1965 yılında doğdu. A.Ü. İletişim Fakültesi'ni bitirdi. Hürriyet, Milliyet, Aktüel gibi basın kuruluşlarında çalıştı. Halen gazetecilik yapıyor. "Bu sözlüğün öncelikli kaynakları kadınlardır. Etrafımızda gördüğümüz, karşılaştığımız, bildiğimiz, büyük kent merkezlerinde ya da ilçelerinde yaşayan kadınlar. Yüz yüze görüşüp, sözcük topladığım bu kadınların anneleri, anneanneleri, babaanneleri de dolaylı olarak bu sözlüğün 'eski toprak' kaynakları olmuş oldular... 'Argo en mazlum olduğu anda en saldırgan olabilendir,' diyor Hulki Aktunç. Bence de öyle. Kadınların yaratıcılıklarını, fantezilerini, neyle nasıl alay ettiklerini görmek mümkün bu sözlüğün sayfalarında." Haminnemin meşhur lafıydı, diyerek andığımız sözler vardır; Kadın Argosu Sözlüğü işte o sözleri, sözcükleri bir araya getiriyor. "Kadın dili" kategorisinin Türkçe sözlüklerde hiç işlenmemiş olduğunu düşünürsek konusunda bir ilk Filiz Bingölçe'nin çalışması. Büyük Argo Sözlüğü’nün yazarı Hulki Aktunç ise kitap için yazdığı sunuşta şöyle diyor: "Yaşamın ve dilin içinde gizlenen büyük bir ada keşfediliyor. Çılgın, alaycı, dramatik, şen şakrak, melul mahzun bir ada. Bir sürü aptal herifin ve kızın ve kadının derinliğine duyumsayamadığı ama yaşamakta olduğu bir ada. 1
Son derece önemli bir dilsel kategori, yazı'nın kalıcı alanına taşınıyor ilk kez. Bir erkek (hele bir 'herif'), böyle bir keşfi asla başaramazdı. Olsa olsa, o adaya kazara düşebilirdi, Robinson Crusoe gibi. Bir Cuma bulabileceği de kuşkuludur." Giriş, Elimi kutuma soktum, yıllardır çer çöple doldurduğum kutuma. Göbeğimi uzun kesti diye haminnem, benim de aklım alt deliklerde. Sinsiyim işte, sofuyum, garezimi gülüşümün altına çekiyor, uyuyorum. Ama bazen melaikeliğe soyunup kuyruğumu eteğimin gölgesine sokuşturuyorum. Gözetlendiğimi bildiğim için ne zamandır dip köşelerde saklanıyorum. Dudaklarımı büzüyorum ve tabii yalan söylüyorum. Zaten her geçen gün anılarımı yitiriyorum. Düşünsene, önce cüzdanımı çaldılar, içinde bütün fotoğraflarımı da. Ardından aşk sayıklamalarımı. Duraksamadan hemencecik verivereyim haberi. Herhalde giderek nefret edicem bu şehirden. Hilkat ve Sündüs ve Yegane ve Türkan... Beni görünce sırıtıyorlar, üstüme yorgan yığıyorlar. Aslında bir kaçak gibi hepsinden uzak duruyorum. Sabahları uyandığımda odanın ve pencerenin boşluğu, derin sessizlik. Her şeyin ortasında, taburenin üstünde suyla dolu bir leğen duruyor. İki aybaşılı donumu bu leğenin içine attım. Kara su sessiz. Ama bak; bazen ürperti veriyor. Yalnızca soğuk kış akşamları gün batar batmaz, kalabalık caddelerden geçerek vapura binmenin kendine özgü bir duygusallığı ve maceracılığı olduğu kesin. Sonra bu çılgın hayvan yürümeye başlıyor. O kadar bezgin ki su, gene de ardında bıraktığı köpüklü salya parlıyor. İştahlı bir dil gibi, upuzun bir dil gibi. Çünkü yutmadan önce yalıyor.... Çevresini saran 2
dalgalar büyük; onlardan birinin içine kolayca sığıp kıvrılabilirim! İşte tümü burada... Güzeller ve lanetliler, geceleyin sevecenliği gelenler, çöplük turnaları, yüzü yaralılar, ciciği bereliler, şekli bozulmuşlar, rahmi alınmışlar... Bu dili ya ben koparırım, ya onlar. Bu sözlüğün öncelikli kaynakları kadınlardır. Etrafımızda gördüğümüz, karşılaştığımız, bildiğimiz; başta Ankara ve İstanbul olmak üzere büyük kent merkezlerinde ya da ilçelerinde yaşayan kadınlar. Onların anneleri, anneanneleri, babaanneleri de, "haminnemin meşhur lafıydı" kaydıyla aktarılan yüzlerce söz ile bu sözlüğün "eski toprak" kaynakları oldular. Bu sözlüğün içeriği derlenirken en basit yönteme başvuruldu. Kadınlarla konuşuldu ve aynı kapıya çıkan bir iki sorunun içi dolduruldu. – Kendi aranızda konuşurken ......'ya ne dersiniz? – Erkeklerin anlamayacağı biçimde söylemek istediğinizde nasıl söylersiniz? – ....... gibi durumlar için ne söylersiniz? Bu sözlüğün yaklaşık olarak yüzde doksanı böyle canlı tanıklarla konuşularak oluşturuldu. Geri kalan kısmı ise basılı yan kaynaklara bakılarak derlendi. Örnek cümleler genellikle tanıklardan istendi. İsimler için ve kalıp cümleler için ise tanık cümle verilme gereği çoğu zaman duyulmadı. Sıfat ve deyimler için, sözel kültürün tadını yazılı kültüre geçirecek tanık cümleler seçildi. Çünkü, bu sözlüğün asıl karakteri sözlü kültüre dayanmasıdır. Bütününe bakılınca: Bir dil oyunu mu bu? Evet... Kadınlar arası tanışıklığı mı güçlendiriyor? Tabii... Erkeklere kapalı bir üstünlüğü mü kanıtlıyor? Galiba... 3
Bir dil bağıyla kopmaz bir doku mu oluşturuyor? Şüphesiz... Şifrelerle anlaşma çabası mı? Yer yer... Hayatı kendi dünyasıyla karşılama gayreti mi? Sanırım... Önce ürkek ve yavaş başlayan ama sonra heyecanlandıran bir çalışmayla uzun yıllar süren bir derlemenin ürünü bunlar. 2500'ü aşkın kadınla temas sonucu öğrenildi. Bu sözlükte onların hepsinin adını vermek isterdim. Fakat bu, bir dizi hukuksal sorunun yanı sıra, kitaba yaklaşık 30-40 sayfanın daha eklenmesi demekti. "Argo en mazlum olduğu anda en saldırgan olabilendir," diyor Hulki Aktunç. Bence de öyle. Bu sözlüğün kaynaklarının çoğu şüphesiz "temiz aile" kadınları. Örneğin hemşireler, hasta bakıcılar, doktorlar, ev kadınları, öğrenciler, işçi kadınlar, gazeteci kadınlar, memureler, kuaförler, ağdacılar... Onların yaratıcılıklarını, fantezilerini, neyle nasıl alay ettiklerini görmek mümkün bu sözlüğün sayfalarında. Eksik kalan parçalar var. Örneğin hapishanelerdeki kadınlarla hiç temasa geçilmedi, genelevlerdeki kadınlarla da istenen ölçüde temas sağlanamadı. Kırsal alanın yerel söyleyişlerine pek girilemedi. Sözlükte yalnızca kadın açısı görünsün isterdim tabii. Ama bir ara açı var ki, onu da örneklemeyi tercih ettim. Her iki cinsin cümle kalıbı olarak ortaklaşa kullandığı, ancak kimi yerde sözcük seçiminde farklı davrandığı laflara (ok.) ortak kullanım rumuzuyla yer verdim. Ayrıca cinsiyetsizleştirilen alanları göstermesi açısından da bazı ortak sözcük ya da kalıpları sözlüğe aldım. 4
Amatör bir çalışma bu. Teknik açıdan bu sözlükte yanlış arayan hiç zorlanmayacak. Bu konudaki tüm eleştirileri sevinçle karşılayacağım. *** Başta ülkemizin bütün kadınları olmak üzere kadınlara has argonun adlı/adsız tüm yaratıcılarına, sözlüğün toparlanışı, yazılışı ve baskıya hazırlanışı sırasında bu çabaya benimle birlikte katılan ve her duydukları tuhaf lafa gülücüklerini esirgemeyen ve şakalarıyla tepki veren aileme, elbette önce anneme ve babama teşekkür ediyorum. Ayrıca yardımlarını ve görüşlerini esirgemeyen başta Hulki Aktunç olmak üzere tüm dost ve arkadaşlarıma, katkıda bulunan isimlerini sayamadığım 2500 kişiye teşekkür etmek istiyorum. Bir de tabii editörüm Kemal Can ve sözlüğün basıma hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkürü borç biliyorum. Sevgili okurlar, Söylemek belki fazla, bu bir olgunun kâğıt üzerindeki hali. Bu olgu, elinizdeki sözlüğe sığdığı kadarıyla her zaman sınırlı kalacaktır. Oysa argo dediğiniz sınırsız bir anonim oluşumdur, katkılarla yaşar, gelişir. İşte bu yüzden, Bu sözlükte eksik, yanlış bulduğunuz argo sözcük ve deyimleri, Bu sözlükte yer almayan yeni kavram ve deyimleri, Ne anlama geldiğini, Örnek bir cümleyle birlikte, Ve sizinle irtibat kurabileceğim imkânları da belirterek,
5
[email protected] adresine veya yayınevine posta kanalıyla Filiz Bingölçe-Argo koduyla yollamanızı rica ediyorum. Şimdiden teşekkürler...
6
A •
• • • • •
• • •
•
•
ABA ALTINDAN SİK ÖLÇMEK: (d)-(ar.-türk. f.)-Yetersiz bilgilerle bir erkeğin cinsel gücünü tartmaya çalışmak & Az bilgiyle bir şeyin aslını öğrenebileceğini sanmak. "O kadar da leyla olunmaz ki canım. Sen kalk aba altından sik ölçmeye soyun sonra da o siki görünce bas yaygarayı!" ABAROT GÖT: (d)-(o.k)-Çalım satan, hava atan kişi. "Sen de amma abarot götmüşsün annem, gören de sol taşaktan düştün sanır." ABAZA: (i. ve s.)-(çing)-Uzunca süre cinsel ilişkide bulunmadığı için cinsel isteği artmış, azmış kimse. & Sürekli cinsel doyumsuzluk içinde yaşayan kimse. ABAZA GEVREĞİ: (d)-Cinsel olarak doyumsuz, aç (abaza) erkeğin iyice sertleşmiş ya da hemen sertleşen cinsel organı. ABAZA MUHABBETİ: (d)-Sürekli cinsel ilişkiden söz edilen sohbet. ABAZA CENNETİ: (d)-Cinsel iştahı artıracak/doyuracak imkanlarla dolu yerler için söylenir. Özellikle üstsüzlerle dolu plajlar için kullanılır. "O yaz Bodrum tam bir abaza cennetiydi." ABIŞ: (i) ve (s)-Saf ve kılıbık erkek. "Herif o kadar abış çıktı ki, Leyla'nın elinde pijama düğmesi oldu valla." ABONE: (i)-(fr.)-Bir kimsenin veya şeyin hayranı, seveni. "Sen ona bakma, abonesi bol kızdır, hangi çükü prensi seçeceğini bilemediğinden böyle aptal aptal dolaşıyor. " ACEMİ ADAMIN ELİNDE AM AĞACA ÇIKAR: (d)-(ar. İbr. türk)-Cinsellik konusunda deneyimsiz erkeklerin cinsel ilişki fırsatlarını kaçırdıklarını anlatmak için alay yollu olarak söylenir. & Acemilerin her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırmalarını anlatmak için kullanılır. ACEMİ AVRAT SİKİ BAŞINA DOLAR: (d)-Deneyimsiz kimselerin yaptıkları işleri yüzlerine gözlerine bulaştırdığını anlatmak için söylenir. & Cinsel konularda deneyimsiz kadınların başarısızlığını vurgulamak için kullanılır. ACEMİ ÖRDEK YA BAŞINDAN YA KIÇINDAN DALAR: (d)(ar. türk)-Cinsel konularda heyecanlı ve beceriksiz erkekler
7
• • • • •
• • • • • • •
•
•
için alay yollu olarak kullanılır. & Bilgisiz ve tecrübesiz kimsenin şaşkınlığını için alay yollu olarak söylenir. ACIDIK AM VERDİK ADIMIZ OROSPU KALDI: (d)-İnsanlara gereksiz yere acımanın zarar getireceği konusunda alay yollu olarak söylenir. ACIKCICIKLANMAK: (f)-Heveslenmek. "Bakıyorum albatrosu görünce iyice acıkcıcıklandın şeker. " ACUR GÜZELİ: (d)-(ar.-türk.)-Çirkin erkek. "Takmış bir acur güzelini koluna gek gek geriniyor. " AÇ DA GÖTÜNÜ ZEKLEN: (d)-(Kendisi ile) Alay edenlere bozulanlar tarafından hakaret yollu kullanılır. AÇ KARIN YÜKSEK NALIN SALLAN TAŞAKLARIM SALIN: (d)-Çaresiz ve saçma durumda umursamaz bir edayla söylenir. & Yoksul ve parasız kalındığında biraz da artık hiçbir şeyi takmayan bir vurguyla kullanılır. AÇIK KIÇA SERİN YAYLA: (d)-(o.k)-Hiçbir şeyi olmayanın derdinin de olmayacağını vurgulamak için kullanılır. &"Bana ne, beni ilgilendirmez"anlamında söylenir. AÇIKTA AMCIK GÖRMÜŞ GİBİ ELİNİ UZATMAK: (d)-(Erkek için) Kendisini ilgilendirmeyen şeylere karışmak. AÇIKTA AMCIK GÖRMÜŞ GİBİ SIRITMAK: (d)-Lüzumlu lüzumsuz ve sinir bozacak biçimde gülmek. AÇIL YUMUL BÖREĞİ: (d)-Cinsel ilişki. Cinsel ilişki kurmak. "Hoop. Vakit kaybetmeden yeni evliler açıl yumul böreği yapmaya giriştiler. " AÇILMADAN İADE: (d)-(ar.-türk)-Hiç cinsel ilişki kurmadan ölen kadın ya da erkek. AÇILMIŞ DELİĞE HERKES KOR: (d)-Kolay olan işlerin herkes tarafından yapılabileceğini anlatmak için söylenir. AD AYŞENİN AMCIK MENEKŞENİN (AD ALİNİN GÖT VELİNİN): (d)-Bir işte sorumluluğu üstlenen, eziyeti çekenle o işten yararlanan, sefasını süren kimsenin aynı kişi olmayabileceğini anlatmak için söylenir. & Bir kişiye iftira atılması durumunda kullanılır. ADAM KÜSÜRATI (ADAM MÜSVETTESİ-ADAM NAMZEDİ): (d)-(türk. ar.)-Dürüst ve sorumluluk sahibi olmayan kimse. & Bir erkeğin kendisinden beklendiği gibi davranmaması halinde kullanılır. ADAM SANDIK EŞEĞİ GÖTÜMÜZE GİRDİ TAŞAĞI (ADAM SANIRSIN YAVŞAĞI BAŞINDA YARAR TAŞAĞI): (d)-
8
• •
• • • • • • • • •
• •
• •
Beklenmedik kimseden beklenmedik kötülüğün geldiğini anlatmak için söylenir. ADAM YİYEN ÇİÇEK: (d)-Çok sayıda erkekle ilişki kurmuş ve hepsini de kullanarak bir diğerine geçmiş, çok erkek eskitmiş kadın. ADAMIN TAŞAĞI ŞİŞER DERDİ SANA DÜŞER: (d)-Çok yardımsever, başkalarının sorunların çözmeye kendini adamış kadınlar için alay yollu olarak kullanılır. & Başkalarının meselelerini fazlasıyla üstlenenlerle alay etmek için söylenir. ADAPTASYON: (i)-(fr)-Rüküş, gösteriş meraklısı kimse. "Ne giyinmeyi bilir, ne takıp takıştırmayı, karı tam adaptasyon. " ADİSABABA: (d)-Saç sakal birbirine karışmış bakımsız adam. ADRENALİN BAĞIMLISI: (d)-(fr.-türk)-(o.k)-Heyecan ve macera arayan kimse. ADRENALİN BASMAK: (d)-(fr.-türk. f)-(o.k)-Heyecan duymak, heyecandan yerinde duramamak. AGOPUN ÖKÜZÜ: (d)-Şaşkın, pasif ve aptal aptal düşünen erkek. AĞIR ENDAM FISTIKİ MAKAM: (d)-Tembel ve hımbıl. Oturduğu yerden kalkamayan kişi. AĞIR TOP: (d)-Erkeklik organı, penis. & Etkili ve nüfuzlu kimse. AĞIR VASITA: (d)-Şişman, hareket etmekte zorlanan insan. Daha çok haddinden fazla şişman kadınlar için kullanılır. AĞIZ TAMBURASI ÇALMAK: (d)-(türk.-ar)-Bir kimseye bir konuda akıl vermek fakat söylediklerini dinletememek. & Gevezelik etmek. "Ben Ayşe'ye o konuda çok ağız tamburası çaldım ama kıçına takan var mı!" AĞIZA TAT BOĞAZA FERYAT: (d)-Karın doyurmaya yetmeyen az miktarda yiyecek. AĞLADIK AĞLADIK GÖZDEN OLDUK VERDİK VERDİK GÖTTEN OLDUK: (d)-Bir kimsenin fazla fedakarlık yapmasının, dertleri çok düşünmesinin sonuçta kendisine zarar verdiğini anlatmak için söylenir. AĞZI AŞAĞI: (d)-Dişilik organı, vajina. AĞZI FİYONK OLMAK: (d)-Bir şeye ya da bir gelişmeye çok sevinmek. & Gülmek. "Hadi hadi senin de beleşi görünce ağzın fiyonk oldu, saklama ay!"
9
• •
• •
•
• • • •
• • • • •
AĞZI GÖT: (d)-(o.k)-Küfürlü konuşan kişi. AĞZINA FERMUAR ÇEKMEK: (d)-(türk.fr.türk.f)-Birisini zorla susturmak. & Bir kimseyi konuşmaması konusunda uyarmak. "Sen Osman amcana bakma ayol, ben şimdi onun ağzına fermuar çekerim. " AĞZINA SALINCAK KURUP SALLANA SALLANA SIÇMAK: (d)-Bir kimsenin yüzüne karşı çok ağır hakaret etmek için söylenir. AĞZINA SUSTURUCU TAKMAK: (d)-Erkeğin prezervatif takarak seks yapması. "Aman unutma, ağzına susturucu takmadan sakın ilişkiye girme sonra üzülen sen olursun şekercim. " AĞZINA SÜT DAMLATMAK: (d)-Bir kimsenin üzerine titremek, ona gözü gibi bakmak. "İyi be herif o kadar alışmış ki ağzına süt damlatılmasına, yorgunluktan da hastalıktan da anlamıyor, hep ilgi bekliyor. " AĞZINA ŞEYTAN İŞEMEK: (d)-Dedikodu ve küfürle konuşmak. & Sır tutamamak. "Onların ağzına şeytan işemiş. Burda sır diye söylersin onların ağzında zır olur. " AĞZINDAN SAKIZI DÜŞMEK: (d)-Çok şaşırmak. "Ay allah seni inandırsın öyle afalladım ki ağzımdan sakızım düştü. " AĞZINI AYIRMAK: (d)-Bir kimseyle cinsel ilişki kurmak için çok istekli davranmak. & Cinsel ilişki kurmak. AĞZINI KIÇINA, KIÇINI AMINA DİKMEK: (d)-Birinin sözünü kesmek, kötü söz ve küfürle susturmak amacıyla kullanılır. Daha çok bir tehdit vurgusuyla söylenir. "Bak kızdırma beni gelirsem yanına ağzını kıçına kıçını amına dikerim" AĞZININ DİNGİLİ ÇIKMAK: (d)-(o.k)-Çok küfürlü konuşmak. Bir kimsenin ağzından çıkanı kulağının duymadığı durumlarda alay yollu olarak kullanılır. AĞZININ İÇİNE DÜŞMEK: (d)-Birisinden çok hoşlanmak, onunla birlikte ve yakın olabilmek için herşeyi yapmak. & Birinin sözlerini hayranlıkla dinlemek. AĞZININ TEMİZ TARAFINI AÇMAK: (d)-Küfür etmek. "Bak şimdi benim ağzımın temiz tarafını açtırma kes sesini. " AHİLKELEK: (d)-Tüysüz erkek. "Aman ben de ahilkeleklerden hiç hoşlanmam. Herif dediğin şöyle tanrı triko olacak kardeşim. " AHLATAĞA: (i)-Aptal ve bön erkek.
10
•
• • • • • • • • •
• • • • • • •
AK YARAK KARA YARAK AMCIK ÖNÜNDE BELLİ OLUR (AK GÖT KARA GÖT GEÇİTTE BELLİ OLUR): (d)-Dar ve kritik zamanlarda kişilerin ve ilişkilerin gerçek durumunun anlaşılacağını anlatmak için kullanılır. AKA DA BOKA DA KONMAK: (d)-(o.k)-Bir kimsenin gönlünün kimi isteyip kimi seveceğinin belli olmadığını anlatmak için söylenir. AKAPULKO: (i)-Bekaret zarı. AKAPULKO ÇIKARMASI: (d)-Bekaret zarının yırtıldığı ilk ilk cinsel ilişki. AKIL GÜLÜ: (d)-Çokbilmiş kadın. AKİDE ŞEKERİ: (d)-(ar. fars.)-Hoş ve yakışıklı erkek. Delikanlı. AKLI AMINDA: (d)-Cinsel konulara duyduğu ilgiden dolayı başka şeylere karşı dalgın ve dikkatsiz kadın. Cinsellik meraklısı kadınları aşağılamak için kullanılır. AKLI ERMEDEN GÖTÜ SAKIZ ÇİĞNEMEK: (d)-Bilgisiz ve toy kimselerin boyundan büyük işler yapmaya kalkışması. AKREP : (d)-Kötü ve bir insana zarar veren akraba. AKŞAM AHIRA SABAH ÇAYIRA, ARADA BİR İKİ SOKARCA: (d)-Zevkleri olmayan; evden işe, işten eve yaşayan; cinsel iştahı da yerinde olmayan erkekler için söylenir. AL SEPETTEN BİR HIYAR: (d)-Bir erkeğin haddinden fazla aptal ve bön olduğunu vurgulamak için söylenir. AL TURPU VUR SİKE YAZIK OLDU TURPA: (d)-Bir erkeğin aptal ve bön olduğunu anlatmak için alay yollu olarak söylenir. ALABULA KUŞU: (d)-İltifatla kadın tavlamaya çalışan erkek.& Erkeklik organı, penis. & Kadın ayırt etmeyen bulduğuyla yetinen erkekler için alay yollu olarak kullanılır. ALADİNGİLDONİ: (d)-Cinsel açıdan azgın ama hiçbir çekiciliği bulunmayan kaba saba erkek. ALAFICIRIK: (i)-Hile, düzen, dalavere. & Tuzak. ALAFORTANFONİ: (d)-(Alev örten huni)-Dişilik organı, vajina. ALAGEYİK: (i)-Sevgilisi ya da karısı tarafından aldatılmış erkek. "Senin alageyiğin boynuzları iyice parlamış bakıyorum. "
11
• • • • • • • • • •
• •
• • •
ALAKAYA NEŞKAYFE: (d)-(ar. İng)-Tutarsız ve konuyla ilgisiz sözlerle alay etmek için söylenir. ALAMANKAZMASI: (d)- Aptal ve bön kimse ALAYININ ADI BİR KARANLIKTA TADI BİR: (d)-Cinselliğe sıra geldiğinde bütün erkeklerin aynı olduğunu anlatmak için kullanılır. ALBATROS: (i)-Geniş omuzlu, uzun boylu ve yakışıklı erkek. ALÇACIK DAM BEDAVAYA GİTTİ AM: (d)-Bir konuda faka basıldığını anlatmak için söylenir. ALÇAK KÖFTE: (d)-(türk-fars.)-Hain ve acımasız kadın. & Boyundan büyük işlere kalkışan kişi. "O ne alçak köftedir o, sağ gösterir sol vurur. " ALDIM ELE VERDİM YOLA: (d)-Kadının erkeği cinsel ilişkiye hazırlaması. & Bir kişiyi yola getirmek. ALEKSANDIR SİKSALLANDIR: (d)-Cinsel çağrışımları nedeniyle üretilen özel adlardan. Rus isimlerine benzetilmiştir. & Rus erkek. ALET: (i)-(ar.)-Erkeklik organı, penis. ALIRSIN ABARA ABARA GİDERSİN KABARA KABARA: (d)Her yapılanın bedelini ödemek gerektiğini anlatmak için söylenir. Bir kimsenin yaptıklarının karşılığını, cevabını, dersini aldığını anlatmak için kullanılır. "Bize yamuk yapmak o kadar kolay değil annem. Alırsın abara abara gidersin kabara kabara. " ALIRSIN İMAMIN DÜDÜĞÜNÜ: (d)-(o.k)-Yapılması zor bir şey için uyarı mahiyetinde kullanılır. ALLAH CEZVENİ VERMESİN (ALLAH CIZIRTINI VERMESİN): (d)-( ar. ar. türk)-Boyundan büyük işlere kalkışanlar ya da büyük söz söyleyenleri küçümsemek için söylenir. &"Allah belanı vermesin"cümlesine benzer biçimde kullanılır. ALLAHIN FASULYE ÖKÜZÜ: (d)-Kaba saba ve görgüsüz erkek. "Allahın fasulye öküzü bir de kalkmış benden ilgi bekliyor. " ALLAHIN İTEKLEDİĞİ YERDE OTURMAK: (d)-Çok uzakta oturmak. ALLAHINA YAN BAKMAK: (d)-(ar.-türk.)-(o.k)-Çok çirkin olmak.
12
• • •
• • • • • • • • • • • • • • •
ALLAHÜMME Fİ KARAR SOKAK SOKAK SİK ARAR: (d)(ar.-türk.)-Erkek meraklısı kadınlar için alay yollu olarak kullanılır. ALLERJİ KAPMAK: (d)-(yun. türk. f)-(Bir şeyi, birisini) Sevmemek, sinir olmak. "Aman bana Meliha deme de ne dersen de. Ondan allerji kapıyorum. " ALT DELİĞE OTURTMAK: (d)-Bir kimsenin kötü duruma düşmesine neden olmak. & Bir kimseyi çok üzmek. "Aman bütün erkeklerin boynu altında kalsın kadını alt deliğe oturtana kadar çabalarlar hepsi de. " ALT DELİK: (d)-Göt, kıç. ALT İĞNECİK : (d)-Erkeklik organı. Penis. ALT TARAFINI VERMEK: (d)-Gizli ve sır olarak sakladığı şeyleri boş bulunup başkalarına anlatmak. & Özellikle cinsel hayatı konusunda başkasına gerekmeyen şeyler anlatmak. ALTÇI: (i)-ve (s)-Birden çok karısı olan erkeğin ilk karısı. ALTI OVAL ÜSTÜ AVAL: (d)-(türk.-fr.)-Giyinmeyi bilmeyen kişilerle alay etmek için kullanılır. ALTIN KIZLAR: (d)-Boşanmış, dul kadınlar grubu. ALTINA DÖŞEK ÜSTÜNE YORGAN OLMAK: (d)-Bir kadının erkeğinin bütün ihtiyaçlarını karşılayıp, onun her isteğini yapması. ALTINA YATMAK: (d)-Bir erkeğin cinsel isteklerine boyun eğmek.& Bir konuda başkasına kayıtsız şartsız teslim olmak. & Birisinin egemenliğini kabul etmek. ALTINI OYMAK: (d)-Cinsel açıdan kullanılmak. & Bir kimsenin haberi yokken işini bozmak. & Hileyle tuzağa düşürmek, arkasından iş çevirmek. ALTÜST BÖREĞİ: (d)-Cinsel ilişki. Cinsel ilişkiye girmek. AM AĞACINDAN DÜŞMEK (AĞAÇTAN DÜŞMEK): (d)-İlk cinsel tecrübeyi edinmek. AM BANKASI: (d)-(türk.ing)-Fahişe, orospu. AM BİTİ: (d)-Küçük çocuk. & Pezevenk. AM BULUP KILINI ARAMAK: (d)-(o.k)-Elindekiyle ya da bulduğuyla yetinmemek. "Aman be sen de çok oldun. Bizim köyde senin gibisine am buldun kılını arıyon derler. " AM ISININCA SİKE PAHA OLMAZ: (d)-Kadının cinsel ilişki isteyince önünde engel olmayacağını anlatmak için söylenir.
13
• •
•
• •
• • • • • •
•
• •
& Cinsel istekleri artan kadının erkek seçme konusuna vakit ayırmadığını anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. AM SALAK: (d)-(Erkek için) Salak ve cinsellik düşkünü kimse. & (Kadın için) Cinsel anlamda kendini kullandıran kişi. AM ÜSTÜNDE GÖT SİKMEK: (d)-(o.k)-Olmayacak yerde olmayacak şey yapan ya da yapmak isteyen kimseler için alay yollu olarak kullanılır. "Hadi lan sen de gözümün içine baka baka am üstünde göt sikebileceğini mi sandın. " AM VERDİK AYIYA GELDİ SIÇTI HALIYA: (d)-İyilik yapınca karşılığının alınamadığını, hatta nankörlükle karşılaşıldığını alaylı bir dille anlatmak için söylenir. (Özellikle cinsel ilişkide) AM YALAMAK: (d)-(Bir kadına) Yalakalık yapmak. AMAN DA SEV BENİ: (d)-Sevgisi ile şantaj yapan kimseler için alay yollu olarak kullanılır. "Neymiş beni bir daha aramazmış, arkadaşlığımız bitermiş, bir daha onun yüzünü göremezmişim. Aman da sev beni. " AMBAR: (i)-(fars.)-Dişilik organı. Vajina. AMBARCI: (i)-(fars.-türk.e.)-Pezevenk. AMBELEBULYA: (d)-Aptal ve bön, cinsellikten başka şey düşünmeyen kadın. AMCAM: (i)-Herhangi bir erkeğin adı bilinmediğinde ya da söylenmek istenmediğinde kullanılır. "Amcam benimle işi ilerletmek istedi ama... " AMCIĞI KAMAŞMAK: (d)-(Bir erkekten) Cinsel açıdan çok etkilenmek. & Cinsel ilişki kurmak istemek. AMCIK AĞIZ: (d)-(o.k)-Sürekli cinsellik konuşan kadın. & Zaman zaman kadınların cinsel organlarından ya da cinsel çekiciliklerinden çokça söz eden erkekler için de söylenir. & Küfür ve hakaret kastı ile de kullanılır. AMCIK KAÇTI SİK DÜŞTÜ: (d)-İlintili şeylerin ancak birlikte olduklarında kendilerini gösterebileceklerini, biri olmadan diğerinin de bir anlamı olamayacağını anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. AMCIKLAMAK: (f)-Bir konuya birden atılmak. Bir şeye iştahla, onu bozacak kadar aceleyle saldırmak. "Yeter annem be bu kadar da amcıklama herşeyi. " AMDAN KOVSA GÖTTEN GİRMEK: (d)-Bir kişiden ya da onun kötü davranışlarından kurtulmanın zor olduğunu
14
• • • • • • •
• • • • • • • •
• •
anlatmak için kullanılır. & Israr etmek. Israrcı kişiler için söylenir. AMELE: (i)-(ar)-Kılıksız kimse. & Kaba saba ve görgüsüz erkek. & Çalışmaktan başka bir şey bilmeyen kişi. AMELE YANIĞI: (d)-(ar.türk)- (o.k)-Vücudun güneşte homojen olarak yanmamış olması. Vücutta giysi izleri kalması durumunda kullanılır. AMELİYATLA VİCDANINI ALDIRMAK: (d)-Merhametsiz ve katı kalpli kimseler için söylenir. "Ne o yoksa ameliyatla vicdanını mı aldırdın şeker. " AMGENERAL: (d)-Orospu, fahişe. AMI AZMAK: (d)-(Kadın için) Cinsel açıdan çok istekli olmak. AMI DÜNYA: (d)-(türk.-ar.)-(Kadın için) Cinsellik dışında ilgisi, merakları olmayan kişi. AMI İLE ÖVÜNEN GÖTÜNDEN HAMİLE KALIR: (d)-Bir kimsenin övünürken bazı eksik ve açık yerlerini de düşünmesi gerektiğini anlatmak için kullanılır. & Başarı sarhoşluğuyla alay etmek için söylenir. AMI KEL: (d)-Beceriksiz. & Yoksul kişi. AMI KURUSUN!: (ü)-Bir kadına beddua etmek için ya da hakaret yollu olarak söylenir. AMI OLANIN İMANI OLMAZ: (d)-Kadınların acımasız olduğunu anlatmak için söylenir. AMI SULANMAK: (d)-Bir kimseye fazlasıyla cinsel istek duymak. & Heveslenmek. AMI ZÜLÜFLÜ: (d)-(türk.-fars.)-Güzel ve genç kadın. AMIMIN İÇİNDE (AĞZIMIN İÇİNDE)!: (ü)-"Nerede?"sorusuna karşılık alaycı olarak söylenir. AMINA GÖRE SİK ARAMAK: (d)-(Kadın için) Kendine göre birini aramak. AMINDAN ÇIKAR GÖTÜNE YAPIŞIR: (d)-Bir kimsenin cinsel açıdan düştüğü kötü durumdan ya da kullanılmaktan bir türlü kurtulamadığını anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. "Bizim Nezahat da bir türlü şu adamdan kurtulamadı. Herif karının amından çıktı götüne yapıştı" AMINI ALNINA YAPIŞTIRMAK: (d)-Cinsellik konusundaki isteklerini açık açık ifade etmek. & Cinsel konularda açık açık konuşabilmek. AMINI ÖNÜNE KATIP GİTMEK: (d)-Kocaya kaçmak.
15
• • • •
• • •
• • • • • • • • • • •
AMİN: (i)-Dişilik organı. Vajina. AMİP: (i)-Erkeklik organı. Penis. AMLA GÖT KOVLAŞILMAZ: (d)-Alakasız şeyleri birbirine karıştıranlarla alay etmek için söylenir. & Kıyaslamaya gelmeyecek durumlarda kullanılır. AMMAK : (f)-(Birisine, bir şeye) Boş vermek, fazla önem vermemek. &"Amarım"biçiminde kullanıldığında; bir kimseye gününü göstereceğini, hesap soracağını anlatmak vurgusuyla söylenir. AMPİPİRİK: (i)-ve (s)-(ono)-Cinsel açıdan, özellikle cinsel hastalıklar konusunda çok evhamlı kadın. AMPULLERİ YAKMAK: (d)-(fr. türk. f.)- Bir kimsenin göğüs dekoltesini abartarak, göğüslerini teşhir etmesi. "Hadi yine ampulleri yakmışsın müşteri bekliyorsun. " AMUDA KALKMAK: (d)-(ar.-türk.f.)- (Erkek için) Bir kadını cinsel açıdan çok istemek ve bunu her hareketiyle belli etmek. Kadına kur yapmak konusunda aşırıya kaçmak. "Karşımda amuda kalkıyor yapmadığı maskaralığı bırakmıyor. " ANADOLU: (i)-Rahim ANADOLU KANA BATTI: (d)-Regl olmak, kadınların aylık kanaması. ANAKTAR: (i)-Erkeklik organı, penis. Genellikle işlevini yerine getirmekte zorlanan penisler için kullanılır. ANANAS: (i)-Aptal ve bön kimse. ANASI DANASI VANASI: (d)-Bir kimsenin bütün ailesi, sülalesi. "Anası danası vanası hepsi kalkıp geldiler. " ANASI SİKİLMEK: (d)-(o.k)-Çok yorulmak. & Bir konuda kullanılmak. ANASI TURP BABASI ŞALGAM: (d)-Aptal ve bön kimse. & Bir kimsenin ailesini küçümsemek için kullanılır. ANASINI DİKMEK: (d)-Birisini çok zora sokmak. Birisine zarar vermek. & Bir şeyi bozmak, berbat etmek. ANASINI EŞEK KOVALASIN: (d)-(o.k)-Bir kimseyi artık istemediğini onunla bütün ilişkisini bitirdiğini anlatmak için söylenir. ANASININ AMINA SELVİ AĞACI DİKİLMEK: (d)-(o.k)-Bir kimsenin çok zor durumda kaldığını anlatmak için kullanılır. ANASININ DİNİ: (d)-Çok pahalı veya çok abartılı.
16
• • • •
• • •
• • • • • • •
• •
ANASININ KARNINDA DOKUZ AY YARAĞA GÖT VERMEK: (d)-(o.k)- (Özellikle bir erkeğe) Hakaret etmek için kullanılır. & Eşcinsel erkeğe ağır hakaret etmek için söylenir. ANASININ MEMESİ GİBİ YAPIŞIP ÇEKMEK: (d)-Tiryakilik. & Sigarayı gayretle içmek. ANASININ NİKAHI: (d)-(tür.-ar.)-(o.k)-Çok pahalı. Ederi alım gücünün çok üzerinde olan mallar için söylenir. ANASININKİNİ ÇAY TABAĞINDA GÖRMEK: (d)-Bir kimseye yapmak istediği şeyin onu çok zorlayacağını anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. "Yok yavrum fazla üsteleme, sen anca ananınkini çay tabağında görürsün. " ANAVATAN: (i)-Rahim. ANAVATAN KAN AĞLIYOR: (d)-Regl olmak, kadınların aylık kanaması. ANDRİKA: (d)- Bakire olmadığı halde öyleymiş gibi davranan ya da cinsel konularda deneyimsiz taklidi yapan kadın. "Bakma sen onun değilmiş gibi davrandığına ama herşeyi bilir. Ne andrikadır o.. " ANDROJEN ARTIĞI: (d)-(fr. türk)-Cinsel ilişkiye giremediği için istekleri birikmiş erkekler için alay yollu olarak kullanılır. Abaza erkek. ANDROJEN ATMAK: (d)-(fr. türk. f)-Erkeğin cinsel ilişki istediği yönünde sinyal yollaması. "Baktım herif benden tarafa androjen atıyor, ben de ampulleri yaktım. " ANDROPOZYO: (i)-ve (s)-(fr.)-Sinirli ve stresli bir imaj çizen orta yaştaki erkek. & Emekli erkek. ANGUTYO: (i)-Aptal, budala ve bön kimse. ANKARA'DA OTURUP İSTANBUL'UN BOKUNU KARIŞTIRMAK: (d)-(o.k)-Hiç ilgisiz kimselerin çok uzaktaki, gereksiz şeylerle uğraşması. ANTENİ KIRIK RADYO: (d)-İktidarsız erkek. ANTİKORUNU KESMEK: (d)-(yun. türk.f)-Bir kimseyi en sevdiği ve ihtiyacı olan şeyden mahrum etmek. & Bir kimseyi dövmek. "Bak beni kızdırma gelirsem yanına antikorunu keserim ben adamın. " ANTRAKT GÜLÜ: (d)-(ing. fars.)- Araları, boş kalan anları dolduran önemsiz şahsiyet. & Erkek eşcinsel. APAÇİ TAKILMAK: (d)-Ağdası geldiği halde kıllarını aldırmamak. "Sen de apaçi takılıyorsun bakıyorum, Koltukaltlarından saç örgüleri sarkıyor. "
17
• • • • • • • • • • • • • • • • • • •
APOLETLERİNİ SÖKMEK: (d)-Bir kimseye eskiden verdiği değeri artık vermemek. & Birisiyle kurduğu ilişkiyi bitirmek. APTAL SAPTAL: (d)-Bir şeyin lüzumsuz ve anlamsız olduğunu belirtmek için kullanılır. APTALMATİK: (i)-Sürekli aptallık yapan kişi. APUKURYA MASKARASI: (d)-(yun.ar.)-Çok boyalı ve rüküş kadın. & Ciddi işleri ve törenleri bile sulandıran kimse. ARABI BUDATMAK: (d)-Erkeğin cinsel organının zarar görmesi. ARAKİYE: (d)-(çing.-türk.e)-Çalmak ve kendisinin olmayan bir şeye el koymak. & Hırsızlık yapan kadın. ARALIK BİTİ: (d)-Küçük çocuk. ARAP: (i)-Erkeklik organı. Penis. ARAP ÇORAP (ARAP ÇORBASI): (d)-Karmakarışık ve çetrefil durum. ARASAYA GİTMEK: (d)-Aranırken, bulunması gerektiği yerde olamamak. "Yok anam onu bekleme gelmez, arayasaya gitti, ancak yarın gelir. " ARAŞMAK: (f)-Telefon yoluyla haberleşmek. ARAYA REKLAM ALMAK: (d)-(türk.-fr.-türk.-f.)-(o.k)Konuşma arasında nedensiz yere birisinin övülmeye başlanmasını alaya almak için kullanılır. ARAYICI FİŞEĞİ: (d)-(türk.-fars.)-Doyumsuz ve hiçbir şeyle memnun olmayan kimse. ARIZA ÇIKARMAK: (d)-(o.k)-Kavgaya neden olacak bir polemik yaratmak. ARIZALI: (i)-ve (s)-(ar.-)-Bunalımlı ve ne zaman ne yapacağı önceden kestirilemeyen kadın. & Cinsel hastalığı bulunan fahişe. ARKA VAGON: (d)-(türk.-ing.)-Kalçalar, kıç, göt. "Onun da arka vagonları baya hörmetli. " ARKADAN ÇEKİŞLİ: (d)-Erkek eşcinsel. ARKASINDA SEMERİ ÖNÜNDE EMERİ : (d)-Hiç boş zamanı olmayan çocuklu ve çalışan kadın. ARKASINDAN TENEKE ÇALMAK: (d)-(o.k)-Bir kimsenin çekip gittiğine sevinmek. Birisini yanından kovarken zevk almak.
18
• • • • •
• • •
• • • • • • • •
ARŞİVE MANŞET OLMAK: (d)-(fr.fr.türk.f)-Eski güzelliği ya da çekiciliği kalmamak. & Ses getireceğini düşünerek yapılan bir şeyin beklenenin aksine kimsenin ilgisini çekmemesi. ARTEMA: (d)-(tic.m)-Mahallesinde başını örtüp merkeze gelince açan kadın. ARZ TALEPTEN KİLOMETRE YAPMAK : (d)-(o.k)-Talebe göre bir malın fiyatını artırmak. & Kendisini çok değerli ve bilgili göstermesini bilen kimseler için söylenir. ASABİYET KATSAYISI: (d)-(ar.tü1rk.)-(o.k)-(Özellikle kavgada ya da tartışmada) Giderek sinirlendiğini anlatmak için kullanılır. ASILMAYIN GARAJA GİDER: (d)-(türk.-fr.-türk.)-"Yılışma, sırnaşma, boşuna üsteleme"anlamlarında alay yollu olarak kullanılır. & Bir kadının evli ya da nişanlı olduğunu belirtmek için söylenir. ASINTI OLMAK: (d)-Sırnaşmak. Hoşa gitmeyecek biçimde ilgi göstermek. "İyice asıntı olmaya başladı, dehleyeceğim bir türlü yapamıyorum. " ASİTLİ: (i)-(fr.)- Kötü ve iğneleyici laf söyleyen insan. ASKER ETMEK: (d)-Kadının erkeği ayartıp ereksiyon aşamasında aniden fikir değiştirmesi ve ilişkiyi kesmesi. & Randevulaştığı bir kimseyi bekletmek. & Bir kimsenin uzun süre ayakta durmasına neden olmak. ASLINA SADIK: (d)-Kaba ve eğitilmemiş kimse. Kaba erkeklerle alay etmek için söylenir. ASMA DİKMEK: (d)- Umursamamak, aldırış etmemek. "Bizim kız böyledir, bir kere asma dikti mi bir daha öldür allah ilgisini çekemezsin. " ASORTİK: (d)-(fr.)- Havalı şey ya da kimse. "Sen de baya asortik giyiniyorsun bu aralar. Anlayalım yani. " ASPAR: (d)-(o.k)-Yalan. Doğru olmayan. & Asılsız dedikodu. ASSOLİST: (i)-(fr.)-Toplantılara ya da kabul günlerine daima geç kalan her zaman en son gelen kimse. ASTAR İSTEMEK: (d)-Cinsel ilişki isteğini belli etmek için söylenir. "Kız senin canın iskender’le astar istiyor di mi, hadi itiraf et. " ASTROGÖT: (d)-Kıç, kalçalar. & Aptaldan daha aptal kişi. ASTRONOT NİYAZİ: (d)-(ing.türk)-(o.k)- Hayal aleminde yaşayan ve bu nedenle de sürekli hayal kırıklığına uğrayan kişi.
19
• • • •
• • • • • • • • • • • • •
AŞAĞI MAHALLE KAN GÖLÜ: (d)-Regl olmak, kadınların aylık kanaması. AŞINMAK: (f)-Çok yorulmak ve bir şeyden fazlasıyla bıkkınlık getirmek. & Yaşlanmak. AŞK EFEKTİ: (i)-(ar.-ing.)-Öpücük. AŞMAK: (d)-(o.k)-Bir kimsenin kendisinden beklenmeyecek kadar etkili ve heyecanlı davrandığını görünce alay yollu olarak kullanılır. "Sen aşmışsın şekerim, artık kim tutar seni!" AT SİNEĞİ GİBİ BACAKARASINDA YAŞAMAK: (d)-(Özellikle erkek için) Cinsel ilişkiye çok meraklı olmak. ATA BİNMEK: (d)-Cinsel ilişkide kadının üstte olduğu pozisyon. ATAR DAMAR OLMAMAK: (d)-Bir kimsenin yeteneği ya da hislerinin yeterli düzeyde olmadığını anlatmak için söylenir. & Cansız, heyecansız kimseler için kullanılır. ATEŞ: (i)-(fars)-Para. ATEŞ ALMAK: (d)-(fars.türk.f)-Aşık olmak, sevdalanmak, sevmek. ATEŞBALIĞI: (d)-Erkeklik organı. Penis. ATEŞE NAL KOYMAK: (d)-Bir kimseyi çok etkilemek, büyülemek. "Kız herifin nalını ateşe koydu. Kolaysa beriki alsın gözlerini kızdan." ATEŞLİ TAZE: (d)-(Özellikle kadın ya da genç kız için) Cinsel açıdan istekli. "Filmdeki ateşli taze öyle bir zıpladı ki herifin üstüne..." ATIP KÖR ETMEK: (d)-(o.k)-Bir kimseyi susturacak lafı söylemek.& Bir kimseye yerinde ve zamanında karşılık vermek. ATİKE DONDİKE: (d)-Durmadan aynı şeyi yapmak ya da söylemek. & Her şeyi birkaç kez tekrarlayan takıntılı kimse. ATLAR NALLANIRKEN KURBAĞALAR AYAK UZATMAZ: (d)-Büyüklerin işlerine küçüklerin karışmaması gerektiğini anlatmak için kullanılır. ATMIK : (i)-Ersuyu, meni, sperm. ATRAKSİYON: (i)-(fr)-Hile dalavere, numara. & Yalan, uyduruk, düzmece.
20
• • • • • • •
• • • • • • • • • • •
ATTIRMAK: (f)-(o.k)- Bir konuda yalan ve palavra atmak. "Baktım Seloş baya attırıyor, ben de bozmadım yok öyle değil de böyle demedim." AVANS VERMEK: (d)-Bakışlarıyla ümit vermek. Bir kimseye hülyalı bakmak. AVANTADAN LAVANTA: (d)-Rüşvet. & Havadan gelen şeyler için söylenir. AVARA KASNAK İŞLEMEK: (d)-Boş işlerle uğraşmak. AVİZE : (i)-Memeler, göğüs. AVURTLU: (i)-ve (s)-Çalım satan ve yüksekten atan kişi. AY BAŞIM DOLANDI KIZ: (d)-"Çok yoruldum"anlamında söylenir. & Hızlı gelişen bir şeyin takip edilmesinin zor olduğunu alay yollu olarak dile getirmek için kullanılır. & Regl hali, kadınların aylık kanaması için kanamanın çokluğunu anlatır. AYAĞINDA DONU YOK FESLEĞEN İSTER BAŞINA: (d)-Bir kimsenin imkanlarının üstünde istekleri olduğunu anlatmak için söylenir. AYAĞININ SUYUNU İÇMEK: (d)-Bir kimseyi çok sevmek. & Bir erkeğin kölesi olacak kadar ona değer vermek. AYAK FERAH: (d)-(türk.-ar.)-Yalınayak dolaşmak. AYAKTA İŞETMEK: (d)-Bir kimseyi çok acele ettirmek. AYDA DÜĞÜN VAR DESELER MERDİVEN KURUP GİTMEK: (d)-Gezmeyi tozmayı çok sevenlerle alay etmek için söylenir. AYI BALESİ: (d)-Çok kaba kimsenin davranışları için alay yollu olarak kullanılır. AYIBOKU: (d)-Kaba saba ve görgüsüz erkek. AYIK BAYIK (AYIN BAYIN): (d)-(ono)-Bir şeyi ya da kimseyi çok sevmek, çok istemek. AYIK OYUK: (d)-Boş ve işsiz kimse. & Kolayca yönlendirilebilir adam. AYIN ÇEŞNİSİ (AYIN LEZZETİ): (d)-(türk.-fars.)-Flörtçü ve kadınlara bol keseden iltifat yağdıran erkek. & Sık sık flört değiştiren kimsenin o sıradaki sevgilisi. AYININ OTUZBİR TÜRKÜSÜ VARMIŞ ARMUT ÜSTÜNE: (d)Erkeğin mastürbasyon merakı ile alay etmek için söylenir. & Herkesin kendi hobileri ile ilgili çok şey bildiğini anlatmak için alay yollu olarak kullanılır.
21
• • • • • • • • • • •
AYINK SAYINK: (d)-(ono)-Sayıklamak, ne dediğini bilmemek. AYIYA GÜL VER ALSIN KIÇINI SİLSİN: (d)-Görgüsüz ve kaba kimselerin ince şeylerden anlamayacağını anlatmak için söylenir. AYIYA SENFONİ ÇALMAK: (d)-Kaba saba kimseye incelikle davranmak. "Ayol kim dedi sana ayıya senfoni çal diye. Böyle kalbin kırılıverir işte. " AYLAK BAKKAL KOKELERİNİ TARTAR: (d)-İşsiz erkeğin aklının fikrinin cinsellikte olduğunu anlatmak için söylenir. AYNA ÇATLATMAK: (d)-Süslenip püslenip ayna karşısında çok zaman harcamak. & Kendini çok güzel bulmak. AYNI BOKUN SUYU (SOYU): (d)-(o.k)-Bir kimsenin kötü tanınan birine benzediğini anlatmak için söylenir. & Aynı dünya görüşüne sahip insanlar için kullanılır. AYOL: (ü)-Senli benli konuşmalarda"Sen de, aman sen de"anlamlarında kullanılır. & Erkek eşcinsel. AYRINTILAR: (i)-Meme, göğüsler. AYŞE TATİLDE: (d)-Regl nedeniyle cinsel ilişkiyi reddetmek için kullanılır. "Hayatım bugün olmaz, Ayşe tatilde. " AZMANYAK: (i)-Manyaklıkta sınırı aşmış azgınca hareketleri olan kişi. AZOT GAZI GİBİ AÇIKTA KALMAK: (d)-(o.k)-Güvendiği şeylerin boş çıkması. & Aldatılmak. Yalnız kalmak.
22
B •
• • • • • • • • • • • • • • • • • •
BABAANNEM DE KIZDI: (d)-Bakire olduğunu iddia eden kişilere inanılmadığını anlatmak için alay yollu olarak söylenir. "Tabii tabii sen kızoğlan kızdın, babaannem de kızdı. " BABAÇKO: (i)-ve (s)-Çok iri yarı, gösterişli ve süslü kadın. "Aynur öyle babaçko kadındır ki geçtiği yerde iz bırakır. " BABAK: (s)-Korkak. "Bırak şunu ayol allahaşkına, babak herifin tekidir. Onunla yola çıkılmaz. " BABALI ARAPLAR GİBİ SÖYLENMEK: (d)-Homurdanmak. Homurdanan kimseler için alay yollu olarak kullanılır. BABANA YUTTUR: (ü)-"Kandıramazsın"anlamında söylenir. & Takma, takviyeli ya da silikonlu göğüs. "Yok be şeker, ben yemem, sen git onu babana yuttur. " BABANI NİNOLAY: (d)-Bir kimseye örtülü küfür etmek için kullanılır. BABASINA SELAM SARKITMAK: (d)- Birisine açıkça küfür edilemediği durumlarda, örtülü küfür etmek için söylenir. BABASINI GIDIKLADIĞIMIN ÇOCUĞU: (d)-Bir kimseyi şaka yollu aşağılamak için söylenir. BABASININ GÖZÜ: (d)-Çok bilmiş ve açıkgöz kimse. BABASININ MİRASI: (d)-Erkeklik organı, penis. "Sonra da çıktı ortaya başladı oynamaya babasının mirası. " BABİŞKO: (i)-(be.di)-Erkeklik organı, penis. BACAK AYIRMAK: (d)-Cinsel açıdan istekli olduğunu anlatmak için söylenir. BACAK OMUZA: (d)-(o.k)-Cinsel ilişki pozisyonu. BACAKARASI MUHABBET: (d)-Cinsel ilişki. & Cinsellikle ilgili sohbet. BADEM: (i)-(fars)-Erkeklik organı, penis. Özellikle, küçük penis. BADEM ŞEKERİ: (d)-(fars.-fars.)-Bahriyeli delikanlı. "O yaz Kadıköy'de badem şekerlerinden geçilmiyordu. " BAĞ BENİM BELLETİRİM AM BENİM ELLETİRİM: (d)Cinsel açıdan canının istediği kimse ile birlikte olacağını anlatmak için kullanılır. BAĞDEMCİĞİ GÖRÜNMEK: (d)-Bir kimsenin ağzını çok açarak gülmesi ya da bağırarak konuşması. BAHÇE SALATASI: (d)-Beyinsiz ve aptal kimse.
