu. Henüz ele geçirilen idealleri ile dervigve sinirboylarmda yagayanlarin davranig v-e iki baglerin mistik inançlannm etkisi altmdaydi. Eski ve yeni
kent Bursa ile Edirne arasinda yeni bir bag kurmak gerekiyordu. Sultanin tahta geçmesinin iki yil, kupatmanin baglamasinm yedi hafta ardindan 29 Mayis 1453 tarihinde yeniçeriler tarafinyikilmig surlarina son bir saldin gerdan Konstantinopolis'in çekleptirildi. Son Konstantin, askerleri ile birlikte savagirken õl-
dü. Hilalli bayrak, Ayasofya'nm kubbesine dikildi, sultan da imparatorluk
126
gehrine
yerlepti.
I
I
7. BÖLÜM
BARUT
IMPARATORLUKLARI
Müslümanlar'in
yüzyillardir sahip olmak istedikleri Konstantinopolis'i ele geçirmeleriyle birlikte son parça da yerine oturmuy oldu. Sultan II. Mehmed, bu fethin ardmdan Fatih adini aldi. Fatih Sultan Mehmed,
Asya ile Afrika'nm ve onlari gekilleniki gelenegin diren birlegmesini tamamlamig oldu. Smir savaççi-
lari beyligi bir imparatorluk olurken, lideri de imparator olmugtu. Bu zaferle Osmanli. Sultanlig1 Islam'm Bati'ya yönelmesinde aldigi öncü rolünü kesinlegiyor ve Ïslam dünyasmda önemli ölçüde sayginlik kazanmasmi saghyordu. Sultan II. Mehmed'in padigahligmda
bundan sonraki dönem Avrupa ve Asy'a simrlarma düzenledigi fetihlerle geçti. Avrupa'da Mora'daki son Rum despotluklarm aldi, S1rbistan ve Bosna'yi Osmanli topraklarma katti ve Yunan adalarinm çogunu ele geçirdi. Asya'da Cenevizliler'den
Amasra'yi, Müslüman beyinden Sinop'u ve Yunan imparatorundan Trabzon'u aldi. Ancak daha doguya ilerlemeyi ya da Müslüman hükümdarlara
kargi sava; açmayi asla istemiyordu. Sultan II. Mehmed, 1473 yllindaki savagla kendisine meydan okuyan Dogu Anadolu ve Mezopotamya Türkmen hükümdan Uzun Hasan'i yenilgiye ugratt1. Ancak bu zaferini ilerletmeye çaligmadi. Bunun nedenleri, XVI. yy tarihçisi Kemalpagaza-
de'nin yazrmy oldugu sultanm bir konupmasmda göyle anlatilmigtir: "Bu saldirsi yüzünden Uzun Hasan'm cezalandirilmasi dogru olandi çünkü îslam'in büyük sultanlarmin hanedanlanolmazdi."I Asil önemli olan, sultanm, nm yok edilmesi dogru
-
DOÕUSU VE
ÌSLAMÌYET'iN
YÜKSELISÏ '
Avrupa'daki
õnemli
igi olan cihada engel olmasiydi."
Öte yandan Osmanli sultanlan güney ve dogu sinirlarinin önemli degigikliklerin oldugu Müslüman topraklanna ilgisiz kalamazlardi. XHL yy'in ortalarmdan itibaren Misir ve Suriye'de hüküm süren Memluk sultanliginm yikiligi bu degigikötesinde
..
Misir sultanligi bir tür Arap liklerden biriydi. Son zamanlannda Bizansi haline gelmigti. Kuzeyde ve doguda, Anadolu ve Îran yaylasinda, Islamiyet'in kültürel ve siyasi liderligini ele geçirmig olan Türkler ile iranlilar arasinda yeni_ devletler ve toplum-
lar ortaya ç1kiyordu. Genellikle Türkler ve iranlilar'in kendi dilleriyle adlandirlan yeni bir uygarhk olugmaya bagliyordu. Suriye ve Misir'da, artarak dogudan gelen büyük etkilere ragmen eski düzen korunabilmigti. Eski Îslam kültürü Arapça gekliyle çok uzun yillar sürmügtü.
Ülkeyi savunan Memluk askerleri Nil
kargi korumuglardi. ÇogunluguMemlukler'in ogullan ve onlann yerine geçenlerden olugan Suriyeli ve M1sirli yetkililer devleti yönetmig, bununla birlikte de klasik Islam mi-
vadisini
istilalara
rasini korumuy ve yorumlayarak zenginleptirmiglerdi. Suriye-Misir sultanligi, Timur'la yapilan savag, kötü mali yönetim yüzünden kaynaklarm kurumasi, kurakhk, açlik ve veba, Memluk düzeninin ve toplumunun çökmesi bagta olmak üzere çegitli dig etmenlerle
ve iç savaglarla
fazlasiyla güç kay-
betmigti. Son darbeler de kuzeyden ve batidan olmak üzere digaridan alindt. Bunlardan biri, Portekizliler'in dogu sularina gelmesi sebebiyle ekonomikti. Portekizliler, Avrupa ile Hindistan arasin-
dogrudan deniz yollari sayesinde Misir ticaretinin önüne geçtiler. Bu durumun gelecekteki etkileri eskiden dügünüldügü kadar büyük olmayacakti. XVI. yy'da Levant'ta ticaret çok önemli canlanmalar olmuytur. Ne var ki, durumun yada olugturduklari
rattigi iik
128
-etkiler
oldukça önemliydi.
Memluk sultan1 Kansuh el-
BARUT ÏMPARATORLUKLARI
Guri
(1500-1516)zamamnda ticaretin
ve gelirlerin azainiasi kritegvikiyle Hindistan'a bir M1sir filosu
ze yol açti. Venedikliler'in çikardi. Bagta birkaç bagar kazanan filoyu Portekizliler yenilgiye ugratti. Bunun ardindan Portekizliler Hint okyanusundaki
Müslüman ticaret gemilerini yok etmeye bagladilar, hatta Portekiz gemileri Basra Körfezi ve Kizildeniz'e kadar ilerlediler. Kuzeyden ise tehlikeli bir askeri darbe alindi. Memluk ile Osmanli
sultanlarinin
iligkileri bir dönem dostluk içinde sürmügtü ama XV. yy'in ikinci yansinda bozulmaya bagladi. iki devlet, 1485 ile 1490 yillan arasinda savagt11ar. Çogunlukla
Memlukler'in
Osmanhlar'a
kargi üstün oldugu savaglarda kesin
bir sonuc elde edilemedi. Askeri denge hizla Osmanldar yararina degigiyordu. Bu degigiklikte,Osmanlilar'in büyük bir etkinlikle ve hizla atepli silahlan benimsemeleri büyük önem tagiyordu. Memlukler ise yeni ategli silablara kargi istekli degillerdi. Osmanhlar'in topraklannda mad.enler bulunuyordu ama Memlukler'in topraklannda madenleri olmadigi için ithal etmek zorundaydilar. Ancak bu somut zorluklardan çok daha önemli olani, Memluk emirlerinin, eskinin onurlu ve yasal silahlanna sahip ç1karak ategli si-
lahlari ve kullananlan degersiz görmeleriydi. Son zamanlarinda Memlukler'in birkaç umutsuz ategli silah edinme çabalan olmuytur. Silahlan, siyah'köleler ile Memlukler'in yerlilerden olan çocuklarindan olugan özel askeri birliklere ve parali yabanci askerlere verdiler ama bunlar yeterli degildi. Osmanlilar'in tüfekli piyade ve topçulan Memlukler'in mizrakli süvari ve okçularmdan
çok daha üstündü.
Osmanlilar'in
Memlukler'e yapilacak son saldindan önce daha fazla tehlikeli bagka bir Müslüman dügmanla savagmalan gerekiyordu. Konstantinopolis'in fethinden yanm yüzyil sonOsmanhlar'in kargisina ra Müslüman H1ristiyan bir rakip .degil,
129
ÍSLAMÍYET'ÏN DOGUSU VE YÜKSELigi
ç1kti. Bu da
iran'in yeni Safevi hanedani pahlanyd1. Bunlar kök-
lü bir Siihareketinin ardindan baça gelerek yüzyillardan beri ilk defa Akdeniz ile Orta Asya ve Hindistan kapilari arasmdaki bölgenin tamamini içine alan gü çlü bir birlepik devlet kurmuglardi. Kaynagi radikal Siiögretileri olan ve Osmanh sinirlarinin kuzeybatisma yerlegen bu militan yeni güç, Türkiye'de bir tehdit Anadolu yaylave de meydan okuma olarak görülüyor, Îran ve larinin hükümdarlan arasindaki eski rekabetinin tekrar dirilmesine dini bir nitelik kazandmyordu, Iran'da bulunan milyonlarolusturuyordu. Osmanh ca Sünni belki de halkin çogunlugunu Ïmparatorlugu'nda en azindan yüz binlerce Siibulunuyordu ve bunlann da dogudaki yeni Siirejimine egilimleri olabilirdi. Safevi pahl ve Osmanli sultam, birbirleri açisindan kesinlikle hopve din dügmanlanydi. Safegörü gösterilmeyecek olan
gaspç1
olmasi ve Türk olan Anadolu'da
genig Türk kökenli bir destek gõrmesi Osmanlilar'a yönelik bu tehdidin ciddiyetini daha çok artinyordu. Osmanhlar'in bu tehdide tepkileri erkenden geldi. 1502 yi-
vi ailesinin
Yunanishnda Sultan Bayezid Anadolu Siileri'ninAnadolu'dan tan'a sürülmesini buyurdu ve îran sininndaki güçlerine seferberlik ilan etti. 1511 yihnda Orta Anadolu'da Osmanhlar'a kargi sultan ertesi yil tahttan çekilerek yerini ileride adi Yavuz Sultan Selim olacak olan oglu I. Selim'e (1512-1520)birakti. Çokgeçmeden Sultan Selim ile Sah Îsmail arasmdaki dügmanhk ve rekabet savaga dönügtü. iki hükümdar arasmda savagtan önce oldukça sert yazigmalar olmugtehlikeli bir
Siiisyan1 bagladi. Yagh
tur. Bu yazigmalan, sultanin kültürlü beylerin dili Farsça ile, gahin ise agiret ve kirsal kökenlerinin dili Türkçe ile yapmig olmasi dikkat çekicidir. Savagta Osmanlilar zafer kazandi. Iran ordusu, 23 Agustos 1514 tarihinde
iki imparatorlugun
smirlan arasinda
yer alan
BARUT IMPARATORLUKLARI
Çaldiran ovasmda, Osmanh yeniçerileri
ve topçusu Eylül 1514'te sultan,
agir bir yenilgiye ugratildi. 7 kenti Tebriz'i ele geçirdi. Yavuz
Sultan
tarafindan
iran'in bag-
Selim, bu zaferinden
sonra, kendinden önceki sultan II. Mehmed gibi doguya yönelmedi. Sahiyenilmig ve gü çsüz bir durumda ama yine Iran'da bir Siidevletinin lideri olarak birakarak Türkiye'ye döndü. Bundan sonra iki imparatorluk arasmda zorlu ve uzun bir çatigma bagladi. Bu mücadele sirasinda, Iran'da Sünniler'in, Türkiye'de Siiler'inkanli bir biçimde bastirilmalan ortak nefreti ve korkuyu gehit olanlarm kaniyla beslemigtir. Tüm bu yagananlar Íslam'm liderligi ile Ortadogu'nun
dene-
timi elde etmek ugrunaydi.
Mücadele yalnizca savag meydanlannda degil, Sii ve Sünni inançlarmm arasmdaki propaganda savagiyla da sürdürüldü ve Osmanhlar'm smirh zaferleriyle son buldu, Osmanlilar îran imparatorlugunu tümüyle yok edemediler, ancak smirlayabildiler. lan ülkelerin manlilar,
Osmanh
1516-17
Böylece
topraklarma
güneyde Arapça konugu-
katilmasi firsatt dogdu. Os-
y1llan arasindaki
bir savagla son iki buçuk yüzyildir Suriye, M1sir, ve Bati Arabistan'i egemenligine almig olan Memluk sultanhgini yok ederek, bu ülkeleri ele geçirdiler. Bu yeni topraklarm almmasiyla birlikte Osmanh hakimiyeti, güneyde Afrika ve Arabistan'da Kizildeniz'in iki kiyisma, doguda Hint Okyanusu'na, batida Fas somna kadar Kuzey Afrika'da, sonra da XVI. yy'da Irak'a kadar geniëledi. Bu sirada Osmanlilar, uzun süren bir mücadelenin ardmdan îranh hükümdarlarm elinde bulunan Irak'1 ele geçirmig ve Osmanli ordulanKutsal Medine ve Mekni Basra Körfezi'ne kadar indirmiglerdi. ke gehirleri de dahil olmak üzere islamiyet'in merkezi topraklarinin hakimi artik Osmanh sultanlanydi. Kutsal gehirlerin hakimiyeti ile saygmhklan, sorumluluklan
merkezi topraklarm
hakimiyeti ile de
artlyordu. r..
131
iSLAMlYET'ÌN DOOUSU VE
YÜKSELÌSi
Îranhlar'i yola getirip, Memlukler'i yiktiklanna göre artik Avrupa'daki savaga dönebilirlerdi. împaratorluk KaOsmanlilar,
gücünün en üst nuni Sultan Süleyman döneminde (1520-1566) noktasma ulagmigti. 1526 yilmdaki Mohaç Sava i'nda Macaristan kralhgi ordusu Osmanlilar tarafindan bozguna ugratildi. Kemalpagazade Osmanli zaferini göyle kutlamigtir:2 ordular, ate; gibi panldayan kalaçlarryla.ölüme mahkum ancak yine de cesur hafirlere saldtrdslar. Tzphs bir sava; bayramandaki garap hadebleri gibi karmazz renkteler, baglart erguvan çiçeklen gibi, gözlenyse birer akik tay; ve elleri de mercan gibi panldryor... Savag, gökyüzü Wuhtegem
kan ktrmzzest oluncaya dek sürdü..."
Kral zorlu bir savagin ardmdan yenilir: buyruguyla yeniçen tüfekçileri dügmana ate; açtzlar... Ve o anda yüzlerce hatta binlerce dü.ymam cebenneme gönderdiler Kral da bem bu dürayays hem de öbür dünyay: haybetmigti." "Sultanm
..
Bu zaferin ardindan Kanuni Sultan Süleyman'in ordulan Macaristan'i geçerek 1529 yilinda Viyana'yi ilk kez kugattilar. Doguda Hint Okyanusu'nda Osmanli donanmalan Portekizliler'e Müslüman deniz gücü, batida Kuzey Afkadar ileraltma alinmasiyla Bati Akdeniz'e
meydan okuyorlardi. rika'nin
denetim
ve Bati Avrupa kiyilarma baskinlar yapmaya bile baglamisti. Hiristiyan dünyasmi bir kez daha islamin yay11masi tehdidiyle kargi kargiyaydi. Haçli seferle-
lemig, Atlantik
Okyanusu'na
ri son bulmuy ve cihad tekrar
baglamisti. Elizabeth döneminde
Türkler'in tarihini yazan Richard Knolles, Türk imparatorluguna "Dünyanin pimdiki belasi" derken Avrupa'daki ortak görügü ifade ediyordu. XVI. yy Türkler'in doruga ulagtiktan sonra geilk Viyarilemeye bagladiklan yüzyil olmuytur. Orta Avrupa'da sonra yüz elli yll sürecek ama sonuçsuz kalacak kanli bir mücadele baglad1. Bu dönem 1683 yilindaki na'yi alma çabasmdan
ikinci Vi^yana kugatilmasiyla
132
sona buldu. Bu kez, kesin ve tam
.
BARUT ÍMPARATORT UKLARI
.
bir yenilgi alan taraf Türkler olmustu. Osmanlilar'in doguda önce Misir, sonra Irak'taki üslerinden denizdeki güçleri devam etti. Osmanli valileri bir süre Afrika Boynuzu ve Yemen'e yerleytirdiler. Avrupali Hiristlyan dügmanlanni korumak isteyen yerel Müslüman hükümdarlar
Güneydogu Asya'ya bir Osmanli topyollamiglardir. birligi Ne var ki, tüm ugraglar bogaydi, Porteçu kiz ile öteki Batih savag gemilerinin kargismda Osmanli donanmasi bile güçsüz kahyordu. Osmanlilar'm yerel Müslüman hükümdarlardan aldiklari destege ragmen, Bati Avrupa'nin güçlenmeye devam eden donanmalan kargismda Güney ve Güneydogu Asya'dan çekilmeleri zorunlu oldu. Osmanlilar, 1571 yllmdaki inebahti deniz savagiyla da Akdeniz'de ilk büyük yenilgiye ugradilar. Sadrazam Lütfi Papa Kanuni Sultan Sülayman'a deniz gücü sorunuyla ilgili punlari söylemigtir: "Karaya hükmeden çok olmustur. den üstünler. Onlan yenmeliyiz."3
Kafirler denizde biz-
Ïnebahti Savagi, Hiristiyan Avrupa tarafindan büyük bir
I
za-
fer geklinde kutlandi. Ancak bu zafer, Osmanh donanmalarmin Asya denizlerinde yenilgiye ugratilip yok edilmesinin yanmda çok da önemli degildi. Kisa sürede Osmanlilar Akdeniz'deki deniz güçlerini çogaltmiglar, böylelikle Avrupa'daki topraklanni saldirilara kargi koruyabilmiglerdir. II. Sultan Selim (15661574) ile sadrazami Sokollu Mehmed Paga'nm inebahti'da batinlan gemilerin yerine yeni bir donanmamn yapilmasiyla ilgili
konugmasi, bir Türk tarihçisi tarafindan pöyle aktanimigtir: "Sultan yeni donanmanin maliyetini sordugunda sadrazam, "Imparatorlugumuz o kadar güçlüdür ki, istersek atlastan yelkenleri, ibrigimden halatlari ve gümügten çipalari olan bir donanma inga edebiliriz."* demisti. Gerçekten de donanma yeniden yapilarak Müslüman deniz gücü Yakindogu
ve Kuzey Afrika'da
üslendi.
Sonra
da XVII. 133
i
1 9
iSLAMlYET'ÌN DOÕUSU VE
YÜKSELjÍ
ve Atlantik'e açilmayi sürdürdü. H1ristiyan Avrupa'ya oranla, Islam dünyasinin gerçek gücü önemli derecede zayiflamigt1, ancak Osmanli askeri gücü sayehakim olmayi
yy'da Akdeniz'e
sinde hem Hiristiyanlar hem de Müslümanlar nüz farkinda degillerdi.
bu gerileyigin he-
XVI. yy ortalannda, Kanuni Sultan Süleyman'1n sarayindaki Kutsal Roma imparatorlugu'nun elçisi Busbecq, büyük bir Osmanh gücü altinda yagan Hiristiyan Avrupa konusundaki endielerini göyle ifade
etmigtir:S
ue dügman bize sal-yaldermaya hazirlamrken arkasmdaki tehlikeye dikkat etmelidir... Iran iglerini Türkler bitiiran'la nzzca kaderimiri gecihtirir bizi kunaramaz. için ne katüm destegiyle bogazzmtza sartlacak. Bunun rince, Dogu'nun "Bizim lehimizde yalntzca
dar haztrlthstz oldugumuzu
Íran bareker
etmektedir
söylemeye dilim varmtyor.-"
ile hesaplagmadilar." 19. yy baglarina kadar dogu kompulan ve rakipleriyle mücadeleyi sürdürdüler ama artik Türkiye de, Iran da Bat1'yi tehdit edecek halde degillerdi. Misir Memluk sultanlannin yaptigi gibi Iran hükümdarlari da Osmanhlar
"iran
ategli silahlara pek sicak bakmadiklarindan, baglangiçta bu silahlari almak için çok istekli degillerdi. Onlar da tipki Memlukler gibi Osmanh tüfekçilerini ve topçusunu görünce yanildik-
lannin farkina vardilar. Ancak Memlukler'den farkh olarak ylkilmamig ve aldiklan dersleri uygulama olanagt elde etmiglerdi. XVI. özellikle de XVII. yy'da Iran pahlan ordulanna tüfek ve top almiglardi.
Venedik, Portekiz ve
Ïngiltere önemli ikmal
kaynaklari olmuytur. Iranhlar baglang1çta istekli olmamalanna ragmen, silah üretimini ve kullammmi kisa sürede ögrendiler. 24 Eylül 1572 tariOnlar Konsehinde Venedik elçisi Vincenzo di Alessandri'nin yi'ne verdigi
134
raporda
açikladigi
gözlemi göyledir:6
BARUT ÌMPARATORLUKLARI
"Kullandzklan ülkelenn
silablar mzzrak, kilzç ve arkebüzdür ve silablan tüm diger daba üstün, çelikleri de daba iyidir. Arkebüzle-
silablanndan
rin namlulannm onstan
uzunlugu
çogunlukla
altz kanytzr ce yakkyth olarak üç Bunlan yaylann: çehme-
biraz daba hafif olan gülleler atarlar.
yi ya da hthçlanm kullanmays aksatmadan kobyca kullantrlar. Kihçlanna gerek duyana dek eyerlerinde astlz tutarlar, Arkebürü surtlanna as-
teklan ve helzçlanns ellerinde tuttuhlanndan kini engellemez."
bir silahz hullanmalan
öte-
Kiliç, yay ve ategli silahi neredeyse ayni anda kullanabilen Íran11süvarinin resmedildigi tablo, gerçekleyen degigikliklerin karmagasmi baçanyla simgelemektedir. XVI. ve XVII. yy'da ategli silahlar Ïran hükümdarlan
tarafmdan istenmeyerek
de ol-
sa kullanilmaya baglanarak, askerlerinin çogunlugunu bu silahlarla donatilruptir. Kuyatmalarda, onlar kadar yogun olmamakla birlikte tipki Osmanhlar gibi top kullaniyorlardi. Sahra topçusunu n1yorlardi.
kisith ve genellikle
Sah Abbas11587-1629),
de etkisiz bir gekilde kulla-
Sah Ismail'den sonraki hükümdarSahAbbas'in Osmanli modeline göre
lardan en ilginç olanidir. yeni bir piyade ve topçu birligi kurmasi yaptig1 en önemli igtir. 1598 yllmda yirmi alti kipiyle îran'a gelerek uzun süre pahin hizmetinde bulunan Robert ve Anthony Shirley adli ingiliz kardegler, bu birligin kuralmasmda Sah Abbas'a yardim etmiglerdir.
Sah Abbas
ilk olarak,
Îran'm dogu eyaletlerinde
pek çok geh-
ri ele geçiren Orta Asya Özbekleri'ni durdurdu. Bunu bagarabilmek için de Osmanhlar ile ban.; yapti ve Gürcistan, eski Safevi bagkenti Tebriz ile Azerbeycan'i onlara birakti. Özbekler'e uyguladigi
baçanli politikasi sayesinde dogudaki kaybetmig ol-
dugu yerleri geri aldi ve yeniden gözünü batiya dikti. 1603 yllinda Tebriz'i alarak ilerlemeyi sürdürdü ve daha Osman111artarafindan fethedilmig olan Irak topraklarmm büyük bölü.önce
135
1SLAMlYET'IN DOGU.SU VE YUKSELISI
münü ele geçirdi. 1616 yilinda Hindistan'da Surat'ta çaligmaya baglayan ingiliz Dogu Hindistan Sirketi,SahAbbas hükümdarhgi zamanmdaki önemli bir diger olaydir. Portekizliler o döne-
iran'daki Batih ticaretin neredeyse tamammi ellerinde bulunduruyorlardi, ancak ingilizlerin bu girigimini durdurmaorduyi bagaramadilar. 1622 yilinda Ingiliz tüccarlan bir fran me dek
Portekizliler'in elinde olan Basra sunun, 1514 yllindan bu yana Körfezi'ndeki Hürmüz'ü ele geçirmesine yardim ettiler. Bu olay için yazilan bir destan ile îran ordusunun..bu baçansi kutlandi.
"Büyük" olarak anilan
SahAbbas dõnemi
Safevi çaginin zir-
Batili güçPortekiz, Hollanda ve ingilizler arastadaki lerin Basra Körfezi ve Hint Okyanusu'ndaki rakip durumlanavantajlan varnin, pahin yakalayip faydalanmada gecikmedigi di. 1597 yllinda SahAbbas bagkenti tekrar tagidi, daha önce de
vesiydi.
Tebriz'den Kazvin'e tagmigti. Baskenti bu defa, dogudaki ve batidaki dügmanlari olan Özbekler'e ve Türkler'e kargi harekatlakonumnni daha yakindan izleyebilecegi ve daha merkezi bir
daki isfahan'a tagidi. îsfahan'da SahAbbas zamaninda yapilan yeni yapilar gehre kahci bir güzellik katti ve orada yaganlann nisf-i cihan" (Isfahan dünyanin yansidir) diye gurur"isfahan
.
lanmalanni dogruladi. Safevi hanedani, Sah Abbas öldükten sonra hizla çökmeye bagladi. Osmanhlar Bagdat'1 yeniden
SahAbbas'in aldilar.
Iran'in
onlardan geri aldigt yerleri ve dogudaki kompulari olan Af-
ganlar ve Özbekler saldinlanna devam ettiler. Kafkasya sinirlailk Rus henna Kazaklar'in akinlar yapmaya bagladiklan sirada, I
yeti 1664 yihnda îsfahan'a girdi. O sirada kuzeyde uzun dõnemde büyük önem kazanacak birtakim geligmeler oluyordu. 1480 y111nda Moskova çan Büyük
îvan, Rus tarihçileri tarafindan "Tatar boyundurugu" olarak
adlandialan
136
durumdan, bagtmliliktan ve haraç vermekten
so-
BARUT ÌMPARATORLUKLARI
nunda kurtulmugtu. Ruslar tipki Batidaki Portekizler v'e Íspanyollar gibi, ancak daha bagarih bir gekilde ülkelerini Müslüman egemenliginden kurtarmig ve eski efendilerini kendi topraklanna geri göndermeye bagladilar. Uzunca bir ugraptan sonra 1552 yilinda Volga Tatarlan'nin bagkenti Kazan'i ele geçirdiler. Bundan sonra da bölge daima Rus yönetiminde kaldi. Ruslar, Volga . üzerinden apagi inerek 1556 yihada Hazar kiyisindaki Astrakhan limanini aldilar. Artik Ruslar Volga irmagmin tamamini ele
geçirmipler ve Hazar Denizi'nde
bir köpriibagina sahip olmugsirada Müslüman dügmanlannin çogunu yenmiglerdi ve OsmanI1 Kirim Tatar topraklanna dogru ilerliyorlardi. Bu tehlikenin farkinda olan Osmanlilar kargi koyma lardi. Güneye indikleri
çaligiyorlar ama sonuç alamiyorlardi. Osmanhlar'in bir sefer düzenleyip Astrakhan't alma ve donanmalarmi Karadeniz'den Hazar'a çikartrnak için Volga ile Don irmaklari arasmda bir kanal açma planlan da gerçeklegemedi. Bir süre daha K1nm'1n Tatar hanlari Ruslar'a' direnerek Osmanli sultanlarma bagli kaldilar. Bu süre boyunca Karadeniz Tatar ve Türk denetimi altinda bulundu. Çogunlugugida maddesi ve Dogu Avrupali kölelerden olugan önemli bir ticaret Istanbul ile Kinm arasinda sürdü.
Öte yandan Ruslar da
yy'da Astrakhan,
ilerlemeye
devam ediyorlardi.
Ruslar'in kuzey Kafkasya'nin
man devletlerine dogria yay11ma merkezleri
XVII.
bagimsiz Müslühaline geldi. Són-
ra da Volga ve Don irmaklannin agizlari arasmdaki Rus imparatorluk eyaletinin yönetim merkezi oldu. 1637 y11mda, Karadeniz'deki Türk Azak deniz kalesi bagimsiz hareket eden Don
Kazaklar
tarafindan
fethedildi. Don Kazaklan kaleyi yillarca Türk kara ve deniz saldirlarina kargi ellerinde bulundurdular, sonra da Rus çanna hedlye ettiler. Ancak Osmanh imparatorlugu ile savaga girme tehlikesini göze alamayan Rus çan bu hediyeyi kabul etmek istemedi. Karadeniz'e gidecek Rus yolu he-
ÌSLAMÍYET'ÏN DOCUSU VE
.
YÜKSEL϶Í
nüz açik olmamakla birlikte artik belliydi. 1602 yihnda Kutsal Roma imparatoru ile Osmanli sultam arasinda yapilan Zitvatorok Antlagmast önemli bir degigikligin göstergesiydi. Antlagma Habsburg ve Osmanh imparatorluklairmagin üzerindeki bir adada imzalanmigti. sininni çizen Bu anlagma, eskiden yapilanlar gibi zaferi kazananm bagkentinde dikte ettigi bir bang olmamig, epitler arasinda tam da sinirda yapilan bir uzlagma olmugtur. Bu degigikligi simgeleyen bagka bir gey de, o güne dek Türk belgelerinde "Viyana krali" Habsburg hükümdan için Osmanli sultaeklinde
nnin
küçümsenen
Avunvanmm kullanilmasiydi. Osmanldar'm nma ait rupa'ya girdikleri ilk zamanlarda gerçek anlamda bir antlagma ile da görügme de yapilmamigtt. Dini bir görev olan ve Islam kafir dügmanlari arasmda sürekli yapilan savaglar, ara sira bar1plarla dururdu. Bu banglar da Osmanlilar tarafindan yenilen "padigah"
dügmanlarma istanbul'da dikte edilirdi. Sonuç olarak ZitvatoDolayisiyla rok Antlagmasi kopullann degigtigini gösteriyordu. kavramlar ve yöntemler de degigmigti. îstenmeden verilen epitlik ödünü ile baglayan XVII. yy bir yenilginin kesin olarak kabul edilmesiyle son bulmuytur. Hiristiyan ve Müslüman dünyalarinda askeri ve siyasi güç dengesin-
için derslerin çikanlmauygulanmast zaman almigttr. Ekonomik epitsi, anlagilmasi ve sizlik hemen kavranmamigti, ancak kavranigi çok derin ve keticaret merkezleri, dolayistyla da güç sin olmugtu. Avrupa'nm okyanuslardaki kepiflerin sonucunda Akdeniz'den merkezleri
deki degigiklik oldukça yavag oldugu
Atlantik'e, Orta ve Güney Avrupa'dan Batili denizci devletlere kaymigt1. Batililar, Ortadogu'da ve bagka bölgelerdeki îslam devletAtlanleriyle olan aligveriglerinde önemli üstünlüklere sahipti. tik firtinalarina dayanacak gekilde yapilan gemileri, Müslüman138
'
BARUT ÌMPARATORLUKLARI
lar'm Akdeniz ve Hint Okyanusu'ndaki gemilerinden oldukça agir ve büyüktü. Gemi yapimcilarinin tasarIadigi, Atlantik'te egitim almig kaptanlann yönettigi bu gemilerin manevra yetenekleri çok daha fazlaydt ve çifte avantaja sahiplerdi: Bang zamaninda daha fazla yükle daha uzaklara daha dügük maliyetlerle gidebiliyorlar, savag zamaninda da daha fazla top tagiyorlardi. Bati Avrupa'daki denizci devletler, Güney ve Güneydo-
gu Asya
ile Orta Amerika'daki
tropik ülkeleri
sömürgeleptirip
önceden
hiç bilinmeyen ya da Avrupa'da yetigmeyen ürünler yetigtirmiglerdi. Bu devletler, ekonomilerindeki ve ,geligmeler
Amerika'dan
gelen altin sayesinde, Ortadogu pazarlanna oldukça genig bir ürün çegidi sunmaya baglamiglardi. Ekonomik
kültürde de hizla artmaya devam eden farkl1Iiklar, ticari alandaki degigiklikler kadar önemliydi. XVI. yy'da ve sonrasinda Avrupa devletleri üretici güdümlü ekonomiler ve merkantilist politikalann yönlendirmesiyle, ticaret girketlerini koruyarak ekonomik enerjilerini yogunlagtirmaya
ve ticari etkinlikle-
rini artirmaya
baglamiglardi. Endonezya ve Hindistan'a yalnizca tüccar olarak degil, yönetici olarak da yerlegen Bati Avrupalilar, denizdeki güçleri sayesinde baharat ve bagka önemli ürünlerin Afrika ile Asya arasindaki
ticari etkinliklerinin
ticaretine hakim olmuglar, böylelikle kapsami önemli ölçüde. büyümügtü.
Yalnizca Bat1'mn yükseligi, iki dünya arasmdaki ekonomik dengedeki degigikligi açiklamada yeterli olmayacaktir. Müslüman gücündeki gerilemenin nedenlerini görmek için iç degigiklikleri dikkate almak gerekmektedir.
ÇagdayAvrupali
gözlemcilerin
XVI. yy'in ilk yarismda
.en
görkemli dönemini yagayan klasik Osmanli sisteminde etkin ve merkezi bir mutlakiyetçilik modelini ve örnegini görmelerine agirmamak gerekir. Eski Avrupa sisteminde yerlegmig ayncaliklara sadik kalanlar için sultanlik keyfi ve kaprisli korkunç bir
I
ISLAMlYET'IN DOGUSU VE
YUKSELIS1
güçtü. Öte yandan Avrupa'nm despotizmi
çagmi sabirsizlikla
milli devlette aydmlaninig kral bekler de Türkiye'de disiplinli
bir modern monargi oldugunu dügünüyorlardi. Makyavel ve bagka Avrupali siyasi düpünürler Fransiz kralikargilagtirirken her nm güçsüzlügünü Türk sultanmm gücüyle iki ülkede de zaman içinde bu iki hükümdarm rollerini tersiFransa'da ip adamlan saraym ne çevirecek süreçler baghyordu. ileri gelenleri durumuna gelecek, özerk bölgeler idari bölgeler olacakti. Kral halki ve ülkesi üzerinde "Devlet Benim" diyecek õlçüde
güç ve otorite kazanacakti.
1520 yihnda Kanuni Sultan Süleyman'a Hz. Osman'in kihci Macaristan'dan Karadeniz'den Hint Okyanusu'na, verildiginde, kusursuz bir mutIran sinirlarina dek büyük bir imparatorlukta
lakiyetçi hükümetin efendisi olmugtu. Gücü
eriat'm degigtiri-
sinirhydt ama mutlak gücürfü de geriat'tan aliyordu. Adeta sultanin özel köleleri olan hükümet ve ordu, yani yönetenlerle savaganlar, halk kargisinda ayncahkh ve basahiptiler ama sultanin iradesi kargisinda herhangi bir lemez hükümleriyle
gigikliga
haklan yoktu. Eski kadrolarm yerine mütevazi kökenlerden len yeni köleler getiriliyor, bõylece de güç merkezlerindeki badan ogula geçen aristokrasinin geligmesi önleniyordu. yandan sultana geri almabilen timarlarla bagh olan feodal da tanmi geligtirip kirsal alanin refahmt saglayacak ölçüde
ge-
ba-
Öte sinif
gü-
venlikteydi.
geligme yolXVI. yy'da Avrupa'yi yeni siyasi ve ekonomik larma iten büyük tehdit, Osmanli imparatorlugu açismdan herhangi bir zorluk çikarmadigi için bir motivasyon da yapmlyor-
du. Avrupa devletleri arasmda yalnizca Türkiye, yeni savag makinesini organize edecek ve finansmanini yapacak merkezi denetime, insan gücüne, topraga ve kaynaga sahipti. Avrupa ülkeleri, yogun bir çahyma ve ilerleme çagina baghyorlardi, öte
BARUT iMPARATORLUKLARI
yanda Türkler ise rahatlarini y1siyla da geri kaliyorlardi.
bozmuyor, hareket
etmi Lr,dola-
Osmanli tarihçilerine
göre, imparatorlugun çökügü Kanuni Sultan Süleyman'in ölümüyle baglar. Gerçekten de XVI. yy'm ikinci yansinda Osmanh kurumsal yapismdaki çözülmenin ilk
belirtileri ortaya çikmaya baglanmigt1r. Bu belirtileri Osmanh devlet adamlan XVI. yy sonlarmdan Osmanli Ïmparatorlu-
gu'nun son
günlerine
dek yazih olarak tartigmiglardir. Sipahi sinifinin bozulmasi, sikça tartigilan bu belirtilerden biridir. ilk zamanlarinda Osmanh devletinin belkemigi olan bu feodal sinif, uzunca bir süre bu önemini kaybetmemigtir. Sultanm feodal timarlardan toplanan askerler yerine, daha etkin ve daha bagimh profesyonel tercih etmesi çökügü tetikleyen etmenlerden biridir. Bagka bir etmen de, savagtaki teknolojik geligmeler nedeniyle daha uzun süreli ve uzman alaylara, "köleler'i
.
lag1mc11ara, istihkamc11ara ve topçulara ihtlyaç olmasi ve bunlarm feodal süvarinin önemini, tümüyle yok etmese de, azaltmig olmasidir.
Askerlik hizmeti kopuluna bagli olan Osmanli timan devredilebiliyor ve geri almabiliyordu. Uygulamada bir sipahinin oglu babasmm timanna sahip olabiliyordu ama bu bir hak degildi ve askeri hizmet becerisine baghydi. Sipahiler sürekli bir timardan ötekine ya da¯bir bölgeden bagka bölgeye gönderilirdi. XVL yy sonlarmda, timar sahibi ölünce timan sonlandirarak topragi
sultanm
XVL yy'dan
arazisine
itibaren
tapu kayitlarinda
oranmda beylik arazide ha fazla, Avrupa'da Feodal
eklemek
artiça rastlanir daha az görülür.
yaygmlagmaya
baglamigti.
timar arazisindeki ve özellikle
dügü
Asya'da
da-
sipahiler azahrken
düzenli ordu da artiyor ve orduyu besleme da gitgide çogahyordu. Büyük olasihkla, boy timarlara el konmasmm öncelikli nedeni de budur. Sultan, hizmasrafi
I
I
141
ISLAMÍYET'iN DOÔUSU VE
YÜKSELISi
la nakit para saglamak ü zere, topraklarm gelirlerini toplamakla ugragmak yerine birtakim ayncaliklarla topraklan kiraya veriyordu. Bunlar askeri degil parasaldi; kimilerinin kullanma hak-
kini verir, kimilerini mültezimlere dagitirdi. Bu haklar baglangiçta kisa süreliydi ama daha sonra mültezime ömür boyu hak verildi. Bir süre sonra da amaci digma çikarak miras birakilayol açti. Giderek bu yaygmlagt1. Sarayin ileri ge-
bilir hale gelmesi topraga yabancilagmaya sistem
imparatorlugun tamammda
lenlerine ya da gözdelerine pek çok timar verildi ve bunlar da Sonunda da ayni gekilde amaci dipinda kullanilmaya baglandi. bazi sipahiler bile timarlannm gelirlerini toplamayi mültezimlere biraktilar.
gücün kaynagi iltizamin yerel denetimiydi. Bu kira sözlegmeleriyle tagrada yeni bir mülkiyet sahibi sinif ortaya çikti ve yerel olaylarda önemli roller almaya bagladi. Köylü ile devlet arasma girerek gelirin büyük bõlümüToplumsal
ve ekonomik
koydu. Teoride yalnizca mültezim sifatiyla topragi ellerinde bulunduruyorlardi ama bu yeni toprak sahipleri, devletin güçsüzlegerek tagranin denetimini kaybetmesiyle hem topraklann1 geniëlettiler hem de güvencelerini arttirdilar, hatta XVII. yy'da devletin bazi görevlerini bile gasp etmeye bagladilar.
ne el
adi" verilir. Ayan terimi bu smifa çok eskiden beri tagra ya da yörenin ileri gelenleri anlaminda, özellikle de tüccarlar için kullanilmigtir ama artik önemli siyasi görevleri bulunan eski ve yeni toprak sahipleri toplumsal grubu ya da sinin için kullanilmaya baglamigt1. Gaspçi olarak görülen ayanlar baglangiçta direnigle kargilagtilar. XVIII. yy'da tagOsmanli tarihinde
"ayan
hatta tagra gehirlerinin yönetimi, mali ve idari sikintilar içindeki merkezi hükümet tarafindan gitgide mülkiyet sahibi toprak sahiplerine benzeyen ayanlara birakildi. tagrada bu Feodal sipahilerin ortadiregini olugturduklan ra igleri,
BARUT IMPARATORLUKI.ARI
geligmeler
olurken,
kölelik kurumunda da köklü degigiklikler gerçeklegiyordu. XVI. yy'in ikinci yansinda, bu degigiklikler, askere alma politikasindaki bir degigikligin ilk belirtileriyle baglamigti. Yeniçeri ordusu ayricaliklan olan kapali bir kurumdu. Yeniçeriler, baglang1çta yalnizca Hiristlyan tutsak ve köleler içinden devgirme olarak seçilirlerdi. Yeniçeri ordusu kurulugundan itibaren Bektayilik tarikatiyla iligkideydi ve bu tarikatin üyeleri olan yeniçerilerin arkadaglarindan bagka aileleri, kiplalarindan bagka evleri olmazdi. Yaln12ca yeniçeri subaylari, emekli ya da garnizon iglerinde çalipan yagli askerler evlenebilirlerdi. Yeniçeri talimatnamesi anlamma
gelen Kavanin-i Yeniçeriyan'da "Çokeskilerden beri, yeniçerilenn
bu konu göyle anlatilmig tir: evlenmelen
yasakter
Sultan'm
izniyle
yalmzca
subaylar ve asherlik için yaylanmg erler evlenebilirler. Yeniçeriler cinsel perhiz yaptzklarmdan onlar için yapumq kylalarda yayarlar."
Yeniçeriligin ri ordusunun
satin alma ve miras yoluyla geçmesi yeniçeçökügünü baglatmistir. Baglang1çta hem devgir-
me yöntemiyle
hem de bu yeni yöntemlerle yeniçeri olunurken, zamanla devgirme kurumu tamamen yok olmuy ve yeniçeri evlilikleri artmaya baglamigtir. Kanuni Sultan Süleyman zamaninda bu adet oldukça yaygmlagmig, IL Selim'in tahta geçiginde de bir hak olarak verilmistir. Bunun ardmdan yeniçerilerin büyük çogunlugu evlenerek aileleriyle beraber yagamaya baglamiglardir. Evlilik çocuk
sahibi olmak da demekti. Dogal olarak, ayncahkh gruplardaki babalar, ayni ayncaliklan ogullari için de istiyorlardi. Arkasi kesilmeyen bu istekler nedeniyle, IL Selim 1568 yilmda yeniçerilerin ogullanni asker adaylan olarak esami defterlerine yazdirmalanni
harçhk ve tayin veriliyor, suna alimyorlardi.
kabul etti. Çocuklaraküçük bir
zamani geldiginde de yeniçeri orduBu yeni yeniçeriler gerçek kõleIerden zyn143
1SLAMÌYET'ÏN DOÖUSU VE
labilmeleri için
"köle
girme yöntemiyle almiyorlardi. II.
YÜKSELÍSÍ
ogullan" olarak adlandmhyorlardi've almanlar
kadar özenle
1592 yilma gelindiginde
gunlugubu yeniçerilerden
dev-
seçilmiyor, siki egitim yeniçeri
ordusunun
ço-
oluguyordu.
yapma disiplini bozuldu ve bir daha düzelmedi. XVI. yy sonlannda îran ile savagihrken, ordunun durumu ve kökeni dikkate almmayarak para kargiligi adlanm yazdiracak herkese esami defterleri açildi. Sultan Murad Han dõnemindeki (1574-1595)durum, tarihçi Selanikli Mustafa Böylece, kõlelerden
asker
tarafindan pöyle aktanlmigtir:6 "Yeniçeri ve topçu alaylan, çaftliklenni terk eden çzfiçilere, köylillere, Lazaçzldz. Bunlann orduya girmelar'a, Ruslar'a, Museviler'e, Çingeneler'e siyle saygt ve gelenek tamamen kayboldu, devlete saygt gösten'lmer bale gelindi. Hem yetenek hem de beceriden yoksun Wiler iktidar mahamlanna geldiler."
Giderek yaygmlagmaya
baglayan bu gikayete
Koçu Bey Ri-
salesinde de yer verilmigtir. Koçu Bey, yagadigi XVIL yy baglarinda yeniçeri ordusuna her türlü serserinin girdigini göyle ifaÇingeneler, dinleri bide etmigtir: "Lazlar, Kürtler, Türkmenler, gehirliler, gõçerler, purupçular, egkiyalar, katir ve deve sürücüleri, yankesiciler ve hamallar orduya katildigi için disiplin ve düzen kalmadi, gelenekler ve yalinmeyenler,
yabancilar,
sa çignendi.'*
Goriça'dan Koçu Bey de Makedonya'da ordunun geldigi duruma çok endigelenerek,
bir devgirmeydi ve sultana ordusunu
bu serserilerle doldurmasi gerekmedigini yöyle ifade ediyordu: "Hâlâ Arnavutluk'ta ve Bosna'da cesur insanlar var." Artik çok geçti. XVL yy sonlarmda mali ve askeri baskilar rasgele ve acele askere seçme sonucunda hizh bir nedeniyle degigim süreci yaganmaya baglamig ve çok kisa sürede yeniçeri ordusu.nun yapist tamamen
144
degismigti. Devyirme yönteminin
:L
BARUT IMPARATORLUKLARI
birakilarak özgür dogan Müslümanlar'in
I
alinmasi sonucunda,
ordu babadan ogula geçen ve kiskançlikla korunan ayncaliklara sahip bir kurum durumuna geldi. Orduya alinmak için baglica yol mirasti ancak esnaf ve tüccarlar da yeniçeri esami defterlerinde
para ödeyerek yer alabiliyorlardi. Sözde hâlâ sultanin kõ1eleri olan yeniçeriler zaman zaman sultanin efendileri durumuna geliyorlardi. Asker adi altmda bir tür silahli çete olmuglardi. Din ya da saray kaynakli bir kigkirtma ya da kendi çikarlari ve söz konusu oldugunda sokaklarda dövügmeye hazirlardi ama artik savagta disiplinli bir dügman kargismda duramazlardi.
Saraya ve devletin üst makamlanna memur yetiptiren Enderun okulu da devgirme yönteminin birakilmasmdan õnemli ve ani
bir gekilde etkilendi.
Avrupa'dan
gelen kölelerin azalmasi nedeniyle Kafkasya'dan köle ithal ediliyordu. Ortadogu harem1erindeKafkas kadmlarin daima özel bir yerleri vardi. Özellikle Misir Memluk s'ultanligmin geç döneminde Kafkas erkek köleler önemli roller almiglardi ancak Osmanli
Ïmparatorlugu'ndaki
rolleri
küçük olmuytu ve orduda da köle kurumunda da Avrupa ve Balkan kökenli kölelerin gölgesinde kalmiglard1. Bu durum XVI. yy sonlarma dogru degigmeye bagladi. Abhazlar, Çeçenler,
Çerkezlerve
Gürcüler olmak üzere
Kafkasya kökenli-
ler imparatorlugun yönetici seçkinleri içinde yükselmeye bagladilar. Hadim Mehmed Papa, Kafkasya kökenli ilk sadrazamdir. Gürcü kökenli bir. saray hadimi olan Hadim Mehmed Paa, 1622-1623 yillarinda dört ay sadrazamlik yapm1ptir. Bundan sayismda büyük artig olmug, XVII-XVIII. sonra Kafkasyalilar'm yy'da pek çogu vezir, vali ve general olmuglardir. Bagkentte gruplann çatigmasi da çegitli gekillerde sürüyor-
du. Bu çatigma, bir tarafta imparatorluk yönetiminin her yamna dagilmig kõle veya õzgür insanlann oldugu saray ile harem, 145
ÏSLAMÌYET'ÍN
DOÕUSU
VE
YÜKSEL̶Í
tarafta da bürokrasinin özgür doganlarmin ve di'ni hiyeraryinin destekledigi sadrazamlik olmak üzere iki kutup arasinöteki
da gerçeklegiyordu. Osmanli Islamiyeti ile Hiristiyan Avrupa çatigmasi, genellikle Birligi aras1ndaki çatigmazamanin özgür dünyasi ile Sovyetler
iki örnekte ya benzetilir. Bu benzetme yanlig da degildir. Batt, de, sürekli çatigmanin kesin bir zaferle sonuçlanacagi dogmatik inancmda olan yayilmac1 ve militan bir toplum ile devlet anlayigina sahipti, ama bu benzetme daha ileri gõtürülmemelidir.
Osmanli
Islamiyetiile H1ristiyan Avrupa çatigmasmda her
iki ta-
rafta da dogmatizm vardi ama Türkler daha hoggõrülüydü. XVoy veXVI. yy'da göçmenlerin, Lenin'in deyigiyle renlerin" yönleri bugünkü gibi Dogu'dan Bati'ya dogru degil, "ayaklanyla
Bati'dan
Dogu'ya
dogruydu. 1492 yilinda 1spanya'dan kovu-
lup Türkiye'ye ¯siginan Museviler tek örnek degildi. Kiliselerin kaçan Hiristiyanlar da Osmanli. baskisi yüzünden ülkelerinden topraklarina
siginmiglardi. Osmanlilar'in
Avrupa'daki
egemenlikleri son buldugunda, yüzyillardan beri yönetimleri altinda olan Hiristiyan milletler kültürleri, dinleri ve dilleri, hatta bazi kurumlanyla ayaktaydilar ve ayn milli kimliklerini devam ettirBalkanlar'da meye hazirdilar. Öte yandan, ispanya'da Arap ve Türk egemenlikleri son buldugunda oralarda kalan Müslüman-
lar için ayni durum söz konusu degildi. Osmanli
egemenliginden
rarlanmlyordu,
fethedilmig
yalnizca Avrupali mülteciler ülkelerdeki
Osmanli imparatorluk
rinin düzeliyordu. ve çatigma olan yerlerde
ya-
köylülerin de durumlahükümeti düzensizlik
güvenligi ve birligi sagliyordu. Ekonomik ve toplumsal açidan da önemli sonuçlar söz konusuydu. Toprak sahibi olan eski aristokrasinin büyük çogunlugu feortadan kaldinlmly, sahipsiz kalan topraklan da tih savaglarmda Osmanh askerlerine 146
timar olarak verilmigti.
Ancak timar, Os-
BARUT ÌMPARATORLUKLARI
manl1 sisteminde
toplama hakki anlamina geliyördu. Teoride, timar sahibi ömür boyunca ya da kisa bir süre askerlik hizmetine çagirilmazdi ve timarlar miras yoluyla devredilmezdi. Köylülerin de Osmanlilar'm hem mülkiyetin bölünmemesi ve hem de tek elde toplanmama gelenekleriyle korunarak bir tür miras birakma biçimleri vardi. Bu sayede, çiftliklerinde daha önceki Hiristiyan hükümdarlar zamanmdakinden daha çok özgürlerdi. önceki ülkelerdekine oranla Daha daha ve kompu insanca toplanan, daha dügük vergi ödüyorlardi. refah Bu ve güvenli ortam, Osmanli yönetiminin daha az çekici olan bagka yönleriyle uzlagmalarini ve Bati'dan gelecek milliyetçi dügünce akimina dek Osmanli topraklarmda sakin ve uzun bir dönevergi
min sürmesini saglamigti.
dek Avrupa'dan Balkanlar'a gidenler tarafmdan Balkan köylüsünün mutlu ve refah durumundan söz edilmig, bu durum H1ristiyan Avrupa'daki olumsuz durumla kargilagtmlmistir. Bu çeligki durum, XV-XVI. yy'da Avrapa'daki büyük köylü isyanlari sirasmda daha çok dikkat çekmisti. Devgirmelik çok kötüleniyor olsa da olumlu yanlari oluyordu. Devgirmelik sayesinde en basit bir köylü bile devletin en güçlü ve XIX. yy sonuna
üst mevkilerine
yükselebiliyordu
ve pek çok köylü bunu yaparak ailelerine de yarar saglamigti. Diger yanda, çagday H1ristiyan dünyasinm aristokrat toplumlarmda bu tür bir toplumsal
hareketin olmasi imkansizdi. Osmanl1
ÍmparatorluguAvrupa'y1 pek çok
gekilde
etkilemigtir. Baylang1çta, tehlikeli bir dügman olarak Osmanlilar'dan korkulmuy ama tehlikenin ardmdan da bu korku sürmügtür. Imparatorluk
sonra da finansörler açismdan zengin ve açilmaya devam eden bir pazardi ve büyük bir çekiciligi vardi. Osmanlilar'm mühtedi (dönme) admi verdikleri, Avrupa'11 tatmin
üreticiler,
tüccar,
olmamig ve hirsli kipiler, Osmanli olanaklarmm
çekici-
147
ISLAMlYET'IN
DOGUSU
VE YUKSELISI
ligine kapilmig ve Osmanh hizmetinde parlak meslek'lere sahip olmuglardir. Ezilmig olan köylüler, efendilerinin dügmanlarmdan umut bekliyorlardi. 1541 ylhnda yayinlanan bir ya'zismda Martin Luther, açgözlü toprak sahipleri ve prensler tarafindan ezilen köylülerin böyle H1ristiyanlar yerine Türkler'in egemenliginde olmayi isteyebileceklerini belirtmigti. Türk imparaen parlak dönemindeki askeri ve siyasi güç, kurulu düzenin savtmucularmi bile etkilenmigti. Türk tehlikesiyle ilgili Avrupa'da yazilan eserlerin büyük çogunlugunda Türk sistemitorlugunun
nin üstünlükleri ve taklit edilmesinin yararlari anlatilmigtir. Kanuni Sultan Süleyman'm, 5-6 Eylül 1566 gecesi Macaristan'da Zigetvar kugatmasi sirasinda çadinnda yol açti. Savag sürüyordu, nasil sonuçlanacagi
ölmesi bir krize
bilinmiyordu ve Sadrazam sultanin öldagünü gizleme tahtin varisi uzaklardaydi. karan aldi. Ye11i sultan 1L Selim Istanbul'a gidinceye dek Kacesedi üç hafta sü1esince tahtirenuni'nin kismen mumyalanan tayindiktan sonra padigahm öldügü Tahtirevanmm perdelerinin arkasindan
vanda eden
ölü sultan yalnizca bir simgeydi.
açiklandi. ordulanni
Türk tarihinde
komuta "Ayyag
Selim" olarak bilinen yeni sultan, adeta gerilemeye baglayan devletin ve imparatorlugun habercisi olmugtu. Osmanh donançekildi. Osordulan da Viyana'dan masi Hint Okyanusu'ndan, manh'nin gerçek çökügü, kisa süre de olsa Osmanh askeri gücünün görkemli görüntüsü ile gizlenmigti. Acimasiz ve kabiliyetli bir padigah olan IV. Murad (1623-1640),ondan sonra da baçanh iki sadrazam Arnavut Köprülü Mehmed ile oglu Köprülü Ahmed
(1656-1678)rnerkezdeki
çürümeyi durdurmuy, hatta
birkaç zafer bile elde etmiglerdi. Türkler'in, yeni sadrazam Ka2amaninda, 1683 ylhnda bir kez daha Viyana'yi ra Mustafa Papa fethetme girigimleri oldu. Ne var-ki, rr
148 El
artik çok geçti. Bu defa Osmanlilar kesin bir ye-
BARUT ÍMPARATORLUKLARI
nilgi aldilar.
Öte yandan
Avrupa
tinin gücü yerine güçsüzlügü
gu sorunu"
aç1sindan
artik Osmanh devle-
sorun haline gelmigti. Buna "Do-
adi verilmigtir.
I
-i
I
M
.
I ,I
149
qq
4. KISIM
Kesif ler h
.
-
-r
.
..r.1
4-. ry
.•
1
L
r
.
.1
i
&
7..
f.
.
17 ? -3
c
|- -
I
<
m-i
. .5
r
- .
3
,
,
r·
-Y
.
I
.i .
Memlüklüler'e
.
ait XIV. yy'dan kahna bakir kap
r
--·
Misir'dan
bir rapinak
I
duvari süslemesi Tebriz'den
ipek seccade.
1".
l
.
. agda astronomide önemli \man bilim adamlari.
1256 yilmda Kahire'de yapilmig bilim ve astronomi çalymalarinda adamlannca kullanilmy usturlap.
PL .
..
çahymalari
olan
L
XV 11tyy'a air bir Farsça up kitabmdan
à
5
A J
I
I
ah Abbas.(hükümdadigi
1588-1629)
döneminden
kalma Ísfahan'daki Sah Camisi.
i iim
i
iksek
kurumlan
medreselerden an'dakï bir ömek.
kbbas'm bir elçiyi 1 ed i. 4
4
.fl.
ilk olarak Ïstanbul'da 16. yy sonlannda açilan iki Suriyeli tarafindan kahvehanelerden biri.
Türkiye'de
.
'
.
I
1r
I
XVII, y
da Türk tüccarlari. ercah
I
----,
I
1
âmmmugggsmuss MEM--EmmmmmmmumämÑ 2,.
l~ m,CC
nr¯L/C.._; J
.ß::.
ni__..C
mi
rL
.
XVI. yy'da Uluç Hasan Pasa'nm damsmani ve haznedar olan, Hasan Aga admi alan bir Íngil¯z (Samson Rowlie). XVL yy da istanbul da bir Yahudi (sagda) ve tüccar.
dokEor
L
-
1
-I
XVIL y da Venedik
.
I
elçisi için Türk ressamlar
tarafmdan
çizilen
dervig
resimleri.
XVIII. y .
Osmanli hükümeri
tarafmdan.elçilikler
görevlendirilen
için
bir tercüman.
Persler ve Türkler için avcdik uzun süre sosyal tapmistir kühürel ve hatta askeri'önem
XVII. yy baglannda Ingiliz
kahvehanesi.
tüccarlar tarafindan
Snerika'dan
getirilen
tütünle
ampan
bir Türk
XIII. yy'da
Yemen'de bir
köle pazari.
L
L
-
iA
XIX. yy'da çöldeki bir Arap köle kervam.
.
.
4
,.
.
-I
da çok sayida Osman siyah haremagasi vardi ve beyaz meslektaplarindan daha güçlü durumdaydtlarXVI. yy'da
I
XVIII. yy'da harema Agast.
-
Pad¯gahm
annesi, Valide Sukan'a hizmetçisi kahve sunarken.
alartnm bagi, Kizla
h
I
r
.
-A
yy'da hizmetçisi ile birlikte hamama
n bir Türk kadmi.
J
nli saraymda Türk kadmlari
Bir dügün törenindeki
kadmlar.
-
--r.·
w
..
'.« I
.
-I
Sadrazamm Avrapah
.-
..
-
GE.\ND
-
.r-
-
--
D
ISUt
bir elçiyi kabul
e
+
e
9
-
us.
NNE
.\.
IIL\.SS
HS
OFI
.
I
k
Yapnni ,I
.
?
1755'te
tamamlanan
istanbul'daki
Nuruosmaniye
Camisi.
I
-t
h
anni Brindesi'nin tragasi,
magasi
Osmanh giysïleri; cüce saray soytansi ve
Giovanni Brindesi'nin askeri
Eablosu.
XIX. yy Osman1
.
uniformalantablosu. -
a a'mn Osmanli
sadrazami ve Avrupali
elçi tablosu.
L
..
L
.I I
Antoine
Jean
Gros un savag tablosu
i-I
.
.·y
Hippolite
Beñeaux'un
IH Selim
Eablosu.
+.
..
1826'da Yeniçeri Ocagi'mn kaldirilmasmdan önce geleneksel Osmanh glysileri içinde ve sonra Batih carzdaki giysiler içinde Sultan II. Mahmed.
.
L
.r
Osmanli valisi Mehmed uzmanlarla görügürken. Misir'm
Ali Papa,
ÎngiÏizve
Fransiz askeri ve
Eeknik
is
..
laaglaert i kar
1
kr
tya
-
1853'te
Sinop'ta
Osmanli
donanmastru yenilgiye Ruslar.
ugratan
8. BÖLÜM
DEVLET
Müslüman hadisleri Hz. Muhammed'in Arabistan'dan kafirlerin kral ve prenslerine peygamberligini bildirdigini ve onlan islam'a davet ettigini söylemektedir. Bu mektuplar pek çok hükümdar, vali ve piskoposa gönderilmigtir, ancak bunlardan en önemlileri Ortadogu'yu paylagmig olan Bizans ve Îran imparatorlan Sezar
ve
Husrev'dir.
Konstantinopolis'teki nm varisi
imparator
ve de Konstantin'den
lugun hükümdariydi. Ayasofya parator
Jüstinyen ile
Sezar,
Roma
imparatorlan-
sonra Hiristiyan bir imparator-
papazi Agapetus'un
ilgili pu ifadesi
imparatorluk
530'da Ïmonuru anla-
tiyordu: sii bassha oriurlann
"Efendimiz,
bepsinden yüce olan onurunuzla ilk size bu onuru lütfeden Tanrt'yt onurlandmyorsunuz. Ïnsanlann adalet davasma devam etmelerini saglamamz ve bu davanm karpsmda önce
olanlarz cezalandwmamz
için size güç verdi. Siz adalet yasasmm
hgx altmda hsmiz."
bulunuyorsunuz
Putperest
Roma'da
tann
anlamina
hükümdar
kral--
ve size tabi olanlarm yasal olarak da kra-
Ìmparator, kral,
geliyordu.
-1
rahip
Hiristiyanliga
ilahi olma iddiastni
sürdürmedi
ve bir bakima_ da
geçilmesinden
sonra,
ve imparatorluk
ve
dini görevleri arastnda (imperium ile sacerdotium) ayrilik olmasa da, bir sinin kabul ettiler. incil'de de din ile siyaset ya da modern dilde Kilise ile Devlet arasindaki farklihk yer almaktadir.
incil'de Hiristiyanhgin
kurucusu destekleyenlerine
Sezar'in
ola-
ni Sezar'a, Tann'nin olam Tann'ya vermelerini buyurur (Matta 22:21). ÏmparatorJüstinyen de bu ikisi arasinda kesin bir aynm L
153
KESÌTLER
yapmigtir ve altinci novella'sinin rigine gunlan söylemektedir?
giriginde Konstantinopolis
pat-
size baggladtgt bediyeler olan imparatorluk ve papazlth otoritesi insanlzgm en büyük nimetleridir. Irnparatorluk otoritesi insani olanlaria, papazlth otoritesi ilabi olanlarla ilgilenir ama her ikisinin kaynage "Tanrt'mn
da aym ve tektir her
ikisi de insanm
yaçamtm
süslerler."
Önceki Bizans hükümdarlart tarafmdan imparator, Sezar
ve
iki Yunan-
Augustus gibi Roma unvanlari kullanihrdi. Sonralari _olarak adlandinlmaya ca sõzcükle, "Basileus" ve "Autokrator" bagladilar. Bizans'ta imparator Devlet'e kargi sorumlulugu gibi Kilise'ye kargi da sorumluluk tapirdi. Görevi dini otoritelerin tagörûç"ü (Platon'dan alinma Yunanca nimladigi "orthe
"dogru
doxa" terimi) onaylamak ve uygulamakti.
ilk yüzyillarda Konstantinopolis'deki
imparatorlar
görevleri-
nin evrensel oldugunu dügünürlerdi. Imparatorluk topraklangönderilen tek dogru dinin hükümdarlan ve Tann tarafmdan nin bagi olarak görevleri tüm dünyaya imparatorluk barigini ve Hiristiyan dinini yaymakti. împaratora Bizans törelerinde dünya hükümdari anlamma gelen Kosmokrator ve zamanin hükümdart demek olan Khronokrator unvanlart verilirdi. Altin sikke olan Solidus ya da Denarius'tu. Evrensel imparatorluk hükümranhginm igaretleri ve armalari arasinda en gü çlüsüydü. HI. yy'daki çatigmalar ve kaos sonucunda Bizans imparatorlannin elindeki devlet, güçsüzlegmig ve fakirlegmig bir askeri ve idari sistemle küçülmügtü. Konstantin'in baglattigi ve ondan sonra gelenlerin de devam ettigi reformlarla imparatorluk hükümetinin gücü ve etkinligi arttigi gibi, ileride gelecek tehlike ve yenilgiler kargismda ayakta kalabilme olanagi da sagladi. etkilenmigGerek bagkent, gerek de tagra yeni örgütlenmeden yer aldigi, devti. Yönetim, merkezde profesyonel memurlann let güvènligi, savimma, maliye ve dig iligkilere bakan dairele154
DEVLET
re aynlmigti.
Ïmparatorluk eyaletleri küçültülerek sayila'r artiril-
mig ve her eyalet bir vali yönetiminde
lünmügtü.
dört büyük eyalete
bõ-
Valilere
büyük güçler verilmigti. Askeri ve mali alanlarda önemli derecede bagimsiz olmakla birlikte, kipisel olarak imparatora kargi sorumlulardi. Yeni sistemin etkinligi önemli ölçüde
askeri
örgütlenmeye
baghydi. împaratorun kendine ait ileri düzeyde egitimli düzenli ordusu, içerideki isyancilara ya da digandaki dügmanlara kargi harekete geçmek üzere emrindeydi.
Süphesiz en önemli dügman, Ímparatorluk otoritesinin tek rakibi Pers hükümdanydi. Pers hükümdan I. Sahpur260'ta Romal11ar'a kargi kazandig1 bir zaferi anlatan bir yazitta gunlari soylemigtir; ·
.
"Ben, Íran in ve diger ülkelenn Krallar Krah Mazda'ya tapan nn soyundan gelen Îran krallar krah Ardagir'in oght ve Papak'm Jahpur'un... Ben, iran topraklannm hühümdanyrm."
Gerçekten
i-
tanrelatoninu
de Sahpur,Romalilar'a kargisinda büyük bir izyillarda fer kazaamigti. Ancak ondan sonraki Roma devleti örgütlenerek güçlenmig, Iran'daki devlet ise gücünü kaybetmeye baglamigti. .za-
Anugirvan (Büyük Ruh) olarak bilinen L Husrev'in hükümdarligi (531-579)devrimci mücadele ve degigiklik däneminin en üst seviyesi olmugtur. Kendinden
önceki hükümdar
499-531)zamaninda
olan babasi Kubad
(448-496;
Mazdak
adindaki Manici bir dini isyancinin baglattigi bir tür komünist hareket, kral tarafindan feodal soylulara kargi bir silah olarak korundu. Husrev belirli bir oranda huezerek devleti, hükümeti ve orduyu zuru sagladi. Mazdekiler'i -düzene yeni bir oturtmayi denedi. Baylangiçta bagar sagladi ve çabasindan bu sonra askeri alanda güçlü bir dönem bagladi. Ne var
.ki
imparatorluk
temelden
güçsüzlegmig, feodal yapi155
-
KESITLER
ücretli sürekli orduyla askeri bir despotsi bozulmuy ve yerini luk almigti. Ayricahkli siniflar bagigikliklarim vergilerden korurlarken, diger yandan da krala bagimli hale geliyorlardi. Dola-
yisiyla yagam saray çevresine odaklanmaya baglamigti. Henüz degigim süreci tamamlanmamigti, eski bagimsizlik ruhu sürüyordu. Husrev'in ardindan soylular tahti yine tehdit ettiler. VL yy'in yabanci savaglari ve iç karigikliklan döneminde askeri komutanlar dahi timar sahibi olmuglardt. Generallerin egemenligindeyeni bir askeri feodalizm bagladi ama yerlegmesine firsat verilmedi. VII. yy baglarken
Íran Müslüman Araplar tarafmdan istila
edildigi zaman merkezi otorite dagilmaya baglamisti. Eyaletlerde babadan ogula geçen beyliklerin hakimiyetindeydi, ancak imparatorluk ordularmin ilk yenilgilerinin ardindan bu beylikler teker teker iggal edilerek halifelerin hakimiyetine girdiler. dini son yüzyihnin toplumsal ve siyasi krizine karigikhklar da eglik ediyordu. En önemlilerinden birinin Maniciler oldugu çegitli Zerdügt tarikatlan, kraliyete ve dine meydan okudular. Bu eylemler tamamen baçanh olamadilar ama yine Sasaniler'in
de Zerdügt dini kurumunun otoritesini sarstilar. Müslümanlar'm kargilagtigi ve Abbasi halifeliginin çegitli siyasi kurumlannin temel aldigi Sasani sistemin durumu böyleyoldugu di. Karakteristik özelligi görevden alma ve õldürmenin despotluktu ve bunlar için Arap fatihlerinin hayranhšmi uyandiran pagah törenler düzenlenirdi.. Sistemden kalan bir bürokratik daha vardi. Geriye kalan eski Pers feodal soylulari askeri açidan etkisiz ve önemsiz
hale gelmiglerdi. Ancak soylu aile-
ler güçlerini ve etkinliklerini bürokrasi.aracihg1yla koruyorlardi, islam çaginda Pers soylu kalemiye sinifinin becerileri yeniden sahneye çikacaktt. Pers krallik kurami dini temeller üzerine 156
kuruluydu.
Part-
DEVLET
hlar'm tersine, Sasaniler bir tür devlet kilisesi kurmuglardi. Bu kilise kraliyet iktidarmi kutsuyor, siyasi ve toplumsal yaçamda etkin rol oynuyordu. Bu durum, çok iyi düzenlenmig ve baginda bir bayrahibin yer aldig1 bir hiyerargi tarafmdan saglaniyordu. Bayrahip hem dini hem de dünyevi bir otorite durumundaydi, toprak ve ayncalik sahibiydi. Ruhban smifin üst düzeylerinde bulunanlar aristokrasiden geldikleri için bir tür Noblesse de Robe (cübbe soylulugu) olugturuyorlardi.
Öncelikle aristokratik
bir toplum olan Sasani Iran'mda statü, kapah üst siniflara üye olmaktan gelirdi. Bu tür bir toplumun kusurlan oldugu gibi iyi özellikleri de vardi. Bunlann en bagmda, genellikle Greko-Romen dünyasmda olmayan gövalyelik ve saygi gelenegi gelirdi. VI. yy'daki olaylarla Pers devletinin aristokratik temeli ciddi
bir biçimde güçsüzlegmig, Islamiyet'le gelen demokratiklegme ile de ölümcül bir darbe almigtir. Araplar tarafindan
yenilgiye ugratilan
Bizans ve Iran devletlerini kargilagtirmak aydinlatici olacaktir. îki devlet arasinda cografi bakimdan ilginç bir benzerlik vardi. Her iki imparator-
lugun temelleri de, hakim imparatorluk halkinm dil ve kültürünün hakim dil ve kültür durumuna geldigi bir yaylada atilmigti. (Pers ve Zerdügtiler Anadolu'da.)
Ïki imparatorluk
Ïran yaylasinda, Yunan
ve Hiristiyanlar
da dinleri ve dilleri onlannkinden
fark-
11olan kompulannin topraklarini denetimleri altinda almiglardi. Persler'in Irak'taki, Bizans'm da Suriye'deki tebaalan dilleri Aramice olan Hiristiyanlar'dt.
Bizanslilar Suriye'de kiliseler-
deki gruplarin muhalefetiyle
kargilaymiglardi. Zaman içinde bu gruplar. kendi kimliklerini, dini uygulamalanm ve hiyerargilerini yaratmiglardi.
iki
imparatorlugun
bagkentlerinin cografi
konumlan
en 157
.4
.
KESÌTLER
Anadolu
yaylasinin
önemli
farkhliklanydi.
yüksek
surlariyla güvenlik altindaki
uzak
köpesinde,
Konstantinopolis'i
Arap-
lar'in fethetme girigimleri baçanh olamamigti.
Împaratorluk, güçlerini tekrar toplaylp birleptirerek yüzlerce yil daha ayakta kalmayi bagaracakti. Sasaniler'in Irak'taki bagkentleri, Iran yaylasinin yak1nlarmdaki Ktesifon ise 637 yllinda çedaki ilk saldiri hareketleriyle kaybedilmig ve .sonrasinda itli Pers ordulanmn
etrafmda toplanacaklan
bagka bir merkez
olmam14ti. Araplar yayllma süreçlerinde
birbirinden
çok farkh iki im-
devleti gelenegiyle kargilagmiglardir. Roma ve Pers geleneklerinden her ikisi de onlan farkh gekillerde etkilemigtir. Geçmigte olmuy ve gelecekte olacak büyük imparatorluklaarasmda da n yutan istila dalgalan.ile Müslüman Arap istilalari önemli bir fark bulunmaktadir. Germenler Bati Roma imparatorlugu'nu istila ettiklerinde, kendi hiyerargisi, hukuku ve kurumlari bulunan bir din ve devletle, H1ristiyanlik ve Roma Imparatorlugu ile kargilagmiglardi. Istilacilarbu dini ve devleti en paratorluk
kabul ederek amaçlanna
Roma ve Hiristiyan devletinin ikili yapisi içinde ulagmaya çaligmiglardir. Batili imparator barbar efendilerinin kuklasi haline gelmig, barbarazindan
ilke olarak
lar da bu kuklacihk oyununa ve sonunda
manya'da
katilmaktan memnun
olmuglar
Bati imparatorlugu y1kildiginda, zaman içinde Alyeni bir "Kutsal Roma Ïmparatorlugu" kurulmuytu.
Araplar ise çok farkh bir biçimde hareket ederek eski sistemin kurumlano yikmig ve kendi egemen kurumlanni kurmuglardir. Daha sonra Dogu'dan gelerek
Bizans'i ve
Îran'1istila
eden
Islam topraklarmi istila edenler, Avrupa'daki Germen istilalanbenzer biçimde davranmiglardir. Türkler, hatta din degigtirdikten sonra Mogollar, îslam dini kurumlan ile halifelik ve sultanlik düzenini koruyarak, burlari çikarlan dogrultusunda kul-
na
DEVLET
lanmiglardir. Batida Latince'nin korundugu gibi, Dogudä da yeni efendiler Farsça ve Arapça'yi korumuglardir. Digerleri gibi vergi toplayan ve savagan Müslümanlar, bu etkinliklerine
dinlerini onlardan
dir. Müslüman
ve Hiristiyan
çok daha fazla kangtirmiglardeneyimi bu açidan derin bir fark-
lihk içerir. Konstantin'in H1ristiyan oluguna dek geçen üç yüzyil süresince bir azinlik olarak Hiristiyanlar devlet tarafindan hep güpheli görülmüç ve genellikle ipkence görmügler ve bu
dönemde kendi kurumlarini olusturarak dir.
Íslamiyet'inkurucusu Hz.
Muhammed
Kilise'yi kurmuglarkendisinin
Konstan-
tin'iydi. Tüm yagami boyunca Îslamiyet din oldugu gibi siyasi toplumunun, bir baghlikti. Hz. Muhammed Medine'deki lideri olarak bir devleti ve bir halki islamiyet ile yönetmigtir. Hz. Mu-
hammed'in yaptiklan tüm Müslümanlar'in
tarihsel
özbilincinin
temelini olugturan Kuran ve hadislere geçmigtir. Hz. Muhammed ve ashabi aç1smdan Hz. isa di mda pek çok H1ristiyan'm içice girdigi Tann ile Sezar arasmda seçim yapma tuzagma
dügme ihtimali
ve ögretisinde
olmamigtir. Müslüman
deneyiminde
Sezar yoktu, Tann devletin bagiydi
ve
Hz. Mu-
hammed
onun adma ögretiyor, hüküm sürüyordu. Peygamber olarak yerine geçecek kimse olmayacakti ve olamazdi. Islami-
yet'in dini
ve
siyasi hükümdan
olarak ise ondan sonra halife-
ler gelmigtir. Zaman
zaman halifenin Kilise'nin ve devletin bagi, yani hem papa hem imparator oldugu belirtilmigtir. Ancak Bati terimleri ile yapilan bu tanimlama yamltici olmaktadir. Hiristiyan imparatorlugundaki
gibi imperium
korumak ye
Seriat'iuygulamakla
ve sacerdotium
arasmda bir aynm olmamasi, kendi hiyerargisi ve bagi bulunan ayri bir din kurumu ile kilise olmamasi kesindir. Halifelik daima dini bir makam olarak tanimlanmig, halifenin de Peygamber'in mirasmi görevlendirildigi
belirtilmigtir.
159
I
KESÍTLER
Öte yandan halifenin dini bir gõrevi yoktu ve gerek egitimiyle gerek de profesyonel deneyimiyle ulemadan degildi. Görevi dini yorumlamak degil, onu korumak ve tebaasmm bti dünyada iyi bir Müslüman olarak yagayarak õteki dünyaya hazirlanacagi kopullan saglamakti. Bunun için de Islam devleti simrlan dahilinde Tann'nin gönderdigi Seriat'isürdürmesi, bu siniripgilan savanmasi ve zamani geldiginde tüm dünya Îslamiyet m kabul etmeye hazir olana dek genipletmesi gerekiyordu. isanlamina gelen Arapça lam tarihinde ilk fetihlere "açikliklar"
adi verilir.
"fütuh"
Halife, bulundugu konumun çegitli yönlerini simgeleyen çegitli unvanlara sahipti. Hukukçular ve ilahiyatçilar ondan çogunlukla imam olarak söz ederler. Askeri ve siyasi otoritesi
olarak ifade edilir ve bu en çok kullanilan "Halife" unvani genellikle tarihçiler t'arafindan kul-
el-müminin"
"emir
unvamdir.
bulururdu. Kuramsal olarak ve Hz. Muhammed'den sonraki birkaç yüzyd da pratik olarak, tek bir devlet tarafindan yönetilen tek bir Müslüman toplulugru bulunuyordu ve bagi da halifeydi. Hiristiyanligm tergenellikle etnik durum sine, Islamiyet egemenlik unvanlannda, ve toprakla ilgili bir ad yoktur. ispanya, Fransa, Ïngiltere ya da lanihr, çogunlukla
da sikkelerin üzerinde
krallann eydegeri bulunmaz. XVI. yy'da Iran pahi ile Osmanh sultam bu unvanlan aralanndaki büyük savaglarda birbirlerini apagdamak amaciyla kullanilmiglar, kendileri için kesinlikle kullanmamiglardir. Ikisi de kendi ülkelerinde Müslümanlar'in hükümdan ve Allah'in dünyadaki temsilcisiydi. Dügmam, bir isyanci, bir muhalif ya da en fazla yerel
bagka Batdi ülkelerde
bir hükümdardi. Halifeligin
ortaya
çiktigi
dönemde
ilk
Müslümanlar
pu
Kim Halife olacak? Nasil seçile-
sorularla yanit aradilar: cek? Gücünün sinirlan ne olacak? Görevden alinabilir mi? Yeri-
önemli
I
DEVLET
ne kim geçecek? Ilahiyatçilarve hukukçular bu sorola°n derinlemesine tartigmiglar, din ögretisinin ve hukukunun ilkelerini ele alm1plar
ve
ilk halifeligin deneyimini
Siilerhalifeligin
Peygamber
soyundan
örnek
göstermiglerdir.
babadan ogula geçmesi
gerektigini iddia ediyorlardi.
Bu yüzden onlara göre Hz. Ali ile oglu Hasan'in kisa süreli hükümdarliklari hariç diger halifelerin tümü gaspçiydi. Sünni Müslümanlar ise halifeligin seçimle olmasi gerektigini ve Hz. Muhammed'in Kureyg agiretinden olan herkesin halife olabilecegini ileri sürüyorlardi. Sünni hukukçular eski Arap agiretlerinden yeni bir reisin seçilecegi bir seçimi destekliyorlardi.
Seçmenlerin
kimler olacagi, sayilar1 ve seçim yöntemi kesin olarak tanimlanmamigti. Kimi hukukçular da yeterliliklerinin ne oldugunu tammlamadan yeterliligi olan seçmenlerin oy vermesini istiyorlardi. Bazilart da belirli bir seçmen sayisindan, be üç, iki, hatta tek bir seçmenden söz ediyorlar,
di. Halifenin tek bir seçmenle belirlenmesinin sonraki a amasi halifeniti kendisinin yerine geçecek kipiyi seçmesiydi. Tüm bu tartigma ve ögretiler, dindar hukukçulann siyasi gerçekleri istemeyerek
de olsa kabul ettiklerini ortaya koymaktadir. Bir kurum olarak halifeligin geçirdigi evrim dört dõnemde incelenebilir. ilk dönem modern tarihçiler tarafmdan patriyarkal olarak adlandirilir. Sünni Müslümanlar'm yönlendirilmig" halifelik dön-emidir. Bu dõnemdeki dört halifeyi önceki halifeler ya da meslektaglan seçmigtir.-Ne var ki, patriyar"dogru
kal halifelik ve beraberinde de seçilmig hükümdarhk, iç savag ve hükümdann öldürülmesi ile sona ermigtir. Bunun ardmdan halifelik, teoride degilse de uygulamada, Emevi ile Abbasi hanedanlarinda babadan ogula geçmigtir.
Ïlk halifelerin sahip olduklan güç, sonrakilerin
despotlugundan
yet'in siyasi ahlaki
oldukça
ve eski Arabistan'm
onlardan uzakti.
öncekilerin
ve
Güçleri Íslami-
otorite kargiti töre ve
I
KESITLER
gelenekleriyle
sinirliydi. Islamiyet õncesi
gairlerden Abid ibn
sözcügünü kullanmigbir glirinde, agireti için tir. Eski yorumcular bu sözcügün bir krala asla boyun egmemig agiretler için kullanildigmi belirtmiglerdir. Abid'in halkin1 anla"lakah"
el-Abras
gurur, söylemek istediklerini açikça anlatmak-
tirken duydugi tadir:* Krallann
usagt olmays kabul etmedilet, asla boyun ejmediler çagnldzklannda
Ama sava.yta yardtma
memnuniyetle
gittiler.
Hakimler ve Samuel kitaplannda anlatilan eski Israillilergibi, eski Araplar da krallik kurumuna ve krallara güvenmezlerülkelerin monargi kurumunu bilirlerdi, kimiledi. Etraflanndaki .
ri bunu uyarlamaya
bile çaligmiglardi. Güney Arabistan devlet-
lerinin ve kuzey sinir beyliklerinin krallan bulunuyordu. Ancak bunlar Araplar aç1smdan çegitli ölçülerde marjinal kurumlardi. Güneyin kralliklanmn dilleri ve kültürleri farkliydi. Kuzeydeki sinir beyliklerinin ratorluklanndan
kõkenleri Arap'ti ama Bizans ve Pers impaetkilenmig olduklarmdan
eski Arap dünyasm-
da yabanci bir unsur durumundaydilar. Namara'da bulunan ve en eski Arap yaziti olan 328 tarihli bir mezar tagmda imrül Kays ibn Amr için giyen ve Asad ve Nizar ile krallarmi boyunduruk altma krah" yazilmigtir.6 Söz konusu kral büyük alan tüm Araplar'm Suriye smirlanndaki
"tac
birinde hüküm sürmügtür. tarihi hakkmda oldukça az islamiyet'ten
olas111kla smir beyliklerinden Arabistan'in
önceki
bilgi vardir ve çegitli efsanelerde kaybolmugtur. Arap tarihinde Bu da V. yy sobir monargi kurma girigimine rastlanmaktadir. nu ve VL yy bagmda kurulmuy ve kisa sürmüg Kinda kralligide olsa yerlepik de olsa monargiye kargi Araplar dügmanca bir tavir takmmiglardir. Araplar, vaha gehri olan Mekke'de bile krallar tarafindan yönetilmeyi degil, üzerinde fikir dir. Göçebe
DEVLET
reisler tarafmdan yönetilmeyi terciß etmigbirligine vardiklari anlamma Kral lerdir. gelen Arapça sözcügü ilahi bir unvandir ve kutsaldir ama insanlar için kullanildigmda genellikle olumsuz bir anlam içerir. Örnegin Kuran'da despot ve adaletsiz bir hükümdar örnegi olan Firavun için sikça kullanilmig"malik"
tir (18:70,79). Diger bir kaynakta da Hz. Süleyman ile konugan Saba Kraliçesi "Krallar girdikleri gehirleri yanmalay1p soylulanni
fakirleptirirler," demigtir. îlk Müslümanlar
Ïran ve Bizans'taki çok iyi taniyorlardi. Pey-
imparatorluk
monargisinin dogasini kurdugu, o ve ondan sonraki halifelerinin yönettikleri devletin yeni ve farkli oldugunu dügünüyorlardi. Islam'in gamberin
dini liderligini yeni bir imparatorluk
haline getirmek geklinde girigimlere kargi çiktdar. IX. yy baglarinda yagamig olan el-Cahiz, Abbasiler'in Emeviler'in yerini almasini hakli buldugu bir yazisinda Muaviye'yi suçlamaktadir:6 algiladiklan
"Sonra Muaviye Müslüman
baça geçerek
toplumunun,
"birleyme
dangmanlarm,
ydr" olarak söz ettikleri bir ydda Medineliler'le
Mekkeliler'in
tek
hakimi oldu. Ama birlegme olmadz, bunun yerine ayrdrna, giddet ve baskr yth oldu. ImamlzkHusrev'in kralltjt, halifelik ise Sezar'zn despotlugu durumuna geldi."
El-Cahiz bu degigikliklerden Muaviye'yi
sorumlu
zamanindan önce karar vermigtir. Ancak son Emeviler mindeki durumu dogra degerlendirmistir:
tutarken
döne-
Danigmanlar, yani
Sura üyeleri için söylenenler önemlidir ve ilk Islamiyet'in hatta îslamiyet öncesinin geleneklerini dügündürür. Islamiyet'ten önce, Arap agiretindeki seyyid ya da geyh olarak adlandirilan
reis,
"baglayan
ve çõzenlerin"
onayi oldumakammda sürece kalabilirdi. Söz kipiler reisi gõkonusu gu reve getiren ve görevden alan saygm kipiler ve agiret büy ükleriydi. Egitler arasinda birinci olan reis, tartigmalarda aracihk yapardi. Gerçek komutay1 kullanmasina yaln12ca savag zamanm-
163
KESITLER
da izin verilirdi. Gerek barig, gerek de savag zamamnda, gõrevlerini yaparken agirete miras kalan gelenekleri yerine getirmesi gerekirdi. seçimi genelde aile üyeleri arasindan yapilirdi ama babadan ogula geçme kurali yoktu. Agiret reisi genellikle soylu bir ailen içinden seçilirdi ve bu aile soylu oldugu Yeni agiret reisinin
kadar da kutsal olurdu. Seyhailesinin soyundan olanlar, yerel bir ibadet yerini ya da kutsal bir geyi babadan ogula saklarlardi. Agiret reisi otorite ile degil daha çok saygmligi ile yerini korurdu. Hali hazirda bulunan monargi ve hanedana kargi olan hareketler, Islamiyet ile birlikte îslami inancmin müminlerin kardegligi ve epitligi ilkesiyle ortaya çikan aristokrasi
kargiti gõrüg-
le de desteklenmigti.
Ilk Müslümanlar halifeligi, bir anlamda süper geyhlik gibi ayni tür otoritenin genipletilmig gekli olarak .görbyorlardi. Seyh artik tek agiretin degil, birlepik Islam toplumuliu meydana getiren tüm agiretlerin reisiydi. Agiret geleneginin yerini de islam
dini ve hukuku ahyordu. Sürekli ve yaygin durumdaki savag zamanlan nedeniyle eski sistemde de var olan komuta görevinin artik yeni
bir önemi vardi.
yani agiretin ileri geAgiret reisinin zaman zaman lenlerinin olugturdugu meclise bagkanlik etmek görevleri arasindaydi. Meclis'in ilk anlami oturulan yerdir, cemaa ise toplu"cemaa",
bir tür oligargi konseluk demektir. Meclis, eski Arabistan'da yi gibidir. Reis, burada önde gelen diger üyelerle beraber adalet dagitir, siyasi kararlar verir, günün konularinin tartigilmasina bagkanlik eder, gairleri dialer ve misafir kabul ederdi. Ilk halifelik dönemine dek bu uygulama sürmüg, sonra daha törensel hale gelmigtir. Halife imparatorlugunun geniëlemesi ve siyasi yagarnmin karmagtk bir duruma gelmesi sonucunda, artik eski meclis tarzi yeterli olmamaya baglamisti. Halife Mu-
il
164
DEVLET
aviye, kendi yerine oglu Yezid'in aramak
için Arap agiretlerinin
aday gösterilmesiné
önemli
..
destek
reislerine
heyetler yollamigtir. Muaviye bu hareketiyle yerine Yezid'in gecmesinde bir derece baçan elde etmig ama bunu gerçekleptirmek için de bir iç savagi kazanmak zorunda kalmigtir. Hz. Ömer'in ölüm döegindeyken topladigi ünlü gura, yeni halifeyi danigma yöntemiyle seçmek için klasik süreçtir. Klasik olarak nitelendirilmesine karym, bu süreç bir daha yinelenmemigtir. Danigma görevinin hükümdarlara verilmesinin kaniti olarak siklikla Kuran'daki iki ayet (3:153ile 42:36) gõsterilir. Müslüman yazarlar sahk verdikleri netimle
danigmayi, kinadiklan keyfi kipisel yökargilagtirirlardi. Pek çok yerde danigma savunulmug-
tur. Bunlar arasinda, Peygamberin uygulamalanni ve görüglerini kaydeden hadisçiler, Kuran'daki danigma konularim yorum-
layanlar, Farsça, Arapça, Türkçe yazan ve hem kalemiye hem ilmiye sinifmdan olanlar bulunmaktadir. Kalemiyedekiler kendilerine danigmanin, ulema da ulema ile danigmamn gerektigini belirtmistir. Öte yandan, danigma salik verilirken zorunlu tutulmamig; keyfi yönetim de kinamrken, yasaklanmamigti. Hükümdar ya da memurlannin kipisel otoritelerini daha az degil, daha çok kullanmalan dogrultusunda bir egilim vardi. Hükümetin devrimcilerin
otoriter bir kimlik almaya baglamasi ve baçanh hayalkinkliklari çegitli klasik yazarlann dile getir-
digi bir metinde
açikça anlatilmigtir.
dayf, Abbasiler'in
Emeviler'in
den oldugu degigikliklerden ilan
yerine
Abbasiler'i
destekleyen
Su-
halifelige geçmesinin
neyakinarak göyle söylemigtir: "Payla-
ganimetimiz zenginlerin
lik geldindeki
yan geliri haline geldi. Danigmanliderligimiz keyfi bir hâl aldi. Baga geçmek için
herkesin katilimiyla yapilan En otokratik hükümdarlar
lisi bulunurdu.
seçimlerin yerine veraset geldi."? zamaninda bile bir tür halk mec-
Bazi hanedanlardan
halifelerce halk toplantila-
165
I
KESITLER
n düzenlenir, bu toplantilarda çegitli toplumsal sintflardan temsilciler, hükümdann ya da onun yerine üst rütbeli bir mernuizin verilirdi. Hamirun yanma çikanlir ve dilekçe vermelerine leri olunan bilginler ve pairler de huzura çikanhr ve mesleklerinde ilerleyebilirlerdi. Bu toplantilara girigi kontrol edenler, sü-
bazen de güç kazamrlardi. Divan-1 hümayun Osmanh döneminde bir kumm haline gelmigti. Sultan XV. yy baglannda ya da daha önceki bir dönemde, papalar divamna bagkanhk yapardt. Bir sultan öldükten sonra, yerine yenisi gelene kadar geçen sürede papalar kendi baglanna divan topreçlerle
etkinlik
ve
lantisi yapabilirlerdi. II. Mehmed, bu divanlara bagkanhk yapmayi biraktp bu bagkanhgi sadrazamma devreden ilk padigahtir. Osmanli tarihçileri tarafindan anlatilan bir öyküde bu durum göyle aç1klanmaktadir: "Bir gün bir kõylü divana gelir ve heyete "Padigah hanginiz? Bir gikayetim var." der. Padigah bu olaya bozulunca, sadrazam da padigaha divana katilmak yerine, bir kafesin arkasindan toplantilan seyrederek bu tür sikmtili durumlardan da kurtulabilecegini
söyler.""
Padigahm divandan çekilmesi, bu õykünün dogru olup olmamasindan bagimsiz olarak, sultanm bir kafesin arkasinda oturdugu
açikça
belirtilen IL Mehmed'in
usul kurallanyla da
dogrulanmaktadir. Kanuni Sultan Süleyman dönemine dek bu uygulama sürmügtür. Kanuni divan toplantilanni kafes arkasindan seyretmeyi bile birakmigtir. XVI. yy'da divan haftada dört kez düzenli olarak toplanirdi. Toplantilara gafakta baglanir ve tüm devlet igleri görügülürdü.
Sabahlan
çogunlukla
pikayetler
Divanin bagmda ya sadradinlenir, dilekçeler kabul zam ya da görevli vezir olurdu. Öglen dilekçe verenler ve ötekiler gider, divandakilere yemek hazirlanir ve üyeler kalan ipleri göruçürlerdi. Çagdagbelgelerde, divamn tamamen danigedilirdi.
ËË
166
DEVLET
olama niteliginde oldugu ve son sözü padigahin verdigi.açik rak belirtilmigtir. Belli konularda sadrazam divanin konuyla il-
gili üyesinden
bilgi alabilir, hatta fikir dampabilirdi, ancak divanin bütününe danigmazdi. Hukuki konular bagkadilara, askeri konular yeniçeri agasina, denizcilikle ilgili olanlar da kaptan pagaya aktanlirdi. Osmanh divant daha kurumsal ve gästerigli özelligi ile hem Osmanh dõnemi hakkinda daha çok ve dogru bilgi vermekte, hem de genel bir degigikligi ortaya koymaktadir. Ilk önce Türkler, sonra da Mogollar olmak üzere bozkir halklarinin, Ortadogu'ya gelmesinin ardindan, Ïslam tarihinde ilk kez sürek-
li ve düzenli danigma kurullannin varlig1 gõrülmektedir. Iran'm Mogol hükümdarlarinm vezir bagkanliginda topladigi üst düzey memurlardan olugan büyük bir meclis oldugu bilinmektedir. Büyük divan anlaminda Farsça divan-i buzurg, olarak bi-
linen bu kurum, Mogollar'in agiret meclisi olan kurultaylarindan gelmig olaliilir. Mogol sonrasi Iran hükümdarlari zamanindaki benzer meclisin çahymalanna hem iran'dan hem de digarida kaynaklar taniklik ederlerdi. Misir'da da zamaMLemlukler
ninda yüksek dereceli emirlerden olugan bir meclis vardi, ancak bu meclisten daha sonraki Memlukler döneminde nadiren söz edilmigtir. Osmanli
Ïmparatorlugu'nda sabit bir toplanti saati
ve çalig-
ma düzeni olan divan-i hümayunun yani sira, belirli üyeler tarafmdan Arapça pura kökünden gelen megveret adli bagka toplantilar da düzenlenirdi. Megveret, divan için degil, sadrazamin ya da padigahm belli bir sorunu görügmek için topladiklan askeri ve
diger erkanin toplantilan için kullanilirdi. XV. yy'da Balkan savaglan sirasinda bu tür megveretlerden sikça söz edilmigtir. Bunlar XVI. yy ve XVII. yy'da da sürmüg, XVIII. yy so-
nundaki krizlerde daha sik toplanmigtir. Osmanli tarihini anla-I
167
KESÌTLER I
tan eski belgelerde Osmanli hanedanimn kurulugu da'bir megverete baglanmaktadir. Bu belgelere göre, bir lider seçmek için megverette toplanan beyler uzun tartigmalarin sonunda Osman Bey'i seçerek kendisinden bul eder? Belki de bu Osmanli
reis olmasini isterler, o da kadevletinin gerçek doguy õykü-
südür. Bir efsane bile olsa, ilk Osmanh tarihçilerinin böyle bir efsaneyi seçerek hanedan tarihine mal etmeleri büyük önem tagimaktadir. Abbasi halifelerinin otokratik
güçleri artarken,
Bagdat'taki
halifelerin kipisel güçleri azalmigtir. X. yy'dan sonraki zamanlarda islam dünyasinin tamaminin tartigmasiz hükümdarlari durumundaki Müminlerin Emirleri'nin kendi ülkelerinde kendi ba kentlerinde, en sonunda da kendi saraylannda ellerinden
-
komutanliklan
almmigtir.
uzaktaki eyaletlerinBu süreç genig Îslam imparatorlugunun de baglamig, sonunda da bagkentin hemen dipindaki tüm eyaletlere yayilmigt1. Halifeler eyaletlerde bir süre merkezi hükü-
meti bir çegit kuvvetler ayriligi sayesinde devam ettirebilmiglerdi. Maliye, yönetim ve haberlegme dogrudan Bagdat'a kargi sorumlu olan reislere
birakilmigt1. Silahli güçlerden, smirlarda ve
düzenin saglanmasindan eyaletin valisi, vergilerin yerel giderlerden arta kalanmin Bagdat'taki toplanmasindan, defterdar, imparatorluk kurye sismaliyeye gönderilmesinden teminin yürütülmesi, olaylarin bagkentteki posta ve haberalma ehirlerde
de posta kethüdüzenli olarak rapor edilmesinden dasi sorumluydu. Bunlardan biri, bu da genelde vali olurdu, ötekileri denetimine aldigmda merkezi denetim zayiflar, çogunluklada sona bulur, valilik özerk, hatta babadan ogula ge-
müdürüne
çen bir beylik haline gelirdi. tamamini baX. yy baglannda eski îslam imparatorlugunun badan ogula geçen beylikler olugturuyordu. Bu beylikler, Cu168
DEVLET
ma namazlarinda
Bagdat'ta bulunan halifenin admi antnak, bazen adina sikke yaptirmak digmda tüm önemli konularda bagimsizdilar.Islam dünyasinin liderligini almak üzere Abbasi-
ler'e meydan okuyan ve kendilerine halife unvanini veren Fatimiler ile birlikte, bu sözde hükümdarlik bagliligi da sona ermigti. Bu sözde baglilik, Fatimiler'in dügügünün ardmdan tekrar örtaya çikmig, ancak Mogollar'm 1258 yihnda Abbasi halifeliginin kahntilanni yok etmeleriyle tüm önemi yitirmigti. Misir Memluk sultanlar bir süre devam ettirdigi gölge halifeler soyu, 1517 yilinda Osmanli fethiyle bulmuytur. son Bundan
sonra asil hükümdarlar halife degil, emir olarak askeri komutanlardi, X. yy baglarindan sonra da, Emirler Emiri anlamina gelen Emir ül-ümera olmuytu. Bu unadlandinlan
van,
Islamiyet'ten önceki Iran'da kullanilan bagkomutan için
komutanlar komutani, bayrahip için rahipler rahibi ve imparator için krallar krali ya da gehingah unvanlanna benzemektedir. X. yy ortalannda (malik) unvana hükümdarlann kendilerini tanittigi yazitlarda ve sikkelerde rastlanir. Bu unva"kral"
ni ilk kullananlar o dönemde baça geçen bazi yeni iran hanedanlanydi. Bunlann ardindan Selçuklular, Selahaddin'in_ soyundan gelenler ve daha küçük hanedanlar gelmigtir. Bu unvan, halifeye, sonra da sultana egit olmayi anlatmlyor, bagka yerde-
ki üstün bir hükümdann gevgek hakimiyeti altinda olan yerel bir hükümdan belirtiyordu. Bu açidan, çagdag Avrupa'da çegitli hükümdarlarin Kutsal Roma Împaratoru'nun sözde üstünlügü altinda kendileri için unvanini kullanmalanna ben"kral"
zemektedir. Arap dilinin oldukça zengin dil varliginin sundugu pek çok seçenek.arasmdan bu unvanin tercih edilmesinin nedenini tahetmek min zor degildir. Bu unvan1 ilk kullananlar, îran kültürünün oldugu, eski
Iran'm monarpi geleneklerinin
yagamaya de-
KESÍTLER
vam ettigi topraklarda
hüküm sürüyorlardt
îran'da gõrev yap-
adabi, törenlemig üst düzey memurlar aracthgtyla ve saray ri ile ilgili eski Iran yazilannin çevrilmesiyle, Iran'in saray adaAbbasi halifelerinin saraylanni etkilemigti. Esbi ve unvanlan, kaunvani henüz Müslüman hükümdarlarin ki Iran'daki "gah"
bul etmeyecekleri kadar yabanciydi ama Arapça kargihgi olan kabul edilebilirdi. Sonralan kullamlan krallar krah anlabenzeel-mülk"ün eski Farsça'daki mtndaki "malik"
"gehingah"a
"malik
bu unvana karyt çikihr ve Hz. Muhammed'in krali"nin hiç kimseye denemeyecegini, yalnizbelirtilir. Yine de Büca Allah için kullanilabilecegini söyledigi veyhiler, Abbasiler ve sonraki hanedanlar bu unvan kullanmiglardir. Bu unvanin anlami çok açikti, eyaletlerin hükümdarlan
digi açiktir. Hadislerde "krallar
kralsa, bagkentin hükümdan da krallar krahydi. tagradan merkeze Bu degigiklikler sonucunda,
dogru yeni bir imparatorluk otoritesi sistemi olugmaya baghyordu. Bu yeni sistem halifelerle iligkili olmasinin yani sira onun, askeri ve siyasi olaylardaki otoritesinin büyük bölümünü ele geçiriyordu. Selçuklu Türkleri'nin güneybati Asya'nin büyük bõlü-
hakimiyeti altina alarak "Büyük Sultanhk" adiyla bilinen devleti yaratmastyla bu süreç XI. yy ortalanna dogru tamam-
münü
lanm14 oldu.
hükümdarhk ve otorite anlamina -gelen soyut bir sözcüktür. Bu sözcük en bagindan beri hükümeti ya da daha genel anlamda otorite sahiplerini belirtmek üzere kullanilmigtir. Hükümdann ve devletin genellikle ayni anlama geldigi bir toplumda bu terim hem siyasi otoritenin iglevi, hem de bu otoritenin sahibi için kullanilmigtir. Resmi bir biçimde olmaAbbasi hem de Fasa da valiler, vezirler, kimi zaman da hem timi halifeler için kullanilmigtir. X. yy'da bagimsiz hükümdarlarin unvani olarak ve hükümdarlan bir üst makam taranndan Arapça'da
"sultan"
DEVLET
göreve getirilen ve görevden
ahnabilenlerden
ayri tut1ñak üze-
re kullanilmig ama bu kullanim resmilegmemistir. XI. yy'da, Selçuklular tarafindan benimsenmesiyle resmilegmistir. Selçuklular'da yeni bir anlam ve iddia içermeye baglamigtir. Islam ülkelerinin tümünün en üst siyasi hükümdarligi ve halifenin dini birincilligi ölçüsünde, en az ona egit bir otorite anlamini ka-
zanmigtir. 1133 yihnda Selçuk sultani Sencer'in halifenin vezirine yazm1p oldugu bir mektupta bu durum açik olarak belirtilmigtir:1° "Dünyano liderliginde
efendisinden... Dünya krallzgma aldsk ve bunu inananlann babadan ve dededen mirasla ve hakktmezla aldsk..."
Bayka bir anlatimla, hakimiyet Selçuk hanedanma aitti, Tanri tarafindan verilmigti ve dini otorite açisindan da halife tara-
findan onaylanmigt1. Sultanlik da tipki halifelik gibi evrensel ve benzersizdi. Islamiyet'in tek dini liderinin halife olmasi gibi, Îslam imparatorlugunun yönetilmesinin, güvenliginin ve düzeninin sorumlulugu
da yalnizca
sultana aitti. Sultan ile halifenin otorite ayrimi çok kesindi. Öyle ki, Selçuklular'in güçsüz oldugu bir dönemde halife siyasi otoritesini bagimsiz olarak uygulamaya kalktiginda, sultan ve sözcüsü bunu sultanarasmdaki
lik yetkilerine müdahale olarak kabul ederek protesto etmiglerdi. Halifenin görevlerin en iyisi ve. dünyanm yöneticilerinin koruyuculugu
olan imamlik
görevini yapmayi sürdürmesini, devleti yönetme görevini de bu görevin verildigi sultanlara birakmasini belirtmiglerdi. Bu çifte hükümranlik
hakkinda yazan Müslüman
durumu, yazarlar
ve
devlet yönetimi
tarafindan
fark edilmigti.
siyaset
Bu fark edig, pratik siyaset deneyimleri olanlann yazilannda dogal olarak çok açiktir, bununla birlikte hukukçularm ve ilahiyatçilarm eserlerinde de görülmektedir. iki grup da bu aynligi, eski H1ristiyan-Roma impenum ve sacerdotium aynmmda 171
KESITLER --
..
