1
"5
NICCOLO MACHIAVELLI
HÜKÜMDAR IlL11v-' ri' . • . .'-İl M !• ı rı
:a —— rı
YuSUf Adil EGELİ
Yılrlız Matbaası — ...
88 downloads
283 Views
66MB Size
Report
This content was uploaded by our users and we assume good faith they have the permission to share this book. If you own the copyright to this book and it is wrongfully on our website, we offer a simple DMCA procedure to remove your content from our site. Start by pressing the button below!
Report copyright / DMCA form
1
"5
NICCOLO MACHIAVELLI
HÜKÜMDAR IlL11v-' ri' . • . .'-İl M !• ı rı
:a —— rı
YuSUf Adil EGELİ
Yılrlız Matbaası — A N K A R A 1 9 5 5
NICCOLO
MACHIAVELLI
HÜKÜMDAR italyanca aslından çeviren
Yusuf Adil EGELİ
YILDIZ MATBAASI - Ankara 1 9
5
5-
S U N U Ş Niccolo Machiavelli 1469 da Firenze'de doğdu. 1498 den itibaren Cumhuriyet Hükümetinde küçük bir içişleri ve Savunma Bakanlığı olan bir büronun sekreterli ğinde 14 sene hizmet etti. MedîcHerin 1512 sonlarında bura lara tekrar sahip olmaları üzerine vazifeden uzaklaştırıldı. 1513 başlarında yeni efendilerine karşı gelmek şüphesi ile kısa bir müddet zindana atıldı. Sonra Toscana huduttarmdan dışarı çıkmamak kaydiyle serbest bırakıldı ve geçim sı kıntılı yüzünden Firenze yakınlarında kendi köy evine çekildi. 'Hükümdar" bu inzivada yazılmıştır.
* "Hükümdar" ı okurken yazıldığı yüzyılda italya Yarımadası'nın irili ufaklı birçok prensliklere, cumhuriyetlere ay rıldığını, bunların birbirleriyle devamlı savaş halindo bulun duklarını, bu savaşlar neticesinde küçük devletlerden bir t a kımının yok olduğunu, yenilerinin doğduğunu, el değiştirdik lerini, büyük devlet hüviyeti almağa başlamış bulunan ispan y a ve Fransa'nın bu iç kavgalara sık sık karıştıklarını, niha yet o devirlerde hemen hiçbir yerde millî ordular bulunma dığını hatırlamak faydalı olacaktır.
* Machiavelli'nin "Hükümdar" ı ahlâk bakımından çok tenkid edilmiştir. Büyük Frederik'in, veliahtlığı zamanında, yaz dığı ve müellife canavar diyecek kadar sert hücumarı ihtiva eden Anti - MachiaVel adındaki eseri meşhurdur. B u eserdeki insanî ve ahlakî düşünceler, krallığı zama nındaki icraatı ile karşılaştırılınca, Frederlk'in kanaatlerin¬ de samimî oftnadığı hükmüne vardırabilir. Ancak realitenin insanları duyduklarından başka türlü davranmağa mecbur edeceğini de göz Önünde tutmak lâzımdır. Aynı müsamaha fikriyle, hisler bir tarafa bırakılarak, vakıalar soğuk ve tarafsız mantığın tahlilinden geçirilince
T
çıkan neticeler ahlâk duysallarımızı ve ideallerimizi incitirse» bu neticeleri çıkaranı mahkûm etmek doğru olur m u ? Bu esere, bugünün anlayışına göre, t)ir bakımdan "İKTİDAR" adım vermek de mümkündür: Usuller yumuşa tılmış atmakla beraber davranış)ar, ana hatlariyle, her mem lekette ve memleketten memlekete pek az farklıdırlar. B u böyle olagelmiştir: İnsanlık, insanlık idealine henüz pek çok uzaktır. ,
-
Machiavelli'nin bu eseri ne maksatla yazdığı da hayli tartışma konusu olmuştur. Çoğu zaman, insanların niyeti muhakemelerinde değil, duygularında belirir. B u Çakımdan müellifin maksadını hemen bütün kitaba hâkim olan mantık ta değil, son kısmının lirizme kaçan satırlarında bulmak mümkündür zannederim.
* s TERCÜME H A K K I N D A N O T : - Dil bakımından eski ile yeni arasında bocaladığımı itiraf ederim. B u konuda henüz istikrara varamadığımız bir devir içinde ne çok geride kalmak, ne de Deriye doğru fazla zorla mak istedim. Yalnız istemek değil, yapamadım da.., Herkesin bildiği bir söz vardır: Üslûp ayniyle insandır. Bu düşünceyle yazarın üslûbuna yaklaşmaya özendim. Bugünkü ifade tarzı ile tercüme etmek daha kolay olur du. Fakat hiç olmazsa ifadede eskilik çeşnisini muhafaza edeyim, dedim. Tabii muvaffak olamadım. B i r tercümede üs¬ lûp aksettirilebilir mi ? Her çeşit hata muhakkak k i çoktur. etmez ki.»
Az çok kim hata
III
NÎCCOLO
M A C H İ A V E L L İ DEN
HAŞMETLİ L O R E N Z O D E * MEDlCİ'YE (*)
B i r hükümdarın teveccühünü k a z a n m a k i s t i y e n ler, çok defa, m a l i k oldukları şeyler arasında en de ğerli saydıkları, veya, hükümdarın daha çok hoşlan dığım gördükleri şeylerle k e n d i l e r i n i ona tanıtmayı âdet edinmişlerdir; b u n d a n dolayı, çok kere, ona a t l a r , silâhlar, sırmalı kumaşlar, değerli taşlar ve u l u luğuna yaraşan b u n a benzer süslü şeyler armağan edildiği görülür. B e n de, Haşmetli E f e n d i m ' e kulluğu m u n bazı delilleriyle k e n d i m i tanıtmayı a r z u ettiğim için, zamanımızda o l u p bitenler üzerindeki uzun tec rübe ile ve e s k i l e r i arasız o k u m a k suretiyle büyük adamların icraatı hakkında edindiğim bilgiden başka, eşyam arasında, kendime göre, sunacak daha değerli b i r şey bulamadım* B u n u , büyük özen ile, uzun uzadıy a düşünmek ve incelemek s u r e t i y l e şimdi u f a k b i r c i l t haline g e t i r e r e k , haşmetli efendim'e gönderiyo r u m . B u eseri katlarına sunulacak değerde saymıyor sam da, bunca yıl içinde ve o k a d a r sıkıntı ve t e h l i k e pahasına görüp öğrendiklerimin hepsini kısa b i r za manda a n l a y a b i l m e k kolaylığını size sağlamaktan daha büyük b i r armağanda bulunamıyacağmu düşü nerek, lütfen i y i karşılanacağını u m u y o r u m .
(*) Lorenzo de'Medici (1492-1519) 1513 den itibaren Firenzede hükümdarlık etmiştir.
IV B e n b u eseri, çok k i m s e n i n k e n d i şeylerini t a s v i r e t m e k t e ve süslemekte âdet edindiği g i b i , u z u n cüm leler, p a r l a k ve tumturaklı sözlerle v e y a özle i l g i s i o l m a y a n h e r h a n g i b i r güzellikle şişirip süslemedim;, çünkü i s t e d i m k i başka hiçbir şey esere değer k a t m a sın ve yalnızca b a h s i n değişikliği ve k o n u n u n ciddüiği o n u beğendirsin. Y i n e i s t e m e m k i aşağı h a l l i v e değersiz b i r k i m se, hükümdarların idare tarzlarını münakaşa etmeğe ve b u n l a r a düzen vermeğe k a l k a r s a " k e n d i n i beğen m i ş " sayılsın; çünkü m a n z a r a r e s m i y a p a n l a r dağla rın ve yüksek y e r l e r i n özelliğini k a v r a m a k için nasıl alçak yerde, o v a d a ; alçak y e r l e r i n k i n i k a v r a m a k için de nasıl dağlar üzerinde yüksekte d u r u r l a r s a , b u n u n g i b i , halkın tabiatını iyice tanımak için hükümdar o l m a k , hükümdarlarınkini tanımak için de h a l k t a n o l m a k g e r e k t i r . B u küçük armağanı k e n d i l e r i n e nasıl b i r d u y g u i l e sundumsa d i l e r i m k i Haşmetli E f e n d i m i z de onu a y n i d u y g u ile karşılasınlar. O n u özene r e k o k u r ve incelerlerse, o r a d a b e n i m son b i r dileği¬ m i göreceklerdir k i , o da, bahtının ve diğer n i t e l i k l e r i n i n vadettiği ululuğa efendimizin ulaşmasıdır. Ve şayet efendimiz yüksekliğinin doruğundan b u alçak yerlere arasıra gözlerini çevirirlerse, t a l i h i n büyük ve sürekli b i r g a d r i n i ne k a d a r haksız o l a r a k çektiği m i anlayacaklardır.
t
HÜKÜMDAR
i
httpE / /groups. yahoo.com.group/TTT. Kitaplar/
I. BÖLÜM HÜKÜMDARLIKLARIN KAÇ ÇEŞİT OLDUĞU VE N A S I L E L D E EDİLDİKLERİ H A K K I N D A insanlar üzerinde hüküm sürmüş olan ve süren bütün devletler, bütün egemenlikler y a cumhuriyet ya hükümdarlık olagelmişlerdir. Hükümdarlıklar ya babadan kalmadırlar - k i "bey" i n soyu uzun zamandanberi orada egemendir ya yenidirler. Yeniler de ya bütün olarak yenidirler: Milano' nun Francesco Sfcrza (*) için olduğu g i b i ; y a onları ele geçiren hükümdarın babadan kalma devletine k a tılmış parçalar gibidirler: Napoli Kırallığımn İspan y a Kır ah için olduğu gibi. Bu yolda elde edilen ülkeler y a b i r hükümdarın buyruğu altında yaşamağa alışıktırlar, ya hür olmak âdetindedirler; hükümdarlar bunları y a başkalarının ya kendi silâhlariyle, yahut talihin yardımı, veya kendi liyakatleri ile kazanırlar.
%
(*) Milano Cumhuriyetini Venediklilere karşı müdafaaya me mur kuvvetlerin komutanı olan Francesco Sforza 1450 de kendisini Milano Dukası ilân ettirdi.
HÜKÜMDAR I I . BÖLÜM BABADAN KALMA
HÜKÜMDARLIKLAR
HAKKINDA 1 — C u m h u r i y e t t e n bahsetmeyi b i r y a n a bıra kacağım; çünkü ondan, başka b i r yerde, (*) uzun uzadıya bahsetmiştim. Yalnız Hükümdarlığı gözönünde t u t a c a k ve, yukarıda yazılı örgüyü örerek, hükümdarlıkların nasıl idare olunabüeceklerini ve el de tutulabileceklerini münakaşa edeceğim. B u n u n üzerine d i y o r u m k i , babadan kalan ve hükümdarların soyuna alışmış olan devletlerin elde tutulmasında yenilerinde olduğundan daha az güç lük vardır; çünkü atalarının düzenini yalnız bozma-" m a k , sonra da, çıkıveren aksaklıklar karşısında h a v a y a göre dümen kullanmak y e t e r ; o suretle k i , eğer bu hükümdar şöyle böyle b i r beceriklikte ise, olağan üstü ve aşkın b i r kuvvet onu elinden almadıkça, dev letinde t u t u n a b i l i r ; m a h r u m edilse bile, istilâcı her h a n g i b i r felâkete uğrayınca, onu t e k r a r elde eder. 2 — Misâl olarak, İtalya'da, F e r r a r a Dukası var dır; bu zat 14S4 de Venediklilerin ve 1510 da da Papa Giulio'nun saldırışlarına, ancak ülkesinin köklü sahi b i olduğu için karşı koyabilmiştir. Çünkü y e r l i hü kümdar için fenalşk etmeye daha az sebep ve daha az lüzum vardır; bundan dolayı da daha çok sevilme si g e r e k i r ; olağanüstü kusurları kendisinden nefret ettirmezse uyruğu tarafından, tabiî olarak, daha çok
(*) Müellifin, «Tito Livio'nun tarihs ait ilk on kitabı hakkınilz konuşmalar" eserinde.
HÜKÜMDAR
3
sevilip istenmesi akla yakındır. Ve egemenliğin esKݬ liği ve sürekliliği içinde değişiklik y a p m a k hâtıra ve sebepleri sönüp g i d e r : şun4an dolayı k i d a i m a b i r değişiklik başka b i r değişikliğin kurulmasına y a r a y a n bağlantı taşları bırakır. I I I . BÖLÜM KATIŞIK H Ü K Ü M D A R L I K L A R H A K K I N D A 1 — F a k a t güçlükler yeni hükümdarlıkta b u l u n u r . Evvelâ b i r hükümdarlık bütün olarak y e n i de ğil de b i r başkasının parçası g i b i ise - k i b u halde bütününe birden katışık adı verilebilir. - b u n d a k i de ğişiklikler, başta, t e k m i l y e n i hükümdarlıklara has olan tabiî b i r güçlükten doğar; o da, daha i y i b i r hale ulaşacaklarına i n a n a r a k , insanların kolayca efendi değiştirmeleridir; b u i n a n ise efendilerine karşı silâ ha sarılmalarına sebep o l u r ; bunda da aldanırlar; çünkü, deneme sonunda, durumlarının daha kötüye varmış olduğunu görürler. B u da tabiî ve her zaman görülen başka b i r z a r u r e t t e n doğar: gerek askerle r i y l e , gerekse y e n i istilânın arkasından getirdiği sa yısız tedirginliklerle yeni hükümdar, başına geçeceği halkı, her v a k i t , i n c i t m e k zorunda kalır; o suretle k i bu ülkeyi işgal etmekle zarara uğrattığın herkes sa na düşman o l u r ; üstelik umdukları derecede m e m n u n edemediğin ve, o n l a r a karşı borçlu b u l u n m a k l a , zor k u l l a n m a yolarına başvurmadığın için sana y a r dım etmiş oanları da dost olarak elde tutamazsın. Çünkü b i r kimse, o r d u s u y l a ne k a d a r k u v v e t l i olursa olsun, b i r ülkeye g i r m e k için her v a k i t o ülke halkı nın sevgisine muhtaçtır. B u sebeplerle F r a n s a Kıratı X H . L o u i s M i l a n o ' y u çabucak aldı ve, yine, çabucak
1
HÜKÜMDAR k a y b e t t i : îlkinde Milâno'yu Louis'den geri almak için Lodovico'nun yalnız kendi k u v v e t l e r i yetmişti; çün kü Fransa Kiralına kapılan açan halk, inanışlarmda ve umdukları gelecekteki iyiliklerde aldandığını görünce, yeni Hükümdarın verdiği sıkıntılara daya namaz oldu. 2 — Ayaklanmış memleketlerin, i k i n c i defa zaptedüince, dafha güçlükle elden çıktıkları çok doğru d u r ; çünkü ayaklanmayı vesile edinen hükümdar, mücrimleri cezalamiırmak, şüpheli kimseleri arayıp bulmak ve en zayıf tarafları için tedbir almak sure tiyle, emniyetini sağlamak işinde daha az çekingen davranır. O suretle k i , Fransa'nın, ük defa, Müâno'y u kaybetmesi için sınır »boyunda gürültü eden bir D u k a Lodovico y e t t i ise, ikinci defa kaybettirmek için bütün dünyanın Fransa aleyhine dönmesi, ordu larının yıkılmış veya İtalya'dan kovulmuş olması ge rekmişti; b u da yukarıda söylenen sebeplerden dola yıdır. Yine de her i k i defasında Müâno Beyliği elin den alındı. Birincisinin genel sebepleri hakkında k o nuşuldu; şimdi ise ikincisinin sebeplerini söylemek ve, zaptettiği ülkede Fransa'nın yaptığından daha i y i şekilde tutunabilmek için, Fransa Kiralının elinde ne gibi çareler bulunduğunu ve aynı durumda bulu nacak b i r başkasının ne gibi çareleri olabileceğini gözden geçirmek kaldı, 3 — Şimdi d i y o r u m k i , zaptedümek suretiyle işgal edilenden daha eski b i r devlete katılan bu dev letler ya aynı ülke ve dildendir, y a değildirler. Böyle oldukları zaman, hele hür yaşamağa alışık değillerse, bunları elde t u t m a k t a büyük kolaylık vardır; ve sağ¬ l a m olarak elde t u t m a k için evvelce hükümran olan hükümdarın soyunu söndürmüş olmak y e t e r ; çünkü
HÜKÜMDAR
5
diğer hususlarda, eski yaşayış şartları muhafaza edilince, âdet farkı olmadığı için, insanlar rahatça yaşarlar: uzun zamandır Fransa ile birlikte yaşamış olan Burgonya, Bretanya, Gaskonya ve N o r m a n d i y a nın yaptığı gibi. B u n l a r d a dilce birtakım ayrılıklar olmakla beraber, yine, âdetleri b i r d i r ve birbirleriyle kolayca uyuşabilirler. Bunları zapteden de, m u h a f a za etmek isterse, i k i şeye d i k k a t etmelidir: b i r i eski hükümdarlarının soyunun sönmesine, ötekisi de, ne kanunların ne vergilerin değişmemesine; o suretle k i , kısa zamanda, eski hükümdarlıkla tek b i r vücut teşkil etsin. . 4 — F a k a t b i r ülkeden düce, âdetçe ve nizamca birbirinden farklı devletler zaptolunduğu zaman güç lük buradadır; bunları muhafaza için de büyük t a l i he ve büyük maharete ihtiyaç vardır. E n büyük ve tesirli çarelerden b i r i de fetheden kimsenin gidip orada oturmasıdır. B u şekil, f e t h i daha güvenli ve sürekli kılar: Türk'ün Yunanistan (*}, için yaptığı g i b i ; bu devleti elde t u t m a k için, uyguladığı bütün düzenlerle birlikte, orada oturmağa gitmemiş olsaydı onu muhafaza etmesi mümkün olamazdı. Çünkü o r a da oturunca düzensizliklerin doğuşu görülür ve ça buk çare bulunabilir; orada oturulmazsa, ancak bü yüdükleri ve artık çare olmadığı zaman haberdar olunur. Bundan başka ülke memurların t a r a f m d a n soyulmaz; halk hükümdara yakından başvurabilmek ten faydalanır; böylece halk i y i niyet besliyorsa hü kümdarını sevmeğe, başka niyette ise, ondan k o r k mağa daha çok fırsat bulur. Yabancılardan k i m b u devlete saldırmak İsterse daha çok düşünüp çekin-
(*) Yunanistan sözü ile B a l k a n Yarımadası kastediliyor.