23
• • • • • • • • • •
• • • • •
• • • • •
BAKANDAN BÜYÜK FİL VAR: (d)-Bir kimsenin statüsü nedeniyle kendisini övmesi halinde alay yollu olarak kullanılır. BAKİR BEY: (d)-(ar.türk)-Erkek eşcinsel. BAKKAL MAKYAJI: (d) – Sadece ruj sürerek sokağa çıkmak. BALLI LOKMA TATLISI: (d)-Erkeklik organı, penis. BALON: (i)-ve (s)-(fr)-(o.k)-Yalan. Yalan söylemek. BALON UÇURMAK: (d)-(fr.-türk.f.)-(o.k)-Yalan söylemek. Hayali bir hikaye anlatmak. "Hafize’nin bir sevgilisi var diye öyle bir balon uçurdum ki bütün sazanlar atladı. " BALTA GİRMEMİŞ ORMAN: (d)-Çok kıllı kimse. BAMYA: (i)-(ar.)-Erkeklik organı, penis. Küçük penis. "Aman ortaya sümüklü bamyasını çıkaracak diye ödüm koptu. " BAMYA KATLİAMI: (d)-(ar.-ar.)-Toplu sünnet düğünü. "Şu siyasi partilerin bamya katliamları da amma seyirlik oluyor. " BANA Bİ KOCA LAZIM, O DA BU GECE LAZIM: (d)-Cinsel anlamda artık beklemeye tahammül kalmadığını anlatmak için söylenir. & İhtiyaç duyulan şeyin hemen elde edilmesi gerektiğini anlatmak için kullanılır. BANA GİRDİ!: (d)-Bir konuda zarar ettiğini ya da başarısız olduğunu anlatmak için söylenir. "Osman bırakıp gitti, sonunda bana girdi. " BANAKOMA ONAKO: (d)-Cinsellikle ilgili olarak üretilen özel adlardan. Japon isimlerine benzetilmiştir. BANANA MAMA: (d)-(ing.-türk.)-Erkeklik organı, penis. BANDIR YE: (d)-Cinsel ilişki. & Bir kimsenin cinsel açıdan çok çekici olduğunu anlatmak için söylenir. BANDO MIZIKAYLA ÜSTÜNDEN GEÇMEK: (d)-Bir kimsenin göstere göstere çok kötü kullanıldığını, kötü duruma düşürüldüğünü anlatmak için alay yollu olarak söylenir. & Bir değil birçok kimse tarafından kullanılmak. BARDAN GELEN BARDA GİDER: (d)-Tek gecelik bar ilişkilerinin sağlam olmayacağını anlatmak için söylenir. BAŞ GİRİP GÖT ÇIKMAK: (d)-(o.k)-Bir işe iyi girildiği halde zararlı çıkılması. BAŞBAYİ: (d)-(türk.-ar.)-Genelev patronu, mama. BAŞI BACADAN ÇIKMAK (BOYU BACADAN AŞMAK): (d)Evlenme çağına gelmek. Bir kimsenin evlenme çağına geldiğini anlatmak için kullanılır. BAŞI BAL KÜPÜNE BATMAK: (d)-Bir kimsenin istediği ve uğraştığı şeyden sonuç alamamasını küçümsemek ya da
24
• • • • • • • • •
•
• • • • •
aşağılamak için söylenir. "Ne oldu başın bal küpüne mi battı, eline ne geçti yani. "& Evlenmek. BAŞI GÖĞE ERMEK GÖTÜ TAVANA DEĞMEK: (d)-(o.k)-Bir şeye ya da duruma çok sevinmek, sevinçten havalara uçmak. BAŞINA VURMAK: (d)-(Erkeğin ya da kadının) Cinsel açıdan istekli olduğunu, artık duramayacağı noktaya geldiğini anlatmak için söylenir. BAŞPARMAĞI OYNAMAMAK: (d)-Parasını harcamaya kıyamamak. Bir kimsenin cimri olduğunu anlatmak için söylenir. BAŞTAN AYAĞA BOYAMAK: (f)-Bir kimseye çok aşırı boyutta hakaret etmek. BAYANKUŞ MUHABBETİ (BAYKUŞ MUHABBETİ): (d)Özellikle içki masasında hiç konuşmadan oturan ve bakışan kimseler için alay yollu olarak kullanılır. BAYDIRMAK: (f)-(o.k)-Sıkmak, bunaltmak. BAYIRA KARŞI YATIR BENİ TIRMALA BENİ KAŞI BENİ: (d)-Cinsel ilişki isteğini alay yollu ifade etmek için söylenir. & Cinsel mesajlı şarkılarla alay etmek için kullanılır. BAYIRIN AYISI: (d)-Kaba saba ve görgüsüz kimse. BAYRAM DEĞİL SEYRAN DEĞİL ENİŞTEM BENİ NİYE ÖPTÜ: (d)-Havadan gelen bir şeyin neden kendisine verildiğini anlayamayanlar tarafından alay yollu olarak kullanılır. & Beklenmeyen bir ilgi veya iyilik görmek. BAYRAM GEÇTİKTEN SONRA KINAYI GÖTÜNE YAKMAK: (d)-(o.k)-Yapılmasını yapılması gerektiği zamanda yerine getirmemek veya"iş işten geçti"anlamında hakaret yollu söylenir. BAYRAMDA YEDİĞİN HURMALAR ÇIKARKEN TIRMALAR: (d)-(o.k)-Bir kimsenin yaptığı şeylerinin bedelini er geç ödeyeceğini anlatmak için kullanılır. BECERİKSİZ: (i)-Erkeğin cinsel ilişkiye girmek için ereksiyon olamadığını anıştırarak hakaret amaçlı söylenir. & Başarısız cinsel partner. BEĞENMEYEN KÜÇÜK OĞLUNA ALMASIN: (d)-Eleştirilere karşı alay yollu olarak söylenir. BEHÇET KAN AĞLIYOR: (d)-Regl olmak, kadınların aylık kanaması. BEKARA AM VERME EVLENİNCE UNUTUR: (d)-Bekarlarla cinsel ilişki kurmanın risklerini anlatmak için kullanılır. & Vefasızlığı anlatmak için söylenir.
25
• • • •
• • • • • • • • • • • • • •
BEKARBİTİ: (d)-Bekar kimseleri cinsel açıdan uyaran erotik yayınlar. "Şu dergiler da tam bekarbiti ama. Uyuyan yılanı uyandırırlar valla. " BEKLE YARİN KÖŞESİNİ: (d)-Bir konuda umutsuzca beklenti üretenlerle alay etmek için kullanılır. & Karşılıksız sevmek. BELDEN AŞAĞI VURMAK: (d)-(o.k)-Bir tartışmada cinsel ilişkileri ya da tercihleri öne sürerek üste çıkmak istenmesi. BELEDİYE ÇUKURUNA DÖNDÜK GELEN GİRİYOR GİDEN GİRİYOR: (d)-Cinsel açıdan çok kimse tarafından kullanıldığını anlatmak için söylenir. & Herkesin laf söylediği, eleştirdiği ve aşağıladığı kimse. BELGRAD ORMANI: (d)-Ağdası geldiği halde alınmayan kıllar. BEN ÇİĞNEDİM O YUTTU: (d)-(o.k)-Bir işin zahmetini çekmesine rağmen başkasının işine yaraması. BEN SİKİ BIRAKIRIM SİK BENİ BIRAKMAZ: (d)-Cinsel ilişki alışkanlığını anlatmak için söylenir. BENDEN ARTAN SANA GİRSİN: (d)-Kötü durumu ile alay eden kimselerin kendisinden daha da kötü duruma düşmesi dileği ile edilen beddua. BENİ TAŞIYAMAZ: (d)-"Masraflarımı karşılayamaz"anlamında söylenir.&"Beni çekemez, başarılarımı kıskanır, komplekse girer"anlamında kullanılır. BEREKETLİ GÖT: (d)-Her şeyi değerli kimse. & Şanslı kimse. BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ: (d)-Vajina, dişilik organı. BESLE BÜYÜT DANAYI TANIMAZ OLSUN ANAYI: (d)Büyüdükten sonra yakınlarını beğenmeyen, onlarla ilgilenmeyen kimseler için alay yollu olarak kullanılır. BESMELESİZ: (i)-ve (s)-(ar.)-(o.k)-İnsafsız, acımasız, halden anlamayan kimse. & Piç. & (Bir tanıdığı, dosta) Samimi hitap olarak da kullanılır. BEŞ KARDEŞ: (d)-(o.k)-Tokat, tokat vurmak. "Bak sinirlendirme beni beş kardeş geliyor. " BEŞ KURUŞA BEŞ DOMBALAK DİKMEK: (d)-(o.k)-Çok cimri olmak. BEŞARET: (i)-ve (s)-(ar.)-Çirkin kimse. BEŞERLEME: (d)-Erkekler arası eşcinsel ilişki. "O gruba hiç takılma, beşerleme yapıyor onlar. " BETER BÖCEK: (d)-(fars.-türk.)-(o.k)-Çok bilmiş ve açıkgöz kimse. & yaramaz çocuk.
26
• • • • • • • • • • • • • • • • • • •
BETON DÖKMEK: (d)-(fr.-türk.f.)-Uzun süre cinsel ilişkide bulunmamak. BETONU KIRDIRMAK: (d)-(fr.-türk.-f.)-Uzun bir aradan sonra cinsel ilişkiye girmek. "Asiye sonunda betonu kırdırdı, kendine bir sevgili buldu. " BEY BANA PIRT DEDİ: (d)- Etkili ve yetkili bir kimsenin kendisine ilgi duyduğunu anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. BEYAZ BAYRAK SALLAMAK: (d)-Bir kimsenin külotunu çıkararak cinsel ilişkiye hazır olması. & Cinsel açıdan teslim olmak. BEYAZ ÇIKMAK: (d)-(ar.-türk.f.) Kadının gerdek gecesinde cinsel ilişki sonucu kanaması olmaması. & Bekaretini kanıtlayamamak. BEYAZ KAN: (d)-Ersuyu, meni, sperm. BEYAZLI: (i)-ve (s)-Kadının evlilikten önce bekaretini kaybetmiş olması. BEYİN FUKARASI: (d)-Aptal ve bön. BEYİN SALATASI: (d)-(türk.-ital.)-Çok zeki olduğunu düşünen kişilerle alay etmek için söylenir. BEYKOZDA SİKİ KALKAN SOLUĞU BURADA ALIR: (d)Sorunu olan herkesin, bir yere ya da bir kimseye gittiğini, başvurduğunu anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. BEYNİ YER TUTMAMAK: (d)-Aptal ve bön kimselerle alay etmek için söylenir. BEYNİNDEN BİR LOP ALDIRMAK: (d)-Bir kimsenin aptallaştığını anlatmak için alay yollu olarak söylenir. "Yoksa sen benden habersiz beyninden bir lop aldırdın mı!" BEYNİNİ EKMEK: (d)-(o.k)-Bir şeyi çok fazla düşünmek. BEZ GETİRMEK: (d) – Bıkmak. & Bir şeyi bozmak. BEZELYE TANESİ: (d)-Aptal ve bön. BIYIK (SAKAL) FALI: (d) – Erkeklerin güç durumda kaldıklarında bıyık ve sakallarıyla oynaması. BIZIRINI YİYİM !: (d) – Sevgi ifadesi olarak kız arkadaşlar arasında kullanılır. Bİ BOKTAN ANLAMAZ HELAYA GARDİYAN YAZILIR: (d)(o.k)-Bilmediği konularda yetkili olmak isteyen kimselerle alay etmek için kullanılır. Bİ NUMARASI OLMAMAK: (d)-(o.k)-Değeri ve anlamı olmamak.
27
• • • • • • • • • •
• • • •
• • •
Bİ SİKMEDİĞİ KALMAK: (d)-(o.k)-Bir kimseyi haddinden fazla aşağılamak. & Bir kimsenin aşırı kullanıldığını anlatmak için söylenir. BİBER ŞERBETİ: (d)-Çok güzel görünen ama gerçekte kötü olan şey ya da laf. BİKİNİYİ ALDIRMAK: (d)-Cinsel organ ağdası yaptırmak. "Benim seyahate çıkmadan önce bikiniyi aldırmam lazım. Böyle Belgrad ormanı gibi yola çıkamam. " BİLİBİLİ: (i)-Erkeklik organı, penis. BİNBAŞI: (i)-Cinsel açıdan performansı yüksek erkek. "Benimki bu işin binbaşısıdır şekerim, onun üstüne tanımıyorum. " BİNGO: (ü)-(ing.-)-Orgazm. Orgazm olmak. BİPLEMEK: (f)-Bir kimseyi cinsel açıdan kullanmak. & Bir kimseyi yenmek. BİR AMI KIRK OYNAŞI OLMAK: (d)-Çok işle uğraşan kimseler için söylenir. BİR BASMA GİYER BİR YOSMA OLUR: (d)-Bir kişinin değiştirdiği giyimiyle hareketlerinin de değiştiğini anlatmak için kullanılır. BİR DONU VAR KIRMIZI KAH ANASI GİYER KAH KIZI: (d)Aynı çevre ve aileden olan kadınların aynı fikri savunduğunu anlatmak için söylenir. & İki akraba kadının aynı gardırobu kullandığını anlatmak için kullanılır. BİR DUYUM ALMAK: (d)-Dedikodu yapmak. BİR DÜZDÜRECEĞİ KALMAK: (d)-Hiçbir şeyi, hiçbir güvencesi kalmamak. Böyle kimseler için alay yollu olarak söylenir. BİR GÖTÜ BİR SİKE YÜKLEMEK: (d)-Erkeğin her şeyi, her sorununun çözümünü cinsel ilişki gücünden beklemesi halinde alay yollu olarak söylenir. BİR KADININ YOKSA PARASI AMIDIR KUMBARASI: (d)-Bir kadının cinsel cazibesini kullanarak hayatını sürdürebileceğini, kendine baktırabileceğini anlatmak için söylenir. BİR OSURUK DOKUZ DOKTOR SIÇIRTIR: (d)-Osurmanın faydalarını anlatmak için söylenir. BİR OSURUKLUK CANI OLMAK: (d)-Güçsüz ve iradesiz olmak. & Bir kimseyi aşağılamak ve küçümsemek için kullanılır. BİR ŞEY SÖYLERSE BEŞ ŞEY SÖYLEMEK: (d)-Birisine polemik yaratmaması için uyarı yapmak üzere söylenir. &
28
• • • • • • • • • • • • • •
• • • • •
Lafla üste çıkmak için kullanılır. "Ayol sus. Bir şey söylersen beş şey söylerim. " BİR TARAFI ŞİŞMEK: (d)-İstediği halde alamamak. Bir şeyi çok beğenmek, içi gitmek. BİRE BEŞ VERMEK: (d)-Erkeklerin kendi aralarında cinsel ihtiyaçlarını gidermesi ile ilgili olarak alay yollu olarak kullanılır. Erkek eşcinselliğini anlatmak için söylenir. BİRİ EMCİKTE BİRİ MEMCİKTE: (d)-Çok çocuklu kadın. Böyle kadınlarla alay etmek için söylenir. BİRİNCİ DERECEDEN YANIK: (d)-Sırılsıklam aşık olmak. BIRTTIRIK: (i)-(ono)-Kapris yapan, kaprisli kimse. BİSEKSEK: (d)-(ing.)-Her iki cinsle de cinsel ilişki kuran kişi. Biseksüel. BİT BİTLE İT İTLE : (d)-(o.k)-Herkesin kendi dengini bulduğunu anlatmak için alay yollu olarak söylenir. BİT KIRMAK: (d)-Çok fazla cimrilik etmek. "Aman sakın Süleyman’dan borç morç isteyeyim deme, bitini kırar da beş kuruş vermez. " BİTİNİ YİYİM!: (d)-Bir kimseye abartılı bir değer atfettiğini belirtmek için söylenir. BİTLİ KOKANA: (d)-(türk.-ital.)-Temizliğine dikkat etmeyen, ancak süslenip püslenip gezen yaşlı kadın. BIYIK BİRİKTİRMEK: (d)-Bir erkeğin bıyıklarını uzatmaya karar vermesinden sonraki kısa bıyıklı hali. BİYO ARTIK: (d)-(ing.-türk.)-Bok, sidik. BİZİM KIZ BİZDEN KAÇAR, BAŞINI KAPAR KIÇINI AÇAR: (d)-Utangaç kadınların yaptıklarını ellerine yüzlerine bulaştırdığını anlatmak için söylenir. BİZİMKİLERLE OLMAK (SİZİNKİLERLE OLMAK): (d)Eşcinsel. Erkek ve kadın eşcinselliğini anlatılmak için söylenir. "Onun bizimkilerle olduğunu herkes biliyor ama sıkıysa söyle uluorta. " BLODİ MERİ: (d)-(ing)-Regl olmak, kadınların aylık kanaması. BOCURGAT: (d)-Barlarda kadın tavlamaya çalışan erkek. BODUR TAVUK HER DEM PİLİÇ: (d)-Kısa boylu (minyon) kadınların yaşını göstermediğini anlatmak için söylenir. BOĞASAMAK: (f)-Kadının erkek istemesi. "Aman bizim Nesrin öyle bir boğasamış, erkek sinek görse saldıracak valla. " BOĞAZI TOKLUĞUNA: (d)-Evli kadının rutin cinsel ilişki yaşamını anlatmak için söylenir.
29
• • • • • • • • • • • • • • •
• • • • •
BOHÇA: (i)-Kıç, kalçalar, göt. BOK AĞZINA YUVA YAPMAK: (d)-Küfürlü konuşmak. BOK BÖCÜĞÜ: (d)-Sevimsiz ve lüzumsuz erkek. BOK BÖREĞİ (BOK ÇÖREĞİ): (d)-Sevimsiz ve lüzumsuz erkek. BOK DEĞİL EBEM SIÇTI: (d)-Kaçamak konuşanlar için söylenir. "Ne diyeceksen de be şeker. Seninki bok değil ebem sıçtı hesabı oldu şimdi. " BOK GİBİ PARAN OLACAĞINA FINDIK KADAR AMIN OLSUN: (d)-Kadın cinsellik organını övmek için söylenir. Cinsel cazibenin önemini anlatmak için kullanılır. BOK İÇİNDE BADEM KADIN: (d)-Çok pis ama süslü kadın. BOK KARIŞTIRAN: (d)-(o.k)-Başkalarının ilişkilerini bozmaya uğraşan kimse. BOK YEMENİN ARAPÇASI: (d)-(o.k)-Bir kimsenin çok kötü bir şey yaptığını ya da söylediğini anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. BOK YİYENİN KAŞIK ÇALICISI: (d)-(o.k)-Dalkavuk. BOKA BAKINCA TEZEK LALE : (d)-(o.k)-"Kötünün yanında daha az kötü olan iyidir"anlamında söylenir. & Ehven-i Şer BOKA BASMAK: (d)-(o.k)-Bir kimsenin yanlış ya da kötü bir adım atması. Kötü duruma düşmek. BOKTAN ANLAMAZ HELAYA TABANCA SIKAR: (d)-Bir konuda bilgisiz olduğu halde bilmişlik taslayanlar, yetki sahibi olmak isteyenler için söylenir. BOKTAN KELEK: (d)-Çok kötü niteliksiz şey ya da durum. BOKU BADİ SABAH OLMAK: (d)-Bir kimsenin sonradan değere bindiğini anlatmak için kullanılır. "Yok şekerim, onun yenilerde boku badi sabah oldu, eskiden kimse yüzüne bile bakmazdı haspamın. " BOKU BÜYÜK: (d)-(o.k)-Bir kimsenin mevkisinin yüksek olması. & Zengin, etkili kişi. "Onlara bulaşmaya gelmez, iyi boku büyüklerdendirler. " BOKU İLE ÇEKİŞMEK: (d)-Çocuklarıyla anlaşamamak. & Kendi kendine yarattığı sorunlarla boğuşmak. BOKUM : (ü)-Senli benli hitap biçiminde kullanılır. & Kendi çocuğu için söylenir. BOKUMUN GÖLGESİ: (d)-Birisini küçümsemek, aşağılamak için söylenir. BOKUMUN KOKUSUNU MU ALDIN: (d)-(o.k)-Peşinden ayrılmayan kişiler için alay yollu olarak kullanılır. "Ne o zırt diye geldin, bokumun kokusunu mu aldın. "
30
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
BOKUN GÖZÜNE BASMAK: (d)-Bir konuda çok kötü duruma düşmek. BOKUN LAYIĞI OSURUK: (d)-(o.k)-Herkesin layık olduğu birisini eninde sonunda bulacağını anlatmak için söylenir. BOKUNA BAĞLANMAK: (d)-Çocuğunu çok sevmek. & Kendinin olan şeylere haddinden fazla değer vermek. BOKUNDA ALTIN BULMAK: (d)-Kendisine ya da çocuğuna abartılı değer vermek, gereksiz yere övmek. BOKUNDA BOĞULMAK: (d)-(o.k)-Kendi yarattığı durumun içinden çıkamamak. BOKUNDA KEMİK ÇIKMAK: (d)-(o.k)-Bir kişinin yaptığı bir şeyin önemini anlatmak için alay yollu olarak söylenir. "Tamam ulan anladık, senin de bokunda kemik çıktı. " BOKUNDAN KORKMAK: (d)-(o.k)-Çok korkak insanlarla alay etmek için söylenir. BOKUNU TEMİZLEMEK: (d)-Birisinin hatasını onun yerine düzeltmek. "Anam beni onun bokunu temizleyeyim diye doğurmadı, müsadenle. " BOKUNU YALDIZLAMAK: (d)-Bir kimseye abartılı değer vermek. BOKUYLA BOĞUŞMAK: (d)-Kendi yaptığı bir hatayı düzeltmeye uğraşmak. & Çocuğunu büyütmeye çalışmak. BONBON ŞEKERİ: (d)-(ing.-fars.)-Şirin ve kıvırcık saçlı delikanlı. "Ay bir tip, tam bonbon şekeri. " BORÇ VERMEK : (d)-İşemek ya da sıçmak. BOSTANLARI SULAMAK: (d)-Arazide işemek ya da sıçmak. BOYA KÜPÜNE DÜŞMEK: (d)-Çok makyaj yapmak. BOYNUZ ÇIKARMAK: (d)-Bir erkeğin sevgilisi ya da karısı tarafından ilk kez aldatılması. BOYNUZ DİKMEK: (d)-Kocayı ya da sevgiliyi aldatmak. "Halime ablam Ahmet’e öyle bir boynuz dikti ki değme gökdelenler halt etmiş yanında. " BOYNUZ TAKMAK (BOYNUZLAMAK): (d)-Kocayı ya da sevgiliyi başka bir sevgili ile aldatması. BOYNUZLARI UZAMAK: (d)-Bir erkeğin sevgilisi ya da karısı tarafından çok kez aldatılması. BOYNUZLARINI IŞIKLANDIRMAK: (d)-Bir kimsenin aldatıldığının herkes tarafından bilindiğini anlatmak için kullanılır. BOYNUZLARINI PARLATMAK: (d)-Peş peşe çok kez aldatılan erkekler için alay yollu olarak söylenir.
31
• • • • • • • •
• • • • • • • • • • •
BOYNUZLU: (i)-ve (s)-Karısı ya da sevgilisi tarafından aldatılmış erkek. & Troleybüs. BOYU DEĞİL İŞLEVİ ÖNEMLİ: (d)-Erkeklik organı ile ilgili olarak alay yollu olarak söylenir. BOZARTMAK: (f)-(o.k)-Hakaret etmek. BOZUK PARA: (d)-Kalabalık aile. BOZUK PLAK: (d)-(türk.-ing.)-(o.k)-Sürekli ve can sıkıcı biçimde tekrarlanan şey. BÖCEK: (i)-Erkek. BÖCEK DELİĞİ: (d)-Vajina, dişilik organı. BÖCEK SOKMASI: (d)-Karı koca arasına girmek. Karı koca arasını bozmak. "İki yıl nişanlı kalıp evlendiler, bir yıl da iyi iyi geçindiler sonra bir böcek sokması... Yuvalarını dağıtacaklardı neredeyse. " BÖCEKLERİ ÖLMEK: (d)-Bir kimsenin heyecanını kaybettiğini anlatmak için kullanılır. "Aman yok anam ben sana dans etmeye gidelim demem, senin böceklerin ölmüş. " BÖĞ GELMEK: (d)-Bir şeyden çok sıkılmak, bezmek. BÖLÜNEREK ÇOĞALMAK: (d)-Bir şeyin birden arttığını anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. "Sizin burada da zombiler bölünerek mi çoğalıyorlar anacım. " BÖYLE BAŞA BÖYLE TARAK: (d)-(o.k)-Her şeyin kendi kapasitesi oranında değer bulduğunu anlatmak için söylenir. BU DÜNYADAKİ YEGANE ANNEM: (d)-Anneye verilen değeri anlatmak için söylenir. "Bu dünyadaki yegana ananeme laf söyletir miyim ulan ben. " BU İŞLER İNCE İŞLER ADAMI KÖTÜ ŞİŞLER: (d)-(o.k)Cinsellikle ilgili konuların çok hassas olduğunu anlatmak için söylenir. BUDUHİ: (d)-Göbekli erkek. BUFALO: (i)-Parasızlık. "Bu aralar gene bufalo takılıyoruz. Ne cepte var ne kredide. " BUGÜN OLMAZ SALÇA KAYNATIYORUM: (d)-Regl nedeniyle cinsel ilişkiye"hayır"demek için söylenir. BUHARLAŞMAK: (f)-(o.k)-Bir şeyin ya da kimsenin birden yok olması.& Bir kimseden haber alamamak. "Gazetede okudum, herifi birden buharlaştırmışlar. " BULALIM DA KESELİM: (d)-Basında yer alan"penis kesme"olaylarında sevgilisiz kadınlar tarafından alay yollu olarak kullanılır.
32
• • •
• • • • • • • • • • •
• • • • •
BULDUMCUK OLMAK: (d)-Bir şeyin ya da kimsenin varlığıyla çok sevinmek. "Ay iyi ki bir erkek çocuk doğurdun, buldumcuk oldun. " BULGUR KIRIĞI: (d)-Küçük taşlı pırlanta yüzük. BULURSAN ALIRSIN ARABADAN SOĞANI: (d)-Bir kimseye artık hiçbir şey vermeyeceğini anlatmak için söylenir. & Bir kimse ile maddi ilişkilerini kesmek ya da keseceği tehditinde bulunmak için kullanılır. BURNU BATA BATA YEMEK: (d)-Aç insanın büyük bir iştahla yemeğe yumulması, orasına burasına bulaştıra bulaştıra yemesi. BURNUMUN BOKU: (d)-Önemsiz ve gereksiz şey ya da kimse. "Hadi ordan burnumun boku. " BURUN GÜREŞİ: (d)-Kendini beğenmiş kimseler arasındaki rekabeti anlatmak için kullanılır. BURUŞUK: (i)-ve (s)-Çok yaşlı kadın. BUTLAÇKO: (d)-Yakışıklı erkek. BUYDUM AYŞE: (d)-Çok üşüyen kadın. BÜLÜBÜLÜ: (i)-(ar.)-Erkeklik organı, penis. BÜNYAN HALI: (d)-Yumuşak ve düz göbek. BÜTT DEMEYE BÜZÜK İSTER: (d)-Bir şeyi yapacak ya da söyleyecek cesareti göstermenin kolay olmadığını anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. BÜYÜK ÇÖMLEĞE OSURMAK: (d)-(o.k)-Başından büyük işe kalkışmak. "Ama ben ne yapayım o ada büyük çömleğe osurmasıydı. " BÜYÜK DÜŞÜN: (ü)-Erkeklik organı ile ilgili olarak kullanılır. Kadın arkadaşların kendi aralarında erkek arkadaşlarının penis boyları ile ilgili olarak alay yollu olarak söylenir. "Bak hayatım öyle işlev önemli gibi martavallara kanma. Büyük düşün, büyük bul tamam mı!” BÜYÜKBAŞ: (i)-(o.k)-Kodaman ve zengin erkek. BÜYÜTEÇ: (i)-Meme, göğüsler. BÜZDÜRÜK AMCIK: (d)-Hakaret amacıyla bir kadını aşağılamak için kullanılır. BÜZÜĞÜ BALMUMUNA DÖNMEK: (d)-Çok yaşlanmak. & Fazla cinsel ilişki kurmaktan cinsel organı deforme olmak. BÜZÜĞÜ SIKI : (d)-(o.k)-Korkusuz ve gözüpek kişi.
33
C • •
• • •
• • • • • • • • • • • •
CACIK SALATASI: (d)-(türk.-ital.)-Aptal ve bön kimse. & Karmakarışık ve çetrefil durum & İşe yaramaz kimse. CAHİL İLE ETME SOHBET KÜSTÜRÜR, CAM KIRIĞIYLA SİLME GÖTÜNÜ YIRTTIRIR: (d)-(o.k)-Bilgisiz ve görgüsüz kimselerle sohbetin sonunun gelmeyeceğini, zarar getirebileceğini anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. CAM: (i)-Bekaret zarı. CAMCAMA: (d)-Kadınlar arası eşcinsel ilişki. Lezbiyenlik. CAMİ AVLUSUNA DÜŞMEK: (d)-Kötü duruma düşmek, zor durumda kalmak. Bir şeyi elde ettiği için çok sevinenlerle alay etmek için söylenir. "Aman canım o da çocuğu olmasaymış cami avlusuna düşecekmiş. " CAMI KIRDIRMAK: (d)-İstemeden ya da yanlışlıkla bekaretin bozulması. CAN OTU CANBAZ GÖTÜ: (d)-(o.k)-Az ve isteksiz veren kimseler için kullanılır. & Çok canı sıkılmak. "Aman onun verdiğinden ne olacak, can otu canbaz götü. " CANCAN: (i)-(ono)-Sevgililer birbirlerine hitap ederken kullanılır & İstanbul'da Zührevi Hastalıklar Hastanesi. CANI SİK ALTINDA ÇIKMAK: (d)-Cinsel ilişki kurmaya meraklı kadınlar için alay yollu olarak söylenir. CANIMIN İÇİ KOMŞUMUN PİÇİ: (d)-Komşunun oğluna ilgi duyunca alay yollu olarak kullanılır. CANIMIN İÇİNİN ORTASININ MERKEZİ: (d)-Bir kimseyi çok sevdiğini belirtmek için söylenir. CANLI ÇİT: (d)-Kıskanç koca. CART KIZART: (d)-Bir şeyin kesinlikle yasak olduğunu anlatmak için söylenir. & Çok uzaktan bile görünebilen kırmızı renk. "Yeter dedim ulan. Cart kızart!" CARTLAMAK: (f)-(o.k)-Başaramamak. & Bir şeyin yırtılması ya da bozulması. CAVALACOZ: (i)-ve (s)-Değersiz ve derme çatma şey ya da kimse. CAVS: (i)-(ing.)-(o.k)-Yırtıcı ve güvenilmez kimse. "Sizin burada da her yanı cavslar sarmış. Yakında işsiz kalırsan hiç şaşma. " CAZCUZ ETMEK: (d)-(o.k)-İleri geri, can sıkıcı konuşmak.
34
• • • •
• • • • •
•
• • • • • • • • • • •
CEBELLOŞ: (i)-(o.k)-Kendisinin hakkı olmayan bir şeyi almak. Aşırmak & Rüşvet almak. CEHALETİNİN CAHİLİ: (d)-(ar.-ar.)-(o.k)-Cahil olduğu halde kendini çok bilgili sanıp bilmiş bilmiş konuşan kimseler için alay yollu olarak kullanılır. CEKETİNİ ATSA HAMİLE KALMAK: (d)-Kadının kocasından ya da sevgilisinden sık sık hamile kaldığını anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. CENNET ÖKÜZÜ: (d)-(ar.-türk.)-Zamparalık yapmayan, karısına ya da sevgilisine sadık erkek. "Benimki cennet öküzüdür,bir araba çıplak kadının içinde bile ben ona güvenirim. " CEREYANDA KALMAK: (d)-Bir kimsenin sevmediği kimselerle birlikte olmak zorunda kalması. CEVDET GELDİ: (d)-Kadınların aylık kanaması, regl. CEVRİYE CABBAR: (d)-İşgüzar kadın. CEZA SAHASI: (d)-Bir kadının rahatsız olacağı yakınlık. CEZA SAHASINA GİRMEK: (d)-Bir kadına onu rahatsız edecek kadar fazla yaklaşmak. Özellikle toplu taşım araçlarında çok yakın duruşlar için söylenir. & Bir kimsenin yasakladığı şeyleri yapmak. CEZALI CEZVE: (d)-(Kadının) Erkek arkadaşına, kocasına ya da sevgilisine cinsel ilişki yasağı koyması. "Tamam anladım, seninki cezalı cezve de o yüzden etrafa saldıray abi gibi bakıyor. " CEZİRA: (i)- Bela, kötü durum. "Bir ceziraya çattık, kurtar kendini kurtarabilirsen. " CIBIR AĞZINI AÇTI KILLI İÇİNE KAÇTI: (d)-Çorap.& Cinsel ilişki kurmak. CIMBIZ ALMAK: (d)-Yanağını kıstırmak. Bir kimsenin canını yakacak şekilde sıkıştırarak sevmek. CIMBIZLAMAK: (f)-Bir konuyu didiklemek. CINCIK BONCUK TEZ SATILIR, İNCİ MERCAN GEÇ SATILIR: (d)-Geç evlenen kadınları yüceltmek için kullanılır. CINGILIFUS: (i)-Çok yıpranmış şey ya da kimse. CIRCIR: (i)-İshal. CIRLAYIK: (i)-Çok konuşan, geveze kimse. CIRTCIRT: (d)-Erkek çocuğun sünnet olması. CIRTDAN: (f)-Kısa boylu, bodur kimse. CIRTI BOZUK: (d)-Dönek. & Hiçbir konuda kendisine güvenilemeyen kişi. "Sakına inanma, Hüseyin'in cırtı bozuktur. "
35
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
CIRTTIRIK: (d) – (ono) – Güvenilmez, dayanıksız şey ya da kimse. & Birden bire. CIZ BÜZZÜK: (d)-Cinsel ilişki kurmak. "Birden saldırdı herife. Cızz büzzük. " CIZZIĞI BIZZIKMAK: (d)-Bir konuda başarısız olmak. Böyle kimseler için alay yollu olarak söylenir. Cİ YEMEK: (d)-(ing.-türk)-(Havacılık terimi G shock)- Çok etkilenmek. "Onu görür görmez ci yediğimi anladım. " CİCİ: (i)-Dişilik organı, vajina. CİCİK : (i)-Göğüs, meme. CİCOZ: (d)-Flört. Sevgili. "Cicozunu takmış koluna hava satıyor. " CİCOZLAMAK: (f)-Flört etme CİDDİ MİSİN FLÖRT MÜ EDİYORSUN: (d)-Bir kimsenin söylediklerine ya da yaptıklarına inanılmadığında alay yollu söylenir. CİĞERİNİN KIVRIMINI BİLMEK: (d)-Bir kimsenin gizli niyetlerini, iç yüzünü bildiğini anlatmak için söylenir. "Sen ne diyorsun ayol ben onun ciğerinin kıvrımını bilirim. " CİHAN HARBİ: (d)-(o.k)-Peş peşe ve sesli osurmak. CİKS: (i)-ve (s)-(ing.)-(o.k)-Tuhaf ve ne olduğu tam bilinmeyen şey ya da kimse. & Çok iyi ve pahalı giysiler giyinen, gösterişçi kimse. CİLALAMAK (PARLATMAK): (f)-(o.k)-Bir kimseye hakaret etmek. "İyice bir cilaladın mı bak bir daha sana laf söyleyebilir mi. " CİLLOP: (i)-ve (s)-Pürüzsüz ve kusursuz. Bir kimsenin cildinin pürüzsüz olduğunu anlatmak için söylenir. CİN CÜCÜĞÜ: (d)-Çok bilmiş küçük çocuk. CİNİ CIRIK: (d)-Güvenilmez kişi. CİNS: (i)-(ar.)-(o.k)-Tuhaf ve hareketleriyle tepki çeken insan. CİNSELLİĞİN ZENCİLERİ: (d)-Erkek ya da kadın eşcinseller. CİSMİN A HALİ: (d)-Regl olmak, kadınların aylık kanaması. CONKERT: (d)-Cömert erkek. CORTLAMAK: (f)-Çok korkmak. & Ölmek. COŞARTMA: (i)-Türedi. COZUTMAK: (f)-Kuralları bozmak. & Ters ve kendisinden beklenmeyen biçimde davranmak. "Sen de fazla cozuttun ama. Benim kapris çekecek halim mi var!" CUMA ŞÖFÖRÜ: (d)-(ar.-fr.)-(o.k)-Acemi, sadece hafta sonları araba süren ehliyeti yeni almış kimseler için kullanılır.
36
•
• • •
CUMARTESİ ANNESİ: (d)-(ar.-türk.)-Çocuklarını bakıcılara emanet eden, çocuk bakımından anlamayan kadın. & Çocukları kayıp insanlar listesinde bulunan kadınlar (İstanbul’da yapılan periyodik Cumartesi eylemlerinden türemiş bir isimlendirme). CUMHURİYET ALTINLARININ ÜSTÜNDE KULUÇKAYA YATMAK: (d)-Bir kimsenin zengin ama cimri olduğunu anlatmak için kullanılır. CÜCE: (i)-(fars.)-Erkeklik organı, penis. CÜCE OYNATMAK: (d)-(fars.-türk.-f.)-Erkeğin ereksiyon hali. & Cinsel ilişki için erkeği hazırlamak.
37
Ç • •
• • • • • • • • • • • •
ÇAÇA: (i)-(ono)-(yun.)-Modayı yakından izleyen kadın. ÇADIR KURDURMAK: (d)-Kadının cilveleri nedeniyle erkeğin penisinin sertleşerek pantolonunda kabartı yapması. Erkeğin ereksiyona geçip cinsel ilişki isteğini belli etmesi. "Bakıyorum seninkine çadır kurdurmuşsun bekletiyorsun. " ÇAĞLAYKEN ÇALDIRMAK: (d)-Küçükken cinsel ilişki yaşamak. Bekaretin küçük yaşta kaybedilmesi. ÇAĞLAYKEN ÇATLAMAK: (d)-Acele etmek. Aceleci kimselerle alay etmek için söylenir. "Dur biraz tamam, verecez dedik, çağlayken çatlama!" ÇAK: (ü)-(o.k)-İçkiyi bir dikişte bitirmek. Fondip.& Bir konuda hemfikir olunduğunu belirtmek için söylenir. ÇAKALA SARMAK: (d)-(o.k)-Birisine kötülük yapmak için plan yapmak, bir kimse hakkında kötü düşünmek. "Tamam be sen de iyice çakala sardın, seni çekecek halim yok. " ÇAKALAKKEN ÇATLAMAK: (d)-Çok küçük yaşta evlenmiş kız. ÇAKI SAPI YAPMAK: (d)-Erkeğin mastürbasyonu. Otuzbir çekmek. ÇAKTIN KÖFTEYİ: (d)-Bir kimseye"anladın mı"demek için söylenir. ÇALDIK ÇAKMAKTAŞI ÇIKTI: (d)-Bir konuda hedefe ulaşılmadığını anlatmak için söylenir. & Başarısız cinsel ilişki girişimi. ÇALI İDİ ÇIRPI İDİ EVİM İDİ YA, AYI İDİ UYU İDİ KOCAM İDİ YA: (d)-Evi ve kocasına düşkün kadınlarla alay etmek için söylenir. ÇALI SÜPÜRGESİ: (d)-Kırık ve cansız saçlar. ÇAMÇAK AĞIZLI: (d)-Dedikoducu, kendisine verilen sırları tutamayan kişi. ÇAMDA HIYAR BİTTİ: (d)-Bir erkeği aşağılamak için söylenir.
38
• • • • • •
• • • • • • • • • • • • • •
ÇAMUR: (i)-(o.k)-Kötü ve güvenilmez kimse. & Arsız. & Yakınlık göstersen bile kötülük yapan kimse. & Söylenen sözleri kötüye çeken ve öteki kimselere saldıran, belalı kimse. ÇAMUR KARIŞTIRAN: (d)-(o.k)-Değersiz, niteliksiz kimse. & Tuzak kuran, provokatör. ÇAMUR KURUYUNCA GEL: (d)-Regl nedeniyle cinsel ilişkiyi reddetmek için söylenir. ÇAMURU KARNINDA ÇİÇEĞİ BURNUNDA: (d)-Genç ve doğurgan kadın. ÇANAK ANTEN: (d)-(türk.fr)-Erkek eşcinsel. ÇANAK MAYTABI: (d)-(türk.-fars.)-Dıştan bakıldığında parlak ve güzel görünen ancak yaklaşınca güvenilmez olduğu meydana çıkan insan. "Sakın kanıp da peşine takılma. Onun çanak maytabı olduğunu söylüyorlar. " ÇANÇİNÇON: (i)-(o.k)-Japon turist. ÇANINA BETON SIVAMAK: (d)-(türk.-fr.-türk.f.)-Bir kimseyi etkisiz ve konuşamaz duruma getirmek. "Bak dedim, senin çanına beton sıvadım hala yetmedi mi!" ÇANTAYI ÇAKMAK: (d)-Bir kimseye çok kızıp sözle ya da hareketle tepki vermek. ÇARK: (i)-(fars.)-Erkek eşcinsel. & Travesti ve transseksüellerin müşteri araması. ÇARKTAN ÇIKMA LAF: (d)-Küfürlü ya da duyulmamış sözler için söylenir. ÇARŞAF BOYAMAK: (d)-(fars.-türk.f.)-Kadının ilk cinsel ilişki sonucu kanaması olması. & Gerdek gecesi ilk cinsel ilişkiyi kurmak. & Bekaretin giderilmesi. ÇARŞAMBA KARISI: (d)-Sürekli gezen kadın. ÇATLAK: (i)-Çılgın ve deli. & Dişilik organı, vajina. ÇATLAK ZURNA: (d)-Hem sesi kötü olup hem de çok konuşan kimseler için söylenir. ÇAVUŞ: (i)-Erkeklik organı, penis. ÇAY: (i)-(çing.)-Genç kız. ÇEDENEYKEN ÇATLAMAK: (d)-Genç kızlık çağına gelmeden genç kız gibi davranmak. ÇEKÇEK SÜNDÜR: (d)-Bir konunun çok uzadığını anlatmak için alay yollu olarak söylenir. ÇEKİP ÇEKİP ÇIKARMAK: (d)-Arka arkaya doğurmak.
39
• • • • • • • • • • • • • • • • • • •
ÇEKİRGE SÜRÜSÜ: (d)-Kalabalık aile. & Çok kalabalık misafir topluluğu. & Bir yere girip oradaki bütün yemekleri yiyen bir grup insan için söylenir. ÇEKİVER KUYRUĞUNU : (d)-"Başından at, def et"anlamlarında söylenir. ÇEMİŞGEZEKLİ: (s)-ve (i)-(Kentliye göre) Dışarlıklı, kent yaşamının inceliklerini bilmeyen bön kimse. Köylü. ÇENÇENÇÖREK: (d)-Dedikodu yapmayı çok seven ve bir başladı mı bitirmeyen, oturduğu yerden kalkamayan kimseler için alay yollu olarak söylenir. ÇENE VEREMİ: (d)-Çok konuşan geveze. "Tamam bir daha söylemeyeceğim çene veremi ettin beni. " ÇENGELE CUPPALA: (d)-"Ne yapıp edip sonuca ulaşmak"anlamında söylenir. "Çengele cuppala sonunda emeline ulaştı ya. Ben ona bakarım. " ÇENGELKÖY BADEMİ: (d)-Yakışıklı ve çekici erkek. ÇENGELKÖY HIYARI: (d)-Aptal ve bön erkek. ÇERÇEVE: (i)-(fars.)-Bekaret zarı. ÇERÇEVEYİ KIRDIRMAK: (d)-(fars.-türk.f.)-Bekareti bozulacak biçimde cinsel ilişki yaşamak. ÇEŞİT: (i)-(o.k)-Tuhaf davranışlı ve anormal kimse. ÇETREFİL: (s)- Karışık, karmaşık. ÇETREFİL AÇMAK: (d)-İşgüzarlık yapmak. & Hile ve kurnazlıkla işi karıştırmak. ÇEVİR KAZI YANMASIN: (d)-(o.k)-Bir kimsenin, bir olumsuzluğu örtmeye çalışması anlamında alay yollu olarak kullanılır. ÇIBAN: (i)-Yüzük. Evlilik yüzüğü. "Çıbanı bir kere geçirdin mi parmağına, artık iflah olman mümkün değil. " ÇIKINTILIK ETMEK: (d)-(o.k)-Bir kimseyi sinir edecek, ve öfkelendirecek biçimde davranmak. & Aykırı fikirler ileri sürmek. ÇIKMAZ SOKAK: (d)-Kadınlarda"G noktası"ötesinde var olduğu söylenen zevk merkezi için söylenir. ÇILGIN BAKİRE: (d)-Kendisini cinsel açıdan deneyimsiz gibi göstererek çokça cinsel ilişki yaşayan kadın. ÇINGARLI KARAKIZ SEFERİ: (d)-Regl zamanı çok alışveriş yapan. & Kendini alışverişe vuran, maddi gücünün çok üzerinde para harcayanlar için alay yollu olarak kullanılır.
40
• • • • • • •
• • • • • • • • • • • • • • • • •
ÇITÇIT: (i)-Küçük erkeklik organı, penis. ÇITIR: (i)-(o.k)-Güzel ve ince genç kız. ÇITIR ÇEREZ: (d)-Genç ve ince kadın ya da delikanlı. ÇİÇEĞİ YARILMAK: (d)-Cinsel açıdan çok istekli olmak. & Bir şeyden çok heyecanlanıp, çok sevinç duymak. ÇİÇEK: (i)-ve (s)-Çok güzel şey. & Vajina, dişilik organı. ÇİÇEK SULAMAK: (d)-İşemek. ÇİĞDEN DOĞRAMAK: (d)-İlişkiyi fazla derinleştirmeden bir kimseyle cinsel ilişki yaşayıp bitirmek. "Zaten şunun şurasında birkaç haftada bir görüşüyoruz. Daha fazla beklemeye ikimizin de tahammülü yoktu biz de çiğden doğradık artık. Ne yapalım. " ÇİĞİT: (d)-Yakışıklı ve çekici erkek. ÇİİİZ YAPMAK: (ü)-Fotoğraf çektirirken gülümser gibi çıkmak için dişlerini gösterenlerle elay etmek için söylenir. ÇİKİRDEŞMEK: (f)-Kur yapmak, cilveleşmek, fingirdemek. ÇİKİTA: (i)-Erkeklik organı, penis. ÇİL DÖKMEK: (d)-Durup dururken tatsızlık çıkarmak. "Sen de ikide bir çil döküyorsun şekerim. Ben ne yapayım. " ÇİLEK: (i)-Genç kız. ÇİLİĞİ BUZ TUTMAK: (d)-Suyla çok oynayıp üşümek. & Uzun süre cinsel ilişki kurmamak. ÇİLİK (ÇİLLİK): (i)-Vajina, dişilik organı. ÇİLİNGİR: (i)-(fars.)-Kadınları orgazma ulaştırma konusunda becerikli erkek. ÇİMADAM: (d)-Saçlarını jöle ile dik tutan erkek. ÇİMDİRMEK: (f)-Birisini cimciklemek. ÇİMENEZMEZ: (i)-Çıtkırıldım kimse. ÇİMLENMEK: (f)-Bir konuda heveslenmek. & Bir kimseye uzaktan uzağa hayran olmak. ÇİRKİNLER ŞANSI İSTEMEK: (d)-Çirkin kadının zengin ve yakışıklı koca bulduğu imasıyla söylenir. ÇİRKİNSEN ŞURDA DUR GÜZELİ ARAYAYIM, GÜZELİ BULAMAZSAM YİNE SANA DÖNEYİM: (d)-Çirkin kişilere alay yollu olarak söylenir. ÇİŞLİ SÜMÜKLÜ: (d)-Toy ve acemi kimse. ÇİTİLEMEK: (f)-Bir kimseye çok kızarak sözle ya da hareketle kendisine bunu ödetmek. Hırpalamak.
41
• •
• • • • • • • • • • • • •
• • •
ÇOCUĞA KUYMACUK ANASINA DOYMACUK: (d)-Çocuğa mama yedirirken bir kısmını kendisi yiyen anneler için şaka yollu olarak söylenir. ÇOCUĞUN ADINI KOYMAK: (d)-Duygusal ilişkinin hangi aşamada olduğunu belirlemek gereğini vurgulamak için söylenir. "Aylardır geziyoruz iyi de artık çocuğun adını koyalım. " ÇOCUK PATLATMAK: (d)-Başkalarının haberi olmadan hamile kalmak, çocuk yapmak. ÇOCUK YAP DA DÖVELİM: (d)-Hamile kadın arkadaşlara alay yollu olarak söylenir. ÇOCUKLARIN BABASI: (d)-Sevilmeyen koca. ÇOK BİR NANE: (d)-(o.k)-Önemsiz ve değersiz şey. ÇOK GEZEN BOK GETİRİR: (d)-(o.k)-Çok gezen kimseleri eleştirmek ve onların gezmelerini engellemek amacıyla söylenir. ÇOK LEZZETLİ ÇOK VİTAMİNLİ: (d)-Cinsel ilişki için alay yollu olarak söylenir. ÇOMAKCAN: (d)-İşleri karıştırmaya meraklı kimse. ÇORABINDAN PATATES ÇIKMAK: (d)-Çorabı yırtılıp parmakları ya da topuğu görünmek. ÇÖKELEĞİ KURTLANDIRMAK: (d)-Gebe kalmak. "Kız Ebru gene çökeleği kurtlandırmışsın bakıyorum. " ÇÖPÇÜNÜN ÇÖPLERİ TOPLADIĞI GÜN: (d)-Özel günleri önemseyen kimselerle alay etmek ve çok da önemli olmadığını belirtmek için kullanılır. ÇÖPLEMEK (ÇÖPLENMEK): (f)-(o.k)-Bir şeyden ya da durumdan kendisine çıkar sağlamak, yararlanmak. ÇÖPÜ KIRILMAK: (d)-Erkeğin cinsel ilişkide bulunamaz olması durumunda alay yollu olarak söylenir. ÇÖREĞİ BÜYÜK, ÇÖREĞİ BÜYÜK, BİR DE BAKTIM BENİM ÇÖREK ONDAN BÜYÜK: (d)-(o.k)-Başkasının sahip olduklarına özenenlerin zamanla elindekilerin değerini anlayacağını belirtmek için alay yollu olarak kullanılır. ÇUBUKLU PİJAMALARLA DENİZE GİRMEK: (d)-Kabasala ve görgüsüz kimseler için alay yollu olarak kullanılır. ÇUÇA: (i)-(gürc)-"Yok"ya da"hiç"anlamında söylenir. & Eşeğin taşağı. ÇÜĞDÜM AYŞE: (d)-Aptal ve bön kadın.
42
• • • • • • • • • •
ÇÜK: (i)-Erkeklik organı. Penis. ÇÜK ÇIKARMAK: (d)-Bir kimsenin başkaldırması, bir duruma ya da kimseye isyan etmesi. "Sen de birdenbire çük çıkardın annem. " ÇÜKMEK: (d)-"Bozarım, dağıtırım"anlamlarında kullanılır. & Bir kimseye onu cinsel açıdan kullanacağı imasıyla alay yollu olarak söylenir. ÇÜKSALIN: (d)-Erkek arkadaşıyla çalım satmak. "Feyza çüksalın yapıyor kordon boyunda. " ÇÜKÜ: (i)-(be.di)-Erkeklik organı, penis. ÇÜKÜ ÇÜKÜ BABA: (d)-Erkek isteyen kadınlar için kullanılır. ÇÜKÜNDÜRÜK: (i)-Erkek meraklısı kadın. ÇÜKÜNÜ SÖNDÜRMEK: (d)-Kendini beğenmiş bir erkeği bozmak, cinsel isteklerini reddetmek. ÇÜKÜPRENS: (d)-(türk.-be.d.-fr.)-Yakışıklı ve cinsel açıdan çekici kimse. ÇÜŞÜ AZMAK: (d)-Erkeğin cinsel açıdan fazlasıyla istekli olması. Azması.
43
D • • • • • • • • • • • • • • • • •
DAĞ KAÇKINI: (d)-Kaba saba ve görgüsüz kimse. DAĞDAKİ İT GEL GÖTÜMÜ YIRT: (d)-(o.k)-Bir kimseyi aşağılamak , onun bir şeyi becermeye gücünün yetmeyeceğini anlatmak için söylenir. DAĞDAN GELİR TAŞTAN GELİR KIÇI AÇIK ENİŞTEN GELİR: (d)-(o.k)-Bir kimsenin sülalesiyle alay etmek için söylenir. DAHA NELER, TAVUK MELER KURBAĞA OTURMUŞ ÇOCUK BELER: (d)-Saçma sapan, inandırıcı olmayan durumları anlatmak için söylenir. DAHA YUMUŞAĞI YOK: (d)-Erkek eşcinseller için alay yollu olarak kullanılır. DAL AKIL: (d)-Aptal ve bön kimse. DALAĞINI GÖSTERMEK: (d)-Çok dekolte ve kısa etekli elbiseler giyinmek. Böyle giyinen kadınlar için alay yollu olarak kullanılır. DALAK : (d)-Salak ve dangalak kelimelerinin karışımı. "Kız dalak daha ne bekliyorsun yani. " DALBAYRAK: (i)-Giyeceği olmayan baldırı çıplak kimse. & Düşüncesiz, haddini bilmeyen. & Bön, salak. DALDAŞAK: (d)-Giyeceği olmayan, çıplak kimse. "Daldaşak çıktı dışarı, sevgilisini aramak için vurdu kendini yollara. " DALDIRIÇIPLAK: (i)-Donsuz erkek. "Ulan herif tam daldırıçıplak, öyle banyodan çıktığı gibi yanımıza gelmesin mi!... " DALGA SAYMAK: (d)-(o.k)-Avarelik etmek, dinlenmek. DALINA BİNMEK: (d)-(o.k)-Bir kimseyi zorlamak ve ağır eleştirmek. & Bir kimseyi maddi olarak kullanmak. DALKIZ: (i)-Erkek eşcinsel. DALOĞLU DİNGİL: (d)-Bir kimseyi aşağılamak için söylenir. Daha çok bir erkeğin babasına benzediğini onun kadar kötü olduğunu vurgulamak için kullanılır. DALTABAN: (d)-Güvenilmez ve hayırsız kişi. DALTARAK: (d)-Aptal ve bön erkek.