I
i
laiklik-din aynminda da görmemiglerdir. S'ultanlik, Seriat'1en azindan halifelik kadar uygulayan ve geriat'in korudugu dini bir kurum olarak görülüyordu. Selçuklu sultanlan ve ulema devlet iligkisi, halifelerin zamamnhalefleri zamanindaki dakinden daha yakindi. Ne halife, ne de taraftarlan bir ruhban sinifi geklinde tammlanabilirdi. Iranli yazarlar bagta olmak üze-
ve modern
biri monarre Ortaçag'm Müslüman yazarlari gerçek ayrimi, gik, öteki peygamberlige iligkin olan ama ikisi de dini iki otoriarasinda gõrüyorlardi. Peygamber, Allah tarafmdan Allah'in te
Peygamyasasini yerleptirmek ve yaymak üzere gönderilmigti. ber semavi bir devlet kurmustu, ancak insan yönetimini, otove deritesini askeri ve siyasi yollardan elde eden, uygulayan sayesinde, Alvam ettiren bir hükümdar yapmaliydi. Otoritesi
lah kanunlanndan bagimsiz olan ama onlarm aksine olmayan emir verme ve suçlulari cezalandirma hakkmi kazanirdi. Her olmasi gerekli degildir ve Hz. Muhammed'den sonra bagka peygamber gelmeyecektir. Ancak her zaaksi halde düzen anarman bir hükümdann olmasi gereklidir, çagda bir peygamberin
lye
dönügür.
Siyasi istikrar ile dini ortodoksluk iligkisi açikça anlagilmig ve sikça dile getirilmigti. Müslüman yazarlar, bazen Hz. Muhammed'in bir deyigi, bazen de eski bir îran bilgeligi olarak bu ilig-
(ya da din) ve devlet ikiz karki yöyle ifade ederler: deytir, biri yokken digeri geligemez. îslam temeldir, devlet bekçidir. Temeli olmayan çöker, bekçisi olmayan da kaybolur." Halifeyi Sultan seçer ve atar, sonra da Sünni birlik ilkesinin somutlagmasi ve toplumun bagi olarak onun egemenligini kabul "îslamiyet
"hükü-
Bagehot'un ifadesiyle metin etkili ve onurlu parçalari" geklinde açiklanabilir: "Halkm sayede yürüyen ve yönesaygisini kazanan ve koruyan ile bu
eder.
iki makamin farki
ten arasitidaki 172
aynm."
Walter
Bagehot'un
bu sözleri ingiliz anayasa-
DEVLET
ile monargi hakkmdaydi ama Ortaçag Islamisi ve Parlamento yeti'ne de uygundur. Güç sultan, otorite de Halife tarafindan temsil ediliyordu.
Sultan halifeye güç veriyor,
kargihämda hali-
fe de ona yetki veriyordu. Halife hükmediyor ama yönetmiyordu, sultan ise ikisini de yapiyordu. Bir süre Selçuklu sultanhgi
evrensel
ve tek Sünni
kurum
olarak devam etti ve sayg1 gördü. Selçuklu sultanhginm parçalanmasmin ardindan kullamru siklagip yayunvanmin "sultan"
gmlagarak bir devletin bagi oldugunu ve üstünde bir hükümdan tanimadigmi söyleyen herkesin kullandigi bir Sünni unvani oldu. Ortadogu'da XVL yy baglannda üç büyük devlet bulunuyordu. ikisi, sultanlar tarafmdan yönetilen Misir ve Türkiye, üçüncüsü de pahlar tarafmdan yönetilen Ïran'di. 1517 yihnda M1sir'm Osmanhlar tarafindan fethedilmesinin ardindan, sonuncu Abbasi gõlge halifesi Kahire'den istanbul'a gõnderildi
birkaç yll sonra da sivil bir yurttag olarak geri döndü. Bundan sonra bagka halife olmadi ve bagka yerlerdeki küçük taklitleri gibi, Osmanli sultanlan da topraklannda tek baglarina, her sultanm kendi halifesi oldugu büyük hükümdarlar olarak hüküm sürdüler. Sultanlarm zaten çok fazla olan unvanlanna bir de unvani eklendi. Halifelik, XVIIL yy sonlannda çok daha farkli partlar altinda yeniden canlanana dek eski önemini koruyamadi. Önceki çaglardan beri git gide artan kangikhk ve büyüklükte bürokratik bir mekanizma, sultanlann ve halifelerin hükümetlerini destekliyordu. Erken halifelik dönemine ait belgegibi tranve Irak'da Pers, Misir ler, hâlâ fetihlerin õncesindeki ve Suriye'de Hiristiyan bürokrasileri tarafindan en azmdan ta ve
"halife"
-
ramn yönetiminin m göstermektedir.
yurutüldügunu, Aradaki
vergilenn
salimp toplandigi-
temel farklilik, gimdi gelirlerin yeni Arap hükümetine gõnderilmesiydi. Hükümet uygulamasimn
KESITLER
--
Araplagtmlmasi,
standartlagtinlmasi
luk yönetiminin
kurulmasi,
ileride
gerçekleptirilmigtir. Halife Hz.
ve merkezi
bir imparator-
halifeler tarafmdan
Emevi
Ömer, Arap
tarih geleneginde 'ondan
teyararla-
mel amaci mali olan, gelen parayi kaydedecek, nacaklann listesini yapacak, hemen ve adaletli bir biçimde dagitacakmerkezi bir yönetimi, divani kurmuytur. Emevi halifesi geligimini geciktirmek istedigi söylenir. Eski bir idari tarihçi, Hz. Ömer'den biraz çok papirüs isteyen katibine gunlan söyledigini aktanr.12
n. Ömer'in bürokrasinin
,
iI
"Kalemini keskinlestirip daba az yaz. Bu daha iyi anlaphr." Halzfe, çole az papirüsü kaldzþ için biraz daba isteyen bir memura da Junlan söyler "Kalemini
lasalt ve elindeki papirûsü idareli
silmlt, cümlelen'ni
kullan."
geligmesi bu politikalarla geciktirilebildiyse de papirüsün yerine kagidin geçmesiyle hizla yay11maya baglamigtir. Argivlerde yalnizca Osmanh dönemine ait ayrmtih kayitlar oldugu halde, tarihçiler, bürokratik edeblyat ve bugüne kadar Bürokrasinin
gelen pek çok belge bürokrasinin eski çaglarda nasil igledigiyle ilgili bilgiler vermektedir.
devletlerde oldugu gibi her birinin kendine özgü görevi olan, divan adli kisimlara bölünmügtü. En önemli kisim maliye, haberlegme, vergi sa11nmasive toplanmasiyla ilgiliydi. îç güvenlik, ordu, baymdirhk, haber alma, kraliyet kõleleri ve kölelikten azat edilenler, dini vakiflar ve hayirsever kurumlar diger önemli kisimlardandi. Bunlar farkli dönemlerde ve rejimlerde farkli biçimde düzenlenmig ve genellikle üç ana baglikta toplanmiglardi: Para, silahli kuvvetler ve haberlegme. Bunlann yam sira, diger divanlan denetlemekle görevli teftig divanlart bulunuyordu. Bunlar, tam olarak geriatile ilgili olmayan konularda Ortaçag ÎngiltereAbbasiler çaginda yönetim de modern
si'ndeki adalet divani gibi görev yaparlardi. sultamn altmdaki tüm hükümet Halifonin, daha sonra ·da
174 I
DEVLET
mekanizmasinin
baginda
vezir
bulunurdu.
Büyük
<51asilikla
olan bu terim bir gõrev ya da yük almig kipi anlamini tagimaktadir. Terim, çok daha eski bir Pers sözcügünden türemig ya da etkilenmig de olabilir. Ilk kez Abbasiler'in kullanmig Arapça
olduklan bu makami rek olugturduklari
Sasaniler'i örnek alarak ya da taklit ededügünülmektedir. Vezir, halifeler dönemin-
de maliyenin, adaletin ve tüm yönetimin bagiydi. Vezirler, ilk zamanlarda Dogu iranli tek bir soylu aileden seçiliyordu, daha sonra çogunlukla kalemiye sinifmdan gelerek bürokratik hiyerargi içinde yükseldiler.
Yönetimin bagi olarak vezir genelde diseçilirdi. Vezirlerin görevi sivildi ve askeri
van reisleri içinden operasyonlara nadiren Vezirlerin
önemi,
Büveyhiler vezirlerini
katilirlardi. askeri emirlerin ortaya çikmasiyla azaldi. bag sekreter ve maliye naziri olarak koru-
malarinm yani sira, o da tipki efendisi gibi bir subaydi. Sultanlar zamaninda yezirlik yeniden ortaya ç1karak yeni bir öneme kavugmugtur. G·enelde sultanlar okuma yazmayi, hükümet is-
lerinin yürütüldügü
Arapça ve Farsça'yi bilmeyen asker oldugu için vezirlik makami yeni bir önem kazand1. Vezirlik, Selçuklu sultanligi ile sona erdi. Onlardan sonraki dönemde, asker-
ler her gey gibi bürokrasinin denetimini de aldi. Memluk Misin'nda üst düzey bir asker olan davadar (mürekkepçi) bürokrasinin bagiydi. Davadar'in yönetiminde önemli ve yaygm bir bürokrasi
olugtu. Memluk sultanlan
zamaninda
hükümeti
yürütsorumlulugunu sultanligm bu da-alan bürokrasi, me uzun süre yagamasmd.a etkili olmustur. Osmanli sultanlan
tarafindan askeri komutanlar
içinden
bir
grup vezir seçilirdi. Avrupa'da bagvezir olarak bilinen sadrazam, askeri, sivil, hatta hukuki alanlarda oldukça genig yetkilere sahipti. Osmanli
sadrazammm
lan ve gücü oranmdaydi.
maddi kazanc1, sorumluluk-
Kanuni Sultan Süleyman'm
sadraza175
KESÌTLER
rni Lütfi Papa yillik kazancinm
iki buçuk milyon akçe oldugunu
Allah'a, bu da Osmanli belirtmig ve gunlan söylemigtir: devletinde yeterli bir miktardir."" Sadrazam Lütfi Papa kazancinin bir buçuk milyon akçesini mutfak gideri, yanm milyon akçesini hayir igleri için harcadigini, kendine de yanm milyon akçe kaldigini b-elirtir. Îran'in Safevi pahlanmn da bunlarla kiyas"§ükür
önemli statü ve yetkilileri vardi. Hükümet yönetiminin büyük bõlümü gelir ve giderlerle yani maliyeyle ilgiliydi. Osmanli dönemine, özellikle de XVI. yy ve sonrasina ait pek çok bölgesel ve merkezi argiv belgesi bulanabilecek
lunmaktadir. Bu belgeler Osmanh mali yapisinin aynntih bir resmini çizmektedir. Ne yazik ki daha önceki Islam imparatorluklanna ait belge bulunmamaktadir. Dolayislyla tarihçiler Osmanl1 Ortadogusu ve hatta Ortaçag Batisindakilerle kargilagtinlabilecek gündelik kanitlar elde edememiglerdir. Öte yandan kimi küçük aryivlerde bulunmug, kimi tesadüfen ve rastgele toplanmig çok sayida belge bulunmaktadir. Ortaçag Islami mali kuruluglannin igleyiginin izlenebilecegi tarihi, cografi, hukuki ve çogunlukla da bürokratik bilgiler vardir. ilk döneminde maliye de yönetimin diger cepbulunuyordu. heleri gibi dogrudan vezirin sorumlulugunda Abbasiler'in
yalnizca mali konularla ilgilenen daha uzmanlagmig bir memur olmuytur. Bu memur, Türk ve Pers yönetimlerinde defterdar olarak adlandinlmigtir.
Daha sonra,
Islam hukukunun gerektirdigi ve pek çok Müslüman hükümetin uyguladigi gibi biri genel, digeri õzel (hassa) olmak üzebirbirinden ayn iki maliye vardir. Bu aynm bazen çok kesin olmasa da, zaman zaman birincinin açiklannin ikincisiyle kapare
tildigim gösteren kanitlar bulunmaktadir. Genel hazinenin temel giderlerini bagkentteki askeri birliklerin ve hükümdar saraymm harcamalan 176
olugturuyordu.
Halife el-Mamun'un
hüküm-
. DEVLET
darligina ait bir belgede günde alti bin dinar oldugu tadir.
- azmak-
Genel hazine hükümdarin siyasi ve askeri lider olarak harcamalarmi kargilarken, hazine Müslüman toplumunun "özel"
dini lideri olarak yaptigi harcamalari kargilamaktaydi. Buna göre, cihad için gerekli smir kalelerinin bakimi, Mekke'ye hac masraflari, eriat'i uygulamaktan sorumlu kadilarin ve diger din görevlilerinin maaglan, esirlerin kurtarmaliklari, ulak sistemi, elçilerin agirlanmasi, gairlere ve gerekli kipilere verilen bahgigler hazineden kargilanirdi. Ïlke olarak devletin geliri islami vergilerden saglanirdi. Bun"özel"
lar, Müslüman
olmayanlardan
alinan
kelle vergisi olan cizye, olan haraç, Müslümanlar'dan ahnan apar ya da zekatti. Saglanan gelir genel hazineye aktarilirdi. Genel bir uytoprak vergisi
gulama olarak,
bu vergiler "Mukus" adi verilen bagka vergi ve resimlerle desteklenirdi. Hukukçularin kargi çikmasma kargin, tüm Müslüman hükümdarlar tarafindan toplanmigtir. "Özel"hazinenin geliri halifenin özel malikaneleri ve gelirlerinden saglanir, el koymalar, devlete kalan mallar ve cezalarla da desteklenirdi. Vergiler mal olarak da, para olarak da alinirdi. Eski Sasani topraklari Íran ve Irak ile daha doguda Orta Asya ve Hindistan'daki uzantilannda para birimi olarak gümüç dirhem kullanilirdi. Eski Bizans topraklari Misir ve Levant'ta, Batt ve Güneybati Arabistan'da para birimi olarak altin dinar kullanilird1. Dirhem ile dinann kur farki gümüg ve altm fiyatlarma göre degigirdi. Teorik olarak bir dinar on dirheme egitti ama resmi hesaplardan anlagildigi kadariyla uygulamada bu oran büyük ölçüde degigerek yirmide bire dügüyordu. Kaynaklarda
yerel giderler yapildiktan
sonra imparatorluk bagkentine kalan net gelirle ilgili pek çok liste vardir ve en es-
I
-
KESÏTLER
(785-786)dönemindendir. Bir di(786-809)aittir. Daha sonraki halifeler dönemine ait olanlar da degigikligi ve sürekliligi göster-
kisi el-Hadi'nin hükümdarhgi geri Harun Regid dönemine
gõre yaklagik olarak bati eyaletlerinin geliri 5 milyon dinar, dogu eyaletlerinin geliri de 400 milyon dirhemdir. Günümüze dek kalan listelerde nakit gelirlerle birlikte mal olarak alinan vergiler de yer almaktadir. Örnegin; Fars'tan mektedir. Bu verilere
150.000 ratl ayva ile portakal, 15.000 ratl -meyve konservesi ve 30.000 gipe gülsuyu; Kumis'ten 40.000 portakal ve 2000 külçe gümüg; Sind'den 1000 çift ayakkabi, 4000 kugak, 3 fil ve 400 maund (Hindistan'da
kullanilan bir ölçü, yaklagik 37 kg.) öda-
bal ve balmumu; Ermenistan'dan 20.000 ratl tuzlu balik, 58 ratl çegitli kumay ve 20 hali; Sicistan'dan 20.000 ratl geker ve 300 kareli kaftan alinmigtir. Roma,
gaci; Ìsfahan'dan 20.000
ratl
sonra da Bizans vergi yöntemlerine aligmig olan Misir ve Suriye'den alinan vergilerin önemi daha azdir ve en çok gida maddesi, sonra da giyim egyasi toplamyordu, canh mallar arasinda,
develer, atlar, pahinler ve köleler bulunuyordu. Sonraki listelerden gelirlerin azaldigi anlagilmaktadir.
Kal-
vergilerin yerini para ödemeleri almigtir. Para ödemeleri de ekonomik degigiklikler nedeniyle azalmigtir. Azalmanin baghca nedeni ordu komutanlannin, mültezimlerin ve tagra yödirlan
neticilerinin aldiklan paylardir. Halife el-Muktedir'in 918-19 yt11gelir listesindeki gelir tüm eyaletlerden 14.501904 dinardir. Bu listede, önceki listelerde olmayan rüsum ve el koymalar da yer almaktadir. Abbasi halifeliginin gerilemesi ve yönetimin bölünmesinden sonraki listeler sayica az olmakla birlikte, verileri açisindan da güvenilir degildir. Bugüne kadar gelen kesin mali bilBugiler Osinanli dõneminden ve Osmanli topraklarindandir.
DEVLET
bir örnegi 1669-70 ylh bütçesidir. Rakamlar, baglardaki degeriklasik dirhem olan, sonradan döviz kurlarina göre degigen nun
akçe ile verilmigtir.
Bu bütçede Osmanh devletinin tüm vergilerden toplam geliri 612.528.960akçedir. O y111ntoplam gideri 637.206.348akçedir ve 398.392.602 akçesi silahli kuvvetler ile savag malzemesine; 180.208.403 akçesi saraylara; 5.032.512 akçesi sultanin ailesine ile merkezi hükümetin bürolarma;
44.572.831 akçesi de çegitli bagka giderler için kullanilmigtir. Bu listeler de öncekiler gibi vergilere ve bölgelere göre ayrilmigtir, ama farkli olarak ayni mallan vergi geliri içinde bulunmaz.
Öte yandan
ve mutfaklanna
"nakit
ödemeler
ayni olarak giren
digmda" imparatorluk atölye malzemelere ve gida madde-
lerine ayrmtih biçimde yer verilmigtir. Müslümanlar devlete kargi çeligkili bir tutum içindedirler. Devlet, bir taraftan, dini ögretilerine göre düzeninin korunmasi. ve Allah'm isteginin yerine getirilmesi için gereken ilahi kökenli düzenli bir kurumken, diger taraftan da, çalismasma dahil olanlari zehirleyen, bir gekilde içine girenler aç1sindan tehlikeli olan kötü bir kurum olarak görülmügtür. Hz. Muhammed'e ait oldugu söylenen
bir deyige göre devlet ve cennet birleptirilemez. Bir bagka deyige göre hükümet etme iginde gerekli olarak günah ve kötülük vardir. Bazen bu görügler hükümet içinde bulunanlar için de dügünülmektedir. IX. yy'da Bagdat'ta bir vezirin
punlari söylemistir: "Hükümetin
temeli gõz boyamadir. Eger ige yarar ve ömürlü olursa politikaya dönügür."24 Bir öyküye göre, halife el-Mansur'un sarayinda mutlulugun ne anlama geldigi hakkinda konugulurken, halifeye gerçekten mutlu
bir insanm olacagi sorulmug. Halife göyle yanitlamig: "Ne o beni tanir, ne de ben onu." Açikça görüldügü gibi bunun anlami, bir insanm hükümetle ne kadar az igi olursa o kadar mutlu olacagidir.
îslamiyet'in öteki dinlerle paylagtigt hükümetin kirsal
KESÌTLER
de bu çeligki sõz konusudur. Bir tarafta sultan olarak onlar adina ya da halifeyi, sürüsü olan halkinin çobani Allah'a kargi sorumlu tutan pek çok dini metin bulunmaktadir. görüntüsünde
Kirsal görüntünün tam tersi de Misir'in Arap fatihi Amr ibn ülAs'in söyledigi belirtilen bir sözdür. Amr, onu Misir askeri valisi olarak tutup gelirlerin bagina da bagkasini getirmek isteyen Hz. Osman'i göyle reddetmigtir. "Bu, biri inegi sagarken benim inegin boynuzlanni tutmam olur.""
bir derlemesinde OrIX. yy bagmda bir Arap edeblyatçisino taçag'da Müslümanlarin devletin dogasi ve amaci ile ilgili farkh görügleri açikça ortaya konmuytur:26 islarniyettarafmdan dön görev venTmistir: Adalet, ganimet, Cuipleri namazz ve cihad. Islamiyet,devlet ce balk, çadar, çadar diregi,
"Devlete ma
benzer. Islamiyet çadz r devlet di rek, halk ip ve çomaklarve çomaklanna dir. Hiçbiri ötekiler olmadan ige yaramaz." orada du rmaülhede yoksa, beg Bir sôylemigtirgunlan gey fu "Husrev bekim ve bir akarsu." ym: Güçlü yönetim, adil yargzç, sabit pazar bilge "Ömeribn el-Kattab da Junlan söylemigtir: Güçsüz olmadan yumuak, sert olmadan
Klasik
güçlü olanlar
iyi yônetebilirler"
Îslam devlet ideali adi verilmeyen
bir kralm tebaasi
pu sözlerle açikça ifade edilmigtir: "Kalplerine nefretle kirlenmemig saygi ve saygisizhkla kirlenmemig sevgi yedeytirdim." ile ilgili söyledigi
180
9. BÖLÜM
-
EKONOMÍ çaglardan önceki
Modern
toplumsal
ve ekonomik
tarihi ile
ilgili yeterince
aragtirma olmadigi için Ortadogu, çok az anlagilir ve taninir. Özellikle Ortaçag Avrupa tarihi gibi bagka alanlarla karçilaçtirildigmda, Ortadogu tarihi ile ilgili aragtirmalatemel nedeni belge sorunudur. Ortaçag Bati nn yetersizliginin Avrupasi'nin devletleri geçirdikleri evrimle modern Avrupa'nin
devletleri haline geldiginde de pratik amaçlar
için gereken bel-
ge argivleri modern çaglara dek korunarak tarihçiler açisindan degerli bir kaynak olmugtur. Osmanh imparatorlugu digmdaki Ortaçag Ortadogu devletleri, dig istilalar ve iç karigikliklarla yi-
kildiklan için, acik hiçbir gereksinimi kargilamayan argivleri de korunmadigindan dagilarak yok olmuytur. Osmanli Împaratorlugu, 20. yy'da Bati etkisinin idari -ve
yöntemlerinin
yayginlaymaya
baglamasma
dek, Ortaçag son-
larmdan itibaren,
idari ve siyasi aç1dan kesintisiz
gini sürdüren
devletti ve argivleri de neredeyse
tek
olarak
varh-
tamamen
el degmemig haldeydi. Osmanli argivlerinde yapilan aragtirmalar, o dönemdeki Ortaàogu tarihini önemli õ1çüde aydinlatmig, hatta daha önceki yüzyillara ait bazi karanhk noktalara bile igik tutmuytur. Osmanli aryivleri çok genigtir ve bir o kadar da güçlükler içerir. Ortadogu tarihinin, özellikle de ekonomik ve toplumsal tarihinin, çok daha gansh diger alanlarm düzeyine ulagabilmesi
için yapilmasi gereken
Yine de, eldeki verilerden ve ekonomisinin
evrimini
çok gey vardir. hareketle Ortadogu toplumlarmm
ana hatlariyla çizmek olasidir. Bu sa-
181
KESiTLER
yede, bunlara paralel olarak degigen siyasi yapilann açiklanmaçaglardan itibaren si da kolaylaçacaktir. Tarun, çok daha önceki nüfusunun büen onemli ekonomik etkinlik olmugtur. Bölge yük çogunlugunun
geçim kaynagi tarundir. Yakin zamana ka-
dar devletin gelirinin õnemli bir bölümü de tanmla geçinenlerin emeklerinden Geleneksel önemlisi
saglanmaktaydi.
olatak Ortadogu
nehir vadisi tanmidir.
tarimi
iki türdür.
Bu nehirler
Ilki ve daha
F1rat-Dicle,
Nil ve
Orta Asya'nin iki önemli nehri Amu Derya ve Siri Derya'dir. Ortadogu'nun öteki yerlerinde, Suriye-Filistin kiyilannda, Suriye vadilerinde,
bugünkü Türkiye'nin ve îran'in bazi bölgelerinde
de ikinci tür, yagmura bagh tarim yapilir. Bu tür tanm daha zordur ve nehir vadisi türüne göre daha az ürün verir. Bölgedeki önemli bir sorun da orman azligi, dolayisiyla kereste
eksikligidir.
Eski çaglarda Kudüs tapinaginm
yapiminda
sedir agaçlart kullanilmigti. Ancak'Islam Ortaçagi döneminde Ortadogu'ya, Afrika'dan ve özellikle Hindistan ile Güneydogu Asya'dan kereste ithal edilmekteydi.
Lübnan'daki
Bölgedeki
en önemli
ürün
tahildi. En eski tahillann
ilkel
bugday türleri, arpa ve dari oldugu bilinmektedir. Ortaçag baglarinda bunday daha çok önem kazanmigtir. Bugün de benzer durum söz konusudur. Tarihi bilinmemekle birlikte, Hindistan'dan pirinç getirildigi, tanminin iran ve Irak'tan Suriye ve Misir'a kadar yapildigi anlagilmaktadtr. VII. yy Arap fetihleri strasinda fatihlerin Irak'ta pirince rastladiklari ve bunun onlar için bir yenilik oldugu anlagilmaktadir. Basra bölgesinin fethinde bulunan bir Arap tarafmdan anlatilan öykü ilginçtir: Bir Arap birlisäince sazlik bir yerde pustera dügürülen franlt askerlerden birinde hurma, ötekinde de daba sonra pirinç oldugu anlaplan iki sepet
kalmyyta.Arap komutan asherlerine,
"Hurmalari
yiyebilirsiniz
ama dige-
EKONOMÍ rini yemeyin,
o düpnanm bize haztrladigt bir zehir olabilir, dedi. Askerler burmalart ytysp diger sepete dokunmadtlar ama bir at pirinci yemeye bagladz. Askerler atz zehirlenmeden yiyebilmek için kesmeyi dügünürlerken, atzn sabibi acele.etmemelerini, zamamgeldiginde gerekeni yapa"
cagmt söyledi. Ertesi sabah aten ölmedigini gördühlerinde, ategte pirincin yakttlar. Komutanlara 'Wllahen adryla yiyin," dedi. Askerler pirinci yediler ve çok lezzetli buldular. habuhlannt
.
Pirinç taruni ve tüketimi Arap yönetiminde batiya yayildi. Argivlerde baska tahillarm da adlari geçmektedir. Bunlar arasinda, bugün de Ortadogu'nun ve õzellikle Misir'in baglica besin maddelerinden
olan bezelye, fasulye, mercimek
ve nohut
bulunmaktadir.
Íçinde yag bulunan bitkiler çok
önemliydi
ve bu
bitkilerin
yaglari aydmlatma,
sabun yapimi ve yemek için kullanihyordu. Ortadogu ve Kuzey Afrika bõlgesinde, en önemli yag kaynagi olan zeytin önde gelen ürünlerinden biriydi. Bölgeye dogu-
dan gelen ve Arap-Müslüman yönetimi altinda batiya giden bir bagka besin maddesi de geker kamigiydi. Sekerkamigi îran'da "Seker" ve "Kand" olarak bilinirdi. Her iki sözcük de ve "sugar"
"candy"
olarak
ingilizce'ye geçmistir.
da pek taninmayan
Helen-Roma
dünyasmÍçe-
geker yalnizca tip alaninda kullanilirdi.
cekler ve yiyeceklerin tatlandinlmasi için bal kullanilirdi. Ortaçag'da üretimi Misir'a ve Kuzey.Afrika'ya dek yayilan geker, Müslüman Ortadogu'ntm Hiristiyan Avrupa'ya ihraç ettigi baglica maddelerden biri oldu. Sekerkamigt tarimi ve plantasyon sistemi Kuzey Afrika'dan Müslüman ispanya'ya, oradan Atlantik adalarma, sonra da Yeni Dünya'ya yayilm1stir. Baharat Ortadogu'da
çegitli bõlgelerde yetiptirilir, aynca Güney ve Güneydogu Asya'dan da çok miktarda ithal edilirdi. Bati dünyasma Ortadogu'dan yapilan bu önemli ihracat, Avrupali denizci devletler tarafmdan Asya'ya netim altina almasma
bir deniz yolu açilarak dedek sürdü. Sicak iklime sahip bölgelerde i
183 .I
KESÏTLER
de et çabuk bozulmamasi için túzlanarak saklanirdi. Bu yõntemle korunan yiyeceklerin yenmesi için ba-
yiyecekler,
özellikle
harat çok gerekliydi. Hayvanlann beslenmenin
yant sira, ulagtirma için de yogunlukla kullanildigi bu toplumda hayvan yemi de önemli bir geSoguk iklimli bõlgelerde glyim için baglica malzereksinimdi. ince me olan deri ve yün, sicak iklimlere uygun olmadigmdan
giysiler için iglenebilir
ürünler
gerekiyordu.
Özellikle üç tane-
si çok önemliydi. Ketenin, Ortadogu'da,, özellikle mumyalann sanldigi bezlere bakarak Misir'da antik çaglardan itibaren üretildigi anlagillyordu. Pamuk, Dogu Asya'dan gelmig, ilk olarak
iran'da rastlanmig, oradan da batiya tayinmigtir. Dut agaciyla beslenen ipek böceginin ürünü ipek VI. yy'dan sonra Ortadogu'da üretilmeye baglamigtir. Özellikle Suriye ve Iran ipeklileri çok begenilirdi. Boya ve koku üretmekte kullarfilan bitkiler de iyi giysileri tamamlarlardi. Nil klyllaPapirüs, çok önemli diger bir sanayi ürünüydü. rinda büyüyen bir sazdan elde edilen papirüs önce pargömen, Akdeniz dünyasindaki tesonra da kagit bulunana dek Dogu mel yazi arac1ydi. Sebze ve meyve
yetigtiriciligi de oldukça
yaygindi.
Daha
önceki dönemlerde baghca meyveler hurma, incir ve üzümdü. Meyvesimn yani sira, parap uretimi için de yapilan üzüm tanmi
islamiyet'ten önce çok daha yaygindi. Hurma
ise zaten vaha
ve yan çöl iklimi bitkisidir. Kayisi ve geftali gibi Ortadogu'nun öteki meyvelerinin çogu, Îran ve dogu kökenliydi. Bati'da ha-
pathcan için ilk geldilderindeki ve Farsça adlan kullanilmaktadtr. len enginar,
-
ispanak
ve
Arapça
Narenciye tanminin ilginç tarihçesi çok net degildir. Birçok Ortadogu dilinde portakal için Portekiz'den (Portugal) türetiadi kullanilir ve AfArapça lerek Türkçe "portakal",
"bortakal"
EKONOMÍ ganistan'a de benzer adlarla anilir. Aslinda Çinve Hindistan'da daha önceden taninan portakali Ortadogu'ya, XVI. yy baglarinda Portekizliler getirmigtir. Pers imparatorlugu'nda narenciye
Islamiyet'ten çok daha
meyveleri
kaynaklannda
"turunç"
önce taninirdi. Tevrat ve Pers adinda (Arapça Îbranice "eth"utru.ja",
rog") güzel çiçekleri olan küçük, ekgi, yenilebilir bir narenciyenin süs için kozmetikte ve gerbetlerde kullanildigindan söz edilmektedir. Farsça denilen bu meyve,. Arapça'ya da ranç" adiyla geçmigtir. Portekiz'de ve Bati'daki bagka ülkelerde buna benzer adlarla anilan yenilebilir tatli bir meyve vardir. Bu meyve, IX. yy Arap gairi ibn al-Mutazz tarafindan genç bir kizm "narang"
"na-
yanaklanna
benzetilmigtir. Ibn al-Mutazz, büyük olasihkla o dönemde Hindistan'dan gelen limondan da söz etmigtir. Ortadohizla yayginlagan limon, Avrupa'ya gitmistir. Avrupa'da bu iki meyve halen Pers-Hint adlari kullanilinaktadir. Süphesiz Ortadogu'ya bu meyveleri Uzakdogu'dan Müslüman kervancilar getirmigler, Raçlilar da Avrupa'ya götürmüglerdir.
_gu'da
Ortadogu'ya
misir, tütün, domates ve patates gibi hiç taninmayan Amerikan bitkileri, Bati Avrupal11ar, özellikle Portekizliler tarafindan getirilmigtir. Türk tarihçisi Íbrahim Peçevi 1635 yilmda konuyla ilgili punlan soylemigtir:2 "
dumam ve kokusuyla tütunú 1009'da únilasanm içini bulandtran dï 1600-1601) kafir ingilizler getirmig ve birtaktm mtubet hastahklartnz tyile tirecegini söyleyerek satmylardtr K:sa sürede zeuk dügkünlevi tütüne bagsmh bale gelmi ler zevk dügkünü olmayanlar bile içmeye bag-
lamylardtr.
Yakin
Bu bagtmhhga kudretlilerin ve büyük ulemanm
zamanlarda,
kökeni Ortadogu
olmayan
da çogu tu-
iki bitki de bölgedeki ekonomik ve toplumsal yagami çok etkilemigtir. Ortaçag baglannda bir Arap gezgini Çin'denilginç bir öykü an-
latir:
KESÍTLER
bir bitkinin ve tuzun tüm gelirinin sabibi kral. Sakb admdaki bu bitki ber gehirde çok pahahya satdyor. Du bitkinin yapragt da kokusu da naneden daha çok ve acamtsrak bir tadt var. Kaybitkiden, tuzdan ve namq suya atdyor. Tüm kamu maliyesi geliri, bu "Kaynamq
helle vergisinden .-I
-
içilen
supla
saglantyor."
XI. yy'da ünlü yazar el-Biruni, Çinve Tibet'teki çay tarimi ve Iran'a çay içme kullanimi ile ilgili daha çok bilgi vermektedir. aligkanhgini XIII. yy'da Mogol fatihlerin getirdigi biliniyor ama fazla yayginlagmadigindan buradan batiya ilerlemesi hakkinda içilmebir kamt bulunmamaktadir. Iran'da çayin yaygin olarak
getirildigi XIX. yy bagina rastlar. XX. ye baglamasi, Rusya'dan yy'da Türkiye ve Îran'da devlet tegvikiyle çay tarimi yayginlagtirilm14tir. Bunun bu ülkelerde yetigmeyen kahveye bagiml111gi önemli olazaltmak için yapildigi dügünülebilir. Çay tarimi çok ihracat için yetigtirilmamig, yalnizca yerel tüketim ve biraz da çay1n çok tüketildimigtir. Çayla 1700'de tanigan Bati.Magrip, tüccarlar, Kuzeybati gi bir yerdir. Buraya çayi Fransiz ve Îngiliz Afrika'nin Avrupa pazarlanna katilmasi beklentisiyle getirmigtir. Fas'in milli içecegi, nane yapraklariyla yapilan çay olmustur. içecekÖte yandan kahve, bölgenin tamaminda en önemli
çiktigi, adini bugün de yabakamtni kahve bitkilerinin yetiptigi Kaffa'dan aldigt bulunan lar arasladadir. XIV. ya da XV. yy'da kahve Kaffa'dan Yemen'e getirilmigtir. Misirh bir yazar punlan söylemigtir: "Misir'a Yedenen bir içkinin yayildigi, Sofi geyhlemen'de adina
tir. Kahvenin,
Habeyistan'dan
"kahva"
içtigi harinin ve baskalanmn dua ederken uyanik kalmak için beri geldi." Yazar, Yemen'e kahveyi Habegistan'a giden bir gezginin getirdigini anlatir:4 adam gerirdigi kahveyi içzp iyilegti. sonra hastalanan gidenp vücudu canlandtrdigtm fark Kahvenin halsizligi ve Jorgunlugu Arbagladtlar. öteki de içmeye Sofiler kahve Soff olunca, Kendisi bir "Aden'e döndükten
etti. dufdan halkm tamamt,
186
aydmlar
da stradan
insanlar
da içmeye
baŒla-
EKONOMÌ ddar ve kahve içme ahyhanhät
Gerçekten
yayaldt."
de kahve içme ahykanligi yayginlagmisti. 1511'de
kutsal Mekke gehrinde kahve içildigi belirlenmigtir. Büyük bir olasilikla buradan da ülkelerine dönen hacilarla birlikte Suri-
Iran'a ve Osmanli topraklanna gitmigtir. XIX. yy baglanna dek kahve Iran'in en önemli içecegi olmuytur. Ba-
ye'ye,
Misir'a,
ti dünyasi çay1 Çin ve Hindistan'dan daha ucuz, daha kaliteli ve daha bol bulurken, kahve bir süre bir Ortadogu tekeli olmuytur.
Avrupa'da senmigtir.
kahve, kahve içenler ve kahvehaneler küçüm-
Ïstanbul'daki Venedik
elçilerinden
Gianfrancesco
Morosini 1585 yilinda gittigi bir kahvehaneden pöyle söz eder: "Bu insanlarm
tümü, kötü giysili, igi gücu olmadtge için zamanlanm Ja harcayan kipilerdir. Sürekli bir yerde oturarak insanlar arasmda,
kaklarda ve dükhanlarda, "Kavee" dedibleri bir tohumdan dukça sacak kara swtyr içerler."
yaptlan,
bosool-
1610'da Türkiye'yi gezen Îngiliz George Sandys'in görügleri çok daha olumsuzdur: "Tüm gün kahvehanelerde oturarlar ve "Koffa" admi verdikleri çok sicak içecegi içerler. îçtikleri is gi-
bi kara renktedir ve tadi da ona benzer..." Ne var ki, kahvede de, kahvehanede de Avrupahlarin hoguna gitmigti. Üretimi ço-
gunluklaYemen'de olan kahve, çok geçmeden Ortadogu'nun Avrupa'ya ihraç ettigi baglica ürün oldu. Eskiden çok kârli olan baharat ticaretini kaptiran Mis1rblar için kahve, gittikçe büyüyen Avrupa pazarmdas baharatin yerine geçecek bir üründü. Avrupa'daki ilk kahvehane, Viyana'da ikinci Türk kupatmasindan sonra açildi. Bu hak istegi üzerine, Türk hatlari gerisinde Avusturya istihbaratma yardimci olan bir Ermeni'ye ödül olarak verilmigti. Kahve ve çay1n Ortadogu'da bu denli popüler olmasinm, kahvehane ve çayhanelerin änemli toplumsal merkezier olma187
I
r
KESiTLER
lanmn nedeni kolayca anlagilmaktadir. Musevilik ve fÏ1ristiyanlik'tan farkli olarak, Islamiyette alkollü içkiler yasaklanmigtir. Arna yasak tamamen de etkili olamamigtir. Siirler'deve bagka yazilarda yogun olarak içki içmenin ve hatta ayyagligin kamtlaözel bir evin yüksek duvarlan arkasinda ri bulunur. Ancak ya girmeyen Müslüya da bir Islam devletinin yasak kapsamina gizli içilmesi gerekiyordu. man olmayan halki arasinda,. içkinin Klasik Fars ve Arap glirinde, meyhane ve meyhanecinin piirderahipki sembolleri, Hiristiyan manastin, kepigler ve Zerdügtçü ler olmugtur. Hoggörüldüklerinde bile bunlarin gizli olmast zorunlu oldugundan Ortaçag islam gehirlerinde Battdaki meyha-
nelerine benzeyen hiçbir yer bulunmuyordu. Bu bogluk kahvehane ve çayhanelerle gideriliyordu. Kisa süre içinde kahvehanelerin ihanet ve dedikodu, en kötüsü de kumar yuvalari ol-
dugu gikayetleri baglamigt1. tarim teknikleri kullanihyordu. Daha önceki çaglarda kullanilan basit tahta ve tekerleksiz saban, bölgedeki bazi yerlerde günümüzde de kullamlmaktadir. Genellikle nehir sabana katir, öküz, çogunlukla da at kopulurdu. Zengin Bõlgede
ilkel
ürün almak için çok çabaya gerek olmazdi. Bazen yilda iki üç ürün alindigi için daha gerektiren güçsert ve zayif olan iklimlerin teknolojik icatlari lükleri olmazdi. iki karakteristik olgu, teknolojik geligmeleBu ülkelerdeki
vadisi
bölgelerindeki
tanmda verimli
bagka bir nedeniydi. Manastirlarda ürün yetigegitimli çiftçilerin, tirmeye kendilerini adayan egitimli kipilerin, egitimi almig, çiftligini idare ederken egitilen, kargiüniversite
rin olmamasmin
lagtigi tarim sorunlari için egitiminden yararlanan ingiliz tagra beyinin kargillg1bu toplumlarda bulunmuyordu. Ortadogu'nun birkaç istisna digtndaki egitimli beyleri çiftçilikle ugragmaz, çiftçiler de egitimli olmazdt. Genel olarak, tarmdaki teknolojik ge-
'
EKONOMÍ ligmeyi saglayan
entelektüel
disiplin, teknik beceri ve t-inmla iç içe olma eksikligi söz konusuydu. Klasik Islam dõnemi, sulama digmda tarim teknolojisine pek .katki saglamamigtir ama Ortadogu'daki tüccarlar ve çiftçiler özellikle gida maddesi
ürünlerinin
çegitliliginin artmasisaglamiglardir. Dogu ni batiya ve güneydogu Asya ürünlerinin gidigi îslamiyetten önce baglamigtir. Eski Irak'ta ve Iran'da Dogu Asya kökenli ürünler yetigtirilmigtir. Daha batida bu ürünler, egzotik, lüks ve pahali ürünler olarak görülmügtür. Örne-
gin eski
Roma'da geftali tanman bir meyveydi ve bugünkü adi olan bir Roma terimi malum'dan Gran elmasi) gelmektedir. Îlk kez islami fetihlerle Bati'da Avrupa'dan, "peach"
Dogu'da
"persicum
Çinve
rim olugturulmustu.
Hindistan'a
dek tek bir ekonomik ve siyasi bikeyfedilmesi ve yay11masm-
Yeni ürünlerin
i i
da, büyük olasilikla Basra Körfezi'nden Hint Okyanusu'na ve daha ilerilere giden Müslüman denizcilerin, Orta Asya'da bulunan Müslüman gezginlerin
tur.
ve askerlerin
önemli
etkileri olmug-
Ïslamiyetdöneminde iran'dan Mezopotamya'ya,
Kuzey Af-
rika'ya
ve Avrupa'ya dogru gerçeklegen hareket, pamuk, enginar, pirinç, karpuz, muz, patlican, narenciye ve geker kam141 gibi çegitli gida maddeleri, baharatlar, iplik yapiminda kullam-
lan ürünler, hayvan yemi, tipta ve kozmetikte yararlanilan bitkileri de içeriyordu. Ortaçag Müslüman gezginlerince, her birinin çegitli alt türleri bulunan oldukça genig bir ürün çegitlili-
gi anlatilmigtir.
1400'de
Kuzey Afrika kiyilarlyla ilgili bir yazida,
altmig
beg çegit ürün, otuz alti çegit armut, yirmi sekiz çeyit incir ve on alti çegit kayisi oldugu anlatilmistir. Ortadogu'da en büyük beceri, büyük nehirlerin sularmi koruyarak.dagitmak
yapilan oldukça hassas kanal sisteminde, yani sulama alanmda sergilenmigtir. Bu yalmzca çiftçilerle yap11mamig, bürokratlarm ve teknokratlann da katkilanyla gerüzere
I
A
KESITLER
Kimi tarihçilere göre, nehir vadisi toplumladevletle güdümnn merkezi sulama igleri, modern bürokratik lü ekonominin çekirdegini örneklemektedir. Tahil kaybini önlemek üzere harman, çogunlukla orak ile çekleptirilmigtir.
yapihrdi ve tahil yük hayvanlan ya da köleler tarafindan döndürülen degirmenlerde ya da el aletleriyle havanda ö tülürdü. Bugün de bölgede bazi yerlerde bu yöntemler kullanilmaktadir. sayesinde Misir'da toprak her yil Nil'in tagidigi ainvyonlar yeniden gübreledigi için gübreye gerek olmazdi. Genellikle de topragin en çok gerek olan yerlerde gübrenin bulunmamasi, tükenmesine neden olurdu. Bu durum Irak'ta nehirlerle gelen tuzlu birikintilerle daha da çogalirdi. Düzenin ve bangin hakim buralar kurutulur ama kangik zamanlarda oldugu zamanlarda
bu yerlerle ilgilenilmezdi. Çiftçiler,nehirlerin yeterli su biraktiklan nehir vadileri dipindaki topraklan bir yil ekerler, bir yil da nadasa birakirlardi. Antik çaglarda dahi erozyon sorunu yaganmigt1. Ortaçaglarda ve günümüzde de durum degigmemigtir. Göçebelerin her sivil düzen bozulmasinda, çölden tanm topraklanna gitmesi, çölün ekilen topraklar aleyhine geniëlemesiyle sonuçlanmigtir.
Çölünilerlemesinin birkaç
nedeni vardi.
Çölüngenigleme-
sinin önlenmesi için savunma hatlarina ihtiyaç vardi. Sivil düDaha somut bir nezen kesintiye ugradiginda çöl genigliyordu. den de keçiydi. Otu kesip yiyen koyunun tersine, kopartip yitabakasini da kaldirdigi için yen keçi, otla birlikte topragin üst toprak zayiflayarak rüzgarla uçuyordu. Bunun yani sira, keçiler agaçlann kabuklanni da yediklerinden agaçlan öldürüyordu. Bu nedenle rüzgara açik hale gelen ovalar yine toprak kaybibölümünde bu ve bagka etna ugruyordu. Bölgenin büyük bir toprak kaybi rneydana gelmigtir. Bu durum, menler nedeniyle
EKONOMI
modern
çaglarm ekili topraklari,
eski çaglarin arkeolejik
I
bu-
luntulanyla kargilagtirildigmda aradaki çarpici farkla açikça göXIV. yy'da yazan ibn Haldun, heykel, gehir ve köy kahntilarmdan geçmigte büyük bir uygarhäm varoldugu anlagilan Kuzey Afrika'da yikimin hüküm sürdügünü" anlatir.S Mali ve bagka belgeler, tanm ürünlerinin ve onlardan saglanan gelirlerin Roma'nin son çaglarindan itibaren azaldigmi göstermektedir. Bu durum Arap istilalari zamamnda daha da artmig, kisa süreli bir düzelmenin ardindan îslami Ortaçag'da da rülmektedir.
"bina,
sürmügtür. Bu gerilemenin
pek çok göstergesi bulunmaktadir. Ortadogu ve Kuzey Afrika'daki birçok bölgedeki terk edilmi köyler, çiftlikler ve kuyular, üretimin dolayisiyla da gelirin azalmasinin belgesel kanitlaridir. Bununla birlikte, genellikle vergi yükü, tefeciler ve benzeri sorunlarla köyden pehre göç ve nü-
fusta azalma oldugu da anlagilmaktadir. Hükümetin, üst siniflarm ve bir ölçüde de dinin, topragi iplemeyi ve igleyènleri apagt gõrmesi, tanmsal üretimdeki dügügün õnemli bir nedenidir. Islamiyet bir keivan pehrinde dogHz. Muhammed'in
ailesi tüccardi ve ölümünden sonra taraftarlan fethettikleri büyük imparatorlugu tüm eyaletlerde bir garnizon gehirleri agmdan yönettiler. Çokgeçmeden bu muytu.
garnizon
gehirleri,
Islami kültür
ve õgrenimin
merkezleri
ol-
du ama kirsal kesim daha uzun süreler Islamiyetten önceki eski dinlere bagli kaldi. Zaman içinde kõylüler de islamlagtinldi ama yine de eski izler silinmedi. SehirliMüslümanlann, Müslüman olmayan köylüleri yönetmesi örnegi, Balkanlar'da ve Hindistan'da yeni Müslüman imparatorluklarm kurulmasiyla yeniden yagandi. Hz. Muhammed'in hadislerinde sikça ticareti õvdügü görülürken, çimde,
çok azinda tarima saygi görülür. Benzer bigeriat da gehirlilerin yagamlarna ve sorunlarma daha
fazla ilgi göstererek bunlan en ince aynntilanyla
inceler ve dü-
-
KESITLER
zenler.
5 i
.
e
Köylülerin durumuyla, vergilerin
ödenmesi
diginda, faz-
la ilgilenmez. Devletin ve tanm alanlarinin, tarmdan anlamayan ve bölgelerinin uzun vadeli refahini pek dügünmeyen askerlerin denetimine giren ekonomi yüzünden durum çok daha kötü bir hâl aldi. büyük bölümü yan kuraktir. Tanma uygun olmayan bu topve büyükbag hayvanlann otlamalanna raklar, keçi ve koyun yetigtirilmesi için yeterliydi. Bu hayvanBölgedeki
topraklann
lardan et, yün ve postun yant sira, Ortadogu'nun baghca besin kaynagi olan süt ve yogurt elde ediliyordu. Bölgeye bin yildir hakim olan göçebe hayvancilik kültürü ile ilk ilkel tarmin birlegmesi uygarligin baglamasmi saglamistir. Tarih öncesine dek giden deve göçerligi bedevilerin ekonomisinin ve yaçam biçiminin merkezi olmasinin yaninda, bang zamamnda da,. savag zamaninda
da önemli bir ulagim araci olmustur. Eski Arabis-
tan'da çok at olmadigindan, atlar adlari ve soylarlyla an1hrdi. Îslamiyet yayildiktan sonra tran,Bizans, sonrasinda da Berberi hayvanlan kullanan Arap yetigtiricileri sürülerini olabildi-
fazlas1yla yararland11ar.Avrasya bozkirlanmn göçerleri arasinda da atm önemi büyüktü. Çahymasi ya da eti için az sayida çiftlik hayvani beslenirdi. Öteki uygarliklar için önemli olan domuz, islamiyet'in
gince geniëlettiler
ve
bozkirlann otlaklarmdan
paylagtig1 bir tabu nedeniyle yasakti. Kimi tarihçilere göre, Müslüman fatihler Ïspanya'ya, Balkanlar'a ve Bati Çin'eulagttklarinda domuz, fethin cografi sinirlanni çizmigtir.
Musevilik'le
Bu ülkelerde yüzyillar boyu Müslüman egemenligine sürdügü halde, domuz yetigtiren ve yiyenler arasmda Îslamiyet kök salmamigtir. Kûmes hayvanlan et ve yumurtalan için beslenirdi. Misir'da tavuk yetistiriciligi, Batililar'm ilk gördüklerinde hayrete dügtükleri bir teknikle yapiliyordu. 1655 yihnda Misir'a giden Franstz
gezgini Jean de Thevenot göyle anlatir:6
EKONOMÌ "Kabire'de nlmadan
rastladtgem
ilginç
yumurtalardan
geylerden biti de tavuklar
yatskuluçÆaya
civciv çzkanlmass,
bu civciclen'n de kiloyla satilmastyrdt. Burada Jumurtalar alzh firena konur ve finnm ests: dogal aszcivcivler olugarak yumurtadan ya çok yakin oldugundan çakarlar F1onlart agtzlanna deve ya da öküz dyktst koyarak tssterlar ve her gün eshisinin yerine yeni sacah dryk: koyarlar... Baztlan bunun iklimi secak oldugu için Mastr'dan bayka bir yerde yaptlamayacage gönigündeler ama Floransa Büytik Dühü bu.nu yapanlardan binni getirtzp Floransa'da da ..
yaptenmigter. Bunun
Polonya'da
da papzldtgme duydum.
Kuluçka makinesi adi verilen
bu yöntem, Thevenot'nun da belirttigi gibi daha sonra Avrupa'ya da gitmig ve çok yaygin biçimde uygulanmigt1r.
bir iligki. içindeydi tadogu'da
göçebeler
Bat1 Avrupa'da hayvancihk ile tanm yakm ve genelde ayni ellerde bulunuyordu. Orile köylüler arasinda
daha eski çaglardan gelen bir çatigma ve aynlik söz konusuydu. Hayvancilik ile tarim birbirinden ayriydi, çogunlukla da kargitti. Bir köylü gündelik igler için birkaç hayvana sahip olabilirdi ama taç1ma için de, eti için de hayvan yetiptirmek göçebenin igiydi. Bu çatigma eldeki en eski Ortadogu öykülerinden biri olan Habil ile Kabil öyküsünün bagmda da geçmektedir. "Bu kardeplerden biri hayvancilik yap1yordu ve kurban olarak bir hayvan getirmigti. Öteki kardeg tarunla ugraç1yordu ve doganin ürünlerini getirmigti. Allah göçebeleri seçerek hayvan kurbani kabul etti ve doganin ürünlerini
reddetti. Bunun üzerine
kõylü Kabil, göçebe Habil'i
öldürdü."
Ortadogu'nun
genellikle
tarihinde
bunun tam ter-
si gerçeklegmig, yani göçebeler köylülere saldirmiglardir. Ortadogu'da ekili topraklann tamami göçebelerin yagadiklari çöllerin çok yakmmdadir. Göçebeler de sivil otoritenin savunmasi-
her zayiflayiginda bu durumdan
ararlanmaya hazir olmuglardir. Uygar topraklarin güney ve kuzey smirlannda, Arabistan çöllerinde ve Avrasya bozkirlannda imparatorluk olmay1 bekleyen gõçebe kralliklan ve beylikleri bulunuyordu. nm
193
KESITLER
Sanayi için özellikle de ortaçaglann en õnemli sanayii olan kumaççilik için hem hayvancilik hem de tarim hammadde saghyordu. Avrupa'ya yapilan kumag ihracatinin önemini Ortado-
gu kökenli lin, "taffeta"
kumag adlan
da göstermektedir.
Musul'dan
Mus-
(damascus) ya da teknik terimler olarak (mukhayyer) gibi. Minder(Farsça taftah) ve "damask"
Sam'dan
"mohair"
ler, duvar kaplamalari ve diger döpeme egyasi da üretilen ve ihdahildi. Deri ve yünü gõçebeler, pamuk kereste, ve keteni köylüler saglardi. Õnemli hammaddelerden çok at bulundugu ve pahali oldugu için ithal edilirdi. Mineraller de çok önem tagiyordu. Metaller madenlerden çikarihr, kil ve tag gibileri de toplanirdi. Tarih öncesi çaglardan raç edilen kumaglara
bakir, altin ve gümüg madenleri igletiliyordu. Bronz, milattan önce üç bin yil önce Dogu Mezopotamya'da, iki bin yil önce Misir'da yapiliyordu. Kalay, uzaklardaki adalan'ndan yani Cornwall'dan, demir de Tratiskafkasya, Ermenistan ve bugünkü Dogu Türkiye'den getiriliyordu. Ortado-
beri Ortadogu'da
"kalay
gu madenlerinin
çogu antik çaglarda tükendigi
lam devletinin güvencesi uzaklardaki letlerinden
ülkelerden
için birçok isve uzak eya-
yaptiklan ithalatti.
uzak bölgelerde, yukarl Misir'da ve Sudan'da maden kalmigti ama Ortadogu'da, yani Misir ve Mezopotamya'da neredeyse tümüyle tükenmigti. Gümüg ile altin bagka yerlerden getirtiliyordu. Olaylann akipin1 bu madenlerin
iran'da, Ermenistan'daki
Afrika aranmasi ve getirtildigi yollar önemli ölçüde etkilemigti. bölmadenleri ve özellikle Sudan ile Misir arasinda kalan sinir gesinde Assuan'm güneyinde Allaki, islam dünyasi için en zen-
gin altin kaynaklanndan biriydi. Altin ve köleler, Müslümanbiriydi. Gümüg, lar'in Sahra'nin güneyine inme nedenlerinden özellikle eski Sasani topraklarinda olmak üzere birçok yerde bulunuyordu.
EKONOMl
Sanayi teknikleri ilkel haliyle kalmigti. Bazi istisnalár digmda, insan ve hayvan gücü tek enerji kaynagiydi. icat edilen ve kullanilan birkaç küçük otomatik makine cak gibiydi. Mancinikti ve degirmen, bunlar
daha çok oyundigmdaki tek makineydi. Bugün de kullanilan, hem su hem de ruzgarla çaligan degirmenler çok eski çaglardan kalmadir. Ancak degirmenlerin sayisi Ortaçag baglarmm Batisi ile kargilagtirildiginda bile çok azdi ve smai amaçli degil, yalnizca tahil ögütme ve sulama amaçh kullamliyorlardi. Diger makine de, savaglarda mtugturucu sivilarla dolu kovalan dügman gemi ve gehirlerine firlatmak için kullamlan mancimklardi. Avrupa'dan top ve topçunun Ortaçag'in sonlarma dogru ithal edilmesine kadar, manciniklar, bükmeyle, gerilimle ve en çok geligtirildiklerinde de bir dizi kargilikl1 agirligin hareketleriyle kullanilirdi. Bu yöntemle, daha büyük gülleler, daha büyük bir kuvvetle, daha uzaklara firlatillyordu. Kalkan, kiliç, zirh ve hançer gibi öteki savag araçlari, sanayi üretiminde
ve uluslararasi
onemli bir yere sahipti. Uygun hammaddeler olmadigmdan nemiyordu. irmak
ticarette mal olarak
enerji üretiminde
ilerle-
Bati Avrupa'daki
ve çaglayandan
odun ve kömürden ya da pek çok saglanan su enerjisi ile kargilagtirilabile-
cek hiçbir gey yoktu. Petrol vardt ama çikartilmasi ve kullanilmasi daha çok uzun çaglar sonra mümkün olacakt1. Petrol, eski ancak kendiliginden yüzeye çiktigmda kullanive ortaçaglarda
lirdi. Petrol, Zerdügt iram'nda tapmaklardaki
kutsal alevi yanik Bizans ise imparatorluklarmda Islam ve petrol, savag silahlari için patlayic1 kangim yapiminda kullanilirdi. tutardi.
Giyinmekten
gelen en temel gereksinim barmmakti. Õzel ve. kamuya ait binalarm ingaati, dögeme ve süslemesi için gereken malzemelerin üretimi için pek çok sanayi geligmigti. sonra
Sehirlileringereksinimleri
arasinda
kap kacak, bagka egyalar, 195
KESITLER
kokular, sabunlar, yazi için mürekkep, daha sonralan da kagit yer aliyordu.
pargömen, papires ve
Öteki uygarhklarda sanayi üretimi için olan ulagim, Islam topraklannda o kadar
önemli õnemli
bir itici güç degildi. Bü-
yük bir olasilikla odunun ve madenin az olmasi nedeniyle tekerlekli araçlar çok az kullanihrdi ve onlar için çok az yol yapilmigti. Kimi zaman tekerlekli arabalann varkgindan söz edi-
lir, hatta bazen anlatihr ve resimleri çizilir ama bunlar olaganüstü geyler olarak görülmügtür. Fas'in yerlisi olan ibn Batuta, XIV. yy'da Fas'tan Ortadogu yoluyla Orta Asya'ya seyahatinde, bozkinn Türk halklan arasinda gördügü tekerlekli arabalari anlatacak denli önemli bulmuytur. XVIII. yy'da Frans1z gezgini Volney gunlan söylemigtir:7 "Surive'nin Herbalde
hiçbir yerinde
tek bir araba olmadtgzm belirtmem gerekir onlara el koyacagt için bir anada büyüh bir hay-
bu, bühümetin korkulmasz yüzündendir."
ba ugramlacagmdan
Genellikle ulagim
irmak
deni21erden ya da yük hayvan-
ve
ilk olarak M.Ö ikinci bin yilda evcilleptirilmig olan develer 600 kilo tagiyor, günde üç yüz kilometre yü-
lari ile saglaniyordu.
rüyor ve su içmeden 17 gün gidebiliyorlarde Ne var ki, develerin kullanimi her yere uygun degildi. Osmanh malzemelerigetirtilen çok sayida deni tagimak için Suriye ve Anadolu'dan öldügü için Osve Balkanlar'm rutubetli ikliminde hastalanarak manhlar'm
ilerlemesi
aksami
ti.
Õte yandan, kuru Ortadogu
ik-
herhangi bir araba ve yol sisteminden çok daha az masrafliydi. Kisa mesafelerde egek ya da katir bile insan ve mal tayinmasi için yeterli oluyordu. Daha farkh bir konu olan su ulagimi, çok eski çaglardan itibaren hem Akdeliminde, develer gerçekten
niz ve dogu denizlerinde, hem de iç sularda gerçekleptirilmigti. Roma tarihçilerince yapilan hesaba gõre, bugdayi Roma Împa-
196
EKONOMÍ ratorlugu'nda
karayolundan 120 kilometre tagimak, Akdeniz'in bir ucundan digerine denizden tagimaktan daha pahaliydi. Ïslam çaglarinda da benzer durum söz konusu olmali. Tekstil üretimi
aile içinde yapihr, zanaatkarlar
leleriyle ya da küçük atölyelerde
çahgirlardi.
evlerinde ai-
Üretim öncelikle
topluluk, aile ve yerel gereksinimleri kargilamak için yapihrdi. En bagta hali olmak üzere, birkaç ürünün uluslararasi ticareti yap1hrdi. Sanayi kuruluglan bazen daha büyük ölçekli olurdu.
Örnegin, Ortaçag Misin'na
ait
belgelerden bir girigimci tarafm-
dan gündelik ücretle keten iççilerinin tutulduklari anlagilmaktadir. M1sir sanayinde önemli bir yeri olan gekerin rafine edilmesinde de benzer uygulamalar vardi. Devlet, bazen tegvik saglama, bazen hükümdarlarm para yatinmlari, bazen de tekeller olugturma gibi yollarla sanaylye müdahale ederdi. "Tiraz" büyük bir öneme sahipti. Klasik Arapça'da tiraz, kral tarafindan giyilen ya da giyilmesine izin verilen bir çegit iglemeli brokar kumag anlamma gelmektedir. Onu yalnizca hüküm-
darlar ve hükümdann özel olarak onurlandirmak istedigi kipiler giyebilirdi. Tirazin bir tür geref ve madalya sistemi özelligi tagimasi nedeniyle üretimi ilk yüzyillarda kiskançlikla korunan bir devlet tekellydi. Tiraz atölyeleri devlete aitti, yöneticileri de devlet memurlanydi. Zamanla bu sanayi de yayginlagti. Kimi zaman devlet, savag gemisi ve bazi silah türlerinin yapimi gibi savag üretimlerini de denetim altma ahrdi. Devlet fiyatlan belirlemek için ekonomik yagama müdahale ederdi. Bu müdahale
antik çaglara, õzellikle
de büyük çapli olarak bunu ilk kez yapan Roma imparatoru Diocletian'a dek Muhammed'in Hz. uzanir. bir hadisinde "Fiyatlari yaln12ca Allah belirler." (Bu da laissez-faire ekonomisinin açikbir ifade-
sidir) denilmesine kargin Müslüman yetkililer, çogunlukla Ortaçag ekonomistlerince bir fiyat" olarak adlandirilan fiyat "adil
197
KESÏTLER
belirlemesi yapmaya çaligmiglardir. Ancak bu politikalann neredeyse tamami baçanya ulaçamamigtir. Bazi hükümdarlann fiyat belirlemesinden de öte, tekellegme girigimleri olmuytur. Mivergi ticaretinden son döneminde, biber alarak kazandigi paralari gören hükümetler, bu kadan yerine almi lartüm käri elde etmek için biber ticaretini tüccarlardan
sir'da Memlukler'in
dir. Mis1r Memluk
Sultani
Baybars'in
(1422-38) devlet
tekelle-
rinde aginhga gitmesi, transit ticaretinin bozulmasma neden oldolagmak zorunmuy ve Portekizliler, Afrika'mn çevresinden
da kalmiglardir. Islami dönemin diger alanlardakine benzer biçimde, sanayide de gerçekleptirdigi önemli bir geligmesi, çegitli bõlgelerin, bir tarafta Doþ Akdeniz dünyasinin eski uygarhklari ile öteki tarafta Islam çömlekçiliginde yeni bir güzelligi keyfeden îran gelenek ve tekniklerini büyük bir u umla bir araya getirmesidir. Dogu ve Bati Asya, XIII yy'daki büyük Mogol istilalariyla ilk kez tek bir hükümdarm yönetimine girmig ve Ortadogu, özellikle de iran, Uzakdogu'nun stil ve zevklerine açik dünyasinin
L
duruma gelmigtir. arama ve çikarma çaligmalarlyla yaygin bir dagitun ve degig tokup sisteminin geligmesi tegvik edilmig, topraklannda alaym zamanda da kolaylagmigtir. Eski Bizans tin, eski Sasani topraklarinda da gümüg olmak üzere ayni anda Degerli madenleri
iki ayn paramn
kullanilmasi, iki madenli bir ekonominin
ve bir
saglamigtir. Büyük yerlerpara degigim sisteminin geligmesini deki büyük ölçekli ticaret gereksinimiyle sarraf s1n1h olugmugtur. Giderek her ticari merkezde oörev alan sarraflar, daha sonralan geligmig bir bankacihk sistemi kurmuglardir. Kuran'da "Allah almaya ve satmaya izin vermig, ancak faizi yasaklamigttr.
Faize
bagvuranlar cehennem
lardir..;'- denilmektedir
ateginde yanacak-
(2:275). Faiz yasagi, Kuran'da
açik
bir
EKONOMi
gekilde dile getirildigi gibi hadislerde ve fikihta da vttgulanmigtir ve bir yerde bir tek faiz igleminin otuz üç zina suçundan
daha kötü oldugu yazilmigtir. Faiz yasagi Müslümanlar tarafindan daima ciddiye almmigtir. Günümüzde de hâlâ bankacilik ve yatirim konusunda gerçek müminler sikmti çekmektedirler. Pek çok hukukçu ve ilahiyatçiya göre bu yasak,.yalnizca agin faiz degil, her türlü faiz için geçerlidir. Kuralm böyle katt bir biçimde uygulanmasi kredinin, böylece de büyük ölçekli ticaretin geligimini önleyecekti. Ancak hukukçular ve tüccarlar bagka konulardaki gibi bu konuda da bir yol buldular. Bu yol ile, teknik adlyla
"hile-i
periye" ile yasalan çignemeden
kredi, ortaklik,
yatinm, hatta bankacilik iglemlerini düzenlediler. Islamiyetin baglica yükümlülüklerinden biri Mekke'ye hacca gitmektir ve her Müslüman'm en az bir kez gitmesi gereklidir. Bu yolla uzun mesafeli ticaret geligmigtir. Her yll gerçekleen hac ile
Ïslam dünyasimn her bölgesinden çok
sayida
Müs-
lüman'm bir araya gelerek ayni kutsal yerlerde ayni töreleri yerine getirmeleri, ortak bir kimligin yerlegmesi ve sürdürülmesi açisindan oldukça önemlidir.
Íslam dünyasinda çogunlukla
çok güçlü olan yerel gelenek-
ler oldugu halde, hemen hemen baglangiçtan itibaren gehirlerin uygarliklarinda,
standartlar,
toplumsal
adetler
ve degerler aç1smdan Ottaçag Hiristlyan dünyasinda benzeri olmayan bir birlik derecesi vardir. Rapid el-Din, "Frenkler yirmi beg dil konugur
hiçbiri digerinin dedigini anlamaz." demektedir? Müslüman dünyasindaki dil birligine, yani iki üç dilin, Bati Avrupa'daki Latince gibi yalmzca küçük bir ruhban smifinm dili olarak kalmasma degil, pek çok düzeyde yerel dil ve lehçelerin yerini almasma. aligmig olan bir Müslüman açismdan bu olagan bir yorumdur. Ïslam dünyasi, fiziki oldugu kadar eski ve ortaçaglarda egi görülmeyen kültürel ve toplumsal bir hareketlilige sahip ve
KESITLER
olmu
ve hem denizde
giden bir haberlegme Ancak
hem de karada uzun agi olugturmugtur.
mesafelere
kadar
bu yollarin biri korsan, digeri egkiya tehdidi ile tehli-
keliydi ve her ikisi de çok agir ve zahmetliydi. Deniz yolu, kaikisi de pahahydt. ra yolundan biraz daha ucuzdu ama yine de Tüm bu nedenlerden dolay1, uzaklara yapilan ticaret, bu bir girigimin tehlikelerini
hakl1 kilacak derecede
pahali ürünlerle
si-
nirhydi. Bu açidan,
modern
ticaretin
önemli
ürünlerinden
besin
k1sitli bir öneme sahipti. Besin maddeleri çok yer kapladigi ve ucuz oldugundan, ticareti zahmetine degmezdi. Çok masrafh, az kârh ve fazla riskliydi. Tütamamen yereldi. ketim için besin maddesi üretimi neredeyse
maddeleri,
eski
zamanlarda
Az bulunduklan ve pahah olduklan için kara ve deniz yolu ile nakliyenin risklerine degen ve uzun mesafeli ticareti yapilan üç mal, köleler, lüks egya ve önemli madenlerdi. Ithalata dayanmadan yerel olarak besin maddesi üretilebiliyordu. Ancak demir, altin ve gümü ün ne pahasina olursa olsun ithal edilmeleri zorunluydu. Uzun mesafeli ve genig boyuttaki insan
ticareti temelde Is-
lami dönemdeki bir geligmeydi ve tarihin aci bir cilvesiyle kaynagi islami hukukun insancil etkisiydi. Kõle nüfus, eski imparatorluklarda, hatta Hiristiyanhgin ilk çaglannda genellikle yerel kaynaklardan saglantrdi. Borçlu ya da suçlu olanlann köle olmasi, aileleri tarafindan terk edilen çocuklann evlat edinilmeleri ve kendilerini ya da. çocuklanm
"köle
olarak" köle olarak
satanlar köle kaynaklanmn sürekliligini saglardi. Islami fetihlerle ve islam yasalannm uygulanmaya baglamasiyla tüm bun-
lar son buldu. Islam hukukçularinm biçimlendirdigi ve Müslüman hükümdarlano-çogunun kabul ettigi ilkeye göre her insan özgürdü. 200
.
L
EKONOMÍ
I I
-
l
Müslüman devletin özgür dogan vatandaylari, Müslüman olsalar da, kabul edilen diger iki dinden birine inanlyor olsalar da, silahh isyan dipindaki bir suçlan ya da borçlan oldugu için köle olamazlardi.
Terk edilmig olan çocuklar, köle olduklan ispat edilene dek özgür olurlardi. Anne ve babalan köle olan çocuklar da köle dogmuy olurlardi ve özgürlükleri verilinceye dek
kõle kalirlardi. Özgür insanlar, yalnizca bir cihadda yakalanan kafirler olduklannda kõle yapilabilirlerdi. Bu kogulda kendileri de aileleri de yasal ganimet kabul edilerek onlan ele geçirenlerin mah olurlardi. Köle ailelerden
dogu'nun giderilemeyen oldugu
için imparatorluk
dogan kölelerin sayisi Ortagereksinimlerini kargilamada yetersiz smirlanna
çok uzaklardan
getirtilen
dinsiz yeni köleler, çok õnemli bir ticaret konusuydu. Bu köleler, özellikle de genç kadm köleler çok pahaliydi ama ticaret zahmetine degiyorlardi. Saraylarda, zengin evlerinde ve bazi dini kurumlarda çahyacak hadunlara çok ragbet gõsterildigi için genç erkek kõleler hadim edilerek fiyatlan artirihyordu. islami hukuka göre bedensel zarar vermek yasak oldugu için bu köleler Íslam topraklanna girmeden.smirlarda hadim ediliyordu. Köleler çogunlukla
Avrupa, Avrasya bozkirlari ve Afrika 01mak üzere üç bölgeden getiriliyordu. Çin, Hindistan ve diger yerlerden getirilmig köle kay1tlan olsa da sayilari oldukça az-
di. Köleler Ortaçag'dan -modern çaglara dek düzenli bir biçimde bu üç kaynaktan geliyordu. Kuzey Afrika ve Müslüman Ïspanya'nin önemli köle nüfusu, kölenin îngilizce kargiligi olan "slave"
sözcügünün
türedigi Dogu ve Orta Avrupa'daki SlavOrtaçag'da bunlari genellikle Bati Avrupa-
lar'dan oluguyordu. 11köle tüccarlari ve aracilari sagliyordu. Osmanlilar Balkanlar'a girdikten sonra, Dogu Avrupa'daki aracilan devreden çikararak köleleri kaynagmdan saglamaya baglad11ar. Batt Avrupali kölelerin daha az ama önemli bir bölümü de Berberi korsan201
KESÍTLER
lar tarafindan
saglaniyordu.
1627 yllinda
Berberi korsanlar
iz-
köle pazarma 242 köle getirmiglerdi. Bu korsanlar, 20 Haziran 1631'de irlanda'daki Baltimore balikçi köyüne de baskm yaptilar. Döneme ait Londra'ya gön-
landa'yi basarak Cezayir'deki
derilen bir rapord2 korsanlann epleri, çocuklan ve kadin hizkaçirdigi belirmetçileri ile beraber toplam 107 Baltimore'luyu tilmigtir. Olaya gahit olan Peder Dan adli bir Fransiz papaz kölelerin limana götürülügünü
göyle anlatmaktadir?
Cezagrïr'de satzldt.gmz görmek çok aczklrydt. Baba çocuguridan, aynlzyordu. Baba bir tarafia satzharor hadmdan da kaden kocastndan bir daba hiç göremeyecegi çocugu çekip almtyordu." "Onlarm
Tatar hükümdarlar da her yil Polonya, Ukrayna ve Rusya köylerine baskm yaparak binlerce genç kõleyi istanbul'a götürüyor ve Osmanli imparatorAym dönemde
Dogu Avrupa'daki
lugu'nun gehirlerinde satiyorlardi.
XVIIL yy sonuna Kirim'1 ilhak etmeleriyle
Bu ticaret
dek sürmüç ve 1783 yihnda Ruslar'm sona ermigtir. Avrasya
bozkirlarmdaki
Türkler,
ikinci
büyük köle gru-
buydu. Bu köleler, islamiyet'in ilk çaglanndan itibaren Karadek uzanan toprakdeniz'in kuzeyinden Çin ve Mogolistan'a lardan yakalanmaya ya da satin alinmaya baglanmigt1. Ortaçag'da Dogu islam dünyasmdaki beyaz kölelerin büyük bölümü bunlardan olugur ve özellikle askeri hizmetlerde kullantlirlardi. Türk bozkinnin Müslüman olmasimn ardindan bu kaynak kuruyunca, Kafkasya'da yeni bir kaynak bulundu. Osmanh buradan erkek ve kadm, Çerkez ve Gürcü ve Pers topraklanna köleler getirildi. XIX. yy'in ilk çeyreginde Ruslar'in Kafkasya'yi ele geçirmesiyle birlikte bu kaynak da kurudu. Üçüncü ve en uzun süreli köle ticareti Sahra'nin güneyinde-
getirilen zenci kölelerle yapilmigtir. Roma çagmda da zenci kõlelere rastlanmigttr ve Misir'da antik çaglardan itiba-
ki Afrika'dan
202
i
EKONOMÌ ren buluomuglardir.
Ancak
bunlar genellikle istisna olmuglardir. Müslüman ordulannin Afrika kitasina girmeleriyle çok sayida zenci köle ithall baglamigtir. Köleler üç önemli yoldan gelmekteydi:
Deniz yoluyla Dogu Afrika'dan, Kizildeniz veya Basra Körfezi'nden Arabistan'a, fran'a ve daha içerilere; kara yoluyla Sudan'dan Nil Vadisi'nden Misir'a; Bati Afrika'dan kuzeye dogru Sahra'dan
.
geçerek Fas'tan Misir'a dek~Akdeniz kiylsinin tamamina. Bir süre bu ikmal yolu da tropik Afrika'da kurulan Avrupa sömürge yönetimiyle önlenmigtir. Zenci köleler, sanayide,
ticarette, tanmda ve çogunlukla da ev islerinde kullamhyordu. Zenci köleler, Irak'taki bataklik kurutma çaligmalannda, madenlerde
ve özellikle
Nubia ve Sahra'nm tuz ve altm madenlerinde ve bazi üretim alanlarmda kullanilmigsa da, Ortaçag'in Islam ekonomisi, eski dünyadaki gibi temel olarak köle emegine dayali degildi.
Çok degerli careti de önemli
ve pahali olan ve az yer tutan lüks mallann tiyapihyordu. Tekstil, özellikle de ipekli ve brokar en
mallardi.
Ipekli, Roma'nin son döneminde ve Bizans,
Pers ve Islamiyet'in ilk çaglannda, ticari degeri kadar siyasi önemi de sahipti. Îpeklinin ithalati, sonralan da üretimi genellikle kralhšm tekelindeydi. Zaman zaman Barbar prenslere ipekli
kaftanlar hediye verildigi
tik bir önem
tapyordus
için ipekli ticareti diplomaBir süre, ipegin dogudan ithal edilme-
si, geçtigi yerlerin askeri ve siyasi tarihlerinde sahip olmuytur. Güney Arabistan'dan
ve
önemli bir yere
daha dogudan gelen günlük ve
bagka kokulu maddeler diger ticari ürünlerdir. Günlük, HelenRoma tapinaklarmda, sonralari da Hiristiyan kiliselerinde kullamldigmdan çok önemi bir üründü. Bazi modern tarihçilere göre günlük, bir bakima eski dünyamn petrol ticaretidir. Islamiyet'te tapinma ve dua için günlük gerekli olmadigm203
L
KESÏTLER
dan, bu dinin yayilmasiyla birlikte günlük, Islami dünyada deazalmasima ardindan, bahagerinikaybetti. Günlük ticaretinin rat ve özellikle Malabar kiyilarindan getirilen biber en õnem-
ötesinde bali ticaret ürünü oldu. Müslüman topraklannda ve harat ile biber için önemli bir pazar vardi. Bu ürünlerin ticareti ile ugragan tüccarlar çok zengin ve saygin bir topluluk ol-
muglardi.
kargilik pahah olan degerli taglar da avantajhydi. Benzer durum, fildigi, degerli agaçIann kerestesi ve Romahlar döneminde sirkler için çok sayida ithal edilen hayvanlar için de söz konusuydu. Hafifliklerine
Ortaçag'm
doruk noktasinda,
islami Ortadogu'daki
ticaret,
daha zengin, daha ileri, daha düzenli ve daha kapsamh durumdaydi. Satacak daha çok ürünleri, satin alacak daha çok paralari ve oldukça geligmig bir ticari iligki aglan bulunuyordu. Ancak Ortaçag'in sonuna gelinirken roller degigti.
Avrupa'dakinden
Eskiden samlanin aksine, Ortadogu ticareti kepif seyahatleri ve Portekizliler'in Asya'ya gelmeleriyle sona ermemigtir. Bu ticaretin Vasco de Gama'nm Hindistan'a gitmesinden yüz yll son-
bile sürdügü artik bilinmektedir. Okyanus ötesi keyifler de, Ortadogu ticaretinin azalma nedeni degildir. Kegiflerin ekonomik sonuçlan, Ortadogu'daki degigikliklerin nedeni degil sonucudur. Portekiz'in Bati Avrupa'da küçük bir ülkeyken, Dodenizci bir ülke olarak ticari varhk gösterebilmesi ve bir
ra
gu'da
Türkisüre egemenlik kurmast ilginçtir. Öte yandan, Osmanh yesi, Memluk M1siri ve Safevi Irani gibi büyük Ortadogu devletlerinin Portekiz ile rekabet edecek ekonomik gücü ya da onu alt edecek deniz gücünü bulamamig olmalan çok daha ilginç-
kepifler hizlandirmig olmahdir, ama ona neden olmamigttr. Tarihçiler nedenleri bagka tir. Ortadogu
ticaretinin
yerlerde'aramahdir.
I I
204
gerilemesini
EKONOMÌ Gerileme yaln1zca zer
Íslami topraklarla smirli olmamigtir. Ben-
durum, Bizans topraklarmda
ve daha az oranda
olmakla özellikle de büyük ticari devletlekalkman ekonomilerinin gõlgesinde
üzere Akdeniz Avrupasi'nda,
kuzeybati Avrupa'mn kaldigi îtalya'da da gözlenebilir. Gerileme yalnizca îslam dininin davraniglarma ya da Seriat'ada baglanamaz çüikü varliklarin
ri daha önce
ticaretin geligimine engel olmamp,
yokluklari da
Îtalya ve Bizans'1 kurtarmamigtir. Birtakim maddi nedenles
açikça görülebilir. Avrupa'daki
ra-
kiplerinin Amerika'da yeni altin ve gümüg kaynaklan bulduklan bir sirada, degerli metallerin ve madenlerin bitmesi ya da istilac11ara kaptirilmasiyla
islam devletleri maddi sikintiya dügmügtür. Dogal felaketler ve veba, Islam topraklanni oldugu kadar Hiristiyan topraklanni da etkilemesine karym, Íslam topraklan
özellikle Dogu'da Mogollar'in ve Bati'da Kuzey Afrika'yi yerle bir eden Hilali Bedevileri'nin istilalari yüzünden fazlasiyla harap olmujtu. Uzun vadede, ülkedeki
dig etkilerden daha yikici olan gey belki de, siyasi degigiklikler ve ticaretle ve üretimle ilgisi olma-
yan askeri aristokrasilerin
devlete egemen olmasidir. Ïtalya her¯ hangi bir fetih ya da baski olmaksizm yalnizca daha etkili ve aktif ticari yöntemlerle Akdeniz deniz ticaretini ele geçirmigti. Ortadogu tarim ve sanayisi geker ve kahve gibi birkaç ürün hariç, artik ihraç edilebilir bir ürün fazlaligma sahip degildi. Artik Ortadogu
tüccarlari, Avrupa ile Dogu arasmdaki
transit ticare-
te baglaniyorlardi. Bu yüzden bu ticaretin bagka yollara kaydirilmasi çok öneli bir darbedir. Õte yandan, Batili tüccarlar, Bati Avrupa'daki, mali, ticari ve teknolojik ilerlemeler sayesinde, Ortadogu
pazarlarmda
egemen olacaklari kaynak ve beceriye sahip oluyorlardi. Osmanli imparatorlugnun sagladig1 birlik ve istikrar sayesinde de bu pazarlara kolayca ulagabiliyorlar-
205
I
.
KESÌTLER ï.
di. Karaya Osmanli ordulan, denizlere de Osmanli donanmaAvrupali tüccarsi hükmederken pazarlari da sessiz ve sakince lar ele geçiriyorlardi,
I
r
rr
rp
I
206
10. BÖLÜM
SEÇKÍNLER
islami uygarlikta da tarihte bilinen tüm uygarliklardaki gibi az ya da çok ayncalikli bazi sinirli gruplarla halkin geri kalani arasmda farklar olurdu. Bu duruma Klasik Arapça'da õzel ve genel anlaminda ve amma" adi verilir. Ïslamiyette epit"hassa
lik ilkesi vardir. Bir müminin bagka bir mümine dogum, soy, milliyet ve toplumsal duruma göre herhangi bir üstünlügü olamaz. Diger karde; dinleri gibi klasik Islamiyettede kadin ile erkek, köle ile õzgür, kafir ile mümin arasinda temel bir epitsizlik kabul edilerek daha apagi olanlarin statüleri Seriat'labelirtilmigtir. Islami hukuk ve doktrin, müminler arasmda, kabul edilen bu yerlepik egitsizliklerden bagka hiçbir ayrimi kabul etirk,
mez. Dindarlik ve hayir igleri, güç, servet ve soyluluktan üstündür ve insana onur duyurur.
Öte yandan,
daha
uygulamada
burada da tüm toplumlarda kabirakmak isteyen, güce ögrenime hatta servete sahip ve gans11soydan gelen ayncalikli gruplar olugmuytur. Osmanlilar'a dek bir aristokrasinin kurulup yerlegebilmesine yetecek kadar uzun süren çok az sayida siyasi çinilmaz olan, varhklarim
çocuklarina
rejim olmuytur. Ortaçag'in
Islami rejimlerinin çogunlugu iç kadaha çok da distan gelen fetihlerle sona ermigtir. Yeni hükümdarlar, .destekçileri, akrabalan ve adamlari ile yeni bir güç ve servet aristokrasisi kurmuytur. Her fetih, fatihleri ile ayni etnik kökenden gelenlere belli bir ayncahk saglamigtir ama bu ayncahk, iki istisna dipinda, kisa süreli olmustur. istisnalardan biri, islami devleti olugturup bir süre yönetmig Araplar, dinytkliklar,
207
KESITLER
Ortaçag sonlarindan modern çaglara dek neredeyse tatekeli olugmamen bir siyasi egemenlik ve askeri komutanlik ile, turmuy Türkler'dir. Araplar yerli halkin Araplagmig nüfusu Türkler de Osmanh imparatorlugu'nu yöneten çokuluslu seç-
geride
kinler ile olmak üzere, ikisi de zaman içinde çegitli yollarla özgün etnik kimliklerini birleptirmiglerdir. epitlik ve evlilikte toplumsal statü anlamma gelen ilkesi, toplumsal siniflanmada periat bilimciler tarafindan tartigilan tek konudur. Ancak bu ilke aristokratik bir ayncaligin taninmasi degildir. Egit olmayan evlilikler yasaklanmaz ve fikih uzmanlan arasinda egitsizligin ne olduguyla ilgili bir ortak Dogumda
"kafaa"
bir görüg yoktur. Bu ilke ile saygm ailelerin, isterlerse uygun olamaçlanmakmayan evlilikleri önleyerek onurlanm korumalan
tadir. Kafaa ilkesi, bir kadinin izinsiz evlenmesini önlemek için babasi ya da yasal hamisi tarafindan veya çocuk ya da hamilelik yoksa izinsiz bir evliligi iptal etmek için kullanihr. Bir kadi-
dügük bir evlilik yaparak ailesinin Fikihçilar göre kaonurunu kirmasini önlemek için bagvurulur. dm zaten alt statüde oldugu için bir erkek bu tür bir evlilikten toplumsal bir zarar görmeyeceginden, kendinden apagi sinifta-
n1n toplumsal
statüsünden
ki bir kadinla evlenmesine
itiraz edilmezdi.
Fikihç11ar egit statünün belirlenmesi ilgili çok farkh görügler savunurlar. Kimilerine göre bu kural yaln12ca dinle ilgilidir ve dindar bir kadini kendi istegine kargin dindar olmayan bir er-
kekle evlendirilmesinden korumak içindir. Büyük fakih Malik ibn Anas, tüm bagka açilardan "Müslümanlar'm Allah'in vahiy1erine göre birbirlerine egit olduklarim" belirtmigtir. Öte yandan Íslamiyet'ten önceki.îran'in hiyerarpik fikir ve uygulamalarindan etkilenmig olabilecek diger bir fakih ekolüne göre kafaa karakter ve dindarlik dipindaki konulara iligkindir. Soy, meslek, mali statü ve ihtida etmigler ya da azat edilmig kölelerin çocuk208
SEÇKÍNLER I.
lari ve torunlan için ailelerinin Müslüman ya da özgüf olduklari tarih bu konulardan bazilaridir. Hassa ile amme arasinda yalnizca ekonomik bir farklilik yoktu, bagka bir deylgle farklihk sahip olanlarla olmayanlarin arasmdaki fark degildi. edebiyatta
Öteki edebiyatlarda
oldugu gibi
islami
yoksul bey ile sonradan
da görme zengin kavrami Ancak bulunuyordu. aynt derecede kesin olan, nesiller boyu süren yoksullugun hassa üyeligi ile uyumlu olmamasidir. Ayni ey dogumda, kökende ve statüdeki farkhlik için de geçerlidir. Hassa bir babanin çocugu olmak, hassa bir evde büyümüg olmak en az1ndan bir hassa statüsünün varhšmi getiriyordu. Bayka yerlerde ve zamanlarda da oldugu üzere toplumsal farkhliklar, onlari olugturan siyasi ve ekonomik gerçeklerden daha uzun ömürlü olabilirdi. Asil güç ve servet yok oldugunda bile, ardinda toplumsal üstünlük duygust birakir. Meslek de önem tagiyordu ve Ortaçag Müslüman yazarlari çegitli meslekleri ve zanaatlan dikllatle smiflandirarak toplumsal düzendeki yerlerini belirlerlerdi. Belirleyici bir õge sayilabilecek egitim, Kuran'a ilahi bir statü veren, onun yazih oldugu dile ve o dili zarafetle kullananlara saygi gösteren bir toplumda önem tagiyordu. Önce bir, sonra iki ve sonra da üç dil (Arapça, Farsça ve Türkçe) Ortadogu Ïslamiyeti'ninönemli¯ bölgelerinin kültürel kimligini tanimhyor .
ve egitilmig smiflara
büyük õlçüde
nuguyordu.
ise ortak
kültürel ve moral birlik saghyordu. "Genel" nüfus pek çok farkh yerel dil ve lehçe ile ko"Hassa"
bir edebi
ve bunlar aracihälyla da ortak adetlere, lanna sahipti. Daha eski dönemlerde, ti'nda
ve Fatimi.Kahire'sinde kim olan dinden olmak -gerekli
ve Museyi
dil, bir klasik gelenek davranig ve sayg1 kuralAbbasi Bagda-
özellikle
seçkinler smifma girmek için hadegildi; ayni çevrede H1ristiyan
çairler, bilim adamlari bulunmaktaydi
ve bunlar yal-
209
.
KESITLER
arkaday, ortak ve ögretnizca meslektag degil, aym zamanda menlerdi. Ancak yurtiçi ve yurtdiginda dini mücadeleler yüzün-
den davraniglar giderek sertleymeye bagladt ve Müslüman hukukunun õngõrdügü hoggörüye sahip olmakla birlikte, Müslü-
I
man olmayan toplumlar, gerçek Müslüman toplumundan aynlarak tecrit edildiler. Ortaçag sonu ve modern çag baglannda genellikle Müslüman olmayan hekimler ve bagka uzmanlar en üst düzeyde yer ahrlarken, farkh diiiden olanlar arasinda top-
lumsal ve hatta entelektüel iletigim önemli oranda azaldi. Eski çaglardan bugüne gelen belgeler neredeyse tamamen hassa'dan kaldigmdan, tarihi kayitlann ve bunu temel alarak yazilan modern tarihin hassa'nin ilgi alanlanni, etkinliklerini ve endigelerini yansitmasi olagandir. Bilim adamlari ancak son yll-
larda ayncaliksiz toplum, kõylü, esnaf ve gehirli fakirlerin yaincelemeye amlanni baglamiglardir. Ortaçag'dan birtakim ilginç belgeler kalmistir ama bu çaligmaya yalnizca aynntill aryiv kayitlannin bulundugu Osmanli dönemi konu olacaktir. îslam tarihi aragtirmalarinda kullanilan kitap, mektup ve bagka belgeler gibi edebi kanitlar, bürokrasi ve din adamlan olmak üzere genellikle baglica iki kaynaktan saglanmaktadir. Bürokrasi kurumu çok eski zamanlardan gelmektedir; belki de Ortadogu'dan çikmig olabilir. Bürokrasi belli pratik gereksinim.-
lere, özellikle
nehir vadisi toplumlanndaki
sulama sistemlerinin
devam ettirilmesine dayamr. M.Ö. 4000. yihn ikinci yarismda eski Misir kralhäinda firavunlar batakhklan.kurutmug, sulama kanallanni yaygtnlagtirmig, gehirler kurmug, Misir'a gerekli olan kereste ve madenleri getirmek için kara ve deolusturulmasi
ve
geligmesi ve ile saraylarin yapilmasi için bir muhasebe ve defter
niz ticareti yapmiglardir. tapinaklar
Hükümetin
ve yönetimin
sistemi gerekliydi. Bu yeni gereksinimle yazi, beraberinde de simfi olugmuy ve kayit tutma, heyeni bir-bürokrat toplumsal 210
SEÇKÌNLER
I
sap yapma ve bilgiyi aktarma devrimci olasiliklari ortaya ç1kmigti. Misir'da bürokrasi, firavunlar, Helenist hükümdarlar, Romalilar, H1ristiyan
Bizanshlar, Araplar ve onlann çegitli Müslüman halefleri gibi degigik rejim ve de uygarhklar boyunca sürmügtü. Bürokratik gelenegin Babil'e kadar dayandigi Irak ve
îran'da da benzeri bir süreç yaganmigtir. Olann prototipi görev ve yetenekleri
Tevrat'ta kendi admi tapiyan katip Ezra'dir. Tüm bu bürokrasiler bazi karakteristik ögeler tagimaktadir.
Belki de en önemli ve kalici olam, bu hükümet biçiminin sürekli olmasi ve yazi ile yapilmasidir. Mektup ve hesaplar, yönetimde-önemli bir gerekliliktir ve yazi ile hesap bilgisi çahyanlarin sahip olmasi gereken özelliklerdir. önemli bir çogunlugu bürokratlarca,
Islami -edebiyatin
Klasik
bürokratlar
için yazilmig-
tir ve kendilerinin mesleki özellikleriyle mesleki endige ve ilgilerini yansitmaktadir. Bu edebiyatta hiyerarpik bir düzen içindeki bir bürokrasi resmedilir. Her memur, daha üst bir makamdan aldigi yetkiyle bir gõreve sahiptir ve görevi tammli, yetkisi sinirlidir. Sistemde emir
komuta zinciri denebilecek
bir du-
rum söz konusudur ve bu durum ayni zamanda terfi merdiveni olarak kullanilir. Herkes önünde nelerin oldugunu ve istedi-
gi terfi
için yapmasi gerekenleri
ve kontrol bulunur li ilkesi dogar. netim
Bürokrasinin liklerindendir.
istihdam Bir
bilir. Böyle bir hiyerargide de-
ve bundan ve ödeme
da. hesap verme
önem-
belirleyici özelPara geliri mirasla
yöntemleri
bürokrat, bir memurdur.
ya da gelir getiren bir varliga sahip olmasiyla ya da statüsüyle olmaz. Gelir kaynagt olmadigi gibi, herhangi bir ihsan da almaz. Bir ip kargihgi ücret ahr. Daha iyi örgütlenen,
daha bagari-
11bürokrasilerde dönemlerde ri bozulmamn
nakit para alir. Hükümdarlar, mali sikinti olan ihsan biçiminde õdeme yapmiglardir ve bu da ida-
garantili bir yolu olmuytur.
211
KESÌTLER L
Bin yllhk süreçte pek çok hükümet, din, kültür, y'azi ve dil degigikliklerine kargin Ortadogu bürokrasileri gagirtici bir süreklilik
göstermiglerdir.
doguçu arasindaki
Hiristlyanhgin
doguçu
dönemde, yönetim
ile
Islamiyetin
sistemi bölgenin doIrak'in batisinda, ön-
Pers, batisinda Helenistik'ti. topraklarda yönece Roma, sonra da Bizans hakimiyetindeki tim dili Latince degil, Yunanca idi. Bunun Helen monargileridevam ettirilmesi oldugu anlagilmaktadir. nin uygulamasinm
gu yansinda
Misir'daki merkezi yönetimin, masi ve kuru iklim sayesinde
bir ölçüde istikrarh, sürekli olçok sayida idari belge bugüne
kadar gelebilmigtir. Bunlann yardimiyla, tarihçiler bagka yerler için olanaksiz olan aynnti çoklugu sayesinde Roma, Bizans ve Ïslami Misir idari süreçlerini izleyebilmekte, bürokrasinin
Suriye bölgelerinnasil igleyip degigtigini görebilmektedirler. den kalmig bunlarla kargilagtirilabilecek belge olmasa da, eldeki bulgulardan buralarda da durumun Misir'dan pek farkli olO bölgelerde de günlük idari igler, önce Roma, sonra da Bizans bürokrasisi tarafindan Yunanca yürütülmüg, hesaplar ve yazigmalar genellikle Yunanca yapilmigçok, Helenlegmig yerliler memurlarin çoguntir. Yunanlilar'dan madigi anlagilmaktadir.
lugunu
olugturuyordu.
Islami fetihler geldigindeyse, bunlarin
pek çogu H1ristiyanlagmigti. Pers
Împaratorlugu'ndan benzer bir belge birikiminin kal-
olmugtur. mamasimn nedeni iklim partlan ve siyasi kesintiler Öte yandan, hem Tevrat hem de Yunanli yazarlardan edinilen zamaninda profesyonel bir bilgilere göre, Pers imparatorlan bürokrasinin
var oldugu
anlagilmaktadir.
Daha sonraki Müslü-
kayii sisteminin olman kaynaklan da oldukça aynntih bir mali dugunu dogrulamaktadir. Gelecekte ige yarayacagi dügünülePers rek kayitlarm toplanarak sistemli bir biçimde ciltlenmesi yönetiali döneminde baglami olabilir. Roma ve Bizans bürola212
'
SEÇKINLER
nnda
kullamlan papirüs ciltlenmeye elverigli olmadigindan, kitaplar gibi papirüs kayitlan da çogunlukla rulo olarak saklamrdi. Daha dayanakli olan deri ile pargömen, H1ristiyanligm ilk dönemlerinde artik modern bir gekil almaya baglayan kitaplarda kullanilirdi. Islam topraklarinda kagit kullanilmaya bagland1gmda,kayit defterleri genel olarak tutulmaya baglandi. VII. yy'da Arap Müslüman fetihlerinden sonraki durum, bürokratik sürekliligin belki de en ilginç örnegidir. Pers împaratorlugu yikilmig, Bizans'm elinden alinan
genig topraklar, yeni
olmuytu. Ancak Misir papibir Arap Îslam imparatorlugunun rüslerindeki bilgilere göre, bu degigikliklere kargin hükümetin günlük iglerinde bir degigiklik olmamigti. Misirk Hiristiyan memurlar ayn1· kurallara göre ayni vergileri toplamiglar, aym idari belgeleri yazmiglar ve eskisi gibi eski Misir Hiristiyan dönemi tarihlerini atmiglardi. Her gey eskisi gibi kalmig, yalnizca gelirlerin son hedefi degigmigti. Bürokrasideki asil degigiklik ancak yüz yil sonra gerçekleymigtir. Hem Yunanca hem de Arap-
ça olarak iki dilde yazilmig papirüsler çok daha sonra ortaya çikmigtir. Daha sonra da giderek Arapça belgeler artmig, Yu-
belgeler azalmigttr. VIII. yy'in sonunda da Yunanca yok yalnizca Arapça papirüsler kalmigtir. Irak ile Suriye'de ve eski Pers yazis1yla dilinin yerini Arapça'nm aldigi Dogu'da da ayni durum yaganrnstir. Bu degigiklik bile, eski bürokratlann atilarak yerlerine yenanca olarak,
nilerinin getirildigini
göstermemektedir.
Araplar'm
geliginden
çok sonra
bile, eski bürokrat aileleri mesleki sirlarmi, özellikle de hesap tutma gizli sistemlerini korumayi sürdürmüglerdir. Arap tarihi belgelerine göre, muhasebecilerden bagka kimse muhasebe
kayitlarmi okuyamadigi
se yazigmalari
anlayamadigi
için
ve memurlar
digmda kim-
fatih olarak gelen Araplar, hü-
kümeti devir almak isteyip alamamiglardir. Bu yüzden
Araplar,
213
KESITLER
kesin askeri ve siyasi efendileri olduklan halde, eski memurlari yerlerinde birakmak zorunda kalmiglardir. Îslamiyet döneminin ikinci yüzyilmda Arap yöneticilerin kadimparatorlugun
rolarina
sonunda imparatorluk
ögretmeleriyle
Arapça
eyaletleri
birlik saglanmigtir. Ama bu durum bile eski atilmasi anlamma gelmez, yalnizbürokrat ailelerin yerlerinden gösterir. Yeni dille beraber birçoguca Arapça ögrendiklerini arasmda
bir ölçüde
Islamiyeti benimsemig olmasi da kesinlikle herkesin Müs-
nun
lüman oldugunu
göstermez.
dar Müslümanlar
Kiptiler'in,
malanndan
ve vergi
Müslüman'm
Misir'da XIII-XIV. yy'da yani
bile din-
yönetimde olHiristiyÃnlar'm
yakmmig ve namuslu bir adil bir olanagi olamadigim dile getir-
toplamalarindan
vatanmda
miglerdir.
Bürokratik gelenegin bu. ilginç katip ailelerin
israri,
hem nedeni
varhämin
büyük bürokrat ya da hem de sonucudur. Ge-
leneksel tarihte genellikle halifeler, sultanlar, aškeri komutanlar, eyalet valileri, büyük politik ve askeri kipilerden söz edilir. Ama tarihçilerin nntih
nadiren
incelendiginde
degindikleri ve ancak belgeler çok ay-
kipilere de en az digerleri kagerekmektedir. Bu kipiler, genellikle nesilgörülecek
dar önem vermeleri den nesile ve yüzyildan yüzyila hükümet iglerini yürüten, büolmalanni saglayan hanerokrasi soylulan ya da aristokrasisi danlik gelenegi
olugturan daire müdürleri,
maliye denetçileri,
salanlar ve toplayanlar gibi kipilerdir. VIIL yy'm baginda bir bürokratm bagka bürokratlara yazmig oldugu bir mektupdevam ettirilmesine katkilarini gururla ta, devlet ve toplumun
vergi
anlatmaktadir? "Allah, sizleri en seçlein yerlerde olacak, erdem, kültür; sagduyu ve bilgi sabipleri oldrak yaratmytir. Sizin sayenizde halifeligin düzeni ve iglerinin dogru yürümesi mesi ve ülhenin
214
saglanmahtadtr.
Allah
geligmesi sizin sa)mizde
-m
devleti insanlara
olmaktadtr.
benimset-
Hükümdar
sizsiz
SEÇKINLER
yapamaz
ve sizden bagha yetenekli bir kiyi bulunamaz.
nn duyan kulaklan,
gören gözleri, konugan
Siz, bühümdarla-
dillen ve vuran ellerisiniz."
Dogal olarak, bürokratlarm
da makam ve güce sahip olan herkes gibi avantajlarini çocuklanna birakmak istemeleri egitim alaninda önemli sonuç1ara vol acti. Islam imparatorluklannda genel bir smavla memur alma sistemi kurulmamigti, mat-
baa ve barut gibi bu sistem de bir Çinicadiydive Islam dünyayöntemiyle memur olunuyordu. sina Bati'dan germigti. Ç1raklik Bir bürokrat uygun zamanda oglunu, yegenini ya da himayesindeki birini makamina getiriyor, .siradan bir görevle, baglangiçta herhangi bir ücret almadan ige baglatiyordu. Sonra o kipi çikiyordu. Bu uygulama modern çagyavag yavag merdivenleri lara kadar sürmüg ve bölgede memurluga aday gõsterme, atama
ve önerme
gücü önemli
I.
bir silah olmuçtur.
Bürokraside
de bagka etkinlik biçimlerinde oldugu gibi koruma ve hamilik yeterli olmuyordu. Çiraginbir egitim düzeyine ve özel uzm'anliklara sahip olmasi gerekiyordu. Bu nedenle toplumda bürokrat ve egitirnli kipiler arasinda önemli bir bag
bulunuyordu. Ortaçag Hiristiyan Avrupasi'ndaki kadar sik bir bag olmasa da, önemsiz degildi ve ortaçaglar boyunca artmaya devam etti. Ortaçag'da
islam dünyasinda iki farkli ve okumuy sinifla be-
raber iki farkli ögrenim
ve edebiyat
lardan biri olan
tarih, edebiyat,
"adab"
nin bilip takdir etmesi.gereken
geri ise bilgi
anlamina gelen
gamber'in
türü ortaya ç1kmigtir. Bunpiir ve
kültürlü bir kipi-
çegitli eserlerden "ilm"
olugurdu. Di-
idi. Kuran ve yorumu, Pey-
hadisleri, Peygamber'in ve kendisinden öncekilerle sahabinin hayati ve bunlardan dogan ilahiyat ve hukuk kardes bilimleri gibi dini bilimlerden oluguyordu ve ulema sinifinin egemenlik
alaniydi.
h
I
KESiTLER
Zamanla Bizans ve Pers yönetimleri degigtirilerek, uyarlanaAraplagtirilmig rak ve hazmedileæk ve Islamlagtirilmigtir. Bozkirdan gelen istilalarla, õnce Türkler'in, daha sonra Mogollar'in
islam dünyasina hakim olmalan, sonra da islam dünFatimiler ile Abbasiler ve bu grupyasinm §iiler ile Sünniler, Ortadogu
dini çatigmalarla parçalanmasi sonucunda yeni bir dönem bagladi. Yeni dönemde bürokratlann egitimi ve genel görüglerinde dikkatte deger bir degigiklik meydana gelmigtir. Islamiyetin ve özellikle de is-
larm içinde
radikaller
ile
ilimhlar
arasindaki
lam hukukunun ve uygulamasmin, bürokratlarin yetigmesinde Zamanla bürokratve egitimindeki õnemi daha çok artmigttr. lar ulema simf tarafindan saglanan dini egitimin ürünleri haline gelmiglerdir. Katip olarak bilinen bürokratlar, islam toplumu içinde güçlü, ukala ve kalabalik bir grup olarak bulunuyorlardi. Katipler, adinda bir tür kaftan olan özel giysiler giyerlerdi ve "darraa"
sultanin ya da halifenin altinda yönetimin bagt olan kendi vemakamiötekiHükümet.askerilegmedenönce, zirleriolurdu. lerden üstün olan bu vezirin makamimn simgesi olan mürekkep hokkasi törenlerde kendisinden önce gelirdi.