6
HÜKÜMDAR
meğe mecbur o l u r ; o kadar k i , hükümdar, içinde ot u r d u g u için, ancak büyük güçlüklerle onu kaybede bilir. 5 — Daha i y i başka b i r çare de ülkenin b i r ve ya i k i yerine devletin o ülkedeki bağlantısını teşkil edecek olan göçmenler yollamaktır; çünkü ya bunu yapmak, y a h u t , orada, çokça silâhlı kuvvetler bulun durmak, lâzımdır. Göçmenlerle fazla m a s r a f olmaz; oraya az b i r masrafla veya masrafsız gönderilir ve yerleştirilir; yeni sakinlere vermek üzere k i m l e r i n ev ve tarlaları alınmış ise, yalnız onlar zarar görürler; bunlar da o ülkenin az b i r kısmını teşkil ederler; za r a r görenlere gelince, dağıldıkları ve f a k i r kaldıkları için, hiç b i r zaman kötülük yapamazlar; ötekiler ise, bir yandan, zarar görmedikleri için uslu d u r u r l a r , öte yandan da, soyulmuş olanların başına gelen hâl kendi başlarına da gelir k o r k u s u ile, k u s u r işleme mek kaygusuna düşerler. Netice olarak d i y o r u m k i , bu göçmenler masrafh olmazlar, daha sadıktırlar ve halk için daha az zararlıdırlar; zarar görenler ise, denildiği gibi, öteye beriye dağılmış ve f a k i r düşmüş oldukları için, kötülük edemezler. Bundan da şunu hatırda tutmalı k i , insanlar, ya okşanmak, veya, söndürülmelidirler; zira insanlar, h a f i f zararlardan i n t i k a m alırlar, ağır zararlardan ise i n t i k a m alacak h a l leri kalmaz. B i r insana yapılan kötülük öyle olmalı dır k i , intikamından korkmağa yer kalmasın. Fıakat göçmen yerine asker bulundurulursa, c devletin bütün gelirini muhafızlara harcamak mec b u r i y e t i n d e n dolayı, daha çok masraf yapılır; öyle k i kazianç ziyana döner; ordusunun yer ve konak de ğiştirmesi bütün halkı rahatsız ettiği için, daha çok zarar v e r i r ; b u rahatsızlığı herkes d u y a r ve herkes
HÜKÜMDAR
7
ona düşman o l u r ; mağlûp, f a k a t yuvalarında kaldık ları için, bunlar zarar verebüecek düşmanlardır. Su halde göçmenler ne k a d a r faydalı ise, bu muhafızlar her yönden faydasızdırlar. 6 — Kendisininkinden, söylendiği şekilde, f a r k lı b i r ülkede bulunan b i r hükümdar daha az k u v v e t l i komşularının başı ve koruyucusu olmalı, k u v v e t l i l e r i zayıflatmağa çalışmalı, ve kendi kadar k u v v e t l i b i r yabancı hükümdarın, kazara, buralara girmesinden sakınmahdır. Ve b i r yabancının, büyük i h t i r a s veya k o r k u dolayısiyle memnun olmayan kimseler t a r a fından memlekete sokulması daima v a k i o l a b i l i r : nasıl k i , eskiden, E t o l l e r i n Roma'hları Yunanistan'a soktukları görülmüştür; ve g i r d i k l e r i her ülkeye on ları sokan oranın adamları olmuştur. Dünya düzeni odur k i , k u d r e t l i b i r yabancı b i r ülkeye g i r e r girmez, orada, daha az k u v v e t l i olanlar, - kendilerinden k u v v e t l i olana karşı duyulan haset dolayısiyle - bu yabancı ile birleşirler; o k a d a r k i , b u az kuvvetlüeri k a z a n m a k t a hiç b i r zahmete k a t l a n ması gerekmez; çünkü, hepsi birden, hemen kendi arzuları ile, onun zaptettiği devletle b i r bütün o l u r lar. Yalnız bunların çok k u v v e t ve çok nüfuz kazan mamalarını düşünmeğe mecburdur; ve bütün m e m lekette, her işte, " M u t l a k Hâkim" olarak k a l m a k için, kendi k u v v e t l e r i ile ve bunların yardımiyle, k u d r e t l i olanları kolayca alçaltabilir. B u cihetleri i y i idare edemiyecek olan kimse kazandığım çabuk kaybeder; kaybetmediği müddetçe de, orada, sayısız z o r l u k l a r a ve sıkıntılara uğrar. 7 — Romanlar, z a p t e t t i k l e r i ülkelerde, b u cihet lere i y i d i k k a t etmişlerdir: göçmenler göndermişler, az k u v v e t l i l e r i , k u v v e t l e r i n i artırtmadan, tutmuşlar;
8
HÜKÜMDAR
kudretlileri alçaltmışlar ve k u d r e t l i yabancıların ora da i t i b a r kazanmalarına meydan vermemişlerdir. M i sâl olarak yalnız Yunanistan eyaletini alıyorum: Ro malılar Aitol'lerle A k h a i ' l e r i tutmuşlar, Makedonya Kırallığını zayıflatmışlar, Antiokhos'u buradan kov muşlardır; Akhai'ler veya A i t o l l e r ne yaparlarsa yapsınlar onlara ülkelerini genişletmek için hiç b i r zaman müsaade etmemişlerdir; ne Philippos'un k a n dırmacaları Romalıları, kendsini küçültmeden, dost olmağa sürükleyebilmiş, ne de A n t i o k h o s ' u n k u d r e t i kendisinin o ülkede herhangi b i r devleti elinde m u hafaza etmesine muvafakatiarını sağlamıştır. Çünkü Romalılar, b u gibi hallerde, bütün akıllı hükümdarla rın yapmağa mecbur olduklarını yapmışlardır: akıllı hükümdarlar, yalnız halin karışıklıklarına değü, f a k a t , gelecek olanlara da dikkat etmek ve, bütün ma haretleri ile, bunlara karşı gelmek mecburiyetinde dirler; şundan dolayı k i , uzak iken görülünce, güç lüklere kolayca çare bulunabilir. F a k a t yaklaşıncaya kadar beklenirse ilâç zamanında yetişmiş olmaz; çün kü hastalık artık tedavi edümez b i r d u r u m almıştır. 8 — B u hâl veremlinin haline benzer: hekimle r i n deyişine göre, başlangıçta tedavisi kolay, teşhisi güçtür; f a k a t zaman geçtikçe, başlarken teşhis olunamıyarak tedavi edilmediği için, teşhisi kolay f a k a t tedavisi güç olur. Devlet işlerinde de d u r u m böyledir; çünkü doğacak fenalıklar önceden görülünce - k i bu da ancak akıllılara ve uzağı görenlere vergidir - ça buk tedavi o l u n u r l a r ; f a k a t önceden tanınmadıkları için, herkesin tanıyabüeceği dereceye kadar büyüme lerine meydan verilince, artık çare kalmaz. Böylece, Romalılar mahzurları uzaktan görmek le onlara daima çare bulmuşlar ve, b i r harpten sakı-
HÜKÜMDAR
9
nacağız diye, hiç b i r zaman fenalıkların uzayıp g i t mesine müsaade etmemişlerdir; çünkü bilirlerdi k i harp bertaraf edilmez ancak, başkalarına yarayacak şekilde, geciktirilmiş olur. Bundan dolayı Philippos ve Antiokhos'a karşı, İtalya'da muharebe vermeğe mecbur olmamak için, Yunanistan'da muharebe ver meği istediler; o zaman için her ikisinden de kaçın mağa muktedir oldukları halde bunu istemediler. Za manımız bilginlerinin, her gün, dillerinden düşürme dikleri "zamanın nimetlerinden istifade etme" y i de hiç sevmediler; bilâkis, kçndi liyakatleri ve uzağı g ö rüşlülüklerinden faydalanmayı tercih e t t i l e r ; zira za man her şeyi önüne k a t a r ve beraberinde fenalık k a dar iyiliği, i y i l i k kadar fenalığı da getirebilir. 9 — Şimdi Fransa'ya dönelim ve yukarıda söy lediklerimizden herhangi b i r i n i yapıp yapmadığını t e t k i k edelim. Charles'dan değil fakat, İtalya'da da ha uzunca b i r zaman yerler işgal ettiği için hareketi n i n gelişmesi daha i y i t a k i p edilebümiş olan b i r k i m se olarak, Louis'den söz açacağım; ve onun, kendi sininkinden farklı b i r devleti elde t u t m a k için yapıl ması gereken şeylerin nasıl aksini yaptığını görecek siniz. 10 — Kır al L o u i s ' y i , onun gelmesiyle L o m b a r d i a n m yarısını kazanmak istiyen V e n e d i k l i l e r i n hırsı İtalya'ya soktu. Kiralın bu davranışını ayıplayacak değilim; çünkü İtalya'ya ayak atmak isteyince ve bu ülkede dostları olmayınca, büâkîs Kıral C h a r l e s l n muamelesi sebebiyle bütün kapüar kendisine kapan mış olduğu için, mümkün olan dostlukları kabule mecbur oldu. Öteki hareketlerinde hiç b i r h a t a isle memiş olsaydı, teşebbüsünde m u v a f f a k da olacaktı. Böylece Kıral, Lombardiya'yı zaptedince, Charles'in
10
HÜKÜMDAR
kaybettiği şöhret ve itibarı t e k r a r kazandı: Genova teslim oldu, Floransa'lılar dost oldular; Mantova M a r k i s i , F e r r a r a Dukası, Bentivogli, Madonna d i Camerino, Piombino beyleri, Lucca'hlar, Pisa'lılar, Siena'lılar, her b i r i , dost olmak için, karşılamağa çıktılar. Lombardia'da i k i şehir kazanmak için Kıral L o u i s ' y i İtalya'nın üçte ikisinin h a k i m i kılan Venedik'lüer, ancak o zaman, kararlarındaki deli cür'eti anlayabildiler. 11 — Kıral, yukarıda sözü geçen kaidelere riayet etmiş ve çoğu zayıf, k i m i kiliseden, k i m i V e n e d i k lilerden korktuğu için daima kendisi ile b i r l i k ol mağa mecbur bütün bu dostları korumuş ve savun muş olsaydı onun İtalya'da şöhret ve itibarını m u hafaza etmesi ne kadar kolay olacaktı; bunlar vasıtasiyle de, k u v v e t l i kalanlara karşı, kolayca, kendini emniyete alabilirdi. F a k a t Kıral Müano'ya ayak ba sar basmaz, Papa Alessandro'ya Romanya'yı işgal etmesi için yardım etmek suretiyle, aksini yaptı. 3 u kararı ile, dostlarından ve kucağına atılmış olanlar dan kendini m a h r u m ederek, kendi kendini zayıflat tığını ve o kadar büyük b i r otorite sağlayan manevî kudrete b i r o kadar maddî k u d r e t de k a t m a k sure tiyle kiliseyi daha büyük kıldığını farkedemedi. Ve, bir kere i l k hatayı işleyince, bu hatalı yolda yürüme ğe mecbur kaldı: o suretle k i Alessandro'nun hırsına son vermek ve Toscana'ya hâkim olmasına engel ol mak -için İtalya'ya gelmeğe mecbur oldu. Kiliseyi k u d r e t l i kılması ve dostlarından m a h r u m olması yetişmiyormuş g i b i , Napoli Kırallığına sahip olmak için buray: İspanya Kiralı ile paylaştı; ve kendisi İtalya' nın b i r i n c i m u t l a k hâkimi iken, oraya b i r de ortak s o k t u : b u ülkedeki harisler ve kendisinden memnun olmayanlar dayanacak y e r bulsunlar diye. B u kıral-
HÜKÜMDAR
11
k k t a kendisine haraç verecek b i r kıral bırakabilecek iken, kendisini kovabilecek b i r başkasını yerleştir mek için, onu attı. 12 — Fethetmeyi arzu etmek, muhakkak k i , çok tabiî ve alelade b i r şeydir; ve insanlar m u k t e d i r olup bunu ne zaman yaparlarsa, övülecekler, veya, ayıplanmayacaklardır. F a k a t , muktedir olmadıkları h a l de, her ne olursa olsun, bunu yapmağa kalkışırlarsa işte hata ve ayıplanacak şey buradadır. Şu halde, Fransa, kendi k u v v e t l e r i ile, Napoli'ye saldırabiliyor idi ise, saldırmalıydı; bunu yapamıyor i d i ise onu - başkası ile paylaşmamalı i d i . Venediklilerle yaptığı Lombardia paylaşması, İtalya'ya ayak basmasını sağladığı için, mazur görülebilmişse de, aynı zaruret le mazur olmayan N a p o l i paylaşması işi ayıplanma ğa müstahaktır. Böylece Louis şu beş hatayı ilemişti: küçük beylikleri mahvetmiş, İtalya'da b i r kudretlinin k u d r e t i n i artırmış, oraya çok k u d r e t l i b i r yabancı sok muş, i t a l y a ' y a gelip içinde oturmamış, göçmenler yerleştirmemiti. 13 — Venedik'hlerin egemenliğini kaldırmak gibi altıncı hatayı işlememiş olsaydı, b u hatalar, yine, sağlığında, kendisine zarar vermeyebilirdi: çünkü k i liseyi büyütmemiş,- İtalya'ya İspanya'yı sokmamış olsaydı V e n e d i k l i l e r i alçaltmak akülıca ve lüzumlu b i r is olurdu. F a k a t bu i l k kararları verdikten sonra V e n e d i k l i l e r i n çökmelerine hiç b i r zurnan razı olma malıydı; şundan dolayı k i . Venedikliler k u v v e t l i b u lundukça, başkalarım L o m b a r d i a teşebbüsünden dai ma uzak tutacaklardı; çünkü, buranın egemenliğini kendilerine hasretmedikçe, V e n e d i k l i l e r böyle b i r teşebbüse razı olmazlar, veya başkaları burayı F r a n -
12
HÜKÜMDAR
sa'dan alıp Venediklilere vermek istemezlerdi; her ikisine birden çatmağa ise hiç kimse cesaret edemez d i . Ve b i r kimse "Kıral L o u i s b i r muharebeden sa kınmak için Alessandro'ya Romanya'yı, İspanya'ya da N a p o l i Kıralhğmı bıraktı" derse yukarıdaki m u hakeme üe cevap v e r i r i m k i bu d a : h a r p t e n kaçın m a k için b i r karışıklığın gelişmesine hiç b i r zaman müsaade edilmemesinin gerektiğidir; çünkü harpten kaçınılmaz, ancak, kendi zararımıza g e c i k t i r i l i r . Ve yine, bazı kimseler, nikahının bozulmasına ve Rouen Arşövekinin terfiine karşılık, Papa hesabına bu te şebbüse girişmek hususunda Kiralın Papa'ya verdiği sözü öne sürerlerse, buna da hükümdarların verdik leri sözler ve bu sözlerin nasıl tutulması gerektiği hakkında ileride söyleyeceklerimle cevap v e r i r i m . 14 — Şu halde Kıral L o u i s memleketler fethet miş ve bunları muhafaza etmek istemiş olan başka kimselerin uydukları şartlardan hiç birine uymadı ğından Lombardia'yı kaybetmiştir. B u hiç de şaşıla cak b i r şey değildir; olağan ve akla yakındır. Valen¬ tino (Papa Alessandro'nun oğlu Cesare Borgia'yı böyle çağırırlardı) Romanya'yı zaptettiği zamsn, Nantes şehrinde, Rouen Kardinaline b u mese'eleden bahsetmitim. Rouen Kardialı İtalyanların harpten anlamadıklarını söyleyince, ben de, Fransızların dev let işlerinden anlamadıkları cevabını v e r d i m ; çünkü anlasaydılar kilisenin bu kadar k u d r e t kazanmasına, müsaade etmezlerdi. Ve tecrübe ile görüldü k i , î t a L ' ya'da Kilisenin ve İspanya'nın k u d r e t l i olmasına Fransa sebep olmuş, Fransan'ın İtalya'da çökmesine de bunlar sebep olmuşlardır. Bundan da hiç b i r za m a n yanılmayan, veya, nadiren yanüan genel b i r kaide çıkar k i , o da şudur: k i m k i başkasının k u d r e t l i olmasma sebep olur, kendini mahveder; zira bu
HÜKÜMDAR
13
kudret, sebep olan kimsenin y a k u v v e t i veya m a h a r e t i ile meydana gelmiştir; bunların her i k i s i de yeni kudret kazanan için şüpheli ve çekinilecek şeylerdir. I V . BÖLÜM İSKENDER T A R A F I N D A N İŞGAL
EDİLMİŞ
O L A N D A R A KIRATLIĞININ İSKENDER'İN ÖLÜMÜNDEN S O N R A H A L E F L E R İ N E K A R S I 3
N E SEBEPTEN AYAKLANMADIĞI
HAKKINDA
1 — Yeni fetholunmuş b i r devletin elde t u t u l m a sındaki güçlükler göz önünde bulundurulunca, Büyük İskender'in, nasıl olup da, az zamanda, Asya'nın hâki m i olabildiğine ve, burayı işgal eder etmez ölünce de, bütün bu ülkenin a y a k l a r m ası akla yakın görünüyorken, buna rağmen, haleflerinin onu nasıl muhafaza edebildiklerine, ve muhafaza etmekte kendi hırsları neticesinde aralarında doğan güçlüklerden başka güçlüğe rastlamadıklarına şaşılabilir. Cevap olarak derim k i , insanların hatırlayabildiği hükümdarlıklar i k i ayrı şekilde idare olunagelmişlerdir: y a b i r prens ve hepsi de onun k u l u olan kimseler tarafından idare olunurlar - k i , bu k u l l a r , hükümdarın lütfü ve müsa adesiyle vezir olarak o devleti idare etmek işinde y a r dım ederler - veya, b i r hükümdar ile beyler tarafın dan idare o l u n u r l a r k i b u beyler prensin lütfü ile de ğil, f a k a t , soylarının eskiliği ile bu mevkide b u l u n maktadırlar. B u gibi beylerin kendilerine mahsus ül keleri, kendilerini E f e n d i olarak tanıyan ve onlara, t*biî olarak, bağlı olan uyruğu vardır. B i r hüküm dar ile kulları tarafından idare olunan devletlerde ise hükümdarın otoritesi daha büyüktür; çünkü, bü tün ülkesinde, baş olarak tanınan kendisinden g a y r i
14
HÜKÜMDAR
kimse y o k t u r ; başkasına i t a a t edilse bile vezir ve m e m u r o l a r a k e d i l i r ; ve ona karşı hususî b i r bağlı lık duyulmaz. 2 — B u i k i ayrı hükümete misâl, zamanımızda, " T ü r k " ile F r a n s a Kiralıdır. Türk'ün bütün monarşi¬ si b i r E f e n d i tarafından idare olunmaktadır; ötekiler onun kullarıdır; ve ülkesini sancaklara ayırarak ora y a m u h t e l i f valiler gönderir ve, isteğine göre, bunları değiştirir ve yerlerinden oynatır. F r a n s a Kiralı ise, ülkesi içinde uyrukları tarafından tanınan ve onlar tarafından sevilen b i r çok eski B e y ' l e r i n o r t a s m d a d u , B u beylerin kendilerine mahsus imtiyazları v a r dır ; Kır al, k e n d i n i tehlikeye k o y m a d a n , bunları onla rın ellerinden alamaz. B u devletlerin h e r b i r i n i göz den geçiren k i m s e " T ü r k " ün ülkesini zaptetmekte güçlük, f a k a t , b i r kere mağlûp edüince de elde t u t m a k t a büyük kolaylık görecektir. Aksine olarak, bazı sebeplerle, F r a n s a devletini işgal e t m e k t e daha çok kolaylık, f a k a t , elde t u t m a k t a büyük güçlük b u lacaksınız. 3 — "Türk"ün ülkesini zaptedebilmekteki güç lüğün sebepleri o ülkenin beyleri tarafından dâvet o l u n a m a m a k t a n ve m a i y e t i n d e k i l e r i n i n ayaklanması ile teşebbüsün kolaylaşacağına ümit bağlanamamasmdandır; b u da, yukarıda söylenen sebeplerden do ğar. Çünkü hepsi de, k e n d i kulları ve lütuf görmüş l e r i olduğu için, daha güçlükle i f s a t olunabüirler; i f s a t olun sal ar büe - söylenen sebeplerle halkı a r k a larından sürüöleyemiyecekleri için, - o n l a r d a n pek az f a y d a beklenebilir. B u n d a n dolayı " T ü r k " e k i m sal-* dırırsa onu b i r l i k bulacağını düşünmeye m e c b u r d u r ; ve b u sebeple ümidini başkalarının iç düzensizliğine değil, d a h a çok, k e n d i öz k u v v e t i n e bağlaması u y g u n
HÜKÜMDAR
15
olur. F a k a t yeniden o r d u düzemiyecek şekilde, b i r kere, savaş meydanında mağlûp edildi m i , Hüküm dar 'ın soyundan başka çekinilecek b i r şey kalmak; bu da yok edilince, başkalarının halk nazarında i t i barı olmadığı için, k o r k u l a c a k kimse kalmaz. Ve za ferden evvel galip, onlardan nasıl b i r şey bekleye mez i d i ise, zaferden sonra da, böylece, onlardan korkmamalıdır. 4 — Fransa g i b i idare olunan kıralhklarda b u n u n aksi v a k i o l u r ; çünkü kırallığın bazı B e y l e r i n i kendi t a r a f m a çekmek suretiyle, kolaylıkla, oraya girebüirsin; çünkü m e m n u n olmayanlar ve yenilik istiyenler daima b u l u n u r : b u gibiler, sojıenen sebep lerden dolayı, sana o ülkenin yolunu açabüirler ve sana zaferi kolaylaıtırabilirler; f a k a t , sonra, orada tutunabilmek için, gerek sana yardım edenlerden, ge rekse sıkıntıya soktuklarından sonsuz güçlükler çe kersin. Hükümdar'm soyunu söndürmek dahi yet mez, çünkü, geriye, yeni değişikliklerin başına geçen b i r takım beyler kalır; bunları ne memnun etmeye ne ortadan kaldırmaya m u k t e d i r olamayınca da, i l k fırsatta bu ülkeyi kaybedebilirsin. 5 — Şimdi Dara'nıııkinin ne biçim b i r hükümet olduğuna bakarsanız, Türk Sultanlığının tıpkısı ol duğunu görürsünüz; ve bunun için İskender'in i l k i n Dara'ya saldırması ve onu açık sahrada mağlûp et mesi gerekmiştir. B u zaferden sonra, D a r a ölünce, yukarıda söylenen sebeplerle, bu devlet emniyetle i s kender'e kaldı. Ve halefleri b i r l i k olsalardı burada rahatça hüküm sürebilirlerdi: bu devlette kendileri n i n yarattıkları kargaşalıktan başka kargaşalık çık madı. F a k a t F r a n s a gibi düzenlenmiş devletleri bu kdar gürültüsüzce elde t u t m a k mümkün değüdir
16
HÜKÜMDAR
Romalılara karşı İspanya'da, Fransa'da ve Yunanis tan'da sık sık v u k u a gelen ayaklanmalar bu memle ketlerde b i r çok B e y l e r i n bulunmasından doğmuş t u r ; bu B e y l e r i n hâtırası durduğu müddetçe, Roma lılar, b u ülkenin ellerinde kalıp kalmayacağını daima şüpheli gördüler; fakat, İmparatorluğun k u d r e t ve sürekliliği ile B e y l e r i n hâtırası sönünce bunların güvenli sajıibi oldular. Ve daha sonra Romalılar ken d i aralarında savaşınca, her b i r i , kurduğu hâkimiyet derecesinde, bu vilâyetlerin b i r kısmını beraberinde sürükliyebildi. B u vilâyetler eski B e y l e r i n soyu sön düğü için de, Romalılardan başkasını tanımaz ol muşlardı. Bütün bu işler gözönünde tutulunca, İs kender'in A s y a devletini elinde t u t m a k t a k i kolaylı ğa ve, P y r r h o s ile daha b i r çokları için olduğu gibi, kazandıklarını muhafaza etmekte başkalarının uğra dıkları güçlüklere şaşılmaz. B u da galibin az veya çok liyakatinden değil, f a k a t , d u r u m u n başkalığından doğmuştur.
V. BÖLÜM Z APTO^UNM AD A N KENDİ
KANUNLARI
ŞEHİRLERİN V E Y A NASIL
İDARE
EVVEL
İLE
YAŞAYAN
HÜKÜMDARLIKLARIN
OLUNMALARI
GEREKTİĞİ
HAKKINDA 1 — Dediğim şeküde kazanılan memleketler, kendi kanunları ile ve hürriyet içinde yaşamağa alış kın iseler, bunları elde t u t m a k için üç y o l vardır: b i rincisi y o k e t m e k t i r ; Öteki y o l bizzat gidip oralarda oturmaktır; üçüncüsü de v e r g i almak ve, o memle-
HÜKÜMDAR
İT
ketlerde sana dost olarak oraları muhafaza edecek az kişilik b i r hükümet k u r m a k suretiyle, onları k e n di kanunları üe yaşamakta serbest bırakmaktır. Çünkü b u hükümet, burayı zapteden hükümdar t a rafından yaratıldığı için, hükümdarın dostluğu ve k u v v e t i olmaksızın a y a k t a duramıyacağmı b i l i r , ve onu idame için, her şeyi yapmağa mecbur olur. Ve hür yaşamaya alışmış b i r şehir, y o k edilmek isten meyince, herhangi başka b i r yoldan ziyade, kendi hemşehrileri vasıtasiyle daha k o l a y elde t u t u l u r . 2 — Misâl olarak îsparta'lılar ve Roma'lılar v a r dır, I s p a r t a ' h l a r A t i n a ve Thebai'yi, oralarda az k i şüik b i r hükümet k u r m a k suretiyle, elde t u t t u l a r ; bununla beraber bunları yine kaybettiler. Roma'hlar Kapus, K a r t a c a ve Numanzia'yı elde t u t m a k için o n ları yıktılar ve böylece kaybetmediler. Yunanistan'ı, hemen hemen îspartalıların yaptığı gibi hür kılarak ve kanunlarını kendilerine bırakarak, t u t m a k istedi l e r ; f a k a t m u v a f f a k olamadılar. Öyle k i , muhafaza edebümek için b u ülkede b i r çok şehirleri yıkmağa mecbur oldular. 3 Çünkü, h a k i k a t t e , b i r ülkeye sahip olabil mek için onu yıkmaktan başka hiç b i r emniyetli y o l y o k t u r . Ve hür yaşamaya alışmış b i r şehri zaptedip de onu yıkmayan kimse, kendisinin o şehir tarafın dan yıkıldığını beklemelidir. Çünkü ayaklanmada, hürriyet adını ve kendi eski âdet ve nizamlarını sı ğmak olarak kullanır k i , her i k i s i de, ne zamanın geç mesiyle, ne de menfaat karşısında, asla unutulmaz l a r . Ve ne yapılsa, ne tedbir alınsa, ahalisi b i r b i r i n den ayrılmaz veya dağıtılmazsa, o adı, o âdet ve n i zamı u n u t m a z l a r ; Floransa'hlar tarafından esaret al¬ F: 2
18
HÜKÜMDAR
tına alındıktan yüz sene sonra Pisa'nm yaptığı gibi, her fırsatta, onlara sığınırlar. F a k a t şehir veya eya letler bir hükümdarın hâkimiyeti altında yaşamağa alışık iken sülâle sönünce, b i r yandan i t a a t etmeğe yatkın oldukları için, diğer yandan eski hükümdarla rı ortada olmadığından kendi aralarında yeni b i r hükümdar çıkartmakta uyuşamazlar, hür yasamayı bilmezler; öyle k i süâha sarılmakta daha gevşektir l e r ; ve bir hükümdar bunları daha kolaylıkla kazanabüir ve emniyet altında tutabüir. F a k a t cumhuri yetlerde daha çok dirilik, daha çok k i n , daha faz la i n t i k a m arzusu vardır; geçmiş hürriyetlerinin hâ tırası ne onları bırakır, ne onlara d i r l i k v e r i r : o su retle k i en i y i y o l cumhuriyetleri söndürmek veya g i dip oralarda yerleşmektir.