44
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
DAMAR YAKALAMAK: (d)-(o.k)-Bir şeyin kaynağını bulmak. & Maddi açıdan bereketli bir imkan ele geçirmek. DAMARDAN: (i)-(o.k)-Bir şeyin, çok dokunaklı veya çok etkili olduğunu anlatmak için kullanılır. "Şarkıcı başladı damardan bir türkü çığırmaya. Ben o zaman dağıldım. " DAMIZLIK: (i)-Sık sık çocuk doğuran kadınlar için alay yollu olarak kullanılır. DAMLALIK: (i)-Erkeklik organı, penis. DAMPER: (i)-ve (s)-Ağır, yavaş hareket eden erkek. DANA: (i)-Çocuk. DANA YALAMIŞ: (d)-Saçlarını briyantin ya da jöle ile yatırmak ve ıslak ıslak dolaşmak. DANDİKUS: (i)-(çing.-lat.e.)-(o.k)-Sahte, düşük nitelikli, kötü. DANDİNİ: (i)-ve (s)-Dağınık ve düzensiz mekan. "Ev zaten dandini, bir de misafir bastırmadı mı!” DANDİRİK: (i)-(o.k)-Sahte ve düşük nitelikli. DANGILDAK: (i)-Kaba saba, nezaketsiz ve hödük. DANSÖZ: (i)-(fr.)-(o.k)-Bir söylediği bir söylediğini tutmayan, sürekli fikir ve taraf değiştiren kimseler için kullanılır. DANTEL: (i)-(fr)-Entelektüel olmadığı halde öyleymiş gibi yapan kişi. "Bardaki danteller derin mevzulara dalınca, bana git geldi. " DANTELACI: (d)-Entelektüel veya entelektüel gibi görünen kadın meraklısı erkek. DARAL GELMEK: (d)-Bir şeyden bezmek ve çok sıkılmak. "Ay bir bağırmışım yeter diye... Bana hepsinden de herkesten de daral geldi. " DAŞŞAKLARINI KANTARLAMAK: (d)-Bir kimsenin hiçbir şey yapmadan oturduğunu ve tembellik ettiğini anlatmak için söylenir. DAVLUMBAZ ANASI: (d)-Çok şişman kadın. DAYAMACI: (i)-ve (s)-Toplu taşım araçlarında ya da kalabalık yerlerde kadınların arkasına geçip sürtünerek cinsel doyum elde etmeye çalışan erkek. DAYAYIP DÖŞEMEK: (d)-Cinsel ilişki kurmak. & Bir kimseyi lafla bozmak, yermek, hakkında düşündüklerini söyleyerek kırmak. DEBDEBEYİ DÜZMEK: (d)-Hiç yoktan bir şeyler elde edip statü atlamak.
45
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
DEBELEK DÜBELEK: (d)-(ono)-Kendini toparlayamayan, ne yaptığını bilmeyen kimseler için alay yollu olarak kullanılır. & Düzensiz ve istemdışı gelişen şey. DEFOLU: (i)-ve (s)-(fr)-Dul kadın. DEKOR ÇEKMEK: (d)-Erkeğin kız tavlamak için şekilden şekile girmesi halinde alay yollu olarak söylenir. DELİ ASİYE: (d)-Deli ve çılgın kadın. DELİ KIZIN ÇEYİZİ: (d)-Bir evde aynı eşyadan birden fazla bulunması halinde kullanılır. DELİ KIZIN DONU: (d)-Çok renkli elbise. DELİ SİKİNİ BELLEDİĞİ GİBİ BELLEMEK: (d)-Bir konuda takıntı düzeyinde sabit fikirli olmak. & Sürekli aynı şeyi tekrar etmek. DELİ SİKİNİ TUTAR GİBİ: (d)-Bir şeye sıkı sıkı yapışmak. DELİĞİNE TAKMAMAK: (d)-Hiç umursamamak. Hiçbir konuda dertlenmemek. DELİK: (i)-Vajina, dişilik organı. DELİK DOLDURTMAK: (d)-Cinsel ilişki kurmak. DELİKLİ BONCUK: (d)-Cinsel ilişki kurmuş, bakire olmayan kadın. DELİKLİ BONCUK YERDE KALMAZ: (d)-Cinsel ilişki kurmuş kadınların her zaman isteneceğini anlatmak için kullanılır. DELİKSİZ İNCİ: (d)-Güzel ama hiçbir cinsel ilişki kurmamış, evlenmemiş kadın. DELİYLE SİKİŞMEKTEN AKILLIYA GÖT VERMEK İYİDİR: (d)-Akılsızca davrananlardan sakınmak, onlara karşı dikkatli olmak gerektiğini anlatmak için kullanılır. DEMİR DON: (d)-Cinsel ilişkiye sürekli olarak hayır diyen kişi. DEMİRBAŞ: (i)-Koca. "Bir de baktım bizim demirbaş kıskanmış homurdanıyor. " DEMO MAYMUN: (d)-(ing.-yun)-Çok hareketli, aktif, hiperaktif kimse. DERİ SOYDURMAK: (d)-Cilt bakımı yaptırmak. DERİN AİLE: (d)-Bir kimsenin her yaptığına karışan ailesi için kullanılır. DERİN BACAKARASI: (d)-Vajina, dişilik organı.
46
• • • • • •
• • • • • • • • • • • • • • • •
DERMİŞİM: (Sonek)-Söylenmesi zor şeyleri söylemek için kullanılır. "Boynuzların da iyi parlamış dermişim. " DERTLİ: (i)-Vajina, dişilik organı. DESTE BAŞI: (d)-Çok iyi ve güzel şey ya da kimse. DEVE GÜCÜ TAZI HIZI: (d)-Çok güçlü ve hızlı olduğunu öne süren kimselerle alay etmek için söylenir. DEVE GÜLÜ: (d)-Aptal ve bön kimse. & Kimsenin ilgisini çekmeyen şey ya da kişi. DEVEKUŞU ERDEMİ: (d)-Bir kimsenin gözünün önündekini görmeyip rahatını bozmaması durumunda alay yollu olarak kullanılır. "Onunki tamamen devekuşu erdemi. Gözünün önündekini görmez inan bana. " DEVELER GÜLMEK: (d)- Bir şeyin yakışık almadığını anlatmak için söylenir. DEVEYE DİKEN ERKEĞE SİKEN MAKBULDÜR: (d)-(o.k)Erkeklerin kendine kötü davrananları hoş tuttuğunu anlatmak için hakaret yollu olarak kullanılır. DEVRİK KRAL: (d)-Ereksiyon güçlüğü çeken erkeklik organı, penis. DIBRIÇKA: (i)-Kötü bir durum, bir şeyin berbat olması. "Evet şekerim bizim işler dıbrıçka oldu. " DIGIDIK MUHABBET: (d)-Sevgililerin sürekli el ele gezmeleri. DINCIK: (i)-Dişilik organı, vajina. DINGASI KIRIK: (d)-Bir kimsenin pek çok konuda şanssız olduğunu anlatmak için söylenir. DINGIR: (i)-Erkeklik organı, penis. & Klitoris. Bızır. DINGIRIMA KADAR: (d)-"Bana ne","Beni ilgilendirmez"anlamlarında söylenir. DINGIRINA (BİLE) TAKMAMAK: (d)-Bir şeyi hiç umursamamak, dert edinmemek. DIRAK: (d)-Bir kimsenin durgunlaşması. "Her şey iyi güzel derken birden Ayşen’e bir baktım. Dırak. " DIRT: (i)-Sıkıntı, tasa, dert. DIZDIĞININ DIZDIĞISI: (d)-Uzak akraba. DİBİ ÇIKMAK: (d)-Çok yorulmak. DİBİ TUTMAK: (d)-Çok sinirlenmek, kızmak. "Ne o annem, ateşin fazla geldi bakıyorum, dibin mi tuttu!” DİKEY TATMİN: (d)-Erkeğin mastürbasyon yapması.
47
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
DİKİNE TRAŞ: (d)-(türk.-fars.)-Bir konuda tersine konuşmak. Tartışmak. "Sen de amma zor insansın be hep dikine tıraş ediyorsun. " DİKİŞ MAKİNASI: (d)-Cinsel ilişkiden başka şey düşünmeyen erkek. DİKMEK: (f)-Erkeklik organının sertleşmesi. Ereksiyon. DİL: (i)-Klitoris. Bızır DİL DİLE DEĞMEYİNCE DİL ÖĞRENİLMEZ: (d)-Yabancı dil öğrenmek için yabancı sevgili bulmak gerektiğini anlatmak için söylenir. DİL ÜSTÜNDE KAYDIRMACA: (d)-Oral seks yapmak. DİLİNİ GÖTÜNE SOKMAK: (d)-(o.k)-Bir kimsenin kötü laflarının karşılığını vererek onu susturmak. DİLLİ: (i)-Klitoris. Bızır. DİLLİ DİBEK: (d)-Geveze. DİLLİ DÜDÜK: (d)-Çok konuşan, bilmiş kimse. DİNAMİT LOKUMU: (d)-(yun.-ar.)-Güçlü ve etkileyici erkeklik organı, penis. DİNGİLDEK: (i)-Hilebaz ve ne yaptığı tam anlaşılmayan, tutarsız ve dengesiz kişi. DİNGONUN AHIRI: (d)-Herkesin istediği gibi girip çıktığı yer. DİPSİZ KUYU: (d)-Dişilik organı. Vajina. DİPSİZ KUYUNUN SÜLÜĞÜ: (d)-Fazlasıyla cinsellik meraklısı erkek. & Bir kimseyi aşağılamak hakaret etmek için söylenir. DİŞİ HOROZ: (d)-Herkesi yönetme peşinde, dediğim dedik kadın. DİŞİNİ ÇEKTİRMEK: (d)-Kadınların aylık kanaması, regl. DİVANDELEN: (d)-Uzunca bir süre cinsel ilişkide bulunmadığı için cinsel isteği azmış erkek. & Mastürbasyon yapmayı alışkanlık haline getirmiş erkek. DNA KALINTISI: (d)-Huysuz ve tuhaf davranışlı kişi. DOĞA ÇAĞIRIYOR: (d)-"Çişim geldi"anlamında kullanılır. DOKTORCULUK OYNAMAK: (d)-Cinsel açıdan birbirine yakınlaşacak biçimde birbirinin vücudunu ellemek. Oynaşmak. DOKUNMATİK: (i)-(türk.-ing.e)-Cinsel istekleri bir dokunuşla uyanan kimseler için alay yollu olarak kullanılır. Özellikle tek dokunmayla ereksiyona geçen erkekler için kullanılır.
48
• • • • • • • • • • • • •
• • •
•
DOKUZ DÜĞÜM ATMAK: (d)-Cimrilik. Parasını harcamaya kıyamayan kimseler için söylenir.& Bir kimseyi kendisine aşık etmek. DOKUZ OSURUKTA BİR OSURUK ALMAK: (d)-Bir kimsenin kısmetinin azlığını anlatmak için söylenir. "Alsan alsan dokuz osurukta bir osuruk anca alırsın. " DOLDOLA GİRMEK: (d)-Aldanmak, kanmak. & Satın alınan bir mal için yüksek fiyat vererek kazıklanmak. "Tabii alkolün de etkisiyle ben doldola girdim. Her söylenene inandım. " DOLDURFOŞ: (d)-Cinsel ilişki sırasında erkeğin rahim içine boşalması. DOLMA: (i)-Erkeklik organı, penis. DOLMAKALEM AKITMAK: (d)-Erkeğin erken boşalması. DOLMALIK KABAK GİBİ OYMAK: (d)-Bir kimseye çok kızmak ve şiddet ya da hakaret yoluyla tepkisini belli etmek. DOLMAYA DA SARMAYA DA OLMAK: (d)-(o.k)-Her türlü cinsel yakınlaşma ya da ilişkiye"peki"diyen kimseler için kullanılır. & Çok uyumlu kimseler için söylenir. DOLMUŞA BİNMEK: (d)-(o.k)-Bir konuda kanmak, aldanmak. & Kendisine söylenenleri doğru sanmak. DOMBEY DANASI: (d)-Çok şişman kimse. DOMES: (i)-ve (s)-Hamile kadın. DOMUZUN ÖNDE GİDENİ: (d)-Bir kimsenin çok bilmiş ve kötüden daha kötü olduğunu anlatmak için söylenir. DON BAŞA GEÇMEK: (d)-Hiyerarşide en alttaki kimsenin ötekileri yönetmeye kalkışması durumunda alay yollu olarak kullanılır. "Tabii böyle küçükler söz sahibi olursa don başa geçer. " DON DEĞİŞTİRİR GİBİ SEVGİLİ DEĞİŞTİRMEK: (d)-(o.k)Çok sık sevgili değiştirmek. DON İÇİNDEN SİK BEĞENMEK: (d)-Uzaktan uzağa bir erkeği beğenmek. & Platonik aşk. & Bir şeyin aslını öğrenmeden fikir yürütmek. DON PUAN: (d)-(türk.-fr.)-(Donjuan’ı anıştırarak) Kadın avcısı olduğunu iddia eden ama bunda başarısız erkekler için alay yollu olarak kullanılır. & Puanlı, çiçekli böcekli don giyen erkek. DONKİ: (i)-Şişman ve sevimli kimse. & İki şeyin birbirine çarptığını anlatmak için alay yollu olarak kullanılır.
49
• •
• • • • • • • • • • • • • • • • • • •
DONU BENDE: (d)-Bir kimse ile daha önce cinsel ilişki kurduğunu anlatmak için kullanılır. "Ben onu çok iyi tanırım hayatım. Çünkü donu bende. " DONU DONUMDAN: (d)-Biriyle aynı görüşte olduğunu, benzer özellikler taşıdığını belirtmek için kullanılır. "Münevver’le içtiğimiz su ayrı gitmez. Onun donu donumdandır. " DONUNU İNDİRMEK: (d)-Bir kimsenin çok gizli sırlarını başkalarına söylemek. DONUNUN AĞI KURUMAMAK: (d)-Yumuşak başlı ve herkes tarafından kullanılan kimseler için söylenir. DONYAĞININ DOLMASI: (d)-Çok soğuk kimseler için alay yollu olarak söylenir. DÖBÜRDEK: (i)-Şişman ve oturduğu yerden kalkamayan kimse. DÖKTÜRMEK: (f)-El mahareti isteyen bir konuda becerilerini sergilemek.& Bir şeyi çok iyi yapmak. DÖNER: (i)-Erkek eşcinsel. DÖNER SERMAYE: (d)-Eşcinsel fahişe. DÖNER VERMEK: (d)-Anal seks. Ters ilişki. DÖRT AYAK: (d)-Eşcinsel erkek. DÖRT KAŞLI: (d)-Bıyıkları yeni terleyen delikanlı. DÖŞEMEK: (f)-(o.k)-Bir kimseye hakaret etmek, küfürlü konuşmak. DÖTERİK: (i)-Bok. DÖTERYUM: (i)-Bok. DUDAK TİRYAKİSİ: (d)-Yalnızca öpüşmekten zevk alıp cinsel birleşmeye girmeyen kimse. DUDU: (i)-ve (s)-Vajina, dişilik organı. & Cilveli kadın. DUL KARI SIÇIRTMASI: (d)-Çok bilmiş ve yerli yersiz konuşan çocuklar için söylenir. DURSUNA SÖYLEMEK: (d)-(o.k)-Bir işin yapılmaması ya da gecikmesi halinde alay yollu olarak kullanılır. "Çayları Dursuna mı söyledik. Bir saattir gelmedi. " DURUM VAZİYET FELAKET: (d)-Kadınların aylık kanaması, regl. DUTLUK: (d)-Çokça yakışıklı erkeğin bulunduğu içkili mekan.
50
•
• • • • • • • •
• • • • • • • • • •
DUVAR UÇAN GÜNÜ TOZ KOPARMAK: (d)-Her işi zamanında yapmak gerektiğini anlatmak için söylenir. "İşlerin peşini bırakmayacaksın. Duvar uçan günü toz koparmak gerek. " DÜBÜRÜK: (i)-ve (s)-(ono)-Aptal ve bön kimse. DÜDÜKLENMEK: (f)-Cinsel açıdan kullanılmak. DÜĞME: (d)-Meme başı. DÜĞÜNDE OSURMAK: (d)-Yersiz konuşan kimseler için kullanılır. DÜKKANI AÇMAK: (d)-Pantolon fermuarını ya da düğmelerini açık bırakmak ya da unutmak. DÜMDÜRÜK: (i)-(ono)-Bir kimseyi aşağılama, sövme amacıyla kullanılır. DÜMEN SUYUNDAN İÇMEK: (d)-(o.k)-Bir işi ustaca yöneten, çok iyi beceren kimsenin yanında yer almak. DÜMEN TAKOZU: (d)-(o.k)-Bir kimsenin yalanlarına ortak olan kişi. & Birisinin hile ve düzenlerine katılan kimse. "Harun tam dümen takozudur. Ona yap dediğini yapar yeter ki komisyonunu alsın. " DÜMEN YERLEŞTİRMEK: (d)-Erkeğin pantolonunun içindeki erkeklik organını düzeltmesi ya da onunla oynaması. DÜNYA FANİ ÖLÜM ANİ, BİR KERE VERSEM NE OLUR YANİ: (d)-Cinsel ilişkiye girme konusunda kendini ikna etmek için alay yollu olarak kullanılır. DÜNYALAR BÜKLÜM BÜKLÜM, BİR BOĞAZIM BİR ÇÜKÜM: (d)-Yemekten ve cinsellikten başka şey düşünmeyen erkekler için alay yollu olarak kullanılır. DÜRÜM YAPMAK: (d)-Bir kimseye haddini bildirmek, cezasını vermek. DÜRÜP BÜKMEK: (d)-Bir konuda son yargıya varmak. & Bir kimseye kaba kuvvet uygulamak. "İkisi birbirine girdi, birbirlerini dürüp bükmeye başladılar" DÜŞÜK İŞLEM KAPASİTELİ: (d)-Aptal ve bön kimse. DÜŞÜNDE SİK TUTMUŞA DÖNMEK: (d)-Elde ettiği bir şeyi çabuk yitirmek. "Aman o kadar heves kursağımda kaldı. Düşümde sik tutmuşa döndüm kardeşim. " DÜTTÜRÜK: (i)-Çok kısa etek ya da elbise. DÜZ BEY: (d)-Erkek eşcinsel. DÜZ GİTMEK: (d)-(o.k)-Fazlasıyla küfürlü konuşmak.
51
• • • •
DÜZBEYİN: (d)-Aptal ve bön kimse. DÜZDUVARA TIRMANMAK: (d)-Erkeğin fazlasıyla cinsel açlık çektiğini anlatmak için söylenir. DÜZDÜRME, DÜZDÜRÜRSEN DE SEZDİRME: (d)-Cinsel ilişkiye girerken ya da bunu başkalarına anlatırken dikkatli olunması gerektiğini anlatmak için söylenir. DÜZGÜLÜ: (i)-Erkek eşcinsel.
52
E • • • • • • • • • • • • •
EBENİN BOKU: (d)-(o.k)-Önemsiz şey. & Bir kimseye küfür etmek onu aşağılamak için söylenir.& EBESİ AĞZINA İŞEMEK: (d)-Çok bilmişlik ve gevezelik yapan çocuk. EGZANTİRİT: (i)-(fr.)-Değişik ve tuhaf görünme merakındaki sığ kimse. EĞRİ SİKE EĞRİ TAŞAK: (d)-Erkeğin cinsel kapasitesi ile alay etmek için kullanılır. EKMEK BENDEN SOĞAN SENDEN: (d)-Cinsel ilişki isteğini anlatmak için söylenir. "Hadi civanım gel yanıma, ekmek benden soğan senden. " EKMEK KAPISI: (d)-Fahişelerin cinsel organları. EKOLAYZIR SİSTEM: (d)-(ing.-ing.)-Ana ve babanın aynı anda ve aynı konuda çocuğu eleştirmesi durumunda söylenir. EKS SEVGİLİ: (d)-Eski sevgili. EKSİ PUAN: (d)-(türk.fr.)-(o.k)-Bir kimsenin hata yaptığını anlatmak için söylenir. "Tamam bokum. Bu senin için eksi puan!" EL EL ÜSTÜNDE EL DE ŞEYİN ÜSTÜNDE OTURMAK: (d) – Tembellik etmek, hiçbir iş yapmadan vakit geçirmek. EL FENERİ: (d)-Vibratör. EL İNSAF GÖT YARAK: (d)-Haddini aşan şeyler için kullanılır. EL PEŞREVİ GEÇMEK: (d)-İki kişinin birbirini elle cinsel anlamda uyarması. Okşamak.
53
• • • • •
• • • • • • • • • •
ELALEMİN DERDİ SENİ Mİ GERDİ: (d)-Başkasının meselesini merak eden kimselere hakaret yollu olarak söylenir. ELE ETLİSİ SÜTLÜSÜ, BİZE GÖTÜ SİKLİSİ: (d)-Cinsel partner konusunda şanssız olunduğunu anlatmak için kullanılır. ELEKÇİ: (i)-İşleri karıştırmaya meraklı kimse. ELEKTEN GÖT VERMEK: (d)-Bir kimsenin her koşulda kötülük yapabileceğini anlatmak için söylenir.& Her zaman cinselliğe açık olmak. ELEKTİRİK ALMAK: (d)-(ing.türk.f)-Bir kimseden duygusal olarak etkilenmek. & Cinsel açıdan uyarılmak. "Ömer’den aldığım elektriği kimseden almadım. Onunla kimyamız uyuşmuştu. " ELEKTİRİKLİ BATTANİYE: (d)-Çekici ve işini iyi yapan jigolo. ELİ BENDE GÖZÜ GAVUR AMINDA: (d)-Yanında kadın varken başka kadınlara bakan erkekler için alay yollu olarak söylenir. ELİ BOŞ GÖTÜ YAŞ: (d)-Cinsel ilişkiden veya ilişkiden bir yarar elde edilmediğini anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. ELİ DURSA GÖTÜ DURMAZ: (d)-Bir kişinin cinsel ilişki arayışının hiç bitmediğini anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. & Çok hareketli kişileri aşağılamak için söylenir. ELİ İŞTEN AMI SİKTEN KURTULMAMAK: (d)-Hiç boş zamanı olmamak, kendine ayıracak vakti bulunmamak. ELİ MAHKUM (ELİ MECBUR) OLMAK: (d)-(o.k)-Bir kimsenin bir şeyi yapmak zorunda olduğunu anlatmak için söylenir. ELİMİ SALLASAM CONİ KIÇIMI SALLASAM DONİ: (d)Cinsel partner bulma konusunda hiç zorlanılmayacağını nispetli bir dille anlatmak için söylenir. ELİMİ SALLASAM ELLİ MUZ: (d)-Kadının erkek bulmakta zorlanmayacağını anlatmak için söylenir. ELİN İYİSİ EVİN AYISI: (d)-Başkalarına iyi davrandığı halde, evde karısına ve çocuklarına kötü davranan koca. ELİN SİKİYLE GERDEĞE GİRMEK: (d)-(o.k)-Bir başkasının malını ya da olanaklarını kendinin sananlarla alay etmek için kullanılır. & Başkasının aklına uymak.
54
• • •
• • • • • • • • • • • • • • • • •
ELİNDE DOLAŞA DOLAŞA BÜZÜŞMÜŞ: (d)-Yaşlı bir erkeğin çok fazla cinsellik meraklısı olduğunu anlatmak için söylenir. ELİNDE PATLAMAK: (d)-Erkeğin cinsel ilişkiye girmeden önce erken boşalması. & Erkeğin mastürbasyon yapması. & Bir şeyi kullanmak için gereken zamanı geçirmek. ELİNE GEÇTİ DE KARNI ŞİŞTİ: (d)-Bir kişinin kendini abarttığını, kendi kendine gelin güvey olduğunu anlatmak için söylenir. "Haspam bir yüksekten uçuyor ki sorma. Eline geçti de karnı şişti. " ELİNE OSURUR BURNUNA TUTAR: (d)-Cimri kişiler için kullanılır. ELİNİ ÜSTÜNDE YIKAMAK: (d)-Bir kimseye yaptığı bir kötülüğü bulaştırmak. "Kimse elini benim üstümde yıkamasın. " ELİNİN GÖZÜ: (d)-Tırnak. ELLE KÖPÜRT HEMEN ŞAPIRT: (d)-Cinsel organları elle uyarmak ve cinsel doyuma ulaşmak. Daha çok çiftlerin birbirini ayartması anlamında söylenir. ELMA ŞEKERİ: (d)-Erkeklik organı, penis. ELMAS KUTUSU: (d)-Dişilik organı, vajina. EMANET: (i)-Erkeklik organı, penis. EME SEME YARAMAMAK: (d)-Hiçbir işe yaramamak. EMERCE: (i)-Kadınları emerek, oral seksle cinsel açıdan uyaran erkek. EMİNANIM YIKASIN: (d)-Çamaşır ya da bulaşık makinelerine ev kadınları tarafından takılan ad. EMİŞ GÖMÜŞ: (d)-Cinsel ilişki. EMME BASMA TULUMBA: (d)-Cinsel ilişki meraklısı erkek. EMMELİ GÖMMELİ: (d)-Bol pozisyonlu cinsel ilişki için kullanılır. EMMEYE DE GÖMMEYE DE OLMAK: (d)-(o.k)-Cinsel açıdan partnerinin her dediğini yapan kimseler için söylenir. EMZİRME TULUMBA: (d)-Her koşulda cinsel ilişki tekliflerine olur diyen kadın. EMZİRMEK: (f)-Bir kimsenin zaafını kullananlara"dur"dememesi, kendini ve olanaklarını kullandırması. EN Bİ HAKİKİ: (d)-(o.k)-Gerçek olduğu iddia edilen şeylerle ya da olaylarla alay etmek için söylenir.
55
• • • • • • • • •
• • • • • • • •
EN Bİ TİRENDİ: (d)-(türk.-ing.)-(o.k)-Popüler, moda şey anlamında söylenir. "Karşımıza en bi tirendi kırmızı saçlarıyla çıktı. " EN DOĞRU BABAM ONU DA ANAMIN ÜSTÜNDE GÖRDÜM: (d)-Erkeklerin her zaman cinsel ilişki düşündüklerini anlatmak için söylenir. EN İYİSİNİN BOYNU ALTINDA KALSIN: (d)-Erkeklerin iyisi olmadığını anlatmak için söylenir. EN SEVDİĞİM PARMAĞIM: (d)-Kadınların mastürbasyon yaparken kullandıkları parmakları için alay yollu olarak kullanılır. ENAYİ ÇORBASI: (d)-Bir kimseyi aşağılamak için kullanılır. Daha çok aptallık yapanlar için söylenir. ENAYİ YURDUNA KONMAK: (d)-Bir konuda aldatılmak. ENDEK DÜNDEK: (d)-Ne olduğu belirsiz şeyler ya da durum. "Ben nereden bileyim, Halime de endek dündek diyor ama açık bir şey anlatamıyor. " ENDOPLAZMİK RETİKULUM: (d)-(Hücre içi organ)-Bir kimseye bağlı olarak davranan, o ne derse onu yapan kimse. ENG BENG: (d)-(ono)-Utanılacak bir durumda üstü kapalı olarak o sözcüğü ya da durumu anıştırmak için söylenir. "Aaaa şey, eng beng dedim ama aramızdaki ilişkiyi tam anlatamadım. " ENGEREK: (i)-Erkeklik organı, penis. ENİŞTEN ETMEK: (d)-Bir şeyi başından atmak, savuşturmak. ENİŞTENİN AYRANI: (d)-Aslı olmayan söz. Hayali hikaye. ERİL UYDU: (d)-Koca. ERKEĞE YUMUŞAK OLSUN YETER: (d)-Erkeklerin cinsel ilişki için çok az kuralları olduğunu, seçici olmadıklarını anlatmak için söylenir. ERKEĞİN Bİ KENDİ Bİ SİKİ: (d)-Erkeklerin cinsel zevklerini ve kendilerini her şeyden çok önemsediklerini anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. ERKEĞİN İYİSİ TAŞAĞI KILLISI: (d)-Cesur erkekler için söylenir. ERKEĞİN KILLISI HAZRETİ AYIDAN: (d)-Kıllı erkekleri ayıya benzeterek aşağılamak için söylenir.
56
• • • • • • • • • • • • • • • • • • •
ERKEK FATMA: (d)-Davranışlarıyla kaba saba ve küfürlü konuşan kadın. EROJEN BÖLGELERİ TİTREMEK: (d)-(fr.-türk.)-Cinsel açıdan etkilenmek, cinselliği uyanmak. ERSEK: (i)-Erkek isteyen kadın. ERSEMEK: (f)-Erkek istemek. ESAS KIZ: (d)-(o.k)-Filmlerde başrol oynayan kadın. & Bir dedikoduya konu olan kadın. ESAS OĞLAN: (d)-(o.k)-Filmlerde başrol oynayan erkek. & Bir dedikoduya konu olan erkek. ESİR ALMAK: (d)-(o.k)-Bir kimseyi kendisini dinlemek zorunda bırakmak. "Beni bir saat esir aldı, öyle olmuş da böyle olmuş diye bir sürü hikaye anlattı. " ESKİ AMLA YENİ SEFA SÜRMEK: (d)-Yaşlı kadının yeni cinsel hazlar keşfetmesi durumunda alay yollu olarak kullanılır.& Eski olanaklarla yenilik yaratmak. ESTETİĞİNİ BOZMAK: (d)-Bir kimsenin güzelliğini yok etmek. & Bir kimseyi dövmek. EŞEĞİN AMI: (d)-"O kadar da değil"anlamında bir durdurma ve hakaret sözü olarak kullanılır. & Hiç. EŞEĞİN AMINA SU KAÇIRMAK: (d)-(o.k)-Bir kimseyi anlamadığı bir konuda aydınlatmak. Uyandırmak. & Dozunu kaçırmak, abartmak, fazla ileriye gitmek. EŞEĞİN BOKU: (d)-Hakaret amacıyla kullanılır. EŞEĞİN BOKUNU ALMAK: (d)-Hiçbir şey elde edememek. "Sen daha çok beklersin, anca eşeğin bokunu alırsın anam. " EŞEĞİN KUYRUĞU GİBİ NE UZAR NE KISALIR: (d)-(o.k)-Bir kimsenin gelirinin ve statüsünün artmadığını anlatmak için söylenir. EŞEĞİN ÖN KOLU: (d)-Sevimli bulunan bir kişiye sempatiyle söylenir. EŞEK CİLVESİ: (d)-Kaba kimsenin nazlanması. EŞEK ÇÜKÜ KADAR: (d)-Çok büyük şeyler için kullanılır. EŞEK MARULU: (d)-İşe yaramaz şey ya da kimse. EŞEK ÖLMEDEN SİKİ GÜLMEZ: (d)-(o.k)-Bir kimsenin ölmeden rahata kavuşamayacağını anlatmak için söylenir. & Çok uzun sürecek şeyler için"ooo eşşek ölecek de siki gülecek"şeklinde de kullanılır.
57
•
• • • • • • • • • • • • • • • • • • •
EŞEK SİKİNE KELEBEK KONMUŞ GİBİ: (d)-Birbirine yakışmayan çiftler için söylenir. Erkek çirkin ve kaba, kadın ise çok güzelse bu durumda kullanılır. & Uyumsuz nesneleri işaret etmek için de kullanılır. EŞEK ŞAKASI: (d)-(o.k)-Hiç hoşa gitmeyen şaka. EŞEK ŞANSI: (d)-(o.k)-Çok şanslı olmak. EŞEKTE TAŞAK GÖRMEMEK: (d)-Görgüsüz ve meraklı kimselerle alay etmek için söylenir. "Ne lan öyle eşekte taşak görmemiş gibi atılıyorsun!” EŞELENMEK: (f)-Bir kimsenin başkalarının canını sıkacak hareketler yaptığını, tepki çekecek davranışlarda bulunduğunu anlatmak için kullanılır. ET LOKANTASI: (d)-Genelev. ET PARÇASI: (d)-Erkeklik organı, penis. ET VERİYORSUN YİYOR: (d)-Kadının cinsel açıdan pasif pozisyonunu anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. ETEĞİ BELİNDE: (d)-Becerikli kadın. & Sürekli cinsel ilişkiye hazır kadın. ETEK İNDİRMEK (KALDIRMAK): (d)-Cinsel ilişki isteğini göstermek. ETEK TRAŞI: (d)-Erkeğin cinsel organı çevresindeki kılları kesmesi. ETEK TRAŞINI BEN YAPAYIM: (d)-Erkeğe, onu elle cinsel olarak uyarma isteğini anlatmak için söylenir. ETEKLERİ ZİL ÇALMAK: (d)-Bir şeye çok sevinmek. ETİNDEN SÜTÜNDEN KILINDAN TÜYÜNDEN: (d)-Bir kimseden ya da durumdan fazlasıyla yararlanıldığını anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. ETİNİ ET ETMEK: (d)-Çok fedakarlık etmek. "Ben sana etimi et ettim de gene yaranamadım. " ETTEN DUVAR: (d)-Kıskanç koca ya da sevgili. ETYEMEZ: (d)-Frijit. Cinsel açıdan isteksiz, soğuk kadın. EV HAŞERESİ: (d)-Çocuk. EV SAHİBİ BELLİ Mİ: (d)-Hamile kadına çocuğun kimden olduğunu sormak için alay yollu olarak kullanılır. EV SÜPÜRENDE BULDUM EŞEK SİKİNİ, ASTIM BOYNUMA DEĞDİ DINCIĞIMA: (d)-Bir kimseye hakaret edip onu aşağılamak için söylenir. & Hayatta çok şey gördüğünü çok şey bildiğini anlatmak için alay yollu olarak söylenir.
58
• • • •
• • •
EV SÜPÜRGESİ: (d)-Ev kadını. EV ZARARLISI: (d)-Misafir. EVDE BOKU PİŞER DIŞARDA SİKİ ŞİŞER: (d)-Gözü dışarıda olan erkekler için alay yollu olarak kullanılır. EVDİN EVDİN VARAMADIN, MENZİLE EVDİĞİNDEN EVDE KALDIN ÜNZİLE: (d)-Evlenmek için acele eden kişinin aceleciliği yüzünden emelini gerçekleştiremediğini anlatmak için söylenir. EVİN SUYU: (d)-Ersuyu, meni, sperm. EVLADI OLAN OTLA DA KONUŞUR BOKLA DA: (d)-Çocuğu olan kimselerin çocuğu için çok şeyle ilgilenmek zorunda kalacağını anlatmak için söylenir. EVLAT ACISI GİBİ KOYMAK: (d)-(o.k)-Bir şeyin çok pahalı olduğunu sonradan anlayıp üzülmek. & Bir şeye sonradan çok üzülmek.
59
F • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
FAGOT: (i)-(fr)-Kötü giyinen erkek. FAİDELİ ZARARLAR: (d)-Kadınların giyim kuşam alışverişi. & Başkalarına göre müsriflik olarak değerlendirilen alışveriş. FAKFAK: (i)-(ono)-Cilveli kadın. FAKO FAK: (d)-(ing.)-"Siktir git"anlamında kullanılır. FALLOŞ: (i)-ve (s)-Sonuna kadar açık, apaçık. & Yalakalık yapan kimseler için alay yollu olarak kullanılır. FANFİLLİ: (d)-Çok süslü püslü ve rüküş kadın. FANİLYASI FAMİLYASI: (d)-Bir kimsenin ailesine çok bağlı olduğunu anlatmak için söylenir. "Bizim Hüsam’ın fanilyası familyasıdır. Onları birbirinden ayıramazsın şekerim”. FANTAZYİK: (i)-ve (s)-(yun.)-Hayali şeyler ya da hikayeler. FANTAZYİK MACERA: (d)-(yun.-ar.)-Platonik aşk. Karşılıksız, tek yanlı aşk macerası. FARAŞ: (i)-(ar.)-Vajina, dişilik organı. & Doğumlarla ya da başka nedenlerle genişlemiş vajina. FARAŞA: (i)-Cinsel ilişkiye hazır olduğu mesajını veren kadın. "Faraşa köşeden adamı kesiyordu. " FARE DÜŞSE BAŞI YARILMAK: (d)-(o.k)-Buzdolabının ya da mutfak dolaplarının boş olduğunu anlatmak için kullanılır. FARE KAPANI: (i)-Yapay dişilik organı, plastik vajina. FARI ÇÜRÜMEK: (d)-Kadının göğüslerinin pörsümesi. FASULYEDEN MAĞMELER: (d)-Lüzumsuz ve anlamsız gevezelik. FASULYENİN FAYDALARI: (d)-(o.k)-Lüzumsuz bilgiler. & Asıl amacından sapan sohbet için alay yollu olarak kullanılır. FASULYEYİ ÇARIĞA BASMAK: (d)-Çok para biriktirmek. "Bakıyorum fasulyeyi çarığa basmışsın, artık seni de mi düşünelim. " FAŞ ETMEK: (d)-Bir şeyi açıklamak, ortaya dökmek. FAŞİGE: (i)-(ital.)-Faşizm yanlısı kadın.
60
• • • • • • • •
• • • • • • • • • • • • • • • • •
FAY HATTI KIRILMAK: (d)-(o.k)-Depresyona girmek. "O olaydan sonra fay hattı kırıldı, bir daha da kendine gelemedi. " FAZLA BAĞIRMA PIRT YAPARSIN: (d)-Sesini fazlasıyla yükseltenlerle alay etmek için söylenir. FAZLALIK (i)-Erkeklik organı, penis. FELEĞİN KIZI OĞLU KIRILSIN: (d)-Kaderini beğenmeyenler, başına gelenlerden şikayetçi olanlar tarafından söylenir. FEMİNOŞ: (i)-(fr.)-Feminist. Kadın savunucusu. FENASİ KERİMCİK (FENASİ KİNKEL): (d)-Cinsellikle ilgili olarak üretilen özel adlardan. Kadınlarla girdiği cinsel ilişkileriyle övünen erkeklerle alay etmek için söylenir. FERMUARI ÇEKMEK: (d)-(fr.-türk.-f.)-(o.k)-Ölmek. FEYLİNE BAKMAK AMINA TAKMAK: (d)-Kötülük düşünen kimsenin kötülük bulduğunu anlatmak için kullanılır. "Tabii kızım ben buna inanırım, bir kadının feyline bakan amına takar. " FILDIŞ: (d)-Açıkgöz kişi. FIRANKENŞITAYNIN GELİNİ: (d)-Çok çirkin kadın. FIRINCININ OĞLU MEKTUP YAZMIŞ: (d)-Ekmeklerin üzerindeki etiketler için söylenir. FIRT FIRT ÇIKMAK: (d)-Olur olmaz yerde konuşmak. FIRTLAMA: (i)-ve (s)-Açıkgöz çocuk. FISKİYE: (i)-(ar.)-Erkeklik organı, penis. FISTIĞI YEŞİL: (d)-Değerli ve bulunmaz kadın. FISTIKİ MAKAM: (d)-Yavaştan alınan işler için söylenir. FIŞKI: (i)-(o.k)-Kötü ve sevimsiz kimse. & Bok. FITTIRİ FITTIRİ GÜZELLİĞİM BENİ SATTİRİ : (d)-Bir kimsenin güzelliği nedeniyle her zaman istendiğini anlatmak için söylenir. FITTIRIK: (i)-(o.k)-Deli, çılgın. FİK FİK: (d)-(ono)-Cinsel ilişki kurmak. FİKFİKİNİK: (d)-(ono)-Seksi iç çamaşırı. FİKİFOTO: (d)-Cinsel ilişki kurmak. FİKRİ FİRARDA OLMAK: (d)-Hayal kurmak, hayal dünyasına dalmak. FİKS: (i)-ve (s)-(o.k)-(ing)-Kesinlikle, mutlaka. & Tek. FİKSİK: (d)-Cinsel ilişki kurmak.
61
• • • • • • • • • • • • •
• • • • • •
FİLANCALA: (d)-Ev kadını. FİLETO: (i)-(ital.)-Üçgen vücutlu erkeğin göğüs kasları. FİLİ FORTİNGEN ENİŞTEN: (d)-Geçmiş aşk hikayesinin erkek kahramanı. FİLİT SIKMAK: (d)-Bir durumu ya da ilişkiyi bozmak. "Sen de hiç acımadan gittin onlara filit sıktın öyle mi! Aşk olsun. " FİLSİNİRİ: (d)-Çok katı ve keskin dilli kişi. & Kırbaç. FİNANS CİNİ: (d)-Borsa ve para daleveralarına kendini fazla kaptırmış kimseler için alay yollu olarak kullanılır. FİNGİRNOZ: (i)-ve (s)-Çok hareketli ve yerinde duramayan kadın. FİNNARİ KAKARASKADA OTURMAK: (d)-Çok uzakta, merkezin epey dışında oturmak. FİRİ TAKILMAK: (d)-(ing.-türk.f.)- Erkek arkadaş, koca ,ya da sevgilisi ile dolaşmayan kadınlar için kullanılır. & Serbest davranmak. FİRİCİĞİM: (ü)-(ing.-türk.e)- Bekar ya da dul kadınlar arasında senli benli hitap biçiminde kullanır. FİŞKEK: (i)-Kin. & Bir kimseyi kışkırtmak. & Ersuyu, sperm, meni. FİTİFİTİ: (d)-Cinsel ilişki, seks. FİTİLİ AL ATEŞİ SAL: (d)-Bir erkeği ayartmak. & Bir konuda bir kimsenin kışkırtıldığını anlatmak için söylenir. "Sen böylesin işte şekerim. Fitili al ateşi Sal. Ne var biraz anlayıp dinlesen. " FİY YEMEK: (d)-Zorda kalmak. FONDİP: (d)-(alm.-türk.e.)-Kadının cinsel ilişkide doğum kontrolü yapmadan erkeğin menisini içine boşaltmasına izin vermesi. FORDÇU: (i)-Kalabalık yerlerde daha çok toplu taşım araçlarında kadınlara sürtünerek cinsel doyum elde etmeye çalışan erkek. FORDİYECİ: (d)-(fr.-türk.-e.)-Kalabalık yerlerde erkeklerin kendilerine sürtünmesinden hoşlanan kadın. FOSEPTİĞİ ÇIKMAK: (d)-Niteliğini yitirmek, kötüleşmek, tekrarlana tekrarlana anlamını yitirmek. "Aman sen de herşeyin foseptiğini çıkarana kadar uğraşırsın. " FOSER: (i)-Yalancı koca.
62
• • • • • • • • • • •
FOTOFOS: (d)-Sonu gelmeyen aşk hikayesi. "Onların hikayesi biz evlenecekler diye beklerken, fotofos. " FRAMBUAZLI KEK: (d)-Zeki görünen ama aptal ve kullanıma açık kimse. FRANSIZ MUCUKU: (d)-Öpüşürken diliyle partnerinin ağzının içini okşamak. FUKARA SÜMÜĞÜ GİBİ DUVARA YAPIŞTIRMAK: (d)-(o.k)Bir kimseyi dövmek ya da hakaretle sindirmek. FUL CASUS: (d)-(ing.-ar.)-Her şeye karışan meraklı komşu kadın. & Bilgili görünen cahil kimse. FUL MUAMELE: (d)-Cinselliğin tüm boyutlarıyla, bütün yatak oyunlarıyla gerçekleştirilmesi anlamında söylenir. FULARCI: (d)-Travestilerle ya da transseksüellerle cinsel ilişkiye girmekten hoşlanan kadın. FUZULİ İŞGAL: (d)-(ar.-ar.)-Keyif alınmayan ya da beğenilmeyen kimselerle girilen cinsel ilişki. FÜLFÜLE: (d)-(ono)-Kendi keyfine çok düşkün kişi. FÜZDÖN: (d)-Saçına fön çektirmek. FÜZELERİ ATEŞLEMEK: (d)-(ar.-fars.-türk.e.)-Kadının cinsel açıdan uyarılıp göğüs uçlarının sertleşmesi.
63
H • • • • • • • • • • • •
• • • •
HAAMOŞ: (i)-Hamile. HABER TULUMU: (d)-Dedikoducu kimse. HACIMİMİ: (d)-Cinsel açıdan azgın erkek. HACIYATMAZ: (d)-Sürekli ereksiyon durumundaki erkeklik organı, penis. HADIMLAR MAHALLESİNDE PREZERVATİF SATMAK: (d)Hiç olmayacak yerde olmayacak bir şeyi yapmaya, beğendirmeye uğraşanlarla alay etmek için söylenir. HADİ ANNEM: (ü)-Bir kimseyi bir işi yapmaya ikna etmek için söylenir. "Hadi annem, beni daha fazla sinirlendirmeden getir şu anahtarı bana. " HAK YOLUNA VERMEZ BİR MANGIR BOK YOLUNA GİDER TANGIR TANGIR: (d)-Bir kişinin doğru yoldan iş yapmadığını anlatmak için söylenir. HAKKIHIYAR: (d)-Bir kadının kötü kocasına layık olduğunu anlatmak için alay yollu olarak söylenir. HALASI GELMEK: (d)-Kadınların aylık kanaması, regl. HALAYIK SİKİLDİKTEN SONRA KAPIYI KİLİTLER: (d)-İş işten geçtikten sonra önlem almanın anlamsızlığını anlatmak için kullanılır. HALDIR HALDIR: (d)-Bir şeyin hızla ve düzensizce sürdürüldüğünü anlatmak için söylenir. HALİNE GÖRE HALLAN ARADA BİR SALLAN: (d)-(o.k)"Kendine gel"anlamında söylenir. "Ulan size bin kere söyledik, dilimizde tüy bitti. İnsan haline göre hallanmalı arada bir sallanmalı!” HALKA AÇILMAK: (d)-Bir kimsenin orospuluk yapması. HALKA ARZ EDİLMEK: (d)-Bir kimsenin bir pezevenk tarafından fuhuş piyasasına sürülmesi. HAM ETMEK: (d)-Kadının erkeği cinsel açıdan kullanması. HAM MEYVA: (d)-Erkeklik organı, penis.
64
• • • • • • •
• • • • • • •
• • • • • •
HAM TIRAŞ: (d)-(o.k)-Tecrübesiz, toy kimse. & Bilgisizce gevezelik yapan kişi. HAMAL : (i)-(o.k)-Çok iş yapan işkolik. HAMAMA GİDER KURNAYA, DÜĞÜNE GİDER ZURNAYA AŞIK OLUR: d)-Çok kolay aşık olan kimselerle alay etmek için söylenir. HAMARAT: (i)-Çamaşır ya da bulaşık makinesi. HAMÇÖKELEK: (d)-(o.k)-Tecrübesiz ve toy kimse. HAMDULLAH: (i)- Aptal ve bön erkek. HAMİLE BIRAKICAM: (d)-Cinsel açıdan ilişki kurmakta çekingen davranan erkekler için alay yollu olarak söylenir. "Bende de oldu ama… Saftoriğe öyle bir abanmışım, ilişki isterim diye tutturmuşum ki… Benden kaçış yok seni hamile bırakıcam dediğimde bir kaçışı vardı. " HAMMAK: (f)-Kadının erkeği cinsel açıdan kullanması. HAMŞOTULLAH: (i)-Aptal ve bön kimse. HANCI YOLCU : (d)-Vajina ve penis, kadın ve erkeğin cinsel organlarını ve ikisinin birbirine karşı durumlarını anlatmak için söylenir. HANESİNE YAZILMAK: (d)-Bir kimseyi çok beğenmek. "Herif baktım o uzaklıktan haneme yazılıyor. " HANFENDİBAYANBEYAMCA: (d)-Hemcinslerine cinsel ilgi duyan kadın. Lezbiyen. HANGIRDAMAK: (f)-Sesli gülmek. HANİ SENİN TREN TREN SEKİŞİN ÇUVALIN AĞZI DURURKEN GÖTÜNDEN SÖKÜŞÜN: (d)-Yaşlı insanların gençlikteki gibi hareket edemeyeceğini vurgulamak için kullanılır. HANIMBEYAMCA: (d)-Eşcinsel erkek. HANIMI VERMİŞ: (d)-Bir kimsenin üzerine oturmayan, küçük ya da büyük gelen giysi. HANIMKÖYLÜ: (d)-Karısının memleketine çok gidip gelen erkek. HANIMSPOR: (d)-(türk.-ing.)- Karısının yakınlarıyla çok görüşen erkek. HANK: (ü)-"Ne"ya da"Hangisi"anlamlarında kullanılır. "Ben afalladım. Hank? Ama bir türlü yanıt alamıyorum. " HANSO: (i)-Alman erkek. Daha çok kaba saba yabancı için kullanılır.
65
• • • • •
• • • • • • • • • • • • •
HANT HANT ÖTMEK: (d)-Kaba saba ve sinir bozucu biçimde konuşmak. HARAMA YARMA: (d)-Zina yapmak. "Baktım komşunun karısıyla harama yarma durumları. " HARAMAKİ: (i)-Kendisinin olmayan bir şeyi almak, el koymak. HARDALLAMAK: (f)-Bir kimseye hakaret etmek, küfür etmek. HARLEY DAVİDSON-BMW-KAVASAKİ: (d)-Jigoloların fiyatlarına göre sıralanması. "Bir de baktım yazlık diskoda hepsi sıra sıra bara dizilmiş müşteri bekliyorlar. Harley Davidson mu istersin, BMW mi istersin Kavasaki mi istersin…” HART DİYE: (d)-(o.k)-Bir şeyin aniden olduğunu anlatmak için söylenir. HAS: (i)-Aptal ve bön kimse. HASAN ELİYLE GÖTÜNE SİK TAKAN: (d)-Aptal ve kendini cinsel açıdan kullandıran erkek. & Kendi hatalarıyla zor duruma düşen. HASANFAKILI: (d)-Kaba saba ve taşralı erkek. HASDAL: (d)-Aptal ve bön kimse. HASİBENİN ÇİL HOROZU: (d)-Bir kimsenin ekonomik açıdan bağımlı olduğu kocası ya da sevgilisi. HASINDAN MAKARNA: (d)-Aptal ve bön kimse. HASPAM: (ü)-Sevimsiz bulunan bir kadınlar için adını söylemeksizin kullanılır. HASTA OLMAK: (d)-Kadınların aylık kanaması, regl. & Çok beğenmek & Gıcık olmak. HASTALA VİZİTA: (d)-(fars.-ing.)-(o.k)-Hasta ziyareti. "Annemler hastala vizita deyip gittiler. Biz de evde asker olduk. " HAŞALAMAK: (f)-(o.k)-Bir kimseye hakaret etmek. Sözle hırpalamak. HAŞIRKÜŞÜR: (d)-Aniden ve hiçbir hazırlık yapmadan gelişen şeyler ya da durumlar için söylenir. HAŞIRT DI BİLEKBORD: (d)-(o.k)-Bir şeyin aniden ve mevcut durumu bozarak gerçekleştiğini anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. "Çocuklar öyle karşılıklı dururken
66
• • • • • • • • • • • • • • • • • •
meğersem birbirlerine diş biliyorlarmış. Birden haşırt dı bilekbord. " HATCE: (i)-Dişilik organı, vajina. HAVA YAĞMURLU SAHA ÇAMURLU: (d)-Regl nedeniyle cinsel ilişki kurulamayacağını anlatmak için söylenir. HAYAT KÖTÜ KOLLA GÖTÜ: (d)-(o.k)-Kimseye güvenmemek gerektiğini belirtmek için söylenir. HAYATI MANTAR OLMAK: (d)-(o.k)-Çok tekdüze, renksiz ve yaşanmaya değer bir hayatı olmayan kişileri işaret etmek için söylenir. & Aptal ve bön kimse. HAYATI SONA KAYMAK: (d)-Kötü günler geçirmek, acı çekmek. "Yok yavrum yok ondan sana hayır gelmez, hayatı sona kaymış o adamın. " HAYIR, TUT BACAĞINDAN AYIR: (d)-(o.k)-Her şeye"hayır","olmaz"diyen menfi kimseler için söylenir. HAYNIN VAYNI: (d)-"Bir şeyin nedeni"anlamında kullanılır. "Ne diyeyim, nasıl anlatayım bilemedim, haynın vaynı desem ayıp kaçacak. " HAYRANLARI ARAMAK: (d)-Çok telefon gelen kimseler için alay yollu olarak söylenir. HAYRETİ TAVANA VURMAK: (d)-Çok şaşırmak. HAYRETÜL BETÜL: (d)-Çok şaşırınca alay yollu olarak kullanılır. "Birden karşıma çıkınca afalladım doğrusu. Hayretül betül yani. " HAYVAN TERLİ YEMİYOR: (d)-(o.k)-Bir kimseye"Ben kanmam"anlamında alay yollu olarak söylenir. "Anlatıyor da anlatıyor ama bizde hayvan terli yemiyor. " HAZA KAZMA: (d)-(o.k)-Aptaldan daha aptal. HAZIR AVRAT: (d)-Kadınların yaptığı kadar iyi ev işi yapan erkek. HAZIROLA GEÇİRMEK: (d)-Erkeği cinsel açıdan çok etkileyip ereksiyon olmasını sağlamak. HAZIROLDA TUTMAK: (d)-Erkeği cinsel açıdan çok etkileyip ereksiyon haline geçirdiği halde tatmin etmemek. HAZİNE: (i)-(ar.)-Dişilik organı, vajina. HAZRETİ AYI: (d)-Kıllı erkek. HEÇÜME: (i)-ve (s)-Kendini toparlayamayan sarsak ve şaşkın kadın.
67
•
• • •
• • • • • • • • • •
HELEŞE KELEŞE: (d)-Bir şeyin zorunlu sonucu,"olacağına varması”. "Aman ne yapayım, ben de herşeyi olduğu gibi kendi haline bıraktım. Heleşe keleşe demeden bir de baktım, ilişkimiz bitmiş. " HELLEYİ HÖRT: (d)-"Çorbayı iç"ya da"fırsatı değerlendir"anlamlarında kullanılır. "Bana bak daha fazla oyalanma, helleyi hört. HEM AM HEM DAM: (d)-İyi bir yere iç güveysi giren erkekler için alay yollu olarak kullanılır. HEM SİKE SARKIYOR HEM ETTEN KORKUYOR: (d)-Cinsel ilişki kurmak istediği halde korkan kimselerle alay etmek için söylenir. & İstediği şeyi elde edeceği an çekinen, geri çekilen, ürken kimseler için kullanılır. HENDİ MEYD: (d)-(ing.)-Mastürbasyon yapmak. HER BOYA BOYANDI BİR FISTIKİ YEŞİL KALDI: (d)-Bir kimsenin yapması gerekenden kaçınıp başka şeylerle oyalanması ile alay etmek için kullanılır. HER ÇÜKÜ KALKAN BANA GELİR: (d)-Her sorunun ve isteğin kendisine yansıtıldığından şikayetçi olanlar tarafından söylenir. HER DAL DİYENE TAKILIP YENGE DİYENE SİKİLME: (d)Her şeye çabucak kanan kimselerle alay etmek için kullanılır. HER DELİKTEN KIÇ GÖSTERMEK: (d)-Olur olmaz her şeye karışmak. HER EVE LAZIM: (d)-Aptal ve bön kocalar için alay yollu olarak kullanılır. HER İŞİ İŞLEDİN FISTIĞI YEŞİLE BAŞLADIN: (d)-Bir kimsenin asıl önemli konuları bırakıp gereksiz şeylerle uğraştığını anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. HER YANLIŞ BİR NAKIŞ: (d)-Doğruyu bulmak için denemek ve belki de yanlış yapmak gerektiğini ya da her yanlıştan bir ders çıktığını belirtmek için söylenir. HER YARAĞIMIZ DÜZELDİ KALDI SAKAL TARAĞIMIZ: (d)Haddinden fazla soruna sahip olunduğunu anlatmak için söylenir. HERKESİN KUYUSU BİTTİ SIRA SİZİN KUYUNUZDA: (d)Kötülük ya da dedikodu alanında"Sıra size kötülük yapılmasına geldi"anlamında bir tehdit ya da alay olarak kullanılır.
