M U H A M M E D İKBAL SOZLUGU
it
n
LAMURE
AHMET ALBAYRAK Bursa'da doğdu. 1992 yılında Uludağ Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi'nden mezun oidu. Bir süre öğretmenlil< yaptı, flynı üniver sitede "Ergenlerin Dinî Gelişiminde Sevgi ve Korku Motifinin Etkin liği" başlıklı tezi ile yüksek lisansını 1995 yılında tamamladı. Dok tora çalışması ile ilgili olarak 1999 yılında Pakistan'ın Lahore ve islamabad şehirlerinde araştırmalarda bulundu. "Muhammed ik bal'in Kişiliği ve Öngördüğü insan Modeli" başlıklı doktora tezini 2001 yılında tamamladı. 21-24 Nisan 2003 tarihlerinde
Pakis-
tan'm Lahore şehrinde düzenlenen dünyadaki ikbâl çalışmalarının ve perspektiflerinin değerlendirildiği Uluslararası ikbâl Konferansı'na katıldı. Karadeniz Teknik Üniversitesi, Rize İlahiyat Fakültesi, Din Psi kolojisi Anabiiim Dalı'nda öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. İkbal'in Düşünce Dünyası isimli kitabı yayına hazırladı. Genç lik, Din ve Değerler Psikolojisi başlığıyla yayınlanan kitapta ise bö lüm yazarlığı yaptı. Ayrıca çeşitli akademik dergilerde yayımlanmış makaleleri, ulusal ve uluslararası düzeyde yayınlanmış tebliğ me tinleri vardır
IÇINDEKILER önsöz
9
Akıl
14
Allah (c.c.)
20
Arayış
24
Arzu
28
Aşk
32
Basiret
38
Batı
42
Benlik
46
Cesaret
52
Dağ
56
Derviş
60
Doğu.....
64
Dost
68
Dua
72
Faaliyet
74
Fakir
78
Felsefe
82
Fıtrat
86
Güzellik
90
Hakikat
92
Halife
94
Hayat
98
Hicret
106
Hürriyet
!08
İbadet
112
ideai
I 18
ilim
122
insan
128
islâm Birliği
136
islâm Ülkeleri
140
İstemek
144
Kendini Tanıma
148
Kendisi Hakkında
154
Keşmir
162
Korku
164
Kölelik
168
Kur'ân
172
Mekân
176
Mevlâna
184
Millet
^188
Miraç
194
Muhammed (s.a.v)
I 98
ölüm
206
Ruh = Can
210
Şair
214
Şiir
216
Şiiri
217
Tefekkür
222
levhid
224
Ümit
230
yalnızlığı
234
Zaman
238
Eserde Kullanılan Rumuzların İşaret Ettikleri Kaynaklar:
244
İkbal'in Eserleri
246
ÖNSÖZ Şiiri yeterince incelenmeden İkbâl anlaşılamaz, ikbâi dünyası nın ana çizgileri, kendisinin mısralarında kodlanmıştır Kalbinin ve zihninin en mahrem sırlarını ve mahiyeti İtibarıyla bütün açıklı ğını, pergelin sabit ayağı gibi. ikbal'in, hayatının her devresinde durduğu merkez noktasını ve onun düşüncesinin bütünlüğünü, taşıdığı misyonunu ancak şiirlerinden anlayabiliriz. Doğu'nun düşünce dünyası, kendisini şiirle ortaya koyar. Batı'da şiir, daha çok estetik zevkleri ifade ederken. Doğu'da aynı za manda zihnî düşünceyi de içeren hh paradigmayı belirler. Bir gele nek çizgisi üzerinde eserler veren şair ve düşünürlerin manzum eserlerini göz ardı ettiğimizde. Doğu'nun İÜm, kültür ve irfan biri kimine ulaşmamız mümkün değildir. Mevlânâ'yı nasıl Mesnevî'de, Dîvân-ı Kebîr'de bulabilirsek, ik bal'i de Câvidnâme'de, Darb-i Kelîm'de bulabiliriz. Tarlan'ın ifade ettiği gibi ikbâl, ilhamının esiridir, ikbâl, "Vüzİerce asırda bir Attâr yetişmez." dese de, kendisi onların mesajlarını taşıyabilecek ve onların kokularını bizlere ulaştırabilecek yetkinliktedir. ikbâl, çağdaşı Tagore gibi şiiri ve aksiyonuyla bir misyonu ye rine getirmektedir. Tagore, Hint milletinin hayatî meseleleri söz konusu olduğunda, bir şair duyarlılığıyla halkına yol göstermiştir. İkbâl de, Hint alt kıtasını da kapsayan islâm dünyasında yeniden hakikat medeniyetinin ihyası için gayret sarfetmiştir.
/o
MUHAMMED
İKBÂL
SözLüqü
Kendisinin temel ideallerinden biri, bilgiyi, hem irfan hem de refleksiyon haline getirebilmektir Söz konusu idealin gerçekleşebi leceği zemin, tevhide dayalı hakikatin ve yansımalarının idrak edil mesinin mümkün olduğu kalptir. Bu süreçte motivasyonu sağla yacak ana unsurlar, aşk ve arzudur Ona göre aşk, sadece bir duy gu değil aynı zamanda epistemolojik bir süreçtir Hümanist Psikoloji'nin 'kendini gerçekleştirme' teorisine kar şın, 'kendini bilme' merkezli yaklaşımı, bu sürecin temelini oluş turur 'Mutlak Benlik' paydası üzerine inşa ettiği benlik teorisine göre aşk. insanda var olanı deşifre eder Bilginin irfan haline dönü şebilmesi, önce insanın kendi derûnunu keşfetmesiyle başlar. Bu aşamada, insandaki bilginin farkına varılması, ontolojik bir düz lemde meydana geîir
Bu çalışmamızda, ikbal'in Türkçe'ye çevrilmiş şiirlerinden mıs ralar aktararak, temel konulardaki düşüncelerini belirlemeye çalış tık. Derlediğimiz mısralar, ilgili konular hakkmda İkbal'in yazdıklannın tamamı olmasa büe, onun bakış açısını ortaya koymaktadır IVletni çözümleyerek mısraları kendi bağlamlarından kopardık: ancak İkbal'in bütün eserlerini okuma fırsatı bulamayan veya şiirlerindeki yaklaşımlarını yeterince bilmeyen okuyucu için. bu mısralan yeniden inşa etmeye çalıştık. Bütünü oluştururken her bir aiıntının, önceki ve sonraki ile bağlantısına dikkat edilmiştir yine de ikbâl araştırmacılannm, Schleiermacher'in
hermenötiksel döngü dediği,
parça-bütün ilişkisini birlikte ele almaları gerektiğini söyleyebiliriz. İkbâl, hayatı boyunca sürekli arayış içerisinde olmuş bir insan dır. O, nihayeti istememektedir Düşüncelerini son nefesine kadar yazmaya devam etmiştir Bundan dolayı, ikbal'den parça olarak yapılan bir alıntının, hayatının ve düşüncesinin bütünlüğü içeri sindeki yeri önemlidir
ilgili eserin, düşünsel olgunluk açısından
hayatının hangi devresinde yazıldığını gösteren listeyi de kitabın sonuna ekledik.
ÖNSÖZ
ı ı
ikbâ! ve onun gibi tarihte kalıcı iz bırakmış kişilerin fikirleri, bir bütünü ihata ettiği için bunları belirli konulara göre indirgeyen bir tarzda ele almak, bazı yetersizlikler doğurmaktadır. Mesela ikbâl, halife derken insandan, aynı zamanda benlikten, fıtrattan, haki katten de bahsetmektedir. Herhangi bir konudaki mısranın hangi konuya dahil edileceğini belirlemek, ayn bir problemi beraberinde getirmektedir. Okuyucularımızın, bu problemi kısmen giderebil mesi için, akı! veya aşkla ilgili maddeleri zıttı olan veya konusu itibariyle benzer olanları birlikte okumalarını tavsiye ederiz. Alıntılarımızın sonunda parantez içinde yer alan rumuzlar, mısraların geçtiği eserlere işaret etmektedir. Söz konusu eserlerin listesi, kitabın sonunda verilmiştir. İhtiyaç duyulan bazı yerlerde, eserlerin orijinal metinleriyle de karşılaştırmalar yapılarak çeviri metinler üzerinde küçük düzeltmeler yapılmıştır. İkbal'in anlam dünyasını belirlemek üzere çizilebilecek harita, sanıldığından çok daha geniş bir alanı kapsayacaktır, ikbal'i oku mak ve tanımak isteyenler için bu eser, başvuru kaynağı niteliğin dedir. Onun basiretinin genişliği, arzu ve ideallerinin enginliği fark edildikçe, ikbal'e ve eserlerine duyulan ilgi artacaktır. Bu kitabın, ülkemizde İkbal'in bütün boyutlarıyla anlaşıiabilmesinde mütevazı bir katkı sağlamasını arzu ediyorum. Çalış mamdan dolayı Yüce Mevlâmıza minnetle hamd ederken, İkbal'in ruhunun da şâd olmasını diliyorum.
Mmet
Mbayrak
r
^ "Aşk vilâyetinden yeni bir ordu kuruyorum. Zira aklın, isyan ve şekaveti yüzünden İslâm tehlikededir. Zamane, asla onun hakikatini bilmez. Çılgınlık, aklın boyuna en uygun gelen kaftandır."
—
ılLül
;i- AKIL
"Aklın sermayesi, korku ve şüphedir Aşktan ise azim ve yakîn asla ayrılmaz." ^
"Aklın faaliyeti, aigı ve duyuların bilgisine bağlıdır. Senin
iSacın da, gönül ehlinin sohbetinde irşat olmandır." <*'^' "Akıl ve din metaını başkalanna bağışla; lâkin aşk ıstırabı eline geçerse onu iyi sakla."'™' • s?» "Aklın şuuru yoktur; akıl onu daima yılan gibi ısmr. Halbuki aşkın, altın bir kasenin içinde. Akıcı lal gibi bir şarabı da vardır." s?» "Ah ne sahtekârdır yüz elbise değiştiren akiî. Aşk masum dur, ne mollası, ne zahidi, ne de felsefecisi." m S9= "Aşk vilâyetinden yeni bir ordu kuruyorum. Zira aklın, is yan ve şekaveti yüzünden İslâm tehlikededir Zamane, asla onun hakikatini bilmez. Çılgınlık, aklın boyuna en uygun gelen kaftan dır." "Bu devir, aklı, yolun ışığı kabul etmiştir. Kim fark ediyor ki aşk cezbesi de bilme kudretine sahiptir" s?° "Göğsünde nefes var ama gönül yok sende. Meclise bir ha raret, bir şevk bağışlamıyor nefesin de. Akıldan vazgeç ki bu kabi liyet, bu nûr; varış yeri değil, yolu aydınlatan lambadır sadece." "Akim lütfü ve keremi sayesinde yolcunun gözü görür. Akı! yalnızca yolcunun elinde bir lambadır Evin içinde ne gibi kı yametler koptuğundan; yolcunun lambasının ne haberi vardır?" '"^ "Şuur, akli ve fikrin bütün işleri acayiptir Aşka göre hepsi de kalp ile selîm hissin düşmanıdır."
/6
MUHmMED IKBÂI Sözlüğü
s?° "flkıl, nasıl ve ne kadar temeli üzerinde kuvvet kazansr. Aşk, bu keyfiyet ve kemiyet libasından soyunmuştur." "Akıl, keyfiyet ve kemiyet âlemlerinde döndü, dolaştı; ga yesine ancak tevhid ile vâsıl oldu. Yoksa bu biçare, nerede bir konak bulacaktı. İdrak gemisinin sahili nerededir?" "Akıl nazarında cihan, simya ve efsundur. Aşk gözü ile ba karsan cihanın ne olduğunu anlarsın." <™' "S" "Akıl, dün ve bugünün esiridir. Göz ve kulak putlarının hiz metkârıdır. Yeni içinde put gizler; o bir Brehmen evladıdır, zünnârı belindedir."'™' s?» "Aklın yonttuğu putu zaman zaman kırıyor; dikkat et! Aşk Müslüman, akıl ise kâfirdir." <^ "Aşk, varlık nedir, yokluk nedir, bana öğretti. Akıl puthanesini Kabe'ye çevirdi." "İlim, bende eski mantık oyunlarını yeniden alevlendirmiş tir. Halbuki aşk, baştan başa Muhammed Mustafa, akıl tamamen Ebû Leheb'tir." y>" "Akı! onu cilvelere çekiyor; aşk onu halvetlere çekiyor. Akıl kendini bu dünyaya atar, su ve toprak tılsımını kırayım diye. Sonra yol korkusundan kör gibi yürüyor, yavaş yavaş karınca gibi yürüyor. Akıl, renk ve kokuya sanfmış olduğu için dostun yolunda aheste yürüyor. Onun işi, derede derece çıkmak nizamına tabidir." "Akıl, belagatle konuşan bir hatiptir. Aşk, ondan daha be liğ, daha temiz, daha çâlâk, daha pervasızdır. Akıl, sebepler ve illetler içerisinde sıkışıp kalmıştır. Aşk, amel meydanında çevgân oynatır. Aşk, avını pazusunun kuvveti ile elde eder. Akıl, hilekârdır, tuzak kurar. Akıl, cihanda rüzgâr kadar ucuzdur. Aşk, kolay kolay ele geçmez, çok pahalıdır." V ? - "Akıl, hakikatlerden hakikatlere koştu; oysaki kalbin yürü yüşü yolsuz, adımsız, nakilsizdir." '•^'^
/IKIL
17
s9= "Aklın türlü kıvrımlı yolu gerçi tatlıdır; lâkin saf yüreklerin elde ettiği yakîn, o ince nüktelerden çok daha hayırlıdır." "Senin lütuf olan bakışından ikisi de muradına erdi. Akıl, araştırma zevkine, aşk ise huzur ve sükûna ulaştı." "^^^ "Akıl da kalp de birer kıvılcımıdır aşk ateşinin. Akı! madde yi, kalp mânâyı fetih içindir" '"^^^ "Akıl, sapasağlam bir görüş verdi bana. Aşk, gönül dünya sından söz etmeyi öğretti bana." ""^ "Akıl. ele avuca sığmaz yaratılışı tuzağa düşürür; alevden yaratılan şeytan nihayet toprağa secde eder."'™' s?» "(Hz. Muhammed'in nidası;) Aklın büyüsü, diri bir gönlün ıstırabı yanında hiçtir. Feylesofların kilisesinden, benim yanan, çır pınan gönlüme gel." s?» "Dedi ki Peygamber; Akıl ve feraset gönlü incitir. Sarhoş luk, kendinden geçmek gönül işidir." s?» "Bazen akıl, insana çılgınhk zevki verir. Akıllılar bana ders verdiler; ben oradan, yakasını, bağrını parçalamış bir deli olarak geliyorum." <^ sp" "Akıl, başıma bir puthane yığdı; lâkin aşk ibrahim'i, puthanemi Kabe'ye çevirdi." ™ "Şu akıl, yaprak yaprak çevirir kitapları, hiçbir şey anlaya maz. Asıl işi aşk anlar. Tuzağın altındaki daneyi zeki, çevik, canlı olan kuş kapar" s?- 'Tarz edelim ki, akıl kitabını okuyup bitirdin. Ne yazık ki aşk bahsini hiç anlamamışsın!" '™' "Akıl keşmekeşinin insanı nasıl aldattığı görülecek şeydir. Kervan başındakinin yol kesme zevk ve arzusuna benzer, yol izini bin bir hile çeviren akıldan sorma. 8u tek fende kemâl sahibi olan. ancak aşktır" 'P*'»
/8
MuHmMED IKBÂL
SÖZLÛQV
S ? " "Senin aklın, hayatın mahsulüdür. Senin aşkın kâinatın sır rıdır!" "Eze! sabahı Cibril bana dedi ki; Aklın uşağı olan bir kalbi kabul etme." ^ "Akıl lütfedeceksen Cebrail fıtratını beraber ihsan eyle!" "Gönlü akıl
nuru
iie aydınlattım. Aklı da gönül ayarına vur
dum." ı™' "Gönlün hükmü altında olan akıl, ilâhîdir. Gönlün hükmü altına girmeyen akıl ise şeytandır." ™ "Yalnız kendini gören ve düşünen akıl başkadır; cihanı gö ren akıl başkadır. Ne güzeldir o akıl ki, iki âlemin geniş ufuklarını kucaklar." s?= "Göğsün içinde gönül nedir diye sorarsan cevabım şudur: Akıl yanmaya başladı mı gönül olur." <™' M>» "Akıldan geç. aşk denizinin dalgasına yapış! O değersiz ır makta inci bulunmaz."
"Koşuyorum; ne için, l
Liıı—..'.
,
I
i|Lal
l ALLAH (c.c.)
"Allah bizi kaybetmiş; O bizi aramakta!" <^ "Dost yolunda bir adım, binlerce yıl takvadan elbette çok güzeldir." <^ "Dostun yolunda taze taze, yeni yeni cilveler vardır, iş tiyak ve arzu sahibi, bütün külliyat için gönlünü vermez!" sş*
"Ey necip adam! Varolmak ne demektir, biliyor musun?
Zât-ı Hakk'ın cemalinden nasip almak!" "Zâtının cemâline âşik olan herkes, bütün mevcut olan ların efendisi olur" "Anlaşılmanın üstündedir aşk ve cezbenin sözleri. Şu ka darını anladım ki Allah aşkından uzaklık, kalbin ölümüdür" '^^ sp°
"O'nun aşkı, gönlümüzü 'lailahe illallah' ile aydınlatınca
bütün mükevvenât harmanmt bir âh ile yakarız. O'nun harareti ile göğüsler içindeki gönüller erir, su olur. Bu aynaları O'nun hara reti eritmiştir. O'nun alevi lâlede olduğu gibi bizim damarlarımız dan akar O'nun yüreğimizdeki dağından başka malımız, mülkü müz yoktur." "Diyorsun ki, 'Ben varım, Allah yoktur Bu su ve çamur cihanının sonu yoktur' Daha ben bu sırrı çözemedim: Gözümün gördüğü şey var mıdır, yok mudur?"'™' "Senin de benim de hayalimizin peşinde koştuğumuz maksut, gözde mevcuttur ama bakış gibidir görünmez." <™' "Can sazını terennüm ettiren, senin mızrabındır. Bu na sıl oluyor sen hem canın içindesin, hem dışında? Ben bir kandi-
22
MUHAMMED
İKBAL
SÖZLÛQÜ
lim, seninle yanarım, sensiz kalınca sönerim. Ey benim hikmetin den sual olunmaz Rabbim, Sen bensiz ne âlemdesin?"'™' s?»
"Sensiz, yokluk uykusundan uyanmak kabil değildir. Sen
siz olmak mümkün değil; seninle olmamak imkânsız."'™' "Gönlümde görünen O, gönlümde gizli de O. O'nun ma kamı budur. Bunu düşün de benim makamımı iyice bil!" s?»
"Ben bilgisiz biriyim ama Sana şükürler olsun, ilâhî kuv
vetin gizli yerini bilirim." "Kimi arıyorsun, niye ıstırap içindesin? Zira O, bütün zuhuriyle meydanda; sen örtü altında gizlisin. O'nu ararsan ken dinden başkasını göremezsin. Kendini ararsan O'ndan başkasını bulamazsın."'™' ^
"Hak, bütün esrarıyla görünüyor. Benim gözümle kendi
ni müşahade ediyor! Onu görmek, azalmaksızın artmaktır; Onu görmek, vücudun mezarından çıkmaktır. Kul ve Mevlâ birbirine ba karak, ikisi de bakmanın zevkinde sabırsız! Hayat, nerede olursa olsun arayıştır. Bu nükte hallolmadı: Ben mi avım, O mu?" "Koşuyorum; ne için, kimin için bilmem ki... Senin için mi, yoksa kendim için midir bu? Aklım, gönlüm, nazarım Senin sonsuzluğunda gaip olup gitmişlerdir." "insanın sînesinde öyîe bir nûr vardır ki... Bu ne nurdur ki O'nun gaip olması, hazır olmasıdır. Ben O'nu her an seyreder bir sabite olarak gördüm. Ben O'nu nûr olarak gördüm. O, bazen burhan ve delilden alev alır, bazen nurunu Cebrail'in canından ik tibas eder." "Her ne kadar idrak edebilirse de akıl Allah'ın varlığını, gücü yetmez bilip anlamaya onun sırlannı. Uyanık gönül, temiz yürek iste Allah'tan, gözün nuru, kalbin nuru gibi sağlam değildir hiçbir zaman." sî>=
"Kalbi, Allah'ın rengi ile boya: aşkın şan ve şerefini yükselt"
"Meydan eri 'Allah hû' ile yaşar, bu cihan onun ayağı altındadır. Gönlünü Allah'tan başka bir şeye bağlamayan kulun şişesi, taşı parça parça eder." ^
"Eğer O. bütün cemâli ile tecellî ederse sen yok olursun.
Ayrılık insanı canından bıktırırsa da. O'ndan visal isteme. O'nun rızasını iste." ™ "Bana nüktedan bir ihtiyar şöyle buyurdu: Senin her gü nün yarından bir haberdir. Gönlünü pervasız güzellerden koru: zira gönlün harimini Hak'tan başkasına vermek haramdır."'™' "Hakk'ın kulu Hak huzurunda yokum der; kendini yok eder. Bâtıl karşısında ise bütün varlığı ile evet der ve kaya gibi durur." s?-
"Senin kapına yalvararak geliyorum, yanıp eriyerek geli
yorum. Bu niyazı ve ıstırabı Sana hediye olarak getirdim." "Ey sahibim, efendim: kapında dilenciyim; kimsenin ırmağından kadehimi doldurmam. Şerefimi sen koru." ^ ^
"Evet ben de 'Rabbim kendini bana göster' diyorum,
fakat; bu söz Musa'nın sözü, dağ da Tûr Dağı değil, hakikat!" ""^ "Ruhları temiz sofilere, o Allah'ı arayan mânâ âşinâları na benim tarafımdan de ki: 'O kendine tapanın himmetine köle olayım ki. benlik nuru i!e Huda'yı görür"
§: ARAYıŞ
?\mYi^
25
(C)
sl>»
"Hayat, nerede olursa olsun arayıştır."
s?»
"Hayatın bir yanışı, bir yakılışı vardır ve bu çok lezzetli
dir. Çünkü Seni aramak, Seni bulmak içindir. Eğer Sana koşmaz sam, geçtiğim yoi bir yılan gibi beni ısırır." sş«
"Hayatın sırrım mı arıyorsun? Onu ıstırap içinde kıvran
maktan başka bir yerde bulamazsın. Denizde yan gelip oturmak, ırmak suyuna ayıptır. Âşıkların nasibi durmadan yanmaktır. Buna o derece seviniyorum ki! Ne iyi ettin de aramak ıstırabına derman yaratmadın Varabbi!"'™' s>
"Hayatın sırlarını arayıp tarayan insan, demek ki yer ve
gök senin büyüne esir!"'™' "Sen ne mebdei (başlangıç) ne de meâdı (ahiret) arıyo rum. Baştan başa bir sırrım ve sır cihanını arıyorum. Eğer hakika tin yüzünden sır perdesini çekip kaldırsalar, ben bu sefer ihtimal ve şüpheyi ararım." s?>°
"Ayrılık, ateşimizi artırıyor; aynlık canımıza uygundur."
sş>°
"Lâkin cevherimiz Hakk'ı aramak zevkidir. Allah'ın kud
ret ve ceberrûtunu sana verseier kulluktan vazgeçme!" ss"
"Diyelim ki bu âlem topraktır; biz toprağın sade bir kö
püğüyüz, lâkin her zerremizde bir arama derdi var. Bu dinmeyen arama acaba neredendir?" s>
"Aşk ve cezbe dünyasında ayrılık, vuslattan daha önem
lidir. Kavuşmada, aşkın ölümü; aynlıkta, arzu lezzeti vardır."
26
MuHmMED İKBÂL
s?"
Sözivqü
"Aşkın ateşi, ayrılıktır; âh iie vâh feryatları ayrılıktandır.
Baksana dalgaların dağılışı aynlık, damlanın yüz suyu ayrılıktır." Ss>°
"İnsan bir dalga gibi çırpınıp durmaktadır, varlığını aramak
ta. Fakat hâiâ beline kadar yokluk içinde, bocalayıp duruyor." s?»
" Bir avuç toprak olan insanın kaderinin perdesini aç Rabbim!
Sana giden o yoldan kendimizi bekliyor, dört gözle bekliyoruz." s?»
"Ayrılıkta yaşadım yaşayalı, bu mavi revâkm öbür tarafı
nı da göster! Bana kapalı kapılannı tekrar aç. toprak varlığını kutsî varlıkların sırlarına mahrem kıl! Göğsümde bir ateş yak, öd ağacı nı bırak, odun yak. Sonra beni öd ağacı olarak ateşe koy, dumanı mı bütün cihana yay! Bardağımızdaki ateşi daha kuvvetli yap! Gaf letime bir nazar at! Biz Seni arıyoruz. Sen gözden uzaksın! Hayır, yanlış; Biz körüz ve Sen hazır bulunuyorsun!" '"^ "O'nun hayali, gözün içinde daha güzeldir. Aşkının ıstı rabı artıp canı azaltsın, bu daha güzeldir. Bir ehli dil bana ne ince ve ne güzel bir söz söyledi; Kıvrıla kıvrıla uzayıp giden yol, men zilden daha güzeldir" s?"
"Düşüncem, hakikatleri aramaya çıktığı zaman kiliseye
gitti. Kabe'nin kapısını çaldı. ...Deniz dalgası gibi kıvrandım dur dum. Çöldeki girdap gibi âvâre oldum. Bu esnada ansızın Senin aşkın beni yakaladı ve müşkülümü halletti." '™' "(Rûmî;) ikbâl daima arayışta âvâre olan bir adamdır, sey yare fıtratlı bir sabitedir. Onun işi hamlıktan olgunluğa gitmektir. Ben. onun noksanlarının şahidiyim." s>
" N e yapayım, fıtratım işte böyledir benim. Ben bir yerde
duramam." s?-
"Allah bana göz, söz ve kalp verdi; esrar âleminin arayı
şını verdi." "O'nun hariminde ben dertlerin bestesini, dertli dertli in ledim. Melekler duydular da gönlümün bu sesini, ayrılık yanışında ne derin bir zevk varmış. O zaman anladılar."
flmrış
sp=
27
"Kivılcımımı ortaya saçan, ancak, ayrılık ateşidir. O ate
şi söndijrsem ben de derhal ölürüm." "Dudağıma visalden bir söz gelmez. Eğer visali istesem ne O kalırdı ne ben!" "Aşıklann aynlığı. visalin ta kendisidir" s?-
"Toprağımdan yalnız aynlık bahsi çıksa da, hiç bitmezdi.
Göğün altında kendimi yabana hissediyorum. Göğün öbür tara fından 'innî karîb' diye seslen!" -s?"
"Hakk'ı durmadan ara! Ümidi, eteğini hiç bırakma! A n
sızın bakarsın ki. yol üstünde bir devlet çıkıverir karşına." "Kimi arıyorsun, niye ıstırap içindesin? Zira O, bütün zu huriyle meydanda; sen örtü altında gizlisin. O'nu ararsan kendin den başkasını göremezsin. Kendini ararsan O'ndan başkasını bu lamazsın." <™' s?-
"Kendi toprağında kendisini arayıp bulmuş olan kulun
köylülüğüne sultanlık dahi kurban olur." ™
|> ARZU
"Arzuların insan kalbini ıstıraplar içinde kıvrandırması, Hak'tan ayrı kalındığı içindir." ™ ^
"Arzu, renk ve koku cihanının canıdır, her şeyin yaratılı
şında arzu mevcuttur," "Her nerede renk ve koku dünyasından birini görürsen, ki onun toprağından arzu çıkıyor." '-^ *^
"Benliğin hayatı, arzular yaratmak ve doğurmaktan
gelir." ^
"Arzu, benliği canlandıran, coşturan kudrettir O, benlik
denizinin bîtap bir dalgasıdır." "Hayat, arzu tuzağı ile avını ele geçirir. Aşktan hüsne gelen haber, arzudur." s?»
"Hayatın temeli arzu ve idealdir. Kendini, arzulannın ma
hiyetinden tanıyabilirsin. Göz, kulak, akıl ve feraset, İdeal sayesin de keskin ve kudretli olur. Sen bir avuç topraksın; arzu o toprak üzerinde lâleler açar. Gönlüne arzu, İdeal tohumu ekmeyen taş, toprak gibi ayak altında ezilir. Arzu ve ideal, sultanın, emîrin tek sermayesidir Fakirin cihanı gören kadehidir." sp°
"Hayatın kucağında kendinden habersiz yatan arzu,
insanla gözünü açtı. Bir başka cihan ortaya çıktı." "Biz, arzunun ışığı ile aydınlanıyoruz, parlıyoruz. "
(El
"Hayat, arayıp tarama içinde gizlenmiştir; onun aslı ar zu içinde gizlenmiştir. Kalbinde arzuyu yaşat. Ta ki, bir avuç top rak olan bu varlığm bir mezar haline gelmesin."
30
MUHMMMED
^
İKBAL
SÖZLÜÇÜ
"Gizli derdi olmayan insanm teni vardır ama canı yoktur.
Eğer can istiyorsan sonsuz bir aşk ve hummalı bir çırpınış iste!"'™' s?°
"Göğsümüzün içinde bu arzu yanışı acaba neredendir?
Testi bizimdir, lâkin içindeki o şarap acaba neredendir?" '^^ "Eğer güneşe benzer bir hararet ve sûzişin varsa, göğün genişliğine ayağını bas!" ''^ "İnsan, bir avuç topraktan nasıl gelişiyor? Gönül ile gönülde bulunan bir arzu ile." s?-
"Gönlümüzde arzu nasıl doğuyor? Evimizin kandili nasıl
yanıyor? Kim bizim gözümüzle görüyor ve ne görüyor? Bizim ça murumuza gönül nasıl sığdı?"'™' s?°
"Yekpare alev idik; parçalanıp kıvılcım olduk. Kıvılcım
kesildikten sonra zevk, arzu ve görüş sahibi olduk." s?"
"Arzu yarasından insanlann kanı kaynar Bu topraktan
olan insan, arzu meşaİesiyle ateş haline gelir" "Aşkın ateşli şarabı bugün bile yuvanı üfleyebilir, sami mi arzun yoksa sâkîden şikâyete hakkın yok artık." '•"^^ s?°
"Halvet nedir? Dert, yanmak, arzudur; cemaat ise gör
mektir, halvet aramaktır." s9°
"Her an yeni bir Tûr, yeni bir tecellî de olsa Allah, istek
ve arzulu yolculuğu bitirmesin." ™ "Gönlümü bir arzu, bir sevgi bîkarar ediyor; göğsümün içinde bir hây-u hûy bir mücadele v a r " ™ "Ben tamamen yarı yanmış bir insanım; arzu, sevgi der di ile kıvranıyorum. Bana yakîni dahi şüpheye sarıp ver ki, ben yal nız arayış delisiyim, onu ölesiye seviyorum!" s?°
"Veni bir arayış yolunda hızla yürüyeyim. Yeni bir arzu
ile meşhur olayım.Zevk sahiplerinin gözbebeği olayım. Ses gibi âlemin kulağında çınlayayım."
31
/\RZU
^
"Gonca gibi işimize bin bir düğüm vuracaklar. Biliyorum.
Lâkin güneşin tecellî ettiği yeri istiyorum. Orayı yana yana söylü yorum. Ben orada yetişeceğim, ne olursa olsun!" ™ sp»
" B e n , arzu dalmdan meyve yemişim. Hayatın sırrına
erişmişim ben. Ey bana ok atan, bahçıvandan kork: zira ben bahar müjdesi getirmişim."'™' "Kürkü sırtına giydin, zevkini kaybederek sadece çırpınıp durdun. Bir netice almadın, bir yere varamadın! Hummalı aşk bezminde başka türlü çırpınmak, başka türlü kıvranmak, başka türlü kıvranmak vardır, sen bunu öğren!" "Bu çorak toprağı rahatsız etmezsen o, arzu tohumuna gelişme vermez." '•^ v?»
"Hiç şüphe etme sana dost tecellî eylemez. Çünkü
sînende arzu olgunlaşmamış, hamdır." <^
flşK
33
'S"
"Aşk nedir, bin bir tecellisi ile insanı nasıl aldatır; hiç sor
ma. O, istediğin renkte zuhur eder. Sînede bir noktadan fazla bir şey değildir. Lâkin bir kere ondan bahis açıldı mı sonu gelmez."'™' "Mânâ dünyası nedir? Vakılıştır, aşk ve şevktir. Madde dünyası nedir? Hiledir, yalandır, sahteliktir." "Aşk, akıl ve idraki cilalar. Taşa ayna cevheri bahşeder." s?-
"Gerek sihir gerek mucize olsun, her ikisinin içinde aşk
vardır. Aşk bir âlem içinde başka bir âlem vücuda getirmiştir." "Aşk sözü, gönüller aydınlatır. O hem sırdır hem de değildir." "Aşk sırrından herkes haberdar olamaz. Herkes bu der gâha giremez. Ancak iyi olarak yaratılan ve hilkatin esrarına mah rem olan insan anlayabilir ki, zekâ ve maharet, şeytandan; aşk ise âdemden sâdır olur." "Bütün âlem aşka secde eder. Akıl sumenatının (puthane) Mahmudu aşktır." s?»
"Akrabalık ve yabancılığın yeri gönüldür. Aşk, aynı
kadehten içilirse sarhoş eder." "Bir gece Hz. Ebûbekir'i rüyada gördüm. O'nun yolunun toprağından gül derdim. ...O'na dedim; Ey aşk hususunda en seç kinlerin en seçkini! Senin aşkın, aşk divanının matlâ'ıdır." s?°
"Bazen dağların, ovaların ıssızlığının sevgilisidir aşk.
Bazen aşk meclislerinin cezbesi, keyfi ve neşesidir aşk. Bazen mih rap ile minberin özüdür, sermayesidir Bazen Hayber Fatihi Hazreti Ali'nin kendisidir aşk!" ™
34
MUHAMMED
s?»
IKBAL SÖZLÜĞÜ
"Aşkın kuvveti rüzgâr, toprak ve sudan değildir Onun
kuvveti, sinirlerin sertliğinden değildir. Aşk, yulaf ekmeğiyle Hayber'i fetfıetti. Aşk, ayın uzuvlarını çatlattı. O, Nemrud'un kafasını kırdı; o, harp etmeden Firavun'un ordusunu kırdı! Aşk, hem kül hem de kıvılcımdır; onun işi din ve İlimden yüksektir Aşk sultandır ve dile gelen burhandır Her iki âlem, aşkın yüzüğü altındadır" ^
"Aşk, kapısı kapalı bu kubbeden fırlayıp göklere yüksel
mektir. Felek tâ ki üstünden ay şişesini alıp yerlere fırlatmaktır. Aşk, saltanat, gönül ve din nakdini savurmaktır. Hamlede can kay bedip cihan elde etmektir." sş-
"Aşk kimi halvete getirirse, o insan artık kendi gözünü
kıskanır! Onun başlangıcı hem arkadaşlık hem de yoldur; onun so nu, arkadaş bulunmadan yolda yürümektir." s?°
"ilâhî aşk ve vecd ki insanı uyanık ve akıllı tutar Şehevî
aşk ve şevk ki insanı ahmak ve sersem yapar,"'™' "Mü'min aşktan, aşk ise mü'minden zuhur eder Bizim imkânsız gördüğümüz şeyleri aşk mümkün hale kor." ss>°
"Müslümanjn tabiatı sevgi yüzünden yüksek ve galiptir.
Müslüman, eğer âşık değilse kâfirdir" s?=
"Eğer ne derviş ne de sultan değilse Müslüman, kâfirdir
Mü'min ise fakirlikte bile sultan gibi iş yapabilir." '^^ s?°
"Meleklerin kudreti yetmez erişmek aşk makamına. Bu
cür'eti fazla olan insanın işidir yalnızca!" sp>°
"Mü'min kul, aklın uğrak yeri aşkın ta kendisidir; kâinat
dizisinde meclisin ateşi ve hareketidir." ™ "Aşk insanın ruhunda fırtınalar kopanr. Her yol bu aşkı senin diyarına götürür. Çalıştım, çabaladım diye hiç gururlanma! Seni Hak diyarına işte bu yol götürür." ^
"Bir pervasız cilvesiyle cihanı yakan akıl, cihanı aydınlat
mak usûlünü aşktan öğrenir. Mevlânâ'nın hummalı aşkından Fârâbî'nin hayretine kadar, her zevki senin canına tattıran
aşktır.