V I . BÖLÜM ÖZ SİLAHLARLA V E L İ Y A K A T L E K A Z A N I L A N YENİ HÜKÜMDARLIKLAR H A K K I N D A 1 — Gerek hükümdar gerekse devlet bakımın dan büsbütün yeni olan hükümdarlıklar üzerine y a pacağım konuşmada çok büyük misâller sayarsam kimse şaşmasın; çünkü insanlar, hemen daima, baş kalarının geçmiş bulundukları yoldan yürüdükleri ve kendi icraatını t a k l i t ile yürüttükleri için, - baskalarınm yolunu tamamiyle t u t m a k mümkün olmayınca ve t a k l i t ettiklerinin liyakatine b i r sey ilâve edeme yince - ihtiyatlı b i r insan, daima, büyük adamların geçtiği yoldan gitmeğe ve en i y i olanları t a k l i t etme ğe mecburdur; tâ k i kendi l i y a k a t i yetişemese büe, hiç olmazsa, onları andırsın, ihtiyatlı okçular da boy-
HÜKÜMDAR le y a p a r : v u r m a k i s t e d i k l e r i yer çok uzak görünün ce, yaylarındaki k u d r e t i n nereye k a d a r yetişeceğini büdikleri için, nişanlarını hedeften çok daha yükseğe alırlar: okları ile b u k a d a r yüksekliğe ulaşmak için değil, f a k a t , b u k a d a r yüksek nişanın yardımı üe he deflerine v a r m a k için. 2 — Böylece d i y o r u m k i , tamamiyle y e n i olan ve yeni b i r hükümdarı b u l u n a n hükümdarlıklarda, b u y e r l e r i kazanan kimsenin az veya çok l i y a k a t l i o l u şuna göre, bunları muhafaza etmekte de az veya çok güçlük vardır. V e alelade b i r insan iken hükümdar olmak olayı l i y a k a t veya t a l i h i gerektirdiği için, b u i k i şeyden b i r i n i n veya ötekisinin b i r çok güçlükleri az çok hafiflettiğine hükmolunabüir; bununla bera ber talihe daha az bağlanmış olan daha çok t u t u n u r . Başka memleketi olmadığı için hükümdarın bizzat gelip burada oturmağa mecbur olması da kolaylıklar doğurur. 3 — F a k a t t a l i h t e n dolayı olmayıp da öz l i y a k a t l e r i üe hükümdar olanlara gelince, d e r i m k i b u n ların en mükemmelleri Musa, Keyhusrev, Romulus, Theseus ve benzerleridir. Gerçi, Allanın kendisine b u yurduğu işlerin sadece icracısı olduğu için, Musa'dan bahsetmek gerekmezse de, asü A l l a h l a konuşmaya onu lâyik kılan yalnız o büyük mazhariyeti için d a h i olsa, ona h a y r a n kalınmahdır. F a k a t biz Kıratlıklar fetheden veya k u r a n Keyhusrev'e ve başkalarına ba kalım; hepsini t a k d i r e lâyıik göreceksiniz; ve bunla rın hususî icraat ve düzenleri t e t k i k edilirse, o kadar büyük b i r öğreticiye m a l i k olmuş olan Musa'nınkılerine aykırı görünmezler. Ve hayatları üe yaptıkla rı incelenirse, b u kimselerin t a l i h i n elinden fırsattan başka b i r şeye nail olmadıkları görülür; fırsat b u r -
20
HÜKÜMDAR
lara, istedikleri şekle sokabilmek üzere, h a m madde y i v e r d i : b u fırsat olmasaydı ruhlarındaki l i y a k a t k a y b o l u r d u ; ve bu liyakatleri olmasaydı, fırsat da beyhude çatmış olurdu. 4 — Böylece, Musa için i s r a i l milletini Mıs'j'da köle ve Mısırlıların zulmüne uğramış olarak bulmak gerekti, tâ, k i bu millet, esaretten k u r t u l m a k için, Musa'nın arkasından gitmeğe hazır olabilsin. Roma Kiralı ve bu vatanın kurucusu olmasını istemesi için Romulus'un Alba'ya sığmaması, doğar doğmaz terkedilmiş olması lâzımdı. Keyhusrevln iranlıları M e d l e r i n hâkimiyetinden gayrimemnun, M e d l e r i de, uzun süren sulhten dolayı, gevşemiş bul ması lâzımdı. Theseus, Atinalıları dağılmış bulmasa idi, kendi l i y a k a t i n i gösteremezdi. Böylece bu fırsat lar b u adamları bahtiyar kıldı; bunların mükemmel l i y a k a t l e r i de bu fırsatları b e l i r t t i . B u sebeple vatan ları yükseldi ve çok bahtiyar oldu. 5 — L i y a k a t yolu ile, deminküer gibi, hükümdar olanlar hükümdarlığı zahmetle kazanırlar, f a k a t ko laylıkla ellerinde t u t a r l a r : hükümdarlığı kazanmak t a uğradıkları güçlükler, kısmen, kendi devletlerini k u r m a k ve güvenliklerini sağlamak için sokmağa mecbur oldukları yeni nizam ve âdetlerden doğar. Yeni nizamlar sokmağa ön ayak olmak kadar ele alınması güç, başarılması şüpheli ve idaresi teh likeli b i r şey bulunmadığı göz önünde tutulmalıdır. Çünkü eski nizamlardan çıkarı olanların hepsi yeni düzeni kuranın düşmanıdır; yeni düzenden faydala nacakların hepsi de onun hararet siz müdafüeridir. B u hararetsizlik ise, kısmen, kanunu kendi t a r a f l a rında gören hasımlardan korkulduğundan, kısmen de,
HÜKÜMDAR
21
sağlam b i r tecrübesini görmeden yeni şeylere ger çekten inanmayan insanların inanmazlığından doğar. Bundan da şu çıkar k i düşman olanlar, hücum fırsa tını buldukları her zaman, h a r a r e t l i partizan olarak saldırırlar; öteküer ise gevşekçe müdafaa ederler; öyle k i onlarla beraber tehlikeye düşülür. * ^==3» g 6 — B u noktayı iyice incelemek istersek, b u ye n i l i k getirenlerin kendi başlarına mı iş gördüklerini, yoksa başkalarının yardımına mı bağlı olduklarını araştırmak lâzımdır; yâni, kendi eserlerini yürütmek için rica etmeğe m i mecburdurlar, yoksa, zorla iş gö
rebilirler m i ? B i r i n c i halde sonuçları daima fena olur ve hiç b i r şeyin arkasını getirmezler; f a k a t yalnız kendilerine güvenirler ve zorla iş görebilirlerse, o zaman nadiren tehlikeye düşerler. İyi silâhlanmış bütün peygamberlerin galip çık maları ve süâhsızların başarısızlığa uğramaları b u n dandır. Çünkü, evvelce söylenen şeylerden başka, milletlerin tabiatı değişkendir; onları b i r şeye^inandırmak kolaydır, f a k a t b u inançta t u t m a k güçtür. B u n u n için o şekilde t e r t i p l e n m e k lâzımdır k i artık ianmadıkları zaman zorla inandırmak mümkün o l sun. 7 — Musa, Keyhusrev, Theseus ve Romulus s i lâhsız olsalardı, k e n d i nizamlarına uzun müddet r i a yet ettiremezlerdi; nasıl k i , zamanımızda, F r a G i r o l a mo Savonerola'nın baına aynı şey gelmiştir; h a l k inanmamaya başlayınca, kendi y e n i nizamları içinde mahvolup g i t t i ; o ise inanmış olanları inançlarında sabit t u t m a k ve inanmayanları inandırmak çaresine m a l i k değüdi. Onun için yukardaküer işlerinde bü-
-
22
HÜKÜMDAR
yük güçlüğe uğrarlar, bütün tehlikeleri de y o l boyuncadır, ve l i y a k a t l e r i ile bunları yenmeleri icabeder; f a k a t b i r kere yenip saygı ve i t i b a r görmeğe başla yınca, mevkilerine haset edenleri söndürmüş bulun dukları için, kudretli, güvenli, itibarlı ve bahtiyar kalırlar. 8 — B u kadar yüksek misâllere daha küçük b i r misâl k a t m a k i s t i y o r u m ; f a k a t yine onlarla münase betti olacaktır; ve isterim k i b u misâl buna benzer (hgerîeri için de yetsin; bu da Siracusa'lı Hieron'dur. B u zat sade bîr vatandaş iken Siracusa hükümdarı o l d u : o da, talihten, yalnız fırsata naü olmuştu; çün kü Siracusa'lılar ezümekte olduklarından onu kendi lerine başbuğ seçtüer; böylece onlara hükümdar ol mağa lâyik oldu. Daha, hususî hayatında, o kadar faziletli idi Ifci, ondan bahseden b i r yazar şöyle der: "Hükümdarlık etmek için b i r Kıralhktan başka eksi ği y o k t u r . " (*) B u zat eski milisleri söndürdü, yeni sini nizamladı; eski dostlukları bıraktı, yemlerini edindi; ve kendisine ait askerleri ve dostlukları oldu ğu için böyle b i r temel üzerine her türlü binayı k u r a büdi^Öyle k i kazanmakta çok, muhafaza etmekte ise az zahmet çekti. m
BÖLÜM
BAŞKALARININ SİLÂHLARI V E TALİHİ İLE KAZANILAN Y E N İ HÜKÜMDARLIKLAR H A K K I N D A 1 — Alelade b i r vatandaş iken yalnız t a l i h dolayı(*) Metinde Latineeai yazılmıştır: "Quod nihil Uli deerat ad regnandum praeter regnum."
HÜKÜMDAR
23
siyle hükümdar olanlar az zahmetle olurlar, f a k a t çok zahmet ile t u t u n u r l a r ; y o l boyunca da hiçbir güçlüğe uğramazlar, çünkü oraya uçarlar; f a k a t bütün güç lükler kondukları zaman doğar. B u gibüer de para karşılığında, veya, bağış yapanın lütfü üe b i r kimse••• ye b i r devlet bağışlandığı zaman hükümdar olanlar dır: Ülkeyi kendi güvenliği ve şan-ü şerefi adına m u hafaza etsinler diye Yunanistan'da Ionis ve Hellespontos şehirlerinde D a r a tarafından hükümdar y a pılan b i r çoklarına vâki olduğu, ve yine, askerleri i f s a t ederek alelâde vatandaşlıktan imparatorluğa yükselen kimselerin i m p a r a t o r yapıldıkları g i b i . 2 — B u n l a r sadece kendüerine lütufta bulunan ların iradeleri ve t a l i h l e r i y l e yerlerinde kalırlar k i , b u i k i s i de istikrarsız ve çok oynak şeylerdir. B u k i m seler b u rütbeyi ne muhafaza etmesini bilirler ne de buna m u k t e d i r d i r l e r : bilmezler, çünkü büyük maharet ve l i y a k a t sahibi b i r (*) kimse değilse, daima h a l k t a n b i r kimse g i b i yaşamış bulunduğu için, emir ve k o m u t a etmesini bümesi akla yakın değüdir; m u k t e d i r değildirler, çünkü kendilerine dost ve sadık olabile cek kuvvetlere m a l i k değüdirler. Bundan başka, b i r den bire türeyen devletler - tabiatın çabucak doğup büyüyen diğer her şeyi g i b i - i l k aksi rüzgârla devrümiyecek şekilde köklere ve dal budaklara m a l i k o¬ lamazlar; meğer k i , evvelce söylendiği gibi, birden bire hükümdar olanlar t a l i h i n kucaklarına attığı şe y i derhal muhafaza etmeğe kendilerini hazırlamasını bilsinler ve başkalarının hükümdar olmadan evvel attıkları temelleri sonradan atsınlar. (*) Metin böyledir: cemiden, birden müfrede t e k r a r cemie dönüyor.
atlıyor; sonra
24
HÜKÜMDAR
3 — L i y a k a t veya t a l i h ile hükümdar olmak h a k kında söylediğim b u yollardan her i k i s i için zamanl ınızdan i k i misâl zikretmek i s t e r i m : bunlar da Fran¬ cesco Sforza ile Cesare Borgia'dir. Francesco, u y g u n çareler ve büyük b i r l i y a k a t üe, alelade vatandaşken Milano Dukası o l d u ; ve b i n zahmetle kazandığım az güçlükle muhafaza e t t i . Öbür yönden, h a l k tarafın dan D u k a Valentino diye anılan Cesare B o r g i a dev l e t i babasımn t a l i h i sayesinde kazandı; ve, başkanı nın silâh ve t a l i h i n i n bahşettiği devlette kök t u t m a k için uzağı gören ve l i y a k a t l i b i r kimsenin yapmağa mecbur olduğu her şeyi yapmasına ve her çareye baş vurmasına rağmen, yine babasının t a l i h i ile b i r l i k t e onu k a y b e t t i . Çünkü, yukarıda söylendiği gibi, temel l e r i önce atmayan kimse, mimarın zahmeti ve bina nın tehlikesi pahasına olmakla beraber, büyük l i y a k a t göstererek sonradan atabilir. Böylece Duka'nın bütün yaptıkları incelenirse, gelecekteki k u d r e t i için büyük temeller attığı görülür k i , bunlar hakkında söz söylemeyi fazla görüyorum; çünkü b i r yeni hüküm dara, onun yaptıklarının örneğinden daha i y i , hangi tavsiyelerde bulunacağımı bÜemiyorum: ve onun t e r t i p l e r i kendine faydalı olmadı ise, k a b a h a t onun de ğildi; çünkü bu, olağanüstü ve büyük b i r t a l i h aksiliğindendi. 4 — K e n d i oğlu Duka'yı büyük kılmak isteğinde, V I . Alessandro için, önünde ve gelecekte büyük güç lük vardı, i l k olarak, Kiliseye a i t olmayan hiç b i r devlette onu hükümdar yapmak imkânını göremiyord u ; Kiliseye a i t olanım almağa kalkışınca da Milano Dukasının ve Venedik'lÜerin buna m u v a f a k a t etmiyeceklerini büyordu; çünkü Faenza ve R i m i n i , çoktanberi, Venedik'lilerin himayesi altında idiler. B u n d a n başka I t a l y a ' d a k i silâhlı kuvvetleri, bühassa kendüe-
%
HÜKÜMDAR
25
rinden f a y d a l a n m a k mümkün olacak olanları, Papa nın büyüklüğünden korkması icabeden kimselerin elinde görüyordu; b u k u v v e t l e r i n hepsi de Orsini'ler, Colonna'lar ve hempalarının elinde olduğu için, bun l a r a güveni olamazdı. B u n d a n dolayı b i r kısmına em niyetle hâkim ve sahip olabilmesi için bu nizamın bo zulması ve bunlara a i t devletlerin parçalanması lâ zımdı k i , b u da k o l a y o l d u ; çünkü, başka sebeplerden dolayı Fransız'ları i t a l y a ' y a t e k r a r geçirmeğe yelte nen V e n e d i k l i l e r i b u l d u ; b u işe yalnız karşı gelme mekle kalmadı, Kıral L o u i s ' n i n eski nikâh işini h a l letmek suretiyle, b u n u daha fazla kolaylaştırdı. 5 Böylece Kıral Venedik'lüerin yardımı ve Allessandro'nun m u v a f a k a t i y l e İtalya'ya geçti; ve Kıral daha M i l a n o ' y a varır varmaz Papa, Romagna'y a karşı yapacağı h a r e k e t için, ondan silâhlı-kuvvet ler aldı. Kıral b u teşebbüse k e n d i şöhret ve itibarı bakımından m u v a f a k a t e t t i . Böylece D u k a , Romagna'yı zaptedip Colonna'lıları mağlûp e t t i k t e n sonra, burayı muhafaza etmek ve daha ilerisine g i t m e k i s teğine i k i şey engel o l u y o r d u : b i r i sadık görünmeyen askerleri, ötekisi de Fransa'nın iradesi i d i ; y a n i i s t i fade ettiği O r s i n i k u v v e t l e r i n i n , ihtiyaç anında, işten kaçınmalarından ve, yalnız kazanmasına engel olma larından değil, f a k a t , kazandıklarını dahi elinden a l malarından ve hattâ kiralın da aynı muameleyi y a p masından k o r k u y o r d u . Faenza'nm zaptından sonra Bologna'ya saldırdığı zaman, b u hücumda gevşek davrandıklarını gördüğü Orsiniler bunun delilini ver diler. Papa, Ürbino Dukalığım alıp Toscana'ya saldır dığı zaman kiralın da iç n i y e t i n i anladı: Kıral o n u b u teşebbüsten vaz geçirmişti. B u n u n üzerine duka, b i r daha, başkasının süâh ve talihine tâbi olmamak k a rarını verdi.
26
HÜKÜMDAR
— Ve ük iş olarak R o m a ' d a k i O r s i n i ve Colonna taraflarını zayıflattı: bunların asilzade olan bütün/ taraftarlarını, onlara büyük maaşlar tahsis ederek,' kendine asilzade olarak aldı; derecelerine göre k o mutanlıklar ve memuriyetlerle şereflendirdi: o suret le k i , birkaç ay içinde eski partilerine olan sevgileri söndü ve t a m a m i y l e dukaya yöneldi. B u n d a n son r a , Colonna'lıları dağıtmış bulunduğu için, O r s i n i l e r i söndürmek fırsatını bekledi; b u fırsat da u y g u n şe kilde geldi, kendisi de bu fırsattan daha i y i şekilde faydalandı; çünkü O r s i n i l e r , Dukanın ve Küisenin k u v v e t kazanmasının kendi yıkılışları demek olduğu n u geç olarak f a r k edince, Perugia bölgesinde M a g i one'de b i r toplantı yaptüar. B u toplantıdan, D u k a nın, Fransızların yardımı ile, hepsinden muzaffer çıktığı U r b i n o ayaklanması, Romagna kargaşalığı ve sonsuz tehlikeler doğdu. 7 — Böylece, şöhret ve itibarı avdet edince, ve - b i r daha tecrübe etmeğe mecbur k a l m a m a k için ne Fransızlara ne başka yabancı kuvvetlere güven mediğinden, hilelere baş v u r d u . Duygularını o kadar i y i gizlemesini b i l d i k i O r s i n i l e r , Sinyor Paulo'nun aracılığiyle, D u k a ile barıştılar; D u k a , hü'atlar, pa r a ve a t l a r armağan ederek Paulo'ya güven vermek için hiç b i r nezaketi esirgemedi; o derecede k i , saf lıkları onları Sinigallia'da D u k a ' m n eline düşürdü. B u suretle, bu başları y o k edip taraftarlarını kendine dost kalınca D u k a , U r b i n o Dukahğıyle b i r l i k t e bütün Romagna'ya hâkim olarak, ve kendi eseri olan r e f a h t a n halkın istifadeye başlamasiyle, bühassa, Romagna'nın dostluğunu kazandığını ve bütün b u m i l letleri kendisine bağladığını görerek hâkimiyetine i y i temeller atmış bulunuyordu.