68
• • • • • •
• • • • • • • • • •
HERKESİN OSURUĞU KENDİNE CİĞER TAVA GİBİ GELİRMİŞ: (d)-(o.k)-Herkesin kendinin olan şeyi beğendiği, ona ayrıcalık tanıdığını anlatmak için kullanılır. HERKUŞU SİKTİN GÖZÜNÜ DEVEKUŞUNA DİKTİN: (d)Erkeklerin kadın merakı ile alay etmek için kullanılır. HETHÜT: (d)-Kaba söz, hakaret. HINI MINI HINT: (d)-Bir şeyin bittiğini anlatmak için kullanılır. & Bir kimsenin öldüğünü anlatmak için söylenir. "Böyle işte. Aşk da meşk de hını mını hınt. " HIRİSPİK: (i)-Orospu, fahişe. HIRSI BİR KARIŞ HAVADA OLMAK: (d)-(o.k)-Bir kimsenin düşüncesizce isteklerde bulunması. Kapasitesini düşünmeden sadece istediğini almayı düşünmesi. Hırsı yetenekleri üzerinde olan insan. HIRTLAMBA: (i)-Haddini bilmeyen, kaba saba ve hödük kimse. HIRTLANBOL: (i)-İstanbul için söylenir. Özellikle kaba saba ve görgüsüz kimselerle dolu bir yer olduğunu anlatmak için kullanılır. HIŞIRI ÇIKMAK: (d)-Perişan olmak. Çok yorulmak. HIYAR EROTİZMİ: (d)-(ar.-ing.)-Görgüsüz kimselerin cinselliğe estetik bir yaklaşımı olmadığını alay yollu olarak anlatmak için söylenir. HIYAR TURŞUSU: (d)-Görgüsüz, kaba saba kimse. & Değersiz niteliksiz. HIYARI ELİNDE, İSTER SOYAR YER İSTER KABUKLU: (d)Herkesin istediğini yapacağını, yapmaya hakkı olduğunu anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. HIZLI: (i)-Cinsel açıdan çok istekli kimse. HİÇ İŞİM OLMAZ: (d)-(o.k)-"Beni ilgilendirmez","ilişki kurmam"anlamında kullanılır. HİÇ UĞRAŞAMAM DİREKT KOCAYA KAÇARIM-(HİÇ UĞRAŞAMAM DİREKT ORMANA KAÇARIM): (d)-Bir şeyden çok sıkılınca alay yollu olarak kullanılır. HİDROLİK SİSTEM: (d)-(yun.-ing.)-Erkeklik organının ereksiyona geçişi için alay yollu olarak söylenir. "Onun hidrolik sisteminde bir bozukluk var herhalde. Amcam, çok zorlanıyor. "
69
• • • • • • • • • • • • • • • • • • •
HOBARAK GÜBEREK: (d)-Kabaca ve kendiliğinden gelişen şey. "Baktım bir güruh hobarak güberek karşıdan geliyor. Aman kenara kaçılayım dedim. " HOK: (i)-Bok. HOKOMOLO: (d)-(ono)-Erkek eşcinsel. HOMOFOBİKUS: (d)-(yun.)-Eşcinsellerden korkan ve eşcinsellikle ilgili hiçbir şey duymak istemeyen kimse. HOMOJEN: (i)-(yun.)-Erkek eşcinsel. HOMOŞ: (i)-Erkek eşcinsel. HOR PIS YAPMAK: (d)-(be.di)-Horlayarak uyumak. HORMONLU: (i)-ve (s)-(yun.)-(o.k)-Çok gelişmiş, iri ve şişman kimse. Özel isimlerin başına takılarak kullanılır. "Hormonlu Sezen, Hormonlu Sergen” HOROZ: (i)-(fars.)-Erkek. HOROZ EVLENİR TAVUK TELLENİR: (d)-Başkalarının mutluluklarından kendine pay çıkartmaya çalışan kimselerle alay etmek için söylenir. HOROZ GAGASI TÖVBE TUTMAZ: (d)-Erkeklerin cinsellikle ilgili olarak verdikleri sözleri tutmadıklarını anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. HOROZ OROSPUSU: (d)-Çok erken kalkan kimse. "Benim herif horoz orospusudur, kör karanlıkta hortlar. " HOROZDAN KAÇMAK: (d)-Erkeklerden kaçan kimselerle alay etmek için söylenir. HOROZUNA KIRAVAT TAKMAK: (d)-(o.k)-Bir kimsenin hakkından gelmek, istediğini ona kabul ettirmek. & Teslim almak. HOŞ ÇOCUK GECELERİ BOŞ ÇOCUK (HOŞ KZIM GECELERİ BOŞ KIZIM): (d)-Bir kimsenin sevgilisi olmadığını anlatmak için kullanılır. HOŞ KOKTUN: (d)-"Hoş geldin"demek için söylenir. "Ah canım nasıl da özlemişim, hoş koktun!” HOŞAFINA GİTMEK: (d)-(fars-türk.f)-Bir şeyden çok hoşlanmak. HOŞUR: (i)-ve (s)-Şişman. HOTDİRİ ZOTDİRİ: (d)-Gelişen olaylar ya da durumların fazla paldır küldür veya kaba saba gerçekleşmiş olmasını belirtmek için kullanılır. "Baktım kadının hiç işte güçte gözü yok. Varsa yoksa hottiri zottiri. "
70
• • • • • • • • • • • • •
HOYDUR HOYDUR DOLANMAK: (d)-Hiç bir şeyi kafasına takmadan sorumsuzca gezip tozmak. HÖJİNTÖS: (i)-Hiçbir şeye benzemeyen acayip şeyler, kimseler ya da ilişkiler için söylenir. HÖNKÜRDEMEK: (f)-Bağırmak, haykırmak. & Bir kimsenin gürültüyle burnunu silmesi. HÖPÜRDEK: (i)-ve (s)-Aceleci ve sabırsız kimse. & Çayı ve çorbayı höpürdeterek içen kimse. HÖT ZÖTLE İŞ GÖTÜRMEK: (d)-Kaba söz ve direktiflerle işini yaptırmaya çalışmak. Böyle davranan yöneticiler için alay yollu olarak kullanılır. HULAHUP ÇEVİRMEK: (d)-Kırıtmak. Çok kırıtarak yürümek.& Hakkı olmayan bir çıkar elde etmek. HÜCRE: (i)-(ar.)-(o.k)-Çalışma hayatında sevimsiz bulunan iş yerleri için kullanılır. HÜP DELİĞİ: (d)-Dişilik organı, vajina. HÜSNİYE HANIM: (d)-Kendini çok beğenen kimselere alay yollu olarak söylenir. & Kuruntulu kadın. HÜSNİYELENMEK: (f)-Kendini beğenmek ve herkes tarafından da beğenildiğine inanmak. HÜTHÜT: (d)-Ağlayıp sızlanarak istediğini yaptırmaya çalışan kimse. HÜZÜNBAZ MAKAMINDAN ÇALIŞMAK: (d)-Hüzünlü, melankolik kimseler için alay yollu olarak kullanılır. HÜZÜNLÜ ÜZÜMLÜ KEK: (d)-Kolay ağlayan, sık sık üzüntüsünü dile getiren aptal kadın. "Karı tam bir aptal. Hüzünlü üzümlü kek senin anlayacağın. "
71
I • • • • • • • • • •
ICIK BICIK: (d)-(ono)-Bir şeyin ya da bir ilişkinin çok sıkı fıkı olduğunu anlatmak için söylenir. & İncelikli iş. ISIRAMAZ AMA FENA EMER: (d)-Yeteneksiz sanılan bir kimsenin bilinmeyen veya beklenmedik yetenekleri olduğunu anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. ISITIP ISITIP SÜRMEK (d)-(o.k)-Bir meseleyi sürekli yeniymiş gibi ortaya getirmek. Bir şeyi hiç unutmamak ve karşısındakinin başına kakmak. ISKA TISKA: (d)-(o.k)-Hedefi tutturamamak. & Bir kimsenin başarısızlığıyla ya da yenilgisiyle alay etmek. ISKALA BABİÇ: (d)-(o.k)-Bir kişinin hedefi tutturamadığını anlatmak için söylenir. & Bir kimsenin başarısızlığıyla ya da yenilgisiyle alay etmek için kullanılır. ISLAK: (i)-Az önce cinsel ilişkide bulunmuş kişi. & Çok korkak insan. "Aman canım o ıslağın ekidir, ona inanma. " ISLAK KEDİ: (d)-Çok sinirli kadın. ISSIRANCALI (d)-Kıskanç kadın. IŞIKLI CÜCE (d)-Vibratör. IŞIN BIÇAĞIYLA KIYMAK (d)-Bir kimseyi çok kötü sözle ya da eylemle dövmek.
72
İ • • • • • • • •
• • • • • •
•
İBİBİK: (i)-Erkeklik organı, penis. İBİK GUGUK: (d)-Çocuksuz karı koca. İBİŞ: (i)-ve (s)-Erkek eşcinsel. & Aptal ve bön kimse. İBNE TARLASI: (d)-(o.k)-Çıkar birliği içindeki bir grup erkeği aşağılamak ve onlara hakaret etmek için söylenir. İÇİ KAN AĞLAMAK: (d)-Kadınların aylık kanaması, regl. İÇİ KIPRAŞMAK: (f)-Bir kimseye karşı cinsel açıdan istek duymak, heyecanlanmak, kalbi çarpmak. İÇİ ŞİŞMEK: (d)-Çok bunalmak, sıkılmak. "Yeter dedim ayol, içim şişti,hep aynı yalanlardan. " İÇİMİ KOLAY: (d)-Zevkli cinsel ilişki. & Katlanılması zor durumlarda alay yollu olarak söylenir. "Ayol eski karısı bir de bana demez mi Ali içimi kolay adamdır diye. Gel de işkillenme!" İÇİNDE KALIP DERT OLACAĞINA DIŞARI ÇIKIP MERT OLSUN: (d)-(o.k)-Osurmanın faydaları konusunda şaka yollu söylenir. & Osuruk. İÇİNDEN TREN GEÇEN ŞARKI: (d)-Hayat. Hayatla alay etmek için kullanılır. İÇLİ KÜFTE: (d)-Kolay üzülen ve hemen gözleri yaşaran kimseler için alay yollu olarak kullanılır. İFRİTİ EVLİYA ETMEK: (d)-Bir kimsenin herkesi etkileyecek bir cazibesi olması. "Öyle güzel bir kızdı ki ifriti evliya eder. " İĞNEYE DİZMEK: (d)-Bir kimsenin tüm açıklarını birer birer toplayıp yüzüne karşı söylemek. "Ben adamı böyle iğneye dizerim işte, bana yapılan hiçbirşeyi unutmam. " İĞRETİ DON GÖTTE DURMAZ: (d)-(o.k)-Yapaylığın çabuk fark edildiğini söylemek için söylenir. & Uyumsuz şeylerin kısa sürede ortaya çıkacağını belirtmek için kullanılır. & Başkasına güvenmemek gerektiğini anlatmak için söylenir. İHMAL EDİLEBİLİR: (d)-Önemsiz, değersiz ve yararsız şey ya da kimse.
73
• • •
• • •
• • • • • • •
•
İKİ BOKU ÜST ÜSTE GELMEMEK: (d)-Çok yoğun bir koşuşturma içinde olmak. İKİ DOLU BİR SİLE CARTI CURTU YANI SIRA: (d)-Her açıdan can sıkıcı bir durumla karşılaşıldığını anlatmak için söylenir. İKİ DUDAĞIN DEDİĞİ OLUR: (d)-Bir kimseyi cinsel açıdan memnun edenin dediğini yaptıracağını anlatmak için söylenir. Buradaki iki dudak, kadın cinsel organını anıştırarak söylenir. Sevilen kadının erkeğe istediğini yaptıracağını anlatmak için söylenir. "Sen anası olmazsan ne olursan ol kızım, artık o evlenmiş, iki dudağın dediğini yapacak. " İKİ GÜNLÜK GELİN, NİYE AĞRIYOR BELİN: (d)-Tembellik edenler ya da bir şeyden çok çabuk sıkılanlar için alay yollu olarak kullanılır. İKİ İNEĞE BİR OT BÖLEMEMEK: (d)-Beceriksiz kimseler için söylenir. İKİ KİLO BALLA YENMEMEK: (d)-Bir durumun ya da kişinin katlanılmazlığını, dayanılmazlığını vurgulamak için söylenir. "Amaaan seninki de amma çirkin koca şekerim, iki kilo balla yenmez. " İKİ LAFIN BELİNİ KIRMAK: (d)-(o.k)-Sohbet etmek. "Hadi gel şöyle orta şekerli bir kahve yapalım da iki lafın belini kıralım. " İKİZ TEPELER: (d)-Memeler, göğüsler. İKS ÇARPI YE: (d)-(fr.-türk.)-Açıkça küfür edilemediği durumlarda söylenir. İKS TİP: (d)-(fr.-yun.)-Kim olduğu belli olmayan, iyi tanınmayan kişi. İKSTİR: (d)-"Defol git"anlamında söylenir. İLAHİ SÜRAHİ: (d)-(ar.-ar.)- Bir kimsenin yaptığı bir şeyden şaşkınlığa düşünce"ilahi"anlamında alay yollu olarak kullanılır. İLERİ GİTME ALNINA YERSİN GERİDE KALMA GÖTÜNE YERSİN: (d)-(o.k)-Her zaman orta yolu yeğleyenler için alay yollu olarak kullanılır. & Fazla öne çıkmanın da, çok pasif kalmanın da iyi olmadığını belirtmek için söylenir. İLETEŞELİM GÜZELLEŞELİM: (d)-(o.k)-Bir kimse ile iletişim kurmaktan hoşnut olunduğunu anlatmak için söylenir.
74
• •
• • • • • • • •
• • •
• • • • •
İLİĞİ AKMAK: (d)-Bir kimseden çok hoşlanmak. & Cinsel açıdan uyarılmak. İLİK DÜĞME İŞLERİ-(İLİK AÇAR DÜĞME DİKER): (d)Cinsellik, sevişme. "Seninki ilik düğme işlerine o kadar dalmış ki hastalık kaparmış aids olurmuş hiç düşündüğü yoktu. " İLİŞENE GİRİŞ: (d)-(o.k)-Can sıkıcı bir söz ya da davranışa aynıyla karşılık vermek. İMALAT HATASI: (d)-(o.k)-Aptal ve bön kişi. İMAMEVİ: (i)-Kadınlar hapishanesi. İMAMIN ABDEST SUYU: (d)-Çok açık çay ya da duru çorbalar için alay yollu olarak kullanılır. İNADIM İNAT GÖTÜM İKİ KANAT: (d)-(o.k)-Çok inatçı kimseler için alay yollu olarak kullanılır. İNADINA-(İNADINA BALON-İNADINA HÖJİNTÖS): (önek)Bir konuda nispet yapmak için söylenir. "Ulan sen misin bana böyle diyen. İnadına höjintös. " İNCE AYAR: (d)-(o.k)-Bir kimseyi cinsel açıdan ayartmak için çaba harcamak. "Herif bir kere başladı mı ince ayara artık kurtul kurtulabilirsen. " İNCE İĞNEYE ALINMAK: (d)-(o.k)-Bir kimsenin mimlenmesi. Bir kimsenin daha önce yaptıkları nedeniyle yerleşik bir kötü üne sahip olması. Ve bu kanaatin değişmez olduğunu vurgulamak için söylenir. İNCE İŞ: (d)-(o.k)-Cinsellik, sevişme, oynaşma. İNCE YAĞ YAKMAK: (d)-(o.k)-Dalkavukluk etmek. İNCİLERİ DÖKÜLMEK: (d)-Bir kimsenin bir şeyi yapmaktan sakınması veya isteksiz davranması durumunda, ısrar mahiyetinde söylenir. "Yapsan ne olur sanki, incilerin mi dökülür!" İNDİRMEK: (d)-Erkeğin cinsel isteğini bitirmek. İNGEN YAPMAK: (d)-Bir şeyi aşırmak, çalmak. & Bir şeyi bozmak. İNTİHAR ETMEK: (d)-Bir şeyin durduğu yerden düşmesi. "Bu vazo da birden intihar etti. "& Evlenmek. İNTİKAL SÜRESİ UZUN OLMAK: (d)-(o.k)-Bir kimsenin anlama kapasitesinin azlığını belirtmek için kullanılır. İPSALA SİKSALA: (d)-Erkek cinsel organı ile alay etmek için kullanılır. & Giren çıkanın belirsiz olduğu yer.
75
• • • • • • • • •
• • • • • • • • • • •
İPTAL OLMAK: (d)-(o.k)-Bir nedenle şaşırıp kalmak. Ne yapacağını bilememek. İRKEKİM: (i)-Bir kadının sevgilisine veya sevdiği bir kişiye alay yollu hitabı. İSKARLET: (i)-Kadın eşcinsel. İSKELATOR: (i)-(yun.)-(o.k)-Çok zayıf kimseler için söylenir. İSMİ FAUL-(TİPİ FAUL): (d)-(ar.-ing.)-(o.k)-Bir kimsenin istenmediğini belirtmek için söylenir. "Yok anam yok ben öyle adam istemem, bir kere ne o öyle Hamşotullah, ismi faul. " İSPERMA: (i)-(yun.)-Sperm, ersuyu, meni. İSTER KODURMAZ KILLI KAVURMA: (d)-Bir konuda çok vaatlerde bulunan ama gerçekleştiremeyen,"gösteren ama vermeyen"kimse. İSTİFİNE SIÇMAK: (d)-Bir kimseye küfür ya da hakaret etmek için kullanılır. İSTİKBAL VAADETMEK: (d)-Bir kimsenin güzelliği ya da kurnazlığı ile bir şeyler elde etmeye çabalaması için alay yollu olarak kullanılır. "Karı öyle bir karı ki, herkese istikbal vaadediyor. " İSTİRİDYE: (i)-Vajina, dişilik organı. İSTOPLAZMA: (i)-(lat.)-Aptal, salak, bön. İŞ GUDUZU: (d)-İşgüzar kişi. İŞ KAZASI: (d)-Gebe kalmak. Hamile kalmayacağını sanırken hamile kalmak. "Ne o kız Reyhan, bu kaçıncı iş kazası?” İŞ OLDUĞUNU BİLSE ANASININ KARNINDAN ÇIKMAZMIŞ: (d)-İşten kaytaran, kaçan, tembel kimseler için alay yollu söylenir. İŞARET PARMAĞINI ÇALIŞTIRMAK: (d)-Kadının klitorisini uyararak mastürbasyon yapması. İŞARETLEMEK: (f)-Bir kimseyi çok beğenmek. Bir kimseyle yakın ilişki kurmak için aklına yazmak. İŞEĞEN: (i)-Sık sık çişi gelen, tuvalete taşınan kimse. İŞGAL BEDELİ: (d)-Fahişelere ödenen ücret. İŞGİLLİ BÜZÜK DİNGİLDER: (d)-Evhamlı kimselerin sürekli tedirginlik içinde olduğunu anlatmak için kullanılır. İŞİN ALLAHA KALIRSA ANAN YEDİ BAYRAM DÜZÜLÜR: (d)-Kendi sorunlarını çözmek için bir şey yapamayan, başkalarının yardımını veya şansı bekleyenlerin sonuç alamayacağını anlatmak için alay yollu olarak kullanılır.
76
• • • •
• • • •
• • • •
• • • •
İŞLEM: (i)-Cinsel ilişki. İŞLEM TAMAM: (d)-Cinsel ilişkinin gerçekleştirildiğini anlatmak için kullanılır.& Sonuç almak. İŞTE KUYU İŞTE SUYU: (d)-Zor elde edilen kadınlar için söylenir. &"Ne yapılacağı belli ama yapılması güç"anlamında kullanılır. İT BÜKÜLE BÜKÜLE KAYTAN, İNSAN SİKİLE SİKİLE ŞEYTAN OLUR: (d)-Yaşanan kötü tecrübelerle insanın daha açıkgöz olduğunu, kullanıla kullanıla uyanıklığı öğrendiğini ifade etmek için söylenir. İT DİŞİ DOMUZ DERİSİ: (d)-(o.k)-İnatçı ve dediğinden dönmeyen kimse. "Aman benimki öyle bir adam ki, it dişi domuz derisi. Yaptır bakalım istediğini yaptırabilirsen. " İT KILI: (d)-(o.k)- Kaba saba ve görgüsüz erkek. İT ÖTTÜKÇE BİR YALAN: (d)-Sürekli ve peş peşe yalan söyleyen kimseler için söylenir. İT YAZAR KEDİ BOZAR: (d)-Bir konuda tarafların bir türlü uyuşup anlaşamadığını anlatmak için söylenir. "Tabii bu kadar karışan olursa bir işi sonuçlandırmak mümkün mü! İt yazıyor kedi bozuyor. " İTEKLE GÖTÜNÜN ÜSTÜNE: (d)-(o.k)-Bir kimseyle ilgiyi kesmek anlamında kullanılır. İTHAL ET: (d)-Yabancı uyruklu fahişe. İTHIYARI: (d)-Büyüklere karşılık veren çocuk. İTİNAYLA ABARTILIR: (d)-(o.k)-Gerçekleşmesi güç olaylar ya da durumlar için alay yollu olarak kullanılır. & Bir kimsenin yalan ve kurgu yaptığını anlatmak için söylenir. "Bizde böyle kardeşim. İtinayla abartılır. " İVAN DİVANDELEN: (d)-Cinsellikle ilgili olarak üretilen özel adlardan: Rus isimlerine benzetilmiştir.& Abaza erkek. & Rus erkek. İYİ AKŞAMLAR ÖPSÜN SENİ TAVŞANLAR-(İYİ AKŞAMLAR KOVALASIN SENİ TAVŞANLAR): (d)-(o.k)-Şaka yollu iyi akşamlar dileği. İYİ KOCA ÖLÜ KOCA: (d)-Kocaların hepsinin kötü olduğunu anlatmak için söylenir. İZMİR BÜYÜSÜ: (d)-Bir kimseyi kendine aşık etmek için regl kanından içirmek.
77
G • • • • • • • • • • • •
• • • • • •
G NOKTASINA GİTMEK: (d)-Cinsel açıdan zevk almak için uğraşmak. "O gece ikimiz de çok uğraştık ama sonunda G noktasına gitmeyi de başardık. " GAGALAMAK: (f)-(o.k)-Bir kimseye iğneleyici laf söylemek, hakaret etmek. GAK GAK GUBARAK: (d)-Hiçbir şeyi dert etmeden gezip dolaşmak, gününü gün etmek. GALAKSİNİN ANGUTU: (d)-(fr.-türk.)-Çok aptal ve bön kimse. GARANTİ SÜRESİ DOLMAK: (d)-Bir şey ya da kimseyle ilişkisini bitirmek. "Tamam aslanım dedim, senin garanti süren doldu, bana yaramazsın. " GARANTİLİ ORGAZM: (d)-(fr.-yun.)-Vibratör kullanmak. GARDİYAN: (i)-(ital.)-Çocuklarını ve kocasını sıkı disiplin altında tutan kadınlar için kullanılır. GARK OLMAK: (d)-(o.k)-Bir şeye doymak. & Bir şeyle fazlasıyla meşgul olmak. "Biz de o gece iyice Türkiye meselelerine gark olduk. " GAYDIRIGUPPAK: (d)-(o.k)-Uyduruk ve değersiz şey. GAZ: (i)-(o.k)-Lüzumsuz şey. & Yalan, boş laf. GAZ YAPMAK: (d)-(o.k)-Bir kimseyi çekememek, kıskanmak. GAZINI ALMAK (ÇIKARTMAK): (d)-Bir kimsenin sıkıntılarını dinleyip onun hoşuna gidecek biçimde davranmak. "Bari gazını alayım da üzerime saldırmasın dedim. Sabaha kadar onun gönlüne göre gittim. " GEBE KALMAK: (d)-(o.k)-Bir kimseye borçlu kalmak. GEBERİK: (i)-Kötü ve ne yapacağı önceden kestirilemeyen kimseler için aşağılama sözü olarak kullanılır. GEÇ GEBER: (d)-Hapşıran bir kimseye"çok yaşa"demek için şaka yollu olarak kullanılır. " GEK GEK GERİNMEK: (d)-Bir şeyle çok övünmek, kasım kasım kasılmak. GELENLER GELMEK: (d)-Çok kızmak ve sinirlenmek. "Bana gelenler geliyor ama, sinirimi bozma”. GELGEÇ İŞİ: (d)-Rasgele kurulan tek gecelik cinsel ilişki.
78
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
GELİN DE SIÇAR AMA KOCAKARI DAHA USTURUPLU SIÇAR: (d)-Yaşlıların yol yordam bildiğini, tecrübeyi anlatmak ya da bununla alay etmek için söylenir. GELİN OLMAK İSTEYEN KIZ ÖLEYİM DERMİŞ: (d)-Genç kızların evlenmek isteğini anlatmak için söylenir. GEMİ GEVREMEK: (d)-Çok acıkmak, açlıktan ölecek gibi olmak. "Ben de sabahtan beri ağzıma bir lokma koymadım, gemim gevredi. " GEMİCİ DÜĞÜMÜ ATMAK: (d)-Bir kimseyi kendisine bağlamak. & Bir erkeğin cinsel hayatının bitmesi. GENÇ KATIR SERT OSURUR: (d)-Genç erkeklerin inatçı ve kaba olduğunu anlatmak için söylenir. GENERAL: (i)-(fr.)-Hamileliğinin son aylarında karnı iyice büyümüş ve gerine gerine yürüyen kadın. GERGEDAN DERİSİ (GERİSİ): (d)-Çok sert ve yaşlanmış yüz. & Çok zor iş. GERİ: (i)-Aptal ve bön kimse. GERİ ÇEKMEK: (d)-Erkeğin cinsel ilişki sırasında kadının cinsel organına değil de dışarıya boşalması. GERMEK: (f)-Bir kimseyi sinirlendirmek. Gerilim ve stres içine sokulmak. GES TİP: (d)-Çirkin ve bön kimse. GEVERE GEVERE: (d)-Pervasızca ve"gerine gerine"anlamında söylenir. "Ahmet öyle gevere gevere konuşmuyor mu, şeytan diyor kalk bir tane geçir. " GEVREMEK: (f)-Bir şeyin yokluğunu çekmek. "Ayol ben de iki senedir sevgilisizlikten gevredim be. " GEVŞEK MALZEME: (d)-Ereksiyon sorunu yaşayan erkeklik organı, penis. GEYİĞE SARDIRMAK: (d)-(o.k)-Boş gevezelik yapmak. GEYİK ETİNE GİRMEK: (d)-Ergenlik çağına girmek. GEYİKLERİ SUYA SALMAK: (d)-Haddinden fazla saçma sapan konuşmak. GICIRI BÜKME: (d)-Zorlama. Zoraki şeyler ya da durumlar için kullanılır. "Çok balık sanma. Epey gıcırı bükme bir konuya el attın. " GIDI BOKU: (d)-Gereksiz ve lüzumsuz şey. GILLİ GILLİ GILLİ FOTA: (d)-(çerkezc.)-"Bana ne","beni ilgilendirmez", anlamlarında söylenir. GILMAN: (i)-Çok kıllı erkek. GIRLA GİTMEK: (d)-(o.k)-Çok ve sürekli yinelenen şeyler için söylenir.
79
• • • • •
• • • • • • • • • • • • • •
GİREN SİK, ÇIKAN SİK, ARKADA DURAN SİK: (d)Erkeklerin cinsel istekleri ile her zaman kadın peşinde olduklarını, onları rahatsız ettiklerini anlatmak için söylenir. GİT GELMEK: (d)-(o.k)-"Gidiyorum, gideceğim"anlamında söylenir. "Hadi bana git geldi. Sizlere iyi akşamlar, öpsün sizi tavşanlar. " GİT, GİTTİĞİN YERDEN MANZARALI KART AT: (d)Gideceği tehdidinde bulunan kimselere alay yollu olarak söylenir. GİT KENDİNİ DÜZDÜR: (ü)-"Defol, ne yaparsan yap"anlamında bir baştan savma sözü olarak söylenir. GİZLENECEK GELİNDEDİR: (d)-Bir kimsenin açıklama yapmaktan çekinmemesi gerektiğini anlatmak için söylenir. "Tamam anladık lan bu kadar sırra ne gerek var. Benim bildiğim gizlenecek gelindedir. " GİZLİ BOĞAYA GELEN AÇIK DOĞURUR: (d)-Gizli işin sonucunun eninde sonunda açığa çıktığını anlatmak için kullanılır. GODAMIŞ: (i)-(gaude mike-"Bana haz veriyor"-lat.)-Ihlamur ağacından yapılmış yapay penis, vibratör. GOT GOT ETMEK: (d)- Homurdanmak, ileri geri konuşmak. GOV: (ü)-(gürc)-"Yahu"anlamında söylenir. GÖBEK GÖBEĞE YAPMAK: (d)-Sıkı sıkı sarılmak. "Hadi gel göbek göbeğe yapalım. " GÖBEKTEN: (d)-(o.k)-Bir şeyin tam ortası. GÖBELEK: (i)-Aptal ve bön kimse. GÖÇÜKLERDE OLMAK: (d)-(o.k)-Kaybetmek. & Para kaybetmek. Parasız kalmak. GÖKTEN TAŞAK YAĞMAK: (d)-Bir yerde çok sayıda cinsel açlık çeken erkek olduğunu anlatmak için kullanılır. Abazan bolluğu. GÖKTEN YARAK YAĞSA SANA BAKMAK DÜŞER: (d)-Bir kimsenin cinsel ilişki konusunda talihsiz olduğunu anlatmak için kullanılır. GÖKTEN YARAK YAĞSA YERDEN SEKER KIÇINA GİRER: (d)-(o.k)-Bir kimsenin cinsel ilişki kurmak konusunda talihsiz olduğunu anlatmak için söylenir. & Kısmetsizlik. GÖLGE YAPMAK: (d)-Cinsel ilişki kurmak. "‘Hadi gel gölge yapalım’ diye aldı oğlanı odasına. " GÖMMEK: (f)-(o.k)-Bir kimseye kötülük etmek. & Bir kimseyi bütünüyle unutmak. GÖMÜ: (i)-Vajina, dişilik organı.
80
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
GÖRDÜN BİR SİK KOPAR DA ÖYLE ACI: (d)-Erkeklere acımamak gerektiğini anlatmak için söylenir. GÖRÜNTÜ EFEKTİ YARATMAK: (d)-(türk.-ing.-türk.f.)Makyaj yapmak. GÖRÜNTÜ KİRİ: (d)-Çirkin şey ya da kimse. GÖRÜNTÜ VAR SES YOK: (d)-İyi giyimli, yakışıklı fakat kültürsüz ve aptal kimse. GÖRÜRSÜN ANANINKİNİ: (d)-(o.k)-Bir kimsenin bir şeyi elde etmesinin imkansızlığını veya riski anlatmak için kullanılır. GÖSTERE GÖSTERE: (d)-Bir kimsenin inadına, ona nispet yapa yapa yapılan şeyleri anlatmak için kullanılır. GÖSTERİP VERMEMEK: (d)-(o.k)-Bir kimsenin cinsellikle ilgili vaatlerde bulunup bunları gerçekleştirmemesi. GÖT ALTINDA SIÇMAK: (d)-Çok zor durumda kalmak. "O gün sen beni görsen ağlardın, yemin ediyorum göt altında sıçtım. " GÖT DEVİRMEK: (d)-(o.k)-Keyif yapmak. GÖT FERAH: (d)-İç çamaşırı giymeyenler için kullanılır. GÖT GÖTE GİT ÖTE: (d)-Çok yakın ve sıkı fıkı ilişkilerin sıkıntı verdiğini anlatmak için söylenir. GÖT KIZIL: (d)-"Param yok"anlamında kullanılır. "Bu aralar bizde göt kızıl”. GÖT ÜSTÜ ÇAKILMAK: (d)-(o.k)-Gülünç duruma düşmek. & Hiç beklemediği bir zamanda ve yerde yenilmek ya da yanılmak. GÖTE GİREN ŞEMSİYE AÇILMAZ: (d)-(o.k)-"İş işten geçtikten sonra yapılacak çare olmaz"anlamında kullanılır. & Her şeyin bir yeri var anlamında kullanılır. GÖTE KÜSTÜ: (d)-Çok kısa etek. GÖTE YAKIN DİYE KUYRUK YEMEMEK: (d)-(o.k)-Bir şeyi önyargıları nedeniyle reddedenlerle alay etmek için kullanılır. GÖTLÜĞÜ DAR: (d)-(o.k)-Cimri kimse. GÖTTE DURAN GAVARA OLMAK: (d)-Sözüne güvenilemeyen kişiler için söylenir. GÖTTEN ÇÜK: (d)-Bir erkeği küçümsemek için söylenir. GÖTÜ AÇIK KALMAK: (d)-(o.k)-Kötü rüya görenlerle alay etmek için söylenir. "Aman iyi kötü rüya görmüşsün ama aldırma, götün açık kalmıştır. " GÖTÜ BAŞINDAN AĞIR: (d)- Akılsız, salak ve düşüncesiz kimse. & Koca götlü kimseler için alay yollu olarak kullanılır. GÖTÜ ÇİÇEKLİ HIYAR: (d)-Aptal ve bön kimse. GÖTÜ ÇIKMAK: (d)-Çok yorulmak.
81
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
GÖTÜ DONMAK: (d)-(o.k)-Çok üşümek. GÖTÜ KURU: (d)-(o.k)-Yoksul ve çaresiz kimse. GÖTÜ KÜLDE GÖNLÜ GÜLDE: (d)-Koşullarının çok üstünde hevesleri olan kimseler için söylenir. GÖTÜ ŞALVARA GİRMEK: (d)-Bir konuda tahmininden fazla zorlanmak. GÖTÜ YANMAK: (d)-(o.k)-Çok üzülmek. GÖTÜ YANMIŞ İT GİBİ (GÖTÜ YANMIŞ KEDİ GİBİ): (d)(o.k)-Çok dolaşan kimseler için alay yollu olarak söylenir. GÖTÜ YARAĞA KISTIRMAK: (d)-Çok kötü bir durumda kalmak. GÖTÜMDEN ÇIKTI BENİ BEĞENMİYOR: (d)-Çocukları kendilerini eleştirdiğinde anneler tarafından söylenir. GÖTÜMDEN ÇIKTI Bİ GADA KİME GİDEM İMDADA: (d)Kötü, hayırsız çocuk için kullanılır. GÖTÜME BENZİYOR: (d)-Bir kimsenin çirkin olduğunu vurgulamak için söylenir. GÖTÜME YER EDEYİM BEN SANA NELER EDEYİM: (d)Önce alttan alıp durumunu sağlamlaştırınca saldırganlaşan kimseler için kullanılır. GÖTÜMÜ ÖP: (d)-(o.k)-Bir kimsenin bütünüyle kendisine tabi olduğunu aşağılayarak anlatmak için söylenir. GÖTÜMÜN KAŞIĞI: (d)-(o.k)-Bir kimseyi aşağılamak için kullanılır. "Götümün kenarı"vurgusuyla kendine denk görmediği kişiler için söylenir. GÖTÜMÜN KENARI: (d)-(o.k)-Bir kimseyi aşağılamak, küçük düşürmek için kullanılır. Kendine denk görmediği kimseler için söylenir. GÖTÜNDEN BAK KONYA GÖRÜNÜR: (d)-Çok zayıf kimse. GÖTÜNE BAKA KALMAK: (d)-(o.k)-Bir şeyi kaybedenlerle alay etmek için kullanılır. "Sen de onun ardından götüne baka kaldın, ne bir şey diyebildin ne de yapabildin” GÖTÜNE BULAŞTIRMAMAK: (d)-(o.k)-Bir konuda sorumluluk almamak. GÖTÜNE GERMEK: (d)-Yeni bir şeyi sık sık giyinmek. GÖTÜNE GİREN ÇIKANDAN HABERİ OLMAMAK: (d)-Bir kimsenin hesapsızca harcama yaptığını anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. GÖTÜNE GİRSİN: (ü)-Bir kimseye hakaret etmek için söylenir. & Bir şeyini veremeyen kimseler için alay yollu olarak kullanılır.
82
• • • •
• • • • •
• • • •
• • • •
GÖTÜNE GÖRE DELİK BULMAK: (d)-Kendine uygun durum ve koşul bulmak. GÖTÜNE GÜVENEN BORAZANCIBAŞI OLSUN: (d)-Bir işin zorluğunu ya da imkansızlığını anlatmak için söylenir. GÖTÜNE MÜŞTERİ ÇIKMAK: (d)-Bir kimsenin şansının açıldığını anlatmak için söylenir. GÖTÜNE OLUR SÜPÜRGEYİ BAĞLAMAK: (d)-Büyük işlere girişip başaramayanlar için alay yollu söylenir. & Taşıyamayacağı kadar büyük sorumluluk almak. "İyi de biz ne yapalım. O da götüne olur süpürgeyi bağlasaydı. " GÖTÜNE TAKMAMAK: (d)-(o.k)-Bir şeyle hiç ilgilenmemek. & Söylenenleri kale almamak. GÖTÜNE TEKME: (d)-(o.k)-Bir kimseyi kovalamak, baştan savmak. GÖTÜNE YAMANMAK: (d)-Bir kişinin olanaklarından yararlanmak. Birisine muhtaç olmak. GÖTÜNE YER YAPMAK: (d)-(o.k)-Bir konuda kendisine zemin hazırlamak. GÖTÜNÜ AÇMAK: (d)-Bir kimsenin sırlarını başkalarına anlatmak. & Bir kimseden ayrılıp onun dedikodusunu yapmak. "Sen böylesin işte, birilerinin götünü açmayı pek seversin. " GÖTÜNÜ KİRAYA VEREN ELİNİ KARŞI KOMAZ: (d)-Yapılan şeyin bedelini ödemek gerektiğini anlatmak için söylenir. GÖTÜNÜ PARMAKLAMAK: (f)-Bir kimseyi cinsel açıdan kullanmak. GÖTÜNÜ POYRAZA AÇMAK: (d)-(o.k)-İşsiz ve parasız kalmak. GÖTÜNÜ SANA MI YÜKLÜYOR KENDİ TAŞIYOR: (d)Şişman kimseler için alay yollu olarak kullanılır. & Zaman zaman da şişmanlarla alay edenlerle dalga geçmek için söylenir. GÖTÜNÜN ÇİVİSİ ÇIKMAK: (d)-Arsızca ve namussuzca davranmak. GÖTÜNÜN DELİĞİNİ BİLMEMEK: (d)-Bir kimsenin hesabını bilmediğini anlatmak için söylenir. GÖTÜNÜN HALKASI ÇIKMAK: (d)-Edepsiz ve arsız kimseler için söylenir. & Cinsellik konusunda iyice azıtmış kimseler için alay yollu olarak kullanılır. GÖTÜNÜN HANGİ LOBUNDAN UYDURMAK: (d)-Bir kimseye,"uydurma, ben kanmam"anlamında alay yollu
83
• • • • •
• • • • • • •
• • • • • • •
olarak söylenir. "Tamam anladık anlamasına da götünün hangi lobundan uydurdun sen onu söyle. " GÖTÜNÜN KAŞINDA: (d)-Çok kısa etek. GÖTÜYLE GÖĞE ÇIKMAK: (d)-Hayalinde büyük işler başardığını düşünen kimseler için alay yollu olarak söylenir. GÖZÜ AÇILMADIK SIĞIRCIK YAVRUSU: (d)-Hiçbir şey bilmeyen toy kişi. GÖZÜ GÖTÜNE (GÖZÜN GÖTÜME): (d)-Bir kimseye hasetle bakanlara söylenir. GÖZÜ SÜRMELİ OLMAK: (d)-(o.k)-Taraflı kimseler için kullanılır. "Bırak canım, onlar mahkemeye gözü sürmeli şahit getirmişler, bir de hak yerini buldu mu diye soruyorsun. " GÖZÜNE HARLAMAK (GÖZÜNE HOPLAMAK): (d)-(o.k)-Bir kimseye hakaret etmek. & Bir kimseyle aniden kavgaya tutuşmak. GÖZÜYLE SİKMEK: (d)-Bir kimseyi bakışlarıyla cinsel açıdan taciz etmek. GUGUKLU MU?: (d)-Bir şeyin en değerli şekli ya da tarafı. "Bakıyorum yerlere göklere koyamıyorsun. Söyle bari guguklu mu?” GULU GULU DANSI: (d)-(o.k)-Bir grup insanın bir kimsenin kötülüğünü istediğini anlatmak için söylenir. GURURGASI EĞRİ: (d)-Gurursuz ve haysiyetsiz kimse. GUY: (i)-Erkek eşcinsel. Homoseksüel. GÜLE GÜLE GÜREŞMEK: (d)-Bir düşmanıyla dostmuş gibi davranıp rekabeti sürdürmek. "Haminnem öyle yapmış, görümceleriyle güle güle güreşmiş sonunda kaynanasını da yola getirmiş. " GÜMÜŞ: (i)-Yakışıklı delikanlı. GÜN ÇALMAK: (d)-Sıkıntılarını atmak, rahatlamak, huzura kavuşmak. GÜN GÖRMEMİŞ AM (GÖT): (d)-Cinsel açıdan mutlu olunmadığını anlatmak için söylenir. GÜNAH: (i)-(fars.)-Bir kimsenin çocukları ve kocası. "Bana kalsa ben her yere giderim ama ne yapayım ki günahlarım koymuyor. & Borç. GÜNAHIM BOYNUNA SOYUN GİR KOYNUMA: (d)-Bir kimseden hakkı olmayan bir şeyi yüzsüzlük yapıp istemek için şaka yollu olarak kullanılır. GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ: (d)-Sütyen. GÜNEŞTEN GÖMLEKLİ: (d)-Avare. Başıboş ve mutlu insan.
84
•
•
GÜVERCİN BOKU: (d)-Hiçbir şeye karışmayan kimseler için alay yollu olarak söylenir. GÜVERCİN DANSI: (d)-Kur yapmak.
85
J • • • • • • • • • • • • • • • • •
JALE: (i)-Açık saçık giyinerek erkeklerin ilgisini çekmeyi adet edinen kadın. JAMBON: (i)-(fr)-Erkeklik organı, penis. JANJANLI: (d)-(fr)-Hile ve tuzak. & Güvenilmez kişi. "Sen de amma janjanlıymışsın kardeşim. Ben sana hiç güvenemeyecek miyim!” JANTİ: (i)-(fr)-(o.k)-Son moda ve şık giyinen erkek. JARJÜRÜ DOLU OLMAK: (d)-Cinsel açıdan erkeğin iyice aç olduğunu anlatmak için söylenir. JEL: (i)-(fr)-Sperm, ersuyu, meni. JET PİPİ-(JET SİKİ): (d)-(ing.tür.be.di)-Erkeklik organı, penis. Cinsel açıdan maharetli erkekler için söylenir. JETONU DÖRT KÖŞE (PLASTİK) OLMAK: (d)-(o.k)-Geç anlayan, anlama güçlüğü çeken kimseler için söylenir. "Ne o yoksa plastik jeton mu kullanıyon!” JİGOLONUN ÇOCUĞU: (d)-(fr.-türk.)-Aşağılık ve alçak. "Herif jigolonun çocuğu ne olacak, ona paranın ucunu göster gerisini seyret. " JİKOLAY: (i)-Jigolo. & Zengin kadınlarla para karşılığı birlikte olan erkek. & Kolay elde edilebilen erkek. JİKOLAY NOKTA NET: (d)-İnternet yoluyla jigololuk yapan erkek. JİLET SPOR: (i)-(İng.)-Çok iyi ütülenmiş kıyafetler için kullanılır.& Çok kızgın ve öfkeli kimse. JOJO: (i)-ve (s)-Ev kızı. JOJOBA: (i) – Aptal. JORJET: (d)-Modayı yakından takip eden kimse. JÖLE: (i)-Sperm, ersuyu, meni. JÜT ZÜT: (d)-(bengl.türk)-Sarhoş olmak. "Arabadan inen herifi bir görsen. Tam jüt züttü. Hala bir gıdım içmedim diye diretiyor.
86
K • • • • • • • • •
• • • • • •
KABAKÇİÇEĞİ: (d)-Sonradan görme, açık saçık giyimiyle dikkat çeken kadın. KABAKLAMAK: (f)-Aptal ve bön kimseyi işletmek, dalga geçmek. "Sen de bana kabaklama mı geçiyorsun lan salak!” KABALAK: (i)-Tıraşsız, tıraş olmamış erkek. KABUĞU KALIN OLMAK: (d)-(o.k)-İnatçı kimseler için söylenir. & Duyarsız olmak. KABUKSUZ: (d)-Makyajsız kadın. KABUKSUZ YUMURTA: (d)-(o.k)-Bedava veya kolay elde edilen şey. "Ay sen Meltem karısının o çirkinlikle bulduğu kocayı görsen… Kabuksuz yumurta. " KABULGÜNÜ: (d)-Kadınların aylık kanaması, regl. KABZIMAL: (i)-(ar.)-Kaba saba ve görgüsüz erkek. KAÇ KULAÇ: (d)-Kadınların vajinalarının genişliği ile ilgili olarak alay yollu olarak kullanılır. "Kadın sohbeti öyle sulandırdı ki bir de dönüp demez mi ‘seninki kaç kulaç kızım?’ diye. İşte o zaman anladım ki orospuların içine düşmüşüm. " KAÇ LEŞİN VAR: (d)-"Kaç sevgili değiştirdin"anlamında söylenir. KAÇ METRE AÇILIYOR: (d)-Kadınların cinsel ilişki esnasında bacaklarını açması ile ilgili olarak alay yollu olarak kullanılır. KAÇAK ELEKTİRİK: (d)-Yasak ve gizli aşk. KAÇAK ELEKTİRİK KULLANMAK: (d)-Kocasından ya da sevgilisinden gizlice aşk yaşamak. KAÇAK ET: (d)-Yabancı uyruklu fahişe veya jigolo. KAÇARI OLMAMAK: (d)-(o.k)-Bir konuda mecbur kalmak, başka alternatifi olmamak. & Bir şeyin ya da birinin"elinden kurtulamayacağını"belirtmek için kullanılır.
87
• • •
• • • • •
• • • • • •
•
KAÇIN KURRASI: (d)-(o.k)-Açıkgöz. KADANA: (i)-Çok iri, şişman kadın. KADAVRA GIDIKLAMAK: (d)-(itl.-türk.f)-Cansız ve heyecansız kimseler için alay yollu olarak kullanılır. & Cinsel açıdan tepki vermemek. "Ulan o kadar cilve yaptım, işve yaptım da herif bana mısın demedi. O kadar zaman kadavra gıdıklamışız. " KADERDE VARSA DÜZÜLMEK NEYE YARAR ÜZÜLMEK: (d)-(o.k)-Yazgıya boyun eğmek gerektiğini anlatmak için alay yollu olarak söylenir. KADİFE: (i)-(ar)-Vajina, dişilik organı. KADIN BULUP KILINI ARAMAK AM BULUP DİLİNİ ARAMAK: (d)-Bir kimsenin elindekiyle ve bulduğuyla yetinmediğini anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. KADINADAMCI: (d)-Transseksüellerle cinsel ilişki kurmaktan hoşlanan erkek ya da kadın. KAFA AÇMAK: (d)-(ar.-türk.)-(o.k)-Bir kimseyi aydınlatmak, bilgilendirmek. "Sizin bu laflarınız valla epey kafa açıcı oldu demeyi isterdim ama maalesef hep bildiğimiz şeyleri tekrarladınız. " KAFA İZNİ: (d)-(o.k)-Sıkıldığı için işe ara vermek, kendini rahatlatmak. Dinlenmek. KAFA KAFAYA GELMEK: (d)-(o.k)-Otomobillerin çarpışmasına ramak kalması & Bir kimseye meydan okumak. KAFADAN BACAKLI: (d)-(o.k)-Çılgın ve deli. & Tuhaf fikirleri olan kimse. KAFADAN FİRİK-(KAFADAN FRİKİK): (d)-(ar.-ing.)-Çılgın ve deli. KAFADAN GİYDİRMEK: (d)-Bir kimsenin hatasını yüzüne vurmak. Aniden bir kimseye saldırmak. "Bak bana lagada lugada etmeyin kafadan giydiririm. " KAFADAN SİKLİ: (d)-Herkesle rekabet halinde olan, erkeksi hırsları olan kadınlar için alay yollu olarak kullanılır. "Ajda tam anlamıyla kafadan sikli bir kadındır. Ona kadınca duygular yakıştırmaya çalışsan da göremezsin. " KAFASINA SIÇMAK: (d)-(o.k)-Birisinin aklını beğenmemek, hakaret etmek için söylenir. "Kafama sıçayım"şeklinde kullanıldığında kişinin kendi pişmanlığı ifade eder.
88
• •
•
• • • • • • • •
• • •
• •
KAFASINDA KARPUZ YARMAK: (d)-(o.k)-Bir kimseyi dövmek. KAFASINI KOPARMAK: (d)-(Kadın için) Erkeğin parasını yemek. "Kaç kişinin kafasını kopardığını bilmem ama kadın hiç bir iş yapmadan sadece bacakarasını çalıştıraraak güller gibi geçiniyor. " KAFAYI SOĞUTMAK: (d)-(o.k)-Çok düşündüğü bir konuyu soğukkanlı biçimde tekrar ele almak. "Baktım kafayı yiyecek kadar çok taktım ‘dur kızım dedim, önce bir kafayı soğut hele’” KAKAMUK: (i)-İhtiyarlayıp onun bunun elinde oyuncak olan kişi. KAKARA KİKİRİ: (d)-Gevezelikle, boş ve eğlenceli sohbetle vakit geçirmek. KAKIVANDIK: (d)-Şaşırtıcı kimse. KAKNEM KARI: (d)-Kendini fazlasıyla abartan, kasıntı ve sevimsiz kadın. KAKTÜS ÇİÇEĞİ: (d)-Çok kıllı, ağda zamanı geldiği halde ağda yaptırmayan kadın. KALBİ YEDİRMEK: (d)-Aşık olmak. "Dedim sana ne yaparsan yap ama kalbi yedirme!” KALBİMİ ÇİZDİN: (d)-"Beni üzdün"anlamında şaka yollu olarak söylenir. KALBİNİN MEYVASINI YEMEK: (d)-İyiliğin veya sevgiyleiyilikle düşünmenin, hissetmenin mükafatının alınacağını ya da tam tersi kötülük duygularıyla kötülük bulunacağını anlatmak için söylenir. KALDIRAY ABİ: (d)-Cinsel ilişkiden başka şey düşünmeyen erkek. KALDIRIM SÜPÜRGESİ: (d)-Fahişe. Orospu. KALDIRKAÇ: (d)-Erkekleri ayartıp onlarla cinsel ilişkiye girmeden kaçan kadınlar için kullanılır. "Öyle fettan öyle kaldırkaç bir kızdır ki. Ama bir gün kaldırdığından kaçamayacak o zaman çok merak ediyorum hali ne olacak” KALDIRMAK: (f)-Almak, çok çok almak. "O işten amma para kaldırdık. "& Erkeğin ereksiyona geçmesi. KALDIRSAN ALTINDAN BİR KALBUR BOKU ÇIKMAK: (d)Büyüklük taslayan kimselerin aslında düşük nitelikleri olduğunu anlatmak için söylenir. Görünmeyen gerçek niteliklerin düşüklüğünü işaret etmek için kullanılır.
89
• • • • • • • •
• •
• • • •
• • • •
KALİKA: (i)-Makyaj. KALİTE KONTROL: (d)-(ing.-ing.)-(o.k)-Denemek, tadına bakmak. "Önce ben bir kalite kontrol yapayım bakayım. Ayol bu dolmalar çok leziz olmuş be!” KALOGER: (i)-(yun.)-Evde kalmış kız. KALORİ SAYMAK: (d)-(fr.-türk.)-Diyet yapmak. KAMİLE: (i)-Hamile. KAMIŞÇIK: (i)-Klitoris. Bızır. KAMULAŞTIRMA BEDELİ: (d)-Parayla cinsel ilişki kurmak. & Bu vesileyle ödenen para. "Abanoz sokakta kamulaştırma bedeli olarak kaç lira alıyorlarsa onun yarısına bile yapardı. " KAN ÇIKMAZSA PARA YOK: (d)-Bakirelikle ilgili bir çağrışımla; bir şeyin çok değerli ve kıymetli olduğunu anlatmak için söylenir. "Tamam bu haberi ilk sen duyuyorsun şekerim. Valla kan çıkmazsa para yok. " KAN GÖVDEYİ GÖTÜRMEK: (d)-Regl olmak, kadınların aylık kanaması. KANATLI PET PARTİSİ VERMEK: (d)-Kadınların aylık kanaması, regl. "Ben de o günlerde kanatlı pet partisi veriyorum, hiç halim yoktu. Tabii çok alkol de alamadım, denize de giremedim, tatilim berbat oldu. " KANI KIPRAŞMAK: (d)-Bir kimseden çok etkilenmek, çok hoşlanmak. & Bir kimseyi cinsel açıdan çekici bularak ilgilenmek. KANKİ: (i)-(çing.)-Kadınlar arasında yakın arkadaş, dost, kan kardeşi. KANSIZ DARBE: (d)-Erkeğin ereksiyona geçememesi, cinsel ilişkide başarısız olması ile alay etmek için söylenir. KAPASİTE YARATAMAMAK: (d)-Bir kimsenin aptal ya da bön olduğunu vurgulamak için söylenir. "Bak şekerim ben tanrı değilim. Öyle elin magandasından kapasite yaratamam. " KAPÇIK AĞIZ: (d)-Ağzında bakla ıslanmayan dedikoducu ve ispiyoncu kimse. KAPILANMAK: (f)-(o.k)-Bir işe girmek. & Bir kimsenin yanına sokulmak. KAPİŞ: (i)-(rus)-(o.k)-Para. & Bir kimsenin elindekini hileyle almak. KAPUSKA: (i)-Aptal ve bön kişi.