îslamiyet'te bir
ruhban
smifin bulunmadigt
sikça
belirtilir ve
teolojik açidan da dogrudur. Islamiyet'teyalnizca kutsanmig bir özel törenler yokdin adami tarafindan gerçekleptirilebilecek
bilgisi olan herkes imam olabilir, camide vaaz verebilir ya da evlilik ve cenazelerde görev yapabilir. îlkesel anlamda Allah ile inanana aracihk edecek bir ruhban smif bulunmaz Yaçamlarini dini amaçlave din adamlari hiyerargisi de yoktur. gibi onurlu ra harcayan kipilerin de geçimlerini zanaat, ticaret tur. Gerekli
bagka bir yoldan saglamalari beklenir. Bu açidan Hiristiyanlik'tan tümüyle farkli olan Müslümanlik, Tapmagin yiruhban sinifin dagittlmastyla yeni bir ruhban smifi kilmasi
mesleklerle
se
216
SEÇKÍNLER
kabul etmeyerek hahamlari yalmzca hukukçu ve ögretiñen olarak kabul eden Musevilige yakindt. Tahminen III. yy'da derlenmig bir eserde Tevrat'i ögrenip ögretenler "Onu parlayacak bir taç veya kazacak bir kazma yapmayin." geklinde uyarilmigtir. Müslüman yazilannda da bu türde uyarilar yer almaktadir. Ne var ki gerçek farkliydi, hahamlar da ulema da .giderek amatör statülerini yitirdiler. Zamanla hukukun yaygmlagmasi ve karmagik bir duruma gelmesi, onu yönetecek ve ona göre hüküm verecek tam zamanli çahyacak uzmanlari gerektirdi. Bunun için Müslümanlar da, Museviler de bir sistem kurdular; belirli bir egitim alan bir ögrenciye ögretmen ya da ögretmenleri tarafindan onun dini bilimlerde uzman oldugunu belirten bir belge verilmeye baglandi. Din bilimcilerinin ve -din ögrencilerinin maddi gereksinimlerini kargilayacak bir sistemin kurulmasi gerekti.
Islamiyet'teruhbar
nifi olarak adlandirlmasi
smifi olmamasina kargin, ruhban siyanlig olmayacak profesyonel ve aka-
demik açidan niielikli din adamlan
ortaya ç1kt1. Onlara özel kiyafetlerinin en õnemli ögesi sariklanydi. Sarik onlarm simgesi ve ayricaliklari haline geldi ve böyle de sürdü. Ulema, bir köydeki sitadan bir görevliden ya da mahalle ca-
misinin imamindan,
müftü ve kadi gibi õneinli hukuk adamlanna kadar gidiyordu. Ïlke olarak Îslamiyet'te Allah tarafindan vahiy yoluyla gönderilmig olan tek bir yasa oldugundan, hu-
kuk, dini bilim olarak kabul ediliyor ve -uygulayicilan da ulema arasinda bulunuyordu. Aralarinda Seriat'iuygulamalan için hükümdarm atamig oldugu kadilar, yasamn tartigilan bir noktasmda görn üne bagvurulan müftüler ve devlet.tarafindan nan ve görevi, Iiuran'in bütün Müslümanlara emri olan
ata"iyilik
yapmak ve kõtülükten kaçinmak" ilkesiyle tanimlanan ticaret ve ahlak müfettipleri yer allyordu. XIX. yy'a dek avukatlik Müs-
lüman hukukunda bilinmeyen meslekti. 217
.
KESITLER
iliikisi uzak islamiyetin eski dönemlerinde ulema ile devlet
bazen de kargilikli güphelerle doluydu. Devlet, gerçek dinködarlara göre, iyi insanlarin asla kangmamalari gereken tülüktü. Gelirini zorla elde eden devlet için çahymak apag11ayiolarak görüldügü için devletten ücci ve bir bakima da günah okumuy kipilere ait ret alanlar bu günahi paylagirdt. Dindar ve biyografilerde, kipinin devletin teklif ettigi bir görevi kabul et-
ve
'bir
o mediginin yazilmasina
Teklif o kipinin ünüKadly1 devlet nü, kabul etmemesi de dürüstlügünü gësterirdi. Müftü atardi. Oslamfolklorunda kadt alay konusu olmuytur.) bagimsizdi ve daha çok saygi görürdü. Müftüye görevi, daha çok sik rastlanirdi.
ortak görügleriyle verilirdi ve gelirini aldigi elde ederdi. Ulema ve kuücretlerden ya da dini vaktflardan rumlan büyük oranda dini vakiflara dayamrdi. õnceki
müftülerin
Ulema ve devlet arasmdaki resmi olmayan ve yaziya geçilgili her konuda ulemano meyen güçler aynliginda, Seriatile ayncahkli yetkisi devlet tarafindan kabul edilirdi. Devlete uzak
durmalanna kargin, devletin bu kabulü ulemaya, kamu görevlerinde
olmayanlara
özellikle
de-
önemli ölçüde otorite saglardi.
çok kipisel ve toplumsal iligkiyi düzenledigi için Seriat'in yetkili yorumculan toplumda genig ve üsmitün bir rol kazamrlardi. Halk rehberlik, evlilik, boyanma ve
Seriat,Îslamiyet'te pek
konuda onlara güvenirdi. Devlet ve din adamlannin bu iligkisi, daha dogra bir deylyle bu iligki eksikligi uygulamada önemli sorunlara yol açmigtir. doktriUlemanin olugturdugu kendi siyasal haklar ve görevler
ras gibi pek çok
tarafindan genellikle siyasi olarak uygulanamaz bulunmustur. Hükümdarlar sik sik ulemanm destegine ihtiyaç duymuglardir vë kimLzaman bu destege kargilik kendilerinden kutsanmig ve efsanelegmig bir geçmige dayanan ideal bir sistem uygulamalan beklenmigtir. Sünni ulema için bu ni, imparatorluk
I
218
yöneticileri
SEÇKÏNLER I
dört halife ile Emevi halifesi IL Ömer'in, Siiulema içinse Talnizca Hz. Muhammed'in ve halife Hz. Ali'nin uygulamalanydi. Ulema hiçbir zaman tam olarak siyasi yagamdan çekilmemigtir ancak zamanla
Hükümdarlar
iki taraf arasinda
bir bany saglanmigtir.
tarafindan
Seriatilke olarak kabul edilmig, özellikle töresel ve toplumsal ahlakla ilgili hükümlerini açikça çignenmemig ve bazen de ulemanin görüglerine bagvurulmuy ve onlara yetkili makamlar verilmigtir. Diger taraftan ulema da kamu otoriteleriyle çok yakm iligkilerden kaçinmaya özen göstermigtir. Aralanndan bir makam kabul eden olursa da, bunu isteksiz kabul etmig ve daha dindar olanlar ona güpheyle bakmiglardir. Bu iligki, ulemay1
iki gruba
bölmügtü. Gruplardan biri agigerek halk onlari gerçegin yozn dindardi; gerek meslektaglan lagmayacak namuslu bekçileri kabul ediyorlardi. Diger gruptakiler gerçekçi ve itaatkardi. Bu grupta kamu görevi kabul eden ve böylece ahlaki otoritelerinin çogundan fedakarhk edenler yer aliyordu. Ulemanin agin dindar ve vicdan sahibi olanlarmin devlet hizmetinden kaçinmalari devlet ve din üzerinde zararli etkilere
neden
nemde,
Islam dini ve toplumunun
olmustur. Popüler sempati·devlet hizmetine girmeyenlerden yanaydi ve dini edebiyatta yer alan görüglerin çogunlugukamu hizmetinin boykotu lehinde olmustur. XII-XIII. yy önemli ¯degigikliklere sahne olmugtur. Bu dövarligma
kargi tehditlerle büyük dini mücadeleler verilmistir. Ïslamiyetiçteki ve distaki dügmanlarinm saldinsma ugrayordu. Bu tehlikelerden önce saflar siklagmig,
Müslüman toplumundan
önceden
aynlmig ve muhalif ögeler bir araya gelmiglerdir. Devletin sivil ve askeri görevlileri gittikçe dinle daha fazla ilgilenmeye baglamiglar ve dini siniflann devlet dügmanligi azalmistir. Müslüman
yüksek
egitiminin
ana
merkezi
durumundaki
219
KESITLER
din ve buralardaki görevlilerin bir araBaglangiçta-ilk ve orya gelmelerinde önemli bir rolü olmuytur. ta dereceli egitim, camilerde ya da· camilere bagimli yapilnugti. hükümet,
medreselerin,
IX-X. yy'da camilere bagli dini-bilimlerin yüksek egitim proghükümdarlar ve pahislar ramlan bulunuyordu. Bu merkezleri vakfetmigti. Kimi büyük merkezlerde ögrenciler ile aragtirmavardi; ayrica da kimya, matematik, tip, cilar için kü tüphaneler müzik ve felsefe gibi din dig alanlarda kitaplara yer verilen yaAbbasi halifesi el-Mamun ri resmi kütüphaneler bulunuyordu. tarafindan, IX. yy bagnda ilk yüksek··egitim akademilerinden lik evi" açilmigt1. Bu akademibiri olan Bagdat'taki ünlü nin kurulugunda büyük olasihkla, Bizanslilar'in dini baskilann"bilge
dan kaçip Sasaniler'e siginan Nasturi Hiristiyanlari nin, Ïran'da Helenistik bilim, õzellikle de tip merkezi olan Gondegapur akademisi örnek
ahnmigti.
-
klasik biçimiyle ortaya çikigi XL yy'da olmugõgrenci ve tur. Medrese bazen bir camiye bagh olur,. bazen de ögretmenlere kolaylik olmasi açisindan kendi içinde mescidi Medresenin
bagimsiz bir yer olurdu. Medrese sonralan programt kadrosu, ögrencileve müfredati, ücretli ve sürekli ögretmen örgütlü bir kolej halini almigttr. re destek fon ve kolayhklariyla bulunan
Medreseler
tipki Ortaçag Avrupast'ndaki
katedral
okullan
gi-
bi temel din ve hukuk ögretimi veriyorlardt ve bu ikisi de islamiyet'te aym bütünün parçalanydi. Ancak ileride onlar da Bagibi ögrenim almig simftn olugmatt'daki kolej ve .üniversiteler üstleneceklerdi. se sürecinde önemli bir rol Devlet memurlan yeni ve daha derin bir dini dürüstlük sergilemeye baglamig, profesyonel din adamlari da devlette hiz-
daha istekli hale gelmiglerdi. Osmanli Împaratorlugu'nda Islam din adamlan, hiç güphesiz fethettiklemet almak.konusunda
ri ülk.elerde 220
gördükleri
·
Hiristiyan dini örgütlerinden
esinlene-
-
SEÇKÌNLER
·
L
rek, hükümet
sisteminin bir parçasi halini almiglardir. Müftüler ile kadilar, devletin atayip ve kendilerine bir yetki alani verdigi memurlardi. Din adamlan, bu noktada askeriye ve bürokrasinin yan1 sira imparatorluk hükümetinin üçüncü kolu durumundalardi ve bagta geyhülislamin yer aldigi kendi hiyerargile-
bulunuyordu. Ulemanin devlete yakla masi kaçimlmaz olarak halktan uzaklagmasina yol aç1yordu. Bu durum da daha önce sahip olduklari etkinligi. büyük ölçüde kaybetmelerine neden olmugri
tur. Siradan Müslümanlar bir dindarligin temsilcileri
için ulemanm
yerine çok daha farkli
olan Sofiler geçti. Ortaçag sonlarmda sofiler, her birinin kendi mistik yolu olan tarikatlar halinde örgütlenmiglerdi. "Dervig" olarak da bilinen tarikat liderleri ve üyeleri
konvansiyonel Îslamiyet'in birçok eksikligi gideriyorlar-
di. Dervig törenleri ile toplantilari
manevi bir beslenme
gi ve bazen de insani gereksinimler dayanigma sagliyordu.
için mücadelede
kayna-
yardim ve
Ortaçag Müslüman yazarlan,
büyük olasihkla toplumu yönetenleri kastederek, genellikle toplumu iki ana gruba ayinrlar: Askerlerden olugan ehli kiliç ve bürokrat ile dini siniflari içeren ehli kalem.
Öte yandan
yagayan ama her
edebi
becerileriyle
iki grupta da yer almayan
ya da entelektüel kipiler de vardir. Ör-
tarilii literatürde, hükümdarm tibbi damymanligini yapmig, Islam dünyasom her yerindeki hastanelerde çaligmig ya da aragtirmalari ve kitaplanyla ön siralara çikmig kinegin
biyografik
ve
iler de vardir.
Ortaçag islam tibbi aslmda Helenistik kaynakIara -dayanmaktadir ancak Müslümanlann oldukça katkilan önemli olmugtur. Ortaçag'da islam dünyasinm tibbi bilgisi ve _da
oygulama
düzeyi Avrupa'ya
kiyasla çok üstündü.
Ne var ki modern ler. Avrupa.tip
çaglarm bagmda tipta epeyce gerideydikitaplarmdan yalnizca birkaçiçevrilmigti. Ço221
L
.
KESITLER
olan bazi Avrupali mülteciler, XV-XVI. yy'da hekimlik yapmak için Îslam topraklarina gitmiglerdir. XVII-XVIII. yy'da Osmanh Hiristlyanlarmdan tip egitimi almak için Avrupa'ya gidip daha sonra memleketlerine dönerek hekimlik ya-
gunluguMusevi
panlar olmuytur. Kimi reformcu hükümdarlar tarafmdan Avruülkelerinde tip okulpa tip okullarma ögrenci gönderilmesi ve lan açilarak yabanci ögretmen getirilmesiyle, tibbin ortaçaglar-
dan beri çok az degigen eski Helenist-islam geleneginden kurtarilmasina ancak XIX. yy'da baglanabilmigtir. sözden" olan Ehli kalemden, daha dogru bir deyigle önemli bir bagka grup da pairlerden oluguyordu. En küçük hükümdarlarm dahi kendisiyle ilgili övgülerin kolayhkla ezberle.
"ehli
nip dilden dile yayilmasini saglayacak en az bir gairleri olurdu. Daha büyük hükümdarlannsa bir tür propaganda bakanliolarak kullandiklan bir gair ordulan olurdu. Bu övgücü ça-
gi
irler, özel zengin kipiler için de çaligirlar, dügunleri, dogumlaolkitle medyasimn n ve bagka olaylan kutlarlardt. Sairve piir, madigi bu çagda, haberlerin yayilmasi ve olumlu imaj olugturulmasi için ciddi bir görevi yaparlardi. Hükümdann günlük imajim gairler yerleptirir, gelecege yan.büsiyacak imajini da tarihçiler üstlenirdi. Ortaçaglarda çogu rokratik ya da ilmiyye sinifmdan olan tariliçiler, gairlerin tersiBelki de haline ne yazar ne de serbest saray hizmetlileriydi. feler döneminde sahip olduklan bagimsizliklan ve ifade özgür-
lükleri bu yüzdendi. Sonralan Osmanh imparatorlugu'nda hükümdarlar saray gairleri gibi saray tarihçileri atamaya bagladilar bõylece Imparatorluk Tarihçisi makami olugturuldu. Sultan tarafmdan bu makama atanan kipinin temel gõrevi seleflerinin imparatorlugun tarihini yazmaya devam etmekti. Varligi yüzyil-
ve
lar boyu süren bu makam, Osmanli împaratorlugu'nun son yillanna-dek korunarak sonuncu imparatorluk tarihçisi Osmanli 222
SEÇKÍNLER
Tarih Cemiyeti'nin
ilk bagkani olmugtur.
..
Ressamlar ve hattatlar, astrologlar ve gökbilimciler, mühendisler ve mimarlar gibi bagka meslekler de vardi ama bu mesleklerin çogu son y111aida onlari istihdam eden kuruma bir ge-
kilde baglanmiglardi. Mühendislik ve mimarhk, Ostnanli zamaninda neredeyse
tamamen
askeriyeye aitti.
hükümdarlann da, dünyada baska yerlerde oldugu gibi, bazen istilacilari kovmak ama daima ülkede düzeni korumak ve devlet otoritesini savunmak için bir ordulaOrtadogu'daki
n vardi. Roma
imparatorlugu'nda polis gõrevleri ve savunma yerel yedek güçlerce desteklenen Roma lejyonlanyla saglanirdi. Lejyoner sayisi oldukça azdi ve imparatorluk bang zamaninda Iran sininna en yakin Suriye'de dört lejyondan fazla bulundurmamasina kargin Avrupa'da Alman simrlarinda sekiz lejyon bulun-
dururdu. Bu lejyonlarm sayilan savag döneminde fazlalagtirilir, gerektiginde lej onlar kaydirihr ya da takviye güçlerle desteklenirlerdi. 58-66 yillarmdaki Ermeni savaglari ve 66-70 yillarmdaki Musevi isyani çok önemli degigikliklere neden olmuytu. 10. lejyon olan Fretensis'in kuzey Suriye'den Kudüs'e kaydinlmasi ve bu birligin yeni kurulan Roma Yahuda eyaletinin sürekli garnizonu olmasi bunlardan en önemlisiydi. Yalnizca Roma vatandaylari lejyonlara aliniyordu ancak zamanla vatandaghgin eyaletlere de verilmesiyle oralardan da asker almabiliyordu. Varolan kaynaklardan, imparatorlugun her yerinde oldugu gibi, Küçük Asya ve Levant'tan toplanan askerlerin, dogduklari yerde olmamak part1yla bölgede gõrevlendirildigi anlagilmaktadir. Takviye birlikler, lejyonerlere özellikle polislik konusunda yardim edebilirdi ve bazilan Roma'ya bagim11hükümdarlarm bir ölçüde Romahlagtirilmig askerleriydi. Alae Dromedariorum (deve süvarileri) ya da süvari okçular gibi özel 223
KESITLER
birlikler Romalilar'dan meydana gelirdi. Çölbõlgelerinðen olan Araplar, bu birliklerde hizmet ederek, Islami fetihler sirasmda çok iglerine yarayacak askeri beceri ve yöntem deneyimine sahip olmuglardi. Polislik igleri genellikle bir yedek birlige verilir-
di. Halifelik ve sonraki Ìslami rejimlerin döneminde polis birlikadi bugüne dek gelmigtir. lerine verilen Arapça Pers imparatorlugu'nun askeri gücü oldukça büyüktü ve Roma'ya ciddi bir rakipti. Romah dügmanlari, feodal beylerce saglanan köylü erleri çok ciddiye almazlardi ama süvari parah askerler ve savaççi smir halklarindan olugan yedek birlik"purta"
.
ler epeyce ciddi konuydu. Ordunun
temelini soylular olugtu-
rurdu ve mizrakla, okla silahli Pers zirhli süvarileri dönemin en önemli askeri gücüydü. Parthlar'in ünlü okçu süvarileri ve vur kaç taktikleri Roma'da taninir ve korkulurdu. Atli mizrakçinm
.
gücünü arttiran ve bir ölçüde onu Ortaçag baglan savaylarin -tanki yapan üzengi, Pers ordularmdaki diger bir önemli yenilikti. Pers Împaratorlugu'nda, I. Husrev'in (531-579)hükümdarhgi sirasinda, özellikle askeri alanda olmak üzere önemli degigiklikler olmuytu. Ordu daha az feodal, daha fazla profesyonel
vurug
.
hale gelmigti. Askerler ücret ve teçhizat parasi ahyorlar, uzun süreli siki bir egitimden geçiyorlar, çok disiplinli bir biçimde
.
.
yetigiyorlardi. Tek bagkomutan yerine, Savunma Naziri, Bagkomutan ve gerektiginde barig elçisi olan Eranspahbadh yönetimindeki orduda, artik generaller, valiler ve subaylar hiyerargisi bulunuyordu. Husrev'in ordulan, ülkedeki iç savaga son verilmesi, simr bölgelerinin yatigtmlmasi, Habeglerin Yemen'den atilmasi, Hun tehdidinin sona erdirilmesi ve Bizans'a kargi savasta Suriye'nin iggal edilip Antakya'nm yagmalanmasi gibi birtakim bagarilar kazandilar ama Pers ordulari Müslüman Araplat'in kargismda tutunamadilar. 224
SEÇKÌNLER
.
islamiyettenönceki Arabistan'da yetigkin erkekler toþlulugu digmda profesyonel sürekli bir ordu, tipki onunla iligkilendirilen monargi dügüncesi gibi itici ve uzakt1. Kuzey sinir bölgelerindeki küçük beylerin halklan zaman zaman Pers ya da Bizans takviye birliklerinde çahgirlardi. Güneyin daha sakin geligmig devletlerinde bir tür profesyonel orduttun varhgi olasidir ama orta ve kuzey Arabistan'in büyük bölümünde ordu savag ya da
için seferber edilmig silahli kabile halki anlarnma geliyordu. Islam tarihinin çok daha eski zamanlarmda bagka bir durum dikkat çeker. Ayn kökenlerden ve çogu zaman daha önce çatigan bagliliklardan gelen kipilerin olupturdugu bir dini-siyasi toplumun
reisleri
olan Hz. Muhammed
ve halefleri, bir kabi-
leden daha fazla bir geye hükmetmiglerdir. Önce putperest Kureypliler ile, daha sonra da Hz. Muhammed'in ölümünden sonraki fetih savaglanyla sürekli,savag halindeydiler. Uzun süre devam eden ve çok genig bölgelere da kaçinilmaz olarak uzmanlagma
-
yay11anfetih savaglari sonunve profesyonellik
saglamig-
tir. Arap kaynaklarmdan savaganlar ile savagmayanlar ve savaganlar arasmda uzun dönem uzmanlar ile kisa dönem askerler arasmda orta ve kuzey Arabistan'da o zamana dek rastlanmayan bir farkliligin oldugu anlagilmaktadir. Sonralan Ïslam hukukçularmin formüle ettigi bir ilkeye göre cihad görevi savunma yapmak için saglikli Müslüman erkeklerin tamamma, saldm durumundaysa toplumumun düger. Fetihler sirasmtamamma da her kabileden, savagabilecek erkeklerinden çogunu vermesi istenir ve genellikle de kota gönüllülerle dolardi. Henüz Müslüman
ordularmm uzun süreli çekirdegini olugturanlar dahi tam zamanh çaligan profesyonel askerler degillerdi; savaymadiklan zaman bagka iglerle ugragirlardi. Birkaç istisna hariç ailelerinden uzakta kiglalarda yagamazlardi ama ana ipleri, geçim kaynaklari savagt1 ve geçimlerini fetih savaglarmda 225
-
KESÌTLER I
kazandiklan Arap
ganimetle saglarlardi.
ordulan,
metropoliten
Emevi
eyaleti
hirleri olan kamplarda
halifeler zamaninda
Suriye'nin digmda, sonralan
imparatorlugun
garnizon ge-
yagarlardi. Bu garnizon gehirleri
arasin-
da Irak'ta Basta ve Kufa, Misir'da Fustat, Tunus'da Kayrevan ve îran'da Kum yet aliyordu. Arap askerler Suriye'de bir ordu birliginin oldugu askeri bölgelere, kuzeyden güneye Hums, Sam, Ürdün ve Filistin'e yerlegmielerdi. Bu bölgeler, eski Bizans toprak bölünmesi temeli üzerine kurulmuglardi. Suriye Arap birlikleri hem Bizans sinirlarma düzenlenen mevsimlik seferlerde hem de Konstantinopolis'e düzenlenen büyük seferlerde kullanilirdi. Giderek yüksek deneyimleri, ustaliklari ve daha düzenli ücret almalariyla, Emeviye halifelerinin Suriye temelli sürekli niteligini kazanmiglardi. Irak ve Misir'da yerlegmig olan bunlarla kargilagtirilabilecek bir örgüt buArap askeriyesinde lunmuyordu. Onlar agiret milisleri statüsünde ve askerlige karsahiptiler. gi agiretten süregelen bir hognutsuzluga Abbasiler, iktidara yükseldikleri ve uzun bir süre askeri desordulari
tek sagladiklan Horasan'dan sunun yerine yerleptirmeleri
getirdiklerini
sürekli Suriye ordu-
dipinda ayni sisteme devam etti-
ler. Bu önemli bir degigiklige neden olmuytu. ilk zamanlarda Halife ordularinin neredeyse tamarmni Araplar olugturuyordu, Misir'in ya .da Suriye'nin yerli halkin1 askere alma uygulahakimiyetinin sürdügü masi yoktu. Bu halklar Rorna ve Bizans uzun yüzyillar boyunca askerlik yetenek ve isteklerini yitirmiglerdi. Durum imparatorlugun dogusundaki eski Îran eyaletlerinde daha bagkaydi. Batih kompulan gibi Iranlilar yalnizca yeni hakimiyetine girmemiglerdi. K1sa süre öncesibir imparatorun ne kadar bir imparatorluk geçmigleri ve kendilerine has bir as-
keri gelenekleri vardi. Müslümanligi kabul ettikten sonra, isla226
SEÇKÌNLER
mi ordu ve hükümette önemli bir yere sahip olmaya haklan oldugunu dügünüyorlardi. Ufak tefek farklarla benzer bir durum, artik Arap yönetiminde olan Kuzey Afrika'daki eski Roma eyaletlerinin Berberi halki için de söz konusuydu. Agiretlere bagli Arap olmayan mühtediler, agiretlerin Arap savaççi reisleri tarafmdan askere alinmaya baglandi. Alt düzey1erde kullamliyor ve daha az ücret ahyorlardi. Bu askerlerin özellikle
sinir boylarmda önemli rolleri oldu. ispanya'yi fetheden Müslüman Arap ordularinm büyük bir bõlümü Kuzey Afrika Berberilerinden oluguyordu. Orta Asya ve Kuzey Iran halk-
lan daha ihtida etmemig imparatorluk smirlan dipindaki akrabalarina yeni dini yayú1aya çok çaba harcadilar. Bu askerler, alinan ilk büyük zaferlerde bile imparatorluk ordusunun asli üyeleri degillerdi. Geri hizmetlerde ve sinir boylarinda görevliydiler ve b.agkentten uzak tutuluyorlardi. Irak'a Abbasi
Horasani güçlerinin gelmesiyle önemli bir degigiklik oldu. Nesiller boyunca Horasan'da yagayan Horasaniler, ilke ola-
îranli kadinlarla evlenip Îran gõreneklerine sahip olmuglardi. Kisa süre sonra, dogu iran'dan gerçek tranhlar
rak Arap'lardi.
da onlara katilmaya bagladilar. Abbasiler listelerde adlar olan Araplar'a otomatik ödenen askeri ayliklan zamanla kaldirdilar. X. yy'dan itibaren orduya gerçekten hizmet edenlere aylik verilmeye devam edildi. Ayprofesyoneller ve tek bir kamhk alarak tam zamanli çaÏ1;an panyaya katilarak garaimetten pay alan gönüllüler re iki tür asker vardi.
olmak
üze-
dan yüz yil bile geçmeden, Emevi seleff erinin .sürekli Suriye ordusundan daha fazla dayanamayan Abbasi halifelerinin yerlerini bagka bir esasa göre toplanan Horasani muhafizlari, ve Islam devletlerinin bin yil süresince askeri ve siyasi geleceAra
gini gekillendirecek
yeni bir orduya biraktilar. 227
KESITLER
Yedek birlikler olarak kullanilan barbarlar da, silahli köleler de yeni degildi. Eski Atina bir süre gehrin mali olan iskitli siileri gelenlerinden bazilahli kölelerce korunmugtu..Roma'nin
lan barbar kökenli köle muhafinlanni silahlandirmiglardi. Müslüman hükümdarlar, onlardan önce Romalilar'in, Persler'in ve ve Batili imparatorluklarin yüzyillar sonra yaparak imparatorluk sinirlari dipindaki
Çinliler'inyaptiklan yapacaklanni
"savaççi
da asker toplamiglardi. Ancak Islam devletlerinin askeri tarihi, kölelerden olugan, baglannda köle generaller olan, sonunda da köle krallar ve hanedanlar için hizmet edecek irklar"
arasindan
bir orduyla yeni ve özel bir duruma sahne olmuytur.
Ïngiliz Paul Rycaut,
XVII. yy ortalarinda
yaptigi Türkiye zi-
yaretinde sistemin mantigini yöyle ifade etmigtir? kendilerinin yetytirdigi ve egittigi insanlann kendilenne hizmet etmelenni severier. Onlan kendi erdem ve bilgeliklertyle ergkin olana dek yeti tiriþ beslerler. Onlan kiskanmadan yetiytinþ tehlikesizce de yok edebilirler. çakanlacak gençlen ya savayImparatorlugun yüksek mahamlanna gönderirler. Bu politika çok bediye ülkeler da uzak elde ederler larda ya "Türkler kendi cinslennden,
açzkttr ki, bu gençler
farkh gelenek
ve göreneklere
göre yetigmig anne ve
babalanndan nefret edecekler; uzahlardan gelmelen nedeniyle hiçbir tamdzklan olmayacak; devlet okrulanna girdikten sonra kendisine sadsk olmak zorunda petiytinTdikleri efendileri drymda hiçbir akrabalan, çakar ilighisi içinde bulunduklan hiç kimse olmayacaktsr."
I
Bu sistemin kurulma nedeninin, her otokrat hükümdann önemli bir sorunu olan devlet içinde kendi gücünü engellemeyecek güvenilir askeri ve sivil memur bulmayi saglamak olduBu sorun, bagka yerlerde, bagka yüzyillarda, bagka hükümdarlar tarafmdan farkh gekillerde çözülmügtür. ilk zamanlardan.baglayarak Müslüman hükümdarlarca bulunan
gu anlagilmaktadir.
devgirme olarak alip, onlan yetistikleri kurumdan ba kasma sadakat ve baglilik duymayaçözüm, yabanci kökenli çocuklan
228
SEÇKINLER
caklari
.
uzun süreli profesyonel askerler yapmak olmugtur. Bu kipiler uzaktaki eyaletlerden ya da smirlann dipindan getirilen yabancilar olduklar için yerel halk ya d.a tebaa ile herhangi bir
akrabalik ve yakinliklari olmadigt gibi, onlarla konuyamazlardi bile. Ailelerinden ve geçmiglerinden zorla koparihp kültürel olarak uzaklagtirildiklari için gärügebiledekleri akrabalan da yoktu. Her yeni köle asker kugagi kendi çoculdan yerine, uzak yerlerden getirilen kölelerden oluptugu için, birgün bir aristok-
kurarak otokrat hükümdarin hakimiyetine bag kaldirabilecek yeni bir askeri güç doguramazlardi. Ne var ki, sistein kusursuz iglemiyordu. Zaman zaman köleler etnik dayanigma gruplari ve hatta geldikleri yer ya da agirete dayah alaylar olugturuyorlardi. Õzellikle Osmanli imparatorlugu'nda, köleler aileleri ve memleketleriyle iligkilerine derasi
vam ederler, para ve güç elde edecekleri
bir makama geldik-
lerinde, bu olanaklardan
yararlanmalari için akrabalanni getirgibi, ogullarina miras birakmak isteyen erkekler käle askerler, ogullarini askerlige alamazlar her zaman bir bürokratik ya da dini bir ip ayarlayabilirlerdi. Bu sayede, Ortaçag sonlanndaki büyük kalemiye ve ilmiyye ailelerinin temeltirlerd.i. Diger
-ama
leri atilmigtir.
Öte yandan sistem oldukça bagariliydi. Ortadogu islam dünyasi, yaratilan güçlü ordular sayesinde Haçillar'i alt etmigler ve çok daha fazla tehlikeli olan Mogollar'i durdurmuglardir. Köle ordulari onlara sahip olan hükümdarlanna bir tek açidan hayal kinkligi yagatmiglardir. Teorik olarak köle askerler hüküm-
darindan bagkasina sadakat göstermezlerdi ama uygulamada alaylanna ve komutanlarina gösterirlerdi.. Kölelikten gelen komutanlar, .kisa bir sürede eyaletlerin, bagkentin bile gerçek efendileri haline gelmigler ve artik güçsüz kalan halifelere egemen olmuglardi.
Daha sonra
-da
hükümdar olan bazi köle ko229
I
KESITLER L
'
mutanlar, çogu kisa süren hanedanlanni olugturdular. Ïslamiyetinilk çaglarinda da kõle askerler olmuytur ama genellikle onlar özgürlüklerine kavugmug kölelerdir. Abbasi hali-
fesi el-Mutasim'in (hükümranligi833-842) köle ordusunu kuran ilk kipi oldugu bilinmektedir. Ordusu islamiyet'in dogu sinirlarmin digndaki bozkirlarda küçük yagta yakalanip askerlik egitimi verilen
Türk kölelerden
oluguyordu.
Çogu Müslüman
hü-
kümdar savagan askerlerini ve garnizon güçlerini kisa bir süre içinde kölelerden olugturmuytu, islamiyetin uzak bati bölgelerinde, Kuzey Afrika ve ispanya'da, uygun oldugunca, Avrupa'dan Slav köleler alinmigt1. Özellikle Fas ve Misir'dan da askerlik için ara sira zenci köleler almirdi. Türkler'in islamlagtinlmasmdan sonra artik hukuken mümkün olamayincaya kadar, köle askerlerin çogunlugu Türk'tü. Türk hükümdarlar ise köle askerlerini Kafkaslar ve Balkanlar'm Müslüman olmayan halk-
lan içinden alirlardi. degigmesi ve ategli silahlann kullanilmaolya baglamastyla eski biçimiyle köle ordusu artik geçersiz muytu. En sonuncu büyük köle ordusu olan Osmanh YeniçeSavag tekniklerinin
,I
kadar sürdürmügtür ama XVII. yy'm bagmdan itibaren devgirme yõntemi birakilmigtir. Ancak bu eski gelenek tamamen ortadan kalkmamigtir. XIX. yy'da da Misirk hükümdarlar yaygtn olarak zenci asker köleleri kullanmiglardir.
rileri XIX. yy'a
1863 yilmda Misir hükümdannm, arkaday Fransiz imparatogönderdigi birlikteki ru III. Napolyon'a yardim için Meksika'ya askerlerin
çogunlugu
Yukan Nil havzasmdan yakalanan
ci kölelerdi. Ekonomik açidan
zen-
servetin temel kaynaklari ve servetin saglayacagi gücün kaynag1 ticaret ile toprakti. Bürokratik, askeri, dini ve hatta krallik gibi farkli yönetici seçkinler genellikle sermayeleritii ikisinden
birine ya da her ikisine de yatirirlardi.
SEÇKINLER I.
îslamiögretide baglang1çtan beri ticaret Kuran'da faiz yasaklanirken,
olumlu
görü'Imügtür.
ticaret onaylanir. Bagka ayetlerde
de ticaretin hukuka uygun ve namuslu yapilmasi; agirlik ve ölçülerde hile olmamasi; sözlegmelerin yerine getirilmesi; borç1arin ödenmesi konulanna yer verilmigtir. (Kuran 2:194, 275, 282; 4:33; 6:153;42:9-11). Ticaretin Kuran'in tarafindan bir yagam biçimi olarak onay görmesi hadisler ile de dogrulanmigtir. Kimi hadisler daha da ileri giderek namuslu bir tüccann alip satabilecegi ipekliler, mücevherler, erkek ve kadin kõleler gi-
bi lüks egyayi da savunur. Hz. Muhammed bir hadisinde, "Allah bir ki iye servet verince onun, üzerinde görünmesini ister." demistir. Eski bir Sii eserinde imam Cafer el-Sadik ile ilgili olarak anlatilan bir öykü daha ilginçtir: "Imama,atalannin basit ve kaba giyinmesine kargin onun neden süslü giyindigi sorulmus. îmam, atalanmn yagadiklari dõnemin kttlik zamani oldugunu ama onun bolluk zamamnda yagadigini ve insanin zamana gõgiyinmesinir'1 dogru oldugunu söylemig." re Kesinlikle sonradan uydurulmuy olan bu hadisler, îslami metinlerde sikça yer verilen sofuluk gerekliligine kargi lüks yagami ve lüks egya ticaretini kabul ettirmek içindir. Muhammed el-§eybani bir yazisinda (ölümü 804) Müslümanlar için geçimi yalmzca kazanmanin izin verilmig bir yey olmadigini, aym zamanda bir yükümlülük insanin
oldugunu
belirtmistir.
ilk görevi Allah'a hizmet etmektir
Seybani'ye göre
ve bunu dogru bir ye-
kilde yerine
getirebilmek için yeterince beslemneli, giyinmeli bannmalidir. Bunu saglamanin tek yolu da çaligip para kave zamnaktir? Sonra da, insanin ancak yagayacak kadarla·kisitlanmayacagini, lüks egya da satin ahp kullanmasina izin verildigini ekler.
El-Seybani,sonra da bagkalari,
Allah'in
gözünde ticaile da kazanilan paranin, sivil ya da askeri hizmet ret ya zanaat için devletten alinan paradan daha iyi oldugunu savunmuglar231
'
*
KESÍTLER
dir. Önemli klasik Arap yazarlanndan
el-Cahiz
(ölümü'869) da-
ha da ileri giderek "Tüccarlara Övgü, Memurlara Yergi" adli yazisinda hükümdara hizmet edenlerin küçüklük, dalkavukluk ve kararsizliklanyla, tüccarlann güvenilirlik, onur ve bagimsizhklatüccarlarin dinrini kargilagtirmig ve onlan kötüleyenlere kargi darliklarini ve bilgililiklerini savunmugtur. Allah'in vahiy göndermek için tüccar bir toplulugu seçmesinin, ticareti bir yayam biçimi olarak onayladigint gösterdigini belirtmigtir. Ortaçaglar-
da islam ilahiyatçilarmm
gelenlerinden
önde
el-Gazali
(ölümü
1111) yazilarinda bir tüccar portresi çizmig ve ticaretin, insamn kendini öteki dünyaya hazirlama yollanndan biri olduideal
gunuanlatmigttr.
oranda tarim ekonomisinin egemen oldugu bir yerde, toprak sahipliginin ya. da denetiminin siyasi ve kültürel topde klasik îslam toplumunda önemi büyüktü. Gerçekten rak sahipleri önemli bir grup olugtururlar. Ancak bunun OrtaYüksek
dogu baglamina göre tekrar tanunlanmasi
gereklidir. Bati Avru-
pa'daki ve diger yerlerdeki küçük ve bag1msiz toprak sahibi türü, Ortadogu'da da vardi ama pek azdi ve tipik degildi. Bagimsiz küçük mülkiyetler, tanmm büyük oranda yapay sulamayla yapildigi, merkezi denetimin gerekli oldugu, bõylece de ko-
layca merkezi denetime ahndigi yerlerde, rahatça geligmezler. Bölgenin büyük bölümünde pek çok türde büyük toprak sataiim kohipligi vardir. Geçmigte de, bugün de Ortadogu'nun ullano yazanlar sikça gibi terimleri kullave "feodal"
"tirnar"
mrlar ama bunlar Batt Avrupa'ya ait terimlerdir ve anlamlan Bayerel tarihinden gelmektedir. Ortadogu'nun çok ti Avrupa'nin farkli toplumsal ve ekonomik olgulari için bu terimlerin benzetme olarak kullanilmast yaniltici olabilir. Bir toprak sahibi için topraga sahip olmanin çeyitli hukuksal yollari vardt. Islam yasalarina göre bu yollardan biri "mülk"
'
232
II"
i
SEÇKÍNLER
idi. Aynntili
belgeler bulunan
Osmanh dõneminde, buna gegehirlerde ve gehirlerin yakinlarinda rastlanir. Mülk, inaat arsasi dipinda, genellikle meyve bahçelerini, bostanlari ve
nellikle
baglan içerir.
Kuramsal olarak devletin bir çegit bagigiyla çogu tanm arazisinin büyük toprak· sahiplerinin elinde bulundugu kirsal yerlerde ya da köylerde bu türde bir sahiplige, rastlanmaz. Islam döneminde yapilan bu tür en eski bagig, halifeler tarafindan kamu arazisinin, bagka bir deyigle yeni kurulan Arap devletinin fetih1erle ele geçirdigi topraklarin ilke olarak Müslüman kipilere ve-
rilmesiydi. Bu topraklar,
eski devletlerin, yani Bizans ve Pers rejimlerinin eski devlet topraklari ve eski sahipleri tarafindan terk edilen topraklar olmak üzere iki türdü. Araplar'in Kuzey Afrika'yi,
Levant'i ve Misir'i fetihlerinin ardmdan Bizansli büyük toprak sahiplerinin çogunlugu malikanelerini terk ederek kaçmiglar ve bu topraklar devlet mali olmugtu. Ekilmeyen ve kul-
lanilmayan
"ölü
arazi" de bagig konusu olabilirdi. Tamami devletin elinde olan bu toprak türlerf geri alinamayan bir bagigla sürekli kipilere verillyordu. Hizmet ya da duruma bagli olmayan, yaçam boyu olan bu bagig devredilebilir¯
di ve miras birakilabilirdi. Islami yasalara göre, bu tür bir bagg alan kipi, kendi yerel halktan vergi aldigindan, topragi için kamu maliyesine vergi, vermek zorundaydi. Bagigtan kazandigelir, köylülerden aldigi gi ve devlete verdigi vergi arasinda-
ki farkti. Bizans'in
emphyteusis'inden
alinmig
olabilecek
bu sistem, bir süre devam etti ama fetihlerin kesilmesiyle sona erdi ve yerini daha yaygin bir düzenlemeye birakti. Yeni sistem toprak bagigi degil, devletin toprak üzerindeki mali haklannin devre-
dilmesiydi. Bu sistemde devlet kipiye bir bölgeden vergi toplama hakkini vererek kargiliginda genelde askeri bir hizmet is-
KESÍTLER
terdi. llke olarak subaylar ve diger devlet çaliçanlarma ayhk ücnakit para azaldikça suret õdenirdi ancak devlet hazinelerinde baylara bu biçimde ödeme yapilmaya baglandi. Artik bir vergi toplama sistemi olupturulmasi gerekiyordu. leri devletin borcu kargihginda ahyorlardi.
Subaylar bu
vergi-
ilke olarak bu tür bir bagig bir hizmete kargihk olurdu. Babir nedenle bu hizmeti yerine getirmezse, igi alan herhangi mali haklarin devri sona ererdi. Bu bagiglar, geçici ve sinithyahnabilirdi, yadi, kendisini yaratan neden sona erdiginde geri sürekni daha önceki halifelerin bagiglari gibi geri almamaz ve degillerdi, devredilemez ve miras birakilamazdi. Daha son-
li
ralan bunlann dipina ç1kilarak sürekli, devredilebilir ve miras halde toprak elbirakilabilir hale gelmig, hizmet verilmedigi de tutulmaya devam edilmigtir. Bu noktada, sistem bazi açilar-
dan Ortaçag Avrupast'nin
feodal düzenine benzerlik gösterme-
ye baglarmyti. Bagigt alan Ne var ki farklihklar benzerlikten daha büyüktü. kigi Ortaçag Avrupasi feodal baronunun haklanna sahip degilbagka Timar topraklannin halki üzerinde vergi toplamaktan
di. bir hakki yoktu ama bu da vergiyi toplamak için gereken gücü kullanma hakkini veriyordu. Ancak Batih toprak -sahipleri gibi adalet dagitmazdi. Timar topraklari içinden daha küçük umarlar veremezdi. Özel ordu kuramazdi ama son dönemlerde bu da yapilmigtir. Batili feodal barondan farkh olarak genellikle tibir beylik gimar topraklannda yagamaz ve onu yart bagimsiz bi yönetmezdi. Bagigtan çok sözlegmeye benzeyen bagka tür bir sisteme göalinacak vergileri öncere, devlet bir malikane ya da bölgeden den kararlagtinian toplam bir tutara satardi. Böylece artik dev-
let ve memurlan vergi salma ve toplama igiyle ugragmazlardi. elBu ig, bir agiret reisi, dini bir toplulugun bagi ya da kazanç 234
I
SEÇKÏNLER
de etmek için ige talip olan bir girigimciye verilirdi. Bu_tür iltizamlar devlet ya da devlet gelirlerini toplama yetkisi olanlardan satin alinabilirdi. Mültezim hazineye ya da anlaymay1 yaptigi kipiye, anlagmaya varilan tutari vermekle yükümlüydü, vergiyi toplama yolu kendine birakilmigt1.Tüm bu süreçte devlet,
katilimci degil, denetleyici olan bir vergi müfettigiyle yer alirdi. Topragin uzun vadeli refahinda, özel mülkiyet sahibinin ya da devletin dogal bir ç1kari olurdu. Mültezim öncelikle kendi yatinmini geri almaya, sonra da kâr saglamaya ugragirdi. Genellikle iltizamlar
yillik verilirdi. I
iddetin
ve kararsizligtn sürdügü hiç de az olmayan degigim zamanlarinda, toprak bagigi ya da gelir biriminin daha çok artinlmasi egilimi olurdu. Bu durum, büyük ve güçlü bir toprak sahibinin sikmtili zamanlarda korumasini daha küçük ve za-
yif kompulan
üzerinde
yayginlagtirmasiyla
görûlürdü. Bu, bazen gönüllü bir biçimde olur, iç savag, istila ve düzenin bozulma zamanlannda küçük toprak sahibi güçlü kompusundan yardim ister ve güvence verilen bir gelir kargihginda haklanni ona devrederdi. Zamanla bu koruma uygulamast, büyük toprak sahiplerinin küçüklerin topraklanna el koymalarina dönügtü. Bir rejimi destekleyenlerin devrilroesi ve yerlerine yenilerinin geçmesi kimi zaman çok daha köklü degigikliklere yol açti. Böyle bir durumda, toprak ve mali birimler, yeni sahipleriy-
le devam edebillyordu. Genellikle tüm birimler tekrar devletin denetimine giriyor, sonra da bagka yollarla yeni kipilere tekrar dagitiliyordu. Kiralanan
devlet topraklanyla
özel mülkiyet arasmdaki aynm çok net degildi. Devlet denetiminin güçlü oldugu zamanlarda devletin gücünün genipleme yönü özel mülkiyet sahibinin aleyhine olurdu. Siyasi zayiflik ve bundan kaynakli olarak merkezilegmenin
bozulmasi sonucunda
bireyin, devletin gücü235
.
KESlTLER
gasp etme egilimleri artmigt1. Örnegin XVII. gibi, böyle zamanlarda ilyy sonlarinda ve XVIII yy'da oldugu tizamlar dahi özel mülkiyet gibi soydan gelen bir sahiplik yapilabiliyordu. "Gasp" ifadesi hem devlet topraklarmin özellegmesi, hem de özel topraklarin devletlegmesi durumu için uy-
nü, hatta topragini
gundu. Ortadogu gibi dir.
baglammda
toplumu
"soyluluk"
ve
kullamldiginda
"feodalizm"
agaligi" da farkli bir biçim almaktakuramsal açidan bagig, timar ya da il-
"toprak
Öte yandan
ara sira babadan ogula devretizam yoluyla toprak elde eden ve bunËi den toprak sahibi bir sinifm olugtugu da net olarak görülmektedir. Islam hükümdarlarmin genel egilimleri, bu durumu en-
gelleme, önleme, geri çevirme hakki ve tüm gücün, servetin, otoritenin kabul edilmig bir toplumsal durumdan ya da mirasOtokrat hütan çok dogrudan devletten alinmasi yönündeydi. kümdarlar sikça kendi iyi niyetleri yerine, toprak sahipleri gibi miras kalan servete ya da ulema gibi halkin onayina dayanan bu durumlari ortadan kaldirmaya çahymiglardir. Hükümdarhk varhkbir gekilde gücünü kaybettigi dönemlerde, larim bu gekilde devam ettiren gruplar olugmuy ve ayakta kalotoritenin yeniden mig ama özellikle yeni bir fetihin ardindan güçlenmesiyle birlikte bu gruplar genelde ortadan kaldinlmig ya da statülerini kaybetmiglerdir. Bu mücadele Islam tarihinde süregelmigtir. Modern çaglara gelindiginde bu mücadele, otokratik devletin lehine ve onu stmrlayabilecek toplumsal güçler aleyhine bir geligim izlemeye
otoritesinin
özellikle de modem ilebaglamigtir. Bu durum, teknolojinin, tigim ve silahlarin geligmesiyle olmugtur. Bu sayede merkezi otokrasinin kargisindaki engeller de yikilmtytir. Teorik olarak
geleneksel
sistemlerde
kargin, uygulamada 236 I
hükümdann
gücünün
çegitli araci otorite
ve
mutlak
olmasina
güçlerle simrlanirdi.
S EÇKÍNLER
Modernlegme
sonucu bu gü çlerin smirlanmasi ve otofitelerin yok olmasiyla, hükümdar simrsiz güce sahip olurken, modern diktatörlerin en küçükleri bile, Arap halifelerinin, Pers pahlanmn ve Türk sultanlarmm en büyügünden daha güçlü bir denetime sahiptirler.
Tiranlik konusundaki
dan kaldinlmigtir. Yeni ya da yenilenen nun arayiglari henüz son bulmamigtir.
geleneksel
simrlar ortabir tür simrlama yolu-
I
237
11. BOLUM
HALK
Sikça Islamiyet'in epitlikçi bir din olmasindan söz edilir ve bu büyük ölçüde de dogrudur. Islamiyet'in ilkeleri ve baglang1çtaki uygulamalari, fran'in sinifli feodalizmi, Hindistan'in kast ayriaahkli aristokrasileri gisistemi, Bizans ve Latin Avrupa'nin kiyaslandiginda geruygulamalarla bi çevresindeki ülkelerdeki çekten de islam dininin epitlik ilkesi tagidigi söylenebilir. Isla.
miyet bu gibi toplumsal ve agiret farkliliklar sistemlerini benimsememekle kalmayarak bunlan leesin ve net olarak -reddetmigtir. Bu konuda "Ey insanlar!
Kuran çok nettir:
. biz sizi bir erhekle bir digiden yarattek. Ve birbiíçin sizi kavimlere ve habilelere ayirdzh. Mu.hakkak en degerli olanmaz O'ndan en çok korkander." (Ku-
Dogrusu
rinizle tangmamz ki, Allah nazarmda ra n 49: 13)
sözleri, hareketleri ve hadislerle korunan Hz. lviuhammed'in Islamiyet'in ilk hükümdarlannin örnekleri dogum, soy, toplumsal statü, servet ve irk ayncahklanna kargi çikarak rütbe ve gerefin ancak dindarlikla ve islamiyet'te erdemle kazamlacagmi belirtmiglerdir. Bu dügünceler bir geçmige sahipti. incil'deki iyi bilinen bir paragrafta yöyle söylenir: "Ne Yahudi ne Yunanh vardir, ne kul vardir, çünkü Mesih isa'da tüne azath vardir, ne erkek ne digi münüz birsiniz." (Gal. 3:28) Daha önceki Eyub Kitabi'nda da efendi ve kölenin ortak insanhgindan söz edilmigtir. (Eyub 31: 15) Ne var·ki Museviler, Hiristiyanlar ve Müslümanlar açismdan ortak insanhk, insanlar arasinda belli bagh farkhhklarm gözeI .
238
¯IF
HALK
tilmesine engel degildir. Yukaridaki Galatyalilar bölüfnünden almmig cümle etnik, toplumsal ve cinsel aynmlarm küçültücü
.
oldugunu
ya da yok edilmesi gerektigini degil, bunlarin herhangi bir dini ayncalik saglamadigim anlatmaktadir. Cümlenin son üç sõzcügü inananlar ile inanmayanlar arasindaki dini ayrtmi açikça ortaya koymuytur. Üç din de bireyin degeri, özerkli-
her ruhun Allah için önemi konulannda Israr eder. Üçüne göre de dindarlik ve hayir igleri servet, rütbe ve soylu- dogumdan daha üstündür. însanlarin epitligi ilkesindeki görügleri ortak oIsa.gla, tarihsel süreçte üçü de bu epitligi dindar, özgür, ye-
give
tigkin ve erkekolmak gibi gerekli.özellikleri tagiyanlarla sinirlamiglardir. Ba ka bir deyigle, her üçü de pek çok õnemli açidan
koleyi, çocugu, kadin1 ve inanmayani agagi gormugtür. Üçunun de bu apagi durumun ortaya çikmas1 ve sonlandirdmasi ile ilgili kurallari vardir. Köleyi efendisi azat edebilir; inanmayan.gerçek dini kabul edip inançsizligindan kurtulabilir; çocuk nasilsa zamam geldiginde yetigkin olacaktir. Geleneksel. din dünyasinda bir tek kadin apagi durumündan kurtulamaz.
Üç dinin inananlari açismdan inanmayanlarm durumu kendi tercihlerinin sonucudur. Üç dinde inanmamanin ne oldugu ve algilanmasi
ile ihtida etmeyen inanmayanin durumu arasmda önemli farkliliklar bulunur. Bagka konular hakkindaki farkliliklar daha azdir. Kadin ve çocuklar dogustan böyle olduklari için statülerinin
degigmesi mümkün degildir. Üç din de köle anne babanin çocugu olarak köle dogmay1 ve kölelik durumuMunu kabul ederler. Bu konuda eski kanunlarm uygulandigi sevilik ve Hiristiyanlik'ta özgür insanlarm köle yapilabilecekleri bazi yollar vardir. Daha ilk baglarda Ïslam hukukunda ve uygulamasinda õzgür insanlann
köle yapilmasi kisitlanmig ve bunlar savaglarda ele geçirilen gayrimüslimlerle sinirlanmigtir. Her üç dinde de bu dört toplumsal
egitsizlik
durumundan
239
-;.
KES1TLER
farkh tanimlanan ara durumlar bulunur. Köleyle özgür arasinda azatlilar bulunur, bagka bir deyigle, sahibi tarafindan azat edilerek hukuken özgür olan kölenin eski sahibine kargi baz1 görevleri ve yükümlülükleri olur. Yetigkinle çocuk arasinda yeni yetmelik adi verilen hukuken smirli olup toplumsal bir önem tagiyan ara bir durum vardir. Kadinla erkek arasmda ha-
dim denilen ve serbestçe her iki durum arasinda gidip gelebilen ara bir durum vardir. înanmayanla gerçek inananla arasinda Allah'in gerçeginin tamamina olmasa da bir bõlümüne sahip olanlar bulunur. Sonuncu durumda üç din arasmdaki en önemli farkhliklar ortaya çikar. Musevilikte öteki, digandakidir (gentile). Bu kategoride Hiristiyanligin ve Ïslamiyetin- inanmayan kavramindan çok Yunan barbar kavrami vardir. Engel agilamaz degildir. digandaki (gen'tile) Musevileptirilebilir ve bu kopulda toplumun üyesi olarak benimsenirler (Levililer 19:33-4). Ancak bu beklenen bir degigiklik degildir ve çok da gerekli-olmaz. Museviler ve Helenler için yabancilar Muso vi ya da Helen olmadan da faziletli olabilirler. Musevi ögretisi dürüst olan tüm insanlann Cennet'te bir yeri oldugunu kabul Barbar Helenleptirilebilir,
Öteki tarafta Müslümanlar
eder.
ve H1ristiyanlar açisindan
onçabalarina ihtida olmayanlar onlari etme ve larin önemli Allah'in bir bölümünü inda sözünü kargi koyanlar ya kar etmig olduklarmdan bu dünyada cezalandmlir, öteki dün-
..
inanç1anndan
:)
giderler. yada da cehenneme Köle, kadm ve inanmayan olmak üzere üç yetigkin apagi sinif, kadminin durumu güpheli görülmekle birlikte, zorunlu görevleri olan insanlardir ve aralannda
çok önemli farkhliklar bu-
Ïnanmayanm apagi siniftan olmasi, kendi tercihidir ve islamiyet'i kabul ederek bu duruma son verebilir. Bu kopulda
lunur.
ona tüm-kapilar I
240
agilir. Azatli olarak
kölenin durumu da degige-
bilir ama bunun için hukuki bir süreçle gerekir ve en¯önemlisi de, hunun olmasi köleye degil sahibine baglidir. En kötüsü, cinsiyetlerini kendilerinin de hiçbir gücün de degigtiremeyece-
gi kadmlarm
durumudur. Bu üç durum arasmda önemli
yordu.
îslam ülkelerindeki
bir bagka fark daha bulunukölelik daha çok aileviydi, ekono-
mik degildi. Kölelerin ev ve aile yaçami içinde bir yerleri vardi. Kölelikle ilgili kurallar Seriat'm iç kalesi niteligindeki kipisel
durum kanununun bir parçasiydi. Öteki tarafta gayri müslimin durumu kipisel degil, kamusal oÏduguiçin çok daha farkli görülürdü. Buradaki sinirlama, kadin ve käledeki gibi, Müslüman evinin kutsalligmi korumak için degil, îslamiyet'in üstünlügünü Müslümanlar tarafindan yaratilan toplumda ve devlette sürdürmek içindi. Bu gruplann hukuki tabiyet durumuna itiraz etmek ya da degigtirmeye çaligmak özgür ve erkek Müslüman'i Müslüman evinde kipisel otoritesi ile Müslüman devletteki komünal önceligi
olmak
iki
üzere
hassas konuda tehdit edecek-
ti. Asil ve normal doganlar,
zengin ve fakir doganlar, Arap ve Arap olmayanlar, beyaz ve siyah olanlar arasmda kimi zaman tirmanan ve islam kardegliginin gerçek ruhuna ters dügen gerilimi yok etmek için Ortaçag'in baglarindan itibaren Islam dünyasmda bir dizi dini ve toplumsal radikal hareket olmugtur. Ancak bu hareketler kadinin, kölenin ve inanmayanin tabi durumlarmi belirleyen kutsal ayrimlan sorgulamamigtir.
iki geligme, Íslami ögretinin
insancil
etkisini bazi açilardan biri Araplar'm fethettikleri ülkeler-
azalmigttr. Bu geligmelerden de gördükleri Pers ve Roma uygulamalannm etkisi, daha güçlü olabilecek digeri de haraç, fetih ve satm alma yollari ile elde köle sayismdaki hizli artistir. Köleler için önemli hukuki sinirlamalar vard1. Özgür insanlar için yetkili olan bir makama
.edilen
gidemezler., pahit olamazlardi.
Bir köleye kargi iglenen
.
suçun 241
-
KESITLER
iglendiginde verilecek cezanin cezasi, o suç özgür birine kargi insanlardan daha az sayihyoryansi oldugu için köleler özgür lardi. Köleler az da olsa miras ve mülkiyet konulannda birtakim rnedeni haklara sahipti. Islam hukukunda käle de beslenme, tibbi baktm ve yaglilikta bakim haklarina sahiptir. Kadi, bu yü-
kümlülüklerini yapmayan köle sahibine kölesini azat etmesini emredebilirdi. Köle sahipleri kölelerini a iri çalistirmazlardi ve Sahibinin izniyle bir onlara insanca davranmak zorundaydilar. kõle de evlenebilirdi. Teorik olarak özgür bir kadinla evlenmeolmami'êttr. Sahibi tarafinsi mümkün olmasina kargin, bu pek evlenemezdi.' Kölelerin dan azat edilmedikçe kadin kölesiyle çok yol vardi. azat edilmesi için kanunlarca belirlenen pek
Hicri 31 yllmda (miladi651-652)Misir'daki Arap ordulari ile güneydeki Nubyahlar savastiktan sonra imzaladiklan bir ategkesle birbirlerine baskinlar düzenlememeyi taahhüt ettiler. Ant-
lagmaya göre Nubyalilar, Müslümanlar'a yllda 360 köle, Müsi Antlagmamn lümanlar da onlara mercimek ve et vereceklerdi. son maddesi göyleydi:2 "Müslümanlar'm
imamma
yrlda 360 köle verilecektir
Bu köleler ülkeni-
köleleri olacak, kusurlan olmayacak, hem hadm bem erkek olacak, ne çok yagh ne de küçük çocuk olacaktzr. Köleler Assuan vahaçak bir hölesini barmdmr ya lisine teslim edilecektir. Bir Müslüman'm ga;Ti müslim) ya da Müsda bir Müslüman't veya bir zimmiyi (korunan gehunizde kurdu,öu camiyi ythmaya ya da 360 köleyi ver-
zin iyi kalitedeki
lümanlar'm
olacak. En iyi yargzç olan Allah memeye kalktstrsamz antlagma geçersiz sürdürecegiz." bin:ni seçene dek savagmayz aramazdan
Kimi kaynaklarda bu antlagmada valinin özel kullanimi için gerçeklisöz edilir. Antlagmanm kirk köle daha eklendiginden güpheli olmakla birlikte, antlagma pek çok hukukçu tarafm-
gi
imparatorlugu dan geçerli kabul edilerek Nubya'nm Müslüman vererek kalmasi için kargilikli çikarlari gözetmek dipinda -haraç
242
.
HALK
köle almriÃsi ve kölelere bedensel zarar verilmesi Müslüman kanunlannca yasakladini için ülke içinden elde edilebilecek kõle ve hadim sayisi için kullanilmistir. Müslüman topraklarma
sinirliydi ama Müslüman topraklar digmdan ikisini de ithal etmek mümkündü. Nubya bunun için iyi bir kaynakti. Köleler birçok amaçla kullanilirlardi. islam dünyasinda ekonomi,
Helen-Roma
dünyasmdaki
gibi öncelikle
kölelige daya11degildi. Tarun büyük oranda özgür ya da yari özgür kõylülere, sanayi de özgür zanaatkarlara dayallydi. Ancak birkaç istisna vardi rikahlar'in
Ba21 ekonomik olugturdugu
projelerde
çogunlugunu
siyah Af-
kölelere çok sayida rastlanirdi.
Islamibaglang1ç yillannda Güney Irak'taki tuz havzalannin kurutulmasinda siyah kölelerin kullanildigi anlagilmaktadir. Kötü
yetin
kogullar nedeniyle Sudan ve Yukan de kullanilmigttr.
bir dizi köle isyani çikmigtir. Misir'daki
Siyah kõleler, altm, Sahra'daki tuz madenlerinde
Kölelerin
kullanildigi baglica yerler ev igleri ve askerlik olmugtur. Evlerde, saraylarda, camilerde çogunlukla siyah köleler hizmet etmiglerd.ir. Îslam ordularmda asker olarak genellikle beyaz köleler hizmet etmiglerdir.
Islam dünyasmm haremlerinde cariye ya da hizmetçi olarak her etnik kökenden çok sayidaki kõle kadin iki gõrev arasinda her zaman açik bir fark olmaksizm hizmet etmÏçlerdir.Köle kizlardan bazilari egitilmig, bir bölümü çarkici, müzisyen, dansöz olarak yetigtirilmiplerdir. Bunlar çogunlukla siradan halka degil, seçkinlere ait olmuglardir. Hükümdarm hareminde bulunanlar ve oözde olanlar hatta hükümdarlarm
anneleri
olanlarm perde ar asmda da olsa zaman zaman devlet iglerinde önemli rolleri olmugtur. Modern çaglara kadar süren kõlelik kurumu, XIX. yy'da sõmürge imparatorluklannda ve XX. yy'da bölgedeki egemen devletlerçle ortadan kalkmigtir.
243
l
KESÍTLER I
islamiyet ile birlikte kadinlann
eski Arabistan'daki
genel du-
pek çok iyilegmeler olmug, mülkiyet ve bagka haklar kazanmiglar, kocalarmin ya da sahiplerinin kötü davraniëlan
rumlannda
kargisinda bir õlçüde korunma elde etmiglerdir. Islamiyet,putperest Arabistan'da geleneksel bir uygulama olan kiz çocuklayasaklamistir. Öte yandan kadinlann durumu nn öldürülmesini güçsüz kalmig, davraniglar ve gõreneklerle degigip itici gücünü kaybeden Islamiyet'inözgün mesaji, bagka açilardan oldugu gibi bu konuda da kötüye gitmigtir. Kanunert geçerli olan çok eglilik, dört kadinla smirlanmigtir ama güçlü ve zengin olanlar diinda nadiren uygulanmigtir. Ancak evlilik genellikle kanunen cariyeyle tamamlanmigtir. Evlenmemig olan köle kadinlar sahibinin emrinde olurdu. Özgür olan bir kadm, erkek köle sahibi olabilir ama üzerinde herhangi bir hakka sahip olamazdi. Ftkihçilar tarafmdan kadin, kendi haklari olan bir birey gibi degil,aile içinde sahip oldugu rolleriyle, anne, kiz kardeg, kiz çocuk ya da ey olarak tammlanmigtir. Kadina birtakim haklar ta-
erkekle egit olmugtu. ninmig, mülkiyetle ilgili bazi konularmda Kadina dini suçlar için verilen cezalar biraz daha hafif olur, õrnegin dinden çikanlma suçuna idam degil hapis ve kirbaçlanuzmanlama cezalan verilirdi. Ama kadmlarm bu durumu fikih olduklarmi gösten aç1smdan ayncalikli degil, apagi konumda rirdi. Kadm da köle ile zimmi için oldugu gibi kanunlarca bazi alanlarda küçük gõrülürdü. Örnegin bir kadin dava için pahitlikte ya da mirasta bir erkegin yansma egdeger kabul edilirdi. Hoggörüye sahip inanmayanlar, Îslam devletinde hoggörülen ve korunan gayri müslim tebaa için kullamlan hukuki teinsam" olarak alrimlerle zzmmi ya da ebl-i zimma, dinhrdi. Bu kipiler, Hiristiyanlar, Museviler ve Dogu'da Zerdügtiler idi. Bu kipilerin statülerini belirten zimma, Müslüman hü"anlagma
kümdar ile gayri rnüsliin toplumlar arasmdaki bir anlagma sayi244
hrdi ve bu anlamda aslmda bir kontrat idi. Kontrata göre zimmiler, bazi toplumsal smirlamalan ve Müslümanlar'dan ahnmayan cizye vergisini kabul ederek islamiyet'in üstünlügünü ve Müslüman
devletin hakimiyetini tanimiglardi.
Kargihginda
da
can ve mal güvenligi, dig dügmanlardan korunma, ibadet özgürlügü ve iglerini yürütmek için oldukça genig bir iç özerklik kazanmiglardi. Bunlann sonucunda zimmilerin durumlari kölelerden oldukça iyi ancak õnemli açilardan özgür Müslümanlar'dan oldukça kötüydü. Zimmi topluluklan kadinlarla ilgili kendi kurallarina sahipti. Musevi hukukunun Islam topraklann-
daki yorumu ve uygulamasinda
çok eglilik kabul edilmig, andurumu yasaklariip cezalandinlmigtir. Bütün topluluklardaki uygulanigiyla, Hiristiyan hukukunda ikisi de yasaklanmig ve bu suçlan igleyenler aforoz edilmig ya da bagka cak cariyelik
cezalar almiglardir.
Kadm, köle ve inanmayanlann apagi statülerini düzenleyen hukuk kurallari daima Îslamiyet'in yüksek ahlaki ve dini ilke1erine uygun olurdu. Toplumsal gerçekleri açismdan her üçü de çogunlukla hukuk kurallanndan oldukça iyi durumdalardi. Müslümanlar'dan
apagida olmalanna
karym, büyük servetleri,
ekonomik
güçleri ve nadiren de olsa siyasi gü¯çleri olan zimmiler vardi. Erkeklerden apagida olmalarina karpin, evlerinde, pazarda ve sarayda otoriteleri olan kadinlar vardi. Özgür insanlarm altinda olmalarma kargm, yüzlerce yillik Islam tarihinde köle askerler, köle subaylar, köle valiler, köle hükümdarlar bile olmuytur.
Islam tarihinde, modern çag müslim tebaanin
duitmu
öncesindeki
dönemde
gayri hukuk kurallarmin tanimladiklann-
dan oldukça iyiydi. Hukuk kurallarm siklikla tekrar düzenlenmesinden sinirlamalarm kesin ya da düzenli olarak uygulanmailmaktadir. anla digi Genellikle Sünni yönetimindeki zimmile245
.
KESITLER
daha iyi rin durumlan, öteki mezheplerin yönetimindekilerden olmuçtur. Pek çok sultan ve halifenin yönetiminde, Museviler yönetiminde idade, Hiristiyanlar da islam imparatorluklarinin ri görevlerde
bulunmuglardir. Genel olarak böyle istihdamlann
kargismda olunmadigi görülmektedir. Bazen Hiristiyan devlet memurlarina kargi kampanyalar düzenlendigi, bazi piddet olaylan gerçekleptirildigi olmuytur ama bu gibi durumlara nadiren rastlanmig, genellikle de bunlar zimmi memurlarin agin ve rahatsiz eden güç kullammlanndan kaynaklanmigtir. Ne var ki zimmilerin apagi statüde olduklanni unutmalariMüslüman
verilmezdi.
na izin lar, kadin
mahkemelerinde
pahit olamaz-
kõlelerde oldugu gekilde, tazminatla ilgili konularda Müslümanlar'in yansi degerinde kabul edilirlerdi. Müslüman kadmlarla evlenirlerse cezalan ölüm olurdu. Öte yandan, Müsve
serbestlüman erkeklerin gayri Müslim kadinlarla evlenmeleri ti. Zimmilerin kiyafetlerine de sinirlamalar getirilinigti ve üzerlerinde durumlanni tanimlayacak igaretler bulundurmak zorunkatir ve eyege binebilirleri ata binemezlerdi. tamir edebilirler ama yenileKanunlara göre ibadethanelerini rini yapamazlardi. Bu sinirlamalann daima siki bir biçimde uygulanmasi söz konusu degildi ama her an konu edilebilirlerdaydilar. Yalnizca
di. Zimmiler çok zengin olabilirlerdi ama bu zenginligin sagladigi siyasi ve toplumsal avantajlardan faydalanamazlar ve zeniçin birtakim entrikalar-
ginliklerini, siyasi amaçlanna ulagmak da kullanirlarsa, sonuçta kendileri de
Îslam devleti
da zarar görürdü. Islam devletlerindeki
Müslümarilar genig f1rsat
özgür,
erkek
ve toplumu
Fatihlerce eski imparatorluklara yayilan Islam dini, devrimci ve çok büyük toplumsal degigikliklemonargi de dahil, soydan re yol açm14tir. Ïslami ögretiye göre, geçecek.her türlü ayncalik reddedilirdi. Bu epitçilik anlayigi bir-
-I
.I
özgürlüklerine
sahiplerdi.
246
-
HALK
çok aç1dan degigtirilip çarpitilmig olmasina kargin, yine.de soylularm ortaya ç1kmasim engellemig ve liyakat ile amacin ödüllendirilecegi beklentisindeki bir toplumu koruyacak denli güçlü kalmigtir. Egitlikçilige Osmanli döneminin ilerleyen
zaman-
larinda bir ölçüde kisitlama getirilmigtir. Devlet hizmetinde kõlelerin kullanilmasma son verilmesiyle toplumsal hareketliligin yukariya dogru çikig yolu kapanmig, ulema ve ayan gibi ayncalikh gruplar da yeni gelenler için olanaklara simrlandirma getirmiglerdir. Ama ne var ki, XIX. yy baglarinda Osmanh imparatorlugu
halkinin içinden fakir birinin güç, geref ve zenginlige sahip olma olasihgi, devrim sonrasi Fransa da dahil olmak üzere herhangi bir H1ristiyan Avrupa devletindekinden çok daha yüksekti. Genellikle tarihçiler yalnizca güçlü, zengin ve bilgili kipilerle ilgilendikleri; ülkelerin, uluslann ve çaglarin tarihini yazarken yalnizca ayncahkli birkaç bin kipiyi ele aldiklari ve büyük ardi ettikleri geklinde eleptirilirler. Aslinda halk kitlelerini bu eleptiri bir bakima haklidir ancak bunda tarihçilerin bir suçu yoktur. Roman yazannin tersine tarihçinin elindeki malzeme kisitlidir. Çünküçok daha yakin bir zamana kadar, bazi ül-
nöz
.
kelerde bugün bile, güçlü, zengin ve bilgili kipiler veya bunlar için çaliganlar yazabiliyor, böylece de kitaplar, belgeler, yazitlar ve tarihçinin geçmigi anlatmak için aradigi bagka izler, sadece bu kipilerin arkasinda kahyordu. Burada da bazi istisnalar bulunur. Son zamanlarda tarihçilerin çegitli yerlerden toplayip bir araya getirdikleri bilgiler sayesinde, az da olsa sessiz kitlelerin tarih ve deneyimlerine igik tutulmugtur. Helen-Roma
dünyasi, Hiristiyan
Avrupa ve bir õlçüde de Osmanli împaratorlugu halk smiflannm tarihi açisindan ilerlemeler olmuytur. Arna henüz Ortaçag îslamiyet tarihi açisindan bu aragtirmalara baglanamamigttr. Sehirve gehirli nüfus247
-
Ii'
KESITLER
la ilgili birtakim konular hakkinda, toplumsal tarih yerine daha çok ekonornik tarill açisindan birtakim aragtirmalar yürütülmügtür. Ortaçag Îslamiyeti'ndeki siradan insanlarin günlük yagamiyla ilgili tarih, yayinlanrug birkaç makale ve genelde bagibarettir. ka konularda yazilmig kitaplann bazi bölümlerinden argivletagra ve imparatorluk XV. yy'dan itibaren Osmanli'nin günri gehirlerde ve de köylerde yaçayan stradan insanlann lük yagamlan hakkinda oldukça ilginç ve zengin bir kaynak olimkansiz olmamakla birmuytur. Bu durum Ortaçag açisindan likte çok zordur. Osmanlt
Ímparatorlug
veya Avrupa
devlet-
lerinin argivleriyle kargilagtmlabilecek ar ivler yoktur ama yibugüne de, çogunlugu Misir'da bulunan önemli sayida belge türleriyle yorumlanip destekne dek kalmigttr. Edebiyatin bazi (özel kipiler ya da seçlenen bu belgeler sayesinde kinler), (siradan insanlar) yagantilanyla ilgili bilgi"hassa"nin
"amme"nin
ler ögrenilebilmigtir.
-
Ortaya çtkan etkin ve çok çegitli gehir nüfusun õnemli bir kesimini çegitli ekonomik düzeylerdeki esnaf ve zanaatkarlar olugturmaktaydi. Çogunluklairk ya da din aç1smdan homojen olmadan loncalarda birlegmiplerdi. Bazen de gehirde kendilerine aynlan yerlerde yagiyorlardi. Hassa'nin
parçalanndan
olan
askeri, siyasi ve dini kurumlardaki'daha apagi smiftan olan, daha az ücret alanlaan yayam gekilleri ve standartlart seçkinlerin degil, siradan halk kitlelerinin õzelliklerini tagiyordu. Toplumsal düzeni, bazilan ordunun askeri birimleri, çogunlugu gehir halkindan yerel olarak toplanmig
birimlerden olugan çegitli po"ases"ler
lis güçleri saghyordu. Bu polis güçlerinden çileri ve genç çiraklar arasindan toplanan "ahdath"
gece bekbir tür mi-
lis gücüydü. Bu polis gü çlerinin
igleri oldukça
zordu. Bugüne
gelebil-
mig az sayidaki Arapça belge, Ortaçag islamiyeti'ndeki yeral248
HALK
ti dünyasinin davraniplari, ahlak kurallan ve dilleriyle gi vermektedir. Katil, hirsiz, yankesici, dolandmci gibi
-ilgili
.
bil_suçlular
bunlardan bazilariydi. Bazdari da meddah, cambaz, hokkabaz ve bagka gösteri sanatlanndaki kipilerdi, gezici vaizlar ve profesyonel öykücüler de bunlarin arasinda sayilabilir. Halkin büyük bir bölümüne tek saglik bakimini saglayan, hem hekimlik, hem diççilik, hem de eczacilik ve ruh hekimligi yapan sahte doktorlar da bunlardandir. Büyü, falcihk ve muska yaziciligi yapanlar da vardi. Bazilari da büyük halk kitlelerinin gereksinimlerini kargilayacak basit ve ucuz ürünleri satan gezici saticilardi. Dilenciler, kaynaklarda en sik geçen ve en dikkat çekici
olan gruptur. Dilencilerin, dindarlann sadaka vererek dini görevlerini yerine getirmelerine olanak tanimalan aç1sindan dini bir iglevleri de vardi. Dilenciler mesleklerini yapmak için, kaynaklarda sevgiyle dile getirilen çegitli hilelere bagvuruyorlardi. Certaçag Avrupasi'ndaki
derbeder insanlarla ilgili daha çok belge bulunmaktadir ve daha aynntili aragtirmalar yapilmigtir ama Ortaçag Ïslami'ndakileriçin bu yapilamamistir. Arap kültüründe dilencilerin bile piirleri olmuytur. Agagidaki piir X. yy'da klasik tarzda yazilm14tir:2 "Bir delikanlyz
ve karada ya da denizde önemli olan yalmzca biziz. Çin'denMestr'a ve Tancaya kadar herkesten baraç toplanz. Bir yer bize çoh secak gelince hemen bayka bir yere gideriz. Îslam toprahlan ya da hafirlerinki fark etmez dünyamn tamamt dir.
bizim-
Bu yüzden
yetigti-
yazz karh ülkelerde perlere gideriz. gi Biz dilenciler tankatmdamz
Egkiyalar,
geçinr kg gelince de hurmalann ve hiç kimse hakh gummmuzu
inkar
ede-
daglarda ve çöl yollannda zengin kervanlarin yolunu kesen özel bir gruptu. Bazilari basit egkiyalardi ve böyle görülüp kabul edilirdi. Gösterdikleri toplumsal tepki nedeniyIe issiz
I I
249
.
.
-
,.¯I
KESITLER
bazi egkiyalar da, bir tür popüler ve hatta edebi kült unsuru haline gelmiglerdir. Eski Arabistan'daki suluk adi verilen (çogulu Korumasinpairler" bunlann örneklerindendir. saalik) "eykiya
dan yoksun olarak agiret sistemi dipinda yagayan salik, Ottaçag
.
çag edebiyat tarihçilerinin begenisini kazanmig bir özellikle XVI. ve giir türü yaratmiglardir. Osmanli Anadolusu'nu XVH. yy'da harap eden Celali adi verilen egkiya çeteleri burlar-
ve modern
dan çok farklidirlar. Topragi olmayan köylüler, terhis olmuy askerler, din okullanndan mezun ipsizler ve tatmin olmamig daha etmigler; bagkalarmm olusturdugu Celaliler, baçan ve ün elde bazi liderleri de Anadolu folklorunda yer almiglardir. Tarihi bellek suçlamay1 ya da unutmay1 tercih ettigi bagka direnig türlerine pek de sicak davranmamigtir. Kimi zaman köbunun örneklerindenlelerin efendilerine karyl ayaklanmalari dir. Ortaçag'in baginda Irak'taki tarun projelerinde çaligtinlan önemlisiDogu Afrikali kölelerin ayaklanmalari bunlardan en dir ve 868-883 yillan arasinda on beg yil devam etmigtir. Impabir yenen isyancilar, Bagdat'taki halife için 1446'da süre önemli bir tehdit durumundaydilar. Misir'da da köleler kölelere kargi ayaklanmiglardir. Tarihçiler o yil Kahire
ratorluk
ordulánm
dipindaki otlaklarda Memluk efendilerinin atlarina bakan beg yüz zenci kölenin silahlanarak ayaklandiklanni kaydetmiglerdir. Misir tarihçilerinin anlattiklanna göre bu köleler kendi küçük devletlerini ve hükümdarliklanm kurmuglardir. "Sultan" oturtmuglar ve yakimnunvanini verdikleri liderlerini bir tahta dakilere de Memluk sultanin1n yüksek memurlanmn unvanlarini vermiglerdir. Siyasal ve toplumsal açidan
islami düzeni tehdit eden ayak-
lanmalar, daha çok amaçlanna dini açiklamalar getiren ama genellikle ekonomik ve toplumsal doyumsuzluklar nedeniyle yapilmig dialk bagkaldinlan olmugtur. Hariciler, Islam devletinin 250 ¯I
i
HALK
.
gittikçe güçlenen
L
otokratik kimligine bagkaldirmiglar viözgür-
lüklerine ve onurlarma
bir müdahale olarak kabul ettikleri her reddeden Arap ya da öteki göçerlerin destekle-
-
çegit otoriteyi rini almiglardir. Peygarnber soyundan gelenlerin halifelik iddialarini ve halifeligin gerçek sahiplerinin snegrulugunu sorgula-
.
Siiler,kendilerini baski
altmda ve haksizliga ugramig hissedenlerin kizginhklarina bir çikig yolu açmiglardir. VIII. yy'da Abbasiler, X. yy'da Fatimiler ve XVI. yy'da Safeviler aralarmda olmak üzere bazi bagkaldirilar, iktidan kazanmiglar ama yarattikyan
lan beklentileri kargilayamadiklari için taraftarlannin daha fazla agin isyanlanna neden olmuglardir. Daha banççi olan Soff tarikatlan bile halktan aldiklan destekle yaygin ve tehlikeli ayaklanmalarda bulunmuglardir. Ortaçag uygarligt
Ïslamiyeti,popüler görügün
kirsal ya da çöl degil, gehir uygarhgiydi. Tarih gelenegi, edebiyati ve tersine,
kanunlan ile gehirli sorunlan ele ahnmig ve gehir durumlan tartigilmigtir. Yalnizca Osmanh argivleri günlük köy yagami hakkinda bilgi vermektedir. Edebiyata köy yagantisinin girmesi, özellikle de köy edebiyati daha sonraki zamanlarda görülmektedir.
Topragin
kullanilmasi,
kiralanmasi,
teknoloji.ve
sulama
gibi konularda
az da olsa bilgiler bulunmasina karpin, Ortadogu tarihinde nüfusun büyük bölümünü olupturan köylüler hak-
kindaki bilgiler oldukça azdir. Toprag1 gerçekten rinden faydalananlardan dügünceleri, da
edebiyatta
igleyen
köylüler, çaligmalannin meyvele-
ayn olarak sessiz olanlardir. Duygu ve ve
bölgenin tarihini anlatan kaynaklar-
.bulunmaz.
Kimi zaman köy kökenIiler tüccar, ulema, topmemur ya da subay olarak toplumun üst katmanlaçikarlar nna ve köylü kimlik ve gõrüglerini terk ederler. Yalnizca birkaç isyan lideri ve egkiyanin halkla iligkisi devam etmigtir rak sahibi,
ama onlarla ilgili de fazla bilgi yoktur.
Bugün
eskiden olmadigi
251 I¯
I
L
KESÏTLER
köylülekadar iletigim araci oldugu halde bile, bu ülkelerdeki rin görüglerine ulagabilmek bir hayli zordur. Köylülerin duygu dügüncelerini yansitan en önemli araçlar atasözleri, folklor ve
halk edebiyatidir. Osmanh aryivlerindeki pek çok kaynak, kõylülerin pikayet, tartigma, sorupturma ve kararlanyla yagamKöyün hemen ötesinde, Ortalari hakkinda bilgi verrnektedir.
ve
dogu ülkelerinin çogunda çok yakimnda, yiyecek, giyecek ve ulagim için hayvan yetistirerek geçimlerini saglayan göçebe agiretlerin yaçadigi çöl bulunur. Kuzey Afrika'daki ve Güneybati Asya'daki Bedevi Araplar, Anadolu, îran yaylalan ve Orta Asya'daki göçebe Türk ve Iran agiretleri, Kuzeydogu Afrika'daki
dolayislyla da devlette önemhüküli yerleri olmugtur. Sehirlerive köyleri yöneten çegitli metlerin gõçebeleri hakimiyet altma almaya çahymalarma kararasindaki karakteristik m, onlar hayvan yetigtiriciligi ile tanm
göçebe Berberiler'in
ekonomide,
farkhlik yüzünden kendi farkh yagam biçimlerini sürdürmüglerdir. Devlet güçlüyken göçebeler sakin olmuglar, devlet güçsüzlegince de bagimsiz olmuglar, köyleri, vahalari basmiglar, ker-
yagmalamiglar ve önceden tanm arazisi olan topraklarda hayvanlanni otlatmiglardir. Bazen de gerçek islamiyet'e dönülmesi gerektigini söyleyen yeni bir din hocasmdan etkilenyerle im yerlerini ele geçirerek yeni hanedanlar ve kralmig
vanlan
ve
liklar kurmuglardir.
252
12. BOLUM
HUKUK
ÍLE DÌN
VIL yy ortalannda kurulan Îslam imparatorlugu ile birlikte Ortadogu'daki hakim din îslamiyet olmuytur. Önceleri fatihler,
yöneticiler
ve'.yerlegimcilerin
olugturdugu küçük bir azmligm dini olmus, eski Bizans ve Pers topraklarinda yagamakta olan nüfusun çogunlugu eski dinlerine sadik kalmiglardir. Ne zaman
ve nasil oldugu
bugün de bilinmiyor olmakla birlikte, çogunluk haline gelen Müslümanlar, bõlgenin büyük kisminda yayil-
maya
devam ederek,
dir. Müslüman
çogunluklarini
bugüne
dek korumuglaryaçamasi yasak tek bir bölge olanlagildigina göre, Halife Ömer'in yayin-
olmayanlann
muytur. Hadislerden ladig1 bir fermanda, Müslümanlar leketi olan Arabistan'da
için Hz. Muhammed'in memKutsal yani Topraklar'da yalmzca islam
dininin var olabilecegi,
Museviler'in
raklardan
ve Hiristiyanlar'in bu topgitmeleri gerektigi belirtilmigtir. Ne var ki, bu ferman
Güney Arabistan'i
kapsamamigtir
lerce yll, Musevilik
de günümüze
Müslümanlar'm
ve oralarda H1ristiyanlik
dek
var
yüz-
olmuytur.
yönetiminde
olmayan topluluklarin
ya da etkisindeki Müslüman kaderleri, bagka bölgelerde farkli olmuy-
Habe istan ve kuzeydeki Gürcistan ile Ermetur. Güneydeki nistan gibi Islam imparatorlugu'nun eteklerindeki bazi ülkeler Hiristiyan karakterlerini korurken, bazilari bagimsizliklanni bile koruyabilmigtir. Hiristiyan Kiliseleri'nin Misir'da ve Mezopotamya'da vam
sayilari
edebilmigler,
Bizans'tan
giderek
azalsa da, ayakta kalmaya de-
gerçek inanci
kurtularak
zorla benimsetmeye
bazi faydalar bile saglamiglardir.
çal1pan Diger
253
KESITLER
sona ermigtir. Orta, dogu ve bati eyaletlerde yagayan Musevi topluluklara Hiristiyan gelmelerini sagçok daha iyi bir .konuma yönetimindekinden layan, H1ristiyanlara egit bir statü verilmigtir. Zerdügtiler'in du-
taraftan
Kuzey
Afrika ise Hiristiyanlik
gibi yurtdiginda güçlü dostlarinin tegviolmadigi için iyice ki ve Museviler'in ayakta kalma yetenekleri kötüye gitmigtir. Bunlardan Hindistan'a kaçan bir bõlümü, Parrumlar1 ise, H1ristiyanlar
olarak bugüne dek gelmig-
siler adi verilen kü çük bir topluluk
lerdir. îran'daki dindar Zerdügtiler küçük bir azinlik haline geldevlet gümiglerdir. Müslüman yönetiminin ilk yüzyillannda, sinif1 disiplinine daha az bagimli olan muhalif Zerdügti gruplarm, iran'in kültürel, toplumsal ve de sive Avruyasi tarihinde rolleri olmustur. Inançlan Ortadogu'da cü ve yerlepik bir ruhban
pa'da Müslümanlar ve her üç dinden
ile Hiristiyanlar'in
zulmünden
de taraftar bulmay1 sürdüren
en önemlisidir. Klasik halifeligin merkezi
kaynaklanan Maniciler,
bu
gruplann
Kuzey Afrika ve Güneybati Asya'da bölgenin eski kültürlerinin yogun etkisinde bulunan, Mûslüman olmayan azinliklar sayesinde zenginlebigen, ancak kendi belirgin ve tanmabilir karakterinin yagam çimini, felsefesini, edebiyatim, bilimini, sanatlannt etkileyen ve Müslüman olmayan azinliklann yagamlannda bile açikça görünen
durumundaki
bir Islam uygarligi dogmustur. Arapça olan "Islam" sõzcügü,
"inananin
Allah'a
teslim olma-
sözcügü ve ayni kökten türeyen "Müslüman" teslim olma eylemini yapan kipi anlamina gelir. Bu sözcük,
si" anlamindadir
de daha eski çaglarda, Arapça ve-öteki Sami dillerde, bütünlük anlami tagimaktadir. Dolayistyla Müslüman kendini tümüyle yalmzca Allah'a veren kipidir. Bayka bir deyigle, VIL yy'in putpeçoktanncilariyla kargilagtinldiginda bir tekrest Arabistan'inin tannciclir. 254
'
HUKUK ÏLE DIN
Müslüman geleneginde
Hz. Muhammed'in görevi bir yenilik degil, süreklilikti ve çoktanncilik ile tektanncilik arasmdaki uzun mücadelenin yeni ve artik son agamasiydi. Hz. Muhammed, Müslümanlar için kitabi olan peygamberlerin sonuncusuydu. Hz. Muhammed,
Tevrat, Mezmurlar ve Ïncil kitaplarim getiren Hz. Musa, Hz. Davud, Hz. Isa peygamberlerin en büyü-
gü ve
sonuncusuydu.
Getirdigi Kuran eski vahiylerin tümünün üstündeydi ve onlan tamamliyordu. Müslümanliga göre Musevilik ve Hiristiyanlik baglangiçta gerçek dinler olarak ortaya çikmigti, ayni misyon ve vahiylerin daha önceki agamalanydi. Hz. Muhammed, Allah'in elçisi olduktan sonra eski vahiyler geçersiz olmuytu,
gerçek artik onun bildirisindeydi. Onun kitabinda bulunmayanlar gerçek degildi ve bunun nedeni eski kitaplarin degersiz koruyucularmca çarpitihp yozlagtirilmasiydi.
"Islam"sözcügü, bugün bagka anlamlarda da kullamlmaktadir. Müslümanlara göre dünyanin yaratilmasindan itibaren var olan tek gerçek din anlamina gelir. Buna göre de Adem, Hz. Musa, Hz. Davud, Hz. cak vahiylerin
isa ve ötekilerin tümü Müslüman'dir. An-
eski agamalarinda
bulunan inananlar farkli adlarla yagadiklari için islam daha genel anlamda son agama olan Hz. Muhammed ve Kuran ile simrlidir. Burada bir anlam fark11hgibulunmaktadir. "Islam" teriminin birincil anlami Hz. Muhammed'in
Kuran araciligiyla getirdigi, sonraki nesillerin görüg ve uygulamalariyla ögrendigi din.demektir. Giderek sonraki nesillerin Hz. Muhammed'in ögrettikleri ve ona atfedilen ha-
dislerle geligtirdikleri karmagik din bilimi, hukuk ve görenek sistemi anlammi kazanmistir. Müslümanlar'm "Seriat"adini verdikleri kutsal kanunu ve adini verdikleri îslami teolojiyi kapsar. Genel anlamda "Islam"özellikle de Müslüman olmayanlarin kullamminda Hiristiyanlik yerine, Hiristiyan dünyasinm kargitidir ve Müslüman inanç ve toplumunun himayesinde "kelam"
255
KESITLER
geligen büyük zengin uygarhgi Müslümanlar'1n
neye
"Islam"
beklenveya inanmalannin ne yaptiklanm, yani, tarihten anlagildigi haliyle Islam uygarhgim anlatmaktadir.
inandiklarim
diginden çok, aslinda kadanyla ve bugünkü "Cami"
ifade eder. Bu anlamiyl'a
(mosque) sözcügü,
H1ristiyan
dünyasmda
konuqu-
lan dillerin tümüne Müslümanlar'in ibadet ettikleri yer anlamina gelen bir sözcük olarak çegitli biçimlerle ve farkh yollarla girmigtir. Arapça'da secde edilecek yer anlamina gelen cid" sözcügünden gelmigtir ama bu H1ristiyan kilisesinin Müslümanlik'taki kargihgi degildir. Cami bir bina, ibadet edilecek yer, "mes-
hem de toplanilacak ve çahyilacak bir yerdir. Cami, Müslümanhk'ta asla kendi özel yapisi, hiyerargisi, yetki alam ve kanunlabagn olan bir kurum anlaminda kullanilmamigtir. Îslamiyet'in langiç yillarinda bir bina bile degil, müminlerin beraber namaz kilmak için toplandiklari bir yerdi. Namaz evde, kamuya ait binalarda, digarida ve fetihlerin ilk zamanlannda fethedilen yerlerdeki bagka dinlere ait, paylagilan veya fatihlerin el koyduklade kihnabilirdi. Bu gekilde ilk kez Sam'daki ri ibadethanelerde Aziz Yuhanna Kilisesi Arap fatihler tarafmdan önce paylagilmig, sonra da ele geçirilip degigtirilmisti. Bundan yüzyillar sonra da Konstantinopolis'teki büyük Ayasofya katedrali imparatorluk ti. Binanin kubbesinin üstüne bir hilal içindeki H1risve dõrt köpesine dört minare yapilmig, binamn tiyan resimleri ve sembolleri kaldirilmig veya üzerlerine Kuran camisi haline
etirilmi
ayetleri yazilmigtir. Caminin içi basit ve sade olur. îmamin gõrevi yalmzca duada önderlik etmektir, bagka bir dini görevi yoktur. Bu görevi süreci bilen her Müslüman yapabilirdi, ancak uygulama-
da imamlik sürekli bir meslek makami haline gelmigtir. Mimber ve mihrap caminin içindeki en önemli yerlerdir. Genellikle büyük carnilerde bulunan mimber, Cuma namazlarinda kul256 I
HUKUK ILE DIN
lanilan yüksek kürsüdür. Mihrap, Müslümanlar'in namaz kilarken dõndükleri kible yönündeki duvarda bulunan girintidir ve duvann tam ortasinda bulundugu için binanm simetri çizgisini belirler. Müslümanlar'1n toplu namazlan Yaratici'ya gösterilen disiplinli ve toplu bir boyun egme geklidir. Namazda drama ve estara, müzik ya da piir yer almaz. Puta tapmaya benzer bir küfür olarak görülen heykel özellikle reddedilir. Müslüman sanatçilar, heykel yerine soyut ve geometrik çizimleri tercih etmig ve süslemelerini
yazinin yaygm ve sistematik bir gekilde kullanimina dayandirmiglardir. Caminin duvarlanni ve tavanini süsleyen yazilar, Allah'm, Hz. Muhammed'in, ilk halifelerin isimleri, besmele ve Kuran ayetleridir. Müslümanlik'ta Kuran'in
kutsaldir ve onu yazmak ve okumak da ibadettir. Kullanilan çok çegitli yazi biçimleri, hat sanatt ustalannm ellerinde çok zarif bir güzellige erigmiglerdir. Müslüman ibadetinin ilahileri, müzigi ve ikonlari olan bu dekoratif metinler, hem Müslüman estetigin'in hem de Müslüman dindarliginin anlagilmasimetni
nm anahtarlandir.
Minare, caminin en çok bilinen ve karakteristik dig kismidir. Genellikle ayri bir yapi geklindeki minarenin en üstünden müezzin (Arapça'da mu'adhdhin) müminleri namaza çaginr ve bu çagn Müslüman dünyasinin birligini ve çegitliligini belirler. Kalabalik sokaklar ve -pazar yerlerinde yükselen minare, müminler için bir uyan ve igarettir. Dini ve toplumsal sembolü her yerde ayni olsa da, islam'm her büyük bölgesinin kendi minare stili vardir ve çogunlukla da, Babil kuleleri, Suriye'nin kilise
kuleleri, Misir'in fenerleri gibi aralannda dini olmayanlann da bulundugu daha eski bir yapiyi andirir. Bagka bir açidan, özellikle yeni garnizon pehirlerinde Müslüman toplumu ve devletinin merkezi olan islam camisi, Roma forumunun ve Yunan agorasmm kargiligidir. Yalnizca vaiz 257
KESÌTLER
ve namazi kildiran kipinin yer olmayan caminin mimberi, ayni zamanda memurlarm atanmasi ve gõrevden ahamasi, yeni hükümdar ya da valilerin baça gelmesi, savag, fetih gibi önemli olaylann duyuruldugu ve önemli bildirilerin yapildigi bir plat-
formdur. Garnizon
gehirlerinde cami, hükümet binalari ve yerbir tür kale gibidir ve genellikle mimberden
legim mahalleleri önemli açiklamalan
ya da vali yapardi. ilk çaglardan itibaren Islamiyet'in egemenliginin simgesi olarak mimberdeki konugmacinin elinde bir kihç ya da asa olurdu; eger o yer saldm sonunda
hükümdar
dügmügse kiliç, kopullu teslim olmugsa asa bu-
lunurdu. karmagik bir duruma gelen Müslüman toplumu yok olve devletinde caminin siyasi rolü azalsa da tamamen mamigtir. Yeni bir halifenin tahta çikigi gibi önemli olaylar, yiZamanla
valinin adimn ne mimberden duyuruluyor ve hükümdar ya da anildigi hutbe siyasi önemini koruyordu. Hutbene adin anilmasi Islamiyet'te siyasi otoritenin önemli igaretlerindendi.
Kuran'in en çok yinelenen
bir ayetinde
Müslümanlar'a
"Al-
ve amirlere itaat etmeleri" buyurulur (4:59). Bu ayet, hadislere Kuran'a egit bir otorite tanidigi gekgõrüglinde yorumlanmig ve nesiller boyu Hz. Muhammed'in anlatan hadisler agizdan agza aktanlmig, leri ve uygulamalanni
lah'a, onun Peygamberine
Ancak bunlasonra da büyük derlemeler geklinde yazilmigtir. olarak rm çok az bir kismi Müslümanlar tarafindan güvenilir kabul edilir. Ortaçaglardaki Müslüman aragtirmacilar bazi hadislerin dogrulugunu sorgularken, bunu modern aragtirmacilar
gekilde yapmigtir. Öte yandan, Müslümanlar hâlâ standart derlemelere Kuran'dan sonra ikinci derecede saygi gösterirler. Islamiyet'inkutsal kanunu Seriat,Kuran ve hadislerden olugur. Yüzyillardir ilahiyatçilann ve hukukçulann sevgiydaha radikal
le olupairduklan I
bu görkemli kanunlar, Islamiyet'in entelektü-
I '
L
258
HUKUK ILE DÏN
baçarilannin en önemlilerin biri ve islam uygarligmm si ve karakterinin en iyi simgesi niteligindedir. el
deha-
Mirza Ebu Talib, XVIIL yy'in sonlannda îngiltere'yi ziyaret eden ve gözlemlerini yazan ilk kipilerden biridir ve Avam Kamarasi'ni nin
ziyaretini anlatmigtir.
kanunlari ç1karmak ve suçlulara
Avam
Kamarasi'nin
verilecek
görevi-
cezalan belirle-
mek oldugu açiklandigindaki
gagkinligini dile getirmigtir. MirÏngilizler'in Müslümanlar'in tersine gökten inme
za okurlarma ilahi bir dini kabul etmedikleri için g1çlann deneyiminin gereklerine uygun
durumun ve yarpekilde" kendi kanunkaldiklanni belirtmigtir.1 "zamanin,
larini olugturmak zorunda Teoride
Îslami hukuk sistemi, gezginin anlattigi ingiltere iz-
lenimlerinden oldukça farkhydi. Allah'in vahiy yoluyla bildirdigi, Kuran'da ve hadislerde yer alan ve sonra da ilahiyatçi ve hukukçularm tarafmdan geniëletilerek yorumlanan kanun, Müslümanlar için geçerli olan tek kanundu. Hukukun Allah tarafmdan yaratilip Peýgamber tarafindan açiklandigmin kabul edildigi yerde din bilimciler ve hukukçular ayni meslegin farkl1 dal-
larim izliyorlardi. Devlet memuru olmayan, özel kipiler olan Seriat kararlari ne resmen baglayici ne de ittifakla alinmig olurdu. Devlet tarafindan atanan kadi, mahkemesinde adalet dagitirdi. Kadinin gõrevi kanunu yorumlamak degil, uygulamakt1. Bu görev müftünündü ve onun fetva olarak adlandirilan kararlan ya da dügünceleri, kanun olmasa da, hukuki otorite olarak kabul edilebilir. -uzmanlannm
îlke olarak Seriat,özel ve kamusal, bireysel ve toplumsal olarak Islam yagaminin alanlarinm tamamini kapsardi. Seriat'm özellikle
evlilik, boganma, mülkiyete ve miras gibi konularla ilgili bazi hükümleri, müminlerin boyun egmeleri beklenen ve devletin uygulamak için önlemler aldigi kesin bir kanun gek-
line dönügmügtür. Bagka açilardan Seriat, bireylerin de toplu259
KESÏTLER
mun da ulagmalar1 gerekli olan bir idealler sistemiydi: hükümetle ilgili siyasi ve megruti hükümleri bu ikisinin
Seriat'm
arasmde yerde kimi da, kimi zaman, kimi yerde birine, kimi zaman, digerine daha yakmdir. iki ana bõlümde Müslüman hukukçular tarafmdan
Seriat,
ele alinm10tir. Îlki müminlerin kalpleri ve ruhlanyla, yani ahlak iligkin dig eylemlerle, yave ögretiyle; ikincisi Allah'a ve insana ni bir taraf¯ta ibadet, diger tarafta da sivil, ceza ve kamu kanunlanyla ilgilidir. Kanun bir kurallar sistemi getirmeyi amaçlar. Müminlerin bu kurallara boyun egmesi, onlara bu dünyada namuslu bir yaçarn saglayacak ve onlan õteki dünyadaki sonsuz mutluluga
hazirlayacaktir.
Bu kurallan
ayakta tutmak
ve uygu-
lamak Islam toplumu ve devletinin temel iglevidir. Aslinda Islam ve Bati hukuk uygulamasi arasmda Mirza Ebu daha az keskin bir fark vardi. îslam Talib'in anlattiklanndan insanm kanun koyma gücünü kabul etmedevletinde
Seriat'm
durum tam tersi olmuytur. Geçen ilahi on dõrt yüzyilda Müslüman hukukçular ve hükümdarlar vahiylerin tam olarak cevaplayamadigi çeyitli sorunlarla kargimesine
karym, uygulamada
lagmig ve bunlan çözmüglerdir. Kanun olarak görülmeyen ve sunulmayan bu çözümlere, apagidan geliyorsa gelenek, yukardan geliyorsa yönetmelik ve sikça oldugu üzere hukukçulardan geliyorsa da yorum denilmigtir. Kutsal metinlerin yeniden yorumlanrnasmda islamiyet'inhukuk bilginleri en az diger toplumlann avukatlan kadar ustalardi. Mirza Abu Talib'in kesinlikle hakli oldugu bir konu vardi. Yeni bir kanun konmasi yaygin ve stradan bir gey oldugu halde, daima neredeyse gizli bir gekilde yapildigi için Avrupa demokrasisinin baglang1ç noktasini olugturan yasama meclislerine yer yoktu. Müslümanlar Kuran'm degigtirilemeyen metni ve hadislerin
kabul edilmig hükümlerine .
260
kargin hukukçularm
"kurallar
za-
HUKUK ILE DIN
manla degigir" ilkesine
uygun biçimde kanunlarmi büyäk ölçüde degigtirip geliçtirmiglerdir. Hükümdann kendi sözünün gücü ve ulemamn onay1 olmak üzere iki önemli mede önemli rol oynanugtir.
etken bu gelip-
Îslam devleti Sünni hukukçulann tanimlandigi biçimiyle bir teokrasiydi.
Allah egemenligin,
megrulugun
ve hukukun tek kaynagi, hükümdar da onun araci ve temsilcisiydi. Halifelere ve sultanlara verilen bir unvan "Allah'in yeryüzündeki gölgesi"dir. Müslümanlar devleti yünitebilmek için uygulamada sofu Müslümanlar için de iktidar sahibi olmanin, kurallar koymanin, ceza vermenin gerektigini daha ilk baglarda fark etmiglerdi. Ancak bu, ilahi kanuna kargi çikmadan, onu tamamlayarak gerçekleytirilecekti. Arapça'da bu güç olarak adlandinliyordu. Siyasa ilk anlamiyla at egitmek ve idare etmek demektir, bugün "siyasa"
politika anlammda
kullanilmaktadir.