HÜKÜMDAR 8
27
B u işler zikredilmeğe ve başkaları tarafın
dan t a k l i t edilmeğe lâyik oldukları için, bunları öir t a r a f a bırakmak i s t e m i y o r u m . D u k a Romagna'yı zaptedince, uyruğu idare edecek yerde soyan ve birleştirecek yerde b i r b i r i ne düşman kılacak vesileler veren beceriksiz bey ler tarafından idare edildiğini gördü; o derecede k i , memleket hırsızlıklar, k a v g a l a r ve her türlü kötülüklerle dolu i d i . Memleketi saltanatın b u y ruğuna i t a a t l i kılmak ve dirliğe kavuşturmak için sağlam b i r idare k u r m a k lüzumuna hükmetti. B u maksat için de, t a m y e t k i ile teçhiz ederek, za l i m ve becerikli olan Remiro da Orco'yi oraya t a y i n e t t i . B u zat, kısa zamanda, büyük i t i b a r kazana r a k Romagna'yı birleştirdi ve dirliğe kavuşturdu. Bundan sonra duka, n e f r e t i mucip olur kaygusuyla, bu kadar fazla otoritenin lüzumlu olmadığına k a r a r v e r d i ve ülkenin ortasına mükemmel b i r başkanla sivil b i r mahkeme k u r d u , k i her şehrin burada k e n d i avukatı b u l u n u y o r d u . E s k i şiddetlerin bazı düşman lıklar yarattığını bildiği için de, halkı yatıştırmak ve her yönden kazanmak için, bazı zulümler yapılmışsa bile bunun, kendisinden değü, f a k a t veküinin zalim tabiatinden geldiğini göstermek istedi. Ve b u fırsat t a n hemen f a y d a l a n a r a k b i r sabah, erkenden, Cesana'da, şehir meydanlığında, yanında b i r odun kütüğü ve kanlı-bir bıçak olduğu halde, veküini ikiye parça lattı. B u manzaranın vahşiliği halkı memnun etti, ay nı zamanda^ şaşkına çevirdi. 9 F a k a t başladığımız n o k t a y a dönelim. D i y o r u m k i , istediği g i b i süâhlanmak ve yakın komşu o l m a k l a kendisine zarar verebilecek süahlı k u v v e t l e r i n büyük b i r kısmını y o k e t m e k suretiyle kendisini
1
HÜKÜMDAR
28
çok k u v v e t l i ve mevcut tehlikelerden kısmen k o r u n muş gören D u k a için, fütuhatına devam etmek iste yince, yalnız Fransa Kiralını hesaba k a t m a k kalıyor d u ; çünkü hatasını geç anlayan kiralın buna t a h a m mül etmiyeceğini biliyordu. B u sebeple yeni dostluk lar aramağa, Gaeta'yı muhasara eden İspanyol'lar aleyhinde Fransız'ların Napoli Kırallığı üzerine yü rüyüşlerinde'Fransa'ya karşı kararsız b i r vaziyet t a kınmağa başladı. Maksadı da kendisini onlara karşı emniyet altında bulundurmaktı k i , Allessandro sağ kalmış olsaydı, bunda da çabucak m u v a f f a k olacak tı. Hâlin olayları karşısında davranışı işte böyle o l muştu. 10 — F a k a t , gelecek olaylara gelince, her şeyden evvel Papalık makamına yeni gelecek olanın kendisi ne dost olmamasından ve Allessandro 'nun kendisine verdiğini yeni Papa'nın geri almağa yeltenmesinden çekinmesi gerekti. Buna da dört şekilde çare bulma ğı düşündü: evvelâ, yeni Papa'ya b u fırsatı verme mek için, malsız ve mülksüz bıraktığı bütün beylerin soyunu sopunu söndürmek; ikincisi, evvelce söylen diği gibi, Roma'daki bütün asilzadeleri, onlar vasıtasiyle Papa'yı dizginliyebilmek için, kendine bağla m a k ; üçüncüsü Kardinaller hey'etini, mümkün oldu ğu kadar, kendi tarafına çekmek; dördüncüsü de, Papa ölmeden, b i r i l k saldırışa tek başına dayanabi lecek derecede, nüfuz ve k u d r e t kazanmak. Allessand r o ' n u n ölümünde bu dört şeyden üçünü yapabümışti; dördüncüsünü de tamamlamak üzere i d i : çün kü soyduğu beylerden yakalayabildiği kadarını öl dürmüş ve pek azı kurtulabilmişti; Roma asilzadele r i n i kendi tarafına kazanmış ve K a r d i n a l l e r heyetin de de çok fazla taraftarları olmuştu; yeni fütuhata gelince, Toscana ya hâkim olmayı tasarlamış, P e r u T
HÜKÜMDAR
29
gia ve Piombino'yu esasen zaptetmiş, Pisa'yı da h i mayesine almış bulunuyordu, 11 — Fransa'dan çekinecek b i r şeyi kalmayınca (Fransızlar, İspanyollar tarafından, Napoli Kıralhğından koğuldukları için f i l v a k i onlardan çekinecek bir şey kalmamıştı; o suretle k i herkes onun dostlu ğunu satın almak mecburiyetinde idi.) Pisa'ya sal dırır, bundan sonra, Lucca ve Siena - kısmen F l o r a n salüara hasetlerinden, kısmen korkudan - derhal teslim olurlardı; Floransa'hların ise kurtuluş çaresi y o k t u . B u işlerde m u v a f f a k olsaydı (Papa Alessandro'nun öldüğü sene m u v a f f a k olabilirdi), o kadar kudret ve i t i b a r kazanırdı k i , kendi kendine ayakta durabilir ve başkasının t a l i h ve kudretine değil, ken d i kudret ve maharetine güvenebilirdi. F a k a t Allessandro, D u k a kılıcı sıyırıp işe koyulduktan beş sene sonra öldü. Oğlunu da, sağlam temellere dayanmış yalnız b i r Romagna devleti ile ve bütün diğer ülkele r i i k i kuvvetli düşman ordusu arasmda mesnetsiz b i r durumda olduğu halde, ölüm derecesinde hasta bı raktı. 12 — Duka'da o kadar sert b i r azım ve o kadar liyakat vardı k i , insanların nasıl kazanılacaklarını veya kaybedileceklerini o kadar i y i büiyordu k i , ve o kadar kısa zamanda attığı temeller o derece sağ¬ lamdı k i , bütün o ordular aleyhinde olmamış olsay dı, yahut hastalanmasaydı, bütün güçlüklerin hak kından gelirdi. Attığı temellerin sağlamlığı şundan anlaşılabilir k i , Romagna kendisini b i r aydan fazla bekledi; yarı ölü olduğu halde Roma'da emniyetle oturabildi ve Ballioni, V i t e l l i , O r s i n i l e r , Roma'ya geldikleri halde, aleyhinde b i r şey yapamadılar. Ken di istediği kimseyi Papalık makamına getiremediyse
30
HÜKÜMDAR
de, hiç olmazsa, kendi istemediği kimsenin Papa o l mamasını sağladı. AUessandro'nun ölümünde kendi si sıhhatte olsaydı, her şey kolay olurdu. Babası ölünce neler olabileceğini düşündüğihri ve her şeye çare bulmuş olduğunu, f a k a t , b u ölüm anında, kendisinin de Ölüm halinde bulunacağını hiç düşünemediğini, i k i n c i G i u h V n u n Papalığa seçildiği günlerde bizzat kendisi bana anlattı, 13 — Böylece, Duka'nın bütün yaptıklarını t o p layıp bakınca onu nasıl muahaze edeceğimi büemiy o r u m ; büâkis, yaptığım gibi, t a l i h eseri olarak ve başkalarının silâhlariyle egemenliğe erişen herkese misâl diye gösterilmeğe lâyik b u l u y o r u m . Çünkü r u h u büyük, niyet ve hedefleri yüksek olduğu için baş ka türlü davranamazdı; tasarılarına ise yalnızca Allessandro'nun Ömrünün kısalığı ve kendi hastalığı engel oldu. Şu halde, yeni ülkesinde düşmanlarına karşı güvenliğini sağlamak, dostlar kazanmak, zorla, veya hile ile muzaffer olmak, kendisini h a l k a sevdir mek ve k o r k u ile saydırmak, askerleri arkasından sürüklemek ve onların saygısını sağlamak, zararı dokunabüen ve zarar yapmak zorunda olan kimsele r i yok etmek, yeni usullerle eski nizamları yenüeşt i r m e k , sert ve i y i l i k sever, asil r u h l u ve hoşgörür olmak, sadık olmayan milisleri söndürmek, yenisini k u r m a k , gönül rızası üe iyüik, veya, çekinerek kötü lük edebüecek şeküde kuralların ve hükümdarların dostluğunu muhafaza etmek istiyen b i r kimse, D u ka'nın yaptıklarından daha taze misaller bulamaz. * " * ^ 4 * — Y a l m z Giulio'nun Papa yapılması işinde muaheze olunabüir; burada fena b i r seçim yaptı; çünkü, evvelce söylendiği gibi, kendisine göre b i r Papa yapamayınca, Papa olmasını istemediği kimse-
31
HÜKÜMDAR
n i n Papa olmamasını sağlayabilirdi; ve kendisinden fenalık gören, veya Papa olunca kendisinden k o r k mak mevkiinde kalacak olarî kardinallerin Papalığı na asla m u v a f a k a t etmemeli i d i . Çünkü insanlar y a k o r k u d a n veya düşmanlıktan fenalık yaparlar. K e n d i sinden fenalık görenler arasında San Piero ad Vin¬ cula kardinali, k a r d i n a l Colonna, San Giorgio k a r d i nali, kardinal Ascanio vardı; diğerlerinin de, Papa oldukları takdirde, kendisinden korkacak sebepleri vardı; Ruen k a r d i n a l i üe İspanyol'lar müstesna: İs p a n y o l l a r akraba ve minnet altında oldukları için; Ruen k a r d i n a l i ise, F r a n s a Kıralhğı onu t u t m a k l a k u v v e t l i olduğu için. B u n d a n dolayı D u k a , her şey den önce, b i r İspanyol'u Papa yapmalı i d i ; buna gü cü yetmeyince, San Piero ad Vincula k a r d i n a l i n i n değÜ, Rouen k a r d i n a l i n i n Papa olmasına rıza göster meli i d . Çünkü büyük adamlarda, yeni menfaatlerin eski haksızlığı ve zararları unutturacağını sanan kimse aldanır. Demek k i , D u k a b u seçimde yanlış y o l t u t t u , bu da, sonunda mahvına sebep oldu, I
V I I L BÖLÜM A L Ç A K L I K L A HÜKÜMDARLIĞA HAKKINDA
ERİŞENLER
1 — L i y a k a t veya talihe hiç b i r suretle hamledemeksizin, h a l k t a n b i r kimse iken, i k i yolda daha hükümdar olunabileceği için - Cumhuriyetlerden b a h sederken bunlardan b i r i hakkında uzunca muhakeme yürütmek mümkün olmakla beraber - bunları b i r t a r a f a bırakmamak gerektiğini sanıyorum. B u i k i yol da şunlardır: y a alçak ve kahpe çarelerle hüküm darlığa erişilir; y a h u t alelade b i r yurttaş başka y u r t -
32
HÜKÜMDAR
taşlarının yardımı ile kendi y u r d u n u n hükümdarı o¬ lur. B i r i n c i şıktan bahsederken, b i r i eski, diğeri yeni, i k i misal gösterilecektir; f a k a t bunların doğruluğu ve haklılığı hakkında söz açmıyacağım; günkü düşü nüyorum k i , bu lüzumu duyacak olan b i r kimse için, bunları t a k l i t etmek yetişir. 2 — Şicüya'lı Agatokles yalnız alelade değil, en bayağı ve alçak seviyeden Siracusa Kırallığına yük seldi. B i r çömlekçinin oğlu olan b u adam, ömrünün bütün basamaklarında, rezil b i r h a y a t sürmüştü: bununla beraber, rezilliklerine o k a d a r irade ve be den k u d r e t i kattı k i , müis'e kapılanarak derece dere ce Siracusa'nm kumandanı olmağa m u v a f f a k oldu. B u m a k a m a yerleştikten sonra, hükümdar olmağı ve gönül rızasiyle kendisine verileni zorla ve başka sına m i n n e t etmeden elinde tutmağı tasarladığı için, ordusu başında Sicilya'da muharebe eden K a r t a c a h H a m i l k a r ile anlaşarak, devleti ügilendiren işleri mü zakere etmek bahanesiyle, b i r sabah, Siracusa hal kını ve senatosunu topladı; ve verdiği b i r işaretle bütün senatörleri ve halkın en zenginlerini askerleri ne öldürttü. B u n l a r öldürülünce, h a l k tarafından hiç b i r karşı k o y m a olmaksızın, b u şehrin hükümdarlı ğını ele geçirdi. Kartaca'lılar tarafından i k i defa mağlûp edildiği ve sonunda sarıldığı halde, yalnız şehri savunabilmekle kalmadı, f a k a t , ordusunun b i r kısmım sarılmış şehrin savunmasına bırakarak diğer kısmı ile A f r i k a ' y a saldırdı ve kısa zamanda Siracusa'yı muhasaradan kurtardı ve Kartaca'hları güç b i r d u r u m a soktu. Böylece, Kartaca'lılar onunla a n laşmağa, Sicilya'yı ona bırakmağa ve kendileri A f r i k a ile yetinmeğe mecbur oldular. :
3 — B u adamın h a y a t ve icraatını gözden geçi recek b i r kimse, talihe hamledebüeceği hiç b i r şey
HÜKÜMDAR
'
33
göremez, veya, pek az şey görebilir. Çünkü, yukarı da söylendiği g i b i , herhangi b i r kimsenin lütfü ile değü, f a k a t b i n zahmet ve' tehlike üe kazandığı or d u d a k i m e v k n vastıasiyle hükümdarlığa erişmişti; sonra da onu birçok cür'etli ve tehlikeli çarelerle muhafaza etmişti. Bununla beraber kendi hemşeriler i n i öldürmeğe, dostlara ihanet etmeğe, imansız, merhametsiz ve dinsiz olmağa l i y a k a t ve meziyet adı verilmez; b u haller egemenlik kazandırabilir, f a k a t şeref kazandıramaz. Çünkü Agatokles'in tehlikelere düşüp kurtulmasındaki m a h a r e t i , aksi talihe dayanıkhğı ve onu yenmedeki irade yüksekliği göz önün de t u t u l u r s a , en i y i b i r başbuğdan aşağı sayüması için sebep bulunamaz. B u n u n l a beraber sonsuz a l çakhklariyle b i r l i k t e onun yırtıcı zalimlik ve vahşi liği en mükemmel insanlar arasında anılmasına mü saade etmez. Böylece, onun t a l i h veya l i y a k a t i n dahli olmak sızm elde e t t i k l e r i , t a l i h ve liyakate hamledilemez. 4 — Zamanımızda, V I . Allessandro papa i k e n , F e r m o ' l u Oliverotto, b i r çok seneler evvel, küçük yaşta babasız kaldığından Giovanni Fogliani adında k i dayısı tarafından büyütülmüş ve gençhğinin i l k çağlarında, meslekte yetişerek m i l i s kuvvetlerinde i y i rütbelere ulaşması için, Paulo V i t e l l i ' n i n m a i y e tinde askerlik hizmetine verilmişti. Sonra Paulo ölün ce kardeşi Vitellozzo'nun emrinde hizmet e t t i ; ve, be cerikli ruhça ve vücutça k u v v e t l i olduğu için, çok kı sa b i r zamanda arkadaşları arasında temayüz e t t i . F a k a t , maiyette b u l u n m a k kendisine bayağı görün düğünden, vatanlarının köleliğini hürriyetinden kıy m e t l i sayan b i r takım F e r m o ' l u vatandaşların y a r d i m i ve Vitellozzo'nun himayesiyle, F e r m o ' y u işga e t F: 3
34
HÜKÜMDAR
meyi tasarladı. Dayısı Giovanni Fogliani'ye, b i r çok seneler gurbette kaldığından, kendisini ve memleke t i n i görmek ve aynı zamanda malını mülkünü şöyle ce tanımak istediğini yazdı. A n c a k , yalnızca şeref ve i t i b a r kazanmak için uğraşmış olduğundan, v a k t i n i beyhude yere harcamadığını hemşehrileri görsün d i ye, arkadaşlarından ve maiyetinden yüz atlı üe b i r l i k t e şerefli b i r surette gelmek i s t i y o r ve F e r m o ' l u lar tarafından merasimle karşılanmasının emredilmesini rica e d i y o r d u ; böyle karşüanması y a l m z kendi şahsına değÜ, yetiştirmesi olduğu için, dayısına da şeref verecekti. 5 •— Giovanni de yeğenine karşı b u nezaket hiz¬ metinde k u s u r etmedi; F e r m o ' l u l a r a merasimle i s t i k b a l e t t i r i l e n Oliverotto evine yerleşti. Orada, b i r kaç gün geçtikten ve yapacağı ihanet için gerekli olan şeyleri düzenledikten sonra, Giovanni F o g l i a n i ile F e r m o ' n u n bütün başta gelenlerini davet ettiği çok p a r l a k b i r şölen verdi. Yemekler ve böyle b i r şölende âdet olan diğer bütün eğlenceler bitince, Oliveretto, papa Alessandro ile oğlu Cesare'nin büyüklüğünden ve bunların teşebbüslerinden söz açarak, kasden, ba zı ciddi muhakemeler ileri sürdü. B u muhakemelere Giovanni ve başkaları karşılık verince, bunların da ha g i z l i b i r yerde konuşulacak şeyler olduğunu söy leyerek, birden bire ayağa kalktı; ve Giovanni üe d i ğer bütün Ferrno'luların da kendisini t a k i p e t t i k l e r i bîr odaya çekildi. Daha oturmağa v a k i t kalmadan, odanın gizli yerlerinden, askerler çıkı verdiler ve, Giovanni ile beraber, hepsini öldürdüler. 6 — B u kitalden sonra Oliverotto a t a bindi, bü tün beldeyi dolaştı ve baş hâkimi sarayında sardı; böylece halk, k o r k u d a n , kendisine b o y u n eğmek ve
HÜKÜMDAR
35
1
kendisinin hükümdar o l a r a k başına geçtiği b i r hükü met k u r m a k zorunda kaldı. M e m n u n olmadıkları için kendisine z a r a r verebüecek olanların hepsi öldürül dükten sonra, sivil ve askerî y e n i düzenlerle y e r i n i sağlamlaştırdı; o suretle k i hükümdarlığı elinde t u t tuğu b i r sene içinde, yalnız F e r m o şehrinde güven içinde o l m a k l a kalmıyor, bütün komşularına k o r k u salmış b u l u n u y o r d u . Ve, evvelce anlatıldığı g i b i , O r sini ve V i t e l l i l e r Sinigallia'da Cesare B o r g i a tarafın dan yakalandıkları z a m a n k e n d i de tuzağa düşmemiş olsaydı, onun da y o k edilmesi A g a t o c l e s ' i n k i g i b i güç o l u r d u ; dayısını Öldürdükten b i r sene sonra k e n d i de y a k a l a n a r a k m a h a r e t ve alçaklıkta üstadı olan Vitollozzo üe b i r l i k t e yine Sinigalia'da boğduruldu. 7 — B i r çokları, değil bulanık savaş zamanların da, barış zamanında bile, zulüm üe devleti ellerinde tutamamış i k e n , A g a t o k l e s ve bazı benzerlerinin sa yısız ihanetler ve zulümlerden sonra nasıl olup da yurtlarında u z u n z a m a n güven içinde yaşayabildikle r i , dış düşmanlardan s a v u n a b i l d i k l e r i , ve hemşehrile r i n i n suikastlarına uğramadıkları şüphe ile karşıla nabilir. B u n u n i y i v e y a f n a kullanılmış zulümden ile r i geldiğini z a n n e d i y o r u m , i y i kullanılmış zulüm ( k ö tülüğe i y i denebüirse), k e n d i n i güven altına a l m a k z o r u ile b i r defa da t o p t a n yapılan ve, sonra, üzerin de ısrar edilmiyen, f a k a t mümkün olduğu k a d a r uyruğun iyüiğine çevrilen zulümdür. F e n a kullanıl mış zulüm ise, başlangıçta az olduğu halde, z a m a n l a sönecek yerde çoğalan zulümdür, i l k şekle u y a n l a r Allanın ve insanların yardımı üe ( A g a t o k l e s için olduğu g i b i ) k e n d i durumlarına b i r çare sağlayabi l i r l e r ; öteküerin ise t u t u n a b i l m e l e r i imkânsızdır. 8 — B u n d a n da şunu hatırda tutmalıdır k i , b i r
HÜKÜMDAR
36
memleket zaptedilince, b u n u n f a t i h i , yapılması gere k e n bütün zulümleri tasarlaman ve hepsini birden yapmalıdır k i , her gün bunlara baş vurmağa mecbur olmasın v e tekrarlamayınca, h a l k a güven verebüsm ve i y i l i k l e onları kendisine bağlayabilsin. Y a k o r k u dan, y a kötülükten başka türlü yapan, her zaman hançerini elinde tutmağa mecbur o l u r ; daima taze lenen fenalıklardan dolayı uyruğu kendisine güven mediği için, kendisi de, hiç b i r zaman uyruğuna gü venemez. Fenalıklar hep birden yapümalıdır, tâ k i az zaman tadılmak suretiyle acısı az d u y u l s u n ; i y i l i k l e r de azar azar yapılmahdır k i , tadına daha i y i varılsın. Ve b i r hükümdar, her şeyden evvel, uyruğu ile o su retle yaşamalıdır k i , i y i veya kötü hiç b i r olay ona t u t u m u n u değiştirtmesin; çünkü fenalık y a p m a k lü zumu kötü zamanlarda gelir, o v a k i t ise, kötülük y a p m a k zamanı geçmiştir; yapacağın iyüik ise f a y da vermez, çünkü z o r a k i olduğuna hükmedilir ve hiç makbule geçmez. t
I X . BÖLÜM SİVİL HÜKÜMDARLIK H A K K I N D A 1 — F a k a t - öteki kısma gelerek - b i r vatandaş, alçaklıkla veya m e n f u r başka b i r zorbalıkla değü de, öbür hemşehrilerinin yardımı Ue k e n d i vatanının hü kümdarı olduğu zaman (buna s i v i l hükümdarlık de nebilir ve ulaşmak için ne büyük b i r l i y a k a t ne de büyük b i r t a l i h lâzımdır; f a k a t , daha ziyade, t a l i h l i b i r kurnazlık ister.) d i y o r u m k i b u hükümdarlığa ya halkın veya büyüklerin yardımiyle erişüir. Çünkü her şeııirde b u i k i ayrı temayül m e v c u t t u r : bundan şu doğar k i , h a l k büyüklerin tahakkümü ve zulmü
HÜKÜMDAR
37,