90
• • • • • • • •
• • • • • • • • • • •
KAPUŞ: (i)-Prezervatif. Kaput. KARA DELİK: (d)-Vajina, dişilik organı. KARADUL: (i)-Kocasını öldüren kadın. KARAKIZ KAN KUSUYOR: (d)-Regl olmak, kadınların aylık kanaması. KARANFİL TOHUMU: (d)-Bir kimsenin ailesindeki erkeklerin eşcinsel olduğu imasıyla aşağılamak için söylenir. KARGA BOKUNU YEMEDEN: (d)-(o.k)-Sabahın çok erken vaktinde. KARGADAN BAŞKA KUŞ TANIMAMAK: (d)-(o.k)Bildiklerinin dışına çıkamayan tutucu kimseler için alay yollu olarak söylenir. & Peşin hükümlü. KARGALARIN ŞEKERİ: (d)-Kibarlık taslayan, nazikliğini bahane edip hiçbir iş yapmayan kimse. & Kendini güzel sanarak böbürlenen kişi. "Ah canım bir hava, bir işve, bir naz, görsen tam kargaların şekeri. " KARIAĞIZLI: (d)-Karısının ya da sevgilisinin her dediğini tekrarlayan, kolayca yönlendirilebilen erkek. KARINCAYI SİKİP BELİNİ İNCİTMEMEK: (d)-(o.k)-Bir kimseye hissettirmeden kötülük yapmak. & Sessiz sedasız, fark ettirmeden yapılan incelikli iş. KARISI BARBARA KENDİSİ BARBAR: (d)-Amerikalılar ve İngilizler için alay yollu olarak söylenir. KARİZMA YAPMAK: (d)-(fr.-türk.f.)-(o.k)-Caka ve fiyaka yapmak. KARİZMASI DAĞILMAK: (d)-(fr.-türk.f.)-(o.k)-Bir kimsenin cakasının fiyakasının bozulması. "Senin de dilin fazla uzadı, karizmanı dağıtmamı istemiyorsan sus anam. " KARİZMAYI ÇİZDİRMEK: (d)-(fr.-türk.-f.)-(o.k)-Yapılan kötü veya yanlış bir davranışla cakanın, fiyakanın bozulması. KARNI DOYAR ŞEYİ DOYMAZ: (d)-Erkeğin cinsel açıdan açgözlülüğü ile alay etmek için söylenir. KARNI GIRNATA ÇALMAK: (d)-Çok acıkmak. KARNI YATAKLI OLMAK: (d)-Çok aç olmamak, yemek öncesi bir şeyler atıştırmış olmak. "Aman canım hiç pide mide çekmiyor valla benim karnım yataklı. " KARNINA ÜFLETMEK: (d)-Hamile kalmak. KARNINI AL DA DAĞA KAÇ: (d)-"Karnım aç"diyenlere şaka yollu takılmak için kullanılır.
91
• • • •
• • • • • • • • • • • • • • • • • • •
KARNINI ŞİŞİRTMEK: (d)-Hamile kalmak. KARNIYARIK: (d)-Sezeryanla doğum yapmış kadın. KARPUZ: (i)-Aptal ve bön kişi.& Kıç ve kalçalar. KARPUZ ATICISI OLMAK: (d)-Bir çocuğun ilerde bir şey olamayacağını anlatmak için kullanılır. "Bizim oğlanın okulda filan gözü yok. O olsa olsa karpuz atıcısı olacak ablası. " KARPUZ YARMAK: (d)-Sezeryanla doğum yapmak. KARPUZ YUTMAK: (d)-Hamile kalmak. KARPUZ YUTMUŞ SOLUCAN: (d)-Çok zayıf kimsenin hamile kalması durumunda alay etmek için kullanılır. KARŞANBA: (i)-ve (s)-Karışık durum. "O ailenin işleri bir tuhaf, her işleri karşanba. " KARTOŞ: (i)-(yun.)-Yaşlı, geçkin, kart erkek. KAS ZENGİNİ: (d)-Kaslı ama parasız erkek. KASABA MİNNET EDENE KADAR KESER AMIMIN (SİKİMİN) ETİNİ YERİM: (d)-Başkalarına muhtaç olmadığını, olmamak gerektiğini vurgulamak için söylenir. KASTIRIK: (i)-(o.k)-Kendini beğenmiş. KAŞOT: (i)-ve (s)-Yaşlı çapkın erkek. KATATONİK: (d)-Kasıntı kendini beğenmiş kişi. KATIKSIZ: (i)-(o.k)-Aptal ve bön kimse. KATIR TOHUMU: (d)-Çok inatçı insan. KATMERDİKOZ: (i)-(o.k)-"Çok, daha çok"anlamında bir konuyu büyütmek için söylenir. "Nasıl yani, sende de dert benimkinden katmerdikozmuş yavrucum. " KATRANDAN OLMAZ ŞEKER, CİNSİ BİLMEMNE OLAN CİNSİNE ÇEKER: (d)-(o.k)-Kötülüğün kalıtsal olduğunu iddia etmek için kullanılır. KAYIK: (i)-(o.k)-Herhangi bir nedenle esrikleşmiş, kendisini kaybetmiş kimse. KAYINMAUNVALİDE: (d)-Eşin annesi. KAYISI KUTUSU: (d)-Vajina, dişilik organı. KAYIŞ KOPMAK: (d)-(o.k)-Delirmek, kendini kaybetmek, şaşırmak. "Anladım, senin kayış kopmuş, ben sana laf anlatamam, laf dinletemem. " KAYMAKLI: (i)-ve (s)-(o.k)-Çok şanslı kimse.
92
• • • • • • • •
• •
• • • • • •
KAYNAK: (d)-(o.k)-Bir konuda kendisinden yararlanılabilir kişi. Kullanıma açık insan.& Bir sıralamada aradan girmek, bir kuyrukta aradan geçmek. KAYNAMA NOKTASINI GEÇMEK: (d)-(o.k)-Bir kimsenin çok kızdığını anlatmak için söylenir. "Bak uyarıyorum, kaynama noktamı geçtim. Ona göre ayağını denk al!” KAYNAMADAN KARIMAK ÇİĞNEMEDEN ÇÜRÜMEK: (d)Hiçbir şey yapmadan"yoruldum"diyen tembel kimseler için alay yollu olarak kullanılır. KAYNANA BAŞINI KAYNAR KAZANA: (d)-Kaynanasından hoşlanmayan kimse tarafından kullanılır. & Kaynanaları aşağılamak için söylenir. KAYNANASI ÖLSÜN: (d)-Bir kimseye iyi dilekler içeren bir"beddua"etmek anlamında şaka yollu olarak söylenir. KAZ BOKU GİBİ ÇIKMAK: (d)-Olur olmaz her şeye karışmak. "Kız sen de her yerden öyle kaz boku gibi çıkma da laf yeme!” KAZ CÜCÜĞÜ: (d)-Çok üşüyen kimse. KAZ, KAZ, KAZ: (d) – Erkeklerin yaşamlarında üç evresi olduğunu anlatmak için alay yollu olarak söylenir. ( Kadın lar için kullanılan"Naz, caz, enkaz"deyiminin karşılığı olarak kullanılır ) KAZ NAĞMESİ: (d)-Naz. Fazla nazlananlar için alay yollu olarak kullanılır. KAZA BAKIP GÖTÜNÜ YIRTMAK: (d)-Başkalarının malı ya da yeteneklerine özenmenin gereksizliğiyle ilgili olarak söylenir. "Sen de kendini bil anacım, kaza bakıp götünü yırtma. Sen tavuk kıçınla hiç o kadar yumurta çıkarabilir misin!" KAZANINA FARE DÜŞMEK: (d)-Hamile kalmak. "Ne o kız gene kazanına fare mi düştü!” KAZINMAK: (f)-Çok temizlemek. Kıyı köşe silip süpürmek. KAZMA SAPI YARAĞIN OLACAĞINA FINDIK KADAR AMIN OLSUN YETER: (d)-Kadının cinsel üstünlüğünü iddia etmek için söylenir. KAZMİYE: (d)-Kart kadın. KE DEDİĞİ KEÇİ SİKİ: (d)-Bir kimsenin sürekli yalan söylediğini anlatmak için kullanılır. "Yok canım sen onun söylediklerine inanma. Onun ke dediği keçi siki. " KEBELEK: (i)-Aptal ve tecrübesiz kimse.
93
•
• • • • • • • • • • • • • • • • • •
KEDİ ENCİĞİNİ GEZDİRİR GİBİ: (d)-Bir şeyi elinden düşürmeyen, bir nesneye özel bir zaafı olan kimselerle alay etmek için kullanılır. "Ay bir bırak şu oyuncağı elinden allahaşkına. Kedi enciğini gezdirir gibi! Helaya da onunla birlikte girilmez ki!” KEDİ GÖTÜNÜ GÖRMÜŞ YARA ZANNETMİŞ: (d)-En ufak bir hastalığını bile büyüten kimseler için alay yollu olarak kullanılır. KEDİ YAVRUSUNU YERKEN SIÇANA BENZETİR: (d)-Kötü bir şey yapanın, kendine bir bahane bulmakta zorlanmayacağını anlatmak için söylenir. KEK PİŞİRMEK-(KEKLEMEK): (d)-(ing.-türk.f)-Bir kimseyi kandırmak. KEK TARLASI-(KEKSTRA): (d)-(ing.-türk.)-Bir grup içinde çok aptal ve bön insan olduğunu anlatmak için söylenir. KEKLİK: (i)-Ev kadını. KEL: (i)-Bilmişlik taslayan aptal kimse. KEL BESLEK: (d)-Saçı başı bakımsız kadın. KEL KAYNANA: (d)-Her şeye karışan ve bilmişlik taslayan kimse. KEL TİRYAKİ : (d)-(o.k)-Kolayca bağımlılık geliştiren kimseler için alay yollu olarak kullanılır. KELAYNAK KUŞU: (d)-(o.k)-Aptal ve bön kimse. KELEPÇE: (i)-(fars.)-Yüzük, evlilik yüzüğü. KELİK : (i)-Evlenmemiş kadın. KELİN YARAĞI GİBİ KALAKALMAK: (d)-Bir konuda desteksiz ve çaresiz kalmak. KELKÖR KİRPİ: (d)-Hiçbir konuda gücü ve yaptırımı olmayan kimse. "Yok sen bana hiç bakma. Ben de kelkör kirpiyim. " KELLE PAÇA: (d)-(o.k)-Bir işe yaramaz kimse. & Aptal ve bön. KELLE TURİZM: (d)-(o.k)-Güvensiz taşıt aracıyla yapılan güvensiz yolculuk. KELLECİ: (i)-ve (s)-Ava ve av hayvanlarının başlarını duvarına asmaya meraklı erkek. KELLEN KERTİLİYOR UYUZLA SÜRTÜLÜYOR: (d)-(o.k)-Bir kimsenin çok can sıkıcı olduğunu ve çok zor karar verebildiğini anlatmak için söylenir.
94
• • • • • • • • •
•
• • • • • • • •
KEM KÜM KİKİRİK: (d)-Sorulan bir soruya karşı cevap vermekten kaçınmak için söylenir. "Öyle öyle bence de kem küm kikirik. " KEMERALTI: (d)-Cinsel organlarla, cinsellikle ilgili şeyleri anıştıran sözler. KEMİKSİZ TAZE: (d)-Erkek eşcinsel. KENARLAŞMAK: (f)-Randevulaşmak. "Peki sen bana telefon et, akşamüstü kenarlaşalım. " KENDİ KEKLİK EVİ ÇÖPLÜK: (d)-Kendi kişisel temizliğini önemseyip evini temizlemeyen kadınlar için söylenir. KENDİN PİŞİR KENDİN YE: (d)-Mastürbasyon yapmak. KENDİNİ BOZMA BOZDURMA: (ü)-"Kendine iyi bak, kendine iyi davran, kimseye aldırma"anlamlarında söylenir. KENDİNİ FASULYE GİBİ NİMETTEN SAYMAK: (d)-(o.k)Kendini önemseyen, böbürlenen kimselerle alay etmek için söylenir. KENDİNİ İHBAR ETMEK: (d)-Bir kimseye, ona duyduğu aşkı itiraf etmek. İlan-ı aşk. "Ay aman üf, ne yapayım, adam dizlerinin üzerine çökmüş, kendini ihbar ediyor. Yok benim için ölüyormuş da, bensiz yaşayamazmış da…” KENDİNİ İMHA ETMEK: (d)-Karşılıksız olarak bir kimseyi sevmek ve bu sevgiyi o kimseye açıklamak. "Ben o zamanlar Zafer’in derdinden kendimi imha etmişim. Gözüm birşeyi mi görüyor…” KENEF BÜLBÜLÜ: (d)-(ar.-fars.)-Tuvalette şarkı söyleyen kimse. KENEFKEK: (d)-Hiç hoşa gitmeyen erkek. KERANEYE DÖNMEK: (d)-Bir sohbet sırasında çok telefon gelip sohbet edilemez duruma gelince alay yollu olarak kullanılır. KEREMİN GÖTÜ GİBİ YANMAK: (d)-Bir konuda haddinden fazla istekli olmak. "Yeter lan sus, keremin götü gibi yanma orda!” KEREVİZ GÜZELİ: (d)-Çirkin olduğu halde kendini güzel sanan aptal kadın. KERİZ AŞKI: (d)-Karşılıksız, tek taraflı aşk. KERİZ ÖKÜZÜ: (d)-Aptal, bön ve kaba saba erkek. KERTENKEBELEK: (d)-Aptal ve acemi kimse.
95
• • • • • • • • •
• •
• • • • • •
KESELEMEK: (f)-(o.k)-Bir kimsenin parasını yemek, maddi açıdan bir kimseyi kullanmak. KESER KAÇIKLIĞI OLMAK: (d)-Bir kimsenin çılgın ya da deli olduğunu anlatmak için kullanılır. "Aaaa valla artık emin oldum, sende keser kaçıklığı var!” KESİNTİSİZ GÜÇ KAYNAĞI: (d)-Bir kimseye çok aşık olmak. "Canım benim, hayatımın ışığı, kesintisiz güç kaynağım. " KEŞKÜLLEMEK: (f)-(o.k)-(fars)-Aptal numarası yapıp birilerini aldatmak. & Bir kimse ile ince ince dalga geçmek. KEVGİR: (i)-(fars.)-Erkek eşcinsel. KIBRIS KAN AĞLIYOR: (d)-Regl olmak, kadınların aylık kanaması. KIÇ GEZDİRMEK: (d)-Kendi zevki için dolaşmak. KIÇA KAÇAN: (d)-Anal seks (ters ilişki) meraklısı erkek. KIÇI BOKTAN KURTULMAMAK: (d)-Bir kimsenin kendisine hala muhtaç olduğunu anlatmak için alay yollu olarak söylenir. & Yeterince olgunlaşamamak. "Ulan senin daha kıçın boktan kurtulmadı, kendi kendine babalanıyorsun. KIÇI FERAHLAMAK: (d)-Yaptığı bir kötülükten ya da kötü bir şeyden zevk almak. "Hah iyi becerdin şimdi kıçın ferahladı mı!" KIÇI KALKMAK: (d)-(o.k)-Bir nedenle büyüklenmek, böbürlenmek. Kendini çok abartmak. & Haddini aşmak. "O günlerde herkes çevremde, e tabii benim de kıçım kalktı. Ama ne yazık ki saltanatım çok uzun sürmedi. " KIÇI KALKMIŞ MİNDER YETİŞTİREMEMEK: (d)-Bir kimsenin kendini haddinden fazla beğendiğini anlatmak için söylenir. "Ulan senin de amma kıçın kalktı minder yetişmiyor. " KIÇI PESENÜ BAĞLAMAK: (d)-Çok açlık ve yoksulluk çekmek. KIÇI ŞAPA OTURMAK : (d)-Bir konuda büyük yenilgi almak, başarısız olmak. KIÇI ŞİŞMEK : (d)-Aşırı cinsel istek duymak. KIÇI TUTUŞMAK: (d)-(o.k)-Bir konuda fazlasıyla telaşlanmak. KIÇIMA KADAR!: (d)-"Bana ne","Beni ilgilendirmez"anlamında kullanılır.
96
• • • • • • • • • • • • • • • • •
KIÇIMA KAŞ GÖZ ÇİZSEM DAHA GÜZEL OLUR: (d)-Bir kimsenin güzelliğini küçümsemek için alay yollu olarak söylenir. KIÇIMIN KILI: (d)-Bir kimseyi küçümsemek ya da aşağılamak için söylenir. KIÇIMSAMAK: (f)-Bir kimseyi aşağılayıp küçümsemek. "Sen de bizi amma kıçımsadın şekerim. Biz sadrazam torunuyuz demedik ama o kadar da değil. " KIÇINA GİRMEK: (d)-(o.k)-Aşırı yakın olmak. & Bir şeyden çok kötü etkilenmek. KIÇINDAN KAN ALMAK: (d)-(o.k)-Bir kimseyi kızdırmak. KIÇINI BAŞINI OYNATMAK: (d) - Bir kimseye cinsel açıdan istekli olduğu sinyalini yollamak. & Cinsel isteklerini bariz biçimde ortaya koyan kadınlarla alay etmek için kullanılır. KIÇINI ÇUVALA SOKMAK: (d) - Bir kimseyi bağlamak, her konuda onu ele geçirmek. "Tamam anladık, tabii dil dökmelerinin hepsi bizim kıçımızı çuvala sokana kadarmış." KIÇINI DEVİRMEK: (d) - (o.k) - Yatmak. KIÇINI DİKMEK: (d) - Cinsel isteğini aşırı biçimde belli etmek. KIÇINI DİRHEMLE SATMAK: (d) - (o.k) - Kendini çok beğenmek, önemsemek. Böyle kimselerle alay etmek için kullanılır. KIÇINI KAKMAK: (d) - (o.k) - Oturmak. KIÇINI KANTARLAMAK: (d) - Bir kimseyi yağlamak, dalkavukluk etmek. "Sen de amma adamsın ben. Her dakika senin kıçını mı kantarlayacağız." KIÇINI ÖPMEK: (d) - (o.k) - Bir kimseye yalakalık yapmak, dalkavukluk etmek. KIÇINI SERPMEK: (d) - Cinsel açıdan davetkar pozisyonlarda durmak. "Kadın kanepede kıçını sermiş oturuyor, adam da ağzının suyu akarak ona bakıyordu." KIÇINI SUYA BANDIRMAK: (d) - Denize ya da havuza girmek. KIÇINI YAĞLAMAK: (d) - (o.k) - Bir kimseye dalkavukluk etmek. KIÇINI YAYMAK: (d) - (o.k) - Tembellik etmek.
97
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
KIÇININ BOHÇASINI AÇMAK: (d) - Bir yere oturup iyice yerleşmek. "Misafirliğe diye gittiği yerde utanmadan kıçının bohçasını açtı, tam iki ay kaldı." KIÇININ BOKU BİTMEK: (d) - (o.k) - Bir konuda yapılacak hiçbir şey kalmadığını anlatmak için söylenir. "Tamam lan artık sana verecek birşeyim kalmadı. Kıçımın boku bitti." KIÇININ KILLARI ENGİNAR ÇİÇEKLİ: (d) - Yaşlı erkekleri zamparalık yapmaya kalktıklarında aşağılamak için söylenir. KIÇININ SUYU AKMAK: (d) - Bir kimseye karşı cinsel açıdan istekli olmak. Bunu belli etmek. KIÇININ ŞİŞİNİ İNDİRMEK: (d) - Bir kimsenin öfkesini çıkardığını, rahatladığını anlatmak için kullanılır. "İyi tamam o kadar küfürü saydın. Peki kıçının şişini indirdin mi!" KIÇIPİYAZ: (i) - Anal sekse daima "evet" diyen kimse. KIÇPAYI: (d) - (o.k) - Bir kimseye ayrılan oturacak yer. "Bana hiç kıçpayı bırakmamışsınız ayol." KIÇPEREST: (d) - Anal seks meraklısı erkek. KIL KIRMAK: (d) - (o.k) - Cimrilik etmek. "Sen de on seneden beri iyi kıl kırdın. Tabii beş tane ev alırsın. Sen almayacaksın da ben mi alacam!" KIL YOLDURMAK: (d) - Ağda yaptırmak. KIL YUMAĞI: (d) - Çok kıllı erkek. KILÇIK: (i) ve (s) - Kılığı, görünümü ve davranışlarından hoşlanılmayan kimse. KILÇIK BALIĞI: (d) - Sinir bozucu kimse. KILDA KERAMET OLSA KIÇIMDA ÇIKMAZ: (d) - Çok kıllı bir kimseyi aşağılamak için söylenir. KILDIRMAK: (f) - Ağda yaptırmak. KILKUYRUK: (d) - (o.k) - Zayıf ve etkisiz kişi. KILLI MALAFA: (d) - Bir erkeğin cinsel organını aşağılamak için söylenir. Hoşa gitmeyen penis. KILLI NADAS : (d) - Çok kıllı erkek. KILLI TAŞAK : (d) - Cesaretli erkek. KIMIL ZARARLISI: (d) - Tembel kimse. KIRAĞIYA KABAK YETİŞTİRMEK: (d) - İleri yaşta çocuk sahibi olmak. KIRIK: (i) - Sevgili ya da dost.
98
• •
• • •
• • • • • • • •
• • • • •
KIRIK BANA BUGÜN LAZIM YARINA KOCAM DA GELİR: (d) - İhtiyacın çok acil olduğunu anlatmak için kullanılır. KIRIK KALP İKSİRİ İÇMEK: (d) - Bir kimsenin uzun aradan sonra yeni bir sevgili bulması. "Ben ne zamandır böyle güzellik görmemişim. Kırık kalp iksiri içmeye onunla ikna oldum." KIRIK OLMAK: (d) - Sakar kimseler için söylenir. "Sen benim elime verme, ben kırığımdır." KIRIKLARI OLMAK: (d) - Bir kimsenin birbirinden habersiz çok sayıda sevgilisi olması. KIRK OROSPU BİRARAYA GELSE BÖYLE ÇOCUK DOĞURAMAMAK: (d) - Çok değişik ve garip insanları anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. "Senin oğlun tabii bir tane şekerim, kırk orospu bir araya gelse böyle çocuk doğuramaz." KIRKIT OĞLAN: (d) - Cimri kimse. KIRMIZI: (i) - Regl olmak, kadınların aylık kanaması. KIRMIZI ÇIKMAK: (d) - (ar. - türk. f.) - Kadının gerdek gecesinde cinsel ilişki sonucu kanamasının olması. KIRMIZI DON GİY DONAN: (d) - Yılbaşlarında giyilen ve bolluk getireceğine inanılan kırmızı külot için söylenir. KIRMIZI GÖTLÜ MUM YAKMAK: (d) - Bir kimsenin bir şeyi çok istediğini anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. "Ne lan senin için kırmızı götlü mum mu yaktım!" KIRMIZI HOROZ: (d) - Erkeklik organı, penis. KIRMIZI MAYMUN: (d) - Erkeklik organı, penis. KIRMIZI YUMURTA-(KIZIL YUMURTA): (d) - İmkansız bir şey ya da iş. & Çok değerli, az bulunur. "Gören de kırmızı yumurta yaptın sanır. Ne lan altı üstü aptal oğlan çocuk yaptın." KIRMIZILI: (i) ve (s) - Bakire kadın. & İlk kez cinsel ilişkiye girip bekaret zarı yırtılan kadın. KIRNAK OĞLAN ESKİSİ: (d) - Kendini hala genç sanan, çapkın yaşlı erkek. KIRPINTI: (i) ve (s) - Lüzumsuz ve gereksiz kimse. KIRPIP KIRPIP YILDIZ YAPMAK: (d) - (o.k) - Bir konuyu sık sık küçük küçük parçalar halinde anlatmak. & Bir başarıyı sürekli gündemde tutmaya çalışmak. KIRSAL: (i) ve (s) - Kaba saba, görgüsüz, taşralı erkek.
99
•
•
•
• • • • • • • • • • • • • •
KISA KALMAK : (d) - Bir kimsenin bir şeyi/işi başaramayacağını anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. & Bir işi başarmak, birisiyle ilişkiye girmek için yeterince gelişkin olmamak. Toy ve acemi olmak. & Erkeklik organının yeterli büyüklükte olmaması. KISA PANTOLONLU HALİNİ BİLMEK: (d) - (o.k) - Bir kimseye "Sen daha küçüksün, toysun" demek için söylenir. & Birisine,"fazla böbürlenme, ben senin en zayıf yanını da biliyorum" vurgusu ile alay yollu olarak kullanılır. KISACA LEB: (d) - Açıklama istemeyecek kadar bariz durumlar için alay yollu olarak söylenir. "Ne demek istedin diye üsteleyip duruyordu. Anlayana kısaca leb ulan daha ne diyeyim." KIŞKIRMAK: (f) - (o.k) - Bir konuda galeyana gelmek, heyecanlanmak. KIŞLIK YORGAN: (d) - Şişman kadın. KIT: (i) ve (s) - (o.k) - Saf ve aptal kimse. KITIR: (i) ve (s) - Genç ve adaleli vücutlu erkek. KIVIK : (i) ve (s) - Aptal ve bön kimse. KIVILCIM: (i) ve (s) - İlgi çeken kimse. & İşaret. "Bara bir girdim, ortalık kıvılcımlarla dolu. Her yandan hoş kokular geliyor, yüzlerce yakışıklı bana bakıyor." KIVRILMAK: (f) - Sinsice planlar kurmak. KIYMIK: (i) ve (s) - Can sıkıcı kimse. KIYTIRIK: (i) ve (s) - (o.k) - Gelişigüzel. Eski püskü ya da değersiz şey. & Önemsiz, değersiz insan. KIZ ABİ: (ü) - Bir kimseye senli benli hitap biçiminde ve alay yollu olarak kullanılır. KIZ ANNEM: (ü) - Bir kimseye hitap biçiminde ve senli benli ilişkilerde söylenir. KIZ CİNNET: (d) - Bunalımlı ve aniden parlayan kadın. "Hadi ordan kız cinnet. Sinirimi bozma diye çıkıştım." KIZ DONU: (d) - Çok temiz ve parlak şeyler için kullanılır. "Öyle güzel bir iş buldu ki. Kız donu." KIZ GİRİP DUL ÇIKMAK: (d) - Bir kimseye güvenmemek gerektiğini anlatmak için söylenir. "Sen ona bakma, onu dinleme. Ona kanan kız girer dul çıkar." & İlişkilerde çok hırpalanmak.
100
• • • • • • •
• • • • •
• • • • • •
KIZ GÖTÜNE SIÇ ÜSTÜNE: (d) - Bir kimsenin öfkesinin kendisine zarar vereceğini belirtmek için kullanılır. KIZ KIZIN PEZEVENGİ: (d) - (o.k) - Kızların birbirlerine erkek arkadaş bulması. Kızların birbirlerini erkek arkadaşlarıyla tanıştırdığını anlatmak için söylenir. KIZ KOCAYI Bİ BOK SANIR GİTTİĞİ GECE USANIR: (d) Evliliği çok önemseyen genç kızlarla alay etmek için söylenir. KIZANA GELMEK: (d) - Genç kız ya da delikanlının cinsel açıdan azgınlaştığını anlatmak için kullanılır. Cinsel açıdan ateşlenmek. KIZI SİKİLMİŞ GİBİ KALAKALMAK: (d) - Bir konuda çok üzgün ve çaresiz kalındığını anlatmak için söylenir. KIZILIRMAK: (d) - Kadınların aylık kanaması, regl. KIZIŞTIRMA HAREKETLERİ: (d) - (o.k) - İki kişinin birbirlerini cinsel açıdan tahrik etmesi. & Rekabete girmiş tarafların birbirlerini yoklaması. & Bir konuda egzersiz yapmak. KIZLAR TUVALETİNE ÇEVİRMEK: (d) - Çok yüksek sesle konuşup erkek dedikodusu yapmak. KİBARAY: (i) - Kibarlık taslayan, çıtkırıldım kimse. KİKİRİK: (i) ve (s) - Durmadan ve her şeye gülen kişi. KİM KİMLE KUMRU AMINLA: (d) - Herkesin bir birinden habersiz, kimin ne yaptığı belli olmayan yer veya durum. "Kim kime dum duma" benzeri bir anlamda söylenir. KİMİN SİKİ KİMİN AMINDA: (d) - Bir grup insanın birbiriyle karmaşık ilişkiler içinde olduğunu anlatmak için kullanılır. "Aralarında öyle bir ilişkiler ağı var ki, kimin siki kimin amında belli değil." KİMİNİN SİKİ GÖZÜNÜ ETTE AÇAR, KİMİNİN SİKİ GÖZÜNÜ BOKTA AÇAR: (d) - Herkesin aynı şansa sahip olmadığını anlatmak için söylenir. KİMYA: (i) - (ar.) - Bir şeyin en güzeli. & Bulunması, ele geçirilmesi oldukça zor olan şey. KİMYASI BARIŞMAK: (d) - Çok hoşlanmak. & Aşık olmak. "Onunla ilk görüşte kimyamız barıştı, zaten iki hafta sonra da evlenmeye karar verdik." KİMYASI BOZULMAK: (d) - (ar. - türk. f.) - Canı sıkılmak. KİRACI: (i) ve (s) - Rahimdeki doğmamış bebek. KİRALIK MAĞARA: (d) - Fahişe, orospu.
101
• • • • • • • •
• • • • • • •
•
KİRİNCİMEK: (f) - Bozulmak, niteliğini kaybetmek. "O patlıcanlar kirincemiş artık salatası iyi olmaz, at çöpe." KİRPİ DONU GİYDİRMEK: (d) - Bir kimseyi çok kötü bir duruma sokmak. "Sana kirpi donu giydireyim de gör aşağılık herif." KİRPİ YAVRUSUNU PAMUĞUM DİYE SEVER: (d) - Herkesin çocuğunun kendisi için mükemmel olduğunu anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. KİRPİĞİYLE HARMAN SÜPÜRMEK: (d) - Yetersiz araçlarla bir şeyler yapmaya çalışan kimselerle alay etmek için söylenir. KİŞİLİĞİ ZAYIF OLMAK: (d) - Parasız olmak. "Bu aralar kişiliğimiz zayıf. Beş kuruşa beş dombalak atıyoruz." KİTABINI YAZMAK: (d) - (o.k) - Bir şeyi çok iyi bildiğini anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. "Biz bu işin kitabını yazdık koçum, sen git okulunda oku." KİTAPSIZ: (i) ve (s) - (o.k) - İnsafsız, acımasız, halden anlamayan kimse. KLARK YUTMAK: (d) - (Clark Gable'ın adından. - türk. f.) Kadının erkeğin uzaktan bakışına karşılık vermesi. "Herif uzaktan bizi kesiyor, biz de Klark yutmuş gibi göz süzüyoruz." KLOŞ DUDAK: (d) - (fr. - türk.) - Dudakları öne çıkık kimseler için söylenir. KLOZETİ BESLEMEK: (d) - (fr. - türk. f.) - Çiş ya da kaka yapmak. KO PİLOT: (d) - (ing.) - Vibratör. KOALA KILIKLI: (d) - Hımbıl ve aptal görünüşlü kimse. KOALA KIVAMINDA: (d) - Aşırı yumuşak, aptal ve fazla uyumlu kimse. KOBRA : (i) - (o.k) - Penis. Güçlü ve heyecan verici erkeklik organı. KOCA BOKUYLA ADI SATILMAK: (d) - Kocası vasıtasıyla bir yere gelmek. Koca torpili. "Yok şekerim, onlar genç kadınlar, kendilerine yaşlı ve nüfuzlu koca bulurlar önce, sonra da koca bokuyla adları satılır." KOCA GÖRMEZ YAPMAK: (d) - Evde kocasının sakladığı lüzumsuz şeyleri, kocası yokken, onun ruhu duymadan yok etmek.
102
•
• •
• • • • • • • • • • • • • • •
KOCA TREN UFAK RAY VAY YAVRUM VAY: (d) - Birbirine uymayan durumları anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. "Ulan o kadar da olmaz dedirtecek şeyler bunlar. Koca tren ufak ray, vay yavrum vay." KOCANIN İYİSİ DOKUZ OTURAKTA PARALANSIN: (d) Kocaları kötülemek için söylenir. KOCASI ÇOK OLMAK: (d) - Bir kimsenin karışanı ve eleştireni çok olunca alay yollu olarak kullanılır. "Aman yok anam, ben kendi başıma birşey yapamam, kocam çoktur benim." KOCAYI PEKMEZ SANIR YÜREĞİNİ ÜZMEZ SANIR: (d) Kocasına toz kondurmayan kadınlarla alay etmek için söylenir. KOÇ YUMURTASI: (d) - Erbezi, taşaklar. KOÇANIYLA: (d) - (o.k) - Tümüyle ya da bütünüyle anlamında alay yollu olarak kullanılır. "Ben şanssızımdır. Dert geldi mi koçanıyla gelir." KOÇU KENDİNE BAĞLA TAŞAĞINI ÖYLE AVUÇLA: (d) - Bir erkeği duygusal olarak etkilemeden cinsel ilişkiye girmemek gerektiğini anlatmak için kullanılır. KOD ADI RIFKI: (d) - (ing. - türk.) - Bir kimseye aptal demek için söylenir. KOD ONYEDİ: (d) - (ing. - türk.) - "Genç ve yakışıklı delikanlıya bak" anlamında genç kızlar arasında şifre olarak kullanılır. KODURGALI: (d) - Erkeklere cinsel açıdan cesaret veren davranışları olan, vaadkar kadın. KOKARCA: (i) - Sürekli osuran kimse. & Pis kokan kimse. KOKARSU: (i) - Ersuyu, meni, sperm. KOKE: (i) - Taşaklar, erbezleri. KOKMAK: (f) - Eskiyen, güncelliğini yitiren şeyler için söylenir. "Bu hikaye koktu kızım. Bende yeni dedikodular var." KOKMUŞ SEN DE: (d) - Bir kimseyi aşağılamak ve "Seni ciddiye almam"demek için alay yollu olarak söylenir. KOKORİÇ: (i) - Eski performansını yitirmiş erkeklik organı, penis. KOKOŞ : (i) ve (s) - Rüküş kadın. KOKURDAK: (i) - Çirkin kimse.
103
• • •
• •
• • • • • • • • • • • • • •
KOLBÖREĞİ: (d) - Erkeklik organı, penis. KOLİ BASİLİ: (d) - İstenmeyen ve sevimsiz bulunan kişi. KOLTUK OSURTMAK: (d) - Bir kimsenin makamıyla alay etmek için söylenir. & Makamıyla övünen kimseler için alay yollu olarak kullanılır. "Herif müdür oldu ya koltuk osurtacak, acık caka yapacak." KOLTUKALTLARINDAN SAÇÖRGÜLERİ SARKMAK: (d) Ağda zamanının geçirilmiş olması. KOMANDO DANSI: (d) - Bir kimseyi sonucu ulaştırmadan zora koşmak, zorlamak. Özellikle, flörtlerde kadınların erkekleri oyalayıp zor sınavlardan geçirmesi. "Ben böyleyim, önce bir komando dansı yaptırırım, sonra kalbimi açarım." KOMİSYONCU: (d) - Pezevenk. KOMPİLE YAPMAK: (d) - (o.k) - Bir kimsenin kuyusunu kazmak, tuzak hazırlamak. "Anladım, sen bana kompile yaptın, ayağımın altına muz kabuğu koydun." KOMPLE MUAMELE: (d) - Cinsellik konusunda bilginin ve uygulamanın her çeşidinin bulunduğunu anlatmak için kullanılır. KONKEN: (i) - Mankenliği fuhuş aracı olarak kullanan kadın. KONTES: (i) - Gençliğinde çok güzel olduğu halde yaşlanmış ve çirkinleşmiş kadın. KONTRAPLAKLI: (i) ve (s) - (ital. - türk. e.) - (o.k) - Bir durumun kötü ve sakıncalı olduğunu anlatmak için söylenir. "Bizimki öyle böyle değil, kontraplaklı oldu." KONTRATLI KİRACI: (d) - Nişanlı. KONTROLLÜ ORGAZM: (d) - (fr. - lat.) - Mastürbasyon. KONTÜRLÜ: (i) ve (s) - (fr. - türk. e.) - (o.k) - Çok fazla konuşmayan, kontrollü konuşan kimse. KONU MANKENİ: (d) - (o.k) - Bir yerde hiç konuşmadan dikilen, güzel ya da yakışıklı kimse. KONUŞAN BALTA: (d) - (o.k) - Aptal ve kaba saba kimse. KONUŞLANDIRMAK - (KONUŞLANMAK): (f) - (o.k) - Çiftlerin sevişmek için yatağa girmesi. KONUŞTURMAK: (f) - Bir konuda üstünlüğünü, yeteneğini göstermek. "Güzelliğini konuşturmak", "Parasını konuşturmak" vb. KOORDİNATLARI KESİŞMEK: (d) - (lat. - türk. f.) Rastlamak. Karşılaşmak.
104
• • • • • • • • • • • • • • • • • •
KOPARIP ELİNE VERMEK: (d) - Bir kimsenin en değerli eşyasına ya da organına zarar vermek tehdidi olarak söylenir. "Kızdırma beni koparıp eline veririm valla." KOPARTMAK: (f) - Bir kimseyi dövmek ya da birisine sövmek. & Bir kimseyi yaptığı bir espriyle çok güldürmek. "Herifte öyle espriler var ki valla beni koparttı." KOPMAK: (f) - Bir konuyu anlayamamak, ilgisiz kalmak. & Şaşırmak. & Bir kimsenin bir nedenle dalgınlaşması. & Bir espriye çok gülmek. KOPRİVA: (d) - İnsanları sürekli iğneleyen kimse. KORKEN KANAYAN (KAYNATAN): (d) - Cinsellikle ilgili olarak üretilen özel adlardan. Daha çok bakire kadınları anlatmak için söylenir. KORNİŞ: (i) - Kıskanç koca. "Benim kornişimdir o. Beni kimseler görsün istemez, ille perdeler çekik duracak." KOTALI TAKILMAK: (d) - Kadının bekareti bozulmayacak biçimde sevişmesi. KOY SEPETE: (d) - Bir şeyi istediğini anlatmak için söylenir. & "Peki"anlamında kullanılır. "Aman senin istediğin gibi olsun. Koy sepete!" KOYDURGAN: (i) ve (s) - Erkeklerin kendisini cinsel açıdan kullanmasına izin veren kadın. KÖFTE DÖKMEK: (d) - Alkışlamak. KÖFTE DUDAK: (d) - İri ve etli dudak. KÖFTE PATATES: (d) - Mükemmel cinsel ilişki. KÖFTELİK: (i) - Çok iyi ve değerli şey ya da kimse. "Benim için sen köfteliksin şekerim. Senin üzerine nasıl başkasına bakarım." KÖK SALMAK: (d) - (o.k) - Bir yerde gerektiğinden uzun süre kalmak. & Bir kimseyi çok beklemek. KÖKDÜĞÜMÜ OLMAK: (d) - Çok uğraşmasına rağmen orgazm olamamak. KÖKÜ SENDE: (d) - Kesilen penis için alay yollu olarak söylenir. Sünnet çocuklarına şaka yollu söylenir. & Kesilen saç için söylenir. KÖMÜRDENMEK: (d) - Kötü ve kaba sözlerle söylenmek. KÖPEK ÇEKMEK: (d) - (o.k) - İlgi duyduğu halde ters davranmak. & Bir kimseye çok kötü davranmak, kötü sözlerle bir kimseyi aşağılamak.
105
• • • • • • • • • • • • • • • • • • •
• • • •
KÖPÜĞÜ ÇIKMAK: (d) - Çok yorulmak. KÖPÜK : (i) - Cinsel organlardan gelen sıvılar. KÖPÜK BANYOSU: (d) - Bir kimseyi cinsel açıdan zevke getirmek, tahrik etmek. KÖPÜKLÜ: (i) ve (s) - Erkek eşcinsel. KÖR ŞEYTAN: (d) - Erkeklik organı, penis. KÖSTENKÖBELEK: (d) - Çok sevimli ve tombul çocuk. KÖŞE MİNDERİ: (d) - Yerinden kalkmak bilmeyen, tembel kimse. KÖŞELENMEK: (f) - Gidip baş köşeye oturmak. KREM JANTİ: (d) - (fr.-fr.) - Çok iyi giyimli, zengin kişi. KRİKOSUZ YAPAMAZ: (d) - Ereksiyon sorunu olan erkeklerle alay etmek için söylenir. KUCAĞINA DÜŞMEK: (d) - Bir kimseye muhtaç olmak, eline bakmak anlamında alay yollu olarak söylenir. & Bir kimse tarafından cinsel açıdan kullanıma açık olmak. KUĞURDAMAK: (f) - Bir kimseye çok hoşlandığı sinyalini yollamak. "Bakıyorum, kuğurduyorsun, gözlerini de heriften ayırmıyorsun." KUKARAÇA: (i) - Vajina, dişilik organı. KUKU: (i) - Vajina, dişilik organı. KUKUCUK İSTEMEYİNCE PİPİCİK KALKMAZ: (d) - Cinsel ilişkinin iki tarafın da isteği üzerine gerçekleştiğini anlatmak için kullanılır. KUKUMAV: (d) - Yalnız başına oturan kimse. KUKURİKU: (i) - Vajina, dişilik organı. KUKUŞ KUKUŞ GEZMEK: (d) - Süslenip püslenip dolaşmak. KULAĞINDAN GEBE ETMEK: (d) - Bir kimseyi sözle bağlamak. Telkinde bulunmak. & Bir kimseye sır vermek. "Sen böylesin işte, önce adamı kulağından gebe edersin, sonra da bana der kenara çekilirsin." KULAK MEMESİ KIVAMINDA: (d) - Bir şeyin ya da kimsenin tam istendiği gibi olduğunu anlatmak için kullanılır. KULAKTAN KULAĞA OYNAMAK: (d) - Dedikodu etmek. & Kendi aralarında konuşup gülüşen kimseler için kullanılır. KULİSİM - (KULİS YAPMAK): (d) - (fr.) - Bir kimsenin dedikodu yaptığı arkadaşları. KULUÇKAYA YATMAK: (d) - Hamilelik. Hamile kalmak.
106
• • • •
• • • • • • • • • • • •
• •
KUMBARA: (i) Kadınların göğüslerinin arasına, sütyenlerinin içine para saklaması. KUMRUCUK YAVRUSU: (d) - Masum taklidi yapan bilmiş kadın. KUMULLAMAK: (f) - Doldurmak. Özellikle yemeği tepeleme doldurmak. "Tamam yeter kara lahanayı kumullama." KUPON BİRİKTİRMEK: (d) - (fr. - türk. f.) - Bir şeyi ya da kimseyi istediği halde, onu elde etmek için harekete geçemeyen kimselerle alay etmek için söylenir. "Ali'ye bir merhaba demek için kupon mu biriktiriyorsun allah aşkına kız!" KURBAĞA PRENS: (d) - (türk. - fr.) - Çirkin ama zengin erkek. KURDELASI KESİLMEK: (d) - Kadının bekaret zarının cinsel ilişki sonucu giderilmesi. KURT İNİ: (d) - Vajina, dişilik organı. KURU BOKA SU SERPMEK: (d) - (o.k) - Eski bir meseleyi yeniden alevlendirmek. "Sen de böylesin işte. İlle kuru boka su serpeceksin." KURUÇAY'DA OTURMAK: (d) - Uzun süre cinsel ilişkide bulunmamak. KURUDİRİ: (d) - Çok zayıf kişi. KURUKAFA SIRITIŞI: (d) - (o.k) - Sıfırı tüketmiş, çok kötü durumdaki bir kimsenin hala mutlu olabilmesiyle ilgili olarak alay yollu olarak kullanılır. KURUKAFAYI ELİNE ALMAK - (KURUKAFAYI TUTMAK ): (d) Erkeklik organını tutmak. KURUMLU PERVANE: (d) - Vesveseli ve evhamlı kimse. KURUYA KALMAK: (d) - Doğumun zor ve uzun olduğunu anlatmak için söylenir. KUSURA BAMYA: (d) - Affedilebilir bir hatadan sonra şaka yolla olarak kullanılır. KUŞ KONDURMAK: (d) - (o.k) - Bir şeyi çok iyi yapmak. Ya da çok iyi iş yaptığına inanarak böbürlenen kimselerle alay etmek için söylenir. "Ne oldu yani seninkiyle benimkinin ne farkı var, sen kuş mu kondurdun!" KUŞBAŞI DOĞRAMAK: (d) - Bir kimseyi cinsel açıdan sömürmek. KUŞÇU : (i) - Pezevenk.
107
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
KUŞU KALKMAZ: (d) - Ereksiyon sorunu olan erkek. KUŞUM: (i) - Kadınların erkek arkadaşlarına senli benli hitap sözü olarak kullanılır. & Toy kimse. KUTU: (i) - Vajina, dişilik organı. KUTUP AYISI: (d) - Kıllı adam KUTUP AYISI BULMAK İÇİN ÇÖL ÇÖL DOLAŞMAK: (d) - Bir şey ya da kişiyi uygun olmayan yerde arayan kimseler için alay yollu olarak kullanılır. KUTUSU AÇIK : (d) - Bakire olmayan kadın. KUUL: (d) - (ing. cool) - Soğuk ve uzak tavırlar takınarak kadınları etkileyen erkek. KUUL TAKILMAK: (d) - (ing. cool - türk. f.) - Erkeğin soğuk ve uzak tavırlarıyla çekici olmaya çalışması. KUYRUĞUNDAN KIL ALDIRMAMAK: (d) - (o.k) Büyüklenmek ve böbürlenmek. & Kendisine ya da yakınlarına laf söyletmeyen kimseler için kullanılır. KUYRUK: (i) - (o.k) - Bir kimsenin her gittiği yere gelmek isteyen kişi. KUYRUK TUTMAK: (d) - (o.k) - Bir konuda önemli bir bilgi yakalamak. "Herif çok şanslı. İkide bir kuyruk tutar. Herkesi şaşırtır." KUYRUKTAN DOLMA: (d) - Başkalarının sözüyle hareket eden kimse. "Tamam anladım anam, sen kuyruktan dolma bir tipsin. Senin kendi söyleyecek lafın yok." KUYUDAN SU ÇEKMEK: (d) - Cinsel ilişkide bulunmak. KUZU KOLONLAMAK: (d) - (türk. - ing.) - Bir kimseden yararlanmak. Bir kimseyi bir nedenle kullanmak. KÜÇÜK AMA KEMİKLİ: (d) - Göründüğü kadar toy olmayan kimseler için söylenir. KÜÇÜK KURNA: (d) - Dişilik organı, vajina. KÜÇÜK OLSUN BENİM OLSUN: (d) - Kadınlar tarafından, erkek arkadaşın ya da kocanın erkeklik organı ile ilgili olarak alay yollu olarak kullanılır. KÜÇÜL DE CEBİME GİR: (d) - Yaşını küçültenler, küçük göstermek isteyenler için alay yollu olarak kullanılır. Özellikle kadınlar için söylenir. KÜFEYİ DEVİRMEK: (d) - (o.k) - Dinlenmeye çekilmek. Yatmak. KÜMESLİK: (i) ve (s) - Ev kızı.
108
• • • •
KÜPE SIÇAN DÜŞMEK: (d) - Hamile kalmak. "Ne o kız gene küpe sıçan mı düşürdün!" KÜRŞATA TAKILMAK : (d) - Bebeğini aldırmak, kürtaj olmak. KÜRŞATA YATMAK: (i) - Kürtaj olmak. KÜRTAJ ETMEK: (d) - (fr. - türk. f.) - Bir kimsenin emeklerini ziyan etmek. & Bir kimsenin yatırımını harcamak. "Bizi ekonomik krizde kürtaj ettiler. Artık bir daha kendimizi toplamamızın imkanı yoktu."
109
L • • • •
• • • • • • • • • •
LABUZİTTİN: (i) - Deli, çılgın ve güvenilmez erkek. LAF BİLMEZ GÖT SİLMEZ: (d) - Söylediği sözün nereye gittiğini düşünmeyen, boşboğaz kimselerle alay etmek için söylenir. LAF SARKITMAK: (d) - (o.k) - Sohbeti başlatmak için laf atmak. & Bir kimseye lafla sataşmak. "Sana o kadar laf sarkıttık gene de tek söz alamadık ağzından." LAFA TAKMAK: (d) - (o.k) - Birini ilgisini çeken hikayelerle oyalamak. Bir kimsenin ilgisini başka şeylere yönlendirmek. "Beni lafa taktı, bir yandan da masanın altından öteki karıyı ayartıyormuş." LAFI GÖTÜNDEN SAMANLAMAK: (d) - (o.k) - Kendisine yapılan bir hakareti cevapsız bırakmak, bir küfürün karşılığını verememek. LAFIN KUBBESİNİ YIKMAK: (d) - (o.k) - Etkileyici konuşmak. "Bizimki bir döktürmeye başladı mı tutabilene aşkolsun, lafın kubbesini yıkar." LAFINI BİLMEYEN ÇAVUŞLAR DÖNER GÖTÜNÜ AVUÇLAR: (d) - Sözlerinin nereye gittiğini düşünmeden konuşan kimselerle alay etmek için söylenir. LAĞIM FARESİ: (d) - (yun. -türk.) - Pornografik yayın meraklısı erkek. LAHANA: (i) - Dişilik organı, vajina. LAHANA BEBEK: (d) - Kışın çok üşüyen ve üst üste giyinen kimse. LAHANAYI GÜL DİYE YUTTURMAK: (d) - Bir kimseyi kandırmak, gözünü boyamak. "Senden korkulur ayol sen adama lahanayı gül diye yutturursun." LAKERDA: (i) - Akıllı ve güzel kadın. LAMBADANK: (ü) - (o.k) - Aniden gelişen şey. & Tam yerine yerleşen söz ya da durumlar için söylenir. "Bir laf söyler lambadank." LAMBANIN CİNİ: (d) - Erkeklik organı, penis.
110
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
LANET HALKASI: (d) - Evlilik yüzüğü. LANGA HIYARI: (d) - Aptal ve bön erkek. LAPACI: (i) ve (s) - Çok yiyen, miskin, hızlı hareket edemeyen kimse. LASTİK PATLAK OLMAK: (d) - Parasız kalmak. & İşsiz kalmak. "Bu aralar bizde lastik patlak, beş kuruş verecek halim yok." LAYLAYLOM: (d) - (ono) - Hiçbir şeyi dert etmeyip rahatını bozmamak. & Havadan sudan konuşmak. LAZER: (i) - (ing.) - Aptal ve bön erkek. LAZİKO: (i) ve (s) - Aptal ve bön kimse. & Lazlar için alay yollu olarak kullanılır. LEBLEBİ ÇEKİRDEK - (LEBLEBİ ŞEKER): (d) - Kolay iş veya kolay ilişki. "Ayol o da ne ki senin için iş mi, leblebi şeker." LEĞENÇE: (i) - Kalçalar, kıç, göt. LEPTOP: (i) - Erkek eşcinsel. LEŞ: (i) - Eski sevgili. "Feza'nın tam yirmiyeydi leşi varmış. Ne kadın be adam yiyen çiçek valla." LEYDİ Dİ: (d) - Güzel ama şanssız kadın. & Kibarlık ve asalet budalası kadın. LEYLEĞİN ATTIĞI YAVRU: (d) - İstenmeyen kimse. LEZBİŞ: (i) - Kadın eşcinsel. LEZİK: (i) - Erkeklik organı, penis. & Bir şeyin lezzetli olduğunu ima etmek için söylenir. LEZZOŞ: (i) - Kadın eşcinsel. LİLİPUT: (i) - Erkeklik organı, penis. Küçük boy penisler için söylenir. LİNGİ LİNGİ: (d) - (ono) - Neşeli müzik. LOBUT: (i) - Erkeklik organı, penis. LOKMA: (i) - Erkeklik organı, penis. LOKUBİ ÇUKUBİ: (d) - Çok tatlı ve güzel kişi. "Benim bir tane oğlum varmış hem lokubiymiş, hem çukubiymiş..." LOKUM: (i) - Erkeklik organı, penis. LOLİ: (i) - Yaşı küçük ama cinsel açıdan çekici ve cazibeli kız. LOLİPOP: (i) - Erkeklik organı, penis. LOP: (i) - Aptal ve bön kimse. LOP ET: (d) - Erkeklik organı, penis.
111
• • • • • • •
LÖNGÜRDEK: (i) - (o.k) - Oturduğu yerden kalkamayan şişko ve tembel kimse. LÖP LÖP ET OLSUN - (LOP LOP ET OLSUN): (d) - (o.k) "Afiyet olsun"anlamında kullanılır. LUGAT PARALAMAK: (d) - (ar. - türk. f.) - (o.k) - Yerli yersiz, büyük ve entelektüelce laflar etmek. & Kitabi konuşmak. LUZUMSUZ İŞLER MÜDİRESİ: (d) Kendisini ilgilendirmeyen işlere karışan, alakasız şeylerle uğraşan kimseler için alay yollu olarak kullanılır. LÜKS NERMİN: (d) - (ing. - türk. i.) - Süslü püslü, gösterişli ve pahalı giysiler giyen kadın. LÜLE: (i) - Erkeklik organı, penis. LÜPÜÇ: (s) - Çok ıslak. & Çok kısa süre önce cinsel ilişki kurmuş olmak. "Lüpüç olmuş bir de yok çamaşırımı değişmem diye ısrar ediyor."