Daha eskiden ve Osmanli döneminde hûkümdann Seriat'mverdiklerinden aynca sahip oldugu yetkiler,' ceza ve özellikle de ölüm cezasi verme yetki-
kullaniliyordu. iki tür. yetkinin de olmasi gerektigi Seriatbilginleri tarafmdan onaylanmigti. Osmanli sultanlan bir eyaletin, bir devlet dairesinin ya da monarginin ve merkezi hükümetin iglerini düzenleyen, kanun adi altmda kurallar koymuglardi. Bir kanun, Seriat'tanönde gelemez ve onun yerini alamazdi ama gelereklere ve hükümdarlarmm fermanlarma dayanarak Seriat'igüncelleptirebilirdi. Özellikle Osmanlilar gibi daha dindar olan Müslüman hükümdarlar, bu kurallari getirmek ve uygulamak için ulemanm destegine, en azmdan onayina ihtiyaç duyarlardi. Eski çaglarda daha dindar ve saygin olanlar devletten uzak durarak devlet hizmetinin yol açacagi ruhsal kirlenmeden kaçimrlardi. XL si anlaminda
yy'dan
itibaren
yurtiçinde ve yurtdigmdaki yeni tehditler nedeniyle hûkümdarlar ve ulema birbirlerine yaklagmigtir. Selçuklu261 I
LL
KESITLER
lar, daha çok Osmanlilar ve bagka yerlerdeki çagdaylannin yönetiminde özellikle hukukla ilgili ulema, devlet iglerine daha çok karigir oldu ve hükümet ne
mekanizmasimn
bir parçast hali-
geldi.
Ancak bu haliyle bile bir Kilise olmadilar ve terimin H1ristiyanca anlamindaki gibi bir Ortodoksluk islamiyet'te yaratilmamigttr. Islam tarihinde gerçegi tanimlayan, yanliglan kinayan din meclisleri, papalar, dogru inanci ilan eden, deneyen ve uybulunmamigtir. Islamiyet'teki hukuk gulayan engizisyoncular ve din bilginleri olan ulerna bireyler olarak ya da okullarda, sonra da kamu görevlileri olarak dogma olugturup Kuran'i yorumlamalanna kargin, ondan sapmanin dine kargi gelmek olacagi tek bir dogma bile getirecek bir dini otorite kurmam1plardir. Dolayislyla, onaylanmig inanç geklini insanlara dayatan bir Kilise olmamigtir. Bu devlet tarafindan yapilmaya çaligilmig ancak baçanli olunamamtytir. Dogru inancin evrensel kabul gören sinavi iema, yani müminlerin uzlagmasi, modern terimlerle bilginler ve güçlüler arasindaki görüg aligverigidir. Bu uzlagmanin kuramsal temeli Hz. "Benim toplumum yanlig olanda anlagmaz." sõzüne dayandinlir. Bu söz, Hz. Muhammed öldükten sonra, ilahi rehberligin bir bütün olarak Müslüman toplumuna geçmesi
Muhammed'in
ve dogru olan Islam ögretisi dan kabul edip uygulananlar
ve uygulamasinin oldugu anlaminda
toplum tarafin-
kabul edilmigkisitlamalarla birlikte, toplumda biltir. -Sünni hukukçular ginlerin ve dindarlarm gõrüç aynliklari olabilecegini kabul etmigler ve böylece geriatkanunlanmn farkli mezheplerin olmabaZL
sini ve kargilikli hoggörülerini dogrulamiglardir. Hanefi, Safii, Maliki ve Hanbeli mezhepleri bugüne kadar gelmig ve aralannda Sünni îslam dünyasim paylagmiglardir. Bu icma ögretisiy-
le farklikk ve degigim onaylanip kolaylagtirilmigttr. 262
HUKUK ÍLE DÏN
Yer ve zamana göre degigen bu tür bir uzlagma dahr yapisal ve otoriter olan sistemlerle kargilagtinldigmda tutarsiz ve önem-
siz görülebilir. Aslmda
islam'in ilk dönernlerinde bu biçimdey-
di. însanm mantigma ve kipisel gõrügüne genig bir yer verilmigti. Buna Seriat'mdilinde içtihat adi verilirdi. Giderek degigiklik siniri daralmig, en sonunda da çok küçük, yerel, marjinal ve önemli bir istisna olarak yeni olanla smirlanmigtt. 900 yilmdan itibaren, Siilerbunu kabul etmemiglerse de, Sünniler arasmda çikmig tüm sorunlarin çözüldügü
gi"konusunda yeni sorunlar
bir uzlagmaya
"içtihat
ve varilrnigtir.
olmugtur. Bu sorunlar
kapismm kapandiNe var ki her zaman
arasinda, modern çaglarin
baymda ategli silahlar, kahve, tütün konular ve bugün de birçok yeni konu vardir. Kapmin tekrar açilmasini savunan hukukçular olmuytur. Siilerde kapinin kapandigmi kesinlikle kabul etmemiglerdir. Onlarm ulemalarina içtihadi uygulayan kipi anlamma
gelen
"müçtehid"
denilir ve onlar da Sünni meslektaglarindan pek de farkli degillerdi. islam hukuk ve teolojisinin çekirdegi olan dogru davranig ve inanç kurallari, uzlagma ve izin verilebilir bagimsiz yargi uygulamasi ile olugturuldu ve evrensel olarak da kabul edildi. Gelenege sayg1 olan "Sünnet" bu olugumun rehber ilkesiydi. Sünnet eski Arabistan'da,
kurallagmig gelenekleri ve atalarm örnekleri anlamma gelirdi. Sünnet, islamiyet'in baglangiç dönemlerinde, toplumun canh ve geligen bir gelenegiydi. Ïlk halifelerin ve Hz. Muhammed'in ashabmin eylem ve politikalariyla geligmigti.
agiretin
Íslamiyet'inikinci yüzy11mda daha gelenekçi bir
görüg vardi. Gerçek hadisleri iletenler tarafindan med'in
Hz. Muham-
emirleri
egit görülen Sünnerin Kuran ve uygulamasiyla digmda _her geyin üstünde oldugu kabul ediliyordu. Bu gõrügün genel olarak kabul edilmesi ve bazi inanihrlik dereceleriyle Hz. Muhammed'in hadislerinin ortaya konulmalanyla dügünce263
KESITLER
nin, dolayisiyla uzlagmanin
rolü azalmig ama tamameri
ortadan
bagka bir kalkmamtytir. Zamanla ulema, içtihat yerine deyigle yerlepik doktrinleri sorgulamadan kabul etmeye· bagladi. Bu durum bir çegit islami ortodoksluk meydana getirdi ama "taklid"e,
bu Hiristiyanliktaki
gibi dini otorite kurumlarmin
belirledikleri
dogru olan ögreti gibi degildi, daha dar anlamtyla genel olarak Sapmalar, dukabul edilen geleneksel ögreti ve uygulamaydi. ruma göre bir hata, suç ya da günah olarak kargilanlyordu. Bu Ortodokslugu
kabul edenler Sünni adini aldi. Sünnilik'te
belirlenmig bir dogmaya inanç ve dini bir otoriteye itaatten yerine, bir topluluga baghlik ve onun geleneklerinin kabulü söz konusudur. Müslümanlar'in Sünnet'ten sapmalari belirlemede kullandiklari teknik terimlerde benzeri komünal ve resmen
toplumsal atiflara rastlamr. Hiristiyanlik'taki
"dalalet"
kavraminin
Müslümanhk'taki
en
bagka bir deyiële yeniliktir. Gelenekleyakm kargihgi ri devam ettirmek dogrudur ve Sünni îslam bununla belirlenir. Geleneklerden uzaklagmak bida'dir ve dogru oldugu özel ola"bida"
atfedilen belirtilmedigi sürece yanhytir. Hz. Muhammed'e "Yenilik en kötü geydir, her yenilik bir icattir, her icat bir ha-
rak
tadir ve her hata da cehennem ategine götürür." sözü agin gelenekçi görügü anlatmaktadir. Bir ögretiye getirilen bida suçlamasimn temelinde yanlig oldugu degil, yeni oldugu bulunur ve Müslüman dininm kusursuz ve son olugu inanciyla desteklenen geleneklerin
çignenmesi
anlamina gelir.
bida kavramtyla H1ristiyan dalalet kavrami arasinda büyük bir farklihk bulunur. Dalaler teolojik bir sapma, yanhy bir ögreti seçimiyken, yenilik, teolojik bir suç olmaktan çok toplumsal bir suçtur. Dogru yoldan sapma anlaiçinde aymina gelen ilhad" ve aginhk anlamma gelen Buna göre Müslüman
"guluv"
ni gey söz 264
konusudur. Guluv, Kuran'in öncelikle
Museviler'e ve
HUKUK ILE DIN
H1ristiyanlar'a hitap eden ayetinde yer alir: "Ey ehli kitap! Dininizde agiriya gitmeyin ve Allah hakkmda gerçekten bagkasini söylemeyin" (Kuran 4:171). Burada geçen guluv terimi Islamiyet'in agirilik olarak kabul ettigi Hiristiyan inançlanna gõnderme yapmaktadir. Daha sonralari, guluv daha çok Müslüman-
lar'in yanliglan için kullanilmigtir. Topluluk içinde bir ölçüdeki görüg ayrihklan zararsiz ve hatta yararhdir. Bunu anlatan "Cemaatim içinde görüg aynlig1 Allah'in lütfudur." sözü Hanefi hukuk mezhebinin kurocusu fikih
bilgini Ebu Hanife'ye, sonra da Hz. Muhammed'e atfedilmigtir. Seriathukukunda kendi ilkeleri, ders kitaplari ve fikih bilginleri olan ama ortak bir hoggörü içinde yagayan çegitli mezhepler yer allyordu. Baz11an ögretiyle ilgili olan farkliliklar çogunlukla törenseldi. Ancak farkliligin da bir sinin vardi ve aginya kaçanlara galat (tekiligali) ya da sapkinlar anlamina gelen Melahide
(tekili mulhid)
adi verilirdi.
Bunlan din bilginlerinin çogu Müslüman olarak kibul etmezlerdi. Genellikle din bilginleri çizgiyi çekmeleri gereken yeri bi-
lemezler. Îsmaililergibi radikal ve agmhkçi Siigruplan, birçok din bilgini tarafindan islam'dan diglanmigtir. Öte yandan bunlara, Müslüman
toplumlarinin
çogu tarafindan hoggörü gösteolarak yikici ve siyasi olarak ihanet sayilacak geyler yapmadiklari sürece Müslüman statüsü vermekte sakmca görülmemigtir. Bugün de bu hoggörü Levant'taki Aleviler'e, rilmig, toplumsal
Dürziler'e ve bazi islam ülkelerindeki îsmaililer'e gösterilmektedir. islam tarihinde ve bugünkü îslam dünyasmda Sünni olmayan,
ilimli
Siidenilen,
önemli bir topluluk için durumu bi-
raz daha kangiktir. Müslüman hukukunda,
Müslüman teolojisinde bir sinif olmadigi için dalalet yer almaz. Bir Müslüman, din bilimcilerinin asgari gereklerine bile uymazsa inançsizlikla, hatta irtidat (di265
KESÍTLER
din bilimcileii onaylamadiklan ögretilere kargt yenilikçi, agirihkçi ya da sapma geklinde suçlamaya haz1r olsalar da, bu suçlamalan mantikli soninden dönme)
ile suçlamr. Müslüman
nuçlara ulagtirmak konusunda istekli degillerdir. Bir ögretiyi ve suçlamak, sözde Müslüman ona inananlari islam olmamakla
olan bu kipilerin kanunun en agir cezasina tabi mürtet olduklamensub olan kipi, bazi rim kabul etmek demekti. Bir mezhebe inançlan Islamiyet'in akigmdan aynlmig olsa bile Müslüman'di evlilikte, mirasta, taniklikta ve kanunlar kargisinda toplumda, ayricalikve kamu hizmetinde bir Müslüman'in statüsüne ve isyanda yakalarma sahip olmaya devam ederdi. Savasta, bir
öldürüllansa bile ona Müslüman olarak davran11arak hemen mallart kanunlarca komez ya da köle yapilmazdi ve ailesiyle runurdu. Günahkar olsa da inançstz degildi ve õteki dünyada önemli engel, bir yer bulma ümidi hâlâ vardi. Islamiyet'teki èn mezliepçiler ile mürSünniler ile mezhepçiler arasinda degil, tet'ler arasindaydi. irtidat hem günah hem de suçtu ve mürtet bu dünyada da öteki dünyada da lanetlenmigti. Suçu ait oldu-
I
toplumu terk etmek ve ona ihap ve baglihk borçlu oldugu net etmekti ve cezasini caniyla, mahyla öderdi. O kesilmesi gereken kuru bir daldi. sikça rastlanirdt ve ilk zamanlarda terimleri dini tartigmalarda sik sik geçerdindarhgi muhalifle869),
Ïrtidat suçlamalanna "inançsiz"
ve
"mürtet"
"ilahiyatçilarin
di. El-Cahiz (ölümü ri dinsizlikle itham etmekten bagka bir gey degildir." demigtir.2 Gazali (ölümü 1111), "Allah'm yüce merhametini hizmetkarlik-
lariyla sinirlayan ve cenneti küçük bir ilahiyatçi kliginin vakft haline getirecekleri" kinamigtir.3 Aslinda bu suçlamalar uygulamada bir fayda saglamtyordu. Genellikle suçlananlar çogunlukla rahat birakilir, hatta bunlardan Islam devletinde yüksek makamlara gelenler olurdu. Müslüman kanunundaki hüküm
I I •i
266
HUKUK ÏLE DÍN
ve cezalar
sistematize edilerek
düzenli uygulanmaya
baglayinda azaldi. Az sayida din bilimci, inançlan kendilerininkinden farkh olanlara kargi irtidat için ceza verilmeca irtidat suçlamalar
Õte yandan, her tür yenilige kargi olan Suriyeli fakih ibn Taymiyya (ölümü 1328) kugkulu gruplann uyanlmasi taraftanydi.
si ve
kötü durumlarda zorlayici eylemlerle
bir tür karantinaya
almmasi gerektiginden
yanaydi. Bida'run agiri, Israrh ve saldirgan olmasi durumunda, taraftarlannm Islam toplumundan atilmalan ve acimasizca yok edilmeleri gerekirdi.
Îslam'da tek bir zorunlu, dogmatik ortodokslugun
olmama-
si, bir eksiklik degil, Sünni Müslümanlar'm kendi inançlanna yabanci ve toplumlarinin çikarlari açisindan tehlikeli oldugunu hissetmeleri nedeniyledir. Ne var ki, bagka dinlere inanan-
lar gibi, Müslümanlarin da, kendi ilkelerini izlemedikleri, hatta kitaplanna boyun egmedikleri olmuytur. Gerek klasik gerek de Osmanh d.önemlerindeki örneklerde hükümdarlann Íslamiyet'in belirli bir biçimini zorla kabul ettirmeye ve hatta Müslüman olmayan tebaalanni zorla Müslüman yapmaya çahytiklanna rastlanmaktadir. "Sapkm" inançlara sahip kipilerin gerçek dini kabul etmeye zorlandiklan ve kargi koyduklarmda iskenceyle öldüdildükleri de bilinmektedir. Ancak hoggörü de hoggörüsüzlük de yapisaldi, bagka bir deyigle kanunla belirlenmigti. Allah'm birligini ve varhšmi inkar edenlere, yani dinsizlere ve çoktanrihlara hoggörä gösterilemezdi. Fetihlerden onlara sonra taninan ya da ölüm seçenekleri, kölelige çevrilebilirdi. Hoggörü, en azmdan inanca sahip olanlar, bagka bir deyigle Is"ihtida"
lamiyet'in vahiy yoluyla inmig ve gerçek kitabi olduguna inananlara gösterilirdi ve bu kipilerin belirli mali ya da bagka smirlamalari kabul ederek uymalarma baghydi. Mürtet olana, yani Müslümanhk'tan ve cezasi õlümdü.
çikana hiçbir kopulda hoggörü gösterilemezdi Bazi otoriteler pigman olan mürtet için ceza267
-
KESÌTLER
izin verirken, bazilan da pigmanhk halinde öteki dünyadahi ölüm cezasindan vazgeçmezlerdi. Bu kipiler ancak bu dünyada kanun Allah tarafindan affedilebilirlerdi, nin hafifletilmesine
da
tarafindan cezalandirilmalari gerekirdi. Ortaçag Müslüman dogmacilanrun
bien büyüklerinden iki ilgili yori olan el-Agari'nin (ölümü 935-36) son sözleriyle sözleri punmm yapilrnigtir. Bu yorumlardan birine göre son lardir: "Mekke'ye dönerek dua edenleri kafir saymiyorum. Heryalnizca ifadekes dua ederken dügüncesini ayni yöne Mutazile'nin leri degigik olur."* Diger yoruma göre de, õlürken yaptigi yanlighklara küfür etmigtir. Bu yorumlann hangisi dogÎslam'in dogru olan inanru olursa olsun, ilk yorumun Sünni ,çevirir,
ifadesi oldugu güpca kargi daha gerçekçi genel davraniginin hesizdir. Islamiyet'in sikkelerde yazili olan, minarelerden okuAllah'in tek oldunan, her gün dualarda yinelenen dügüncesi oldugudur, bunun gu ve Hz. Muhammed'in onun Peygamberi dipindakiler aynntidir. Ïslam'in beg partindan birincisi, "Kelimei pahadet", yani ima-
îkincisi namaz (salat), özellikle de her gün nin açiklanmasidir. dogarken, öglen, õgleden sonra, gün batarken ve akyam belirli hareket ve dualarla kilinan namazdir. Müslümanlann dualan Ancak herhangi bir kurala bagli degildir, her zaman edebilirler.
gärevidir. Ibadet namaz, kadin-erkek her yetigkin Müslüman'm edecek kipinin temiz olmasi, temiz bir yerde bulunmasi ve yüpahazünü Mekke'ye çevirmig olmasi gereklidir. Dua, "Kelimei
det" ile bazi Kuran ayetlerinden
olugur.
da, Museviler ve Hiristiyanlar gibi haftanin bir günü toplu olarak namaz kihp dua ederler (Kuran 62:9-11). Musevi Cumartesisi ve Hiristiyan Pazan gibi Müslüman Cumast Müslümanlar
da toplu ibadet günüdür. Musevi ve Hiristiyanlar'dakinin tersiKuran'da yazildigi ve tarihin ne bu hir dinlenme günü degildir. 268
-
HUKUK ÌLE DÍN
dogruladig1 gibi pazarlarda ket günüdür.
bagka yerlerde daha faz}a hareBunun yanmda haftalik tatil kavrami da vardir. ve
oldugundan söz edilir. Osmanlilar bu uygulamanin zamaninda haftalik tatil daha yayginlagmig ve bugün neredeyse tüm Müslüman ülkelerde evrensel duruma gelmigtir. Hac, îslam'm beg partmdan üçüncüsüdür. Her Müslüman en az bir defa Mekke ve Medine'yi ziyaret etmelidir. Ancak bu Hiristiyanlar'm ve Museviler'in Kudüs'ü ziyaret etmeleri gibi istege bagh degildir, dini bir yükümlülüktür. Her yil hac Zilhicce Ortaçag'da
7. ve 10. günü yapilir. Mekke Camii'nin ortasmdaki Kabe'nin tavaf edilmesi ve kurban bayramiyla sona erer. Allahin Evi (Beytüllah) olarak adlandirilan Kabe, Müslümanlar için kutayinin
sal gehrin en kutsal yeridir. îslam tarihinde haccm çok önemli kültürel, toplumsal ve ekonomik etkileri olmustur. Baylang1çtan itibaren îslam dün-
6
yasinin her köpesinden toplumsal geçoigleri ve irklan birbirinden farkh olan Glüslümanlar uzun yollar kat edip yurtlarmi birakarak
ortak ibadet yapmak
üzere
gelmiglerdir. Ancak Antik
dönemde ve Ortaçag'da agiretlerin ve insanlarm toplu göçlerinden farkh olan hac yolculugu gönüllü ve bireysel olarak yap11anbir yolculuktur. Hac kipisel bir eylem ve kipisel bir karaçok önemli kipisel deneyimlerle sonuçlarm uygulanmasidir, mr. Modern
olmayan toplumlarda
benzeri bulunmayan bu fi-
ziki eylem, en bagmdan itibaren önemli entelektüel, toplumsal sonuçlar dogurmustur. Zengin hacilar yol masrafve ekonomik
larini kargilayabilmek için yanlannda yol boytmca satabilecekleri köleler götürürlerdi. Tüccarsa hacilar, bunu bir ip yolculuguyla birleptirirler, geçtikleri yerlerde mal alip satarak çegitli ülkelerin pazarlarmi, tüccarlanni, ürünlerini, geleneklerini ve uygulamalanni
ögrenirlerdi.
katilarak, meslektaglanyla
Bilim adami olan hacilar, toplantilara tanigip kitap satin alarak bilgi ve dü269
I
I
KESÍTLER
güncelerin yayilmasmi ve degig tokupunu saglarlardi. Hac birbirinden uzaktaki Müslüman ülkeler arasmda bir iletigim ag1 olugtururdu. Hac ile yeni bir yolculuk edebiyati ortaya çikmig ve uzak yerlerle ilgili bilgi edinilmesi saglanmig ve en önemlisi, daha büyük bir topluma ait olma bilinci olugmug-
tur. Bu bilinç, Mekke ve Medine'deki toplu ibadete katilma ve bagka ülke ve halklarm Müslümanlan ile birlegme duygusunu pekigtirmigtir. Önemli say1da erkek ve çok sayidaki kadinm fi-
ziki hareketliligi ile olugan toplumsal hareketlilik, Ortaçag Islam dünyasim Avrupa Hiristiyan dünyasinin simfh, kati gekilde hiyerarpik ve yogun yerel geleneklere sahip dar toplumundan çok farkh duruma getirmigtir. Genig ve farkh oldugu halde ne Ortaçag'da ne de modern H1ristiyanlik'ta asla olmayan birlik, islam dünyasmda gerçeklegmigtir. Islam dünyasinin.kültürel birligi tek bagma hac ile yaratilmamigt1r ama teki etkenlerden en önemlisidir. Oruç Islam'm dördüncü çartidir. islami takvimin dokuzuncu
hastalar, yaghlar ve kü çük çocuklar hariç erkek-kadin her yetigkin Müslüman güne in doguçundan batigiCihadda olanna kadar geçen sürede oruç tutmak zorundadir.
ayi Ramazan'da,
lar ve yolculuk yapanlar orucu erteleyebilirler. Islam'inbeg partmdan sonuncusu, Müslümanlar'm devlete müminlerden diya da topluma verdikleri zekattir. Baglangiçta ni amaçlar için toplanan para olan zekat, giderek bir vergi haliolane gelmigtir. Ïslamiyet'ikabul edenlerin dini yükümlülügü rak sadaka vermesi anlamina gelmektedir. Olumlu yükümlülükler olan Islam'in beg parti, bir Müslü-
man'm yapmasi gereken görevlerdir. Yap11masi günah olan uzun bir olumsuz emirler dizisi de bulunmaktadir. Bu emirlerin çogunlugu hirsizhk ve cinayetin yasaklanmasi gibi baglica toplumsal kurallardir. Bunlar dipinda, domuz eti yemek, alkol, 270
HUKUK ILE DlN
zina ve faiz alma gibi äzel dini çagrigimlari olanlar da-bulunmaktadir. Musevilik ve H1ristiyanlik'ta da yer alan cinsel ve parasal suçlar kargisindaki endige, onlarda oldugundan daha fark-
li tanimlanmigt1r. Domuz eti yeme yasagi Musevilik'te de vardir. Alkollü içki içme yasagi yalnizca Müslümanlar'a özgüdür. Domuz eti, alkol, zina ve faiz yasaklari ekonomik ve toplumsal yagami çok derinden ve yaygin bir gekilde etkilemiglerdir ve
hâlâ durum böyledir. "Cihad", ilahiyatçilarm
fikihçilarin belirttikleri bir bagka olumlu yükümlülüktür. Cihad, saldin durumunda, toplumun tamammin ve birey olarak her Müslüman'm yükümlülügüdür. Cihad Kutsal savag anlamina gelir ve Kuran dilinde "Allah yolunda ilerlemek" (fi sebil Allah) demektir. Baz1 Müslüman din bilginleri, özellikle modern zamanlarda, "Allah'm yolunda ilerve
lemek" gõrevini ahlaksal ve ruhsal anlamda ele almiglardir. Ancak cihad eski otoritelerin çogunlugu tarafmdan. Kuran ve hadislerdeki metitilere dayanilarak askeri bir terim. olarak kabul edilmigtir.
Seriatkanununda
yer alan cihad bölümünde sava-
gin baglatilmasi, yürütülmesi, kesilmesi, bitirilmesi ve gammetin paylagilmasi ince aynntilariyla tammlanmigtir. Cihad yapan-
lar kendilerine saldirmadiklari
sürece çocuklan ve kadmlan öl-
düremezler,
esirlere ipkence yapamaz, fiziksel bir zarar veremezler, anlagmalara uymak zorundadirlar. Seriatsavaga katilmayanlara
iyi davranilmasmi buyururken, zaferi kazananlara yenilenlerin kendileri, alleleri ve mallari üzerinde genig hak-
lar veriyordu. Allah ve din için savagma anlammdaki kutsal savag kavrami, Ortadogu için yeni degildi. Tevrat'in Tesniye ve Yarg1çlar kitaplannda pek çok örnek bulunmaktadir. H1ristiyan Bizansli-
lar, Iran'a kargi savaglarim, Arap ve sonra da Türk saldirganlar püskürtme eylemlerini bu gekilde açiklamiglardir. Ancak bun·
271
KESÍTLER
lar vaat edilmig topraklann fethi, H1ristiyan dünyasinin Hiristihedefleyan olmayanlann saldir11anndan korunmasi gibi sinirh ri olan savaglardi. Genellikle Müslüman cihadiyla kargilagtir11an H1ristiyan haçli seferleri bile aslmda cihada kargi gecikmig, simrli bir cevap ve bir ölçüde taklitti. Ancak cihadin tersine, asil amacindan ç1kmig ya da tehdit altindaki Hiristiyan topraklannin ya da yeniden fethiydi. Birkaç istisna hariç, Güneybati Avrupa'nin ele geçirilmesi için yapilan baçanh savaylarla, Kutsal Topraklar'i tekrar elde edip Osmanl11ar'in Balkanlar'daki ilerlemesini durdurmak için yapilan baçansiz savaglarsavunulmasi
la sinirliydi. Müslüman cihadi ise, tüm dünya islamiyeti kabul edene veya Müslüman yönetimine girene kadar sürecek simrvahiyle gelmig bir din siz bir dini yükümlülüktü. Müslümanhgin oldugunu kabul edenlere, bazi mali ve bagka yükümlülükleri yerine getirme kopulu ile dini uygulamalanna izin veriliyordu. Bunu yapmayanlara, çoktannhlara ve puta tapanlara da ihtida, ölüm ya da kölelikten bagka seçenek kalmiyordu. Müslüman kanunlarina göre, dinsizler, dinini inkar edenler, isyancilar ve egkiya olmak üzere dört tür dügmana kargi savagmak megrudur ve ilk ikisi cihad sayilir, farkh kurallan vardir Müslümanlar'in ve kazananlara farkli haklar verir. Bu özellikle egkiya ya da isyanci olduklarinda bile Müslüman olmayanlara oranla bagigikli olduklan anlamina gelir. Cihadin amac1 tüm dünyamn islam hukuku altina girmesini saglamaktir. Bu zorla
din degigtirterek olmaz, din degigtirmenin önündeki engellerin kaldinlmasiyla olur. St. Thomas ve St. Bernard'in da Hiristiyan haçli seferleri için buna benzer görügleri vardir. Kuran cihadda savaganlara iki dünyada da ödül vaat eder. Bu dünyada ganimet, öbür dünyada Cennet nimetleri. Allah yolunda ölenler gehittir. Müslüman hukukçulan ve din bilginleri ilk zumanlardan 272
itibaren cihadin kõleciler ve yagmacilar ta-
HUKUK ÍLE DÌN
rafmdan
kötü kullamlmasmm tehlikelerinin farkmdayddar. Bunun için de gerçek cihadm dini motivasyonsuz olamayacagi ve bunun gerekliligi konusunda israrla durmuglardir. Cihad hak-
kmdaki bazi erken dönem hadisleri, o zamanlarda bu görevin nasil alg11andigini
göstermektedir:S
"Cennet kahçlann gölgesindedir." "Cihad, dindar ya da gaddar her hükümdann
yönetiminde göreviniz-
dir. "Bir kanncanm daestrmast, bir gehidin canmt, silabla vuruimasmdan ha çok yakar. Silabla vurulmak secak bir yaz gününde soguk bir sudan daba iyi gelir
"
Sikça tekrarlanan
bir hadis, yenilmelerinden
malanndan
sonra giderek artan sayilarda kafirlerle ilgilidir: "Allah, cennete zincirlerle
lenenlere
baglanarak
sürük-
hayret eder."
îslam tarihinde ve
ve köle yapilMüslümanlagtirilan
din ugruna
kutsal savag sikça yinelenen bazen de hakim olan bir konudur. Cihad, canlihämi islam
dünyasinin
smirlannda
Genellikle islamiyet'i yeni seçmig olan smir halklan yeni dinlerini savag ve vaazla smirin ötesindeki ihtida etmemig akrabalarina götürmeye ugragmiglardir. ÖzellikleOrta Asya ve Afrika'da, smir beylikleri hükümdarsürdürmügtür.
larmm bu yerel cihadlan modern çaglara dek sürmügtür. Cihad
kavrami, islam'm merkezi
bölgelerindeki,
daha gelig-
mig kükür ve politikasi olan halklar arasmda bir bazi degigikliklere ugramigtir. Arap yayilmacihginm Emevi halifeler yönetimindeki zamanlannda, ladiklarma
ve
·1slam
ordulan
yakin bir gelecekte
Allah'm
emirlerini uygubunun tüm dünyanin Islam
egemenligine etkilerine
girmesiyle sona erecegine inaniyorlardi. Cihad'in ilk maruz kalan Hiristiyanlar olan Bizanshlar cihad'a
katilanlan apagilar ve bu savaççi heyecanlarmm nedeninin aslinda ganimet kazanmak oldugunu dügünüyorlardi. Ancak ta-
I.
mami bu görügte degildi. Imparator VL Leon, Taktika adli ese273
,
KESÌTLER
kutsal savag õgretisinden ve askeri degerinden saygiyla söz etmig ve H1ristiyanlar'in bõyle bir dügünceyi benimsemelerinin iyi olacagini belirtmigtir. Bu konuda Leon yalniz degildi. 846'da bir Arap filosu Sicil-
rinde
ya'dan
çikip Tiber'in
agzina
ve Roma'yi yagmalamigti.
kadar gelmig, Arap güçleri Ostia
Fransa'da
bir sinod toplanarak
tüm
Hiristiyan hükümdarlara "Îsa'nin dügmanlanyla" savagacak ortak bir ordu toplama çagns1 yapilmasina karar verdi. Papa IV. Leo, Müslümanlar ile savagirken ölecek olanlara ilahi bir ödül
bile vaat etti. Papa VIII Joharines (872-82)kutsal Kilise, H1ristiyan din ve devleti için savaganlarm günahlannin bagiglanacaginive ölenlerin sonsuz yagama erigeceklerini açikladi. Müslümanlar'in cihad kavrammi açik olarak gösteren papalann gehrinde Araplar'in girmesi ve bu dügünceler, daha sonraki Hiristiyan Haçli Sererleri'nin öncülleri olmuytur. Ancak ilk baglarda cihad yapildigi ülkelerde bir güç olmuytur. Araplar'in Konstantinopolis'i
'
boga harcanan. ve Anadolu'yu
fethetmek için süren çabalan hep bagarisiz kalmigti. IX. yy geldiginde, Islam hükümdarlari ufak degigiklikler olsa da genel olarak sabit bir smira ve bu sinirin ötesinde de sabit bir Müslüman olmayan devletin varkgina ve onunla diplomatik, ticari ve bazen de kültürel iligkilerde bulunma gerçegine ahymiglardi. Seriataçismdan dünyay1 Îslamlagtirmasürekli çabasinda yalnizca bir duraklama olarak kabul edilen ateykes, sonunda Avrupa devletleri arasinda imzalanan ebedi bang antlagmalan kadar istikrarli ve kahci bir barig anlagmasi haline gelmi ti. Müslümanlar Cihad dügüncesinden o denli uzaklagmigti ki, XI. yy soBatili haçlilann Filistin'i iggal edip Kudüs'ü almalari karisinda, çevredeki Müslüman ülkeler fazla bir tepki vermemiglerdi. Hatta bazi Müslüman hükümdarlar onlarla dostça iligkiler kurmale için istekliydiler ve bazilan Müslüman devletler arasin-
nunda
274
HUKUK ÍLE DÏN
daki rekabetlerde Hiristiyan prenslerinin ittifakini araya'cak kadar ileri gitmiglerdi. Haçlilara kargi saldin niteliginde yeni bir cihad, ancak yüz yll sonra Selahaddin'in liderliginde baglamigtir. Bunu baglatan nedenler, Haçl1 liderlerinden Chatillon'lu Reynald'm kigkirtici eylemleri ve 1182 yihnda Kudüs Krali ile Selahaddin arasinda-
ki bir antlagmayi çigneyerek Müslüman ticaret kervanlarina ve Mekke'ye giden bir haci kafilesine saldirmasi, son olarak da K1zildeniz'in Arap ve Afrika kiyilarma bir deniz seferi yapmasidir. Reynald'in korsanlan bu sefer boyunca Medine'nin limanlan Yanbu ve El Havra'da Müslüman gemilerini yakmiglar ve 1183 yllinda da Mekke'nin limanlanndan El Rabig'e kadar gitmig-
1erdi. Mekke kapilarina dayanan haçlilar, tipki üç yüzyil önce Roma kapilanndaki Magribiler gibi, özsaygisi olan hiçbir Müslüman hükümdarin görmezden gelemeyecegi bir tehditti. Misir'dan gönderilen bir filo tarafindan Hiristiyan baskincilari tasefer edilerek yok Selahaddin kargi baglatildi. mamen hem Latin Kralhgi'ni hem de onu kurtarmak için Avrupa'dan gönderilen yeni haçli seferlerini yendi. Selahaddin'in
cihadi hem amaç hem de süre açisindan sinir11ydi.Ondan sonra gelenler, yeniden Franklar'la dostça iligkiler geligtirdiler ve hatta 1229 yllinda Levant'ta kalan Misir hüküm-
dan el Melik el Kamil, genel bir anlagmamn parçasi olarak imparator IL Friedrich'e Kudüs'ü verdi. Müslüman hükümdat ve halklann haçhlarn
gelip gidigleriönemli kargi bu kayitsizhklannin nedeni, onlara göre isne en lamiyet'in bütünlügüne ve Islam toplumunun birligine yönelik çok daha büyök bir tehditle ilgilenmeleri gerekliligiydi. Dönemin
Arap tarihçileri Levant'ta
önemsemezken,
edebi,
hiç sõz etmemiglerdi.
iki yüzyil
süren haçl1 varligini
siyasi ve teolojik yazarlar da neredeyse Öte yandan dönemin yazarlarinin, Müs-
275
.
KESITLER
lüman cemaatindaki dini daginiklik sorunlanna karvi büyük bir ilgileri vardi. O dönemde, ismaill Siiler gerçek tehdit olataraftarlart güçlü X. yy'da Ismaili irnamlannin Abbasiler ile ve aktif bir devrimci hareket yaratmiglardi. Aynca Islam dünyasinin liderligi için rekabet eden bir tür anti-halifelik olarak kurduklari Fatimi halifeligini Sünni islamiyet'ten bürak görülüyordu.
yük oranda farkli bir ögreti temeline oturtmuglardi. Sünni Müslümanlar, Selahaddin'in baçansini haçhlan durdurmasi ve onlaolarak gõrmüyorlarrin elindeki topraklarm bir kismmi almasi Abbadi. Onun baçansi Misir'daki Fatimi halifeligine son verip si halifelerin adinm Misir'm tüm camilerinde hutbelerde okunmasiyla simgelenen Islam birligini tekrar saglamasiydi. Müslüman hanedanlan arasmda islamiyet'e ve geriat'1uygulamaya en çok bagli hanedan olan Osmanhlar, HiristiyanliCihad, Osmanga kargi klasik cihad'1 yeniden baglatmiglardir. askeri,
entálektüel
siyasi ve. yagamda çok önemli bir konuydu. Osmanli padigahlannin en azindan Kanuni Sultan Süleyman'a kadar yüksek bir ahlaki ve dini amaç duygusu tagidiklan görülmektedir.
11tarihinin ilk yüzyillannda
duvarlan önünde Hiristiyan dünyasina kargi sarsilan cihadlari, o günden sonra, ara siMüslüman devleti Hirisra bazi çabalar olmakla birlikte, hiçbir tiyanliga kargi onunla kargilagtinlabilecek bir tehdit olmamigtir. Eski tür yayilmaci cihad sinirlarda devam etmigtir. 1896 yilinda Afganistan hükümdarlari, o zamana dek Müslüman olmayanlar yagadigi için Kafiristan denilen kuzeydogudaki daglik bölAfgan fethingeyi ele geçirmek için bir cihad baglatmiglardir. Osmanlilar'in
1683 yilinda Viyana
den ve yagayan halkin islamlagtirilmasmdansonra ülkeye Nuristan (igik ülkesi) denilmistir. Islam dünyasinin diger köpesinde Bati Afrika'daki Müslüixanlik'tan
I
T
.I:
276
militan Müslüman
liderler
çikanlara ve XIX. yy sonlarinda
putperestlere,
Avrupali em-
HUKUK ILE DIN
peryalist istilacilara
kargi cihad ilan ederek savaymiglardir. XIX. yy sonlannda ve XX. yy baglarinda Hiristiyan Avrupa devletleri art arda Müslüman
len
ülkeleri
tehdit ettikçe en son cihad örnek-
oorulmuytür.
Cihad klasik anlay1pi ve sunuqu itibariyle savag alanmda banci bir dügmanla savagmak anlamma geliyordu. Ancak
ya-
kakargi iç cihad düpüncesi
firlere ya da megru olnlayan rejimlere de yabanci degildi. Tüm Sünni hükümdarlan gaspei, çogunlukla da zorba olarak gören Siilerbunu iyi bilirlerdi. Bu görüy kafir Mogollar'in ya da islamiyet'e bagliliklari güpheli olan sözde Müslüman Mogol beylerinin yönetimindeki Sünniler arasmda da destek bulmuytur. Modern çaglarda bu görüg, yeni bir önem kazanarak Islamiyet'e içerden ihanet ettigi dügünülen modernlegme taraftan liderlere kargi bir muhalefete dönügmügtür. Kafirlere kargi klasik cihad bile her zaman evrensel destek bulamamigtir. XIX. yy baginda Osmanli tarihçisi Esad Efendi, 1690'da Avustu a savagmdaki bir Bektagi'den sõz etmigtir:
"...Bektayi gece kamp kurmus Müslüman askerlenn panma gidrþ, "Behey budalalar neden canmzzz boguna barczyorsunuz? Yazeklar olsun size! Kutsal savagm erdemleriyle ilgili túm söylenenler ve savasta gehit ol-mak sadece saç mahkter. Osmanh sultam saray mda ke>ýine bakarken ve Prenkler'in krah ülhesinde yan gehp yatarken, six bu dagöbagmda ni);e canmm
ortaya atrvorsunuz?'
dedi."
Sultanin fermaniyla Bektayi dervig tarikati ortadan kaldinldtgmdayazilmig olan bu öykü dogru olmayabilir ama dervig tarikatlarmm güphesini ve õzellikle onlann Islami ögreti ve görev-
lere bagliliklarmi göstermektedir. Dervig tarikatlari ile ilgili bilinenlerin çogu Osmanlilar zamanmdandir. Bu tarikatlann Osmanli toplumunda kabul edilmi önemli bir yerleri vardir ve kõkenleri, islamiyet'in ilk çaglarma, inançlan ve uygulamalarmm çogunlugu da Antik çaglara dek L
277 r
I.
KESITLER
uzanir. Kuzey ve Güney Avrupa'nin Hiristiyanlagtinlan dinsizlerin, H1ristiyan Noel kutlamalan maskesi altinda Roma Saturnalia ve Viking Yule'unun büyük bölümünü korumalarina ben-
·
insanzer gekilde, daha eski bir kültürün Müslümanlagtinlmig lari da eski gelenek ve tõrenlerini korumuglardir. Çegitlidervig Misir, Babil ve tran'in tarikatlannin inanç ve uygulamalannda
mevsim törenlerine, ta Asya Türkleri'nin tik felsefesine
dans kültlerine, Orve Yeni Eflatuncular'in mis-
eski Ege topraklannin
gamanizmine
rastlanir.
Islamiyet'in doguçundan sonraki ilk z manlarda mühtediler, ruhsal tatmin bulduklari yeni dinin yetkili taraftarlarinin rehberligini hog karythyorlardi. Ancak bunlar daha çok bilgilenip uzakruhsal ve toplumsal lagtikça, giderek çok say1da Müslüman'in gereksinimlerini kargilayamadiklari için bu insanlar da rehberligi bagka yönlerde aramaya bagladilar ve yüzyillarca bazilan muhalif Islam gruplanna, özellikle de Siiler'edõndtiler. Siilerhalifelerin, sultanlann ve Sünni ulemanin rehberligindeki îslam topluyanlig yolda olduguna ve dogru yola getirilmesi gerektiginidügünüyorlardi. Ne var ki, Siiler'inislamiyet'te devrim yapma ugraplan baçansizhkla sonuçlandi. Bazilan bu ugraglar sirarnunun
sinda ezildiler, bazilan da iktidan ele geçirmeyi baçardiklart halde hiçbir geyde degigiklik yapamadilar. Siilikgerilemeye devam ettikçe, Sofi hareketi etkinligini artirmaya devam etti. Tamamen bireysel mistik bir deneyim geklinde baglayan Sofizm, genel nüfus içinde çok sayida taraftar toplayarak toplumsal bir hareket olmuytur. Sofiler zamanla tarikatlar halinde örgütlenmiplerdir. Siilergibi Sofiler de Sünni tutumunu resmen reddetmiyorlardt ve Siiler'intersine genellikle siyasi açidan banççi olmuglar ve bazilan devletle iligkiye girerek çe itli kollanyla bag kurmuglardir, örnegin Bektagiler'in bagindan sonuna dek Osmailh yeniçerileriyle siki bir iligkileri olmuytur. Sünni ibade278
HUKUK ILE DIN
tin ciddiligi, bazen de ulemanm soguk yasalciligi Sofi- tarikatlarinca tamamlanmigtir. Bu anlamda, Sofi evliyalan ve liderleri Sünni ögretinin
Allah ile insan arasinda biraktigt boglugu doldurmaya çabalamiglardtr. Sünni ulemanin tersine, Sofi liderleri rehber olarak hizmet etmiglerdir. Sünniler'in aksine ibadet edenin Allah ile mistik
birlige ulagabilmesi için müzik ve dansi kullanmiglardtr. Ulema, hükümet mekanizmasi içinde yer alirken, Sofiler halkin içinde kalarak ulemanin kaybettigi sayginlik ve etkinligikazanmiglardir.
Sofilik popüler
ve mistik
karakterine ragmen,
Müslüman
olan ve bir de Müslüman olmayan entelektüeller üzerinde giderek artan bir etkinlik elde etmigtir. Ortaçag Islamiyeti'nin en büyük din bilgini ve felsefecilerinden biri olan Muõlçüde
hammed el-Gazali (1059-1111)Sofi ögretilerini Ïslami gelenegin içine sokmugtur. Gazali'nin bazilan Farsça, çogu da Arapça olan önemli eserlerindeki dügünceleri, islam din bilimlerinin geligimini ètkilemigtir. Gazali, Îran'in dogusundaki Horasan eyaletinin Tus gehrindendir, Niçabur'da ve Bagdat'ta egitim görmügtür. Nizamülmülk'ün Bagdat'ta kurdugu Nizamiye adh medreseye
1091 yilmda ögretmen olarak atanmigtir. Gazali, ögretmen olarak atandiktan dört yil sonra, istifa edip tüm kamu görevlerini birakmig ve dünyadan el ayak çekerek kendini dinin temel sorunlari
ren bu
üzerinde
dügünmeye adamigtir. On yil sü-
ruh aragtirmasi sirasmda ilahiyat, felsefe ve hukuk alanaragtirmalar önemli Ísyapmig, Kudüs, Mekke,
larmda Samve kenderiye'ye gitmigtir. Sam'dakibüyük caminin ziyaretçilerine Gazali'nin dügünceleriyle bag baça kaldigi yer gösterilir. Gazali otobiyografik eserinde skolastik ilahiyatta, rasyonel felsefede ve hatta Siiögretilerinde araylp bulamadigi gerçegi, sofizmde buldugunu söylemigtir. Gazali 1106 yihnda dogdugu yere dönerek orada bir Sofi tekkesi kurmugtur.
279
KESÍTLER
degildi ve yazilarmda Siiligin gizemciligi ve filozoflann rasyonalizmi kargisinda Sünniligi savunmugtur. Buegilimlerine sert eleynun yaninda döneminin bazi entelektüel skolastikliklerini onlarin entelektüalizmlerini, tirileri olmug, Gazali radikal
"sistemler
ve
hakkinda tartigma"
sözcükler
siniflandirmalar,
dini deneyime daha çok önem vermig, böylece Sofi ögreti ve uygulamasinm bir bölümünü Iskinamig, öznel
saplantilarini
lami ögretinin içine sokmaya çaligmigtir. Ondan sonraki nesillerin kendisine Muhiddin (dinin canlandincisi) unvant vermeleri, bunu yapmadaki baçanstmn kaniti olmuytur. Kimi Sofi doktrin ve uygulamalan, özellikle de kimi Sogerçek dinle digerleri arasmdaki engellefi ögretmenlerinin gösterdikleri kayitsizrin ve inanç ile hukukun sürdürülmesine lik, güpheyle kargilanmaya devam etmigtir. En önemli Sofi gairi Mevlana Celaleddini Rumi'nin (1207-1273)giirlerinde bugünkü Mevlaria Orta Asya'da
bu türüne rastlanir.
adlyla relativizmin
Belh gehrinde dogmuy ve Konya'ya yerlegip yagamini orada geçirmigtir. Mevlana bazi piirlerini Türkçe ve birkaçini da o sirada Anadplu'da yaygin olarak konugulan Rumca yazmigtir. Çogunlugunu Farsça yazmigt1r. Kimi piirlerinde skolastiklerin sofilikte
hoglanna gitmeyen konulara yer vermigtir: Sevgilinizin göriintüsü
kafir tapmagmda
ise
Kabe'yi tavaf¯etmek açtkça batadzr.
O zaman Kabe'de O O zaman
-nun
O'nunla
Ve havrada O zaman
kokusu yoksa,
bauradadtr birligin kokusunu
bissediyorsak
o havra bizim Kabe'mizdir.¯'
Bayka piirincle bu daha açikttr: ey Müslümanlar? Ben kendim de bilmiyorum. Ne Hmstiyamm, ne Musevi, ne Müslüman Ne dogudan, ne batidan, ne karadan, ne denizdenim
Ne yapumah,
280
'
HUKUK ILE DIN Ne doganm
tay ocablanndan
ne de gögün yuvarlaklanndamin ne sudan, ne havadan ne de ateytenim Ne Hindistan'dan, ne Çin'den, ne Bulganstan'dan, ne de Saksin'denim Ne iki Irak kralligmdan; ne de Horasan topraklanndantm
Ne topraktan,
Yerim mekansazlthtsr,
izim izsizliktir
Ne bedenden ne de mb, ben rub¡ann
Sünni ulemanin, retiler Onlan
kutsal mekle,
I
mhundantm..."
özellikle
adalet alanindakilerin bu gibi ögkargismda Sofiler'i güpheyle kargilamalan kaçin11mazdi. panteist ögretilere inanarak Allah'in birligini, azizleri ve yerlere ibadeti, îslamiyet'in puta tapma yasagini çignebüyücülükle itham ettiler. Allah ile bir olma imkansiz
hedefini izlerken Allah'm kanunlanna kargi gelmeleri ve bagkalarini da buna tegvik etmeleri, en suçlamaydi. yaygm Dervig
liderlerinin
denetleyebildikleri
ve istediklerinde ortehlikeli bastirlmig enerjilere kargi siyasi korkular da duyuluyordu. Selçuklu ve Osmanli sultanlan zamaninda dervig ayaklanmalart olmuy ve bazen kurulu düzene õnemli bir tehdit olmuglardir. Devletin bir dervig tarikattni benimseyip liderlerine ayricalikli bir yer vermesi, büyük bir olasilikla bu yüzdendi. Mevlana'nin kurdugu Mevlevi tarikati bunlardan biriydi. Mevleviler tarikatlar iginde en konformist olanlardi. Taraftarlari çogunlukla gehirli orta ve üst siniftandi, ögretileri geligmigti ve resmän onaylanmig ögretilerden çok az bir sapma gösteriyordu. XVL yy'in sonunda Mevleviler, Osmanli sultanlartnm gözüne girmiplerdi. ilk kez bir tarikat geyhi 1648 yllinda Sultan Osman'in kihç kuganma törenine katildi. Sonralan da bazi tarikat geyhleri bu törenlere katilmiglardir. Birbirinden çok farkh dervig tarikatlan vardi ve aralannda rekabet bulunurdu. Bazen yenilik savunuculari olarak gõrülür1erdi. XVII. yy'da Osmanli împaratorlugu'ndaki dervigler, Sünni ulema tarafindan müzik ve dans gibi fena bir yenilik olarak suçtaya çikarabilecekleri
281
KESITLER
savunmuglarde. XVHI. lanan kahve ve tütünün yasal oldugunu ingiliz,Franstz ve Rus hakimiyy sonunda ve XIX. yy'in baginda
yayildiginda emperyeti Transkafkasya, Hindistan ve Cezayir'e elinde tutan, her yalizme kargi halk direnigi, yüzyillarca iktidari eden ulema taotoriteye boyun egip bunu ögreti olarak kabul
I
rafindan degil, dervig tarikatlan tarafindan baglatilmigttr. derviglerle ilgiEski bir Türk öyküsünde Müslümanlar'in gikayetletoplumundan li güpheleri ve derviglerin Müslüman adamin evine giri anlatilmigtir: Dervigin biri birgün zengin bir güphelenen zendip sadaka istemig. Dervigin dindarligindan stralamasim istemig. Dergin adam, ondan Islam'in beg partini digerlerini bilmivig kelimei pahadet deyip susmug. Zengin "Siz zenginler hacdan ve zeyor musun diye sorunca, dervig, vazgeçtiniz, biz yoksul dervigler de namazdan ve oruç-
kattan
birliginilen ve Hz. Muonun için geriye Allah'm kalhammed'in onun peygamberi oldugundan baoka bir gey
tan vazgeçtik,
madi." demig. Müslümanlar ve özellikle Müslüman devletinde yagayan ibadet ve Museviler ve Hiristiyanlar için din yalnizca bir inanç, öncelikli komünal bir õrgüt degildi. Kimligin temeli, bagliligm
tek yasal kaynagiydi. Islam dünyasmmilletler, aynca Misir da Araplar, iranlilar ve Türkler gibi etnik gahlannin ülkeleri gibi devletve Osmanli sultanlarinm ve Iran dügünceler ler vardi. Ancak geleneksel Islam devletlerinde bu önemli olkültürel ve siyasi yayammda oldugu gibi Avrupa'nm otoritesini mamiglardir. Milli liderler ya da hükümdarlar dinin ortadan kaldirmak göyle dursavunuculanm ve kabul edilmig akillanndan geçirmemiçlerdi. sun, kisitlamayi dahi
odak
282
noktasi, otoritenin
13. BÖLÜM
KÜLTÜR
Ortadogu
dünyadaki
dir. Ortadogu
en eski uygarlik
.
bölgelerinden
birisi-
uygarligi, Hindistan
ve Çin gibi bagka eski uygarhklarla kargilagtirildigmda, Ortadogu sahnesinin digerlerinden belirgin bir gekilde farkli iki özelligi çok açik bir gekilde
gorunur. Bu özelliklerden
biri çegitlilik, digeri de süreksizliktir. Çin tarihinin bin yih boyunca en eski çaglardan modern zamanlara dek bir süreklilik söz konusudur. Arada birçok degigiklik olmakla birlikte, eski Çin ile modern Çin ayni dilin ve yazm1n bagka biçimlerini kullanmakta, ayni din ve felsefenin bagka biçimlerini izlemektedirler.
Çin uygarliginin
en eski kayitlanndan
bugünkü Halk Cumhuriyeti'ne dek, birçok yerel farkliliklar olmuy ama
Çinuygarliginin
tüm alanlanndaki
ortak
özbilinç
sü-
rekliligine
devam etmigtir. Daha az olsa da ayni dutum Hindistan için de geçerlidir. Hint uygarligi Çin'deki gibi kapali ve
homojen olmasa da, birleptirici bir güç olmay1 sürdürmektedir. Hindistan uygarligmda
ve Hindistan'm antik çaglardan bugüne süregelen'bir varhk geklinde görmesinde, Hindu
dek kendini dini, Nagari yazisi, Sanskrit klasikleri ve kutsal metinleri õnemli etkenler olmuglardir. Eski Ortadogu'da muyordu.
Antik
bu gekilde bir birlik ve süreklilik bulun-
çagda
da Ortadogu uygarliklan çok çegitliydi Konfüçyüs Nagari, da felsefesi ve Hindu inançlari gibi ve Çin ya birleptirici ottak unsurlar yoktu. Ortadogu uygarhgi farkh yerlerde baglayip farkli çizgilerde geligmigtir. Ancak bu eski farklihklardan çok daha önemli
olan bõlgenin kültürel tarihinin sü283
KESÌTLER
reksiz olmasidtr. Hindistan ve Çin'de sürekli bir ögrenme gelenegiyle hâlâ geçmiglerine ait belgeler korunarak ögrenilmeye devam edilirken, eski Ortadogu kaybolup unutulmuytur.· Dilleyazilanlari kimse okuyamaz. Tanirlari ve ibadetleri az sayida uzman ve bilim adammin bildigi çok uzaktaki antik bir çagda kalmigtir. Hindistan ve Çin gibi kolektif bir adi olmadigindan önce Bati dünyasinda, sonra dünyanin bagka yerlerinde ve son olarak da bölge halklari arasinda "Ortadogu" ve ri ölmügtür,
.
"Yakindogu",
gibi kimliksiz, renksiz
ve tamamen
lerle anilmaktadir. Bölgenin sirasiyla Helenleptirilmesi, ristiyanlagtirilmasi
ve
rõlatif
Romalilagtinlmasi,
isimHi-
islamlagtirilmastsürecinde yagadigi çok
buyük degigikler, eski Ortadogu kültür ve geleneklerinin
yok
yazili külEski Ortadogu'nun olmasinin en önemli nedenidir. türünün büyük bölümünü yok eden bu dört sürecin bugüne yy'din itibaren bõldek gelmig izleri vardir. islamlagttrma VII. geyi biçimlendirmigtir. M1sir, Asur, Babil, Hitit, eski Íran dilleeski diller terk edilmig ve dogu bilimciler onlari okuri gibi en
halkyup yorumlayarak önce tarihe, sonra da bölgede yagayan lara tekrar birakana dek hiç bilinmemigtir. Islamiyet öncesi antik çag ile görülen iligki çok zay1ftir ve Islami bir dirilipin tehdidindedir. Avrupa ile bir kargilagtirma yapilmasi daha açik olacaktir. Bati Roma Ímparatorlugu'nu yagmalayan barbarlar Roma dev-
letinin en aztndan formlarini ve yapisini korumaya özen göstermiglerdir. Roma'nin dini olan Hiristiyanligt benimseyip, dili olan Latince'yi kullanmig ve kendi barbar yönetimlerini Roçaligmigma imparatorluk hükümeti ve hukukuna benzetmeye -
lar, böylece de yasallik kazanmak istemiglerdir. VH-VIII. yy'da Ortadogu'da ve Kuzey Afrika'da Hiristiyan Roma imparatorlu-
gu'nun.büyükbölümünü 284
ele geçiren Müslüman Araplar bu ge-
KÜLTÜR
kilde davranmamiglardir. Tam tersine kendi dinleri olañ islamiyet'i, kendi dilleri olan Arapça'yi, kendi kutsal metinleri olan Kuran'1 getirip kendi imparatorluk devletlerini kurmuglardir. Bu devletin Müslüman olmayan seleflerinden ve kompulann-
dan etkilenmesine ragmen, islam hakimiyetinin yükseligi, yalnizca bir kimlik temelini degil, bununla birlikte megruluk ve otorite kaynagi olan yeni bir devletin ve yeni bir toplumun baglangicini göstermektedir. Yeni kurulan islam dünyasinda Arapça, Helen dünyasinda Yunanca'nin, ney ve dogu Asya'da Sanskritçe ve
Avrupa'da
Latince'nin, gü-
Çince'ninrolünü
Ostlenmig-
tir. Arapça bir süre devletin, hukukun, yönetimin, ticaretin, kültürün ve günlük yagamm dili olmustur. Tipki Hiristiyan ülkelerdeki
gibi
islam ülkelerinde
de eski
düzen yani Arap ve Ïslamiyet öncesi geçmig çogunlukla ayakta kalmigtir. H1ristiyan ülkelerdeki durumdan farkli olarak, islam ülkelerinde. ayakta kalan geçmig bir megruluk tagimiyordu. îslam Arapçasinda, Islamiyetöncesi ve Arap öncesi geçmigten kalan sözcüklere rastlamr. Genellikle bu tür sözcükler, yerini aldiklari konugma dillerinin özelliklerini korumuy olan bazi lehçelerde bulunur. Bu duruin standart klasik Arapça'da da görülür, hatta Kuran'da da birkaç tane vardir. Bölgede kullanilmig daha eski dillerinden kalma sözcüklerin varhgi güphelidir. Kahnti sözcükler
gogunluklaislamiyet
geçme aittir. Bu türden sözcükler
klasik Arapça'nm
öncesi daha yakm
ve Arapça ile gekil-
lenmig diger islam dillerinin geligiminde çok önemli rol oynamamalarma karym, kültürel adaptasyon süreci açismdan önemli bir kanittirlar. Kimya ve felsefe gibi sözcükler kolayca taninirken, Romahlar döneminde polis görevindeki (polis) "purta"
ve Latince
"exercitus"dan
açiktir. Müslümanlar'a
gelen
"asker"
gibi sözcükler de çok Kuran'm ilk cüzünde gitmeleri buyuru285
KESITLER
sirat el müstakime" (dogru yol) ilginç bir örnektir: rat", Romalilar'in yolu ve Ingilizce street sözcügüyle akrabadir. Kimi sözcükler de çeviri yoluyla dolayh olarak alinmigtir. Örnegin klasik Arapça'da elektrik anlamina gelen raba" sözcügü Pers kökenlidir. Aslinda kahraba kehribar de-
lan
"si-
"el
"strata"dir
"kah-
mektir ve bu anlamiyla da, Bati'da Yunanca amber anlamindaki sözcügünün anlambilimsel gelisimini gösterir. Mekke için kullanilan "Umm al-Qura"nin(gehirlerinanasO,Yunan"elektron"
çevrilmig olmasi.mümkündür. Bazi istisnalar dipinda, Ortadogu ve Kuzey Afrika'nin dil din haritasi Ortaçag'in sonlanna dogru bugünkü durumu-
ca'daki ve
"metropolis"ten
gelmigti. Arapça, Farsça ve Türkçe olmak üzere üç dil vardi ve bu diller çegitli ülkelerde ve çegitli gekillerde konuguluyordu. Persçe (zaban-i Farsi), ülkenin Yunanca, sonra da Baadinin türedigi Fars veya Pers eyaletinin dili, ti ülkelerindeki Iran'da (ülkenin eski adi), Orta Asya'ya dogrti doguya, pimdiki Afganistan'i ve Tacikistan Cumhuriyeti'ni de içeren bölgede kullanihyordu. Tacik ve Afganistan'in iki resmi dilinden biri olan Dari de Farsça'nin türevleridir; ikincisi de iran ailesinna
den gelen Pagti'dir. Bu dillere akraba olan ve en batidaki temsilcisi Osmanli Türkçesi olan Türkçe ya da Türki diller, Karadeniz'in kuzey ve güney kiyilanndan Pasifik'e kadar Asya'daki genig bir alanda konuguluyordu. Bu üç dilin beraberinde kullanilan yerel diller de vardi. Arami ve Kipti dilleri gibi eski kültürlerden kalma ve genellikle H1ristiyan azinliklar bagta olmak üzere Müslüman olBerberice mayan gruplarca kullanilan diller giderek azalruptir. olsalar da, yave Kürtçe gibi bazi diller de bugüne dek gelmig zilan olmadigi için yazili bir gelenegin istikranna ve sürekliligine sahip degillerdir. Ïbranice, Musevi azinliklara ait bir din ve kültür dili olarak ayakta kalarak, modern çaglarda konugma di286
KÜLTÜR
li ve sonralar
da milli dil olarak tekrar canlanmigtir.
.
Klasik gõrüge göre yalnizca edebiyat, uygar sanatlar arasinda ve yalnizca edebiyatç11ar saygm kabul edilirdi. Gerek çalan gerekse de besteleyeri müzisyenler, köle ya da toplumsal olarak alt smiftan, müzik de siireeglik eden bir araçti. Edebi bir baglam içinde bulunduklan için bugüne gelebilen çok az sayi-
da müzisyen adi vardir. Görsel sanatlar da zanaatkarlann igiydi. Çokeski zamanlarda bunlarm çogu Müslüman olmayanlardandi ve ele geçiren ülkelerin yerel halkmdan toplanirlardi. îslamlagtirmamn artmasiyla daha çok Müslüman ressam ve mimar çikmigtir ama Ortaçag'm büyük bölümünde onlarla ilgili hiçbir gey bilinmemektedir. Yüzlerce yil sonra, Osmanli Türkiyesi ile Safevi Irani'nda ressamlar saray çevrelerinde saygin bir konuma gelebilmiglerdir. Çoguisimleri, biyografik aynntilan ve ayirt edilebilen eserleriyle taninmigtir ve bazilan da okullar açarak ustalar yetigtirmiglerdir. Osmanli döneminde çogunlukla askerlerden olan miinarlarm özel bir yerleri vardi. Sanatçi yeteneklerinin yaninda yöneticilik ve organizasyon da yaparlar, istihdam yapan önemli kuruluglarda yetkileri olur, devlet, din ve gehrin baglica gereksinimleri olan saray, kale, cami, han, ev, medrese, köprü, hamam ve pazaryerleri inga ederlerdi. Gerek saraylarm gerek de evlerin iç mekanlannda pek mobilya olmazdi. Eski Ortadogu'da yaygin olarak kullanilan masa ve sandalyeler Ortaçag'da artik kullanilmiyordu. Onlann yerine gõçebelerden kolayca saglanan deri ve yün kullaniliyordu. îç mekanlarda çogunlukla hali, pilte ve minderler kullaniliyor, dekorasyon için de tepsi, lamba ve tabak gibi çok miktarda madeni, cam ve toprak egya kullaniliyordu. Ortaçag Islamiyeti'nin sanayi sanatlannm baglicalan dövme ve igleme madeni egya, boyali seramik ve camdir. Tekstil sanatinin çegitli eserlerinin ve ince iglemeli ahyap paravan ve pancurlarm kullamldi287
KESÌTLER
yer almiglardir. Arap hakimiyetindeki dönemde
gi iç
mekanda
11olarak yapilmigtir. Bugüne
ilk resimler dekoratif amaçdek gelen Emevi saraylarindaki
freskler bir kültür sürekliliginin canh örnekleridir.
dekoratif konulari ile Bizans ve Íslamiyet öncesi
Teknikleri ve îrani'nin hâlâ
canli olan sanat gelenegine benzerler. Ancak bagka konularda da oldugu gibieski gelenekler zamanla.asimile olmuytur. Sonuç olarak yeni bir gey, temsil ettigi uygarhk gibi eski gelenekama onlarm hakimiyetinde kalmayan, Araplar'm yarattig1 ve yönettigi, Ïslamiyet'e adanmig bir siyasi toplumun Arap zevkinin ve islami degerlerinin gereksinimleri dog-
lerle zenginlegen
bir sanat geligtirilmigtir. Ç1plakkadin figürlü eski freskler
rultusunda
Îslami olarak adlandirila-
Hiristiyan kosmokratörünü maz. Bunlar, Bizansli ressamlarin çizerken kullandiklan pozda bir Müslüman halifenin tasvirindeki gibi, eski konulan yeni amaçlara uyarlamiya baglamiglar-
di. Kisa sürede, Müslüman
duvar resimlerinde
ve iç
dekorasyo-
figürler ve de insan figürlerinin yerine dekoratif, özellikle de kaligrafik gekiller geçmigtir. Duvar resimlerinin tekrar ortaya çikipi yüzy1llar sonra, Safevi Îran'in saraylarmda, nundaki.çiplak
ve sonra da Osmanh Türkiyesi'nde olmugpek çok açidan en zamanlarda, islam resmindeki
kabul salonlarinda
Ileriki
tur.
önemli
geligme kitaplardaki
çok da
iranlilar ve Türkler'de
Bu sanat Araplar, daha yayginlaymigtir. Müslüman resmi,
resimlerdir.
giyüzü ve bedeninin resmedilmesiyle ilgili tereddütler derildigi için portrelerden olugmuytur. Ancak heykel yasaku ve insanlarin iki boyutlu portrelerine güpheyle yaklagilirdi.
insan
Türk ressamlar,
Osmanli
sultanlannin
resimlerini
yapmiglar-
Avropah
dir. Bagta Fatih Sultan Mehmed olmak üzere, lara portresini yaptiranlar da olmuytur. Bellini'nin Sultan Mehmed
tablosu Londra'da
National
ressam-
ünlü
Gallery'de
Fatih
bulun-
KÜLTÜR
maktadir. Fatih Sultan Mehmed'in ölümünden sonra yerine geçen dindar oglu, Sultan Bayezid tablo bagka tablolarla beraber satmigtir. Osmanli hükümdarlan tarafindan özel olarak yaptinlmig olsa da, sultanlann resmini yapmak resmen yasakti. Birkaç istisna dipinda, Müslüman hükümdarlan ne para ne de pul zerine yüzlerini resmettirmemiglerdir. 1721 yilmda Osmanli elçisi olarak Paris'e giden Yirmisekiz ÇelebiMehmet Efendi rapomnda yöyle demigtir: "Buradaki geleneklere gõre kral elçilere elmaslarla süslenmig portresini hediye olarak veriyor ama Müslümanlik'ta resmin yasak oldugunu söyleyince bana elmas
kakmali bir kemer hediye etti." Mehmet Efendi aldigi hediyeleri ayrmtilanyla anlatmig, kralin ona gösterdigi resim galerisine yalnizca iki satir ayirmigtir. Duvarlardaki tablolar onun kültürüne ait degildir. Õte yandan çok daha iyi bildigi bir sanat biçimi olan gobleni daha çok anlatmigtir. Bir Avrupa gobleninin gerçekçiliginden çok etkilenmigtir? "Bid sevincini göstermek için gülüyor,
öteki üzüntusünü
göstermek
için
hüzünlenmi göninüyordu. Biri korkuyla titriyor digen aghyor bir ba kas; bir hastalsga yakalanmg görünüyordu. Yani, ilk bakyta herkesin ne durumda oldugu anlayslayordu. Bu resimlenngüzelligi ne hayal edilebilir ne de anlatalabilir."
Ïslam ülkelerindeki müzisyenler, bazi dervig tarikatlari digmda, Müslüman ibadetinde
müzik yer almadigmdan, H1ristiyan Kilise ve onun yüksek makamlarindaki kipilerin korumasiyla elde ettikleri avantajlara sahip degillerdi. Onlar için de saraym ve zengin ailelerin korumasi vardi ama sürek11degildi ve güçlülerin kaprislerine bagliydi. Müslüman müzisyenler standart bir notalama sistemi olugturamadiklan için eserleri ancak ezberlenerek aktanlabilmigtir. Avrupa müzik gelenemüzisyenlerin,
giylekargilagtirilabilecek bir klasik islam müzigi tir.
koronamarug-
Íslam müzigi ile ilgili olarak kalanlar, yalnizca geniççe bir 289
I
KESÏTLER
kuramsal edebiyat, yazarlar ve ressamlann bazi müzisyenler ve müzik olaylarini anlatimlan, resimleri, eski müzik enstrümanlahafizalarda kalanlar olmuytur. n ve performanslardan yanmadasi a iretleriVI. yy'da klasik Arap giiri, Arabistan çok nin yarattiklan ortak dil ve uzun zamandir Arap giirinde en kullanilan anlatim biçimi olan kasidenin geligtirilmesi sayesinde baglamigttr. Gerek Batih gerekse de Arap aragtirmacilar, eski Arap giirlegüphelenmiglerdir. Bugürinin çogunlugunun özgünlügünden
malzemeye sahip olani çok ne dek gelen metinlerden özgün azdir, bugünkü gekilleriyle VIII. yy'daki neoklasik ya da romantik canlanma dõnemi gairlerinin ve filologlann eserleridir. Islagüpheli olmi dönem giiri de bu eleptiriyi almigt1r. Gerçekligi zamaninda görülmayan çagdag giir, Suriye'de Emevi halifeler mügtür. Suriye'de saray airleri ve pair halifelerin yaz'diklan kasideler Emevi bu giirlerin büyük çogunlugunu olugturuyordu. Kimileri kasidesinin Islamiyet öncesi kasidenin devami, kimileri de bu-
sonraki neoklasikçilerin bilinmeyen geçmige yansittiklan bir model oldugunu ileri sürmüglerdir. Emevi dönemine ait kasideler, eski bir gelenek ve klige olmuy bir üslup tagimaktadir-
nun
lar.
Özgün hallyle bir õvgü
olan en eski kasidede
agiretinin
sõz-
cüsü olan pair, agiretinin, hayvanlannin ve kendinin erdemlerini ve baçanlarmi anlatirdi. Geleneksel olarak kaside, göç mevsiminden önce göçebelerin bayramlanndaki piir yarigmalannda Terk edilmig kamp alanina bakan gairin orada agireti ve sevdigiyle geçirdigi mutlu günleri anlatan erotik bir girigle baglayan kaside, övgünün bagka agamalariyla devam eder-
okunurdu.
di. Emevi zamam ve sonrasmdaki
gil hükümdar
saray kasidesinde,
övülürdü.
Gir.ig kismmda sikça yinelene bazi konular vardir.
I
290
agiret de-
Sairterk
KÜLTÜR
edilmig kamp alanina gelir ve anilannm keyfine dalar; geride b1raktigi mutlu günlerine aglar. Onu arkadaylari teselli etmeye çaligir ve tükenmeyen kederi yüzünden kinarlar. Genellikle çair aynlik
gecesinin uzamasmdan
pikayet eder, yavag gelen saziyaret edebilir ve hat-
Sevgilisi onu baha ta konuyarak onu dayanilmaz bir uyanikhkla bag bay'a birakir. Girig kisminda genellikle, -kompu agiretteki sevgilisinin kamp1na yaptigi gece kaçamaklanni anlatilir. Bu kisim biraz agit, biraz da övgüdür. Bagka bir agiretten, belki de dügman agiretten olan sevgilisini görmek için hayatini tehlikeye atarak onun oldugu yere ya da bir kum tepesinin arkasinda bulugacaklari yere gitmek için çadirlar arasmdan gizlice geçer. ikisi de nasil bir tehlike içinde olduklarmi bilirler, kadin namusunu korumak isteyen _kocasi, babasi ya da agabeyinden ve sevgilisiyle arasmi bozacak dedikoduculardan korkar. Sonra da bu ikisine, sevgililere kargi kõtü niyetli ama kamu ahlakom koruyucusu sansürcü (rakib) de katilir. Kampo dagilmasi aynlik temasi iligkilidir. ilkbahann otlama sitem eder.
rüyada
mevsimi bittigi için agiret gidecektir.
Çigirtkaniagirete haz1rlan-
malanni duyurduktan sonra, çadirlar sökülür, develer yüklenir ve agiretler farkli yönlere giderek agigi anilanyla yalmz birakir-
lar. Korkulan bu günün geliginin belirtileri de vardir, sert sesiyle sevgilinin gidecegini haber veren aynhk kuçu karga sürulen
gibi.
Açk giirleri, klasik
îslam giirinin en
iyi temsilleridir.
Evrensel
konusu nedeniyle bagka kültürlerden olanlarin da buna erigebilmesi çok kolaydtr. Bu piirler, sevgililerin bulugup aynldikla¯ içerigiyle ri degigen toplumsal rihin sahnelerini de yansitir. Emeviler
zamanmda
kültürel tarih gibi toplumsal
ta-
geleneksel
apk giiri türü olarak Hicaz'in
kasidenin yam sira, yeni bir erotik giiri ortaya çikmigtir. Arap291
|
KESÍTLER
lar'in büyük fetihleriyle elde ettikleri servetler, bagta Iviedine olmak üzere, Hicaz'in gehirlerinde zengin, kültürlü, zevke dügkün ve simr tammayan bir grup ortaya çikmigtir. Sagaaliaristokrasinin eglence merkezi haline gelen kutsal gehirdeki zenginlerin evlerinde köle kizlar, garkicilar ve dansözler, din savaççilannm sefih ogullannin ilgisini çekmek için özgür Arap kadinlariyla bir rekabete girmiglerdir. Yalnizca birkaçi bugüne gelebilmig Hicaz'da yazilmig bu erotik giirlerin incelenmesinde
bazi zorluklar vardir. Isimleriyle
taninmig olan pairlerden çok azinin divani kalrmytir, pek çogu daha sonraki yillardan kalma antolojilerde ve edebiyat tarihlerinde parça parça dagmik olarak yer almigtir. Gelenegin dönemin kipilerine ve serüvenlerine dügürdügü romantik gölgeyle, bu piirlerin gerçekliginin belirlenmesi de özel bir sorun.olmugtur. Bunlarm çogunun kasidelerin kalan parçalari ya da tam bir iis olup olmadigi belli degildir. Bu piirlerin konulan kasidenin girig bölümüne benzemekle birlikte, bazi farkl111klanbulunur. macera, yerini gehirde bagka bir evin hanimiyla yaganana birakir. Sair,õzgür bir Arap kadinmdan kasidedeki gibi üstü kapah sõz eder, kadmm adini gizler ve iffetini
Çöl sahnesindeki
över. Köle ve meyhane kadmlarmdan da açikça söz eder. Erkegin cinsel gereksinimleriyle ilgili cömert hükümleri olan Íslam hukuku, yasak agk konusunda çok serttir. Bu durum, Is-
lamiyet öncesi
agiretlerinin
özgür yagamlarma kisitlama getirönlemigtir. Halife Hz. Ömer'in ero-
mig ve agk giirinin agmhšmi tik giiri yasaklamig oldugu bilinmektedir. Dolayislyla, gairlerin iffete kargi saygilari artmig, böylece daha çok kargiliksiz agk _
acisi konusu kullanilmigtir. Övünen,duygusuz sevgilinin yerini uzaktan hayranhk duymakla yetinen iffetli kipiler alrnigtir. Bu kipiler, sonraki yüzyilda ogullarinin kargiliksiz apk nedeniyle öl-
dügü sõylenen 292
Udra agiretinden
gelen Udri adiyla anilmigtir.
KÜLTÜR
Udri çair de gelenege uyar, geceleri gizlice sevgilisinin gadinna gider ama bir gülücük, bir dokunug ya da bir sözcükten bag-
ka bir gey beklemez. Udriler'in sözde açklarinin gerçege ne kadar uygun oldugu tartigilir. Fransiz aragtirmaci Regis Blachere, Udriler ile klasik kaside yazan çapkinlar arasmda pek fark olmadigim dügünmektedir. Arap aragtirmacisi Kinani'nin, "platonik"
Udri temasim gehvetli ask ile yeni dinsel ahlak arasinda bir uzlayma geklinde tanimlamasi oldukça isabetlidir.
Islam tarihinde yeni bir çag baglatan Emeviler'in yerine Abbasi halifelerinin geçmesi ve bagkentin Suriye'den Irak'a tayinmasi, Arap giirinde de ayni etkiyi yaratm14tir. Împaratorluga Arap fatihlerinin agiret aristokrasisi yerine kozmopolit yönetici seçkinler
ve toprak sahipleri
hakim oldu. Bagdat'in hiyerarbaglayan sarayinda agiretlerin bay reisleri yerine, dogulu bir hükümdar bulunuyordu. Arap zevkleri ve gelenekleri, bagta bir Arap hükümdar oldugu, Arapça devletin, toplumun ve kültürün tek dili olmaya devam ettigi halde, tartigmasiz egemen durumda degildi. Arap kadini sarayda ve gehirdeki eski yerini ve özgürlügünü kaybederek hareme kapatildi. Muhafizlar ve haremagalar1 yüzünden gizli ziyaretler imkansiz ol-. masa da tehlikeli hale geldi. Artik köle kizlar ve cariyeler bunu gereksiz kihyordu. Arabistan'i hiç görmemig gehirli çairlerin haisi artmaya
yali kamp yerleri içiri üzülmeye
ve hayali sevgililerini övmeye devam biraz daha sürdü. Geçmigteki kimi konulari gerçek duruma uydurmaya çahytilar. Söylenene göre, Bagdath bir gair, gehirli bir kadma yazdigt kasidede etmesiyle
eski edebi modalar
klige ifadelerle ondan, teselli etmesi için özlem dolu yalniz gecelerinde rüyalanna gelmesi-için yalvar1r. Kadin da üç altin dinar gönderirse bizzat gelip onu teselli edecegini bildirir. Arap giirinde yeni rüzgarlar esmeye baglamigti. Islamiyet'i seçenler arasmda, fatihlerin dilini ve dini benimsedikleri halde, 293
KESÍTLER
geleneklerini hor gören îranlilar bulunuyordu. Iranh pairler de modalar getirdiler ve apk giiri bunlardan biriydi. Bu piirlerde genellikle bir köle kiza, özellikle de ehir toplumunun digi unsuru cariyelere hitap ediliyordu. Bu
Arap giirine yeni temalar
Ye
gizlilige önem verilmedigi için gizli bulugma ve ayrilma bagka bir baglamda karpinuza çikar. Müslümanlik'taki zisürüyordu. Bu na yasagt etkisini sürmemigti ama alkol yasagt iir türünde
yüzden de pair gizli bulugma ve aynlmasmi kadinlar yerine alkol gigesiyle yaplyordu. Islam'daki alkol yasagina ragmen, Arap giirinde yer alan garap, Islamiyetiçinde geligen iran ve Türk giirinde çok daha faziçin geçerli olan parap içme, üretme ve satladir. Müslümanlar ma yasagi, Müslüman devletin Müslüman olmayan vatandaylan için geçerli degildi. Bu.yüzden
içki içmek
manlar kafirlere gitmek zorunda kahyorlardi. Hiristlyan manastin ve Pers giirindeki Zerdügt
isteyen
Müslü-
Arap giirindeki
fekkesi meyha-
ne çagtig1mlandir. Genel olarak birleptirilen apk ve parap konulari, özellikle tranve Türk giirinde, kimi zaman dini bir önem
Baküsçü ve erotik insanin Allah ile mistik birligini simgelemektedir.
kazanmaktadir. '
göstergeler
Sofi gairlerinin kullandiklari
Erotizmi dini amaçlarla kullanmanin Tevrat'ta Negideler Negidesi'ndeki Musevi-Hiristiyan gelenegince bilinen daha eski õrnekleri
de vardir.
Av glirleri, özellikle Türkler ve iranlilar'da kültürel bilgi açisindan zengin bir bagka türdür. Bu giir türünün avcihšm artik baghca besin saglama kaynagi olmamasindan çok sonra bi-
le önemli bir kültürel, toplumsal ve askeri iglevi olmuytur. Helenistik dünyanm oyunlari ve atletizm yangmalari îslami yönetimde kaldinlrupti. Gürey, deve ve at yariglan, deve ve horoz dövügleri bir ölçüde halki eglendiriyor, at binmek ve ok atmak gibi aslieri sanatlar askerlere mesleki beceriler sagliyordu. An294
KÜLTÜR
spor modern çagda geliginceye dek egzersiz, eglence ve yararli egitimin birleptigi en popüler alandi. Büyük kraliyet avlari, süresi, sayisi ve boyutu açisindan özel bir degecak avlanmak,
ri taç1yordu. Modern çag öncesinde
bu avlar, modern ordula-
hazirlayan savag oyunlarina ve manevralara
en yakin çaligmalar olarak, yönetme ve örgütlenme, ikmal ve malzeme, hareket, komuta ve denetim, bagka bir deyigle savag deneyimi ri savaga
kazandinyordu. Bu.etkinliklere
edebiyatta
büyük ölçüde yer verilmigtir. Sairler at, deve ve fil gibi binek hayvanlanni, kiliç, yay, mizrak gibi silahlarim, çahin, köpek gibi avlanma yardimcilanyla avlanni ayrintih
olarak anlatirlardi. Dostluk, rekabet,
kovalamacanm verdigi
heyecan, öldürmenin
avdan sonraki eglence
konulanna
Siirintoplumsal ve siyasi açidan Çogu pairin geçim kaynagi, hiciv, nüz
gazetecilik,
madigi
'reklamcilik,
avcilann agklar, verdigi
zevki ve
yer verirlerdi. bir iglev tagiyordu.
aynntilanyla õnemli özellikle
propaganda
de övgüydü. Heve halkla iligkilerin ol-
bunlann tümünü çairler üstlenirdi. Bu durum pairler yeni degildi. Roma Împaratoru Augustus'un saray gairlerinden bazilannm eserleri genel olarak Roma Ïmparatorluiru'nun, özel olarak da Roma imparatorunun halkla iligkiler çahymalanydi. Süphesiz durum çok daha önceki hükümdarlar için de böyleydi. Wirlerin hükümdarlarmi övdükleri kolayca ezberlenip agizdan agza gezen beyitlerle ülke çapmda onlann imajlarini geligtirdikleri îslami Ortaçag'da övgü sanati en ikmi doruk noktasma tir. zamanlarda
Siirsel propagandanm
olumlu
etkisi oldugu
gibi olumsuz
etkisi de söz konusuydu. Hiciv sözcügünün Arapça'daki kargiligi sözcügünün Tevrat'taki. büyü yapmak anlammda"hica"
"hegeh"
sözcügüyle yakmligi ilginçtir. Hiciv yalnizca hakaret ve yerme anlam1 taç1maz, bunu pratik bir amaca yöneltir. Agi-
ki
295
ret hicivcilerinin
dügmanca
ta islamiyet öncesine iirsel propagandanm
gunu görüyoruz.
propagandalan daha eskilere, hat-
dayanir. Hz. Muhammed'in
hadislerinden
ve õneminin farkinda olduSiirekargi genel bir hognutsuzluk vardt, örtehlikesinin
negin en önemli Arap pairlerinden Imr el-Kays için yolundaki liderleri" deniyordu. Bu hognutsuzluga ragmen "cehennem
Hz.
ona piirle saldiranlara tuttuge hicivci ile yanit vermigtir. Bir defasinda da hicivi yazan kigi ile birlikte piiri okuyan Muhammed
parkici kiz õldürülmügtür.
îslami çagin ilk yüzyilinda saray gairleri tutan Emevi halifelerinden sonraki tüm Müslüman hükümdarlar da bunu yapmiglar ve uygulama yalmzca hükümdarlara özgü olmamigttr. Baykipiler de halkla iligkiler ve reklam çaligmalan için pair tutmuglar ve böylece pairlik kabul gören bir meslek haline gelmigtir. Edebiyat tarihlerinde bu pairlerin ödüllendirilmesiyle ilgili aynntih pek çok bilgiye rastlamr. Ödül ge-.
ka makamlardaki
makam sahibinin durumu ve pairin yetenegine baghydi. Benzeri mesleklerde oldugu gibi ayni ürün yeniden kullamlabilir, bir hükümdar için yazdigt bir giiri, ipvereni degigtikten nellikle
sonra, bagka birine satabilirdi. gm propagarida çahymalanyla
airleri korumalanyla, ünlü
olan
yani yay-
hükümdarlar
vardir.
X. yy'da Kuzey Suriye'de Hamdani Beyi Seyf el-Devle. oldukça büyük bir gair kadrosuna sahipti. Bu pairlerin, dikkatsiz tarihçileri yamltmalanyla bugün bile onun için çahytiklan söylenebilir. Fatimi halifelerin onlardan
beklenilebilecegi
üzere,
Fa-
timi dünya görügünü ve Abbasi halifelerine kargi Fatimi davasim yayan ideolojik pairleri bulunuyordu. Tarihçilerin resmi gaiderin listelerini verdikleri de olmugtur. Ortaçag'in daha sonraMisirli bir ansiklopedi yazan, Fatimiler'in saraya bagli gair bir kadrosu oldugunu ve bunlann iki gruba aynldigint yazmigttr. Bu gruplardan biri Sünniligi öven Sünni gaki zamanlanndan
296
KULTUR
irler, digeri de Ïsmaili imamina
daha agiri övgülei yapan
uygun
Îsmaili çairlerdir.
Çegitlimezheplerden gruplann
olan kipiler, isyancilar,
kullandiklari
de kullanilmigtir. yer alan iki örnekte görülmektedir.
piirsel propaganda,
IX. yy Arap
kipisel çikarlar için
garki kitabi Kitab el-Aghanil'de
piirin ekonomik
Anlatilan
siyasi ve bagka
amaçlara hizmet ettigi de
bir öyküye
göre, VIII. yy'da Irak valisistemini geniëletmek için bir araziye zorla el koymug ve toprak sahibinin adina hareket eden ün1ü çair Farazdak, valiyi baskicihkla suçlayan ve ona saldiran bir giir yazolayin nasil Bu sonuçlandigi ve paire ne kadar ücret ödenmig. digi bilinmemektedir. Ayni kaynaktan bagka bir öykü de tamami anlatilmaya deger ölçüde ilginçtir? si kamu sulama
"Peçe satmak tûm ·
íçin Medine'ye
peçeleri satmy.
giden Küfe'li bir tüccar
El-Darimi'nin
arkadagt
sivah olanlar banç olan tüccar bunu ona an-
latmg. O günlerde giiri ve müzigi barahtp inzivaya çekilmig olan El-Dan:"Sen hiç dügünme, ben sana onlan da satmm" demias ve gu dizeleri yazmty: mi, tüccara
Git sor siyah peçeliye Ne yaptm dindar imama? Namaz
için cübbesini
toplamqtt
Sen cami kapesmda göründügünde El--Darimi'nin bestesini de yaptzg: giiri çok ünlü olmuy ve herkes onun inzivadan çthrp tekrargiirehagladsgma dügünmüg. Medine'deki tüm hadmlar siyah peçe almaya baglamglar; Irakh tüccar da elindeki siyah peçelerin bepsini satmy. Eu olaydan sonra, El-Darami yeniden inzivaya çe-
Bu, garkili reklamin Ortaçag'da
Araplar
bilinen ilk örnegi sayilabilir. tarafindan
öykülü
giirlerin kullanimi
yaygin degildi. Ortaçag Avrupasi'ndaki ve klasik antik çagdaki destan ve baladlarla kiyaslanabilecek, resmi edebiyat sayilmayan vezinli ve vezinsiz
uzun
popüler
ask öyküleri
ve bazi sa-
297
KESÍTLER
.
rastlanmaz. Destanm Ïslami Orvag parçalan diginda bir esere tadogu'da tekrar dogmasi, Ïslam öncesi Pers giir parçalannin eski Pers epik geleneginin bulundugu îran'da olmustur. Kis-
Pers milli kültürünün tekrar uyanmasi ve yeni bir Müslütekrar canlanmaman iran dilinin ortaya ç1kmasi, bu gelenegin Firdevsi'nin eski Iran'in tannlannin sini saglamigt1r. X. yy gairi serüvenlerini anlattigi uzun piiri Sehname, ve kahramanlannin Pers-Türk kültüründeki yeri Bati'daki ilyada, Odise ve Eneid'e
men
Batidaki benzerlerinde de oldugu gibi Sehname'nin de taklitleri olmug, Farsça ve Türkçe çegitli kalitelerde destangiirlelar yazilmigtir. Orta Asya Türk halklarmin kahramanhk Genellikle bir kitabin tamari Türkçe olanlann önemlileridir. uzunlugunda, çogunlukla da mutsuz agiklarin serüvenleri,
benzerdir.
mi
Türkler ile Iranhlar'in yaygin olarak kullandiklan bir bagka anlatini türüdür. Tüm bu agklar ve destanlar Müslüman kitap resimleme sanatina büyük ölçüde ortam saglamiglardir. Arapça'da olay ya da oturum anlamindaki "Makama" tamatürdür. Makama çogunlukla hamen Araplar'a özgü bir edebi yali bir anlatici ve bir kahramanm konustuklan makamat ko-
bir parçadir. Bunlar konugma ve anlatim, veölzin ve nesir, vaaz ve tartigma ve mizahla ele ahnan büyük çüde toplumsal yorum içerirler. Makamat koleksiyonlan ara-
leksiyonundan
aheserleri bulunur. Farsça ve îbranismda Arap edebiyatinin ce'de makamat taklit edilmistir ama karakteristik Arap biçimi korunmuytur.
Farsça ve Türkçe ylirler tamamen Ïslami'dir. Benzer biçimde büyük oranda islami olan Arap giiri, en erken ve en geç döönemli bir H1ristiyan nitelik tagimigtir. Sayilan az olnemlerinde makla birlikte Arapça yazan Musevi çairler de olmustur. Genel olan olarak Musevi gairler, yalnizca din, bilim ve edebiyat dili ülkelerindeki Ïbranice ile lirik ve dini piirler yazlyorlardi. Islam 298
KULTUR
Ibrani piiri yap1, konu
ve edebi
gelenekler
açisindan Arap ör-
neklerine
benzer. Makama digmda klasik Arapça'da
bagka edebiyat
türler de
vardt. Deneme olmayan
türüydü.
sanatt oldukça geligmig bir düzeydeydi. Roman alegorik öyküler, daha hafif bir eglendirici edebiyat Bu õyküler hayali olduklan halde, halifeler dönemin-
de çegitli bölge ve toplumsal kilde yansitirlar. Mizah bu edebiyatta
düzeylerdeki yagami canh bir ge-
önernli
bir yere sahiptir. Sivri anekdotOrtaça,ö Arap yazarlannin baglica özel-
lar ve hazircevaplihk likleriydi. Arap edebiyatmin üzere
her türüyle
lardi. Buna örnek
en kutsal olanlari da dahil olmak hafiften hafife alay etmek için hievi kullanirvermek
gerekirse; halifeler döneminde, tipki bagka yerlerde ve rejimlerdeki gibi devlet memurlannin agir ve sik tekrarlarla dolu bir üsluplari vardi. XI. yy'daki hata"komik
lar" koleksiyonundaki
Halep prensinin
öyküsü
göyledir: Pren-
se bagli olan Antakya valisinin biraz safça olan sekreteri, iki Müslüman gemisinin tüm mürettebatiyla battigmi efendisi adina prense yu gekilde iletmigtir: "Esirgeyen ve Bagiglayan Allah adina.
Allah,
Prens'e
kuvvet
versin
ki iki kay1k, yani iki gemi,
girdap, yani dalgalar yüzünden, devrildi, yani batti ve herkes kayboldu, yani öldü." 'Halep prensi de valisini pöyle yanitlabize geldi, yani ulagti ve biz onu anladik, yani mig: "Mektubun okuduk. Sekreterini döv, yani ona vur ve yerine bagkasmi getir, yani onu kov, çünkü o ahmak, yani aptaldir. Hopçakal, yani mektup bitti."6 Diger bir öykü de öyledir: Hicri birinci yüzyilda komik õyküleriyle ünlenmig Ashab adindaki kipiye, niçin iyi bir Müslüman gibi hadisleri anlatmayip boy geylerle ugragtigmi sormuglar. Ashab da kendisinin de hadisleri bildigini sõylemig. Onlar da birini anlatmastni
istemigler.
O da hadisin kimin agzm299
KESÍTLER
dan söylendiginden baglayarak geleneksel bir gekilde anlatmaÖmer'den duyan Nafi bana yöyle anlatti: Alya baglamig. lah'm elçisi, Sahip olanlarin Allah'in seçilmig kullarmdan oldugu iki nitelik vardir, demig." Dinleyenler bunun gerçekten dogniteligin ne oldugunu ru bir hadis oldugunu belirterek bu iki sormuglar. Ashab, "Nafi birini unutmugtu, ben de digerini unut"ibn
tum," yamtini vermig.'
da klasik Arap edebiyatinin diger türleri gibi Türkçe'ye ve Farsça'ya geçerek biras farkli biçimlere dönügmügtür. Alegori ve õykü epeyce geligmigti. Öte yandan deahlakçi, didaktik niteneme türü daha az mizahi ve daha çok Eglence
edebiyati
likteki daha ciddi ve daha dürüst bir toplumun
anlatimlari ol-
Tiyatro büyük olasihkla antik çagdaki putperest törenlerle iligkilendirildiginden, islami Ortaçag'da Ortadogu'da yok olarak sonraki birkaç yüzyil bir daha ortaya çikmamigtir. Pandomim, meddahlik, palyaçoluk olmak üzere dram sanatlannin vardi. Aktörlerce dogaçlama söylenen yaygin bazi unsurlan metinlerle kisa komik sahnelerden izler de vardir. Genellikle bunlar siradan halkm popüler eglenceleriydi, sarayda daha seçkin gõsteriler oluyordu. Ne var ki bu seçkin gösteriler kimi zaXII. yy'da Biman daha çirkin bir amaca hizmet edebiliyordu. saraymdaki aktörlerin zans prensesi Anna Komnena, Selçuklu gut hastahgi olan babasi Aleksios Komnenos ile alay ettikleri-
ni soylemigtir: hünerli aktörler onun actlartyla dalga geçtiler. Gut bastahgt alay honusu haline geldi. Doktor ve hemgire gibi rol yaptdar ve imparator'u bir yataja yattrarak onunla dalga geçtiler ve kahkahalar attriar." "Barbarlar,
Paleologos,
Osmanli
sarayma yaptigt ziyaretini anlatirken garkicilar ve dansözlerden söz etmigtir.
aktörler,
XV. yy'da Bizans imparatoru
sultani Bayezid'in müzisyänler,
300
II. Manuel
,
KULTUR
,.
Bir anlatimi
kez Xlv.
ve hemen hemen hazir bir metni olan dytm, ilk yy'da õzellikle Misir ve Türkiye'de görülmügtür. Bu
oyun türünde karakterler kuklalarla ya da bir perdeye yansitilan gölgelerle canlandinlir ve kuklaci tarafindan konupturulurdu. Genel olarak komik bir içerigi olsa da sert bir toplumsal ya da siyasi yorum içerirdi. Metinleri bugüne dek gelen bu tür oyunlar vardir ve bazilarinm yazarlannin adlan da bilinmektedir. Antik çagdan
daha popüler
itibaren kuklalar vardi. Ortadogu ülkelerinde olan gölge oyunlarmm Dogu ve Bati Asya ara-
smda yeni iletigim kanallan açan Türkler ya da Mogollar minden, Dogu Asya'dan gelmig olmasi muhtemeldir.
.
döne-
Avrupa'dan,
özellikle de XV. yy sonunda ve XVL yy baymda ispanya'dan göçen Museviler'in eseri oldugu kesin olan ve aktörlerin hazir metinlere gõre oynadiklari tiyatro, Osmanh döneminde
görülür. Musevi, sonralari Ermeni
ve Rum gibi Hiris-
tiyan gruplannin sarayda ve bagka kutlamalarda Türkçe olarak oyunlar oynadiklan bilinmektedir.
muhtemelen
Ancak tüm bunlarm çok smirh etkileri ve boyutlan vardi. Bir sanat dah olarak tiyatronun ortaya çikipi XIX. yy'da Avrupa etkisiyle olmuytur.
Siiler'in Hz. ni temsilen,
gününde
Hüseyin
olaym
ve ailesinin
ylldönümü
gerçekleptirilen
tik gõsteri türüdür.
olan Muharrem
gehit olmasiaymin
onuncu çok çarpici bir bagka dramamodern Sii dini törenlerinin temeli
"taziye"
Taziye,
olmasina karym çok yeni bir türdür, sonlarmdan kalmigtir.
Çogunluklaeglendirmek için yazilmig olan
Kerbela'da
yerine,
en eski olanlan XVIIL yy bilgilendirmek
klasik nesir edebiyatinm
önemli
ve
egitmek bir kismi
geçmige ait tarih, edebiyat
tarihi, biyografi gibi bilgileri aktarmak ve korumak üzere yazilmigtir. Ïslamiyet bir din ve uygarI
I
.
KESÌTLER
lik olarak en bagindan itibaren güçlü bir tarih duygusu tagimigsavtmurken Allah'm da tir. XV. yy'daki Misirli bir bilgin tarihi anlattigini belirtmigtir ki, aslinda Kuran'da pek çok tarihi "tarihi"
öykü vardir.
senin kalbini güçlendirecek õyBöylece gerçegin bilgisini, müminle-
"Peygamberlerin
külerini sana anlatiyoruz. re de õgüt ve uyan getiriyoruz" (Kuran 11:120). Eski hadisler tarihsel siralamasmin tamamiHz. Muhammed'in vahiylerinin ni bilen ve insanoglunun yaratihgindan klyamete kadarki kofarkmda olanlarla ilgilidir. Hze.Muhammed'in görevi numunun tarihte bir olaydi; amaci ve anlami hafizalara ve kayitlara alinakorunmuy ve aktanlmigtir. En bagindan beri tarihteki alacaklan yerlerin farkinda olan Müslüman hükümdarlar, gelecege birakacaklari eylemlerinin kayitlanna çok önem vermiglerdir. Hem kendilerinden önceki hükümdarlann yaptiklarlyla ilgilenmipler hem de kendilerinin yaptiklanyla ilgili kayitlann onlardan sonra geleceklere kalmaashabinin biyografileri ve sini istemiglerdir. Hz. Muhammed ve Arap agiretlerinin kahramanlik destanlarinin yazilmaya baglanmasiyla tarih yazimi baglamig, sonrasinda da en ilkel bölgedekiler de dahil olmak üzere, hüküm süren tüm Müslümanlar ha-
rak
bir tür tarih kalmigtir. Tarih yazimi bazi ülkelerde islamiyet ile birlikte baglamigtir. Siiler'ingörügü farkli olmakla nedanlardan
birlikte, Sünni Müslümanlar'a sanlik
için tasarladiklannm
göre Allah'm cemaati, Allah'in insomutlagtinlmasiydi ve O'nun ilahi
amacinin igleyigini gösterirdi. Tarih, bu aç1dan dinin en derin sorunlannda ve hukukun en pratik konulannda otorite bir rehber olmast nedeniyle dogru bilinmeliydi. Özetle Müslüman aç1sindan kendi tarihi önem tagiyordu.
rehberliginde
Allah'in
Müslüman olmayan ülke ve topluluklarin tarihleri ne bu tür bir vardi. Bu yüzden de Müsrehberdi ne de böyle bir degerleri lüman-farihçiler, Hiristiyan Avrupa'da ya da bagka bir yerdeki 302
KULTUR
Müslüman
olmayan tarihi ya da kendi Hiristiyan, Zeitlügti ve diger Müslüman olmayan atalarimn tarihlerini önemsemezlerdi. Kuran'da ve hadislerde eski tarihte õnemli olan geyler korunmug, geri kalani tarihe gömülerek unutulmuytu. Muazzam bir zenginlik, çegitlilik ve geniglikteki îslami Ortadogu'nun tarih yazirm, imparatorluk, yerel, bölgesel ve evrensel tarihi, geçmigin ve günün tarihini, biyografileri ve az sayida otobiyografileri, askerler, devlet adamlari, nazirlar, gairler,
bilim adamlan, mistikler, yargiçlar ve ilahiyatçilann tarihçelerini kapsamaktadir. Bunlardan bagka da tarih yazim türleri bulunur. Íslamiyetöncesi kahramanhk tarihi geleneginde putperest Araplar'in savaglarini ve baskinlarmi anlatan öyküler bulunur ve Hz. Muhammed'in
putperestlere
seferleri ve ilk Müslümanlar'm büyük fetihleriyle yeni bir biçime dönügmügtür. Sonralari da övgü ya da propaganda halini alan bu tür tarih yazimi, kimi zaman da Selahaddin'in Arapça biyografisindeki ve Kanuni Sultan Süleyman'in fetihlerinin Türkçe yazimlanndaki gibi destanimsi bir biçime dönügmügtür. Hukuksal, hatta bir anlamda da teolojik tarih yazimi türü de vardir. Bu tür tarih yazimi, Hz. Muhammed'in sözleri ve eylem-
lerinin ve
"dogru
ve özellikle
yoldaki" halifelerinin kararlannin kay1tlarini
kamu siyaseti konulannda Seriat'in korunmasma
hizmet eden örnekler-olarak sunar. Tarih yazimi, Abbasiler zamaninda daha geligmig ve edebi bir biçiminin, sayilan hizla artan memurlara
yõnelik
olmustur.
Bu biçimler, onlara daha az dindar, daha pratik, bürokratik ve Müslüman olmayan ve özellikle de îran örneklerini içeren farkli hükümet örnekleri sunmak için kullanilmistir. Bir dönem, bölge ve yazan dikkate alinmaksizm, Islami tarih yaziminin tamami Arapça olmugtur. Ortak Ïslam uygarliginda ortaya çikan yeni edebi dillerle,
siir,edebiyat
ve tarih yazi303
KESÌTLER
yeni gekilleri ortaya konulmuytur. Bununla birlikte bagka degigiklikler de olmuytur. Sünni islam X. ve XIIL yy'da mücadele ettigi üç büyük dügman kargisinda çogunlukla zafer kazanmiglardir. Hiristiyan haçhlan püskürtminda kültürel özbilincinin
mügler, dinsiz Mogollar'1
Îslamlagtirarakasimile etmigler
ve
Sii
bastirmig ya da yola getirmiglerdir. Tüm bu geligmelerle birlikte yaganan büyük Sünni canlampi sürecinde uygarhk biçim degigtirmig ve kültürel yagam yeni yollarda ilerle-
muhalifierini
özellikmeye baglamigtir. Gerçeklegen degigiklikler, edebiyata, le de tarihi edebiyata açik olarak yansimigtir. Devlet memurunun egitiminin önemli bir parçasi durumundaki tarih bir õlçüde
bu görügle yazilmig olmalidir. Öte yandan, Abbasi zamanindaki bilgili ve nazik memur, Selçuklu sonrasmin medrese ögrenimli dindar memurundan çok farkliydi. Ortaçag sonlannda, çag-
daylari arasinda, çogu önemli Arap tarihçisinin asil ilgi alani ve ünü, genelde dini bilimlerde olmak üzere tarihten bagka alanlarda olmugtur. Tarihin asla medrese müfredatma girmemig olmasma kargin, tarihçi medrese mezunu olmaya baglamisti. Bu degigiklik çok önemlidir. Bagta Osmanh Ïmparatorlugu ve Îran olmak üzere, sava; sonrasi dönemdeki daha kahci ve istarih yazma igi devletin ilgi alanina girmig, tarihçi, devletin himayesinde alinarak devlet tarafindan istihdam edilmigtir. Böylece tarihçinin, öncelikle gerçeklere õnem veren ve bunlari yorumlarken dürüst olmasi gereken bir hadis tikrarh monargilerde
toplayici özelligi
tagidigi zamanlardaki
gelenekçi
anlayigi
azal-
migtir. Öte yandan, bazi farkhhklan olmakla birlikte eski gelenekler devam etmistir. Osmanli imparatorlugu'ndaki imparaönemli tarihçiler, hükümdarlannin torluk tarihçisi unvanindaki bagar ve erdemleri ile birlikte, baçansizlik ve eksikliklerini de anlatmiglardir.
Osmanh tarihçilerinin
XVIL yy'dan sonra yagayaklagimlan bilim-
nan Osmanh yenilgileri kargisindaki eleptirel
'
KULTUR
sel dürüstlük açismdan önemli
bir örnektir. Íslamiyet'indebagka ilimlerde de geligmeler olmug-
Ortaçag
tur. Islamiyet, Hiristiyanligin tersine, özgün dilini bilmeyenlerin de okuyabilmeleri için Kuran'm çevrilmesini tegvik etmiyor-
du. Müslüman otoritelerinden bazilan çeviriyi dine karsi gelme-ye ve dine küfüre ey gördükleri için Kuran'm Türkçe, Farsça ve öteki altinda
Islam dillerine resmi çevirileri resmi
yapilmamigtir.