altında kalmamağı arzu eder; büyükler ise halkı t a hakküm ve zulüm altında t u t m a k i s t e r l e r ; b u a y n i k i iştihadan da, şehirlerde, şu üç neticeden b i r i mey dana g e l i r : ya hükümdarlık, y a hürriyet veya hızibatsızlık. 2 — Hükümdarlık, t a r a f l a r d a n birine veya öte kine fırsat düştüğüne göre, y a halkın, y a h u t büyük lerin tesiriyle meydana g e l i r ; çünkü büyükler, halka karşı koyamıyacaklarını görünce, aralarından b i r i n i sivriltmeye başlarlar ve onu hükümdar y a p a r l a r ; tâ k i onun gölgesi altında hırslarını doyurabüsinler. H a l k da, büyüklere karşı koyamıyacağını görünce, b i r i n i s i v r i l t i r ve, onun otoritesi ile k o r u n m a k için, onu hükümdar yapar. Büyüklerin yardımı ile hüküm darlığa yükselen, halkın yardımı ile olanından daha fazla güçlükle t u t u n u r ; çünkü, kendisine eşit gibi gördüğü b i r çok kimselerin ortasında hükümdar ol duğu için, istediği g i b i bunlara ne kumanda edebüir ne de onları İdare edebilir. 3 — F a k a t halkın isteği ile hükümdarlığa ula şan, bu makamda tek başına bulunur ve etrafında kendisine itaate hazır olmayan kimse y o k t u r veya pek azdır. B u n d a n başka, büyükleri namuslu b i r su rette ve gayriye zarar vermeden memnun etmek k a b i l olmadığıjıalde, halkı memnun etmek mümkün dür; çünkü büyükler ezmek, halk ise ezilmemek i s tediği için, halkın dilediği büyüklerin dileğinden te mizdir. Bundan başka düşman b i r halka karsı hü¬ kümdar hiç b i r zaman emniyetini sağlayamaz, çünkü halk kalabalıktır; büyüklere karşı ise - b u n l a r azlık oldukları için - kendisini koruyabüir. B i r hükümdarın düşman olan h a l k t a n bekîiyebüeceği en kötü şey o¬ nun tarafından t e r k edilmiş olmaktır; f a k a t düşaıan
38
HÜKÜMDAR
olan büyüklerden yalnız terkedilmiş olmaktan değil, f a k a t , kendisine karşı gelmelerinden de korkmalıdır; çünkü, bunlarda daha uzağı görüş ve hilekârlık b u lunduğundan, kendi selâmetleri için daima evvelden tedbir alırlar ve galip geleceğini umdukları kimseden ise faydalanmağı ararlar. Bundan başka, hükümdar, aynı halkla yaşamak zaruretindedir; f a k a t , her za man b i r i n i çıkartıp b i r i n i îndirebildiği ve arzusuna göre onlara i t i b a r ve şöhret verip geriye alabildiği için, büyükler olmadan da işini görebüir, 4 — B u ciheti daha i y i açıklamak için derim k i , büyüklerin davranışları, başlıca, i k i türlü mütalâa olunabilir: y a tutumları ile o şeküde hareket ederler k i her hususta senin talihine bağlanırlar veya bağ lanmazlar: bağlananlara ve soyguncu olmayanlara i t i b a r etmeli ve onları sevmelidir; bağlanmayanlar ise i k i şekilde incelenmelidirler; b u n u y a ürkek l i k t e n ve t a b i i yüreksizlikten yaparlar k i , b u t a k dirde bunlardan, bilhassa i y i f i k i r sahibi olanlar dan, istifade etmelisin: çünkü i y i gününde sana şe r e f k a t a r l a r ve, kötü gününde, onlardan k o r k a c a k b i r şeyin olmaz. F a k a t kasden ve hasis sebeplerle bağlı olmazlarsa bu, senden ziyade, kendüerini düşündük lerine alâmettir; hükümdar bunlardan, açıktan açığa düşman imiş gibi, sakınmak ve korkmalıdır; çünkü daima kötü günde bunlar hükümdarı mahvetmeye y a r d i m edeceklerdir. 5 — B u sebeple, halkın yardımı üe hükümdar o¬ lan b i r kimse halkı kendine dost olarak muhafaza et melidir; b u ise kolaydır; çünkü halkın zulüm görme mekten başka b i r dileği y o k t u r . Halkın zıddına bü yüklerin yardımı üe hükümdar olan b i r kimse ise, her şeyden önce, halkı kazanmağa çalışmalıdır; b u
HÜKÜMDAR
39 .1
iş de halkın korunmasını kendi üzerine almakla k o layca sağlanır, i n s a n l a r fenalık umdukları kimseden i y i l i k gördükleri v a k i t , b u , iyiliği yapana karşı daha çok minnet duydukları için, halk hükümdarı, kendi yardımları ile hükümdarlığa yükselmesi halinde o l duğundan ziyade, sever; hükümdar da halkı b i r çok şekülerde kazanabüir; b u şekiller d u r u m a göre deği şik olduklarından kesin b i r kaide söylenemez; b u se¬ beple bundan bahsedilmiyecektir. 6 — Yalnız netice olarak şunu diyeceğim k i , b i r hükümdar için halkın sevgisini kazanmak şarttır; başka türlü olursa, kötü günlerinde çaresiz kalır. Is¬ partalıl arın kiralı N a b i s t e k m i l Yunanistan'ın ve da ima m u z a f f e r olmuş b i r Roma Ordusunun saldırışlar i n a göğüs gerdi, ve b u n l a r a karşı vatanını ve devle t i n i s a v u n d u : tehlike baş gösterdiği zaman pek az kimseye karşı kendini emniyete alması yetmişti; f a k a t h a l k ona düşman olsaydı b u yetmezdi. ' ' H a l k a dayanan batağa dayanır" meşhur ata sözü i l e b u inancımı cerh etmeğe kimse yeltenmesin; çünkü h a l k t a n b i r kimse, düşmanlardan veya m e m u r l a r d a n z u lüm gördüğü zaman, h a l k a dayanır ve onun kendisini kurtaracağını u m a r s a b u a t a sözü doğrudur. Böyle bir halde, Roma'da Gracco'lar, ve f l o r a n s a ' d a Messer Grigio S cali için olduğu g i b i , çoğu zaman, aldanabil i r . F a k a t buna dayanan kimse k u m a n d a etmesini b i len, yürekli, talihsizliklerden k o r k u p şaşırmayan, d i ğer tedbirlerinde k u s u r e t m i y e n ve kendi yürek pek liği ve düzenleriyle herkesi cesaretlendirebilen b i r hükümdar iste, hiç b i r zaman h a l k tarafından aldatıl mış olmayacak ve i y i temellere dayandığını görecek tir. 7 — B u hükümdarlıklar, b i r halk hükümetinden m u t l a k b i r idareye atladıkları zaman, tehlikeye g i r e r -
40
HÜKÜMDAR
l e r ; çünkü b u hükümdarlar y a bizzat kendüeri veya memurları vasıtasile emir ve k o m u t a ederler. B u i k i n ci halde durumları daha zayıf ve daha t e h l i k e l i d i r ; çünkü, tamamiyle, b u mevküere getirilmiş bulunan b i r kısım vatandaşların irade ve tutumlarına bağlı b u l u n u r l a r ; b u n l a r ise, bühassa kötü zamanlarda, y a aleyhe dönmek veya i t a a t etmemek suretiyle, büyük kolaylıkla hükümdarı devletinden edebilirler. V e t e h like çıktığı zaman, hükümdar, m u t l a k o t o r i t e y i eline almak için geç kalmıştır; çünkü m e m u r l a r d a n emir almağa alışmış olan yurttaşlar ve u y r u k böyle güç d u r u m l a r d a onun emirlerine i t a a t a yatkın değildir l e r ; ve şüpheli zamanlarda, hükümdar, güvenebüeceği kimseler b u l m a k t a daima kıtlığa uğrayacaktır. Çünkü böyle b i r hükümdar, sakin zamanlarda - y u r t taşlar devlete muhtaçken - gördüğü şeyler üzerine ümit bağlayamaz; çünkü sakin zamanda herkes k o şar, herkes vâdeder ve, ölüm uzak iken, herkes onun için ölmek i s t e r ; f a k a t kötü günlerde, devlet yurttaş l a r a muhtaç olduğu zaman, o v a k i t b u n u yapacak az kimse bulunur. Ve böyle b i r tecrübe, ancak b i r defa yapüabüdiği için, o nisbette tehlikelidir. B u sebeple akıllı b i r hükümdar vatandaşlarını, her zaman ve her türlü halde, devlete ve kendisine muhtaç kılacak b i r y o l düşünüp bulmalıdır: bundan sonra yurtdaşlan kendisine daima sadık olurlar. X . BÖLÜM BÜTÜN HÜKÜMDARLIKLARIN K U V V E T L E R İ N İ N N E ŞEKİLDE 3
ÖLÇÜLECEĞİ
HAKKINDA
1 — B u hükümdarlıkların n i t e l i k l e r i n i inceler ken, başka b i r mülâhazayı göz önünde t u t m a k gerek-
HÜKÜMDAR
41
t i r k i o da şudur: b i r hükümdar, gerektiği zaman, kendi kendine yetecek kadar b i r devlete malik m i d i r , yoksa, her zaman, başkasının yardımına muhtaç mı dır? B u ciheti daha i y i açıklamak için de derim k i , y a insan veya para çokluğu sayesinde ihtiyaca u y g u n bir ordu kurabuen ve kendilerine saldıracak k i m olursa olsun, ona karşı b i r meydan muharebesi verebÜen hükümdarlar, kanaatimce, kendi kendine yeter hükümdarlardır. Ve yine açık sahrada düşman k a r şısına çıkamayan, f a k a t kale duvarları arkasına sı ğınmak ve bunları savunmak zorunda kalan hüküm darları ise, daima, başkasına muhtaç hükümdarlar diye sayarım. B i r i n c i şıktan evvelce bahsedilmişti, üeride de gereğine göre bahsedeceğiz, İkinci şık için ise kendi şehirlerini t a h k i m ve teçhiz etmeyi ve ova yı hiç hesaba katmamağı bu hükümdarlara tavsiye etmekten başka söylenecek b i r şey y o k t u r . Ve k i m k i kalesini i y i t a h k i m eder, ve uyruğu ile diğer mü nasebetlerinde yukarıda söylendiği ve ileride söyle neceği gibi davranırsa, daima ona saldırmakta bü yük tereddüt duyulacaktır; çünkü insanlar, güçlük görülen teşebbüslere her v a k i t düşmandırlar; ülkesi i y i t a h k i m edilmiş ve h a l k tarafından sevilen b i r k i m seye saldırmakta ise hiç kolaylık görülemez. 2 — A l m a n y a şehirleri çok bağımsızdırlar, ara zileri azdır, imparatora, istedikleri zaman, itaat eder ler, ne ondan ne de* etraflarındaki herhangi b i r k u v vetliden k o r k a r l a r ; çünkü öylesine t a h k i m edilmiş lerdir k i herkes, bunları zaptetmenin geç ve güç o l ması lâzım geleceğini düşünür. Z i r a her b i r i n i n u y gun duvar ve hendekleri, bol topçusu vardır; umuma mahsus anbarlarmda daima b i r sene yetecek kadar içecek, yiyecek ve yakacak saklarlar; bundan başka, hazineye zarar vermeden f u k a r a halkı t o k tutabüt
42
HÜKÜMDAR
mek için, halkın geçim vasıtası olan ve şehrin haya tını ve sinirlerini teşkil eden san'atlarda b u n l a r a b i r sene için verecek iş bulunur. Ayrıca askerlik t a l i m lerine çok i t i b a r ederler ve bunları b i r çok usullerle idame ederler. 3 — Böylece t a h k i m edilmiş b i r şehre m a l i k olan ve uyruğunun n e f r e t i n i kazanmamış b i r hükümdar t a a r r u z a uğrayamaz; ona saldıracak b i r i çıksa bile, kepaze olup t e r s yüzüne döner; çünkü dünya işleri o kadar değişiklikler gösterir k i , b i r kimsenin ordusiyle, bütün b i r sene, boşu boşuna, b i r şehri m u h a sara etmesine imkân y o k t u r . Buna karşı, "halkın varı yoğu dışarıda olur da bunların yakıldığını görür se, sabrı tükenir ve uzun süren muhasara ve m a l kaygusu h a l k a hükümdarlarını u n u t t u r u r " diyen o¬ lursa şöyle cevap v e r i r i m : K u d r e t l i ve cessur b i r hü kümdar, uyruğuna, yerine göre, felâketin uzun za man sürmiyeceği ümidini vererek, bazan düşmanın vahşetiyle onu k o r k u t a r a k , k i m i zaman da çok cür'etkâr görünenleri kurnazlıkla emniyet altına alarak, her v a k i t bütün b u güçlükleri yenebilir. Bundan baş ka düşmanın, akla yakın olarak, gelir gelmez ve h a l kın r u h u henüz ateşli ve müdafaaya i s t e k l i bulundu ğu zaman memleketi yakıp yıkması lâzımdır; b u se beple hükümdar b u işten daha az korkmalıdır, çün kü b i r müddet sonra, r u h l a r soğuduğu zaman, zarar lar yapılmış, felâket olmuş bitmiştir ve artık çare y o k t u r ; o zaman, uğrunda evleri yanmış, m a l ve mülkleri harap olmuş olmakla kendilerine m i n n e t t a r olduğuna hükmederek, halk hükümdarlarına daha çok bağlanır. Ve insanların t a b i a t i öyledir k i , kendi lerine yapılan iyüikler için olduğu k a d a r yaptıkları iyüikler için de bağlılık d u y a r l a r . Böylece meselenin her yönü iyice gözönünde t u t u l u r s a , yiyecek ve sa-
43
HÜKÜMDAR
vunma araçları bulundukça, muhasara esnasmda baştan sona kadar halkının maneviyatını sağlam t u t manın tedbirli b i r hükümdar ijçin güç olmadığı mey dana çıkar.
DÎNÎ
HÜKÜMDARLIKLAR
HAKKINDA
1 — Şimdi de, yalnız dinî hükümdarlıklar hak kında mütalâa yürütmek kalıyor k i , bunlarda da bü tün güçlükler bu hükümdarlığa sahip olmaktan önce d i r ; çünkü bunlar y a liyakat ya t a l i h i l e elde edilirler, ve ne b i r i ne de ötekisi olmaksızın muhafaza olunur l a r ; çünkü bu hükümdarlıklar dinin eski ve kökleş miş nizamlarına dayanırlar; bu nizamlar o derece kuvvetli ve o çeşittendirler k i , yaşayışları ve t u t u m ları nasıl olursa olsun, hükümdarlarımı daima ma kamlarında tutarlar. Yalnız bunlar m devletleri vardır, fakat onları müdafaa etmezler; tebaaları vardır, f a k a t onları ida re etmezler; devletleri müdafaa edümıemiş olmakla beraber ellerinden alınmaz; tebaaları idare edilmemiş olmakla beraber buna aldırış etmezler' ve hükümdar larından sıyrılmağı ne düşünürler ne de yapabüirler. Böylece yalnız bu hükümdarlıklar emim ve m e s u t t u r lar, 2 — Fakat insan aklının ermiyeceği yüksek bir hikmet ile idare edildiklerinden, bunlardan bahsetmiyeceğim; çünkü Allah tarafından yükseltildikleri ve onun tarafından tutuldukları için bunları münakaşa » etmek haddini bümez ve cür'etkâr insıanlara yaraşır. Bununla beraber Papa Alessandro'dam evvel îtalya hükümdarları (ve yalnız hükümdar diye anılanlar
44
HÜKÜMDAR
değil, küçük olsa dahi, her baron ve bey) dünya işle rinde küiseyi umursamadıkları halde, zamanımızda bir Fransa Kiralının Kiliseden korktuğuna ve Kilise n i n b u kiralı İtalya'dan kovabildiğine, Venedik'lüeri yıkabildiğine göre, b i r kimse Kilisenin dünya işlerin de bu k a d a r kudrete erişmesinin neden i l e r i geldiğini sorup araştıracak olursa, sebebini, belli olmakla be raber, t e k r a r hatırlatmağı lüzumsuz görmüyorum: 3 — F r a n s a Kiralı Charles İtalya'ya geçmezden evvel bu ülke Papa'nm, V e n e d i k l i l e r i n , N a p o l i K i r a lının, M i l a n o Duka'sının ve Floransaiıların hükmü altında i d i . B u hükümdarların esaslı i k i şeye d i k k a t etmeleri lâzımdı: b i r i , b i r yabancının, ordusu ile, i t a l y a ' y a g i r m e m e s i ; ötekisi de içlerinden hiç b i r i n i n birden fazla devleti işgal etmemesi i d i . E n çok çeki mlen de Papa üe V e n e d i k l i l e r i d i . V e n e d i k l i l e r i uzak t u t m a k için, F e r r a r a ' n m savunmasında olduğu gibi, bütün ötekilerinin birleşmesi g e r e k t i ; Papayı alıkoy m a k için ise Roma Baronlarından faydalanılıyordu; çünkü b u n l a r Orsini'ler ve C o l o n n a l a r diye i k i p a r t i oldukları için daima aralarında geçimsizlik sebepleri b u l u n u r d u ; ve papanın gözü önünde silâhları ellerin den bırakmadıkları için Papalığı zayıf ve aciz bırakı yorlardı. A r a d a sırada Sisto g i b i cessur b i r papa çık sa bile, b u papaların ne t a l i h i ne de b i l g i l e r i hiç b i r zaman kendilerini b u tacizlerden kurtaramadı. Sebep de ömürlerinin kısalığı i d i ; çünkü b i r papa, o r t a l a m a yaşadığı on sene içinde, bin zahmetle partüerden b i rini alçaltabiliyordu; ve faraza, papalardan b i r i Colonna'ları hemen söndürmüş olsa, Orsini'Iere düşman başka b i r papa çıkıyor ve Colonnaları d i r i l t i y o r , f a k a t O r s i n i ' l e r i yoketmeğe v a k i t bulamıyordu. B u da papanın dünyevî kudretine İtalya'da az i t i b a r edil mesine sebep oluyordu.
HÜKÜMDAR
45
4 — Daha sonra V I . Alessandro çıka geldi; b u zat, kendisinden önce gelen bütün papalar arasında, para ve kuvvetle b i r papanın kendisini ne kadar saydırabüeceğini gösterdi; ve Valentino Dukası eliyle, Fransızların İtalya'ya girmeleri vesilesiyle dukanın icraatından bahis ederken söylediğim bütün o işleri yaptı. Gerçi n i y e t i KÜiseyi değil, f a k a t dukayı k u v vetlendirmek i d i ; bununla beraber, yaptıkları Kilise'nin kuvvetlenmesine yaradı; Papa ve D u k a öldükten sonra dahi Kilise onun hizmetlerinin meyvelerine t e varüs e t t i . Bundan sonra Papa Giulio geldi ve Küise'yi kudretli b u l d u : bütün Romagna zaptedilmiş, Roma baronları söndürülmüş ve, Alessandro'nun t a kibatiyle, bütün o hizipler b e r t a r a f edilmiş bulunu y o r d u ; ayrıca Alessandro'dan önce hiç baş v u r u l m a mış olan para b i r i k t i r m e k işinde de yolu açık buldu. 5 — Papa Giulio bütün b u işlere devam etmekle kalmadı, hız da v e r d i ; ve Bologna'yı zaptetmeği, V e n e d i k l i l e r i yok etmeği ve Fransızları i t a l y a ' d a n kov mağı kafasına koydu, ve bütün bu teşebbüslerinde m u v a f f a k oldu; ve her şeyi, herhangi b i r kimseyi değü, f a k a t yalnız Kilise'yi kuvvetlendirme yolunda yaptığı için de daha çok övülmeğe lâyıktır. Bundan başka Orsini ve Colonna p a r t n e r i n i nasıl buldu ise öyle bıraktı; bu partiler, kendi aralarında karışıklık çıkaracak vesileler bulunmakla beraber, yine i k i se bepten dolayı rahat durmağa mecbur oldular: sebep lerden b i r i onları k o r k u t a n KÜise'nin k u d r e t i , b i r i de aralarındaki kavgaların menbaı olan kendilerine t a r a f t a r kardinalların bulunmaması idi. Ve b u partüer kendilerine t a r a f t a r k a r d i n a l l a r buldukça hiç b i r za man rahat duramıyacaklardır; çünkü b u kardinallar Roma'da ve taşrada ayrılığı körüklerler, baronlar da bunları müdafaaya mecbur kalırlar; böylece k a r d i -
46
HÜKÜMDAR
nalların ihtirasından baronlar arasındaki likler ve gürültüler doğar.
geçimsiz
Dediğimiz g i b i Papa Leone papalığı çok k u d r e t l i bulmuştur: ve öyle u m u l u r k i , önceküer papalığı si lâhları ile büyük kümışlarsa, b u da, iyüiği ve başta sonsuz meziyetleriyle daha çok büyük ve itibarlı kı lacaktır. (*} ^*^XII.
BÖLÜM
M İ L İ S İ N ÇEŞİTLERİ V E ÜCRETLİ A S K E R L E R HAKKINDA 1 — Başlangıçta, üzerinde muhakeme yürütme ği kararlaştırdığım hükümdarlıkların bütün n i t e l i k lerinden inceden inceye bahsettikten, arada, i y i ve kötü durumlarının sebeplerini gözden geçirdikten ve b i r çok kimsenin bu hükümdarlıkları ne şekilde elde etmeğe ve elde t u t m a y a savaştıklarını gösterdikten sonra, şimdi de, söz konusu ettiğim b u hükümdarlık larda vakî olabüecek saldırışlardan ve savunmaların dan bahsetmek kalıyor. B i r hükümdar için sağlam temellere m a l i k olma sının ne k a d a r lüzumlu olduğunu, böyle olmazsa yı kılması icap ettiğim evvelce söylemiştim. Y e n i olsun, eski veya katışık olsun, bütün devletlerin m a l i k o l maları lâzım gelen başlıca temeller i y i k a n u n l a r ve i y i silâhlardır. İyi b i r ordu olmayan yerde de i y i k a nunlar bulunmayacağı için, ve i y i b i r ordu bulunan yerde i y i kanunların bulunması gerektiği için, k a nunlar üzerinde muhakeme yürütmeği b i r t a r a f a bı r a k a r a k , ordudan bahsedeceğim. (*) Machiavelli bu satırları Leone'nin Papalığa çıkışının ilk aylarında yazmaktadır.
HÜKÜMDAR
47
2 — Şu halde d i y o r u m k i , b i r hükümdarın kendi devletini savunmak için kullandığı süâhlı kuvvetler ya kendi öz malidir, y a para üe tutulmuş (ücretli) t u r ; ya yardımcı, y a katışıktırlar. Para ile tutulmuş olanlar ve yardımcılar faydasız ve tehlikelidirler: b i r kimse devletini para ile tutulmuş kuvvetlere istinat ettirirse, hiç b i r zaman istikrarlı ve güven içinde ola maz; çünkü b u kuvvetlerde b i r l i k y o k t u r , bunlar ha ris, inzibatsız ve sadakatsizdirler; dostlar arasında kahraman, düşman karşısında korkaktırlar; A l l a h t a n k o r k u l a n ve insanlara inanları y o k t u r ; k a t i ne ticen" hücum ne kadar geciktirilirse, yenügi de o nisbette geciktirilmiş o l u r ; barışta onlar tarafından, savaşta da düşman tarafından soyulursun. B u n u n da sebebi, aldıkları biraz ücretten başka onları savaş meydanında tutacak b i r bağ ve sebep olmayışıdır k i , bu ücret de, senin uğruna Ölmek istemeleri için yeter bir şey değildir. Sen harp etmedikçe senin askerin ol mağı pekâlâ isterler, f a k a t , harp çatıp geldi m i ya kaçmak veya ayrılmak isterler. 3 — Bu söylediklerimize inandırmak için de çok zahmet gerekmez; çünkü italya'nın bugünkü p e r i şanlığı b i r çok seneler süresince para üe tutulmuş s i lâhlı kuvvetlere dayanmış olmasından başka b i r se bepten ileri gelmemiştir. B u kuvvetler bazılarına b i r takım üerlemeler sağladılar ve bunlar kendi arala rında cessur gibi görünüyorlardı; f a k a t b i r yabancı gelince ne olduklarını meydana koydular. O suretle k i Fransa Kiralı Charles için italya'yı tebeşirle (*) zaptetmek mümkün oldu. Buna sebep günahlanmız(=*) B i r kıt'a, konaklamak iğin bir köye geldiği vakit ne k a dar insan ve h a y v a n yerleştirileceği evlerin ve ahırların kapılarına tebeşirle işaret .edilir; muharebesiz oaln bu iş gale telmih edilmektedir.