112
M • • • • • • • • • • • • • • • • •
MACAR SALAMI: (d) - Erkeklik organı, penis. MACUN: (i) - (ar.) - Bok. MACUNCU FIRILDAĞI: (d) - Güvenilmez, dönek kimse. MADAME DÖLLEMEĞER: (d) - Cinsellikle ilgili olarak üretilen özel adlardan. Fransız isimlerine benzetilmiştir.& Erkeğin mastürbasyon yaptığı eli. MADEN OLAN DAĞDA OT BİTMEZ: (d) - (o.k) - Saçsız, kel erkeklerin cinsel açıdan güçlü oldukları iddiasıyla söylenir. MAGAZİN ÇOCUĞU: (d) - (ing.-türk.) - Çok süslü ve kendini beğenmiş kimse. MAGİ TOPLULUĞU: (d) - Görgüsüz, kaba saba, yontulmamış kimseler için kullanılır. "Ay bir de girdik ki bara çevremiz magi topluluğuyla sarıldı." MAHZEN: (i) - (ar.) - Vajina, dişilik organı. MAJİNO HATTI: (d) - (fr. - ar.) - (o.k) - Çok zor konular ya da dersler için söylenir. "Çattık majino hattına. Geç geçebilirsen." MAKARA KUKARA: (d) - (ar.) - (ono) - Komik, eğlenceli sohbet. Gırgır yapmak. MAKARAKİ: (i) - Şaka, gırgır. "Dedim sana makaraki yapma sevmem diye." MAKARAYA SARMAK: (d) - Bir kimseyle alay etmek, dalga geçmek. "Onun diline düşen yandı zaten, bir makaraya sarar ki o kadar olur." MAKARENA: (i) - Alaylı söz, gırgır, şamata. & Orospu. MAKARNA KODU: (d) - (ital. - ing.) - Aptal, beyinsiz ve bön kimseler için alay yollu olarak söylenir. "Herifin yüzüne bak hep aynı makarna kodunu okursun suratından." MAKAS BİLEMEK: (d) - Edalı yürümek. MAKİNA BOZULDU ELDE YIKA: (d) - Regl ya da başka nedenle cinsel ilişki istenmediğini anlatmak için kullanılır. MAL GİDER MALAMAT KALIR: (d) - Erkeklerin yaşlansalar bile cinsel iştahlarının sürdüğünü anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. & Olaylar bittikten sonra bile o konudaki tartışmanın devam ettiğini anlatmak için söylenir.
113
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
MALAFA: (i) - Erkeklik organı, penis. MALAK: (i) - Erkeklik organı, penis. & Tembel ve sürekli yatan kimse. MALAK EMZİRMEK: (d) - Cinsel ilişki pozisyonu. Erkeklik organını ağızla uyararak doyuma ulaştırmak. MALI MEYDANDA OLMAK: (d) - Çıplak erkekler için söylenir. MALIN GÖZÜ: (d) - (o.k) - Çok bilmiş ve bir konuda tecrübeli kimse. & Cinsel açıdan her şeyi bilen kaşarlanmış kimse. MALLARI GÖRELİM: (d) - Bir kimsenin en gizli ve en değerli şeylerini görmek istemek. & Girilen bir ortamdaki yakışıklılar için söylenir. MALUM ŞAHIS: (d) - Gizli sevgili. MALZEME: (i) - Dedikodu. MALZEMEDEN ÇALDIRMAK: (d) - Aptal kimselerle alay etmek için kullanılır. "Herif öyle açık seçik ortada ki, belli malzemeden çaldırmış." MAM PİSİĞİ: (d) - Nankör kimse. MAMAYA KARIŞTIRMAK: (d) - Bir kimseye söyleyeceği ya da yaptıracağı şeyi tatlılıkla yumuşak bir üslupla yaptırmak. MAMİŞ : (i) - Dişilik organı, vajina, MAMURE: (i) - Orospu, fahişe. MAMUŞ: (i) - Dişilik organı, vajina. MANDA: (i) - Kaba ve şişman kimse. MANDA BOKU: (d) - Gereksiz ve yararsız şey. MANDA KASA: (d) - Çok şişman ve koca götlü erkek ya da kadın. MANDALLAMA: (i) - Aptal, enayi, bön. "Herife baktım tam bir mandallama." MANDAPOZ: (i) ve (s) - Kendisini yakışıklı sanıp poz kesen kaba saba ve kılıksız kimse. MANK: (i) ve (s) - Aptal ve bön kişi. MANKAFA KIVAMINDA: (d) - Aptal ve bön kimse. MANŞALAK: (i) - Deli ve çılgın kimse. MANTAR: (i) - Erkeklik organın üst kısmı, ucu. MANTAR ZEHİRLENMESİ: (d) - Uygun olmayan, dengi olmayan birine çok aşık olmak, kapılmak. "Baktım bizim kız mantar zehirlenmesi. Hemen çaresine bakmalı, ona uygun
114
• • •
• • • • • • • • • • • • • • •
bir talip daha göstermeli dedim, elimin altındaki yakışıklılardan biriyle onu tanıştırdım." MANTAŞ KABAĞI: (d) - (o.k) - Şişman kimseler için alay yollu olarak kullanılır. MANYAKİZMA: (i) - (yun.) - (o.k) - Manyaklık, delilik ve dengesizlik. MANYETİK ALAN YARATMAK: (d) - (yun. - türk. f.) - Bir kimseye cinsel açıdan duyduğu ilgiyi belli edecek biçimde davranmak. "Baktım herif manyetik alan yaratıyor e ben de boş durmadım tabii." MANYETİZMA: (i) - (yun.) - Çekicilik, cazibe. MANZARASI BOZUK: (d) - Çirkin kimse. MARKASI VAR ADI YOK: (d) - (o.k) - Bir kimsenin giyim kuşamı nedeniyle değerli muamelesi görmesi. "Aman türedilerden biri o da markası var adı yok." MARŞAL YARDIMI: (d) - Fondöten. MART BUZAĞISI: (d) - (o.k) - Salak, aptal ve bön kimse. MASAJ YAPMAK: (d) - (fr. - türk. f.) - Cinsel ilişki kurmak. MASANIN ALTINA BAK: (d) - "Aldatılıyorsun" anlamında alay yollu olarak kullanılır. "Dedim bizim kıza, o herif için bir çocuk yapmadan önce masanın altına bak diye." MASKOT: (i) - (fr.) - Erkeklik organı, penis. MASTİKA: (i) - (yun.) - (o.k) - Bir kimseyi oyuna getirmek. & Hile, düzen. MASTIR YAPMAK: (d) - (fr. - türk. f.) - Kendi kendini doyuma ulaştırmak, mastürbasyon yapmak. MASURA: (i) - (yun.) - Kıç, göt, kalçalar. MATİK: (sonek) - Argo deyim üretmek için kullanılır. "Aptalmatik", "Mantarmatik" MATRUŞKA: (i) - (rus.) - (o.k) - Hile, düzen, dalavere. MAVİ: (i) - (o.k) - Polis. & Hayali geniş kimse, hayalperest. "Amma mavi karıymışsın sen de be, kaç bakalım nereye kadar kaçacaksan." MAY DEMEDEN MAYIŞMAK: (d) - Her şeyi ciddiye almak. & (Birisine) Cinsel istek duyduğunu belli etmek. Sözle ve davranışlarla sarkıntılık etmek. & En ufak bir sözden cesaret alıp kendinden geçmek, gevşemek.
115
• • • • • • • • • • • • • • • • • • •
• •
MAYASI DÜZÜK: (d) - Bir kimseyi kötülemek ya da ona kötü insan demek için söylenir. "Bu herif öyle böyle değil, tam bir mayası düzüktür." MAYDONOZ: (i) - (o.k) - Lüzumsuz ve anlamsız şey ya da kimse. & Her şeye karışan kişi. MAYMUKADDER SUYU: (d) - Rakı. MAYMUN: (i) - (yun.) - Erkeklik organı, penis. MAYMUN OLMAK: (d) - (yun. - türk. f.) - Anlamazlıktan gelmek. & Aptal numarası yapmak. & Gülünç duruma düşmek. "Tamam senin hatırına maymun olduk." MAYMUNCUK: (i) - Erkeklik organı, penis. MAYMUNU TOKATLAMAK: (d) - (o.k) - Erkeğin mastürbasyon yapması. MAZERET: (i) - Regl olmak, kadınların aylık kanaması. MEÇÇİK: (i) - Kafa. & Akıl, fikir. MEDYATİK TİK: (d) - Herkes tarafından tanınan seksi erkek. MEKİK ÇEKMEK: (d) - Cinsel ilişki kurmak. MEMEDEN KESMEK: (d) - Kocaya ya da sevgiliye cinsel ceza vermek. Cinsel ilişkiden mahrum bırakmak. MEMELERİ ÇINLAMAK: (d) - Cinsel konularda hatırlanan kadınlar için alay yollu olarak kullanılır. "Nebahat memeleri çınlasın cazibeli kadındır." MEMİŞİNİ YEDİĞİM: (d) - Bir kimseyi çok sevdiğini anlatmak için söylenir. MENAPOZLU TAZE: (d) - (yun.-türk.) - Sinirli ve huysuz davranışlarıyla herkesi bezdiren genç kadın. MENBA SUYU: (d) - Sperm, ersuyu, meni. MENDİL YETİŞTİREMEMEK: (d) - Çok ağlayan sürekli üzüntülü dolaşan kimselerle alay etmek için söylenir. "Aman sen de zırıl zırıl, mendil yetiştiremedik." MENDAKKADUKKA: (d) - Dalavere. MENİKÜR YAPTIRMAK: (d) - (ar. - türk. f.) - Bir erkekle doyasıya cinsel ilişki yaşamak. "Ne zamandır ne böyle erkek gördüm ne de böyle menikür yaptırdım, inanır mısın, ömrüm uzadı ayol." MERAKLI MELAHAT: (d) - Her konuda soru soran ve dedikodu yapan meraklı kadın. MERAKLI TAZE: (d) - Her konuda soru soran ve dedikodu yapan meraklı kimse.
116
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
MERAM BAĞLARINDA DOLAŞMAK: (d) - Bir kimseye derdini anlatmaya çalışmak. "Ulan senin için o kadar meram bağlarında dolaştık yine de anlayamadın ya." MERCİMEK BEYİNLİ: (d) - Aptal ve bön kimse. MERKEZ BANKASI: (d) - Kadınların iki göğsünün arasına para saklaması. MESTAN GÖTÜ GÖRÜNMEZ PASTAN: (d) - Çok pis kimselerle alay etmek için söylenir. METRESİ Mİ SANTİMETRESİ Mİ: (d) - Bir kimsenin sevgilisi için alay yollu olarak kullanılır. "Neymiş, Ayşe onun metresi miymiş santimetresi miymiş!" MEYANEYİ HAZIRLAMAK: (d) - Ortamı ve koşulları cinsel ilişkiye hazırlamak. MEZHEBİ LARC: (d) - (ar. - ing.) - Cinsel konularda utanması olmayan kimse. MICIRCA: (d) - Anlaşılmaz, baştan savma söz. "Tamam be öyle mıcırca konuşma da ne diyeceksen doğrudan yüzüme karşı söyle." MIDIĞINI EĞMEK: (d) - (o.k) - Surat asmak. MIH YER ÇİVİ SIÇAR: (d) - (o.k) - Çok cimri kimseler için söylenir. MIKNATIS: (i) - Fahişenin belalısı. MINA KOYULMAK: (d) - Kötü etkilenmek. & Kötü duruma düşürülmek. MINCIRIK: (i) - Bir kimseyi mıncıklamak. MIRILMAK: (f) - Alçak sesle şarkı söylemek. MISIR KOÇANI YEMİŞ GİBİ: (d) - Tepkisiz, soğuk duran kasıntı kimselerle alay etmek için söylenir. "Sen de öyle mısır koçanı yemiş gibi durmasana ayol. Birşeyler söyle." MISIR PÜSKÜLÜ: (d) - Uzun ve sarı saçlar. MIY MIY: (d) - (ono) - Yavaş ve can sıkıcı konuşmak. Böyle konuşan kimse. MİÇMİÇ: (d) - (ono) - Flört etmek. MİK: (i) - Erkeklik organı, penis. MİKROÇİP: (i) - (ing.) - Çok akıllı küçük çocuk. MİKROFONLU SAKSAFONLU: (d) - (fr. - fr.) - Oral cinsel ilişki. Çiftlerin birbirlerinin cinsel organını ağızla uyarması, tatmin etmesi.
117
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
MİLLET BAHÇESİ: (d) - Genelev. MİLLİ: (i) - Orospu. & Jigolo. MİLLİ HAREKET ÇEKMEK: (d) - (o.k) - Baş parmağı işaret parmak ile orta parmak arasından gösterip eli bilekten sallamak. "Al al yapmak." MİNİBÜSE BİNMEK: (d) - Menapoza girmek. "Ayol ben de yeni minibüse bindim. Bir ter boşalıyor, bir ateş basıyor sorma." MİS BURUN: (d) - Hiçbir şeyi beğenmeyen her şeye burun kıvıran kimse. MİSAFİR GELMEK: (d) - Regl olmak, kadınların aylık kanaması. MİSKET: (i) - Erkek eşcinsel. MİŞ YERİ: (d) - Dişilik organı, vajina. MİŞMİŞ: (i) - (ono) - Dedikodu. MİZANPİLİK: (d) - Berberden çıkmayan kadın. Saçıyla başıyla çok oynayan kadın. MOBİLYA: (i) - Dişilik organı, vajina. MOLOZ KAYNATMAK: (d) - Yemek yapmak. "Bütün gün senin için çocukların için moloz kaynattım. Daha nasıl kokmamı bekliyorsun allah aşkına." MOLOZA BATMAK: (d) - Mutfak işlerinden bir türlü kurtulamamak, fazla yemek yapmak. MOR DA BİR RENKTİR: (d) - Erkeklerin ereksiyon sorununu anıştırmak için kullanılır. & Geri dönüşü zor şeylerle alay etmek için kullanılır. MOR MENEKŞE: (d) - Hayal dünyasında yaşayan kadın. MORCİVERT OLMAK: (d) - Renkten renge girmek. & Bir kimsenin söylediği bir şeye çok bozulmak. "Ne o dediğime bozuldun tabii. Morcivert mi oldun anam." MORLAR SENFONİSİ: (d) - Utanılacak bir durum ya da şeyle karşılaşmak. MORO: (i) - Yakışıklı delikanlı. MORON: (i) ve (s) - (o.k) - Aptal ve bön kimse. MORÖTESİ: (d) - Bir konuda haddinden fazla bozulmak, alınmak ve kırılmak. "Herif tamamen anladı tabii sözlerimi ve mor ötesi, çekti gitti." MORUMAK: (f) - (erm.) - (o.k) - Çok yaşlanmak.
118
• • • • • • • • • • • • • • • • • • •
• •
MOSMOR: (d) - Bir kimsenin çok bozulduğunu anlatmak için söylenir. MOTİVE EDİLMEK: (d) - Cinsel tacize uğramak. MOTORİZE BİRLİK: (d) - (fr. - türk.) - Jigolo grubu. MUAYYEN GÜN: (d) - Regl olmak, kadınların aylık kanaması. MUCUK: (d) - Öpüşmek. MUHALLEBİCİ MUHABBETİ: (d) - Flört etmek. MUHTARI ÇAĞIRMAK: (d) - Yapılması gereken bir işi yapmayan kimseye alay yollu olarak söylenir. "İyi öyleyse muhtarı çağıralım sofrayı o toplasın." MUKADDERAT: (i) - (ar.) - Vajina, dişilik organı. MUKAVVA: (i) - (ar.) - Aptal ve bön, aynı zamanda da tatsız ve renksiz erkek. MUSLUK: (i) - Yapay erkeklik organı, vibratör. MUSLUKÇU: (i) - Rastlantıyla bir kereliğine cinsel ilişkiye girilen erkek. MUŞ ÇEKMEK: (d) - Bir şeyin yokluğunu ve özlemini çekmek. "Ben hep böyle oldum bittim muş çektim şekerim." MUŞAMBALI: (i) - (ar. - türk. e.) - Başkalarına muhtaç olan kimse. MUTEDİL DALGANTILI OLMAK: (d) - Aşk ilişkisi yolunda gitmemesi. "Bizim işler hep böyle, bir dargın bir barışık, mutedil dalgantılı yani." & Keyifsiz ve neşesiz olmak. MUTLU ETMEK: (d) - Bir kimseyi cinsel açıdan tatmin etmek. Orgazma ulaştırmak. MUTTALİP: (i) - Görgüsüz, istekleriyle kadını bunaltan erkek. MUZ GÖRMÜŞ MAYMUN: (d) - Bir şeye iştahla atılan kimse. MUZO: (i) - Erkeklik organı, penis. MÜNASİP BİR YERİNE MONTE ETMEK ( MÜNASİP BİR YERİNE SOKMAK): (d) - Bir şeyi artık istemediğini anlatmak için söylenir. "İyi al senin olsun, münasip bir yerine monte et." MÜNHANİ: (d) - Memeler ya da göbek ve kalça çıkıntıları için kullanılır. MÜŞTERİ KIZIŞTIRMAK: (d) - İstekli kimseler arasında sürekli tavır değiştirerek aradaki rekabeti, tansiyonu arttırmak.
119
N • •
• • • • • • • • • • • • •
NA ALIRSIN ARABADAN SOĞANI: (d) - Bir kimseye "Biraz zor yaparsın" ya da "Biraz zor alırsın" anlamında kafa tutmak için kullanılır. NA ŞURAYA YAZMAK: (d) - (o.k) - Bir şeyi unutmayacağını ya da unutturmayacağını anlatmak için biraz tehdit ifadesiyle söylenir. "Na şuraya yazıyorum, sen biraz zor alırsın ondan öpücük." NABIZ BİNBEŞYÜZ: (d) - Bir kimsenin çok heyecanlandığını anlatmak için kullanılır. NADASA BIRAKMAK: (d) - Bir kimseyi bilerek bekletmek, söz verdiği halde randevusuna gitmemek. NALLAMAK: (f) - Bir kimseyi kovmak, def etmek. "Sen de herifi nallayalı on sene oluyor hala onun adını mı sayıklıyorsun kız!" NAMAZSIZ OLMAK: (d) - Regl olmak, kadınların aylık kanaması. (Daha çok dindar kadınlar kullanır) NANE ÇÖPÜ: (d) - Lüzumsuz ve işe yaramaz şey ya da kimse. NANE DİKENİ BATMAK: (d) - Kibarlık taslayan, çıtkırıldım kimselerle alay etmek için söylenir. "Aman da sevsinler, eline nane dikeni batmış da ondan sinir yapıyor." NANİK: (i) - Alay konusu yapılan erkek. NASIRINA BASMAK: (d) - Bir kimsenin en hassas olduğu noktaya temas etmek. Birisinin zaafını ortaya dökmek. NAŞTIR: (ü) - (çing.) - Bir kimseyi kovmak, def etmek için kullanılır. NATURASI BOZUK : (d) - Hasta. Hastalıktan bir türlü kurtulamayan insan. NAZ, CAZ, ENKAZ: (d) - Kadınların yaşamlarının üç evresi olduğunu anlatmak için alay yollu olarak söylenir. (Erkekler için kullanılan"Kaz, kaz, kaz" deyiminin karşılığıdır) NAZİK HANIMIN BÜZME ÇARIĞI: (d) - Kibarlık taslayan kimselerle alay etmek için söylenir. NE ALAKA: (d) - "Ne ilgisi var?", "Ne münasebet?" anlamlarında alay yollu olarak söylenir.
120
• • • • • • • • • • • • • • • • •
NE ARAR UYUZ TİLKİDE KILLI TAŞAK: (d) - Bir kimsenin cesaretsiz olduğunu belirtmek için hakaret yollu olarak söylenir. NE BOKUMA: (d) - (o.k) - "Bana ne, beni ilgilendirmez" anlamında söylenir. NE ÇİÇEKTİR BİLMEK: (d) - Bir kadının ne mal olduğunu bilmek. "Ulan ben senin ne çiçek olduğunu bilirim, bana hanımlık taslama tamam mı!" NE KAA KIL O KAA AKIL: (d) - Kıl ile akıl arasında bir ilişki olduğunu alay yollu anlatmak için söylenir. & Akıllı olduklarına inanan erkeklerle alay etmek için söylenir. NE KADAR NAZİK OLSA DA NAZENİN OLAMAZ, GÖTÜNÜ KURNAYA VURMAKTAN GERİ DURAMAZ: (d) - Şişman ve kaba saba kimselerin davranışlarını anlatmak için söylenir. NEGATİF İYON: (d) - (fr. - yun.) - Kötümser, menfi ve aptal kimse. NEMLENMEK - (NEM KAPMAK): (d) - İşkillenmek. Kuşkulanmak. "Sen de herşeyden nemleniyorsun be annem. Bu kadar evhamlı olma." NERDE ÇALGI ORDA KALGI: (d) - (o.k) - Eğlenceyi çok seven kimseler için söylenir. NERDE SELANİK NERDE RABİŞİN AMCIĞI: (d) - İlgisiz, birbiriyle alakasız konuları ve saçma durumları anlatmak için alay yollu olarak söylenir. NERDE TIRAK ORDA BIRAK: (d) - (o.k) - Biten şeyleri zorlamamak, uzatmamak gerektiğini anlatmak için kullanılır. NEREME TAKICAM: (d) - Beğenmediği bir şey eline tutuşturulan kimse tarafından alay yollu olarak kullanılır. NİKİTA: (i) - (Nikotin'den) - Sigara. NİŞADIRLAMAK: (f) - (fars.) - Bir kimseyi kovmak, def etmek. & Kötü söz ya da eylemle birisini yanından kaçırtmak. "Anlaşılan herifi nişadırlaman uzun sürdü." NİYEKİNE: (ü) - (o.k) - "Niye"anlamında alay yollu olarak söylenir. NOKTALI VİRGÜL: (d) - Birbirlerine boyca uymayan çiftler için söylenir. NUMERO: (i) - (fr.) - (o.k) - Düzen, dalavere. NUMUNELİK ÖKÜZ: (d) - Aptaldan daha aptal ve kaba erkek.
121
• •
•
NÜFUS PATLAMASI YAPMAK: (d) - Peş peşe çocuk doğuran kadınlarla alay etmek için söylenir. NÜFUSUNA GEÇİRMEK: (d) - Bir kimseyle evlenmek. "İbrahim Zehra’yı nüfusuna geçirdikten sonra artık kadının götü kalktı. Götüme yer edeyim ben sana neler edeyim hesabı yani." NÜKLEER BAŞLIKLAR: (d) - Büyük memeler, göğüsler.
122
O • • • • • • • •
• • • • •
• •
ODUN KUYRUK: (d) - (o.k) - İnatçı. OFURDAK BURUN: (d) - Kibirli. "Amma da ofurdak burunsun be ananem, senin yanına yanaşaaabilene aşk olsun." OĞLAN YATAĞI: (d) - Rahim. OHUŞ!: (ü) - Cinsel ilişkinin hararetini anlatmak için söylenir. "Aman görsen bir kapıştılar... Ohuş yani!" OKALİPTÜS: (i) - Aptal ve bön erkek. OKAN CAMDAN BAKIYOR: (d) - (Her sözcüğün baş harfi atılarak anlaşılan şifreli söz) - Kadınların aylık kanaması, regl. OKKALI: (d) - Çok büyük erkeklik organı, penis. & Ağır ve üzücü durumlar için kullanılır. "Geldi mi bana belanın öyle hafifi isabet etmez anam, okkalıdır benimkiler." OKLAVA PARTİSİ VERMEK: (d) - Bir kimseden şiddet yoluyla öç aldığını anlatmak için kullanılır. "Ben de tabii bütün gece gözümü kırpmadan herifi bekledim, oklava partisi verecem ya." OKLU KİRPİ: (d) - Sık sık sözleriyle başkalarını inciten, iğneleyici konuşan kimse. OKSFORDCU: (d) - (ing. - türk. e.) - Toplu taşım araçlarında ya da kalabalık yerlerde bir kimseye sürtünerek cinsel haz elde etmeye çabalayan erkek. OKŞİ: (d) - Okşayış. OKŞİ ÇEKMEK: (d) - Bir kimseyi okşamak. "Gözümüzün önünde herif kıza okşi çekiyor, kız da mayışmış herifin kucağında oturuyor." OKŞİSİZ KALMAK: (d) - Hiç kimse tarafından okşanmayan, sevgilisi olmayan kimselerle alay etmek için söylenir. "Bu aralar hem okşisiz hem manitasız kalmış da ondan yüzünü asıyor." OLAYI: (i) - Argo deyim üretmek için kullanılır. "Sıçma Olayı","Okşi olayı"gibi... OLKASIM: (d) - Orgazm olmak, cinsel doyuma erişmek.
123
• • • • • • • • • • • • • • • • • •
OLSA DA SİKSE: (d) - Yaşlı erkeklerin genç karıları tarafından eşlerinin iktidarsızlığını anıştırmak için söylenir. "Amaaan vardık bir pinpona, bizimki olsa da sikse yani." OLSUN DA ÇAMURDAN OLSUN: (d) - (o.k) - "Ne pahasına, nasıl olursa olsun" diyenlerle alay etmek için söylenir. OMURİLİĞİ TİTREMEK: (d) - Bir şeyden çok etkilenmek. "Allah seni inandırsın, onu görünce bir hoş oluyorum, omuriliğim titriyor vallahi." ON AMI OLSA BİRİSİNİ VERMEMEK: (d) - Bir kimseyi hiç çekici bulmadığını anlatmak için alay yollu olarak söylenir. ON AYLIK: (d) - Kendini beğenip büyüklenen kimselerle alay etmek için söylenir. ONBİRELLA: (i) - Geceleri erken yatan kimse. ONBİRLİ: (i) - Küfürbaz kadın. ONUNLA BOZMAK: (d) - (o.k) - Bir durum ya da kişiye kafayı takıp kinlenmek. "Ulan sen de benimle bozdun be, versem ne olacak!" ORAL ÇEKMEK: (d) - (yun. - türk. f.) - Cinsel organları ağızla uyararak tatmin etmek. ORAMAKOMA GÖTÜMEKOMA: (d) - Cinsellikle ilgili olarak üretilen özel adlardan. Japon isimlerine benzetilmiştir. & Japon erkek. ORASI: (i) - Erkeklik organı ya da dişilik organı. ORASINI KOPARIP YEDİRMEK: (d) - Bir erkeğe cinsel açıdan çok kızmak ve ceza vermek. "Ulan kızdırma beni diye tısladı kadın, orasını koparıp yediririm ben adama!" ORASIYLA OYNAŞMAK: (d) - Erkeğin pantolonunun üzerinden cinsel organını düzeltmesi. ORDAN ÇOCUK OLMAZ YANLIŞ YOLDASIN: (d) - Otobüste veya kalabalıkta kadınlara sürtünerek cinsel haz elde etmeye çalışan"fordçu"erkekler için alay yollu olarak kullanılır. ORGANAYZIR: (i) - (fr.) - Orgazm olmak. [sözcük isim ama açıklaması fiil!] ORGANİZE OLMAK: (d) - (yun. - türk. f.) - Orgazm olmak. ORGANİZMA OLMAK: (d) - (yun. - türk. f.) - Orgazm olmak. ORGAZM OLMAK: (d) - (yun. - türk. f.) - Cinsel ilişki dışında, bir konudan çok zevk alındığını anlatmak için söylenir. "Ay öyle güzel bir filmdi ki valla orgazm oldum!"
124
• • • • • • • •
• • • • •
• • • • •
ORGAZMINA BAKMAK: (d) - Kendi zevkinden başka bir şeyle ilgilenmemek. ORMAN ÇİFTLİGİ: (d) - Ağda zamanı geldiği halde aldırılmayan kıllar. ORMANA SARMAK: (d) - Ağda zamanı geldiği halde kıllarını aldırmamak. ORMAN GÜLÜ: (d) - Kaba saba ve hödük kimse. ORMANLAR KRALİÇESİ: (d) - Ağda zamanı geldiği halde kıllarını aldırmayan kadın. ORMANTİK: (i) ve (s) - (fr.) - (o.k) - Romantik ve duygusal şeyler için söylenir. OROSPU DÜMBELEĞİ: (d) - (o.k) - Aşağılık ve adi kimse. OROSPU DÜMENİ KULLANMAK: (d) - (o.k) - Bir kimseyi cazibeyle, hileyle, düzenle aldatmak. "Karısı öyle fettan bir kadındı ki, orospu dümeniyle adamı avcuunun içinde tutuyordu." OROSPUYA DİKİŞ ÖĞRETMEK: (d) - Tecrübeli kişiye akıl vermek. "Tereciye tere satmak". Buradaki dikiş,"sikiş" sözcüğüyle ses uyumu nedeniyle kullanılır. ORTA BACAK: (d) - (o.k) - Erkeklik organı, penis. ORTA KAT DOLU MU BOŞ MU: (d) - Hamilelik. "Hamile misin?"demek için kullanılır. ORTA KAT KİRADA: (d) - Hamile olunduğunu anlatmak için söylenir. ORTA PARMAĞINI TUTTURMAMAK: (d) - Bir kadının hiçbir erkekle flört etmediğini anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. Çekingen, utangaç olan kişileri tanımlamak için söylenir. ORTA TAŞAĞIN TOHUMU: (d) - Kendini çok beğenen ve önemseyen kimselerle alay etmek için söylenir. "Hadi lan gören de seni orta taşağın tohumu sanır be!" ORTA YAPMAK: (d) - (o.k) - Bir kimseye davetkar biçimde bakmak, pas vermek. ORTA YAPRAK: (d) - Külot. ORTADA KUYU VAR YANDAN GEÇ: (d) - Kadın cinsel organı, vajina. ORTADA SIÇAN: (d) - Erkeklik organı, penis. "Herif galeyana geldi. Bir de baktık ortada sıçan başını dikmiş, oynamaya başlamış."
125
• • • • • • • •
• • • • • • • • • • • • •
ORTAGÖZ: (i) - Erkeklik organı, penis. ORTAYA BALGAM ATMAK: (d) - (o.k) - İlişkiyi ve ortamı bozacak söz söylemek. ORYANTAL: (i) - (fr.) - (o.k) - Dönek ve güvenilmez kimse. OSKURDAN BÖCÜĞÜ: (d) - Sinir bozucu ve can sıkıcı kimse. OSTAŞKOF: (d) - Kart erkek. OSTROGOT: (i) - Kalçalar, kıç, göt. OSURACAK HALİ KALMAMAK: (d) - Çok yorulmak. & Çok yaşlanmak. "Aman herifi bir görsen osuracak hali kalmamış hala karı kız peşinde koşuyor." OSURAKLI GÖTE FASULYE BAHANE: (d) - Bir kimsenin yapacağı şeyler ve kötü davranışları için bahane bulmasının kolay olduğunu anlatmak için söylenir. & Bir kişiden zaten beklenen bir davranışı anlatmak için söylenir. OSURAN MİNDERE OTURMAK: (d) - Ağzı sıkı olmayan birine sırların söylenmesi. "Hadi lan sen de osuran mindere oturmadan önce düşünseydin." OSURANLA BUYURAN USANMAZ: (d) - Sürekli emir verenlerle alay etmek için kullanılır. OSURDUN SIÇTIN HARAÇLA MI: (d) - (o.k) - Her yaptığına karışılan kimseler tarafından söylenir. "Amaan burası da amma disiplinli yer. Osurdun sıçtın haraçla mı burada." OSURUĞU CİNLİ: (d) - Şanslı. OSURUĞUM BURNUNA: (d) - Bir kimseyi kovmak, def etmek için söylenir. OSURUK BALONU: (d) - Yalan, palavra. OSURUK OTU: (d) - Gereksiz şey, kişi. OSURUK SAYMAK: (d) - Boş boş oturmak. Tembellik etmek. OSURUKLA KARGA KOVMAK: (d) - (o.k) - Yetersiz araçla bir şey yapmaya kalkışmak. OSURUKTAN OĞLUN OLSUN: (d) - Her şeye"olsun"diyenlerle alay etmek için kullanılır. OSURUKTAN TEYYARE SELAM VERDİM O YARE: (d) - (o.k) Lüzumsuz ve anlamsız bulunan şeylerle alay etmek için kullanılır. OT KAFA: (d) - (o.k) - Aptal, salak, bön. OT KÖKÜ TAVŞAN BOKU: (d) - (o.k) - Değersiz ve lüzumsuz şey ya da kimse.
126
•
• • • • • • • • •
OTA BOKA BULAŞMAMAK: (d) - (o.k) - Hiç bir şeye karışmayan kimselerle alay etmek için söylenir. "Sen böylesin işte, ota aboka bulaşmazsın sonra da ama beni niye kimse düşünmüyor diye hayıflanırsın!" OTOMATİK PİLOT: (d) - (ing. - ing.) - Vibratör. OTSU: (i) ve (s) - (o.k) - Aptal, bön kişi. OTUZALTI MUMU: (d) - Erkek eşcinsel. OVERLOK: (i) - (fr.) - Kızlık zarı diktirmek. OYALAMA BOYALAMA: (d) - Bir kimseyi ne tam reddetmek ne de tam kabul etmek. Oyalamak. "Ablam başladı oyalama boyalama işlerine." OYALAMA TAKTİĞİ: (d) - Bir kimseyi reddetmeden bekletmek. OYNAR BAŞLIKLAR: (d) - Dizler. OYUK: (i) - Vajina, dişilik organı. OYUN BOZAN GÖTÜ BORAZAN: (d) - (o.k) - İşleri karıştıran, birden fikir değiştiren kimselerle alay etmek için söylenir.
127
Ö • • • • • • • • • •
• • • • •
ÖFÜRÜK: (d) - Sıkıntılı kişi. & Sıkıntılı durum. ÖĞÜRMEK: (d) - Hiç olmayacak yerde kötü bir söz söylemek. "Sen de kızın yüzüne karşı iyi öğürdün ama annem." ÖKKEŞ: (i) ve (s) - Hainlik yapan erkek, hain. ÖKÜZ ALEYHİSSELAM: (d) - Kaba saba ve bön erkek. ÖKÜZ SIÇAR LAP DÜŞER: (d) - Yapılan bir hatanın çok zaman geçmeden ortaya çıkacağı, anlaşılacağını anlatmak için söylenir. ÖKÜZE BOYNUZU YÜK OLMAZ: (d) - Bir kimsenin kendisinin olan ya da benimsediği şeyi taşımakta zorlanmadığını anlatmak için kullanılır. ÖKÜZE HO GÖTÜNE KO: (d) - Bir kimseyi def etmek, kovmak için söylenir. ÖKÜZLEME: (i) ve (s) - Kaba saba biçimde ve anlamadan bir konuya dalmak. "Sen de her şeye öküzleme yapmak zorunda mısın!" ÖLENİN ERİNİ KALKANIN YERİNİ KAPARLAR: (d) - Ölen kadının kocasının hemen evlendiğini anlatmak için kullanılır. ÖLÜ GÖTÜNDEN KURT SÖKMEK: (d) - Tuttuğunu koparan, ısrarcı, azimli olmak. & Bir konuda çok zorlayarak istediğini elde etmek. "Amaan o ne beşaret karıdır sen biliyon mu, ölü götünden kurt söker alimallah." ÖLÜ ORGANİZMA OLMAK: (d) - Orgazm olamamak. Cinsel tatminsizlik. ÖLÜM ÖPÜCÜĞÜ VERMEK: (d) - Bir ilişkiyi bitirmek, ayrılmak. ÖLÜMÜ YE (ÖLÜMÜ KALDIR): (d) - (o.k) - "Ne olur, allahını seversen" anlamında söylenir. ÖLÜNÜ ÖPEYİM (ÖLÜNÜ YİYİM): (d) - (o.k) - Bir kimseye yalvarmak, bir işi yapmasını sağlamaya çalışmak. "Ne olur!" demek için kullanılır. ÖLÜNÜN GÖTÜ BALLI OLUR: (d) - (o.k) - Miras paylaşılmasının zorluğunu anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. "Amaan bir saldırdılar ninelerinin eskilerine. E tabii ölünün götü ballı olur şekerim."
128
• • • • • • • • • •
• •
ÖLÜSÜ DİRİSİNE BİNMEK: (d) - Karmakarışık işler için söylenir. & Telaşla koşuşturmak. "Amaan yeter be, ölümü dirime bindirdiniz, biraz yavaş allahaşkına." ÖLÜYÜ ÇOK YIKARSAN YA OSURUR YA SIÇAR: (d) - (o.k) Olmuş bitmiş bir konuyu fazla irdelememek gerektiğini anlatmak için kullanılır. ÖMRÜNÜ YAKASINA DİKMEK: (d) - Çok yaşamak. "Ne lan sen sanki ömrünü yakana mı diktin!" ÖN: (i) - Vajina, dişilik organı. ÖNÜNDE BİR KALBUR SAMANI EKSİK OLMAK: (d) - (o.k) Bir kimseyi aşağılamak onun yetersiz ve yeteneksiz olduğunu vurgulamak için söylenir. ÖNYARGILI İNFAZ: (d) - (o.k) - Bir kimseyi dinlemeden onun hakkında yargı üretmek. ÖPERLOK: (i) - Aniden öpmek. "Ali yanıma yaklaşmış, sinsi sinsi arkamdan gelmiş. Ben ne bileyim. Bir de baktım! Ensemden öperlok." ÖPÜLDÜNÜZ: (d) - (o.k) - Bir kimseye, örtülü biçimde küfür ettiğini belirtmek için kullanılır. "Tamam sen gene bildiğin gibi yap. Ama öpüldünüz, onu da kafana iyi yerleştir." ÖSTROJEN ATMAK: (d) - Kadının cinsel açıdan fazlasıyla istekli olduğunu belli etmesi. ÖTÜNMEK: (f) - (o.k) - Bir kimseyi aynı konuda çok kez uyarmak. & Durmadan konuşmak. "Aman anne yeter, ne ötünüp duruyorsun. Ben bildiğim gibi yapacağım dedim bir kere." ÖZEL DİZAYN BÜZÜK: (d) - Bir kimsenin cesaretli olduğunu alay yollu olarak vurgulamak için söylenir. "Ne ayol sen kendini ne sanıyon, özel dizayn büzük mü!" ÖZÜNE DÖNMEK: (d) - Kabalık yaparak aslında kibarlığının yapay olduğunu gösteren kimseler için alay yollu olarak kullanılır.
129
P • • • • • • • • • • • • • • • •
PAÇA KASNAK DALMAK: (d) - (o.k) - Aniden kavgaya girişmek. PAÇALARINDAN AKMAK: (d) - (o.k) - Gizlenmek istenen şeyin bütünüyle meydanda olduğunu anlatmak için kullanılır. PAÇASININ ARASINA GİRMEK: (d) - Bir kimseye rahatsız edecek kadar yakın durmak, sırnaşmak. "Aman yeter be, paçamın arasına bu kadara girme diye bağırdım." PAKET: (i) - Ağda yaptırılan cinsel organ. Vajina. PAKET PROGRAMA GİRMEK: (d) - Düzenli cinsel ilişki kurmak. & Evlenmek. PAKET YAPMAK: (d) - Bir kimse ile ilişkisini bitirmek. "Ben seni çoktan paket yaptım, geldiğin yere yolladım şekerim. Sen daha ne konuşuyon!" PALAMUT: (i) - Zengin bekar, gözde erkek. PALUZE: (i) - (fars.) - Yaşlılıktan her yanı titreyen kimse. Çok yaşlı, düşkün. PAMUĞUNU ATTIRMAK: (d) - (o.k) - Bir kimseyi zora koşmak, çok çalıştırmak. "Valla özel sektör insanın pamuğunu attırır kardeşim. Kolay mı öyle yan gelip yatmak." PAMUK: (i) - Dişilik organı, vajina. PAMUK HELVA: (d) - Dölyatağından gelen sıvı. PAMUK PRENSESTİ KÜL KEDİSİ OLDU: (d) - Bir kimsenin evlendiğini alay yollu olarak belirtmek için kullanılır. PAMUK ÜZERİNDE UYUTMAK: (d) - Bir kimseye çok değer vermek. PAMUKAKİ: (i) ve (s) - (yun.) - Yumuşak başlı, uyumlu, yumuşak kimse. PAMUŞ: (i) - Vajina, dişilik organı. PANDİSPANYA KANALI: (d) - (o.k) - Sürekli yalan-yanlış haberler yayınlayan Tv kanalı.
130
• • • • • • • • • • •
• • • • • •
PANKREASI DUYMAMAK: (d) "Bana ne, beni ilgilendirmez"anlamında söylenir. "Aman be sen ne dersen de, pankreasım duymaz." PANTOLLU ÖKÜZ: (d) - İyi giyindiği halde çok kaba davranan erkek. PAPATYA FALI BAKMAK: (d) - Birinin sevgisinden emin olamamak. "Ayşe ne zamandır o çocukla ilgili olarak papatya falı bakıyor amaa bir türlü emin olamıyordu." PAPATYA TOPLAMAK: (d) - Arazide işemek ya da sıçmak. Otobüs yolculuklarında otobüsü durdurarak tuvalete gitmek. PAPAZ OLMAK: (d) - (o.k) - Bir kimseyle çok kötü kavga etmek. Aralarındaki işi-ilişkiyi bozmak. "Baktım onunla papaz olacağız, ana ne yapayım, geri adım atmadım." PAPAZIN KIZI: (d) - Fahişeliği meslek olarak yapan kadın. PAPİK: (i)- (papel'den) - Para. PAPUA YENİ GİNE’DEN GELMEK: (d) - Bir konuya yabancı olduğunu, cahil olduğunu anlatmak için kullanılır. "Amaan sen de çok safsın ayol. Papua yeni gineden mi geldin!" PAPUCU YARIM: (d) - Kılıksız ve kötü giyimli kişi. PAPUCUMUN BAŞKANI (MÜDÜRÜ): (d) - (o.k) - Bir yerin yöneticisini küçümsemek için söylenir. PAPUCUNU BIRAKMAK: (d) - Sindirella masalındaki gibi ufak bir mesajla keşfedilip sevilmeyi beklemek. "Saftiriğim, papucunu yakışıklının kapısına bırakmış, gelmesini bekliyordu." PAPUÇ BAĞLI OLMAK: (d) - (o.k) - Bir kimsenin bir başkasına bağlı olduğunu, gitmek istese de gidemediğini anlatmak için söylenir. PARA AĞACI: (d) - Enayi, aptal, deneyimsizliği yüzünden başkalarına para kaptıran kimse. & Metresinin tüm masraflarını karşılayan erkek. PARA BAYILMAK: (d) - Çok pahalıya almak. PARA ÜTÜLEMEK: (d) - Bir kimsenin çok para kazandığını çok zengin olduğunu anlatmak için söylenir. "Ooo sen onlara ne bakıyorsun, onlar sabah akşam para ütülerler." PARAGÖZLE HACİVAT: (d) - (o.k) - Cimri ve para meraklısı kimselerle alay etmek için söylenir. PARALI ASKER: (d) - Orospu ya da jigolo.
131
• • • • • • •
• • • • • • • • •
• •
PARANIN ACISI ÇABUK GEÇER PAHALIYI AL: (d) (Annemin alışveriş kuralı) - Pahalı ve kaliteli alışverişten kaçınmamak gerektiğini anlatmak için söylenir. PARANIN UCU: (d) - Büyük miktar paranın küçük kısmı. & Bozuk para. "Ay çok cimrisin ayol, paranın ucunu bile harcamaya kıyamazsın sen!" PARAŞÜTLE İNMEK: (f) - Büyük torpille bir işe girmek ya da bir işi başarmak. PARATONER: (d) - (fr.) - Eş, sevgili. "Size paratonerimi tanıştırayım." PARÇA ET: (d) - Erkeklik organı, penis. PARÇA GÖSTERMEK: (d) - Vücudun belli bölümlerinin, örneğin göğüslerin ya da bacakların istenerek ya da istenmeden olağandan çok gösterilmesi. PARÇALA BEHÇET: (d) - Kadınları cinsel ilişkiye girmeye zorlayan erkekler için alay yollu olarak söylenir. "Ahmet birden karşımda parçala behçetleşince e tabii ben de korktum yani." PARÇALI BULUTLU: (d) - Yolunda gitmeyen ilişkiler için söylenir. PARÇASI YETMEMEK: (d) - Mini etekler için alay yollu olarak söylenir. "Bizim kızın kıyafetine bakmayın. Parçası yetmemiş de." PARFÜM: (i) - (fr.) - Kanalizasyon kokusu. & Osuruk kokusu. PARLAK: (i) - Erkek eşcinsel. PARLATMAK: (f) - (o.k) - Bir kimseye küfür etmek. PARMAK KUKLASI: (d) - Erkeklik organı, penis. PASAPORTUNU ELİNE VERMEK: (d) - (o.k) - Bir kimseyi kovmak, def etmek. İlişkiyi bitirmek. PATATES: (i) - (o.k) - Aptal ve bön kimse. PATATES BASKISI: (d) - Erkek arkadaş veya eş baskısını anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. "Aaa kardeş aile baskısı toplum baskısı çeke çeke zaten gına gelmiş bir de patates baskısı çekemeyecem." PATATESLE ÇALIŞMAK: (d) - Yemek seçen ve en çok patates seven kimseler için alay yollu olarak kullanılır. "Ona sen patates yemeği yap bizim oğlan patatesle çalışır ablası." PATENTLİ: (i) - (ital. - türk. e.) - Orospu. Fahişe.
132
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
PATİSKAYI ISLATMAK: (d) - Çok korkmak. Korkusundan donuna işemek. PATLAK: (i) - Erken boşalan erkek. PATLAK PREZERVATİF ÇOCUĞU: (d) - Çok bilmiş ve açıkgöz kimse. & İstenmeden dünyaya gelen çocuk. PATLANGAÇ: (i) - Erkeklik organı, penis. PATRİYOT: (i) - (ing.) - Meme, göğüs. PAZAR FİLESİ: (d) - Sürekli alışveriş yapan kimse. "Bizim kız pazar filesidir. Ona çarşı pazar de yeter." PEDİKÜRLÜ: (i) - Bencil, kendi rahatına düşkün kimse. "Sen de pedikürlünün tekisin. Senden iş mi beklenir!" PEDİNİ YEMEK: (d) - Çok kötü bir olay karşısında ne yapacağını şaşırmak. PEKMAYA: (i) - Bok. PELÜŞ: (i) - Dişilik organının çevresinde biten kıllar. PEMBE (İRKEK): (i) ve (s) - Erkek eşcinsel. PENGUEN: (i) - Tesettür giyimli ya da çarşaflı kadın. PENİS KISKANCI: (d) - (lat. - türk.) - Erkeklerle yarış halinde olan kadın. & Erkek yaratılmadığı için üzülen kadınlar için alay yollu olarak söylenir. PENİSİNE DÜĞÜM ATMAK: (d) - Erkeğin cinsel hayatının bitmesi. & Aldatan koca ya da sevgiliye gözdağı vermek için kullanılır. PENİSLİ CİCİ KIZ: (d) - Erkek eşcinsel. PENİSSİZ SÜNNET ÇOCUĞU: (d) - Sünnet hatası sonucunu erkeklik organını kaybederek homoseksüel ya da transseksüel olan kimseler için söylenir. PERDESİ SIYRIK: (d) - Utanmaz ve arlanmaz kimse. PERGEL: (i) - (fars.) - Bacaklar. PERHİZİ BOZMAK: (d) - Uzun aradan sonra cinsel ilişkiye girmek. PERİYODU OLMAK: (d) - (fr. - türk. f.) - Regl olmak, kadınların aylık kanaması. PEYNİR: (i) - Eroin. PEYNİR HOŞAFI: (d) - Karmakarışık şey ya da durum. & Aslı belirsiz şey. "Aman iyi be siz de her şeyi peynir hoşafına çevirdiniz."
133
•
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
PEYNİR KERTMESİ: (d) - Uyuşturucu işiyle uğraşan ailelerin güçlerini artırmak için çocuklarını evlendirerek akrabalık bağı yaratmaları. "Beşik kertmesi"nin özel bir türü olarak kullanılır. PIRASA PÜSKÜLÜ: (d) - Uzun ve düz saç. PIRLANTA SIÇMAK: (d) - İkide birde özlü söz söylemeye çalışan kimselerle alay etmek için söylenir. PITIK: (i) - Vajina, dişilik organı. PITIRAK: (i) - İlgisini bir noktada toplayamayan çapkın ve uçarı kimse. PITIRCIK: (i) - Her yerde karşılaşılan kimse. "Bizim pıtırcık o gece de barda karşıma geçip oturmaz mı. Ayol bizim göbeğimiz aynı mı kesildi seninle dedim!" PİÇ ETMEK: (d) - (o.k) - Bir şeyi veya eşi yapmaya çalışırken bozmak. & Bir şeyi kullanılamaz hale getirmek. PİJAMA PARTİSİ: (d) - (hint. - ing.) - Grup seks yapmak. PİKNİK TİP: (d) - (ing. - ing.) - Küçük boylu ve göbekli erkek. PİLESENTA MUHABBETİ: (d) - Cinsel ilişki. PİNOKYONUNKİ DAHA BÜYÜK: (d) - Erkeklerin erkeklik organları ya da burunları ile alay etmek için söylenir. PİPİSİ YAMUK: (d) - Erkeği aşağılamak için söylenir. PİPİŞ : (i) - Erkek çocukların erkeklik organı. PİPO: (i) - Erkeklik organı, penis. PİRE BOMBASI: (d) - Birden bire ortaya çıkan sıkıcı ve iç bunaltıcı durum. "Birden pire bombası patladı. Kurtul kurtulabilirsen, on günde çıkamadım işin içinden." PİRENSİP SAHİBİ: (d) - Zengin kimse. PİRLA : (i) - (arn.) - Vajina, dişilik organı. PİRZOLA YEMEK: (d) - Çok gülmek, kahkaha atmak. PİSTON: (i) - (fr.) - Erkeklik organı, penis. PİŞİRMEK (TAŞIRMAK) (İŞ PİŞİRMEK): (f) - Kadınla erkek arasındaki romantik ilişkinin gelişmesi ve cinsel ilişki ile sonuçlanması. PİŞMANİYE ÇEVİRMEK: (d) - Çevresindeki erkekleri ayartmaya çalışan kadınlar için alay yollu olarak kullanılır. "Sen de ne pişmaniye çeviriyon kız!" PİŞTİRİKO: (i) ve (s) - (bulg.) - Açıkgöz ve yaramaz delikanlı.
134
• • • • • • • • • • • • • • • • • •
PİYASASI YÜKSEK OLMAK: (d) - Bir kimse ile cinsel açıdan birlikte olmak isteyen çok kimse olduğunu belirtmek için alay yollu olarak kullanılır. PLATONİĞİN OLAYIM: (d) - Bir kimseye ondan hiçbir beklentisi olmadığını alay yollu olarak anlatmak için söylenir. PLATONİK TAKILMAK: (d) - (yun. - türk. f.) - Bir kimseyi uzaktan uzağa sevip beğenmek. PLÖNK!: (ü) - Hızla ve ansızın gerçekleşen şeyler için kullanılır. "Plönk. Ortaya bir laf attı!” POĞAÇALIK: (i) - Cinsel açıdan çekici kimse. POLYANNA YAPMAK: (d) - (alm. i. - türk. f.) - Her durumdan iyi bir taraf bulmaya çalışmak. "Sen de hep polyanna yapmakla işlerin düzeleceğini sandın." PONPON: (i) - (fr.) - Göğüsler, meme. POPO ÜSTÜ ÇAKILMAK: (d) - (o.k) - Bir konuda başarısız olmak, becerememek, yanılmak. PORTAKALLI: (i) ve (s) - Değerli ve güzel şeyler için söylenir. & Orgazmla ya da döllenmeyle sonuçlanan cinsel ilişki. PORTATİF MUCİZE: (d) - Vibratör, Yapay erkeklik organı. POSTACI: (i) - Tanımadığı kadınlarla bir gecelik cinsel ilişki kuran adam. PÖRTLEMEK: (f) - Hiç bir nedeni ve anlamın yokken birden kızgınlık göstermek. & Birden itiraf etmek. "Kız sana soran mı oldu! Ne pörtlüyon hemen!" PRATİK SAZAN: (d) - Aptal ve bön kimse. PREZERVATİFİNİ DELMEK: (d) - Kadının, erkek istemediği halde hamile kalması. PROMOSYON: (i) - (fr.) - (o.k) - Rüşvet. Bir rüşvetin ilk bölümü. PROTEİN KAYNAĞI: (d) - (yun. - türk.) - Kıç, göt. PTT'Cİ: (d) - Evde oturup pijamasıyla terliğini giyip televizyon seyreden erkek. PUŞTUN SONU DEDE OLUR OROSPUNUN SONU EBE OLUR: (d) - Çapkınlık yapan ya da küçük yaştaki kızlara sarkıntılık erkekleri aşağılamak için kullanılır.
135
R • • • • • • • • • • • • • • • • •
RABİŞİN AMCIĞI: (d) - Zor. & İçinden çıkılması zor konu. "Lan bir durum ki sorma! Rabişin amcığı." RADYALLEMEK: (f) - (o.k) - Gözetlemek, röntgenlemek. RAF ÖMRÜ BİTMEK: (d) - Bir kimseyle arasındaki aşk veya ilişkinin bitmesi gerektiği. "Dedim kendisine, raf ömrü çoktan bitmiş birisinin peşinden gitme, üzülürsün." RAFADAN RAFİNE: (d) - Züppe. Havalı. RAHMETLİYİ SIÇIRTMAK: (d) - Çok öğünmek. "Kendilerini anlata anlata bitiremediler. Bir uçuş o uçuş, rahmetliyi sıçırttılar." RAHMİ GÖRÜNMEK: (d) - Çok kısa etek giyinmek. Böyle giyinen kimselerle alay etmek için söylenir. RAHMİ KIRIŞMAK: (d) - Yaşlanmak, kartlaşmak. "Kadının rahmi kırıştı hala ben güzelim demiyor mu, şaş da kal valla." RAPORLU: (i) - Regl olmak, kadınların aylık kanaması. REDKİD: (d) - Kadınların aylık kanamasında kullandıkları hijyenik ped. REKTEFİYE OLMAK: (d) - (fr. - türk. f.) - Yüzünü gerdirmek, estetik operasyon geçirmek. RENDE: (i) - Cilt bakımı yaptırmak. RENGEYİĞİ: (i) ve (s) - Aldatılmış koca ya da erkek arkadaş. RENKLİ: (i) ve (s) - Regl olmak, kadınların aylık kanaması. RENKLİ GÜNLER GEÇİRMEK: (d) - Regl olmak, kadınların aylık kanaması. RENKLİ MİSAFİR: (d) - İlk aylık kanama, regl. RENKLİ TELEVİZYON: (d) - Güzel kalçalar. "Dedim ona ben anamın evinden renkli televizyon getirdim, ya sen… Bir tane anteni kırık radyo." REPLİK ÇALMAK: (d) - (fr. - türk. f.) - (o.k) - Bir kimsenin söyleyeceği bir şeyi o söylemeden ağzından kapıp söyleyen kimse. & Kendisi sürekli konuşup kimseyi konuşturmayan
136
• • • • • •
• • • •
kimse. "Aman sen de hiç fırsat vermiyorsun, herkesten replik çalıyorsun şekerim." RESMİNİ ÇEKMEK: (d) - (o.k) - Bir kimseye el hareketi yapmak. Baş parmağı işaret parmak ile orta parmak arasından göstermek. RETİKULUM: (i) - Her şeye"peki"diyen kimse. Uydu. RİMELLİ PİPİ: (d) - Erkek eşcinsel. ROL ÇALMAK: (d) - (o.k) - Bir şeyi başkalarından önce atılarak yapan, işgüzar kimse. & Herkesi taklit eden kimse. ROSPİK: (i) - (fars.) - Orospu, fahişe. RÖLANTİDE KALMAK: (d) - (fr. - türk. f.) - Cinsel ilişkiyi sonuna kadar sürdüremeyenler için alay yollu olarak söylenir. "Amcam baktım hep rölantide kalıyor, birinci vitese bile takamıyor." RÖTUŞ: (i) - (fr.) - Makyaj yapmak. RUHU MAKYAJLI OLMAK: (d) - Gerçek fikirlerini açıklamamak. İçten pazarlıklı. RUHUNU SİKMEK: (d) - Bir kimseden ya da bir şeyden çok sıkılmak, bezmek. "Herif ruhumu sikti daha ‘ne yaptım ki’ diyor." RÜYASINDA SİNEK AVLAMAK: (d) - (o.k) - Saçmalamak, ne dediğini bilememek.