/İŞK
35
İnsanı sevinçten çıldırtan bu kelimeyi söyleye söyleye raks ediyo rum. Bütün takatsizliğime rağmen gönlüm ancak aşk ile huzura kavuşur. Her derin mânâ kelime ile ifade edilemez. Bunu anlamak için biraz gönlünle başbaşa kalmalısın!" ™ "Eğer ihtiraslı değilsen sana ince, manâlı bir söz söyle yeyim: Neticesiz feryatlar, aşkı daha fazla olgunlaştınr." y>»
™
"Kara topraktan yetiştim de gül şekline hüründüm; yok
sa ben Ülker'den uzak düşmüş bir yıldızım."'™' "Biz aşk halvetgâhında yetişmişiz. Toprağı ayna gibi pı rıl pınl bir hale getirmişiz."'™' "Bana hayatın remzini öğrettikleri zaman ruhumda bir ateş alevlendirdiler. Bir yürek yakan nağme getirdim, aşkın gençlik devresini getirdim. ...Ben kendimi bildim bileli kendini beğenmiş bir insan değilim. ...Benim yaratılışım aşk ile yoğrulmuştur. Çerçöp ile ateşin bir araya gelişinden vücuda gelmiştir." s?=
"Aşk nice kıyametler kopardı feryadımdan. Voksa sön
müş, sükûta boğulmuş bu mecliste kavga çıkmayacaktı." ^ "Darmadağınıktır aşkın her işi. Şiirlerim daha da dağınık tır belli. Bazen sevgiliye ulaşmak arzusundayım; bazen de daha çok hoşuma gidiyor ayrılık ateşi." "S"
"Aşk geçidini kolay geçti ikbâl. Aşk tek yol oldu bu akıl
lı insana." '•^^ s?»
"Hayat pazarında aşk, satılık mala benzer. Bazen ucuz,
bazen de çok pahalı satarlar. Uyanasın diye ben biraz inledim; yok sa aşk öyle bir iştir ki, efgan etmeden dahi âşıklar onu yapar." ^ "ilâhî aşka erenin göğsünde nefes mumu yanar durur; fa kat söz söyleme kudretinden uzak olur." s?"
"Ey aşk, ey gönlümüzün iç mânâsı (remzi), ey ektiğimiz
tohum, ey biçtiğimiz mahsul, gel; tıyneti toprak olan insanlar artık eskidiler. Bizim çamurumuzdan başka bir adam vücuda getir!"
36
MUHflMMED İKBÂL SÖZLÜqÛ
"Mollanın haşri, mezarın çatlaması, sûrun sesidir Heyecanlandıncı aşk, başlı başına bir kıyamet şahabıdır." sp»
"Memleketin şeriat büyüğüne hakaret ne haddime. Ama
mesele şu ki ben gönül yolunu aramaktayımdır." '"^^ "Ben, artık aşktan başka bir şey bilmiyorum, düşünmü yorum. Herkes bana ne derse desin, umurumda değil. Artık ilme dahi ihtiyacım yok. Ben sadece yanarım, ağlarım, kıvranınm. eririm." '™' "Allah dostlarının her işinin olgunluğa gidişi aşktandır. Aşk hayatın ta kendisidir, ölüm ona haramdır." ""^ s?»
"Yapacağın işler hakkında aşktan öğüt al ve ne istersen
yap. Zira aşk, akıl ve hikmetin özüdür," v?»
"Âşık mısın? Cihetlerden cihetsizliğe koş! Ölümü kendin
için haram et!" ^
"Kendinin âlemini âşık kendisi yapar. Sonu olan âlemle
onun gönlü uyuşmaz," "Her ne kadar dil cesur, dava da pek tatlıdır; aşk hakkın da sadece şunu diyebilirim; Ondan bahsedilemez." "Tek çaremiz şudur; aşktan fütuhat dileyelim; onun önünde secdeye kapanıp murad isteyelim!" ™
"Bakışın iğnenin ucundan dalıa keskin, Dalıa nafiz kılarsan. Cevher gibi aynanın ta gönlüne sızacak Yolu bulmak mümkündijr. ...Ne bu âlem perdedir ne öbür âlem ona Görmek kudretin varsa bakıp görebilirsin."
BASIRET
BJRSİRET
39
"Göz, onun yürüyüşünü sükûn görsün diye ırmağının dalgası incide bağiandı. Onun ateşi derin bir nefes aldı. Bu nefes lâle olup bir daldan kendini gösterdi. Senin fikrin ham. anlayışın biraz ağır ve sakat," ™ "Öyle gazel söyle ki yaratılış sazında nağmeye uysun diye perdeyi değiştirsin, Yaratılışla aynı ahenkteki gazeller hiçbir işe yaramaz." "İnsan, kendini toprağa mensup hissederse, gönlündeki Allah nuru söner." ™ s?°
"Mollanın cenneti yemek, uyku, şarkıdır; âşığın cenneti
ise vadığı müşahede etmektir," ^
"Her zerrenin gönlünden bir niyaz yükselir, der ki: Ey gö
ren, bana bak, beni gör. Bir bakışın feyzi ile beni var et. Bir şeyin zâtının kemâli, var olmaktır; bir gören tarafından görülmektir," s?"
"Vaşlı göz yakamıza bu yıldızları döktü. Bu görüş zevki
dir ki. feleklerin dışına fırlatıp attı bizi," "Muhabbet hararet ve iştiyakının zevali yoktur, Vakîne varmanın ve görmenin de sonu yoktur," "Görmek kabiliyeti, rûşendiilerin sohbetinden artar. Gör memek derdinden sürmeyi nasıl arıyorsun?" ^
"Ey görebilen kimseler, görme zevki iyidir. Kabul, ama bir
şeyin özünü göremeyen bir göz neye yarar?" "Göz basîr ise, her şey görülmeye değer gözün terazi sinde tartılacaktır."
^0
MmnMMtD
s?»
IKBÂL
SÖZLÜMÜ
" B u topraktan yapılmış beden içinde kalp uyanık ve zin
de ise senin basiretin ay ve güneş aynasını kırıp atabilir." s?»
"Mânâ gözünü bir aç, ey hiçbir şey görmeyen! Gözleri
nin önünde olan şeyden bihaber!" <™> s?»
"Varlığın ta kalbine nüfuz edip oradan inci gibi değerli
sözler bulup çıkaran ve kolayca söyleyen insan ne bahtiyardır." ^ "ilâhî gerçekleri görmekten yoksun ise gözler; kalplerde dünyaya hükmetme kudreti kalmaz artık." sp«
"Bakışın iğnenin ucundan daha keskin, daha nafiz kılar
san; cevher gibi aynanın ta gönlüne sızacak yolu bulmak müm kündür. ...Ne bu âlem perdedir ne öbür âlem ona; görmek kudre tin varsa bakıp görebilirsin." s?"
"Sabahı, yıldızlan, şafağı, ay ve güneşi derinleşen görüş
le satın almak mümkündür" " B u dünyada cennet de var. Cebrail de, hûrî de; ama gözündeki görme kudreti nerede?" '^^ "Her inci sedefini kırmıştır, lâkin görmeye hazır olgunlu ğun yoktur." S9«
"Gizli de olsa bu toprak vücutta tecellî zevki vardır.
Gafil! Görmeyisin görüş melekesine sahip olmayışındandır!" s?»
"İnsan gözdür, bakiyesi deridir. Göz demek, görmek demek
tir. Bütün vücudunu bakışta erit! Nazara git, nazara git, nazara!" s?"
"Senin görüşün ve idrakin tamamen yanlıştır; aklın kifa
yetsizdir. Sen, bunlarla ancak Musa'nın akıbetine uğrarsın." <™' "Şiir elbisesinin dar geldiği bir mânâya bazen gönül aydınlatan bir nağme ile nüfuz edilebilir." "Akıllılar kelimelerin incelikleriyle uğraşmazlar. Dalgıçlar sedefle mi yoksa inci ile mi ilgilenirler?"
BASİRET
M>»
41
"Zira biz varlık denizinin dibinden yükselmiş bir dalgayız.
Daima kendin için pusuya yat, şüpheden kaç, yakîne yaklaş," ^
"Bunlan yaptıracak akıl ve basiretin kılavuzu, ilâhî aşk
tır." s?»
"Biraz kalp dünyasına bak ki, Ben'İn
nuru sayesinde
görebilesin!" ^'^ s?»
"Görüş, anlayış sahibi isen, nağmeyi terennüm edilme
den henüz ses cihazı içinde iken duyarsın."
BATI
BATI
43
• (D)
S?*
"Benliği öJdüğü için Batı'nın içi kapkaranlıktır.'
sş«
"Garplılarda zekâ ve maharet, bir hayat nizamıdır."'™' "Tepeden tırnağa hile ve fen olan Garp'ın lordu, din
ehline vatan talimini verdi. O, merkezi düşünüyor, sen nifakta • kalıyorsun." " B u şeytanî düzenin sağlamlığından kim şüphe edebilir? Bu düzen sayesinde halkların köleliği kökleşti." ™ s?»
"Garplıların hilesinden haberdar isen tilkiliği bırak, aslan
lığı benimse." ^
"Garplılara ait gösteriş sihirbazlıktır; başkasına istinat et
mek küfürdür." "Vadığın büsbütün Batı'nın eseridir. Sen oranın mimar larının bir yapıtısın. Baksana şu topraktan yapılmış vücut benlik ten yoksundur. Sen içinde kılıç olmayan süslü bir kınsın." ™ "Bu yeni asnn sana telkin ve kabul ettirmek istediği aldatıcı prensiplere karşı uyanık bulun. Ey yolcu, aklını başına al; yoksa sonra eşkıya yolunu vurur." "Bugünkü çağ senin ölüm meleğindir, çünkü sana geçim derdi vererek canını almıştır." sş-
"Frenk bir kadeh verdi; aklı aydınlatıyor. Baştanbaşa bir
güneş... Lâkin onda seherden bir eser göremedim," <^ "Batı, eski putları, binlerce defa süsleyip süsleyip karşı mıza
çıkardı.
sarsılmaz." ™
Ben Harem'den vazgeçmedim. O n u n
temeli
44
MUHAMMID
IKBÂL 5ÖZtLiQÜ
"Batı'da yaptığım tahsili bugün hatırlıyorum da! Delinin perdesi nerede ah, huzurun lezzeti nerededir?" s?»
"Batı ilminin cilvesi alciimı başımdan alamadı benim.
Medine ve Necef'in toprağı, sürmesidir gözümün," S9°
"Biraz daha kalayım dedim batılılar arasında ama taham
mül gücü nerede, cezbeme, bana!" s?»
"{Hz. Muhammed'in nidası:) ikbâl, gel, benliğimin şarap
hanesinden bir kadeh iç! Sen Carb'ın meyhanesinden kendini bil mez bir halde geliyorsun!" <™' "Câvidî Kendine bir yer tut aşk ülkesinde. Bir yeni za man, yepyeni bir sabah ve akşam getir meydana! ...Son gaye diye kabul etme Avrupa medeniyetini. Hindistan toprağından madde ve mânâ medeniyeti yap kendine." 'S»
"Cahil, hiç Frenk sana dert ortağı olur mu? Şahin, pen
çesindeki kuşa hiç acıyor mu?" s?=
"Hindistan'ın hem vücudu hem ruhu başkasına ipotek
edilmiştir, /azık! Ne ev kalmış ne ev sahibi! Sen ki Batı'ya köle olmayı kabul ettin. Ben Batı'dan değil senden şikayetçiyim." ^
" E y renge ve şekle esir olan, bundan temizlen. Kendine
iman et. Frengi inkâr et." ™
"Sen, bana benden haber ver diyorsun, kendinde sefer etmenin mânâsını soruyorsun. Can ile tenin rabıtasını sana söyledim. Kendinde sefer et de 'ben'in ne olduğunu gör. Kendinde sefer etmek nedir? Babasız, anasız dünyaya gelmektir."
J
BENLÎK
BENÜK
s?-
47
"Basiret ve idrakin kıt ise söz meclisimde oturma; çün
kü benlik konusundaki derin sözlerim keskin kılıç gibidir." '^'^ sp-
"Çekil bu insanlardan, arif sohbeti iste. Allah'tan benlik
iste; benlikten Allah iste." s?-
"Ben kimim, bana benden haber ver. Kendinde sefer
etmek ne demektir? Benlik kâinatı hıfz etmek için bir muskadır." "Sen, bana benden haber ver diyorsun, kendinde sefer etmenin mânâsını soruyorsun. Can ile tenin rabıtasını sana söy ledim. Kendinde sefer et de 'ben'in ne olduğunu gör. Kendinde sefer etmek nedir? Babasız, anasız dünyaya gelmektir." s?-
"Benlik ne zaman başlamıştır, kimse bilmez. Benlik sa
bah akşam halkası içinde değildir, hlızır'dan şu emsalsiz nükteyi işittim: Deniz, kendi dalgasından daha eski değildir." ^
"Nergis bahçesi toprağından bir gonca bitti. Ve çiy ta
nesi onun gözünden uykuyu alıp götürdü, işte kendinden geçiş ten bir benlik zuhur etti. Nihayet cihan da aradığını buldu. Ken dinden bir kudrete sahip olmayan cihan, istek, sevgi diyanna var mak için bir yol arıyordu. Yokluğun kucağından gizlice kaçıp insan gönlüne geldi, sığındı." '™' "Benlik kendi kendini uyandmnca, bu vehim ve zan âle mini zuhura getirdi. Onun zatında yüzlerce cihan gizlidir. Ondan gaynsı, onun ispatından meydana gelmiştir. Cihana o, düşmanlık tohumu saçmış, kendisini kendinden başkası (gayr) zannetmiştir. Mücadelenin lezzetini tatsın diye kendi kendinden bir gayr vücu da getiriyor"
48
MUHAMMED
s?"
İKBAL
SÖZLÜÇÜ
"Yaratılış, 'Bu benim kanunlanma esir olan cilıanda bir
kendi benliğini yapan, bir kendi benliğini kıran, bir kendi benliğini idrak eden ortaya çıktı' diye kızıp köpürdü." <™' s?°
"Benlik sırrının üzerinden perdeyi çekip aldım. Benlik
mucizesinin sırnnı meydana koydum," "i?-
"Benliğin saklı sırn 'lâilâhe illâllah'dır. Benlik kılıç ise,
'lâilâhe illallah', bunun bileği taşıdır," s?"
"Benlik bir avcıdır; güneşi ve ayı avlar"
s?°
"Benlik Allah'ın aslanı, dünya onun avıdır. Yeryüzü onun
avı, feza onun avıdır." "Hakk'ın sırn, Hak adamına gizli değildir Mü'min ruhu nedir, hiç bilir misin? Görünmek, var olmak zevki ile düğümünü kendi eli ile çözen çiğ damlasıdır. Feleklerin boşluğundaki eşyasını toplayıp benliğine sahip oldu ve kendi kalbine geçip oturdu." s?°
"
"Hayatın senin bu benlikten, her şeyin benliktedir; ben
lik varsa eğer sultanlık, yoksa en büyük noksanlıktır." sı>»
"Adı benlik olan bir nûr noktası, bizim bir avuç topraktan
başka bir şey olmayan varlığımızın altında hayat kıvılcımıdır." "Benliği tohum gibi ekiyorum. Benliği O'nun için muha faza ediyorum." "Eğer fânî olmak istiyorsan benliğinden kurtul; eğer be ka istiyorsan kendini benliğinle mâmur bir hale getir Ölmek nedir? Benliğinden gafil olmaktır, ..,yusuf gibi benliğinde makam tut; esirlikten padişahlığa yüksel." "Ey balçık üzerinde gül gibi gurur ile kurulan insan! Sen de benliğin rahminden doğmuşsun. Benlikten geçme, bekaya nail olursun. Bir katre ol, denizi içen bir katre oi. Sen ki benlik nuru ile parlıyorsun; bu benliği kuvvetlendirirsen ebediyete erersin." "Benlik bağından kurtulan ölmüştür. Yabancılada birle şen ölmüştür."
BENÜK
s?»
49
"Sen kendi benliğini, İslâmî değerini kaybettin. Durma
araştır artık kaybedilen o şeyi." "Hakimiyet de efendilik de, benlikte gizlidir, araştır, işte bu en emin yoldur ve zafere yöneliktir." '^'^ "Küre-i arzın sekenesi, ben nakdini harcamıştır; takdir mefhumunun nüktesini öğrenememişlerdir/Bu ince remiz, bir ke limede gizlidir: Sen başka olunca O da başka olur." s?°
"Benlik, kendinde mevcut mümkinât âlemini izhâr için
kendi içindeki düğümü çözer. Sende uzağı gören nûr yok. Sen onu fânî ve muayyen bir zannan için mevcut sanıyorsun. O gelen ölümden niye korkulsun? Benlik pişip olgunlaştı mı ölümden münezzehtir." '•^^ s?-
"Var olma nedir? Yalnız benlik özünün ortaya çıkmasıdır.
Kendine baksana, cevherin ortaya çıkmış değildir" ™ "Binbir çeşit düşünce, benliği öldürmektedir." "Benliğini yetiştirip geliştirmeyen kişiye zaman içinde değerli hediyeler verilmeyecektir!" »^ş»-
"Islâmiyetin ruhu, benliğin nuru ve ateşidir. Hayat İçin
benlik ateşi, nurlu ve huzurludur. Her şeyin özü, her şeyin kayna ğı budur, flma tabiat bu ruhu gizli kılmıştır." "Benlik, muhabbetle kuvvet kazanınca, onun kudreti âlemi emri altına alır. Onun pençesi Hak pençesi olur. Ay onun bir parmağının işareti ile ikiye bölünür." ^1^
"Benliğin kendini anlamaya seni mecbur etsin. Civa
olma; zerrelerini berkiştir, sertleş; gümüş ol. Benlik telinden bir nağme vücuda getir. Benliğin sırlarını aşikâr et." s?°
"Sen de bedeninin içinde benliği mamur'hale getir.
Kendi bir avuç toprağını, iksir yap." "Cihan fânidir, benlik bakîdir; başka bir şeyin bekası yoktur."
50
MUHAMMED
s?°
İKBAL Söztügü
"Benliğin dennlil
da sanki yokmuşum. Gözümü kaldırıp dostun cilvesini görmedim ah; kıyamet günü herkesin hayretle baktığı kimse olmuşum." "yolum dervişlik yoludur, saltanat yolu değildir. Satma benliğini dünyaya, hayranlık sal dervişlikte!" s?"
"Sen de benlik zevkine eriş ki dervişlerin şiân ancak budur.
Onlar bütün âlemden geçip benliklerine kavuşan İnsanlardır." " N e güzeldir o insan ki benliğinden bir ayna vücuda getirir ve o ayna içinde âlemi tanır ve görür." s?"
"Kendi benliğinde derinleşerek hayat yolunu bulasın.
Benim olmuyorsan olma, sen yeter kİ kendi kendinin olasın." s?»
"Benlik kuvvetiyle dağ gibi büyür tohum. Benlik arzusu
zayıf ya, dağ tohum gibi küçüktür gerçekte." s?»
"Seher yeli bana şu haberi verip gitti; sultanlıktır, benli
ği tanıyanların yeri." sş*
"Çok değerli oluşun, senin benlik taşımandandır; yoksa
incinin kıymeti ancak, içinin revnâkındandır." "Benliğini o kadar yükselt ki her takdirden önce bizzat Allah sorsun kuluna: Nedir arzun?" s?»
" B e n , iptilâlardan dolayı olguniaşıyor, Allah'ı perdenin
içine alıncaya kadar." sp»
"Benliğin makamlarını idrak eden insan, düşmanın kuv
vetli olmasını Allah'ın kendisine bir lütuf ve inayeti addeder Bu lut insan ekinine düşmandır. İnsandaki gizli kudret ve imkânlan o, uykudan uyandırır. Himmet kuvvetli olursa yoldaki taş, su olur Se! coşup akmaya başladı mı iniş, yokuş tanımaz. Hayvan gibi yiyip yan gelmenin ne faydası var? Eğer benliğin kuvvetli değilse dünya ya niçin geldin? Kendini benliğinle kuvvetlendirirsen, cihanı birbi rine katarsın."
BENLİK
s?=
51
"Benlik, dünyaya metelik vermeme derecesine yükselmiş-
se, bir mü'min asker, bir düşman ordusuna bedeldir." sp-
"Vakîn iman, İbrahim gibi ateşe atılmaktır. Vakîn iman.
flllah sevgisinde mest olmak, benliği kuvvetlendirmektir." s?=
"inci olup parlamayı, bir inci olmayı dile; bir güzelin ku
lağına küpe ol. Yahut benliğini geliştir, buhar ol yüksel, yıldırımlar savuran, deryalar dağıtan bulut ol." s?°
"Benliği, şerha şerha olmuş bir sînede muhafaza et. Bu
yıldızdan akşam meşalesi yaptılar." s?"
"Benliğin benliğe sığması muhaldir. Benliğin ta kendisi
olmak kemâldir."
K
CESARET
CESflm
53
s?=
"Benliğin derinliğine inenlerin iradesi ve cesareti, küçük
çeşmeden denizler yarattı." s?"
"Allah'ın adamı! Kılıç gibi keskin ol! Sen, kendi dünyanın
kaderini yarat!" "Kâfir kılıca dayanıyorsa, ona güven duymaktır işleri. İslâm askeri kılıçsız, kalkansız da olsa savaşan erdir." s?»
"Mü'min azimlidir, mütevekkildir. Bütün kahredici kudre
ti bu iki cevherden gelir. Bu iki cevhere mâlik olmayan kâfirdir." s?"
"
"Doğru söylemek ve korkusuzluktur mert kişilerin düs
turu. Allah'ın.aslanısın, tilkiliğe yanaşmaz aslan!" '"^ "Korkusuzluk, mertliktir bu cezbe sahibinin işaretleri. Diğer aşklar korkuludur, sahtedir cezbeleri." '^'^ ^
"Bahar rüzgân gibi lâlenin ta içinden geçmek kudretin var
dır. Bir nefesle goncanın düğümünü açarsın; bunu yapabilirsin." "Kendi memleketinde yabancı gibi dolaşma. Kendinden habersiz olan biraz korkusuz oi!" ''^ s?»
"Ben'i düşün ve çölden korkarak geçme! Çünkü sen var
sın ve iki âlemin varlığı, hiçbir şey değildir." s9°
"Eğer bizatihi kuvvetli isen belâlar, felâketler doğurabi-
len selden ne korkun olur. inci gibi denizin gönlünde oturmak ka bildir." '™' s?»
"Bilirsin ki, doğanlann yaratılışı, cevheri birdir. Bir avuç
kanat olduklan halde yürekleri aslandır" ™
54
MvHmMED İKBAL Söziüğü
ss>°
"İnanıyorum ki aslın şahin derisindendir ama gözlerinde
cesaret yoktur senin!" '^"^ <^
"Şahin uçmaktan hiçbir zaman yorulmaz. Soluğun varsa
düşmek tehlikesi yoktur" ™ sp»
"Karşılıklı mücadeleden ödün kopar. Mücadele zevkini yi
tirmiş olan bir hayat ölümden beterdir" "Hayatın yumuşak ve tehlikesiz olduğu sahilde kurulup oturma. Denize dal, dalgalarla pençeleş; ebedî hayat, mücadelede dir," s?"
"Dilin kaibindekini söylesin binbir tehlike karşısında
bile! Eskiden beri kalenderlerin meşrebidir bu böyle." '^'^ "Sen bu dokuz felekten korkar mısın? Korkma! Alemin ferahlığından korkar mısın? Korkma!" s?"
"Korkusuz mü'minin kendi öz malıdır bütün dünya,
ievlâk (yaratılış hikmeti) sahibi değildir zaten inanmıyorsa!" "Hür insan 'îâtehaf!' ('korkma') âyetini vird edindiği için daima kuvvetlidir ve sarsılmaz. Biz mücadele meydanında başımı zı yakamıza çekip büzülürüz; o, başını elinde gezdirir," ™ s?=
"Kur'ân bize 'lâtehafl' ('korkma') haberini vermiştin
insanı korkusuzlar makamına eriştirir. Onlar için korku yoktur ve onlar hüzünlenmezler." "iman kuvveti, senin hayatını artırır. Daima 'lâhavfun aleyhim' âyeti kerimesini oku. Musa, Firavun'un huzuruna çıktığı zaman onun kalbine kuvvet ve cesaret veren 'lâtehaf!'
ayeti
olmuştu." "Taş, kendini şişe sandı mı şişe olur ve kırılmayı âdet edinir. Volcu. kendini aciz sandı mı canının parasını eşkıyaya ver miş demektir. Nicedir kendini su ve çamur sayacaksın? Çamurun dan Tûr'da Hazreti Musa'ya gözüken alevi yarat."
CESARET
sş>°
55
"Tevhidin kudreti, kulu seçkin hale getirir. Kulun hilkati
ni tamamen değiştirir. Onu Hak yolunda daha süratli yürütür. Damanndaki kanmı şimşekten daha cevval ve hareketli hale geti rir. Korku, şüphe tamamen ölür; dinî ameller hayat bulur." "iP-
"Kudretli olmak muhkem bir yakîne sahip olmakla müm
kündür." ™
Dflq
s?-
57
"Lâle gibi aşk için bir dağ kâfidir." ™ "Lâle. yijrekler yakan bir dağ ile yerden biter." "Akıl, dağı bölmeye uğraşıyor veya onun etrafında dola
şıyor. Dağ. aşk için bir saman parçası gibidir." " B u dağ, sahra, çöl, deniz; benim ne sırdaşımdır ne de teslimiyetkânm. Irmaklar, çağlayanlar, hiçbirisi yakıcı bu aşkı nedir bilmez." ^ •i?"
"Dağ, çöl ve deniz ve karanın bu dünyası! Biz nazar
istiyoruz, o, 'haber' diyor!" ''^ M>"
"Neler var ki bunları sen ebedî sanırsın. Koca dağlar, sah
ralar, karalar ve deryalar... Hepsi, hepsi fânidir; bunlar bir şey değildir." ® "Muhkem ve sabit olanlardan her ne bilirsen geçicidir. Dağ, çöl, kara, deniz, sahil, hiçbir şey değildir" '•^^ s?-
"Var olan her şey varlığını bu bakış huzmesine borçlu
dur. O'nu kimse görmezse çok müteessir olur, inler. Eğer görürse o zaman deniz veya dağ olur. Cihan, bizim O'nu görmemizle gelişir, büyür O bir fidandır ki bizim ihtimamımızla neşvü nemâ bulur. Bu gören ve görünen meselesi bir sırdır." "Ey Himalaya! ...Dış görünüşüne bakılırsa sen sadece bir dağsın. Oysa sen bekçimiz, Hindistan'ın da duvarısın." "Gönlümüzü Hak aşkı 'lâilâhe illallah' ile aydınlatınca bütün mükevvenât harmanını bir âh ile yakanz. Onun harareti ile göğüsler içindeki gönüller erir, su olur. Bu aynalan onun harareti
58
MUHAMMED
İKBÂL
SÖZLÜQÛ
eritmiştir. Onun alevi lâlede olduğu gibi bizim damarlarımızdan akan Onun yüreğimizdeki
dağından başka malımız, mülkümüz
yoktur" v?»
"İzzeti nefs sahibi insan, sultanlardan bir şey istemez. Fakat
elden ne gelir ki! Dağdan bir saman çöpü olması beklenmez ki!" "Şahin için yuva yapmak zillettir diye; şu dağda, bu sah rada vakitler geçirmede," ™ "Ey islâm genci! Yuvan, kraliyet saraylarının kubbeleri
s9=
üzerinde değildir Kartalsın sen, daha yükseklerde, dağların zirve sinde yaşamalısmdır!" "Bir de yüksek dağlar üstüne yuva yap, Bir yuva ki, şim şekler ve gök gürültüleriyle dolsun. Gözü yılmaz şahinlerin yuva larından daha yüksek bir yuva. Ta ki hayat savaşına kadir bir hale gelesin, Cismin ve canın, hayat ateşi ile yansın," s?"
"Yuvalan yüksekteki kuşlann nağmeleri, ırmağın sesiyle
sarmaş dolaş oluyor. Zannedersin ki Allah, o yüksek cenneti, dağ eteğine kurmuş!"'™' "Bir avuç tozdan bir vücut meydana getir Lâkin bu ten, taş bir kaleden daha muhkem olsun. Onun içinde, bir dağın kenanndan akan ırmak gibi derdin ne olduğunu bilen, duyan bir gönül meydana çıkan"'™' s?°
"Sen, şehri bırak, mağarada otur Nûrânî varlıkların top
luluğu ile sohbet et. Bir bakışla toprağı iksir yap, bir münâcatla fe lekleri yak. Musa gibi dağlarda âvâre dolaş; müşahadenin ateşinde biraz olsun y a n ! " V?-
"Ben terennüm etmeyi dağlardan akıp giden ırmaklardan
öğrendim, Gül bahçesinde böyle dertli dertli bir feryat duymadım, işitmedim," s?-
"Dağlardan ağlayarak akıp giden bir ırmak gibi canım,
zaman ile daima savaştadır"
• om
59
s?»
"Denizi kaybedince, suyu kıt ırmağını hiç olmazsa koru.
Ziyanın neresinden dönülse kârdır. Belki dağlardan inen sellerden faydalanırsın; kucağında tekrar bir tufan yetiştirirsin." sp»
"Heyecanlandıran, pervasız aşkın şulesi, şehirlerin gürül
tüsünde ölüyor; o, bozkırda ve dağlarda veya kenarı görülmeyen denizin kıyısında halvet arıyor. Ben ki, dostlar arasında hiç mah rem görmedim, bir ân deniz kenannda istirahat ettim." s?"
"Çınar (kâmil İnsan), insanı hayrete düşüren bir şânü
azamete mâlik olduğu için, dağlar, ondan satvet ve âzâmet alırlar." ^
"Dağlar gibi olgun ve pişkin yaratılışlı ol; denizler yüklü
yüzlerce bulutu omzunda taşı." sp»
"Denizde ne zamana kadar çer çöp gibi yaşayacaksın?
Kendine sahip ol da dağ gibi sert ve metin yaşa!" ™ sp»
"Başı dumanlı dağlar gibi kudretli ve bağsız yaşa. Sakın
çer çöp gibi yaşama; rüzgar şiddetli, alev pervasızdır." s?»
"Ben o yolcunun müridiyim ki o, dağı, çölü ve denizi
olmayan bir yola ayak basmamıştır." '"^ sp»
"Dağ ve derelerde bulut yığınları, Hallac'm yayından
uçan pamuk parçalan gibi. Dağ, deniz, güneşin batışı. Orada A l lah'ı perde olmadan gördüm."
\ DERVIŞ
DERVİ}
sı>=
61
"Gönlü diri olanlar her mevcudu severler, kul olayım
onlara. Tekkede oturanlar gibi değildir onlar. Sofiler hiçbir şeye asla gönül vermezler. Gönülleri âşinâ bir renge; lâkin onlar tama men renksizdirler. Mescidin, meyhanenin, puthanenin ayarı, on ların bu gönlüdür. Görüşleri aydan da ülkerden de yüksektir. Kehkeşan yakasına onlar yuva yapmazlar. Her meclisin dışında, hepsinin de içinde... Halvette oldukları halde onlar daima her kesle beraberdir." ^ s?°
"Sözü bırak, hal kapısını çal. Dînî ibadetlerin karanlığına
Hak nurunu tevcih et. Padişahlık kaftanı içinde derviş olarak yaşa; gözün daima uyanık olsun; daima Hakk'ı düşünerek yaşa" "Allah aşkıyla yanan derviş, ne Şarklıdır, ne Garplı. Delhi değil vatanım. Isfahan da Semerkand da değildir." s?^
"Evet belki garipsin, yol iz bilmezsin; yalnız mahremâne
ölçüyle var sevgili yurduna." <^ "Yazıklar olsun o millete ki acze düştü; bey, sultan yetiş tirdiği halde bir derviş yetiştiremedi. Onun hikâyesini benden sor ma; söylenemeyecek şey nasıl söylenir. Hıçkınklarım boğazımda düğümlenmiş... İyisi mi bu kıyamet benim içimde kalsın." ™ s?"
"Zamanın acı koşullarından şikayetçi olanın dervişliğin
de bir parçacık dilencilik kalmış demektir."'™ \^
"Bir taraf doğu, bir taraf batı; yönler dünyasıdır bu! Be
nim yurdum gökyüzü ise de uçsuz bucaksız, sının belirsizdir! Kuş lar dünyasının dervişiyim ben. Çünkü şahinirn, yuva yapıp ona bağlanmak âdetim değildir!"
62
MUHAMMED
İKBAL
SÖZLÜQÜ
"Bu esnada Cenab-ı Hak Hindistan'da Alemgir'i seçip vücuda getirdi. O, kılıca hakim idi. Fakat ruhen derviş idi. Dünya ya zerre kadar itibar etmezdi." "Sâdık âşıklara sen kem gözle bakma sakın! Revaçtan düşmüş olan bunlar o kafilenin yegâne malıdırlar. Kölelerin hepsi ne âzâdnâme verdiler. Şimdi hepsi de hürdür. Artık şeyhle brehmen, sürüşüz birer çoban haline düşmüşlerdir." ^ atma."
"Dervişlerin kalbine neşter vurma; kendini yanar ateşe
ır "Manevî yanış, şevk ve heyecan Asya'dan zuhur etmiştir. Hem şarap, hem kadeh yine Asya'dandır. Aşka güzelliği biz öğrettik; ona hakikî insan vücuda getirmek usûlünü biz öğrettik. Sanat da, din de Asya'dan zuhur etmiştir. Şark'ın mukaddes toprağma felekler haset eder."
li D O Ğ U
Doğu
s?"
65
"Maşrık harap. Magrib ise ondan beter harabe! Alem
ölüye dönmüş. İçinde Hakk'ı bulmak, aramak zevki ölmüş." s?»
"Galipler ayş ve tarab içinde; mağluplann işi, gecelerini
gündüzlerini saymaktan ibarettir." ''^ "Doğu'da hastalığın nedeni kölelik ve taklitçiliktir, Batı'da ise hastalığın nedeni demokratik düzendir." ™ "S"
"Kölelik ve taklitçilikten gözleri kör olan Doğu milletleri
apaçık gerçekleri göremiyorlar." ™ s?"
"Benliği öldüğü için Doğu cüzzama yakalanmıştır."
(Dİ
"Hayalinin kemendi asumanları saran Şark kendini kay betmiş. İçinde arzu denen yanıştan bir eser yok." ^ "Geçmiş zamana göz bağlamış, sönmüş ateşten kalbini yakıyor (Hindistan), Kendini kendinden uzaklaştırmış, eski örnek lerden bir hapishane yapmıştır." '•^ "•S-
"Sen (Pencap köylüleri) binlerce seneden beri toprak
işlemektesindir. Söyle hayattan ne istiyorsun, gayen nedir?" "Rumlar (Batılılar) değişti, Suriyeliler değişti, Hintliler değişti. Sen de ey dağ çocuğu uyan, kendi benliğini tanı. Kendi benliğini tanı, ey gafil Afgan!" s?»
" O zât (İkbâl) ki onun sözü sade iştir. Şark uykudayken
o uyanıktı!" ''^ s?»
"Benim alevim ise Şark pirlerinin nefesinden ilham
almakta," ™ sş»
"Şarkta kâinatın sırn, aşktır."
(PM)
66
MUHAMMED
s?"
İKSAL
SÖZLÜÇÜ
"Manevî yanış, şevk ve heyecan Asya'dan zuhur etmiş
tir. Hem şarap hem kadeh yine Asya'dandır. Aşka güzelliği biz öğ rettik; ona hakikî insan vücuda getirmek usûiünü biz öğrettik. Sanat da, din de Asya'dan zuhur etmiştir. Şark'ın mukaddes top rağına felekler haset eder." ™ "Şark'ın tefekkürü, Frenk esaretinden kurtulsun. Benim terennümlerim ona taravet ve renk versin," ™ s?"
"Renkli tefekkürümün, Şark'ın züğürtlerine nezrettiği
mücevher, değerli bir iâ'ldir"
^
W' "Ona (hür insan) yaklaş, ona mahrem ol; bizlere yabancı kalabilirsin. Evin viran olsun, zararı yok, fakat ev sahibi oi. Bu dönüp duran felekten az şikayet et. O, diri insanın sohbetinden hayat kazan. Sohbet, kitaptan öğrenilen ilimden çok daha güzeldir. Hür insanların sohbeti, insan vücuda getirir."
DOST
DOST
69
\^
"Ben yolu sormuyorum, arkadaş arıyorum. Nasii demiş
ler: Evvel arkadaş, sonra da yol." s?-
"Bir yâr, dîvâne, fakat akıllı bir yâr; şunu bunu düşünme
yen (mâsivâya yabancı olan) bir yâr." s?-
"Dosttan ayrılan gönül, medreseden, mektepten aldığı
bilgilerle asla huzura ermez." s?°
"Sinende dağlar yok; varlığın gecesinde. Kendini ancak
onun ışığında tanırsın." ^
"Eğer sevgiliden sen mahrem bakış istersen, O'na aşina-
lann eteklerine sanl." s?»
"Ey genç, böyle bir gönülün {Allah sarhoşu bir gönül)
eteğine yapış; köle doğmuş iken hür öl." ™ "Ele bir şişe geçir: onu hakimane iç. Ve bu hayat bezminden öylece çekilip git." ™ s?"