48
HÜKÜMDAR
dır diyen doğru söylüyordu; f a k a t b u günahlar söy leyenin zannettiği günahlar değil, benim anlattıkla r ı m d a : ve b u n l a r hükümdarlara mahsus günahlar olduğu için cezasım da yine onlar çekmiştirler, 4 — B u çeşit silâhlı k u v v e t l e r i n uğursuzluğunu daha i y i isbat etmek i s t i y o r u m . Ücretli k o m u t a n l a r y a değerli k i m s e l e r d i r veya değildirler; değerli iseler onlara güvenemezsin, çünkü y a efendileri olan seni t a z y i k etmek, v e y a senin n i y e t i n i n dışında olarak başkalarım yıkmak suretiyle k e n d i l e r i n i büyük ve k u v v e t l i kılmağa uğraşacaklardır; f a k a t l i y a k a t l i değilseler, t a b i i olarak, seni mahvederler. Ücretli olsun olmasın silâhlı k u v v e t l e r i elinde t u t a n her kimse ay nı şeyi y a p a r diye cevap verilirse, b i r hükümdarın veya. b i r c u m h u r i y e t i n silâhlı k u v v e t l e r i nasıl k u l l a n ması lâzım geleceği ile mukabele e d e r i m : Hükümdar muharebeye bizzat g i d i p komutanlık vazifesini kendi yapmalıdır; C u m h u r i y e t ise k e n d i yurtdaşlarını gön d e r m e l i d i r ; ve değerli çıkmayan b i r i n i gönderdiği va k i t b u n u değiştirmelidir; değerli çıkarsa, h a d d i aş maması için, k a n u n l a r l a o n u bağlamalıdır. V e yalnız silâhlı hükümdarlarla c u m h u r i y e t l e r i n çok büyük t e r a k k i l e r yaptığı, p a r a ile tutulmuş silâhlı k u v v e t l e r i n ise z a r a r d a n başka b i r şey yapmadığı tecrübe ile g ö rülmektedir. K e n d i silâhlı k u v v e t l e r i üe süâhl anmış olan b i r c u m h u r i y e t , yabancı b i r o r d u ile sUâhlanmış olan b i r c u m h u r i y e t e nisbetle, k e n d i hemşerilerinden b i r i n i n boyunduruğuna daha güçlükle g i r e r . 5 — - R o m a ve İsparta b i r çok yüz yıllar b o y u n ca süâhh ve hür olmuşlardır. Isviçre'liler çok süahlanmış ve çok hürdürler. E s k i zamanlara a i t , p a r a ile tutulmuş süâhh kuvvetlere m i s a l o l a r a k K a r t a caiılar vardır k i Romalılara karşı i l k savaşları b i -
HÜKÜMDAR
49
tince, komutanları k e n d i öz n e m s e l l e r i n d e n olduğu halde, p a r a ile tutulmuş askerler tarafından y o k e d i l melerine kıl kalmıştı. Makedonyalı Füip, E p a m i n o n das'ın ölümünden sonra, T h e b a i ' l i l e r tarafından o r d u larının komutanlığına getirilmişti; b u d a zaferden sonra onları hürriyetlerinden e t t i . D u k a Füippo öl dükten sonra M i l a n o l u l a r , V e n e d i k l i l e r e karşı, F r a n ¬ cesco Sforza'yı p a r a üe t u t t u l a r ; b u a d a m düşman larım Caravaggio'da y e n d i k t e n sonra k e n d i e f e n d i l e r i olan Müano'luları sıkıştırmak için düşmanla b i r leşti. N a p o l i Kıraliçesi G i o v a n n a ' m n ücretinde olan Sforza'nın babası ise, günün b i r i n d e , kıraliçeyi o r d u suz bırakıverdi; öyle k i , Kıraliçe kıralkğını k a y b e t memek için A r a g o n Kiralının kucağma atılmağa mec bur oldu. 6 — Venedik'ülerle F l o r a n s a ' k l a r , daha eskiden, b u çeşit süâhlı k u v v e t l e r l e egemenliklerini artırdıkla rı halde komutanları k e n d i k e n d i l e r i n i hükümdarlığa yükseltmemişler ve yine onları s avunmuşlar sa> cevap o l a r a k d e r i m k i Floransa'lılar b u t a k d i r d e tesadüfen yardımına mazhar olmuşlardır; çünkü çekinebüecekl e r i değerli k o m u t a n l a r d a n k i m i b i r savaş kazanma mış, k i m i muhalefete uğramış, kalanları da i h t i r a s l a ' rım başka yerlere yöneltmişlerdi. Savaş kazanmamış olanı Giovanni A u c u t i d i k i , savaş kazanmadığı için s a d a k a t i de anlaşılmazdı; f a k a t herkes i t i r a f eder k i b i r zafer kazansaydı Floransa'lılar onun insafına k a l mış olurlardı. Sforza, karşısında daima, B r a c c i o ' n u n k u w e t l e r i n i bulmuştu; b u n l a r b i r b i r i n i kollarlardı; böylece Francesco Sforza ihtirasını L o m b a r d i a üze rine, Braccio ise kilise üe N a p o l i kıralkğı üzerine y ö n e l t t i , f F a k a t az zaman evvel olup bitenlere dönelim: F:
4
50
HÜKÜMDAR
Floransa'hlar çok tedbirli b i r adam olan ve halk t a n b i r kimse iken çok büyük b i r şöhret ve i t i b a r k a zanmış olan Paulo V i t e l l i ' y i kendilerine k o m u t a n yap tılar. B u zat Pisa'yı zaptetmiş olsaydı Floransalüarm onun tahakkümüne boyun eğmek zaruretinde kala caklarını kimse inkâr edemez; zira düşmanlarının hizmetine girmiş olsaydı Moransa'lılar çaresiz kalır lardı; kendi yanlarında alıkoyunca da ona itaate mec burdular. 7 — Elde e t t i k l e r i ilerlemeler göz önünde t u t u lursa V e n e d i k l i l e r i n , muharebeyi bizzat kendileri yaptıkları müddetçe, güven ve şerefle işi idare e t t i k leri görülür (bu husus karadaki teşebbüslere bulaş madan önce oluyordu) ki,-bu zamanda i y j silâhlanmış halk ve asılzadeleriyle çok cesaretle döğüşüyorlardı; f a k a t karada savaşmağa başlayınca b u yararlığı bı raktılar ve îtalya'daki muharebe âdetlerine uydular. Karada, ük genişlemelerinde, büyük arazileri olma dığı ve büyük itibarları olduğu için, ücretli k o m u t a n larından fazla korkacak b i r sebep y o k t u ; f a k a t ge nişleyince ( k i b u da Carmignuola zamanında oldu) bu hatanın i l k delilini edindiler. Çünkü V e n e d i k l i l e r Carmignuola'nın komutası altında Milano dukasını mağlûp etmekle kumandanlarının büyük yararlığım görmüşken sonra da savaşa karşı soğuk davrandığı nı farkedince, onun emrinde (istemediği için) artık muzaffer olmayacaklarına ve, kazandıklarını t e k r a r kaybetmemek için de, onu kovamıyacaklarına hük m e t t i l e r ; kendilerini ondan k o r u m a k için de onu öl dürmeğe mecbur oldular. Bundan sonra Bergamo'lu B^rtalomeo, S. Severinolu Ruberto, Pitigliano k o n t u gübleri komutanlık ettiler k i , bunlarla kazanmaktan ziyade kaybetmekten korkmaları lâzımdı; nasıl k i sonralan Vaila'da böyle oldu: b i n zahmetle sekizyüz
HÜKÜMDAR
51
senede kazandıklarının hepsini b i r günlük savaşta kaybettiler. Çünkü b u çeşit silâhlı kuvvetlerden yalnız yavaş, geç, cılız kazançlar ile âni ve şaşırtıcı kayıp lar doğar. Bütün b u misallerle, senelerce ücretli as kerler tarafından idare edilmiş olan İtalya'ya sözü getirdiğimden, bu k u v v e t l e r i n - doğuşu ile gelişmesi n i görerek daha i y i çare bulabümek için - evveliya tından bahsetmek i s t i y o r u m . . _ ., _^ __ f c
i x l
8 — Bilmelisiniz k i , b u son zamanlarda, İmpara t o r l u k İtalya'dan kovulmağa ve papa daha büyük dünyevî i t i b a r kazanmağa başlayınca, İtalya b i r çok devletlere bölündü; çünkü büyük şehirlerin b i r çoğu, evvelce, İmparatorluğun himayesinde olarak b u şe h i r l e r i zulüm altında t u t a n beylere karşı süâha sa¬ rıldı; Kilise de, dünya işlerinde kendine i t i b a r sağla mak için, bunları d e s t e k l i y o r d u ; başka b i r çok şehir lerde buranın halkı hâkimiyeti ele aldı. Böylece, İtal ya, hemen hemen Kilisenin ve b i r çok cumhuriyetin elinde kalınca, ve papazlarla bu yurtdaşlar süâh k u l lanmağa alışık olmadıkları için, yabancüarı para Üe tutmağa başladılar. B u çeşit askere i t i b a r kazandı r a n Romagna'lı A l b e r i g o da Conio'dır. B u n u n yetiş t i r m e l e r i arasmda, zamanlarında, bütün İtalya'nın mukadderatına hâkim olmuş olan Braccio ve Sforza vardır. B u n l a r d a n sonra da zamanımıza kadar b u kuvvetlere komutanlık eden diğer b i r çokları geldi Bunların meziyeüerinin neticesi de İtalya'nın kıral Charles'in akınına uğraması, L o u i s tarafından soyul ması, Kıral F e r d i n and tarafından çiğnenmesi ve İs viçreliler tarafından şerefinin kirletilmesi oldu. 9 — B u komutanların tuttukları y o l , i l k i n , ken dilerine i t i b a r kazandırmak için piyadenin itibarını yok etmek oldu. B u n u şundan dolayı yaptılar k i , k e n -
L
52
HÜKÜMDAR
dilerine a i t b i r devletleri olmadığı ve san'atlariyle yaşadıkları için az piyade k u v v e t i o n l a r a i t i b a r k a zandırmaz, çoğunu da besliyemezlerdi; böylece yalnız süvari ile y e t i n d i l e r k i , y e t e r sayıda olunca h e m i y i ücret alıyorlar, hem de i t i b a r kazanıyorlardı, işler o kerteye gelmişti k i y i r m i b i n kişilik b i r o r d u d a i k i b i n piyade bulunmazdı. B u n d a n başka, savaşta b i r b i r i n i öldürmemek, f a k a t b i r b i r i n i f i d y e (*) karşılı ğı olmaksızın esir etmek suretijde kendilerinden ve askerlerinden zahmeti ve k o r k u y u kaldırmak y o l u n da her türlü m a h a r e t i kullandılar. Geceleyin ne dışardaküer kaleye ne de kaledekiler dışardakilere saldıramazlardı. Ordugahların dört b i r y a n m a ne hen dek ne de engel yaparlardı; kışın sahra ordugâhında oturmazlardı. Ve bütün b u işler, zahmetten ve t e h likelerden k u r t u l m a k için, askerlik nizamlarınca m u bah ve dediğim g i b i kendilerince uydurulmuş şeyler d i : o k a d a r k i italya'yı köleliğe ve şerefsizliğe sü rüklediler.
X I I I . BÖLÜM Y A R D I M C I , KATIŞIK VE YERLİ A S K E R L E R
HAKKINDA
1 — Faydasız k u v v e t l e r i n ötekisi olan yardımcı kuvvetler, kendi ordusu ile sana yardım etmesi ve se n i koruması için k u d r e t l i b i r hükümdar dâvet edildiği zaman beraberinde gelen k u v v e t l e r d i r . (Yakın za m a n l a r d a , F e r r a r a ' y a karşı teşebbüsünde, p a r a üe {*) Can kurtarma akçası. Eskiden "Fİdye-i Necat" şeklinde kullanılırdı.
HÜKÜMDAR
53
tutulmuş askerlerinin değersizliğini görerek yardım¬ cı kuvvetlere müracaat eden, ve böylece, ordusu üe kendisine yardım edümesi işinde, ispanya Kiralı Ferdinando üe mutabık k a l a n Papa Giulio'nun yaptığı g i b i ) . B u kuvvetler kendi kendileri için i y i ve fayda lı olabilirler, f a k a t onları çağıranlar için daima zarar lıdırlar; çünkü savaşı kaybederlerse mağlûp olduğun la kalırsın, kazanınca da onların esiri olursun. 2 — E s k i t a r i h l e r b u g i b i misallerle dolu olmak la beraber, Ferrara'yı istediği için kendisini b i r y a bancının kucağına tamamiyle atmak g i b i daha akılsızcası tasavvur edüemiyen b i r k a r a r a v a r a n i k i n c i Giulio'nun b u taptaze misalinden ayrılmak istemiyo r u m . F a k a t Giulio'nun i y i t a l i h i , yaptığı kötü i n t i h a bın meyvelerini toplamaması için, üçüncü b i r vesile yarattı: kendi müttefikleri Ravenna'da mağlûp olun ca ve, kendisinin ve başkalarının düşüncesi hilâfına, galipleri kovalayan isviçreliler o r t a y a çıkınca gerek düşmanlarının gerekse yardımcılarının elinde esir o l m a k t a n k u r t u l d u : çünkü düşmanları kaçmıştı, g a l i biyeti ise yardımcılarının silâhları üe değil yabancı ların silâhları ile olmuştu. Floransa'hiar, tamamiyle silâhsız olduklanndan Pisa'yı zapt için oraya onbin Fransız askeri sürdü l e r ; b u kararları ile faaliyet zamanlarının herhangi birinde olduğundan'daha büyük b i r tehlikeye kendi lerini atmış oldular. i s t a n b u l i m p a r a t o r u , komşularına karşı koymak için, Yunanistan'a onbin Türk k o y d u ; bunlar, m u h a rebe bitince, oradan g i t m e k istemediler, k i bu da, Yunanistan'ın Türkler tarafından esir edilmesmin başlangıcı oldu. 3 — Böyle oe, muzaffer olmamağı
isteyen
bir
54
HÜKÜMDAR
kimse, p a r a ile tutulmuşlardan daha t e h l i k e l i olduk ları için, işte b u g i b i k u v v e t l e r i kullansın; çünkü bun l a r l a felâket muhakkaktır; hepsi de b i r l i k t i r l e r ve senden başkasına i t a a t a alışkındırlar; f a k a t p a r a üe tutulmuş kuvvetler ise, muzaffer olsalar dahi, sana zararlı olmaları için, (hepsi b i r bütün teşkil etmedik lerinden, onları tedarik .edip masraflarını sen ödedi ğinden) daha çok zamana ve daha büyük fırsata i h tiyaçları vardır; b u k u v v e t l e r i n başına k o m u t a n ola r a k getireceğin b i r kimse sana zararlı olabüecek k a dar bur o t o r i t e y i kısa zamanda kazanamaz. Hülâsa, ücretli askerlerde gevşeklik, yardımcı kuvvetlerde de değerlilik daha tehlikelidir. 4 — Bundan dolayı, akıllı b i r hükümdar, daima, bu g i b i kuvvetlerden kaçınır ve k e n d i kuvvetlerine baş v u r u r ; başkalarımn kuvvetleriyle kazanılan za f e r i n gerçek b i r zafer olmadığım bildiği için de, baş kalarının silâhlariyle muzaffer olmaktansa kendi kuvvetleriyle mağlûp olmağı t e r c i h eder. Cesare Borgia'yı ve icraatını misal olarak ver mekte hiç tereddüt etmiyeceğim. B u duka, hepsi de Fransız olan askerleri kullanmak suretiyle, yardımcı kuvvetlerle Romagna'ya g i r d i ve b u n l a r l a İmola ve F u r l i ' y i zaptetti. F a k a t , sonra, bu k u v v e t l e r kendisi ne emin görünmedikleri için, daha az tehlikeli olduk larını düşünerek, ücretli askerlere baş v u r d u ; ve O r sini ve V i t e l l i l e r i ücrete bağladı. Daha sonra da, iş başında, bunları şüpheli, sadakatsiz ve t e h l i k e l i bul duğu için, dağıtıp y o k e t t i ve kendi kuvvetlerine baş v u r d u . K e n d i öz askerleriyle kendi basma kaldığı za m a n k i şeref ve i t i b a r i y l e yalnız Fransızlara, veya, Orsini'îere ve V i t e l l i i e r e dayandığı zamanki şeref ve itibarı arasmdaki f a r k gözönüne getirilince, b u çeşit kuvvetler arasında ne gibi b i r f a r k olduğu kolayca
HÜKÜMDAR
55
görülebilir. Böyle olunca b u i t i b a r daima a r t a r : ken di j silâhlı kuvvevtlerinin t a m sahibi olduğunu herke sin gördüğü zaman kazandığı büyük itibarı başka hi£ b i r v a k i t göremedi. I
5 — İtalya'yı ilgilendiren ve taze olan misaller den ayrılmak istemezdim; bununla beraber daha y u karıda adını andığım için Sirakuzaiı Hieron'u geçemiyeçeğim. B u zat, dediğim gibi, Sirakuza'hlar t a r a J fından ordularının başına getirilince, ücretli askerleI r i n faydalı olmadığını çabucak anladı; çünkü b i r l i k / komutanları bizim İtalya'dakiler gibi i d i ; bunları ne alıkoymanın ne de salıvermenin mümkün olmadığını görünce, hepsini kılıçtan geçirdi; bundan sonra da başkalarının askerleriyle değil kendi kuvvetleriyle savaşları idare e t t i . Kitabı k a d i m i n bu konuya u y g u n b i r hikâyesini hatırlatmak isterim': meydan okuyan F i l i s t i n i i Goliat'a karşı gidip dövüşmek üzere D a v u t kendini ileri sürünce, Kıral Saul, cesaretlendirmek amaciyle, onu kendi silâhlariyle süâhlandırdı; D a v u t bu süâhları kuşanınca bunlarla kendini i y i kullanamıyacağını ve bunun için kendi sapanı ve bıçağı ile düş manın karşısına çıkacağını söyleyerek Saul'un silâh larını reddetti. Hülâsa, başkasının silâhları y a üstün den dökülür, ya ağır gelir veya sıkar. 6 — Kıral X I . L o u i s ' n i n babası V I I . Charles t a l i h i ve l i y a k a t i ile Fransa'yı İngiliz'lerden kurtarın ca, kendi silâhlariyle silâhlanmak zaruretini duydu ve ülkesinde yaya ve atlı sınıfları k u r d u . Daha sonra ise oğlu Kıral Louis yayaları lağvetti ve İsviçrelileri para üe tutmağa başladı; öteki kıralların da t a k i p ettiği bu hata, bugün fiilen görüldüğü gibi, kır allık t a k i tehlikelerin sebebidir. Çünkü İsviçre'hlere i t i b a r ve şöhret kazandırmakla bütün kendi kuvvetlerini a l -
56
HÜKÜMDAR
çalttı; çünkü y a y a kıtalarını t a m a m i y l e dağıtmakta kendi süvarilerini yabancı kıtalara tâbi kıldı; çünftü Isviçre'lüer ile b i r l i k t e savaşmağa alışık oldukları için, b u n l a r olmayınca, galip gelebileceklerine ihtimiaı vermezlerdi. Fransız'ların İsviçre'lüere karşı geleme^ yişleri ve b u n l a r olmadıkça da başkalariyle b o y Ölçü şemeyişleri b u n d a n i l e r i g e l i r . ! 1
1
Böylece Fransız orduları b i r kısmı öz, b i r kısmi da ücretli o l m a k üzere k a r m a i d i l e r : b u k u v v e t l e r , t o p l u o l a r a k , sadece yardımcılardan ve sadece ücret lilerden çok i y i d i r l e r ; öz k u v v e t l e r d e n ise çok aşağı dırlar. B u m a k s a t için yukarıda söylediğim m i s a l kâ f i d i r : çünkü Charles'in kurduğu düzen geliştirilmiş veya m u h a f a z a edilmiş olsaydı Fransız kıralhğı ye nilmez b i r halde o l u r d u . F a k a t insanların ihtiyatsız lığı öyle b i r işe başlatır k i , evvelce veremliler için de diğim g i b i , başlangıçta i y i göründüğü için altında saklı olan z e h r i n farkına varılmaz. 7 — Böylece, b i r ülkede, kötülükleri doğdukları anda f a r k e t m i y e n kimse, gerçekten hakîm değildir: hakîm o l m a k ise pek az kimseye v e r g i d i r . R o m a i m paratorluğunun yıkılışının i l k sebebi aranırsa, b u n u n , yalnızca, Got'ları ücretle tutmağa başlaması olduğu görülür; çünkü b u başlangıçla R o m a imparatorluğu n u n k u v v e t l e r i soysuzlaşmağa yüz tutmuştu; ve i m p a r a t o r l u k t a n eksilen t e k m i l b u meziyet ve l i y a k a t G o t ' l a r a katılmış o l u y o r d u . Sonın o l a r a k d e r i m k i , k e n d i öz o r d u s u b u l u n madıkça hiç b i r hükümdarlık e m n i y e t t e değildir; büâkis, kötü günde kendisini i m a n l a k o r u y a c a k de ğerlere m a l i k bulunmadığı için, hep t a l i h i n oyuncağı olur.
HÜKÜMDAR
57
Akıllı ldmselerin, daima, kanaat ve hükmü şu olmuştur k i " k e n d i öz kuvvetine dayanılmadığı halde k u v v e t l i g i b i görünmek kadar kararsız ve emniyet siz b i r şey y o k t u r , " (*).Öz kuvvetler ise y a vatandaş lardan y a u y r u k t a n teşekkül eden, veya, kendi adam larınla yarattığın k u v v e t l e r d i r : kalan hepsi y a ücret l i y a yardımcıdırlar. Yukarıda zikrettiğim dört zatı ı t e r t i p l e r i incelenirse, ve Büyük iskender'in babası Füip ile b i r çok cumhuriyet ve hükümdarlıkların ken dilerini nasıl silâhlandırdıklarına ve düzenlediklerine baküırsa, kendi öz k u v v e t l e r i n i tertiplemek yolunu bulmak kolay olur k i , b u düzenlere ben de t a m a m i y le güvenirim. X I V . BÖLÜM SİLÂHLI K U V V E T L E R B A K I M I N D A N B l R HÜKÜMDARI İLGİLENDİREN Ş E Y L E R H A K K I N D A 1 — Böylece b i r hükümdarın harpten ve onun düzenleri ile idaresinden gayrı amacı, düşüncesi ol mamalı, kendine, san'at olarak, başka herhangi b i r şey edinmemelidir; çünkü k o m u t a edene terettüp eden tek meşgale budur. Ve b u o kadar tesirlidir k i , hükümdar olarak doğanları mevkilerinde t u t m a k l a kalmaz f a k a t , çok defa, h a l k t a n olan kimseleri b u dereceye yükseltir. Buna karşılık görülür k i , hüküm darlar, savaştan ziyade süs ve eğlenceyi düşündükle r i zaman, devletlerini kaybetmişlerdir. Bunu kaybet t i r e n ük sebep de b u san'atı i h m a l e t m e k t i r ; kazan dıran sebep de b u san'atın mütehassısı olmaktır. (*) Metinde latincedir: quod nihil S i t tarn infirmum aut i n stabile, quam f a m a potentiae non sua vi n i x a " .