137
S • • • • • • • • • • •
• • • •
SAAT TİKE KADIN SİKE BAKAR: (d) - Kadınların cinsel doyumu her şeyden çok önemsediklerini anlatmak için söylenir. SAATLİ: (i) - Dişilik organı, vajina. SABAH GÜNEŞİ SİDİKLİYE AKŞAM GÜNEŞİ GÜZELE: (d) Yatağa işeyen çocuklarla alay etmek için söylenir. SABIKALI: (i) ve (s) - (o.k) - Kötü hareketleriyle bilinen, tanınan kişi. SABUNLAMAK: (f) - Üstünkörü iş yapıp yutturmak. "Ben de ne yapayım vakit darlığından ortalığı şöyle bir sabunladım. Tamam." SAÇAKLI: (i) ve (s) - Kendisine bakmayan, saçını başını taramayan, dağınık kadın. SADAKAT SİGORTASI: (d) - Evlilik cüzdanı. SAFİYE AYLA (SAFİYE YAYLA): (d) - Geçkin ve yaşlı dişilik organı, vajina. SAĞIR DİLSİZ: (d) - İktidarsız erkek. SAHA ÇAMURLU: (d) - Kadınların aylık kanaması, regl. Regl nedeniyle cinsel ilişki kurmak istemediğini belirtmek için söylenir. SAHİPSİZ GÖT ANAHTARSIZ AÇILIR: (d) - Bir kimsenin dikkatli davranmazsa cinsel açıdan kullanılacağını anlatmak için söylenir. & Destekçisi olmayan kimsenin zarar göreceğini anlatmak için kullanılır. SAHRA GÜLLESİ: (d) - Çok iri meme, göğüs. SAKIZA SARMAK (SAKIZLAŞMAK): (d) - Bir şeyi gereksiz yere uzatmak. & Bir işin ciddiyetini bozmak. "Aman be şekerim sen de amma sakıza sardın!" SAKIZI BOKA DÜŞMEK: (d) - Bir konuda şaşkınlıkla yanlış yapmak, kötü duruma düşmek. SAKS ÇEKMEK: (o) - (o.k) - Erkeğin cinsel organını ağızla uyararak onu doyuma ulaştırmak. Oral seks.
138
• • • • • • • • • • • • • • • •
• • • • •
SAKSAĞAN: (i) - (o.k) - Makamını kaptırmamak için büyük çaba harcayarak mevkisini koruyan kimse. SAKSI GİBİ OTURMAK: (d) - Hiç bir iş yapmamak, tembellik etmek. SAKSIYI ÇALIŞTIRMAK: (d) - (o.k) - Düşünmek. SALAHANA: (i) - Aptal ve şaşkın kimse. SALAMURA: (i) - Aptal ve bön kimse. SALATA: (i) - (ital.) - Boş laf, gevezelik. SALÇA: (i) - Kalçalar, kıç, göt. "Salçası da baya iyiymiş hatunun." SALÇA ÜRETMEK: (d) - Kadınların aylık kanaması, regl. SALDIRAY ABİ: (d) - Kadınları cinsel ilişki kurmaya zorlayan, aceleci erkek. SALMA SİK GÖTÜR DİK: (d) - Evini önemsemeyip dışarıda gezen erkekler için kullanılır. SALYA SÜMÜK: (d) - Çok aşık kimse. "Ulan iyi sev ama bu kadar da salya sümük olmak gerekmiyor." SALYAKA: (d) - Kravatsız dolaşan erkek. SALYALI: (i) ve (s) - Cinsel açıdan çok çabuk uyarılan kimseler için kullanılır. SALYANGOZ: (i) - Evine çok düşkün, evinin dışında mutlu olmayan kimse. SAMAN SIĞIRI: (d) - Aptal, bön, görgüsüz kişi. SAMANA KAZIK ÇAKMAK: (d) - (o.k) - Bir konuda boşu boşuna diretmek. Böyle kimseler için alay yollu olarak söylenir. "Sen de bir hoşsun ayol. Samana kazık çakma diye bin kere söyledik." SAMANA YATIRMAK: (d) - (o.k) - Bir şeyi saklamak, harcamaya kıyamamak. "İyi peki, anladık kıyamıyorsun. Öyleyse samana yatır." SAMANI BOL GELMEK: (d) - (o.k) - Bir kimsenin çok şımarması. SANDÖVİÇ TAŞIMACILIK: (d) - (ing. - türk.) - (o.k)-İnsanları ayakta ve sıkışık biçimde taşıyan toplu taşım araçları için söylenir. SAP: (i) - Erkeklik organı, penis. SAP GİBİ KALMAK: (d) - (o.k) - Birdenbire yalnız kalmak, terk edilmek. & Desteksiz ve destekçisiz kalmak.
139
• • • • • • • • • • • •
• • •
• • • •
SAP HEYETİ: (d) - Kadınsız erkek grubu. SAP YİYİP SAMAN SIÇMAK: (d) - (o.k) - Saçmalamak, ne dediğini bilmemek. SAPI KIRIK: (d) - Erkeğin iktidarsız ve güçsüz olduğunu anlatmak için söylenir. & Parasız, yoksul kişi. SAPINA KADAR ERKEK: (d) - Bir kimsenin cesaretini övmek için söylenir. & Erkekliğinden kuşku duyulmadığını alaylı bir dille anlatmak için kullanılır. SAPSAMAN AĞASI: (d) - Aptal ve bön kimse. SAPSIZ: (i) ve (s) - Erkek arkadaşsız ya da sevgilisiz kadın. SAPSIZ SAMAN: (d) - Erkeksiz aptal kadın. SARARTMAK: (f) - Bir kimseyi ya da şeyi unutmak. "O benim sararttığım beşinci sevgilim." SARDIRMAK: (f) - (o.k) - Bir konuyla aşırı ilgilenmek. Müptela olmak. & Bir şeye ya da bir kişi üzerinde bütün dikkatini toplamak. SARI PAPATYA: (d) - Genç ve sarışın kız çocuğu. SARKMAK: (f) - (o.k) - Bir kimseye yılışmak, sırnaşmak. & Kendisinin olmayan bir şeye göz koymak. SARMAK: (f) - (o.k) - Bir kimseye sinir olmak. & Bir kimsenin tüm hareketlerinin batması, rahatsız etmesi. & Birisini mimlemek. Onu özel bir ilgiyle izleyip ters davranmak. "Baktım kadın bana sardı, ben ufaktan ufaktan fıyayım dedim." SARMANIN BÖREĞİ DE VAR YARAĞI DA: (d) - Cinsel yakınlıkların tehlikeli olduğunu anlatmak için kullanılır. SARMISAKSIZ BAKLA: (d) - Akılsız, bön ve aptal kişi. SATIŞLARDA OLMAK: (d) - (o.k) - Bir kimsenin kendisini çok beğendiğini anlatmak için kullanılır. & Kendini birine beğendirmeye çalışmak. "Ay sana anlatamam, kadın bir satışlarda bir satışlarda..." SAVAŞ BOYALARINI SÜRÜNMEK: (d) - Makyaj yapmak. SAZ ARKADAŞLARI: (d) - Eski sevgilinin yeni kız arkadaşları. SAZAN CÜCÜĞÜ: (i) - (o.k) - Her şeye atlayan kimse. Acele edip tuzağa düşen kimse. SEBEP OLAN KEBAP OLSUN: (d) - (o.k) - Kendisine fırsat yaratanı, akıl vereni övmek. Bir konuda elde edilen başarıdan çok memnun olunduğunda söylenir.
140
• • • • • •
• • • • • • • • • • •
SEÇMECE BUNLAR: (d) - (o.k) - Aptal ve bön kimselerle alay etmek için söylenir. SEFA PEZEVENGİ: (d) - (o.k) - Eğlenmek ve eğlendirmek, zevk peşinde koşmaktan başka şey düşünmeyen kimse. SEFERBERLİK OROSPUSU: (d) - Çok bilmiş kadın. SEKİZ: (d) - Cinsel ilişki, seks. SEKİZE KATLAMAK, ONİKİYE BÖLMEK: (d) - (o.k) - Bir kimseyi çok kötü dövmek. SEKİZLİ ÇEKMEK: (d) - (o.k) - Kaytarmak ya da işten kaçmak. & Asıl söyleneceği söylemeyip palavrayla vakit öldürmek. "Ben o zaman sekizli çekmişim, kendimi divana bırakmış uyuyorum." SEKS AKROBATI: (d) - (ing. - yun.) - Cinsel ilişki kurarken pozisyon değiştirme meraklısı insanlarla alay etmek için söylenir. SEKS BÖCEĞİ: (d) - Cinsel açıdan cazibeli, erkeklerin dikkatini çeken ve bunun farkında olan kadın. SEKS SANDVİÇİ: (d) - (ing. - ing.) - (o.k) - Üç kişinin cinsel ilişki kurması. Grup seks. SEKSOLOJİ PENCERESİ: (d) - Pantolon düğmesinin ya da fermuarının açık olması halinde alay yollu olarak söylenir. SELAM TOPU: (d) - Osuruk. SELÜLİT TANRIÇASI (TARLASI): (d) - (fr. - türk.) - Yağlı, vücudu selülitli kadın. SEMER DEVİRMEK: (d) - Düşünde cinsel ilişki kurmak. "Delikanlı, kızın hayaliyle semer devirmiş. Tabii sabah kalkınca orasında bir ıslaklık." SEN ÇAL SEN OYNA (SEN ÇİZ SEN BOYA): (d) Mastürbasyon yapmak.& Bir kimsenin kendi kendine yaptığı her şeyle alay etmek için söylenir. SEN DAHA (YUMARTAYKEN) ANANIN YUMURTASINDA PORTAKALKEN: (d) - Bir kimseyi küçümsemek,"daha toysun" demek için kullanılır. SEN GİT DE ABİN GELSİN: (d) - Bir erkeğin kendisi ile ilişkiye girme konusunda yeterince girişken olmaması durumunda alay yollu olarak söylenir. SEN İNSAN BEN KEZBAN: (d) - Bencil kimselere alay yollu olarak söylenir. "İyi tamam herşey senin olsun. Tabii, sen insan ben kezban."
141
• • • • • • • • • • • • • • • •
SEN ŞİMDİ BENDEN ÇOCUK DA İSTERSİN: (d) - İstekleri bitip tükenmek bilmeyen erkekler için alay yollu olarak söylenir. SENDEN BÜYÜK MÜ!: (d) - Böcekten ya da erkeklik organından korkan kimselerle alay etmek için söylenir. SENDEN GELEN TÜRAYA PÜF: (d) - Bir kimseden yardım istenmediğini ona ihtiyaç olmadığını alay yollu söylemek için kullanılır. SENİ BANA SAYIYLA MI VERDİLER: (d) - (o.k) - Bir kimsenin kendisine çok sıkıntı verdiğini anlatmak için kullanılır. SENİ DOĞURACAĞIMA İKİ TAŞ DOĞURURDUM DA İNŞAATA TEMEL OLURDU: (d) - Hayırsız evlatlar için söylenir. SENİ KAPIYA KOYAN MI VAR: (d) - Bir kimseye değer verilmediğini anlatmak için söylenir. "Amaan istediğin kadar benlen, seni kapıya koyan mı var!" SENİN DİLİNE DÜŞECEĞİNE GİTSİN KUBURA DÜŞSÜN: (d) - Birinin bir konuya veya kişiye fazlaca taktığını ve sürekli ondan bahsettiğini anlatmak için kullanılır. SENİN İÇİN ÜSTE PARA MI VERDİM: (d) - (o.k) - Can sıkıcı ve sevimsiz kimseleri kovmak için demek için söylenir. SENİN SÖYLEDİĞİN GAZOZ AĞACI HOLİVUTTA YETİŞİR: (d) - (o.k) - Bir kimseye "Saçmalıyorsun" demek için alay yollu olarak kullanılır. SENİNKİ CAN BİZİMKİ FİNCAN: (d) - Bencil kimselerle alay etmek için söylenir. "Hadi lan ne yani! Seninki can bizimki fincan!" SEPETİ KOLUNA HERKES YOLUNA: (d) - (o.k) - Bir kimse ile yolların ayrıldığını belirtmek için kullanılır. & Bir ilişkiyi bitirmek. SEMPMATİK İKMAL: (d) - Hediye. "Annem o bayram bana bir sempatik ikmal yaptı. Öyle güzel bir bilezik almış." SERSEM SİKİN TOHUMU: (d) - Bir kimseyi aşağılamak için söylenir. SERT GEY: (d) - (far. - ing.) - Aktif eşcinsel erkek. Kulampara. SERT İRKEK: (d) - Erkek eşcinsel. SERTLEŞMEK: (f) - Erkeğin cinsel organının serleşmesi. Ereksiyon.
142
• • • • • • • • • • • • • • •
• • • •
SESİ KIZ SİKİ BİZ: (d) - Genç ve deneyimsiz olduğu halde cinsel açıdan etkili erkek. SESİME GEL: (d) - (o.k) - Bir kimseye"Bak"ya da"Beni dinle"anlamında kullanılır. SESİNİ GERDİRMEK: (d) - Tiz bir sesle, çığlık çığlığa konuşmak. "Kız sesini gerdirmiş, oğlan yüzünü buruşturmuş. Öyle bir kavgaya tutuştular ki!" SESSİZ FİLM: (d) - Platonik, tek taraflı aşk. SEVGİ BUDALASI: (d) - Sevmek ve sevilmek için her şeyi yapan kimseler için alay yollu olarak kullanılır. SEVİNDİRİK OLMAK: (d) - Bir şeye çok sevinmek. SEVİŞGEN: (i) ve (s) - Cinsel ilişki kurmayı seven kimse. SEYYARE: (i) ve (s) - (ar) - Evsiz. "Yaz gecesinde seyyare olmak iyi de ya kışın!" SEZARİ: (d) - Sezeryanla doğum yapmış kimse. SEZEN AKSU (PAKSU): (d) - Genç ve diri dişilik organı, vajina. SEZEN AKSU TATİLDE: (d) - Regl nedeniyle cinsel ilişkiyi reddetmek için kullanılır. SIÇ DA GÖT GÖRELİM: (d) - "Ağzına sıçarım"diyenlerle alay etmek için söylenir. SIÇ HIYARIN KÖKÜNE: (d) - "Boş ver"anlamında kullanılır. SIÇACAĞINI DA DÜŞÜNMEK: (d) - (o.k) - Bir işin tüm boyutlarını, bütün olasılıkları düşünmek gerektiğini anlatmak için kullanılır. & Bir işin sonunu düşünmek. SIÇAN DELİĞE SIĞMAMIŞ GÖTÜNE SÜPÜRGE BAĞLAMIŞ: (d) - Misafirliğe yanına başkalarını da alıp giden kimseler için kullanılır. & Kendisinin zor başarabileceği veya başarısız olacağı bir şeye başkalarını sürükleyenler için söylenir. SIÇANADAM: (d) - Sık sık lüzumsuz gevezelikle can sıkan kimse. SIÇARSIN Bİ GODORİ: (d) - Bir kimseye,"Zor yaparsın, başaramazsın"anlamında hakaret yollu söylenir. "Hadi lan yeme beni. Sıçarsın bi godori!" SIÇILACAK AĞIZ GÖTE YAKIN GELİR: (d) - (o.k) - Kötü muameleyi ve hakareti hak eden insanların hemen kendisini belli ettiğini anlatmak için söylenir. SIÇIM AYI: (d) - Evliliklerin ilk ayları (bal ayları) geçtikten sonra, çiftlerin birbirleri ile çok kavga ettikleri aylar.
143
• • • • • • • • • • • • • • • •
• • •
SIÇIP SIVAMAK: (d) - (o.k) - Bir kimseye küfürle hakaret etmek. SIÇIRTMA: (i) - (o.k) - Çok zayıf, küçük yapılı, ufak tefek kimse. & Çok bilmiş kimse. "Hadi ordan sıçırtma!" SIÇKIN MÜEZZİN: (d) - Ne dediğini bilmeyen, ağzından çıkanı kulağı duymayan kimse. SIÇRAMAK: (f) - (o.k) - Bir kimseye birden sinirlenip hakaretler etmek, kızıp bağırmak. SIÇTIĞI BOKU VERMEMEK: (d) - (o.k) - Cimrilik etmek. "Amaan sakın birşeyini isteme. O adama sıçtığı boku vermez." SIÇTIĞIM BOK: (d) - Bir kimsenin çocukları. "Sıçtığım bok karşıma çıkmış bana bahane buluyor." SIÇTIĞIN BOKA LAYIK: (d) - (o.k) - Bir kimseyi aşağılamak için söylenir. "Ay allah aşkına ne kafana takıyon! O senin sıçtığın boka layık!" SIFIR: (i) - (ar.) - (o.k) - Aptal ve bön kimse. & "Hiç"anlamında kullanılır. SIFIR DERİNLİK: (d) - (o.k) - Aptal ve bön kimselerle alay etmek için söylenir. "Ay hiç sorma! Ayfer mi! Sıfır derinlik." SIFIR KİLOMETRE: (d) - (ar. - yun.) - Bakire ya da bakir kimseler için söylenir. Daha önce cinsel deneyimi olmamış kimseler için kullanılır. SIFIR NUMARA: (d) - (o.k) - Aptal ve bön kimse. SIFIRLAMAK: (f) - (o.k) - Ölmek. SIĞIR: (i) - Aptal ve anlayışsız erkek. SIĞIRSİDİĞİ: (i) - Bira. SIKMAK: (f) - (o.k) - Yalan söylemek. Bir şeyi fazlasıyla abartarak aktarmak. uçmak. "Sen de amma sıktın ha." SIKTIM SIKTIM BU KADAR ÇIKTI: (d) - Bir konuda kapasite veya miktar azlığını anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. & Erkeğin cinsel performansının düşüklüğünü anlatmak için söylenir. SIPOSKİ (SIPA): (i) - Küçük ve sevimli çocuk. SIRACALI: (d) - "Defol git!"anlamında söylenir. "Hadi lan ordan! Sıracalı!" SIRADAKİ: (d) - Genelevde sırayla kurulan cinsel ilişkiyi anımsatarak peş peşe gelen şeyler için kullanılır.
144
• • • • • • • • • • • • • • •
• • • • • • • • •
SIRAYA DİZMEK: (d) - Bir grup insandan teker teker aynı biçimde yararlanmak. SIRTLAN SIRITIŞI: (d) - (o.k) - Bir kimsenin pis pis ve bir kimseye zarar verecek biçimde gülmesi. SIVASIZ DUVAR: (d) - Çok geniş dişilik organı, vajina. SIVAŞIK: (i) ve (s) - Sırnaşık, askıntı, çok aşırı ilgi gösteren (kimse). & Kavgacı, kavga çıkarmaktan hoşlanan (kimse). SIYIRTMA (SIYRIK): (i) ve (s) - (o.k) - Çılgın ve deli. SIZMA: (i) ve (s) - (o.k) - Aptal ve bön kimse. SİBERKUŞ: (d) - (ing. - türk.) - Bilgisayar başında çok vakit geçiren kimse. SİBERSALAK: (d) - (ing. - türk.) - Salaktan daha salak. SİDİK ÇANAĞI: (d) - (o.k) - Sürekli küfürlü konuşan kimse. SİDİK YARIŞI: (d) - (o.k) - Bir kimseye üstünlük sağlamak için çok çaba göstermek. Rekabete girişmek. SİDİKLİ FİŞ FİŞ PİPİSİ PİŞMİŞ: (d) - Yatağa işeyen çocuklarla alay etmek için söylenir. SİDİKLİ MEŞE: (i) - Acemi ve toy kimse. SİDİKLİ SÜMÜKLÜ: (d) - Acemi ve toy kimse. SİDİKLİ ŞİŞE PİPİSİ BEŞE: (d) - Yatağa işeyen çocuklarla alay etmek için söylenir. SİDİKLİĞİNE DURMAK (SİDİKLİĞİ DÜĞÜMLENMEK): (d) Haksız kazancın kesilmesi, haksızlıkla kar edilememesini anlatmak için söylenir. "Ama bütün yedikleri sonradan sidikliğine durdu. Alma mazlumun ahını diye boşa dememişler!" SİDİKMATİK: (i) - Bira. SİFTAHA AÇMAK: (i) - İlk cinsel ilişki. SİGORTA: (i) - (ital.) - İnsanın özel zevki. "Sigortam için harcadığım paraya hiç acımam." SİHİRLİ DEĞNEK: (d) - Erkeklik organı, penis. SİK AVCISI: (d) - Erkek peşinde dolaşan kadın. SİK BERESİ: (d) - Prezervatif. Kaput. SİK BUDALASI: (d) - Erkek meraklısı kadın. SİK GİTTİ ÇORUM'A TAŞAK DA ONUN UĞRUNA: (d) Kayıpların birbiri ardına geldiğini anlatmak için alay yollu olarak söylenir. SİK GÖSTERMEK: (d) - (o.k) - Bir kimseyi tehdit etmek.
145
• • • • • • • • • • • • • • • • • •
SİK HIYAR OLSA UCUNDA HÜNER OLUR: (d) - Erkeklik organını aşağılamak için kullanılır. SİK KABARIR SAHİBİ KUBARIR: (d) - Cinsel organın maharetinin sahibinin böbürlenmesine neden olduğunu anlatmak için kullanılır. SİK SABAHIN HAYIR OLSUN: (d) - Ayakta uyuyan, dalgın kimseye, "daha yeni mi anladın"anlamında kullanılır. SİK SIYIRAN: (d) - Çok zayıf kadın. SİK SOTE: (d) - Cinsel organını herhangi bir nedenle kullanamayan erkeklerle alay etmek için söylenir. SİK YIRTIĞI TAŞAK DÜRTÜĞÜ: (d) - Bir kimsenin cinsel açıdan fazlasıyla kullanıldığını anlatmak için söylenir. SİKDİVEN: (i) - Prezervatif. Kaput. SİKE GELMEYECEK KIÇI DAVULA GERME: (d) - Bir işi yaparken, o işin tüm zorluklarını, gereklerini de kabullenmek gerektiğini anlatmak için kullanılır. SİKE OTURUP TAŞAĞA KÜFÜR ETMEK: (d) - Bir şeyi istediği halde bedelini ödemeyi istemeyen kimseler için kullanılır. SİKE SIÇAR DELİ OLMAK: (d) - Olmayacak şey yapan kimseler için kullanılır. SİKE SÜRÜLECEK AKLI OLMAMAK: (d) - (o.k) - Akılsız ve enayi kimseler için alay yollu olarak kullanılır. SİKENDAL: (i) - Yalnızca cinsel ilişki amacıyla kadın peşinde koşan erkek. SİKERCİK: (i) - Yalnızca cinsel ilişki amacıyla kadın peşinde koşan erkek. SİKİ DÜŞMEK: (d) - Bir kimsenin gücünü yitirmesi. SİKİ GÜLMEK: (d) - Erkeğin cinsel tatmini, boşalma. Orgazm. SİKİ KALKANIN DİNİ OLMAZ: (d) - Cinsel istekleri uyanan erkeğin acımasız olacağını anlatmak için söylenir. SİKİ KALKMAK: (d) - Bir kimsenin kendine aşırı güvenip başkalarını küçük görmesi, hava atması. SİKİ NERDE YEDİYSE ÇOCUĞU ORADA DOĞURMAK: (d) Bir kimsenin sorumluluğu ortağı, suç ortağı ile birlikte üstlenmesi. Zor durumda kaldığında yardımı birlikte yola çıktığı kişilerden istemesini anlatmak için söylenir.
146
• • • • • • •
• • • • • • • • • •
SİKİ SÜMÜĞÜ BİRBİRİNE KARIŞMAK: (d) - Kendini kaybetmek. SİKİ YOK İTİNE TAŞAK YAMAR GÖTÜNE: (d) - Bir kimsenin elindeki sınırlı koşullara karşın gözünün yüksekte olduğunu anlatmak için söylenir. SİKİ YUTMAK: (d) - Çok kötü bir durumda kalmak. & Yenilmek ya da yanılmak. SİKİLMEDİK BİR KULAK ARKASI KALMAK: (d) - (o.k) - Her açıdan kullanıldığını anlatmak için söylenir. SİKİM HIYAR DİYENE (TUZ) BIÇAK ALIP GİTME: (d) - (o.k) Her söylenene kanmamak gerektiğini anlatmak için söylenir. SİKİM KISA DEMEMEK: (d) - Kendi eksiğini ya da hatasını görmemek. SİKİMİ ÖP TAŞŞAĞIMA DOKUNMA: (d) - Bir şeyden yararlanmak isteyen ama bedel ödememek isteyenler için söylenir. "Amaan seninki de bir hoş yani. Ne o öyle! Sikimi öp taşağıma dokunma!" SİKİN AMDA CANIN CENNETTE: (d) - Erkekler için, kadınla cinsel ilişki kurmanın ne kadar önemli olduğunu anlatmak için söylenir. SİKİN BAŞI TATLI OLUR: (d) - Cinselliğin ilk anlarının zevk verici olduğunu anlatmak için söylenir. SİKİN BÜYÜĞÜ AHIRDA: (d) - Erkekliği ile övünenlerle alay etmek için kullanılır. SİKİNDE PEYNİR GÖRMÜŞ GÖTÜNDE MANDIRA AÇIYOR: (d) - Bir kimsenin boşa ya da erken hevese kapıldığını anlatmak için söylenir. SİKİNDİRİK: (i) ve (s.) - Saçma sapan ve uyduruk şey. SİKİNDİRLİK: (i) - Saçma sapan ve uyduruk şey. SİKİNE GÖRE TABANCA VURMAK: (d) - Bir kimsenin ancak kendi gücü ve yeteneği kadar etkili olabileceğini anlatmak için söylenir. SİKİNE SAPINA KARIŞMAK: (d) - Başkalarının işlerine karışmamak anlamında söylenir. "Yok anam yok, ben kimsenin sikine sapına karışmam." SİKİNİ BELİNE DOLAYIP GEZMEK: (d) - Erkek arkadaşıyla öteki kızlara hava atan kızlar için alay yollu olarak kullanılır. SİKİNİ ELİNE ALIP GEZMEK: (d) - Elde ettiği erkeğe çok düşkün kadınlarla alay etmek için söylenir. & Cinsellik arayışında erkeklerle alay etmek için kullanılır.
147
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
SİKLİ BABA TEKKESİ: (d) - Herkesin sıklıkla gittiği yer. "Kız burası sikli baba tekkesi mi ki böyle zırt pırt geliyorsun." SİKLİ SATI: (d) - Bilmiş ve becerikli kadın. SİKLİNİN AKLI KOYUNUN GÖTÜNDE: (d) - Bir kimsenin aklının fikrinin tek bir konuya takılı olup başka şeyleri görmediğini anlatmak için söylenir. SİKTEN ÖNCE AMA GİRMEK: (d) - Çok aceleci davranmak. Yol yordam bilmemek. SİKTİR, SİKTİRDİĞİN YERE MUM DİKTİR, SİKTİRMEDİĞİN ADAMI BANA SİKTİR: (d) - (o.k) - Bir kimseyi başından savmak, kovmak için söylenir. SİKTİRGEN: (i) ve (s.) - Erkeklerin kendisini cinsel açıdan kullanmasına ses çıkarmayan kadın. SİLİKONUN PATLASIN: (d) - (fr.-türk.) - Bir kimseye alay yollu olarak beddua etmek için söylenir. SİLME: (i) - (o.k) - Aptal ve bön kimse. SİNİR GAZI: (d) - (o.k) - İstenmeyen ve sevimsiz bulunan kimse. SİNİR KAPMAK: (d) - Bir kimseden hoşlanmamak. SİNİR KATSAYISI ARTMAK: (d) - (o.k) - Bir şeye çok sinirlenmek. SİNİRİ ÇITLAMAK: (d) - Bir şeye ya da bir kimseye çok sinirlenmek. "Ay o evi öyle su basmış gördüm sinirim çıtladı." SİNİRİNİ ALMAK: (d)-(o.k)-Bir kimseyi lafla ya da şiddetle yola getirmek. SİNYAL ÇAKMAK: (d) - (fr. - türk.) - Bir kimseye hareketleriyle mesaj yollamak. SİNYALE GİTMEK: (d) - Sevgili aramak. & Kadının çapkınlığa çıkması. "Bizim kızlar aramışlar, hadi sinyale gidelim diye tutturdular." SİPSİYİ YUTMAK: (d) - Bir konuda büyük başarısızlığa uğramak. SİRKE SATMAK: (d) - Bir kimsenin moralinin bozuk olup somurtması. "O olaydan sonra hepimiz sirke satıyorduk." SİTEYŞIN: (d) - Koca kalçalı kadın ya da erkek. SİVİLCE: (i) - Küçük göğüs, meme. & Küçük erkeklik organı, penis. SİVİLCESİ PATLAMAK: (d) - Silikonu patlayan kimselerle alay etmek için söylenir.
148
• • • • • • • • • • • • • • • •
• • • • •
SİVRİ: (i) ve (s.) - (o.k) - Bir kimsenin tuhaf fikirleri olduğunu anlatmak için söylenir. & Alışılmadık kişi. SİYA ! (GİTSİN): (d) - "Boş ver" anlamında kullanılır. SKUT: (i) - (ing.) - Memeler, göğüs. SOĞAN BEYİN: (d) - (o.k) - Aptal, salak, bön. SOĞANA YATIRMAK: (d) - Bir kimseyi ağlatacak kadar üzmek. "Ne o soğana mı yatırdılar seni!" SOĞANDAN: (s) - (o.k) - Beklendiği veya gerektiği gibi davranmayan. "Gibi yapan"lar için alay yollu olarak kullanılır. "Soğandan aşık". "Soğandan Galatasaraylı". SOKAK SÜPÜRGESİ: (d) - Çok gezen kimse. Sürtük. SOKAR SİNEK: (d) - Kadın meraklısı erkek. SOKARCA: (i) - Yalnızca cinsel ilişki peşinde koşan erkek. SOKMA AKIL KIRK ADIM GÖTÜRÜR: (d) - (o.k) Başkasının verdiği akılla bir yere ulaşmanın mümkün olmadığını anlatmak için kullanılır. SOKMA KUYRUK: (d) - (o.k) - Temeli olmayan güç ve bilgi için söylenir. SOL TAŞAKTAN DÜŞMEK: (d) - (o.k) - Büyüklenen, kendisine hak etmediği bir değer biçen kimseler için alay yollu olarak kullanılır. Böbürlenmek. SOLO: (i) - (ital.) - Yalnız kimse. "Anladım, sen de bu aralar solo takılıyorsun." SOLUCAN: (i) ve (s.) - Kişiliksiz erkek. SOLUCANLARA PROTEİN KAYNAĞI OLMAK: (d) - Ölmek. SOLUMAK: (f) - (o.k) - Bir kimsenin geçmiş durumuna nisbetle iyi durumda olduğunu anlatmak için söylenir. "Biz de neyse o günlerde düze çıktık. Soluyoruz. Ama uzun sürmedi tabii. Nefesimiz çok geçmeden kesildi." SON KAZINI OYNAMAK: (d) - Bir kimsenin yararlandığı, kullandığı son kişi ile alay etmek için söylenir. "Galiba sen de Melih’le son kazını oynuyorsun." SON KESEN: (d) - Son çocuk. SON KULLANMA TARİHİ GEÇMEK: (d) - Bir ilişkiyi bitirmek. SON SAHNEDE YATAĞA ATMAK: (d) - (o.k) - İyice tahrik olarak cinsel ilişkiye girmek. "Ay ne yapayım, herif çok çekici, çok tatlı. Son sahnede yatağa atacağım belli." SON TURFANDA: (d) - Son çocuk.
149
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
SOPAYA İŞEMEK: (d) - Gebelik testi yaptırmak. SORTİ YAPMAK: (d) - (o.k) - Cinsel ilişkide bulunmak. SOSLU: (i) ve (s) - Kadının aylık kanaması, regl. SOSYETE GÜLÜ: (d) - Varlıklı ya da varlıklı görünmek için çaba harcayan kadın. SOYAN: (i) - Bir kimseyi cinsel ilişkiye razı eden kimse. "Bir soyan olacağı belli bu puştun!" SOYTARI PAPYONU (PONPONU): (d) - Erkeklik organı, penis. Ereksiyon sorunu yaşayan penisleri için kullanılır. SOYTARMAK: (f) - (o.k) - Ciddi bir işi sulandırmak.& Gırgıra almak. SÖKTÜRMEK: (f) - (o.k) - Bir şeyi zorla yaptırmak. SÖMÜR SEMİR: (d) - Bir kimseden yararlanmak anlamında alay yollu olarak kullanılır. "Haadi lan saklama sen de Hafize’den sömür semir durumları." SÖNMÜŞ BALON: (d) - Boş çıkan hayaller ya da yalanlar. SÖZÜNÜ YEDİRMEK: (d) - (o.k) - Bir kimseye söylediği bir şeyin karşılığını vermek. & Bir kimseyi susturmak. SPERM CİLDİ GÜZELLİŞTİRİR: (d) - Cinsel ilişkiyi övmek, özendirmek için söylenir. SPONSOR: (i) - (ing.) - Zengin sevgili. SPOR OLSUN: (d) - (yun. - türk.) - (o.k) - Sürekli ve gerçekten istenip yapılmayan yüzeysel ilgiler için söylenir. STEPNE: (i) - (fr.) - Bir kimsenin çok sevmediği ilişkisini de bitirmediği hayranı. & Tam bitirilmemiş ilişki. STRES TOPU: (d) - (ing. - türk.) - Taşaklar, er bezleri. SU AYGIRI: (d) - Çok iri ve şişman kadın. SU BASMAK: (d) - Bir kimsenin cinsel açıdan çok uyarılması. Azmak. SU GÖTÜREN HAMUR: (d) - Bir kimsenin mezhebinin geniş olduğunu, kolay kabul edilmez şeyleri bile kaldırdığını anlatmak için söylenir. SU KATILMAMIŞ: (d) - (o.k) - Aptal ve bön kimse. SU YÜRÜMEK: (d) - Erkeğin cinsel organının sertleşmesi, Ereksiyon. SULANMAK: (f) - Bir kimseye sırnaşmak. Cinsel açıdan iştahlanmak.
150
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
SULU: (i) ve (s.) - Sırnaşık ve hoşa gitmeyen espriler yapan erkek. SULU KÖFTE: (d) - Sırnaşık kişiler için kullanılır. "Ay kusura bakma ama seninki de ne sulu köfte!" SULU ZIRTLAK: (d) - (o.k) - Çok ağlayan kimse. SUMO GÜREŞÇİSİ: (d) - (japon. - türk.) - Çok şişman ve iri yarı kimseler için söylenir. SURABAYA: (i) - Çekici erkek. SURATI KASAP SÜNGERİYLE SİLİNMEK: (d) - (o.k) - Çirkin ve nursuz olmak. "Ay o herifin suratı kasap süngeriyle silinmiş." SUSAK: (i) ve (s.) - Çok su içen kimse. SUSTURUCU: (i) - Prezervatif. Kaput. SUYU ÇEKİLMEK (KURUMAK): (d) - Cinsel açıdan artık uyarılmamak. Cinsel isteğin ve becerinin kaybı. SUYUNA TİRİT: (d) - (o.k) - Gereksiz ve boş şeyler için söylenir. SUYUNA YATMAK: (d) - (o.k) - Bir kimsenin her dediğini yapmak. Hiç itiraz etmemek. "Tamam da kim dedi sana suyuna yat diye!" SUYUNDAN DA KOY: (d) - Erkeğin cinsel ilişki esnasında kadının rahmine boşalmasını istemek için söylenir. SUYUNUN SUYUNUN SUYU: (d) - (o.k) - Bir şeyin sahteden de daha sahte olduğunu anlatmak için söylenir. SÜBAP: (i) ve (s.) - (o.k) - Aptal ve bön kimse. SÜLALESİNİ ŞEREFLENDİRMEK: (d) - (o.k) - Bir kimseye küfür etmek. SÜLFİLE DİKİŞ: (d) - Bekaret zarının dikilmesi. SÜLÜN GÖNÜLLÜSÜ: (d) - (o.k) - Aptal ve bön kimse. SÜMSÜRÜK: (i) - (o.k) - Beceriksiz ve iradesiz kimse. SÜMÜKLÜ BÖCEK: (d) - Sürekli ağlayan kimseler için alay yollu olarak söylenir. SÜNBÜL: (i) - Kıç, göt. SÜNBÜL BEBEK: (d) - Nazlı ve kibar erkek. "Ah caaanım, pek de tatlı sünbül bebek." SÜPER ORGAZMATÖR: (d) - (ing. - yun.) - Vibratör. Yapay erkeklik organı.
151
• • • • • • • • • •
• • • •
• •
SÜPER SAP: (d) - (ing. - türk.)-Erkeklik organı, penis. Özellikle büyük penis. SÜPÜNDÜRÜK: (i) ve (s.) - Aptal ve bön, istenmeyen kimse. SÜPÜRGE EMZİRMEK: (d) - Ev işleri beklerken, iş yapmadan tembellik etmek. "Ne yaptın kız kaç saattir süpürge emzirmeseydin de işlerini bitirseydin!" SÜPÜRGE YUTMAK: (d) - Dimdik yürümek. SÜRSEN YAKIŞMAMAK: (d) - Bir şeyin ya da kimsenin uygunsuz ve uyumsuz olduğunu anlatmak için söylenir. "Ay Selin’in de ne beşaret kocası var, sürsen yakışmıyor." SÜRÜNGEN: (i) - Karısını ya da sevgilisini sık sık aldatan erkekleri aşağılamak için kullanılır. SÜRÜŞTÜRMEK: (f) - Çok süslenmek. & Elbiselerini çıkarmadan birbirine sürterek sevişmek. SÜSLÜ PAKİZE: (d) - Süslenip püslenip dolaşan kadın. SÜT DAMLASI: (d) - Çok güzel ve masum genç kız. SÜT NEME KAYMAK NEME BİR KAYDIM GÖTÜM GÖRÜNDÜ BİR DAHA KAYMAK NEME: (d) - Cinsel ilişkiden ya da çok ümit bağlanan bir girişimden istenen sonucu elde edemeyince alay yollu olarak kullanılır. & Akıllanmak. SÜTLABİ: (i) ve (s.) - Babası belirsiz kimse, piç. SÜTLÜ GİBİ SÜZÜLÜP BULGUR PİLAVI GİBİ DEMLENMEK: (d) - Dalgınlaşmak. İçine kapanmak. SÜTTOZU: (d) - Aptal ve bön kimse. SÜTYENLERİ İNTİHAR ETMEK: (d) - (fr. - ar. - türk. f.)- Bir kadının memelerinin çok küçük olduğunu anlatmak için söylenir. "Bütün sütyenleri intihar etti. Artık böyle boş boş yaşamaktansa ölürüz daha iyi deyip kendilerini yerçekimine bıraktılar." SÜZGEÇ: (i) - Erkek eşcinsel. SÜZME SALAK: (d) - Aptal ve bön kimse.
152
Ş • • • • • • • • • • • • • • • • •
ŞABANİYE: (i) - Aptal ve bön kadın. ŞAHAKULADE: (d) - Mükemmel. Güzel bir şey karşısında abartarak söylenir. "Ay bir köfte dökmüşüm, şahakulade." ŞAHANE: (i) - Dişilik organı, vajina. ŞAHTI ŞAHBAZ OLDU: (d) - (o.k) - Bir kimsenin zaten kötüyken daha da kötü olduğunu anlatmak için söylenir. ŞAKADA ŞUKADA: (d) - (ono) - Ara vermeden sürekli yinelenen şeyler için söylenir. "Ay onlar da giriştiler börek açmaya. Şakada şukada, beş tepsi açtılar." ŞAKIR ŞAKIR DURUMLARI: (d) - Kadınların aylık kanaması, regl. ŞAKİRE DUDU: (d) - Dişilik organı, vajina. ŞALGAM CÜCÜĞÜ: (d) - (fars. - türk.) - Aptalın aptalı, pek bön, çok salak. ŞAMALAK: (i) ve (s) - (ono) - Aptal ve bön kimse. ŞAMAMA: (i) - (o.k) - Ufak tefek ve sevimli kimse. ŞAMBABA: (i) - Çocuğunu çoluğunu düşünmeyen, sorumluluklarını yerine getirmeyen baba. ŞANSAL YENGE: (d) - (fr. - türk.) - Çok şanslı kadın. Böyle kişiler için alay yollu olarak söylenir. "Kız Nezahat, seninki de tam şansal yenge durumları." ŞANZIMAN DAĞILMAK: (d) - (fr. - türk. f.) - Yüzünde sivilce çıkmak. ŞARJ ETMEK: (d) - (fr. - türk. f.) - (o.k) - Bir konuda güç toplamak. & Bir şeyi anlamaya çalışmak. ŞARJI BİTMEK: (d) - (o.k) - Bir kimsenin gücünün kalmaması.& Artık istememek. ŞALTER İNDİRMEK: (d) - (o.k) - Durmak, düşünemez olmak, dinlenmek. & İşi bırakmak. "Bende o an şalter inmiş. Ne bir şey diyebiliyorum ne yapabiliyorum." ŞARTLAMAK (ŞURTLAMAK): (f) - Evi veya bir şeyi çok temizlemek. & Bir temizlediği yeri, yeniden temizlemek.
153
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
ŞAŞ KALMAK: (d) - Çok şaşırmak. ŞAŞTIM AŞI: (d) - Malzemesi ve yapılış biçimi belli olmayan çabucak yapılan yemek. ŞEBEKE: (i) - (ar.) - Aile, sülale. ŞEHİR BANYOSU: (d) - Genelev. ŞEHVET KASI: (d) - Erkeklik organı, penis. ŞEKER EZMEK: (d) - Cinsel ilişki kurmak. ŞEKİLLİ: (i) ve (s) - (o.k) - Süslü püslü, afili. & Davranışları ve konuşmaları çok kibarca olan kimseler için alay yollu olarak kullanılır. ŞEKİLSİZ: (i) ve (s) - (o.k) - Şişman ve çirkin kimse. ŞEKLİ BÖYLE OLMAK: (d) - (o.k) - "Huyum bu", "Beni böyle kabul et" anlamlarında kullanılır. "Tamam be fazla uzatma. Benim şeklim böyle." ŞEKOŞ: (d) - "Şekerim"anlamında senli benli konuşmalarda kullanılır. ŞEN KASAP: (d) - Acımasız, vicdansız, zalim ama esprili kimse. ŞENLİK GÖRMEMİŞ: (d) - (o.k) - Görgüsüz ve terbiyesi kıt kimse. Böyle kimselerle alay etmek için söylenir. ŞENTAKAR: (d) - Kadınlarla cinsel ilişkiden başka şey düşünmeyen erkekler. ŞEREF SAYISI: (d) - İlk kez cinsel ilişkide bulunmak. ŞERRİNE NENNİ: (d) - Çok atak, fettan ve belalı kişiler için söylenir. "Ayy sen Makbule’den sakın kardeş. Şerrine nenni!" ŞETTİRMEK: (d) - Cinsel ilişki kurmak. & Yapmak, etmek. ŞEYİ KALKAR: (d) - Bir kimsenin heveslenmesi. & Bir kimsenin kendine güvenerek ortaya çıkması. ŞEYİ ŞİŞMEK: (d) - Erkeğin bir şeye ya da kimseye karşı çok istek duyması. ŞEYTAN ÇARPMIŞ KEÇİ YAVRUSU GİBİ TİTREMEK: (d) Çok korkmak. ŞEYTAN KULAĞI: (d) - Vajina, dişilik organı. ŞEYTAN SİDİĞİ: (d) - Bira. ŞEYTANA KIÇ ATMAK: (d) - (o.k) - Hilebazlık ve çekiciliğini kullanarak düzenler kurmak. "Sakın güvenme. O karı var ya o karı, şeytana kıç atar."
154
• • •
• • • • • • • • • • • • • • • •
ŞEYTANI GÜRBÜZ OLMAK: (d) - (o.k) - Çok şanslı kimse. & Bir kimseye şans dilemek için söylenir. "Hadi bakalım şeytanın gürbüz olsun." ŞEYTANIN ALT ÇENESİ: (d) - Çok bilmiş çocuk. ŞEYTANIN GÖTÜNE ANAHTAR UYDURMAK: (d) - Her sorunu çözebilmek. Her tür beceriye sahip olmak. "Bak ben sana diyim, o çok beceeriklidir. Şeytanın götüne anahtar uydurur." ŞEYTANIN KIÇ BACAĞI: (d) - Çok bilmiş çocuk. ŞINAV ÇEKMEK: (d) - Erkeğin kendini tatmin etmesi. Mastürbasyon. ŞIRA: (i) - (fars.) - Ersuyu, meni, sperm. ŞİKASU: (i) - "Şıllık, kaltak ve orospu"sözcükleri karıştırılarak yapılmış bir aşağılama sözü. ŞİRİNLİK MUSKASI: (d) - Bir kişinin her koşulda sevimli olmayı bildiğini anlatmak için söylenir. ŞİRZAT: (i) - Sevimli ama güvenilmez erkek. ŞİŞE ÇEKMEK: (d) - Yapay erkeklik organıyla cinsel doyuma ulaşmak. Vibratör kullanmak. ŞİŞİRMEK: (f) - (o.k) - Bir kimseye dalkavukluk yapmak. Gerçek olmayan özellikleriyle övünmesini sağlamak. ŞİŞİRTMEK: (f) - Kadının doğum kontrol yöntemlerini kullanmayıp hamile kalması. "Ona bin kere söyledim, kendini şişirtme dedim." ŞORUKLU: (i) - Cinsel ilişkiye hazır ve istekli kimse. "Kız öyle şoruklu, bekliyor." ŞÖHRETLİ: (i) ve (s) - Orospu. Fahişe. ŞÖYLE BÖYLE: (d) - Bir kimsenin cinsel açıdan hemcinslerine ilgi duyduğunu, eşcinsel olduğunu ima etmek için kullanılır. "Senin için şöyle böyle diyorlar." ŞUGAR : (i) ve (s.) - (çing.) - Yakışıklı ve güzel delikanlı. "Ali de epey şugar çocuk hani." ŞUGARİYET: (i) - (çing. - türk. e yanlış, arap. e. olmalı) Güzel giysi ya da takılar için söylenir. ŞURRUP: (i) - (ar.) - Ersuyu, sperm, meni. ŞUT: (i) - (ing.) - (o.k) - Bir kimseyle arkadaşlığını ve ilişkisini bitirmek. & Birisini terk etmek, kovmak.
155
T •
• • • • • • • • • • • • • • • • •
TABAĞA KONUP YENMEMEK: (d) - İyi ve güzel niteliklerin karın doyurmadığını, herşeye yetmediğini alay yollu olarak anlatmak için söylenir. "Penisi büyük olmasına büyük ama onun penisinin bize ne yararı var. Penis tabağa konup yenmiyor ki şekerim." TABİİ AFET: (d) - Can sıkıcı durum ya da kimse için alay yollu olarak kullanılır. TABİİ KAYNAKLAR: (d) - Çıplak insan bedeni. TADINDAN YENMEMEK: (d) - (o.k) - Çok sıkıntılı bir durum ya da sıkıcı kimse karşısında kalmak. "Yaa ya ne demezsin rahatımız keka. Tadından yenmiyor!" TAKATUKA: (i) - Bir anlamı, bir değeri olmayan laf kalabalığı, gevezelik. TAKLACI GÜVERCİN: (i) - (o.k) - Hilebaz, düzenbaz, güvenilmez kimse. TAKOZ: (i) - (o.k) - Her şeye engel olan, aptal ve bön kimse. TAKVİMİ ŞAŞMAK: (d) - Hamile kalma riski taşımak. Hamile kalmak. TAKYANOZ: (i) - (o.k) - Yobaz. TALİHSİZ DEVEYİ ÇÖLDE KUTUP AYILARI SİKER: (d) (o.k) - Şanssızlıkla ilgili olarak söylenir. TANGO: (i) ve (s) - Tuhaf ve son moda giyimiyle dikkat çeken kadın. TANKER: (i) ve (s) - Çok şişman erkek. TANRI TRİKO: (d) - (türk. - fr.) - Çok kıllı kimse. TAPA: (i) - Erkeklik organı, penis.& Bekaret zarı TAPON KALMAK: (d) - Eski ve modası geçmiş şeyler, davranışlar ya da kimseler için alay yollu olarak kullanılır. TAPU: (i) - Evlilik cüzdanı. "Herifin tapusu bende." TARİH OLMAK: (d) - (o.k) - Bir kimse ile artık bir ilgisinin kalmadığını anlatmak için kullanılır. TASMANYALI: (i) ve (s.) - Köpek.
156
• • • • •
• • • • • •
• • • • • •
TAŞ DEVRİNE DÖNMEK: (d) - Okey oynamak. "Yazlıkçılar taş devrine dönmüşler. Şakada şukada taş oynuyorlar." TAŞ KAYNATMAK: (d) - Yoksulluk. Yiyecek bir şey bulamamak. TAŞ PARÇASI: (d) - Vücudu diri, adaleli erkek. & Sert ve iri erkeklik organı. & Sert erkek. TAŞAĞI KILLIYA RASTGELMEK: (d) - Cesur erkekle karşılaşmak. TAŞAĞINI GEZDİREN YESİN: (d) - Bir kimsenin olanaklarından yararlanan kimsenin yükünü de çekmesi gerektiğini anlatmak için alay yollu olarak söylenir. "Bana ne lan. Beni ilgilendirmez. Taşağını gezdiren yesin." TAŞAĞINI KIZLAR YESİN: (d) - (o.k) - İyilik yapan bir erkeğe övgü olarak söylenir. TAŞAĞINI ŞİŞİRMEK: (d) - Bir erkeğin bir konuda çok heveslenmesi, heveslendirilmesi. TAŞAK ALTI OKKA BÖYLE BATARLAR BOKA: (d) - Bir kimsenin kendi hatası yüzünden kötü duruma düştüğünü anlatmak için söylenir. TAŞAK BULDUN KILLISI KALDI: (d) - Bir konuda bulduğu ile yetinmeyen kimseler için söylenir. & Kadına"erkek buldun yüreklisi kaldı" anlamında alay yollu olarak söylenir. TAŞAK ÇORBASI: (d) - Kendisiyle alay edilen, gerekli önem verilmeyen şey. & Gırgır. TAŞAKLARINI DA SOKMAK İSTEMEK: (d) - (o.k) - Hiç bir şeyle memnun olmayan kimseler için alay yollu olarak kullanılır. & Yapılan iyiliği az görmek, nankörlük. "Bırak ayol şu nankörü. Taşaklarını da sokmak ister o adama." TAŞAKLARINI YAYMAK: (d) - (o.k) - Tembellik etmek. TAŞAKLI KADIN: (d) - Cesur kadın. TAŞIN KOVUĞUNDAN ÇIKMAK: (d) - Ana babası ya da sülalesi belli olmayan kimse. "Ne yani biz taşın kovuğundan mı çıktık. Bizim de anamız babamız var." TAŞIYAMAMAK: (f) Bir kimsenin masraflarını karşılayamamak. & Çekememek. "Evet hayatım beni taşıyamadı. Ben de ayrılmak zorunda kaldım." TATLI: (i) ve (s) - Deli ve çılgın. TATLI PARA: (d) - (o.k) - Rüşvet ya da havadan kolayca kazanılan para.
157
• • • • • • • • • • •
• • • • • • •
•
TATLI SU BALİNASI: (d) - Çok şişman ve korkak kimse. TATLI TATLI YEMENİN ACI ACI OSURMASI VARDIR: (d) Her şeyin bir bedeli vardır anlamında söylenir. TATSIZ TARHANA: (d) - Karamsar ve geçimsiz kimse. TAVUK GİBİ TÜNEMEK: (d) - Çok erken yatmak. Böyle kimselerle alay etmek için söylenir. TAVUK GÖTÜ TÖVBE TUTMAZ: (d) - Kadınlar tarafından verilen sözlere fazla güvenmemek gerektiğini anlatmak için söylenir. TAYYAR: (i) - Erkeklik organı, penis.& Bekaret zarı TAZE BOKA SİNEKLER ÜŞÜŞÜR: (d) - Genç kız ya da erkeklere yaşlılar aşırı ilgi gösterir anlamında söylenir. TAZE GELİN GİBİ KIRITMAK: (d) - Nazlanmak. Böyle kimselerle alay etmek için söylenir. TEBERİK: (i) ve (s.) - Tembel kimse. "Hadi ordan teberik! Kıçını kaldır da biraz da sen iş yap." TECRÜBE KONUŞUYOR: (d) - (o.k) - Bir kimseye akıl verirken böbürlenmek için kullanılır. TEDARİKSİZ ABDEST BOZAN FELLİK FELLİK TAS ARAR, TEDBİRSİZ SIÇMAYA VARAN FELLİK FELLİK TAŞ ARAR: (d) - (o.k) - Tedbirli olmanın önemini anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. TEDAVÜLDEN KALDIRMAK: (d) - (o.k) - Bir kimse ile bütün ilişkilerini kesmek, ayrılmak. TEF GÖTÜ GİBİ: (d) - Çok makyaj yapmak. Böyle kadınlar için alay yollu olarak söylenir. TEKNE KAZINTISI: (d) - (o.k) - En son çocuk. TELEFİKFİK: (d) - Telefonda özellikle cinsel konularda uzun uzun sohbet etmek. TELEFON ETMEK: (d) - Tuvalete gitmek. İşemek ya da sıçmak. TEMİZE HAVALE: (d) - (o.k) - Bir işi ya da ilişkiyi bitirmek. TENCERESİ KAYNAR MAYMUNU OYNAR: (d) - Özellikle evlilikte yemek ve cinsel ilişkinin birbirine bağlı olduğunu anlatmak için söylenir. & Erkeklerin yemek ve cinsellik dışında bir şey düşünmediklerini belirtmek için kullanılır. "Aman şekerim bunlar böyle! Tenceresi kaynar maymunu oynar!" TENEFFÜSE ÇIKMAK: (d) - Tuvalete gitmek.