Yorum adi
olmayan
bazi çeviriler yapilmi tir. Müslümanlar, anadilleri bagka olsa da, Kuran'1 kesinlikle ve yaln12ca Arapça olarak okuyup incelemek zorundaydilar. Bu durum, sözlük ve dilbilgisi aragtirmalannm
geligmesini saglamistir. Bu aragtirmaKuran'in tüm müminlerce anlagilmasin1 saglamayi amaçlamigtir. Bunlar dilbilimlerinde daha önce görülmemig bir
lar, öncelikle
geligme saglamigtir. Zaman içinde Arapça gibi öteki Islami diller ve Íslamiolmayan ibranice dili bundan etkilendi. Islam ülkelerindeki Museviler, Müslüman örneginden hareketle Tevrat'i,
Íbranice'yisonradan ögrenenlere eripilebilir yapmak için Tevrat Îbranicesi'nde metin ve dil aragtirmalari yapmiglardir. Sözcüklerin farkli anlamlarmi ve klasik metinlerdeki örneklerini veren Ortaçag'daki büyük Arapça sözlükleri önemli bir baçan elde ettiler. Bu anlamda filolojinin temelini olugturan bu sözlükler,
alfabetik
olarak düzenlenmig
bagvuru eserleri için de örnek olugturmuglandir. Bu sözlüklerin içinde ülkeler, gehirler ve cografi konularla ilgili bilgiler içeren cografi sõzlükler ve yüzyila, ülkeye ya da meslege göre hazirlanmig pek çok biyografik sözlük de bulunmaktadir. IX. yy ve sonrasindaki. fizik, kimya, matematik, astronomi, tip, eczacilik, cografya, tanm, felsefe ve bagka konulardaki önemli Yunan eserlerinin Arapça'ya çevrilmesi aragtirmaciligm, genel olarak da bilim ve õ renimin geligimi açismdan önemli olmugtur. Bu eserlerin lenileri Müslüman olmayanlarda buluL
305
KESÍTLER
nuyordu;
kimileri de õzel olarak Bizans'tan ithal edilmigti. Çe-
eylemlerini õnemsemediklerineski putperestlerin den Yunan tarihçilerin çevirilerini yapmamiglardir. Hem' Müslümanlar'in piir edebiyatlan zengin oldugu için hem de piir çeviri-
virmenler
sinin zorluklart nedeniyle pairlerin eserleri de çevrilmemigtir. Hem çevirmenler hem de hükümdan ve bagka hamileri biBu korincil olarak fayda saglayacak konularla ilgileniyorlardi. nular arasinda
-
sonraki
nesiller
açisindan
faydah olacak,
bu
dünyanin sorunlanni çözme ve öteki dünyaya hazirlanma felsefesi de yer allyordu. Barbar ve genellikle de ilgisiz olan Bati'da geçici, bazen de kahci olarak yokolan birçok önemli YuLatince çevinan eseri Arapça çevirileriyle taninmig, sonra da rileri yapilmigtir. Çevirmenlerinçogu gerekli dil bilgisine sahip olan Müslüman olmayan kipilerdi. Kimi metinler. dogrukimileri de Yunanca metinlerin Syriac çevirilerinden çevriliyordu. Yunanca'dan bagka, Îslamiyet öncesi Farsça'dan ve Hintçe'den de çeviriler yapilmigtir. Latince'den yalntzca bir çevirinin yapildig1· bilinmektedir. Bu kitap, Orosi-
dan Yunanca'dan,
us'un tarihçesidir ve ispanya'daki Müslümanlar'm tarihiyle ilgili önemli bilgiler vermigtir. Yüzyillarca pek ilgi duyulmayan Bati'ya çok daha sonra bilim adamlari ve aragtirmac11ar pratik nedenlerle yakin ilgi göstermiglerdir. îki örnek bu yeni ilginin farkli yönlerini .gösterecektir. 1560'ta Osmanh sadrazammin istedigi Fransa tarihinin Türkçe çevrisi 1570'te bitirilmigtir.ve çeviri tek bir metin olarak kalmigtir. Bati tarihi ile ilgili bir çaligma bundan sonraki yüzyillar boyunca yapilmamigtir. Baha el-Devle (ölümü 1510) adh bir îrank hekimin Hülasat el-Tecarib (Deneyimlerin Õzeti) ad11kitabi Batt ile ilgili bagka bir eserdir. Bu kitapta El-Devle "Ermeni iltihabi" ya da "Frenk vebasi" geklinde tammladigi, frengi oldagu anlagilan, yeni bir hastahktan söz etmigtir. Kitaba gö306
KÜLTÜR
.
re Avrupa'da
ç1kip buradan istanbul'a ve bagki yerlere yayilan hastahk, 1498 yilmda Azerbaycan'da görülmüg, sonra da Irak ve îran'a yayilmigtir. XVII. yy'da artik Avrupa'da basilan metinlere dayanilarak Türkçe'de ve îslam dillerinin pek ço-
gunda
ortaya
"frengi"
(Frenk
nntilariyla
hastahg1) olarak adlandirilan
"sifilis"
ay-
ele aliniyordu.
Ortaçag
Ïslam biliminin ulagtig1 baçan, yalnizca Yunan bi-
liminin alinip korunmasi ve daha eski ve uzak Dogu unsurlarinin benimsenmesiyle sinirli kalmamigtir. Ortaçag Islam bilim adamlari,
çabalari ve katkilariyla modern dünyaya biraktiklan mirasi büyük oranda zenginleptirmislerdir. Genelde kuramsal olan Yunan bilimine kargm, Ortaçag Ortadogu bilimi çogun-
lukla uygulamaya yönelikti. Bu çagda kimya, tip, astronomi ve tarim gibi konulardaki klasik miras, Ortadogu'nun gözlem ve deneyimleriyle açiklanip desteklenmigti. Buna en güzel örnek matematik masina
olmustur. "Arap rakamlan"
kar
in,
Ortadogulular,
IX. yy'da yeni
silahta gibi uygulama
bir aritmetik
üzerine
alanlannda
çok ve kuramsal olarak yapilmigtir. Cebir tümüyle ve trigono-
yeni ve özgün eklemeler metri bir ölçüde Ortaçag Ortadogu
-pek
icadidir.
tik yazilan ve Bati'da bog zamanlannda
lü olan cebirci Ömer Hayyam dir.
gelmig ol-
gekurulan ve Hindistan etkilenen islam geometrisine kadastro, ingaat ve
listirmiglerdir. Yunan geometrisi ögretilerinden
Hindistan'dan
Özellikle hekimler olmak
Dogu'da matema-
yazdigi
(Ölümü1311)
dörtlüklerle ün-
ünlü mucitlerden-
bilim adamlarmin çogunlugu Hiristiyan ve Musevi idi. Büyük kismi yerel halktandi ama aralarinda Avrupa'daki di. Ancak
bir
Müslüman
bilimsel topluluk
üzere
baskilardan kaçip gelmig olanlar da
var-
olan ve olmayan tüm bilim adamlan tek olugturmuy ve eserleri bõlgenin ortak Or-
taçag Ïslami uygarliginda
yer almigtir. Önemli Îslam yazarlanndan bazilarinin eserleri Latince'ye çevrilip Avrupa'da okunmuy
307
KESITLER
ve modern
bilimin geligmesine önemli katkilan olmustur. Bun-
lardan biri, Avrupa'da Rhazes adiyla taninan, çiçek hastaligiyla ilgili bir eseri olan ve belki de Ortaçag hekimlerinin en önemlisi olan Tahran yakmlarindaki
Rey gehrinden
Muhammed
ibn
(ölümü 920). Avrupa'da Avicenna adiyla tayy'da Crenman Buharali ibni Sina (980-1037)Latince'ye XXI. Zekeriya
el-Razi'dir
çevrilen büyük tip ansiklopedisi Tip Kanunu'nu derlemig ve yüzyillarca Avrupa tip aragtirmalanna kaynak olmu tur.
monali Gerard tarafindan
Bati tip bilimine Ortadogu'dan bilimsel katkilann yan1 sira pratik katkilar da olmuytur. 1717 y1lmda Lady Wortley Montagu, Edirneli Türkler tarafindan uygulanan çiçek agisi yöntemini göyle anlatmigtir:6 "Kesinlikle bihnek isteyecegin bir pyi anlatacagtm. Bizde de sak rastlandan ölümcül çiçek hastahšt burada da agmm bulunmastyla tamamen hadmlar tarafmzaramz duruma getitilmigtin Bu uygulama bazz yaylz aymda, eylül erdiginde, secaklar ap olmak issona dan yapihyor. Her yd On on be; higi toplanmca, elinde içi en iyi çiçek bastahg; maddesi dolu bir ceviz kabugu olan bir yaglz hadm ap olacak kiaçdmas·mz istedigini sorup igneyle daman deliyor ytye hangi damarmm . yahmayan bu iglemden sonra ignenin ucu)4a damaÎnsanm canme pek teyenler haber vedyorlar
be; damar ra zehin koyup içi bog bir habukla kapatryor. Bu gekilde dört açaldsktan sonra kiyinin ategi çakryor ve iki üç gün yatakta yattyor Aplananlar sekiz günde eski saghklarma kavuçuyorlar. Bu amelivat her yrl binlerce higiyeyapdtyor Pranstz elçisi, bagha yerlerde içmelere giden insanlar gibi buradakilerin de çiçek agtst olma;>a gittiklerini söylü>=or."
Lady Mary, sonraki yll kiiçük
Bu durumdan çok etkilenen
Bu agi yöntemi daha sonra ingiltere'ye ve oradan da Bat1'ya yay11mistir. Uzakdogu kökenli iki bulu edebiyat ve ögrenimin, böyleolan ce de egitimin geligmesine katki saglamigtir. Çin bulugu oglunu agilatmistir.
,
kagitla tanigma, 751 yilinda Orta Asya'da Çinliler'lebir çarplysoiiinda Araplar'in Çinlikagit üreticilerini yakalamalariyla ma 308
KÜLTÜR
olmustur.
Çinlilermesleklerini Islam dünyasma tanittiktan kisa
süre sonra, kagidin kullanimi, sonra da üretimi Ortadogu'dan Kuzey Afrika'ya yayilmly, X. yy baglarinda Ïspanya'ya gitmigtir. Papirüs, pargömen gibi yetersiz yazi araçlarmin yerini alan kagit Ortadogu toplumunu birçok açidan etkilemistir. Hizli ve ucuz
kitap üretimi
egitim
ve aragttrmalarda
faydah olmuytur.
Diger taraftan devlet ve ticaret iglerindeki kirtasiye iglemlerini artirmig ve kolaylagtirmigtir. Bir Arap tarihçisi, Halife Harun Regid'in,
devlet dairelerinde yazilanlann lememesi ve silinememesi nedeniyle rettigini
iz birakmadan
degigtiri-
kagit kullanilmasini
em-
söyler.
bir Uzakdogu bulugu olan matbaay1 Ortadogu îslam toplumu bu kadar kolay kabul etmemigtir. XV. yy'da Avrupa'da bulunan hareketli harflerle baskt teknigi Osmanli topraklarinda Diger
da ilgi çekmigti.
Ancak
1485 yilinda Sultan H. Bayezid
matbaa-
yi yasaklamigtir. Bu yeni kitap basim teknolojisi birkaç yll sonra Ïspanya'dan gelen Musevi göçmenlerle birlikte geldi. Museviler, XVL yy baginda Istanbul ve Selanik'te sonraki yillarda da bagka Türk gehirlerinde matbaalar kurdular. Türkçe ve Arapça baski yapmamalari
partiyla bu matbaalara izin verildi. îslam metinleri ve îslam dilleri için matbaamn kullanilmasi dine küfür sayihyordu. Büyük olasilikla bu yasaga kalemiye sinifinin ve hattatlarin
çikarlan da etkili olmuçtur. Bu nedenle Musevi matbaalarmda yalnizca ibranice kitaplar ve birkaç Avrupa dilinde kitap basilmigtir. Venedik'te tipografi ögrenmig Tokath Ab-
gar Tibir, 1567 yilinda istanbul'da bir Ermeni matbaasi kurdu. Oxford'da Balliol Koleji mezunu Sefalonyali Nikodemus Metaxas da Îngiltere'den ithal ettigi makine ve teknikle 1627 yihnda bir Rum matbaasi kurdu. Rum ve Ermeni matbaacilara da Musevi matbaacilarla
ayni kisitlamalar getirilmigti. Italya'da XVL yy baginda Arapça baski yapan matbaalar
ku309
KESÌTLER
Arapça konugan Hiristiyanlar'a incil'ler, dua kitaplari ve bagka dini yayinlar basihrdi. "Horologium Breve" bugüne kadar gelen Arapça harflerle basilmi devletlerinde, Fano'da baen eski kitaptir ve 1514 yilinda Kilise silmig bir Hiristiyan dualan kitabidir. Dini olmayan bazi kitapruldu.
Bu matbaalarda
Dogu'daki
lar, Ibni Sina'nm tip kanunu, cografya eserleri ve 1538'de Paris'te Arapça bir dilbilgisi kitabi basilmigtir. Klasik Arap metinleri dogubilimcilerin ortaya çikmasiyla daha çok sayida basilülkelerinin özel kimaya baglamigti. Bunlar arasinda Ortadogu girenler de olmustur. Ancak XVIII. yy bagmda Ortadogu'da Arapça harflerle baski yapilmasina izin verilmigtir. 1721 yllinda Osmanh elçisi olarak Paris'te bulunan babasinin yaninda olan Said Efendi adh bir
taphklanna
önemigenç bu girigimi baglatmigtir. Matbaanin ve yararlannin ni fark eden Said Efendi, Türkiye'ye döndügünde, bagkentte bir
matbaa kurmak için sadrazamm destegini almaya ugragm1gttr. Said Efendi, mesleki ve tutucu muhalefete ragmen bunu bagarmigttr. ilk Türk matbaasmin kurucusu ve müdürü ibrahim Müteferrika ile igbirligi yapti. Müteferrika Macaristan'da dogmuy, Müslüman olmuy ve Osmanh devleti hizmetinde çahymigti. Müfaydalarmi. anlateferrika ile Said Efendi yazdiklari matbaamn geldi. tan raporu sadrazama verdiler. Umulmadik bir destek Baskent müftüsü ve Ïmparatorlugun Müslüman hiyerargisinin
bagi dini konular hariç Arap harfleriyle Türkçe kitap basilmasi için fetva verdi. Kuran, hadisler, geriatve Kuran fikihlari basilmast yine yasakti. 5 Temmuz 1727 tarihinde Türk matbaasinin kurulmasi ve Türkçe kitaplar basilmasi için padigah fermagehirdeki dini yaymlandi.. Baglang1çta makineler ve gereçler ger Hiristiyan ve Musevi matbaalardan saglandt, Musevi dizgicilerden yardim alindt. Sonra da, Arapça matbaalar bulunan Hollanda'du Leiden ve Paris basta olmak üzere Avropa'dan 310
maki-
KÜLTÜR
neler ithal edildi. 1729 yilinda ilk
kitap olarak iki ciltlik bir söz-
lük basildi. Sözlügün ilk cildinde
padigahin matbaa
kurulmasi-
na izin veren fermani, geyhülislamm matbaanin caiz oldugunu iki bag kadisinm onay belgeleri belirten fetvasi, imparatorlugun ve matbaanin faydalarini anlatan bir yazi bulunuyordu. 1745 yilinda ibrahim Müteferrika öldügünde, dilbilgisi, askeri, cografya, matematik
ve tarih konularmda
on yedi kitap basilmigti. Hem kitap sayisi hem de baski adedi çok azdi. Ilk iki kitap biner, üçüncüsü bin iki yüz ve digerleri de beg yüzer adet basilmigti. Bu kitaplar, îslam dünyasinm entelektüel yagaminda yeni bir çagm baglangicmi gösteriyorlardi. Ortadogu islam uygarliginin bulundugu
en doruk nokta,. in-
san uygarhginin o zamana dek ulagtigi en yüksek noktaydi. O siralarda çegitli konularda islam uygarhgindan önde olan ileri ve geligmig Hint, Çinve daha az olmak üzere Avropa uygarliklari da vardi. Ne var ki, tüm bunlar temelde yerel ve en fazla bõlgesel uygarliklardi. Íslamiyet, dünyadaki tüm halklara ken-
dilerine emanet edilen evrensel dogrulan ve Allah'in son sözünü getirnekle yükümlü olduklarma inanan ilk din degildi. Ancak tek
bölge ya da kültürün sinirlarmi aparak dini bir uygarlik yaratan ve bu hedefe ulagma yolunda çok ciddi ilerlemeler
irk,
gösteren ilk toplum Müslümanlar'di.
taçag'dz uluslararasi
çok
irkh,
çok uluslu,
Islam dünyasi, Orpolietnik
ve kitala-
rarasiydi.
S. D. Goitein, "ara
uygarhk"
Îslam dünyasinin yer ve zaman açisindan
.oldugu dogru tepsini
bir
yapmigttr. Güney Güney, Güneydogu ve Dogu Asya'daki dig sinirlan tüm bu yerlerin özelliklerini kucakliyordu. Aritik çag ile modern çag arasmda bulunmasi nedeniyle zamanlar Avru-
pa'da, Orta Afrika'da,
arasi bir uygarlikt1.
ile H1ristiyan ve Avrupa ile Helenisonu uzak ülke ve kükürlerin õzellikle-
Musevi
tik geçmiei paylaç1yor,
I
i
II
KESÏTLER
riyle zenginleptiriyordu.
Helenistik
antik çagdan modern
çag-
yollarda Yunan ya da Latin H1ristiyanligi'ndan çok Araplar'in Islam uygarligi, modern ve evrensel uygarliga dogru ilerleme yolunda utnut veriyordu. Ortadogu islam uygarliginin, gücü, yaraticihgi ve enerjisi a-
lara uzanan
zalirken, o zamana kadar fakir, güçsüz ve renksiz olan Hiristiyan Avrupa'nin gücü artmaya baglamigtir. Bu kaybin hizla fark edilip nedenlerinin aragtirilmasi ve eski ihtigamini tekrar kazangölma istegi Ortadogu uygarliginin bundan sonraki geligimine ge duçurinugtür.
IF
I i
I
312
1869'da
Süvey) KanaFnm açihp. la
a
.
1893'te Petit Journal adh Bir Fransiz ga2etesinden, Mistr'da hami olarak bulunan ingilizler'e bir gönderme.
rr
-a.
lye cutnhuriyeti'nin kurucusu 11 Ata.türk
Mustafa
Atatürk 1928'de ögretiyor.
istanbul'da
Latin harflerini
L
ie Araplann
Osmanh yönetimine kary ayaklanmasi
N
Mekke'deki
Büyük Cami ve Kabe.
Kahire de bir camide namaz Müsfümanlar.
kilan
·
J,
I
L
i.
LI .
IstanbuleI988. I
.F
.5.
KISIM
Modern
Çag
la
I
IL I, 'i-
I
I
r
N
.1
gr
I
14. BÖLÜM
.
MÜCADELE
Ortadogu'da rindeki
modern
gibi, Bati'mn
çagin baglangicmi,
etkisiyle,
dünyanm
her yedaha net bir biçimde de Avru-
pa emperyalizminin ortaya ç1kmasi, yayilmasi ve yol açtigi deanlatmak bir gelenek olmugtur. Bu etkinin baglangigikliklerle gicma iligkin farkh tarihler
kabul edilmigtir.
1798'de
M1sir'a girmesi; kimilerine
Fransiz
ordusunun maglup
galip Rusya'nin
Osmanli
Kimilerine
Antlagmast;
göre ise 1683'te Türkler'in Viyana
kupatmasmdaki sizhklari, bu sürecin baçlang1ç tarihidir. uygarligi,
göre de
imparatorlugu'nu.imzalamak
zorunda biraktigi yikici Küçük Kaynarca
Müslüman
göre,
kendisini din ile tammliyordu.
kimilerine son bagari-
Îslam hu-
kukutiun ve Müslüman bir hükümetin egemenligindeki ülkelerin tümü yani uygar dünya Dar ül Islam'di (îslam'm Evi) olarak kabul edilmigti.
Çevrelerindekihenüz
Müslümanligt
beriimse-
almrnarmy kafirlerin yagamemig ya da Müslüman egemenligine digi yerler de Dar ül-Harb (Savag Evi) alarakgörülüyordu. Cografi ve tarihi belgelerdeki
Müslüman
görügü, islam smirlan di-
mdaki yerler arasinda açtk bir fark oldugunu
ifade etmektedir.
Îslam dünyasmin dogu ve güneyinde bulunan yerlerden bazilarmda faydali geyler ögrenilebilecek uygar kipiler yaparken, bazilarmda da barbarlar yagiyordu. Ama bunlar hem din olarak Islamiyet'e, hem de dünya devleti olarak islam halifeligine rakip olamazlardi.
hem uygar hem de barbarlar bulunan bu kafirleri Íslam dünyasma kazandirabilecekleri kipiler olarak Aralarmda
kabul edlyorlar ve bunun kaçinilmaz olacagini dügünüyorlardt.
MODERN
ÇAÖ
Doguda bir tehdit
I
bulunmuyordu.
Islam dünyast için Hin-
distan ve Çin'deki bü yük uygarkklar, önemli bir tehdit olugturmamiglar, hatta hiç kargi kargiya da gelmemiglerdi. Dogudan
-
gelmig olan putperest istilasi çok etkili olsa da, zaman. içinde fatihlerin ihtidalan ve asimile olmalan nedeniyle bir sorun olmamig, hatta îslam dünyasimn önemli bir parçasi ha-
Mogollar'la
line gelmiglerdi. Batida,
yani Islamiyet'in kuzeybati sinirindaki Yunan, Latin Avrupa bölgesindeki durum gok farkhydi. Müslü-
ve HirisEiyan manlar için burada onlarinkine· benzer bir görevi olan ve rakip
gördükleri
bir dünya dini vardi. Rakipleri de Allah'in
yine sahip olduklan
son vah-
ve bunu tüm insanliga
lendikleri inancindaydilar.
yayma görevini üstH1ristiyan dünyasmda da islam dün-
yasindaki gibi, bu inancin
yayilmasi için pek çok yöntem kul-
büyük kralhklar ve imparatorluklar kurularak askeri ve siyasi destek de sagla'nmigti. Sonrasinda da Hiristiyan baglica kafir, Hiristlyan Avrupa ise Dar üllamldigi gibi, bu ugurda
savagan
Bizanssimgesi haline geldi. Müslümanlar, hlan eski Yunan ve Hiristiyan Roma'nin mirasçilari kabul ettiklerinden onlara bir ölçüde saygi duyarlar ama onlardan korkHarb'In
mazlardi.
en önemli
Çünkü Bizans
ile
islam dünyasi arasmdaki
sürege-
len uzun iligki sürecinde Bizans sürekli geriler durumdaydi ve 1453'te Türkler tarahndan Konstantinopolis (Ístanbul)ahmnBati ve caya dek sürmügtü. Önceki yüzyillarda Müslümanlar, Kuzey Avrupa'daki barbar kafirlerden korkmamiglar ve onlara saygt da duymamislardi. Onlan tehdit olarak görmemig, ko-
lelikten bagka bir ige yaramayan kaba ve ilkel insanlar olarak gõrmüslerdi. Bu görüglerinin degigmeye baglamasi, HiristiyanGüney Italya ve Iber Yanmadasi'ni yeniLeden ele geçirmeleri, Haçli seferleriyle H1ristiyan ordulannin vant'a oirmeleri icin kutsal olan yerleri almak ve Hiristi lar'm kargi saldinsi,
ranlik
316
'
.
MÜCADELE
'
üzere
cabalariyla
sonuçsuz
olmugtu.
Müslümanlar,
bu iki dünya sistemi arasindaki uzun mücadelenin ilk bin yihnda genellikle üstün gelen taraf oldu. Haç111arinLevant'a giriplerinden sonra geçici, Portekiz, Ispanya ve Sicilya'yi
L
kaybediglerinden
olmugtu. Bu gerilemenin rupa'ya raklannda
sonra da sürekli olan bir gerileme telafisi de Türkler'in Güneydogu Av-
girigi ve yeni bir Müslüman devletinin H1ristiyan topkurularak bir dönem Avrupa'nin kalbini tehdit edi-
i olmuytu.
Íslam dünyasi ile Avrupa arasmdaki iligkiler Haçh
Seferieri'nden
ve
toplumsal
baglamig, Haçhlar'dan
önce
daha da geligip yaygmlagmigtir.
kültürel
Ïslamiyet'inDogu
sonra,
Akdeniz
ve aldigi ve degigtirip uyarladiklari ile kendi yarattiklan Avrupa'ya önemli katkisi olmuytur. Ortaçag Avrupas1, geligmig ve ilerlemig Akdeniz islam dünyasi uygarligindan birçok gey õgrenmigtir. Bunlardan yalnizca birkaunutuldugu halde Müslümanlar'in çi Avrupa'da koruyup geligAsya'daki
tirdikleri
eski uygarliklardan
Yunan
bilimi ile felsefesi;
Çin kagidi
ile Hint rakam-
lari; pamuk, geker, portakal, limon ve bagka birçok bitki yetigtirme yõntemidir. Avrupalilar,
Islam dünyasina
uzunca
bir zaman yalnizca tur. Sanat, edebiyat,
maddi ve teknik bazi katkilarda bulunmu bilim ve felsefe alanlannda Ortaçag Avrupas1'nin,
Müslüman-
lar'a verecek bir geyi yoktu. Olsa bile Müslümanlar önyargili olarak, agilmig bir din ile ilkel bir toplumdan gelecek dügünceleri kabul etmezlerdi. Öte yandan Avrupahlar'in Müslümanlar'm faydali bularak benimsedikleri cerileri vardi. XV. yy'da Ortadogu'da -
gü artiran önce
dürbün
ile teleskop
gitrnig olmasi münkündür.
bitkileri vardi.
birçok gey üreten el bezamani ölçen saat, görübilinlyordu. Bunlar oraya daha Avrupa'dan
Örnegin, bugün de Arapça
alinan
bazi besin
ve Türkçe'de
fasul317
MODERN
ÇAÕ
kullanilmaktadir. Amerika keyfedildikten sonra, aksi yönde gidenlerden az olsa da Bati'dan ithal edilen besin maddeleri ve bitkilerde artig olmuytur. Bunlardan baghcalan domates, misir, patates ve en önemlisi de tütün-
ye için
Îtalyan kökenli
adlar
dür. Islam dünyasinin yagam ve de ölümüne Bati'nin en önemli etkisi silah ile olmuytur. Haçli Seferleri'nde istihkam yapiminefendilerine da kullanilan Frenk savag tutsaklan yeteneklerini ögretmislerdi. Halifeye yazdigt bir mektupta Selahaddin Haçhlar'dan aldigi limanlarda Avrupah tüccarlänn olmasina gerekçe olmadiolarak savag silahi getirip satmayan tek kipi gelenek Haçli Segi için onlardan faydalanildigini belirtir.si Bu ferleri, Osmanlilar'in ilerleme ve gerileme dönemlerinden mo"aralannda
dern zamanlara kadar kesintiye ugramadan sürmügtür. Silah ticareti kilise ve devlet tarafindan durdurulmak istenmigtir. Devletler birbirlerini bu ticarete izin vermek ve onu tegsuçlamiglardir. Bu konuda kilisenin tavn çok açikyazilmigti. XVI.. ve XVIL yy'daki papahk fermanlannda gunlar tir: "Türkler'e, Magripliler'e ve bagka Hiristiyanhk dügmanlankükürt, güherçile, at, na silah, tel, demir, kalay, pirinç, bakir,
vik etmekle
da silah ve saldin araçlari yapmak için bagka egya, halat, kereste ve denizcilik gereçleri ve bagka yasaklanmig yeyleri satanlar aforoz edilecektir."2 Ancak hem ticaretin kendisi hem de, onu engelleme çabalan son bulmarmptir.
top ya
silahlar, sahra ve kugatma toplan ile tüfek gibi ategli silahlar olmustur. Baglangiçta bu kafir silahlarma kargi direnilmigse de, bu silahlar Osman-
Süphesiz Bati'dan
hlar tarafmdan
Osmanlilar bu sayaygm biçimde kullanilmigtir.
yede Ortadogu'daki bir üstünlük
ithal edilen en önemli
öteki
Müslüman
rakiplerine
kargi õnemli
elde etmiglerdi.
kesin olarak belirlemedeki zorlu^k, Islamiyet ile Hiristiyan dünyalan arasindaki güç iligTarihte bagka dönüm noktalanni
I
MUCADELE
kisi açisindan
da geçerlidir. Bu gibi degigikliklerde, yeni düze-
baglangici, her zaman onu açikça görünür yapan dramatik olaylardan daha önce olmuy ve eski düzen, ortadan kaldirldiknoktalari" taritan sonra da iglerligini korumuytur. Bu olmaktan tarihçinin hin gerçegi çok, belirlemesi olarak, belirli õlçülerde yapay ve keyfi olsalar da, tarihi tartigmalara yardimlaçok önemlidirler. Islam dünyasi ile Avrupa arasinn açismdan daki degigen iligkileri belirleyen önemli pek çok olay içinden XVII. yy sonlarmdakileri degerlendirmek yerinde olacaktir. Viyana surlarm kugatmig bekleyen Türk ordulan altmig günin
"dönüm
L
nün ardmdan
12 Eylül 1683'te çekilmeye
bagladilar. Türklerin
ikinci kugatmalari ve yenilgileriydi. îki çok kupatma birbirinden farkliydi. 1529 yilmda Kanuni Sultan Süleyman'm ordulari ilk kez Viyana surlarma gelmigler, tüm
Viyana'yi almak üzere
Güneydogu
Avrupa'yi
ni tehdit eden yüzlerce
ele geçirmigler
dünyasi-
ve Hiristiyan
yllhk fetih dalgasmin
zirvesindeydiler.
Türkler'in düzenli olarak geri çekilmiglerdi ve kesin bir yenilgi yoktu. Kugatma ile Habsburg ve Osmanh imparatorluklari arasinda, Macaristan't dolayisiyla da Orta Avrupa'yi hakimiyet altina alma mûcadelesinin
verildigi
yüz elli yllhk süreç baglamigti. Ancak ikinci kugatma ile beraberindeki yeniloi cok daha fark-
hydi. Çünkü Türkler'in yenilgisi tartigmasiz ordulan
Viyana'dan
çekildikten
olarak kesindi. Türk
sonra bagka yenilgiler de gelOsmanh ordular boz-
mig, birçok eyalet ve gehir kaybedilerek
guna ugratilmigti. 26 Ocak
1699'da
Karlofça
ma ile yalmzca Osmanh
Antlaymast
ve Habsburg
da degil, genel anlamda Hiristiyan yeni bir.süreç
ve
baglamig oldu. Degigimi
rinde ve pazarhklannda
imzalandi.
Bu anlay-
imparatorluklari
arasinarasinda
Islam dünyalan antlagmamn
hükümle-
görmek mümkündür. açisindan çok yeni bir diplomasi süreci baglamigti ve ilk Avrupa'ya Osmanlar
.
gi
ÇAÖ
MODERN
giripleri için anlamli bir antlagmaydi.
Çokciddi bir pazarlik
yok-
tu, yalnizca zafer kazananlar yenilenlere partlar õne sürmügtü. Îlk olarak 1606 yihnda Zitvatorok'ta dügmanla egit kopulda göyapmiglar ama Karlofça'da .daha dramatik bir degigiklik olmugtu. Osmanhlar savag alanmdaki kesin yenilginin ardmdan, bang antlagmasini zafer kazanan dügmanlannm belirledigi rügmüy
artlara
göre imzalamiglardi. Yeni bir taktik olarak, maglubiyet-
lerinin sonuçlarmi hafifletmek üzere hem onlar için aracihk yapacak hem de yakindaki kompulannin güçlerini dengeleyecek, özellikle
ingiltere ile Hollanda olmak üzere Bati Avrupa dev-
letlerinden yardim istediler. Yeni askeri iligkilere dayali bu dip-
lomasi daha sonraki yüzyillara ömek teykil etmigtir. Viyana yenilgisi, Karlofça Antlagmasi ile mühürlenerek
Müslümanlar
için
gücü karsisinda neredeyse kesintisiz ve uzun bir gerileme döneminin baglangici olmuytur. H1ristiyan
da durumun farkindaydilar. Yüzyil baginda bir Türk tarihçisi punlan yazmigtir: "Bu, Osmanli devletinin kuruluundan beri benzeri görülmemig ölçüde büyük bir yenilgiydi."3 Osmanhlar
tartigilmasi önemli bir Yenilginin hemen' ardindan nedenlerinin noktaydi. Ïslami yükseligin ilk günlerinden itibaren, Ïslam dini ve siyasi görügünde, dünyanin ve devletin eksik taraflanni tartigmak önemli
bir gelenekti. Ancak ilk defa tartigmada
"biz"
ve Ïslam ordula-
yer aliyordu. Eskiden.hep zafer kazanan nasil yendikleri ve onlara nenrn maglup eden bu den yenildikleri tartigihyordu. Bu tartigmaya XVIIL yy baglarm"onlar"
"kafirlerin"
da Osmanli resmi çevrelerinde Osmanli subaylan,
memurlan
bir zaman da
baglandi, uzunca ve entelektüellerinin
sinde kaldi. Halk1n büyük bölümü, çogunlukla
dar çevreda iç eyaletler-
degigen durumundan habersiz kaldilar. Tartigma zamanla üst smiftaki halk arasinda ve H1ristiyan dünyasmm kargisinda uzunca bir süre islamiyet'in silahyörlüde yagayanlar dünyanm
320
MUCADELE
günü yapmi
olan Türklerden
tüm Müslüman dünyasma yayild1. Bu degigim, önce Rus, sonra Bati Avrupa ordularinin iler-
lemeyi särdürmeleri,
çok fazla Müslüman
egemenliginde
girmesi ve geligmelerle güçleniyordu. L
îslam ülkelerinin Ortadogu
topragmin aleyhine
pazarlan,
Avrupa olan ticari
Bati'nin
verim-
li üretimi ve Bati sömürgelerinden ucuza malolan ucuz tekstil ve bagka ürünlerle dolduruyordu. Eskiden Ortadogu'nun Baihraç ti'ya ettigi pamuk, kahve, geker gibi ürünleri artik sömürgelerden saglanarak Bat1h tüccarlar aracilig1yla
Ortadogu'ya
ih-
raç ediliyordu. XVI. yy bagmda da yenildigi
iran'da Safevi hanedam Osmanlilar karsisin-
halde, iki yüzyildan fazla egemenligine
devam etmigtir. Bu dönemde; Osmanlilar'la askeri, siyasi ve dini mücadelenin sürmesi, SiiliginIranlilar'm çogunluk dini olarak kabul edilmesi, Orta Asya ve Hindistan'daki Müslüman ülkelerle yeiligki ni bir düzeninin geligmesi, Avrupa ile ticaretin ve onunla birlikte Íran'a kargi Avrupa ticari ve siyasi rekabetinin artmasi gibi birtakim önemli
degigiklikler olmuytur. Safevi döneminresim, mimari ve sanayi sanatlannda de önemli geligmeler olmuytur. Safevi devletive toplumu bu gösterigli görünözellikle
tüsünün
ardmda
hizla çürüyordu.
Bu durum Ïran'in XVIH. yy basinda bati Osmanli, dogu Afgan ve kuzey Rus istilasma ugramasiyla açiga ç1kti. Zamanla
Ortadogu
Müslüman
devletleri
arasmdaki
reka-
bet kuzeydeki iki büyük H1ristiyan devletin, Avusturya ve Rustehdidinde ya'nm, kalmaya bagladi. Her iki devlet savaglarla Osmanh ve Iranlilar'dan ciddi toprak ve avantajlar sagladilar. Avusturya ki Avusturya
ilk olarak, daha önce ve Macaristan
lar, Balkan yanmadasmda
Türkler'e kaptirdiklar
I
es-
topraklarmi
geri aldi. Avusturyaliçok ilerlemediler ama Tuna'nin ag-
zma kadar seyir hakkini kazandilar ve Ïstanbul'un yolu sayilan
.I
321
MODERN ÇA0
Morava vadisine girdiler. Moskova gücünün güneye dogru ilerlemesi çok daha önemliydi. XVIII. yy'da Rus Ìmparatorlup'nun güneye dogru flerlemesinde yeni bir agama baglamig ama ilk baglarda çok.baganh olmamigt1. 1710 yilinda Prut Nehri'ni geçerek
Osmanh
im-
saldiran Ruslar, geri çekilmek ve ele geçirdikleri yerleri terk etmek zorunda kalmiglardi. Iran'daki kangikhkKafkasya bölgetan faydalanmak isteyen Ruslar, 1723 yilinda sefer Ossine girerek, Derbent ve Baku gehirlerini aldilar. Bu
paratorlugu'na
manhlar'la birlikte hareket etmiglerdi. Osmanhlar kuzeydeki giisterken, bi dogu smirlarinda da Rus ilerlemesini engellemek îran devleti parçalanacaksa bir pay almak istiyorlardi ama Rus-
lar'in baçanlan kisa sürdü. Askeri komutan Nadir Han'in baganh liderligindeki Iran hizla toparlandi. Bati ve dogudaki-zafer1erinin ardmdan, 1736'da hükümdar öldükten sonra pah olan Nadir Han, Osmanhlar'i,
Ruslar'i ve Afganhlar'i
yeni yerler fethetti. Ïran ve Osmanli ordulannin m,
gesinde açik bir
kararasmdaki güçler den-
kazandiklan baçanlanna
ve Avrupali rakipleri degigim oluyordu. Bu
Islam devletleri
Iran'dan atti ve
durum XVIIL sonlarma
dogru iki tarafça da anlayilmigti. 1768 ylhnda Osmanli .Ímparatorlugu'na saldiran Ruslar, bu defa büyük bir üstünlüge sahiphergeyi yok ederken, Rus donanti. Rus ordulan önlerindeki Akdeniz'e girerek Surimast da Avrapa çevresinden dolagarak ye ve Anadolu kiyilanni tehdit etti. Küçük Kaynarca Antlagmast (1774) ile sonlanan savag Osmanhlar için çok büyük bir yenilgi, Avrupa ile Ortadogu arasmdaki iligkiler için de bir dönüm noktasi oldu. Bu durum, Rus IL Katerina tarafmdan "Rusya'nin epini yagamadig1 bir
Çariçesi
zafer" geklinde anlatilmigtir. Bu atitlagma ile Rusya'nm sagladigi kazançlari toprak, ticaret 322
MÜCADELE
·
ve etkinlik olmak üzere
digi topraklar
üç grupta inceleyebiliriz.
az olmasma karym, stratejik öneme
Rusya'nin
al-
sahipti. XVIII.
yy baglannda Azak'i alan Rusya, o zamana dek tamamen TürkMüslüman denetiminde bulunan Karadeniz'in kuzey kiyismda bir köprübagi
elde
etmigti.
si ile Kinm Yarimadasi'mn manlan
Rusya,
Küçük
Kaynarca
dogu burnunda
ve Dinyester Nehri agzinda Kilbyron
re önemli
iki bölgeye
.daha
man11 hakimiyetindeki bagimsiz olacak
Antlagma-
Kerç ve Yenikale
li-
kalesi olmak üze-
sahip oldu. Artik, yüzyillardir
Os-
olan Kirim yanmadast
Tatar Hanligi
ve Tatar Hani ile ona
da
bagli olan Karadeniz'in
kuzey kiylsindaki beylikler, Osmanli denetiminden ve etkisinBu sayede Ruslarm ilerleyigi ve 1783'te Kiden çikarilacakti. nm'in
ilhaki yolu aç11mig oldu.
Bu süreç
çok önemli
bir degigiklige neden
ler Avusturya
ile olan önceki
eyaletlerinden
çekilmiplerdi
savaglardan ama çogunlugu
olan yeni fetihlerdi. Ancak Kirim'in
durumu
oldu.
Türk-
sonra bazi Avrupa nüfusu
Hiristiyan
çok farkliydi. Ta-
tar olarak bilinen Kinm halki aslmda Türkçe konuyan Müslümanlar'di. XUI. yy Mogol fetihlerinden, belki de ondan da önceden beri orada yaç1yorlardi. Ilk defa eski bir Müslüman halki ile topragi H1ristiyan
fatihlere verilmesi
Müslüman
gururu için Rus denetimine girmeyerek bagunsiz olmÅlari bir ölçüde bu küçük dügürücü duçok ciddi bir darbeydi. K1rim Tatarlan'nm
telafisiydi. Öte yandan sultan Tatarlar'm hükümdan oldini otoritesini sürdürüyormasa da, halife olarak üzerlerindeki du. Ancak Tatar bagimsizligi da Osmanlilar'm dini yetki alanmda kalmalan da pek uzun sürmemigtir. rumun
Küçük
Kaynarca
kazanmiglardi. niz'de
Antlagmasi
ile Ruslar
Rusya Karadeniz'de
seyir özgür1ügünü
pa ve Asya eyaletlerindeki
ve Osmanli
ticari
avantajlar
da
ve Bogazlar yoluyla Akde-
imparatorlugu'nun Avru-
deniz ve kara ticaretini elde etmigti. 323
MODERN ÇA0
Bu durum, tüm Avrupa devletlerinin XIX. yy'da Osmanli ratorlugu'na ticari girigleri için önemli bir adim olmuytu.
impa-
avantaj, Osmanh topraklan içinde güç ve etki elde etmeleri olmugtu. Tuna'nin Eflak ve Bogdan (Romanya) prensliklerinde Rusya'nin özel statüsünün taninmasi bunlardan en önemlisidir. ilkesel olarak Osmanh hakimiyeRuslann sagladigi üçüncü
tindeki bu iki eyalet artik bir ölçüde iç özerklik ve Rus etkinligi elde etmigti. Rusya eger isterse, Osmanh gehirlerinde elçi-
likler açoa hakki kazandi. Bu da Batili ¯devletlerin uzun süredir istedikleri ama elde edemedikleri önemli bir ayncahkti. istürlü kopulda yetanbul'da bir Rus kilisesinin yapilmasi ve ni kiliseyi temsil etme hakki" (7. madde) küçük gibi gõrünen önemli bir ödündü. Halife olarak Osmanh hükümdannm Tatarlar üzerindeki di"her
kargihšmda Rus çariçesine verilen ödün için ayni gey geçerli degildi. Antlagma metnin yalnizca tek bir Rus kilisesi ile smirli olmasma karçin, kilise adina temni otoritesi etkisizdi,
ama
sil hakki, küçük bir yorumla, Osmanli sultanmm Ortodoks H1hakki olacak gekilde geristiyan tebaasmin tümüne müdahale niëlemigtir. 1783 yilinda Kirim'in ilhakiyla Ruslarm yay11ma politikalarmdaki yeni agama bagladi. Buradan Karadeniz'in kuzey kiyilarinda iki yönde
de yayilan Ruslar,- daha önce Türkler'in, Tatar-
lar'in ve öteki Müslüman halklann yagadiklari ülkeleri ele geçirdiler. 1785 yilmda, doguda Kafkasya'da bir Kafkas imparatorluk eyaleti kurarak bölge halki ve beyleri üzerindeki egemenliklerini güçlendirdiler. Bu durum Osmanh imparatorlugu ile bir savaga neden oldu. Türkler, 1792 yilmda savagin sonunda Tatar Hanligi'nm ilhakiarasmda smir olarak Gürcistan'daki Kum ve iki imparatorluk ban 324
irrágini
kabul ettiler. 1795 yilmda eski Tatar topraklannda
MÜCADELE
Odessa liman gehrini kuran Ruslar, Türkler ile bir kez eEaha savagtiktan sonra 1812 yllinda Osmanlilar'in Besarabya eyaletini ilhak ettiler. Müslümanlar'in Karadeniz'deki yüzy111ardir süren egemenliklerini
son erdiren Ruslar, Osmanli împaratorlugu'nu dogudan ve batidan sikigtirmiglardi. Ruslar, 1794 yihnda Kaçar hanedaninm iktidarda oldugu Îran'i da tehdit ediyorlardi. Ülkede bir ölçüde otorite
lik saglayan
ve
Kaçarlar,
bir-
Ruslar'a
kaptir11an Kafkasya topraklanni geri almak için ugragtilar ama bunu bagaramadilar. Iran'm iggal edilmesi nedeniyle, eski Gürcistan Hiristiyan kralhäi halkinm bir bölümü, Müslüman fethine kargi Rusya'dan koruma istediler. 1801 Ocak ayinda, tarafindan Gürcistan'm Rus Im-
Çar
paratorlugu'na
ilhak ediidigi aç1klandi. Bu olaydan sonra, 1802 yllinda Gürcistan ile Hazar Denizi arasmdaki Dagistan, Rus korumasi altmda yerel prenslerin olugturdugu bir federasyon oldu. Küçük bir Gürcü krallig1 olan Îmeretya da 1804 yihnda il-
hak edildi. Bu geligmelerin ardmdan Rusya'nin Iran'a saldirmasi için yol açilmig oldu. 1804-1813 ve 1826-1828 yillari arasmda iki RusÎran savaç1 yapildi. Bu savaglann sonucunda Ruslar, kismen yerel hükümdarlardan, kismen de Iran'dan, ileride Sovyetler Birli-
gi'nebagh
Ermenistan ve Azerbaycan olacak yerleri aldilar. Rusya, 1828 yilmda Îran ile imzaladigt bangtan bir ay sonra 1821 yilmda, bagimsizhk savaglanna baglamig olan Yunanhlar'a destek olmak üzere Osmanh imparatorlugu'na kargi savag açti. Ruslar 1829 yihnda Edirne'ye girerek önemli avantajIar elde ettikleri bir bang antlagmasi imzalatabild.iler. imparatorluk
Rusya, iki
arasmdaki
Balkan ve Kafkas smirlarmda önemli kazançlar. elde etti, ayn1 zamanda da, Tuna prensliklerinin içiglerinde etkin oldu ve tüccarlan ile deniz ticareti haklarim tek-
325
MODERN
ÇAÖ
Ruslar güneye Ortadogu'ya dogru ilerlemeye dev'am ederortalarinken, Bati'da yeni bir tehdit ortaya çikiyordu. XV. yy'in Avrupa'dan denize dan sonra Avrupa, karadan Rusya'ya, Bati dogru ilerliyordu. Islam'a kargi Bati'da ve Dogu'da ilerleme fe-
ispantihlerle tekrar baglamig, Tatarlar'dan Rusya, Araplar'dan saldinlar, fetihlerden sonraki kargi ya ve Portekiz ahnm14tt. Bu Ruslar güneye ve dogusavaç1 dügman topraklarina götürdü. yanda da Müslüman Araplar'dan ya dogru Asya'ya girdiler, öte yanmadalarini kurtaran ispanyollar ve Porteve Magripliler'den eski efendilerini Afrika'ya ve daha da ilerilere sürdüler. kizliler
Büyük keyif yolculuklan
birçoklari için dini mücadele, Haç-
tekh Seferleri'nin devami ve ortak Müslüman dü mana kargi Portekizliler Asya sulanna girdiklerinde, rar bir fetih girigimiydi. baghca dügmanlan kendilerini durduramayan Osmanh imparatorlugu, Misir,
Iran ve Hindistan'in Müslüman hükümdarlariy-
mil-
denizci dt. Portekizliler'in ardindan Batt Avrupa'daki geldiletler, ispanyollar, Fransizlar, Hollandalilar ve ingilizler ler ve Afrika ve Güney Asya'da XX. yy'a kadar sürecek bir Baöteki
olugturdular. ti Avrupa hegemonyasi Bati Avrupa'nin Portekizliler'in ilk girigimlerinden sonra, ticaretle Güney Asya'daki etkinlikleri genellikle denizcilik ve sonralan siyasi bir egemenlik kurulmasi yoluna giilgiliydi ama
dilmigtir. Bu durum o zaman bile Hindistan, Güneydogu Asya Ortadogu bundan dolayh olarak ve Dogu Afrika ile sinirliydi ve etkileniyordu. Batill devletler Ortadogu ile büyük oranda tica-
istanbul'daki îngiliz elçiligini XIX. yy baglarina dek bölgede ingiliz ticaretinin önemli araci olan resri olarak ilgileniyorlardi.
mi Levant girketi igletip finanse ediyordu. Ortadogu, Asya'da Hollanda ve ingiliz gücünün güçlenmesiyle iki taraftan Bati Avrupalilar'la kugatilmigtt. Bu geligme, Kizildeniz ve Basra Körfezi'nden geçen baharat ticaretinin büyük 326
"
MÜCADELE
oranda azalmasmi
Portekizliler'in
daha önce Afrika'mh çevre-
sini dolagmalarmdan daha çok etkilemigtir. Avrupa imparatorluklarinin Asya ve Afrika'daki egemenlikleri henüz dogrudan Ortadogu'ya
ulagmiyordu
ama bölgenin stratejik yollarindaki
Bati ilgisi giderek artiyordu.
devrimi ve Napolyon saglobal özelligi bu dügüncelere yeni bir iglerlik getir-
vaglannin
Fransasiz
di. Bati müdahalesi, Fransizlar ile Ìngilizler'inmücadeleleri ve her iki ülkenin Ruslar'a kargi duydugu endige ile Ortadogu'nun merkezine
tapindi. Artik Türkler yaln1zca
Rusya ve Avusturya Ingiltere ve Fransa'nin da aralannda oldugu dört devletle ugragmak zorunda kalmiglardi. ile degil,
Haçh Seferleri'nin ardindan Ortadogu'ya düzenlenen ilk askeri sefer Fransa tarafindan gerçekleptirildi. 1798 yilinda General Bonaparte komutasindaki bir ordu o zamanlar Osmanli eyaleti olan Misir'a girerek ülkeyi kolayca ele geçirdi ama Fransiz iggalini Filistin'e kadar geniëletme girigimi baçanli olmadi. 1801 yilmda Fransizlar Misir'dan çekildiler.
lar'dan da, Türklerden siz ve
de kaynaklanmiyordu,
Ïngiliz güçleri arasmdaydi.
ra aranla
Yerel
daha azdi. Kisa süren Fransiz
tin küçük bir ordusunun
dan birini
rm Misir'dan
ögelerin
Fran-
etkisi bunla-
iggalinden
bile Ortadogu'nun
"geçirebilecegi
önemIi topraklarin-
anlagildi.
çikipi yine yalnizca bagka
çikartabilecegini
mücadele
sonra, M1sir girdi. Fransiz iggali ile Batili bir devle-
tekrar Türk yönetimine kolayca ele
Bu sonuç, Misirl1-
Ayrica Fransizla-
bir Batili devletin onlari
gösterdi. Bu çifte ders, daha sonralari çok köbir durumu igaret edlyordu.
tü sonuçlar dogurabilecek Bati Avrupa
ülkeleri,
daha çok ticaretle daki rekabetlerle likle içiglerine merkezi
ve diplornasiyle, özellikle ilgilendiler. Ortadogu'daki
önemli
topraklara
XIX. yy'm ilk yansinda
oranda
müdahale
saldirmiyorlar,
Ortadogu'da
de këndi aralarinetkinlikleri,
gerektiriyordu
bölgeyi kenarlarmdan
genelancak
ke327
MODERN
ÇAÖ
mirmekle. yetiniyorlardi. Frans1zlar, imzalanan Edirne Antlagmasi'ndan
Ruslar ile Türkler arasinda
bir yil sonra, 1830 yilinda, õzerk bir hanedanin yönettigi o zaman Osmanli hakimiyetinde Cezayir'i iggal ve ilhak ettiler. O siralarda ingilizler de Arabisyolundaki tan civanna yerlegiyorlardi. 1839 yllmda, Hindistan önemli bir kömür ikmal istasyonu olan Aden iggal edildi. BenKörfezi'ne zer stratejik ve ticari endigelerle ingilizler de Basra yerlestiler. 1853 yihnda yerel hükümdarlarla yapilan antlagmayla bu yerlegme tamamlanmig oldu. Ruslar, yüzyilin ortalannda tekrar Osmanh Ímparatorlugu'na yüklenmeye bagladilar ve 1853 Temmuz'unda kargaça içindeki diplomatik bir bunalim sirasinda Tuna prensliklerini iggal ettiler. Fransa ile
Ingikere Osmanh imparatorlugu'nu destekledi.
Rusya'ya kargi 1854 yllinm Marti ayinda bir ittifak kuruldu ve iki yll süren K1nm Savagi Paris Antlagmasi ile sona erdi. Rusya birtakim ödünlerin yani sira, topraklarindan da vermek zorun-
da kaldt. Osmanli Ímparatorlugu'nun Avrupa Birligi'ne alinmagösterilmesi kasi, toprak bütünlügüne ve bagimsizligina saygi bul edildi. Bu, Bati Avrupali müttefiklerin Türk imparatorlugu topraklannda çok sayilarda yer aldiklan ilk savagti. Bati ile bu dogrudan iliski ileride çok önemli degigikliklere yol açti. Ruslar Ortadogu'da
duraklayarak
dikkatlerini
Orta Asya=ya
Hazar Denizi dogusunve orada çok ilerlediler. da Çin sirunna kadar olan bölge yüzyillardan bu yana BuhaHive Hanliklan olmak üzere üç Islam ra Emirligi, Hokandve Türk devleti arasinda paylagilmigi. Bunlar askeri seferler sonunda hizla Rus denetimine girdiler. Bölgenin bir bölümü ilhak
yönektiler
edilirken, kalan bölümü de Rus iggali ve korumasindaki
"yerel
beylefin yönetimine birakildi. Ruslar'm Karadeniz'deki lagnasrile
328
etkinlikleri 1856 yihndaki bang ant-
kisillanmigti. Bati Avrupa Fransa-Prusya
savapyla
il-
MÜCADELE
gilenirken,
1870 yihnda, Ruslar bunu firsat bilerek kisitlamalardan kurtuldular. Rusya'nin Osmanlilar üzerindeki baskilan açisindan da yeni bir dönem baglad1 ve 25 Nisan 1877'de savag çikti. .Türkler, merkezdeki megrutiyet krizi tagradaki ve isyanlarla ugragtiklari için Rus ordularino ilerlemesine kargi koyamadilar. Ruslar bagkentten birkaç kilometre uzaktaki Ayastefanos'a (Yegilköy)
kadar girerek Padigah ile çok agir bir antlayma yaptilar. Osmanli Împaratorlugu, Bati, özellikle de ingiliz diplomasisi sayesinde kesin bir felaketten kurtuldu.. Ruslar'm Osmanlilar aleyhine yayilmasi 1878 yilindaki Berlin Antlagmasi ile sinirlandi. Ruslar, tekrar doguya yönelerek 1881 yllmda ilerlemeye bagladilar ve Kafkasya'ya smir bölgelerini ilhak ettiler. Rus ordulari bu on yll süresince Hazar Denizi ile Amu Derya arasin-
daki yerlerin denetimini ele geçirdiler. 1884 yilinda Merv'i alarak Rus imparatorluk gücünü Ïran ve Afganistan'in Orta Asya simrlarna dek geniplettiler. Dogu Avrupa'dan gelen ataklarla dogru orantih olarak, Bati Avrupa da genigliyordu. 1881 yilmda Tunus'u Frans1zlar, 1882 yilmda da Misir'i Íngilizler ele geçirdi. Her iki bölgede de tipki Rus Orta Asyasi'ndaki gibi siyasi sistemler ve yerli monargi-
ler oldugu gibi korundu. Ancak askeri iggalle birlikte genel bir siyasi ve ekonomik
Ortadogu'daki
denètime
girdiler.
Ingiliz diplomasisi
Hindistan
yolundaki
ya-
banci tehditleri için bir kalkan geklinde "Osmanli Ïmparatorlugu'nun bagimsizligini ve bütünlügünü koruma" ilkesine dayaniyordu ama saldirlar süruyordu. Fransizlar lar Osmanli imparatorlugu'nda önemli bir
ve az da olsa Rus-
yer kazandilar. 1880 yilmdan sonra, Ingiltere'nin en büyük rakibi olan Almanya da Oitadogu'ya, giderek artan bir ilgi duymaya bagladi. Alman -hedeflerinin art arda gelen Osmanli rejimleri tarafindan kabul 329
MODERN ÇAG
edilmesi
ingilizieri huzursuz ediyordu.
Alman
sanayicileri
ve
maliyecileri çegitli ödünler elde etmiglerdi. Osmanh ordusu, Alegitiyor ve yeniden yapilandtrihyorman subaylari tarafindan adamlari ve du. împaratorlugun Asya topraklan Alman bilim
Berlin'i istanbul, Halep, olan ünlü Bagdat ve Basra yoluyla Basra Körfezi'ne baglayacak Bagdat Demiryolu çaligmalanna 1889 yllinda baglandi. baglang1çta geçici olmasini planladiklari M1sir iparkeologlan
tarafindan
aragtinhyordu.
Ingilizler'in
gelen en önemli nedeni, kuzeyden Alman tehdidi olmuytur. Aym endigelerle, 1907 yllmda iran'in ile anlagma Rus ve ingiliz etki alanlanna bölünmesi için Rusya Osmanh Iragi'ndan doguya yapildt. Bu anlagma, Almanya'mn engellemeyi amaçliyordu. ve güneye daha çok ilerlemesini eyaletlerini ele geçirme1911 yihnda, Ruslar'in Iran'in kuzey
galine devam etmelerinin
oldu. I. Dünya Saleri yeni bir ilerleme döneminin baglangici olsa da, Iran, vagi'nin baglayana kadarki süreçte, bazi Fas'taki etkileRus hakimiyetine girdi. Fransizlar da bu sirada rini genipleterek 1912 yllinda bir manda kurdular. Italya, Fransizlar'in Tunus'u ele geçirmeleri ve Fas'ta ilerlemeleri kargisin-
direniŠler
da telaglanarak, 1911 Eylülünde Osmanh imparatorlugu'na sa-
Osmanhlar, Trablus ve Cyrenaica eyavag ilan etti. Sonrasinda letlerini ilhak ettiler ve her ikisi de italyan sömürgesi haline geldiler. Artik
Islami Ortadogu XVI. yy'dan beri Avrupa'nin yayllma-
styla iki tarafh olarak kistirilmigti. Kuzeyden Ruslar, Türkiye ve etrafindan dolairan't kistirisken. Bati Avrupahlar da Afrika'nm arak Akdeniz'i agtp Arap dünyasina ulagmiglardi.
.
330
15. BÖLÜM
DEÖÍ ÍM Ortadogu'da
etkinligi ayni siyasi ve ekonomik dönemde büyük ölçüde artmigti. Bu artig, askeri ve siyasi konulardaki gibi õncelikle bozulan güç dengesine bagliydi. XIX. yy'da Ortadogu, Bati ve Dogu Avrupa ile kargilagtmldiginda XVI. yy'daki ihtigamli dönemine göre oldukça güçsüz durum-
Avrupa'nin
daydi. Bu duruma neden olan pek çok gey bulunmaktadir. Avrupa ile iligkilerinde, Ortadogu, savaym hizla yarattigi karmaga ve silahlanma gerekliligi yüzünden artan bir maliyetle kargi kargiyaydi. XVI-XVII. yy'daki yüksek enflasyon ekonomiyi etkilemig, sonrasinda
da fiyat artiplari sürmügtü. Dig ticaret, Güney Güney Asya ve Atlantik deniz ticaret yollari nedeniyle sars11mig, transit ticaretin dügmesi de Ortadogu bölgesinin önemini azaltmigt1. Osmanli imparatorlugu'nun dogusundaki ülkeAfrika,
lerle ticaret dengesinin bozulmasi, Hindistan ve iran'a dogra altin ve gümügün akipinin artmasi bagka bir etkendi. Bu süreçlerin hizlanmasinda, Ortadogu'nun.nakliyat, sanayi ve tarm açismdan teknolojik nuyordu.
olarak geligmemig olmasi da büyük rol oy-
Ote yandan toprak mülkiyeti sisteminde de degigiklikler olmustu. Devlet, yönetim ve savag için artan nakit gereksinimini kargilamak üzere geleneksel olan askeri timar sistemini terk etmek zorunda
kalmisti. Bunun yerine iltizam sistemini uygulamaya baglamisti ama bu sistemin de hem tagrada hem de merkezde ters bir etkisi olmuytu. ÖzellikleXVHL yy'da köyler bagta olmak üzere nüfusta
görülen hizli azalig bir diger degigiklik331 I
MODERN
ÇAÕ
tir. Türkiye, Suriye ve Misir nüfuslarinm
1600'dekinden
1800'de
daha az oldugu belgelerden anlaglmaktadir. XVI. yy sonuna dogru fiyatlar büyük ölçüde
artmaya
migti. Bu durum, Amerikan
gelmesinin Or-
tadogu'daki
.bagla-
altin ve gümügünün
yikici etkisinin bir gõrünümüydü.
Osmanh impara-
alma gücü Bati'dakinden çok, azdi. Îran ipegi bagta olmak üzere, Îran ve Hindistan'dakinden da çok ilda, Avrupa'da iran ürünleri, Osmanli topraklannda gi görüyordu. Ancak Avrupa'da herhangi bir Osmanh ürününe
torlugu'nda
bu degerli madenleri
böyle bir ilgi söz konusu degildi. Avrupa'ya
ihraç edilen
bag-
Eskiden genellikle üretahil ve tekstil ürünleriydi. olugan tekstil ticareti azalmigti. Ortadogu'dan tim mallanndan Avrupa'ya yalmzca pamuklu bez ihracati bir dönem sürmügtür.
hca ürünler
ve Hint kumaglannm ihracati durmuy, duOrtadogu'ya ithalati baglandönerek, Avrupa'dan
Artik tekstil ürünleri rum
tersine
m1gt1. Avrupa'da
tekstil
her ve ipek çogunlukla
hammaddes'i,
ürünlerinin
îran'dan
ithal ediliyordu.
pamuk,. moOsmanh bel-
altin ve gümüg ithal edildigi halde, para basmak için bile ülkede yeterli degerli maden bulunmuyordu. Bati'dan alman yeni tahillar tarima az da olsa fayda saglavardi. migti ama yine de ekonomik ve teknolojik bir duraklama
gelerine göre, Bati'dan
tarim dèvrimi yaganmamig ortalanve Avrupa sanayi devrimi hiç yansimamigtir. XVIII. yy herhangi na dek Ortadogu sanayisinde geligme görülmüg ama smirli kalmigtir. bir teknolojik geligme olmadan el zanaatlan ile ilerlenmemig olmaSilah yapimi ve gemi inçasi, teknolojide Ortadogu
ülkelerinde
Avrupa'daki
Osmanh imparasinm en önemli iki gõstergesiydi. XVIII. yy'da faydalanmig ve torlugu, Avrupah denizcilik mühendislerinden Îsveç ve Amerika Birlegik Devletleri'nden sivil ve askeri amaçh tekneler satin almigtt. Împaratorluk topraklarindaki su kanah ve yol agini geligtirmek için de girigimleri olmamigtir.
332
'
Ticaretle ilgili parlar da Osmanh imparatorlugu ve õIeki Ortadogu devletleri aleyhine degigiyordu. Ortadogu, açilan ve geligen Okyanus yollanndan etkilenmemig, Osmanli imparator-
lugu. için baglica vergi geliri ve hammadde daki
Ïran ipek ticareti, büyük
oranda
kaynagi durumun-
Bati Avrupali tüccarlann
L
kontrolü
altina girmi ti. Benzer
degigikliklerle Karadeniz'de
de
Türkler güçsüz duruma dü üyordu. Rus gücünün Kuzey kiy1smda yayilmasi nedeniyle bölgedeki Dogu Avrapa ticareti büyük oranda artmigti. Rus tüccarlar ve denizciler, Küçük Kaynarca Antlagmasi ile kazandiklari ticari haklar sayesinde dogrudan Osmanli tebaasiyla çahemaya baglamiglar ve Türk bagkentine hiç gitmeden Bogazlar'dan geçip Akdeniz'e gitme olanagi elde etmislerdi. Çok geçmeden öteki Avrupa devletleri de kendileri için Ruslar'in
kazandiklan haklari isteyip aldilar. Karadeniz ticaõzellikle de Yunanlilar'a kaptiran Türkler'in Avrupa ticaretindeki paylan da çok dügmügtür. ingiltere ile tiretini Avrupalilar'a,
caretleri
XVII. yy ortasmda onda bir, XVIIL yy sonunda yüzde bir, Fransa ile ticaretleri de XVI. yy sonunda yüzde elli, XVIII. yy sonunda ise yirmide bir oraninda azalmigtir. Bununla birlikte, Avusturya ve Fransa basta olmak üzere ithalatta büyük ölçüde artig olmug, ucuz ve kimi zaman daha iyi olan Avrupa mallari yerli mallarin büyük bölümünü piyasadan çikarmigtir. Bu dönemde H1ristiyan ya
Avruþa'da
Osmanli
Balkan eyaletleri ürünleri
tanm
ürünleri,
özellikle
için yeni piyasalar aç1lma-
baglamigtir. Bu durum, Osmanli nüfusu için ciddi toplumsal
sonuçlar dogurmuytur. karlar, geleneksel
Çogu Müslüman
zanaatlann
olan esnaf ve zanaatazalmasi nedeniyle niteliksiz iççi
haline gelmiglerdir. Öte yandan, çiftçiler,
tüccarlar
ve nakliye-
ciler olarak Hiristiyan Bunlar, vikleri
azmliklar için yeni olanaklar dogmustur. ticaret yaptiklan Avrupa devletlerinin yakmhklari, tegve bu yeni durum sayesinde servet, beraberinde egitim, 333
I
MODERN
ÇAÖ
dolayisiyla da etkinlik ve gü ç elde etmiglerdir. Arap eyaletlerinde meydana gelen ekonomik oldugundan
11imparatorlugu'nda
çöküy Osman-
çok daha da agir olmuytur.
Suriye, Irak ve Misir'da hem tanm arazisi hem de nüfus büyük ölçüde azalmigtir. Nüfus azalmasi gehirlerde görülse de, daha çok kirsal kesimde olmugtur. Aynca, sanayide de gerileme olsayisi ve üretim çogu büyük liman da õnemini yitirmigtir. olugan bu degigikliklerin nedenleri arasinda
dugu anlagilmaktadir. kaliteleri
.dügmüg;
Ortadogu'da
Sehirlerdeki zanaatkar
otorite eksikligi, kismen siyasi nedenler, bir ölçüde bagimsiz yerel yöneticilerin çikmasi ve yerli göçebelerle ithal askerlerin tagrada yol açtiklan ciddi hasarlar yer almaktaçogunlukla
I
dir. Yönetici askeri ve bürokrat gruplar çogunlukla yerel ekonomik geligmelere ilgi göstermigler, az da olsa sarfettikleri çabalarsa Avrupa'mn ekonomik çikarlari yüzünderi engellenmigtir. Bu çöküg bir ölçüde
ekonomik
nedenlere,
da Sogunlukla
su ve kerestenin eksik oluguna bagliydi. Enerjinin ve yakitin azligi nedeniyle sanayinin, nakliyenin ve önemli teknolojilerin geligmesi sinirli olmustur. Ortadogu, hayvan kullanimimaden,
geligmig kopum teknikleri, yel ve su degirmeni gibi ilk teknolojik geligmelerden pek etkilenmemig ve bu koni kolaylagtiran
nularda Avrupa'dan Osmanlilar'daki
gerilerde kalmigtir. gerilemenin nedenleri iç degigikliklerle biroldukça
likte, Batt'daki yaçanan bilim ve teknolojideki, savag ve bany sanatlarmdaki ticaret ve devlet yönetimindeki hizli ilerlemelere ayak uyduramamig olmalandir. Türk liderler, bu durumun farkindaydilar ve sorunun çözümüne yönelik birtakim dügünceleri vardi. Ne var ki yeni dügünce ve yöntemlerin benimsenmesi konusundaki büyük ideolojik ve kurumsal engellerle bag edemiyorlardi. Bu konuda, ünlü bir Türk tarihçisi punlari söylemigtir: "Bilimsel dalga, hukuk ve edebiyat engellerine
r
334
çarparak ki-
DEÜ̶ÌM
nldi." Yeniliklere
ayak uyduramayan
Osmanli imparatorlugu,
Sovyetler Birligi gibi onlar tarafmdan yok edilmigtir. Osmanlilar
ile Sovyetler
Birligi'nin
kaderinin
kargilagtirma-
sinda liberalizmin patlayici güçleri, eski ideolojilerin
iflasi, eski
siyasi yap11arin çökmesi ve milliyetçilik gibi ideolojik ve siyasi konular dikkat çekicidir. Tüm bu konularda Ruslar da, Türkler'in geçtikleri yòllardan geçoiglerdi
ve onlarm da milli tarih-
lerinde yeni bir sayfa açacak bir Mustafa
Kemal
Atatürk'e
ihti-
yaçlari vardi.
farkli bir yan söz konusudur. ekonomik güçsüzlük, Sovyetler Birligi'ndeki gi-
Osmanhlar'daki Ortadogu'daki
bi merkezi
gerilemede
denetimin
agmligma
de bir denetim neredeyse lonca pazarlan
düzeyinde
bagli degildi. Aksine,
hiç bulunmuyordu. bazi ekonomik
bu gekil-
Kismen tagra ve düzenlemeler olsa
da, Osmanlilar ekonomik
gücün kullanilmasi ve seferber edilBati Avrupa'nin epeyce gerisinde kalmiglar,
mesi konusunda, daha çok tüketiin toplumu haline gelmiglerdi.
Üretime yönelik olarak, Bati'da merkantilizmin Avrupa ticaret girketleri ile onlan
ortaya
ç1k-
tegvik edip
koruyan devletlerin, gerçekte pazar güçlerinin herhangi bir kisitlama olmadan iglemekte oldugu Dogu'da benzersiz olan ve taninmayan ekonomik enerjilerini yayginlagttrmalarmi ve bir ticari örgütlenmeye kavugmalanni saglamigtir. Artik Batih ticaret girketi, ticarete destek olan hükümetlerin de yardimlan sayesinde yemasi,
ni bir güç olmuytu. Batih tüccarlar, sonra üreticiler,
daha son-
ra da hükümetler, ekonomik güç ve iradede artmaya baglayan egitsizlik sayesinde, Ortadogu pazarlanni ve sonuçta en büyük mutlak bir denetim alOrtadogu üretim sektörlerini neredeyse tina almiglardir. Bu dönemdeki migtir.
tekstil ticareti, Batt'daki ilerlemeden
Ïran ve Osmanli imparatorluklannin
etkilen-
limanlanna ingiliz 335
L
,r
MODERN
CAÕ
·
}
artan miktarlarda Hint pamuklusu ve bagka kumaglar getirilmigtir. Daha ucuz ve daha saldirgan yöntemlerle pazarlanan Batili ürünler, eskiden Bati'da çok ilgi gö-
tüccarlar tarafindan,
ren Ortadogu
_
tekstillerini
dig, sonra da iç pazarlardan çidegigikligi Ortadogu'nun gelenek-
önce
karmigtir. Bu ticari iligkideki sel aligkanhgi olan kahve ile açiklayabiliriz. Kahve ve onu tatlandiran geker Avrupa'ya
gitmigtir. Hollandalilar,
Ortadogu'dan
XVII. yy'1n son çeyreginde Cava'da Avrupa pazarlan için kahve üretiyorlardi. Fransizlar da Osmanli imparatorlugu'na.Bati Hint
kahve ihracati
sömürgelerinden
yap1yorlirdi.
1739 yihnda
Ba-
ti Hint kahvesi, doguda Erzurum'a dek gitmigti. Bat1'nin sömürge kahvesi daha ucuz oldugu için Kizildeniz. bölgesinden gelen kahve çok büyük ölçüde azalmigti. Aslinda
olan geker, ilk kez Hindistan
bir Dogu icadi
ve
îran'da rafine edilmigti. Kuzey Afrika, Misir ve Suriye'den Avispanya ve Sicilrupa'ya ithal ediliyordu ve Araplar tarafindan ya'ya
Burada Batt Hint sömürgeleri
da götürülmügtü.
Colbert'in
firsat yakalamiglardi.
emriyle 1671 yihnda Fransiz-
bir rafineri kurdular
ve oradan
sömürge gekeriÏmparatorlugu'na ihraç ettiler. Bati Hint kahvesi da-
lar Marsilya'da ni Osmanli
de iyi bir
ha act oldugu için Türkler geker kullanmaya bagladilar ve tüketim de çok büyük miktarlarda artti. Misir gekeri kullaniyorlardi ama Bati Hint gekeri çok daha ucuz oldugu için kisa sürede Ortadogu pazano ele geçirdi. Bir Arap ya da Türk'ün XVIIL yy sonlannda içtigi bir fincan kahve ve gekeri Avrupa sömürgeleri üretmig ve ithal etmig oltiyordu. Yerel kaynaklar yalve XIX. yy'da· Avrupa girketnizca sicak suvu saglayabiliyordu
lerinin Ortadogu
gehirlerinde
kurduklan
yeni tesislerden
son-
ra bu da güpheli oldu. Bati'mn
Ortadogu'daki
1erde desteklenmig
ekonomik
ve devam
egemenligi
etmigtir.
Ortadogu
çegitli biçimürünlerinin
DEÕ̶ÌM I
I.
Bati'ya ithal edilmesi,
koruyucu gümrüklerce kisitlanung ve kimi zaman de engellenmigtir. Ancak Ortadogu'daki Bati ticareti sinirsiz ve serbest girig saglayan kapitülasyon sistemi ile korunmuytur. Osmanlilar' döneminde, "Kapitülasyon" (Latince liste anlamina gelen; capitula), Osmanli ve öteki Müslüman hükümdarlar tarafindan Müslüman ülkelerinde Hiristiyan devletlerinin tebaalarina taninan iskan ve ticaret hakki ayncaligi için kullanilirdi. Onlar Müslüman olmayan tebaanin vergilerinden muafti. Bu gibi ayricaliklar XIV-XV. yy'da Ïtalyan de"bölüm";
L
nizci devletlerine verilmigti. Bu ayricaliklar, XVI. yy'da Fransa'ya
(1569), ingiltere'ye (1580) ve bagka bir Îngiliz kapitülasyonunda
1580 yllindaki verilmigtir:
2
ülkelere
de verildi. su hükümlere yer
"...Müslüman Ïmparatom Sultan Murad Han, Îngiltere Kraliçesi Elizabeth'e dostlumöumuzu göstermek üzere, Kraliçe'nin tebaasmm balkmm
ülhemizde
·
güven içinde
mallarmt
ve
ve diger egyalarmt büyük ve küçühgemilerle ve karadan araba ve hervanlanyla getirebilecekledni, kendilen-ne bir zarar ve·ñlmeyeceŽini, kendi ülhelennin gelenekleune göre hiçbir güçlühle harplaymadan mal altp satabileceklerini... Burada yerlegecek ya da buradan geçecek, evli olan ya da olmayan biringiliz in kelle vergisi ya da bagha bir vergi ödemeyecegini... Ïngilirlerin arasmda bir anlaymazlzk çzkarsa hendi elçiliklerine bagvurabilecekledni... Bu anlagmays ce kutsal bang Ingiliz Kraliçesi korudugu ve uyguladag: sürece bizim de aynism: yapacaguntzt bildindz..."
Bu iligki ticaretle birlikte bagka geyler de içeriyordu. Argiv dairesindeki pek çok belgeden birisi olan Sultan III. Murad'm 1590 Haziran'mda Kraliçe I. Elizabeth'e gönderdigi mektubun sonu göyledir "Daima
mada oldugun ispanyol hafirlenne saldsrdtgmda, Allah'nm hazanacaksin. Bizi gerektiginde iglerinden haberdar etmeyi ibmal etme. Allah'a gühürler olsun ki, biz de bo; durmayacak, zaçatt
yardumyla
zafer
mam geldiginde kafir ig>anyollar'z rahatsar alacajaz ve mutlaka size yards edecegir."
etmek için gerekli önlemleri
m
337
MODERN
ÇAÖ
Kapitülasyonlar,
Müslüman devletlerinin
daha da zayiflama-
degigiklikler yüzüniligkilerindeki si ve Hiristiyan kompulariyla olden, baglang1çta amaçlandigindan daha çok ayricalik içerir muglardi. XVIIL yy sonu ile XIX. yy baginda bir Avrupa devlesaghyordu ve bu tinin korumasi mali ve ticari büyük avantajlar uygulama çok artmigt1. Daha da ileri gidilerek, Avrupa diplomatik misyonlan kapitülasyon haklarmi agip koruma belgeleri olan beratlar dagitmiglardi. Baglarda bu belgeler, Avrupa konsolosluklarinin yerel halk arasmdan seçtikleri memur ve ajanlari korumak içindi ama kisa sürede pek çok yerel tüccara verilir ya da satihr oldu. Onlar da korunmuy
ve ayricahkh
bir sta-
için Ostü kazarump oldular. Böyle kötü kullanimi engellemek manh yetkilileri boguna ugragtilar. Sultan IIL Selim, XVIII. yy sonlari ile XIX. yy baglarmda Avrupa devletlerinin konsoloslanyla
bag edemeyince
katilarak Müslümanlar'a
degil ama OsBu berat-
berat vordi.
manli Hiristiyan ve Musevi tüccarlarina larla belirli ticari, hukuki ve mali ayricahklar,
bagigikhklar ve tebaasim yaban-
ile ticaret hakki tanmiyordu. Osmanh düzeye getirmeyi amaçlici tebaalarla neredeyse tümüyle egit çikmasma yordu. Bu durum yeni bir ayncahkh sinifin ortaya yol açti. Osmanli Rumlan denizcilik yetenekleri ve olanaklany-
Avrupa
la giderek daha üstün bir duruma ulagtilar. Bu sistem XIX. yy bagmda Müslüman tüccarlar arasinda da yayildi ancak çok az tüccar faydalanabildi. Tarih boyunca daha karmagik ve hareketli yapisi olan bir örnekletoplumun ticari etkisiyle canlanan daha basit ekonomi örnekleri degigikliklerden ri de bulunmaktadir. Ortadogu'daki Avrupahlar faydalanan yabancilar ve ajanlardi. Yabanc1 olanlar
idi, ancak Müslüman ülkelerde dini azinliklann üyeleri bag aktörlerdi ve çogunluk toplumu onlari marjinal bulurdu. Bu dukullanilan "Frenkler" rumu, Türkçe'de Avrupah yabancilar için
I,.
ve Avrupalilagmig
olan yerli Levanten
nüfus için
kullanifan
"tat-
lisu Frenkleri'
terimleri de göstermektedir. XX. yy baçinda, azinhklarin ve yabancilann mali konularda agirliklari oldukça fazlaydi. 1912 yilindaki bir listede, Istan-
bul'daki kirk özel bankacidan on ikisi Ermeni, on ikisi Rum, sekizi Musevi ve begi Levanten ya da Avrupali idi. Yine bagka bir listede, Istanbul'daki otuz dört borsacidan on sekizi Rum, altisi Musevi, begi Ermeni
idi ve
hiç Türk yer almiyordu. Ermeniler, Rumlar ve Türk Musevileri'ni kompularindan ay1ran yalntzca dinleri degil, dilleriydi de. Arapçanin konuguldugu ülkelerde böyle bir aynm yoktu. Museviler ve Hiristiyanlar, Müslüman kompulariyla ayni dili, Arapçayi, konuguyorlardi. 1830'lardan sonra Beyrut limaninda ve çevresinde yeni H1ristiyan
ticari burjuvazisinin ortaya çikip geligmesi bu durumun bir sonucudur. Böylece yüzyilin ortalanna dogru, ögrenim görmüg, varlikli ve Arapça konugan yeni bir orta simf dogmustur. Bu sinif1n H1risti'yan kimlikleri yüzünden önemli bir toplumsal olmamigti ama Arapçayi çok iyi kullandiklaya da siyasi
rolÄ
n için Arap
kültürünün canlanmasmda
çok ciddi katkilan ol-
mugtur.
Ortadogu
ülkelerinde
ve etkinlik makamlanna
Kaynarca Antlagmasi'nm Ortodoks
Bati s1zmasinin ikinci yolu, iktidar gelen dini azinliklardi. Ruslar, Küçük ardindan Osmanli Împaratorlugu'nun
H1ristiyan toplutnu
de etmiglerdi.
Nüfusunun
üzerinde
çogunlugu
bir õ1çüde hamilik elOrtodoks
H1ristiyanlar, Yunan ve Balkan eyaletlerinden olugturuyordu ve bunlar Suriye'de ve Anadolu'da önemli azinhklardi. Çarlarm Ortodokslar üzerindeki hamiligi, Ruslar'a Osmanli nüfusunun önemli bir unsuru üzerinde büyük etkinlik veriyordu. Benzer bir hamiligi sukanin Katolik tebaasi üzerinde de Fransizlar elde etmiglerdi. Sayilari Ortodoks H1ristiyanlar'dan az olmasina kargm, önem-
MODERN
ÇAÜ
liydi. Lübnan'daki
kilisesi de aralannda bulubir dini azmlik bulamadigmdan,
önemli Maruni
nuyordu. Ingiltere, koruyacak
Rus ve Fransiz rakiplerine göre oldukça avantajsizdi. Protestan topluluklar, ingiliz, Amerikan ve Alman misyonerler tarafindan sayilari arttirilmaya çahg11sa da, õnemsiz derecede azdi. Zaman zaman Îngiliz digigleribakanlan ingiliz korumasmi Museviler ya da Dürziler gibi gruplarda yaygmlagtirmayi denemiglerdir. Benzeri bir dezavantajk durumdaki, Protestan güç olan Almanya, bu durumu korumasini Osmanli imparatorlugu'nun tamamina genigleterek avantajli hale getirdi. Dini koruma çeyitli yollarla yapihyordu.
dindeki Osmanli tebaasmin refahlan ve çikarlan korunuyordu. XIX. kapitüyy'da Osmanlilar'in güçten dügmesi ve Avrupalilar'in Korunan
lasyon sistemiyle olupturduklan zor partlar içinde bu neredeyse Osmanh içiglerinin her alanina sinirsiz müdahale hakki anlamina gelmeye baglamisti. Osmanli Musevileri'nin ve H1ristiyanlan'nm egitim ve dinle ilgili gereksinimleri, misyonlar, okullar ve öteki ögrenim, kültür ve toplumsal kurumlar agi ile gideriliyordu. Bunlarm pek çogu Hiristiyan, bir bölümü de Museyavi kurumlanydi ve laik olarak kurulan bazilan azmliklarin ediyordu. Ortadogu'daki ni sira, Müslüman çocuklan da kabul ögrenimlerini de Bati Bati okullanndan mezun olanlar, yüksek yapiyorlardi. XIX. yy'in ikinci yansmdan sonaçildi. Hami ra, Ortadogu gehirlerinin bazilarmda Bati kolejleri -ekonomik etkinligidevletin, kültürel, dolayisiyla da siyasi ve
üniversitelerinde
bir yol oldu. Fransizlar bu konuda en baçanli olanlardi. Onlardan sonra da sirasiyla Ïtalyanlar, Ingilizler, Almanlar ve Amerikahlar geliyordu. Rus girigimleri,
ni yaymasinda
egitim, önemli
olmakla birlikte, digerlerine oranla daha azdi. Bati misyonerleri, Müslümanlar içinde birka·ç mühtedi buldular ama islam hukukunda din degigtirOrtodoks H1ristiyanlar arasinda
340
önemli
~
DEGISIM
ölüm
menin cezasi
ha
oldugundan,
Hiristiyan nüfus arasmda dave bazi Ermeni, Ortodoks ve diger Dogu HiKatolikligin ve Protestanligm bir mezhebinden õte-
bagarill oldular
ristiyanlan
kine geçtiler. Kudüs ve Filistin'deki Hiristiyan kutsal yerlerinin korunmasi, Avrupa devlederinin dinle ilgi önem verdikleri bagka bir konuydu. Bu konudaki tartigmalar, yerel kiliselerde yüzyillarca yapilnupti. Bu konuda, Türkler hor gören ama çogunlukla et-
kin arabulucular
olarak davranmiglardi. Büyük devletlerin kiliselerinin koruyuculari olarak ortaya çikmalanyla yerel tartigmalar da uluslararasi çatigmalar haline geldi ve Kinm Savagi'ni ç1karan nedenlerden biri oldu. Kapitülasyonlar
sayesinde
Osmanh
Imparatorlugu
içinde
genig bir yetki alani ve güce sahip konsolosluk ve elçilikler rumayi sagliyordu. Bunlarm kendi kanunlan, mahkemeleri, zaevleri ve hatta postaneleri bulunuyordu. Avrupa, Ortadogu'daki
egitim girigimlerinde
koce-
askeri egitime
büyük önem veriyordu. Avrupa'nin.
askerlik sanatinin îslamiüstün oldugu savag deneyimleri ile görülmügtü. yüzden, Bu islam devletleri Avrupalilar'm ögrencileri olmak zoyet'inkinden rundaydilar.
Bazi Avrapalilar
Osmanli
imparatorlugu'nda aske-
ri uzman ve danigman olarak uzun süre kalmiglar ve önemli baanlar kazanmiglardi. XVIIL yy sonlarma dogru artik bu tür bireysel çabalar yetersiz kaliyordu. 1793 yilmin sonbahannda Pa-
digah, bir mesajla Fransa'dan getirtmek istedigi subay ve teknisyenlerin listesini Paris'e gönderdi. Birkaç yil sonra istanbul'dan Kamu Güvenlig-i Komitesi'ne daha uzun ikinci bir liste gönderildi. 1796 yilinda yeni Fransiz elçisiyle birlikte bir grup Fransiz askeri uzman geldi. 1798-1802 savaginda, Osmanlilar Franve
kargi taraflarda olduklari için bu isbirligi sona erdi ama daha sonra müttefik olduklarinda yeniden baglayarak 1806-1807'de sa
341
.
MODERN
ÇAÒ
·
Rus ve Îngilizler'in açtiklan savagla en üst seviyeye ulagtt. 1830'larda silahh kuvvetleReformcu sultan IL Mahmud'un, rini modernleptirmek
üzere
Batili devletlerden
yardim isteme-
siyle yeni bir girigim bagladi. 1835 yilinda bir Prusya askeri heyetinin, 1838 yllinda da bir Ingiliz denizcilik heyetinin gelmesiyle XIX. yy süresince ve XX. yy baglanna dek devam edecek
bir iligki bagladi. buna paralel bir geligme, Mistr'da Osmanli valisi Mehmed Ali Paga'mn bagiosiz bir beylik yaratmaya çaligmasiyla baglamigt1. Mehmed Ali Papa da özellikle Fransiz olmak Daha önceleri
üzere tek tek yabanci askeri ve teknik uzman toplamigti. Napolyenilgisinden sonra 1824 yllinda, askeri personelin yon'un
son
daha sonra gelmeye devam edecek heyetlerin ilki olarak bir askeri heyet getirtmigti. Avrupa güçler merkezinden uzaktaki iran'da degigiklik daha yavag olmugtu. Ïngiltere ve Fransa, Avrupa' politikasina ilk çogunun bosta oldugu Fransa'dan
kez Napolyon döneminde karismig olan îran'm ordularim egitdaha sonra 1810'da heyetmek üzere ilk olarak 1807-1808'de, ler göndermiglerdir. Sonrasmda da orduda egitmen olan Rus, Italyan ve Franstz subaylann
etkil,eri sinirli olmugtur.
XX. yy'a
baglamamigtir. Genellikle askeri egitimciler bagta îngiltere, Fransa ve PrusAvrupa'dan gelmigtir. ya, sonra da Almanya olmak üzere Bati Egitmenlik yapan bazi Italyanlar da olmuytur. Amerikan îç SaAmevagi bitince ülkelerinde kendilerine gerek kalmayan bazi dek
tran ordusunun
modernlegmesi
rikali subaylar, mesleklerini
ya da danigman yy'da görülür.
olarak
Misir'da sürdürmüglerdir.
Ruslar'in ortaya
Askeri egitimin sonuçlan
önemlidir.
çikmalan Ortadogulu
Batt'nin kara ve deniz harp akademilerine giderken, baylarada Ortadogu kurmay okullarmda ögretmenlik 342
Egitmen .ancak
XX.
ögrenciler Batill su-
yapmig-
DEGISIM
lardir. Batililar danigman ve zaman zaman da subay clarak istihdam edilmig ve Bati'dan malzeme, silah ve teknoloji ithal edilmigtir. 1950'lerden sonraki öneme ve düzeye ulagmamakla birlikte bu süreç, XIX. yy ve XX. yy baglannin güç politikalan açisindan çok önemlidir.
devletleri, XIX. yy'da uluslararasi ticaret ve maliye agma girmeye baglayan Ortadogu'nun ekonomik iç iglerine dogodan karigir olmuglardir. Bu durumdan kaynaklanan degigiklikler de Ortadogu'daki hayati her yönüyle etkilemigtir. Yüzyillardan beri ihmal edilen tanm alanlarimn genipletilmesi bu degigikliklerden biri olmuytur. Genipleme, güvenlik artlari geniëletilip toprak tekrar kazanilarak ve bazi yerlerde yaygin sulama sistemleri kullanilarak kolay olmuytur. Ihracat amac1yla ipek, pamuk, tütün, kahve, haghay, hurma, arpa ve bugday gibi ürünler ekilmigtir. Öte yandan tanmin geçim yeriAvrupa
ne gelir saglamak
için yapilmasi ve
bununla birlikte hukuk sistemindeki Bat1Ï11agma toprak sahipliginde önemli degigikliklere yol açmig, toprakta agiret ya da köy sahipligi azalarak Avrupa tipi mülkiyet
artmigtir. Bunun için ihtiyaç olan sermaye, yurtdigindan yatinm ya da borç olarak gelmig, kapitülasyonlar aracili-
giyladevlet denetiminden
korunan Avrupa girketleri, Ortadogu ülkelerinin kaynaklannin kullanimina hakim olmuglardir. Yabancilarin
uzmanligi ve girigimciligi hizmetlerin geligmesinde önemli bir rol almigttr. Bunlar örnek olarak, Dogu Akde-
baglica limanlari. Misir, Türkiye, Suriye ve Irak demiryollari, telgraf, belediye tagimaciligi, su, gaz, büyük gehirlerdeki elektrik ve telefon ve rile bilir. Karadeniz ve Ege Denizi'ne Istanbul'u yerel buharli vapur girketleri bagliyorsa da, Avrupa ile ilk bag yabanci denizyollari ile kurulmuytur. 1825 yilmda çaligmaya baglayan bir Avusturya irketinden sonra, Osmanli ve Avrupa limanlari ile Împaratorluniz'in
343
MODERN ÇAG
gun çeyitli
yapan Fransiz, Ïngiliz, girketleri gelmigtir. 1837 yllmda yeni
limanlart ärasinda
Rus ve Italyan denizyolu bir önemli geligme olmuytur:
cihgiyla Süvey¢ten
tagimacilik
Avrupa,
Ingilizvapur seferleri ara-
îskenderiye ve Hindistan'a
önce
posta, son-
ra ürün ve insan tagimacdigtyla baglamigti. Baglang1çta buharh vapurlarla iç sularda ve arabalarla yeni açilan karayollannda
tagima yapillyordu. 1851 yihnda Misir demiryollannin yapilmasi ve 1869 yilinda Süveyg Kanali'mn açilmasiyla Misir, yeniden Avrupa ile Güney Asya arasindaki baglica_yol ve dünya trafiginin õnemli bir noktasi olmugtu. Iran, o yillarda Hazar Denizi ve Basra Körfezi'nde baglayan buharli vapur seferleriyle Rusya'ya
da Bati Avrupa'ya da biraz daha yaklagmi ti. Kinm Savagi sirasinda yeni bir döneme girdi. XVIIL yy sonu ve XIX. yy baginda Osmanli hükümetleri iç borçla para saglamaya çaligiyorlardi. Kinm Savagi'nin paiarlanndan olanaklan yeve gereksinimleriyle, Avrupa para ni bir tür borç almaya yöneldiler. ilk olarak 1854 yilmda LondAvrupa'nin
mali nüfuzu,
yüzde alti falzle üç milyon sterlin borç almdi; sonraki yil da yüzde dört faizle bey milyon sterlin borç alindi. Daha sonra 1854-1874 y1llari arasinda yaklagik olarak her yll alinan dig
ra'dan
borçlar toplam iki yüz milyon sterline ulagt1. Bu dönemde bölgede önemli banka faaliyetleri de olmuytur. Önceki yirmi otuz yil içinde, hem Ingiliz hem de bagka özel bankacilar çegitli Akdeniz limanlarina yerlegmiglerdi. 1850'lerden sonra önemli geligmeler oldu. Ortadogu'da Misir Bankast (1855), Osmanli Bankasi (1856),ingiliz-Misir Bankasi (1864),büyük ingiliz, Fransiz, Alman ve italyan bankalarmin pubeleri ile bagkalari kuruldu. ait olan bu bankalar, Ortadogu'nun maliyesine hakim durumdaydilar. L Dünya Savagi'ndan sonra açilabilen gerçek Türk, Ïran, Arap ve Misir bankalarmm toplam maliye iglerinin önemli bir bölümünü denetim altina almalari da Tümü Avrupalilar'a
344
DEÕÌSÌM
ikinci Dünya Savay1 sonrasmda olmugtur. Türkiye riskli ve güçsüz görüldügü için çogunlukla borçlar çok agir partlarla veriliyordu. Genellikle para bütçe açigikapatilmasina nm ya da ekonomik olmayan kalkmma projelerine harcamyordu. Bu nedenle 6 Ekim 1875 tarihinde ekonomiancak
si çöken Osmanh devleti anapara ve faizleri ödeyemedi. Avrupah alacakhlann temsilcileriyle yapilan görügmelerin ardmdan 20 Arahk onlarm
1881
fermaniyla yabanci
yönetiminde
Götevi Osmanlilar'in tamami ödenene
alacaklilara
karpt sorumlu ve Umumiye Idaresi" kuruldu. kamu borçlarrun ödenmesi için
olan "Düyunu
"borcun
dek" Osmanh devletinin
gelirlerini tahsil etDüyunu Umumiye Idaresi'nde 1911 yilmda 8931 kisi çaligiyordu. Bu sayi, Osmanh Maliye Nazirlig1'nda çaliganlann sayisindan çoktu. Benzer bir iflas yagayan Misir'da 1880 Likidasmekti.
yon Yasasi ile Misir'm toplam gelirinin yansi Misir hükümetinin
yönetim harcamalari,
iki ülkede
yarisi da borçlann
ödenmesi
için aynldi.
de bu yüzy11m ilk yillarmda
yeni borç anlagmalan bu alacakhlann kez de ama yatirimlarini korumak için kurulan bazi kurumlar paramn tümünün ya da önemli bir kismmm verimli bir ekilde kullanilmasmi saglamigtir. Bu degigiklikler olurken, Avrupali girigimcilerin, onlarm yabanci ve azinhk temsilcilerine karpin halkm büyük bölümünün yapildi
.
durumu pek degigmemigti. Yahzca bir tek konuda önemli bir degigiklik olmugtu. Yüzyillardir yaganan gerileme ve durgunlugun ardindan,
XIX. yy'da nüfusta
yaklagik
1800 yilmda
ciddi bir aitig olmaya baglanm1pt1. Su veriler bunu açikça göstermektedir. istanbul, Anadolu ve Adalar'm nüfusu 1831 yilinda 6.500.000, 1884 ylhnda 11.300.000 ve 1913 yilmda 4.700.000 kipidir. Misir'm nüfusu olarak,
3.500.000, 1846 ylhnda 4.580.000, 1882 yihnda 6.800.000, 1897 y11mda 9.710.000 ve 1907 ylhnda
11.290.000.kipidir. Kirsal kesim ve gehir nüfusunun
yagam stan345
MODERN
ÇAÕ
olmuytur. dartlarmda fazla bir geligme olmadigi gibi gerileme
açidan üst sintflardaki Battlilagmaya paralel olarak alt smiflarda geligme olmamasi, eski sistemde onlari birbirine agim zayiflabaglayan yükümlülük, sadakat ve ortak degerler
Toplumsal
liderliklere yol açmigttr. Hiristiyan Avrupa ile kargilagtinldiginda, Osmanli imparatorolmasi kolugu'nun siyasi, askeri ve ekonomik açidan güçsüz
tarak yeni çatigmalara ve
birçok açiklamalar vardtr. Büyük kepiflerden sonraki dönemde,. Bati dünyasinda gerçeklegeri büyük ilerlemeler ve ekonobunlann sonucundaki teknolojik, toplumsal, siyasi ve Avropa'nin mik degigikliklerden Islam dünyast etkilenmemigtir. ilerlemesi tek bagma yeterli bir açiklama degildir. Osmanli topçok güçsüzlük belirtileri bulunmaktadir. Bir raklarmda da
nusunda
pek
devletleri yeni rollerinin devami için güç ve serkazanirlarken, diger tarafta padigahlar güçlerinin tamamivezirlerine ve saray erkanma, tagrada ise özerk ve
tarafta, Avrupa vet
ni bagkentre kaptiriyorlardi. miras yoluyla baça geçmig olan yöneticilere vergilendirme Güçleri bu gekilde erirken, diger yandan da sisteminde önemli degigimler oluyordu. ve toprak mülkiyeti geleneksel düzenine göre timar sahibi olan sipaOsmanlilar'in
hiler, mali ve askeri bakimdan toprak kezindeydiler.
dagitim sisteminin mer-
üst seviXVL yy baglannda ve ortalarinda sipahi sistemi en yok olana yesine ulagmigt1. Ancak sonralan, XIX. yy baglannda
sipahilerin dek gerilemeye devam etmiglerdir. Önemini yitiren ise düsavag alanlannda yerlerine, kirsal kesimde mültezimler, ölmelezenli askerler geçoigtir. Sipahilerin azledilmeleri ya da mayeni sipahilere verilmemi tekrar imparatorsaglamalart için liyeye daha çok vergi geliri genellikle bu gelirki, katilmiglardir. Ne var luk topraklanna ilk zamanlarler d$grudan devlet memurlannca toplanmlyor,
ri nedeniyle
346
bogalan timarlar,
da y1111kbir tutar üzerinden sontalan
iltizamlarm
bir mültezime satiliyorlar'di. Daha
kötüye kullanmalanyla
süreier uzamig ve sonunda da malikane sistemi ortaya ç1kmigttr. Bu sisteme göre teorik olarak belirli bir süre için vergi toplaniyordu ama uygulamada ömür boyu süren ve satilabilen ya da miras olarak kalabilen bir sistem ortaya çikmigttr. Bu sistem, XVII. yy sonlançogunda yayilarak, XVIII. na dogru imparatorluk eyaletlerinin yy'da, yok edilmeye çal1pilmas1na ragmen, genel bir uygulama haline gelmigtir. Tagramn asil hükümdarlan haline gelen ayan açismdan malikane sistemi, ekonomik bir temel olmuytur. Merkezi hükümetin güçsüz olugu ve eyaletlerin denetimini kaybetmesi, ayanm siyasi güç kazanmasini, hatta kimi zaman özerk yerel hükümdarlar haline gelmelerini saglamisti. Iltizamlar, devletten satin alma ya da bagig yollarlyla, zaman zaman da otoritelere kargi çikilarak el koyma yoluyla toprak mülkiyeti haline getirilmisti. zengin toprak sahipleri, tüccarlar, bu igin askerlikten kârh daha ve daha az tehlikeli. oldugunu dügünen sipahiler, sarayda ve haremde çahyanlar gibi farkli kökenlerden geliyordu. Ayan,
Artik ayan,
devletin tanidigi ve kendi temsilcilerini ve liderlerini seçen, mülkiyet sahibi bir simf olmustu. Ayanin ekonomik gücü arttikça, yasa ve düzenin sürdürülmesi iglevlerini de elde etti, silahli güçler olugturdu ve bazilari
belirli bölgelerin irsi yöneticileri oldular. istanbul hükümeti
de bu geligmeler karpsinda
bazi tagra gehirlerinin idaresini ve iglerini tagra ayana birakti. Ayanin büyüyen gücünden çekinen sultan ve hükümeti, 1786 yihnda, onlan gehir yönetimlerinden azledip yerlerine yeni yöneticiler getirmek için ugragtilar ama kisa süre içinde bu çabalanndan vazgeçerek yönetimiayanin
ni kabul etmek
zorunda kaldilar.
Artik, ayan bir tagra beyi ve kadisindan
daha fazlastydi. Ana347
MODERN
ÇAÖ
dolu'daki yerel beyler XVIIL yy baglanndan sonra, çok genig arazilerin denetimini ele geçirmiglerdi. Derebeyi olarak adlandmlan bu beylerin kökenleri farkhydi. Aralannda önceleri merkezi hükümetin tagra memurlan olanlar ve bölgenin önde gelen ailelerinin çocuklan bulunuyordu. Derebeyleri, merkezi hükümet tarafindan hoggõrüldü, kimi zaman da tanmdi ve babadan ogula geçen özerk beylikler kurarak padigaha itaatle degil,bir _tür vasalhkla baglandilar. Savaglarda sultamn öteki birlikleri ile birlikte hizmet ettiler. Padigah ordularinin büyük böoluguyordu. Babiali bunlümü zaten bu yan feodal askerlerden lara müfettig ya da vali unvanlar1 veriyordu ama onlar aslmda kendi topraklarinda bagimsizlardi. Anadolu'nun neredeyse' taelindeydi. Yalnizca Kamami XIX. yy bagmda çeyitli beyliklerin raman ve Anadolu beylikleri istanbul'un dogrudan yönetimin-
de kalmiglardi. da yaganmigt1.· Vidin valisi Pazvanoglu Osman Papa ve Yanya valisi ünlü Tepedelenli Ali Papa gibi yerel liderler denetimi ele geçirmigti ve kendi ordularini olugturup kendi vergilerini topluyorlar, kenBenzeri
bir geligme Balkan yanmadasinda
di adlanna sikke bastirip yabanci devletlerle diplomatik iligkive askerleler içine giriyorlardi. Ali Paga'n1n sivil memurlannin rinin çogunlugu Rumdu. Böylece onlar da bagimsizhäin tadini ve ona kavusmak için gereken beceriyi kazanlyorlardi. împaratorlukta Arapça konugulan bölgelerden Misir, neredeyse tümüyle özerk olmuytu. Güney Suriye'de ve Irak'ta merkezi hükümetin atadigt valiler, bagimsiz hanedanlar gibi hareket edi-
iktidar savaglanyor, hatta feodal beylerle ve yerel agiretlerle yerlegmemig olan na giriyorlardi. Arap yanmadasinda zaten hiç Osmanli otoritesi, pimdi de Vahabi dini hareketi tarahndan baa getirilen Suudi Hanedani'nin tehdidindeydi. XVIK yy'da saraya ait Enderun okulunda, .r
•
348
imparatorlugun
yöneticileri ve valileri büyük oranda yetigmeye devancediyordu. Bu okulda Kafkas köleler çogunluktaydi. Ancak buradan, Kafkasyalilar'in
bir zamanlar Balkan kõkenlilerin tümüyle yö-
netici.seçkinler
arasina girdikleri anlagilmamalidir. Çogunlugu yerini korumuy olsa da geçmigte köleligin geçerli oldugu öteki alanlardaki gibi, sarayda da Müslüman tebaaya yer açillyordu. Devyirme yönteminin birakilmasindan sonra, yeni kan ancak Kafkas kölelerden saglaniyordu. Devlete hizmet edecek uygun
kipilerin sayist yetersiz oldugu için, önceden bu yana birtakim unsurlan ayiran engeller küçülerek siviller geçmigte askeri ve idari köle seçkinlerinin makamlari olan tagra valiliklerine, hatta sadrazamliklara atanmaya bagladi. XVIII. yy'da Osmanh sistemindeki
gunlukladevyirmelerin ve topluca ulema
soyundan
sivil meslek yapisi, çogelenlerin ahndig1 bürokrasi
olarak adlandirilan
dini hiyerargi olmak üzere iki türdü. Genellikle tüm hizmet alanlarinda kariyer ve mesleklerin miras yoluyla geçme egilimi vardi. Bu egilim özellikle de genel güvensizlik döneminde, aile mallarini korumak ve miras birakmak için Islam dini vakiflar yasasini kullanan ulemada vardi. Daha 1717 yihnda
usta gözlemci Lady Mary Wort-
ley Montagu bu konuya deginmistir: "Bu hviler buhuhta da, dinde de egit ölçüde uzmanlagmylard: ve iki bilim birbirine hangmytt.-Tûm hârh igler ve hurumu"gelirleri imparatorlugun gerçehten önemli olan bu kipilerinin ellerindeydi. Halkmm ge"din
nel mirasçast olmasma
ragmen
Büyük Senyör, onlann
paralanna ve topve bunlar hesintisiz biçimde onlann çocuklanna miras kahrdt. Eu durum, imparatorlugun tüm bilimine ve neredeyse servetinin tamamma sahip, bu insanlann güçlerini göstermektedir. Devraklanna
dokunamazdz
rimlerin aktörlerinin
asherlerken,
aslmda
gerçek yazarlar
bu hvilerdir."