"Akıl, meşalen midir? Onu bırak bir yere! Kadehin nedir;
aşk mı? Onu sırra âşinâ bir kul ile beraber iç!" ^ sş>-
"Hür adam, derin ve uçsuz bucaksız bİr deryadır. Deniz
den su al, oluktan değil. Bu insanın göğsü, ateş üstündeki tencere gibi kaynar ve coşar. Onun nazannda heybetli dağlar bir avuç kum gibidir. O, sulh zamanında meclisleri neşelendiren insandır, çeme nin üzerinde bahar rüzgân gibi eser. Mücadele anında o kendi ka derini bilir. Kendi mezannı kazar hem de kendi kılıcı ile. Ey çok sev diğim, bizden ok gibi kaç; onun eteğine sanl, hem de en derin bir acz içinde... Gönül tohumu su ve çamurdan yetişmez, onun için gönül sahiplerinin nazarı kâfîdir Eğer bu âlemde böyle bir insanın eteğine sanimazsan, on para etmezsin. (Bir çöpe değmezsin.)" ™
70
MVHAMMED
S9"
IKBÂL
SÖZLÜMÜ
"Ona (hür insan) yaklaş, ona mahrem ol: bizlere yaban
cı kalabilirsin. Evin viran olsun, zaran yok, fakat ev sahibi oi. Bu dönüp duran felekten az şikayet et O, diri insanm sohbetinden hayat kazan. Sohbet, kitaptan öğrenilen ilimden çok daha güzel dir. Hür insanlann sohbeti, insan vücuda getirir" ™ "Ey gafil, dini, kitaplarda arama! ilim ve hikmet kitaptan öğrenilir. Din ise ehluilâhın nazanndan öğrenilir. ...Gönül hastalıklannı gönül sahipleri tedavi eder" s?°
"Gönlü parlakların sohbeti bir iki ân sürer ama bu ânlar
varlık ve yokluğun sermayesidir" "Ariflerin nefesi, sabah rüzgarı gibidir, işte bu nefesten damarlannda mânâ nemi vardır. Eğer bir Şuayb sohbeti nasip olur sa çobanlıktan Musa'lığa geçiş iki adım kadardır," '"^ "Pîderin hırkaları altındaki testiler, şimdi boşalmış gitmiş. Yazık ki gençlere has, o şarabın yerini hiç kimseler bilmiyor," ^ "Ateşli aşktan bahsedeceğim. Kabul et. Bir fakirden sultanlığın ruhunu, inceliğini, mânâsını Öğren." s?°
"Ey sen ki. Senin kutsiyete ermiş fertlerin (evliyan), pey
gamberler mertebesindedir. Senin aşkınla bağn parça parça olan lar, gönülleri dokuyanlar, vücuda getirenlerdir,. Bir pervaneden yanmanın inceliğini, derin mânâsını öğren, Ateş içinde bir saray bina et. Canına aşkı yerleştir Mustafa ile olan ahdini tazele," ^
"Ey cahil! Sen de bir gönül ele geçirmeye bak. Sevgiliye
bir mahfe hazıda. İcabında kendini feda et. İcabında onu elinde tut, 'Niyaz' tuzağını kurup 'nâz'ı yakala." ^
"Yıldızları mızrakla delip de ipe dizen, kahramanların
büyük, uyanık himmetine kul kurban olayım ben." "Allah dostlarının eli, Allah'ın elidir; iş becerir iş yapar, işi halleder ve galip geür"
"Bir bal<ış, yol üstünde neler yapar bilmezsin. Biz huzurunda dua edip bu yola girdil<."
DUA
Dw
73
"Gece sabahlara kadar için yana yana Allah'a yalvarmazsan kimse imdadına koşmaz." ™ ^
"Yalvanşlarına, yakarışlanna Allah'tan cevap gelecektir.
Perdeler bir bir kalkacak, Allah ilham edecektir." s?"
"Gönül sahibi, halka, birliğin inceliklerini öğretiyor.
Onlara dua ve niyazın usûl ve âdabını öğretiyor." s?°
"Onu sabahlann ibadet ve dualarıyla meşgul kılın. O n u
tekkecilikte usta kılın." ^
"Müslüman, dünyadan kaçar, Hak tarafına koşar. Tedbi
rini dua ile kuvvetlendirmek ister." "(Ehrimen:) Nuh'un, duadan başka bir tedbiri yoktu; o bîçarenin sözlerinin hiç tesiri yoktu." "Bir bakış, yol üstünde neler yapar bilmezsin. Biz huzu runda dua edip bu yola girdik." "Mü'min, Allah'a niyaz eder ki: Biz sana uyarız, sen de bize uy!"
§f FAALIYET
FmilyET
75
"Muhammed milleti, zaman itibariyle de sonsuzdur. Zira bu şerefli millete kıyamete kadar devam vaat edilmiştir." "Mollanın cenneti şarap ve hûrî ve gilrrıandır: hürlerin cenneti İse daimî yürüyüştür." '•'^ "Mollanın cenneti yemek, uyku, şarkıdır; âşıkın cenneti ise vadığı müşahade etmektir." 'p'
"Bizim çılgınlığımız iki cihana sığmaz. Bu cihan da yolu
muz, o cihan da yolumuz." ^ "Ölesiye çalışan, güçlüklere saldıran insan, iki âlemi aydınlatır." *^ •5^
"Benliğinden İlham alarak düşün; iş, hareket adamı ol,
Hak adamı ol. Hakk'ın esrarını taşı!" "Toprağız, lâkin yıldız gibi hızla koşuyoruz. Bir lacivert denizde sahil arayıp duruyoruz." "Bunların her ikisi yaratılış âleminin kaderidir, 'lâ'dan ha reket, 'illâ'dan sükûn doğar." ™ s9-
"Ey hatasında ısrar eden adam! Senin sükûn dediğin şey,
burada harekettir. Salınıp yürümektir." ^
"iş ve hareket ile sinirlerini demir haline getirirsen, cihan
da sana güzel bir mevki bahşeder Zayıf ve hasta isen seni kuvvetli ve metin bir hale getirir. Seni dağ gibi kuvvetli ve olgun yapar." s?»
"Hareket etmede, yol almada her şey bu dünyada. Ay ve
yıldızlar dönmede, kuş ve balıklar akmada." ^^'^
76
MVHAMMED
s5>-
İKBAL
SÖZİliqÛ
"Hayat mütemadiyen yürümektir, Dalganın bütün varlı
ğı seğirtip koşuşmasından ileri gelir." s?-
"Dalgalar gibi şahlan, denizde ebedî kalî Sahili istiyorsan
sen, gafil, sahii nerede?" ^ "Kendinden geçmiş sarhoş bir dalga, şiddetle sahile çarptı ve 'gidersem vanm, gitmezsem yokum!' dedi."'™' "Ey yolcu! Can, makamda durmaktan ölüyor; daimî uçuşla daha canlı oluyor" s?-
"Yerden göğe kadar ne varsa durmadan yol alıyor, Adım-
lannî aç, kervan pek hızlı gidiyor." ™ "Yolcuların hayatı, koşmak, çırpınmak ve atılmak ile anlaşılır. Dalga kervanının yolu ve menzili nerededir?" ™ "Sahilde rahat rahat oturan insan, davran! Girdaplar, timsahlarla daha savaş bitmedi. Kazmayı elden atmak, akıl işi de ğildir. Taşın içinde daha çok lâ'l cevheri var." ^ "Gençlik kendi kanının ateşinde yanmaktadır, çok çalış mak ve meşakkat baldır acı hayata!" s9-
"Gece gündüz çalışmak, çabalamak ve yeni, bugünkün
den çok farklı bir asır yaratmak kabildir." s?°
"Müslüman! Büyük davalann adamısın, dünya ilk basama
ğındır! Bu kurt kuş dünyasını Allah, mücadele için yaratmıştır!" s?-
"Senin denizinde neden fırtına yoktur? Müslüman, senin
benliğine ne oldu?" s?»
"Kafilenin beyisin; çok çalış hiç durmadan! Zira kabile
mizde Haydar olabilmenin sırrı kerrârlıktadır yani kılıcı tekrar tek rar vurmaktadır" "Biz işlerimizi zan ve tahmin ile yürütürüz. O (hür in san), sadece iş yapar, çok az konuşur." ™
f;ı;ii./Y£7
n
"Cebrail veya hûrî, dizginine yapışıp seni durdurmak is ter, sakın bu yolda durma! Nazlı dilberler gibi onlara bir cilve yap! Hepsini atlat ve geç yürü! Yürü daima!" ^ s?»
" B u daimî mücadele onu tasfiye eder, onu daha muhkem,
daha seyyar ve daha hareketli kılar." s?»
"Çabalayıp didinmek, sonra da erişmemek... Bunun bü
yük zevki var. Bir kervanın peşinde hâlâ yürüyüp duran insan ne bahtiyardır." s?"
"Deli gönlüm beni rahat bırakmaz. Varlığım civa gibi ha
reketten ibarettir. Benim adım dalgadır; deniz bana vız gelir. Gir dap halkalan ayak bağım olamaz." "Bize uykusuz göz. bitkin bir gönül ver. Gene bize civa yaratılışı ver."
FAKİR
FAKİR
^
79
"Dünyada bulunurken dünyadan kurtulmak bir şeydir." "Mü'minin fakrı, benliği
^
meşale gibi parlatmaktır." ™
"Hayat bu bezmi süsler; yalnız o hayat denen varlık ken
dini korur. Bu kafile içinde ey sürüklenen insan; hiçbir şeye bağ lanma; her şeyle birlik yürü!" s?=
"Diri insan, Hak'tan gayn olan her şeyden elini eteğini
çekmiştir. O'nun varlığında kendi benliğinden bir meşale vardır." ^
"£y, su ve çamur köleleri, fakr nedir? Bir doğru gidilecek
yolu gören göz ve bir canlı gönül... fakr, kendi işini iyi düşünmek, tartmak, kelime-i tevhide sarılmak. Fakr, arpa ile Hayber Kalesi'ni fethetmektir. Fakr sultanları, beyleri esir edip atının terkisine bağ lamaktır. Fakr, zevk, ateşli aşk, Hak'dan gelen her şeye istekle razı olmaktır." s?"
" "Arif, konuşmanın kapısını kapattı, kendiliğinden mest
olup dünyadan vazgeçti." "Fakr istiyorsan züğürtlükten şikayet etme. Huzur ve emniyet 'hâli' nedir? Mevki ve madde değildir. Sadâkat, hulûs, niyaz, yanış ve dua lazımdır. Altın, gümüş, kırmızı ve sarı kumaş lar d e ğ i l . " " "Ben demiyorum, saray ve köyden vazgeç! Bu renk ve koku dünyası senin devletindir. Parça parça cevherini topraktan al; avını, doğan gibi feleklerden al! Gönlünü renk, koku, saray, köye verme! Gönül O'nun haremidir, onu başkasına verme!" "Seni çıplak bırakan o fakirlikten vazgeç! Ne mutlu o fak ra ki saltanat verir." '"^^
80
MUHAMMED
İKBAL
SÖZLÜÇÜ
"Sana fakirlik ile sultanlık arasındaki ince farkı söyleye yim: yoksullukta benliği korumak, sultanlığın ta kendisidir." '^'^ "Avcıyı av yapan bir fakirlik vardır. İnsana fetih sıMarı öğ reten fakirlik de vardır! Milletleri miskinliğe ve zillete düşüren fakidik olduğu gibi bir fakirlik de var ki, değdiği eşyayı altın yapma sanat; ondandır." '^'^^ >^
"Fakr, manevî kudret, kalender dervişin huzurunda elde
edilir./Ne taç ve taht ile, ne de ordu ve asker ile kazanılabilir." "Fakir adam ateştir, âmir ve kayser çöptür; krallann talih ve haşmetine çıplak bir söz kâfi gelir." s?°
"Fakr, cihanın gizli kudretlerine baskın verip onlan peri
şan edecek bir kuvvettir. O, seni başka bir makama yükseltir. Bir cam parçası olan seni, elmas haline getirir." ™ sp=
"Kur'ân bulunmasaydı, aslan tilki kalırdı. Kur'ân'ın orta
ya attığı fakr hakikî saltanatın aslıdır. Kur'ân'ın öğrettiği fakr, zikir ve fiknn kanşmasıdır. Fikrin, ancak zikir ile beraber tamam olduğu nu gördüm." '^^ sp=
"Kur'ân'daki fakr, hal ve mazinin muhasebesidir; rübâb,
sarhoşluk, raks ve terennüm değildir, Mü'minin fakn nedir? Doğu yu batıyı, kuzeyi güneyi hükmü altına almaktır. Kul, o fakr saye sinde Hakk'ın sıfatlarına b ü r ü n ü r , " " "ikbâl, ne şehrin şeyhidir, ne şairdir, ne de sûfîdir. O, yol üstünde oturmuş bir fakirdir ve gönlü zengindir,"'™' SP"
"Ben kimseye niyaz etmeyen, her şeyden müstağni olan
bir fakirim. Benim meşrebim şudur: Kınlabilirim, fakat kınğımı tedavi için asla ilaç istemem,"'™' s?=
"Ey dünya heveslerine aldanan insan, bak bu fakirin
azim ve iradesine: Ben padişahlann nazını çekmem, kimseden lütuf ve kerem istemem, Başkalannın lütuf ve keremi beni yaralar. Benim o yaraya tahammülüm yoktur," ™
FAKİR
<=!>•
8i
' ' G ö ğ s ü m d e k i her ş e y d e n m ü s t a ğ n i g ö n l ü m y o k m u ? B u
gönül dilenciyi padişaha çevirir." "Tefekkürüm o kadar yüksektir ki güneşten. Aydan ışık dilemek için Ülker yıldızı gibi zillete düşmez." "Ne soframda kebap olmuş kuş var ne de kadehimde ay na gibi parlayan şarap. Benim ceylanım sade ot yer, lâkin onun ciğerinin kanı halis misktir" "Gönlünü Hakk'a bağla: nafile bekleme, padişahlar sana huzur ve saadet veremezler. Zira bu puthanenin kapısında secde edilemez."'™' -i?»
"Fakr ve şahlık, Hazreti Muhammed'in zâtında tecellî
eden iki büyük mazhariyettir. Bunu o getirmiştir. Bu iki kuvvet, mü'minin varlığından taşar. Fakr, onun kıyamı, şahlık ise secdesidir." s?-
"Fakr erdi mi kemâle; işte padişahlık bu! Hasır üstüne
uzan; Keykubad'm tahtını ancak orada bulursun." "Cem'in tahtı hasınn altındadır. Fakr içinde şahlık, 'rıza' makamlarındandır" ™ "Sen şimdi gurur, kibir ve benlikle bizim fakrımızı ayıplı yorsun." " O (fakr sahibi) bu keyfiyet ve kemiyet cihanına sığmaz. Bu deryayı, sahili vardır diye suçlama." "Fakirin, sofînin, şairin düşüncesi; bilir misin ne kadar gemiyi batırmıştır!"
L\ FELSEFE
FELSEFE
83
"Benim pervasız aşkım, alevler kucaklar. Faydasız felse femden bir kıvılcım bile sıçramaz." s?»
"Kendine uymamak senin imanın olunca, kendi fikirleri
nin âlemi senin hapishanendir." ''^ sp-
"Senin (Bergson) kurduğun tefekkür sistemi baştan aşa
ğı bâtıl evhamdan ibarettir. Gönül terbiyesi altında yetişmiş bir akıl ile hayatı mütalaa et!" s?»
"Hikmet ve felsefe, sonu gelmeyen bir iştir. Onun mek
tebinde aşk ve muhabbet tadı yoktur." '"^^ "Hikmet ve felsefe beni sersem eyledi. Ey benim Hızırım yetiş! Başımı bu çok ağır yükten halâs eyle gel! Şarabın harareti ak lı eritemedi. O cevval, o can alan gamzeye söyle gelsin; bir çare mize baksın," <^ s?»
" B u çağın ilim ve felsefesinin İmanı nasıl da tahrip etti
ğini bilirim. İbrahim gibi o ateşe atıldığım bellidir." "Felsefe içinde boğulmak, benlik içinde kâfidiktir. M u sa'lık benliğin gizli işareti, yani zalimlere karşı koyuş örneğidir," sşx>
"Benim sözüm bu: Cihan inkılâp içindedir İçi hayat do
ludur ve muzdariptir. Kendi yarattığın adetleri saymaktan vazgeç. Bir kendine bak, hamle yap. Cüz'ün külden daha üstün olduğu o âlemde Râzî ve Tûsî'nin kıyas ve muhakemesi cinnettir." "Aşkın ve cezbenin kemâli, üstün zeka ve görüşüdür Ali'nin; aşkın ve cezbenin zevali de Râzî'nin felsefeciliğidir" i"*^'
S4
MvHmMEO
İKBAL
SÖZLÜÇÜ
"Eğer bu cevher (aşk) hükmetmiyorsa insana, o zaman ilim ve felsefe şişe imâl etmektir." "Felsefe nin ince. elerin hikmetleri, burada kadeh dibinin tortusudur Biz bu yolda dünyaya zerre kadar kıymet vermeyiz." *™' "S"
"Keîâm'ı, felsefeyi gönül sahifesinden tamamıyla çıkar
dım. Kalbimi hakikatin neşterine bıraktım."
"O diyarın (Kabil) halkı tok gözlü ve güzel bir fıtrata maliktir. Fakat kılıç nasıl kendi cevherinden haberdar değilse, onlar da kendilerindeki bu yüksek vasıflardan bihaberdirler."
;İ FiTRAT
FITRAT
s?»
87
"Bir bulutçuktan
büyümüş, insanm faaliyetini henüz
görmemiş bir âlem! Varhk levhasma daha resimler çizilmemiş; fıt ratı küçük gören kimse yok orada!" "Bütün bu feyizler fıtratın baharmdandır; fıtrat ise, fıtra tın Varadanmdandır."'"^ s?"
"Hakikati gör gafil, tecellî, fıtratın ta kendisidir. Çünkü
derya, kendi dalgasından ayn değildir." '^'^ "Musa (a.s.), Cebrail'in, Kur'ân'ın mânâsıdır. Allah'ın fıt ratının bekçisidir o." ™ "Senin fıtratın, nurunu Mustafa'dan alıyor. Nihayet söy le makamımız nerededir?" '"^ "Bu topraktan yarattığın tende de bir şey var, onu sak lamak benim için ne kadar zordur!" <^^' ' "Dün gece bu sebep ve netice zinciri ile birbirine bağla nan mevcudatı vücuda getirmek gailesinin ruhu olan ve bu işten {ki hilkatin başladığı andan beri devam etmektedir) yorgun düşen fıtratı gördüm. Kâinatta güzel ve çİrkİn ne varsa gözlerinin önün de; bakışı da kâinatın gayb cephesine nüfuz etmiş." "Ne anlamı var mânâ güzelliğini süsleyip püslemenin; zaten yaratılış kınasını yakmaktır lâlenin." '"^ "(iblis:) insanın fıtratı çiğdir, uğraşması zayıf Bu adam, bir iki vuruşuma bile tahammül edemez." " O diyann (Kabil) halkı tok gözlü ve güzel bir fıtrata ma liktir. Fakat kılıç nasıl kendi cevherinden haberdar değilse, onlar da kendilerindeki bu yüksek vasıflardan bîhaberdirler."
88
MUHAMMED
s?»
k£Wt
SÖZLÜÇÜ
"Fıtratın şehâdeti makbul müdür sor ondan! Gideceğin
yeri biliyor musun, yoksa şaşkın yolcu musun?" "'^^ sş»°
"Güzel ve çirkin ayan, sanatkârın temiz fıtratıdır."
(BE)
"Onun fıtratı mamurdur ve mamur oldukça da yeni bir âlem vücuda getirir." s?°
"Evet fıtrat bana kurnaz düşünce bağışlamamıştır. Ama
toprağımda uçma kudreti yatmaktadır." m "İlâhî bir değer bağışlamıştır fıtrat bana. Topraktan yara tıldım fakat toprakla İlgim kesilmiştid"
"Yaratmak nedir? Güzelliği aramak! Başkalarına kendisini göstermek! Cemâlimiz olmayınca, varoluşun bütün bu hengâmeleri vücut bulamaz.'
İ3I'
•
1=^311
İ l GÜZELLIK
ÇÜZELUK
91
sP"
"Güzellik diyarının ışığıyım ben."
sş^
"Güzel, zarif ve alımlı olan her şey, istek çölünde bize
kılavuz olur. Güzellik, arzu baharının hallâkıdır. Hüsnün o tecellî si, arzunun Rabbidir" s?"
"Erlerin aşkı, güzeller naktinin ayandır. Güzelliğin üze
rindeki perdeyi parçalayan bu aşk, aynı zamanda onu perdeler." ™ s?"
"Yaratmak nedir? Güzelliği aramak! Başkalarına kendisini
göstermek! Cemâlimiz olmayınca, varoluşun bütün bu hengâme leri vücut bulamaz,"
i
HAKİKAT
HAKimr
s?°
93
. "yıllarca ilim öğrendikten sonra İkbal'i aradım durdum.
Nice zaman sonra doğanı vurup buldum hakikati!" '^'^ "Hakikatleri dile getirmeye söz ve cümle elbisesi dardır. Hakikat bir ayna, söz ve cümle, onun sırrı cilasıdır" s?=
" E y gönül, hayat sırnnı goncadan öğren; çünkü onun
mecazında hakikat apaçık görünür.
Gonca bu kara
topraktan
doğar, lâkin gözü güneş ışıklarmdadır" s?°
"Hakikat ormanını araştıracak aslan yürekliler nerede?
Ham sofuların, cahil hocaların kölesi olanlar var şimdi sâkî!" "Benliğinden ilham alarak düşün; iş, hareket adamı ol; Hak adamı ol; Hakk'ın esrarını taşı." s?=
"Vakîn olmadıkça hakikatin lezzetine varılmaz. Yakîn
olmadıkça insan yaratma kudreti elde edemez. Yakîn olmadıkça gönül zaaftan tir tir titrer. Yeni bir nakış vücuda getirmek onun için ne kadar zordur."
J ,11
n
îı H A L Î F E
HAÜFE
95
"Ademoğlunun mukadderatı, 'innîcâil' kelimesidir; onun tefsiri yerden göğe kadardır." sp"
"Ben'den ve onun hararetinden nasıl bahsedeyim? Onu
'innS araznâ' âyeti kerimesi açıkça anlatır. Onun azameti, feleki tir tir titretir. Zaman ve mekân onun sırtmdadır. O, insanın gönlüne yedeşmiştir, bir avuç toprağa nasip olmuştur. Gayr'dan ayrı, fakat gayr'a bağlıdır. Kendinde kaybolup gayr ile birleşmiştir. Gafil olma, o sana emanet edilmiştir Ne cahilsin kİ kendini görmüyorsun." "Dağların tahammül edemediği o yükü, kahır ve azame ti, feleğin ödünü patlatan o emanet yükünü. Bak, işte o dilekleri mizin sermayesini, çocuklarımızın göğüsleri taşıyor." "Dünyada Âdem, Hakk'ın naibidir. Dünyadaki unsurlar üzerinde onun hükmü kuvvetle cereyan eder." sı»-
"Ali'ye verilen isimlerin sırrını ancak hayatın içindeki
hakikatlere eren insan anlayabilir." sp"
"O parlak gönüllü kul. Hak adamı, yalnız o cihanda ha
lifen idi. Şimdi o para, evlat, kadın sevgisine esir. Onun sumenatını (puthane) yerle bir edebilir misin?" s?»
"Ey sen ki, emanet sahibi olmakla beraber emanetten
habersizsin! Üzülme, kendi içine bak!" ss^
"Aşk sultanından asker tedarik edip aşk Fara'nının (Mek
ke'de bir dağın ismi) üzerine yürü. Ta ki. Kabe'nin Hûda'sı seni tal tif etsin. Seni, arz üzerinde kendi halifesi yapsın." " O gizli ateşin bana emanet edilmesi için çiğ danesi gibi ağlayan bir göz oldum."
96
MUHAMMED
ss^
İKBAL
Söztügü
"Ezeli kanunu Hak sana emanet etmiş. Allah'ın varsa
eğer, sağı sen, solu sensin! O'nun serveti sensin. O'nun kudreti sensin!" "Cihanda Hakk'a naip olmak güzel bir şeydir. Anâsıra (varlık) hükmünü geçirmek güzel bir şeydir. Hakk'a naip olan insan, âlemin canı gibidir. Onun varlığı. İsmi Azâm'm gölgesidir. Cüz ve küH'ün, her şeyin gizlice ifade ettikleri şeyleri anlar; cihan da Hakk'ın emriyle kâim olur." "Mümkün olan, halife olan insanın varlığından dolayı itibar kazanır; onun itidali, mümkün olanın ayandır." "Onun panitısı ya Mustafa'nın nûrundandır ya da Mus tafa'ya iştiyakının telaşından." "Hakk'ın kulu, Peygamber'in varisidir. O, başkalannın cihanına sığmaz." ^
"Onun görmesi, görmemesi, yemesi, içmesi, uyuması
Hak yolundadır. Allah'ın rızası, onun nzası içinde erimiş, kaybol muştur, insanlar bu söze ne zaman iman edecekler?" ••s^
"Hayır ile şer mücadelesinde onun (Hakk'ın kulu) irade
si kuvvetlidir Hakk'ı zikir onun kılıcı, Hakk'ı tefekkür de kalkanı dır." "Cihan ufuklannda 'Bû Türâb' olan kimse, güneşi garp tan şarka döndürür; mahrekini değiştirir." "Allah ehlinin gerçek imanı, Hakk'ın bu dünyaya aksedişidir. Voksa bu dünya bir efsane, vehim ve sahte oluştan ibarettir." '^'^ "(Nihayet) 'mâ zâgelbasar'dan (göz kamaşması) nasip alınca 'abduhü' makamına rakip olur," s?°
"Mekân ve lâmekânda onun (kendini gören insan) şöh
reti, onun mücadelesi hakimdir Bu dokuz felek, onun fezalar ka dar geniş ve uçsuz bucaksız ruhunda avare avare dönüp durur"
HALIFE
97
"Onun (Hakk'ın kulu) yaratılışı cihetler içinde olduğu halde cihetlere nispeti yoktur. O, iç'tir; kâinat onun etrafında ta vaf eder." "Hak ereni, bu dört cihetli dünyanın canıdır; bunu, hal vete çekilene benden bildir!" '^^ S9°
"Yavaş yavaş onun (halife olan insan) gayb'ı huzur olu
yor; onun ne hududu var ne de mülkünün sınırları." ''^ •p-
"Çınar, insanı hayrete düşüren bir şanü azamete mâlik
olduğu için dağlar, ondan satvet ve azamet alırlar. Onun elbisesi nin arış ve ırgacı ateştir. Aslı ise yerden yükselen tohumdur" s?"
"Kabe'yi sînesinin içinde bilen insan ne kadar bahtiyar
dır! Bîr hamlede bu dedikodu âlemlerinden sıynlıp uzaklaştı."
i HAYAT
HAVİT
99
ss>°
"Hayatın nuru, saadeti aşktan: ateşi, âlemi yine aşktandır."
s?°
"Hûrî, cennet gülistanının köşesinde heyecana geldi. De
di ki: Bize kimse, dünyanın öteki tarafından bir haber getirmedi. Sabah, akşam, gündüz, gece... Bunlan bir türlü anlamıyorum. Ö l dü, doğdu diyorlar, bir türlü aklım ermiyor. Bu hûrî, bir güzel koku dalgası halinde gül dalının içine sindi ve bu suretle düne, yanna esir olan bu âleme ayak bastı. Gözünü açtı, gonca oldu. Bir müddet gülümsedi, gül öldü. Nihayet yaprak yaprak yere dökül meye başladı. Sonra serbest bırakılan ve eski âlemine dönen bu dilberden bir 'âh' yadigâr kaldı ki, onun adına koku diyorlar" ™ "Gönlünde iki cihan silinip giden insan, âh'ın derin tadı nı duyabilen insandır." ^ S9-
"Zâtının ilk ışığı hayattır. İçindeki 'bir' çoğaldı mı hayat,
tatlı uykudan uyanır O, ancak bizim zuhurumuzla zuhur ve inki şâf eder... Hayat bir ateştir. Benlikler onun kıvılcımlarıdır." S5>=
"Benlik için hayat, bir gayr-ı vücuda getirmektir. Arif ile
mârufun aynlması hayırdır. Bizim kadîm ve hadis dediğimiz şey, bir itibardır Bizim itibar ve telakkimiz hâdisâtın tılsımıdır" "Hayat, nerede olursa olsun arayıştır"
(C)
"Hayat, iç yanışı varsa hayattır >bksa toprak kalıptan kıvılcım çıkmamaktadır." "Fikrin ilâhî aşkı bulmasıdır hayatın gayesi, anlamı." s?»
"Hayat, bir şeyi feth-ü zapt etmenin ifadesidir."
\?=
"Hayat sona erişmemektir Sefer bizim için ebedî hayattır."
/ 00
MUHAMMED
İKBÂL
SÖZLÜÇÜ
"Hayatın kemâli Zât'ı görmek, onun dîdârına vâsıl olmak tır. Yolu da, cihet kaydından kurtulmaktır." s?°
"Hayat, yuva yapan bir kuş değildir O, renk kuşudur; sa
de bir uçuştur. O, hem kafestir, hem hürdijr, hem de nağmeiede feryat eder .,,0nun şifaları derdinin içindedir. Dün gece ve yarın onun bugününden doğar" s?=
"Hayat her an müşkülât çıkarır. Fakat o, müşkülleri ko
laylıkla atlatır Her ân yeni bir şey yaratır; daima işleri ter-ü taze dir," v?»
"Hayatın alevi, görünmeyen aydınlığını göstermek için
kendini kendi dumanı ile perdeliyor." "Hayatta daima inlemek, yanmak, dağ, çöl ve ovaların kalbini bir nefesle yakıp eritmek ne güzeldir! .,,Bazen lâlelerle köpürüp taşan bir bahçeye girip orada 'Bir'den başka bir şey gör memek, bazen de dikeni gülden ayırmak ne güzeldir!" '™' "Zavallı cahiller, hayatı geçici ve devamsız zannededer Geçip giden hayat daima yücelerdedir, bilmezler!" '•^^ "Her işin içinde can gibi bir maksat gizlidir,. Hayat, onun harareti ile kendini yakar, lâle gibi içinde ateş toplar." ™ "Hayat, bir tohum ekmektir. Mahsulü kuvvettir. Hak ve bâtıl arasındaki ince farkı, kuvvet mefhumu ile izah edebilirsin. "S"
(E)
"Dünyanın sinirlerinin oynayışını, kımıldanışını gördüm.
Ayın damarında nasıl kan dolaşıyor, gördüm. Gecelerde insan için gözyaşı döktüm. Ve neticede hayat sıdarının perdesini yırttım," "Sıdarm perdesini boydan boya yırttım ben. Senin haki katleri görmeme hastalığın çok eskidendir," '•'^^ "Yarasız yaşamak, yaşamamaktır; ayağın altında ateş bu lunurken yaşamak lazımdır Bu şekilde yaşamak, Ben'in takdiridir. Böyle bir takdirden, Ben'in tamiri mümkün oluyor"
Hnmr
s?-
i Ol
"Hayatın yüksek ve alçak seslerinden haber.al! Hayatın
mukadderatından da haber al!" ss>°
"Hayat, "Cenab-ı Hakk'ın rahmetinden ümidinizi kesme
yiniz." mealinde olan âyet ile tahkim edilmiştir" s?»
"Hayatın aievi, görünmeyen aydınlığını göstermek için
kendini kendi dumanı ile perdeliyor. Göz, onun yürüyüşünü sükûn görsün diye ırmağının dalgası incide bağlandı." "Anî bir varlık, ebediyetten nasibi yok! Diri iken yine ha kikî hayattan nasibi olmayan bir insan!" sp-
"Sen gözünü kapadın; cihan rüyadır dedin: A ç gözünü
bu rüya, uyanıkken gördüğün rüyadır, başka değil." ^ sp°
"Hayat, çalışmaktır, hak istemek değildir. Bu ise ancak
enfüs ve âfâkı bilmekle olur." ™ sp°
"Hayatın sırrı, iş ve faaliyetin altında gizlenmiştir. Haya
tın kanunu yaratma lezzetidir Kalk, yeni bir âlemin halîâkı ol; ale vi bağnna basıp ibrahim Halîlullah gibi şöhret kazan." SP-
"Sen hayatı sadece nefes almak sanırsın. Ve öylece yaşar
sın. Bilmezsin ki yaşamak günlerin büyüsünü kırmak ile kâimdir" ^ sp°
"Sedefinin içinde inci yapmak... Hayat bu; alev içine da
lıp erimemek... Hayat bu." ^ s?=
"Hayatın buhran ve ıstırabını bir kere idrak ettin mi,
artık canına bir an huzur nasip olmaz."'™' SP-
"Hayat bir sedef ise, benlik bir yağmur damîasıdır Dam
layı inciye çeviremeyen sedef neye yarar?" ™ SP"
"Hayat denizi durmadan dalgalar kaldırmakta, her şey
yaşama, yükselme ve ilerleme arzusunda." sp"
"Madem ki âlemin hayatı benlik kudretindedir, o halde o
ne kadar metin ve muhkem olursa hayat da o derece metin olur"
; 02
MUHAMMED İKBAL
SÖZLÜQÛ
"Benlik, hayat kudretini bir araya topladı mı, hayat ırma ğından muazzam bir deniz vücuda getirir." s?"
"Varlığımız, yokluğumuz bir hayat şûlesindendir. Lâkin
benlik lezzetini tatmak için kıvılcım gibi parçalanıyoruz."'™' "İlâhî kudret senin sazına mızraplık yaptığından nağme lerinde gözler önündedir hayatın zamiri," " B u cihan, bir kervanın geçit yoludur. Bu cihan, mü'mi nin İman parasının ayandır. Sen onu elde et, o seni ele geçirmesin; seni şarap gibi testisine aktarmasın." s?"
"Ben, saz çalmasını bilmem; lâkin hayat nağmesi nedir
bilirim, Ağaç dallarında o kadar şakıdım ki, gül bülbüle, bu kimdir diye beni soruyor"'™' ss>=
"Kardeşim, ben sana hayatı anlatayım: Uykuyu hafif
ölüm, ölümü de ağır uyku bİl." "Gönlü diri olanlar nazarında hayat, cefâya talip olmak tır" s?"
"Karanlıklarda Hızır, iskender'e şöyle dedi: Ölüm güç,
lâkin hayat daha güç!"'™' "Her ikisi de birbiri için o derece lüzumludur ki, bilmiyo rum hayat mı daha güzel yoksa ölüm mü!" s?^
" B u eski kervansarayda (dünyada) ölüm ve hayattan ne
sorup duruyorsun? Yaşamak, canı eksiltmek, ölüm de canı kopar maktan başka bir şey değildir ki!" "Hayat ölümle karşılaşınca ne yapsındı? Ölümle de sa vaştı ama yenmek imkânsızdı! Hayat, ölümle mücadele için dün yaya indi. Ölüme karşı direndi, direndi ve kendinden geçti." sp-
"Geçicidir sanatın da tekniğin de bütün harikaları. >bk-
tur, yoktur dünya işlerinin kadcılıklan. Her şeyin önü de, sonu da, zahiri de, bâtmı da fânidir. Yapılan eski de olsa, yeni de olsa, son
103
durağı yine fâniliktir. Buna rağmen Allah dostlarının eseri olan eşyada bir ölümsüzlük bir ebedîlik vardır âdeta!" '^^ "iş yapma fırsatı, bir-iki nefeslik hayat gibi pek kısadır. İki nefeslik hayatın karşılığı da uzun kabir geceleridir. Nihayet bi zim evimiz sessizlik çukuru kabirdir; o halde ölmeden gökleri tit reten kahramanlıklar göstermelisindir!" s?=
" B u cihan bir anlık zamandır; o cihan bir anlık zamandır.
Ben ancak ebedîyim; ebedî olan benim." ^ s?"
"Ey renk âlemi, bu arkadaşlığımız. Daha ne kadar sürer?
Senin gideceğin yer ölümdür, benimse aşk." s?"
"Damarlarda kan dolaşmış dolaşmamış ne çıkar. Asıl
hayat, ciğerin aşkla yanışındandır." "Canımda hayat ve ölüm mücadelesi var. Ben gözlerimi ebedî hayata dikmişim. Senin toprağını cana yabancı gördüm; v ü cuduna kendi canımdan üfledim. Yüreğimdeki bu ateş beni yakı yor Benim bu meşalemle geceni aydınlat." "^^^ s?^
"Hayatın şerefi, sert ve mukavim olmaktır. Aciz, değer
sizlik, pişkin ve olgun olmamaktan ileri gelir" ^
"Hayat insanın sînesindeki nurdan bir kement atar; al
çak, yüksek ne varsa avlar. Kendini onun vesatatı ile kendine bağ lar..Mâsİvânın boğazını sıkar Bir gün, iki âlem de onun avı olur ve büklüm büklüm kemendinin içine düşer Eğer bu her iki âlemi de ele geçirirsen seni saran şey ölür sen ölmezsin. Talep çölüne aya ğını gevşek basma. Evvela kendinde olan âlemi ele geçir Eğer aşa ğı tabakadan bir insan isen kendindeki âlemi ele geçirdin mi yük selirsin. Allah'ı mı istiyorsun kendine daha yaklaş." ^
"Cihanda hayat, O'nun dinine tabi olmakla kabildir
O'nun vazettiği kanunlara uymayanın yaşaması imkânsızdır Ey koltuğunda O'nun kitabını taşıyan insan, derhal onun emrettiği işleri yapmaya başla."