158
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
TENEKE: (i) ve (s.) - Aptal ve bön kimse. TEPE SERSEMİ: (d) - Aptal, salak, bön. TEPELEME KULLANMAK: (d) - Birinin zaafından yararlanarak tüm isteklerini yaptırmak. "Yeter be! Siz de beni tepeleme kullandınız. Halimde hal bırakmadınız." TEPTİM AM SİVRİLTTİM DAM: (d) - Her şekle girebilen, her duruma uyabilen kimseler için alay yollu olarak kullanılır. TERBİYELİ KÖFTE: (d) - Uyumlu ve terbiyeli kimse. TEREK KAŞ: (d) - Bitişik kaşlar. TERLİKLERİMİN BAŞKANI: (d) - Bir kimsenin konumunu küçümsemek için söylenir. TERLİKSİ HAYVAN: (d) - Evde oturmayı çok seven erkek. TERS ÇEVİRİP DÜZ SİKMEK: (d) - (o.k) - Bir kimseyi aldatarak ondan yararlanmak. TERS KEPÇE: (d) - (o.k) - Parasız kalmak. & İşsiz kalmak. "Bizimki o aylarda hep ters kepçe gitti. İki lokma ekmek bulana kadar neler çektik." TERS TAKLA: (d) - (o.k) - Güç bir durumla karşılaşmak. & Parasız kalmak. TERSİ DÖNMEK: (d) - (o.k) - Şaşırmak. Aklı karışmak. "Aman benim de sizin yanınızda tersim döndü valla." TESADÜFÜN İĞNE DELİĞİ: (d) - (o.k) - Hesapta olmayan bir rastlantı. TESCİLLİ: (i) ve (s.) - Orospu. & Bir konuda adı kötüye çıkmış kimse. TESİS YETERSİZLİĞİ: (d) - Cinsel ilişkiye girmek için ev, oda ya da yatak yokluğunu anlatmak için kullanılır. TESLİM BAYRAĞI: (d) - Don. & Cinsel ilişkiye girileceği zaman çiftlerin donlarını çıkarmaları. TESLİME BACI: (d) - Her konuda başkalarına muhtaç olan kadınlar için kullanılır. TESTİSİ KIRIK: (d) - Kızlığı bozulmuş, bakire olmayan kadın. TEVEĞİNE SU YÜRÜMEK: (d) - Ergenlik çağına gelmek. TEYELLEMEK: (f) - Bir kimseyle ilişkiye başlamak, yakınlaşmak. "Baktım herifin bana biraz ilgisi var tabii ben de durur muyum! Teyelledim." TEYYARE: (i) - (ar.) - Ne yapacağını bilmeyen şaşkın. & Erkeklik organı, penis. & Davetsiz misafir.
159
• • • • • • • • • • • • • • • • • • •
TEYZEM GELDİ: (d) - Regl olmak, kadınların aylık kanaması. TEZ GEBER: (d) - Hapşıran kimselere"Çok yaşa" anlamında şaka yollu söylenir. TIK REKORU KIRMAK: (d) - Bir erkeğin iktidarsızlığının sürekliliğini anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. TIK YOK: (d) - Bir kimsenin cinsel açıdan yetersiz olduğunu anlatmak için kullanılır. & Ereksiyona geçemeyen erkekler için kullanılır. TIKLAMAK: (f) - (o.k) - Bir şey için"peki, olur" demek. & Otomobillerin hafifçe çarpışması. "Tabii istediğin gibi olsun. Tıkladım anam!" TINGIR ELEK TINGIR SAÇ ELİM HAMUR KARNIM AÇ: (d) Bir şeyi kendi yaptığı halde kullanamayan ondan yararlanamayan kimseler için söylenir. TINGIRI ŞIKIRDIM OLMAK: (d) - Geliri iyi olmak. & İyi maaş almak. TINMAZ MELAİKE: (d) - Fazla konuşmayan, konuşmayı pek sevmeyen kimse. TIPASI ÇIKMAK (PATLAMAK): (d) - Bekaretin bozulması. TIR: (d) - (o.k) - Deli ve çılgın. TIRABZAN BABASI: (d) - Babalık sorumluluklarını yerine getirmeyen erkekler için söylenir. TIRIK: (i) - İshal. İshal olmak. "Bütün gün yediklerimden midir nedir, tırık dolaştım." TIS OSURUK PİS OSURUK, ZART OSURUK MERT OSURUK: (d) - (o.k) - Sesli osuruğun sessiz ve pis kokulu osuruktan daha iyi olduğunu anlatmak için kullanılır. TIZIKTIRMAK: (f) - (o.k) - Bir kimsenin peşinden yetişilmeyecek kadar hızlı koşması. "Herif çantayı kaptığı gibi bir tızıktırdı, aşkolsun yetişene!" TİBET ÖKÜZÜ: (d) - Aptal, salak, bön. TİKLİ TÜLEYMAN: (d) - Cinsel organı küçük erkek. TİLKİ ÖLÜMÜ: (d) - (o.k) - Bir kimseye hiç bir koşulda güvenilemeyeceğini anlatmak için kullanılır. TİLKİNİN SİKİNİ BİLEDİĞİ YER: (d) - Çok sapa ve uzak yer. TİNGİLDEMEK: (f) - (o.k) - Bir kimseyle alay etmek, eğlenmek, gırgıra almak. "Gençler karşılıklı tingildeşiyorlardı."
160
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
TİRBÜŞON: (d) - (fr.) - Erkeklik organı, penis. & Aptal ve bön kimse. TİRİBAL ENFEKSİYON: (d) - Kasıntı ya da havaya giren kimseler için söylenir. "Ne o kız bir koca buldun diye tiribal enfeksiyonlara mı girdin!" TİRİDİ ÇIKMAK: (d) - Yaşlanmak. TİRİLİNG: (d) - (ing.) - Aptal ve sersem. TİRİT: (i) - Yaşlı. "Tiridi çıkmış hala ben de ben demiyor mu..." TİRYAKİ YARIŞI: (d) - (far. - türk.) - (o.k) - Ağır aksak gelişen işler için söylenir. "Hadi be tiryaki yarışına mı girdiniz!" TİSKİNÇ: (i) ve (s) - (o.k) - Tiksinti verici şey. TİTRE VE KENDİNE GEL: (d) - (o.k) - Sınırları zorlayan bir kimseye haddini bilmesi uyarısı için kullanılır. TİTREŞİMLİ TEYYARE: (d) - Vibratör. Yapay erkeklik organı. TİVİ: (d) - Travesti. Kadın kılığında dolaşan ancak cinsiyet değiştirme ameliyatı olmamış erkek. TOHUM DÖKMEK: (d) - Erkeğin mastürbasyon yapması. TOHUM SUYU: (d) - Ersuyu, sperm, meni. TOHUMA KAÇMAK: (d) - (o.k) - (Erkek için) Yaşlanmak, kartlaşmak. & Erkeğin evlenmeyip çocuk sahibi olmaması. TOHUMUNU AL SİKİNİ ALMA: (d) - Bir erkeğin ilişki kurulmaya değer olmadığını söyleyerek aşağılamak için kullanılır. TOK KARIN MUTLU YARIN: (d) - (o.k) - Mutluluğun ve gelecek endişesinin ancak iyi ve güvenli gelirle mümkün olduğunu belirtmek için söylenir. TOKALAMAK: (f) - (o.k) - Vermek, ödemek. "Şu elbiseye kaç dolar tokaladın!" TOKANDIRMAK: (f) - (o.k) - Bir kimseye iğneleyici laf söylemek. & Eleştirmek. "Galiba bu laflarla biraz seninkine tokandırdım!" TOKSİN ATMAK: (d) - (fr. - türk. f.) - Cinsel ilişkiye girmek. TOKUŞ: (i) - Cinsel ilişki. TOMTOM: (d) - Asık suratlı kişi. TOMUR: (i) ve (s) - Aptal ve bön kimse. & Küçük erkeklik organı, penis.
161
• • • • • • • • • • • • • • • • • • •
TOMURCUKLANMAK: (f) - (Bir nesneye ya da kimseye) Arzu duymak, onu istediğini belli etmek. & Erkekte ereksiyon başlangıcı. TONTİRİK: (i) ve (s) - Tombul kişi. Daha çok çocuklara söylenir. TONTON YANAK: (d) - Sevimli çocuk, bebek. TOP ÇEVİRMEK: (d) - (o.k) - Bir konuda söylemek istediğini doğrudan söylemeyip lafı dolaştırmak. TOP PATLATMAK: (d) - (o.k) - Büyük bir sırrı açığa dökmek. & Büyük bir gaf yapmak. "Sen de iyi top patlattın yani. Öyle söylenir mi lan!" TOPRAĞIN BOL OLSUN: (d) - Hapşıran bir kimseye alay yollu olarak söylenir. TOPRAĞINA DOĞUM KONTROL HAPI ATMAK: (d) - Bir kimseye destek olmak. Gaz vermek. "İyi öyleyse sen de toprağına doğum kontrol hapı at!" TOPRAK ÇAMURLU: (d) - Kadınların aylık kanaması, regl. TOPRAKLA DOLACAĞINA ETLE DOLSUN: (d) - Ölmeden cinsel ilişki yaşamak gerektiğini anlatmak için söylenir. Cinsel ilişkiyi övmek için kullanılır. TOPU DİKMEK: (d) - (o.k) - Sınıfta kalmak. & İflas etmek, batmak. & Ölmek. TOPUK SEFASI: (d) - Kadının mastürbasyon yapması. & Yüksek ökçeli ayakkabı topuğuyla mastürbasyon yapmak. TORBA GÖT: (d) - Daha çişini ve kakasını söylemeyi öğrenememiş çocuk. TOROTOR: (i) - Erkeklik organı, penis. TORPAK BAŞINA: (d) - Bir kimseye beddua etmek, onun kötü duruma düşmesini istemek amacıyla kullanılır. TORPİLLİ: (i) ve (s.) - (fr.) - Zengin ve güçlü bir sevgilisi olan kimse. "Ay bizim kız torpilli şekerim. Sırtı yere mi gelir!" TOST OLMAK: (d) - (ing. - türk. f.) - (o.k) - Bir kazada arabaların ezilmesi. TOZUNU ALMAK: (d) - (o.k) - Bir kimseyi azarlamak ya da dövmek. TOZUNU SİLKELEMEK: (d) - (o.k) - Bir kimseyi dövmek. TRAFOSU PATLAMAK: (d) - (fr. - türk. f.) - (o.k) - Çok sinirlenmek. Sinirinden hiçbir şeyi gözü görmemek. "Bizimkinin bir de baktım trafosu patladı."
162
• • • • • • • • • • • • • • • • • •
TRALEYBÜS: (i) - Aldatılmış erkek. & Boynuzlu TRANS HALİ: (d) - Aşkla göz göze bakışan çiftler için alay yollu olarak kullanılır. TRANSA GEÇMEK: (d) - (fr. - türk. f.)-Aşık olmak. & Bir konuya ya da Tv'ye dalıp gitmek. TRANSFER OLMAK: (d) - (fr. - türk. f.) - Sevgilisi varken daha iyi birisini bulup onunla flört etmek. TRANSİNG: (i) - (ing.) - Transseksüel. TRİPTİK: (i) - (fr.) - Kendini beğenen, yersiz böbürlenen kişi. & Olduğundan farklı davranmaya çalışan kimse. "Triptik karıdır, ona dikkat etmek gerekir." TU KAKA ETMEK: (d) - (o.k) - Kötü ve istenmeyen şey anlamında söylenir. "Amaan sen de beğenmediğine tu kaka dersin!" TURBO SİSTEM: (d) - (ing. - ing.) - (o.k) - Çok hızlı gelişen ilişkiler ya da durumlar için kullanılır. TURŞU BASMAK: (d) - Somurtmak, mutsuzluğu yüzünden okunmak. TURŞULUK PATLICAN: (d) - Yaşlı erkek. TURŞUMAK: (f) - Bir şeyin ekşimiş, bozulmuş olduğunu anlatmak için söylenir. "Bu herif turşudu şekercim. Sen yenisini ara." TURŞUSUNU KURMAK: (d) - Bir şeye fazlasıyla değer verip kullanmaya kıyamayan kimselerle alay etmek için söylenir. TUT DEDİK YUTTU: (d) - (o.k) - Birisi için, ona güvenilmeyeceğini anlatmak amacıyla veya güvenini boş çıkarttığını anlatmak için söylenir. TUT KELİN PERÇEMİNDEN KELDE PERÇEM NE ARAR: (d) - Bir işin sorumlusunun bulunamadığı durumlarda alay yollu olarak kullanılır. TUT KURUT: (d) - Cinsel iştahı hiç bitmeyen kişiler için alay yollu olarak söylenir. "Ay kadın öyle bir kadın, düşman başına. Tam anlamıyla tut kurut!" TUTARAĞI TUTMAK: (d) - Bir kimsenin kapris yapması. & Kadınların aylık kanaması, regl. TUTMA KÖLE: (d) - Çok iş yüklenen kimse. TUTSİKİ KOYAMA: (d) - (o.k) - Cinsellikle ilgili olarak üretilen özel adlardan. Japon isimlerine benzetilmiştir.
163
• • • • • • • • • • • • • • • • • •
"Tanıştırayım bu çekik gözlü arkadaşımız da Tutsiki Koyama. Tokyo'dan yeni geldi." TUTSİKİ YANÇEK: (d) - (o.k) - Cinsellikle ilgili olarak üretilen özel adlardan. Japon isimlerine benzetilmiştir. TUTUŞMAK: (f) - (o.k) - Bir nedenle çok korkmak. & Paniğe kapılmak. "Bakıyorum gerçeklerle karşılaşınca tutuştun!" TUVALET MÜSTAHDEMİ: (d) - (fr. - ar.) - Pezevenk. TUZLAYIM DA KOKMA: (d) - Kendini beğenmiş kimseler için alay yollu olarak kullanılır. TUZLU : (i) ve (s) - (o.k) - Çok pahalı. TUZRUHİ: (i) - Aptal ve bön kimse. & Çirkin bedenli ve kısa boylu erkek. TÜKÜRÜK SAVAŞI (YARIŞI): (d) - (o.k) - Karşılıklı olarak birbirine kötü laf söyleyip iftira atmaya çalışan kimseler için söylenir. TÜNEL GEÇMEK: (d) - (o.k) - Aklını ve dikkatini yaptığı işe verememek. "Ama olmaz ki sen de kaç saattir tünel geçiyorsun kardeşim!" TÜNEMEK: (f) - Çok erken yatmak. TÜRKİŞ LOKUM: (d) - Erkeklik organı, penis. TÜRÜK: (d) - (o.k) - Bir şey ya da kimseyi ötekilerden ayıran özellik, nitelik. "Bırak şunu ya hiçbir türüğü yok herifin." TÜRÜK ATMAK: (d) - (o.k) - Kendisini farklı gibi gösteren kimselerle alay etmek için söylenir. "Ay ne öyle türük atmalar!" TÜRÜNÜN SON ÖRNEĞİ: (d) - (o.k) - Bir kimseye aptal demek için söylenir. & Tuhaf davranışlı kimse. TÜRÜŞMEK: (f) - (o.k) - Bir konuda fikir birliğine varamamak, tartışmak. "Ahmet’le zaten gerginiz. Bir ufak meseleden türüştük." TÜY ÇIKARMAK: (d) - (o.k) - Acemi ve toy bir kimsenin başkalarına kafa tutması. TÜY DÖKMEK: (d) - (o.k) - Bir nedenle rahatsızlanmak, huylanmak & Bir miktar para kaybetmek. "Aptallığımdan kumarhanede epey tüy döktüm." TÜY KABASI: (d) - (o.k) - Bir kimsenin elbiseleri, giyimi ve parası nedeniyle değer gördüğünü anlatmak için kullanılır. TÜYLERİ KABARMAK: (f) - (o.k) - Bir kimsenin elinin para görmesi.
164
•
TÜYÜ DÜZMEK: (d) - (o.k) - Şık elbiseler almak.
U • •
• • • • • • • • • • • •
UCUNDAN ACIK: (d) - (o.k) - Cinsel açıdan bir kez olsun ilişki kurmak istemek. & Erkek çocukların sünnet edilmesi. UCUNDAN TATTIRMAK: (d) - Cinsel açıdan pek çok şey vaat edip çok azını vermek. "Ulan sen de amma adammışsın be, kızı heveslendirdin heveslendirdin sonra da iş yatağa gelince kıçını döndün. Ucundan tattır bari!" UÇANA KAÇANA: (d) - Önüne gelen herkesle cinsel ilişki kurmak isteyen erkeklerle alay etmek için kullanılır. UÇUK ÇIKARMAK: (d) - Birkaç aylık hamile olmak. Hamileliğin ilk ayları. & Bir şeyden çok korkmak, ürkmek. "Ahsen iki aylık uçuk çıkarmış." UÇUK DÖKMEK: (d) - Bir şeyden çok korkmak, ürkmek. UÇUK TAKILMAK: (d) - (o.k) - Mantık dışı ve çılgınca işler yapmak. UÇURMAK: (f) - (o.k) - Kısa bir süre için bir şeyi saklamak ya da ortadan kaldırmak. & Bir kimseyi defterinden silmek, unutmak. UF OLMAK: (d) - Yaralanmak. & Bir nedenle kalbi kırılmak. & Aşık olmak. UFARAKTAN TEFEREKTEN: (d) - Küçük ve sevimli şeyler için söylenir. UGANDA GENERALİ: (d) - Mevki sahibi ama kaba saba kişi. UKALA DÜMBELEĞİ: (d) - (o.k) - Ukalalık eden ya da bu gibi kimselere yalakalık yapan kimse. UKUKU: (i) ve (d) aha işte bu ne şimdi! - (romen) - Vajina, dişilik organı. &"Vay be!"anlamında da kullanılır. "Herifi bi görsen dans edişini bir seyretsen sen de ukuku dersin." UM UM GERİ YUM: (d) - Bir konuda ümitlerin boşa çıktığını anlatmak için söylenir. "Bizimki de iş mi. Um um geri yum." UMA UMA DÖNDÜK MUMA: (d) - Umutları gerçekleşmeyen kimseler tarafından isyan yollu söylenir.
165
• • • • • • • • • • • • • • • • • •
UMRUMUN UCU (TEKİ): (d) - "Bana ne", "beni ilgilendirmez" anlamında kullanılır. "Hadi be sen de umrumun ucu!" UMSULUK OLMAK: (d) - Bir konuda çok ümitlenip umduğunu bulamamak. UMSUNMAK: (f) - Bir yarar beklemek. "Hediye Kadir’den çok umsundu ama olmadı." UMUCUK: (i) ve (s) - Ümit etmekten bıkmayan kimse. UMUMİ HELAYA DÖNMEK: (d) - Önüne gelen erkekle cinsel ilişki kurmak. USKUMRU: (i) - (yun.) - Kadınların sırtından geçinen erkek. Jigolo. UT DUT: (d) - Mahrem, erojen bölgeler. "Karıyı bir görsen ut dut meydanda." UTANMA PAZARI: (d) - Bir kimsenin utandığı için bazı şeyleri yapamadığını ya da yapamayacağını belirtmek için söylenir. "Tabii o kadarını da yapamazsın, utanma pazarı!" UVERTÜR ŞARKICI: (d) - Boş konuşan, geveze kimse. & Gereksiz ve çok süslü kimse. UYARCA: (i) - Başkalarının peşine takılan, onlar ne yaparsa onu yapıp, onlar nereye giderse oraya giden kimse. Aşırı uyumlu. UYDUMCUK: (i) - Kolay etki altında kalan kimse. "Sen de hemen uydumcuk olmasaydın şekerim." UYDURELLEZİ ETMEK: (d) - (o.k) - Bir şeyi zorla bir başkasına kabul ettirmek. & Uyduruk şey. UYDURUK KAYDIRIK: (d) - (o.k) - Kötü, değersiz ve önemsiz şeyler için alay yollu olarak kullanılır. & Düzgün ve gerektiği gibi olmayan şeyler için söylenir. UYGULAMAYA GEÇMEK: (d) - Flört devresini bitirip cinsel ilişkiye girmek. UYUYAN DAMARLARI UYANMAK: (d) - Cinsel açıdan yoğun biçimde uyarılmak. & İyi, hoş ve üstün bir şey ya da kimseden çok etkilenmek. UYUZ AMCIK ÇİÇEĞİ: (d) - Sevimsiz kimse. UZATMALI YARİM: (d) - Uzun süren nişanlılık ya da flörtlerde kullanılır. UZUN ATLAMA YAPMAK: (d) - (o.k) - Yakalanmamak için hızlı koşmak. & Yalan söylemek. "Baktım Hakan uzun
166
•
atlama yapıyor, ulan ben adama göz göre göre atlatır mıyım. Bir çelme! Bütün foyalarını ortaya döktüm." UZUN KULAKTAN HABER ALMAK: (d) - Bir dedikoduyu öğrenmek.
Ü •
• • • • • • • • • •
ÜÇ DAKİKADA İKİ ADAM GÖMMEK: (d) - Aynı anda çok sayıda erkekle birlikte olan ya da birden çok sevgiliyi idare edebilen kadın. "Sen Şaziye'ye bakma, o üç dakikada iki adam gömer valla." ÜÇ GÜNLÜK SEYİSLİĞİ VAR, KIRK YILLIK AT BOKU EŞELER: (d) - (o.k) - Cahil ve deneyimsiz olup bilmişlik taslamak. Böyle kimseler için alay yollu olarak kullanılır. ÜÇ KURUŞ FAZLA OLSUN İLLE DE KIRMIZI OLSUN: (d) Kadınların kırmızı ve canlı-parlak şeylere meraklarını anlatmak için kullanılır. ÜÇ OTUZ YAŞINDA OLMAK: (d) - Çok yaşlı kimse. ÜÇGEN: (i) - Vajina, dişilik organı. ÜÇYÜZOTUZÜÇ YAPMAK: (d) - Fotoğraf çektirirken seksi bir görüntü vermek için yapılan hareketle dalga geçmek için söylenir. ÜFLEMEK: (f) - Hamile kalmak. & Gizlice haber uçurmak. & Yalan söylemek. "O kadar üfleme dedim ama dinletemedim." ÜMMÜGÜLSÜM: (d) - Aptal ve bön kimse. ÜNİVERSİTELİ: (i) ve (s) - Entel görünüşlü orospu. & Gün görmüş, bilmiş kadın. ÜNZİLE TİP: (d) - Beceriksiz ve kendine hakim olamayan kadın. ÜSTÜ GELMEK: (d) - Regl olmak, kadınların aylık kanaması. "Aman bende hep öyle oldu. Bir de baktım iki gün önceden üstüm gelmiş."
167
•
• • • • • • • •
ÜSTÜNDEN AKMAK: (d) - Bir kimseye giydiğinin yakışmadığını anlatmak için söylenir. & Bir kimsenin bütün uğraşlarına karşın kötü özelliklerini gizleyemediğini belirtmek için kullanılır. ÜSTÜNDEN MEHTER TAKIMI GEÇMEK: (d) - Cinsel açıdan çok kimse tarafından kullanılmak. ÜSTÜNE ATLAMAK: (d) - (o.k) - Bir kimseye karşı cinsel isteklerini açıkça gösteren, yakınlaşma çabalarını abartan kimseler için alay yollu olarak kullanılır. ÜSTÜNE SALMAK: (d) - (o.k) - Bir kişiyi diğer bir kişi aleyhine kışkırtmak. "Sen de o herifi benim üstüme saldın ya! Aşkolsun sana!" ÜŞENGECİN OĞLU KIZI OLMAZMIŞ: (d) - Tembelliği abartılı biçimde kınamak için söylenir. ÜTÜLEMEK: (f) - Bir kimsenin bir açığını bulup söylemek. & Bir kimsenin havasını söndürmek. & Bir kimsenin saçına fön çektirmesi. "Ben seni bir ütülerim, aklın şaşar." ÜZERİ YÜKLÜ: (d) - Hamile. ÜZERİNDE ÇALIŞMAK: (d) - (o.k) - Bir kimseyi etkilemek ya da kendisine bağlamak için uğraşmak. ÜZÜM YEDİRİR PEKMEZ SIÇIRTIR: (d) - (o.k) - Bir kimsenin verdiğinin çok üstünde karşılık beklediğini anlatmak için söylenir.
168
Y • •
• • •
• • • •
• • •
YA AM DİBİNE YA ÇAM DİBİNE YA TAM DİBİNE: (d) Cinsel ilişki çağrısı olarak alay yollu söylenir. Özellikle genelev kapılarında slogan olarak kullanılır. YA KIZ OL TEPİN, YA GELİN OL TAPIN: (d) - Her şeyin zamanında yapılması gerektiğini anlatmak için kullanılır. & Gençken gençliğin tadını çıkarmak evlenince ise çekilen sıkıntıya katlanmak gerektiğini anlatmak için söylenir. YAFA: (i) - Bekar ve yakışıklı erkek. YAĞ SOĞAN: (d) - Sıkı fıkı ilişkiler içinde olan kimseler için alay yollu söylenir. "Hadi hadi bakıyorum sen de Hamdi’yle yağ soğan olmuşsun anam." YAĞA YATIRMAK: (d) - (o.k) - Bir kimseyi övgülere boğup iyice gevşetmek ve istendiği gibi yönlendirmek. "Önce adamı canımla cicimle yağa yatırdı sonra da bir güzel kafasını kopardı." YAĞDANLIK: (i) - (o.k) - Dalkavuk. Yağcılık yapan kimse. YAĞLI GÖTE BAL ÇALMAK: (d) - Zengin bir kimseye yalakalık, dalkavukluk yapmak. YAĞMURDA KALMIŞ İT BOKU: (d) - (o.k) - Çok kötü bir durumu anlatmak için söylenir. "O olaydan sonra yağmurda kalmışa it boku gibi kalakaldım." YAĞMURLU GÜNDE SAYMAK: (d) - Çok çocuklu ailelerde çocuk sayısının bilinmediği durumlarda şaka yollu olarak kullanılır. "Bizim ailede çocukları yağmurlu günde saymak lazım. Kaç kardeş olduğumuzu anam bile bilmez." YAHUDİNİN KILLISI HANIMIN YUMUŞAĞINA: (d) Herkesin dengini bulamadığını anlatmak için söylenir. & Çorap YAKAMOZ: (d) - Ayrıntıları kaçırmayan çok dikkatli kişi. "Canımcım ben yakamozum, benden kaçmaz!" YAKASINDAN KONUŞMAK: (d) - (o.k) - Açıkça konuşmayıp dolaylı yoldan derdini anlatmak. "İyi be öyle yakandan konuşmayı bırak da ne diyeceksen açık açık söyle."
169
• • • • • • • • • • • • • • • • •
YAKASIYLA BOĞUŞMAK: (d) - Kendi kendisine sıkıntısını büyüten, karamsar kimseler için kullanılır. & Sorunlarından sıyrılamamak. YAKIN KORUMA: (d) - Kıskanç erkek arkadaş, sevgili. YAKIN MARKAJINA SIZMAK: (d) - Bir kimseyi cinsel açıdan uyarmak için çok uğraşmak. & Bir kimseyi etkilemek. YALAKALIK ETMEK: (d) - (o.k) - Dalkavukluk yapmak. YALAMA OLMAK: (d) - (o.k) - Bir kimsenin istenmeyen aşırı ilgisi, sırnaşması. & Bir kimsenin kötü bir şeyi alışkanlık haline getirmesi. YALAMADAN YUTMAK: (d) - (o.k) - Bir şeyi ele geçirince hemen tüketmek. & Rüşvet yemek. YALANCI SARIŞIN: (d) - (o.k.) - Saçlarının doğal rengi sarı olmadığı halde, bu renge boyatan kadınlar için söylenir. YALANDAN EŞEK OLMAK: (d) - Bildiği şeylerin farkında değilmiş gibi davranmak. "Ben de yalandan eşek oldum.!" YALAPŞAP: (d) - (ono) - "Şöyle böyle", baştan savma, kötü yapılmış anlamında kullanılır. & Çok hızlı gerçekleşen, fazla tatmin edici olmayan cinsel ilişki. YALDIZLAMAK: (f) - Sevgili, nişanlı ya da kocayı aldatmak. "Onu ilk kez iki yıl önce yaldızladım. Sonrası geldi tabii." YALIN TAŞAK: (d) - Yoksul parasız kimse. YAMACIMA GEL: (d) - (o.k) - Bir çağırma sözü. "Buraya gel"demek için söylenir. YAMANMAK: (f) - (o.k) - Bir kimsenin yanından ayrılmamak, o ne yaparsa onu yapmak. Maddi çıkar bağı veya destek ummak. YAMBILDAMAK: (f) - (o.k) - Doğru düzgün gitmeyen yolunda yürümeyen iş. "Baktım işler yambıldıyor ben de hemen çark ettim." YAMPİRİK (YUMPİRİK): (i) - (o.k) - Yanlış, eksik ve çirkin. & Hile ve düzen. YAMUK OLMAK: (d) - Bir şeyin düzgün ve istenen biçimde olmadığını belirtmek için söylenir. & Haksız, yanlış veya beklenmeyen bir davranışla karşılaşmak. YAMYAM TURŞUSU: (d) - (zenci dilleri.-fars.) - Erkeklik organı, penis.
170
• • • • • • • • • • • • • • • • • • •
YAN YATAN DA YER BİR LOKMA EKMEK, GÖTÜNÜ YIRTAN DA YER BİR LOKMA EKMEK: (d) -"Maksat hayatını sürdürmekse çok çabalamak gerekmez"anlamında söylenir. YANAKLARINA YAZILMAK: (d) - Bir kimseyi o istemediği halde öpmek. "Yanaklarıma yazıldı hayvan, ittiririm gitmez." YANDAN ÇARKLI: (d) - Cinsel ilişki pozisyonu. "Yandan çarklıdan çok zevk alan bir kadındı." YANSIN BALMUMU YANSIN ALACAKLI GÖTÜMÜ ALSIN: (d) - (o.k) - Borcunu ödemeyeceğini anlatmak için söylenir. YAPIŞMAK: (f) - Bir kimseyi bezdirecek kadar sevmek, üzerine düşmek. & Bir kimseye haddinden fazla hayran olmak, ayrılamamak. YARAĞI ÖLÇMEDEN YUTMAK: (d) - Bir konuda sonrasını hesap etmeden hareket etmek. Hesapsızlık. YARAK GÖRMÜŞ BAKİRE GİBİ: (d) - Bir şeyden çok etkilenilmiş olduğunu anlatmak için söylenir. YARAMSIK: (i) ve (s) - (o.k) - İyi ve güzel görünmeye çalışan hilekar kimse. YARIĞIM ATIŞ POLİGONUYDU: (d) - Bir kimseye cinsel ilişki istemediğini, buna izin vermeyeceğini anlatmak için alay yollu olarak söylenir. YARILMAK: (f) - Bir kimseyi çok etkilemek. & Bir espriye çok gülmek. "Çok komik herif şekerim. Valla öyle espiriler patlattı ki yarıldım." YARIM PROFİL ATMAK: (d) - Birisini hafif azarlamak. YARMAGÜL: (d) - İriyarı kadın. YARMAYA DA SARMAYA DA OLMAK: (d) - (o.k) - Her koşulda bir kimsenin dediklerini yapmak. & Aşırı uyumluluk. YASSI KADAYIF: (d) - Eskiden güzel olan ama artık albenisi kalmamış kimse. YASTIK: (i) - Memeler, göğüs. YASTIK MODELİ: (d) - Taranmamış, dağınık saç. YAŞ BOKU ŞİŞELEMEK: (d) - Daha olgunlaşmamış bir konuda aceleci davranmak. YAŞ DERİ TİCARETHANESİ: (d) - (o.k) - Genelev. YAŞ ZEBZE: (d) - Cinsel ilişki kurmaya her an hazır kişiler için alay yollu olarak kullanılır.
171
• • • • • • • •
• • • • • • • • • • • • • •
YAŞA YATMAK: (d) - Olmayacak bir işe bel bağlamak. & Olmayacak birini sevmek. & Aşkta aldanmak, aldatılmak. YAT AŞAĞI DİK TAŞAĞI: (d) - Cinsel ilişki meraklısı çifler için söylenir. YAT BORUSU: (d) - Erkeklik organı, penis. YATAĞIMDAKİ PİŞMAN (ŞİŞMAN): (d) - Koca. "Ay sorma yatağımdaki şişman beni pek sever." YATAK VE KAPSAMINDAKİLER: (d) - Cinsel ilişki. YATAK YAPMAK: (d) - Cinsel ilişki kurmak. YATAK YARASI: (d) - Çocuk, bebek. "Kaç yatak yarası yapmış dedin? Yedi tane mi?" YATAK ODASI SESİ: (d) - Kısık sesle, fısıltıyla ve iç gıcıklayan bir tonda konuşan kimseler için alay yollu olarak söylenir. "Amanin. Bir yatak odası sesiyle konuşuşu var. Tahrik ve tahriş olmadım diyen yalan söyler." YATAKTA KANITLAMAK: (d) - Bir kimsenin cinsel performansı ile alay etmek için söylenir. (Örnek....) YATAN EVDE KALKAN DAĞDA (TUZAK EVDE TAVŞAN DAĞDA): (d) - Bir konunun ilgili iki unsurunun birbirinden çok uzak düştüğünü anlatmak için söylenir. YATANDAŞ: (d) - Orospu ya da jigolo. YATAR KASA: (d) - Orospu. YATAY (POZİSYON) TATMİN: (d) - Cinsel ilişki kurmak. YATIK DÖNER: (d) - Fahişelik yapan erkek eşcinsel. YATIK EMİNE: (d) - Önüne gelen kimse ile cinsel ilişki kurmaya açık kadın. YATILI OKUL: (d) - Vajina, dişilik organı. YATIR BATIR: (d) - Aceleye gelmiş, çabucak yaşanmış cinsel ilişki anlamında alay yollu olarak söylenir. YATIR SİK KALDIR DİK: (d) - Erkeklerin acele ve çabuk sonuçlanan cinsel ilişki merakını anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. YATIRIMINI KORUMAK: (d) - Bir kimsenin eşini ya da sevgilisini kıskanması. "Aman görsen öyle cengaverce yatırımını koruyor ki!" YAVRU KUŞ: (d) - Erkeklik organı, penis. YAVRULAMAK: (f) - Hamile kadının doğum yapması. YAVRUS: (i) ve (s) - (o.k) - Toy, acemi ve deneyimsiz insan.
172
• •
• • • • • • •
•
• • • • •
YAYLI TAMBUR: (d) - "Ne?"ya da"Kim?"sorusuna saçma bir karşılık olarak söylenir. YAZILMAK: (f) - Bir kimseyi çok beğenmek, ondan çok hoşlanmak. & Bir kimse ile yakınlaşmanın ve ilişki kurmanın yollarını aramak. "Baktım herif bana yazılıyor ben de ona gülümsedim." YAZIN YAŞA, KIŞIN TAŞA, KALKMIŞ BAŞA OTURMA: (d) (o.k) - Adım atarken dikkatli olmak gerektiğini anlatmak için söylenir. Tedbirli olmanın önemi anlatmak için kullanılır. YE HAMI, İÇ BUMU, YAT NENNİ: (d) - Çocukların temel ihtiyaçlarla sınırlı dertsiz hayatlarını anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. YE İÇ KUDUR : (d) - (o.k) - Bir kimsenin fazla şımardığını anlatmak için söylenir. YEDEK SİGORTALARI ATMAK: (d) - (o.k) - Çok sinirlenmek, sinirinden kudurmak. YEDİ MUSLUK KURUTMAK: (d) - Çok sayıda erkekle cinsel ilişki kurduğu halde hiç birinden doyum elde edememek, memnun kalmamak. YEDİ SÜLALESİNİ SİNEMAYA GÖTÜRMEK: (d) - (o.k) - Bir kimseye küfür etmek, sövmek. "Yedi sülalesini sinemaya götürdüğümün karısı bir de bana ‘sen bilmezsin’ demez mi!" YEDİĞİM SOĞAN OLSUN SARDIĞIM CİVAN OLSUN: (d) Genç ve yakışıklı bir erkekle birlikte olmanın iyi yemek yemekten, zengin olmaktan önemli olduğunu anlatmak için söylenir. & Aşkın değerini ifade etmekte kullanılır. YEDİRMEMEK: (f) - Bir şeyi bir başkasına kaptırmamak, vermemek. Özellikle koca ya da erkek arkadaşı kıskanma durumlarında kullanılır. "Hiç heveslenme Ali’yi sana yedirmem." YEDİSİNİ BİRDEN YEMEK: (d) - Bir çok ve hepsi birbirinden beter sorunla karşılaşmak. YEKPARE OLMAK: (d) - Cinsel ilişki kurmak. YEL BEYİNLİ: (d) - Aptal ve kafasız kimse. YELE YAPIŞMAK: (d) - (o.k) - Temelsiz, sağlam olmayan bir şeye güvenmek. "Dedim ona yele yapışan yere yapışır diye ama beni dinleyen mi var!" YELKEN KALDIRMAMAK: (d) - (o.k) - Çok tembellik etmek. Tembel kimseler ile alay etmek için kullanılır. "Bakıyorum sen gene bugün saat oniki oldu hala yelken kaldırmamışsın."
173
• • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
YELKEN SÖNDÜRMEK: (d) - (o.k) - Bir kimsenin hevesini kırmak. YELKOVAN: (i) - Havai, hafifmeşrep, boş gezen, yararsız ve gereksiz işler peşinde koşan kimse. YEME SALATAYA DOĞRA: (d) - Değersiz, beceriksiz ve aptal kimseler için söylenir. YEMENE İÇMENE OSURMANA SIÇMANA BAK: (d) "Keyfine bak, dert etme"anlamında kullanılır. YEMİŞLENMEK: (f) - Bir konuda heveslenmek. YENİ GELİN YARAĞA SALDIRIR GİBİ SALDIRMAK: (d) (o.k) Bir konuda açlıkla ve sabırsızca hareket etmek. YER CÜCESİ: (d) - Küçük çocuk. YERÇEKİMİ VAR: (d) - Erkeğin uzun süre ereksiyon halinde duramayacağını anlatmak için alay yollu olarak kullanılır. YERİ ÖPMEK: (d) - (o.k) - Düşmek. YERLERE YAPIŞMAK (YATMAK): (d) - Çok gülmek, kahkaha atmak. YERLEŞTİRMEK: (f) - (o.k) - Vurmak. & Bir kimseye çok sıkı bir tokat atmak. YESİNLER!: (d)-Birisinin giyimi, durumu ya da başarısını küçümseyip alay etmek için kullanılır. "Aman da yesinler senin pembe büstiyerini." YEŞERMEK: (f) - (o.k) - Çok utanmak, renkten renge girmek. & Yalanı ya da hilesi anlaşılınca bozulmak. & Çok beklemek. YEŞERTİ: (i) - Hevesli ve aşırı heyecanlı kişi. YEŞERTMEK: (f) - Bir kimseye ümit vermek. "Sen de çocuğu çok yeşerttin ama şekerim." YEŞİL SALATAYA DOĞRAMAK: (d) - Haksızlık ederek bir kişiyi kötü duruma düşürmek. "Hüsamettin’i o beğenmediğin bücür Ayşe çoktan yeeeşil salataya doğramıştı." YEŞİL YEŞİL KUSMAK: (d) - Çok bunalmak, bezmek. & Bir kimse ile ilgili olarak gizlediği asıl düşüncelerini açıklamak. YEŞİLADA FERİBOTU: (d) - Çok şişman kadın. YEŞİLDEN YEMEK: (d) - Aptal, saf bir kimseyi kullanmak. YETMİŞ SANTİMİ DE YERİN ALTINDA OLMAK: (d) - Kısa boylu ama becerikli ya da güçlü kimseler için alay yollu olarak kullanılır.
174
• • • • • • • • • • • • • • •
• • •
YETMİŞBEŞ VOLT: (d) - (türk.-ing.) - Sütyen numarası olarak göğüs büyüklüğünü anlatmak için söylenir. 75 numara göğüs. YILAN KEMİĞİ (YÜNÜ): (d) - Olmayacak şey. YILDIRIM: (i) - Erkeklik organı, penis. YILDIRIM YER GÖKGÜRÜLTÜSÜ SIÇAR: (d) - (o.k) Boşuna gerilim yaratan, karamsar, stresli kimseler için alay yollu olarak kullanılır. YILDIZI DİŞİ: (d) - Sevimli ve çekici kimse. YILIK : (i) ve (s) - Sırnaşık ve sulu kişiler için söylenir. "Aaaay. Bırak şu yılık herifi. Görünce sinirlerim bozuluyor." YIRTIK (YIRTIKDIRIMDIR): (d) - (o.k) - Deneyimli olunduğunu anlatmak için söylenir. YIRTIŞMAK: (f) - (o.k) - Bir kimseye karşı böbürlenmek. & Kavga etmek. YIVIŞIK: (i) ve (s) - (o.k) - Sırnaşık ve sulu kimse. YOĞUN YUMRU: (d) - Şişman, kısa boylu, tıknaz kimse. & Kaba saba ve biçimsiz şey. YOĞURDU BOL OLUNCA NERESİNE SÜRECEĞİNİ BİLEMEMEK: (d) - (o.k) - Bir kimsenin elindekini har vurup harman savurduğunu anlatmak için kullanılır. YOK DEVENİN BALE PAPUCU (SLİKONLU MEMESİ): (d) Saçmalayan kimselere karşı "O kadar olmaz!" anlamında kullanılır. YOK YEMEĞİ: (d) - "Ne pişirdin"sorusuna karşılık olarak şaka yollu söylenir. YOKİNİ: (d) - (ing.) - Çırılçıplak kimse. Üzerinde donu bile olmayanlar için söylenir. & Çok açık bikini-tanga. YOKLAMA ÇEKMEK: (d) - (o.k) - Bir kimsenin cinsel açıdan dikkatini çekmeye çalışmak. Birinin kendisine cinsel istek duyup duymadığını anlamak için birkaç ayartıcı hareket yapmak. & Cinsellik dışında bir konuda sondaj yapmak anlamında söylenir. YOKLAMA KAÇAĞI: (d) - Ereksiyona geçemeyen erkeklik organı. YOKSUL AMA ALETİ BÜYÜK: (d) - Bir erkeğin her şeye rağmen saldırgan olduğunu anlatmak için kullanılır. YOLUŞMAK: (f) - Kadınlar arasında saç saça baş başa kavga etmek.
175
• • • • • • • • •
• • • • • • • • • • • • • • •
YONTULMAMIŞ: (i) ve (s) - (o.k) - Kaba saba ve görgüsüz erkek. "Yontulmamışın teki karşımıza dikildi, laf anlat anlatabilirsen." YOSUN: (d) - Dişilik organı, vajina. YUĞURMAK: (d) - Bir kimseyi mıncıklayarak sevmek. YUMAK OLMAK: (d) - Sevinçle birbirine sarılmak, sarmaş dolaş olmak. YUMRUK GÖZ: (d) - Ağlamaktan şişmiş göz. YUMUK: (i) - Vajina, dişilik organı. YUMUK KAFA: (d) - Aptal ve bön kadın. YUMURTA KAFA: (d) - Arkaya doğru çıkık kafalı küçük çocuk. YUMURTA KAPTIRMAMAK: (d) - Elindekilere sıkı sıkı yapışan, kimseye vermek istemeyen kimseler için alay yollu olarak kullanılır. "Sen Faruk’u tanımazsın, o iyidir hoştur ama hiç yumurta kaptırmaz." YUMURTA POPO: (d) - Kılsız eşcinsel erkek. & Dışarı çıkık kıç, göt. YUMURTALARI SOĞUYACAK DİYE KORKMAK: (d) Tembellik yapmak. Oturduğu yerden kalkmamak. YUMURTAYI SARISIZ OKUTMAK: (d) - (o.k) - Göz boyayıcı satıcılar için alay yollu olarak kullanılır. YUMUŞAK GEY: (d) - Pasif eşcinsel erkek. YUMUŞAK MENDİL: (d) - Erkek eşcinsel. YUMUŞAKÇA: (i) ve (s) - Erkek eşcinsel. YUNUS TAKLASI: (d) - Bir kimseye kur yapmak, cilve yapmak. "Senin için o kadar yunus taklası attık lan!" YUVARLAK: (i) ve (s) - (o.k) - Erkek eşcinsel. YÜK: (i) - Rahimdeki çocuk. Cenin. YÜKLÜ : (i) ve (s) - Hamile kadın. YÜKSEK ATMAK: (d) - (o.k) - Abartmak, olmayan şeyleri olmuş gibi söylemek. "Amma yüksek attın abicim!” YÜKSEK PROFİLLİ: (d) - Zengin erkek. YÜKSELMEK: (f) - (o.k) - Belirli bir süre için aklın başka bir konuya takılması. "Ben de artık daha fazla onun laflarını adinleyemedim, yükseldim." & İçki içip sarhoş olmak. YÜKÜ YIKMAK: (d) - Hamile kadının doğurması. YÜKÜNÜ BIRAKMAK: (d) - Çocuğunu düşürmek.
176
• • • • • • • •
• •
• •
YÜNLÜ: (i) - Vajina, dişilik organı. YÜRÜ BAYIRIN GÜLÜ : (d) - Özellikleri konusunda iyi şeyler düşünülmeyen bir kadını kovmak, def etmek için alay yollu söylenir. YÜZ GRAMLIK FAZLALIK: (d) - Erkeklik organı, penis. "Yüz gramlık fazlalığıyla bana adamlık taslamıyor mu..." YÜZ KİŞİDEN GEBE KALMAK: (d) - Pek çok kimse ile alış verişe girip borçlu kalmak. & Herkese borçlu olunduğunu anlatmak için söylenir. YÜZSEKSEN DERECE KIÇ ATTIRMAK: (d) - (o.k) - Bir kimsenin daha önceki davranışlarının tam tersini yaptığını anlatmak için söylenir. YÜZÜ DÜŞMEK: (d) - (o.k) - Somurtmak. Surat asmak. "Senin de bir şey söyleyince hemen yüzün düşüyor ama...olmaz ki!" YÜZÜ GÖT: (d) - Çirkin ve suratsız kimse. YÜZÜ YUMUŞAĞIN DONU DAİM ISLAK OLUR: (d) - Cinsel taleplere karşı direnmeyi bilmeyenlerin halini anlatmak için söylenir. & "Hayır"demesini bilmeyenlerin sürekli kullanılacağını anlatmak için kullanılır. YÜZÜNE BOK SUYU: (d) - Birisini artık görmek istemeyince söylenir. YÜZÜNE TÜKÜRMEMEK: (d) - (o.k) - Çok değersiz kişi. Bir kişiyi aşağılamak ve ona değer vermediğini anlatmak için söylenir. "Ay bırak şu salağı, yolda görsem yüzüne tükürmem ben onun." YÜZÜNÜ ESKİTMEK: (d) - (o.k) - Ortalıkta çok görünmek. YÜZÜNÜN HARİTASINI DEĞİŞTİRMEK: (d) - (o.k) - Bir kimseyi kötü biçimde dövmek.
177
Z • • • • • • • • • • • • • • • • • • •
ZAMBAK: (i) - Zampara, çapkın erkek. "Senin zambak yanaklarıma yazılmaya başladı. Ulan herifin ahı gitmiş vahı kalmış hala çıtır peşinde." ZAMÇÜK: (i) - Zampara, çapkın erkek. ZAMKİNİ ZİMKİNOS: (d) - Adının söylenmesi zor, karmaşık nesne ya da kişiler için söylenir. ZAMKLAMAK: (f) - Islak öpüşmek, öpmek. ZANGIR: (i) - Erkeklik organı, penis. ZAPLAMAK: (f) - (ing.- türk.e) - Barda değişik erkeklerle bakışmak. Kesişmek & Bir kimseyi kovmak, def etmek, baştan savmak. ZAPPİK: (i) - (ing.- türk.-e.) - Tv'nin uzaktan kumanda aracını elinden bırakmayan, zaping meraklısı erkek. ZAPTIRMAK: (f) - (ing.- türk.e) - (o.k) - Bir ilişkiyi ya da bir işin yönünü değiştirmek, baştan savmak, sona erdirmek. "Ben de tamam dedim ve Erhan'ı hemen zaptırıverdim." ZAR TUTMAK: (d) - Pantolonunun ceplerinden erkeğin cinsel organı ile oynaması. ZARDANA: (i) ve (s) - Aptal ve kaba saba erkek. ZARDAŞŞAĞI: (i) - Çok büyük erkeklik organı, penis. ZARTALAK: (i) - Kaba ve çirkin ama kendini beğenmiş kimse. ZARTALAKLI: (i) ve (s) - Kendini beğenmiş. "Zartalaklımda bir hava bir hava gören de sadrazamın sol taşşağından düşmüş sanır." ZARTAYI ÇEKMEK: (d) - (o.k) - Ölmek. ZAZON: (i) - (fr) - Züppe ve kendini beğenmiş kişi. ZEHİR HAFİYE: (d) - (o.k) - Meraklı ve dedikoducu kimse. ZEKLENMEK: (f) - Alay etmek. Bir kişiyi gırgıra almak. "Sen de oturup beni öyle zeklenme. Aç da götünü zeklen!" ZEMBEREK: (i) - (o.k) - Etiket. & Bir kişinin statüsü. ZEMBİL: (i) - Kıç, kalçalar, göt.
178
• • •
• •
• • •
• • • • • • • • • • • •
ZEMZEM KUYUSUNA SIÇMAK: (d) - (o.k) - Hiç olmayacak ve başkalarının nefretini çekecek bir iş yapmak. ZENGİN GÖTÜ GİBİ ÖTMEK: (d) - (o.k) - İleri geri konuşmak, yüksekten atıp büyüklenmek. ZERZEVATLARI SUYA BASTIRMAK: (d) - Kadınların patlıcan, havuç gibi malzemelerle mastürbasyon yapması. & Cinsel ilişkide bulunmak. "Ben de pörsümeden zerzevatları suya bastırayım dedim ve elbisemi çıkarttım." ZEVK MENDİLİ: (d) - Dantelli, seksi külot. Don. ZEVKE GELMEK: (d) - (o.k) - Cinsel açıdan iştahlanmak. & Bir durum ya da olaya kendisini kaptırmak. & Bir şeye hırsla asılmak. & Aldanmak, kanmak, özellikle abartılı övgülere kanmak. ZEVKTEN DİK ÜÇGEN: (d) - Çok sevinip, kasılmak. ZEVZEK: (i) - Sigara. "Zevzek ağzında gek gek gerinmiyor mu allah tut saçından sürükle diyor." ZEYTİNYAĞI: (i) - (o.k) - Her konuda haklı olduğunu iddia eden, her durumda üste çıkmaya çalışan kimse. "Sen de amma zeytinyağıymışsın be, biraz da ben hatalıyım desen sikin mi düşer." ZIKIRTI: (i) - (o.k) - Kargaşalık, kavga, arbede çıkması. "Durup dururken zıkırtı çıkarttı." ZIMBAYI BASMAK: (d) - Evlenmek. ZIMPARA: (i) ve (s) - (o.k) - Kötü söz, hakaret, küfür. ZIPZIP: (i) - (ono) - (o.k) - Yerinde duramayan, çok hareketli kimse. Hiperaktif insan. ZIR: (d) - Bir kimsenin herkes tarafından bilinen ve dedikodu olarak anlatılan özel hikayesi, sırrı. ZİFİRAJ: (i) ve (s) - Olup olmamasının bir önemi olmadığı şey ya da durumlar için alay yollu olarak söylenir. "Nasıl, durumlar zifiraj." ZİHİN BOŞALTMAK: (d) - İşemek ya da sıçmak. ZİL TAKIP OYNAMAK: (d) - Bir şeye ya da bir duruma çok sevinmek, sevincinden yerinde duramaz olmak. ZİLLİ: (i) ve (s) - Gürültücü, edepsiz, şirret kadın. ZİLSİZ OYNAMAK: (d) - Bir şeye çok sevinmek. ZİNGİRDEK: (s) - Yaygaracı, gürültücü. "Zingirdek karı bir an susmadı." ZİTTİRİT: (d) - "Defol, git"anlamında söylenir.
179
• • • • • • • • • • • • • • • • • •
ZİZİ: (i) - (fr) - Erkeklik organı, penis. ZOBUDUK: (i) - Tombul ve yapılı insan. ZOMBİ: (i) - (o.k) - Çirkin ve korkunç görünümlü kimse. ZOPTİK: (i) - Hoppa, aklı bir karış havada genç kız. ZOR ZENAAT: (d) - Orospuluk ya da jigololuk. ZORBATIR: (d) - Ereksiyona geçmekte zorlanan erkek. ZORTLAMAK: (f) - (o.k) - Bir şeyden çok korkmak ve ürkmek. "Aniden şam şeytanı gibi karşıma çıkanca ben bir zortladım, göreceksin." ZOTTİRİK: (i) - (ono) - Ne zaman ne yapacağı belli olmayan kimse. Çılgın. ZOTZOT: (i) - (ono) - Kaba saba, incelikten nasibini almamış erkek. ZÖMÇENE: (i) - Ne dediğini bilmeden konuşan, patavatsız kimse. ZUHURAT BABA: (d) - Her konuda bilgili olduğunu sanan, dediğim dedik yaşlı erkek. ZUMLAMAK: (f) - (ing. - türk. - f) - (o.k) - Bir şeye çok dikkatli bakmak. Dikkat kesilmek. ZURNACININ KARŞISINDA LİMON EZMEK: (d) - (o.k) - Bir kimsenin inadına olmayacak bir iş yapmak. Bir kimseyi sinir edecek bir davranışta bulunmak. ZURNAYI KIRMAK: (d) - (fars. - türk. - f.) - Erkeklik organının zarar görmesi. ZUZUK: (i) - Erkeklik organı, penis. ZÜBÜLDÜK: (i) - (ono) - Aptal, saf ve enayi kimse. "Hadi ordan zübüldük bir de seninle mi uğraşacağım." ZÜĞÜRT BİTİ: (d) - (o.k) - Bozuk para. Az miktarda para. "Cebinde züğürt biti kalmamış hala onu da almak, bunu da almak peşinde." ZÜRAFA: (i)- (ar.) - Kadın eşcinsel. Lezbiyen.
180