58
HÜKÜMDAR
2 — Francesco Sforza, silahlı kuvvetlere malik olduğu için, h a l k t a n b i r kimse iken Milano Dukası o l d u ; oğullan ise muharebenin zahmetlerinden kaçın dıkları için, dukalık payesinde iken, h a l k t a n birer kimse oldular. Çünkü silâhsız bulunmanın getirdiği fenalıklar arasında b i r de h a k i r olmak vardır k i , bu, b i r hükümdarın - aşağıda söyleneceği g i b i - sakınma sı gereken fena ünlerden b i r i d i r . Z i r a silâhlı b i r k i m se ile silâhsız b i r kimse arasında hiç b i r nisbet yok t u r ; ve süâhlı olanın silâhsız olana istekle i t a a t et mesini, ve süâhsız olanın silâhlı olan kulları arasında güvenlik içinde bulunmasını akıl almaz. Çünkü b i r i n de i s t i h k a r , öbüründe de kuşku bulunacağı için, bağ daşmaları mümkün değildir. Böylece askerlikten a n lamayan b i r hükümdar, söylediğim diğer^mahzurlardan g a y r i , kendi askerlerinden saygı görmez ve on lar?, güvenemez. 3 — Bundan dolayı hükümdar, savaş faaliyetle r i n i hiç b i r zaman aklından uzak tutmamalıdır; ve b u n l a r l a barış zamanında, h a r p zamanında olduğun¬ dan fazla, meşgul olmalıdır. B u n u da i k i türlü yapa b i l i r : b i r i amelî olarak b i r i de f i k r e n . Amelî olarak y a p m a k için, askerlerini i y i teşküâtlanmış • ve ye tişmiş b i r d u r u m d a t u t m a k t a n başka, hükümdar dai m a av üe uğraşmalı ve böylece vücudunu zahmetlere alıştırmalı, ve b u arada, arazinin tabiatını tanımalı, ve dağların nasıl yükseldiğini, vadilerin nasıl içerile re uzandığını, ovaların nasıl yayıldıklarını öğrenme l i , ve nehirlerle bataklıkların tabiatını anlamalı, ve bütün b u n l a r a çok büyük önem vermelidir. B u bügiler ise i k i türlü faydalıdırlar: ükin kendi memleketi n i tanımak işi öğremlir, böylece bunların savunması nı daha i y i k a v r a y a b i l i r ; bundan sonra, b u y e r l e r i t a nımak ve b u n l a r a ahşmak sayesinde, yeniden incele-
HÜKÜMDAR
59
meğe lüzum göreceği başka her bir yeri kolaylıkla anlayabilir: çünkü, meselâ, Toscana'da bulunan te peler, vadiler, ovalar, nehirler ve bataklıkların başka vüâyetlerdeküerle bazı benzerlikleri vardır; öyle k i , bir vilâyetteki bir yerin tanınmasiyle başkalarmın da tanınmasına kolayca y o l bulunur. Ve bu maharetten mahrum olan b i r hükümdar, b i r komutanın malik olması gereken i l k vasıftan mahrumdur demektir; çünkü bu vasıf düşmanı arayıp bulmağı, ordugâh kurmağı, orduları düşmana doğru yürütmeği, muha rebe düzenini almağı, kendine faydalı olacak şeküde t a h k i m l i yerleri muhasara etmeği öğretir. 4 — Akhai'lilerin hükümdarı Philopemenis'e ya zarların yaptıkları övmeler arasında, barış zamanın da, muharebeyi gütmek usullerinden başka asla bir şey düşünmediği de yer t u t a r ; dostları ile kırlarda bulunduğu zaman, çok kere, durur, onlarla tartışma lar yaparmış: düşman şu tepede bulunsa, biz de or dumuzla burada bulunsak, hangimiz üstün durumda olurduk? Düzenimizi bozmadan ona taarruz etmek için nasıl yanaşırdık? Çekilmek istesek nasıl yapar dık? Onlar çekilseler nasıl kovalardık? Ve bir ordu için zuhur edebilecek bütün halleri, yol boyunca, dostlarına öne sürermiş; arkadaşlarının mütalâaları nı dinler, kendi f i k r i n i söyler, ve onu sebepleriyle teyid edermiş, ö y l e k i , b u devamlı düşünüş sayesin de, orduları güderken, hiç b i r zaman, çaresini bilme diği hiç b i r aksüik çıkmazmış. 5 — Zihninin geliştirümesine gelince, hükümdar, tarihleri okumalı ve, buralarda, mükemmel insania¬ rın yaptıklarını mülâhaza etmeli, muharebelerde na sıl davrandıklarını görmeli, yenügüerinin ve zaferle rinin sebeplerini - birnden kaçınabümek öbürünü t a k -
60
HÜKÜMDAR
l i d edebilmek için - incelemelidir Ve bilhassa, kendi l e r i n d e n evvel gelip şeref ve şöhret kazanmış b i r k i m seyi taklide yeltenen ve bunun harekât ve icraatını daima gözü önünde t u t a n b i r takım hakîm insanların eskiden yaptıkları g i b i hareket etmelidir. Nasıl k i Büyük İskender'in Achille'i, S e z a r l n iskender'i, Scipio'nun K e y h u s r e v l t a k l i d ettiği r i v a y e t olunur. Ksenophon tarafından yazılmış olan Keyhusrevin hayatını o k u y a n b i r kimse, daha sonra, Scipio'hun hayatını okurken, bu t a k l i d i n kendisine ne kadar şe ref . kazandırdığını; dürüstlük, nezaket, insanlık ye cömertlikte, Ksenophon tarafından Keyhusrev hak kında yazılan şeylere Scipio'nun ne kadar uymağa çalıştığım görür. Akıllı b i r hükümdar b u g i b i davranışlara riayet etmeli ve barış zamanında asla boş durmamalı, f a k a t bu zamanı, k a r a günde faydalanmak üzere, ustalık la kullanmalıdır; tâ k i t a l i h , değiştiği zaman, onu k e n disine karşı koyabilecek şekilde mücehhez bulsun. X V . BÖLÜM İNSANLARIN, V E H E L E HÜKÜMDARLARIN, HANGİ Ş E Y L E R D E N D O L A Y I ÖVÜLDÜKLERİ V E Y A ZEMMEDİLDlKLERl H A K K I N D A 1 — Şimdi de uyruğuna ve dostlarına karşı b i r hükümdarın nasıl davranması lâzım geldiğini gör mek kalır. B i r çok kimselerin b u konu hakkında y a zı yazdıklarını bildiğim için, ben de t e k r a r yazmca, bilhassa k o n u y u tartışırken başkalarının düşüncesin den uzaklaşırsam, kendimi beğenmiş sayılacağımdan çekmiyorum. F a k a t benim n i y e t i m anlıyan için f a y dalı şeyler yazmak olduğundan, muhayyel şeylerden
HÜKÜMDAR
öl
ziyade olayların gerçekliği ardından g i t m e k bana da ha u y g u n göründü. B i r çok kimseler gerçekten mevcut oldukları hiç bir zaman ne görülmüş ne işitümiş cumhuriyetler ve hükümdarlıklar tasavvur etmişlerdir. Nasıl yaşandı ğı ile nasıl yaşanması gerektiği arasında o kadar f a r k vardır k i , yapılanı yapılması gereken için bıra
k a n nır kimse vafügmı korumaktan ziyade yok o l mağı öğrenmiş o l u r ; çünkü her yönde i y i l i k gütmek isteyecek b i r kimsenin, i y i olmayan o kadar kimse arasında, y o k olması tabüdir. B u sebeple kendini ko r u m a k isteyen b i r hükümdar için i y i olmamağı, ve icabına göre bundan faydalanıp faydalanmamağı öğ renmek lâzımdır. 1
2 — Böylece b i r hükümdar hakkında tahayyül edilmiş olan şeyleri b i r t a r a f a bırakarak, ve gerçek olanları konuşarak d i y o r u m k i : bütün insanlar ve, daha yüksek mevkide oldukları için, bilhassa hüküm darlar, kendilerinden söz edilirken, övücü veya kötü leyici niteliklerden biriyle hükümlenirler. B u o de m e k t i r k i : k i m i eli açık, k i m i c i m r i ; k i m i mükrim, k i m i doymaz; k i m i zalim, k i m i m e r h a m e t l i ; k i m i a l datıcı, k i m i sadık; k i m i kancık ve Ödlek, k i m i yavuz ve yüreği pek; k i m i i y i yürekli, k i m i k i b i r l i ; kimi zevk ve eğlenceye düşkün, k i m i a f i f ; k i m i m e r t , k i m i hüekâr; k i m i sert, k i m i yumuşak; k i m i ağır başlı, k i m i hoppa; k i m i dindar, k i m i dinsiz diye ve bunlara benzer sıfatlarla tanınır. 3 —. Ve b i l i y o r u m k i , b i r hükümdarda, yukarıda söylenen sıfatlardan i y i diye sayılanların bulunması nın çok beğenüecek b i r şey olacağmı herkes i t i r a f eder; f a k a t , insanlığın müsait olmayan tabiatından dolayı bunların hepsine m a l i k bulunamıyacağı, veya,
62
HÜKÜMDAR
bunlara tamamiyle riayet edilemiyeceği için, hüküm dar o kadar ihtiyatlı olmalıdır k i devleti kaybettirme si muhtemel kötü huyların şerefsizliğinden kaçınma sını bilsin, ve devleti kaybettirmeyenlerden de, elinde ise, sakınsın; f a k a t sakınmazsa, aldırış etmese de olabilir. Bilhassa, onlarsız devleti güçlükle muhafaza edebileceği kusurların kötü sanına uğramaktan çe kinmesin; çünkü, her tarafı iyice mülâhaza edüince, fazilet g i b i görünen f a k a t onlara uymakla felâket getirecek olan bazı şeyler, ve kusur gibi görünen f a k a t bunlara uymakla güvenlik ve refah sağlayacak başka şeyler bulmak mümkündür.
CÖMERTLİK V E T U T U M L U L U K H A K K I N D A 1 — Böylece yukarıda yazılı i l k vasıflardan baş¬ lıyarak derim k i , cömert diye tanınmak i y i olur. B u nunla beraber, seni cömert tanıtacak gibi kullanılan cömertlik sana zarar g e t i r i r ; çünkü gereği gibi ve ölçü ile kullanılırsa, bu h a l cömertlik sayılmayacak tır; ve sonunda cimriliğin kötü sanından kurtulamıyacaksın. insanlar arasında cömert adının kalmasını isteyebilmek için ise, debdebeye ait hiç b i r şeyden geri kalmamak lâzımdır; öyle k i , böyle b i r hüküm dar, daima, bu gibi işlerde bütün varım tüketecektir; ve cömert adının devamını istiyorsa, sonunda, halka olağanüstü vergiler yüklemek ve para edinmek için yapılabilen her şeyi yapmak zorunda kalacaktır. B u ise, onu, uyruğunun gözünde menfur kılmağa başlar; f a k i r düşünce de herkesten az saygı görür; Öylesine k i , b u cömertliği üe, çoğunu incittiği ve pek az k i m seyi t a l t i f etmiş olduğu için i l k fırsatta güçlüklerle
HÜKÜMDAR
63
karşılaşır, ve i l k tehlikede kendisini o tehlikenin için de b u l u r ; bunu t a k d i r edip yol değiştirmek isteyince çabucak cimriliğin kötü sanına düşer, 2 — Böylece, b i r hükümdar, herkesçe bilinecek gibi bu cömertlik niteliğini, kendisine zararı dokunmaksızın, kullanamayınca - tedbirli b i r kimse ise adının cimriye çıkacağını umursamamalıdır: çünkü tutumluluğu sayesinde gelirinin kendisine yettiği, kendisiyle savaşanlara karşı savunabildiği, halfia yük olmadan teşebbüslere girişebildiği görülünce, za manla, daima, daha cömert sayılır; öylesine k i , hiç bir şeylerini almadığı herkese cömertlik yapmış olur k i , bunlar çokluktur; ve bütün bağışta bulunmadık larına ise cimrilik yapmış sayılır k i , bunlar da azlık tır. Zamanımızda, ancak cimri diye tanınanların bü yük işler yaptığını gördük; öbürleri sönüp gitmişler dir. Papa I I . Giulio papalığa ulaşmak içini cömert adından faydalandıktan sonra, Fransa Kırahna k a r şı savaşabilmek için, daha sonraları, bu sanı muha faza etmeyi hatırına getirmemiştir; bugünkü Fransız Kiralı uyruğuna olağanüstü b i r vergi koymaksızın pek çok savaşlar yaptı; çünkü fazla masrafları için eskiden b i r i k t i r d i k l e r i n i harcadı. Bugünkü İspanya Kiralı cömert diye tanmsaydı bu kadar savaşı ne ya pabilir ne de kazanabilirdi. t
3 — Böylece b i r hükümdar kendi uyruğunu soy mağa mecbur kalmamak, savunmasını yapabilmek, yoksul ve itibarsız düşmemek, soyguncu olmağa mec bur olmamak için cimri diye tanınmasına az değer vermelidir; çünkü bu, ona hükümranlık ettiren k u surlardan biridir. Ve bir kimse "Cesare, cömertliği ile İmparatorluğa yükseldi, ve b i r çokları, cömert oldukları ve böyle tanındıkları içn çok büyük merte-
64
HÜKÜMDAR
belere ulaştılar." derse şöyle cevap v e r i r i m : sen ya olmuş bitmiş b i r hükümdarsın, yahut onu elde etmek yolundasın. Birinci halde bu cömertlik zararlıdır; ikincisinde ise cömert tanınmak pek lüzumludur. Cesare da Roma hükümdarlığına erişmek istiyenlerden b i r i i d i ; fakat ulaştıktan sonra yaşamış olsaydı ve bu g i b i masraflarda itidalli davranmasaydı, İm paratorluğu yıkmış olurdu. B i r kimse cevap olarak: "orduları ile büyük işler yapan ve yine çok cömert tanınan hükümdarlar çoktur" derse, cevabım şudur: hükümdar ya kendiniin ve uyruğunun malını, y a baş kalarının malını harcar. B i r i n c i halde eli sıkı olmalı dır; öbür halde ise cömertlikle ilgili hiç b i r şeyi'ar kaya, bırakmamalıdır, 4 — Ordusu ile sefere çıkan, soygun ile, şehirle r i yağma etmek suretiyle, haraç ile yaşiayan ve baş kasının malından faydalanan b i r hükümdara bu cö mertlik lâzımdır; yoksa askerleri arkasından gelmez. Senin veya uyruğunun olmayan şeylerle, Keyhusrev, Cesare ve Alessandro'nun yaptığı gibi, bol keseden bağışlar yapabilirsin; çünkü başkasının malını har camak şöhretini azaltmaz, aksine çoğaltır; yalnızca kendi malını harcamaktır k i sana ziyan getirir* Ve cömertlik kadar kendi kendini bitiren b i r şey y o k t u r : cömertlik yaptıkça cömertlik yapmak gücü kalmaz; ve, ya yoksul ya itibarsız olursun; yahut, yoksulluk tan kaçmak için, soyguncu ve menfur olursun. Ve bir hükümdar, b i r çok sakınılacak şeyler arasından, bilhassa, itibarsız ve menfur olmaktan sakınmalıdır; cömertlik ise seni bunların her ikisine de götürür. Bu sebeple, cömert tanısınlar diiye nefretli birkotü şöhret getiren soyguncu adını kazanmaktan ise, nef ret siz b i r kötü şöhret getiren cimri adına razı olmak daha büyük akıllılıktır.
HÜKÜMDAR X V I I . BÖLÜM ZALİMLİK V E M E R H A M E T ; V E SEVİLMENİN Mİ YOKSA K O R K U L M A N I N M I D A H A İYİ OLDUĞU H A K K I N D A 1 — Evvelce söylenen niteliklerden ötekilerine gelerek derim k i , her hükümdar zalim değil, merha metli tanınmağı arzu etmelidir; bununla beraber bu merhameti fena kullanmaktan sakınmalıdır. Cesare Borgia zâlim diye tanınmıştı; bununla beraber, onun bu zalimliği Romagna'yı i y i b i r hale koymuş, birleş tirmiş, barış ve sadakate ulaştırmıştı, iyice dikkat edilirse Borgia'mn, zalim adından kaçınmak için Pistoia'mn harap olmasına meydan veren Floransa'lılardan daha çok merhametli olduğu görülür. Bundan do layı hükümdar, uyruğunu birleşmiş ve sadakatte t u t mak için zalimlik kötü sanından kaygulanmamalıdır; çünkü ibret verici pek az ceza sayesinde, fazla mer hametten dolayı boğazlaşmalar ve soygunlar doğu r a n kargaşalıkların alıp yürümesine meydan veren lerden daha çok merhametli olur; sebebi şu k i bu kargaşalıklar bütün b i r topluluğa zarar getirirler, hükümdardan gelen icraat ise b i r kişiye zarar verir. Ve yeni devletler tehlikelerle dola olduklarından bü tün hükümdarlar içinden yeni olan hükümdarın za lim adından sakınması mümkün değildir. Ve Virgilio, Didone'nın ağzından şöyle der: " D u r u m u n giiylüğü ve saltanatın henüz yeni bu gibi usullere baş vurmağa ve hudutları muhafızlarla korumağa mecbur ediyor," (*)
oluşu beni çepe çevre
(*) Metinde latincedir: R e s d u r a , et r e g n i n o v i t a s m e t a l i a cogunt M o l i r i , et late fines custode t u e r i .
F: 5
66
HÜKÜMDAR
Bununla beraber, yeni hükümdar, inanmakta ve ise girişmekte ağır olmalı, k o r k u y a da kapılmamalı ve, i h t i y a t ve insafla ölçülü b i r şekilde hareket etme l i d i r ; tâ k i aşırı güven onu ihtiyatsızlığa sürükleme sin ve aşırı güvensizlik çekilmez b i r hale getirmesin. 2 Bundan da b i r tartışma doğar k i o da şu dur: k o r k u l m a k t a n ziyade sevilmek mî, yoksa, aksi m i daha iyidir? Karşılık olarak derim k i her i k i s i de olmak gerekir; fakat, bunları birleştirmek güç oldu ğu için ikisinden b i r i olamamak mevkiinde kalınırsa, sevilmiş olmaktan ziyade korkulmuş olmak çok daha emniyetlidir. Çünkü insanlar hakkında, genel olarak, şu denebilir k i : nankör, dönek, olduğundan başka türlü görünür, düşüncesini gizleyici, tehlikeden kaçıcı ve kazançta aç gözlüdürler; ve onlara i y i l i k yaptığın müddetçe, yukarıda söylediğim gibi ihtiyaç uzak ol duğu zaman, hepsi de senindirler; kanlarını, malları nı, canlarını, evlâtlarını sana teklif ederler; f a k a t sıkısıldığı zaman baş çevirirler. Ve her şeyini onların sözlerine dayamış olan b i r hükümdar, başka hiç bir hazırlığı olmadığı için, yıkılır gider; çünkü r u h asa leti ve büyüklüğü ile değil de para ile kazanılan dost luklara hak kazanılır ama bunlar elde edilemezler; ve zamanı gelince onlardan istifade edilemez, insan lar ise, kendisinden korkulan b i r kimseye olmaktan ziyade, kendisini sevdirmiş olan b i r kimseye zarar vermekte daha az çekingendirler; çünkü sevgi b i r minnettarlık bağı ile d u r u r ; insanlar ise kötü olduk larından her ahsî menfaat fırsatında bu bağ kopar; fakat k o r k u hiç bırakmayan bîr ceza kaygusu ile bes lenir. 3 — Bununla beraber, hükümdar, kendisinden korkulmağı öylesine sağlamalı k i , sevgiyi kazanma-
HÜKÜMDAR
67
sa bile, nefretten kaçınabilsin; çünkü korkutmuş ol mak ve nefret edilmemek, pek âlâ, yanyana olabilir; bunu da lıemşerilerinin ve uyruğunun mallarına ve karılarına göz dikmemekle daima sağlayabilir. Ve y i ne birinin kanma girmek icap ettiği zaman bunu u y gun delil ve apaçık sebep olunca yapmalıdır; fakat, her şeyden ziyade, basyasının malından elini çekme l i d i r ; çünkü insanlar babalarının ölümünü, m a l ve mülklerinin kaybolmasından daha çabuk unuturlar. Bundan başka, mala el koymak bahaneleri hiç eksik olmaz; ve yağma ile geçinmeğe başlayan b i r kimse başkalarının malını almak için daima bahane b u l u r ; bunun tersine olarak cana kıymak bahaneleri ise da ha seyrektir vc daha çabuk azalır. 4 _ Fakat hükümdar ordusu ile beraber bulun duğu ve kalabalık b i r askeri idare ettiği zaman, o vakit, zalim adından hiç kaygulamnamalıdır. Çünkü, bu ün olmadıkça, bir ordu hiç b i r zaman derli toplu ve herhangi b i r savaşa hazır tutulamaz. Anibal'm çok beğenilen icraatı arasından şunu hikâye ederler: Sa yısız milletlerden karma olarak meydana gelmiş, y a bancı topraklarda savaşa sürülmüş çok büyük b i r or dusu olduğu halde gerek talihli gerek talihsiz günle rinde, ne aralarında ne de hükümdara karşı b i r an laşmazlık çıkmadı. B u ise ancak onun insanca olma yan zalimliğinden dolayı olabilmiştir k i , bu zalimliği, sayısız başka meziyetleri ile birlikte, onu askerinin yanında saygıya değer ve korkunç kıldı; ve zalimliği olmasaydı bu tesiri hasıl etmeye öteki meziyetleri yetmezdi. Az d i k k a t l i muharrirler ise b i r yönden omın bu icraatım beğenirler, öteki yönden, bunun baş lıca sebebini ayıplarlar. 5 — Öteki meziyetlerinin bu neticeyi almağa ye ter olmayacağının doğruluğu ise, yalnız kendi zama-
68
HÜKÜMDAR
nuıda değil, fakat, bilinen bütün zamanlar içinde az rastlanır b i r kimse olan Scipione'de görülebilir: b u nun orduları ispanya'da isyan etmişlerdi; bu ise an cak onun fazla merhametinden doğmutur k i b u mer hamet askerlerine zapturapt için yaraşacağından faz la serbestlik vermişti. Sicipione'nin bu hali senatoda Fabio Massimo tarafından ayıplanmış ve kendisine Roma milisini bozan adam diye hitap edilmişti. Locres'liler Scipione'nin ast komutanlarından biri" t a r a fından imha edildikleri zaman, Scipione bunların i n tikamını almadı ve bu komutanın küstahlığı cezalan dırılmadı; bütün bunlar onun yumuşak tabiatından doğuyordu; o kadar k i , Senato'da üyelerden b i r i onu mazur göstermek isteyerek hataları cezalandırmak tan ziyade hiç hata etmemesini daha i y i bilen b i r çok kimseler bulunduğunu söyledi. Scipione'nin bu tabi atı, i k t i d a r mevkiinde iken devam etseydi, zamanla, şeref ve itibarını bozardı; f a k a t Senato'nun idaresi a l tında yaşadığı için onun bu zararlı vasfı örtülü k a l makla kalmadı, fakat, itibarının artmasına da sebep oldu. 6 — K o r k u l m a k ve sevilmek konusuna dönerek, sonuç olarak, derim k i , insanlar kendi keyiflerine göre sevdiklerinden ve hükümdarın davranışına gö re k o r k u duyduklarından, akıllı b i r hükümdar, baş kasına a i i olan b i r şey üzerine değil kendisine ait o¬ lan b i r şey üzerine dayanmalıdır; ancak, evvelce söy lediğim gibi, menfur olmaktan sakınmağa çare bul malıdır.