/ 04
MUHAMMED
İKBÂL
5ÖZİÜQÜ
"Ey hayatın sırrına ermemiş ve hayatın sonundan ve baş langıcından gafil olan insan. Ağyar düşüncesinden elini, eteğini çek; uyanık olanm ruhunda uyuyan kuvvet ol." "Senin dar fikrin ve ruhun bu dünyada genişler, işlerin bu dünyada kıvama gelir, kemâle erer" "Hayatın kemâlini istiyor musun? Gözünü açmayı ve ancak kendini tetkik etmeyi öğren... Cihanı bir yudum su gibi içmeyi; aşağı yukarı mefhumlarının bizi saran büyüsünü bozmayı öğren..." ""^ "Hayat tezgâhında ne nakışlar dokudum. Ne kadar gide cek şey gitmedi. Ne kadar olacak şeyler olmadı," sş^
"Hayat, kendi yerinde benliğine sahip olarak kalmaktır
Benlik bahçesinden gül dermektir." s?»
"Kendini göstermek yaşamaktır; kendi vuruşunu dene
mek yaşamaktır," sp»
"Var olan âlemi ölç! Kendini bu âlemde söz ve hüküm
sahibi yap!" s?»
"Sen, ey iyi adam, doğmak yolundan bu dört cihetli dün
yaya geldin. Yine doğmak suretiyle dışarıya çıkabilirsin, bendleri kendinden açabilirsin! Halbuki bu ikinci doğum su ve topraktan de ğildir; onu sahib-i dil olan biliyor! O doğum mecburîdir; bu, kendi ihtiyanna göre; o, perdelerde gizlidir, bu aşikârdır. O doğum ağla makla oluyor, bu gülmekle, yani o arayandır, bu bulan. O, kâinatta sükûndur ve seyretmektir; bu, tamamen cihetlerden dışarı dolaş maktır, O, gün ve gecelere muhtaçtır; öbürü için gün ve gece yal nız binektir. Çocuğun doğması karnın parçalanmasındandır; eren lerin doğması âlemin çatlamasındandır. Dedim ki: Bu doğumun ne olduğunu bilmiyorum! Dedi ki: O, hayatın şanlanndan biridir" "Başka bir âlemde doğmak güzeldir, yeni bir gençlik ele gelsin diye."
HA-m
sp"
105
"Cihan gönlün:ıüzde olduğu için gönlün:ıüz cihandadır.
Bu düğümü çözmek yok... iyisi mi, sus!" sp=
"Gözü Hakk'a karşı açmak, ubudiyettir. Kendini perdesiz
görmek, yaşamaktır." s?»
"Hayatın İç yüzünü, mahiyetini bildiğim için sana onun
sırrım söyleyeyim. İnci gibi evvela kendi içinde çalkanmak, sonra gizlendiği yerden meydana çıkmak... Hayat başkasını tavaf etmek ten kurtulmak, kendini Kabe olarak tanımaktır." "Hakk'a naip olan İnsanın gizli varlığı, hayatın sırrıdır. O, hayat sazının işitilmemiş, duyulmamış bir nağmesidir" s?-
"Kâmil mü'minin kor halindeki ateşinin her kıvrımında
yüz alev vardır Hayat, kemâlini onun cevherinden alır."
i HîCRET
Hicm
•i?"
107
"Mü'minin lıarbi nedir? Dost'a doğru hicret, dünyayı
bıral<mak, Dost'un köyünü seçmek!" s?"
"Bir an kendi kendisi ile yalnız kalabilen insanın kemen
dinden hiçbir av kurtulamaz." "Bir müddet gönül Hira'sında otur. Kendini terk edip Hak diyanna göç et. Hak ile kuvvet kazandıktan sonra kendine dön; hevesin Lat ve Uzza'smm kafasını kır." "Hicret, Müslüman hayatının usul ve an'ânesidir. B u , Müslüman'ın bekası sebeplerinden biridir Bunun mânâsı suyun kıt bulunduğu yederden kaçmaktır. Denizi ele geçirmek için çiğ danesini terk etmek demektir. Maksadın gülistandır; gülü terk et. Bu ziyan, senin menfaatinin ziynetidir" ™ "Efendimiz, kavmiyet meselesindeki düğümü çözerek yurdundan hicret etti. O'nun hikmeti, bir kelime temeli üzenne dünyayı dolaşan bir millet bina etti. O, din sultanının lütuf ve ihsanları sayesinde bütün yeryüzü bizim mescidimiz oldu."
II
11
^ HÜRRIYET
McRfT
109
"iyi ve Icötüyü bilen hür adamın ruhu cenneite sığmaz!" sp-
"Hür bir kulum; imanım aşktır; evet imanım aşktır; akıl
kölemdir." ^ ^
"Hür insanım; bu hususta o derece titizim ki, başkaları
nın bir kadeh saf suyu ile beni öldürmek kabildir." ™ ss>°
"Hakk'ın kulu hür insandır, bu kadar; onun mülkü ve
ayini Allah'tan verilmiştir, bu kadar." s?»
"Can, cihetlere sığmaz, ey akıllı! Hür insan her kayıt ve
bende yabancıdır." ™ "Ay ve yıldızlann dünyası, senih için anlamsızdır. Çünkü orası bağımlı bir dünyadır, sen ise özgür bir dünyasın." ™ I
"Her gördüğün şey, Hakk'ın nurundan vücut bulmuştur. Bütün eşyanın varlık sebebi Hakk'ın sırlandır Her şeyde Hakk'ın âyetlerini gören insan hürdür." ss>»
"
"Senin nefsin deve gibidir; benliğini düşünür; benliğine ta
par; benliğinin üzerine binmiştir, başına buyruktur Erkek ol, onun dizginini eline al; ta ki çakıl taşı dahi olsan inci haline gelesin. Ken di nefsine hükmünü geçiremeyen insan, başkalanna kul olur." "Fânî insanın avucunda 'hayal' nasıldır? Onun seyri, na sıl mekansız ve zamansızsa bu da öyledir Zindandadır, fakat hür dür. Bu nasıl şeydir? Kementdir avdır, avcıdır. Bu nasıl şeydir?" "Hür insanın işi, her ân yeni bir şey yaratmaktır Hür in sanın teli, daima yeni yeni nağmeler ibda eder Yaratılışı, tekrar zahmetine katlanamaz."
/ /o
MUHAMMED
S9-
İKBAL
SÖZLÜQL\
"Hür insanın himmeti, kazayı ilâhiye işaret verir. Hâdise
ler, onun eli ile vücuda gelir. Mazi ve istikbâl, onun dağarcığındadır. Onun süratinin içinde gecikmeler, dinlenir." "Tek var olan Hakk'a inanıp ona bağlanan insan, boynu nu, her mabudun esaretinden kurtarmıştır." ™ ^
" N e zamana dek yıldızların esiri olacak benim toprağım?
Va bu seyyareler dönmesin artık ya da ben yok olacağım. Dağlara, ovalara düşüp yakan bir şimşeğim ben. Çer çöp gibi şeyler hiçbir değer görmez benden." ""^ "Bu güzel bahçede bir şeye gönül bağlamadım. Şuna bu na gönül vermedim. Hür ve âzâde, çekilip gittim. Birzaman sabah rüzgârı gibi dolaştım. Güllere renk. koku verdim, geçip gittim." s?°
"Zincir filan tanımaz bir kulum flllahım! Belki kaçanm di
ye bu kıvrım kıvnm zülfü boynuma bağlıyorsun!" "Vakti gelir ki Rabbim, Senin has kullarının bana işleri düşer Ben birçö! çocuğuyum; sultanın huzuruna pervasızca çıkanm." sp=
"Rûmî dedi ki; Semâlan dolaşan zerre! Onun kalbinde bir
sûziş ve dert âlemi var. Yalnız kendisine gözünü açmış, gönlünü kimseye vermemiş, hür; varlığın geniş fezalannda koşan, ben, İk bal'e şuhlukla Zinderûd (yaşayan ırmak) adını verdim." "Mide ölüm vasıtası; gönül hürriyeti padişahlıktır, ya kal bi seç, ya mideyi, karar ise elindedir" s?=
" B u altın ve gümüşün zekâtı başkasınadır. dervişe değil.
Hürriyet ve ölümdür kalender kişinin sermayesi." "Hür insan, develer gibi ağır yükün altındadır. Yük taşır, diken yer." '^^ s?°
"Ey mert yaratılışlı! Tabiatın hür, görünüşün tek olmalı.
O biricik inci, bu şekilde elde edilmez bilinmeli."
r "Damarlarda o kan kalmamıştir artık. O kalp, o aşk da kalmamıştır artık. Namaz, oruç, hac ve kurban, hepsi var; Ama sen ilâhî aşk, yoksun artık."
İBADET
/BflDfT
'P'
113
" B u tevhidin, sende gizlenen sırlan sana gösterebilmesi
için dinî amellerle onu işlemek lazımdır. Din, tevhiddendir. Hikmet, âyin, güç, kuvvet, metanet ve sebat hep tevhiddendir. Onun tecel lîsi, âlemleri hayrete düşürür. Aşıkların dinî amellenne o kuvvet verir." 'S"
"Sözü bırak, hâl kapısını çal. Dinî ibadetlerin karanlığına
Hak nurunu tevcih et." "Ölüm, mezar, haşr ve neşir, halife olan insanm ahvâli dir; öbür dünyanın nuru ve ateşi onun amelleridir." '•'^ •P'
" Amellerin ecri âyininin önünde secde et. Çünkü cehen
nem, âraf ve cennet amelden çıkar" "Ey sen kİ cennette renk renk saraylar görüyorsun. O n lann aslı. toprak ve taştan değil, amellerdendir!" s?=
"İmana uygun işler, ibadetler imanın zevkini arttırır"
^
"Amelin zevki olmadan, secde kurudur ve maksat yerine
gelmez," 'S"
"Lâİlâh... Bir sedeftir kİ onun içindeki inci. namazdır. Na
maz, Müslüman kalbine küçük bir hac gibidir." s?»
"Kalk, namazı kaçırmayalım! Bir ikİ ân yanıp erime elimi
ze geçsin!" s?"
"ikindi namazı vakti gelmişti. Namaz mümini bütün
mâsivâdan temizler. Âşıkların sonu yanış ve eriyiştir. Ben de ona uyarak namaza durdum. O kıyam ve secdedeki sırları, ancak bu sına mahrem olanlara anlatabilirim."
/ /4
MUHAMMED
İKBAL
SÖZLÜÇÜ
"Onun namazı (=pervane) senin önünde (=şem, mum) ölmesidir. Şu minicil< l
"Tırnağımız, dünya düğümünü çözmüştü. Bizim secde
mizden toprağın bahtı açılmıştı," s?=
"Eğer bedeninde hayat yanışı varsa, namaz mü'minin
miracı olur Bedeninde sıcak bir kan dolaşmıyorsa secden sadece bir eski alışkanlıktan başka bir mânâ taşımaz," ™ s?"
"Müslümanların damarlarında kan kalmadı artık. Namaz
larına bak, safları eğri, secdeler huzursuz, kalpte huzur yok. Çün kü içten gelen ilâhî cezbe kalmadı artık!" '^'^ >^
"Damarlarda o kan kalmamıştır artık, O kalp, o aşk da
kalmamıştır artık. Namaz, oruç, hac ve kurban, hepsi var; ama sen ilâhî aşk, yoksun artık." ^'^^ s?=
" N e senin kalbin Müslüman'dır ne de benim kalbim; hal
buki sen de ben de namazlar kılmaktayızdır." ^"'^^ s?=
"Dinin zinciri boyundan çekilmelidir; bizim kul, hür bir
kuldur! Namaz ona zor geldiği için bir rekat istiyoruz ve o da secdesiz. Cezbeler nağmelerden yükselir, bestesi olmayan bir namaz da ne gibi lezzet var?" "Hakk'a secdeler eyle; sultanlardan hiçbir şey bekleme, Fakr günü. bizim dedelerimiz böyle davranmışlardır." <^ s?»
"Senin (Peygamber) aşkın benim namazıma imam ol
mazsa eğer; secdelerim de kıyamım da birer perdedir, birer şekil den ibarettir."
İBADET
115
ss>» "Karşımda sen olmadan, kılamam namaz filan, bir sönül getirmişim h u z u r u n a e y Yezdan!" "S" s?»
" B e n i m n i y a z ı m , iki rekat namaza sığmaz." '•'^ " G ö m l e ğ i n i i h r a m y a p , a k ş a m ı n ı n zerrelerinden bİr s a b a h
v ü c u d a getir. B a b a n gibi secdeye kapan, kendinden geç. Ö y l e ken d i n d e n geç ki b a ş t a n ayağa secde o l . " ™ "S"
" O r u ç . açlığa ve susuzluğa gece baskını yapar. Tenper-
v e d i k H a y b e r ' i n i fetheder." " H a c , m ü ' m i n l e r i n fıtratını n u d a n d ı n r . O n a göç e t m e y i öğretir. Onlarda v a t a n m e f h u m u n u yıkar. O ö y l e bir ibadettir ki, t o p l a n m a y ı t e m i n eder. D i n î r a b ı t a i a d a birbirine b a ğ l a n a n insanlar kitabının yapraklarını, birbirine şirâzeler." s?»
"Zekat, devlet, zenginlik sevgisini maf)veder. İnsanlara
m ü s a v a t ı sevdirir. ...insanda altını artınr, altınla m e ' l û f o l m a k zev kini azaltır." sş>°
" H e r s a b a h u y a n ı p ibadet e d e l i m . T ü m putperestlere aşk
şarabını içirelim." ™ s?»
"(İblis:) Gerçi tek tük b u l u n u y o r l a r ama s a b a h l e y i n g ö z
yaşlarıyla abdest alan b u milletin m ü t h i ş kişilerinden korkuyo rum." " Ö y l e ise e y kalp! Seher v a k t i , zikirlerini terk e t m e ; ' A l lah h u ' a n c a k bir kurtuluştur!" " S e n de, Hakk'ın sana emrettiği farîzelerden y ü k s ü n m e . B ö y l e y a p a r s a n ' h ü s n ü ' l - m e â b ' â y e t i n i n n i m e t l e r i n d e n faydalanır sın. Ey gafil insan itaate çalış; ihtiyar, cebirden v ü c u d a gelir İnsan vasfını haiz o l m a y a n ' e ğ e r emre itaat ederse, insan olur." "Halife olan insanın ibadeti bir mucizedir; h a y a t verir. O , ibadetin değerini yeniler. . . . B i z i m m a h c u p a l ı n l a n m ı z d a n , sâbîlerin,
gençlerin, i h t i y a d a n n secdelerini topla. B i z , s e n i n variığmla
şeref kazanırız."
/ /6
MUHAMMED
"S"
İKBAL
SÖZLÜQÜ
" O (halife olan insan), imam, namaz ve kıbledir; o, mü
rekkep, kitap ve kalemdir" sp"
"Perdeyi parçala, meydana atıl; ta ki senin secden yeryü
zünü tir tir titretsin." s?^
"Melekler dalma secdede bulunuyorlarsa ne var sanki?
Onların nasiplerinde, secdelerin yanış ve yakılışları yok ki!" "Ruhun ve dinin inceliklerine vâkıf olan Şehinşâh, nama za durup kendinden geçti. Ve mecazı aşıp hakikat sahrasına çadı rını kurdu. ...Huzuru kalp içindeki bu namaz, onun miracı idi." "İşte bu benim abdestım, işte bu benim namazımdır. ...Yalnız Seni istemekte, yalnız Seni aramaktayımdır. Yanımda Sen olmazsan, şehir baştan başa harabe; Sen olursan, o harabe evler ve mahalleler de saraydır" s?^
"Londra'nın kışında kılıç keskinliği vardı gerçi; yine de
ibadetten geri kalmadım seher vakitleri." ™ sp»
"Kapıları kapalı gökkubbenin dışında, bir yol buldum ki
oradan. Seher vakti âh eden insanların niyazı, düşünceden de hız lı, Allah'a doğru uçar." s?-
"Sedef kabukları arasında bulunamayan inciyi ben, seher
niyâzlarındaki gözyaşlarımda bulmuşumdur!" "Allah'a şükür ki kazara Kabe'nin örtüsünü yırtmadan, cinnete varan bir cezbe ile Kabe'yi tavaf ettim durmadan." "Sen mahzun canlara devlet ihsan edicisin; din ilminden nasip vericisin. Bana amel hususunda daha fazla sebat ihsan et; benim nisan damlamı inci haline getir" "Hakk'ı aramak uğrunda evden fırlayıp çıkan bizler, ilme can üfleyip onu amel yapmışızdır." sş^
"ilim hümâsı, tuzağına düştüğü zaman yakîni mahvet;
şüpheye düş. Lâkin amel istiyor musun? Yakîni daha olgun hale getir; Bir'i ara, Bir'i gör. Bir ol."
"Sana kâinatın dilini öğreteyim. Hayat işleri harf ve lafızlardır. Müşterek bir dava rabıtasıyla bağlanınca, hayat berceste bir matla olur. Bizi eğer dava mahmuzlarsa atımız rüzgar gibi gider. Dava, hayatın bekâsının sırndır."
L
J
s İDEAL
IDEAL
119
"Hayatın bekası, bir maksat ve davanın varlığına bağlıdır. Onun kervanının çanı, maksat ve davadır." s?"
"Sende her şeyi ele geçirmek azmi bulunmalıdır. Ta ki her
şeyi tasarrufun altına alasın." "Dünyaya din sırlarını açıkla, Şer'i Mübîn'in inceliklerini anlat." "Ey Kabe miman. kalk! Bu dünyayı bir daha mâmijre haline koy." "Kendi toprağında hükümran olmalısın ki, asumandan parlak, saf şarap içesin. Toprak olmak, pervanelik mezhebidir. Top rağa baba ol ki erkeklik budur £y gül gibi nazik bedenli! Taş ol ki çemenin duvarını bina edesin. Kendi çamurunla insanlığı imar et. insanlık için de, bir âlem bina et. Eğer beceriksiz olup ne bir duvar ne bir kapı vücuda getirmezsen, bir başkası gelir senin toprağın dan kerpiç y a p a r " ® ^
"Su ve çamuru, ideal, âlem yapar ideal, bize kendimizi
tanıtır İdeal, kıvılcım gibi toprağımızdan sıçrar; bir zerreye kâinat azamet ve ihtişamını, genişliğini verir." s?»
"Sana (Oğlu Cavid'e) bir sözüm var; insanın yüce bir ga
yesi olmalıdır. Bu gaye, insanı tam tatmin etmeli ve daima yücel tir olmalıdır. Yükseklere uçabilme melekesi meydana gelmedi kar gada; aksine karga ile düşüp kalkması doğan yavrusunun kişiliğini bozmuştur." "Eski renk ve kokulardan vazgeç; eski arzulardan temizlen! Bu eski varlıkların bir pula değmez; yeni heyecan ve idealler edin."
120
MUHAMMED
'P'
İKBÂL
SÖZLÜQÜ
"Sen, semaları dolaşan bir kartal ol! Kanatlarmı aç, top
raktan kurtul." "O'nun toprağından bir alev yarat; o heyecanı, o ideali onda yeniden alevle." "Ey hayatın sırnna yabancı olan insan! Kalk, bir maksat şarabından sarhoş olarak kalk. Seherler gibi parlayan bir maksat ve arzu ile yerinden sıçra; o maksat mâsivâyı yakan bir ateş olsun," "Hakikî cemiyet, millî ideale sıkı sıkı sanimakla vijcut bu lur. Muhammed ümmetinin ideali, tevhidi muhafaza ve onu neş retmektir." "Sana kâinatın dilini öğreteyim. Hayat işleri harf ve lafız lardır. Müşterek bir dava rabıtasıyla bağlanınca, hayat berceste bir matla olur Bizi eğer dava mahmuzlarsa atımız rüzgar gibi gider Dava, hayatın bekâsının sırrıdır" "Tekbirde senin varlığının sırrı gizlendiği için senin mak sûdun 'lâilâhe illâliah'ı muhafaza ve neşirdir." "Dava güzeli uğrunda divâne bir âşık ol; pervane gibi bu mumu tavaf et." s?^
"Ey İslâm milled, yüksektik istiyorsan üstün davaya gel,
sarıl. Bu dünyada üstünlük, şahin gibi yükseklere yönelmektir, bil," y>»
"Çin bizim, Arabistan bizim, Hindistan bizimdir. Biz
Müslümanız, tüm dünya bizimdir," ™
1 "ilim. harf ve sese kanatlar verir; cevherin temizliğini cevheri olmayan verir. İlmin, feleklerin sonuna kadar yolu var; güneşin gözünden büe nazarı alıp götürüyor.'
İLİM
İLİM
123
"ilim, hayatı korumak için elde edilen bir servettir" sl>°
"(İblis:) Bu ümmetin uyanmasından her an korkanm.
O ümmet ki, dininin ana teması kâinatı araştırmaktır." "ilim, benliği tesis etmek ve kuvvetlendirmek için kulla nılan âletlerden biridir" s9°
"Benlik, ilim ile kuvvetlenmişse Cebrail bile kıskanabilir;
aşk ile kuvvetlenmiş İsrafil'in sûr'u gibidir." S9°
"ilim, harf ve sese kanatlar verir; cevherin temizliğini cev
heri olmayan verir İlmin, feleklerin sonuna kadar yolu var; güne şin gözünden bile nazarı alıp götürüyor." <^ "ilmin gayesi, akıl ile zekânın terbiye edilmesidir Derviş liğin gayesi ise kalp ile nazarın dürüstlüğüdür. İlim, âlim ile filozo fun; fakir ise, Mesîh ile Kelîm'in sermayesidir İlim, hakikat yolunu arayan; dervişlik ise o yolu bilendir. Dervişlik gerçeği gösterir; ilim gerçekten haber verir. Dervişlikte cezbe sevap; ilmin nazarında ise ayıptır! İkisi de 'Eşhedü en (âilâhe illallah' der ama inanma! İlmin Allah'ı kabulü başka, dervişin, sofinin Allah'ı kabulü bambaşka dır" ^
"İlim, korku ve ümide dayanıyor; âşıklann ise ne ümit ne
de korkulan vardır İlim. kâinatın celâlinden korkuyor; aşk, kâinatın cemâline gark oluyor, ilim, geçmiş ve hazır olana bakıyor; aşk di yor ki, gelecek olana bak!" sp»
"Kalp ateşi bulunmayan ilme, şer diyebilirsin! Onun nu
ru, tamamen karanlıktır Onun gazından, âlem kör ve âmâ oldu. Onun bahan, olanın ve olmuşun yapraklarını döküyor."
/ 24
MUHAMMED
s?»
İKBÂL
SözlüOü
"Bugünkü ilimden aşk yanışmı bekleme. Bu kâfirin kade
hinde Hakk'ın keyfini bulamazsın. Bugünkü ilim, hakikat ile ara mızda en büyük perdedir Puta tapar, put satar, put yapar. Ayağı ancak zahirî görünüşler zindanına bağlı. Duygu hudutlarının dışı na çıkamamış. Hayat sıratında yürüyemez olmuş; hançeri kendi boğazına dayamış, Lâle gibi soğuk bir ateşi var Çiğ danesi gibi so ğuk bir alevi var. Yaratılışı aşk yanışından âzâde olduğu için haki kati aramak yolunda eli boş, mahrum kalmış." "Eğer Kelîmullah'ı tekrar görürsem O'ndan bilgili bir kalp isteyeceğim," s?»
"ilim, maddesini aydınlattıkça imanlı kulun gönlü, daha zi
yade Allah'tan korkan Madde ilmi, bizim toprağımızı altın haline ge tiren kimyadır. Yazık ki bu ilim Frenge başka türlü tesir etmiştin" s?-
"Bir yanda ilmi nûrânî, bir yanda ilmi burhânî! Hayrette
kalmanın bolluğudur ilmi burhânî," '^"^ "Bir serseri nihayet menziline erişti diye dostlarım benim sevinip duruyorlar Halbuki ben perişan, ilim caddelerinde dolaşıp duruyorum." "Hak'tan gayr'a ait olan bilgileri öğrenip biriktirdin: yü zünü onun allığı ile parlattın. O bilginin sana verdiği şekilden bir kıymet alıyor musun? Ben bilmiyorum, sen, sen misin, yoksa bir başkası mısın? Onun rüzgârı, senin toprağını kısırlaştırdı; feyizden mahrum etti. O toprağın kucağında gül ve reyhan yetişmiyor" s?»
"Bilmem ne yapmak lazım; illim dalında hiçbir diken ye
tişmedi ki, gönlüme saplayayım." "Derman nerde ki... Derman dertleri artırmada. İlim de diğin baştan başa dalaveredir hile, gözbağcılıktın" s?"
"Dosttan ayrılan gönül, medreseden, mektepten, aldığı
bilgilerle asla huzura ermez." "Evet huzur ve sükûn vardır ilimde de; fakat benzer bu hâl hûrîsiz cennete."
İLİM
125
" O ilim, o zekâ ki, gaziyi kılıcmdan, kalkanmdan ayırır. O ilme. o zekâya on para bile vermem." sp=
"ilimle öğünme: şarap içmek işi ayrı iştir Bak şehrin fa
kiri, yakasını, yenini şaraba buladı."'™' "Ey medresede edep, ilim ve zevk arayan! Şişecilerden kimse şarap satın almaz." ™ "ilim, kötü fıtratlı ve fena cevherli olursa, gözümüzde en büyük perdedir. Fakat ilmin maksadı müşahade ise, o hem yo! hem de yol gösterendir." '•'^ "Ey ilim elde etmeye çalışan insan! Sana Pîr-i Rûm'dan bir haber getireyim: İlmi, eğer tenine kullanırsan yılan olur; gönlüne kullanırsan sana yâr olur" Fialep'te ilim tedris eden Rûm Mollası'nın hikâyesini biliyor musun? Ayağına, her şeyi akıl ile izah zin ciri vurmuş; gemisi akıl karanlıklarının tufanı içinde bocalıyor. Aşk sînâsına yabancı bir Musa; aşktan, aşk sevdasından bihaber.." sp=
"Aşksız ilim tâgûtîdir; aşk ile ilim lâbûtîdir./Muhabbet ol
madan ilim ve hikmet ölüdür; akıl, hedefini bulmayan bir oktur." '•^ "Öğrendiğin şu ilim, görüşe aşku şevkle bağlanmış olma dıkça, yolda geri kalmıştır; âvâre olmuş değil." ® ^
"İtim, düşünmekte makamını bulur; aşkın yuvası ise,
uyumayan kalptir Aşktan nasibi olmayan ilim, fikirler tiyatrosun dan başka bir şey değildir Bu tiyatro, Samirî'nin büyüsüdür; R u hu'l-Kuds'ü olmayan ilim sihirbazlıktır." "(Bir Frenk âlimine;) İlim toplayıp yığmışsın; gönlü ihmal etmişsin. O kaybettiğin büyük servete ne kadar acıyorum." "Körlük, bin kere daha iyi ve hayırlıdır; bir ilimden ki, gö nül onu tasdik eylemez." "Sahili ilim olan bu deniz, nasıl bir denizdir? O denizin dibinde nasıl bir inci vücuda gelmiştir?" '^^
/ 26
MUHAMMED
IKBAL
SÖZLÜÇÜ
"İlim servet getirir, güç kazandırır, zevk verir. Ancak tek bir kabahati vardır, o da kişiliğin keşfini zodamasıdır. İlim adamlan çoktur ama ileri görüşlülen çok azdır. Senin kadehin boş kalmış ise şaşılacak ne var?" s?' gelir,"
"Müslümanın ilmi, gönlündeki aşk ateşi ile kemal haline
"Aşk nağmesini çalan ney, Âdem'dir. Bize sırlan açan Âdem'in kendisi, bizzat sırdır. Cihanı O (Cenab-ı Hak) yarattı; bu (Âdem) daha güzelleştirdi. Yoksa Âdem, Allah'm nazîri midir?"
â
îi- İ N S A N
INSAN
129
"Âdem dediğin, var olma ve yok olmanın bir büyüsüdür. Allah'ın öyle bir sırrıdır ki, kelimelerle ifade olunamaz." ™ ss>°
"Esma ilmi, âdemin şeref ve itibandır. Eşyanın hikmetini
idrak, âdemin içine sığındığı bir kaledir." h?"
"Ben 'kader'in sazıyım." <^
s?-
"Ben bir zerreyim, lâkin güneş benim malımdır." "Aşk nağmesini çalan ney Âdem'dir. Bize sıdan açan
Âdem'in kendisi, bizzat sırdır. Cihanı O (Cenab-ı Hak) yarattı; bu (Âdem) daha güzelleştirdi. Yoksa Âdem, Allah'ın nazîri midir?"'™' s?»
"İki âlemde her yerde aşkın esederi vardır. Âdemoğlu da,
aşkın esrarından bindir." s?»
"Hayat, her an yeni bir şey yaratır; daima işleri ter-ü ta
zedir. Her ne kadar koku gibi baştan ayağa kaçış ve dağılıştır, lâkin bir göğsü yurt edindi mi artık nefes olur, İpleri kendi üzerine örer. Bir düğme olur, kendi kendini düğümler. ...Su ve çamurdan bir elbiseye bürünür; el, ayak, göz ve gönül edinir." "Âdem Allah'ın huzurunda: Ey can yıldızını kendi güne şi ile aydınlatan Rabbim! Bu kör âlemin mumunu benim gönlüm den yaktın." "Bütün bu varlığın kalbi, senden başka kimse değildir. Nişanı olmayan Hakk'ın nişanı senden başka kimse değildir. Hayat yolunda daha pervasız adım at. Bu cihan fezasında senden başka kimse yoktur." '^"^
130
MUHAMMED
»p"
İKBAL
SÖZLÜÇÛ
"Her şey senin hükmünü kabui eder; bunu yap şunu yap
dersen, bunu ya da şunu yapar." ^
"Bir avuç toprak olan insanın makamına Cebrail erişe
mez. Damı yüksek onun için nâmı dahi yüksektir" sp»
"Eğer bu eseri Cebrail okursa, kendisinin mahiyetini teş
kil eden o saf nurdan sıyrılır, kendi makam ve derecesinden şika yete başlar. Allah'a halini şöyle arzeder; Tecellîyi ben bu derece çıplak ve vazıh istemiyorum. Ben, gizli dert istiyorum. Bu ebedî vi salden vazgeçtim, âh'ü feryadın lezzetini tatmak istiyorum. Bana insanlann nâz ve niyazını ver. Bana insan ruhundaki yanıp yıkıl mayı v e r " '''^ ."Paha biçilmez değerdedir âşıklığın ateşi, ıstırabı. Ulûhiyet sânını almam verip kulluk makamını!" sp"
"İnsanın makamı, semâdan yüksektir. Terbiyenin aslı, in
sana hürmet göstermektir" "Allah sana irfan emanetini tevdî etmiştir Bu mertebenin kendine göre âdâbu erkânı vardır Bundan gafil olma; kendini her iki âlemin fevkinde telakki et. Çünkü hakikî merteben budur" ^
"insan bir çeşit tarladır ki, o tarlanın mahsulü sensin.
Hayat kervanının konduğu yer sensin." "S"
"Sen kendini bir düşün! Ve bu çölden tltreye titreye geç
me sakın. Çünkü var olan sensin, iki cihan varlığı bir tek mangıra değmez." sp=
"Ben mi feleklerdenim, felekler mi benden? Va felek içimi
kucakladı veya içim feleği. Bu dış, iç midir nedir? Gözüm gördüğü nedir nasıldır?" s?»
"insana sığan âlemdir; âleme sığmayan insandır!"
s9=
"Ey insan, ne yer ne de gök içinsin. Kâinat senin içindir
sen kâinat için değilsin."
İNSAN
131
"insan ve Tabiat: Varlıl< bahçesinin bekçisi sensin. Sen güzelliğin özü, ben ise senin resminim. Sen aşk defterisin, ben ise senin anlamınım. Kötüye giden işlerimi sen düzelttin. Kaldıra madığım yükü sen kaldırdın... Kendinden iftihar etmenin yerine hayıflanıyorsun." ™ s?»
"Bizim her zerremiz ıstırap içinde kıvranıyor. Her nefesi
mizde bir mahşer gizlidir." s?»
"Aşk, bir muzdarip vücuda geldi diye bağırdı. Güzellik,
bakmasını bilen bir varlık meydana geldi diye titredi... Dünyada ezel harimine (Şebİstan) şu haber uçuruldu: Ey perde altında kim seye görünmeyen güzeller (sıdar). dikkat edin, sır perdelerini ala şağı eden biri (esrara nüfuz edebilen) doğdu." <™' s?»
"Perde ardında olanı biz meydana çıkardık. Güneş biz
den, biz de güneşteniz. Bülbülün yanışında kendi ruhumuzu gör müşüz. Gülün damarında insan kanını görmüşüz." ™ s?»
"Aşk aradı, aradı: nihayet baktı insan bunu başaracaktır.
İnsandaki ilâhî tecellî, su ve çamur perdesinin altında öyle gizlen miştir ki, insan bir avuç toprak: lâkin gönül denilen ilâhî cevher onda. O, bir avuç toprağın karşılığı olarak güneş, ay ve yıldızlar fe da edilebilir."'•'^ •p-
"Sen ezelden, aşkın her çeşidinin talibi olan bir vadıksm-
dır! Sen sıdarla dolu bir puthanenin, ezelden beri mürşidi, liderisindir.. Senin arzu ve iraden dünyanın kaderine binmiş, bir bakıver, onu nasıl İdare etmektedir" s?»
"İnsan bİr kılıçtır; Allah ise kılıcı tutan ve onunla vuran
dır. Evren İse. bu kılıcı keskinleştiren bir bileği taşır!" "Sen yol bilir değilsin, makamdan haberin yok. Süley man'ın rebabında hangi beste yoktur?" ^'^ s?»
"Cihan bizim tecellîlerimizden başka bir şey değildir. Biz
olmazsak ne renk ne de ses vardır"
132
MUHAMMED
'S"
İKBÂL
SÖZLÜÇÜ
"Derken bir ses işittim bir yerden. Bilmem, gökyüzünden
mi yoksa yeryüzünden mi geldi? Varlığım ve yokluğum senin ışı ğına borçludur. Varlık bahçesinin bekçisi sensin. Sen güzelliğin özü, ben ise senin resminim. Sen aşk defterisin, ben ise senin an lamınım.., Vücudum güneş ışığına muhtaçtır. Senin parlaklığın ise güneşe muhtaç değildir" ™ sp»
"Zinderûd: Ben kimim? Sen kimsin? Dünya nerededir? Ni
çin aramızda bu uzaklık var? Söyle: Ben niçin mukadderatın zincirindeyim? Sen ölmüyorsun, ben niçin ölüyorum? Cemâlin nidası: Sen dört cihetli dünyada büyüdün. Oraya sığan herkes orada ölü yor. Sen hayat istiyorsun. Ben'ini yükselt, dört ciheti kendinde gark et! Sonra, benim kim olduğumu, senin kim olduğunu görür sün. Dünyada nasıl yaşayıp öldüğünü görürsün! Zinderûd; Bu cahil insanın özrünü kabul et! İVİukadderatın yüzünden perdeyi kaldır!" " "Ufukların dışına adımını at, yüksel. Sen ufuklardan ev vel yaratılmış varlıksın. Kadrin, makamın elbet onlardan çok yük sektir." sp-
"Sen evveli olmayan bir nursun; gel geceyi, O nurunla
aydınlat! Sen Musa'nın ışıklar saçan elisin; niçin yen içinde kalıyor meydana çıkmıyorsun?" ss>°
"Onun (karanlık odadaki tohum) cevheri nedir? Bir bü
yümek zevki. Bu, hem onun makamı hem de onun cevheridir" s?»
"Toprakla beraberlik, tohumu ağaç haline getiriyor; hal
buki insan, toprakla beraber olunca kara bahtlı oluyor Tohumun toprakta bükülüp kıvrılması, güneş şuâlannı avlamak içindir." "Topraktan yaratılmış insanın yükselişinden melekler korkmakta! Derler ki sakın şu eski yıldız ayın ondördü olmasın?" sp»
"ilâhî bir değer bağışlamıştır fıtrat bana; topraktan yara
tıldım fakat toprakla ilgim kesilmiştir!"
/ws;iN
133
"Bu ten bineğine sıkı eyer vurup oturan insan, devlet yü züğünün üzerine yüzük taşı gibi kurulur." "Ben. varlığım ve yokluğum hakkında bir şey söyleye mem. Varım desem hodperest olurum; lâkin bu basit ve sade te rennüm kimindir? Sanki biri içimden 'varım' diyor." "Zihnin karışmasa sana açıkça söyleyeyim: insanın var lığı ne ruh ne de vücutla ifade edilebilir." ™ "Ben, baştan ayağa gizli bİr mânâyım. Laf ebelerinin bakışı na tahammülüm yoktur. Ne ihtiyanm elimdedir denebilir, ne de değil dir denebilir. Zira ben yaşayan bir toprağım. Değişip duruyorum." ™ s?»