Padigah
bu yeni sinifa tagranin denetimini birakiyor ve merkezi gücü de onlarla paylagmak zorunda kahyordu. Bu babadan ogula geçen mülk sahibi ve yönetici sinifin olugumunu 349
MODERN
ÇAÖ
Osmanli sultanlan önlemeye çahytilarsa da bagarili olainadilar. Bu güçsüzlük döneminde, vergi toplayan, adalet dagitan, topraga sahip olan, tagraya, sonuçta da bagkente ve hükümdara hakim olmak amac1yla
birbirleriyle çarpigan yeni unsurlar
or-
taya ç1kmigtir. Osmanli tarihinin bu agamasmdaki bu gruplar kesin olaistanbul'da XVII. yy sorak teghis editip tanimlanamamiglardir. etkileyen gruplann nu ve XVIIL yy'da meydana gelen olaylari olmamakla birlikte görülebilve ç1karlann çatigmalan çok net mektedir. Sonralari Babiali olarak anilan sadrazamhk makami bunlardan biridir. Sadrazam, padigahin ve imparatorluk Konseyi'nin gerçek gücü zay1fladikça, otoritenin ve hükümetin etki merkezi haline gelmistir. Sadrazamin altinda güçlü bir ortak mesle-
ki baglihgi olan genig bir bürokrasi kadrosuyla üst düzey memurlar hiyerargisi yer ahyordu. Genellikle bu makamlara, bagkentin, kökenleri Balkanlar'a kadar giden büyük yönetici aileleri sahip olmuytur. Ayrica bu makamlar, bagkentin ve tagra gehirlerinin egitim görmüg, özgür Müslüman nüfusu bir meslek kapisiydt.
açisindan da
rakibiydi. Mirasla orasaray1, vezirligin büyük Kafda da bir toplumsal grup oluguyordu, ancak Afrika'dan ve kasya'dan gelen yeni kölelerin güçlü etkinlikleri devam ediyordu. Afrikahlar genellikle hizmet iglerinde bulunurlarken, ha-
Imparatorluk
dimlar büyük güçleri olan makamlara çikabiliyorlardi. Bir hadim olan Kizlar Agast, Osmanli sarayinin en etkin kipilerinden biriydi..Saray ahalisi hükümdann yanina girebilmek için debüyük iktidara ulagannetimi elinde tutar ve imparatorlukta lar kendi adaylanni sadrazamliga getirebilirlerdi. Bu saray egemenligi dönemleri, ve hadimlar
350
vezirlige
ilimh
bakan tarihçilerce
yönetimi" olarak adlandirilmigtir.
Yine
"cariyeler
bu tarihçi-
DEGISIM
lere göre saray mensuplari bencildir.
ve adamlari
açgõzlü, sorumsuz
ve
Ïktidar mücadelesi, Babiali kam arasinda
ve saray bürokratlan ile saray erbasit bir çatigma geklinde görülürse, konu çok
basite indirgenmig
olacaktir. Taraflar kendi içlerinde
birtakim
fraksiyon ve kliklere aynlm1pt1. Bunlar bazen aralanndaki mrlan
kaldiran geçici koalisyonlar
yaparlardi.
simücadelede Bu
etkileri olan diger çikar gruplari arasmda yer alanlardan bazilan punlardir: Kendi çikarlan ve politikalan olan bagimsiz kurumlar;
tagra ve merkez bürokrasisi,
gi; çogunlugunun
yeniçeriler ve dini hiyerarîstanbul'da çok paraya sahip ajanlan bulu-
nan tagra ayani ve beyler; tüccarlar ve çogunlugu Rum olan siragmen sarayda da, Babiali'de de yasetten uzak tutulmalanna ortaklan men,
olan maliyeciler;
önemleri
hâlâ belirli kritik dõnemlerde
ve sayilari azalmasma ragrol alabilen feodal sipahi
kalmtilan. Dönemin birçok gözlemcisine ratlar, õzgür
gõre, saray erkam ve bürok-
doganlar ve köleler, Rumeliler ve Kafkasyalilar hü-
kümet mekanizmasinin
denetimine
sirada, imparatorluk ölmek
üzereydi
hakim olmaya ugragtiklan ama
ölmedi.
Imparator-
luk, XVUL yy'in en karanlik günlerinde dahi Müslüman lanmn neredeyse tamaminin yabancilarin ya da yerel nin eline geçmesine
toprak.rakipleri-
olacak gücü buldu. Imparatorlugun bagkentte ve tagrada hizmet verecek ve onu kendi düzensizlik ve dagmikligimn en kötü sonuçlarindan kurtaracak namuslu ve engel
sadik kipiler bulmayi sürdürebilmesi
çok daha papirticidir.
XVHI. yy sonuna dogru artik sultan ve danigmanlari yaçanan bunalimm farkina varmiglardi. Imparatorlugun direnci, eyaletlerdeki isyanci liderlere kargi kisa süreli bir hükümranhk saglamaya yetse bile, otorite daralmasim ve toprak kaybini engelleyemiyordu.
Avusturya ve Rusya'ya kargi kazandiklan
küçük 351
I
MODERN
ÇAÖ
zaferlerin
kendilerinin
güçlü olmalanndan
kaynaklanmadigi-
endige ve anlagmazliklara, Franm, düymanlannin aralanndaki sa'daki yeni karisikhšm yol açtigi korku ve Prusya yayilmacili-
gina bagh
I I
I
352
|
oldugunun
bilincindeydiler.
16. BÖLÜM
.
ETKÍVE TEPKÍ Yüzyillardan
bu yana Müslümanlar'1n
tarihi bakig açilarmda, gerçegini tüm insanliga kazandirmak gibi kutsal vardi. Ait olduklan islam toplumu Allah'in amagörevleri bir Allah'in
Islam hükümdarlari da, Hz. cinm dünyada somutlagtirilmasi, Muhammed'in mirasç11ari ve Allah'tan getirdigi mesajin bekçileriydi. Onlar Allah tarafindan, Seriat'iuygulamak olacagi alani genipletmekle
görevlendirilmiglerdi.
ve egemen
Teorik olarak
bu sürecin bir siniri bulunmuyordu.
XVI. yy'da Müslümanlar'in Amerika ile ilgili yazdigi ilk ve uzun bir zaman tek olan kitabm Türk yazan, Avrupa'nin "Yeni Dünya" adim verdigi kepif ve fet-
hinden söz etmig ve oranin Îslamiyet ile aydinlanarak Osmanh topraklarma katilacagini umut ettigini yazmigtir. Müslüman devleti ile kafir kompulari arasmda zorunlu ve devamh olan bir savag durumu söz konusuydu. Bu durumun sona ermesi gerçek dinin egemenligi ve dünyanin tümünün Îslam olmas1yla mümkün olacakti. Gerçegin ve aydinlanmanm tek sahibi olan
îslam devleti ve toplumunun
çevresinde,
lik karanligi ve barbarhk vardi. Allah'in toplumunu masinm göstergesi,
Peygamber
zamanindan
dinsiz-
gözde tut-
itibaren dünyada
güç ve zafer kazanmalanydi. Osmanhlar'in
islam ordulannin H1ristiyan dünyasinin kalbi-
ne girdikleri XV-XVL yy'daki büyük bagarilan Ortaçag mirasi bu dügünceyi desteklemig ve XVIII. yy'daki geçici ama etkileyici zaferleri de tekrar canlandirmigti. Artik kogullann Müs-
lüman devleti yerine Hiristiyan dügmanlarinca belirleniyor oldugi yeni durumu ve devletin varhgini sürdürmesinin H1risti353
I
MODERN ÇA0
Müslüyan devletlerin yardimma ve iyi niyetine bagli olmasim manlar'in kabul etmeleri ve bu duruma uyum göstermeleri oldukça aci ve yavag olmuytur. Tüm tartigmalann en kesin sonuyenilgisini göscu savag. alanindaki yenilgidir. Osmanlilar'm ilk teren
Karlofça
sonra, Osmanli yõnearagtirma ve taklit etme çalismalarma
Antlagmasi imzalandiktan
ticileri Bati yöntemlerini
girigmiglerdir. Türkler, baglang1çta sorunu askeri olarak görüp askeri çözümler aramiglardir. Savag alanlarmda Hiristiyan ordulari onlaregitim yöntemlerini dan üstün oldugu için
onlarm-tekniklerinÏ,
ve silahlarmi almak
faydah olacakti. XVIII. yy'da Osmanh hü-
kümeti Avrupa savag yöntemleri için okullar açip Türk subaygetirtmigti. Zaman içinde bu külari için Avropah egitmenler çük baglang1ç, çok büyük degigikliklere yol açmigt1. Eskiden dinsiz ve barbar Batililar'dan nefret etmek üzere egitilen genç Müslümanlar, artik onlari ögretmen olarak kabul etmig ve onlann dillerini ögrenip kitaplanm okumak zorunda kalmiglardi. Genç Türk subay adaylan, XVIII. yy sonlannda, istihkam ve Fransizca'yi bagtopçu okullarindaki dersleri için ögrendikleri ka kitaplari okumak üzere de kullanmiglardir. Okuduklan kikargilagtiklari bazi dügüncelerin topçu ögretmenleritaplarda nin ögrettikleri
her yeyden çok daha patlayici oldugunun
far-
kina varmiglardi. engellerden sonra, iki dünyay1 ayiran bagka geyler de olmugtur. Türkler'in uzun zamandir matbaadirenië 1729 y111nda kirilarak bir matbaa ya karvi sürdürdükleri Askeri
reformlardan
kurulmasi izin çikmigtir. 1742 yilinda kapatilan matbaa on yedi kitap basilmigti. Bu kitaplar arasmda, Avrupa ordularmin askeri sanatlan ile ilgili bir aragtirma ve 1721 yilmda Fransa'da elçilik yapmig olan bir Türk'ün Fransa ile ilgili olarak yazdigt kitap vardi. 354
,
ETKl VE TEPKI
Bati'nm kültürel etkinligi oldukça azalmig durumdaydi. Çevrilen kitap sayisi çok azdi ve çogu askeri ve siyasi konularday-
di. Öte yandan, Avrupa ihracati Türk'lerin zevklerini kopullandirmaya baglamigti. Dini mimaride, Osmanh imparatorluk camilerinde bile Avrupa'nin etkisine rastlanlyordu. Bir toplumun dogasi, durumu ve kendini alg11ay1pbiçimi ile ilgili pek çok gey mimarisinden
anlagilabilir.
Modern New York'un
gökdelenle-
ri, eski Misir'in piramitleri
ve tapmaklari gibi, Istanbul'un büyük camileri de geniëleyen ve müreffeh bir toplumun kendine güvenini ve gücünü anlatmaktadir. Her geyden önce Osman-
11imparatorlugu da, Ortadogu'daki selefleri gibi bir islam devleti oldugundan, karakteristik ve ihtigamli binalarmm istisnasi olmaksizm tamami ibadet yerleriydi. Yüzyillar boyu sultanlarm yagadiklan Topkapi Sarayi bunlara oranla daha az önemi olan bir yapiydi. Genig bir alani kapliyordu, büyük lüksleri vardi ama aslmda her biri gõsterigsiz olan bir dizi küçük binadan oluguyordu' Tahta çikan yeni bir sultani kutlayan halkin, senden büyük Allah var!" geklindeki hay"Övünme PadiçÀhim, kiriglari güphesiz bu ruhu yansitiyordu. Bu durumdaki büyük bir degigim, 1755 yilmda Kapah Çargi'nm giriginde inga edilen Nuruosmaniye Camisi ile baglamigcamisidir ama tir. Genel olarak bu bir Osmanh imparatorluk süslemeleri Îtalyan barok stiline benzemektedir. Osmanh devlet ve toplumunun merkezindeki bir imparatorluk camisinde, Gotik bir katedralde arabesk süslemeler olmasi kadar papirtici olan yabanci süslemeler, azalmaya baglayan kendine güvenin ilk igaretidir.
XIX. yy'da bu tür igaretlerden daha pek çoklari görülmügtür. En ilginci olan, 1853 ylhnda inga edilen Dolmabahçe Sarayi'nda iki degigiklik göze çarpar. Bunlardan ilki, sultanlarin ve mimarlarmin
kaynaklarmi harcadiklan ve dig dünyayi etki355
MODERN
ÇAÖ
yerin artik bir cami yerine, saray o·lmasidir. ikincisi de, Osmanh binalanni tanimlayan geleneksel degerlerin, standartlarm ve zevkin tam anlamtyla yikilmasidir. Dolmalemek istedikleri
bahçe Sarayi o dügün pastasi mimarisiyle, agin süslemeleriyle, birlegimiyithal edilme konu ve stillerin muhtegem Avrupa'dan amaçlanni ve nereye yönelecegini le, XIX. yy'daki reformlann papirmig anlayiginin bir göstergesidir. Batimn etkisi çok azdi ve Avrupa'nin
dügünceleri halkin çok
smirli durumdaydi. Bu sintrh müdahale bile kisitli olmuy ve bazen de 1742 yihnda ilk Türk matbaasmin kapatilmasma neden olan gerici hareketlerle tersine dönmügaz bir bölümüyle
Askeri
tü.
yenilgi tetikleyici
olmugsa da, Osmanlilar'm
de ayakta kalmay1 bagardiklan,
-I
bir gekil-
bazen zaferler bile kazandik-
lari XVIIL yy süresince bunun etkisi azalmigti. Bu tahrik, Küçük Kaynarca Antlagmasi ile K1r1m'm elden çikarilmasi ve Fransizlar'in Misir'i. fethetmeleriyle daha büyük bir'güçle yenilenmigtir. XIX. yy'in bagmdan
itibaren,
Osmanli
imparatorlugu top-
yönelik yeni bir tehditle kargi kargiya kalmigti. Sinirlarma dogru yürüyen yabanci devletlerden sonra, gimdi bir de ülkenin çegitli yerlerindeki yerel liderler ve hareketler özerklik, hatta bagimsizlik pegindeydiler. Bunlardan bazilan
rak bütünlügüne
XVIII. yy'da ortaya ç1kmig olan egilimin, ayanm, derebeylerinin ve valilik olarak göiiderildikleri eyaletlerde kendileri için birer
beylik kapmig liklerin devami tinin bagkentin landi. Osmanli
itaatsiz pagalarm kazandiklari bõlgesel õzerkniteligindeydi. hükümeOsmanli imparatorluk tekrar kurma çabasi direniële karyidireniççileri baglangtçta ciddi baçarilar elde etotoritesini
tiler. 1808 yilmda istanbul'da, derebeyleri ve ayanm kurdugu bir koalisyon ile merkezi hükümet yetkilileri ortak bir destek anlagmasi imzaladilar. Bu anla mayi tahta yeni çikmig olan Os356
ETKÍVE TEPKÌ manli sultani II. Mahmud istemeden
de olsa onaylayarik, XIX. yy baglannda, Ïmparatorlukta feodal ayricaliklan ve bölgesel özerklikleri taniyan bir belge imzalamak zorunda kalmigti. Sultan imparatorlugun vag yavag tekrar
merkez eyaletlerinde
kurarak güçlendirmeye
otoritesini ya-
bagladi ama uzak eya-
letlerde bunu yapmak çok zor oldu. Arabistan, Irak, Lübnan ve de Misir olmak üzere Arapça konuçulan ülkelerde bazi bagimsiz yöneticiler gerçek denetime -sahip olmak için ugraçarak, Osmanli hükümdarina sözde bagliliklarini. bildirmekle yetindiler. 1805-1848 yillari arasinda, Misir valiligi yapan ünözellikle
lü Mehmed Ali Papa, Osmanli sultanina kargi diplomatik ve askeri bir mücadeleye baglad1. Avrupah devletlerin müdahale-
kazanmasma engel oldu ama M1sir'1 özerk ve babadan ogula geçen bir beylik yapmayi ve modernlegme yoluna sokmay1 bagardi. Ondan sonra yerine geçenler de XX. yy ortalansi zafer
dek Misir'da hüküm sürdüler. Osmanli imparatorlugu'ndaki siatülerini belirtmek üzere yari monarpik birkaç kez unvanlannda degigiklik yaptilar. S1rasiyla paga, hidiv, sultan ve sonunda da bagimsizhklarini ilan edip önce Osmanh, sonra Îngiltere hükümdarlanyla epitliklerini gösternek ü2ere kral unvanlanni kullandilar. na
XVIII. yy sonlanndan
XX. yy ortalanna
I
dek Ortadogu'da
yüz elli yll süren Bati etkisï ve egemenligi yagamin her düzeyinde çok önemli degigimlere neden olmuytur. Bu degigimler bir ölçüde Batih hükümdarlann ve danigmanlarin eylem ya da mü-
dahaleleri sonucunda olmuytur. Ancak bunlar politikalannda dikkatli ve muhafazakar olmak için özen göstermiglerdir. En önemli
degigim Batililar'dan
çok Ortadogulu
Bati yanlilan
sa-
yesinde olmuytur. Ortadogu
hükümdarlarmin ekonomik alandaki dogrudan katkilari çok az olmugtur. Bazi ülkelerde, özellikle Misir ve Os357
I
-
MODERN
manli
ÇAÖ
imparatorlugu'nda, hükümetler Bati'nin güç
ve servet
anahtari olarak gördükleri hizh ve zorunlu sanayilegme yoluykalkinma planlart uygulamala devlet denetiminde ekonomik ilk yansinda çok büyük yi denemiglerdir. Bu planlar, XIX. yy'in oranda ortaya konmuy ama sürekli etkili olmamigttr. XIX. yy'in ikinci yarisinda, hükümetler sulama tesisleri, ulayim ve iletigim faaliyetleri özel gibi alanlara önem vererek üretken ekonomik
tegebbüse birakmiglardir. Bu yaklagim, tanm dipinda, girigimciligi yabancilara ve azinhklara birakmak -anlamina gelmektedir. Ortadogu hükümetlerinin çabalarimn askeri modernleptirme olmak üzere iki önemli amact vardi. Içive idari merkezilegme muhaliflere ve ayrice geçmig bu tasarilarla, hükümetin içeride likçilara, digarida da güçlenmeye devam eden dügmanlara kargi otoritesinin tekrar kurulup güçlendirilmesi amaçlaniyordu. Hükümetler bu sonuçlara ulagmak üzere çok ayrintili bir reform programi ba lattilar. Reform, Avrupa'nin
silahh gücünün
yada ayakta kalabilme zoranlulugu
egemenligindeki
nedeniyle
askeri
dünalanda
bagladi. Ne var ki, modern ordular kurmak yalnizca egitmen tutup silah alarak üstesinden gelinecek bir egitim ve teçhizat soreform; egitim görrunu degildi. Modern ordular için bir idari müg subaylar ve bir egitim reformu; orduya malzeme saglayacak fabrikalar, yani bir ekonomik reform; askere verecek para, yani uzun vadeli mali yenilikler gerekiyordu. Askeri reformcularin amaci, uzun süredir islamiyet ile H1engelde yalnizca bir gedik açarak buradan güdûmlü ve kisitli bir akig gerçekleptirmekti ama kontrollerinden çikan bir sel meydana getirdiler. Avrupa silahlarmi ve teçhizatini getiren kipiler yanlarmda, eski düzeni sarsacak Avrupa
ristlyanlik'i
ayiran
de getirdiler. Diplomasi, ticaret, egitim ve bagka yollarld geligen kipisel iletigim bu yeni dügüncelerin yay1lmastdügüncelerini
358
ETKi VE
TEPKÏ
daha çok yabaric't dil ögartmasi ve bunlarm matbaa sayesinde ço-
ni sagladi. Zamanla Ortadogulularin renmeleri,
çevirilerin
galtilipdagitilmasi
haftalik, daha sonra da günlük gazetelerin ç1kmastyla bu dügünceler daha büyük bir alana yayildi. Yüzyillardir
yllindan itibaren
_1820
ve
süren üstünlük
le parçalanmasi
inancimn
Batili silahlann etkisiy-
islam toplumunda
derin bir yara açti ve ilk ifadesini reform hareketlerinde buldu. Reformlar, Müslüman ordusunun, böylece de islam devletinin modernleptirilmesi amakisitli alamnda kacina yönelikti. Bati uygarligmin teknolojinin lacagi umulan bazi ürünleri benimsendi ama çok geçmeden yabanci dügünceler, dahasi yabanc1 devletlerin müdahalesi çok güçlü bir tepki yaratti. Baglangiçta bu tepki
dini bir görünügteydi. XVIII. yy'daki önemli iki yeni hareket, Îslam'm Bati'nin giderek artan gücüne kargi tepkisini farkli yollardan ortaya koymuçtu. îlk baglarda her iki hareket de islamiyet'in çökügüne, dinin safligindan uzaklagmaya rm ülkeye
karpi yapilan protestolardi giripleriyle ilgiliydi.
Bu hareketlerden di
ve
ilki Nakgibendi
Sofi kökenliydi.
bendilik,
ve ikisi de yabancila-
ilk
Ortadogu'ya
dervigleri tarikatmmkiyHindistan'dan-
gelen Naksi-
basta Arap ülkelerine,
sonra Osmanli imparatorlugu'na, sonra da Kafkasya'ya yay11di. Misir'da Hintli bir Nakgibendi bilim adami Arapça ögrenmenin yayilmasina ve Misir röçaligti ama Fransiz istilasi yüzünden baanli olarnadi. Arabistan'da bir bagka Nakgibendi, eski Arap-
nesansini
baglatmaya
lar'in yüceliklerini
ve
onlann
gerçek
islamiyet'inin sonradan
olan degigikliklerle çarpitild.igmi yazmaya bagladi. Orta Arabistan'da ikinci büyük hareketi olan Vahabiler'in ortaç1kipinda, etkili olabilir. Vahabiler bu olmuy dinin görüg boya zulmasi ve çürümesinin bir parçasi olarak kabul ettikleri Sofi ·dönemin
MODERN
ÇAÖ
mistikligine de karpi çiktyorlardi. Teoride safiyetçi, uygulamada militan olan Vahabiler, Arap yar1madasimn büyük bir kismini ele geçirdiler. XVIII. yy'dan sonra da Mezopotamya sinirlarmda Osmanli
imparatorlugu'na kafa tutmaya bagladilar. 1818
y11mda güçleri kmldi, ancak Vahabilik varligini sürdürdü. Arabistan'da birkaç defa canlandi ve öteki Müslüman ülkelerde de
dolayh etkileri görüldü. Ortadogu'da Vahabi ögretisinin çok taraftari olmadi ama temsil ettigi dini canlanma birçok ülkedeki Müslüman'1 etkileyerek, Avrupali istilacilar kargisindaki mücadele için yeni bir nulitan ruhu katti. Yabancilar kargisindaki direnigin bagmda sultanlar, vezirler, hareketlerden biriaskerler ya da ulema yerine, bu canlanan ni temsil eden popüler dini liderler yer aldilar ve güçlü arzular uyandirarak büyük enerji birikimlerine yön verdiler.
îslam'in verdigi Rus Orta Asyasi, Ingiliz Hindistani Battnin
etkisine
yanitin sonraki agamasi, ve Fransiz Kuzey Afrikasi
uyum ve igbirligi olmugtur. Her üç bölgedeki liderler, halki, efendilerinin dillerini õgrenerek ilerlemek için ihtiyaç olan modern bilgiye ulagmaya gibi sömürge
özendirmiglerdir. efendi
olmasa
imparatorluklanndaki
yabanci bir hükümdarlar ve modern entelektü-
Henüz Ortadogu'nun
da, reformcu
merkezinde
eller de bu yolu izlediler. XIX. yy'in reform hareket ve etkinliklerinde aralarinda sürekli bir mücadele olan iki farkh görny dikkat çekmektedir. Göçikmig ve otoriter biri Orta Avrupa aydmlanmasmdan reformculann benimsedikleri dügünceleri getirmigti. Orta Avrupa'dalsi örnekleri gibi onlar da halk için dogru olani biliyorlardi ve dogru olam yaparken sözde popüler hükümetin onlara engel olmasiru istemiyorlardi. Bu görüge göre, boyun egip seyirci kalmaya aligmig olan hareketsiz y1ginlann kendi kaderle-
rüglerden
rine sahip çikmalan mümkün
360
degildi. Bunun için, tarihi görev-
ETKÏVE TEPKÍ
.
leri ögretmek ve yönetmek olan entelektüeller ve askerler tara findan egitilmeleri ve yönetilmeleri gerekiyordu. Oteki görüç Orta Avrupa yerine, Bati Avrupa'dan, ve siyasi
liberalizm ögretilerinden
önce Osmanli
ekonomik
kaynaklanmigti. Bu görügün,
imparatorlugu, sonra da
öteki ülkelerdeki
taraf-
tarlanna göre,. ülkenin genel kalkmmasinin
beraberinde insanlann güvenceye ahnacak haklari vardi. Bu da temsili ve megruti bir hükümetle saglanabilirdi. Batili gücün, servetin ve büyüklügüntemelindeki gerçegin özgürlük oldugu kabul ediliyordu. Özgürlük säzcügü birçok anlam ifade ediyordu. Ancak XX. yy'in basinda, henüz Ortadogulular tarafindan, Avrupa siyasi görüglerinin
ortaya çikmasimn ardindan, ancak ülkelerinde dogrudan Avrupa yönetiminin kuralmasindan önce, ileride baanlamina gelecek gekliyle kullanilmlyordu. Vatandagimsizlik
hükümetin yasal olmayan ve keyfi eylemlerinden bagigik11gi,daha da geligtirilerek, hükümetin kurulmasina ve yürütälin
mesine
katilma 11akkigeklinde, Batili anlaminda kullanihyordu.
Bu dügüncelerin ithali, uyumu ve bir ölçüde de uygulanmasi XIX. ve XX. yy'daki önemli siyasi geligmelerden biridir. Misir'da ve Osmanli imparatorlugu'nda tümü atamayla kurulan
ilk danigma meclisi deneyleri tarim, egitim ve vergi konulanni görügmek için toplandiklarl XIX. yy baginda yapilmigtir. 1845 yilmda Osmanh sultani her eyaletten iki kipi katilacak gekilde
bir eyalet temsilcileri meclisi topladi. Meclis üyeler, güvenilir, bilgili ve halk taniyan kipilerden" seçilecekti.I Ancak tüm bu iyi özelliklerine ragmen uygulama bagarili olamayarak sona erdi. Ayni durum kisa bir zaman sonra "saygin,
Ïran'da da gerçeklesti.
Sultan, pah ve papalar bu gibi atanmig danigma kurumlariyla halktan da daha radikal dügüncelerle ugragmaya baglayanlar olmustu. Avrupa'ya gitmig olanlar orada gördükleri ilgilenirken
361
-
MODERN
ÇAÖ
parlamenter Ortadogu'dan
hükümete övgüler Avrupa'ya
O zamana dek resmi temsilciler ve ög-
yagdiriyorlardi.
gidenlerden
rencilere siyasi sürgünler de eklendi. 1860-1870'lerde megrutiyet dügüncesi güçlenmeye bagladt. 1861 ylhnda, Osmanh hakimiyetindeki özerk bir hanedan olan ülkesiTunus Beyligi tarafindan kabul edilen anayasa, bir Islam 1864 yllinda kaldirilmigtir ama ne ait ilk anayasadir. Bu anayasa hükümdari üç yilligiaynt egilim sürmügtür. 1866 yihnda, Misir danigma meclisi kurna seçilmig olan yetmig bey delegelik bir du. Bu sirada Osmanli imparatorlugu'nda da megrutiyet haregeligmeye baglamisti. Ancak bu hareketlerin aktif des-
ketleri
zorunda tekçileri 1867 yll1nda Fransa ve ingiltere'ye siginmak Abdülhamid tarafmkaldilar. Osmanli anayasasi, yeni sultan II. dan büyük bir gösteriële ilan edildi. Osmanlilar'in ilk megrutiyeti kisa sürdü. îki seçim yapildt ve
padigah canlilik belirtisi göstermeye bagladigmda meclisi kaiki oturum yapabilpatti. ilk Osmanli meclisi beg ayda yalnizca Osmanli di ve meclisin bir daha açilmasina dek otuz yll geçti. meclisi, Abdülhamid tarafmdan kapatildiktan sonra meclis seçimleri yalntzca Mtsir'da yapildi, birkaç meclis seçildi ve çaligtt. sürdü. 1883 yllinda 1882 Îngiliz iggalinin ardmdan da bu süreç
ç1kanlan "Kurulug Kanunu" ile smirl1 seçmeni ve gücü olan, ara iki yan meclis açildi. Bu meclisstra kisa toplantilar yapabilen 1914 yllmler, 1913 yihnda birlegerek güçlerini artirdilar, ancak
-
da savag çikinca, seçimler de meclisler de sona erdi. Bu strada bagka yerlerde daha radikal geligmeler yaganlyordu. 1905 yilmda megruti Japonya'nin otokrat Rusya'ya kargi kazandigt zaferle, yüzyillardir ilk defa bir Asyali devletin bir Avruveriyordu. Bu mepali devleti yenrnesi, çok popüler bir mesaj saj Rusya'dan bile duyuldu ve halkm baskisiyla bir çegit parlamentel rejim kumldu. 362
ETKÍVE TEPKÏ Megrutiyet adeta hemen alinmasi zorunlu olan bir ha at iksiri gibiydi. Îran'da 1906 yih yazmda olan megrutiyet taraftari bir isyan pahin bir millet meclisi toplay1p liberal bir anayasay1 kabul etmesini sagladi. iki yll sonra, Osmanli subaylarmdan olu-
Jöntürkleradh bir
grup, padigahi 1876 anayasasm1 tekrar kabul etmeye zorlayarak Osmanli Ïmparatorlugu'nda çok daha önemli olacak bir megruti ve parlamenter hükümet dönegan
mine geçigi sagladi. etki ve örneginin ve Avrupa ile egit partlarda bulunma istegi, bu gibi ilk anayasal reformlan dogurmustu. Bu reformlar gerek borç alabilmek gerek de müdahale ve iggali õnAvrupa
lemek üzere
yapilmig uyum jestleri olma özelligini de taptyordu. Ne var ki, bu amaçlara ulagmak konusunda pek de baçanli olunamadi. Hem Tunus'daki, hem de daha uzun süreli olan Misir'daki parlamenter
deneyimler, karisikliga, iflasa, denetim ve
iggale dogru ilerleyigi engelleyemediler.
lanmasmi sagladiklanni
bu sürecin hiz-
öne sürenler olmustur.
Bu sirada Avrupa'daki yeni müdahalelere
Hatta
iki taraftan ilerleme
sürmüg tür. Bu
kargi Ortadogu Müslümanlan'nm
gösterdik-
leri tep kiler dini impara torMüslüman luklannm ortak tehdidine kargi halklarin ortak cepolan 1860-1870'lerde hesi dogmugtur. Bu harepan-Îslamizm, Alman kette, ve italyarilar'm kendi halklanni ve ülkelerini birterimlerle ifade edilmig tir. Hiristiyan
leptirme baçanlarmdan
esinlenilmig
ye'de,
varligini
manh
Ïmparatorlugu'nun
sürdüren
ya'nin Almanlar
Müslüman
Türki-
devleti, Os-
Ítalyanlar ve Pnis-
Piyemonte'nin
için yaptiklanni
bütün Müslümanlar'm
olmasi mümkündür.
tek bagimsiz
yapacagma
inaniliyor
ve bu
birligi ve dayamymasi olarak kabul edi-
liyordu.. Resmi Osmanli mizm oldu.
politikasi
kontrollü
Bu politika, ülke içinde
ve sinirli bir pan-îsla-
sultana bazi ihanetler
kar363
MODERN
ÇAÕ
15 :L
-
1sinda
tebaasina yaptigi sadakat çagnlan için yarülke dipinda da Osmanli olmayan Müslüfnanlar,
Müslüman
dim ederken,
özellikle Avrupa
imparatorluklarindaki
Müslüman
tebaa
arasin-
da faydali oldu. Ancak ülke dipindaki pan-islamizm politikasi, resmi olan Osmanli. pan-islamizm politikasindan daha radikal õnemli etkileri olan bazi live militan bir yapidaydi. Bunu da derler saghyordu. Öte yandan, o zamanki pan-Islamizm dõnetemel unmin radikal seçkinlerinin izledigi siyasi programlann surlan arasinda yer almiyor, Avrupa'dan _aldiklan liberal ideoülke ve millet" dügüncesinin gölgesinde lojilerin ve yeni "bir
kahyordu. i
rl
364
l I
.
L
I.'i
17. BÖLÜM
ENi
DÜ
ÜNCELER
Eylül 1862'de Papa, Paris'te
lann
"ufuk
Osmanli împaratorlugu'nun hariciye nazin Ali bulunan elçisine yazdigt bir mektupla diplomatturu" olarak adlandirdiklan bazi bilgileri gönder-
di. Avrupa'nin
genel diplomatik durumunu inceledikten ve ülke ülke gezdikten sonra, milli birlik mücadelesi vermekte olan
Ïtalya'yi anlatt1.
Ali Papa mektupta
punlari
söyledi:I
"Dini ve dili aynt olan tek bir trkin yagadtgr Italya, birligini saglamada önemli zorluklarla karp karsgradtr. Su ana dek tüm baçans: düzensizlik milli özlernler serbest ohnsa, Türkiye'de olabileve anaryidir mmf¯arkle cekleri bir dügün. Ar da olsa bir istikrar elde edebilmeh için bir Jüzysla
ihtiyaç olacak ve çok kan dökülecektir,"
Ali Papa
yll" tahmini
dogru kehanetlerde gerçeklerden
bulunuyordu ama
oldukça uzakti.
Aslinda
"bir
yüz-
bunlar, ke-
hanetten
çok çagm lyi gözlemleriydi ve bu denli endige duydugu milliyetçilik virüsü siyasete bulagmig, Osmanli Ïmparator-
lugu'nu
gü çsüzleptirip
y1kacak süreç baglamigti. Tarih arag tirmalarmda çok nadir görülen bir kesinlikle, bu sürecin kaynagi, gekli ve zamani bilinmektedir: Fransiz Devrimi ile baglayip Fransizlar
tarafmdan yay11mig, Osmanli halkinin baglang1çta az olan ama giderek artan ve zaman zaman hakim duruma gelen bir azmligi tarafindan kabul edilmigtir. H1ristiyan Avrupa
ile Müslüman
Ortadogu
dünyasmm etkile-
gimi yeni bir durum degildi. Yüzyillardan aligverigi, tadogu,
beri, mal ve teknoloji kimi zaman çok büyük çap11 olarak yapiliyordu. Orçok daha önceki çaglarda Avrupa'ya yeni teknikleri ve
zevkleri ögretmig ve saglamigti. Avrupa'nin
ekonomik
ve
askeri 365
L
¯.
MODERN ÇAG
aç1dan gü çlendigi son dönemlerdeyse, büyük hareket batt yerientelekne, doguya dogru artmigtir. Ancak bu durum fazla bir tüel özelligi olmadan, maddi düzeyde kalmigtir. Ortaçaglardaki dügünce hareketleri sürekli olarak dogudan batiya dogrudur. astronomi ve geri kalmig ve fakir toplumlan, kimyada, matematik ve tipta, felsefede ve ilahiyatta Ïslam dünOrtaçag yasinin õgrencileri olmuglardi. Ancak Batih tarihçilerce
Bati Avrupa'nin
olarak kabul edilen- dönemin sonunda, ögretecek bir geyi kalmami Avrupa'ya
Müslüman
Dogu'nun
zaten Avrupa'nm buedebiyat alanna ihtiyaci kalmamigti. Yalnizca sanat, resim ve lannda bazi önemli olmayan etkiler kalmigti. Defoe'nun Robin-
.
,
birkaç yll son Crusoe adli romanmin konusu, ingilizce çevirisi önce yayinlananm1§ olmasi olasi bir Ortaçag Arap felsefe romanindan alinmigti. Arap öyküler külliyati olan Binbir Gece Maçevirileri yayinlandiktan sonra, neredeyse Avrupa dillerinin tümünde taklit ve uyarlamalan yapilmigti. Balkanlar'da Türk müzigi ve ispanya'da sallan'nin
1704-1717
yillan arasmda Frans12ca
Magripliler, Avrapa simr ülkelerinin folk ve sonra da sanat müziklerini õnemli ölçüde etkilemigti. Osmanli sefirlerinin Avrupa bagkentlerini ziyaretleriyle, iç dekorasyonda, mimaride ve zaman zaman da giyimde Türk modasi yarattlmigtir. iletigim neredeyse hiç Bunun tersi yönündeki entelektüel yoktur. Ortaçag'da çok daha geligmig ve ileri olan islam toplumlarma Avrupa'nm verebilecegi pek bir yey yoktu. Ne var ki,
daha sonra maddi güç dengesi gibi, entelektüel denge de degigmistir.Islam dünyasi eski kabul edebilme yetenegini yitirerek H1ristiyan dünyasindan gelecek her geye için bagigiklik kazanmigtir.
Öte yandan, Avrupa'nin
üstünlügünün
erken bir ta-
kabul edildigi askeri konulardaki bilgi ihtiyaci Avrupa'dan kargilanmaktaydi. Ancak Rõnesans, Reform, Aydinlanma ve Bi-
rihte
limsel Devrim gibi hareketler hiç dikkatlerini çekmemig ve hiç-
I
YENÏ DܶÜNCELER
bir etki yapmamigtir. Birkaç yüzy11 önce islamiyet'in kendi Rönesans'1 gerçeklegmig ve Avrupa'ya bile etkileri olmuytur. Av-
bir yanit ve bir Reform hareketi olmami tir.
rupa Rönesansi'na
tümü ve daha sonrakiler, Hiristiyan olarak gõiçin gereksiz bulunmuy ve önem verilmemigtir.
Bu hareketlerin rüldükleri
Halklannin
dügünce
lik baglatan Fransiz
eylem
ve
süreçlerinde
Devrimi, Ortadogu'da
bir degigik-
ilk kez õnem
kaza-
olmuytur. Bu, Avrupa'da
nan bir Avrupa dügünce hareketi güncelerin H1ristiyan terimleriyle anlatilmadtgi lanmaydi, hatta bazi savunuculan giti oldugu
öne
sürülüyordu.
tarafmdan
Avrupa'nin
dü-
ilk büyük ayakHiristiyanhk
öteli
hareketleri
karile
Ortadobir ayrim da, Fransizlar'In atmalaadim gu halklan arasinda dügüncelerini yaymak üzere Frans12 Devrimi
arasindaki
devrimci propagandasina ilk tepkiler, az oranda dügünve Hiristiyan tebaa ile sinirliydi. Ancak bunlar arasinda içinde imparatorlugun tebaaceler çok hizli yayilarak kisa süre riydi. Fransiz
si ile birlikte efendilerini
larinm bir benžetmesini
de etkiledi. Dönemin ile
"yeni
Osmanh
yazardügünceleri, Frenk yeni Fren-
gi hastaligi gibi" yayilmigti. Ïslam halklari için epitlik, kardeglik ve özgürlük tamamen yeni ve tuhaf dügünceler degildi. Kardeglik, müminlerin kardegligi, aralarmdaki epitlik gibi temel bir ilkeydi ve aristokraBayka yerlerde oltik ya da etnik ayncahklarla engellenmezdi. dugu gibi Islam topraklannda da yüzyillar boyunca bu tür ayncaliklar olmuytu. Ancak bu ayricaliklar, Islamiyet'in bir parçagibi kabul si olarak degil, ona kargi çikmig ve asla Avrupa'daki edilmemiplerdi. epitlik farkli bir konuydu ama islam dininin seçilmesiyle irade digi bu kusur ortadan kalkabilirdi. Kadin ve kölenin egit olmayan statuleri böyMüminler ile inanmayanlar
le kolayca ortadan kalkmazdi
arasmdaki
ama bu durem o dönemde de, 367
gy
Má
MODERN
ÇAG
daha sonraki dönemlerde Azat edilen köleler yüksek tanin köleleri birçok açidan ri olmuglardi.
de güçlü bir duygu uyandirmamigti. makamlara
çikabiliyorlardi
ve sulgerçek yöneticile-
'imparatorlugun
Öte yandan, kadmlann
vahiyle
gelen ve Seriat'ta
-kadinlann yer alan apagi statüleri pek net degildi. Müslüman bazi mallar için Batih hemcinslerinin henüz sahip olmadiklan haklan oldugundan Seriat'intamamen olumsuz bir etkisi yoktu.
Bati'dan gelen birçok kadin ziyaretçi bu konuyu belirtilmigtir. Bati yönetimi, müdahalesi ya da etkisiyle hukuki cariye köleligi kaldinlmig ve fazla bir tartigma yaratmamigt1. Buna oranbirla kadmlann özgürlügü, Batili dügüncelerden etkilenmekle likte, Bati'nm müdahalesine nuda
kaydedilen
ilerleme
ve baskisma bagli degildir. Bu kooldukça hararetli iç tartigmalarla ya-
pilan iç girigimler sonucunda olmugtur. Gerek. geleneksel gebirekse de radikal îslami militanlar, bu çok kisitli ilerlemeden le gikayetçi olmuglardir. Erkeklerin olmasa da, k'adinlarm gele-. neksel
kiyafetlerine dönmeleri, îslami canlanmanm
çok õnemli
sonra iran'daki erkekler, Bati stili giyinmeyip kravat takmayarak Bati'y1 reddettiklerini gösteristenmigtir. daha fazlasi Kadmlardan da çok miglerdir. sonuçlarmdan
biridir. Devrimden
Özgürlük, epitlik ve kardeglige göre, en azindan siyasi anve özgürlamiyla, yeni bir sözcüktü. Islami kullanimda "özgür
lük" sözcükleri önce hukuki, sonra da toplumsal bir anlami taim1gtir. Õzgür bir kadm ya da erkek köle olmayan kipilerdi. kurçaligmadan ve bagka yükümlülüklerden tulmuy olmak gibi bazi durumlarda belirli ayncahklan ve bagiSözcük, zorunlu ikliklan
ifade
etmek
için de kullamliidi.
Müslüman
gelenegi-
kargiti özgürlük degil, adaletti. Adalet, tebaanin bir hakki degil, hükümdann görevi olarak görülürdü. Devrimci Fransa'nm etkisiyle Bati'daki yurttaglik kavrami ile beraberindelsi katilim ve temsil ilk kez õgrenilmigtir. ne göre uranligin
368
YENÍDÜSÜNCELER
istanbul'daki Fransiz e1çiligi daha baglarda bir pfopaganda merkezi haline gelmigti. Imparatorlukta konugulan Türkçe, Arapça,
Rumca ve Ermenice dillerinde çevrileri yapilan devrimci edebiyat, Fransa'dan ithal edilmig veya elçilikteki bir matba-
ada
basumigtir. 1793 yilmda Sarayburnu karçismda demirlemig olan iki Fransiz gemisine Cumhuriyet bayrag1mn çekilmesi büyük bir kutlama ile kargilanmigti. Bu olay için Fransiz e1çisi punlari söylemigtir: "Osmanli ve Amerikan bayraklan ve silahlanni günahkar zorbalann ittifakmda birleptiren diger devletlerin bayraklari bu iki gemide dalgalanmigtir."2 Bu kutlama, Fransizlar ve arkadaylannin Fransiz Sefareti'nde Türk topraklarma diktikleri özgürlük
agacmm
etrafmda yaptiklan
"cumhuriyeE
kar-
manyolu"
dansi ile sona ermigti. Bu olaylar, Türkler'den daha çok öteki Avrupa
nin sefaretlerini
devletleri-
endigelendirmigti.
Bir Osmanh tarihçisinin yazdiklarina göre Rusya, Avusturya ve Prusya birlikte, Türkiye'de Fransizlar'm ü ç renkli papkalarmi ve bagka devrimci amblemlerini giymelerinin yasaklanmasmt istemiglerdir. Bu ortak istek
karymda Babiali'den pu yanit gelmigtir? "Sevgili dostlanmzz, Osmanh Ímparatorlugu'nun bir Müslürnan devleti oldugunu siziere szkça ifade etmekteyiz. Aramzzda onlarin bu igaretlerine önem veren hiç kimse yoktur. Dostumuz olan devletlerin tüccarlart aramzzda misafir olarak bzdunur istediblen gibi givinebilirler buna kartymak Babrali'nin i i degildir. Sizler boguna endigeleniyorsunuz."
Diger bir Osmanli kaynagi, Babiali'nin yabanci konuklannm baglarina veya ayaklarma giydikleri ile ilgilenmedigini belirtmektedir. Bu ve bagka eski kaynaklardan anlagildigma göre, Türkler baglangiçta eskisi gibi Bat111dügüncelerin bulagmasma kargi dinleriyle bagigikh olduklarma inanmiglardir. Ne var ki, kisa bir süre içinde dügkinkligina ugrayacaklardi. 1797 yih Ekim aymda
Campo Formio antlagmasiyla
Habs-
369
I
I
MODERN
ÇAÖ
ile barig yapmak zorunda kaldi. Antlagmaya göre uzun bir ömür süren Venedik Cumhuriyeda Fransiz Cumhuriyeti ile Habsburg ti son bulmuy, topraklan Ímparatorlugu arasmda paylagilmigt1. Fransa'ya Preveze limaile Arnavutluk kiyilan veni ile Îyonya Adalan ve Yunanistan 1799'a ve 1807'den 1814'e kadar rilmigti. Bu bölgede 1797den
burg
Ïmparatoru devrimci
Fransa
çok beyük etkileri olmustur. kisa süren Fransiz egemenliginin Yüzyillar boyunca Venedik egemenliginde olan bu topraklarda yagayan halk Yunanh'ydi. Frans12 yönetimi zamaninda gerçeklegmig olan devrimci ve radikal degigikliklerin Osmanlilar'in Mora eyaletindeki
Rum kompulanni etkilememesi
olasi degil-
dir.
kendilerini Osmanli împaratoratik lugu'nun geleneksel dostlari gibi gösteriyorlardi. Eski dost, yeni kompuydu ve bu gok kargisinda dostluk duramadi. Kisa
Çokuzun
süredir Fransizlar,
süre içinde bagkente Osmanli Yunanistani'ndan', Fransiz yönetiminde olan bõlgelerde gerçekleyen olaylarla ilgili telagh raellerinporlar gõnderilmeye baglandi: "Soylularm ayncahklari den alinmlyor, kõylüler zorunlu çahytmlamiyor, seçimler yapi11yor, epitlik ve özgürlük konuçoalan serbestçe yapihyordu."
Bir Osmanh tarihçisine gõre en kötüsü guydu: "Eski YunanisOrtodokslatan devletlerinin dönemini ammsatarak bölgedeki kigkirtiyorlar ve kompu Osmanh devleti n cumhuriyetçilik için tebaasini da etkilemeye çabahyorlardi.* Nüfusunun çogunlugu Müslüman olan bir Osmanh eyaleti Mistr'1 ele geçiren Fransizlar, burada da eski ihtigamh günsöz etmeye bagladiklannda ar1erden ve modern özgürlükten tik ders almmigti. Bu iki dügüncenin
çegitli kangimlarda
çegitli zevklere
sunu-
karç1 konulmaz olmaya baglamigti. Vatandaghk anbaglangiçta sinirli bir çekiciligi olan ahgilma-
lan bilegimi lammda-özgürlük, 370
.
YENI DUSUNCELER
dik bir tad vermigti ama Avrupa'dan ithal edilen yeni milliyetçilik ve yurtseverlik dügünceleri ile birlegince ve sadakat ile kim-
ligin, dolay1siyla da baglihk ve yasalligm deterninantlari olarak dinin yerine geçince gücü iyice artlyordu.
millet ve ülke
Bagta laik sonuçlari
olmak
tehlike muhalefetsiz
üzere
kalve Türkçe yaymladigi bil-
madi. Sultanm hükümetinin Arapça diride gunlar vardi:S "Franstzlar...
Cennetin
ve dünyanen Tannsmm birligine inanmazlar... Tüm dinleri terk etmglerdir... Onlar... kryamet ve hesaplayma günü, cezalanderma, imtiban, soru ve yanzt olmayacakmt; gibi davrantrlar. Onlar tüm insanlann kimsenin mmdan
insanizk açzsmdan
egit olduklarma
inamrlar·
hiç
bir üstünlügü sorumlu
olmadagam ve herkesin kendi ruhundan ve yayaoldugunu savunurlar. Bu bog inançlan ve saçma dü-
güncelerinden
hareketle yeni hanun kovmuglarder. Seytan'm söyledikledinin temellerini yrkmy, yasaklananlan yasal yapmty, tutulagmty, tüm insanlan günablanna ortak etmeye çalqkulu arzulanna mig, dinler arasmda ntfah tohumlan ekmg, krallar ce devletler arasma fesat sokmuglai·dtr. Yalanlarla dolu sahte kitaplarlyla "Biz size, dininize rini yaparak,
aitiz, ve toplumunuza moye çagtrmzglardzr."
Burada
"
demig ve berkesi
Seytan'm bayragz
§eytan'a sikça yer verilmig (114:5) Seytan'in "insanlann
son cüzü yazmaktadir.
olmasi
altanda birley-
ilginçtir.
kalplerine
Kuran'in fis11dadigi"
Bu dumm, XX. yy sonunda Avrupa'mn, sonra da Amerikan dügünce ve_yagayip tarzinin çekiciligine kargikoyma çabalarinda da görülmügtür. Osmanli
imparatorlugu'ndaki
ve
birtakim degigikliklerle
tranpahlarinin ülkesindeki
geleneksel toplumsal ve siyasal düzenin kökeni klasik Islam hukuk ve geleneklerine, bundan da öte eski Ortadogu
uygarhklarma
dayanir. Bu da, öteki dini kültürlerdeki gibi Allah'm son vahyini kabul edenler ve reddedenlere egit davranmak mantikh ve uygun olmayacagmdan, e itsizlige dayanmaktadir.
Bunu egit haklar düzeni olarak
gösteren,
MODERN
ÇAÖ Islam rejimlerinin
geleneksel
dini hoggörüsünü
hakk1yla öven
olmustur ama durum böyle degildi. O dönemde bu tür bir epitlik bir erdem gibi görülmez, görevin kötüye kullan11masi olarak kabul edilirdi. îslam devleti inansavunucular
bazi modern
~
mayanlara epitlik tanimay1 kabul etmeyerek iktidardaki dinlerin uygulamasini izlemekteydi. Otekilerdeki bu farkh yan, toplumsinirlanan ve Müslüman toplumunun çogunlugunu kabul ettigi bir yer veriyordu. Ancak bu bir egit statü degil, bir hoggörü düzeyiydi. Islamiyet'in hopgõrüsü, eski dinler olarak kabul ettigi tektanrih olanlarla simr-
Seriatlatammlanan,
da inanmayanlara
hydi ve uygulamada,
Ortadogu'daki
çegitli mezheplerden
olan
Musevileri ve Hiristiyanlan içeriyordu. Iran'da küçük bir Zerdügt toplumu vardi. Osmanli imparatorlugu'nda bu azinhklar olarak adlandinliyordu.
"millet"
Millet bir dine baghhgiyla tanimlanan
Üyeleri, o dinin, devlet kanunlan
dini ve siyasi bir topve çikarlanyla
çatigmadigi sürece liderlerinin kanunlanna ve kurallarma uymak zorundaydilar. Bu dini özgürlük ve komünal õzerklik kargihMüslüman olmayan milletler devlete sadakat borçlu olur-
luluktu.
ginda
statülerinin
"zimmi"
lardt ve bul ederlerdi.
eksikliklerini
ve smirhliklanm
imparatorlugu'nda Müslümanlar,
Osmanli
ka-
Rumlar, Erme-
baglica dört millet vardi. Tümü de yalnizca dini terimlerle tanimlamrdt. Müslüman millete hakime" de denirdi ve arastnda Türkçe, Arapça, Kürtniler ve Museviler
olmak üzere
"millet-i
çe, Arnavutça, nuganlar
Rumca ve bagka Balkan ve Kafkasya dilleri ko-
vardi.
farkhliklar tagiyordu. Etnik Yunanhlar'la birlikte bagka kökenlerden oldugu halde Ortodoks Kilisesi'ne bagh olanlar vardi: Avrupa'da Romanyahlar, Sirplar, Rum milleti de ayni ölçüde
Arnavutlar
372
ve Bulgarlar; Asya'da,
Batih simflandirmasmda
Hi-
I
YENÍDܶÜNCELER Türkler ve Araplar olarak bilinen Türkçe ve Arapça ko-
ristiyan nuyanlar.
Ermeni milleti homojen özellikteydi
ve Ermeni Kilisesi'ne
oluguyordu. Türkçe konugan kipi sayisi bagli Ermeniler'den çoktu ve bunlar Türkçeyi Ermeni alfabesi ile yazarlardi. Belirli Surlye Yakubi Kilisesi ve Misir Kipti Kilisesi'ne bagh olanlar da Ermeni Kilisesi ile iligki kurmuglardi. Gerek Ermeni, gerek de Rum milletinde, diger Katolik Rum ve Ermeniler zamanlarda
daha sonra her iki milletten de Protestanligi seçen kimsenin olmamasi önemli bir konudur.
veya
Musevi milleti, Suriye ve Irak'taki Arapça konugan Museviler, 1492 kovulma fermaniyla Îspanya'dan kaçan ve ispanyolca konuganlar, Mora'daki
Rumca konugan Museviler ve daha bagka dilleri konuyan daha küçük Musevi gruplarindan oluguyordu. Dinlerine göre tammlanan
bu milletlerde çegitli etnik ve bazen de îçteki bölünmeler de önemliydi ve bürokratik, siyasi, toplumsal ve ticari rekabetlerdeki daagiret gruplari yer aliyordu.
yampma gruplarmm temellerini olugturuyorlardi. Bunlar yüzyillardan beri edebi kaynaklarda rastlandigi üzere ve bugün de sürdügü gibi çegitli etnik stereotip tipe ve alipilmig önyargilara neden olmuglardir. Ancak klasik millet sistemi henüz kendi iç mantigmda yürüdügü için bu gibi etnik dayanigmalar temel kimligi tammlamadigi gibi, kesin bir baghligi da belirlemiyor-
du. Bugün bizler tarafmdan Araplar ve Türkler olarak adlandikendilerine de Arap ve Türk diyenler, çok yakin çaglara kadar kendilerini böyle tan1mlamamiglardi. Dil Türkçe bilinse de Istanbul ve bagka gehirlerdeki uygar insanlar, kendilerinlan,
ni Türk olarak
adlandirmazlardi.
Türk admi Anadolu'nun
ilkel
köylüleri ve göçerleri için kullantrlardi. Benzer gekilde, Misir ve Hilal'deki Arapça konugan kipiler dillerine Arapça de-
Verimli
MODERN
ÇAÖ
dikleri halde, Arap adim çöl kiyilarinda yagayan Bedeviler için kullamrlardi. Sehirlerdeyagayan egitimli insanlar, ancak modern çaglarda ve Avrupa'daki milliyet dügüncelerinin etkisiyle kendilerini bu etnik terimlerle tammlamaya baglamiglardir. Dogal olarak Osmanli Împaratorlugu'nun Hiristiyan halklagüçnm Avrupah dügünceler daha çok etkiliyordu. Bu yeni ve lü milliyetçilik dügünceleriyle siras1yla Yunanlilar, Sirplar, õteki Balkan halklan ve son olarak da Ermeniler kargilagtilar ve en küoldu. Müslüman olmayan azinliklardan çük, güçsüz ve en az tatminsizligi olan Museviler bile milliyetçiliklerini geligtirmeye bagladilar. Osmanh Saraybosna gehrin-
tepkileri olumlu
de dogan ve yagayan, Haham Yehuda Alkalai 1843 yllinda yazdigi kitabinda Museviler'in Kutsal Topraklar'a dönüp ilahi yardim beklemeksizin, onu kendi çabalariyla tekrar kurmalan gi-
bi yeni bir dügünceye yer verdi. XIX. yy'da Osmanli
imparatorlugu'ndaki Hiristiyan azinhk-
lar üç farkh ve uyugmayan hedefe yöneldiler. Osmanh devletinde yaçayan Müslüman çogunlukla ayni haklara sahip egit yurttaghk, bu hedefierden biriydi. Avmpah devletler, dini aynm
bu egit yurttaphk konusunu Türkler'e dayatiyorlaruygulamadi. Ancak bazi durumlarda bu kendi ülkelerindeki larla çeligkili olsa da, Osmanli liberalleri ve reformculan tarafindan benimsendi. Bundan daha azi dönemim aydinlanmig düünce standartlan kargisinda kabul edilemez ve küçültücü ka-
yapmadan
bul ediliyordu. Yalnizca yeni dügünceler yüzünden degil, yeni refah nedeniyle de eski egitsizlikler kabul edilemez oluyordu. Devrim.ve Napolyon savaglan sirasinda ve XIX. yy'in baglannda Müslü-
baçanh olmuglardi. Egitim düzeyleri Müslümanlar'dan daha yüksek oldugu ve dig dünya lletigim kurabildikleri için gittikçe refah düzeyile daha man olmayan ¯kolay
374
toplumlar çogunlukla
YENÍDÛ¶ÜNCELER
leri artlyordu. Böylece eski sistemin onlara dayattigi äiyasi ve toplumsal apagilanmaniti XIX. yy süresince zi önemli reform
verdigi
Osmanli
rahatsizlik daha az oluyordu. devletindeki haklann epitligi, ba-
fermanlanyla resmen saglanmig oldu. Sonuçlar kanunlardaki boyutlanna ulaçamamig olmasina ragmen çok önemli
olmuytur.
Osmanli
imparatorlugn'ndaki Hiristiyan azmhklann
arta-
rak
daha fazla bir ilgiyle yöneldikleri ikinci hedef bagimsiz, en azindan kendi milli topraklari üzerinde özerk olmakti. XIX. yy'da ve XX. yy bagmda ilk önce Sirplar ve Yunanhlar, daha öbür halklan kendilerinin milli sonra Balkan Yarunadasi'nm topraklari kabul ettikleri yerlerde egemen bagimsiz devletler kurmuglar ve hem Osmanhlar'in hem de kompularmin toprak-
lara göz dikmislerdi.
Asya'daki
Osmanlilar'a
ait topraklannm
tamamina dagilmig olan ama her yerinde azmhk olan Ermeniler'in durumu daha zordu. Balkan halklannm, daha sonra da Arap ve Museviler'in
tersine, Ermeniler, Sovyetler Birligi yikihp eski Sovyet Ermeni Cumhuriyeti bagimsizhämi ahncaya dek
modern
çaglarda
hiç egemen devlete sahip olmamiglardi. Ara sira gündeme geldigi halde, israrla üzerinde durulan üçüncü hedef ise, milletlerin eski sistemde sahip olduklari özerklikleri
ve ayncahklan, bagka bir deyigle kendi dini yasalanni devam ettirme ve' uygulama, egitim sistemlerini kendi dil1erinde denetim altina alma ve kendi farkli kühürlerini sürdürXIX. yy'da askere me haklarmi korumakti. Avrupa icatlanndan, alma listenin önemli bir maddesiydi. Önceleri silah altma ahn-
madan bagigik tutulmak
apagilayici
lu askerlikten bagigik tutulmak
bir durumken
artik zortmbir ayncahk haline gelmigti. bu
ayncahk için ufak bir bedel olarak askeri hizmet bagigiklik vergisi altmda eski kelle vergisi õdeniyordu. Sonuç itibariyle
birbiriyle uyugmayan
bu üç hedefin kisa va375
MODERN
ÇAÖ
dede bile çeyitli dezavantajlan.olmugtu. apagi inmek
çikmak gibi daha linin
üksege
1856 ylile ilgili olarak çag-
anlamma da geliyordu.
büyük Islahat Ferman1
Subatayindaki
day Osmanh
Egit yurttaglik,
tarihçisi Cevdet Papa punlan yazmigtir:6
memnun degillerdi... Eskiden Osmanlz devletindeki toplumRumlat; ErmenilerveMuselarm birstralari vardt. Strayla Müslümanlar Bu dumma itiraz eden vilergelirdi. Artik tümü ayna düreye indirilmigti. "...Patrikler;
gunlar2 söylemigtir· Devlet bizi Musevilerle aym yere hoydu, memnunduk." biz îslamiyet'in üstünlügünden bazz Rumlar
Rumlar'm
bu tepkisi
olagandi.
XVII-XVIII.
yy'da Bagkent-
teki Rum aristokrasisi Osmanli devletiyle hemen hemen ortak bir iligki kurmuytu. Adlanni îstanbul'da yagadiklari yerden alarak Fenerliler olarak
adlandinlan
tindeki bazi önemli makamlan sek Tercümanhgi
bu makamlar
soylu aileler, Osmanli
Babiali Yük-
ele geçirmiglerdi.
ve dipardan yalnizgünlük de imparatorlugun
arasmdaydt
ca bir çevirmenlikmig gibi görünse dig iligkilerini yürütme göreviydi. Avrupa'ya
manli sefiri ile birlikte Yüksek
hizme-
Tercümanhk'tan
gönderilen
het Os-
bir Rum çevir-
ve sefaret iglerinin çogunu o yapiyordu. Kralhgi olacak iki Tuna prensliginin valilikle-
men de bulunuyordu
Ileride Romanya
yer aldiklan makamlardandi. Bagimsiz olma istegi ve buna ulagma çabalan, dogal olarak Müslüman olmayan tebaanm,. özellikle de devletin Müslüman olmayan hizmetkarlannm güvenilirligi ve sadakati ile ilgili güp-
ri de Fenerliler'in
heler dogurmaya baglamigt1. Bunun sonuçlar çok agir oldu. 11eride Yunan Bagimsizhk Savagi'na haline gelecek olan Yunan isyanmm baglangicmda
Babiali
Yüksek
dragoman'i
(tercümani)
büyük olasihklar uydurma olan, isyancilarla birlik oldu gu iddiasiyla asildi. 1840'ta Osmanhlar'm Atina'da açtiklan ilk elçiliklerinde bile ilk elçileri, gelecekte Londra'daki sefirleri olacak Fenerli Rum Kostaki Musurus idi. Ne var ki, Osmanh Rumlan
376
YENÍDÜ$ÜNCELER
bir toplum olarak Osmanli devletinde sahip olduklari güven ve
güç makamlanna
bir daha hiç sahip olamadilar.
Azmliklann durumlarinda bagka degigiklikler de olmaya devam ediyordu. XVI. yy'da, Osmanh hükümdarlari, devletin Avrupali dügmanlarina sempati duymalarindan güphe edilmeyen ama Avrupa bilgi ve becerisine
sahip
tek toplum
olduklaringerek siyasi, gerek de ekonomik iglerde yararlamyorlardi. Ancak Musevi toplumu, Osmanli gücünün çökmesinden bütün azmhklardan daha fazla etkilenmigtir. Onlar, Osmanli Hiristiyanlart'nin güvendigi gibi, Avrupali tüccarlann
dan Museviler'den
lütullanna ve Avrupali devletlerin korumasina güvenemezlerdi. Yine onlann tersine XIX. yy'ui ikinci yansina dek, H1ristiyan
toplumlarini
canlandiran
herhangi bir egitim ve kültür canlanmasi yagamamiglardi. Bagkent ve tagrada ip ve hükümetteki yer-
1erini Rumlar'a, vant'm
Arapça
Ermeniler'e
ve önemli
konugan Hiristiyanlari'na
bir yeni unsur olan Lebirakmiglardi.
Bu azinliklar.arasmdan
baglarken, Arapça uzak yerlerde
Rumlar giderek güphe altina girmeye konuyan H1ristiyanlar imparatorluktaki çok
yaylyorlardi
n etkinligi ve önemi
meniler'in
ve
henüz gelecekte
elde etmemiplerdi.
igine yanyordu.
sahip olacaklaBu degigim en çok Er-
Uzunca bir zaman sadika" olarak adlandmlan Ermeniler'i yalnizca Osmanlilar degil, Batill aragtirmacilar da Osmanli devletine en sadik azmlik olarak kabul ederlerdi. Onlar da kendilerinden önceki Rumlar gibi Ba"millet-i
ti'nin egitim ve ticaret olanaklarmi kullanarak zengin olmuglardi. Bir Ermeni grubu, XX. yy'in bagina dek, Jöntürkler'in Sultan IL Abdülhamid'in despot yõnetimine son vermelerine ve 1908 Jöntürk devrimini yapmalanna yardim etmiglerdi. Devrimden
sonra
hükümette
le görev yapmigti. Rumlar Ne var
bir süre bir Ermeni digigleri naziri bi-
.ki,
için oldugu
gibi, Ermeniler için de eski 377
L4
MODERN
ÇAÖ
ortak iligkiye devam etmek imkansizdi. Yeni refah, Rumlar'i olkadugu gibi onlan da daha iyi bir egitim ve kültür ortamina
dig dünyadaki dügüncelere daha açik duruma gegenellikle tirmigti. Bati'dan da, Dogu'dan da gelen dügünceler, birbiriyle çatigan ve çeligen mesajlar içeriyorlardi. Batih dügünceler, milli bagimsizhk, liberal demokrasi ve sayilari hizla ço-
vuyturmug,
büyüyen Hiristiyanlik duygusuydu. Dogulu dügüncelerse, Rus devletinin koruma änerisi, yëntemleriydi. Tüm bu Rus devrimcilerinin ihanet mesajlan ve statüsünün artik katlanifadügünceler, iyi kullanilsa da
galanmisyoner
okullari sayesinde
"zimmi"
bilir olmadigt kipiler arasindan
taraftar buluyordu.
gücünün çok açik bir gekilde gerilemesiyle yeni umutlar dogdu. 1876 Bulgar krizi, sonra da Osmanh Imparatorlugu'nun yenilerek yabanct devletlerin iç iglerine kangmasi, Berlin Antlagbu umutlann tatmin yollarim gösteriyordu. 1878 16. madmasi'nin 61. maddesi ile Ayastefanos Antlagmasi'nin desi korunuyordu. Bu maddelere göre, Osmanh devleti Ermeniler'in yagadtklan eyaletlerde gereken yerel reform ve düzenOsmanli
lemeleri yapmak, onlan Kürtler'e ve Gürcüler'e kargi korumakdenetleyici olan la yükümlüydü. Bu konudaki uygulamalann, (Avrupali) devletlerine düzenli bir gekilde bildirilmesi gerekiyordu.
-
olaylar oldu. BulgarBu durumun açik mesajmi pekigtiren lar da kendilerinden õnceki Yunanlilar gibi ayaklanma, bastinlma ve müdahale yollanyla bagimsizliklanni elde ettiler. Bu kuracaklan yolu izleyerek Ermeniler'in de bagimsiz bir devlet dügünülüyordu. Kigkirtmanin silahli eyleme dönügmesiyle çok süredir dini ve etnik dü manhklar tekrar uyandi. uzun
uyuyan
1890 yllindan sonra, özellikle 1895-1896
yillannda Dogu Türki-
ye'de isyan ve bastirma, terör ve klyim hakirn oldu ve bu durumdati kisa süreligine olsa da bagkent de etkilendi. II. Sultan
YENI DUSUNCELER
Hamid'in emriyle, Ermeni isyancilar ile onlara yardim v'e yataklik edenleri sindirmek üzere yerel bagibozuklardan olugan Hamidiye birlikleri tarafindan çok sayida Ermeni öldürüldü. Ancak bu olay devrimci eylemlerin bastirilmasi yerine, tegvikiy-
le sonuçlandi.
Hiristiyanlar (Ermeniler) ile Müslümanlar
(Türk, Kürt köylüleri ve göçerleri) arasindaki savag ve basÇerkezve kmlar yerel olarak sürdü. Ermeniler'in cadelesi
durumu onlardan daha önce bagimsizhk mübaglatan Balkan Hiristiyanlari'ndan daha kötüydü. Ço-
gunluk olduklari kasabalar, köyler
ve bölgeler çok daginikti. Bulgaristan ya da Yunanistan gibi bir anavatan geklinde birleymemigti ve yagadiklari her yerde azinhk durumundaydilar. Ermeni anavatant ile eski bagkentleri, çarlann imparatorluguna ilhak edilmigti. Koruma ve tegvik teklif etmelerine ragmen Rus-
lar, özgür bir Ermenistan istemiyorlardi. Türkler, Araplar ve imparatorlugun diger Müslüman halklaeski bagigikhklarmi n, kaybetmeye baglamislardi ve Avrupa'nin milliyetçi, liberal dügünceleri onlari da etkilemigti. vatansever, Geleneksel
yasalhk ve sadakat yapismi zayiflatarak eski düzeni yikan bu dügünceler, önce Bati Avrupa'dan vatanseverlik, sonra da Orta ve Dogu Avrupa'dan milliyetçilik geklinde iki agamali olarak gelmigti. Geleneksel
Islam dünyasmda da, Hiristiyan dünyasmdaki
gibi, ülkeler
ve milletler gü çlü bir milli ve bölgesel kimlige sahiplerdi. Ortadogu islamiyeti'ninbaglica üç halki Araplar, Íranhlar ve Türkler, tarihleri, kültürleri, dilleri, edebiyatlar1,_ ortak
kökenleri, ayirt edici gelenekleri
ve davraniplarindan
olugan duyarlardi. Aynca insanin dogdugu yeguror ile kargi.dogal geligen bagliligi yurt sevgisi, yerel gurur, sila re özlemi gibi duygular Bat1'da da oldugu gibi, Íslam edebiyatinmilli miraslariyla
da da vardi ama siyasi bir mesaj içermiyorlardi.
Batili dügünce-
379
MODERN
ÇAÖ
'
milli vatanin ya da milletin siyasi kimlik benimsenve egemenlik unsuru oldugu dügüncesi bilinmez ve mezdi. Müslümanlann kimlikleri dinleriydi ve dinleri için onlan yöneten hükümdara ya da hanedana sadakatle bagli olurlardi.
lerin etkilerinden
önce,
yabanci kavve vatanseverlik ramlardt. Tarihçilerin yazdiklarina göre ülke ve millet ne egemenligi kisitlar, ne de kimligi tanimlardi. Ali Papa tarafmdan da
Islam dünyasi için
milliyetçilik
gibi, bu dügünceler yikici etkiler yapmigt1r. Bati uygarligmda, insanin yalnizca dogdugu yeri dogal olarak sevmesi olmayan, insanin vatanina kargi siyasi ve gere-
gözlemlendigi
kirse askeri görevi anlamina gelen vatanseverlik
yerlegmig bir
kavramdi ve kökeni eski Yunanistan ve Roma'ya dayamyordu. Ingiltere, Fransa, sonralari da Amerika Birlepik Devletleri'nde çegitbagka iki dügünceyle iligkili hale geldi: ülke nüfusunun li birimlerinin bir tek milli baghlikta birlegmeleri dügüncesi ve egemenligin tek ve gerçek kaynagmm Kilise ve devlet degil,
halk oldugu dügüncesi.
Ïngiltere ve Fransa'nin farkh din
ve
dilleri olan halklarinin
sagbirlegik ve güçlü milletler haline gelmelerini vatanseverlik lam14tir.Avrupa'nin Osmanh gözlemcileri, bu dügüncenin, Osmanli Ímparatorlugu'nun farkli dini ve etnik toplumlanni anavatanlarma ve onu yöneten Osmanli devletine ortak bir sadakatle baglamak için kullanilabilecegini dügünmüglerdi.
dügüncesi, bu amaç için çegitli avantajlan olan Misir'da biraz daha geç etkili olmugtur. Bölgenin öteki ülkelerine göre M1sir, gerek cografya gerek de tarih açisindan daha simrhdir. Misir, tek bir nehrin vadisi ile deltasindan oluguyorve Araplagtinlmig oldugu halde, bin yil südu. Islamlagtirilmig resince sahip oldugu bir kimlik ve bölgede egi görülmeyen bir Vatanseverlik
homojenlik ve merkeziyetçilik vardi. Osmanli sultanliginin sözde egemenligindeki Misir'da özerk bir devlet kuran Hidiv ha380
YENÌDÜSÜNCELER nedanmm
emelleri,
ülkenin
bu yeni
dügüncesini
vatanseverlik
belirlemesine
yardim etmigti. Hidivler, ayri bir milliyet ve devlet olarak tanimlanacak, ayn bir Misir kimligi dügüncesini yayacak bir ideolojiye kargi açik bir ilgi duyuyorlardi. Batili anlamda bir millet ve ülke olarak XIX. yy'm çok dilli ve çogulcu Osmanli imparatorlugu yerine, Misir'1 görmek çok daha kolaydi. Öte yandan bu kimligin kabul edilmesi Misir'da da çok yavag olmuy ve itirazla kargilagmigtir. Bu gün bile Misirl11ar'in tamam1nm tam olarak kabul etmig oldugu söylenemez. Yüzyilm ortalarindan
sonra,
vatanseverligin
ardindan
çok
farkh bir dügünce olan milliyetçilik gelmig ve daha ileri gitmigtir. Bati Avrupa'da vatanseverlik iyi hizmet görmüg, bir taraftan ülke ve devlet, öteki taraftan da millet tam olarak tanimlanmigtir. Ancak bu durum, Orta ve Dogu Avrupa'daki bölünmüç Aletnik çegitliligi ve çarlarin letlerin hapishanesi" gibi farkl1 kopullara uyum.saglayamamigmanya, Avusturya-Macaristan'm
"mil-
tir. Çünkü vatänseverlik bu kopullarda statükonun mesi anlamina' geldiginden, giderek artan sayidaki dan kabul edilemez oluyordu. Bu kipilerin günlük na, ülke ve statü yerine, dil, kültür ve ortak soydan
desteklenkipi açismyaçamlari-
gelig olarak millet dügüncesi daha uygundu. Orta Avrupa milliyetçiliginin, Bati'nin liberal vatanseverliginden daha anlagilatanimlanan
bilir ve kabul edilebilir günceye daha yakindi. Ortadogu'ya rinin,
özgürlükçü
oldugu Ortadogu
gelen vatanseverlik muhalefet
gerçekleri de bu dü-
ve milliyetçilik
dügüncelebulunuyor-
hareketleriyle du. Genellikle vatanseverlik varolan siyasi düzeni pekigtirirken, milliyetçilik baltaliyordu. Vatanseverlere göre ülkenin bagunsizligi kabul edilmig bir gerçekti ve özgürlük ülkede yagayanlarm durumlarma iligkindi. Milliyetçilere göre devlet baskici, yabanci olabilirdi; ülke ve millet yabanci ve bölünmüg bir yöneiligkisi
MODERN
ÇAÒ
tim altinda olabilirdi; bu sapmalarm sonu ve milli bagimsizlikla birligin elde edilmesi, özgürlük demekti. gelen dügüncelere daha açik olan ve Hiristiyan Avrupa'dan yöneten devletin yabanci bir despot olduguna daha kolay inanan Müslüman olmayan kesim, bu yeni dügüncelerin etkisini ilk hissedenler olmuytu ve bu durum yalnizca devkendilerini
letle smirh degildi. Imparatorlugun tüm Ortodoks Hiristiyanlari'ni eski rejim altmda birleptiren Rum milleti için de ayni duOrtodoks Kilisesi'nin Helen olmayan rum söz konusuydu. Rum neredeyse tamami ettaraftarlan, XIX. yy'da üst inakamlanmn nik Yunanlilar'm elinde olan dini otoriteden hognut degillerdi.
ilk önce Balkan halklari, sonra da daha az bagarlyla Suriye'nin Arapça konuyan Ortodoks H1ristiyanlari kendi toplum iglerinde daha çok söz haklan ve kendi dini örgütleri olmasini istediler. Rum milletini içten içe yikan, bu yeni milliyetçi egilimler, daha sonra da Osmanli împaratorlugu'nu y1kacakti. Bati'dan gelen ani etkilere kargi Osmanh ve Rus imparatordaha uzakta bulunan luklan tarafindan korunan ve Avrupa'dan
Ïran'da, Batili dügüncelerin etkisi çok daha zayif yavag
ve geç
sultanlar gibi farkl1 din ve dilleri olan çerolgitli azinliklan yönetiyorlardi ama Iran'da bu azinliklannin leri, Osmanli imparatorlugu'ndakinden çok daha õnemsizdi ve
olmuytur.
Sahlarda
oldugu gibi toplumsal ve siyasi düzen için Osmanli'da bir tehdit hiç olmamisti. Müslüman olmayan azmliklarm sayisi Osmanli imparatorlugu'ndakine göre daha azdi, bu azinliklar
varolan
daha az zenginlerdi ve daha çok baski altinda bulunuyorlardi. Zerdügtiler ile Museviler kültürel açidan bütünlegmiglerdi, yalönceki nizca Farsça konuquyorlardi ve kökenleri islamiyetten çaglara dayaniyordu, ancak toplumsal ve hukuki açidan tecrit tek' büyük H1edilmiglerdi ve siyasi güçleri yoktu. Ermeniler, ristiyan.toplumuydu ve pek çok konuda durumlan Zerdügti ve
YENÌDÜSÜNCELER Musevi
tebaadan
çok daha iyiydi. Ancak
onlann tersi.ne, Iran-
111ar'dan yalnizca dinleriyle degil, sahip olduklan ayri etnik, dil ve kültürel kimlikle de aynliyorlardi. îran'daki Müslüman olmayan topluluklarin kendi içlerinde belirli bir özerk düzenleri olsa da, Osmanli împaratorlugu'nun milletleriyle kargilagtirildigmda
bu topluluklar çok önemsizlerdi. içindeki ilk bakigta, Müslümanlarm daha önemli
oldugu dügünülebilir.
yeni Bahai inancinin
dini ve etnik azmliklann Küçük bir Sünni azmlig1 ve
daha aktif taraftarlardan
olugan bir azinlik
vardi ama Sünniler sessizlerdi, digerleri de siki kisitlamalar altmdaydilar. iran nüfusunun yansindan çogu Farsça konuganlar-
dan oluguyordu, nüfusun geri kalam da etnik azmliklardan guyordu. Bunlar,
kuzeydoguda
Türkmenler,
kuzeybatida
oluAze-
Beluciler,
güneybatida Kaggayriler ve Kürtler, güneydoguda lar ve Araplar idi. Pek çogunun dilleri, Osmanli imparatorlugu smirlarmin ötesinde, çarlann Transkafkasya ve Orta Asya sömürgelerinde
konugulan Türki dillerin a-krabalanydi. Ancak bu
daha az önemliydi. Bu azmliklann tümü Müslüman, çogunlugu Siioldugundan, sahip olduklari dini baglilik ve kültürel yakmlik Avrupa'dan gelen yeetnik farklihkIar Osmanhlar'dakinden
ni milliyetçilik dügüncelerinden çok daha güçlüydü. Tüm bunlara karem îran, yine de yeni dügüncelerden mil-
liyetçilik olmasa da, _vatanseverlik dügüncesini kabul etmeye daha uygundu. Arap dünyasina haline gelen Misir, Kuzey Afrika ve Mezopotamya halklarinin tersine Iranlilar,Islamiyetten önceki geçmiglerinin bilincini korumuglar ve bagarilariyla gurur duyuyorlardi. Geçmigteki anilar, tarihi olmaktan çok efsanevi oldugu halde çok canhydi, sanat ve edebiyatta önemli bir yerleri vardi. Yine Arap dünyasinin tersine kendi dillerini korumuglardi. Dillerini yazarken Arap alfabesini kullaniyorlardt, Arapça'dan da pek çok sözcek almiglardi ama Farsça, Arap383
4
MODERN
ÇAÖ
ça'dan çok farkli bir dildi. Iranlilar, XVL yy'da Safevi hanedaninin ortaya çikmasinin ardmdan tek bir megruti hükümdar altinda birlegmielerdi. On-
lan koiqulanndan ayiran gey Fars dili ve kültürü, daha çok da Safeviler'in resmi, sonra da bölgenin hakim dini olan Siilik1eriydi. Iranlilar'in Siilikleri,Sünni kompulari Orta Asya'nin Ïslam devletleri, Afganistan, Hindistan ve Osmanlilar ile sürek11bir çatigma yagamalanna neden oluyordu. Îran'a geç gelen vatanseverlik geldiginde de, Sii radikal hareketlerin Bati, modernlik ve laiklik aleyhtan liderleri tarafiridan sempatiyle kargilanmigti. Seymour'un Rusyalar'in milton
göre, raporuna Çari"St. Petersburg'da
9 Ocak 1853 tarihinde "Tüm îngiliz sefiri Sir George HaOsma'nlilar için punlan
Seymour ile bir konupmasinda,
söylemigti: "Elimizde
hasta
.bir
adam
var
ve gereken
düzenle-
elimizden kayarsa çok yazik olur."? Seymour da hasta adama iyi davran11arak iyileymesi için yardim edilmesi gerektigini, cerrah yerine bir doktorun gerekli oldugunu meleri
yapmadan
söylemigti. Yurtiçinde yordu
ve
iyileptirmek
ve yurtdiginda
pek çok doktor bulunu-
bunlar ara sira anlagmazliga dügseler de hasta adami için bir miktar
ilerlemiglerdi.
Sakin ve sabirli olarak
baçanya ulagabilirlerdi belki de ama bunun için zamana kinlige de sahip olamad11ar.
384
da, sa-
18. BÖLÜM
SAVA
Osmanh
.
LAR
imparatorlugu yikdigma dek geçen yüz yili
afkm
süre içerideki
ve digaridaki dügmanlanyla savagmistir. XVL yy baglanndan itibaren Müslüman Ortadogu'daki güç olmak ve
aralanndaki
smin belirlemek için Iran'la yapilan savaçIann so1821-23 yillannda olmustur. Sonucunda smirlar kesinnuncusu Iegmig ve ortak bir komisyon tarafindan çizilmigtir. Netlik kazanmayan birkaç sinir çizgisi de, Türkiye ve Ïran cumhuriyetlerinin dogu smin olarak sonraki yillarda belirlenmistir. Osmanli ve
Ïran'm bölgedeki hakim güç olma mücadelesi her
iki ülke-
nin de yerlerini dig güçlere birakmalariyla sona ermigtir. Yaklagik olarak iki yüzyil boyunca, bu dig güçlerin bazen bõlge içinde, bazen
cÌedigmda
sürdürdükleri
rekabet
ve mücadele,
bölgenin siyasi tarihine hâkim olmuytur. Osmanli imparatorlu-
gu'nun yaptigi
zorlu ve uzun süren savaglar, bu rakip dig güçler ve himayelerindeki yerel devletler arasinda olmustur.
Imparatorlugun içinde bulunan dügmanlarla da çok sava-
gilmigtir. Bu savaglarda kargilanndaki, kimileri bagimsizhk isteyen milliyetçi gruplar te tümü H1ristiyan olan ve digardan yardim alan gruplar bagari kazanmiglardi. Osmanli papalari da imparatorluk'taki karisikliktan yararlanarak valilikleri olduklari il-
1erde kendilerine özerk beylikler kurmak isteyerek isyan çikarmiglardir. Mehmed Ali Papa bunlar arasinda en baçanli kipidir ve sözde Osmanli egemenligini kabul ederek, Misir'da yan bagunsizbir devlete hükmeden yeni bir hanedan kurmuçtur. Irak ve Suriye'de, daha küçük ve kisa süreli olarak böyle bir özerk-
385
MODERN
ÇAÜ
lige, sahip bagka papalar da olmuytur. yagayan ama. Arap olmayan bu pagalaArap topraklannda Kafkas kõkenli Türkçe konugan nn çogunlugu, Balkan ya da Osmanlilar'di. Yalnizca iki alanda Arapça konugan liderler bir
-
tür bölgesel özerklige sahip olmuglardi. H1ristiyan ve Dürzi yerel liderlerin bir beylik kurduklan, gelecekteki Büyük Lübnan Cumhuriyeti'nin temeli olan Lübnan bunlardari biriydi. Yüzyiortalarmdan itibaren, bu beylik ve etrafindaki Osmanli yö-
lm
netiminde bulunan topraklar bir Arap kültür ve ekonomi rönesansma gahit olmuglardir. Arabistan yanmadasi,
özellikle
de Osmanlilar,
da ingiltere arasmda tartigmah durumdaki
Ïran ve sonra
Körfez bölgesi Arap
diger alani olmuytur. XVIII. yy'in sonuna dogru bu rekabetlerin yerel ve bölgesel agiret reisleri tarafmdan kendi lehlerine çevrilmesiyle büyük bir ölçüde özerklik kazanmighareketlerinin
lard1. 1756 yihnda bagtaki Sabah ailesinin iktidah ele aldigi Kuprensligi veyt (Hintçe kale sözcügünün Arapça kisaltmasidir) en õnemlisidir. Vahabilik, Osmanh devletinin megruluguna
bunlardan
kargi gelen tek
Muhammed Arap hareketidir. Necid'deki bir din adami olan bu hareketin kurucusudur ve Hz. Muhamibn Abdülvahab, med'in gerçek ve saf Islamiyeti'ne geri dönülmesini istemig, inançlara, kötü uygulaonu çarpitip yozlagtiran yanlig ve kör malara ve onlart destekleyip koruyan rejimlere kargi çikmigtir. ibn el-Suud onu destekleNecid'de Dariye emiri Muhammed taraftarlarina yenler arasindaydi. Muhammed ibn Abdülvahab ögretilerini ve ategli silah kullanmasmi ögrettigini anlatan bazi metinler vardir. XVIIL yy ortalarindan sonra dinin bu yeni sabüyük bir vaççilari ibn Suud'un askeri yetenegiyle Arabistan'm tehdit ettibölümünü ele geçirip Suriye ve Irak sinirlarmi bile ve ondan sonler. Dini atindirma çabalan, Hz. Muhammed'in
386
'
'
rakilerin¯zamanindaki
olarak sunuluyordu.
islamiyet'in ortaya çikigmm yenilenmesi Ancak Osmanli Ímparatorlugu içinde bu-
lundugu tüm sikmtilara ragmen, o güçsüz halinde, Vahabi Sukolayca püskürterek Bizans ve Pers büyük imparatorluklarinin aksine bagari kazandi. VII. yy'da saldiranlar da savtmanlar da aym silahlari kullanmiglardi ve XVIII-XIX yy'da udi saldinsmi
ise Osmanhlar'm
-
toplari vardi.
Osmanh ordularmm
isyanci Bedevilerin
üstesinden
gelebilecek olan güçleri, Avrupal11ar'1 kovacak kadar güçlü degildi. Dig güçlerin iç isyanlara karigmalari da dig savaglara yol açmigti. Diger dig savaglarm nedenleri yabanci devletlerin arasindaki rekabetti. Rusya ile 1808-1876 yillari arasmda dõrt defa savagan Osmanhlar, tümünde de toprak kaybetmigtir. Batihlar'm müdahalesiyle Ruslar kazandiklarmin bir bölümünden vazgeçmeselerdi Osmanli'nm maglubiyeti çok daha kötü olurdu. Bu müdahaleler, Osmanh gerilemesinin, diplomatlarca "Dogu Sorunu" ola'rak adlandmlan duruma gelmesi gibi önemli bir degigikligi göstermektedir. Dolayisiyla imparatorlugun ayakta kalmasi yalnizca Osmanli ordulannm
baçarih olamayan inatç1 savunmalanyla degil, bu yeni müdahalelere bagh olarak da gerçeklegmigtir. Avrupa devletleri, Ruslar'm yayilmasmdan endige duyuyordu. Diger taraftan da Osmanh devleti bu rakipleri tanlyip elde ettikleri firsatlardan faydalanma olanagi kazamyordu. Osmanlilar 1699 yilmda, Viyana'dan
ikinci ve son kez çekilimzaladiklar ilk antlagmay-
diklerinde, bir yenilginin ardindan la ülkelerinin, Avusturya'nin ilerlemesinden ri tagiyan celerinden
duydugu endigeleistanbul'daki Ïngiliz ve Hollanda sefirlerinin dügünve yardimlarindan
yararlanmiglardi.
XIX. yüzyil sü-
diplomatik müdahale kadar, askeri müdahale de olagan durumdaydi. Fransizlar'a kargi Îngilizler,devrim ve Napolresince
387
-
MODERN
ÇAÕ
yori savaglan sirasinda, daha sonra da Ruslar'a karç1 Fransizlar, 1829 yilinTürkler'e yardim etmiglerdi. Prusyali bir arabulucu, da zafer kazanmig Ruslan partlanni yurnuyatmaya ikna -etmig-
ti. Osmanli müttefikleri
I
I-r
olarak
Îngiltere ile Fransa,
Kirim Sava-
gi'nda Rusya'ya kargi omuz omuza savagmiglardi. Ingiliz diplomatik müdahalesi ile 1878 yihnda Osmanli askeri yenilgisinin siyasi sonuçlari daha ilimli hale getirilerek, imparatorlugun yikiligi bir sonraki yüzyila ertelenmigti. Bu sirada da, hasta adaOsmanli eyamin mirasindan bir ön pay alan Bat1ll müttefikler, letlerini dogrudan yõnetmek yerine daha uzak topraklardaki yerel yõnetimleri
ele geçirmiplerdi.
Iranlilar da XIX. yy'da ve XX. yy baglarmda, Osmanhlarla aykarpi kargiya kalmiglardi ve igleri çok daha kolay ni tehditlerle olsa da, tehlikeliydi. Kisa bir süreligine de olsa iranlilar da, Napaha yardim için, kuzeyde Ruslar'a kaptinlan topraklari geri almak ve güneyde Hindistan'da ingilizler'e saldirmak üzere 1806-1807 y111annda Tahran'a bir heyet göndermesiyle, polyon'un
kanymig oldular. Fransizlar'in bu ilgileri, Fransiz-Rus bangmm ardindan Tilsit'te 1807 yilinda imzalanan yok oldu. ingilizler ile Ruslar olduklari yerlerde kaldilar. Iran
Avrupa
mücadelesine
tarihi bir yüzyili agkm bir süre Asya'daki
en büyük iki Avrupa
rekabeti
altinda geçti. Rusya, yerel hükümdarlann ve pahin aleyhinde elde ettikleri topraklarla önce Hazar Denizi'nin batisinda, sonra da dogugüçlenen yösunda, Iran'in kuzey kompusu oldu. Hindistan'da
imparatorlugunun
netimiyle
de ingiltere,
etkinliklerini
Îran'm güneydogu sininna kogu oldu
de daha õtelere
ve
götürdü. Rus birliklerinin güneye
dogru ilerlemesiyle Tahran'da Rus etkisinin artmasi sonucunda çikarlanna bir tehdit olarak gören bu ilerlemeyi imparatorluk
ingilizler, Rus yayilmasini durdurmak ni genigletmeye
388
çahytilar. '
üzere
kendi yayilmalan-
SAVASLAR
FransizIar çekildi. Almanlar da I. Dünya Savagtndi müttefikleri olana kadar Osmanh topraklarinda görülmediler. O zamana kadar Osmanlilar'in aksine Iranhlar, güneyde ingiltere ve kuzeyde Rusya olmak üzere yaln1zca iki imparatorluk devletiyle kargi liaryiya kalddar. Bazi açilardan
iranlilar'in durumlan Osmanlilar'dan
ÕzelliÏdeErmenistan
iyiydi.
daha
topraklanni Ruslar ele geçirdikten azinliklari önemli artik olmayacak derecede azalmasonra, dini si ve daima Iran devletine boyun egmemig olan etnik azinhk-
larin da yeni bir devlet yaratmak ya da bagka bir devletle birleymek istemekten vazgeçmesi, Iran açisindan oldukça büyük avantajlardi.
Sahlar,silahh kuvvetlerini, timlerini modernleptirmek
da modern
zorunlu
olarak yönetim ve egive merkezileptirmek; iletigim alanin-
bir altyapi kurmak ya da bagkalannin kurmasma
izin vermek;
asgari ölçüde gereken
_
Bati teknik ve yöntemlerini uydurmak, bunu yaparken de ra-
benimsemek ve kendilerine kip imparatorluk güçlerini birbirlerine dügürerek bagimsizhklanni korumak gibi bazi politikalannda Osmanli sultanlanm örnek almiglardi. Ne var ki, Ïranhlar gerek iç, gerek de dig politikalarda Osmanhlar'dan daha az bagar elde etmiglerdir. Iranhlar'in askeri ve sivil reformlan daha az aynntill olmuytur. Merkezileptirme önlemleri
bõlge ve agiret tavirlanyla gecikmig, kimi zaman da
engellenmigtir.
lerini
engelleme
Dolayislyla amaçlarina
da rakip imparatorluklann
ilerleme-
ulaçamamiglardi.
Rus baskisi genellikle askeri olmugtu, Rus fetih ve ilhak agamalan da antlagmalarla yasallagttrilmigti. Îngiltere, anlagma ve ödünlerle nüfuz
belirlenmig
daha çok ekonomik
elde etmisti. Ancak
temlerini
her
gözardi etmemiglerdi.
ve diplomatik bir iki devlet de birbirlerinin yön-
Kimi zaman
Îngiltere Îran'a
is-
..
a
MODERN ÇAG
için Hindistan'dan ingiliz askerleri getirtiyordu. Rus igadamlan ve diplomatlan da Rus etkinliklerini artirmaya çabaliyorlardi. Ingilizler, Ïran'da 1864 yihnda Hinolarak ilk telgraf sist'emini distan'la iletigim hattinm bir
tediklerini
yaptirtmak
parçasi
kurdular. 1872 yilinda da bir Ingiliz girketine Reuter Ïmtiyazi ile Îran'in maden kaynaklanm geligtirme, telgraf hatti ve bir banka kurma ve demiryolu inga etme haklan verildi. Kargihk olarak
Iran gümrük gelirleri gösterildi ama iran hükümeti bu
im-
tiyazi, hem giddetli Rus muhalefeti hem de pratik zorluklar yüzünden iptal etti. Ruslar'm bir baçansi da 1879'da Rus egitimi almig, Rus silahlanyla donanmig ve kismen Rus subaylari emrindeki Kazak Tugayt'nm sözde pahin muhafizlan Orta Asya'da ilerlemeleri Kuzey
olarak kurulmasidir. Ruslar'in iran'daki güçlerini saglamlagti-
rarak güneye dogro ilerlemelerinde bir üs olmuyfur. îngilizler'e 1901'de verilen petrol imtiyazi Ruslar'in ilerlemesinde ve baganstnda tek önemli istisnadir. 1905'te yalnizca Ïran'la smirli kalmayan tüm bölgede önemli olan bir degigiklik gerçeklepti. Rus-Japon Savagi'nda Rusya'nin
bir gekilde yenilmesi, Avrupali bir imparatorluk devletinin bir Asya milleti kargisindaki ilk yenilgisi olmuytur. Bu yenilgi
agir
oldu, 1905 yilima Ekim aymhükümeti öngören bir anayasa yapil-
Rusya'da önemli sorunlara neden da temsili ve parlamenter
yenilgiye masi gerekti. Iran dersini almigti, çarlarin despotlugu ugramigti. 1889 yllinda kendileri bir anayasa yapan Japonlarzaferi kazanmislardi. Bu örnegi izleyen Ruslar da liberal demokgosteriyorlardt. gucunu ve 1905 yihnm Aralik aymda iran anayasal devrimi bagladi. Mücadelelerde.n sonra, ilk Meclis 1906 yllmin Ekim aymda, Tah-etkinhgini
rasmm
toplandi ve pahin imzaladigi anayasayi hazirladi. Bu sirada uluslararasi durumda iran aleyhine degigiklikler oldu. Rus-
ran'da
390
SAVASLAR
ya ile ingiltere, Almanya'nin 1907 ydinin Agustos aymda
güçlenmesinden
korktukl'ari için,
iran'i kuzeyde Rus, güneyde ingiliz
etki alanina alacak ve ortada iki devlete açik bir kugak olugturacak bir anlagma yaptilar. Bunun sonrasinda îran, pah ile mec-
lis, gericiler ile liberaller ve Rus ile ingiliz çikarlan arasinda bir mücadele dõnemine girdi. Savag 1914 yilinda bagladiginda Ruslar da Kuzey îran'i iggale bagladilar. Daha iyi kopullarda baglayan Osmanli 1908 anayasa devrimi, yeni bir çagin baglangicini müjdeliyordu. Sultan Abdülhamid'in despotluguna son verilmig, otuz yll önce rafa kaldirilmig olan anayasa tekrar yürürlüge girmig ve özgür seçimler ilan edilmisti. Birbirleriyle kucaklagan Türkler, Ermeniler, Müslümanlar, Hiristiyanlar ve Museviler, yeni bir kardeglik ve özgürlük çaginin bagladigini müjdeliyorlardi. Türk tarihçisinin 1940 yihnda yaymlanan bir kitabinda bu devrimle ilgili göyle denilmigtir: "Dünyada bunun gibi umut verici ve yine bunun gibi umutlarin bu kadar çabuk boga çiktigi çok az hareket olmugtur."I
Jöntürk Devrimi'ni ileriye dogra önemli bir
adim olarak gö-
Osmanli Hiristlyanlar1 ile Avrupa devletleri, onun kendi müdahale etmesine izin vermediler ve tam tersine, kaçirilmayacak bir firsat olarak gördüler. Avusturya-Macaristan, ren
planlanna
Bosna ve Hersek'i ilhak etti. Bulgaristan bagimsizligini ilan etti. 1896 Yunan-Türk Savagi'nin ardindan imparatorlukta özerk statü verilmig
olan Girit de Yunanistan'la
birleptigini ilan etti. 1909
yllinda kargi devrimci bir isyan kanli bir çarpigmayla
bastirildi.
Italyanlar'in Trablus'a saldirmasiyla
1911 yllinin Eylül ayinda yeni bir savaglar dizisi bagladt. Bu sirada Misir'dan Fas'a kadar bütün Kuzey Afrika kiyilari Ïngiliz ya da Fransiz denetimindeydi, yalnizca iki Osmanh
sancagt olan Trablusgarp
zi kalmigti. împaratorluk oyununa
ve
Binga-
daha sonra dahil olup hasta 391
MODERN
ÇAÖ
bir köprübagi tutmak isteyen Italya, Avrupa devletlerinden izin alarak bir kara ve deniz harekâti baglatti. Ancak Kuzey Afrika'da beklenmedik derecede güçlü bir Osmanli direnigi ve yerel direniple Ne var ki, ayni yitehditle karplagan yakin Ekim Osmanayinda daha yeni bir lin lilar bu direnige son vermek zorunda kaldilar 18 Ekim 1912 tarihinde baglayan I. Balkan Savagi, 30 Mayis 1913 tarihinde son buldu. Bulgaristan, Sirbistan ve Yunanistan gibi Balkanli müttefikler· Osmanlilar'dan büyük topraklar elde ettiler. Arnavutluk da bagimstz devletler arasina girdi. 1913 yiliadamin topraklarmda
.kargilagti.
r
nin Haziran ve Temmuz aylarinda yapilan II. Balkan Savagi'nda Osmanlilar kaybettikleri topraklarm bir bölümünü ve õzellik-
dek Edime'yi geri alma gansim elde ettiler ve le Meriç irmagina burasi da bugünkü Türkiye'nin Avrupa'daki siniri oldu. Tüm bu zorluklara kary büyük umutlarla kurulan Jöntürkler demokrasisi sarsildi ve 1913 yilimn Ocak ayindaki bir darbeyle askeri bir diktatõrlük baça geçti. Sonraki yll, Jöntürkler Merkezi Devletler taraftnda bir dünya savagina katildilar ve Osmanlilar bu ölümüne savagta geleneksel dostlari ile dügmanlarini kargilannda ittifak halinde buldular. Osmanli Ïmparatorlup'nun büyük devletler arasinda yer alarak, büyük bir devlet olarak yaptigi son savag Birinci Dünya Savagi idi. iki Alman kruvazörünün egligindeki Türk savag gemileri tarafindan, 1914 yilinin Ekim ayi sonunda Ruslar'in Odessa, Sivastopol ve Theodosia limanlan bombardimana tutuldu. Halife sultan tarafindan ona ve müttefiklerine kargi sava açan herkese cihad ilan edildi. Îngiltere, Fransa ve Rusya bag-
lica üç müttefikti ve Kuzey Afrika, Orta Asya ve Hindistan'da çok büyük Müslüman nüfuslan bulunuyordu. Türkler ve Albu Müslüman halklann cihad çagnsina karman müttefikleri, gilik efen·dilerine bagkaldiracaklanni dügünmüglerse de bu ol392
SAVASLAR
mamigtir. Osmanlilar dogu ve güney sinirlarmda imp:iratorluk Rusyasi ve Împaratorluk ingilteresi'nin güçleriyle kargi karg1ya kaldilar. Türkler savagin baglannda baçanli oldular ve 1914 ylhnm Arahk ayinda Dogu Anadolu'da saldinya geçtiler. 1878 yilmda Rusya'ya baglanan Kars'i ve bir süreligine yine Ruslar'dan Iran'in Tebriz gehrini alddar. 1915 y1h baymda, Osmanli birlikleri Filistin'den
Sina çölüne girdiler ve Süveyg Kanah'na saldirdilar.
îngiliz iggalindeki Misir'da
Osmanhlar'in
bu baçanlan kisa sürdü. Doguda Ruslar büyük bir güçle kargi saldiriya geçtiler ve yerel halkm da yardim1yla girdikleri Van'a bir süreligine hâkim oldular. Türkler tarafmdan
Süveyg Kanali'na düzenlenen
saldinlan, o sirada Hinbir birlik gönderen Îngilizler püskürttü. 22 Kasim 1914 tarihinde bir Osmanli limani olan Basra distan'dan
Basra Körfezi'ne
bir Ingiliz birliënce iggal edildi. Öncelikli amaci îran'dan gelen petrol bora hattini korumak olan îngilizler, bu ilk baçanlarmdan sonra daha büyük planlar yapmaya bagladilar ve 1915 yiImda Dicle ve Firat nehirlerinde bazi yerleri ele geçirerek kuzeye, Bagdat'a dogra ilerlediler. Osmanl11ar da bu sirada bagkentlerinin çok yakimada ha tehlikeli bir saldinyla kargilagmiglardi. 1915 yilinin ayinda
Çanakkaleböfgesinde
da-
Subat
bir deniz harekâti baglatan îngilizler Limni adasmi iggal edip oray1 bir üs haline getirdiler. Bogazlar'daki Osmanh savtmma hatlarmi yarmay1 ve Karadeniz'de Ruslarla birlegmeyi amaçlayan Ïngiliz ve Avustralya birlikleri'ilkbahar ve yaz süresince Gelibolu yarimadasma ma yaptilar.
çikart-
Ancak 1915 sonu ve 1916 bagmda igleri yolunda giden Osmanhlar, Ruslar'1 Van'dan çikarip, Îngilizler'ide Irak'ta yendiler. Sonra da Süveyg Kanali'na ikinci bir saldiriya girigtiler. 1916 baymdaki büyük bir savagta agir kay1plar veren Îngi-
MODERN
ÇAÕ
liz ve Avustralyalilar Gelibolu'dan çekilerek Bogazlar'dan geçAncak sonuçta müttefiklerin üsme girigiminden vazgeçtiler. Dogu'daki tün gücü galip oldu. 1917 Rus Devrimi'nden sonra baskt azalmig olsa da, güneyden gelen ingilizler'i durdurmak
mümkün
olmadi.