"Ey bilginler, ben ıstırap içindeyim. Akıl, imkânı yok bu
nun mânâsmı anlamaz; bu gönül nasıl bir avuç toprağa tahammül ediyor? Bu gönül ki, hayal ceylanlannın dolaştığı çöldür." s?»
"Ben bir toprağım Rabbim. Davud'un nağmesiyle bu
toprağı nûrlandır! Her zerrem bir kıvılcım gibi ateş halinde gökle re kanatlansın." "Benim tarafımdan Cebrail'e de ki: Beni senin gibi nur dan yaratmadılar Lâkin biz topraktan yaratılanlann hakikat peşin deki hummalı, ıstıraplı koşusuna bak. Onlar ayn kalmanın zevkini nurdan yaratılmış olmaya değişmediler." "Korkutamaz beni fezanın zifiri karanlığı. Pın! pırıl padama vardır yaratılışımda benim. Alev alev kandil yap kendini. Ciğer ateşinle parıldat geceni." "Her şeyin varlık sebebi bensem, benden öte nedir? Her ân değişen hengâmelerimin sonu nedir?" "Sen, ancak bir zerresin; korkarım mahvolursun. Kendi ni olgunlaştır; senden güneşler çıksın."
/ 34
MUHAMMED
<^
İKSAL
SÖZLÜQÜ
"Sen ey insan; bu parlak, bu nûr saçan güneşten daha
aydınlatıcı ve çok daha parlaksın. Öylesine yaşa ki, her bir zerreye senden nûr aksın, idrak aksın." ® sı^»
Sen ateşsindir; âlem meclisini aydınlat; başkalarını da
kendi ateşinle yak." "Çemende koku gibi hem gizli, hem aşikâr yaşa; renk içinde bulun, fakat renkten tamamıyla temizlen." ™
"Kendini bilmeyen, yani ne cevherlere mâlik olduğunun farkmda olmayan bir kavim için Cenab-ı Hak'tan kudretli bir hayat temenni ettim. ...Derin uykunun üzerine bir mahşer boşaltıyorum.'
İSLÂM 'V BIRLIĞÎ
İSLAMBİRÜÇİ
137
"islâm birliğinin üstündeki perde kaikıverince sağlam din de, zafer kapısı da görünüverir" sp»
"Biraz Kur an ve hadis içinde kendini kaybet, sonra dön
bir kendine bak! Sen bu cihanda âvâre ve bîçaresin. Birliğini kay bedip yüzlerce parçaya bölünmüşsün." •p>»
"Kendini bilmeyen, yani ne cevherlere mâlik olduğunun fer-
kında olmayan bir kavim için Cenab-ı Hak'tan kudretli bir hayat te menni ettim. ...Derin uykunun üzerine bir mahşer boşaltıyorum." ™ SP"
"Ey Kur'ân'ın hikmeti kendisine emanet edilen insan!
Kaybettiğin birliğini tekrar ele geçir." "Onun (islâm Milleti) vatanı sınırsız; bütün dünya onun; ufku gediksizdir. Denizin dalgalan Dicle, Nil ve Dinyeper ne hirleridir." sp»
"Bizim cevherimiz mekândan münezzehtir Onun sert
şarabı, bir kadehe bağlı değildir. Hintli, Çinli bizim kadehimizin ça murudur Rûm ve Şam diyarı sakinleri ise uzviyetimizin hamuru dur Kalbimiz, ne Hint, ne Rûm ne de Şamlıdır. Onun vatanı islâm vatanıdır" ™ ^p-
"Emperyalizmin takdirleri nedir? Bölmek! Aldatış tedbiri
sayesinde muhkemlik aramak!" "Biz çemen evladıyız; aynı ormanda yetişmişiz. Renk ve koku ayırmak bize haramdır Zira bizi aynı ilkbahar yetiştirmiştir" ™ sp"
"Daha su ve çamur kaydından kurtulamadığın için ben Rû-
mîyim, Afganlı'yım diyorsun. Ben her şeyden önce her türlü renk ten sıynimış bir insanım. Ondan sonra Hintli veya Turanlı'yım."
138
MuHnMMîD İKBAL SozLüqü
^
"Ben Hint'te doğdum ama gözümdel
bil ve Tebriz'in pak toprağmdandır."'™' "Kendi ulusunu Batılı uluslarla kıyaslama! Hâtemi Resul'ün ümmeti özel bir kıvamla yapılmıştır. Onların topluluğu ül keye ve ırka dayanır. Oysa senin topluluğun, din gücüyle sağlam dır. Din elden giderse topluluk nerede kalır? Ve topluluk giderse millet de gider." ™ sş^
"(Allah:) Cihanı ben aynı su ve çamurdan yarattım. Sen
ise ortaya İran, Tatar, Zenci çıkardın." '™' s?=
"Bakış gibi iki gözün nuruyuz; fakat biriz. Hicazlı, Çinli,
İranlı'yız. Fakat aynı neşeli sabahın çiğ danesiyiz. Mekke sakisinin (Hz. Peygamber) gözünden sarhoşuz. Cihanda şarap ve şişe gibi yiz." "Onun (Hz. Peygamber) ateşi bu çer çöpü kül etmiştir. Sadberk (yüz yapraklı) gülü gibi tek kokumuz vardır. Bu nizamın canı odur; o ise birdir." sş*
"Altı cihet senin (Hz. Muhammed) dîdârının nuru ile ay
dınlanmıştır Türk, Tacik, Arap senin kölendir." "Onun (Muhammed) cevhen, ne Araplar ne Farîsîler'dendir; O insandır, hem de Âdem'den daha kadîm." *p°
"İklime, dedeye bağlı olan insanın, 'lem yelid ve lem y û -
led'den haberi yoktur." S9=
" O Bilâl ki ciğerinden çıkan sihirli ezan; zengin, fakir, her
kesi bir araya getirdi. Siyah ile beyazı birleştiren, fakir ile zengini bir çizgiye getiren..." ™ "Aşk yolunda filanın oğlu falan bir şey ifade etmez. M u sa'nın mucizesi olan 'yed-i beyzâ'yı bir zenciye de venrler"'™'
f "Şark, garp, hür; biz ise yabancı eline düşmüş bir av. Bu ebedî bir ölümdür, ağır uyku değil. Bu Hakk'ın emriyle olan bir ölüm değildir Bunun tohumu canın derinliklerinden bitip çıkıyor'
L • İlli •
*• .
İSLÂM ÜLKELERI
İSLÂM diKELERl
"i?»
"Sebebi başl
1^1
mü'minin
çöl<üşü yol<sulluktan ilen gelmiyor," "Aşk doktoru bana (isiâm dünyasına) baktı da dedi ki; se nin hastalığın, yaşama arzusundan yoksun olan ümitsizliktir." "'^ *^
"Biz, iman ve teslimin geniş yolundan uzak düşmüşüz.
Sen Âzer'den, ben ise ibrahim'den uzağız." s?-
"Tevhid inancında olduklannı söylüyor Müslümanlar ıs
rarla ama kalplen putperest inancı taşımakta hâlâ," '"'^ s?"
"Yazık o kavme ki, ruhunda hayat heyecan ve kudreti
yoktur; hayati denn ve yüksek ilhamlardan mahrumdur Biri sec deye kapanmış, biri kıyamda; işlen güçlen imansız namaz kılan in sanların hâli gibi düzensiz." "Uluslann mahkûmiyeti döneminde de şair, âlim ve dü şünürler doğar. Lâkin bu Allah'ın kullan, kendi sahalannda rakip siz olmalanna karşın amaçları hep aynıdır: 'Aslanlara geyiklerin evsâfı öğretilsin, daha iyi. Böylece aslanlann cesaretinin hikâyesi tanhe kanşır.' Meselelerin te'vilini hep bahane ederek, köleleri köleliğe alıştırırlar" "Tembellikten o derece zaafa düştün ki, âlemde Müslü manlığın yüz karası oldun." "Yaratılış seni temiz ruhlu yarattı. Kalbin bu Müslüman lığın inkırazı karşısında parça parça oluyor Dağlarda, çöllerde âvâ re bir millet; lâkin damarlannda aslanlar kanı dalgalanan bir millet. Zeki, kudretli, açık ruhlu, ahlâklı, gözü doğan kuşu gibi keskin. Lâ kin nasibini almamış, kudretinin yıldızı parlamamış bir millet.
142
İKBAL
SÖZLÜCİÜ
Kûhistanında bir köşeye çekilmiş, hayat kıymetini daha gör memişsin." "Müslüman! Yazık ki fakirliğin sırları elinden alındı. Yoksa nedir Suriye ve Bizans'ın fethi, o fakirliğin bağışından başka!" s?»
"Sen yine ecdadının kalp ve basiretini iste Allahtan; fakr
sânı olmadan bulamazdın hükümdarlığı." "Benliği öldüğü için flrabın ruhu. duygusuz ve hareket siz kalmıştır. İrak ile iran'ın vücudu, kansız ve cansız kalmıştır" ^
"Şark, garp, hür; biz ise yabancı eline düşmüş bir av...
Bu ebedî bir ölümdür, ağır uyku değil. Bu Hakk'ın emriyle olan bir ölüm değildir. Bunun tohumu canın derinliklerinden bitip çı kıyor." sp-
"Ancak beni öyle bir ülkede yetiştirdin ki, o ülke insan
ları köleliğe razıdırlar" ™ s9°
"Ben talan olmuş bir gül bahçesinin bülbülüyüm," "Yarâb! Bu temiz kalpli kulun, ikbâl nereye gitsin bilmem!
islâm âleminde çünkü dervişlik de devlet idaresi de sahtekârdadır hepten." s?»
"Artık ne İran'da ne de Türkistan'da kaldı onlar; Kayser
leri ve Kisraları yok eden derviş kullar." ^'^ "Yarâb! Müslümanlara öyle zinde bir arzu ver ki, yüreği yansın ve ruhu çırpınsın." vp-
"Allahım! Tekrar uyandır göğüslerdeki azim ve iradeleri.
Tekrar kılıç keskinliği ver Müslüman'ın basîretine ve bakışına!"
W' "Kendine iyice bak; sen güneşsin, başka yıldızlardan ışık satın alma. Gönlüne gayrın nakşını yazdın. Kimyayı kaybettin. Şimdi onun yerine elinde bir avuç toprak var. Ne zamana kadar başkalannın ışığı İle parlayacaksın; başkalarının şarabından sarhoşsun; ayıl."
i İSTEMEK
İSTEMEK
s?-
145
"Şarabın benliği zayıf olduğu İçin, bir şekle ve kalıba mâ
lik değildir. Bir şekle girmek için kadehin mihnetini yüklenir." s?»
"İster sadaka, ister vergi, isteyenler hep dilencidir dilen
ci! ister inansın, ister inanmasın; diktatör ve şeflerin hepsi, dilen cidir dilenci!" '•^ "p-
"Benlik, başkasından bir şey istemekle, diğere muhtaç ol
makla zayıflar" SP"
"Ey aslanlardan haraç alan! İhtiyaçtan dolayı tilki mizaç
lı olmuşsun. Ömer gibi deveden kendin in. Sakın başkasına min nettar olma sakın. Ne zamana kadar rütbe ve mansıp dilenecek sin; çocuklar gibi sopadan ata bineceksin? Yükseklere gözünü di ken bir yaratılışı, başkasının lütfü ihsanı alçaltır. Bir dilenci bir fakirden daha fakir ve daha müflistir Birisine ihtiyaç arz edip bir şey istemekten benliğin cüzleri dağılır" sp-
"Hakikatleri gören Firdevsî şöyle der; Para uğruna kötü
ve alçak tabiatlı olma! Para olmasa da iyi huyunu terk edenlerden olma!" "Kendine İyice bak; sen güneşsin, başka yıldızlardan ışık satın alma. Gönlüne gayrın nakşını yazdın. Kimyayı kaybettin. Şimdi onun yerine elinde bir avuç toprak var. Ne zamana kadar başkalarının ışığı ile parlayacaksın; başkalarının şarabından sar hoşsun; ayıl." »p-
"Yazık, başkasının sofrasından rızk alıp onun minnetini
yüklenene, başkasının ihsanı karşısında boyun bükene. O, kendini başkasının lütfunun şimşeği ile yakmıştır. Şeref ve haysiyet serma yesini, bir silik paraya satmıştır."
MunmMED
146
S9=
İKBÂL
SözLQiiQ
"Göğsünün içindeki gönül öldü mü o artık sadece yiyip
içmeyi, uyumayı düşünür Bir lokma ekmek için herkese haysiyet sizce kavuk sallar, bir midesi için yüzlerce kişiye minnettar olur." "ıVleyhaneierden şarap dilene dilene sarhoş oluyor; köşklenn penceresine baka baka oradan biraz zevk çalıyor" "Tahta, taca değer veren, büyülenmiş bir insandır Yine büyü, bu şişeyi taş gibi sert mukavim gösterir" ™ s9°
"Altın tutandan hiç hayır umma! Vermeyince, dini bula
mazsın!" "p-
" N e bahtiyardır o susamış ki, yakan güneş altında Hı
zır'dan bir kadeh su dahi istemez. O, dilencilik hicabı ile ter dök medi; insan şeklini muhafaza etti. Bir avuç çamura dönmedi. O değerli genç, dünyada sanuber ağacı gibi başı yukarda, şanlı ve şerefli yürüyüp gezer." •sP"
"Dilendikçe deryalar kadar mala sahip olsan, o mal bir
ateş selidir Eğer kendin kazanırsan, bir çiğ danesi güzeldir" s9°
"Müslümansan Hak'tan gaynya muhtaç olma; dünya in
sanları için baştan aşağı hayır ol. Zenginin huzurunda felekten şi kayet etme. Elini yeninden dışan çıkarma. Ali gibi arpa ekmeği ile kifâfı nefs et. Merhab'ın boynunu kopanr, Hayber'i fethedersin. Kerem ehline minnettar olmaya sebep ne? Onlardan evet veya ha yır neştenni niçin yiyorsun? Alçaklann elinden rızk alma. Sen Yusufsun; kendini ucuz telâkkî etme." ™ "Hür insan, rızkını hiçbir zaman Allah'tan gayrisinin elinden istemez. Biz gece ve gündüz geçimimizi düşünürüz; so numuz ölümün acılan içinde kıvranmak. Bu sebatsız cihan içinde yalnız o. sebat sahibidir" s9°
" B u beli bükülmüş çarhm içinde yumuşak, katı ne bulur
san al, ye. Fakat kimsenin elinden rızk bekleme, iyi ol ve iyilerin öğüdünü kabul et."
ISTEMEK
s?=
147
"Rızk veren Rabbini tanımazsan muhtaçsın padişahlara.
Bilirsen sen, Cem de. Dara da birer dilencidir kapında." '"'^ s?"
"Kannca. hem de kanatsız karınca dahi olsan. Süley
man'a ihtiyaç arz etme. Yol güçtür; servet peşinde koşma. Cihan da hür yaşa ve hür olarak,öl." s?"
"Kadehi boş olduğu halde kimseye minnet etmeyen in
sanlara, meyhane kapısı kendi kendine açılır ...Kimseye muhtaç olmayan insanın çok nazlan vardır Onun nazı çok. pek çoktur" s?"
"Muhtaç olmamak, Hakk'ın rengine boyanmaktır; göm-
leğindeki gayr rengini yıkayıp mahvetmektir" "Jlâhî sıfatlan kuşanan kul, insan görünüşlü melektir İki dünyada da kimseye minnet etmez, tok gönüllüdür" ""^
KENDINI
rANIMA
KENDİNİ TmMA
'S"
149
"Kendi esrannı bilmeyen insan, kendi sazmı çalamaz." ^'^ "Hayatm kemâlini istiyor musun? Gözünü açmayı ve an
cak kendini tetkik etmeyi öğren!" ^
"Bakış gibi kendi perdelerinin içinde kal. Yerinden kımıl
damadan istediğin yere uç." ™ M>-
"Eğer yaşıyorsan veya ölmüşsen veya canın dudağında
ise. bu şahadeti üç şahidden talep et. İlk şahit: Kendi şuuru; ken dini kendi nuru ile görmektir. İkinci şahit: Diğedenn şuuru; kendi ni diğedennin nuru ile görmektir. Üçüncü şahit: Zât-ı Hakk'ın şu uru: kendini Zât-ı Hak nuru ile görmektir." s?"
"Eğer gören bir göze mâliksen kendine bak. Ey habersiz, se
nin benliğin dahi mütemadiyen kaçmaktan başka bir şey değildir." ^
"Kendi benliğimize sefer ettiğimiz zaman, zuhur kudre
tini kaybederiz. Zira biz vadık denizinin dibinden yükselmiş bir dalgayız. Daima kendin için pusuya yat; şüpheden kaç, yakîne yaklaş!" •i^
" B u konakta gaip olma; ilen yürü. Azı, çoğu bilen; ma
den ve denizin içini tanıyan akla ulaş. Bu kemiyet ve keyfiyet ciha nını hükmünün altına al. Feleğe, ay ve ülker yıldızını yedeştir. Lâ kin başka bir hikmet öğren. Kendini bu gece ve gündüz hilesine kapılmaktan kurtar." ™ "Himmet sahiplen benliğin dennliklenne dalıp dalıp çık makta. Bunun değen olmayan insanlann işi olmadığı anlaşılmak ta! Kısmet ve kaderini burçlada, yıldızlarla bilmek isteyen falcılar ne bilsin? Vaşayan topraksın sen, yıldızlann peyki değilsin." '•"'^
150
MUHAMMED
İKSAL
SöZLüqü
"Varlık, yokluk uçurumundan çık, yüksel. Bu, 'nasıl ve ne kadar?' kayıtlan iie bağlı olan cihanın üstüne çık. Kendi varlığında ki benliği mamur et. ibrahim gibi Kabe mimarı ol." "Sen. ancak bir zerresin; korkanm mahvolursun. Kendi ni olgunlaştır; senden güneşler çıksın." <^ "Kendi toprağından, henüz peyda olmayan bir ateş iste. Başkasının tecellîsini aramak doğru değildir." "Sen ki, Allah'ın 'bak!' diye hitap ettiği varlıksın. Niçin bu yoldan körler gibi yürüyüp geçiyorsun? Kendini aydınlatmasını bilen, bu sırra mahrem oîan katre; asmada şarap, gü) üzerinde çiğ danesi olur. Denize düştü mü inci olur. Ve cevheri yıldızlar gibi panîdar." sp°
"Bugün kendini arayan dertli bir kalbe sahip olmayan bi
ri yannın üzüntüleri ve mutluluklan üzerinde hak iddia edemez." " N e zamana kadar kendi makamına erişemeyeceksin? Benim kemiklerim denizde ney gibi feryat ediyor!" "Bir kere de kendini kendi ateşinle yak. Ne zamana kadar yabancının ateşi etrafında dönüp duracaksın?" "Göğsünün içinde yıldızları aşıp geçecek bir yol vardır. Lâkin sen kendini tanımıyorsun. Bir kere de tohum gibi gözünü kendi içine aç ki, yerin altından bir fidan olup yükselesin. Seher vakti bir bahçenin ağaçlan arasında bir bülbül ne güzel söylüyor du: Gönlünde ne varsa çıkar, ortaya at; nağme olsun, inleme olsun, âh olsun, efgân olsun." '™M "Ben nereliyim, diye ne soruyorsun? Bütün ömrümce kendi içine kıvrılan bir insanım. Bu deniz içinde âvâre bir dalga gi biyim; eğer kendi içime kıvnlmazsam, yokum." "Cilvelerden mest olmak, kendini bulmak, gecelerde yıl dız gibi parlamak demektir. Ben'i bulmamak, mevcut olmamak de mektir. O n u bulmak, kendini kendine vermek demektir Kendi Ben'i
Kendini TmMA
151
gören. Ben'den başka bir şey görmeyen herkes, eşyasmı benlik ha pishanesinden kurtardı." "Vah vah, sen gizli sıdan anlayamıyorsun. Neden hep canını sıkıyor, üzülüyorsun? Bu nasıl bir gaflet ki sadece süse hay ransın? Kendinle iftihar etmenin yerine hayıflanıyorsun. İnan ki gerçek kişiliğini öğrenirsen, kendinin kara bahtlı ve talihsiz olma dığını görürsün" s?°
"Kendini bir ölç, biç, benliğini kaybetme. Bir müddet
kendinden gayn her şeyi gönlünden çıkar." ™ s?»
" B u mücadele sevdasından vazgeç de kendine ulaş. Ken
dini kalbine bir daldır." <^ •p-
"Ben'den haberdar olan kul, zarardan menfaat yaratır." "Gül yaprağı, kokusu gibi dağıldı, penşan oldu. Ey ken
dinden kaçan, kendine gel." S5^
"Ezel sırlarını mı öğrenmek istiyorsun, kendine iyice bak,
tek de sensin çok da; gizli de sensin, aşikâr da!" sp=
"Kendini, arzularının mahiyetinden tanıyabilirsin."
s?»
"Ey tarikat yolcusu! Yol kördür, kendi ruhuna dal; deniz
dibinde balık yolunu kaybetmez." ™ s?"
"Gönül okşayan bir yâr bulamazsın. Kendi içine kapan!
Âşıklık şerefini ayak altına alma!" <^ v?=
"Müslüman bir kalbin sahibi isen, kendi içine bak ve
Kur'ân'a bak!" "Kabe'yi tavaf ettin; kilise etrafında dönüp dolaştın. Ne yazık ki, kendine bir kere dönüp bakmadın." ™ s?°
"Cihanı görüyorsun; kendini görmüyorsun. Ne zamana
kadar sen böyle gafil ve cehil içinde kalacaksın?" s?°
"Dünyayı kendi gözünle görsen, gökler senin sabah ışın
larıyla aydınlanmış olur." ™
/ 52
MUHAMMED
İKBÂ L
Söztüğü
"Güneşle ay, önünde secde edeceklerdir. Evet, bu mukad derdir. Fakat sen hâlâ kendi kudretinin farkında maalesef değilsin!" s9»
" B u renk ve koku cihanı, üzerinde düşünmeye, inceleyip
anlamaya değer. Bu vadide toplanacak çok gül vardır. Lâkin kendi iç âlemine de bakmayı ihmal etme. Zira canının içinde görülmeye değer bir şey vardır"'™' s?"
"Hiç kimse hükmünden baş çevirmiyor; herkes gözünü
Ben'e karşı kapatmış, kendini bulamamış!" s?»
"(Hurilere;) Sen insana ulaşmadın, Allah'ı nasıl arıyor
sun? Sen kendinden kaçmışsın, âşinâ olanı nasıl arıyorsun?" s?-
"ilim ve fende yeni görüşlere sahip olur lâkin kendi ben
liğinden, varlığından haberdar olmaz. Yüzüğünden Hak yazısını kazımıştır. Kalbinde idealler doğup ölmüştür" ™ s?'
"Sen bir kere yaratılışının içine dal. Hak eri ol; zan ve tah
minden kurtul!" ™ "Ey imkânsız şeyler düşünen damla, sen kendi kıymetini idrak etmiyorsun. Denize dalıp da inci olarak çıkmamak ayıptır Sen kendi kıymetini bilmiyorsun. Parlak lâl cevheri kıymetini senden alıyor Yoksa o bir taş parçasından başka bir şey değildir" ™ s?"
"Bakış, onun harîmine yol bulamaz. Sen kendini bakış ve
görüş olmadan temaşa edersin. Onun günü feleğin devri ile hesap edilmez. Kendini görüşte, zan, tahmin ve şüphe denen şeyler yok tur" "Ey benliğini tanımayan insan, kendini tanı! insan ile benliği arasındaki perde, islâm dininde
haramdır. Muhammed
(s.a.v.) dininin remzi nedir, bilir misin? Kendini açık berrak bir hal de görmek. Bu, insanı şahinşahlığa yükseltir Din nedir? Kendi sır larını idrak etmek. Kendini görmeden tanımadan yaşamak, ölüm dür Kendini gören, tanıyan Müslüman, benliğini bir cihana değiş mez. Kâinatın kalbini o görür o okur, tevhid kılıcı odur"
KENDİNİ TmiMA
153
"Aşk, insana kendini bilme yollannı öğrettiği zaman, kö lelere sultan olma zorluklan kalkar ortadan." M>»
"Aşk beni, daha fazla kendime yaklaştırdı." ™
sp'
"Aşk kendini görmektir, aşk kendini anlamaktır. Aşk Kis-
ra'yı da, Kayser'i de takmamaktırl" s?»
"Böyle kendini gören. Allah sarhoşu bir gönül, ancak
dervişlik ile elde edilir." ™ sp-
"Onun (cihanın) yardımları ile kendinden haberdar ol.
Sen Cibrîl-i Emin'sin; kanatlan!" •'^ s?»
"Eğer kendini biliyorsan, Câm-ı Cem dediklen işte
budur" ss>=
"Kendini bildiği için insan bu âlemde Allah'ın eli olmak
kudretini kazanmış ve bu kudretle padişahlar padişahı olmuştur" sp-
"Meleklere bu toprak adamı olan benden şu haberi gö-
türünüz; kendine bakıp benliğini gören bu bir avuç topraktan sakınsınlar" s?°
«
"Kendi ruhunu murakabe eden insanm şian şudur: Artık
ne vardan ne yoktan bahseder" ™
II
M
KENDİSİ t HAKKINDA
KENDISI HAKKJNDA
s?"
155
"Gönlümün saf ve temiz sahifesini, bütün davalarla dol-
durdun. Beni öyle yetiştir ki bu davalan ben yanlış okumayayım." ® s?»
" B e n . arzu dalından meyve yemişim. Hayatın sırnna
erişmişim ben. Ey bana ok atan, bahçıvandan kork; zira ben bahar müjdesi getirmişim." " M u m gibi başkaları için yanan ben. mum gibi kendi meclisime sadece ağlamak öğretiyorum." "Ben nereliyim diye ne soruyorsun? Bütün ömrümce kendi içine kıvnlan bir insanım. Bu deniz içinde âvâre bir dalga gi biyim; eğer kendi içime kıvnlmazsam, yokum."'™' s?»
"Benim yüzüme iyi bak! Hindistan'da bİr tane benim gi
bi görmezsin- Hem Brehmen soyundan gelmiş olsun hem de Rûm'un. Tebriz'in o pek derin sırrını bilmiş olsun!" ^ M>-
'flli hanedanına karşı duyduğum muhabbetle yaşıyorum.
Bu sevgi iledir ki. cihanda inci gibi pani pani parlıyorum. ...Benim toprağımdan zemzem fışkınrsa ondandır. Ben bir toprağım; fakat onun sevgisi ile ayna haline gelmişim." s?°
"Ey sabah yıldızı, çok çabuk geçip gittin. >bksa bizim gaflet
uykumuzdan usandığın için mi böyle yaptın? 8en, gaflet içinde yolu nu kaybetmiş bir insanım. Sen İse uyanık geldin, uyanık gittin." SP"
"Aklım, put yapan bir Azer'e benziyordu... Canımın mül
künde onun yaptığı putlar hükümrandı. Senelerce şüphe tuzağına düştüm. Kuru beynimden bu şüpheyi bir türlü çıkarıp atamıyor dum... ilmi yakîn'den bir harf okumamış, felsefenin şüphe diyarmda kalmıştım." ™
156
MUHAMMED
s?°
İKBAL
Söztüğü
"Varlığımın nakşı, henüz tamam olmamıştı. Kimsenin
beğenmeyeceği, adama benzemez, bir işe yaramaz bir varlıktım, flşk beni yonttu, adam oldum. Âlemin keyfiyet ve kemiyetini idrak ettim." "Kadehimiz o kadar küçük ve dar ki bizim, bizim varlığı mızdan meyhane rezil oldu." s?°
"Rûmî'nin yanıp yakılışı, Râzî'nin mantık oyunları, hep
bu keşmekeş içinde geçti hayatımın geceleri! Yeter ki gönül açsın, ister flrabın, ister Acemin sesi olsun." "Bu mütevâzî mürîd olan İkbâl, o yoldan (Râzî'nin man tık oyunları) tövbe etti ağlaya ağlaya; Allah versin de şeyh de bun dan nasibini ala." s?"
"Ben ne molla, ne de ince eleyip sık dokuyan bir fıkıh
âlimiyim. Dervişlik nedir onu da bilmem. Din yolunda keskin gö rüşlüyüm ama gevşek ayaklıyım. Benim olgun sanıp da ortaya attığım düşünceler henüz hamdır henüz işimi başa iletmedim. Bana çırpınan bir gönül vereli, yüz düğümden ancak birini çöz müşlerdir." ™ •s?»
"Bati biliminin cilvesi aklımı başımdan alamadı benim.
Medine ve Necef'in toprağı, sürmesidir gözümün." "Kirpiklerin iğnesiyle kazdığım yolda, menzil, kervan, seyyah, hiçbir şey değildir" "Malım mülküm sadece bir avuç toprak benim. Belki de feleklere erişir diye onu yol üstüne saçanm." s?°
"(Şahin;) Rızkın adı su ve dane olan dünyadan, elimi,
eteğimi çektim ben bu mekândan. İssız sahraların tenhalığı hoşu ma gidiyor. Ezelden beri dervişanedir tabiatım benim. Gülistanda yaşayanlardan uzak olmam lazım. Çünkü olanların edası pek dilberânedir. Kumru ve güvercinleri yemede gözüm yok; çünkü şahi nin hayatı zahidânedir"
KENDİSİ HnmmA
ss>°
157
"Gece yarılarının sessizliği içinde feryat ettim. Herkes
uyuyordu, ben ağlıyordum. Canımda sabır ve sükûn kalmamıştı. Daima şu virdi okuyordum: Ya Hayy! Ya Kayyûm! Cönlümdeki ar zuyu kan haline getirip gözlerimden akıttım." ™ "Ben fakirim ama Kelim'in {Hz. Musa) servetine mâlikim. Benim kilimimin altında şehinşahlann debdebe ve azameti vardır. Toprağım ama sahralara sığmam; suyum fakat deryalara sığmam. Ben bir sırça şişeyim, lâkin taşın yüreği benim korkumdan tir tir titrer." ™ sp"
"Benim yaratılışım aşk ile yoğrulmuştur. Çer çöp ile
ateşin bir araya gelişinden vücuda gelmiştir. Hak, bana mülk ve din remizlerini bildirdi. Gözümün perdesinden mâsivâ nakşını kaldırdı."
« "Kanla dolu kalbimin bir parçasını gözümden döküyo
rum. Bedahşân yakutuyum. Onu alıp yüzük yap!" ''^ sP"
" B u gönül bahçesinde koku gibi perişan ve âvâreyim. Bil
miyorum, ne istiyorum, ne anyorum? Bir insanın istediği ya olur, ya olmaz. Olursa bahtiyar, olmazsa bedbaht olur. Beni arzumun olması da şehit ediyor, olmaması da." S5>°
" B u göz ile görülen, kulak ile duyulan âlemden sıynldım;
mazi bütün haşmetiyle gözümün önüne geldi. ...Ruhum sırlar âleminde dolaşıyordu... Ben o âlemde perişan bir halde uyandım. O iştiyak, o yanış, o sevinç içinde, bocalayan pervasız rind şair (kendisi) o viraneye gözyaşlan döktü... Ve Allah'ı ile konuşmaya başladı. Ben onun sırrından haberdar olmadığım için ateşli feryat ları beni yaktı." sp'
"Frenk hakimlerinin dersleri benim aklımı artırdı. Arifle
rin sohbeti sinemde aşk ateşini alevlendirdi." S9°
" O yanıp yakılmanın nasıl bir hal olduğu kolayca anlaşıl
maz. Bu sarhoşluğun yüksek makamını anlatsam benden şarap is tersin."
158
MUHAMMED
ss>°
İKBAL
SÖZLÜĞÜ
"Her ikimiz (ikbâl ve Geothe) de kâinatın kalbini, ruhu
nu bilen, tanıyan insanlarız, ikimiz de ölüm içinde hayattan haber getiriyoruz." ^
"Gönül hikâyesi söylenemez, ciğer derdi gizlenmeiidir Ey
esrara vâkıf arifler! Coşuyorum, vecde geliyorum. Nerelerde bağı rıp feryat edeyim?"'™' s9-
"Felek benim çanağıma acı şarap dökmekte... Ben koca-
mış bir rindim. O şarabı ağzımda şekerden tatlı eyle!" s?"
"Bazen bir saman çöpü perde olur gözüme. Bazen öyle
olur ki, bir bakışla her iki cihanı da görürüm." ^ s>
"Ben bu renk ve koku dünyasından öldüm; gürültüsü ol
mayan dünyada doğdum. Benim ipim bu eski dünyadan kesildi, yeni bir dünya elime geçti. ...Gizli olan, perdesiz peyda oldu. Ku lağıma yıldızlann nağmesi geldi!" s9»
"Benim zayıf gözüme ne baharlar açtın sen! Şimdi bağ
da bahçede yeni yeni çileyen bir sülün gibiyim ben." s?°
"Sıyrıldı perde hep gözlerimden; artmakta şevkim, art
makta şevkim. Her şeyi gâhi görmekte dîdem." <^ "Perde arkasındaki sırlar örtülerinden sıyrıldılar Ben ise kendi varlığıma gömüldüm. Şu kıskanç aşkıma bak, kimi görmek istiyorduk, kimi seyrediyoruz?"'™' s9-
"Sır şarabıyım; bir içen arıyorum... Kan döken bir kılıcım,
lâkin kın içinde duruyorum." "Nağme zevki, heyecanlarımı, vecdîerimi coşturursa bu lunduğum mecliste kıyametler koparırım. Bir anda kendi içime çekilirsem, bütün bir cihanı gönlümün içine çeker yok ederim." s9-
"Ateşli feryadımla feryadın ateşini artıran yüce Allahım!
Bana öyle bir âh ver, öyle bir inleyiş ver ki, binlerce sene evvel ölüp de toprak olmuş fâniler canlansınlar"
KENDİSİ HAKKINDA
S?»
159
"Gözünü gönlüne açan adam, kıvılcım ekip yıldız toplar,
içimden sıçrayan bir kıvılcımı ele geçir. Ben. Meviânâ gibi damar larında kan yerine alev akan bir insanım." s?°
"Benim gönlüm, cismin ve canm sırrına vâkıftır; ölüm be
nim için acıdır zannetme. Gözümden bir citian kayıp olmuşsa ne çıkar; daha gönlümde yüzlerce cihan vardır." s?»
"Ne hane isterim, ne menzil sevdasmdayım, yıllar boyu
gidenm; her diyar bana gurbet!" ® "Bir bakışla sardığın bütün bu ufuklar bir halkadır. O hal kayı benim pergelim çizer." a s?»
"Fânîyi hiç sevmedim. İki cihanla dahi bir tüdü uyuşma
dım. Mahşer günü karşına ben böyle çıkacağım." ^ s?-
" N e bugüne, ne yanna, ne düne esirim. Ne inişim, ne
yokuşum, ne de yenm yurdum vardır."'™' s?»
"Bu kâinatın hududunu geçtim; cihetten olmayan âleme
ayak bastım. Bu âlemin ne sağı ne solu var; bu âlem günsüz ve ge ce s izdir." <^ " N e bir yolda durup dinlenir; ne bir menzilde yedeşir. Be nim gönlüm, benim yolcumdur; Allah ona yardımcı olsun!" s?"
"Akıl, herkesin başında vardır; vücudum da herkes gibi
toprak ve kandandır Lâkin bu sırrı benden başka kimse bilmez. Toprak ve kanımın içi, kalbi, her tüdü keyfiyet ve taayyünden mü nezzehtir" <™' sş»«
"Eteğimde güneş var yakamda da yıldızlar.. Bana bakarsan
hiçim. Kendine bak; canınım! Şehirdeyim, çöldeyim... Saraydayım, yatak odasındayım... Dert benim, derman benim... Sonsuz bir zevk yine ben. Cihan yakan kılıcım, âb-ı hayat çeşmesi yine benim." sp»
"insan ve onun cihanı, benim fırçamla resmedilmiş bir
tablodur Erkektenn ciğerinin kanı benim bahanmın servetidir Ben
/ 60
MUHAMMED
İKBAL
SÖZLÜQÜ
yakan bir ateşim, rıdvanm baiıçesiyim. Hem durur Jıem gezerim; bu acayip bir şeydir. Bugıjnümün şarabında yarının sarfıoşluğunu gör Yüzlerce güzel âlem, kalbimde benim gizli. Benim göğsümde yüzlerce yıldız yuvadanıyor içimde yüzlerce yeşil kubbe." sp-
"Sen, gönlümün simsin; ben de senin sırnnım. Canın
dan çıkmışım ben, canında ben gizliyim. Ben yolcuyum, Sen konak... Ben tadayım, Sen ürün... Sen türlü ahenk çalan saz; bu meclisin ateşi... Su ve çamur içinde âvâresin... Gönül makamını idrak et de bu sahilsiz denizi bir kadeh içinde gör Bende tufanlar yapan. Senin yüksek dalgandır"
^
"Ben insan libasıyım, Hakk'ın da gömleğiyim. Takdir benim büyümdür; tedbir de senin sihnn. Sen Leylâ'nın aşkı. Ben, dolaştı ğın Cennet çölüyüm. Kemiyetten sorarsın; keyfiyetten sorarsın; dertlenn var Ben mücerret ruh gibi bunlardan temizlendim."'™' "Yetişip serpilip bir gülistan olmayan gonca, benim bahanma lâyık değildir" s?"
"Ben başka bir göğe kanat açtım, önümde başka bir
âlem gördüm," s?»
"Çemen kuşları ile beraber terennüm ediyorum; dilsiz
goncaların diliyim. Öldüğüm zaman toprağımı bahar rüzgânna kanştırm ki, bütün işim gülleri tavaf etmek olsun."'™'
1 "Keşmir'in beyaz başlı dağlarına bal
lunı—:
,
I
'Ig
.•AV'-.
KEŞMIR
KEŞMİR
163
"Tenim, Keşmir cennetinin bahçesinden bir güldür. Gön lüm, Hicaz'm Kabe'sinden, nağmelerim de Şiraz'dandır." ™ "Keşmir'e git: dağ. tepe şimdi yemyeşil olmuş, cihan ci han çemenler, çemen lâleler.. Yanak lâle. göğüs gül, bir genç Brehmen kızı. A ç gözünü ona bak, bir de kendine dön bak." <^"> \ş»
"Keşmir'in beyaz başlı dağlanna bak! Onun çınarlarının
ateşli ellerine bak! İlkbaharda onun taşından yakut dökülür; onun toprağından bir renk tufanı çıkar" ''^ "Şah Hemadânî: Eğer toprağımızda kıvılcımların mevcut olmadığını zannedersen, bir defa kendi içine bak! Senin (İkbâl) bütün bu yanışın neredendir? Bu ilkbahar rüzgânnın nefesi nere dendir? O, Keşmir'de dağlarımızda renk ve kokulan yaratan rüzgânn aynıdır!" "Keşmir ehli için canım saman gibi yanıyor; gönülden dertli nâleler çıkıyor O, akıllı, çabuk idrak eden, iyi tabiatlı bir mil lettir Benim neyimde onun nâlesi gizlidir Ben'den nasibi olmadı ğı için memleketinde yabancı gibi yaşıyor"
i KORKU
KORKU
s?°
165
"Korku, ölüm memleketinden gelen bir casustur Ölü
mün (=merg) başmdaki (mim) harfi gibi içi kapkaranlıktır" ™ "Sevgi ile korkuyu birbirine kanştınp o hamurdan seni meydana getirdiler. Dünya korkusu, Ahiret korkusu, can korkusu; yerden, gökten gelen elemlerin korkusu. Mal sevgisi, devlet sevgi si, vatan sevgisi; nefsini, akrabayı, kadını sevmek. Su ve çamurun imtizacı demek olan varlık, daima nefsine düşkündür. Maddesini beslemek, onu rahat ettirmek peşindedir Böyle olduğu için kötü şeylere. Hak tarafından nehiy olunan işlere temayül eder ve bun lar onu helak eder. Lakin 'lâilâhe illallah' âsâsı elinde bulundukça bütün korku tılsımlarını bozar parçalarsın. Kimin teninde Hak, can gibi hâkim olursa, onun boynu bâtıl önünde eğilmez. Onun kalbine korku yol bulup giremez. Onun kalbini Hak'tan gayn olan şeyler korkutamaz." v?"
"Ok ve kılıcın muhaveresi: Ok kılıca der ki: ...Havada
olayım, sadakta olayım; nerede olursam olayım ben, baştan ayağa kadar bir ateşim. Yaydan fırlayıp göğüslere yöneldiğim zaman göğüslerin içindekini iyi görürüm. Eğer orada kalbi selîm yoksa, y e is ve korku düşüncelerinden vazgeçmiş değilse, onu parça parça eder kan dalgasına boğanm. Onda bir mü'min kalbinin temizliği varsa, dışı içinin nuru ile aydınlanmışsa. onun harareti ile benim canım erir ve ucumdaki temren bir çiğ danesi gibi yere damlar" sp»
"Mustafa kelimesindeki gizli mânâyı anlayan insan, kor
kunun altında şirkin gizlendiğini görür" s?"
"Yalnız Hak korkusu, imanın unvanıdır Hak'tan gayn
olan varlıktan korkmak, gizli bir şirkten başka bir şey değildir"
/ 66
MUHAMMED
sl>-
İKBÂL
SÖZLÜÇÜ
"Hak'tan gayn bir şeyden korkmak, bir düşmandır ki in
sanda hayat ve faaliyet kudretine saldınr Hayat kervanının yolu nu kesip onu yağma eden bir eşkıyadır Kavî bir irade, onun y ü zünden tereddüde ve gevşekliğe düşer. Vüksek himmet sahibi, onun yüzünden her işinde uzun uzun düşünen mütereddit, karar sız bir şahsiyet haline gelir O senin tıynetine bir kere tohumunu ekti mi, hayat artık boy atıp kendini gösteremez. Onun yaratılışı, kuvvetsizdir: mücadele edemez: her şeye boyun eğer Gönlü ve eli korkudan tir tir titrer" ™ s?°
"Düşmanın seni korkak gördü mü, bir bahçeden gül top
lar gibi kolaylıkla seni ele geçirir Düşman kılıcı başına daha kuv vetle iner Onun bir bakışı, sana hançer gibi korkunç görünür" s?°
"Korkmayan bir gönül için aslan, dağ keçisi oluverir Kor
kak bir gönül karşısında da ceylan bir kaplan kesilir Eğer korkmazsan deniz, önünde bir ova gibi tehlikesiz, dümdüz uzanıp gider Korkarsan, her dalgasında bir timsah var zannedersin." ™ s?°
"Bu vesvese, bu korku daha ne kadar sürecek? Bu diyar
da makamını, dereceni bil!" ™ s?°
"Meclis, havf ve recanın keşmekeşinde hâlâ... Hepsini sen
gizlice feleğin çemberinden boşluğa doğru fırlat!" ^ ^
"Musa-i Kelîm gibisi tecrübe edilse bugün bile Tûr Dağı
ağacından 'korkma' sesi gelir!" SP-
" O (Musa a.s.), 'onlar için korku yoktur' dersini verir
Maksadı, insanın göğsüne bir gönül yerleştirmektir" ™ SP"
"İman kuvveti, senin hayatını artırır Daima 'lâhavfun
aleyhim' âyeti kerimesini oku. Musa, Firavun'un huzuruna çıktığı zaman, onun kalbine kuvvet ve cesaret veren 'lâ tehaf
âyeti
olmuştu." 'S"
"Firavunlann karşısında Musa gibi konuş; ta ki bir vuruş
ta deryayı ikiye bölesin." ™
KORKU
v?»
167
"Gönül yanıştan yoksun, görüş pek İsabetsiz, o halde
korkaklığınıza neden hayret edersiniz?" s?»
"Aciz, hayatın yolunu kesen eşkıyadır. Aczin karnı, kor
ku ve yalana gebedir." "Eğer dikkat edersen kalbinde gizlenen her şernn, korku dan doğduğunu görürsün. Recâ, hilekâdık, yalan, hepsi korkudan kuvvet alan kötülüklerdir." "Tıynetinin bütün sermayesi can kaygısi; kalbi fırtınadan dahi tir tir titriyor" <^
"Yazık o kafileye ki, iradesizliğinden, aczinden, üzennde
hiçbir tehlike mevcut olmayan bir yol istedi."'™' s?"
"Gönlüm hâiâ çok hamdır Gemimi bir tufanm içine fır
latıp at! Dalgadan korkuyorum; gözlenm hep sahilde." "Kılıç gibi" ol, yalın hilâl biçimli! Kın içinde pısınk durmak tan vazgeç!"
k KÖLELIK
KÖLELİK
169
"Kölelik, candaki sırdan gafi! olmaktır." ™ "Kölelik, bedendeki gönlü öldürür. Ruh beden üzerinde bir yük haline gelir, Kölelik genç bir adamı, ihtiyar ve zayıf bir insan haline kor. Kölelik, ormandaki aslanın dişini söker." ™ "Köle, zaten elde edilmiş şeyleri elde etmeye çabalar. Ya ratılışı öyledir. Onun ruhuna alelade şeyler ilham olunur. Tembel liğinden daima olduğu yerde kalır; sabah ve akşam aynı feryatlan tekrarlar. Hür insanın işi, her an ,yeni bir şey yaratmaktır. Hür insanın teli, daima yeni yeni nağmeler ibda eder" s?=
"Kölelik bir milletin fertlerini birbirine düşürür düşman
eder İmama uymayan cemaat gibi kimi kıyamda, kimi secdededir. Fertler birbirleriyle uğraşır, her birinin ayrı bir derdi vardır" s?=
"Köle ruhu, güzel sanatlarda ölümlerle tecellî eder Köle
lik, ne diyeyim, insanı büyüleyen bir şeydir Onun nağmesinde ha yat ateşi bulamazsın. O ruh, hayat duvanna bir sel gibi çöker" "Kölenin yüzü gönlü gibi karadır Kölenin nağmeleri, ta biatı gibi alçaktır Onun donmuş gönlünden hararet uçup gitmiştir. Yann zevki, bugün lezzeti nedir bilmez. Zaten ney'ini dinlersen sır nnı öğrenirsin. Onun sazından bir şehrin ölümünü dinlersin." s?-
"Bir mezar toprağından kulağıma geldi ki, yerin altında
da yaşamak mümkündür Başkalannın istediği gibi yaşayan insan, nefes alır lâkin canı yoktur" s9°
"Âdem, idraksizliğinden âdeme kul oldu. Bir cevheri var
dı, onu Kubad ve Cemşid'e feda etti. Bu köleliğin itiyadı onu köpekten daha zelil bir hale düşürdü. Çünkü hiçbir köpek görme dim ki, başka bir köpeğin karşısında baş eğsin!"
/ 70
MUHAMMED
İKBÂL
SÖZLÜMÜ
" N e zamana kadar başkalannm kanadı altında yaşaya caksın; çemen fezasında serbest uçmayı öğren." ^
"Mektebe, meyhaneye hiçbir kıymet vermem ben. Alın
lardan yıpranmış bir kapıya ne diye secdeler edeceğim," ^ s?»
"Köleliğin etkisiyle benliği zayıflamış olan kişi için Acem
müziği iyi değildir." ™ "Köleler köleliğe alıştılar mı onlar üzerinde egemenlik kurmak hiç de zor olmaz," ™ s?"
"Kölelik güzellik zevkinden mahrum olmaktır Ancak hür
insanların güzel dediği şeyler güzeldir! Kim güvenir kölelerin gö rüşlerine, kanaatlerine? Çünkü dünyada hür insanlann gözü görü cüdür sadece!" SP"
"Kölelikte iman lezzeti arama; Kur'ân'ı baştan başa ez-
bedese dahi..." s?°
"Müslüman! Ne zamana dek köle kalacaksın başkalarına?
Bırak dünyayı! Çalış, ele geçirmeye bak ya da!" "Özgür insanlann dünyada yapabileceği bin bir işi var dır. Ulusların düzeni onların çalışma zevkine dayalıdır. Kölelerin vücudu çalışma zevkinden mahrumdur. Kölelerin gece ve gündüz leri boşa geçer." ™ "iblis; Mü'min kıyamete kadar köle kalsın, daha iyi. Başkalan için bu sebatsız dünyayı bıraksın," "Aşkın ve cezbenin celâli, kimseye minnet etmemektir'
(Bq
"İki dünyada minnet etmez onun kalbi, ne tatlı şeydir şu erme lezzeti İlâhî aşka." "Onda kulluk makamı kuvvetlenince, elindeki dilenci kâ sesi Câm-ı Cem olur"
KÖLELİK
sp=
171
"Gönlünü Hakk'a bağla; nafile bekleme, padişahlar sana
huzur ve saadet veremezler. Zira bu puthanenin kapısında secde edilemez." M>-
"Şu Allah'a kulluk, bu da kula kulluk. Ya Allah'a kui ol,
ya da kula kul, bilmemek gaflettir." ""^ s?"
"Kölenin efendisine isyan etmesini mi istiyorsun? Onun
bir avuç toprağına 'lâ' tohumunu at." ™ M»-
"Hür insan, 'iâilâh'ın n u r u ile gönlünü aydınlatır. Sultan
lara, beylere köle olmaz." ™ " N e sultana muhtaç olur ne de sultandan korkar. Aşk, hürriyeti kazanmadır; aşk, kimseye minnet etmemektir"
KUR'ÂN
KUR'AN
sp»
173
" E v bark nedir bilmeyip çölierde doiaşan, boşu boşuna
dolaşıp Hızır'ı bulamayan bu insanın kalbi. Kur'ân harareti ile dal galanmaya başlayınca onun (insan) takatsiz dalgası inci gibi olgunlaşıp değerlendi." sp-
"Kur'ân-ı Kerîm'de daha zuhur etmemiş yüzlerce cihan
vardır. Bir kere onun âyetleri içinde kendini yak." sp=
"flrpa ve saman yiyen her şey kurban edilir, kesilir. Hak
nurunu içine sindiren kişi yüce Kur'ân kesilir!" vp»
"Senin yüzün, benim imanım, benim Kur'ân'ımdır! Cil
veni canımdan uzak tutar mısın?" vp°
"Ey imanındaki hürriyet ve salveti kaybedip onu birtakım
bidatlere esir eden, küfür şivelerinin zindanında kapanıp kalan. Ha reketlerinde kitapların ahkâmından ayrılıp Allah'ın nehyettiği şey ler peşinde yürüyen. Eğer Müslüman olarak yaşamak istiyorsan, bu ancak Kur'ân'ın ahkâmına tebâiyet etmekle mümkündür." sp=
"Hakk'ın kitabını oku. O'nun senin üzerinde hakkı var
dır. Her istediğin muradı O'nda bul." -po
Ey Müslüman kişi! Kur'ân'a dal! Allah sana yeni bir ha
reket biçimi versin." sp»
"Bizim varımız yoğumuz Kur'ân ve hikmettir Bu iki kuv
vet, millete İtibar kudret verir" *P'
" O sabıdı ve daima Hakk'ın emri dahilinde O'nun rızası
nı elde etmeye çalışan Hz. Fâtıma, bir taraftan değirmen döndü rürken bir taraftan Kur'ân okurdu. Gözyaşları yastığa akmazdı.
/ 74
MUHAMMED
İKBÂL
SÖZLÜÇÜ
Namazın eteğine inciler saçardı. Cebrail, onun gözyaşını yerden toplayıp çiğ danesi gibi yüksele arşın üzerine serperdi." "Kur'ân'dan uzaklaştığın için zelîl oldun. Dünyanın uy gunsuz dönüşünden şikayet edip duruyorsun. Ey çiğ danesi gibi yere düşen, koltuğunda hayat dolu bir kitap taşıyorsun." ™ sş>=
"Fakr bütün varlığını, hüviyetini Kur'ân'ı Azîmüş-
şam'dan alır Fakr sahibi bir derviş, üstünde oturduğu kilime sığ mayan bir varlıktır" ™ "Değersiz, Kur'ân'la değer kazanır Köleyi Hakk'a secde ettirerek yüksek bir insan yapar" ss»°
"İnsan, Kur'ân'ın aşikâr âyetlerinden ders okudu. O za
man Hakk'ın huzurundan efendi gitti, oraya bir Hak kulu geldi." "Ey inanmışlar duyun, nüktem azîz, at, kılıç vardır; varız Kur'ân'la biz!..."
"Gönül yolcusu, konaktan hoşlanmaz. Su, ateş ve çamurla uyuşmaz. Vücut içinde rahattır zannetme. Bu deniz, sahil ile uyuşmaz."
MEKÂN
MEKAN
I 77
"Pervasız aşk her an seferdedir; mekân ve lamekânda ibn-i sebildir." "Allah'tan yedi farklı yeryüzü ve gök iste, yüz zaman ve yüz mekân daha iste." ''^ S9°
"Mekân ve zamana bin! Bu zünnârın düğümlerinden kur
s?"
"Kendindeki ateşle cihanı yangına ver. Mekân ve lamekâ-
tul!"
na gece baskını ver" "Böylece de pâk can topraktan çıkar, ciheti olmayan ye re kaçar." s?-
"Ey mekâna esir olan, yerin mekansızlıktan uzakta değil.
Senin toprak kalıbındadır ilâhî tecellî yeri, uzakta değil!" ^'^ "Gönül yolcusu, konaktan hoşlanmaz. Su, ateş ve çamuHa uyuşmaz. 'Vücut içinde rahattır zannetme. Bu deniz, sahil ile uyuşmaz." ™ s?"
" B u konakladığın yere gönül verme... Bırak, sefere çık. Ba
kışın, ay ve güneş gibi tertemiz olsun." ™ s?»
"Ben şahinim, diye bağırdı. Benim yede alâkam yoktur.
Sahra olsun, deniz olsun, bizim ayağımızın altındadır Bu su sev dasından vazgeç de geniş fezalara alış. Bu inceliği ancak gören göz görür"'™' "Mü'minin dünyasının yoktur sının. Her taraftır mü'mi nin yurdu mekânı" ^^'^
/ 78
MUHAMMED
İKBAL
SÖZLÜÇÜ
"Makamı ay ve yıldızlardan da ötede olan mü'min. O bir avuç toprak hâlâ yollarda sürünmektedir." '"^ "Şu dünya, şu altı yön puthanesi nedir? işte hep o ha yatın yaptığı puthanedir" "Vücut diyor ki: 'Yolun tozuna bak!'; Ruh diyor ki: 'Ale min genişliğine bak!'" "Kalp nedir? Renksiz kokusuz bir âlem! Evet, rengi koku su, dört ciheti olmayan bir âlem!" "Denizde balıklar gibi yaşa; yani makam kaybından kur tul. Cihet kaydından kurtulan her insan, felek gibi altı cihette de dört başı mamur yaşar. Gül kokusu, gülü terk ettiği için dönüp do laşıyor ve bahçenin geniş sahasına yayılıyor." "Ey çemenin bir yerine kakılıp kalan, bülbül gibi bir gül ile zevk-ü sefâ ettin. Lâkin bahar rüzgârı gibi bir yerde durmaz, her tarafa başvurursan gülistanı kucaklarsın." s?"
"Irmak gibi yağmurdan sermaye isteme. Cihanda sonsuz
ol. bir son isteme. Bu acı yüzlü deniz, bir çöldü. Sahil istediği için utancından eridi ve su oldu." ™ "Yer göğün sırrını bilir; böyle bil. Mekânı, lâmekân işare tinin şerhi olarak tanı. Her zerre, sevgilinin durağına uçuyor Yol izini bulmak istiyorsan akan kuma bak. anla!" ss>=
"Müslüman! Yolun yansındasın, mekâna bağlılıktan geç.
Mısır'dan ve Hicaz'dan geç, İran'dan, Şam'dan vazgeç!" ss>-
"Müslüman isen gönlünü bir iklime bağlama. Bu keyfi
yet ve kemiyet âleminde kayboîup gitme. Müslüman, memleket mefhumuna sığmaz. Onun gönlünde Şam ve Rûm, mânâsız söz lerdir. Öyle bir gönüle sahip ol ki, o göniün sonsuz genişliğinde bu su ve çamur sarayı silinip gitsin."""
MEKAN
I 79
"Hayat işinden bir düğüm çözeyim. Seni hayat sırlarmdan haberdar edeyim: Hayatm işi gücü haya! gibi Icendinden l>
"Gözünü mekân ve zaman üzenne aç: Bu ikisi yalnız ru
hun hallendir. Göz, cilvelerin önünde bulununca dün ve yannın ihtilâfı doğmuştur." "Gönül bu gökkubbe altında rahat etmez. Onun su ve ça muru feleğin fevkinde ancak huzura kavuşur. Onun kuşu, bu eski fe lek çembenni aşar; yıldıza gaga vurur. Sen, uçmak için kanat açma mışsın. Toprak altında sinen bir kurtsun. ...Ne zamana kadar toprak ta yerleşip kalacaksın. Haydi toplan, feleğin üstüne yüksel." •^p"
"Vuva yapmaktan şu sırn öğrendim ben: Terennüm ehli
için yuva; yıldınmın ta kendisidir" '"^ s?»
" B u taş ve toprak sana uymaz. Onlar yedeşmenin esba
bındandır; sen ise seferdesin!" SS"
"Eğer kendi gönlüne bir göz atarsan, sînenin içinde ko
nacağın yeri görürsün. Hazar (sonbahar) halinde sefer böyledir Kendinden kendine sefer ancak budur Bizim nerede olduğumu zu burada kimse bilmez. Ay ve yıldız bizi göremez ki... Bir son arama; zira senin sonun yoktur Sona erdin mi de canına sahip olamazsın. Sona ermeye kudretin yoktur Bizi sakın kemâle gel miş sanma, biz hamız. Her konak yennde hem tamam hem de eksiğiz." "Bizim cevelangâhımız balıktan aya kadardır Mekân ve zaman, bizim yolumuzun tozudur" "Çemende yuva kurdun; korkanm ey şahinim. Bu gülşenin havası, fezalan kat'eden. Cesur kanatlannı haylice kısacaktır ...Bir toz parçası mısın? Burada rahat yaşanmaz. Sabah rüzgârına sanl ve kaç; oturma sakın yollar üstünde. ...Kehkeşan ırmağını aş, geç; bu çivit renkli kubbeden de fırla, geç. Bir yerde duran gönül yaşamaz asla, ölür; menzili ay olsa da."
180
MUHAMMED
>^
İKBÂL
SÖZLÜÇÜ
"Renk ve koku dünyasına kanaat edip durma, dalıa baş
ka gülistan, daha başka yuvalar vardır. Bir yuvayı kaybediyorsan üzülmeye değmez. Âh ve figân için daha ne yerler vardır. Şahinsin sen, uçmaktır tek işin, tek vazifen. Çünkü önünde daha başka semalar vardır. Bu gece iie gündüz arasında dolaşıp kalma, senin için daha başka zaman ve mekânlar vardır." '•^^ "Sen, semâları dolaşan bir kartal ol! Kanatlarını aç, top raktan kurtul." S9°
"Çamur tasvir, kemiyet ve keyfiyetin esiri, üst ve alt ma
kamlarından kurtuldu. Toprağa kanatsız bir uçuş verdi, sabit olan lara seyyar cevheri verdi!" ^
"Arş-ı Alâ'dan daha kısa değildir insanoğlunun göğsü
imanla dolarsa; her ne kadar bu topraktan yaratık gökkubbe ile bağlanmışsa dai" '^'^ ^
"Allah diyen, bu dört cihetli nizamın hududuna sığmaz.
O, topraktan bir saman parçasıdır ama topraktan kalkar! Pâk can toprakta ölse yazık olurdu! Jnsan, su ve topraktan çıkmış, gül gibi renk ve nem ve suyu topraktan almış olsa da. Eğer daima bu su ve toprakta yuvarlanırsa yazık ona! Bu makamdan yükselerek uçmazsa yazık ona!" ''^ >^
"Ufak çocuklar gibi ağaçlar altındaki yuvayı görüyorsun.
Aç kanadını yüksel! Göklerdeki güneşi, ayı avlamak mümkün." "Hayatın kemâlini istiyor musun? Cihanı bir yudum su gibi içmeyi; aşağı yukarı mefhumlarının bizi saran büyüsünü boz mayı öğren."'™' s?"
"Eyyamın damarında bu gördüğün nem, bizim seher vak
ti dökülen gözyaşlanmızdandır. Bu alt nedir üst nedir? Gözümüz aldanıyor. Yıldızlar, hepsi bizim göğsümüzün içinde, ciğerpareleri miz, gözlerimizin nuru." <™' "Sen yırtıcı şahinsin, kafes kuşlan ile sakın arkadaş olma! Davran, aç kanadını, ta ufuklara süzül."
MEKÂN
s?°
181
"Temeli odur mekânın da, mekânsızîığın da. Mekân ne
dir ki bir anlatış tarzından başka? Hızır nasıl anlatsın nasıl öğret sin ki; eğer balık deniz nerede diye sorarsa!" '"'^^ s?"
"Neredeyim, neredesin, mekân mı bu mekânsızlık mı? Bu
cihan bir göz işaretin mi yoksa dünyam mı benim?" ^
" B u dünya benliğin daha ilk durak yeridir ey yolcu! B u
rası senin devamlı yurdun değildir" '•'^ s?-
" B u çimen âleminde kuşlann gönülleri zaman zaman de
ğişir Dal üstünde başkadır, yuvasında başkadır" s?°
"Küçük bir kuş bahçedeki bir ağaç dalında istediği gibi
bir yuva kurar Sen ki dünyayı kaplayan bir tefekküre sahipsin, ken dini bir kuşcağızdan hakîr sayma." ™ s?»
"Can ruhu, yollarsız seyahattedir O, ay ve güneşin şu
alarından daha seyyardır Sen ruh levhasından ümit tasvinni şildin mi? Halbuki can nuru senin toprağından peyda olacak! İnsanın aklı dünyaya bir gece baskını yapıyor; onun aşkı, mekânsızlığa ta arruz ediyor!" s?°
"Bir yerde konaklamak... Bu benim hayalimin icadıdır, bi
lirim. Sefer çıkan kimse, bir yerde duraklamaz, oturamaz. Buasla mert olana yakışmaz." s?»
"Sen şevk yokuşusun, konak yeri kabul etme Leylâ da
yanında bulunsa, taht-ı revanı kabul etme. Ey dere, büyü ve hızlı akan bir ırmak ol. Sahil sana venlse de onu kabul e t m e . " ' ° ' •P-
" B u yolda acemiyim, hâlâ gönlüm içinde yuva arzusu
vardır" -iP-
"Hakk'ı talep yolunda kendimi bulamadım. Gönül hâlâ
kervanda, eşyada ve menzilde." s?-
"Ben sefer zevkinden o derece sarhoşum ki, önümde yol
daki taştan başka konak yen yoktur"
182
MUHAMMED
s?"
İKBAL
SÖZLÜÇÜ
"Güvercin bir zaman, yurdundan uzak olur. Avcmm tu-
zağmdan kurtulmak için sabırsızlanır." s?"
"Hatırımda kaldığına göre eski ihtiyar doğanlar ağaç da
lında yuva yapmazlardı. Sen de yapma!" "Bu denizde bir sahil aradığımı zannetme. ...Uçmaktan o kadar zevk alıyorum ki, yuvada oturmak bana güç geliyor. Bazen bir gül dalındayım, bazen bir ırmak kenarında."'™' s?»
"Geçtiğim yollara ben bir kere dönüp bakmam. Varının
sabahına gözlerimi dikmişim; zaman gibi giderim. Aşk denizidir gemim; aşk denizi sahilim. Ne bir gemi isterim, ne sahil düşünü rüm." « . s?"
"Ey sonsuz deniz, senin dalgalarına daldım; ne inci iste
rim ne bir sahil düşünürüm." '"^ s?=
" N e hane isterim, ne menzil sevdasındayım. Yıllar boyu
giderim; her diyar bana gurbet!" "Beni uçuş zevkine aşina eylediler Sen çimen fezasından bir yuva istiyorsun" '^^ s?»
"Yusuf'un haberini getiren gömlek kokusundan nasibini
al. Ken'an'da otururken Mısır ve Yemen'den koku d u y " s?»
"Aşk, mekânsızlığa taarruz etmek demektir; mezarı gör
meden bu dünyadan ayrılmak demektir" s?-
"Bu dünyada mıyım, yoksa dünyadan ayrı mıyım? Dün
yayı gören biri miyim, yoksa baştan başa dünya mıyım? O Allah kendi mekânsızlığında devamlıdır; bana şu kadarını söyleyin: Ben neredeyim?" s?-
"Çöl, şehir ve dağdan geç de çadınnı kendi varlığına kur" ™
w "Rûmî ve ben, bu katran denizinde gönlün hariminde hayaller gibi idik. O, çok gezmiş, ben ise yeni bir yolcu; sabırsız gözlerime görmek arzusu geldi..."
i MEVLÂNA
MEVLANA
sp»
185
"Mevlânâ'nın saf cevheri, hiç başka şeylere karışır mı?" "Ona ne dalgalardan ne sellerden zarar geldi, onun ta
biatında dinmeyen bir sükûnet!" ''^ s?»
"Mevlânâ'nın yüzü, asılı bİr aynadır. Orada ilim ve iç
ateşi (aşk) kaynaşmış durumdadır." ''^ "Mevlânâ'nın meyhanesini tekrar açmak zamanı geldi. Müslüman büyüklerinin kilise ortasında sızmış olarak yattıklannı gördüm. B u , hakîmlerin işi değildir, bir Musa'nın eteğine yapış. Sahilde yüz kul sarhoş, denizde bir kul." "Rûmî ve ben, bu katran denizinde gönlün hariminde ha yaller gibi idik. O, çok gezmiş, ben ise yeni bir yolcu; sabırsız göz lerime görmek arzusu geldi..." '"^ "Meltemlerle beraber Neşafta dolaştım; zevk içinde 'dinle neyden' diye diye!" sp=
"Aşk bakışı daha keskinleşti. O anda ilâhî ihtiyar (Mev
iânâ) bana göründü. O bir güneştir ki, tecellîsinden Rûm ve Şam aydınlanmıştır. Bu mayası karanlık cihanda onun alevi çölde per hiz tutanların mumu gibidir. Onun sözünden mânâ, gelincikler gibi fişkınr. Bana; Ne uyuyorsun, kalk, dedi; bir seraba gemi sürü yorsun! Aşk yolunda akılla mı yürüyorsun? Güneşi mumla mı anyorsun?" "(Meviânâ:) Arkamdan gel, kimseden korkma! Elini elime ver; kimseden çekinme! Ben deryanın göğsünü Musa gibi delerim; ben, seni onun en derin yerine, kalbine götürüyorum. Şeyhimiz Rû mî, Tâhâ Sûresİ'ni okudu; mehtap, denizin derinliklerine vurdu." '^^
/ 86
s?»
MUHAMMED
İKBAL
Sözlüğü
"Yine bana dedi l
oğlum!" "Rûmî dedi ki: Gelecek olanı gör, geçmiş olana kalbini bağlama, oğlum!" s?"
"Bizim menzilimiz Kibriya'dır diyen Rûm Mürşidi, benim
vadığımın çer çöpüne alev saldı."'™' s?»
"Rûmî'nin sözü gönlüme ateş verdi. ...Dostlann ateşin
den cennette bile titredim: eski kederlenmi cennette bile hisset tim." "O, temiz yaratılışlı ney üfleyen Meviânâ, yine benim içimi allak bullak etti." ™ s?»
"Pîn Rûm'dan ne ince. manâlı fikider öğrendim. Onun
sözlen beni ne kadar heyecanlandırdı, ateşledi." ™ "Rûm Mürşidi Hazreti Meviânâ. mânânın sırnnı açtı. Be nim tefekkürüm onun eşiğinde daima secde halindedir." s?-
"Pîn Rûm'un feyzi ile ilim sırlarının meçhul defterini
okuyayım. Onun canı alevler saçar. Ben onun yanında kıvılcım gi bi bir lahza yanıp sönen bir panitıyım. Bir dalgayım ki padak bir inci vücuda getirmek için onun denizinde yedeşiyorum. Onun şarabından sarhoş olan ben, onun nefesleriyle yaşıyorum." "Üst üste gelen cilvelenn telaşıyla feleklen dolaşıyor, ney gibi feryat ediyorum. Bunların hepsi, ateşi canıma düşmüş olan asil bir erenin feyzinden meydana geldi." "Sabır ve sükûnumun şişesi, yavaş yavaş döküldü. Pîri Rûmî, kulağıma fısıldadı: 'Kalk!' O iştiyak sözü! O cezbe ve yakîn! ,..'Bir iki dakika bizimle otur; bizimle otur!" sp-
"Sevmeyi, âşık olmayı öğren. Bir sevgili ara. Nuh gözü,
daima ağlayan, inleyen Eyyûp sabn iste, Bir avuç topraktan kimya vücuda getir. Bir kâmil mürşidin eşiğini öp. Meviânâ gibi mumunu uyandır: Tebrîz ateşi içinde Rûm'u yak."
MEVIANA
187
sp»
"Pîrimiz (Mevlânâ), elbette bir şey düşünmüştür ki, me
caza teveccüh etmiştir. >bksa Zühre gibi parlak güzellerle onun alışverişi yoktur. Ona gönül bağla, bu dervişlik taslayanlardan kaç! Onun Tataristan'ından yetişmeyen bir ceylana avlanma!" "Onun sayesinde vücuttaki kan. daha çabuk akar; kalp, Cibril'den daha uyanık olur" "Rûm Pîri. zikri'cemîlin sahibi ki, onun vuruşunun şid deti ibrahim'in darbesi kadardır. Şu gazeli sarhoşluk âleminde okudu; bütün eski ilâhlar secdeye kapandılar." <^
"Kalbi parlak Mürşit, aşk ve sarhoşluk kervanının Emîrİ
Mevlânâ. Onun menzili ay ve güneşin fevkindedir Çadırının ipi kahkeşandır Göğsünün içinde Kur'ân nuru vardır; aynası (gönlü) Cem'in kadehini utandıracak kadar parlaktır." s?=
"Sen de aşk kafilesi içindesin ey İkbâl! Öyle bir kafile ki,
önderi Mevlânâ'nın bizzat kendisidir!"
MILLET
MİLİÜ-
S?»
189
"Fert, bir avuç çamurdan vücuda gelir. Millet ise bir gö
nül sahibinin gönlünden doğar." s?»
"Millet, fertlerin bir araya gelmesinden meydana geiir.
Onu terbiye eden, yetiştiren peygamberlerdir." "Mustafa'nm dininin şiarı elden gitti mi, o milletin elin den de bekâ remiz ve işareti çıkar, gider." "Dedim ki: Vine peygamberlikten bahset, mahrem olana onun sırnnı anlat! Dedi ki: Kavimler, milletler peygamberin âyetle ridir; bizim asırlanmız onun yaratıklarıdır." sj>°
"Ufûl eden, zeval bulan şeyleri terk eden ibrahim'in ayak
izi, peygamberlerin kılavuzudur Lâyezâl Allah'ın bir âyeti olan İb rahim, gönlünde bir millet vücuda getirmek arzusunu taşıyordu. 'Tahhira beytî..' haberini işitince uykusuz gözlerinden yaşlar boşandı. Bir viraneyi bizim için mamure haline koydu. Tavaf eden ler için bir ev bina etti. 'Tüb aleyna...' fidanı gonca bağlayınca bizim baharımızın şekli, taayyün etti. HakTeâla, bizim kalıbımızı yarattı. Tenimize, peygamberleri aracılığı ile can üfledi. Biz bu âlemde sessiz harf idik. Peygamberler sayesinde vezinli bir mısra haline geldik. Cihanda bizim varlığımız, peygamberler sayesinde dir Dinimiz, âyinimiz onlar tarafından vazedilmiştir" s?°
"Bizim milletimiz İbrahim'in peteğidir Balımız İbrahim'in
imanıdır" ™ ^
"Bizde İbrahim yaratılışı bulunduğu ve Hakk'a mensubi
yetimiz, İbrahim mensubiyeti gibi olduğu için, biz ateşin dibinden gül çıkarırız. Her Nemrud'un ateşini güle kalbederiz. Dünya fela ketlerinin alevleri, bizim bahçemize geldi mi bahar kesilir" ™
/ 90
MUHAMMED
s?"
İKBAL
SÖZLÜQII
" N e yazık o millete ki gönlijnde Hak sevgisi yoktur. O öl-
müştijr, fakat öldüğünün farkında değildir." ™ "Gönlünde yetişme, büyüme zevki, milletten gelir Onun işini, millet murakabe eder Fert. tek başına hakiki gayeleri bile mez. Onun kuvveti dağılır; avare ve şuursuz olur Onu şimşad ağacı gibi toprağa yerleştirir hür hale getirmek için elini ayağını bağlar" ™ s?»
"Millî anane ve âyin halkası içine girince, ürkek huylu
ahusu, misk kokulu olur" s?-
"İnhitat zamanlarında taklit, içtihattan evlâdır Hayatı
ayakta tutan bu unsuriar ortadan kalkınca millet ancak taklit ile varlığını devam ettirir Ecdadının yolunda yürü ki cemiyet budur Burada taklit, millet mefhumunu muhafaza için ihtiyar edilir" "Ey eski bezmi dağılıp perişan olan senin göğsünde ha yat mumu sönmüş. Gönlüne tevhidin mânâsını yaz; taklit ile bu derdine bir çare ara. Alçalma ve gerileme zamanlannda içtihat, kav mi ortadan kaldırır Görüşü kuvvetsiz âlimlerin içtihadına uymamalı; eskilerin yolundan ayrılmamalıdır Bu gidiş daha emniyetli ve tehlikesizdir Babalann aklı. heva ve heves uğrunda çürümüş bir id rak değildir Temiz insanlann işine garaz bulaşmaz. Onlann düşün cesi, meseleleri inceden inceye işlemiştir Onlar dindarlık ve günah lardan sakınma hususunda Hz. Peygambere daha yakmdıdar" s?"