Osmanli
'
imparatorlugu halkimn büyük bölümü,
tüm
bu
karigiklik ortaminda, etnik ve dini kimliklerini gözardi ederek, devlete baglihklarini korumuglardir. Yalnizca Anadolu'daki Ermeniler ve Hicaz'daki Araplar arasinda bu dumücadele
ve
istisnalari olmuytur. Ermeniler ve Araplar'm da çogunerkekleri lugu kanunlara kargi gelmeyen, bançç1 insanlardi ve sultanin ordularinda hizmet ediyorlardi. Ancak bu iki grubun bazi milliyetçi liderleri, savagt Osmanh yönetiminden kurtulup rumun
milli bagimsizhgi elde etme Ersati olarak görüyorlardi. Bunun sultanin dügmanlan olan Avrupah devletlerin yardimlyla olacagi açikti. Ruslar 1914 yilinda dõrt ve 1915 yllinda beg büyük
birligi kurdular. Baylang1çta Rus Ermenistani'ndan olan bu birliklerde aralarmda asker kaçagi ve taninmig kipiler olan Osmanh Ermenileri de bulunuyordu. Osmanli parlamentosunun eski bir Ermeni üyesi birliklerden birinin komutamydi. Ülkedeki çegitli bölgelerde Ermeni gerilla çeteleri faa-
Ermeni
gönüllü
liyete bagladilar ve Ermeni halki Anadolu'da Van ve Kilikya'da ZeytLm gehirleri·bagta olrnak üzere ayaklandi. 1915 yili ilkbaharinda Ermeni isyancilar Van'in denetimini ele geçirdikleri strada, îngilizler Çanakkale'yegirmigler, Ruslar
da dogudan saldinyorlardi. Diger bir îngiliz birligi de Bagdat'a dogru ilerliyordu. Osmanh hükümetince, Anadolu Ermeni nükarar verildi. fusunun sürülmesine ve bagka yerlerde daha önceki çaglarda Bölgede buna benzer sert uygulamalar da olmugtur. Katolikler, Protestanlar, demityolu iççileri ve silah11kuvve¯tlerdeki bazi Ermeni gruplan ve aileleri bu sürgünün di·iskânina
:4
394
~
SAVASLAR
ymda tutuldular. Anadolu'daki
Ermeniler'in
çogunlugtr ve tehlikeli bölgelerle güpheli gruplann digmdakiler bile, sürgüne ve dahil edildiler. onun ölümcül sonuçlanna Sürgünlerde büyük zorluklar yaçandi. Savag halindeki imparatorlukta
insan gücü eksik oldugundan,
yeterli asker ve jandarma bulunmadigi için yerel halktan seçilen gruplara sürgünlere etme görevi verildi. Sayilan kesin olmamakla birlikte yüz binlerce Ermeni'nin açlik, yorgunluk, hastahk ve hava 'eglik
kogullan nedeniyle
öldügü bilinmektedir. Yerel agiretler ya da köylüler, kendilerine eglik etmek için para almayan, açlik çeken ve disiplinsiz muhafizlarla igbirligi yapan köylüler ve muhafizlar tarafmdan da çok sayida Ermeni öldürûlmügtür. Bu agirliklan engellemek için Osmanh merkezi hükümetinin bazi çabalan olmustur. Argivlerde
larmm Ermeniler'e
yüksek Osmanli makam-
kargi piddetin cezalandinlmasi
ve engellen-
mesi için telgraflan ve sürgünlerde iglenen suçlardan yargilanan ve hüküm'giyen, kimileri de ölüm cezasina.alan bin dört yüz kadar askeri mahkeme kaydi bulunmaktadir. Ancak tüm bu çabalann etkisi kisitli olmug, Ermenilerle bir zamanki bangçi kompular arasmda yillardir biriken etnik ve dini anlagmaz11klaryüzünden durum daha kötü bir hal almisti. îstanbul ve Izmir, sürgünden bagi ik tutulurken, çogunluk Osmanli Suriye sürülmügtür. ve Mezopotamyasi'na Osmanli yönetimine kargi Arap isyani daha iyi planlama, zamanlama ve destekle yapilmigti. Ermeniler Müslüman çogun-
luk arasmda Türkiye'nin ortasinda yagarlarken, Arap isyani yan õzerk Hicaz eyaletinde baglamigti. Burada neredeyse tamami Müslüman olan Araplar vardi. îslamiyet'in en kutsal iki yeri olan Mekke ile Medine burad di ve bir Arap hüküindan olan SerifHüseyin bastaydi. Böl e Osmanh güç merkezlerinden uzakta ve Misir'daki ingilizler'e yakindi. Arap isyancilarin I
395
l
MODERN
ÇAÓ
ingilizler'e sunacaklan faydali geyler görügmelerin
ardindan
1917 yllinda Hicaz'in
sonra da kendini."Araplar'm tekleyen îngiliz hükümeti, n mektuplarda söz etmigti.
vardi.
erif, gizli
ve
uzun
bagimsizhgini ve
Krali" olarak ilan etti. Bunlari des-
daha önce de Hüseyin'e
çok açik olmasa
yazdikla-
da bir Arap bagimsizhgindan
otoritelerini sürdürmek isteMüslüman tebaalan üzerindeki düyen ingiliz ve Fransizlar için birkaç bin Bedevi bagibozuk, zenli ve büyük ordular içinde askeri önemi taptmiyordu ama Türkler'e karp savagan Arap ordusu ve kutsal yerlerin korucihadma kargi çikmayucusunun Osmanh sultanina ve sözde Osmanh ordusi çok önemliydi. Arap isyaninm zamanlamast,
larimn Arap eyaletlerinden çekilmesine rastlamigti. Araplar'in seçtikleri koruyuculardan yana daha gansli olmalan belki de en önemlisiydi.
Ruslar'in yaptigt gibi,
ingilizler Rendi
ülkelerin-
de bir devrimle ugragmtyorlardi ve askeri destek verebilirlerdi.. Siyasi vaatlerinin tutulmast farkh bir konu olsa da, en azindan Arap isyancilan Osmanh misillemesinden kurtarmiglardi.
Ingiliz birlikleri, M1sir'dan Osmanh Filistini'ne dogru ilerlerken, bir diger ingiliz birligi de Irak'a çikarak kuzeye dogru ilerlemeyi sürdürdü. Ingiliz güçleri 1917 ylh ilk1916 ylli sonunda
bahannda Bagdat'i ve Filistin'de Gazze'yi aldilar. 1917 ylli Arahk ayinda Kudüs'ü, 1918 yih Ekim ayinda da Sam'iele geçirdiler. 29 Ekim 1918 tarihinde, üç günlük ön görügmenin ardindan, bir Osmanli heyeti Limni Adasi'nin Mondros limani açiklarindaki
ingiliz Agamemnonzirhhsina gitti
ve sonraki gün ateg-
kes imzalandi. L Dünya Savagi, ilerleyen Batt kargisinda Islam ordulannin çekilmeleriyle sona erdi ve resmen tarafsiz olan iran yabanci askerler tarafindan iggal edildi. Osmanli topraklarinda, daha önceki Kirim Savay1 gibi, bu sonuncu savag da Avrupa ile yakin396 .I
I
lagmayi yogunlayttrarak
degigimleri hizlandn·di. KiSavaç1'nin yenilgiyle çikilmig, Arap toptersine, rim savagtan raklari Îngiliz ve Fransizlar'a birakilmigti. Türkler, zafer kazanyaganacak
mig d.evletlere yalnizca Anadolu'da meydan okuyarak verdikleri mücadelenin-ardmdan bagimsiz Türkiye Cumhuriyeti'ni kur-
dular. Avrupa tarihinde 1918-1939 yillan savaglar arasi dõnem olarak adlandolmasina karym, kimilerine göre de bu yillar, ayni savagin iki agamasi arasmdaki uzun bir ateykes yillandir. Ancak Ortadogu
açisindan
her iki aç1klama da yeterli degildir. Bölge
tarihinde bu yillann bir ara dönem ya da bir cerrahi müdahale gibi degerlendirilmesi daha anlagilir olacaktir. Bu dönem, Ortadogu açisindan hem iki dünya savagi hem de onlann arasm-
daki huzursuz bang yillandir. Ortadogu'nun büyük bir kismmda dört yüzyildan beri süren eski düzenin çökügü, daha dogrusu ortadan kaldinlmasi bu dönemin baglangigi olmuytur. Osmanhlar kendilerinden öncekilerin çaligmalan üzerine ayakta kalabilen bir siyasi yapi ve igleyen bir siyasi düzen kurmuglardi. Geligtirdikleri oldukça iyi anlagilan siyasi kültürde, yer alan her grup ve birey, durumlarim, sin1rlarin1, güçlerini, en önemlisi de ne alip vereceklerini ve çok iyi biliyordu. Osmanli dükimden ahp kime vereceklerini zeni zor zamanlarda da' birçok zorluga ragmen iglemeye devam ediyordu. H1ristiyan tebaasinin çogunlugunun onayini ve baghligini kaybetmig olsa -da, Müslüman halkin çogunlugu megrulugunu kabul etmeye devam ediyordu. Osmanli düzeni son yüz ylli içinde kendine gelmeye v düzelmeye baglamigti ama I. Dünya Savagi'na girilmesi ve imparatorlugun siyle bu. geligme kesilmigti.
sonunun
gelme-
XVIII. yy sonunda General Bonapart'in ordusuyla M1s1r'a gitmesi, Ortadogu'daki olaylann seyrini etkilemig ve Avrupali bü397 L
MODERN
ÇAÕ
ç1karlan, -eylemleri ve amaçlanyla kimi zaman krizler çikmigt1. En sonunda Osmanlilar'in çekilmesiyle yerlerine bölgenin hâkimleri olarak Batili devletler geçince, impara-
yük devletlerin
de yeni ve daha dogrudan bir duruma geldi. üç dönemi vardir. Ilk dõnemde, Söz konusu rekabetlerin bölge büyük oranda ingilizler ve Fransizlar'in elindeydi ve ikitorluk rekabetleri
I
si arasindaki mücadele uluslararasi iligkilerin baghca konusunu olugturuyordu. Ikinci dõnemde, 1930'lar ve 1940'lardaki Ingiliz-Fransiz hakimiyeti önce Fagist Italya'dan, sonra da Nazi Alyeni tehditlerle kargilagt1.Üçüncü dönemde, yani II. Dünya Savagi'nda Almanlar ve Italyanlar bertaraf edildiler. Sonrasmda da güçlerini kaybeden Fransa ve ingiltere hamanyasi'ndan
kimiyetlerini de kaybettiler. Bu geligmelerin ardindan, yeni bir mücadele daha uzaktaki yabanci devletler olan Sovyetler Birli-
gi ile
Birlepik Devletler arasmda
bagladi.
·
sahnesi L Dünya Savagi sona erdikten sonra, savagin dumanlari ve diplomasinin sisleri yok olunca, meydana gelmig olan büyük degigiklikler ortaya ç1kti. Bazi degigiklikhâkimiyetindeki ler, Dogu ve Bati Avrupa imparatorluklarmin Ortadogu
devrim, sonrasinda da merkezi otoritenin azalmasi Orta Asya ve Kafkasya ötesi topraklarda liberal milliyetçi Müslüman rejimlerinin kurulmasi-
insanlara yeni umutlar
vermigti.
Rusya'daki
na neden oldu. Güneyde ise Íngiltere ve Fransa altina giren Arap halklarma önce özerklik, sonra
lik vaat ediyordu. Kuzey Afrika'da
milliyetçi
hâkimiyetleri da bagimsiz-
liderlerin 1918 yili
Kasun ayinda ilan ettigi Trablus cumhuriyeti, Îtalya tarafindan da bir süreligine tanimigti. Ne var ki, kisa bir süre içinde bu umutlar hayal kinkligiyla sonuçlandi.
Orta Asya ve Kafkaslar'daki giri imdenetimi tekrar ele geçirmesiyle bagimsiz-
Kizilordu'nun
leri ve Moskova'nin lik deneyimleri son bulan bu ülkelerin tümü Rusya'nin yörünI
SAVASLAR
gesine yerleptirildiler.
Yerel hükümdarlarmi
deviren .Trablus-
garp ve Bingazi'deki italyanlar da kendi otoritelerini hâkim kilarak Italyan sömürgeleri oldular ve 1934 yilmin Ocak ayinda Libya adim aldilar. Barig anlagmalan Güneybati Asya'da Araplar
arasmda uyandinlan tatmin etmemig ama boga da çikarnamigti. Verimli Hilal, Ïngiltere ve Fransa tarafmdan önceki sömürgeler umutlari
yerine, yeni sinirlan ve adlan olan yeni devletlere bölündü ve bagimsizlik hazirliklan için Milletler Cemiyeti'nden yetki alindi. Sonra da yeni devletler kendilerine uygun modellerde rejimler kurdular. Õnce Mezopotamya, sonra da Irak olarak bilinen dogudaki devlet Faysal
îngiliz Mandasi
altinda
SerifHüseyin'in
oglu Kral
yönetiminde
bir monargi haline geldi. Suriye ve Levant olarak bilinen batidaki devletin kuzeyi ile ortasi Frans1z Mandasi'na, Filistin olarak adlandirilan güneyi de ingiliz Mandasi'na Manda altmdaki bu iki devlet kendi içlerinde topraklarini böldüler. Fransa birçok kez denemesinin sonucunda Lübalan iki cumhuriyet kurdu. Bölgelerini ikinan ve Suriye ye bölen ingilizler ise, doguda SerifHüseyin'in diger oglu Abdullah'm bagma geçtigi Trans-Urdün admi alan bir Arap emirligi kurdu; batida Filistin admi alan Ürdün'ün yönetimini elle-
.girdi.
'admi
rine aldilar.
daha-farkli bir durum vardi. Güneybatidaki ingiliz kolonisi Aden ve büyük bölümü Ìngiliz denetimindeki Basra Körfezi. geyhlikleri hariç yanmadanm çogunlugu bagimikinci seferinde daha baçanli olmasi sizdi. Vahabi õgretisinin sayesinde Suud Hanedani'nm baça gelmesi, bu bölgedeki en önemli geligme oldu. 1914'te savagin bagladigi stralarda hanedanm baginda olan Abdülaziz ibn Suud Dogu Arabistan'a kadar hâkimiyetini genigletti ve Türkler'e kargi ihtiyaç duydugu yardim için îngilizlerle iligki kurdu. Savag bitince de fetihlerini Arabistan'da
MODERN
ÇAÖ
yeni yerler ele geçirKuzey ve Güney Arabistan'da bu ülkelerin hükümdarlari sürgüne gönderdi.
sürdürerek di
ve
ihykisinden ve Güneydogu Arabistan'a olan Abdülaziz ibn Suud, doguda bululan prenslikle-
Ïngiltere'nin Dogu haberdar
re ve geyhliklere karyt hiçbir gey yapmayip yalnizca iki önemli rakibinin kaldigi Bati ve Güneybati Arabistan'a konsantre ol-
karpi olan Arap isyanmin
du. Bu rakipler,
Türkler'e
SerifHüseyin'in
Hicaz Kralligi ile yarimadanm
Ímamligi idi.
sindeki Yemen
1924 yllmda ibn Suud, Hicaz'a kargi
kahramani
güneybati köpe-
geçti ve haÉekete
1925
ve Cidde'yi aldi. Kral Hüseyin oglu Ali'nin baça geçmesi için tahttan çekilmigti. Ali ülkeyi terk etti ve ibn Suud 8 Ocak 1926 tarihinde Hicaz Kral1 ve Necid Sul-
Medine, Mekke
sonunda
-
tani ilan edildi.
Kralligin
Suudi Arabistan
admm
olarak degigti-
rildigi 1932 yilmin Eylül ayina dek ibn Suud unvanmi korudu. Bu geligmelerin ardmdan banççi süreç bagladi. Ib'n Sund, Iran, Irak, Türkiye
ardindan da Ürdün ile dost-
ve uzun tartigmalann
luk anlagmalan yapti. 1934 yihnda Yemen
bir savag patlak verdi. ibn Suud, ragmen, Ingili21er'in arabuluculu-
ile yeni
askeri zafer kazanmalarma
zorunda kaldi. Sinirlarmda bir
guylabang
anlaymasi imzalamak
düzenleme
elde ederken, Yemen'in
bagimsizligi da korundu.
yildir bölgedeki hakim güç olma mücadelesi veren Osmanli Ïmparatorlugu ve Iran, 1918 sonunda kendi bakaybetme riskiyle kargilaymiglardi. Yenilgiye uggimsizliklarmi Yüzlerce
ramig olan Osmanh imparatorlugu'nun bagkenti iggal edilmig, topraklan da zafer kazanmig olan dügmanlan ve uydulari ara-
smda paylagilmaya baglanmigti. îran, sözde tarafsiz oldugu de, çarpigan devletlerin.savag Türkler,
Ruslar
ve
alani haline gelmigti. Almanlar,
Ïngilizler, bagimsiz iran devletini hiçe sa-
yarak iran topraklarmda 400
hal-
faaliyetlerini
sürdürmüglerdi.
Bati'nin
SAVASLAR
yükselen gücü kargismda, onlar için de öteki Asya ve Afrika ülkelerinin kaderini paylagmaktan bagka kurtulug yoktu. Sonuçta iki ülke de bu kaderlerini farkh gekillerde degigtiBu degigim, 1919 yllinda, ileride Atatürk admi alacak olan Türk subay1 Mustafa Kemal'in Anadolu'daki dügrebilmiglerdir.
man iggaline kargi baglattigi ve bagmda bulundugu direnig habagladi. Sagirtici zaferlerinin sonucunda iggalcileri ko-
reketiyle varak,
zafer sahibi devletler tarafindan
padigahin hükümetine zorla kabul ettirilmig ve agir partlar getirmig olan bang antlaymasmi iptal etti. Padigahm hükümeti yeni güce katilmay1 kabul etmeyince, padigahligi kaldirarak cumhuriyeti ilan etti. Atatürk'ün baginda bulundugu cumhuriyet ile genig ve kapsamli bir modernlegme ve Müslüman dünyasinda benzeri görülmeyen laiklegme süreci bagladi.
Îran'da da 1919 y111nda, Îran'm toprak bütün1ügü ve bagimsizligini taniyan, yani sira da etkin bir Ingiliz üstünlügü saglayan Îngiliz ve Ïrän anlagmasi son buldu. Anlagmayi kanunlaytirmak üzere toplanan Iran parlamentosundan onay ç1kmadi. Rusya'nin Kuzey Ïran'da Bolgevik kisvesi altinda tekrar ortaya çikmasiyla durum daha karmagik bir hal aldi. Iran Kazak Tugay1 subay1 Riza Han, anarpi döneminin ardindan 1921 yilinm Qu-
bat ayinda iktidan ele geçirerek bir diktatörlük kurdu. 1925 yllinda da pahi tahttan indirdi ve kendini pah ilan ederek iktidarim güçlendirdi.
dani,
-
îran
Sonralar1 Pehlevi adini alan Riza ah'in, haneIslam Devrim.i ile y1kilana dek 1979 yilma kadar de-
vam etti. Riza
Sah da
merkezilegme
politikasi uyguladi. Ancak Atatürk'ün
Atatürk'ün
yaptigi gibi modernlegme yaptigi
ve
gi-
bi din ile devlet iligkisini ayirmay1 denemedi. Ortadogu'daki yalnizca üç bölgede ayakta kalan bagimsiz Müslüman
devletler olmustu. Bir süre saglam görünen yaln1zca iki devlet arasindaki
ve Fransiz egemenligini,
ingiliz müca-
MODERN
ÇAÖ
deleler tehdit etti. Ne var ki, bu devletlerin Ortadogti'da
egebagazalmaya arasmda menlik kurma istekleri iki dünya savagi lamigt1. Ekonomik olarak güçsüz olmalan ve isteksizlikleri nekuranlann sahip oldeniyle, kendilerinden önce imparatorluk duklan irade gücüne sahip degillerdi. Her iki devletin artan kararsizhgi, tebaa halklannda yeni bir ortaya çikmasina yol a'çt1. Yüzyihn baglarinda isyan ruhunun Rusya'yi yenerek
anayasal demokrasi
ile smai modernleyme-
sahip oldugunu gösteren Japonya'dan sonra, Türkler de galiplerin dayattigi anlagmalardan kurtularak milliyetçiligin faydalanm görmüglerdi. Asya ve Afrika'da ilk baçanli milliyetçi devrimi kazanan Mustafa Kemal komutanin canlandirici
özelliklerine
sindaki Türk ordularmin zaferi ve galip müttefiklerin kargismdaki baçanlari, Bati kargisinda onlann silahlanyla zafer kazanMüslüman ve diger halklar için yemanin yoluru ilk kez gören
ni bir umut olmuytu. Islami Osmanli imparatorltigu'ndan-sonra, Modernlegen Türkiye Cumhuriyeti de, bir süreligine îslam dünyasma yol göstermig oldu ama bõyle bir niyeti olmayan Atatürk'ün devlet ile dini birbirinden ayirarak hukuk ile devleti labir parçasi haline getirme amacindan söz etmesi, baglangiçta onun zaferlerini alkiglayan Müslümanlar'm dügmanligini kazandirdi. neredeyse tümünde, yeni efendilere - kargi Arap ülkelerin ikleptirmesi
ve de siklikla Türkiye'yi Avrupa'nin
iddet hareketleri bag gösterdi. Dogradan yönetim gibi basit bir politikanin yürümeyecegi anlagilarak, bunun yerine manda kuran devletler amaçlanna Arap hükümetleri ellyle dolayh ola-
istediler. Böylece de onlara bir ölçüde bagimsizlik tanidilar. Bununla birlikte kendilerinin ayricalikh durumlarini ve milli topraklarda silahli kuvvet bulundurma haklanni gürak ulagmak
alacak antlagmalar yaptilar. Ancak bu politika bagarili olmadi. Mandater devletlerce mil-
venceye
402
SAVASLAR
liyetçi isteklere
verilen ödünler
çok küçük ve geç ordu. Antlagmalar aktif siyasi destegi olmayan hükümetler tarafindan ya da ortak bir dig tehdide kargi yapildi. Habeyistan'in italya tarafmdan istila edilmesi, ingiltere ve Misir'i tehdit etmeye bagladi-
ginda 1936
yilmda yapilan
Îngiliz ve M1sir Antlagmasi da böy-
le bir antlagmayd1. Bir takim milliyetçi hareketlerle Araplar'in'hayalkinkhklari kendini gösterdi. Mücadeleleri uzun, zorlu ve en azmdan siyasi amaçlanna ulagmalannda baçarih olmuytu. Kisa bir süre sonra Misir ile Irak resmen bagimsiz oldular, birindeki himaye, di-
gerindekimanda
rejimi son buldu. Öte yandan, Irak'ta Kraliyet Hava Kuvvetleri üsleri ve Misir'da kanal bölgesinde ile dier yerlerde askeri üslerle îngiliz varligi sürdü. Yabanci güç1erin çekilmesi ve egit olmayan antlagmalann iptal edilmesi konusunda
bagimsizligi gerçek bagimsizliga dönügtürecek milliyetçi çabalar devam etti. Manda sistemi, Levant devletlerinde daha uzun süre devam resmi
etti. Fransizlar,
Suriye ve Lübnan'da kalirken, dün emirine biraz daha fazla özerklik vererek rudan
Ingilizlerde, ÜrFilistin'de
dog-
yönetimi sürdürdüler.
Ïki bölgede de durumu karmagik hale getiren yeyler vardi. Lübnan, Osmanh imparatorlugu'nun Asya'daki kalmtilari üzerinde
kurulan yeni Ortadogu devletleri arasmda özel bir konuma sahipti. Lübnan ötekilerin tersine, yeni kurulmuy bir devlet degildi ve Osmanh hakimiyetindeki yüzlerce yll, genellikle büyük zorluklarla yerlegen ayn bir özerklik gelenegine sahipti. Fransizlar, dag ve çevresindeki özgün Lübnan topraklanna ekledikleri bölgelerle "Büyük Lübnan"i kurmuglardi. Bu ana bölgede genellikle Sünni olmayan Müslümanlar ve H1ristiyanlar" yagardi ve bu bölge uzun zamandir Osmanh dünyasmda sosyal, entelektüel
ve bir ölçüde siyasi bagimsizhäm
sigmagi duru403
L/
MODERN
ÇAÖ
Hiristiyan çiftçiler, Beyrut'un kuzeyindeki bólgelerde o zaman tüm Ortadogu'da tek bagimsiz toprak sahipleri toplumunu olugturmuglardi. XIX. yy'da da geligen Hiristlyan burju-
mundaydi.
vazisi Beymt gehri ve limani etrafinda yerlegmigti. Yetenek ve enerjileriyle Arap canlanmasina çok önemli entelektüel, siyasi ve ekonomik katkilan olmuytu. Tekrar canlanan Müslüman milliyetçiligi, H1ristiyanlar'in etkisini önemli derecede azaltmadünyastndaki kültürel sina ragmen, Lübnan bir süre daha Arap özgürlügün tek merve dini çogulculukla siyasi ve ekonomik kezi olarak benzeri olmayan gõrevini sürdürmügtür.
Arap-Islamdünyasinin tek istisnasi olan
Lübnan'daki
Hiris-
tiyan kalesinden bagka, güneyde daha önemli bir istisna ortaFilistin'de buya çikmaya baghyordu. Antik çaglardan itibaren
lunan Museviler, Roma döneminin sonu geldiginde artik nüfusun çogunlugu durumunda degillerdi. Musevi i1üfus, göçler XIX. yy'in ve dini esinlenmelerle desteklenmeye
çaligihyorËlu.
gelen genç Museviler duruda Ortadomu degigtirdiler. Bu Museviler, önce Avrupa, sonra reddediliglerine ve gördükleri zulme kargi geligen ve bir son çeyreginde
Dogu Avnapa'dan
gu'da
bir ölçüde de yeni milliyetçi akimlannin Musevi biçiminden dogan Siyonist akimm öncüleriydi. Gelecekte bu akimi devam ettirenlerin kurduklan yerleim birimleri israil devleti olacakti.
ölçüde Musevi dini geleneginden,
Musevi toplumu BirinGençlerin ve yaghlarm olugturdugu ci Dünya Savagi sonunda epeyce büyümügtü. Siyonist girigimi, Îngiliz hü1917 yilinm Kasim aymda Balfour Deklarasyonu'yla milli vatamnm kümeti tarafmdan resmen tanmdi. "Museviler'in
kurulmasi" projesine devlet destegi vaat edildi ve bu konudaki hükümler ingiltere'nin Filistin'i yönettigi Milletler Cemiyeti mandasma varliginaikargi I
404 I
I
I
geçirildi. Araplar'm mücadeleleri
ingiliz mandasina
bu vaadin verilmesi
ve Musevi
ve gerçeklepti-
rilmesiyle
özel
konuma geldi.
1930'lardan sonra Ortadogu'daki Bati'nin hâkimiyetinde yeni bir tehdit ortaya çikti. Bu tehdidin kaynagt isyan eden halk
degil, imparatorluk
gücünün
iki yeni rakibi Fagist
Italya ile Na-
zi Almanya idi. 1930'larda bölgede liberal ve anayasal kurumlann bir dönem sahip olduklan çekicilik etkisini yitirmeye bagladi. Aslmda bunlarin iyi iglememesi papirtici degildi. Çünkübu kurumlar, küçük bir Batililagmig seçkinler grubu olarak kalmiglar ve top-
lumda bir bütün olarak gerçek bir destek bulamamiglardi. Aynca gerek kavram olarak gerekse de görünügte hiçbir etkileri yoktu. Geçmigi canlandiramadiklan
gibi, günün gereklerine
de
Dayanit olamiyorlar ve gelecege dair bir umut veremiyorlardi. ha kõtüsü de, artik çok sayida Arap tarafindan Bat1Avrupa'daki nefret
edilen imparatorluk
güçleri gibi görülüyorlardi.
bir alternatif sunan Italya ile Almanya, yakm bir geçmigte birçok khçük devleti zorla özgürlestirip birleptirerek birlik saglamiglardi. Onlar, durumlannm ve çözümlerinin benzer kopullarda oldugunu dügünenlerin liderleri için esin kaynag1 ve örnek olmuglardi. En õnemlisi de, siyasi, stratejik ve ideolojik Farkli
olarak
ingiltere, Fransa
sevi varliginin
ve Filistin'de artmaya devam eden Mu-
hasimlan olmalariydi.
Hitler baya geçtikten sonra, 1933 yilinda ingilizlerin Kudüs Müftüsü olarak atadiklari Haci Emin el-Hüseyni, Almari konsolosuna destegini bildirmig ve yardim teklifinde bulunmugtu. Haci Emin el-Hüseyni, Îngilizler ve Musevilerle yillarca süren mücadeleden sonra Filistin'den aynlarak Beyrut, Bagdat ve Tahran'a
gittikten sonra 1941 y11mda Berlin'e ulagti. 1941 ylli-
nm Nisan ayinda Rapid Ali el-Geylani adli Irakli bir siyasetçinin askerin de destegini alarak iktidan ele geçirerek Mihver ülkeler yanlisi bir rejim kurdugu Bagdat, müftünün
en önemli
duragi
405
MODERN
ÇAÕ
olmugtu. Vichy hükümeti'nin
denetiminde bulunan Suriye'den
az da olsa yardim almigti ama Mihver güçlerinin kurtaramayacagi uzaklikta oldugu için rejimi ingilizler ve ingiliz yönetimindeki birliklerce devrilmigti. Rapid Ali rejimine destek amaciyla Baas partisi olacak ve rakip kollan Suriye'yi de Irak'i da yõnetecek olan bir komite kuruldu. Rapid Ali kaçarak Berlin'de Kudüs Müftüsü ile bulugtu. SaSuriye'de, gelecekte
destekleri ya da onlara sempatileri olan bazi kipiler ileride ünlü kipiler olmuglardir. Nasir, Almanya'ya sempatisini ve Alman yenilgisiyle yagadigi hayalkirikhgini ifade etmigtir. Enver Sedat, Almanya için gönüllü cavag yillannda
Mihver' devletlerine
susluk yaptigmi belirtmigtir. Rapid Ali bile Saddam Hüseyin'in Iragi'nda kahraman olarak görülmügtür. Nazi davasina göre apagi irktan kici gelemezdi. Nazi propagandasi
bir halka Nazi
irkçiligt
çealèyhtarhgi yeriSami görebiliroi. yandan Öte ne, Musevi aleyhtari oldugu için destek takonlarin yerlerde Museviler, Almanya'da Naziler ve bagka litçilerinin zulümleri yüzünden Filistin'e göçmek zorunda kairki
liyor ve orada Musevi toplumu güçleniyordu. Naziler yalmzca bu göçe neden olmakla kalmadilar, Ingilizler Araplar'in iyiniyetini kazanabilmek için Filistin'e giripte smirlamalar getirirken, Naziler savag baglayana dek bunu teyvik edip kolaylagtirmiglardi. Yine de çok sayida Arap, Museviler'i Filistin'den uzak tutmaya çaligan Îngilizleryerine, onlan oraya gönderen Almanlar'1 tutmuglardir. Mihver devletleri olanlardan farkli gekillerde fayda saglamaya ugragtilar.
Ílk önce
Fagist
Ítalya,sonra da Nazi
Almanya
Arap
siyasi dügünür ve dünyasindaki genig çapli propagandalanyla eylemci yeni nesili etkilediler. Özellikle de Naziler, Museviler'e kargi nefreti körükleyerek kendilerinin yarattiklan sorunu sömürmeyl-bagardilar.
406
SAVASLAR
Mihverlere
dönüg aslinda bir tür önlemdi. Savagar baglangicinda, özellikle de 1940-1941'de, Fransa'nin dügmesiyle Rusya'nm iggali arasinda
Ïngikere tek baginayken Mihver zaferi-
kaçin11maz görünüyordu. paratorluk
Artik Ortadogu'da
baglarindaki imdevletlerine baghhk ve sadakat duyan kigi sayisi
çok azalmigti.
Irak'm Nuri Said'i, Misir'm Nahas Papasi ve Arabistan'm ibn Suud'u gibi Bati dostlan olduklari için õvgü (ya da yergi) alan kipiler bile Berlin'le iligki kurmaya ugragmiglardir. Aldiklan
çok say1daki yardim teklifini kabul etmeyen Naziler bu konuda baçanh olamadilar. Mihverler açismdan destek
kismen ideolojik olmasina karym, dügmani benim dostumdur" ilkesi geçerliligini koruyordu. Bat1'nin amansiz dügmanlan olmalan Mihverlerin en çekici yanlariydi. Ileride çok daha farkli bir güç olan Sovyetler Birligi de ayni nedenle, hatta aym kipilerden destek alacakti. "dügmanimin
II. Dünya Savagi'nda iki taraf Ortadogu'daki
hayal kinkligi
destekçilerine hayal kinkligi-
yagatirken, onlar da kendilerini Ïki tarafa da az da olsa askeri yardim
oldu. Ra id na ugrattilar. Ali'nin devrilmesinde ve Ortadogu'da Müttefik diizenin devam etmesinde Ürdün'ün Arap Lejyonu'nun önemli bir rolü olmugtur. Almanlar'in "Dogu Lejyonlan" adlyla topladiklan Fransiz
Kuzey Afrikalilan,
ingiliz Hintlileri, Orta Asya
.
ve Kafkasya cum-
huriyetlerinden
Kizilordu askerleri gibi Müttefik savag tutsaklanndan olugan gönüllü güçler olmuytu. Bu güç1ere bu halklann Almanya'nin iggalindeki Avrupa'da yagayanlanndan gönüllüler
de katilmiglardir ama bu katilim ciddi bir boyutta ve sayida olmamigt1r. Londra'nin pigmanligma kargin Filistin'de olusturulan bir Musevi Tugay1, Kuzey Afrika ve italya seferlerinde rol almakla birlikte askeri açidan önemli olmamistir. Ortadogu
ülkelerinin
Müttefik davasina en önemli katkilari toprak, kaynak ve tesislerinin kullanilmasi olmustur. Bu da ül-
.
MODERN
ÇAÖ
kelerin çogunlugunda, lan askeri garnizonlar
nianda ve himaye partlarmda olugturuile olanakli olmugtur. Tarafstz tran'dada
1941 yilmda aym anda ingiliz ve Rus birliklerinin Iran topraklanna girmeleriyle saglanmigtir. Savagm sonuna dek tarafsizhkoruyan yalmzca Türkiye olmuytur. Türk hükümeti, galip
gim
devletlerin yanmda yer alabilmek için ancak son haftalarda savag ilan etmigtir. Bu durum, bir Türk devlet adami tarafmdan pu gekilde ifade edilmigtir: "Biz, yemek listesinde degil, konuk listesinde bulunmak istedik." Ortadogu
Durum
halklari ve hükümetleri
açisindan
hüs-
ranla son buldu. Almanlar Arap yandaylarim hayal kiriklig1na ugrattilar. Ashnda Naziler Avrupa'y1 hedef almig olduklarmdan Ortadogu ile gerçekten ilgilenmiyorlardi. Avropah dostla.
n olan Fagist
Îtalya'yt, Vichy Fransasi'ni ve 1939 yilimn Agus-
1941 yilinm Haziran'ina dek Sovyetler Birligi'ni tatmin etmek için Ortadogu'da koruduklari devletleri gözden ç1-
tos'undan
karabilirlerdi. Müttefik kuvvetleri bagimsizlik ve çekilme sözlerine ragmen bulunuyorlardi. Kusavag bittigi zaman halen Arap ülkelerinde zey Afrika gibi bu ülkelerden bazilgri halen sõmürge yönetimindeydiler. Filistin'deki Museviler bile, Ingiliz makamlarmm, savagm öncesinde ve sonrasinda Avrupa'da kalan Museviler'in Filistin'e
gitmelerini engellemeye
çaligtiklan için yöneticilerine
yabancilaymiglardi.
Örgütleri'nin, Londra ve Washington'dan Ölüm kamplarini bombalamalanni istemeleri
Musevi witz'teki
Auschve Ber-
lin'deki Müftülük'ün de Alman hükümetinin Tel Aviv'i bombalamasmi istemesi olmak üzere savag sirasinda savagan taraflara sürekli olarak istekte bulunulmustu. Bu istekler kabul edilmemigti ama bu ne bir tarafin kötü ne de diger tarafm iyi niyetiyle almamigt1. Her ikisinin kabul edilmeme nedeni de ay408
SAVASLAR
myd1: Bunlann
askeri bir amaci olamayacagi ve savaim kazanilmasina katki saglarnayacagi için getirecegi riske ve masrafa
degmeyecekti. Sonuç olarak,
1939-1945 arasindaki savas y111an Ortadogu'dakiher iki taraf açisindan da tatmin edici olmadi. Mihver devletlerin büyük çabalanna ve davalanna duyulan büyük sempatiye karpin tepki çok yetersizdi. Vichy hükümetinin iggali altindaki Suriye'de birkaç tesis ile 1941 yilinda Irak'taki Mihver yanhsi darbe, Almanlar'in uzun sürmedi.
tek kazanimlan oldu ama her ikisi de Ïngilizler'inArap milliyetçiliginin dostlugunu ka-
zanma girigiminin sonucu daha da kõtü oldu. Muazzam askeri varliklanna ragmen Müttefikler ancak hoggörüsüz bir tarafsizlik
elde ettiler. M1sir'in önce savunulmasi
Îtalyanlar'a,sonra da Almanlar'a kargi Íngiltere'ye ve imparatorluk gü çlerine, Kuzey Af-
rika'nin
kurtariligi da Amerikalilar'a birakilmisti. Bu büyük savag, ilkindeki gibi, yine hizli ve uzun vadeli degigikliklere yol açti. Müttefik ve Mihver propagandacilar milliyetçi hareketlerin tegvik edilmesi konusunda yarigiyorlardi. Arap topraklannda kamp kurup savagan Müttefik ve Mihver ordulan,
yanlarinda modern
savagin ayrilmaz parçalari olan
kaygiy1 ve alipilmamig bir yagami da getirmiglerdi. Artik çok sayida Arap devleti az ya da çok oranda bagimsizhk elde etmi ve dig siyasetlerini uygulamaya baglamisti. 1945 yilmda kurulan Arap Birligi, Ortadogu'nun
egemen Arap devletlerinin tümünü ortak siyasi amaçlar için bir araya getirmigti. Baglangiçta Ïngilizler tarafindan desteklenen bu proje, çok geçmeden onlardan kurtularak üyelerinin zaman zaman çatigan amaçlanna uy gun yekilde gelig mig ti. Petrolün bulunmasi, çikarilmast
ve kullanilmasi, bu yüzyilda bölgedeki en önemli degigikliklerinden biri olmustur ve Or-
tadogu'nun
Rusya yönetimindeki
yerlerinde
baglamigtir. 1842 I
I I
409
MODER.N
ÇAÖ
sondaji yagilmigtir. yllinda Apsheron yanmadasinda ilk petrol ile PennsylvaRus Azerbaycam'nda petrol sanayiinin geligmesi nia'daki Amerikan petrolünün geligmesi yaklagik olarak ayni zaedilmigmanda ohnuptur. 1863 yihnda Bakü'de ilk rafineri inga
tir. 1877-1878
-
yillannda Apsheron
petrol bölgesinden
Bakü'ye
Rusya'nin ilk petrol hatti dögenmi tir. Rus Devrimi yaklagirken saglapetrolünün yüzde doksan begi Bakü petrol yataklanndan niyordu. Avrupah ve Amerikah igadamlan, henüz bagunsiz olan ilk giÍran ve Osmanh topraklarmda ayncalik kazanmak üzere ashnda rigimlere baglamiglardi. XX. yy'm baglarinda iran pahi, Yeni Zelandah olan bir Ingiliz igadami William Knox D'Arcy'ye Angloilk önemli ayncahgi tanidt. Sonra da D'Arcy'nin ayncahgi Iranian Oil Company tarafmdan alindi. Bu, çogu ingiliz, Fransiz, Amerikan olan imtiyaz girketlerinin imtiyaz hakHollandali ve
ilk õrnegi olkini ödeyerek Ortadogu petrolünü çikartmalanmit Arabistari ve bagka yermugtur. Sonralan da sirastyla Îran, Irak, Ortadogu lerde yeni büyük petrol yataklan bulundu. Böylece
petrol üreten baghca bölgelerden biri oldu. Ortadogu ülkeleri bu yeni geligmeyle çegitli gekillerde etkilendi. Kara ulagimi, içten yanmali motorun kullanilmaya bagla-
edilemeyecek masiyla kolaylagt1. Önceki yüzyillarda hayal bile insanlari, ürünlehizda, büyük merkezleri birbirine baglamak, olanakhydi. ri, basih malzemeyi ve dügünceleri tagimak artik almaAraba, kamyon ve otobüsün, at, egek ve devenin yerini radyo ve televizyon gibi Batili iletisi; matbaa, gazete, sinema, araçlannm yaygmlaymasi ve hizh ekonomik geligme ile çok im
bagladt. uzun menzilli toplumsal bir degigim bulFransizlar'm ve ingilizler'in Ortadogu'dan ne umup ne ki iki duklari merak edilebilir. Artik kabul edilen gerçek gudur devletin de bölgeye gidip orada yirmi beg yll kalmasima en önemlinedeni
stratejik, bölgenin
askeri tehlikesi ile potansiye-
SAVASLAR
li olmustur.
Bu stratejik amacm kapsami, bir tampon,_ bir kavak, lletigimde bir merkez noktasi, bir üs olarak Ortadogu geklinde sunulmuytur. Bölgeye bagkalannin girmesini engellemek stratejik
amaçlardan
biriydi ve eger Batili güçler onlan kovmak için orada olmasalardi bagkalanmn oraya gireceklerinden emindiler. Fransizlar
ve Îngilizler için çok önemli diger bir kodaha da zengin irnparatorluk topraklarmi güvence altinda nu tutmakti. Hindistan konusunda îngilizler, Kuzey Afrika konusunda da Fransizlar endigeleniyorlardi. iki devlet de bu topraklarini Müslüman Ortadogu'dan çikabilecek istikrar bozucu güçlere karpi korumaya gerek duyuyorlar, buna engel olmak için de, Ortadogu halklarinm ve ülkelerinin imparatorluk kontrolünde ya da hiç olmazsa denetiminde olmasi gerektigini dügü-
nüyorlardi.
Süphesizdaha bagka unsurlar da.söz konusuydu.
O dönem-
de Fransiz varhgindan ni misyonuna, runmasina
ve
yana olanlar, Fransa'nin kültürel ve diHiristiyan, özellikle de Katolik azinliklann ko-
Èransizkültürünün
lemiglerdir. Benzer dügünceler
yayginlagtirilmasini destekingilizler -tarafindan da destek
bulmugtur. Zamaninda
geçerli olan emperyalizm
yorumunun tersine çok önemi olmadigi gibi fazla bir ekonomik beklenti de yoktu. Tam tersine, Ingilizler de, Frans12lar da stratejik ve siyasi amaçlarina ulagabilmenin yüksek maliyetekonomik
nedenlerin
leriyle çok ugragmiglardir. iki devlet de maliyeti olabildigince dügük tutmaya gayret etmiglerdir. Õnemli bir unsur olarak oldukça geç ortaya çikan petrolün ileride kazanacagi önem bilinmiyordu. Savaglar arasi dönemde petrole kargi ilgi ekonomik oldugu kadar stratejikti. Fransizlar'm ve Ïngilizler'inOrtadogu'daki durumlannda birtakim hatalari olmuytu. Güçlerini devam ettirmek için yapma411
.
_I
y
I I
MODERN
ÇAG
lan gereken masraftan kaçiniyorlar, muhalefete kargi koymak Hem Fransa'da, hem de için de güç kullanmak istemiyorlardi. ingiltere'de bir kararsizlik, duraklama ve güçsüzlük söz konusuydu. Girigimin masrafa ve çabaya degip degmeyecegi en bagöre, Churchill Ortadogu'yu oldugu gibi Türkler'e geri vermenin daha iyi olacagitarafinCumhuriyeti ni söylemigtir; herhalde bu hediye Türkiye dan asla kabul edilmezdi. Frans1zlar'in ve Ïngilizler'in Ortadogu daki konumu önemiimparatorluk hani kaybederken, diger taraftan bölge, halen
ginda tartigma
If
vasinin
konusu olmuytu. Rivayete
açgözlülük,
acimasizhk ve kendini begenme
ruh halini
olugan diger dügman güçlerin milletler ve rejimlerden tehdidindeydi. Bu unsurlar iki devlet arasinda yorgunluk, doygunluk ve kendinden güphelenme durumunu ortaya çikarmigt1. tehdidin Bir süreligine her ikisi de birbirleri için olugturduklan varmiglardi. Her ikisi de hem bölgedeki hâkimiyetleritagiyan
farkina
digardan onlann yerini ne son vermek isteyen güçlerden ya da almak isteyenlerden gelen çok daha büyük tehditlere, hem de birbirlerine kargi kararsiz ve güçsüz davrandilar. Kavga ve didigmelerin sürekliligi de Frans1zlar'1n ve Ïngiliz-
ler'in konumunun zayiflamasina neden olmuytu. Bu durum, Fransizlar ve ingilizler ve digerlerine kargi; Frans12lar ve Ingilizler birbirlerine kargi; Fransizlar ve ingilizler kendi kendileripek çok gekilde yagamne olmak üzere pek çok düzeyde ve yordu. Bugün karar verme süreci olarak adlandinlan durum, merkezi hükümetler arasinda, toplumsal köyerel makamlarla kenler, çatigan çikarlar ve amaçlarla bölünmüg bürokratik frakisrarli ve çegitli servisler ve daireler arasinda sayisiz çatigmalarla saptinliyor ve gecikiyordu. Ortadogu'ya bir yapi ve koruyucu bir perde saglayan Osmanli Ímparatorlugu,bõlgeyi digardan gelecek tehlikelere kar-
siyonlar arasinda,
SAVASLAR
.
1
I
korumuytu. Artik bu kogullar ortadan kalkmigti. Osmanli sis-
teminin ve yapismin yerini sonuç olarak tümü yikilip yok olan yenileri almigt1. Koruyucu perde yine var olsa da, Avrupali devletlerin sagladigi koruma ancak birbirleri için oldugundan, Ortadogu ülkelerinin halklannin çoguna pek de fayda saglamiyordu. Bu dõnemin bilançosu, bir taraftaki Frans1zlar ve Ingilizler halklan için ne olmugtu? Ortadogu'daki Fransiz ve Îngiliz güçlerinin hakim oldugu dönem, için ve diger taraftaki Ortadogu modern
tarihin en büyük zaferlerinden birinden hemen sonra sona erene dek ne bagarmigti?Batili devletler ya da Ortadogu ve halklan açisindan sonuçlar bir deger tagiyor muydu? En olumlu sonuçlar, büyük olasihkla o dõnemde en az önem tagiyan hedefler olan ekonomik ve pratik hedeflerle ilolmustu. gili SüphesizOrtadogu halkmin çogunlugu aç1sindan 1939 yllindaki yagam, 1918 yilindan ve hatta 1914 yilmdan çok daha lyi olmust.ur. Nüfusun tamammin olmasa da çogunlugun yagam standardi yükselmigti. Konfor artmig ve yaygmlagmig, yagam süresi eskisine göre uzamig, yeni bir altyapi kurulmuy ve her çegit genel hizmet saglanmigti.
Ìngiliz Hindistani torluk yönetiminin
veya
Fransiz
dogrudan
Kuzey Afrikasi
bulundugu
yerlere
gibi imparaoranla
bu ya-
rarlar
Ortadogu'da dana az olmuytu. Ortadogulular emperyalizmin kötü yanlan altinda yagadiklari ve önemli avantajlannm çok azmdan faydalanabildikleri için ganssizdilar. Çokaz da ol-
sa faydalandiklan bölge halklannm
bu avantajlar
durumu
önemli olmuytu. Birçok açidan 1939 yilmda açikça gõrünür gekilde
iyilegmigti. Ortadogulular'm
.
kazandigi çok önemli
bir fayda da Lübnan
ve Misir dipinda pek bilinmeyen ingilizce ve Fransizca dilleri olmuytu. Modern dünyaya, onun kültürüne ve bilimine bu diller 413
I
MODERN ÇAG
sayesinde erigebilmiglerdi. Bölge halklan açisindan Bati bilimi, bagka bir deyigle modern bilim önemli bir kazanç olmuytu. Batt kültürü ve toplumsal sonuçlannm etkileri çok daha farkli olmug, kimileri tarafindan hevesle kargilanirken, kimileri tarahndan da
kargilanmig, kimilerince de lanet olarak görülmügtür. Ortadogu, Fransiz ve Îngiliz hâkimiyeti ile liberal ekonomi
üpheyle
dönemi yagamigtir. Ancak özgürlük smirhydi sinirlamalara ve ipve zaman zaman kaldinlirdi. Yine de tüm sonrasmda da rasttallere ragmen, öncesinde hiç rastlanmamig, lanmayacak denli genig kapsamhydi. Artik Bati tarzi kurumlann
ve siyasi özgürlük
yok olmug, terk edilmig, hatta suçlanmiglardir. Ortadogu'da liberal dügüncelere ve uygulamalara kargi tekrar bir ildogmaya baglamtytir ve bu degigim bõlgenin bazi ülkelerinçogunlugu
gi de daha uygun bir zemin bulabilir. Fransiz ve ingiliz hâkimiyetinin, öncelikle
Batih devletler,
olumlu sonucu, sonuç olarak da Ortadogulular açismdan en Ortadogu'nun II. Dünya Savagi'ndaki rolünden de anlagilacai üzere, istenen stratejik hedefe ulagilmasidir. Ortadogu'nun Mihver devletlere kargi savasta üs ve destek kurumlari saglaolarak masi, Bati için en önemli hizrneti olmuytur. Buna kargihk
devletlerin dogrudan hâkimiyetinden kurtarmalan da Bati'nm Ortadogu'ya en önemli hizmeti olmuytur. onu Mihver
414
19. BOLUM
M
--
OZGÜRLÜKLER
I
1945'te
Müttefikler'in
rin aldiklan
kazandiklan
zafer ve Mihver devletleyenilgi dünyaya hemen bang getirmemigtir. Dogu
Sovyet ve Orta Avrupa'da Afrika'da Batih sömürge ve
bölgelerde
õnemli
nilan bagimsizlik, taya çikmasina rumuna
Împaratorlugu'nun ilerlemesi, imparatorluklannin
Asya
gerilemesi bu
sorunlara yol açmigtir. Kaybedilen ve kazaeski nefretlerin canlanmasina ve yenilerin
or-
neden
olmuy ve milyonlarca kipiyi.mülteci dugetirmigtir. Ortadogu da savag sonrasi ve imparatorluk
sonrasi kangikhklardan
nasibini almigtir.
Bölge
bangi, siklikla
içeriden
ve zaman zaman da diparidan dügmanlarla mücadelelerle huzursuz olmuy ve kesintiye ugram1ptir. Ortadogu'daki si-
kmtilar, Sovyetlerin Orta
ve Dogu
Avrupa'daki
hâkimiyetinden da Ingiliz yönetiminin Güney ve Güneydogu Asya'yi terk ya ederken yayananlar kadar zarar verici ve yogun olmamigtir. Ortadogu sorunlan, büyük boyutta olmasa da siyasi ve diplomatik çözümleri bakimmdan
yogun ve zor olmuytur. Ortadogu'da da eski sömürgeler dünyasmdaki bagka yerlerde oldugu gibi, hall n bir süreligine ilgilendigi tek konu ba-
gimsizhkolmustu. I. Dünya
olmak üzere
Savagi'nin ardmdan, bölgenin
üç ülkesi
Türkiye, Îran ve Afganistan tam bagimsizhklarmi kazan-
mig ve bu konuda da uzun süreli deneyimleri olmtigtu. Bunlara iki savag arasi dönemde dört Arap devleti, Suudi Arabistan,
Yemen, Irak ve Misir katilmigtir. Suudi Arabistan bagimsizligi kuramsal oldugu kadar uygulamada
ve Yemen'in
da söz konu-
MODERN
ÇAÕ
diplosuydu, ancak- Irak ve Misir, egit olmayan antlagmalarla matik olarak ve ingiliz güçlerinin ve üslerinin varligiyla askebagli durumdaydilar. Suriye ve ri olarak eski hükümdarlarina Lübnan
da Fransa
zorunlu olarak Levant'i terk ettikten
sonra
katilmigtir. 1945 yilmin Mart aymda,
bagimsiz Arap devletlerine Suudi Arabistan, Misir, Irak, Suriye, Lübnan, sipte halen ingiliz mandasinda
Yemen
ve
pren-
bir parArap Devletleri Bir-
olan Filistin bölgesinin
çasi durumundaki Trans-Ürdimtarafindan ligi kuruldu. Trans-Ürdün,1946 yihnin Marti ayinda bagimsizligimkazanarak Ürdün admi aldi. Antlagmalari iptal ederek
sözde bagimsizliklanni
ve yabanci
son vererek yapmak bu devlet-
varhgina
gerçek bagimsizhk
topraklanndan çelerin ilk hedefiydi. bagtmsizlik baginda sütam kilmesinden sonra, 1950'li yillann Batili imparatorluklarin
reci tamamlandi. Yine bu dönemde
Arap dünyasmm
geri kalaninda
da bu
süreç yay1lmigt1. 1951 yilinda Libya, 1956 yihnda Sudan, Tu1960, 1961 yilmda Kuveyt nus ve Fas, 1960 yihnda Moritanya 1961, 1962 yihnda Cezayir, 1967 yilinda Güney Yemen (Eski Aden kolonisi), 1971 yilinda Körfez Emirlikleri bagimsizlik-
larmi kazandilar. Güney Yemen ve Cezayir bagta olmak üzere, bagunsizliklanna zorlu ve uzun bir mücadeleyle kavupanlar da oldu. Digerleri de bagimsizliklarm çogunlukla banççi yollarla, zaman zaman da anlagmalarla yapilan siki pazarhklarla kazandilar. son bulduktan sonra 1948 yilinda kurulan Israil dipinda, savagtan sonraki dönemde bagimsizligini elde eden yeni devletlerin tümü Arap devletleriydi. 1990'li yillann baglannda durumda dramatik bir degigiklik oldu. XIX. yy'da Filistin mandasi
çarlarm ele geçirdikleri ve XX. yy'da Sovyetlerin elindeki Kafkas ve Orta Asya ülkeleri, Sovyetler Birligi'nin 1991 y11mda da-
OZGURLUKLER
gilmasiyla,hiç beklemedikleri bir bagimsizhga kavugtular. Tüm bu ülkeler, tarihsel süreçte Ortadogu'nun dogu'ya bagimh olmuglardi. Bu ülkelerden
parçasi ya da OrtaGürcistan ve Erme-
nistan Hiristiyan'di ama yüzyillarca Türk ya da Íran Müslüman imparatorluklarina tabi olmuglardi. Azerbaycan ve bey Orta Asolan digerlerindeki hâkim din Islamiyet'ti;Farsya cumhuriyeti ça
ve
Türkçe'ye
yakin diller konuguyotlardi.
Bunlar, Ortado-
gu'daki güney kompulanna
tarihi, dini ve kültürel sayisiz bag ile bagliydilar. Içlerinden Tacikistan hem dili hem de kültürüyle bir Pers ülkesiydi. Kazakistan, Özbekistan, Kirgizistan ve Türkmenistan
olmak üzere
diger dördü Türkçe ile akraba dilleri konuguyorlardi. Kazakça'nin hariç, bu diller arasinda, Irak'tan Fas'a kadar konugulan Arap lehçelerinden daha fazla bir fark bulunmuyordu ama Araplar'in tersine, Türkler'in ortak bir yazili dilleri yoktu. Çok uzun zamandir Ortadogu'ya hâkim olan ve politikasini belirleyen Arap dünyasina paralel bir Türk devletleri dünyasi p'ek çok gey vaat eden yeni bir geligmeydi. Ancak yeni devletlerin eski deneyimleri onlari milli ve kipisel özgürlüge pek hazirlamamigti. Sovyetler Birligi'nin dagilmasma ragmen, yeni Rus devleti bu cumhuriyetlerle ilgilenmig ve oralarda Rus varligmi devam ettirmek istemigti. Türk dünyasmin, bir süre önce Arap dünyasmin yaçadigi eski imparatorluk efendilerinden kurtulma deneyimlerini yeniden yagamak üzere oldugu görülmügtür. Ne var ki egemen bagimsizligin elde edilmesi bölgedeki siyasi sikintilara son verememigti. Eski çatigmalar sürerken, iç, bölgesel ve uluslararasi düzeylerde yeni çatigmalar çikmigtir. Arap dünyasindaki
yeni bagimsiz milletlerden Fas ve Misir gibi ayri bir kimlige sahip eski ve sürekli bir tarihsel varhklari olanlarin sayisi çok azdi; çogunlugu gerek ülke gerek de rejim olarak yeni yaratilmiglardi.
Suudi Arabistan, farkli agiret ve bõlge 417
.
L'
9.I
.I-I
MODERN
ÇAG
fetihleriyle bir araya geldigi halde, homojenlik gibi bir üstünlüge sahipti. Tamami Arap, tamamt Müslüman ve dobõlgesi hariç tamami Sünni idi. Yeni devletlerden pek çogu gruplannin
gu
böyle bir avantaja
sahip degillerdi. îç rekabetler
ve nefretlerle
ve bu rekabetlerin isyan, devrim ya da iç saoluyordu. vag admi alan silahh çatigmalara dönügtügü de Yerel ve bölgesel, mezhepçi ve dinci, agiretçi ve etnik bu raparçalanmiglardi
kip gruplar ile bazen de ayni grubun içindeki rakip fraksiyonlar arasmda gerçeklegen en yikici ve uzun olan mücadele Lübnan'da
olmuytur. Yabanci devletlerin katkilariyla bu mücadele-
ler çok daha karmagik duruma gelmig ve uzamigtir. 1958, 19751976 ve 1983-1991 yillarindaki Lübnan iç savaglan da bu gekil-
de gerçeklegmigtir. da sürekli çatigmamn oldugu bir bölgedir. 1962 yilinda Misir'in destekledigi devrimci bir hareketle Ímam'm geleneksel yönetimi devrilmig ve yerine bir cumhuriyet kurulmustur. Suudi Arabistan ve Misir gibi dig devletlerin Güney Arabistan
kralci ve cumhuriyetçi gruplarin mücadeleleri daha uzun süre devam etmigtir. Eski imamhk ile merkezinde Aden olan eski ingiliz topraklarimn birlegmesiyle 1990 yllmda kurulan Birlepik Yemen, 1994 yilinda güneyi ile kuzeyi arasindaki
ve ülkedeki
iç savagla tekrar sarsilmlytir. 1965-1975 yillari arasmda parçasi oldugu Umman Sultanligi'ndan aynlmak isteyen Dofar'daki süreli çatigmaya Yemenliler de katilmiglardir. gahin gönderdigi bir Iran birliginin yardimiyla bastirilan bu aynlikçi Do-
uzun
far isyam, o dönemde Sovyetler Birligi'ne çok yakin bir marksist devlet olan Güney Yemen de dahil oldugu için çok büyük önem tagiyordu. Ortadogu ülkeleri
arasinda hükümetlerin muhalif
azinliklan
bölgeleri bastirmak üzere güç kullandiklar bagka ülkeler de vardir..Türkiye ve Irak, Kürt azmhklar arasindaki tatminsizlikler ve
418
~
ÖZGÜRLÜKLER
ve zaman zaman da ayaklanmalarla kargilagmigt1.Irak, aslinda ülkenin tamaminda çogunluk olan orta ve güney bölgelerde-
ki Siinüfusa kargi askeri hareketle kargihk vermigtir. Sudan'in Arapça konuçulan Müslüman kuzey bölgesi, çogunlukla Arap I
ve Müslüman
olmayan
güneydeki
dadir. 1970 yilimn Eylül aymda
Afrikalilarla savas durumunÜrdün'deki Filistin liderligi ile
Ürdün kralhäi arasmdaki anlagmazhk doruk noktasma ulagmasi sonucunda, Ürdün devletinin otoritesine açikça meydan okuyan Filistin Kurtulug Örgütü kanli bir yenilgiye ugramigt1r. Tüm bu geligmelerden
en kötü olam
1990'larm
baglannda, Cezayir'de güçlü Islami köktendinci hareket ve liderligin, Cezayir hükümetinin megruluguna ve otoritesine kargi iç savastir. Bir Arap ülkesinin herhangi anlagmazligi sonuçlandirmak için bagka bir Arap devletine kargi silah kullanmamasi Arap Birligi'nin temel ilkelerinden biridir. Arap devletlerinin aralannda çegitli anlagmazliklar çikmig, bazen bir devlet kompu devletin topragmda hak iddia ederek oranin kendi elinden emperyalist müdahaleyle
alinan
milli topragi oldugunu
savimmustur.
sir'in Sudan, Suriye'nin Lübnan, Fas'in Moritanya veyt üzerindeki
iddialan bu yönde olmuytur.
ve Irak'in
MiKu-
1953 yilmda M1sir,
Sudan'in ayn bir egemenligi oldugunu kabul ederek üzerinde1970 yilmda Fas da Moritanya'yi ki iddialanndan vazgeçmigtir. Zorlu ve Lizun bir mücadelenin ardmdan 1994 yihnm Kasun aymda Irak, Kuveyt'in egemenligini ve bütünlügünü kabul etmek zorunda kalmigttr. tanimigtir.
Irak'in
smir düzeltmesi ve Kuveyt'in bütününde hak iddia etmesi geklinde iki -ayn iddiasi olmustur. 1961 yilindaki Irak tehdidi nedeniyle 1ece bir süreli iddiasma
Kuveyt'e
Ïngiliz askerleri
ine de olsa Irak'm verilememigti.
son mandasmm tamami
üzerindeki
ilerlemesi
Suriye'nin iddiasma
gönderilmigti. Böydurdurulmu
Lübnan
ancak
ve eski Filistin
iligkin sorunlara
he-
.
MODERN
ÇAÒ
nüz çözüm bulunamamigtir. 1963 yilinda Fas ile Cezayir arasmdaki, 1980, 1986-87 y1llarmda da Libya ile Çad arasmdaki ufak
sinir çatigmalan, yerel düzeyde kalmig ve önemli bir geriel etkileri olmamigtir. 1990 yilmda Irak'm Kuveyt egemen devletini istila, iggal ve ilhak etmesi, Arap Birligi'nin ilk büyük ihlali olmustur. Olay Araplar arasi çatigma geklinde baglay1p hizla uluslararasi büyük bir kriz haline gelmigtir. ideali dogrultusunda
Pan-Arabizm
egemen Arap devletleri, bir tür dogrudan ama gönüllü birliktelik çabalari olmugtur. 1958 yilinda Misir ve Suriye'nin birlegmesiyle kuzaman
zaman
Birlepik Arap Cumhuriyeti bunlardan en önemlisidir. K1sa süreli huzursuz bir birlikteligin ardindan BAC'den aynlan Suriye, 1961 yllmdan itibaren varligmi birlik dipinda sürdürmüg-
rulan
tür. Daha çok Libya'nm baglattig1bagka aynlma nuç vermemigtir. Bölgelerini imparatorluklarm
terk etmelerinin
çabalan da soardmdan
ku-
devletleri, bir iki istisna hariç, yapay nitelikli olmalanna kargin bagimsiz devletlerini ve toprak bütünlüklerini korumak konusunda hayret verici ölçüde israrli olmuglardir. îki açidan da sayisiz girigim olmasma ragmen Arap devletleri ne dagilmigne de birbirleriyle birlegmiglerdir (Yemen hariç). rulan Arap
Bölgede yakin geçmigte yapilan savaglardan iki tanesi çok yikici ve uzun olmuytur. Bu savaglar, 1948 yihnda Israil ile Arap
çikan ve bir dizi kisa savagtan sonra 1994 yihnda son bulan savag ve 1980-1988 yillarmda iran ile Irak arasindaki savagtir. israil-Arap savaglannin kökenleri, Ïsrail devletinin kuruludevletleri arasinda
undan
i
tani olugturulma uzamr. Bu mücadele, yan topraklar 420
I-
Arap liderliginin orada bir Musevi vaçahytigi döneme kadar çabasmi engellemeye
daha öncesine,
henüz o günlerde Filistin olarak tanimaOsmanli imparatorlugu'a aitken baglamigtir. Bu
ÖZGÜRLÜKLER
n1ücadele,
Filistin'de Museviler
için milli bir vatan olugturulma-
uygulanmaya baglasi ilkesinin de yer aldigi Ingilizmandasmin masindan sonra ivme kazanmigtir. 1930-1940'larda Almanya'da Naziler'in iktidara gelmesiyle birlikte Nazi dügünce ve uygula-
malarinm gerek zorla gerekse de bagka yollarla diger ülkelere yayilmasi durumu kriz haline getirmigtir. Avrupa'nin ortasinda militan bir Sami irki dügmanhgi, Siyonistler'iii Museviler'in ka-
deriyle ilgili fikirlerini dogrular nitelikteydi. Durgunluk niyle ekonomilerinin
lerin kapilannin
nede-
çökmesinden
sonra eski siginilacak ülkekapanmasi, Avrupa'nm, daha sonra da Ortado-
gu'nunMusevileri'ne
gidecek yer birakmayacakti. 1945 yilmda savag bittiginde Avrupa'nin Almanya iggalindeki yerlerindeki Museviler'in çogunlugu öldürûlmüg, sag kalan birkaç yüz bini de genellikle kamplarda yagiyorlardi. Bati Avrupa'dan gelmig olanlar ülkelerine
dõnerek pek bir zorlukla kar-
gilagmadan tekrar entegre oldular. Oysa, iç kanyikliklar, yabanci istila ve iggallerine ugrayan Dogu ve Orta Avrupa ülkelerin-
den gelenler çok daha büyük sorunlar yagadilar; geri dönmek istediklerinde eski kompularinin giddeti ve dügmanligiyla kargilagtilar. Sonuç olarak da Vaad Edilmig Topraklar'a
gitmenin teh-
arasmda yeni bir likelerini, onlari kabul etmeyen zulüm baski ve süreci yagamaya tercih ettiler. Bu beklenmedik Musevi göçmen dalgasi, imparatorlugun vatandaylan
yikilan sütunlarina
tutunmaya çalipan, Filistin'de ve diger yerAraplar'in lerde artan öfkesinin farkmda olan Ïngilizler açisinçok önemli bir sortmdu. Íki yil boyunca, Îngiltere hüküdan
bazi ülkelerde diplomasi araciligiyla, açik denizlerde güç kullanarak gelen bu dalgayi Filistin mandasinda polisiye eylemlerle engelleme, durdurma ve püskürtme çabalari girisimleri sinirh oldu. Nazi kiyiminin dehgetiyle.henüz çagkina durumdaki Bati dünyasmm Museviler'e kargi sempatisi varmetinin
421
MODERN ÇA0
kendiyle ilgili nedenler yüzünden ingiltere'ye kargi korudugundan diplomatik çabalar da so-
di. Sovyet blogu da Museviler'i nuç vermedi. Hindistan'da
Ingiliz yõnetiminin son bulmasinin ardindan
in-
kalmalannin asil amaci ortadan kalkmigti. fakir ve güçsüz durumdaki ingiltere'de yurtiçi
gilizler'in Ortadogu'da Savag sonrasinda
politikayi sürdürpopüler olmayan baçansiz ve yurtdigmda mek artik anlamh degildi. Ïngiltere hükümeti, ortadan kalkmig .bir
olan Milletler Cemiyeti'nden iade edecegini
aldigi mandayi Birlegmig Milletler'e
2 Nisan 1947 tarihinde
bildidi
ve 15 Mayis 1948
günü mandaya son verilmesi karari alindi. Bir yil daha Filistin'de kalan Îngilizler, bu sürede yalnizca geçici bir hükümette görev aldilar. Artik eski manda bölgesinin
Cumartesi
geleceginden
Birlegmig
sorumluydu.
Milletler
gõrügmelerin ardindan 29 Kasim 1947 tarihinde rafindan
Filistin'in
üçe bölünmesi
Yogun
ve uzun
Genel Kurul ta-
karari verildi. Bu üç bölüm,
devleti, bir Arap devleti ve Kudüs gehrinin uluslararast gözetimde olacagi bir ayn birim (corpus separatum). Bu karar, Genel Kurul tarafindan gerekli üçte iki çogunlukla alinkonusunda zorlayici bir hüküm bumasma kargin uygulanmasi bir Musevi
lunmuyordu.
Öte yandan karann da olmuçtu.
17 Arahk'ta,
uygulanmasmi Arap
engellemeye
Birligi Konseyi
çaliganlar
bu bölünmeye
gerekirse güç kullanarak kargt koyacagim bildirdi. Manda hükümetine ve Musevi yurduna kargi Filistin liderligi tekrar silahli direnige geçti. Filistin'deki Musevi liderligiyse Birlegmig Milletler planini kabul etti. Manda "Sabat" günü son buldugundan birkaç saat önce harekete geçerek 14 Mayis 1948 Cuma günü, BM bölünme planinda onlar için aynlan topraklarda Îsrail adini verdikleri devleti kurduklanni duyurdular. Bir süredir bu deviçin savagan Filistin liderligi, gimletin kurulmasini engellemek 422
'
OZGURLUKLER
di de kompu devletlerin ordulanndan rinden destek buldular.
ve uzaktaki Arap ülkele-
Filistin'de savag zamaninda azalan Museviler ile Araplar arasindaki çatigmalar, 1947 yilmda tekrar baglayarak manda sona erdikten sonra da sürdü. Suriye'den Arap Kurtulug Ordusu adli
gönüllü bir birlik de Filistin Araplari'na yardim edlyordu. ABD tarafmdan facto" ve SSCB tarafindan jure" olarak kaedilen bul israil devletinin kurulmasi ve kompu Arap devletle"de
"de
rinin silahli müdahalesiyle
çatigma resmen uluslararasi bir boyut kazandi. Böylece Filistin için mücadele, Arap-Israilsavagina dönügtü. Bu partlar altinda yeni devletin dayanabilme gansi pek yoktu ama birkaç haftalik mücadelenin sonunda durumda önemli
bir degigiklik meydana geldi. Dügmanlan ve deniz arasmda sikigmig olan Museviler umulmadik bir güç sergilediler. Õte yandan da Arap koalisyonu hanedan rekabetleri ile milli rekabetler ylizünden gücünü kaybetti. Birleymig Milletler gözetiminde
yapilan hassas ateykeslerle
kesintiye ugrayan ilk savag aylarca devam etti. Bu aralikli savaglarda askeri durumda kesin bir degigiklik oldu. Ilk Arap saldinsi kargismda Israil devleti, yalnizca direnmedi, biraz da toprak
ileride "Gazze Seridi"admi alacak olan Gazze'de Misirlilar, Seriairmagmin batisinda ve Dogu Kudüs'te Ürdünlüler, Ölü Deniz'in dogu kiyismda Suriyeliler olmak üzere Filisele geçirdi.
tin'in geri kalan kismi kompu devletlerin ordulanmn elinde bulunuyordu. Israil ile kompu Arap devletleri arasinda 1949 ylliRodos adasmda nm Ocak ve Nisan aylannda lan yapilarak anlagmalar imzalandi.
ateykes
pazarlik-
Sonraki onlarca
yil boyu, anlaymalann taraflan arasindaki iligkiler yalnizca bu anlagmalara göre sürdü. Arap devletleri ateykes
anlagmalanni
kabul etmelerinin
Israil devletini
ve smir423
ÇAÜ
MODERN
larmi da kabul etmig olmalan anlami tagimadigini kesin olarak bildirmiglerdi. Lübnan ile yapilan anlagma iki tarafin arasindaSuriye, Misir ve Ordün ile yapilan anlagmalar. yalnizca ateykes hatlanni tantyor, siyasi ve toprak sinirlannin belirlenmesini "Filistin sorununun kesin olasinin taniyordu.
ki eski uluslararasi
rak çözülmesine"
birakiyordu.1
dõnemin Birlegmig yayayan, sayllan Milletler kuruluglan tarafmdan 726.000 olarak tahmin edilen Filistinli Arap savag sirasmda kaçmig, sûrühnüç ya da kompu Arap
Îsrail topraklarmda
ülkelerine
.o
siginmigti.
Kaçigin ve sürgünün yol açtigi aci ile savagin ve diplomasinin karmagasi ve kararsizhgi içindeki Filistinli mülteciler, II. Dünya Savagi sonrasmda dünyanin kanh bir gekilde tekrar yekillenmesi sirasinda Hindistan, Dogu Avrupa ve bagka yerlerkovulan milyonlarca insanin kaden kaçan ya da vatanlarmdan derine ortak oldular. Ancak onlardan farkh ve benzeri görülmeyen bir gekilde, ne yerlerine iade edildiler, ne de yeni yerhem onlar ve -hem de onlardan sonraki nesiller daima vatansiz mülteci olarak görüldüler. Ürdün bunun tek istisnasi olmuytu. Hagimi devleti ir-
lerine yerleptirildiler,
magin
tutularak,
kamplarda
topraklari resmen ilhak tümüne vatandaglik hakki
bati yakasinda kendi iggalindeki
etmig, sonra da Arap Filistinliler'in vermigti. Israil de Arap ülkelerinden
kaçan ya da sürulen yüz binlerce Musevi'yi kabul etmigti. Bunlann durumu giderek yoArap-Musevi çatigmalarmda oldukça zor bir hale gel-
.
gunlagan migti.
Israil ve Arap kompulan arasinda zaman I
rak, zaman zaman da ayn ayn yapilacak
zaman toplu ola-
savaglann
ilki 1948-49
savagiydi. Bu savaglann yapilmasinda her iki taraf da egit sorumluluga sahipti. Arap devletleri 1948 ve 1973 savaglanni bag-
latirken.-israil de 1956 ve 1982 savaglanm baglatmigttr. Sorum'
424
OZGURLUKLER
..
lusunu belirlemenin daha zor oldugu 1967 savaginin biglamasma neden olan olaylarla ilgili daha fazla çok bilgi elde edildikçe, taraflarm bir Yunan trajedisindeki gibi, savaya dogru yaklagmalarinin kaçmilmaz oldugu görülmektedir. 1967 savagi, bu savaglarin en dramatieöiydi. îsrail silahli kuvOrdün ve Suriye ordulariyla bir Irak birligini art arda yenilgiye ugratmiglardi. Israil savagin sonunda Urvetleri alti günde Misir,
dün
irmagmin
batisindaki manda Filistini ile birlikte güneyde Misir'dan Sina Yanmadasi'ni, kuzeyde de Suriye'den Golan Tepeleri'ni ele geçirmisti. Artik nali'nda,
Ürdün
irmagmda
Ïsrail'in askeri sinirlari Süveyg Ka-
ve sSam'dan
48 km uzaktaki
Golan 1979 yihna dek Sina Yarimadasi Îsrail'in elinde kalmisti. O tarihte Misir ile Ïsrail arasmda imzalanan ve bir Tepeleri'ndeydi.
devletiyle yapilari ilk anlayma olan barig anlagmasiyla iki devlet arasinda bang ve normal diplomatik iligkiler saglanmig, Israil belirli agamalarla manda Filistini ile Mis1r Kralhg1 Arap
arasin-
daki eski uluslararasi
sinira çekilmeyi kabul etmigtir. Bir Arap ikinci barig anlagmasi, Israil ile Urdün
devletiyle yapilan arasinda 1994 yihnin Ekim ayinda imzalanan bang anla masidir. Suriye ile de ayni amaca yönelik görügmeler baglatilmigtir. Anlagmazhk,
Ïsrail hâkimiyetinin
Bati
Seriave
Gazze
eri-
di'ne yay1lmasiyla Filistin liderliginin aktif katihmi geklinde yeni bir boyut kazanmigtir¯. 1949-1967 yillari arasinda Arap Birligi ve özellikle
Filistin'de bazi yerleri iggal etmig olan Arap devletleri, Filistinliler adina konuptuklanni ileri sürmügler ve Filistinliler'in siyasi sürece aktif olarak katihmini tegvik etmemigler, hatta zaman zaman da engellemiglerdir. 1967 yilinda bu devletlerin topyekün yenilgileriyle bu gibi iddialar sona ermig ve üç yil kurulan, önce olan Fio güne dek Araplar arasi siyasetin
listin Kurtulug tulug
araci
Örgütü yeni bir önem kazanmigtir. Filistin Kur-
Örgütû tamamen yeni bir
rol elde etmig,
Israil kargisin425
I
MODERN
ÇAÕ
ilerledaki Arap muhalefetinin simgesi gerileyen asker yerine uluslararast boyuta erigmigtir. 25 yen gerilla olunca da giderek gõrüglerin yll süresince, Filistin Kurtulug Õrgütü liderligi farkli
gerilla savagi, direnig ve terörizm olarak adlandirdigt bir müilk üssü Ürcadele sürdürmügtür. Filistin Kurtulug Örgütü'nün hükümetiyle dün'de bulunuyordu. 1970 yihnda Ürdün kralhk çatigtiktan sonra Lübnan'a gitmiglerdi. Lübnan'daki iç savag ve merkezi hükümetin gücünü kaybetmesiyle Filistin Kurtulug ÖrBu dögütü denetiminde bir devlet içinde devlet kurulmuytur. ordulannin Filistin Kurnem, 1982 ylhnda Lübnan'a giren Israil tulug Örgütü'nü ülkeden kovulmasmi saglamasina kadar sür1994 yllina dü. Sonra da Tunus'a taginan liderlik ve karargâh kadar orada kaldi. Bundan sonra da Filistin Kurtulug Örgütü'nün Israil'e kargi amaçmücadelesinin yönü degigmigtir. O güne kadar 'öncelikli
Israilli ve diger ülkelerdeki ve eylemleri lan propagandaydi bagka hedeflere yönelikti; 1980'lerin sonu ve 1990'larin baginadi da da mücadele iggal edilmig topraklara taginarak verilen yeni bir isyan ve direnig dönemi baglad1. intifada yabanhedefier yerine, ülke içindeki iggal persoci ülkelerdeki tarafsiz çekmek denel ve araçlanna kargiydt ve birincil amaci dikkati Filisil, iggalin gücünü ve cesaretini kirmakti. 1993'te Israil ve birbirtin Kurtulug Örgütü hükümeti gðrügmelere baglama ve lerini tanima karan aldilar. Görtigmelerin sonucunda israil poaskerlerinin Gazze Seridive Batt geria'dakiotoritelerinin "intifada"
lis ve
Filistinliler'e devredilmesi ile ilgili anlagmalar yapildi. çatigmasmin Kaçinilmaz olarak bu geligmeleri Arap-Ïsrail 1948-49 y1llauluslararast baglami etkilemigtir. ABD ile SSCB, nnda yeni îsrail devletine diplomatik destek saglamiglardir. Bu tarihlerde Stalin, dünyadaki en büyük dügmani olarak ABD'yi durugörüyor; Îngiltere'nin Ortadogu'daki
degil, -Ïngiltere'yi 426
~
OZGURLUKLER
munu sarsmak için yeni
dügünüyordu. Amacmi Sovyet uydusu
olan
Ïsrail devletinin iyi bir firsat-eldugunu gerçekleptirmek
için de o günlerde
Çekoslovakya'nin,israil'e ilk
bir
savagindan
ayakta
çikmasini saglayan silahlari satmasina izin verdi. Her iki tarafin da genel olarak uydugu resmi ambargoya ragmen bazi özel ABD kaynaklarmdan askeri yardim gelmigti. Fransizlar ve Ïngilizler 1956 yilmda, öncesinde Israil'le anlaçarak, söz-
de israil ve Misir'in arasma girmek için M1sir'a asker gönderdiler. Ancak üç iggalci devlete kargi sert bir tavir takinan ABD ve SSCB hükümetleri çegitli yollarla Misir topraklarindan çekilmelerini sagladilar. Bu sirada stratejik durum bazi radikal degigimlere ugramigti. Savastan sonraki y111ardaSovyet baskisi daha çok Türkiye ve
Ïran üzerinde oldu
bu iki ülke Sovyet baski ve tehditlerine kargi Amerika Birlepik Devletleri'nden yardim istediler. Ilk baglarda Îngilizler'inçökmekte olan durumlanni desteklemek isteyen ABD, buriun mümkün olmadigini görünce, muhtemel bir Sovyet saldinsina mak üzere
ve
kargi Ortadogu'da
Ortadogu
bir savunma sistemi kuriglerine karigmisti. Türkiye -ile Yunanis-
tan, 1952 ylhnda NATO'ya girdiler. 1955 yihnda da Irak hükümeti, Ïran, Türkiye ve Ïngiltere ile Bagdat Pakti adi verilen yeni bir ittifak kurmasi için ikna edildi. O günlerde Amerika Birlepik Devletleri bu ittifakta resmi bir üyelik yerine gayri resmi
bir iligkiyi tercih etti. Bir Arap ülkesinin
Batihlar'in himayesindeki bir ittifaka ahnmaya çahyllmasinin verimli sonuçlan olmadi. Eski egemen devletler olan Iran ve Türkiye, Sovyetler Birligi'nin güney sinirmda olduklarindan, gerek geçmig deneyleri gerek de günün gerçekleri nedeniyle
kuzeyden gelecek tehdidin farkindaydilar. Bu tür bir deneyimleri olmayan Arap devletlerinin yakin geçmigteki siyasi tarihleri önce Bati yönetiminden, sonra da Bati igbirli427
.
L
MODERN
ÇAG
Šindenkurtulma
çabalanndan
olugmuytu. Irak'in
Bagdat Pak-
ti'na girmesi, ülkede Batih devletlerin hâkimiyetine dogru bir geri adim olarak kabul edildi. Bagta yeni cumhuriyetçi rejime ülkelerinde bu dugirmig olan Misir olmak üzere, öteki Arap güçler dengesinin Misir aleyhine degigtirilmeye çahyilmasi rum
olarak görüldü. Sovyetler Birligi 1950'li yillarda Misir ve diger Arap devletleriyle yakin iligkiler kurmaya çaligtiginda iyi karyilandt ve çok geçmeden kazandigt güç ve etkinlikle Arap hükümetlerini antlagma imzalamak ve kendine
üs
kolayhklan tani-
konulannda ikna etti.
mak
alanlarda Israil'e Birlegmig Milletler'de ve diger uluslararasi karyl Arap davasini diplomatik olarak savunmalan, Sovyet politikasmo 1950'li yillarm ortalarmdan baglayarak 1960-70'li yll-
larda daha da güçlenen bir özelligi olmuytur. Arap ordulanna geligmig silahlada teknik ve lojistik olarak askeri yardim sagla-
yeái ve daha yamiglardir. Bu durum kargisinda ABD, Israil ile km bir stratejik iligki kurmak zorunda kalmig ve israil'in baglica diplomatik, stratejik ve mali kaynag1 olmuytur. çattymasi, Soguk Savag'in en önemli konulanndan biri haline gelmistir. Diger sorunlarda da yagandigi gibi Ortadogu'da süper devletlerin çegitli devletlerin yaninda yer almalan krizlere ve yol açtiklanna kisttlama getirmig ama diger taraftan da çõzüm için gerçek bir adim atilmasiyerlerindeki paralel bang na engel olmuytur. Dünyanin bagka süreçleri için oldugu gibi, Ortadogu barig süreci için de Soguk Bu geligmelerle
Arap-israil
Savag'in bitmesi gerekiyordu. çatigmasi, Ortadogu
devletleri ve halklan arasindalki savaglar içinde dig dünyanin en çok dikkatini çeken savag olmugtur. Bunun nedeni kismen rakip süper devletlerin dogru-
Arap-Ïsrail
dan ige kartymalan, kismen de olaylara kargi endige ve ilgidir. Bu dig keygilar, taraflardan birinin zafer kazanmasma ve çatty428
·
ÖZGÜRLÜKLER
manin kesin bir sonuca ulagmasina engel olmustur. Sert ve kisa savaglar geklinde süren bu çatigmalar, uluslararasi müdahalelerle asla stratejik olmayan zaferler olmak üzere taktik zaferleriyle son bulmustur. Uluslararasi kurumlann çatigmayi çözmek yerine devam etmeye götürmesi bu konuda amaçlanmayan bir sonuç olmugtur. 1980-1988 yillari arasinda
Iran ve Irak arasindaki savaga tepki daha farkh olmugtur. Onlar, Israillilerve Araplar gibi güçlü bir uluslararasi destek alamamiglardir. Hatta tam tersine, her iki
devletin de dig dünyada güçlü dügmanlari oldugundan, gerek diger devletler gerek de uluslararasi kurumlar savaga son ver-
mek için risk almayi ve ugragmayi göze almamiglardir.. Bu iki savaglarmdakinden çok daha fazArap-Îsrail la can kaybi olan ve IL Dünya Savagi'ndan bile uzun süren bir ülke arasmda, tüm
sava olmustur. Temelde çok aç1k ve basit olan çatigmasinda orArap-Ísrail tada üç soru vardi: Israil var olacak mi? Olacaksa, sinirlari ne
olacak?
Bu sinirlann
yönleri olan Irak-iran
içinde
kim hüküm
savagmdaysa
sürecek?
Çok farkli
konu daha karmagikti. Bir
bakima bu savag, Saddam Hüseyin ve Humeyni gibi iki güçlü lider arasinda kipisel bir mücadele olarak dügünülebilirdi ve zaten de böyle gösterilmigtir. Etnik açidan Araplar ile îranhlar arasmdaki bir mücadaleydi. îdeolojik açidan Ïslamci canlanma ile laik modernizm
(sonradan Saddam Hüseyin bu konuda fi-
kir degigtirmigtir) arasmda
Siilerile Sünniler bölgedeki cadeledeki
arasmdaki
petrolünün önemli
bir mücadeleydi. bir mücadeleydi.
kontrolü
Mezhep açismdan Ekonomik
için bir mücadeleydi.
bir bagka nokta
da hem Irakhlar'm
iranhlar'in ülkelerine
yönetenlere
ver baglihklanydi.
yayayan
ve kendilerini Güneybati Iran'da
lilarla birlegmemig; Irak'm
,Sii nüfusu
aç1dan
Bu mühem de
olan vatanse-
Arap azinhk Irak-
da, birkaç istisna digmda 429
MODERN
ÇAÖ
1
iran devrimi ve rejimine sempati duymamigtir. Iran ve Irak, iç ve dig baski altinda olmadiklan
ve ikisi
de
petrol ihraç ettigi için henüz mali sikintilari olmadigi için kargilikli olarak yikici savaglanna 8 yil devam etmiglerdir. Baglarda üstünlügü saglamig gibi görünen tran,Irak'm ilk saldirisini dur-
durarak güçlü bir kargi saldinya geçmig ve Irak topraklanna girmigtir. Irak, ABD'den aldigi büyük istihbarat ve lojistik yardimigördügü destek sanin yani sira, zengin Arap ülkelerinden de yesinde bu saldiriyi durdurmuy ve kendisinin biraz daha avantajli oldugu bir barigi Iran'a imzalamayi bagarmigtir. Saddam Hüseyin, Îran kargisinda bu yarim zaferi kazanmasindan
ve
dig dü.nya tarafindan onaylanmasindan
retle 1990 yilinin Agustosu
aldigi cesa-
aymda Kuveyt'i iggal ve ilhak et-
migtir.
bazi açilardan dogru bazi açilardan da yanlig olan askeri ve siyasi hesaplar yaparak bu iki savagi baglatmigtir. Iran'a saldinrken dogru dügünerek, hiçbir bölge ve dig devletin onlan dehgete dügüren ve korkutan devrimci bir Saddam Hüseyin,
rejimi desteklemek için kilmi kipirdatmayacagini hesaplamigti. Ancak öte yandan yanlig dügünerek, devrim kangikhäi içindeki Iran'i kolayca ve hizla iggal edecegini hesaplamigti. Aradan geederken bu defa dogru ve çen 10 yihn ardindan Kuveyt'i iggal yanliglann dengesi tersti. Kuveyt'i kolayca ve hizla iggal ede-
dogruydu. Yanlig olan, bölge devletlerinin onu destekleyecekleri, en aztndan kabullenecekleri ve dig güçlerin zorunlu ve etkisiz bir protestodan ileri gitmeyecekle-
cegi askeri hesaplan
ri siyasi hesabiydt.
Bu hataya dünyadaki degigikligi dikkate almamasi nedeniyle dügmügtür. 1990 yilmm sonunda, birkaç ay sonra Sovyetler Birligi'nin dagilmasina ve Soguk Savag'm sona ermesine yol açacak 430
süreçler baglamigti. Saddam Hüseyin, eskiden
oldu-
ÖZGÜRLÜKLER
gu gibi bir
süper devletin tedbirliligi ile bu tehlikeli serüvenlere girmekten kaçmmiyordu ve bu yeni özgürlü gündensonuna faydalanmak istiyordu. Ancak bunun için ödemesi gereken
bir bedel olacakti. Çok geçmeden görecegi üzere, süper devlet, bölgedeki kurbanlarinin çagirdigi diger süper devlete kargi kendini korumasi için hamisini çagiramayacakti. Bölgedeki yeni olugumda olaylarla ilgili karar vermiyor
dig devletler artik Ortadogu'daki ve bunlan yönetmiyor olduklanndan, Ortadogu hükümetlerinin eylemleri ve siyasetleri giderek isteksizlegen yabanci devletlerin müdahalesini gerektiriyordu. 1990-1991 arasindaki Kuveyt savagi, bölgedeki daha önceki mücadelelerin
tersine dig rakiplerce
ne kigkirtilmig ne de uzatilmisti; bölgesel, hatta Araplar arasi bir mücadele olmuytu. Bu savaga özellikle ABD olmak üzere yabanci devletler de karigmiglardi. Savag ve sonrasi, süper devletlerin her ikisinin de Or-
tadogu için savastan çekildikleiini gösterdi. Çünkübir impara-
tor rolü oynam'ak ya da en azindan bölgenin tehlikeli devletlerine kargisinda digerlerini korumak için birinin gücü, ötekinin de istegi yoktu. 8 yil süren
Iran
ve Irak savagiyla
kargilagtirildiginda, Saddam Hüseyin'in ordularinin bölgesel ve dig devletler koalisyonu taraf1ndan yenilmesi, çok daha kolay ve hizli olmustu. Õte yandan Amerika
Birlepik Devletleri ve müttefikleri Irak güç1erini Kuveyt'ten ç1karmakla yetinmeyip Saddam Hüseyin'i ve rejimini iktidarda birakmi lardi. Bu soriuca iliskin çegitli yorum-
lar.yapilmigsa da, oldukça basit bir nedeni vardi. 1991 yilinda rejimi yikmak yerine bir bagkasini getirmek anlamina geliyordu; bu da geçmisteki bazisi açik, bazisi gizli manda ve koruma dönemlerini animsatacak bir korumaya neden olacakti. O günlerde ABD'nin Bagdat'a bir yönetici konsül. yerleptirme niyeti olmadigt belirtilmisti ve Amerika'nin Arap müttefikleri de bu431
L
MODERN l
ÇAÖ
Böylece hükümetlerini koruma ve degigtirme nu istemiyorlardi. karan Irak halkina birakildt. Koalisyon güçleriyle Irak arastnda yapilan ateykesin hemen ardmdan bu politikamn pratik sonuçlan görüldü. Saddam Hüseyin güneyde Siiler'i,kuzeyde Kürtler'i ve merkezdeki muhalifleri acimasizca basttrmaya girigti. Ders açikça ortadaydi; ABD kendinin ve uluslararasi mun temel ç1karlarini savunacak gekilde davranacakti;
karlar da deneme taraftan Ortadogu
yanilma yöntemiyle halklan
ve
toplu-
bu çi-
tanimlanacakti.
Diger
baglannm
çaresine
devletlerinin
gerekiyordu. Artik Ortadogu daha özgür oldugu kadar da daha tehlikeli bir yerdi. Soguk Savagtn bitmesiyle iki süper devletin bazen dügman
bakmalan
bazen de beraber hareket ettikleri çift kutuplu sistemin çökügü, süper devletlerin müdahalesinden ya da kontrolünden kurtanlmig bagka yerlerde oldugu gibi Ortadogtf da da halklan olarak,
zor bir seçim yapmak zorunda b1rakmigt1. Dünyamn bagka bölgelerindeki örnekleri gibi, sorunlarim çõzmek için istemeden ve zor olsa da harekete
geçerek yan yana bang içinde yagama-
nefretleriyi seçebilirler ya da sorunlanni ve birbirlerine kargi ni dizginlemeden kanh çatigmalan seçebilirlerdi. Bu kanli çatigmalara girme olasiliklanni ve bunu bõlgenin digmda degil, için-
de isteyen gü çlerin varhgim fark etmeleri, Filistin Kurtulug Örgütü liderlerinin, Israil hükümetinin ve bazi Arap devletlerinin, basta Amerika olmak üzere dig yardimlarla, kargilikli olarak birbirlerini tanima, ortak bir hoggörü ve daha pratik olarak, iggal edilmig topraklarin Israil'den Filistin yönetimine verilmesi ilgili
LL
görügmeler yapmalanni
saglayan önemli
bir etkendir.
sonuncusu olan Filistinliler, iggal edilmig bölgelerde Israil yönetimine son verilmesiyle ilgili anlagma saglanmasi üzerine özgürlük hayallerine ulagabileceklerdi. Ne var Arap halklannin
ki geçnliçte Arap halklari arasinda I '
432
oldugu gibi, Filistinliler
ara-
ÖZGÜRLÜKLER I
sinda
da aciliyet kazanan yabanci yönetiminden kurtulduktan bekledigi sorusuna yanit sonra kendilerini nasil bir özgürlügün araniyordu. Yabanci yönetimindeki halklarm kimileri için ilk, kimileri için de tek hedef bu yönetimi sona erdirmekti. Ancak yabanci bir yönetim altindayken
bile o sona erdikten sonra gelecek rejim konusunda tartigmalar baglamigti. Bu tartigma bagimsizhkelde edildikten sonra daha acil bir duruma geldi.
Íngilizlerkendilerini örnek alarak yeni devletler yaratmiglar; Fransizlar parlamenter cumhuriyetler, Ingilizler Fransizlar
ve
anayasal monargiler kurmuglardi. Ancak
efendileri
çekildikten
sonra bunlann neredeyse tamami yikilmig ya da terk edilmig; bölge halklan bagka modeller aramaya baglamiglardi. Mihver-
lerin Ortadogu'ya
yönelttikleri stratejik ve siyasi tehdidin yenilmelerine neden olmasma ragmen, dügüncelerinin yeni ortaya çikan milliyetçi ve ona bagli bagka hareketlerde artan bir etkisi olmugtu. Bu yeni dü'günce, toplumsal iki nedenle
çok çekiciydi.
biçimi ilki, Bati hâkimiyetine
ve siyasi organizasyon
Bunlardan
kargi olmasi; ikincisi, sunulan ideolojilerin ve toplumsal stratejilerin bölgenin geleneklerine ve gerçeklerine daha yakin olmasiydi. Toprak tanimlamasinin belirsiz oldugu, degigen milli kimlige sahip ülkelerde etnik milliyetçilik, vatanseverlikten daolguydu. ha anlagilabilir bir Benzer biçimde, otoriter ve radikal ideolojilerin çekiciligi, õzgürlükçü ve liberal dügüncelerden fazlaydi. Bati'nm gereksiz ve uygunsuz görülen daha bireyci formülleri kargismda, kolektif ve komünal kimlikler ve haklar daha anlamliydilar. Irak'ta ve Suriye'de Misir'da oldugundan daha aktif olan bu etkiler, halen öyledirler. Misir'da da daha güçlü bir milli kimlik ile daha yaygm ve etkili parlamenter tecrübeye
sahip eski bir liberalizm gelenegi vardir. israil'in doguçunun Birlegik Arap güçleri tarafmdan engelle433
MODERN
ÇAG
nememesi,
Arap ülkelerinde
derin bir iç hesaplagmaya'yol
aç-
mig ve sorumlu olan yöneticilerin ve rejimlerin birkaç yil içinde giddet eylemlerfyle yikilmasina neden olmuytu. Îlk rejim SuZaim, 1949 y111ninMart ayinda bagkanhk ve parlamenter düzenini kansiz bir darbeyle sona erdirmig ve bir dizi darbeyi baglatmigtir. Askeri yönetim, parlamenter rejimin baglamasi ve seçimlerin yapilmasiyla 1954 yilin-
riye'de
y1kilmigtir. Albay Hüsnü
da son bulmuy ama bu durum kisa sürmüptür. 1958-1961 yilbir parçasi olan Suriye, larinda Birlegik Arap Cumhuriyeti'nin bu birlikten aynldiktan sonra hizla Baas partisinin diktatõrlügüne girmigtir. Ürdün'de Filistin'deki Arap yenilgisinin sorumlusu olarak görülen, daha kötüsü de, Îsrail'le bany yapmaya çahyan Kral Abdullah 1951 yihnda öldürülmügtür. Arap rejimlerinin en zay1fi olarak görülen Hagimi monargisi ise bir gekilde ayakta kalabilmig ve kralhäin kurucusu Abdullah'tan sonra oglu, ondan sonra da torunu hükümdar olarak baça geçoiglerdir. En dramatik degigikliklerin oldugu Misir'da, Kral Faruk 1952-54 yillanndaki bir dizi hareketin ardindan sürgün edilyerine cumhuriyet ilan edilmigtir. Kisa bir süre sonra devrimin lideri General Muhammed Necib indirilerek yerine, rejim degigikligini planlayan ve gerçekleptiren "Hür gerçek bagi Albay Nasir geçmigtir. Askeri Subaylar" örgütünün
mig ve monarginin
karakterini
kaybetmeye
baglayan Cumhuriyetçi
hükümet,
oto-
riter olmayi sürdürmügtür.
Arap devletleri de zamanla bagka devrimci dalgadan etkilenmiglerdir. Irak'ta, özellikle Batili baglan nedeniyle gözden dügen monargi 1958 yihnda kaldinlang, yerine bir dizi askeri diktatör almigtir. Irak'ta da Suriye'de oldugu gibi ordunun yerini, Baas'in parti diktatörlügü almigtir. Suriye'de hüküm süren partiyle ortak kökenleri olmasina ragmen Baas'in iki kanadi
birbirlerine dügmandilar. 434
öZGÜRLÜKLER
israil'e smiri olan
Arap
devletlerinden yalmzca, 1948 askeri
harekâtmda önemli bir rolü olan ve Rodos ateykes anlagmasiyla Ísrail'le uluslararasi simn kabul eden Lübnan demokratik ve parlamenter sistemini korumus, ama büyük.ölçüde dig müdahaleler sonucunda iç savagla yikilmigtir.
Israil'e smiri olmayan
Daha uzaktaki,
Arap
rejimlerinden,
Kuzey Afrika'da Yemen
Libya ve Cezayir ile Güney Arabistan'da da iki devrimle yikilmigtir. Arap yanmadasmda Filistin'deki
çatigmaya daha uzak yerlerde ve Fas'ta geleneksel liklarini sürdürebilmiglerdir.
rejimler
var-
Olayda daha aktif olan ülkelerde
arka arkaya gelip geçen devrimler ve devrimci rejimler olmustur. Ancak her yeni rejimi iktidara getiren, israil'in bölgenin ortasinda olmasi, tüm Arap
dünyasmin dügmanligina kargin ayakta kalmasi, hatta geligmesi temel sorunlan
çözülemeden
sürmügtür. Aylarca süren zorlu savaglann ardindan Îsrail'in hâlâ ayakta kalmasi, umutsitzlui;un agm özgüvene kargismdaki zaferi olarak görülebilir. Ancak bu görüg, sonraki savaglarda daha büyük ve daha donanimli ordular kargismda kazandigi çok daha .
büyük ve hizli zaferler için yeterli olmayacakt1r. Kimileri açismdan israil'in kurulmasi ve geligmesini Bati emperyalizminin Arap ve Ïslam ülkelerine karsi saldirgan eylemlerinin devami olarak görüyorlardi. Bu açidan bakildiginda israil, Bati etkisi, nüfuzu ve hâkimiyeti için bir köprübagi olmak ve îsrail Bati gücüDaha sonra da kimileri de bir açiklamaya gerek duyarak Avrupa'nin Sami irkma aleyhtarhgi dügüncesinden hareketle olaylari ayni ölçüde dramatik ama. taraflan rolleri de-
için çok uygundu.
Siyonizm emperyalizmin
nün bir araciydi.
gigtirmigolarak Bagkalarmin
göstermek açiklanni
kendi toplumlarmin
istemiglerdir.
aramak
hatalarmi
ve onlari
suçlamak
bulmak ve düzeltmekle
yerine ugraI
435
MODERN
ÇAÖ
an bazi kesimler de taraflarm bilimsel ve teknolojik bagarilarma, toplumsal ve ekonomik yapilanndaki farkliliklara, Araplar'da olmayan Îsrail'in siyasi özgürlügü gibi ayrmtilara dikkat çekmiglerdir. Nüfusunun
büyük çogunlugunun
Ortadogulu
ol-
masina ragmen Ïsrail,yalnizca Batih devle,tlerin bir araci olarak degil, Bati uygarliginm bir parçast olarak Bati'nm bir parçasi giDolayisiyla Israil'in bagarisi, Müslümanlar'in süregelen, Müslüman devletlerin fakir ve güçsüz
bi görülmektedir. yüzyillardir
olmasma kargm Bati'nin gücü ve refahi çeligkisinin parçasidir. Bu çeligkiye çegitli yanitlar verilebilir. Kimilerine göre bag-
lica neden dagmiklik ve bir dõnemin büyük Arap dünyasinin kendi aralannda anlaçamayan, enetjilerini kisir rekabetler ve çatigmalarla harcayan küçük devletlere aynlmig olmasiydi ve çözümü de pan-Arabizm, yani çegitli Arap devletlerinin dar fikirli politikalarindan daha saf ve soylu olan daha büyük bir ülkeye sadakat idealiydi. Emperyalizme kargi de bu ideal en üst seviyesine çikmigti. Ancak bu ideal, devletler bagimsizliklano elde ettikten sonra liderlerin bu görevleri·mücadelelerin-
ni kurumlara birakmak konusunda isteksiz olmalan yüzünden gerilemigtir. Öte yandan Avrupa, hatta Bati dünyasi tarihinde, ülkeler arasinda birlik olmamasmm maddi ve entelektüel iler-
lemeye mutlaka engel olmadigi, hatta bazi durumlarda ilerlemeye katki bile sagladigt görülmügtür. Bölgenin ayrilmig oldugu devletler siyasi sinif ve bölgenin gerçekleri konusunda bilinçlenmede bir istikrar sagladiklannda, hükümetler ve halklar milli egemenlik yapisi içinde uygulanacak çõzüm arayigina girdiler. Siyasi bagimsizlik mücadelesi gerilerde kalmaya baglayinca, ekonomik sorunlar ve daha hizli ekonomik kalkinma gereksinimleri õn plana çikti. Ancak bu gekilde modern dünyadaki dern dügmanlarina 436
yerlerini alabileceklerini
kargi koyacak
ve mo-
gücü bulabileceklerini
dü-
ÖZGÜRLÜKLER
günen bu ülkelerin
çogunlugunda
ca Bati ve Uzakdogu'nun
yükselen
ekonomik
durum,., almz-
ekonomileri
kargismda denüfusun standardinin hizla de köartan dügmesiyle gil, yayam tüye gidiyordu. Bir süre tüm bu sorunlara yalmzca sosyalizmle çözüm arandt. Geligmekte olan ülkelerin pazar ekonomisindeki yavag ilerlemeyi bekleyecek zamanlan olmadigi ileri sürülüyor ve bu anlayig genel kabul görüyordu. Bununla birlikte siyasi demokrasinin kararsizliklanna ve kangikliklanna dayanacak sabirlari da yoktu. Gereken
hizli kalkmma ancak güçlü bir el ve merkezi planlama, bagka bir deyigle otoriter bir sosyalist hükümet tarafmdan gerçeklestirilebilirdi. Bu görüg, zamanin Ortadogu ve Kuzey Afrika'daki en saygin devleti olan Sovyetler Birligi örnegi ve etkisiyle daha da güçleniyordu. 1950'li yillarda entelektüeller
arasinda yayllmig olan sosyalizmi iktidara getirenler entelektüeller olmamistir.. Sosyalizm de önceki neslin yiçadigi liberalizm gibi zorla tepeden inmigti ve
durumu daha iyi degildi. Misir'da iktidara geliginin 9. yihnda Nasirci rejimin bir karanyla sosyalizm getirilmigti. Bagka ülkelerde de farkh görüglerdeki askeri ve milliyetçi rejimler sosyalizmin hizli ekonomik kalkinmanm tek yolu oldugunu dügünüyorlardi. Sosyalizmin çegitli türleri vardi: Agagi yukan Marksist ve Sovyet türü; Arap sosyalizmi adi verilen digerleri
daha insan-
cil, daha az katt ve Arap ko ullarma daha uygun görülüyordu. 1990'lann baglannda Marksist sosyalizmin de Arap sosyalizminin de baçanh olmadigi ve reformcu hükümetlerin genellik-
le yanlig yönlendirilmig, beceriksiz reformlarmin ekonomik kalkmmayi hizlandirmak göyle dursun, daha da yavaglattigi görüldü. Ekonomik politikalann baçanli oldugu tek alan,'geleneksel Islami düzenin ilimliligmin ve yeni Batih düzenin özgürlüklerinin baltalandigi ve yok edildigi acimasiz diktatörlüklerin y1437 fi
MODERN
ÇAÕ
kilmasi alamydi. Bunlann
yerlerini, sözde sosyalist ülkelerde-
Orta ve Dogu en kötü örneklerinden, bazen oralardan ithal edilen uzmanlaAvrupa modellerinden nn yõnetimiyle taklit edilen çeyitli totaliter diktatörlükler aldi. Ekonomik politikalar baçanh olamadiklari halde, htzli bir eko-
ki yeni siyasi düzenin
nomik ve daha hizli bir toplumsal ve kültürel degigim dönemi yaçandi. Siyasi açidan en aza inen Bati etkisi, bagka açilardan artiyordu. En maddi, en kalici ama en az fark e.dilen Bati etkisi, çogu ¯
yõneticiler ya da imtiyaz sahipleri tarafmdan yapilan modern devlet ve gehir hizmetleri alanlarmda görûlmügsüreçleri tersine çevrilmemig ya tür. Bu alanda modernleptirme eski Avrupali
Telefon,
televizyon,
araba, uçak,
top ve icatlarmi Batih kolaylagttran felda tank top gibi Bat1h olan ya sefelerle ilgili alanlarda da bir engelleme olma11ugttr. Daha gagirtici olam da, Bati aleyhtari oldliklanni belirten
da saptinlmamigtir.
devletlerin Batt'nin anayasa ve yasama meclisleri gibi siyasi mekanizmalarim korumalaridir. Gerçek Islam devletini kurdugunu iddia eden
iran Islam Cumhuriyeti, bunu islam doktrini olmayan
tarihinde benzeri çilmig bir parlamentoyla
ve
bir biçimde yazih bir anayasa ve se-
yapmigtir. Bölgedeki Batill siyasi dügüncelerinin
en kahci ve güçlü olasö lenebilir. Müslüman -Orta-
nmin devrim dügüncesi oldugu dogu'nun tarihinde, bagka toplumlarda
oldugu gibi, hükümetlerin komplolar ya da isyanlarla devrilmesine iligkin pek çok örnek vardir. Eski bir Islami gelenek de liderlerin siyasi ve toplumsal sistemdeki
kutsal görevlerinin uranhgi yikarak yerine
adaleti getirmek olduguna inanmaktir. Hükümdara
kargi gerek-
li sayginin smirlarmi belirleyen islam hukuku ve gelenekleri, bir hükümdarm tebaasinin bagliligim kaybettigi ve yasal olarak tahtindan indirilmesi gereken durumlari çok dikkatle ele ala438
ÖZGÜRLÜKLER
rak tartigmaya açiktir.