"Cafer'in zevki, Râzî'nin derin incelemesi, bugün artık
yoktur Bunlar Arap milletinin şerefi idiler Din yolu, bize bugün daralmıştır Her alçak, 'din sırrına vâkıfım" diye ortaya çıkıyor Ey dinin sırlarına yabancı olan! Eğer aklın varsa şaşmaz bir âyin ve mezhep vardır Ona sıkı sıkı yapış. Ben hayat doktorundan işittim ki ihtilâfa düşersen, bu ihtilâf makası, hayatı kesiverir mahveder Müslüman bir mezhep etrafında toplanırsa yaşar Milletin bedeni, Kur'ân ile yaşar Biz hepimiz toprağız; her şeye vâkıf olan bir gönül, odur Ona yapış ki Allah'm ipi odur İnci gibi onun ipine di zil, )bksa toz gibi dağılırsın."
MiLisr
s9-
191
"Benim gözüm Allah'm tecellîsini tek basma istemez; ce
maat olmadan cemâli görmek hatadır" s?»
"Dostun kokusunu alan bir insanın nağmesi, bir milleti
dostun köyüne kadar götürür!" "Ana şefkati, milletlerin karakterini resmeder" y>«
"Millî hayatı genişletmek, âlemi tanzim eden kuvvetleri
ele geçirmekle olur." "Milletleri fakirler yükseltir. Bu hikmeti anlamayan zen ginler ise milleti için fesat unsuru olur" sş>°
"İçinde hakikî fakra sahip bir derviş bulundukça, o millet
yenilmez. Onun istiğnası bizim şerefimizdir. Bizim yanışımız, he yecanımız onun pervasız, hararetli aşkından gelir." s?"
"Hayat, ten içinde gizlenir; lâkin cemiyetler vücuda ge
tirir."™ s?°
"Nazlan bir araya getirince
niyaz meydana
çıkar O za
man benlik, cemiyet içinde kendini mahveder. Ve bu suretle bİr gül yaprağı İken bir çemen, bir gülistan haline gelir" s?-
"Ey görüşü kuvvetli İnsan! Bir milletin sermayesi, para,
kumaş, gümüş, altın değildir Onun asıl malı ve sermayesi sıhhat li; taze ve kudretli dimağa sahip, çok çalışkan, cevval ve çevik ev latlardır" ™ ss"
"Başkalannın fikir ve düşüncelerinin kurbanı olan millet,
ne bedbaht bir millettir Onun işi, kendini harap edip yabancıyı faydalandırmaktır" ™ "Bir millet ki hayat hamlesini, arzu heyecanını kaybet miştir; yaratılış, onun varlığını dünya yüzünden kazıyıp atar" ™ "Gagasını toprakla temizleyen millet, ne bayağı, ne kor kak bir millettir"""'
/ 92
MUHAMMED
^9°
İKBÂL
SÖZLÜÇÜ
"Kaderinde bugün bulunmayan bir millet. Vann'ın kav-
gasma lâyık değildir" s?"
"Ferdin ölümü, hayat ırmağmm kurulmasındandır Mil
let, hayat gayesini terk ederse ölür." ^
"Millî hayatın kemâli, milletin de fert gibi benlik hissini
duymasmdadır" ™ s?"
"Bir milletin sînesinde benlik öldü mü, bir dağ gibi me
tin olan o millet, bir saman çöpü olur ve rüzgâr onu savurur" ™ "Benlik sazında ebedî hayata açılan bir kapı vardır. Mil letlerin çırası benliğin yanışından pırıl pınldır." "Duyduğuma göre milletlerin kurtuluşu benliklerini orta ya koymak ve geliştirmekte
bulunuyor"
"Cihanda işin başlangıcı, 'lâ'dan (nefy) gelir. Allah ada mının ilk merhalesi budur. Onun ıstırabı ile bir an kıvranan millet, kendi çamurundan kendini tekrar yaratır." ™ "Davamız bir mânâmız birdir Hayalimizin şekli ve ölçü sü dahi birdir" s?»
"Gönüller bir renkte olursa o cemiyete millet denir Bu
Tûr-u Sînâ, Bir'in tecellîsi ile aydınlanır Bir kavmin düşünceleri bir gönüllerindeki
dava bir olmalıdır
Onun tıynetinde cezbe aynı
olmalı; güzel ve^'a çirkin telâkkisi, ölçüsü aynı olmalı," "Fert, can ve tenin irtibatı ile hayat kazanır Millet, eski anane ve usûlü muhafaza ederse yaşar" "S»-
"Fert, kendini iyi tanırsa fert olur Kavim ancak kendi
benlik âlemi içinde yaşarsa kavim olur" »r?»
"İslâm milleti, onu tavaf ettiği için aynı nefesi alan bir
vücut gibidir Güneşi göğsünün kafesine almış bir sabah gibidir Onun etrafında toplanmak mevzu-u bahis olunca, senin çokluğun birlik teşkil eder Senin kendine sahip olman, bu birlik bağı saye-
MİLLET
193
sinde olgun ve esaslı olur. Sen bu ruhî bağ sayesinde yaşıyorsun. Bunda devam edersen ebediyen yaşarsın. Alemde ümmetJenn ca nı, topluluktur. Bak, Kabe'nin sırn da topluluktur." s?»
"Biz cemiyet içinde ferdi görüyor, onu bir bahçeden gül
kopanr gibi ele alıyoruz. O. tek başına yaşayacak yaratılışta değil dir. O, cemiyet içinde vadığını korur. Hayatın geniş yolunda, yaşa ma savaşının ateşi onu yakar. İnsanlar, beraber yaşamak isterler. Bir ipe dizilmiş inci gibidider. Hayat mücadelesinde birbirlerine yardım ederler." ™ ss"
"Bir milletin gençleri bilgiye ve benliğe sahip olmazsa,
zehir olur öldürür Avrupa'nın şarabı o milleti!" '•"^ s?»
"Bir milleti yükselten, onun işini yoluna koyan ilim ve
servettir. İlim ve servet, milletin itibandır. İlmi, hür ve faziletli in sanlann sînesinden. serveti, dağlann bağnndan a l . " ' ™ ' s?»
"Bizi birbinmize bağlayan soy sop rabıtası değildir. Bİr
Hicazlı sevgiliye gönül vermişiz. Bizi birleştiren budur... O'nun aşk\. topluluk sermayesidir. Kan gibi milletlenn damadanndadır. Aşk, canda; soy sop bedendedir. Aşk bağı soy sop bağından daha kuvvetlidir." "'Lem yekun' İle kuvvetlenen bir bağ lazımdır ki, sen kavimler arasında emsalsiz bir kavim vasfını kazanasın." s?»
"Ey kafile içinde bulunan! Hepsinden ayn ol, hepsiyle
beraber git." s?-
"Her meclisin dışında, hepsinin de içinde... Halvette
olduklan halde onlar daima herkesle beraberdir."
§r MİRAÇ
Mlmç
195
"Senin 'yal<ın" ve 'uzak' demen şuurdan geliyor. Miraç nedir? Şuurda bir inkılâp! Şuurda cezbe ve şevk sayesinde vuku bu lan bir inkılâp! Bu cezbe ve şevk seni üst ve alttan kurtand Bizim vücudumuz, canımızla ortak değildir; bir avuç toprak uçuşa mani değildir!" "Hz. Peygamber'in dini, O'nun âyini her şeyin tefsin. A l nında her şeyin kaden yazdı. Aklı, sırlara mahrem eden O ; aşkı keskin (cevhedi) bir kılıç haline getiren O... Ateşli aşk kervanının konak yen O. Biz hepimiz bir avuç toprağız, gönül O... O'nu açık ça görmek bizim miracımız; bizim Mescid-i Aksamız O'nun kal binde." »p»
"Hakk'm kulu, yaratılışı cihetler içinde olduğu halde ci
hetlere nispeti yoktur. O, iç'tir; kâinat onun etrafında tavaf eder. Güneş, onun yolunun tozundan bir zerredir. Kur'ân-ı Kerîm, onun miracına bir şahittir." «p»
"Hakk'a naip olan insan, âlemin canı gibidir... Hak ona
'alleme'l-esmâ'yı bahşettiğini haber vermiştir. O 'sübhâneliezîesrâ' sırrına mazhar olmuştur." s?»
" B u keyfiyet ve kemiyet cihanının üç tarafı vardır. Akıl;
onun keyfiyet ve kemiyetini kemendi içine alır. Bu, Tûsî ve Oklides'in cihanıdır ki, yer üzerinde faaliyette bulunan akıl, bununla iktifa eder Bu cihanın zamanı, mekânı, y e n , göğü itibarîdir Yayı nı çek ve hedefi göz önüne al. Bu sözümde miraç nüktesi vardır anla!" "İçki şişelenme sığmayan o şarabı sana meyhane vermez. Yaratılış sâkîsi, bakî şarabı venr Onu sen ondan iste."
196
MUHAMMED
S9"
İKBAL
SÖZLÜÇÜ
"Tufanlarla beslenen hayalimiz gün gelir, şu gök renkli fe
leğin girdabından kurtulur. Onun fevkine çıkar" ^ s?»
"Hayalim, asumanı temaşa etmektedir; ayın omzunda-
dır kehkeşânın koynunda... Zannetme ki sadece bu topraktır yeri miz. Her yıldız bir cihandır; ya bir cihandı evvel."
"Sensiz (Hz. Mulıammed) bu su ve çamur âleminin kalıpları, hiçbir şeye mâlik olmadıklarından dolayı utanç içinde idiler Senin nefesin, çamurdan ateş vücuda getirince, toprak yığınlarını Adem halinde hayata kattı."
? MUHAMMED (s.a.v)
MvHmMED
s?"
(s.n.v)
199
"Yaratılış, kader, hidayet bir başlangıçtır; 'rahmeten lil-â-
lemin' sondur." " Â h Yesrib (Medine), Müslümaniar'ın anayurdu ve mer cii sensin. Tesir ışınlannın mihrak noktası sensin." ™ "!p°
.
"Aşk, Cebrail'in nefesi; aşk, Mustafa'nın kalbidir. Aşk, A l
lah'ın kelâmı; aşk Allah'ın Peygambendir!" «"^ ss>=
"Cihanda hayat mumunu yaktın, kölelen efendilik mer
tebesine yükselttin." '"^ "Sensiz (Hz. Muhammed) bu su ve çamur âleminin ka lıplan, hiçbir şeye mâlik olmadıklanndan dolayı utanç içinde idiler. Senin nefesin, çamurdan ateş vücuda getinnce, toprak yığınlannı Âdem halinde hayata kattı." "Bütün varlığı, mameleki Peygamber aşkı olan insan, de nizlere, karalara sahiptir. Allah'tan Hz. Ebubekir ve Hz. Ali'nin ha raretli aşklannı iste. Allah'tan Peygamber aşkının bir zerresine sa hip olmayı dile. Zira milletleri yaşatan O'nun aşkıdır. Kâinat, O'nun aşkı ile vücut bulmuştur. Vadıktaki gizli cevhen, o aşkın apaçık tecellîsi meydana çıkardı. Ruha ancak O'nun aşkı, sükûn ve huzur venr. O'nun aşkı, gecesi olmayan bir gündür." <™' s?"
" B u kâinatın mertebesi, senin vadığınla yüksektir. Senin
fakrın, bu kâinatın sermayesidir." s?-
"ince idrak sahiplerine hitap et. Onlara bir ümmînin (Hz.
Muhammed) ilimlerinden haber ver. Öyle bir ümmîki, O'nun söz lerine heva ve heves, bâtıl kanşmamıştır. O sözler tertemizdir. O'nun sözlerinde hata yoktur." '"^
200
MUHAMMED
İKBÂL
SÖZLÛÇÛ
"Sünnetin aslı muhabbetten başka bir şey değildir. ...Ey dindeki hikmete vâkıf olan insan! Peygamber'in açık ve vazıh şeriatındaki bir inceliği sana söyleyeyim: Bİr müstehabı edâ hususun da bir kimse sebepsiz yere bir Müslüman'a müşkülât çıkarırsa o müstehabı edâ etmeyi Müslüman'a farz kılniışlardır. Çünkü gö rüşleri şudur: Müslümanlıkta hayat, kudretin ta kendisidir" "ilk Müslüman bir niyaz yarattı ve dünyayı birbirine ka tan bir nâz mertebesine erişti. Hak yolunda yürüdü, ayağına di kenler battı, yaralandı. Ama sarığının köşesini bir gülistan haline getirdi." "Benim vücudumu, kendi aynası olarak yarattı. Benim sabahım, O'nun göğsündeki güneştendir" "Nefes, onun denizinin perişan bir dalgasıdır Bizim ne yimiz, bizim nağmemiz onun nefesindendir Ebedîlik ırmağı kena rında bir ot gibi yetiştik. Bizim her uzvumuz onun suyundan vü cut bulmuştur" "Canına aşkı yerleştir Mustafa ile olan ahdini tazele." sp=
(Fil
"Aşkın isimlerinden biri de taklittir Bistam'ın kemâlli in
sanı (Bayezid-i Bistamî), taklitte tek insan idi. Hazreti Peygam ber'in ne şekilde kavun yediğini bilmediği için ömründe kavun ye memişti. Âşık mısın? Sevgiliyi taklit ederek aşkını kuvvetlendir Ta ki senin kemendin Allah'ı avlasın." s9=
"Müslümanın kalbinde Mustafa'nın makamı vardır Siz,
onun adı ile şeref kazanırsınız. Hira'da halvetgâhına çekildi. Ora da millet, din ve hükümet yarattı. Bir millet, Hüsrev'in tahtı üze rinde yükselsin, orada rahat bir uykuya varsın diye gecelerce göz lerine uyku girmedi. ...O'nun nazannda alçak ve yüksek bir idi. Kö lesi İle aynı sofrada yemek yerdi." •p-
"Babam devam ediyordu: Sen Mustafa'nın dalında bir gon
casın. Mustafa bahannın rüzgârıyla açıl ve gül ol. Onun baharından renk ve koku almalıdır Onun ahlâkından bir hisse almalıdır"
MUHAMMED
ss"
(S.A.V)
201
"Acem puthanesinin hummalı buhranı, benim ıstırabım
derecesinde değildir. Zira Muhammed-i Arabî. bir bakışla benim Hicaz'ımı teshir etti." ™ s?»
"Her ne kadar bilen insan, gönlünün halini kimseye söy-
lemezse de, ben onu senden gizlemeyeceğim. Ben köle oldukça ve kölelik içinde doğmuş bulundukça Kabe'nin eşiğinden uzağım. Hazreti Muhammed'e her salavat getirdikçe utancımdan eriyo rum. Aşk bana 'Ey başkalarının hükmü altında yaşayan insan! ' Sinendeki putlarla kiliseye dönmüşsün. Muhammed'den sende ne bir renk ve ne bir koku var. Salâvat getirmekle onun ismini kirlet me.' dedi." s?°
"Senin kapma yalvararak geliyorum, yanıp eriyerek geli
yorum. Bu niyazı ve ıstırabı sana hediye olarak getirdim. Bu deniz leri bir ırmaktan daha ince bir hale getirip senin gülistanına dökü yorum. Zira sen, bizim sevgilimizin
sevgilisisin;
kucağımızda
gönül gibi azizsin. Aşk, göğüslere feryâd-ü figân işleyince, O'nun ateşi benim gönlümden bir ayna döktü. Sinemi gül gibi yarıyorum; bu aynayı gözünün önüne koyuyorum. Ta ki bir kere kendi yüzü ne bakasın da kendi kendinin saçlannın esiri olasın." "S^
"Ey zuhuru ile hayata gençlik getiren Hz. Muhammed.
senin tecellin hayat rüyasının tabiridir. ...Ben, Seni
gördüm.
Babamdan ve anamdan daha çok sevdim. Aşk, bende bir ateş alevlendirmiştir Benim canımı yaktığı için Allah ona uzun ömür versin. Ney gibi benim malım mülküm feryattır. O feryat, benim viran evimin meş'alesidir." 'S^
"Peygamberin gömleğinden kendi kokusu geldi; bizi coş
turup 'Allah hû' diye zikre saldı. O coşkun, pervasız aşk, gönlümü ne hale koydu. Sert, keskin şarap şişesini ne hale getirir." "Kervanımızın lideri, Hicaz Emîri'dir. Rahatımız için. o tek isme borçluyuz." ™ "Ey kervancı! Dostlann kervanı Medine'de, biz Necid'deyiz. Öyle şarkı söyle ki deve ondan vecde gelsin!"
202
MUHAMMeD İKBÂL SÖZLÜÇÜ
"Mahşer gününde bizim şeref ve itibarımız O'dur. Cihan da da bizim çıplaklığımızı örten O'dur. O'nun lütfü da kahn da, baştan aşağı rahmettir" ^
"O'nun aşkının buhranı, benim susmuş neyimdedlr Ku
cağımda yüzlerce nağme çırpmıyor O'nun sevgisinden ben nasıl bahsedeyim? Ben, O'nun ayrılığı ile ağlayan bir kuru çöpten (ney) başka biri değilim." s?"
" O , bahar bulutudur ben O'nun bahçesiyim. Benim as
mam O'nun yağmuru ile ıslanmıştır İki dünya nüshasının özsözü, O'dur Bütün âlem köledir efendi O ' d u r " s?°
"Gene O, cüz ile küllün sırnna varan, ayağının tozu pey-
gambeder gözüne sürme olan Resulü Ekrem. ...O, varlığın yatak odasını bir mum gibi aydınlatan Peygamberimiz, dünyada idi, fa kat dünyadan değildi... Ben, neresi O'nun vatanıdır bilmiyorum, ancak şunu biliyorum ki O, bizi tanıyor ve seviyor" '"^ s?"
"Sen güneşsin; ben de senin peykin olan ayım. Senin ba
kışın beni baştan aşağı nûr haline getiriyor Kucağından uzak kal dıkça eksiğim. Sen bir Kur'ân'sın, ben de senin cüz'ünüm."'™' "Hiçbir ayyaş yoktur ki. senin şarabından sarhoş olma sın. Hiçbir tatlı sözlü şair yoktur ki, senin dudaklarından mest olmamış olsun. Hiçbir gömlek yoktur ki, sana uygun gelmesin. Lâkin Arap elbisesi içinde göze daha hoş görünüyorsun. Lâ'le benzeyen dudağın susmuşsa da gözlerin mustarip gönlümüze neler söylemiyor! Ancak senden bahsettiğim zaman, şiir mecli sini kuruyorum. Yoksa ruhumun yalnızlık âleminde ne topluluklan vardır" '™' "Allah ile perde arkasında konuşuyorum; seninle açıkça yüz yüze Ya Resulâllah! O bana gizli, sen aşikârsın!" <^ "Yoluna düşmüşlerin gözlerinin önünden dört nala geçi yorsun, ben de yoluna düştüm; ne olur elimden tut! Yoksa derdim onulmaz bir hale gelmektedir"
MUHmMED
S?»
(S.AV)
203
"Sen olmadın mı canım, tellen kopuk sazlar; sen varsan
meclisimde sinemden nağme çağlar." "Zaman o sevgiliden bize haber getirir; Uça uça getinr. O, bir haberci değil, sanki bütün vadığı, baştan başa haberdir." ^ "Gerçi sual sormak hata ise de, Mustafa adlı cevhenn sır nnı sana soranm! O, insan mıdır, varlığın kâh kâh vücuda gelen cevheri mi? Hallaç; O, insan mıdır, vadığın kâh kâh vücuda gelen cevheri, kendi hakkında 'abduhû' diye buyurmuştur.
'Abduhû,
senin idrakinden daha yüksektir; çünkü O, hem insan hem de cev herdir." s?»
"Daha vazıh istersen söyle, 'O, (Peygamber) 'flbdu-
hû'dur.' 'Abduhû', kâinatın kaç'ı ve nasılı'dır (kemiyeti ve keyfiye tidir). 'Abduhû', kâinatın iç sırrıdır. Bu iki beyitten maksadım ortaya çıkmaz; çünkü 'mâ ramayte' (sen atmadın) makamından bakmıyorsun." ^
" O güzel Muhammed'in izini, denn bir tefekkür bulabi
lir; zanlarla tahminlede Tatar ceylanını yakalamak mümkün değil dir." ''^ s?"
"Sen elimden tut ey Medine Sultanı Efendimiz Muham
med! Bilgim, benim Avrupalı, imanımsa zünhâr bağlıdır Efendimiz medet..." s?°
"Sevgilim, yüce Peygamberim! Kalem de levh de sensin,
varlığın Kitap'tır. Mavi renkli gökkubbe senin okyanusunda bir damladan farksızdır. Su ve toprak dünyası bu vücuda terakki veren vadığındır senin. Sen küçük bir zerreye güneş gibi doğma fırsatı verdin!" s?"
"Bizim zevk ve sevincimizin sermayesi seni anmaktır. Bu
amş fakr içinde millete büyük bir gayret veriyor." ™ s?"
"Mekân ve zaman âleminde ilk Kur'ân okuyan kimdi?
...O, âlemin kalıbına bir gönül koydu. Âdem'in güzel yüzündeki örtüyü o kaldırdı." ™
204
MUHAMMED
İKBAL
SÖZLÜÇÛ
"Hz. Muhammed dalgalan göklere tırmanan bir deryadır. Kalk, ırmağını bu deryaya bağla. Bir müddet O'nun sahilinde kıv rılıp kalmışsın ama o deryanın darbelerini yememişsin. Bir kere kendini o denize at, gidip tekrar bedenine dönüp gelsin." "Dünyaya geldiğim zamandan beri, benim başka bir ar zum vardı. Bu arzu, gönül gibi göğsümde yerleşmişti. Bu arzu, bana hayat sabahımdan daha mahremdi. Babamdan Senin ismini öğrendiğim anda gönlümde bu arzu ateşi alevlendi. ...Ey canımda kendisinden başka bir şey mevcut olmayan, eğer emredersen bu emelimi açıklayayım: Hayatımda dinî amellerin ecir ve sevabı olmadığı için bu emel bana yakışmıyor. Onu açıklamaktan utanı yorum. Lâkin senin şefkatin bana cesaret veriyor. Senin merhame tin bütün dünyaya şâmildir: istiyorum ki Hicaz'da öleyim. ...Bah tımın yıldızını aydınlat da bana duvannın gölgesinde bir mezar ihsan et. Ta ki orada gönlüm huzura kavuşsun. Bu perişan civa zerrelerine benzeyen varlığım bir derlenip toplansın," ™ y>"
"Akl-ı kül olsan bile, O'ndan kaçma; çünkü O, beden ve
ruhu beraber görüyor." <^ "Mustafa'nın dini, hayat dinidir Onun şeriatı, hayat di
Sen zemin isen seni asuman yapar Seni Hakk'ın istediği hale getirir Onun cilası, taşı ayna yapar Demirin gönlün ninin tefsiridir.
deki pası koparıp alır" "Zinderûd: Ben aşk bilmem, bu ne iştir? Müşahadenin zevki nedir? Müşahade nedir? Hallaç: Ahır zamanı müşahade etmenin mânâsı, O'nun hükmünü kendi üzerine tatbik etmek demektir
Bu dünyada insanlann ve cinlerin Resulü gibi yaşa;
O'nun gibi insanların ve cinlerin makbulü olasın!" s?-
" O Peygamber aşkını müstağnî dervişten sor, o zaman
Allah sana senin değerini öğretir" SP"
'Asnmız bizi bize yabancı etti. Muhammed Mustafa'nın
a'mâlinin nurundan bizi mahrum etti. O'nun aşkı gönüllerden silinince, gönüller cevheri dökülen aynaya döndü." ™
MUHAMMED
(S.A.V)
205
"Aşk ve sarhoşluğun menbaı nedir, biliyor musun? Bu şu'â Hz. Muhammed'in güneşindendir. Canında O'nun yanışı oldukça yaşıyorsun demektir. O nazar, senin imanının koruyucusudur." sp-
"Peygamber'in sırnndan nasip alan kimse, Cibrîl-i Emîn'e
yaklaşmış otur." ™ sp-
"Ey dost diyarını tanıyan, bir müddet bizimle kal, zira
senden dostun kokusu geliyor." s?-
"Peygamberlenn sonuncusu herkesin efendisi olan O!
>bldaki toza Sînâ Dağı kadar büyüklük bağışlamıştır! Aşk ve cezbe nazannda evvel de O'dur, âhir de O'dur; Kur'ân' da O, Furkan da O, yasin de O, Tahâ da O'dur."
I OLUM
ÖLÜM
207
s?-
"Bir kimseye firak günü gelirse o, ayrılık ateşinden daha
canlı oluyor." sp-
"İnsanlar seni kefene sarmadan önce, bir ağaçlık kenarın
da ölmek ne güzeldir." <™> s?»
"Senin ayann düşük, benim de ayanm bozuksa eğer;
Ölüm senin fermanındır, benim de fermanımdır." "O'nun ateşinden nasibi olmayan herkes, kendini İDİlmeden dünyada ölür." '•^ s^-
'"v/ücudu kendine çekmek, ölmek demektir; dünyadan
kendine kaçmak, ölmek demektir." '"^ M>-
"Müslüman, Peygamber sırrından haberdar değil. Bu K a
be tekrar puthane oldu. ...Kâfir gibi ölümden korkuyor Göğsünde diri bir kalpden eser yok."'''' "Ölümü kâfirler gibi
'S^
hakikî bir yokluk, helak olma sanı
yor. Ateşi toprak gibi ölü, cansız değersiz." sş*
"Gönlün daima öleceğim diye titreyip duruyor. Bu kor
kudan âdeta sarılık olmuşsun. Kendine gel, benliğini daha olgun bir hale getir; eğer bunu yaparsan öldükten sonra dahi ölmezsin.
(PM)
"Mü'min fakat ölümün sırrım bilmez. Gönlünde 'lâ gali be illallah' âyetinin sırrını idrak edememiştir." ™ " N e üzülüyorsun? Gönlün hayatı, bu nefse bağlı değil dir Ey kısa görüşlü insan! Öleceğim diye üzülüp durma. Nefes git ti ise gönül kalır Üzülecek bir şey yok."
208
MUHAMMED
s?-
İKBAL
SÖZLÛÇÜ
"Ey biz çaresizlerin tek varlığı (Hz. Muhammed), bu mii-
îeti ölüm korkusundan kurtar," ™ s?*
"Benim gönlüm, cismin ve canın sırrına vâkıftır; ölüm
benim için acıdır zannetme. Gözümden bir cihan kayıp olmuşsa ne çıkar; daha gönlümde yüzlerce cihan vardır," ™ •P-
"Âşık, 'ölmeden önce Ölün' fehvasınca yaşadığı için
hayatta iken öldüğü gibi bu hayatta iken de rûhânî kıyametini görecektir" s?*
"Ölüm meleği vücuduna dokunursa da senin kişiliğinin
merkezinden uzak kalır," s?-
"Ölüm, hür insanın canmı bekaya daha fazla yaklaştırır.
Onun tekbirinin yükselen sesi, ses ve sözün dışındadır," '^"^^ "Gönlümden kulağıma bir ses geldi, diyordu: '...Bir avuç topraksın sen; fakat buna üzülme! Sana yemin edenm ki sonsuz bir vadığım," s?"
" O gelen ölümden niye korkulsun? Benlik pişip olgunlaş
tı mı ölümden münezzehtir. Benim kalbim başka bir ölüm için mü teessir olur, O ölüm için benim gönlüm, canım, tıynetim titrer. O da aşk ve sarhoşluktan feragat ve bir çer çöp yığınına kendi kıvılcımından ateş salamamaktır. Kendi eli ile kendi kefenini biç mek, kendi gözü ile kendi ölümünü görmektir. Bu ölüm, her ân pusuda seni bekliyor. Sen asıl ondan kork. Bizce ölüm ancak bu dur, O ölüm, senin vücudunda senin mezarını kazar. Onun nekir ve münkiri de senin göğsündedir" s?°
"Hak, hayat ve ölümün arkasındadır; insan ölünce ne
olacağını bilmez. Biz, tüysüz kanatsız kuşlar olmakla beraber, ölmenin ne olduğunu bilmek suretiyle Allah'a tefevvuk ederiz," s?-
"Kâfirlik ölümdür; ey parlak gönüllü, bir gazi, ölüleriyle
nasıl cihad yapabilir? Mü'min diridir, kendisiyle savaşta; aslanın merhale atladığı gibi kendisine atlar,"
ÖLÜM
209
"Hayatın ebedîdir; ölümden mi korkarsın? Ölüm sana bir avdır; pusuda asıl sensin. Verdikleri bir canı tekrar geri almazlar Yakîne ermez ise o zaman insan ölür" ™ sp"
"Hayat, teslim ve rıza sayesinde muhkemdir; ölüm, sihir
tılsım ve simyadır Allah'ın kulu aslandır ölüm meraldir; O'nun yüz makamından birisi ölümdür O adam kendini tamamen ölüme atıyor bir şahinin güvercine atladığı gibi." "Köle daima ölüm korkusundan ölür; ölüm korkusundan hayat ona haramdır Hür insanın başka bir şanı var Ölüm ona yeni bir can veriyor O, kendini düşünüyor ölümü düşünmüyor Hürlerin ölümü bir ândan fazla sürmez, Lahitle alakadar olan ölümden vazgeç; çünkü bu, hayvanlann Ölümüdür Mü'min insan, topraktan kurtaran öbür ölümü Allah'tan talep ediyor O öbür ölüm iştiyak yolunun sonu, iştiyak harp meydanında son tekbir!" sp"
"Ölmek, yaşamak, bunlar itibari şeylerdir Sağır nağme
nin yakıcı ahengi, sesin lezzeti karşısında bir ölüdür Bir kör çeng karşısında mest olur sevinir Fakat rengin karşısında diri olarak mezara gömülmüş bir insandan başka bir şey değildir Ruh, Hak ile diri ve bakîdir Yoksa bir şey için ölü, başka bir şey için diridir Ölmeyen diri Hak'tır Hak ile yaşamak mutlak hayattır Hak'tan ayn yaşayan, bir taştan başka bir şey değildir" "Sana söyleyeyim, aşk ile ölüm arasındaki fark nedir? Aşk şerefle ölmektir; şerefsizce ölüm normal ölümdür" '•"^ ^
"Aşkın içinde ölüm, hayatın kucağındadır Bir nefeste,
burada hayat, orada ölüm vardır" ^
"Her yerde ölüm, hayat haberini getiriyor; ölümün ne ol
duğunu bilen insana ne mutlu!" "Benlik sende, kendine bakma, kendini yaratma, kendini tutma vasfı yaratırsa, belki de ölüm bile seni öldüremez."'°'
"Lâmekânı diline dolayıp durma, kendi İçine bak, bu in celiği anlarsm. Can, ten içine öyle yedeşmiştir ki, burada değildir, buradadır, diyemezsin." "Bizim dünyamızda varlık iki kattır: rulı ve beden. Bİrİ gö rünmez, biri görünür. Dünyevîler için rulı ve beden, kuş ve kafes tir. Menhlilenn fikri onu 'bir' olarak düşünüyor, o kadar." '•^ "Can bir olduğu halde canlılar birbirlenne benzemezler. Bu yüzden de sen, ben değilsin, ben de sen değilimdir." '•^ "Ten ve can ayn iki şeydir demek laftır. Bu ikİsİnİ birbi rinden ayırmak haramdır. Kâinatın remzi, canın içinde gizlenmiş tir. Beden ise hayat hallerinden bir haldir. Mânâ gelini suret kına sı İle süslenmiştir. Kendini bu süs İçinde gösteriyor. Hakikat yüzü nü perdeler. Zira açılmasında lezzet vardır. Frenk, bedeni candan ayırdı. Dünya İşleri İle din işlerini de iki ayn şey telâkkî etti." "Tenim ile canım arasındaki bağı ne soruyorsun? Ben, 'ne kadar ve nasıl' gibi kayıtlar tuzağına düşenlerden değilim. Ben esasında perişan, mustarip bir nefesim; bir neyin bağnndan yükselirsem nağme olurum." ™ >^
" B u nokta açmaktadır bütün gizli sırlan: Bu toprak be
den, bir mülk; ruhu revanı, dindir Tenle can birleşirse, ten diri, can diridir" ''Sana gizli bir nükte söyleyeyim, eğer hayat dersini biz den almak istersen: Eğer teninde bir canın yoksa ölürsün. Eğer teninde bir canın varsa ölmezsin."'™'
2 /2
MUHAMMED
V?-
İKBAL
SÖZLÜÇÛ
"Şu dallar arasında süzülen nağmeye bak! Ne kadar tat
lı bunlar, ne kadar cana yakın. Sığırcık nağmesinden, bülbülün fer yadından tende can, canda ise arzu, fıayat bulur." "Ey, vücudun, ruhun mahmili olduğunu söyleyen! Ru hun sırrına bak, vücuda aldanma! O, onun mahmili değil; onun hallennden biridir; ona mahmil demek yanlış söylemektir. Can nedir? Cezbe, sûziş, dert; göğü her taraftan teshir etmek zevki! Vücud nedir? Renk ve kokuyla uyuşmuş, dört cihetli makamla uyuşmuş!" ''^ S9°
"Alev içinde duman dalgaları nasıl gizliyse ruh da cisme
sirayet ederek onu gözler önüne sermekte! Gerçi ruh, su ve top rakla bideşmekten hoşlanmamaktadır. Ama onlarsız da hayat olması imkânsızdır Ruh bir ten İçinde, hem sabit hem de hareket li, seyyardır Su ve toprak unsudanna bağlı kalmaktan bizardır Ruh birdir ama su, toprak, kan, kemik çokluğa esirdir Fakat her an başka başka şekillerde tezahür etmektedir" s?-
"Hasan'm babası Ali'den öğrendim bu nükteyi ben; Ruh
Ölmez bedenin ölmesinden! Güneşte ışık devamlı kalır mı hiç, gü neş bîzar olmuşsa kendi ışığından!" vp-
"Şah Flemadânî: Sana kıymedi bir remiz söyleyeceğim,
evladım; Vücut hep topraktır; ruh ise, pâk cevherdir Vücudu ruh uğruna eritmeli, pâk olanı topraktan tefrîk etmeli! Eğer vücudun dan bir parça kesersen, ancak bu vücut parçası elinden gider; fakat cilvelerden mest olan canı elden bırakırsan, tekrar eline girer Ruhun cevheri hiçbir şeye benzemez; o hem bağlanmıştır hem de bağlanmış değildir Eğer onu saklarsan vücudda ölür; eğer onu saçarsan, cemiyetin nuru olur"
11
"Vay o kavme ki, ecelden berat alır; şairi hayat zevkinden yüz çevirir Onun nağmeleri kalbinden sebat hassasmı çalar; onun büyüsüyle ölümü hayat bilirsin."
Şm
215
"Eğer şiirden maksat, insan yapmak ise şairlik peygam berliğin vârisidir." "Şairin nerede olduğunu bu dünyada kimse bilmiyor Onun perdesi, yüksek ve alçak nağmededir Göğsünde taşıdığı bu sıcak kalp, Allah'ın huzurunda bile karar bulmaz." ''^ "Şairin fıtratı tamamen arayıştır; o, arzunun yaratıcısı ve mürebbîsidir" s?°
"Şairler söz bezmine gelnıişlerdir Onlar beyaz elleri
olmayan Musa'lardır" '•'^ "Şairin sinesi, güzelliğin tecellî ettiği yerdir Onun Sînâsından hüsün nûrlan doğar" "Hal edilmez işlerin düğümünü çözecek şey, ancak bir şairin geniş ruhunda vardır" ^ "Şairliğin kemâli, açık söz söylemektir Sırlara vâkıf arif ler ancak remiz ve imâ iie konuşurlar" ™ sp»
"Onun zâtının iki beytini vezne getirebilmek için yaratı
lışın ince nükteler yaratabilen şair ruhu ne kanlar yutar Bizim bir avuç toprağımız, elene elene feleğin en yüksek noktasına yükselir ve o büyük kahraman bu tozdan vücuda geiir" "'Vay o kavme ki, ecelden berat alır; şairi hayat zevkin den yüz çevirir Onun nağmeleri kalbinden sebat hassasını çalar; onun büyüsüyle ölümü hayat bilirsin."
ŞİİR
217
"Hakikat, eğer yanışı, ıstırabı yoksa, hikmettir. Gönülden yanış ve ıstırap alırsa şiirdir." ^P"
"Aşkın ve cezbenin cemâli onu şiirle dile getirmektir,
aşkın ve cezbenin celâli ise kimseye minnet etmemektir" '^'^ s?"
"Dostum, benden ne şiiri istiyorsun? Ben kendimle
konuşup duruyorum." sp»
"Sabahlara kadar feryat, yüzlerce belalı sabah, yüzlerce
ateşli âh! Neticesi bir güzel şiir!" \p°
"Şiirin yakıcılığı, gönlün sarhoş feryatlanndandır Bu
mumun aydınlığı, gönül pervanesindendir" sp^
"Şiir elbisesinin dar geldiği bir mânâya bazen gönül
aydınlatan bir nağme ile nüfuz edilebilir"
ŞİİRİ sp»
"Ben asmadan şarap alır kadehime korum." <™' " Ü z ü m asmasıyım ben, meyvem şiirimdir" "Puthanede büyüdüm; orada yetiştirdiler Lâkin dudakla
rımdan Kabe'nin gönlündeki şeyler dökülmektedir" ^ sp»
"ilmi yakînden bir harf okumamış, felsefenin şüphe diya-
nnda kalmıştım. Buna rağmen bu arzu gönlümde sedef içinde
2 /8
MuHmMED
İKBAL
SÖZLÜMÜ
inci gibi yerleşmiş duruyordu. Nihayet bu arzu. gözümün kade hinden damladı. Gönlümde nağmeler yarattı." "Kalemim, yüksek tefekkürümün himmeti ile bu dokuz perdenin sırrını dünyaya açtı" vp"
"Zinderûd, söyle; şiinn ateşi nereden geliyor. Benden mi,
Allah'tan mı? Söyle bana! ...Canımız, lezzeti aramakta buluyor; şiinn ateşi, arzu makamından geliyor" "i?"
"Başkalannm mesajı başka, benimki ise bambaşkadır
Aşk ateşiyle yanan birinin üslûbu başkadır" SP"
"Ben aşikâr (ikbal'in kendisi) ve gizli (Hakim Senâî) iki
varlıktan zevk ve neşe içinde idim. Her ikisinin de zevki, huzur zevkidir O, imanın yüzünden
perdeyi kaldırdı. Benim fiknm.
mü'minin kaderini ifşa etti. Her ikisi de Kur'ân hikmetinden ders okumuştur O, Hak'tan bahseder ben Hak adamlığından. Onun kabrinin bana açtığı âlemde yürekten yanıp yakıldım. Feryada baş ladım.^." 'P'
"Hüsrev gibi şiirler yazsın diye elime, bir kalem verdin
benim. Bana kudret de verdin. Böyle yazılar yazmak için bana büyük bir âlem sahifesi ihsan et!" V?-
"Ezel sabahında Hak beni yarattığı zaman, udumun
telinde feryat çırpındı. Aşk sıdannı ifşa eden feryat. Bu feryat aşk sözüne çekilen hasretin diyeti idi," s?"
"Yaratılışımın udu o kadar işitilmemiş nağmeler ibda
ediyor ki, yanımda arkadaşım dahi onu anlayamıyor" sp"
"Allah adamlarının ateşi ile seni yakacağım; sana Meviâ-
nâ'dan bir ince ve manâlı söz söyleyeceğim." "Benim şiinmdeki ruh ve mânâyı takdir için onu Hint ve Acem ölçüsüne vurma. Bu inci, gece yarıları döktüğüm gözyaşlanndandır Gel, bu üzüm şarabından daha taze olan bu şiir şarabı nı Hz, Mevlânâ'nın küpünden getirdim."
ŞİİR
219
"Benim perişan terennümlerime lakayt, müstağni bakıp geçme. Ben lâhut âleminin kuşuyum. Dosttan haber getiriyorum. Perde açıyorum; lâkin sözlerim vazıh değildir örtülüdür." "Şiir zevki beni coşturdu, içimi hûn etti, toprağı bir kı vılcım haline getirdi. Muhabbetten bahsedeyim diye ağzımı açtım. Sözlerim bu sırn daha ziyade gizli, anlaşılmaz bir hale koydu."'™' •p»
"Eğer hakikati aramak uğrunda kendini feda etmiş bir
canın yoksa, benim bahçemde dolaşma; ziyan edersin. Ben sana gülün damarı içinde ne vardır, onu gösteririm. >bksa benim bahanm, renk ve koku tılsımı değildir" s?»
"Ben şiirden ayna vücuda getirecek bir kudrette yaratıl
dım. Bunun için beni İskender'e muhtaç etmediler." ™ s?»
"Benim mısraım, kanımın damîasıdır. Sakın şiiri bir deli
lik eseri zannetme. Bu deliliklerin kemâlinde akıl ve idrak mevcut tur" "Benim şevk ve muhabbet nağmelerime hor bakma; on larda dervişliğin remzini, padişahlığın sermayesini bulursun. Seher vakti edilen âhlann lezzetinden haberdar isen, bahar rüzgân güle nasıl tesir ederse, benim nefesim de sana öyle tesir eder" "Ben pişkin söz, olgun söz, manâlı söz söylerim. Bir ko nak yeri var ki, ortalarda görünmez. Sen ondan hiç bahsetme, ne lü zumu var bunun! Yürüyüşünü bozma; bir yol tutmuşsun, yürü." "Ben büyük hakikatler Kabe'sinin kuşuyum, İçim öyle yanar ki... Alev alev öterim. Bu nağmelerden beni herkes tanıyabilir" ^
"Dertli dertli seslendim, güzel nağmeler çaldım. Susuz
luktan kıvranan bir cihana hayatın pınariarını açtım." ^ "Güzel âdabın aynası olan Rûmî, kemâli cemâl ife ağzım açarak, dedi ki; 'O, Şark'tan bir şair veya büyücüdür Onun fikri keskin, ruhu dertlidir Onun şiiri, şark ve garb'a ateş düşürdü!"
220
MUHAMMED
^
İKBÂL
SÖZLÜÇÜ
"Sen daha ham, iyi yanmamış bir gençsin; benim şiinm
ise baştan aşağı yanıştır. 8u söylediğim gazel sana şifa versin. Benim canıma mahrem olursan artık hiçbir emelin kalmaz." sP"
"Benim nefesimin dalgalanndan da İslâm gencinde ilâhî
aşk yer bulur!"'^'^^ si>°
"Şark ve garp benim alevimle aydınlanmıştır. Benim sır
rımda yaşayan insan ne bahtiyardır. Benim hummalı heyecanım dan, kudretimden nasibini al," "Nağmelerimde öyle bir yanış var ki benim; bir elmas parçasını eritir, çiğ danesi haline getirir de çiçeğe damlatırım," "Benden sonra şiirimi okuyup anlayanlar, diyecekler: Ken dini bilen, iyi tanıyan şu insan kâinatta bir inkılâp yapmıştır" <^ s?»
"Bana şiir zevkini bağışladın ve dedin: 'Haydi söyle ve
haykır' Sinemde öyle şeyler var ki onlar kimseye söylenemez." "Kabe'nin sırnndan haberdarise de ikbâl, sözlerinde giz lilik edası olduğu bellidir!" '"^^ •p"
"Eğer, Kur'ân'daki sır incilerini delmişsem, Müslüman-
lar'a hak söz söylemişsem, ihsanı ile insan olmayanları insan eden, bu sözlerimin ecri olarak bana duan kâfidir"
=iinîi
1 "Ten adi verilen bu İcaraniık toprak ki, akıl onun zulmünden feryat edip duruyor, O karanlık toprak ki, feleklere yükselmeye namzet olan tefekkürü, yerlerde sürünmeye mecbur ediyor; gözleri kör, kulakları sağır ediyor."
TEFEKKÜR
TEFEKKÜR
223
"Araştırmanı, tetkikini İyi düşünerek tedbidi ve usûlü dairesinde hareket ederek yap ve enfüs ile âfâkı ele geçir" ™ "Tefekkürünün sazında İHak yanışı olmazsa böyle bir tefekkür ölçüsünü elde etmek mümkün değildir" "Tefekkürünü aşk ile tutuştur Hakk'ın tilkisi ol ve aslan lık şiarın olsun." •iP"
"Ten adı venlen bu karanlık toprak ki, akıl onun zulmün
den feryat edip duruyor O karanlık toprak ki, feleklere yükselme ye namzet olan tefekkürü, yerlerde sürünmeye mecbur ediyor; gözlen kör, kulaklan sağır ediyor" "Tefekkür aynasında taş ol. Meviânâ gibi pazar başında şişe kır" "Tefekkür, ben var mıyım, yok muyum diye şüpheler için de idi. Aşktan açıkça anlaşıldı ki, ben varım!" "ister gönülde olsun, ister dudakta olsun bütün düşüncelenm yalnız senden geliyor Denizden ister inci çıkar, ister çıkar ma hepsi senin iradenledir" "Nihayet her tüyümden alevler fışkırdı; tefekkürümün damanndan ateş damladı. Benim bülbülüm, kıvılcımlarla gıdalanıp ateşten nağmeler yarattı."
TEVHİD
TEVH/D
'P'
225
"Âşığın gönlünde ' O ' yaşamaya başlar. 'Ben' erir 'Sen'
olur. Cebir, onun iradesini elinden alır; ona sevgi verir" "Kendisi tek ve şeriksiz olan Tanrı, kulunu da tek ve şeriksiz hale getirir Her yüksekliğin fevkinde olan mü'min, başkala rıyla müsavi hale düşmeye tahammül edemez." "Halvette bir meclis kur; zira aşkın fıtratı, Bir'i görür ve tanır Kesreti de sadece temaşadan hoşlanır" s?"
" E y sen ki gönlüm yaşıyor yaşamak ne demek biliyor
musun? İkiliği temaşa ederken biri gören aşk!" ^'^ ••P'
"Tevhidin kudreti, kulu seçkin hale getirir Kulun hilkatini
tamamen değiştirir Onu Hak yolunda daha süratli yürütür Dama nndaki kanını şimşekten daha cevval ve hareketli hale getirir" ™ ^
" E y sen. ki ibrahim Halilullah'ın şişesinden şarap içmiş
sin; sen ki Halilullah'ın şarabı ile kanına hararet vermişsin. Bu Hak libasına bürünmüş batılın karşısına 'lâ mevcûde illâ hû' kılıcını vur Bugünlerin, zamanın karanlığı içinde bir görün, sana tam ve kâmil olarak gelen şeyi bütün âleme yay." ™ S9-
"Arkadaş, ben Müslümanım ve tevhid sahibiyim. Bu ger
çeğe başından beri inanmışımdır" s?»
"Kelime-i tevhidin iç ve hakiki mânâsını kavramadan
Kur'ân'dan; insanlar kendilerini esir eden Hak'tan gayn şeylerin sevgisinden sıyrılmazlar" ™ s?»
"Hiç kimse 'abduhû' sırnndan haberdar değildir; 'abdu-
hû' 'lâ ilâh'ın sırnndan başka bir şey değildir"
226
MUHAMMED
s?»
İKBÂL
SÖZLÜÇÜ
"La ilâh sözünü ezberleyen herkesin içinde bir âlem
kayboluyor!" •p-
"Hayat, Ben'in işaretlerinin bir şerhidir: 'lâ" ve 'illâ',
Ben'İn makamlarındandır." ^
"Müslümanm ten ve canı 'lâilâhe İllâllah'tır Bu kelİme-i
tevhid, bizim sazımızın perdesini değiştirir. 'Lâilâhe illallah' bizim sırlanmızın sermayesidir
Düşüncelerimizin
nizam ve şirâzesini
onun ipliği temin eder O söz, dudaktan kalbe indi mi hayatın kuv vetini artınr Onu bir taşın üzerine yazsalar o taş gönül oluverir." s?"
"Vanış, heyecan, sevinç ancak 'lâilah'dan gelir. Tefekkür
gecesinde nûr yine kelİme-İ tevhidin ışığıdır." ™ s?"
"Ben sen ayniiğına son verdi bana şarap sunan, içirerek
bana 'Lâilâhe illâ hû' şarabından!" s?»
"Lâ' onu 'illâ'ya götürmese İdi, Hazreti İbrahim sevgi
içinde nasıl olgunlaşırdı?" " I M>-
"Hayatın kemâli, Zat'ı görmek, onun dîdârına vâsıl
olmaktır Yolu da cihet kaydından kurtulmaktır Hakk'ın Zâtı ile öyle bir mahremiyet ve halvet haline gelmelisin ki O, seni görsün, sen de O'nu. 'Men yerânî' nuru ile aydınlan. Gözünü kırpma, yok olursun. O'nun huzurunda kendini bul, O'nun nûr denizinde sili nip gitme. O ıstırabı güneşin ta hariminde parlayan zerreye bırak. Yann tecellîsi karşısında öyle yan ki açık olarak kendini, gizlice de O'nu aydınlatsın. Bunu gören, âlemin imamı ve muktezasıdır. Ben ve sen natamamız; tamam O'dur." 'P'
"Bütün dünya örtülmüş renk elbisesiyle, kan dolaşıyor
sanki taşların damarlarında bile." »ıP"'
"Arap da olsan Acem de olsan sırrına ermedikçe tevhi
din; yabancı dilden bir cümledir tasdik etmedikçe kalbin!" "Cihanı kendinden hariç görüyorsun; onda çöl, deniz, ova ve maden görüyorsun. Renk ve koku cihanı bizim elimizde bir
T£VH/D
227
gül demetidir. Bize hem bağlı hem değildir. Benlik bir bakış huzmesiyle onu bağlamıştır. Zemini, asumanı, güneşi, ayı kendine bağla mıştır. Bizim gönlümüz ile onun arasında gizli bir yol vardır." ''^ sp-
"Kalk, vahdetin sarayında otur! Cilveti terket, halvette
otur!" "3 "Ben vadığım ve yokluğum hakkında bir şey söyleye mem. Varım desem hctperest olurum; lâkin bu basit ve sade terennüm kimindir? Sanki bin içimden 'vanm' diyor." s?»
"Aşk da güzellik de gizli, saklı olsunlar, ya kendin mey
dana çık ya da beni ortaya çıkar!" '^"^ "Onun varlığında ne az görüyorsun ne çok. Kendini O'nda, O'nu kendinde görüyorsun!" s?-
"Daima onun vücudunda başka bir vahiy var; daima
onun -Hakk'm olduğu gibi- başka bir şânı var." sp»
"Bülbül ve tavusu taklit etmekten vazgeç, bülbül sade
ce sesten, tavus da renkten ibarettir!" sp-
"Allah'ın ereni, hiç kimseden renk ve koku almaz; Allah'ın
ereni, Allah'tan renk ve koku alır." s?»
"Bir felek için yüz hilâl, bir söz elde etmek için yüzlerce laf
yaratmıştır. Bu israf ve bu taş yürekliliğin mazereti, manevî güzelli ği yaratmak ve tamamlamaktır. O'nun fırçası bir tane yann sabah elde etmek için yüzlerce bugün resmetti. O'nun alevleri, bir tane Muhammed çerağını uyandırmak için yüz tane İbrahim yaktı." s?»
"Ezel sıdannı mı öğrenmek istiyorsun; kendine iyice bak,
tek de sensin çok da; gizli de sensin, aşikar da!" s?"
"Akıl gözünü iyice kesret âlemine aç ki, vahdeti temâşâ
imkânını elde edesin." ^
" Ş u mallar ve dünya zenginliklen, şu bağlar ve ilişkiler.
Hepsi kaygı ve kuşku putlandır, 'lâilâhe illallah." ™
228
MUHAMMED
'p' H?»
İKBÂL
SÖZLÜÇÜ
"la (küfür) yerinde 'illâ' (tevhid) şarabı ile sarhoştum." "Göğsümde kelime-i tevhidin nuru vardır Benim şara
bımda 'lâilâhe illâllah'ın sürûru vardır" ^
"Hem kendimleyim, hem onunla. Ey akıl, ne dersin; ey
aşk, ne buyurursun; hicran ve ^9°
visal bu mudur?" ™
"Senin için Hindistan'dan bir aşk secdesi getirdim. Bu
secde, yüzümde kan haline gelmiştir 'Lâ' kılıcını bu eski kâfirin eline ver de gör; benim 'illâ'm cihanda ne kıyametler kopanr"'™' H?»
"Bizim su ve ekmeğimiz, bir sofradandır; Âdem'in torun
ları bir tek nefis gibidir." ^9°
"İmanlı er 'Lâilâhe illâllah'dan aşk ve heyecan alırsa, ay
ve güneş onun iradesi, arzusu haricine çıkmaz." ™ s?=
"Tecellî olmadan, insana sebat yoktur; tecellimiz hem
fert hem de milletler için hayattır İkisi de tevhidden ötürü kema le erişir Onun hayatı celâl, bununki cemâldir Bu, bir Süley man'dır; o, bir Selman'dır; o, tepeden tırnağa fakr; bu, sultandır O, 'bir'i'görüyor; bu, 'bir' oluyor Dünyada onunla otur, bununla yaşa!" ''^ s?»
"Mızrabının tizden pese, peşten tize akışı bir tek muhab
bet teli üzerindedir Nazarımda olmuş olan, olacak ne varsa hepsi bir arzu eyyamının tek â n ı d ı r " ' ™ ' s9»
"Tevhidin kudreti, kulu seçkin hale getirir Kulun hilkati
ni tamamen değiştirir Onu Hak yolunda daha süratli yürütür Damanndaki kanını şimşekten daha cevval ve hareketli hale geti rir Korku, şüphe tamamen ölür; dinî ameller hayat bulur" "Bütün bu vadığın kalbi, senden başka kimse değildir Nişanı olmayan Hakk'ın nişanı senden başka kimse değildir Hayat yolunda daha pervasız adım at. Bu cihan fezasında senden başka kimse yoktur" <™'
TEVHİD
229
" N e O'ndan ayn bizim bir ayanmız vardır ne de O. bi zim visalimize erişmedikçe karar bulabilir. Ne O, bizsiz olabiliyor,. ne de biz O'nsuz. Bu ne haldir? Bizim aynlığımız visal içinde bir firaktır.. Ben ve O nedir? Allah'ın sıdandır" •P»
"Hak gör, Hak söyle, Hak'tan başkasmı arama! Benden
bir-iki kelimeyi bu millete bildid"
M
il
l ÜMIT
UMİT
231
s?°
"Bizi öldürmek isteyen ölümün elinde bir silah vardır.
O da bizdeki arzulan mahvetmektir. Hayat, 'Cenab-ı Hakk'ın rah metinden ümidinizi kesmeyiniz' âyeti ile tahkim edilmiştir." s?-
"Ümit, birbinni takip eden arzuların mahsulü olunca,
ümitsizliğin hayat için bir zehir olduğunu kabul etmek zarundir. Ümitsizlik, seni mezar gibi sıkar. Elvent Dağı dahi olsan seni temelinden yıkar. Aciz, onun ihsanının kölesidir. Hayattan nasip alamamak onu daima takip eden bir felakettir." s?°
"yeis, hayatı uyutur. B u , bizi vücuda getiren unsudann
gevşekliğine delalet eder. Onun sürmesi can gözünü kör eder. Aydınlık günü uzun, karanlık bir gece haline getinr. Onun nefesi, hayat kuvvetlenni öldürür. Hayat pınadannı kurutur. Yeis, gam ile beraber aynı çadınn köşesinde uykuya varmıştır. Cam, can daman için neşter gibidir. Ey gam zindanında esir olan, Peygamber'e nazil olan şu ayeti hatırla ve ona göre hareket et. 'Kederlenme, A l lah bizimle beraberdir.' Sıddîk, Peygamber'den bu dersi aldığı ve bu ayetin emn dahilinde hareket ettiği için Sıddîk mertebesine yükseldi ve tahkîk kadehinden sarhoş oldu. Müslüman, Hakk'ın emnne razı olduğu için yıldız gibi onun dudağından tebessüm ek sik olmaz. Eğer Hakk'ı tanıyorsan gamdan kurtul. Şu az, bu çok endişesinden kurtul." s?°
" C a n . ümitten dolayı ırmak gibi akar. Ümidi bırakmak,
ebedî ölümdür." h?"
" B u diyann Müslümanı kendinden ümidi kesmiş...
Ömüderdir bir Allah en görmedi. Şüphesiz din kuvvetini küçüm süyor. Bu suretle kendi kervanını kendi vuruyor. Ruhu uyanık insanların
fikir ve sohbetlennden
habersiz; hasta, donmuş.
232
MUHAMMED
İKBAL
SözLüğü
Hakk'ı kabul etmez bir halde. O, Mevlâ'dan yüz çevirmiş bir kul dur, iflas etmiş, kalleş ve hayasızdır." ™ S5>°
"Allah'tan ümidini kesmiş, putlara gönül bağlamışsın.
Söyle bana fakirlik bundan başka bir şey midir sanki?" '"^ "Ümitsiz olan, ümitsizlik ilmin ve irfanın yok oluşudur. Ümit, Allah yolunda olanlar için bir cevherdir." sp-
"Ey Müslüman. Hak yolundan ayrılma; ancak o yolda y ü
rü. Allah'ın her şeye şâmil olan rahmetinden ümidini kesme." s?»
"Ey zeki İslâm liderleri! Ümit kesmeyiniz Müslüman-
lar'dan. Gayretsiz iseler de kabiliyetlidirler, büyükler yetişir onlar dan."
"Benim dostum beni anlamadı, meyhanemden kadehi boş gitti. ...O. beni iyice anlamadı, canımm ne derece bîtap olduğunu görmedi. Benim dışımı gördü; içimi, sırrımı görmedi."
tl
II
YALNIZLIĞI
Y7ILNı2U0
235
" B u mecliste benden daha yalnız kimse yok. Cihanı baş ka bir gözle görüyorum." "Saki, bu meyhanede bana mahrem kimse yok. Öteki âlemlerden bu dünyaya göç eden ilk insan gibiyim ben." ^ "S^
"Meyhanelerden bıktım, uygun bir arkadaş yoktur." "Bahar kafilesinin müjdecisi kuşa bak! O kuş ki haberini
kafesinin içinde yapayalnız söylemiştir" "Birçok insanlar içindeyim, fakat yalnızım. 'Herkes kendi zannınca bana yâr oldu. Lâkin benim içimdeki sırlan arayıp soruş turmadı.' Varabbi. cihanda benim nedimim nerededir? Ben Sînâ'da Hakk'ın tecellî ettiği ağacım. Benim Musam nerede? Ne zamana kadar bir dert ortağı bekleyeceğim, ne zamana kadar bir sırdaş arayıp duracağım?" "Benim dostum beni anlamadı, meyhanemden kadehi boş gitti. O, beni iyice anlamadı, canımın ne derece bîtap olduğu nu görmedi. Benim dışımı gördü; içimi, sırnmı görmedi." ™ • 'S>'
"Benim bir kıymetim olduğunu kimse anlamadı. İdraksiz
lerin elinde yok olup giden bir malım." s?»
"Kendinden habersiz olan, benim türkülerimin nere
lerden aksettiğini ne bilir? Onun cihanı başka, benim cihanım başka." M>-
« "Aşk meclisine katılmayanlara şarap sunmak doğru de
ğildir; Benim de asla âdetim ve meşrebim değildir Gözleri yıldızla ra asılı kalıp falcılık yapan müneccimler benim içimi, dışımı, der dimi, dermanımı nereden bilecekler?" '^'^
236
MUHAMMED
s?"
İKBAL
SÖZLÜQÜ
"Yahut bana olgun bir yâr-ı kadîm, âlemi yakan aşkı ak
settirecek bir ayna ihsan et," "Senin lütfundan bir yâr, bir can yoldaşı istiyorum. Be nim yaratılışımın inceliklerine âşinâ olacak bir yâr istiyorum. Bir yâr, dîvâne, fakat akıllı bir yâr; şunu bunu düşünmeyen bir yâr. Ta ki kokumu onun canına tevdî edeyim; onun gönlünde kendi y ü zümü temâşâ edeyim,"
"Zaman nedir? Haberdir, işittin mi bunu sen; Yoksa işitmedin mi? Senin o toprak olan varlığmda her şeyi saran bir tecellî var. Tecellî görmedin mi? Başka bir görmek öğren, başka işitmek öğren!"
II
il
ZAMAN
ZflMm
239
"Hayat, zamandan, zaman ise hayattandır. Peygamber, 'Zamana sövmeyiniz.' diye emretmiştir." "!?°
"Vakit sazının nağmesi, sükûttur. Vaktin sırnna ermek
için gönüle dalmak lazımdır." s?»
"Zaman nedir? Haberdir İşittin mi bunu sen; yoksa işit
medin mi? Senin o toprak olan varlığmda her şeyi saran bir tecel lî var Tecellî görmedin mi? Başka bir görmek öğren, başka işitmek öğren!" "Resimler yapan sensin; biz ancak bir fırçayız. Hal ile is tikbâli çizen, süsleyen sensin." "Topraktan yaratılan bir kulsun sen Ey insan! Lâkin ze min de sensin, evet zaman da sensin." "'Abduhû' dehirdir ve dehir ondandır; biz büsbütün rengiz; o renksiz ve kokusuzdur
'Abduhû', namütenahi ibtidâ ile
beraberdir 'Abduhû'da bizim sabah ve akşamımız nerededir?" s?»
"Ben bu sahilsiz deryadan ne anlatayım? Asıdar ve de-
hider, halife olan insanın kalbinde gark olmuştur!" '•'^ 'p'
"Âlemde akşam, sabah, bizim devranımızdan vücuda
gelmektedir
Bu dünyanın akşamı, sabahı bilirsin ki bizimle hiç
uyuşmaz." ^ "(Kalendeder) Göründükleri zaman güneşe, aya kement atıp elde ededer Halvet âleminde ise zaman ile mekânı kucakla mıştır onlad" ^
240
MUHAMMED
sp-
İKBÂL
SÖZLÜÇÜ
"(Kalenderler) Zamane, 'yann' denen meçhulün örtüsü
nü kaldırmıştır yüzünden. Dostlar, hâlâ dün gece içtikleri şarabın sarhoşluğu içinde." ™ sp"
"Ben gördüm mü. o şey var, görmedim mi, yoktur o. Ne
zaman var ne mekân... Bunlann hepsi sade benim düşüncelerim. Fikirlerim benimle sanki şakalaşıyor." ^ sp-
"Âlem, göz ve kulağın putundan başka bir şey değildir
Bak, onun her yannı, dünü gibi oluyor." ^P•
"Günlerden olmayan gün ne güzeldir! O gün ki onun sa
bahının ne öğlesi ne akşamı var!" s?«
•
"Lâkin başka bir hikmet öğren. Kendini bu gece ve gün
düz hilesine kapılmaktan kurtar." '^^ sp-
"Günlerin, zamanın çehresi senin varlığınla şeref ve ta
ravet kazanmıştır. Cihanda kavimlere adalet tevzî eden sensin." ™ \p*
"O, kâinatta sükûndur ve seyretmektir; bu, tamamen ci
hetlerden dışarı dolaşmaktır. O, gün ve gecelere muhtaçtır; öbürü için gün ve gece yalnız binektir" y>»
"Aşk takviminde geçip giden asırlardan, başka zaman
mefhumları da vardır adı olmayan!" '"^ "Ey çöl adamı, ham olanı daha pişkin hale getir, zamanı kendi hükmüne râm et!" ™ \p«
"Sana inci gibi parlak bir nükte söyleyeyim de kölenin hür
insandan ne farkı vardır anlayasın. Köle. gece ile gündtiz arasında bir saçma, bir hezeya.n olup erir gider Hür insanın gönlünde zaman bir saçma, bir hezeyandan başka bir şey değildir Köle, günlerden kendine bir kefen dokur; gece ile gündüzü kendi üzeri ne
örer Hür insan, kendini çamurdan çekip çıkanr Kendisini
gece ile gündüzün üzerine örer Köle. sabah ve akşamın tuzağına düşmüş bir kuştur Uçmak lezzeti ona haram olmuştur Hür ve canlı bir göğüs, günlerin kuşuna kafes olur"
ZnmN
241
" O n u aramanın yolunu ne soruyorsun? Bu hususta mü
•P"
cadele, münakaşa onun kadrini aiçaltır. Gününü ve geceni ebedi yete vur." "Biz gece ile gündüz düğümlennde bağlanmış kullanz. Sen asıdan ve zamanlan süsleyensin şüphesiz!" '"^ s?»
"Kalp yerleştiği her yerde, daima cilve gösterir halvette.
Dün ve yann esindir şüphesiz ama gönül zaman değişimine esir değildir yine de!" s?"
"Benliği sabah ve akşam gibi zamanın esin olanın diline
zaman dönüşünün tasması takılmıştır." ""^ v?»
"Daima dün ve yann diye bir şey sayar dururuz. Hal, ma
zi ve istikbâl iledir işimiz. Ondan kendimizi ayırmak yaratılışımızın icabıdır." s?-
"Hayatm içi, kalbi ebedîdir. Hal ve mazi itibarî bir şeydir.
Var olan onun zuhuru ve bu zuhurun muhafazasıdır." ''^ "Burada da bir makam var; orada da bir makam var. B u rada da bir zaman var, orada da bir zaman var," ^ V?-
"Zaman, günler zincinnin ta kendisidir. Nefes alıp ver
menin adından başka bir şey değildir," sp-
"Bugün, yalnız bir seyyarenin firânndan ibarettin sen
yalnız 'geçti gitti' diyebilirsin, başka bir şey değil." ''^ "Ruhundaki vecd kabiliyetinden gafil oturup durma; kalk, ay ve sene ile ölçülmeyen zamanı elde e t . " ' ™ ' s?-
"Gece ile gündüzün vücudunu yaratan O ressam, ikisi
nin resminden kendisini temâşâ etmektedir," <^ M»»
"Gece ile gündüz zinciri, hadiselerin görünüş tablosu
dur. Gece ile gündüz zinciri, hayat ile ölümün aslıdır."
242
MUHAMMED
'P'
İKBÂL
SÖZLÜÇÜ
"Zaman, her zaman devran ediyor, etmel
ki hakikat tektir, gensi efsanedir. Ne bugünü gördü kimse ne de yannı. Senin devnn yalnızca bugündüd" '•'^ M>'
"Her dünyanın zamanı, ırmak gibi akıyor. Burada yavaş
gider, orada çabuk." ss*»
"Bizim yıl orada bir ay burada bir ândır. Bu dünyanın ço
ğu o dünyada azdır Bu 'nasıl' ve 'kaç' âleminin sınıdannda, dert li sedası olan bir insan vardır" 'P'
" Ş u ağı, beden kafesini kırarak yüksel! Zaman ve mekân
bağlannı kopanp yücel!" '•^^ M>»
"Hal ve duruma göre ayadanmıştır her şey. Sâlikin her ân,
zamanı da mekânı da başkadır" ™ s?°
"Güneş ve ay gibi bu cihetler bu şimal, bu cenup bat
sın! Ben, dün ve yann denilen tılsımdan geçeyim, ay ve güneş ve süreyyadan geçeyim!" '"^^ sl>»
"Aldığın her nefesle yeni bir cihan yarat! Eski bir ker
vansaray geçit yen bu dünya. Eğer buradan geçersen zaman ol da öyle geç; zaman gibi her şeyde yarat yeni bir hava." s?°
"Gönlümüzün cihanında kamer devn yoktur Bir değiş
me vardır; lâkin sabah, akşam ortada yoktur" M*»
"Bir işlenmesi tamamlanmamış heykel çamuruna benze
yen bu cihan, sabah ve akşam değişmelenne esirdir Bu heykel ça muru eksiktir ki, kaza eğesi onu mütemadiyen eğeleyip düzelti y o r " '™' s?»
"Hakîmler yüzlerce put kırdıklan halde hâlâ mazi ve hal
sumenatında oturuyodar
Nasıl melek ve Allah avını yakaladar?
Daha insanı avlayıp terkilerine asamadılar" M*»
"Akıl, zaman ve mekâna tapılmasına dönüşmüştür Ne
zaman ne mekân kalıcıdır 'Lâilâhe illallah."
ZMM7\N
"P-
243
"Aşk, yıl ve ay bilmiyor, yolun çabuk ve yavaşını, yakın
ve uzağını bilmiyor." s?»
"Bir adımla zamanı tayy (geçmek) eyle, aş; erken, geç di
ye bir şey düşünme! Onu aşıp geçince zaman kaiır mı artık?" "Mü'min, Peygamber aşkı ile zamandan geçebilir. Granit gibi zor değil bu bağdan kurtulmak, cam şişenin kırılışı gibidir" ™ "Biz, bugün ve yarın derdinden kurtulmuşuz. Gönlü müzde yalnız Hak sevgisi vardır" s?-
"Ondan (aşk), zamansız dün ve yann geliyor; ondan, lâ
mekân ve yüksek ve alçak geliyor" "Günler aşk mahmilini çeken birer devedir Âşıksan eğer sen de, akşam ile sabahı kendine binek eyle." ® 'p'
"Hakk'ın zikri, milletlerden müstağnidir zaman ve me
kândan müstağnidir" s?»
"Zaman ve mekân bağıyla bağlısın sen. Göklere uçan öz
gür bir kuşum ben. Baksana benim yüksek mevkime, Rabb-i CelTl'in sırdaşıyım ben."
244
MUHAMMED
İKBÂL
SÖZLÜÇÜ
ESERDE KULLANILAN RUMUZLARIN İŞARET ETTÎKLERÎ KAYNAKXAR:
(fl) flrmağan-ı Hicaz: Arabistan'ın Armağanı, Doğu'dan Esinti ler iiçinde, çev. N. Aiımed Asrar, Düşünce Vay., İstanbul 1981, s. 197-222. ( B q Bâl-i Cibrîl: Cebrail'in Kanadı, çev. Vusuf Salih Karaca, Furl
\
h<îk 1 <î \Q-77
kanakta "F-îrar v p R i i -
Kmıminn
245
(G) Gülşen-i Râz-ı Cedîd: Veni Güişen-i Raz, çev. fllı Nihad Tar lan, istanbul 1959. (Orijinal metin "Zebûr-i flcem" kitabmm içinde) (M) Müsafir: Volcu, Ey Şark Kavimlen, Kölelik Kitabı, çev. Ali Ni had Tarlan, M. ikbâl Derneği, İstanbul 1976, s. 23-60. ( O n jinal metin "Pesçi Bâyed..." kitabının devamında) (Pl^ Pes çi Bâyed: (Pes çi Bâyed Kerd Ey Ekvamı Şark), >blcu. Ey Şark Kavimlen. Kölelik Kitabı, çev. Ali Nihad Tadan, M. İkbâl Derneği. İstanbul 1976, s. 61-115. (PM) Peyâm-ı Meşrik: Şarktan Haber, çev Ali Nihad Tadan, Türki ye İş Bankası Yay, Ankara 1956 ^ ) Rumuz, Rumûz-u BîHûd^ Benlikten Geçmenin Remizleri, çev. Ali Nihad Tadan. Türkiye Pakistan Kültür Cemiyeti İs tanbul Şb. Neşriyatı, İstanbul 1964 (2. bsk.), s. 73-140. (Z) Zebûr-i Acem: İkbal'den Şiirler (Şarktan Haber ve Zebûr-i Acem), çev. Ali Nihad Tadan, Türkiye İş Bankası Yay, İstan bul 1971, s, .147-283.
246
MUHAMMED
İKBÂL
SÖZLÜÇÜ
İKBALIN ' ESERLERI 1903
I. Îlmu'l-İktisad (İktisat İlmi) [26]* (Urduca)
1908
2. The Development of Metaphysics in Persia (A Con-
tribution to the Hİstory of Müslim Philosophy) (Doktora Tezi) (İran'da Metafizik İlimlerin Tekâmülü (İslâm Felsefesi Tarihine Bir Katkı) [31] (İngilizce) 1915
3. Esrâr-ı Hûdî (Benliğin Sırlan) [38] (Farsça)
1918
4. Rumûz-u BÎHûdî (Benlikten Geçmenin [Benliksizli-
ğin] İşaretleri) [41] (Farsça) 1923
5. Peyâm-ı Meşrik (Şarktan Haber) [46] (Farsça)
1924
6. Bâng-i Derâ (Kervanın Çağrısı) [47] (Urduca)
1927
7. Zebûr-i Acem (Acem İlâhileri) [50] (Farsça) 8. Gülşen-i Râz-ı Cedîd (Sır Güllerinin Açtığı Yeni Bah
çe) [50] (Farsça) 9. Bendegînâme (Kulluk Kitabı) [50] (Farsça) 1930
10. The Reconstruction of Religious Thought in islam
(islâm'da Dinî Düşüncenin Yeniden ihyâsı) [53] (İngilizce) i932
I I . Câvidnâme (Sonsuzluk Kitabı) [55] (Farsça)
1934
12. Müsafir (Yolculuk Hatırası) [57] (Farsça)
1935
I 3. Bâl-i Cibrîl (Cebrail'in Kanadı) [58] (Urduca)
IKBAL'IN
fSfKffi/
1936
247
(4. Pes Çi Bâyed Kerd Ey Ekvâm-ı Şark (Bundan Sonra
Ne Vapmafı Ey Şark Kavimleri) [59] (Farsça) 15. Darb-i Kelîm (Hz. Musa'nm Darbesi) [59] (Urduca) 1938
16. flrmağan-ı Hicaz (Hicaz Armağanı) [61] (Urduca &
Farsça) I Pesçi Bâyed. s. 77.
Köşeli parantez içindeki rakamlar. İkbal'in yaşım ^stermektedir.
MEHMET ÂKİF ERSOY VE İSTİKLÂL MARŞI Mustafa Ozçelik
• YUNAN İŞGALİNİN PATRONU ZAHAROFF İsmail Çolak
•
MODERN ZAMANLARDA OSMALIYI ARAMAK İsmail Çolak
•
MİLENYUM MÜPESÎ^BİN YILIN BİRİKİMİ Güngör Özyiğit ,
• YİRMİNCİ YÜZYİL DOSYASI Güngör Özyiğit
• SÛFÎ ŞİİRLER ANTOLOJİSİ Mustafa Özçelik
• •
ÇAĞDAŞ TÜRK ŞİİR ANTOLOJİSİ İbrahim Tenekeci
DİVÂN ŞİİRİ ANTOLOJİSİ M. Ragıp Karcı
HALK ŞİİRİ ANTOLOJİSİ Adem Özbay
AŞK ŞİİRLERİ ANTOLOJİSİ Nurettin Durman