A
.
Islam dünyasi için XVI. yy Hollandasi'nda,
XVIL yy îngilteresi'nde ve XVIII. yy Amerika ve Fransast'nda ortaya çikan devrim dügüncesi çok yabanci ve yeniydi. 1905 yilmda
iran'daki megrutiyetçilerin ve 1908 yilinda da Osmanli imparatorlugu'ndaki Jöntürkler'in kendilerine devrimleri Ortado.özgü
gu'da gerçeklegen
ilk devrimler olmustur. Bunlardan sonra da pek çok devrim gerçekleçoigtir. XX. yy'm son 10 yilinda bölgedeki devletlerin önemli bir çogunlugu daha öncekilerin pid-
94
det yoluyla yerlerinden atildiklari rejimlerle yönetilmiglerdir. ilk baglarda yabanci efendilere kargi bir milli mücadele verilmig, sonralan da genellikle askerlerin, hizmet ettikleri ordulann hükümdarlarmi devirmeleriyle gerçeklegen rejim degigiklikleri olmugtur. Bütün bunlar ayni heyecanla, zamanla Ortadogu'da bir iligkin olarak en yaygin kabul gõren hükümetin megruluguna .sifat
olan
"devrimci"
unvanmda
iddia sahibi olmuglardir. L
Rejim degigikligi, bazi durumlarda toplumun.daha
.
derin ha-
reketlerinden,
çok daha
en üst konumdakileri degigtirmenin ötesinde, derin nedenlerden ve çok daha büyük sonuçlara ne-
den olarak yapilmigtir. 1979 yilmdaki Iran îslam Devrimi bunlardan biridir. Bu devrim, gekli, kökenleri ve kaderi açisindan Frans12 ve özellikle de Rus devrimleriyle kiyaslanabilir. Iran'da gerçeklegenler klasik anlamda bir devrim gibi görülebilir. Halkin katilimiyla bir kitle hareketinin siyasi. ve ekonomik gücü degigtirmesi ve büyük bir toplumsal degigim sürecini baglatmasi, daha dogrusu devam ettirmesi söz konusudur. Fransa'da Bourbonlar ve Rusya'da Romanovlar dönemlerindeki gibi büyük bir degigim süreci Iran'da da Pehleviler döneminde baglamig bulunuyordu. Bunu sürdürebilmek için siyasi güçte bir degigiklik olmasi gerekiyordu. Iran devriminde de bagka yerlerdeki devrimlerde oldugu gibi degigim sürecinin 439 II
I
MODERN
ÇAÕ
sapmasi ve durmasi olasilik dahilindeydi. Farkli ve kimi' zaman çeligkili açilardan bakarikimi Ïranlilar,bunun daha ilk agamada gerçekleptigini ileri sürmüglerdir. Devrimci rejim, iktidari elde ettikçe onlarm bu görüglerine katilanlarin sayisi artmigtir. Iran'daki devrim, devrim adi verilen önceki süreçlerin aksi-
Islami Devrim admi almigttr. Devrimin Paris ve Petrograd liderleri, tipki sagdakiler gibi Avruörneklerini önemsemeyen ne,
pa'mn sol ideolojilerini
kendilerine
kargi mücadele
sürdürdük-
leri kafir dügmanin bir parçasi gibi görüyor.lardi. Onlarmki fark11bir toplumdu, farkli bir kitaba dayamyordu ve farkh tarihi anilarla biçimlenmigti. Yalluzca onlarm mücadele için kitleleri seferber edecek gücü oldugu için devrimin.sembolleri ve sloganIari Ïslami'ydi.
Ïslamiyet sembol
ibaret degildi ve devrimyorumlayiglarma göre' de varilacak
ve sloganlardan
liderler ile sözcülerinin hedefleri belirliyor, en az o kadar önemli bir konu olarak mücadele edilecek dügmanlan tanimliyordu. Bunlar, ülke dipinda kafirler, ülke içinde mürtetler olmak üzere tarihten, hukuktan ve geleneklerden tamdik kipilerdi. Devrimcilere göre tet" onlann gerçek Islam yorumlanna inanmayan, kafir ve yaci
"mür-
.I
banci yöntemleri ithal ederek Islam toplumunu ve onun içinde yagadigi hukuk ve inanc1 yikan tüm Müslümanlar ve özellikle de Müslüman hükümdarlardi. iran'daki Islam devriminin ve bu tür hareketlerin yerlegecegi bagka ülkelerdeki amaci, Müslüman ülkelere ve halklara yabanci hâkimiyetindeyken zorla kabul ettirilen tüm yabanci ve kafir birikimleri yok etmek ve gerçek ilahi kudretin îslami düzenini getirmekti. Ne var ki Iran'da ve bagka yerlerdeki bu devrimcilerin geçmi lerinin incelenmesi
sonucunda
elde edilenler
onlann Ba-
propagandalanndaki gibi genig kapsamli ve aynm gözetmez olmadiklarmi ve dinti'yi ve Batt'mn sunduklaruu
440
reddederken,
öZGÜRLÜKLER
.
sizlerin ülkelerinden
gelen bazi geylerin iyi kargilantnaya
deedildigini ortaya koymaktadir. Bunlardan baz11ari çok belirgindir. Iran'daki Islam devrimi elektronik çagdaki ilk gerçek modern devrimdir. Humeyni milyonlarca vatandayma sesini kasetlerle ülke dipindan gönderen ilk kariz à'tik hatiptir. Aym zamanda sürgünde olup da yurdundaki taraftarlanna Sah'in Íran'da gerçekleptirdigi otomatik vam
.
telefon sistemiyle ulagan ilk sürgün liderdi. (Ama bunu ilk sürgün yeri olan Irak'tan degil, daha sonra Fransa'dan yapabilmigtir.) îran devrim liderleri resmi ve iç savaglarda Bati'nm ya da Bati taklitçilerinin silahlarini kullanmiglar, internet ayrica ve uydu anteni gibi yine Bati'nin hediyesi olan silahlari da ellerinin altinda bulundurmuglardir.
Ïran'daki devrimci ödünç
rejim
Avrupa'dan
almistir. Sembolleri Avrupali'dan
likte, yöntemleri
ve tarzlan
bagka bir alani çok
islami olmaktan
daha Islami olmakla bir-
I.
çok Avrupah'dir.
Ideolojik açidan dügman kabul edilen pek çok kipinin acilen yargilanarak idam edilmesi, özel mülkiyete büyük oranda el
konulmasi, yüz binlerce erkek ve kadmin sürgün edilmesi, iktidann pekigtirilmesi için uygulanan giddet, endoktrinasyon ve baski, Hz. Muhammed ve Hz. Ali örneklerinden çok Robespiçok yakmdir. Islami olmayan bu yönerre ve Stalin örneklerine temler, tam anlamiyla devrimcidir.
Iran devrimcileri de
I
-
Ruslar ve Fransizlar gibi kendi ülkelerioldugu ne kadar diger ülkelere de hitap etmipler ve devrimleriyle aym kültüre sahip ülkelerde de büyük bir hayranlik
yaratmiglardir. Dogal olarak bu hayranlik Güney Lübnan'daki Siiler arasinda ve Sünni kompulan arasinda zay1f durumda kalan bazi Körfez devletlerinde çok daha fazia olmugtur. Hatta bir süre Müslüman dünyasinda Siiliginneredeyse hiç bilinmedigi bölgelerinde de büyük güç kazanmigtir. Mezhep farklihgi önemli l I
I
.
MODERNÇAÖ
için Humeyni bir Siiya da bir Iranli olarak degil bir îsPetlami devrim lideri olarak görülmügtür. Zamaninda Paris ve rograd'daki geligmelere ilahi bir heyecanla tepki gösteren genç Batih radikallerin yaptigi gibi, islam dünyasinin her köpesinden olmadigi
.
heyegenç, genç olmayan, erkek, kadm da ayni canla, sonsuz umutla, her türlü dehgeti mazur görme ve bagigdevlama istegiyle, gelecek için endigeli sorulan sorarak Islami rimin çagrisina kogmuglardir.
milyonlarca
Ïran devrimin ardindan zor yillar yagamigtir. Halk iç çatig-
malar ve baski, yabanci savaglar, giderek artan ekonomik kriz yüzünden çok act çekmigtir. Bagka devrimlerdeki gibi, bazen bagka bir deylgle ideologlar ve pragmaagirihkçilar ve ilimlilar, tikler olarak tanimlanan rakip fraksiyonlar birbirleriyle süreknedeniyle li çatigmalardir. Tüm bunlar ve bagka degigiklikler Iran tarzi Islami devrim ideali, çekiciliginin tamamin1 olmasa
ülkelerde ortaya çikan da birazmi yitirmigtir. Bagka Müslüman ya da ona paralel giden islami ve ondan ilham alan,.etkilenen devrim hareketleri de oralarda iktidar için ciddi, bazen de ba-
ganli rakipler olmuglardir. geleneksel reTüm bu devrimci rejimlerin, monargilerin ve onlara sundugu siyasi ortak yanlari, modernlegmenin
jimlerin
mekanizmalari
ve ekonomik
faydalari korumalan ve kullanma-
yabanlan olmuytur. istenmeyen gey ekonomik mekanizmanm yabancilar tarafmdan kontrolü ci kökeni degil, mekanizmano ve sömürülmesi olmuytur. Sovyetler ve ABD de onlardan õnOrtadogu rekabetinde, devlet ve ceki ingilizler ve Fransizlar gibi, kendi imajlannda toplumlar
olugturmak
istemiglerdi. Ancak
bu hiç de kolay de-
sorun olmayabilirdi, Marksist, sosyalist bir rejim yaratmak ama bir Islam ülkesinde yaratmaksa fazlasiyla zoroldukea zor, Liberal bir demokrasi
gildi.Otoriter bir devleti desteklemek bir
~
ÖZGÜRLÜKLER
du. Öte yandan demokrasilerin yaratilmasi kadar y1kf1masi da zordur. Uzun vadede bu durum bölge içinde ve dipindaki demokrasilere
yarar saglarken,
onlann
otoriter dügmanlanna da
zarar vermigtir.
Sonuç olarak büyük güçlüklerle
kullanilmasi ve insanlann
elde edilen
kaderlerinin
bagimsizhäin
iyileptirilmesi konula-
nnda temel iki ideolojik görüç olugtu: Demokrasi ve Íslamiyet. Îkisi de çegitli ve rekabetçi gekillerde uygulandilar. Müslümanlar'in kopya ya da taklitle kullandiklan çegitli ithal yöntemlerin tümü açik bir baçansizhga ugrayinca, zarardan bagka bir gey getirmeyen yabancilarin ve kafirlerin bu yöntemleriyle ilgili tartigmalar güç kazandi. Müslümanlar'in Ìslam dinine ve hukukuna dönmeleri, devlet ve toplumu yabanc1 birikimlerden anndirarak özbenliklerine kavugmalan ve gerçek bir islami düzen yaratmalari çözüm olarak görüldü. Diger seçenek demokrasiydi. Ancak bang zamanlannda uygulanan yalnizha en üst düzeydeki küçük bir grubun yönettigi Bati demokrasisinin taklidi yerine, köyden en tepeye dek kamu yagaminin her düzeyinde özgür kurumlanyla gerçek demokrasinin uygulanmastydi. Demokratlarla köktendinciler muhalefetteyse, köktendinciler çok daha avantajliyd11ar. Çok despot olsa
da hiçbir hükümetin tamamen kontrol edemeyecegi ve bagka hiçbir grubun rakip olamayacagicamilerde ve vaazlarda gerçekleptirdikleri
bir toplanti ve iletigim aglan vardi. Zaman zarakip muhalefet ortadan kalman despot bir re jim .tarafindan dirilarak köktendincilerin
yolu açilmigt1r. Köktendinciler
dipinda toplumdaki tek bir grup, bagimsiz eylem yapacak birlik, yapi ve olanaga sahip ve bölgedeki siyasi degigimin diger büyük motoru olan ordudur. Ordu, çeyitli zaman ve zeminlerde, dan'daki gibi köktendincilik, Türkiye'deki gibi demokrasi harekete geçmistir.
Suiçin
443
MODERN I
ÇAÖ
gerek de îslami çözümlerin savunuculahatta zit dügüncelerinin kendi içlerinde de büyük ayriliklan, azinlik olan ri vardir. Müslümanlar içinde aktif ve önemli bir Gerek demokratik
.
gelme arac1 olmaDemokratlar içinde milisi dipinda demokrasi gerekli degildir. tan laikler de Islamiyet'in bir devletin kamu yayaminda oyna-
Islami köktendinciler için yalnizca
iktidara
digt geleneksel role son verme ya da en azindan azaltma isteklerini gizlemezler. Bati'nin din ve devlet aynhgi dügünceleriyle dine dayali Islam devleti gelenegi arasmdaki çatigmanin sürecegi görülmektedir. yaganan uzun özgürlük dõneminin kadinlar ve erkekler üzerinde silinemeyecek derin etkileri olmuytur. Geri dönügler olsa da Avrupa tarzi demokrasi Islam topraklarinda henüz ölmemigtir ve yeniden canlanman igaretleri gö-
Islam ülkelerinde
Parlamenter
rülmektedir.
ve anayasal
sistemlerin etkin olmaya
ba ladigi ülkeler bulunmaktadir. Aynca henüz daha küçük olsa da ekonomik oldugu kadar siyasi liberallegmeye dogru adimlar atan ülkeler de vardir. En militan ve radikal kesimlerin ya fark edemedikleri ya da kabril etmek istemedikleri kabullenilmesi
toplumsal
Avrupa yöntemlerinin getirilmesi ve ve kültürel yagamda çok ileri gitmig
korumustur. Geleneksel sanat ilk degigikliklere sahne olmugtur. Kitaplardaki eski minyatür ve binalardaki eski süsleme gelenekleri XVIIL yy sonlanna dogru yok olmayy'da Batililagmig ülkelerde ya baglamigt1.Bunlann yerini XIX. baglarda Avrupa örneklerinden etkilenen, sonra da onlann hâkimiyetine giren õrnekler almigtir. Eski minyatür ve hat sanatla-
ve
rl
israrla
varhgini
bir dönem daha sürmüç olmasina kargin, birkaç istisna hariç, anlamda ve prestijlerini kaybetmiglerdi. Sanatsal kendini anlatma gekli olarak bunlarm yerine tuvale
özgünlüklerini toplumun
yagliboyayla
çizen Avrupa
stili ressamlar
geçmigtir. Mimari, ca-
ÖZGÜRLÜKLER
mi mimarisi bile, Bati teknikleriyIe birlikte Bati sanat aRimlanna da uyum göstermigtir; bazi geleneksel Islami örneklere dönme çabalar da bilinçli bir neo-klasisizm formunu almigtir. Heykel,
Ïslami sanatsal
normlarin
degigmedigi ve islamiyet'in resim yasagirun ihlali olarak görülen tek alan olmugtur. îran'da Sah ve
Türkiye'de malardan
Atatürk gibi laik modern
biri kendi heykellerini
perestlik olarak görülmügtür. Edebiyatta da sanattakinden
liderlere kargi olan suçladiktirmeleri olmuy ve bu put-
daha yavag ve geç bir Batihlagmadan olmuytur. Geleneksel edebi biçimler, XIX. yy ortalanndan sonra belirli kesimler digmda birakilmigtir. Yerlerini Bati'dan gelen yeni biçimler ve dügünceler alarak, geleneksel masal ve öykünün yerine roman ve öykü geçmig; denemeler ve
gazete makaleIeri ortaya çikmig; modern piir yeni konular ve biçimlerle tüm halk katmanlarma yayilmigtir. Bölgedeki ülkelerin tümünde Modern edebiyatin yazildigi dil bile, Bati etkisiyle geri dönülemez-ve yaygin bir biçimde degigmigtir. Avrupa sanat müziginin etkisinin hâlâ çok az görüldügü müzik alani en az degigiklik olan alandir. Avrupa etkisinin daha derin ve uzun süreli oldugu Türkiye'de, uluslararasi ün kazanmig yetenekli sanatçilar ve Avrupa tarzmda besteciler yetigmigtir. Bati'nm kültürel bir parçasi haline gelen Israil'deki gehirler gibi, Ankara ve Ìstanbul da uluslararasi konser gehirleri olmuytur. Ayrica bu gehirlerde konserleri doldurop tagiracak ölçüde
çok ve sadik
dinleyici kitleleri bulunmaktadir.
Ortadoyerlerde Batt müzigi besteleyen, çaIan ve dinleyenler.henüz sayica çok azdir. Müzik hâlâ çegitli geleneksel biçimleriyle en yüksek düzeyde bestelenmeye, çalmmaya halkm
gu'da diger
büyük çogunlugu
ve
tarafmdan
kabul ve takdir görmeye devam etmektedir. Son zamanlarda Bati müziginin popüler türlerine kargi görülen ilgi, daha çok büyük gehirlerdeki küçük grup445
MODERN
ÇAÖ
ifadelar arasmda kalmigtir. Bir kültürün en derin ve mahrem olmasi si olan müzigin yabanci etkilere en kapali kültür alani çok normaldir. Kiyafet, Avrupa etkisinin çok açik bir gekilde gözlendigi bir alan olmugtur. Müslüman ordular tarafindan modern silahlaihtiyaç olabilir. Aynca savagnn ve donammm kullanilmasi bir kazanmak ü2ere onu taklit etmeta kafir dügmana kargi zafer nin hukuka uygun oldupyla ilgili hadisler de bulunmaktadir. semboAma kafirin kiyafetini taklit etmek çok farkhdtr ve hem lik, hem kültürel, hem de dini bir önem tagir. XIX. yy'da Osmanhlar subay ve askerleri için Avrupa tarzi üniformalari, atlan için Avrupa kopumlanni kullanmiglar, bag-
ka Müslüman devletler de onlari izlemiglerdir. Batihlagmayan tek gey bagliklar olmuytur ki bunun da nedeni önemlidir. Türkiye'de islami tutuculugun bu son kalesi, Kemalist devrimle dügmüptür. Avrupa tipi papka ve kepler, Türk ordusu ile halki tarafmdan kullanilmaya baglamig ve bir süre sonra da Müslüman devletlerinin neredeyse hepsinde tüm halk ve sonra da ordular tarafmdan benimsenmistir. Kadmlarm durumu daha farkhydi. XIX. yy'da ve XX. yy baglannda kadin kiyafetinin Batihlagmasi çok yavag, çok geç ve çok sinish olmustur. Bu degigim güçlü bir direnigle kargilagmty nüfusun çok daha küçük bir kismmi ilgilendirmigtir. Topve
erkeklerin Batih kiyafetleri normal görülürken, kadmlar henüz geleneksel kiyafetleri içindeydiler. XX. yy ortalannda önce modernlegmig zengin smiflar, sonra çahyan kadmlar ve ögrenciler arasmda Batih kiyafetleri giyen kadm sayismda artig oldu. Bu degigimin tersine dõnerek erkek-
lumun çegitli katmanlannda
1erden çok kadmlarm geleneksel kiyafetlerine dönmeleri islami canlanmanin dikkat çekici sonuçlarmdan biridir. Kadinlann durumundaki degigim, Batih etkisi ya da örnegi446
OZGURLUKLER
ne dayali degigikliklerin hepsinin en büyügü ve en uzün vadelisi olmugtur. Cariyelik, köleligin kaldirilmasiyla birlikte kanun-
digi olmug, bazi yerlerde bir süre daha sürse de, kabul edilirligi ve yaygmligi sona ermigtir. Çok eglilik bagta Türkiye, Tunus ve ahin devrilipine kadar Iran olmak üzere birkaç ülkede yasaklanmigtir. Müslüman devletlerin çogunlugunda yasal olmaya devam etse de, bazi hukuki ve bagka smirlamalar getirilmigtir.
Çokeglilik, Sehirliorta
ve üst siniflar arasinda
rak kabul edilemez olmup; gehirli alt siniflarda mik nedenlerle hiç olmamigti. Ekonomik noktaydi.
gereksinim
toplumsal olaise zaten ekono-
kadinlarm özgürlügünde
önemli
bir
îlk çaglardan itibaren iggücünün bir parçasi olan köy-
lü kadmlar ve gehirli hemcinslerine yasaklanmig
bazi toplumsahiptiler. Ekonomik modernlegmeyle kadmm el emegine gereksinim ortaya ç1krnig,. modern savaglar için yapilan seferberlikle bu gereksinin artmigtir. Bu durum, özellikle Osmanli imparatorlugu'nda, I. Dünya Savagi'nda erkek nüfusal özgürlüklere
sun büyük çogunlugu
askere almdiginda önem kazanmigtir.
Îki
dünya savagi arasmdaki döneme ve sonrasma kadar uzanmig olan kadmlarm ekonomiye katilmasi ve neden oldugu toplumsal degigiklikler kadmlar lehine bazi hukuksal degigikliklere de yol açmigtir. Bu degigiklikler toplumsal yagami ve aile yagamiKadinlarin egitiminde de õnemli geligmeler ni da etkilemistir. olmug,
1970-80'li yillarda pek çok kadm üniversitelere yazilarak öncelikle, meslekleri" olarak tanimlanan hempirelik "kadm
ve ögretmenlik
egitimi almaya baglamiglar, sonra da bagka fakültelere ve mesleklere girmiglerdir, fran'da bile kadm hastalar için kadm doktorlar, daha önemlisi de kadin parlamenter-
ler bulunmaktadir. Bazi militanlar, rine
kadinlarm geleneksel
bile tepki gõstermiglerdir.
Humeyni,
mesleklere
girmele-
kadmlarin erkek ço447
MODERN
ÇAÕ
cuklara ögretmenlik
yapmasmm
mutlaka ahlakstzlikla
nacagim büyük bir öfkeyle ifade etmigtir. Parlamenter rejimlerin oldugu ülkelerde
sonuçla-
kadmlarin siyasi
önemli geligmeler olmuytur. Bu, ordu ya da parti denetimindeki diktatörlükte. pek de önemli degildir, ikisi de büyük çogunlukla erkeklerden olugur. Batihlar kadinla-
õzgürlüklerinde
rin özgür olmasinin
liberalleymenin
bir parçasi oldugunu
ve liberal rejimkadinlarm durumunun otokratik rejimlere lerde daha iyi olacagini dügünmüglerdir. Eu varsayim güpheli Yemen, Arap ülkeleri ve genel olarak yanliptir. Irak ve Güney arasinda kadinlann en çok hukuksal özgürlü ge sahip olduklaoranla
Misir, Arap ülkelerin yerlerdir ve ikisinin rejimi de baskicidir. nin en açik ve en hoggörülü ülkesi oldugu halde, orada kadin haklan çok gerilerde kalmistir. Bu tür toplumlarda büyük bir bölümü erkek ve muhafazakâr olan kamuoyu degigiklige kar-
kokgi koymaktadir. trangibi köktendincilikle yönetilen ya da tendincilerin etkin olduklan ülkelerde kadin haklan konusunda çok önemli gerilemeler olmaktadir. Köktendincilerin baglica
kadmlann özgürlügüdür ve geri alinen baginda yer almaktadir. masi programlannm Öte yandan geri dönülmez degigikliklerin oldugu çok açik ortadadir. Seriatiyeniden getireceklerini ileri sürenler dahi cagikâyetlerinden.biri
riyeligi
olan
yasallagtiramayacaklardir.
Ortadogu
gehirlerindeki- egi-
timli smiflar arasinda çok eglilik olasiligi fazla degildir. Kadinköktendinci etkiler ve yöneticiler tarafindan lann egitiminde onemli degigiklikler yapilmig olmakla birlikte, kadmlar eski ca-
hil hallerine getirilememigtii ve bu da pek mümkün degildir. Islam ülkelerinde de Avrupa ve Amerika'daki gibi kendi kurtuluglan için çaliçan ve seslerini duyurmaya çahyan kadmlar bulunmaktadir. Islam topraklarmda Bati egitimi almig çok sayida kadm yagamaktadir ve onlarm önernli etkileri görülmeye bag448
OZGURLUKLER
lanmigtir. Nüfusun diglanmig yansmm katkilanyla yagami daha zengin olacaktir. Halk arasinda kendilerinden önceki ve sonraki
:
Islam kamu toplumsal,
hukuksal ve kükürel degigiklikler çok farkli tepkiler yaratmigtir: Tüm bu geligmeler pek çok kadin için kurtulug ve f1rsat olmup; pek çok erkek için gizli olan bir dünyanm yolu açilmigtir. Bati etkisi bazi yerlerde hayal edilemeyecek ölçüde servet saglamigtir. Bati teknolojisi ve Bati tarzi ticaret para kazanmanin yeni kapilanni açarken, Bati tüketim kültürä de bu paranin harcanacagi yeni yollan açmigtir. Modernlegme,
kimilerine göre de Batihlagma, fakir ile zengin arasmdaki uçurumu iyice büyütmüg, bu uçurumu gözle görülür, elle tutulur yapmigtir. Arap yanmadasi
dipindaki pek çok yerde artik zenginlerin kiyafetleri, yiyecekleri farklidir ve halkm modernlegmemig kitlesinden farkli toplumsal kurallar çerçevesinde
yagamaktadirlar.
Bagta televizyon
olmak
üzere
Ba-
tili iletigim araçlari,
fakirlerin kendileriyle zenginler arasindaki farki ve daha da õnemlisi neleri kaçirdiklanni görmelerini saglamaktadir. Bazi ülkelerin
akilh ve
hükümetleri bu hizli degigim döneminde yaganan kaçinilmaz huzursuzluk ve sanc1yi daha aza indirebilmiglerdir. Bazilarinda da otokratik rejimlerin ekonomik yanligliklan yûzünden durum daha da kötü olmustur. H12la artan nüfusa kargilik ülkedeki besin kaynaklannda paralel bir artigin olmamasi gibi ciddi sorunlar ortaya çikmigtir. Bazi ülkelerin ellerinde bulunan önemli kaynaklar da boga harcanmigtir. Ekonomik sikintilann büyük bir bölürnü, ülkede düzeni korumak, ülke dipinda da olasi dügmanlardan korunmak için askeriye ve güvenlige yapilan çok miktardaki harcamalardan kaynaklanmistir. Ne var ki her gey bu harcamalarla açiklanamaz. Bir Fransiz haber dergisinde röportaj yapilan bir Cezailimli
449
a -
,A
MODERN
ÇAÕ
yirli punlari söylemigtir: "Eskiden
Cezayir Roma'nin
tahil amba-
nydi ama artik ekmeklik bugday1 ithal etmek zorunda. Bahçeler ve sürüler ülkesi ama et ve meyve ithal etmek zorunda. Dodolar dig ve petrol yönünden zengin ama milyarlarca
'
gal gaz
borcu ve milyonlarca ipsizi var." Ve bu durumun 30 y1lhk kõtü yönetimin
sonucu-oldugunu
da eklemigtir.
Cezayir'in petrol geliri az ve nüfusu çoktur. Öte yandan geallirleri büyük, nüfuslar1 küçük olan ülkeler de ekonomilerini tüst etmigler ve halklarmi fakirleptirmiglerdir. Petrol yataklan olan ülkeler uzun vadede bundan hem yarar hem de zarar görebilirler. Petrol gelirleri siyasi olarak otokratik hükümetli devletleri mali baskilardan kurtanp güçlendirirler. Oysa bagka ülkelerde ayni mali baskilar hükümetleri demokratiklegmeye zorlarlar. Bu ülkeler, petrol zenginlikleri yüzünden tehlikeli bir gekilde dünyadaki petrol fiyati dalgalanmalan ve petrol digi enerji kaynaklan gibi, denetimleri dipindaki etkenlere maruz kalmak-
baskilanndan ve kararsizligindan kaçmak isteyenler, Ortadogu'dan bagka yerlerde de petrol olmasmi ve petrolden bagka enerji kaynaklan bulunmasini çözüm olarak gõrmektedirler. Ortadogu XX. yy'm son on yll1nda iki büyük krizle kargi-
tadirlar. Ortadogu'nun
lagmigtir. Bunlardan biri ekonomik
ve toplumsaldir;
ekonomik
yol açtigi zorluklar ve bunlarm toplumsal sonuçlaridir. ikincisi siyasi ve toplumsaldir: Uyumun, bir devletin iëlerligini saglayan ve otokratik bir yönetimde bile toplumun on-
yoksunlugun
lar olmadan iglevini göremeyecegi kabul edilmig kurallann ve ilkelerin bozulmasidir. Uyum kaybmin sonuçlan ve yeni bir yaratmanin zorluk ve tehlikeleri için Sovyetler Birligi'nin dagilmasi iyi bir örnektir. Ortadogu devletleri ve halklan XX. yy'in son on yilinda bu
uyum
sorunlari.çözmek
450
için yalna
kalmiglardir. Artik yabanci devlet-
I
ÖZGÜRLÜKLER
ler bölgenin iglerine kanymiyor, hatta agiri bir isteksizlik gõsteriyorlardi. Avrupa, Amerika ve Uzakdogu ülkeleri gibi dig dünya devletleri Ortadogu ile üç konuda ilgiliydiler: Enetji gereksinimleri için kaynak; mal ve hizmetleri için zengin ve geniëleyen bir pazar ve bu ikisini güvenceye almak için görünügte de olsa, uluslararasi hukuk ve düzenin saglanmasi. Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i igga3 ve ilhaki ile Suudi Ara-
bistan ve diger Körfez ülkelerine kargi olugturdugu tehdit, di askeri müdahaleyi kigkirtmig ve en üst noktasma ulagtirrméti. Çünkü dig dünya açismdan iki tehdit söz konusuydu. Ilk tehdit, bölgenin petrol kaynaklarmm, daha dogrusu dünya petrol kaynaklanmn büyük bir bölümünün saldirgan bir diktatörün tekelci kontrolüne girmesi; ikincisi de IL Dünya Savagi'ndan sonra kurulan uluslararasi düzene dönülmesiydi. ilk kez Birlegmi Milletler'in bir üyesi baska bir ülkenin iggaline ugruyordu. Saddam Hüseyin'e
çok güçsüzlegmig dugöz yumulmasi, rumdaki Birlegmig Milletler'in eski Milletler Cemiyeti'nin kaderini paylagmasi ve
dünyamn giddet taraftarlarina birakilmasi an-
lamina gelecekti. içinden ve digmdan büyük güçler, Saddam Hüçikarmak için birlegerek onun kazanmastseyin'i Kuveyt'ten Bölgenin
Öte yandan Saddam Hüseyin, Irak'tan deç1karilriig, ülkesindeki hükümet biçimine devam
na izin vermediler.
gil Kuveyt'ten
etmesine izin verilmigti.
Verilen
mesaj açikt1. Iraklilar eger istiyorlarsa yeni ve farkh bir hükümeti kendileri yaratmak zorundaydilar, onlar adina bunu bagkast yapmayacakti. XX. yy'in son on yihnda dig güçler, daha çok kendi çikarlarmi gözetmek, yani pazarlarm ve petrolü ve Birlegmig Milletler'in temel kurallarina gereken saygiyi elde etmek, uluslararaçikarlarmi savunmak için hareket edecekleri mesi toplumun sajim veriyorlardi.
Diger taraftan Ortadogu'da
iki yüzyildan
be451
MODERN
ÇAÖ
ri ilk defa halklar ve hükümetler kendi kaderlerini belirleyeceklerdi. isterlerse beraber yeni bölgesel devletler kurabilirler reiabete girebilirlerdi. Belki de Yuya da bölge hakimiyeti için goslavya ve Somali gibi bölünerek bir kaosa girebilirlerdi; aslinda bölgede dini görevleri ve milli haklari olduguna inandikbu yolu tercih edeceklerini açikça larindan ödün vermektense ifade etmig hareketler ve kipiler vardi. Lübnan'da iç savag sirasmda yagananlar tüm bölge için bir örnek teykil edebilir. Tipki geçmigteki gibi yeni bir Haç11 Seferi yaratacak yeni bir cihad baglatabilirler. Belki de kendileriyle, kompulanyla ve dig dünya ile bir banga yapmak için birlegerek daha tatmin edici, zengin ve özgür bir yagam için maddi kaynaklanyla birlikte manevi kaynaklanni da paylagabilirler. Modern çaglann bu zor döneminde, Ortadogu halklan ve devletleri en dogru karan ancak kendileri verecektir.
452
NOTLAR
-
GÎRÏQ 1.
2.
Çelebi, Mizen ÏngilizcesiG. L. Lewis,
Kâtip
Al-Haqq
Abu 'Abdallah Muhammad"Abd Al-Asir, Ed. A. Bustani (Tangier,
3. Takvim-Ï Veka'i, . 4. Mehmed Efendi,
I
(istanbul,
Hicri 1290), sf. 42-43. Of Tmth (Londra, 1957), sf. 56. Al-Wahhab, RihlatAl-WazirfiIþikah
The Balance
1940), sf.
Jumada 11247/14 Sefaretnamesi,
Pans
67.
1832. Ed. Ebüzziya
Mayis
1306), sf. 139-146. 1. BÖLÜM 1.
Öncesi
Hiristípanhk
Sabbath33b;
(Îstanbul,Hicri
Bkz. TheBabylonianTalmud.SederMo'ed,Çev.I.Eps-
tein (Londra, 1930), cik. I, sf. 156. 2. BÖLÜM 1.
Îslamiyet Öncesi Marcellinus,
Çev.John C. Rolfe (Cambridge, Mass.. Loeb cilt II, sf. 375 ve cilt I, sf. 27 Menander, Excerpta De Legationibus, Ed. C. De Boor (Berlin, 1903), cilt I, sf. 205-206, Cambridge Medieval Estory, cilt IVa, sf. 479'daki çeviri. Ammianus
Classical Library,
2.
3. BÖLÜM
1963)
Kökenler
1.
Al-Mas'udi, Muruj Al-Dhahab, Ed. Barbier De Meynard ve Pavet De Courteille, Charles Pellat (Beyrut, 1970), cilt III, sf. 76--77.
2.
Ïbn gutayba, Tlyun
Al-Akhbar, Ed. Ahmad Zaki Al-'Adawi (Kahlre, cilt II, sf. 210; Ïngilizcesi Ed. ve Çev. Bernard Lewis, Islam From The Prophet Muhammad To 7he Capture Of Constantinople, 2 (1974), sf. 273. 1343-8/1925-30),
3.
Al-Muqaddasi, (Leiden,
6. BÖLÜM 1. 2.
3.
Descrrþtio Imperii Moslemici, Ed. M. J. Goeje, 2. Baski 1906), sf. 159.
Mogollar'm
Ardmdan
Al-Suyuti, Husn Al-Muhadara (Kahire, Hicri 1321), sf. 39. C. Imber, The Ottoman Empire 1300-1481 (istanbul, 1990), sf. 24. 7he Reign Of The Sultan Orchan, Second King of The Turks, Translated Out Of Hojah Effendi, An Eminent Turkish Historian, By William Seaman (Londra, 1652), sf. 30-31. r
453 I
N OT lAR
7 BÖLÜM .
Barut
·
irnparatorluklar:
1.
Íbn Kemal, Tevârib-ÍÂl-ÍOsman VIIDefter, kara, 1957), sf. 365.
2.
Kemalpashazade,
3.
4. 5. 6.
7. .8.
9.
Ed.
Serafettin Turan
(An-
Ed. M. Pavet De Courteille (Paris, Mohaczname, 1859), sf. 97-109. Rudolf Tschudi, Das Asafname Des Lutfi Pasha (Berlin, 1910), sf. 32-
Peçevi, Tarib (istanbul, Hicri 1283), cilt I, sf. 498-99. The Turkish Letters Of Ogier Ghiselin De Busbecq, Çev. Edward mour Forster (Oxford, 1922), sf. 112.
Sey-
Di Venezia E La Persia (ToriEd. Guglielmo Berchet, La Repubblica no, 1865), sf. 181; ingilizcesiA. Narrative Of Italian Travels in Persia in The 15th and 16¯th Centuries (Londra, 1873), sf. 227. ismail Hakki Uzunçargih, Osmanh Devleti Teykilatmdan Kapakulu Ocaklan, cilt I (Ankara, 1943), sf. 306, Not I'deki ahnti. Selaniki
Mustafa,
Tarih-i
Selâniki,
Ed. Mehmed
1989), sf. 471. Koçu Bey, Risale, Ed. Ali Kemali Aksüt
ippirli (Ïstanbul,
(Ïstanbul,1939),
sf. 32; sonra-
ki ahnt1 sf. 45. 8. BOLUM
Devlet
3.
Ed. ve Çev. Ernest Barker, Social And Political Thought in Byzantium From Justinían I To The Last Palaeoiogos: Passages Prom Byzantine Writers And Documents (Oxford, 1957), sf. 54-55. Barker, op. cit. sf. 75-76. Staatsinschnften. Acta Metin ve çeviri M. Back, Die Sassanidischen
4.
Iranica 18 The Diwans
1.
2.
5.
284-85. Of 'Abid B. Al-Abras, Ed. ve Çev. Sir Charles Lyall (Leiden, 1913), sf. 81, sf. 64. Repertoire Chronologique D'Epigraphie Arabe, cik I (Kahire, 1931),
(1978), sf.
No. 1.
6. Al-Jahiz.Rasa'il, Ed. A. M. Harun (Kahire, 1964-65), cilt II, sf. 10-11. 7. Ibn Qutayba, op. cit. Cilt II, sf. 115. 8. Mustafa Nuri Pa.ya, Netaic Ül-Vukuat (Ïstanbul,Hicri 1327), cilt I, sf. 59. Lütfi Papa, Tevarih-i Al-i 'Osman (Ïstanbul, Hicri 1341), sf. . 21; Yaztetoglu Ali, Selçukname, Agah Sirrt Levend, Türk Dilinde Geligme 1949), sf. 34'teki ahnu. ve Sadelegme Safhalan (Ankara, rezarat Salatin-i Buzurg-i Saljuqi (Tahran, 'Abbas Whd-i Iqbal, Dar 10. 1959), sf. 302. Iqbal (Leiden, Ed. Muhammad 11. Ibn· Al-Rawandi, Rahat-Us-Sudur,
9.
454
NOTLAR
1921), sf. 334.
.
12.
Al-Jahshiyari,Kitab
15.
Al-Baladhuri,
Al-Wuzara
Wa'l-Kuttab, Ed. Mustafa Al-Saqqa, Ibrahim Al-Abyari, 'Abd Al-Hafiz Shalabi (Kahire, 1938), sf. 53. 13. Lütfi Papa, Asafname, sf. 14-15. 14. Hilal Al-Sabi',Kitab Al-Wuzara, Ed. H. F. Amedroz (Leiden-Bevra. 1904), sf. 64Futub Al-Buldan, Ed. M. J. De- Goeje (Leiden, 1866), cilt I, sf. 263. 16. Ibn Qutayba,op. cit. cilt I, sf. 2, 6, 9, 10.
9.
BÖLÜM 1.
Ekonomi
Ibn Al-Faqih, MukhtagarKitab
Al-Buldan,
1885), sf. 187-88.
3.
Peçevi, op. cit. cilt I, sf. 365. Akhbar Al-fin Wa'l-Hind, Ed.
4.
Ralph
5.
Ibn Khaldun,
2.
J. De
Goeje (Leiden,
J. Sauvaget (Paris, 1948), sf. 18. sf. Hattox, Coffee and Coffeebouses: The Origins OfA SocialBeverage in The Medieval Near East (Seaule, Wash., 1985), sf. 14-15'ten almtt. Al-Muqaddima,
Ed. E.
sf. 272.
6.
Ed. M.
Quatremere(Paris,
1858), cilt I,
7.
Thevenot, Relation D'un Voyage Fait Au Levant (Paris, 1665), Lovell, 7he A. Travels OfMonsieur De Thevenot into The Levant (Londra, 1687), bölüm I, sf. 144'ten ahnti. Volney, Voyage En Fgypte (Paris, 1825), cilt II, sf. 254.
8.
Kari
Jean De
Jahn,
Die Prankengeschichte
Des Rapid Al-Din (Almanca Çeviri) 1977), Fol. 415 V. (Farsça Metin), sf. 54 (Almanca Çeviri). P. Dan, Histoire De Barbarie Et De Ses Corsaires (Paris, 1637), sf. 277. Calendar Of The State Papers Relating To Ireland Of The Reign Of Charles I, 1625-1632, Presemed in The Public Record Office, Ed. R. P. (Vienna,
9.
Mahaffy
10. BÖLÜM 1.
Malik
(Londra,
1900),
sf. 621-622.-
Seçkinler
Ibn
Anas, Al-Mudawwana Al-Kubra (Kahire, Hicri 1323), cilt (Kahire, Hicri 1510), 3, sf. 57, 262. 'Abd Al-Hamid, Risala ila'l-Kuttab, Ahmad Zaki Safwat,JambaratRaSa'ilAl-Arab (Kahire, 1356/1937), II, sf. 534; ingilizcesiEd. ve Çev. B.
IV, sf. 13-14; Al-Muwatta'
2.
3.
Lewis, Íslam From The Prophet Muhammad To The Capture Of Constantinople (New York, 1974), cilt. I, sf. 186. Paul Rycaut, The History Of The Present State Of The Ottoman Empire, 4. Baski (Londra, 1615), sf. 45.
455
i
NOTLAR
4. 5.
Al-Rifal(Bombay, Abu 'Amr Muhammad Al-Kashshi, Ma'r¶atAkhbar Hicri 1317), sf. 249. Ibn Sama'a, Al-Iktisab Fi1-Rizq Al-Mustatab (Kahire, 1938), sf. 16.
11. BÖLÜM 1.
2.
Halk
1270/1854), sf. 199-200; Ïngilizcesi Metin: Al-Maqrizi, Al-Khitat(Bulaq, Yusuf Fadl Hasan, The Arabs And The Sudan, From The Seventb To The Early Sixteenth Century (Edinburgh, 1967), sf. 23. Abu Dulaf, Qœida Sasaniyya, 17-23. satular; Çev. C.E. Bosworth,
The Mediaeval
Islamic
(Leiden,
ety and Literature 12. BÖLÜM 1.
The Banu Swan in Arabic bölüm 2, sf. 191-92.
Soci-
Hukuk ile Din
3. 4.
N.D.), sf. 68. Ignaz Goldziher, 185-86'daki
Talibi, Ed. H. Khadiv-Jam(Tahran,
Al-Hayawan (Kahire, 1938), cik I, sf. 174. Faysal Al-Tafhqa Bayn Al-Islam Wa1-Zandaqa
Al-Jahiz,Kitab Al-,Ghazali,
6.
1976),
Mirza Abu Talib Khan, Masir-i 1974), sf. 251.
2.
5.
Underworld.
Vorlesungen
Über Den Islarn
(Heidelberg,
(Kahire, 1925),
sf.
ahnti.
'Ali Al-Muttaqi Al-Hindi, Kanz Al-'Ummal, bölüm I (Hyderabad Hicri 1312), Nn. 5350, 5445, 5451, 5987. Mehmed Esad, Uss-i Zafer (Ïstanbul,Hicri 1293), B. Lewis, Istanbul And The Civilization Of The Ottoman Empire (Norman, Okla., 1963), sf. 156'daki ahnti.
.
7. 8.
Jalal Al-Din Rumi, Jalal Al-Din Rumi,
13. BÖLÜM 1.
2.
Ruba
'iyyat.
Divan-i Shams-i Tabriz, No. 31.
Kültür
Ed. Ebüzziya (istanbul, Hicri Mehmed Efendi, Paris Sefaretnamesi, 1506), sf. 109; Fransizcast Le Paradis Des Infideles, Ed. Gilles Veinstein (Paris, 1981), sf. 163. Abu'l-Faraj Al-Isfahani, Kitab Al-Agbani (Kahlre, 1372/1953), VII, sf. 13-14.
3.
Ghars Al-Ni'ma Al-Sabi',Al-Hafawat (Damascus, 1967), sf. 305-306.
4. 5.
Ibn Anna
Qutayba, op. Comnena,
Al-Nadira,
Ed. Salih Al-Ashtar
cit. cilt II, sf. 55. Alexiad, 15.I; Çev. E. R. A. Sewter (Londra, 1969), sf.
472. 6. I
456
The Complete Letters Of Lady Mary Wortley Montagu,
Ed. Robert Hals-
NOTLAR
,.
band (Oxford, 1965), cilt I, sf. 338-39. 14. BÖLÜM
1.
' ·
Mücadele
Abu
Shama, Al-Rawdatayn Fi Akhbar Al-Dawlatayn, Ed. M. Hilmi Ahmad ve M. Mustafa Ziyada (Kahire, 1926), I/II, sf. 621-22. 2. B. Lewis, The Muslim Discovery Of Europe, sf. 193'ten ahnu. 3. Sthhdar Tarihi (Îstanbul,1928), cilt II, sf. 87. 15. BÕLÜM 1. 2.
3. 4.
Degigim
Abdülhak
Adnan (Adtvar), La Science Chez Les Turcs Ottomans (Paris, 1939), sf. 57. Richard Hakluyt, The Princzþall Navigations Of The English Nation, cilt V, sf. 178-83. State Papers 102/61/23. Letters, op. cit. cik I, sf. 316-17.
16. BÖLÜM 1.
Ethi ve Tephi Ahmed Lütfi, Tarib (Istanbul, Hicri 1290-1328),
cik VIII, sf. 15-17.
17. BÖLÜM Yeni Dügünceler 1. 2.
3. 4. 5.
Cavid Baysun, Tarih Dergisi 5 (1953), sf. 137-45. E. De Marcere, Une Ambassade A Constantinople: La Politique Orien(Paris, 1927) cilt II, sf. 12-14. tale De La Revolution Française Cevdet, Vehâyi-i Devlet--i Aliye (Ístanbul,1294/1877), cilt V, sf. 130. Cevdet, op. cit. cilt VI, sf. 280-81. E. Z. Karal, Pransa-Mistr ve Osmanh imparatorlugu (1797-1802) (Ìstanbul,1940), sf. 108; istanbul argivlerinden almtt. Sir Sidney Smith, Acre; Cezzar Pa.ya, Ta'rthh Ahmad Basha Al-Jazzar(Beyrut, 125.
6. 7.
Cevdet, Tezakir 1-12 Ed. Cavid Baysun (Ankara, 1953), sf. 67-68. Harold Temperley, England And The Near East: The Crimea (Londra, 1936), sf. 272'deki ahnti.
18. BOLUM 1.
Savaglar
Hikmet Bayur, Türk inhelâbr Taribi (Istanbul, 1940), cik I, sf. 225.
19. BÖLÜM 1.
1955), sf.
Özgürlühler
Subat1949 Ïsrail-Misir Anlaymasi, Madde V, Ak Bölüm 2, Suriye ve Ürdün Anlagmalanyla Benzer Hükümler.
457
-
KAYNAKÇA için hem nitelik hem de içeçegitli pek çok kitap yazilmigttr. Ortadogu olmasa da büyük ölçüde anlatan önemli
îki bin yillik Ortadogu tarihi rik açisindan çok tarihini tamamiyla
ba vuro eserleri ve kaynakçalar da bulunmaktadir. Bu kitapta ele alinan konularla ilgili önemli bagvuru eserleri, özellikle yeni ve kapsamli çaligmalan içerecek gekilde apagida listelenmigtir. 1. Kaynakçalar
J.
ce El Kitaplan
D. Pearson, Index Islamicus, 1906-1955. A Catalogue Ofarticles On IsCambAnd Other Collective Publications. lamic Subjects ln Pedodicals 1961-1965 (Cambridge, ridge, 1958, I, 1956-1960 (Cambridge, 1962); II, 1967); III, 1966-1970 (Londra, 1972); IV, 1971-1975 (Londra, 1977); V, 1976-1980 (Londra, 1982),
Denis
Sinor,
A l'Etude
Introduction
Islamicus (Londra, 1977-). De l'Eurasie Centrale, Wiesbaden,
Quarterly Index
1963.
To The History Of The Muslim East: A BibliogSauvaget, Introduction raphical Guide, Berkeley & Los Angeles, 1965. (Claude Cahen, Fransizca
Jean
IL Bastm) Persia, Londra, 1975. Of Pre-Islamic Diana Grimwood-Jones,Derek Hopwood, J. D. Pearson, Arab Islamic Bibliography: The Middle East Library Committee's Guide, Hassocks, Sus-
J.
D. Pearson,
A Bibliography
sex, 1977. Bibliography Margaret Anderson, Arabic Materials In English Translation: A 1980. Period 1977, Boston, To Of Works From The Pre-Islamic Claude Cahen, Introduction A l'Ilistoire Du Monde Musulman Medieval VIIXV Siecle: Methodologie Et Elements De Bibliographie. Paris, 1982. .
PA, 1982-. Behn, Islamic Book Review Index, Berlin/Millersport, Guide To Iran, Totowa, NY, 1983. L. P. Elwell-Sutton, A Bibliographical Seattle & Londra, A Middle East Studies Handbook, L Bacharach,
Wolfgang
Jere
1984. R. Stephen ton,
Humphreys,
Islamic History: A Framework
For Enquity,
NJ, 1991.
2. Kronolofi ve gecere Von Zambaur, Manuel De Geneaologie Et De Chronologie lHistpire De l'Islam. Hanover, 1927, II. Basun, 1955.
Eduard
458
Prince-
Pour
KAYNAKÇA
C. E. Bosworth, Handbook.
The Islamic Dynasties: Edinburgh, 1967.
A Chronological
And Genealogical
H. U. Rahman,
A. Chronology Of Islamic History 570-1000 1989. Robert Mantran, Les Grandes Dates De l'Islam, Paris, 1990.
C.E.,
Londra,
3. Atlaslar Donald
Edgar
Pitcher, An Historical Geography Of The Ottoman Empire From The Earliest Times To The End Of The Sixteenth century, Leiden, 1972. Tübinger Atlas Des Vorderen On:ents, Wiesbaden, 1977-. William C. Brice, An Histodcal Atlas Of Islam, Leiden, 1981. Jean Sellier, Andre Sellier, Atlas Des Peuples d'Onent, Moyen Odent, Caucase, Asie Centrale, Paris, 1993. 4. Belgeler Sylvia G. Haim, Arab Nationalism: les, 1962.
An Antbology,
Berkeley
& Los Ange-
Charles Issawi, The Economic History Of The Middle East, 1800-1914 (Chicago, 1966); The Economic History Of Iran, 1800-1914 (Chicago, 1970) The Economic jfistory Of Turkey, 1800-1914 (Chicago, 1980); The Fertile Crescent, 1800-1914 (New York, 1988). Kemal H. Karpat, Political And Social Thought ln The Contemporary le East, Londra, 1968.
Midd-
Lewis, Bernard,
Islam, From 7he Prophet Muhammad To The Capture Of 2 New York, 1974. constantinople, citt, J. C. Hurewitz, 7he Middle East And North Afoca In World Politics. A Documentary Record, II. Basun, New Haven & Londra, 1975. Andrew Rippin, Jan Knappert, Textual Sourcesfor The Study Of Islam, Chicago, 1986. Norman Stillman, 7he fe·wsOf Arab Lands (Philadelphia, Arab Lands In Modern Times (Philadelphia, 1991).
1979), The fews Of
5. Ansiklopediler 7be Encyclopedia Encyclopedia The Cambridge
of Islam,
Iranica,
Ehsan
Encyclopedia
Leiden, 1954-. Yarshater.
Londra & Boston, 1982-. Of The Middle East And North Africa,
ridge & New York, 1988. The Oxford Dictionary Of Byzantium,
Camb-
New York, 1991.
459
TAKVIM
HAKKINDA
Kronolojide yer alan tarihler baglangici Hz. isa'mn dogumu olan miladi takvime göredir. 1582 yilinda Papa XHL Gregor'un hazirladigi Gregoryen adli takvim, tarihin çegitli dönemlerinde, dünyanin çegitli yerlerinde kullamlmigttr. Modern çaglara gele-
kiliselerinin çogunlugu ve Ortodoks H1ristiyanlar tarafindan eski Julien takvimi kullantlmigtir; halen de dini takne dek Dogu
vim olarak kullanilmaktadir.
Gregoryen
takvimin 7 Ocak günü
Ortodoks Noeli'dir. Ortadogu'da,
Islamiyet'in doguçundan
itibaren
büyük
çokullanilmig-
hicri takvim tir. Müslüman takviminin baglangici, Hz. Muhammed'in ke'den Medine'ye hicretinin tarihi olan 16 Temmuz
gunlukla Müslüman
takvimi
yani
Mek-
622'dir.
Hicri takvim 10 ay 354 gündür. Hicri takvimde güney yihna uyuygun degun bir düzeltme yapilmadigi için aylar mevsin1Ìere Hac ve Ramazan orucu gibi önemli dini günler güney
gildir.
yihna göre degigir. Yaklagik olarak 103 Hicri yih, 100 Gregoryen ylhdir. Ay hesabina dayanana Hicri takvim idari ve mali amaçlara Müslüman devletler, ilk dönemlerinden uygun olmadigindan, itibaren Hicri yilda, Hiristiyan, Iran ve bagka takvimlere uyacak düzenlemelere gitmiglerdir. Agagidakiler
baglica düzenle-
meler olmuytur: 1- Türk Maß Yth Malipe: Hicri tarihi güney yih ile birleptiren eski mali takvimlerden uyarlamadir. ilk kez 1789 yilinda, Osmanli gelirler idaresinde kullanilmigtir.
Íran Güne; Yzh. Ilk kez 1925 ylhnda kullanilmigttr. Hicret 2-
460
ile
baglar ancak gü-
TAKVÏM HAKKINDA
ney yllina göre hesaplanir. Iran güney yllini Gregoryen lakvimine uygun hale getirmek için hesaplama; 1 Ocak 21 Mart tarih-
lerine 622 Ve 21 Mart 31 Aralik tarihlerine 621 eklenerek yapilir. Mart'm 3. haftasina denk gelen 1 Farvardin Yeni Yil'dir. Ar-
tik
îran'da yalnizca dini
amaçlar
için kullan11maktadir.
Musevi takvimi ise, dünyanm yaratilipindan itibaren baglar. Ay esasina göredir. 19 yilda 1 ay eklenerek güneg yllma çevrilir. 5756 yeni yih 25 Eylül 1995 tarihinde baglamigtir. Ïsrail dev-
letinde dini ve bagka bazi amaçlar için kullanilir.
I li
461
-
.
KRONOLOJÍ seferi
M.Ö 25
Romahlar'm
30
Hz. Ísa'nin çarmiha geriligi
47-49
Aziz· Pavlos'un
54-59
Romahlar'in
63
Roma ve Parthlar bangi
65 66-70 .
Pompey'in
Petra ziyareti
Îlk Musevi
isyam
Arabistan
ilk seferi
Ermenistan'1 fethi
Kudüs'ü fethi, Musevi isyanin biti i, Tapmagin
70
Romalilar'm
106
Arabistan'm
114-17
Trajan'in Parthlar'a
115-17
Dogu eyaletlerindeki
117
Trajan'm ölümü, Hadrian'm
132-35
3. Musevi isyam
161 197-202
Suriye ve Ermenistan'1 istilast Septimus Sevems'un dogu seferleri
224
Iran'da Sasani hanedaninin baya geçigi
226-40
Sasani hanedaninin
229-32
Pers-Roma
231-32
Severus Alexander'm
240
Persler'in Nisibis'i ele geçirigi
241-44
Pers-Roma savagi
241-72
Sasani
242
Mani'nin vaaza
258-60
Pers-Roma
260-63
Palmira'da
267
Odenathus'un
272
Aurelian'm
Palmira'yi ele geçirigi
296-97
Pers-Roma
savagt, 297 antlagmas1yla Romalilar'in
yi-
kiligi --
Nabatiye'yi
ele geçirigi
karp savagt isyani
2. Musevi
doku fetihlerini terk edigi
Parthlar'in
kuralugu '
savas1 Sasani seferi
Împaratoru I. Sahpur'uniktidan baglaytyt
savagt Odenathus
iktidan
oglu Wahballat
hükümdarlar
olupu
ile annesi Zenobia'am
¯
bulü
303 306 I
462
Diocletian'm .·
Hiristiyanlar'a
Konstantinus'un
bagimstz
imparator
zulmü ilan ediligi
zaferinin ka-
KRONOLOjl
310-79
II.
Sahpur'uniktidan
.
312
Milano bildirisi, Hiristiyanhgin
325
iznik Konseyi
330
Konstantinopolis'in
337-50 359-61
Pers-Roma
savay1
Pers-Roma
savagi
363
II.
371-76
Pers-Roma
381
yasallanigt
kurulugu
-
Sahpur'a kary1sava;
savagi Konstantinopolis fermanlan, Hiristlyanhgtn
kabulü, putperest-
ligin yasaklanigi 384
Pers-Roma
395
Theodosius'un
503-505
Pers-Roma savay1
52431
Pers-Roma
527-65
Justinianus ikridan,
527-32
Pers-Bizans
531-79
I. Husrev iktidari
533
Roma ile
537 540-62
Pe'rs-Bizans savay1
572-91 606-628
bangi õlümü,
Dogu ve Bati'ya aynlmas1
Roma'nin
savay1
Italya'ninyeniden
Afrika ve
fethi
savasi
Ïran sonsuz bangi
Konstantinopolis'de Pers-Bizans
Ayasofya'nin
aç111ç1
savaç1
622
savagt, 614'te Persler'in Kudüs'ü ele geçirigi Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hiereti, Ïslam çagi-
628
atn baglay1g1 Hudeybiye bangi, Heraclius'un
Pers-Bizans
yönettigi
Bizans'in
zaferi
ve
bangt, Persler'in ele geçirdikleri yeri Bizans'a iadesi
630
Hz. Muhammed'in
Mekke'yi fethi
632
Hz. Muhammed'in
ölümü, Hz. Ebubekir'in
655-37
Araplar'in
634
Suriye ve Mezopotamya'yi Hz. Õmer'in halife olugu
635-36
Sam'infethi
637 639-42
Kadisiye savagi, Ctesiphon'un Misir'in fechi
642-46
iskenderiye'nin ele geçiriligi Hz. Ömer'in öldürûlügü, Hz.
644
ilk halife olugu
fethi
dügügü
Osman'm
halife olu u
463
I.-
KRONOLOJÌ 656
öldürûlügü,
Hz. Osman'm
Íslamiyet'in ilk iç savagi Emevi hanedaninin baglangici
661
Hz. Ali'nin
674-78
Araplar'm
680
Kerbela Savagi
691
Kudüs'te Kubbet-üs
696
Abdülmelik'in
705-715
olarak Arap parasi çikartigi Sam'da Emevi Camii'nin yapilmasi
710
Müslümanlar'm
717-18
Konstantinopolis
750
Abbasiler'in
751
Araplar'm
öldürülügü,
ilk kez kugatmasi
Konstantinopolis'i Sahra'nm
imparatorluk
767
yeniden
yapilanmast
kupatmasi
Emeviler'in
yerine geçigi
Çinliler'e karsi
Talas yakinlannda
zaferi,
Çin savag
getiriligi
Bagdat'i kurugu
Mansur'un .
yönetimini
ispanya'ya çikigi
esirleriyle kâgit yapimmm 762-63
yap11masi
ölümü
Ebu Hanife'nin
809-813
El Emin ve El Memun'un
813-33
El Memun'un
820
El Safi'ninölümü
833-42
El Mutasim'in
iktidari,
iç savagt
Ara p
bilim ve edebiyannin
iktidari, Türk hâkimiyetinin ba layiç2
869-83
Güney
910 945
Kuzey Afrika'da Fattmi Halifeligi'nin
950 969
Farabi'nin
Irak'ta
Büveyhiler'in
geligimi
.
siyahi köle isyam kurulmasi
Bagdat'i iggali
ölümü
970 (yak.)
Fatimiler Misir'i fethedigi ve Kahire'yi kurugu Selçuklu Türkleri'nin dogudan halifelik topraklarma
1037
Îbni
1055
Selçuklularm
Bagdat'i ahgi
1070-30
Selçuklular'm
1071
Bizanslilar'm
Suriye ve Filistin'i iggali Malazgirt yenilgisi, Selçuklular'in
1094
Fat1mi Halifesi Mustansir'in
1096
me, Hasan Sabbah'in agtn kanadm (Haghagin) lideri olugu Haçl11ar'in Yakmdogu'ya geligi
1099
Haçlilar'in Kudüs'ü
1111
El Gazall'nin
464
girigi
Sina'nin ölümü
ölümü
aligt
Anadolu'ya
gi-
ölümü, Ismaili hareketinde bölün-
KRONOLOJÍ
. 1171
Selahaddin'in
Fatimi halifeliginin sonunu
ilan ediçã,' Suriye ve kurulugu, 1187 Hattin savagi,
Mistr'da Eyyubi hanedanmin Selahaddin'in
Haçl11an yenerek
1220
Mogollar'm halifeligin
1229
IL Friedrich'in
1244
Müslümanlar'm
1250-60
Eyyubi kralhklarinm yrkilmastyla
1252
Altinordu
1258
Mogollar'in
dogu topraklanni
Kudüs'ü
Müslüman
olugu
Bati Anadolu'da
1295
Persli Îlhan'in Müslüman
1326
Osmanhlar'm
Bursa'yi ahga
1331
Osmanhlar'm
iznik'i ahgi
1354
Osmanhlar'm
Gelibolu'yu
1366
Osmanhlar'in
Edirne'yi aligi
Osmanhlar'm
Sirbistan'i istilasi
Rumi'nin ölümü
Osmanh beyliklerinin kurulmasi olugu
Kosova Savagi, Sirbistan'da
ahgi
Osmanh yönetimi
1400-1401
Timur'un Suriye'yi yakip ytkigt
1402
Timur'un
1406
ibni Haldun'un
1444
Varna Savapi, Bulgaristan'da
Osmanh yönetimi
1453
Fatih Sultan GI.) Mehmed'in
Ïstanbul'u fethi
1462
Bosna'nm
1475
Osmanhlar'm
1492
Hiristiyanlar
1498
Vasco
Osmanhlar'a
kargi Ankara zaferi
ölümü
ele geçiriligi Kmm'i ahgi
Granada'yi ahyi, Museviler'in lupu, Kolomb'un bati yolculugu de Gama
OmitBurnu'ndan
Îspanya'dan kovu-
Hindistan'a
gidigi, Arap reh-
beri Íbn Macid'in Vasco de Gama'ya Afrika'dan rehberlik
Hindistan'a
edigi
1514
Sah Ísmail'in iran'da Safevi hanedanim SiiligiIran'in resmi dini olarak kabul Osmanh-Iransavapi
1516-17
Osmanhlar'm
1501
Memluk
Bagdat'i ele geçirigi
Mevlana Celaleddini
1389
Misir ve Suriye'de
kurulugu
Hani'nin
1273
-
anlagmayla ahgi
geri ahya
1290-1320
1371-75
fethi
el Malik el Kamil'den
Kudüs'ü
Sultanhgi'nin
Kudüs'ü ahgi
kurugu,
Sah Îsmail'in
edigi
Suriye ve Misir'i aligi, Memluk Sultanhgt'm
orta-
465 i,
KRONOLOJÏ dan kaldirigi, Mekke perifinin Osmanh 1520-66
edigi Kanuni Sultan Süleyman iktidari
1521
Osmanhlar'in
Belgrat'1 ahgi
1522
Osmanlilar'in
Rodos'u fethi
1526
Mohaç Savay1
1529
Osmanhlar'in
Birinci Viyana Kugatmasi
1534
Osmanlilar'in
Bagdat'1 fethi, Irak'1 ilk fethi
1539 1552
Osmanhlar'in Aden'i ahgi Ruslar'm Kazan'1 ahy1
1555
Osmanh-iran
1556
Ruslar'in Astrakhan'1
1557
Îstanbul'da Süleymaniye
1565
Osmanhlar'in
Amasya
1571
arasmda savagi, Osmanh imparatorlugu ile Ïran
bança ahgi Camii'nin yapihgi
Malta kugaunasi
Înebahti Savagi
.
'
Kibns't fethi
1573
Osmanhlar'in
1587-1629
Iran'da
1589
Osmanh-iran
1598
Isfahan'in
1602-27
Osmanh-iran
1606
Zitvatorok Antlasmasi
1607
Osmanhlar'in
1612
Ísfahan'da Mescidi
1630-38
Osmanh-Îransavaglan
1631 1639
M1sir, Yemen ve Lübnan'da ayaklanmalar Osmanhlar'in Irak'i son kez fethi
1683
II. Viyana kupatmasi
1699
Kadofça Antlagmasi
1726
Ílk Türk matbaasmm
1733
Osmanh-Iran
savagt
1756-47
Iran'da Nadir
Sah
1743-47
Osmanh-iran
savagt
1768-74
Osmanh-Rus
1774
466
kabul egemenligÌni
-
SahAbbas
iktidan
antlagmasmda
Osmanh zaferi
Ïran'm bagkenti olugu savaglart
Iran topraklanndan
çikanhgi
Sah'myapihgi
istanbul'da kurulugu
savaç1 Küçük Kaynarca Antlagmast
. .
KRONOLOJÌ 178 3
'
1789
Rusya'nin K1rim'1 ele geçirigi Reformcu sultan IIL Selim'in tahta çikipi
1794
Kaçar Hanedani'mn
1795
Kaçar çahmin bagkent olarak Tahran'i almasi
1798-1801
Frans1Zlar'm
-
kurulugu
Mis1r'1 i;gali
1800
Rusya'nin
1803
Vahabiler'in
1803-12
Sirbistan'da
1805
Mehmed Ali Paga'nin Misir hükümdan olugu
1809
Hindistan'dan
1821-29
Yunan Bagamsizhk Savagi
1826-28
Yeni
1827
Osmanhlar'in
1828
Misir'da
1830
Fransa'nin
1831-32 1839
Ïstanbul'da ilk resmi gazetenin basihgi ingilizier'inAden'i ahyt, Gülhane Islahat
1844
Avaipa ömeginde
Gürcistan'a ele geçirigi
Mekke ve Medine'yi içgalleri, Gülistan Antlagmasi, Iran'in Kafkasya eyaletlerini Ruslar'a birakipi ayaklanma Süveyfe
düzenli deniz seferlerinin baglayigi
Rus-Íransavagi, Îran'm Navarin'de
Ermenistan't
Rusya'ya birakigt
yeniligi
ilk resmi gazetenin
basihp
Cezayir'i iggali
1853-55
Kmm Savagi
1855
Telgrafin geligi
1856
Paris Kongresi
1861
Özerk
Lübnan'm
Fermam
Osmanh para reformu
,
.
kurulugu
1863
Osmanh Bankasi'nm
1869
Süveys Kanah'nm
1876-78
Osmanlilar'In
1876
osmanh
kuruluçú
açiligi,
Istanbul Oniversitesi'nin kurulugu
önce Sirbistan, sonra Rusya ile savagi ilani, Misir'da ilk günlük gazete El anayasastnin
I
Ahram 1878 1878
Osmanh anayasasinm Yegilköy Antlagmasi
1878
Berlin
Kongresi,
askiya ahrugi
Sirbistan,
Romanya,
sizliklan, Avusturya-Macaristan'in Rusya'nm
dogu eyaletlerini
1881
Fransizlar'm
1882
Îngilizler'inMisir'1 10gali
Tunus'u
Bulgaristan'm
Bosna ve Hersek'i
bagimiggali,
iggali
iggali I
467
KRONOLOJi 1894-96
I
I
Ermeni isyani ve bastmhgi
1897
Osmanh-Yunan
1906
Iran'da anayasa devrimi
Savay1
1908
II.Meyrutiyet
1911
Italyanlar'm Trablus'u ele geçirigi
1912
I. Balkan Savagt
1913
II. Balkan Savagi
(Jöntürk devrimi),
Hicaz demiryolunun
açilmasi
.
ile ittifaki
Almanya
1914
Osmanhlar'm
1916
Hicaz'da Arap isyam,
1917
Kudüs'ü Bagdat Ingilizler'in ve Ímparatorlugu'ada Gregoryen takviminin kabul ediligi
1918
Arap topraklannda
1919
Yunanhlar'm
1920
Ankara'da
SerifHüseyin'in kral
Osmanh yönetiminin
unvani ahy: iggali, Osmanh
sonu
îzmir'e ç1kmasi Millet Meclisi'nin
Büyük
aç111si, Türk
istiklal
Savagi'mn baglayly1,Suriye için Fransiz, Filistin ve Irak için Ïngiliz mandalanmn kurulugu, ibn Suud'un Necid Sultam olugu 1922
Mudanya Ateykesi, Ïngiliz Nhstr antlagmast
1923
Lozan Antlaymasi
1924-26
Íbn Suud'un
1925
Pehlevi hanedanmin
1926
.îbn Suud
1932
Hicaz't
iggali ilk
hükümdart Riza ah'in tahta çikigt
kral unvam ahgi Irak'm bagtmsizhämt ilan edigi, îbn Suud'un Suudi Arabistan Kralhšf m ilan edigi 1936 ingiliz-Misir antlagmasi ile Misir'm bagimsizhgim
ilan edigi
1945
Arap Devletleri Birligi'um kurulugu Ürdün'ün bagtmsizhämt ilan edigi
1948
Filistin mandastum
1951
Libya'mn
1952
Kahire'de
1953
Misir'm cumhuriyet
1956
Sudan, Tunus
1945
sonu, îsrail'in kurulugu,
,
ilk Arap-israil
sa-
vaç1
Süvey;
bagtmsizhätm
askeri darbe, Kral Faruk'un tahttaa vazgeçigi olugu
ve Fas'in bag1msizhklartat ilan edigi, Misir'in Kanah'n1 millileptirigi, Ïsrail-Misir savagi, Süveyy'e
Ïngiliz-Franstz
468
ilan edigi
seferi
\
\
I
KRONOLOJi 1957
Tunus'un
1958
Birlepik Arap Cumhuriyeti'nin
1961
Irak'ta devrim ve cumhuriyetin kurulugu Kuveyt'in bagimsizhgint ilan edigi, Suriye'nin
cumhuriyet
olugu
-'
kurulugu, Lübnan'da
iç savag,
Birlegik Arap I
Cumhuriyeti'nden
aynligi
1962
Yemen
1967
israil-Arap savagt, Güney Yemen'in Libya'nin cumhuriyet olugu
1969 1970 1971
ve Suudi Arabistan'da
köleligin kaldinhgi
begimstzhgim
Nasir'in ölümü, Sedat'in baça geçigi Körfez devletlerinin bagtmsizhklannt
ilan
ilan edigi
edigi,
Arap
Emirlikleri Birligi'nin kurulugu 1973
Arap-Israil savagi
1975-77
Lübnan'da
1979 1981
israil arastnda bart; andagmasi, Îmn-Irak savaç1 Enver Sedat'in öldürülügü
1982
Ïsrail'inLübnan'i
1990-91
Irak'in Kuveyt'i iggali, Körfez Savagi
1994
Ürdün-Israilbarig antiagmasi
1980-88
iç sava.)
Misir ile
Íran'da devrim
iggali
r.
469
-
r
,
,J
-
L .
.
HA.RÍTALAR
Aral G.
af
44
Merv
•
Urmlya G. A
k
d
e
Klesiphon
ELBURZ
D,
•
Niçabur
S A SA N Ï
Obul
.Herat¯
RATORLUÖU
• •
Khybar
\.
Yathrib Mekke
MS 600'de
Bizans ve Pers
*Taif
a
Ímparatorluklari
"'
az
n i 0
500
I
0
1000
I
i
I
i
500 mil
km r
Ade
i
Viyana
Venedik Cenova
snak Roma
star
apoh
Kordoba• Granada
ina
d
•Fez Topoh
Yaytligi
Islamiyet'in
632-644 ydlan arasmda 644-750 ydlan arasmda
o
1000 km
500
O '
sàoma
e
i .I
.y
I¯ zak D.
. en
A
Aral G.
Aml G.
iz
B Ikh
·r
L' m m a n Denizi
4
.
i
A"*
MG
*
.
4
Karadeniz istanbu
4.
.,
Tel
ANA
a Semerkant
Kon
Akde
r
ae us
edine
NUBÍYA
e
ty .1
i-
Aden
Fatimiler
D e na az n U m
)0 km
500 500
I
-
I
Km
ALTINORDU HANLIÕI
gi
Kiev
De
Astrakhan KI aN.
M
Arol
TRABZC
BI2A S IMP.
G. y
fa
MP
Karadeni
1stanbul Buhara GUKL
a o
/
erka
½nn
t
MEMLUK Kahire SULTANLlÖI
MEMLUK
SULTANLIÒI •Medine e
Mekke
Umman Denizi
/
0
500
1000
km
500 mil
I
r.
Myam
. STAb
Cenova
Venedik
Mohaç BOSNA
Roma
.
Napoh
•
Fez
Cemyir
CILYA
.
4
Emus
NIALTA
Tripoli I
r
a
I
11 vi .,i •l
Osmanli
imparatorlugu 1359'daki topraklan 1520'deki topraklan 1683'teki topraklan
-
I
I r
500
0I I 0
I
I
I 500 mil
[000 km I
SFT
Azuk Dena
GÜRCÏSTAN
Karadeniz tanbul
Bakü
+.
RMENÎSTAN
nzikert
•Tebriz rmlya
e.
b
e
Bagdat Basra
I
Aden
19. Yüzydm Baglangici RU
Y A
Astrakhan
Odessa KIRI
18 744
4, AY Ay
.,
y
.
Baku
is
-.
NL1
a 6-
Buhara rnerket
Tebriz a
-
4
G.
omsay
Karadeniz
A kden
Aral
,_
Tuna N
G.
Î RA N'
i
.
.
Herat
isfahan
•
I
Kuv
MISIR
g O
edine
M
-e
Umman Denizi 1
Aden
I
0 I
1000
500
0 I
I
500 mil
ktn
-
20. Yüzyilm Baglangia RU
p
Y A
Astrakhm Aml G.
T ma
N.
Karadeniz tanbul
.
OSMANLI
Bu
GG Teb
IMP
Urmiya G.
Akdeniz
•T
semerkani
Meged Herat
dat •Isfahan
iskenderiye K
•
e
.
Sü .
Abadan
•Siraz
•
eyt
Tngilterehi
aSy
inde, 1882)
a dine
°^
•Riyad
Um m a n De ni z i Aden 0 I
0
500 I
1000 km I
500 mil
i 7,r
L
Mi
.T
I
Li.
I
-I
I..
.9
A
..
.1
i
'-1
1
r_9 ..1
DÍZÍN
Abbas, 84, 135, 136 Abbasi Hanedaru, 87, 110 ABD, 15, 18, 423, 426, 427, 428, 430,
431, 432, 442
Abdullah ibn al-Zübeyr, 76 Abdulaziz ibn Suud, 399, 400 Abdülhamid (II.), 362 Abdülmelik, 76, 77, 78, 79 Abdül-Rahman ibn Avf, 67 Abgar Tibir, 309 Abhazlar, 145 Abid ibn el-Abras, 162 Aelia Capitolina, 35 Aelia da al-Quds, 79 Afrika, 23, 46, 62, 94, 107, 113, 127, 131, 139, 182, 194, 198, 201, 252, 273, 311, 326, 350, 401, 407, 415 Ahmed bin Tulun, 89 Akadlar, 25 Akdeniz Avrupast, 3, 205 Akdeniz, 3, 11, 23, 28, 42,- 58, 62, 69, 96, 102, 112, 119 130, 138, 184, 196, 203, 317, 322, 323, 330, 343 Alamut, 105 alfabe, 53 alkol, 270, 271, 294 Ahnanya, 15, 158, 329, .330, 340, 342, '
381, 391, 405, 406, 407, 421
altm, 9, 11, 42, 58, 69, 76, 91, 139, 154, 177, 194, 198, 203, 243, 293, 331, Altinordu Hanligt, 117 Amerika lç Savagt, 15 Ammianus Marceilinus, 44 Amr ibn al-As, 180 Amu Derya, 100, 104, 109, 110, 182, 329 Anadolu, 17, 28, 101, 107, 110, 1.17, 122, 130, 157, 196, 250, 274, 280, 322,
339, 345, 373, 393, 401
Anugirvan, 155 Arabistan, 9, 43, 153, 161, 177, 263, 290, 328, 410, 415, 435, Aram Naharayim, Amm, 25, 26 Aram111ar, 26
51, 65, 94, 100, 131, 192, 203, 225, 244, 250,
357, 360, 386, 399, 407, 451 25
-
Arapça, 10, 24, 27, 38, 47, 54, 58, 61, 76, 85, 88, 98, 113, 119, 128, 131, 159, 160, 170, 175, 184, 197, 207, 213, 224, 248, 254, 279, 285, 293, 299, 303, 310, 317, 339, 348, 357, 369,
377, 382, 419 ¯ 41, 155 Argak, 32 Ardagir,
,
Asuriye, 25 Asurlar, 25 Asya, 23, 28, 32, 42, 49, 61, 69, 87, 98, 102, 107, 113, 123, 130, 141, 170, 177, 182, 189, 196, 204, 227, 252, 273, 280, 285, 298, 308, 317, 321, 330, 344, 372, 383, 398, 415 Atatürk, 6, 7, 8, 10, 335, 401, 402, 445 Augustus, 154, 295 Aurelian, 47 av, 80 Avicenna, 308 Avrupa, 3, 11, 20, 25, 33, 45, 62, 95, 101, 112, 121, 132, 140, 158, 169, 175, 181, 193, 201, 221, 230, 247, 254, 260, 270, 282, 301, 310, 320, 330, 341, 353, 360, 371, 380, 391, 402, 415, 421,
-
435,,440, 451
Avusturya, 187, 277, 321, 323, 327, 333, 343, 351, 369, 381, 387, 391 ayan, 142, 247, 347 Aydhab, 96 Ayetullah Humeyni, 1 Ayn Calud, 117 Ayn Jalut, 111 Azerbeycan, 135 A2i2 Yuhanna Kilisesi, 256 Babil, 30, 31, 34, 211, 257, 278, 284 Babiller, 25 Bagdat, 25, 46, 86, 90, 101, 110, 120, 136, 168, 179, 220, 250, 279, 293, 330,
393, 405, 427 Bakû, 410
Balfour Deklarasyonu, 404 Balkanlar, 124, 146, 147, 191, 192, 196, 201, 230, 272, 350, 366
banka, 344, 390
481
DiZÍN
Çerkezler,114, 121, 145 Çin, 11, 31, 42, 52, 62, 80, 97,
Basta, 45, 46, 49, 64, 94, 1Z9, 131, 136, 182, 189, 203, 226, 326, 328, 330,
104, 112, 118, 185, 192, 201, 215, 249, 281,
344, 393, 399
·
Baybars, 117, 119, 120, 121, 198 Bayezid GL), 309 Bayt ha-Mikdag, 79 Bektapiler, 278 Berberiler, 98, 252 Berke, 117
308, 311, 328 .
Bermekiler, 87, 90 Beyrut, 14, 339, 404, 405 Beyt al-Maqdis, 79 bilim, 25, 32, 38, 85, 92, 98, 112, 118, 209, 217, 220, 284, 298, 303, 305, 317,
330, 334, 349, 359, 414 Birleçoig Milleder, 422, 423, 424, 428, 451 Bizans Împaratorlugu,77 Bizans, 17, 24, 38, 40, 50, 62, 72, 80, 97, 101, 122, 153, 162, 177, 192, 203, 212, 216, 224, 233, 238, 253, 288, 300,
306, 316, 387 Bizanshlar, 38, 42, 49, 50, 63, 123, 157, 273
211, 220, 271, Bosna, 127, 144, Buhara, 92, 101, Bulgaristan, 123, Bursa, 123, 126 Busbecq, 134
391 .
109, 118, 328 281, 379, 391, 392
¯
bürokrasi, 88, 91, 156, 175, 210, 211, 214, 349, 350 Büveyh allesi, 91 Bûveyhiler, 92, 96, 97, 100, 102, 107, 108, 170, 175 Büveyhogu llan, Büyük Ïvan, 136
.92
carm, 17, 79, 80, 258, 287, 297, 356, 445 Campo Formio andagmastyla, 369 Caracalla, 48 Cebe Noyan, 109 Cengiz Han, 109, 118 Ceride-i Havadis, 13 cihad, 132, 177, 180, 225, 271, 272, 273, 274, 275, 276, 277, 392, 452 Cizvit papazian, 14 Clysma, 46 ¯ Colbert, 336 çay, 3, 186 Çeçenler, 1ý5
482
demokrasi, 378, 402, 443, 444 dervig, 277, 278, 281, 282, 289 destan, 136, 297 devyirme, 125, 143, 144, 145, 228, Dicle ve Firat uygarhgt, 24 Diocletian, 40, 197 Doku sorunu, 149 Dolmabahçe Sarayl, 355, 356 dänme, 147. 266, 445
.230
Dura, 45 26, 330, 344, 389, · Dünya Savagi (IJ, 18, 396, 397, 398, 415, 447 Dünya Savagi (IL), 398, 407, 414, 424, 429, 451 Ebu Mûslim, 84, 85, 87 Ebu Said, 117 Ebubekir, 61, 70 Ebul Abbas, 84 edebiyat, 27, 100, 118, 174, 215, 250, 287, 290, 297, 303,·308, 317, 334,
366, 369 38, 46, 102 123, 126, 325, 328, 392
Edessa, Edime, egium, 217,
106, 121, 139, 144, 209, 215, 220, 279, 309, 333, 340, 350, 354, 358, 361,. 375 ekonomi, 39, 192, 243,
338, 386, 414
el-Biruni,
186
el-Cahiz, 163, 232 el-Hadi, 178 el--Mamun, 176, 220 el-Mansur, 86, 87 el-Memun, 89, 90 el-Mesudi, 66 el-Muiz, 94 el-Mustansir, 94, 105 el-Saffah, 84, 86 66 el-Zübeyr ibn ül-Avvam, Emeviler, 71, 72, 73, 74, 75, 80, 84, 85, 86, 88, 92, 163, 165, 291, 293 Emeviye, 74, 226 Emir ül-ümera, 169 224 Eranspahbadh, Ermeniler, 339, 372, 391 Ermenistan, 41, 46, 110, 117, 178, 194,
DÍZÏN
253, 325, 379, 389, 417 Esad Efendi, 277 Farazdak, 297 Farsça, 10, 15, 25, 28, 76, 92, 130, 159, 165, 170, 184, 194, 209, 279, 286, 298, .300, 305, 382, 417 Fas, 12, 131, 186, 196, 203, 230, 330, _118,
391, 416, 420, 435
Fatimiler, 94, 101, 169, 216, 251, 296 Fatih Sultan Mehmed, 16, 127, 288, 289 felsefe, 39, 98, 220, 279, 285, 305, 317,
366
Fenike, 26, 27 . Fenikeliler, 26 feodalizm, 156, 236 fetva, 259, 310 Filistin, 42, 94, 101, 117, 182, 226, 274,
327, 341, 393, 396, 399, 403, 416, 420, 432 Firdevsi, 298 fizik, 305 Fransa, 15, 140, 160, 247, 274, 306, 327,
337, 341, 352, 362, 370, 380, 388, 392, 405, 411, 439, 441 .Fransiz Devrimi, 12, 365, 367 Franstzca, 13, 354, 366, 413 Friedrich
(IL), 275
,
Galile ve Samariye, 26 Gassani beyligi, 50 gayri müslim, 241, 242, 244, 245 Gazan Han, 117 gazete, 3, 10, 12, 13, 14, 15, 410, 445 Gazette Française de Constantinople, 12 Gazneli Mahmud, 106 . 106, 107 Gazneliler, 99, 100, 101, 102, General Bonapart, 12, 327, 397 George Hamilton Seymour, 384 George Sandys, 187 Gianfrancesco Morosini, 187 göçebe, 48, 103, 109, 118, 122, 192, 193, 194, 252 gümüe, 66, 67, 69, 76, 91, 177, 178, 194, 198, 205, 332 Gürcistan, 110, 135, 253, 324, 325, 417 Gürcüler, 98, 145, 378
253, 403
9, 47, 51, 52, 59, 80,
316, 358, 367, 378
Hicaz, 53, 58, 76, 292, 394, 395, 396, 400 Himyarites, 51 Himyaritik monargi, 47 Hindistan, 18, 31, 40, 50, 62, 95, 113, 128, 130, 139, 177, 182, 191, 201, 238, 254, 281, 307, 316, 321, 331, 344, 359,
384, 390, 411, 422
Gassaniler, 50
Habeyistan,
.
Habsburg, 138, 319, 369, 37Œ Haçltlar, 98, 102, 103, 104, 105, 119, 124, 185, 229, 317, 318 Hadun Mehmed Papa, 145 hadis, 80, 273, 300, 304 Hadrian, 46 Halep, 9, 102, 117, 299, 330 Halid el-Bermeki, 87 balife, 69, 79, 80, 91, 104, 110, 120, 124 161, 169, 171, 179, 219, 250, 323 Hanifiler, 54 harem, 145 Harici, 83 Hariciler, 75, 250 Haricihk, 75 Harun Regid, 87, 90, 178 Hasan Sabbah, 105 Haghagi, 105 Helen-Roma, 25, 183, 203, 243, 247 heykel, 17, 191, 257, 288 Hiristlyanhk, 12, 23, 30, 41, 57, 77, 108, 125, 158, 188, 216, 239, 253, 264, 270,
186,
Hira beyligi, 50 Higam, 76, 83 Hitler, 405 Hiung Nu, 45 Horasan, 83, 84, 90, 101, 102, 106, 107, 226, 227, 279, 281 Husrev (IJ, 155, 224 Hülagu, 110, 116, 117, 118 Hz. Ali, 17, 70, 71, 72, 73, 75, 92, 93, 161, 219, 441 Hz. Fatima, 70 Hz. Hüseyin, 301 Hz. Isa, 59, 159, 255 Hz. Muhammed, 4, 17, 48, 52, 60, 70, 84, 92, 153, 160, 170, 179, 191, 197, 219, 225, 231, 253, 262, 282, 296, 302,
353, 386, 441
Hz. Osman, 70, 71, 82, 140, 180 Hz. Ömer, 70, 72, 165, 174, 292
483
.4
DÍZÌN
ispanya,11,62,80,96,146,160,183,
Lotk,25,64,71,84,90,100,112,131, 157,173,182,190,203,211,226, 243,250,281.293,297,307,334,
192,201,227,230,301,317,326,
336,366,373 ispanyolca,373
343,357,373,385,393,400,410,420, 430,441,451
isran,10,19,26,30,31,404,416,420,
422, 423, 424, 425, 426, 427, 428, 429,
Irak-1 Acemi, 25 Irak-1 Arabi, 25 ibn
ebu Talib, 72
-
îbniSumi,308,310 Ibrahim Peçevi, 185 ibrani Tevrati, 24, 29
ibftnice,10,27,79,185,286,298,305,
309 Ïdumea, 27
Ïki Nehria
Arant,
Italyanca,28 26
Japonya,362,402 Jean de Thevenot, 192 Jöntürkler, 363, 377, 392, 439 Jüstinyen, 37, 50, 52, 153
Îlhank,117,119
ilhanidar, 116 ilm, 215 imam, 93, 160, 216, 231 Imparator Augustus, 45 împarator Konstantin, 37 imparator Teodosius, 38 Ïmr el-Kays, 296 . Îmrül Kays ibn Amr, 162
136, 137, 145, 202, 322, 324, 325, 329, 350, 359, 372, 398, 407 kagit, 11, 184, 196, 213, 308, 309 Kahire, 12, 94, 105, 107, 120, 121, 124,
Kafkasya,
173,193,209,250
Íncû,153,238,255,310
InebahuSavap,133 ingilizce,41, 105, 183, 201, 286, 366, 415 -
în;giltere,15,33,112,134,160,259,308, 320,333,340,357,362,380,391, 400, 412, 421, ipek, 42, 45, 52, 184, 332, 333, 343
Iran Devrimi, 16 Iran Islami Cumhuriyeti, 9 îran, 5, 10, 23, 30, 40, 50, 62, 71, 83, 90, 100,110,128,130,140,153,160,170,
182,192,203,211,220,238,252,271, 282, 294, 303, 321, 330, 342, 361, 371,
382, 390, 400, 410, 420, 430, 440
irtidat, 265, 267 isfahan, 136, 178
iskender, 32, 39, 69
iskenderiye, 39, 46, 66, 105, 279, 344 islam Rönesanst, 98 islamiyet, 10, 29, 33, 40, 55, 62, 72, 80, 91, 100, 112, 125, 131, 157, 160, 171, 180,191,202,214,220,230,240,252, 260,270,281,290,301,311,320,341, 353,367,371,387,395,417,440 ismailiye, 93, 94, 95, 105
484
432, 434, 435, 436, 445 162, 429 îstanbul, 9, 137, 148, 173, 187, 202, 307, 316,321,330,341,350,369,373, 387, 395, 445 1,yaya,30, 31 ILJya,18,205,309,316,330,365,392, 398,403,405,406,407,408
Ìsrailliler,26,
kahve,3,9,18,186,187,205,263,282, 321, 336, 343 kalennye,106,108,156,165,175,229,
309 Karabiz,42 Kan Ying, 46 Kansuh el-Guri, 128 Kartakuzenos, 123 kanon, 241, 259, 260, 261, 266, 268, 371 Kanuni Sultan Sülayman, 133 Karadena,43,98,114,121,137,140, 202,286,323,328,333,393 Karahanidar, 99, 100, 104 Karahitaylar, 103, 104, 109 Karl Jaspers, 31 Karlofça Antlagmasi, 319, 320, 354 Karmatiler, 94 Kars, 393 Katerina (IL), 322 Katip Çelebi, 10 Kavanin-i Yeniçerlyan, 143 K:azakistan,417 Eatzahdar,136 Ka.zan,137 Kazvin, 136
DÏZÌN
kelam, 255 Kemalpagazade, 127, 152 Kerami, 106 Kerbela, 75, 76, 301 Kirgizistan, 417 Kinm Savagt, 13, 14, 328, 341, 344, 388, 396, 397 Kizildeniz, 43, 45, 46, 47, 51, 52, 58, 94, 96, 113, 129, 131, 203, 275, 326, 336 Kizlar Agasi, 350 Kiros, 30, 31, 35, 42 Klasik Helen-Roma paganizmi, 37 Kleopatra, 32 Koçu Bey, 144 Konstantinopolis, 38, 40, 49, 50, 63, 119, 123, 126, 129, 153, 158, 226, 256, 274, 316 Konya, 103, 122, 280 Kostaki Musurus, 376 köle, 34, 66, 70, 74, 81, 84, 99, 144, 200, 207, 228, 239, 241, 266, 273, 287, 292, 349, 368 Köprülü Ahmed, 148 Köprülü Mehmed, 148 Kral Abdullah, 434 Kraliçe Victoria, 15 kralhk, 28, 32, 73, 156, 162, 230, 426 Krezüs, 80 Ktesiphon, 25, 46, 86 Kubad, 155 Kubbet-üs Sahra, 77, 79, 80 Kudüs, 26, 30, 34, 77, 80, 102, 182, 223, 269, 274, 279, 341, 396, 405, 422 Kumanlar, 101 kumar, 188 Kuran, 17, 48, 58, 60, 64, 77, 78, 79, 159, 163, 165, 198, 209, 215. 217, 231, 238, 255, 256, 257, 258, 259, 260, 262, 263, 264, 265, 268, 271, 272, 285, 302, .
303, 305, 310, 371
Kuœyy, 58, 161 Kuseyr Amra, 80 Kutbeddin, 111 Kuzey Afrika, 10, 27, 61, 89, 94, 98, 131, 183, 189, 191, 201, 205, 227, 230, 252, 284, 309, 336, 360, 383, 391,
398, 407, 435
Kü çük Asya, 28, 40, 52, 223 Küçük Kaynarca Antlagmasi, 315, 322,
333, 339, 356
Kürtler, 121, 144, 378, 383, 432
laiklik, 172, 384 Levant, 11, 27, 28, 102, 128, 177, 223, 233, 265, 275, 316, 317, 326, 377, 399, 403, 416
Libya, 5, 98, 399, 416, 420, 435 Londra, 13, 15, 202, 289, 344, 376, 407,
408
Louis (IX.), 119 Lübnan, 19, 26, 182, 340, 357, 386, 399, 403, 413, 416, 424, 426, 435, 441, 452 Macaristan, 132, 140, 310, 319, 321, 381, 391 Makabiler, 34 Makedorya, 23, 33, 123, 144 Malik ibn Anas, 208 Mani, 33 Maniheizm, 33 Manuel Paleologos (II.), 300 Martin Luther, 148 Maslama, 74 matbaa, 11, 215, 310, 311, 354, 359, 410 matematik, 220, 305, 307, 311, 366 Maveraünnehr, 104 Mazdak, 34, 155 . Medine, 59, 63, 67, 71, 80, 89, 131, 159, 269, 270, 275, 292, 297, 395, 400 Medinet-ül Salam, 86 Medler, 30 medrese, 107, 287, 304 Mehmed GI), 126, 127, 131, 166 Mehmed Ali Paya, 13, 342, 357, 385 Mehmed Bahai Efendi, 10 Mekke, 52, 59, 63, 71, 79, 82, 89, 131, 162, 177, 187, 199, 268, 269, 275, 279, 286, 395, 400 Melikgah, 102 . 117, 118, Memlulder, 114, 119, 120, 121, 128, 129, 132, 134, 167, 198 Menander, 49 Mervan (II.), 83, 86 Mescid ül-Aksa, 79 Mescid-i Haram, 79 Mescid-ül Aksa, 77 Mevlana, 280, 281 Mezopotamya, 10, 25, 41, 45, 49, 90, 94, 103, 110, 117, 127, 189, 194, 253, 360, 383, 399 Mistr, 6, 10, 24, 32, 40, 62, 71, 89, 94, 103, 110, 120, 131, 145, 167, 173, 180, 190, 202, 210, 214, 226, 230, 242,
-
'32,
..I
485
DÌZÏN
250, 275, 282, 301, 315, 326, 330, 342, 355, 361, 370, 380, 391, 403, 413,
420, 433, 448 misr, 64
mihver dönemi, 31 milliyetçilik, 335, 365, 371, 374, 379, 380, 381, 383, 433 mimari, 19, 321
Mirza Ebu Talib, 259, 260 Mitraizm, 33 modernizm, 429 Modernlegme, 237, 449 Mogollar, 6, 91, 109, 120, 158, 167, 169, 205, 216, 229, 277, 301, 304, 316 Mohaç Savagi, 132 monarvi, 140, 162, 164, 169, 173, 225, 246, 399, 434 Muaviye, 72, 73, 163, 164, 165
.
Muhammed el-Seybani, 231 Muhammed ibn Abdül Vahab, 12 Muhammed ibn el-Suud, 386 Muhammed ibn Zekeriya el-Razi, 308 Muhammed Necib, 434 Musevilik, 57, 77, 188, 192, 239, 240, 253, 255, 271 Musevilik, 57, 77, 188, 192, 239, 253, 255, 271 Musul, 103, 194 Mugab, 76 Mutastm, 91, 99, 110, 230 müftü, 10, 217 Muslümanhk, 216, 256, 257, 264, 267, 276, 289, 294 müzik, 19, 220, 257, 279, 282, 287, 289, 290, 445 Nabat, 44 Nabaciler, 44, 46 Nabukadnezar, 30 Najran, 53 Necef ve Peraea, 27 445 neo-klasisizm, Nikodernus Metaxas, 309 Ninova, 36 Niyabur, 101, 109, 279 104, 105, 107, 279 Nizamülmülk, Noblesse de Robe, 157 Nubyahlar, 242
.
Opzlar, 101, 124 Onlar Konsëyi, 134
-
I
486
ordu, 39, 45, 63, 91, 106, 118, i25, 140, 145, 174, 178, 225, 234, 274, 327, 448 oruç, 270 Osmanhlar, 9, 12, 118, 123, 130, 146, 173, 196, 201, 261, 272, 318, 320, 330,
340, 353, 362, 370, 383, 392, 446
Ömer Hayyam, 307 Özbekler,
135,
136
Palmira, 45, 47 Pan Chao, 45 Pan-Arabizm, 420
pan-islamizo, 363, 364 papirüs, 174, 184, 196, 213 142, 177, 178, para, 11, 17, 69, 104, 123, 197, 211, 229, 231, 270, 289, 332, 344, 345, 358, 395, 449 Pardar, 33, 46, 63 Paul Rycaut, 228 Pazvanoglu Osman Papa, 348 Pehlevi, 401 Pers imparatorlugu, 23, 32, 33, 43, 68, 185, 212, 215, 224 Persepolis, 111 Persler, 25, 30, 41, 47, 50, 58, 62, 69, 76, 157, 228 Petra, 44, 45, 46, 47 petrol, 195, 203, 390, 593, 410, 430, ,
450, 451
politika, 45, 47, 51, 94, 228, 261, 363,
402 Polonya, 15, 193, 202 Polovestler, 101¯ Pompey, 32, 44 Provincia Arabia, 46 Ptolerneus, 39
Qawam al-Din,
111
Ragid Ali el-Geylani, 405 Ragid el-Din, 199 Rapidun, 69 Rapidüddin, 112 resim, 11, 16, 17, 80, 289, 321, 366, 445 ressam, 287 Riza Sah, 401 Richard Knolles, 132 Robert ve Anthony Shirley, 135 Rodenk, 80 Roma, 9, 17, 23, 31, 41, 50, 63, 76, 134,
I
DIZIN
153, 169, 171, 189, 191, 202, 212, 223, 241, 257, 274, 284, 295, 316,
Süleyman ibn Kutalmig, Sümeder, 25 Sünni, 17, 69, 73, 89, 90, 100, 110, 125, 130, 161, 172, 218, 245, -261, 276, 281, 297, 302, 583, 403, 418, 441 -103
380, 404, 450 Rusya, 15, 97, 101, 116, 186, 202, 315, 321, 330, 344, 351, 362, 390, -387,
401, 410, 439
Sah Abbas, 135, 136 gahpur (L), 41, 155 Sahpur, 41, 155 Sam Arami, 26 Sam, 9, 26, 63, 79, 102,
S. D. Goitein, 311 Saddam Hüseyin, 406, 429, 430, 431, 432, 451 Sadrazam Lütfi Papa, 133, 176 Safevi hanedani, 130, 136, 321, 384 Safeviler, 92, 251, 384 Said Efendi, 310 Samaniler, 92 Samanogullari, 99, 100 Samariya, 35 Sami, 24, 27, 64, 254, 406, 421, 435 Samiriye, 26 sanat, 17, 19, 249, 288, 289, 301, 534,
103, 117, 121, 194, 226, 256, 279, 396, 425 geker, 178, 183, 189, 205, 317, 321, 336
gia, 76 Sii, 17, 34,
72, 83, 91, 92, 93, 96, 97, 106, 107, 130, 131, 219, 231, 265, 279,
301, 304, 383, 384, 419, 429, 442 82, 91, 105, 130, 161, 216, 251, 263, 276, 301, 429, 432, 441
Siller,73,
piir, 17, 19, 124, 215, 222, 249, 250, 257, 280, 290, 292, 294, 297, 298, 303,
366, 383, 444, 445 Sasani, 33, 41, 86, 88, 97, 156, 157, 177,
.
194, 198 Sasantler, 33, 47, 63, 156, 157, 158, 175, 220 satranç, 18 Selahaddin, 103, 119, 120, 169, 275, 276, 303, 318 Selçuklular, 101, 102, 103, 104, 107, 108, 114, 125, 169, 171, 261 Semerkand, 109, 118 Sencer, 104, 171 sinema, 18, 410 Siri Derya, 99, 101, 109, 182 siyaset, 34, 82, 153, 171 Slavlar, 201 Sojþak Savag, .428, 430. 432 Sokollu Mehmed Papa, 133 -.
·
sosyalizm, 437 soylu simf, 71, 105
.
spor, 295 SSCB, 15, 423, 426, 427 Sudayf, 165 Suhan II Abdülhamid, 377 Sukan II. Mahmud, 6, 7, 13 Sultan IV. Murad, 10 Sultan Selim (II.), 133 Suriye, 9, 10, 25, 30, 40, 67, 71, 83, 90, 100, 111, 120, 131, 157, 162, 173, 182, 196, 212, 223, 257, 290, 322, 332, 343, 373. 382, 395, 403, 416, 420, 433
306, 445
§iraz, 111 Takrit, 25 Talha ibn Ubeydullah el-Taymi, 66 tarbig, 6 tanm, 39, 40, 48, 182, 189, 190, 205, 232, 250, 252, 305, 307, 331, 343,
.
358, 361
Tatarlar, 323, 324, 326 tavla, 3, 18 Tebriz, 113, 117, 131, 135, 136, 393 teknoloji, 251, 343, 365 tektanncihk, 29, 255 tektannethk, 29, 255 teokrasi, 106 Tepedelenli Ali Papa, 348 Tevrat, 25,. 26, 27, 30, 31, 36, 64, 79, 185, 211, 212, 217, 255, 271, 294, 295, 305 ticaret, 27, 39, 42, 51, 62, 82, 90, 112, 121, 137, 187, 198, 200, 216, 230, 275,
309, 322, 331, 343, 358, 377, 449 Timur, 117, 118, 121, 124, 128 Tiran-Yotabe Musevileri, 51 tiyatro, 18, 19, 36, 301 Topkapi Saray1, 7, 17, 355 Trajan, 41, 46 Tus, 279 Türkiye, 4, 11, 27, 115, 130, 140, 173,
487
l
DÍZÍN
182, 194, 228, 301, 310, 330, 343, 363, 378, 385, 392, 400, 412, 427, 443 Türkmenistan, 417 tütün, 10, 185, 263, 343
Ubeydullah, 94 Uzun Hasan, 127
Ümeyye,71
Ürdün, 10, 26, 44, 50, 80, 226, 399, 400, 403, 407, 416, 419, 424, 425, 426, 434 Vahabiler,
359, 360
Vahabilik, 360, 386 Valerian, 41 Vasco de Gama, 204 Vasik,
91
Yahuda, 30, 32, 34, 35, 223 Yahudlye, 26, 46, 53 Yakub ibn Kihs, 95 Yala ibn Munya, 67 Yehud, 26 Yehuda Alkalai, 374 Yemen, 27, 43, 45, 46, 51, 52, 53, 94, 133, 186, 187, 224, 400, 415, 416, 418 420, 435, 448 Yeniçeri, 143, 144 Yesrib, 59 Yesnbliler, 59 Yezid, 73, 165 Yotabe, 50 Yugoslavya, 452 Yunanca, 25, 28, 38, 39, 76, 154, 212, 213, 285, 286, 306 Yunanistan, 130, 370, 379, 380, 391, 392, 427
Vehd, 79 Venedik, 134, 187, 309, 370 . vergi, 35, 60, 66, 74, 80, 91, 104, 147, Zayd ibn Tabit, 67 270, 214, 233, 333, 174, 198, 159, 191, zekat, 270 346, 350, 361 Zenobia, 47 Verimli Hilal, 10, 26, 27, 61, 62, 373, Zephaniah, 4 399 Zerdügt, 30, 31, 33, 34, 40, 52, 156, 195, Vezil-el Gassani, 12 294, 372 273 VI. Leon, Zerdugdük, 33, 34 Vincenzo di Alessandri, 134 Zigetvar, 148 Volney, 196 Zitvatorok Antlaymast, 138 Zoba G-Ialep) Arami, 26 Waker Bagehot, 172 '
William Churchill, 13 William Seaman, 125
I
488
.
.