HÜKÜMDAR
69
X V I I I . BÖLÜM HÜKÜMDARLARIN VERDİKLERİ SÖZÜ N A S I L T U T M A L A R I GEREKTİĞİ HAKKINDA \ ~ B i r hükümdar için sözünü tutmanın ve, hile ile değü de, namuslu yaşamanın ne kadar övgüye de ğer olduğunu herkes t a k d i r eder; bununla beraber zamanımızda, verilen söze az önem vermiş ve k u r nazlıkla insanların başlarını döndürmesini bilmiş ba zı hükümdarların büyük işler başarmış olduklarını tecrübe göstermektedir; sonunda da bunlar doğrulu ğa dayanmış olanları geçmişlerdir. 2 — Böylece, mücadele için i k i y o l olduğunu bil melisiniz: b i r i kanunlarla, ötekisi kuvvetle: birincisi insanlara mahsustur, ikincisi hayvanlara; fakat b i rincisi çok kere yetmediği için ikinciye baş vurmak lâzım gelir. Bundan dolayı b i r hükümdar için insan ve hayvan tarafını i y i kullanmasını bilmek lâzımdır. Bu cihet, hükümdarlara, eski m u h a r r i r l e r tarafından kapalı olarak öğretilmiştir: bu m u h a r r i r l e r Aehille'nin ve o eski hükümdarlardan daha b i r çoğunun, ter biyesi altında yetişsinler için, büyütülmek üzere Chirone adındaki Centaure' (*) ye nasıl teslim edil diklerini anlatırlar. Yarı insan, yarı hayvan b i r mürebbiye malik bulunmak, b i r hükümdar için, bu tabi atların her ikisini de kullanmasını bilmek gerektiğin den başka b i r şey demek değildir; ve bu tabiatlardan b i r i olmaksızın ötekisi devamlı olmaz. 3 — Madem k i b i r hükümdar hayvan tarafını i y i kullanmayı bilmek zorundadır, bunlardan arslan (*) C e n t a u r e =
Üstü i n s a n altı h a y v a n o l a n b i r yaratıl
70
HÜKÜMDAR
ve t i l k i y i seçmesi lâzımdır; çünkü arslan tuzaklara karşı savunamaz, t i l k i de k u r t l a r a karşı savunamaz. Bundan dolayı tuzakları tanımak için t i l k i olmak, ve kurtîarı k o r k u t m a k için arslan olmak gerekir. Sade ce arslanlık yapmak istîyenler hiç b i r şey anlamıyor lar demektir. Bundan dolayı, ihtiyatlı b i r hükümdar, verdiği sözü t u t m a k kendi aleyhine dönerse ve bu sö zü vermeği gerektiren sebepler ortadan kalkınca, sö zünde ne durabilir ne de durmalıdır. İnsanların hepsi de i y i olsalardı bu kaide i y i olmazdı; f a k a t kötü ol dukları için, ve sana karşı sözlerinde durmayacakları için, sen de onlara verdiğin sözde durmağa mecbur değilsin. Ve b i r hükümdar için verdiği sözde durma mağı örtecek meşru sebepler hiç b i r zaman eksik olmamıtır. B u konuda zamanımıza ait sayısız misaller vermek, ve hükümdarların sözlerine sadakatsizlikle iiyle ne kadar vaadin, ne kadar barışın beyhude ya pılıp iptal edildiğini göstermek mümkündür: ve t i l k i olmayım en i y i bilenin işi en i y i gitmiştir. F a k a t bu tabiatı iyice boyamasını bilmek ve olduğundan başka türlü görünmesini, düşüncelerini gizlemesini çok i y i becermek lâzımdır; insanlar ise o kadar basittirler k i ve hâlin zaruretlerine o kadar tabidirler k i aldatmak isteyen daima aldanacak birini bulur, -1 — Taze misallerden b i r tanesini söylemeden geçemiyeceğim: V I . Alcssandro insanları aldatmak tan başka asla b i r şey yapmamış, asla b i r şey düşün memiş ve her zaman aldatabilecek kimseler bulmuş tur. Ve teminat verirken ondan çok tesir yapan, en az riayet edeceği b i r şeyi en büyük yeminlerle teyit eden başka b i r adam görülmemiştir; çünkü dünyanın bu tarafını pek i y i biliyordu. Böylece, b i r hükümdar için, yukarıda söylenen bütün niteliklere malik olmak gerekli değildir; fakat, onlara sahip imiş gibi görül-
HÜKÜMDAR
7]
mek gereklidir. Ve bilâkis, şunu söylemeye cesaret edeceğim k i , bu niteliklere sahip olununca ve daima onlara riayet edilince zararlıdırlar; var gibi görünün ce ise faydalıdırlar; merhametli, sadık, insanlık se ver, doğru, dindar görünmek ve olmak g i b i ; f a k a t böyle olmamak gerekince aksini yapmasını bilmeğe ve ona muktedir olmağa ruhça hazır olmak şartiyie. Şu da bilinmelidir k i , b i r hükümdar, ve bilhassa yeni bir hükümdar, - devleti muhafaza edebilmek için, ek seriya, verilen söze, merhamete, insanlığa, dine kar şı hareket etmek mecburiyetinde olduğu için - b i r kimse hakkında " i y i insandır" dedirten bütün bu şey lere riayet edemez. Böylece, talih rüzgârlarının ve ahval değişikliklerinin emrine göre dönmeye alışkın bir r u h taşıması, vc yukarıda dediğim gibi, imkân bulunca, iyilikten uzaklaşmaması, fakat gerekince, kötülüğe baş vurmasını bilmesi lâzımdır. 5 — Böylece, b i r hükümdar, yukarıda söylenen beş vasıfla dolu olmayan b i r sözün, hiç b i r zaman, ağzından çıkmamasına ve kendisini görüp dinleyen lere merhametin, sadakatin, doğruluğun, dinin tâ kendisi olarak görünmeğe çok d i k k a t etmelidir. Ve bu sonuncuya sahipmiş gibi görünmek kadar lüzum¬ l u b i r şey y o k t u r , insanlar, genel olarak, elleriyle ol maktan ziyade gözleriyle hüküm verirler; çünkü her kes görebilir f a k a t pek az kimse hissedebilir. Herkes, seni göründüğün gibi görür, pek az kimse ne olduğu nu hisseder; bu pek az kimse de, devlet nüfuzunun koruduğu çoğunluğun kanaatına karşı koymağa ce saret edemez. Ve bütün insanların, bilhassa, yargı layıcısı bulunmayan hükümdarların icraatında neti ceye bakılır. Bunun için b i r hükümdar muzaffer ol mağı ve devleti muhafaza etmeği sağlasın, vasıtalar daima muteber ve makbul sayılır ve herkesçe övülür;
72
HÜKÜMDAR
çünkü halk görünene ve olana, kapılır; dünyada ise halktan başka b i r şey yokturjçoğunluğun dayana cak y e r i olunca, azınlığın sözüölmaz. Adını söylemek uygun düşmeyen zamanımızdaki b i r hükümdarın ağ zı barış ve doğruluktan gayrı söz etmez; halbuki her ikisinin de en büyük düşmanıdır; bunlara riayet et miş olsaydı, bunlar b i r kaç defa, y a itibarını veya devletini kaybettirirlerdi, X I X . BÖLÜM HAKİR V E M E N F U R O L M A K T A N N A S I L KAÇINILACAĞI HAKKINDA 1 — Fakat, yukarıda işaret edilen vasıfların en önemlileri hakkında konuşmuş bulunduğum için, öte kilerden genel bakımdan kısaca bahsetmek istiyo r u m . Yukarıda kısmen söylediğim gibi, hükümdar kendisini menfur ve itibarsız kılan şeylerden sakın mağa çalışmalıdır; ve bunlardan her ne zaman k a çınn-sa, kendisine düşeni yapmış olur ve öbür kusur larında hiç bir tehlikeye uğramaz. Evvelce söylediğim gibi, b i r hükümdarı her şey ziyade menfur kılan aç gözlü olması, uyruğunu soyması ve kanlarım gasbetmesidir k i işte bundan sakınmalıdır: ve genel olarak insanlar, m a l ve şerefleri ellerinden ne zaman alın mazsa, rahat yaşarlar; o v a k i t yalnız b i r azlığın i h t i rası ile savaşmak kalır k i , bu i h t i r a s b i r çok şekilde ve kolaylıkla frenlenebilir. Dönek, ciddiyetsiz, k a n cık, ödlek ve kararsız tanınmak hükümdarı h a k i r kı l a r k i bundan, tehlikeden kaçar gibi, kaçınmalı ve icraatında büyüklük, yürek pekliği, ağır başlılık, k u d ret sezüsin için tertip almalı, uyruğunun hususî, en-
HÜKÜMDAR
73
trikalarına karşı hükmünün değiştirilmez olduğunu göstermeli ve kendi hakkında öyle b i r kanaat y a r a t malı k i hiç kimse onu ne aldatmağı ne de atlatmağı düşünebilsin. 2 — Kendi hakkında bu kanaati veren b i r hü kümdar çok ünlü olur; ve ünlü olana karşı güçlükle fesat kurulur, güçlükle saldırılır; yeter k i mükemmel bir insan olduğu ve halkı tarafından saygı gördüğü bilinsin. Çünkü b i r hükümdarın, b i r i içeride uyruğu sebebiyle, öbürü dışarıda yabancı hükümdarlar sebe biyle, i k i korkusu olmalıdır. Sonuncuya karşı i y i si lâhlar ve i y i dostlarla savunur; ve i y i silâhları olunca daima i y i dostları da o l u r ; ve dış işler sağlam olduk ça içerideki işler de, evvelce bir fesat ile bulandırılmamış İse, daima sağlam olur. Ve dısardakiler kıpırdasalar bile, hükümdar tertipli ise, dediğim g i b i ya şamış ise ve kendini bırakmazsa - Ispartalı Nabide'nin yaptığını söylediğim gibi - her türlü saldırışa dai ma dayanır. 3 — F a k a t uyruğa gelince, dışardaki isler k a y naşmasa bile, gizli olarak fesat kurmalarından kor k u l u r ; bundan da hükümdar, menfur veya h a k i r ol maktan kaçınmakla ve halkı kendisinden hoşnut kıl makla pek âlâ korunabüir k i bu hususları, yukarıda uzun uzadıya söylendiği gibi, sağlamak gerekir. Ve fesatlara karşı b i r hükümdarın malik olabileceği en tesirli çarelerden b i r i de umumun nefretini kazanmamaktadır; çünkü fesat k u r a n kimse, daima, hüküm darın ölümü ile halkı t a t m i n edeceğine inanır; fakat bununla halkı inciteceğine inanırsa böyle b i r karar almağa cesaret etmez; çünkü fesatçıların önüne d i kilen güçlükler sayısızdır. Ve fırsatların çok, f a k a t , muvaffak olanlarının az olduğu tecrübe üe görülür;
74
HÜKÜMDAR
çünkü fesat k u r a n b i r kimse yalnız olamaz ve ancak gayrı memnun olduklarını sandığı kimselerden arka daş seçebilir; ve b i r gayrı memnuna kendi niyetlerini açar açmaz ona memnun olmak için fırsat vermiş olursun; çünkü senin niyetini açığa vurmakla o bun dan her türlü nimeti ümit edebilir: öylesine k i bu ta r a f t a kazancı emin, o b i r t a r a f t a ise şüpheli ve tehli kelerle dolu göründüğünden, sana sadık kalması için ya az bulunur bir dost, yahut hükümdarın inatçı bir düşmanı olması gerekir. 4 — Ve bu konuyu kısaca ifade etmek için derim k i : fesat kuranın tarafında ancak korku, kıskançlık ve onu yıldıran ceza şüphe ve endişesi bulunur; f a k a t hükümdar tarafında ise hükümdarlığın haşmeti, k a nunlar ve kendisini koruyan devletin ve dostlarının savunma vasıtaları vardır: Öylesine k i , bütün bun lara halkın sevgisi de katılınca, b i r kimsenin fesat kuracak kadar delicesine cürVtkâr olması imkânsız¬ dır. Çünkü fesat k u r a n b i r kimsenin, bayağı haller de, kötülüğünü yapmadan önce korkması gerekirse, böyle b i r halde, fenalık yapıldıktan sonra millet ona düşman olacağı ve, bundan dolayı, sığınacak hiç bir yer ümit edemiyeceği için, daha çok korkması lâzım dır. 5 — B u konuda sayısız misaller verilebilir; f a kat babalarımız zamanında v u k u bulan b i r tane ile yetineceğim. Bugünkü Messer Annibale'nın dedesi ve Bologna'da hükümdarlık yapmış olan Messer A n n i bale Bentivogli, kendisine karşı fesat kuran Cannesehi'ler tarafından öldürülünce ve kendi soyundan kundakta olan Messer Giovanni'dcn başka kimse k a l mayınca, b u k a t l i n hemen arkasından halk ayaklan dı ve bütü Canneschi'leri boğazladı. B u da Bentivogli
HÜKÜMDAR
75
soyunun o zaman kazanmış olduğu halk sevgisinden dolayı idi. B u sevgi o kadar büyüktü k i , Annibale öl dükten sonra, Bologna'da bu aileden devleti idare edebilecek b i r kimse kalmadığı için, o zamana kadar bir demircinin oğlu diye tanınan birinin Bentivogli*lerden doğma olduğuna dair bazı deliller elde edilin ce, Boiogna'lılar onu Firenze'den aldırdılar ve Bologna'nın idaresini ona verdiler; ve Messer Giovanni hü kümet idaresine uygun b i r yaşa gelinceye kadar bu adam şehri idare etti. 6 — Böylece sonuç olarak derim k i , b i r hüküm dar, halk kendisini sevdikçe fesatlara az önem ver melidir; fakat halk kendisine düşman ise ve kendisin den nefret ediyorsa, her şeyden ve herkesten k o r k malıdır, Vc i y i düzenlenmiş devletlerle akıllı hüküm darlar büyükleri ümitsiz b i r hale getirmemeği, halkı hoşnut ve memnun etmeği, her çareye baş vurarak, düşünmüşlerdir; çünkü bu husus b i r hükümdarın en Önemli meselelerinden biridir. 7 — Zamanımızda i y i düzenlenmiş ve i y i idare edilen kırallıklar arasında Fransa Kıralhğı vardırBurada kiralın güvenliğinin ve hürriyetinin bağlı ol duğu sayısız i y i müesseseler vardır; bunlardan b i r i n cisi parlâmento ve onun otoritesidir; çünkü bu kırallığı nizamlayan kimse, büyüklerin ihtirasını ve küs tahlığını bildiği için, ağızlarında bunları yola getire cek b i r fren bulunması lüzumuna hükmederek, öbür yönden, halkın büyüklere karşı olan ve k o r k u y a da yanan nefretini bildiğinden ve halkı emniyette t u t mak istediğinden, halkı tuttuğu zaman büyüklerle ve büyükleri tuttuğu zaman halkla çıkabilecek anlaş mazlık yükünü üzerinden kaldırmak maksadı ile, bu işlerle kiralın, betahsis, uğraşmasını istemedi; ve b u -
76
HÜKÜMDAR
nun için, sıkıntısını kiralın çekmiyeceği şekilde, bü yükleri ezecek ve küçükleri tutacak b i r üçüncü hâ kimlik kurdu. Bundan daha i y i ve ihtiyatlı ve kıraila kırallığın güvenliğini daha çok sağlayacak bir düsen olamazdı. Bundan da başka b i r ders çıkarılabilir k i , o da şudur: Hükümdarlar sıkıntı ve yük teşkil eden şeyleri başkalarına idare ettirmeli, lütuf ve atifet iş lerini ise kendileri idare etmelidir. Yeniden sonuç o¬ larak derim k i , bir hükümdar büyükleri kollamak fakat halkın nefretini kazanmamalıdır. 8 — Bazı Roma imparatorlarının hayat ve ölüm leri göz önünde tutulunca, b i r takımının daima büyük ruh fazileti göstermelerine ve kusursuz yaşamaları na rağmen imparatorluğu ellerinden kaçırdıklarını, veya, kendilerine karşı fesat kuran kendi adamları tarafından öldürüldüklerini görmekle bu kanaatıma aykırı misaller bulunduğu, belki, b i r çok kimselerce zannolunabilir. Bu itirazlara cevap vermek istediğim için yıkılışlarının evvelce öne sürdüklerime aykırı ol mayan sebeplerini göstererek bazı imparatorların n i teliklerinden bahsedeceğim; bu arada da o zamanla rın icraatını okuyanlar için dikkat edilmeğe değer şeyleri tebarüz ettireceğim. B u maksatla filozof Marco'dan Masimien'e kadar, arka arkaya gelen impara torları söz konusu etmekle yetineceğim k i , bunlar da: Marco, bunun oğlu Commodo, Pertinace, Giulio, Se¬ vero, oğlu Antonio Caracalla, Macrino, Eliogabaio, Alessandro ve Majrimien'dir. 9 — îlkin şu husus kayda değer k i öbür hüküm darlıklarda yalnız büyüklerin ihtirasları ve halkın küstahlığı üe uğraşmak icap ederken, Roma impara torları için askerlerin zalimliğine ve aç gözlülüğüne katlanmak gibjfüçüncü bir güçlük de vardı. Hem h a l -
HÜKÜMDAR
77
kı hem askeri memnun etmek güç olduğu için, bu iş o kadar güç i d i k i bir çoklarının mahvına sebep oldu; çünkü halk rahatı, bu sebeple de, sessiz hükümdarla rı severdi; askerler ise asker yürekli, kavgacı, zalim ve aç gözlü olan hükümdarları severlerdi. Çift maaş alabilmek, kendi zalimliklerini, aç gözlülüklerini do yurabilmek için hükümdarın, bu nitelikleri milletler üzerinde tatbik etmesini isterlerdi. 10 — Bunun neticesi olarak, tabiatları veya bece riklilikleri bakımından, gerek halkı gerek askeri sıkı altında tutabilecek kadar büyük bir şöhrete malik ol mayan imparatorlar yıkılıp gidiyordu; ve bunların çoğu, bilhassa evvelce devlet hizmetinde bulunmadan hükümdarlığa yükselenler, birbirine aykırı bu i k i zıd mizacın güçlüğünü görünce, halka kötülük etmeği az önemli sayarak askeri memnun etmek yolunu tutar lardı. Böyle davranmaksa lüzumlu i d i : çünkü, hü kümdarlar herhangi birinin nefretini kazanamamazlık edemeyince, ilkin topluluğun nefretini kazanma mağa çalışmalıdırlar; bunu yapmadıkları zaman ise, her çareye baş vurarak, daha kudretli olan toplulu ğun nefretinden kaçınmaya gayret etmelidirler. Böy lece, yeni oldukları için olağanüstü yardımlara muh taç olan imparatorlar, halktan ziyade askerlere ya naşırlardı k i , bu da, yine - hükümdar bunların karşı sında itibarını muhafaza etmeği bilip bilmediğine göre - fayda veya zarar getirirdi. 11 — Hepsi de sade yaşayışlı, adaletsever, zalim liğe düşman, merhametli ve i y i huylu oldukları için - Marco müstesna - Pertinace ve Alessandro'nun son ları, yukarıda söylediğim bu sebeplerden dolayı fena oldu. Yalnızca Marco büyük şeref içinde yaşadı ve öldü; çünkü imparatorluğa veraset yoluyla geçmişti
78
HÜKÜMDAR
ve bunu da ne askerlere ne de halka borçlu i d i ; ayrı ca kendisini saygıya değer kılan bir çok meziyetlerle bezenmiş/bulunduğu için, yaşadığı müddetçe, orduyu ve halkı daima kendi sınırları içinde t u t t u ve hiç bir zaman ne hakir ne de menfur oldu. Fakat rertinace, askerlerin isteği hilâfına imparator yapıldığı için ve bu askerler Commodo zamanında serbest yaşamağa alıştırdıklarından, Pertinace'nin bunları zorlamak istediği namuslu yaşayışa tahammül edemeyip böy lece nefret yarattığı için ve, ihtiyarlığından dolayı bu nefrete itibarsızlık da katılınca, idaresinin i l k başlan gıcında yıkılıp g i t t i . 12 — Burada şuna işaret etmek gerektir k i nef ret, fena icraatla olduğu kadar, i y i icraatla da kaza nılır. Böylece - yukarıda söylediğim gibi - bir hüküm dar, devletini elinde tutmak isteyince, çok zaman, i y i olmamağa mecbur olur; çünkü yerinde tutunabilmek için kendisine muhtaç olduğuna hükmettiğin toplu luk - ister halk, ister asker, ister büyükler olsun bozuk ise, onu memnun etmek için onun huyuna uymakhğın uygun düşer; o zaman ise i y i icraat sana zararlı olur. Fakat Alessandro'ya gelelim: bu zat o kadar iyilik sahibi idi k i , ona atfedilen övmeğe değer başka işleri arasında şu da vardı: İmparatorluğu elinde tut tuğu on dört yıl içinde yargıianmaksızm hiç bir za man hiç bir kimse öldürülmemiştir, Bununla beraber zevkine düşkün ve anası tarafından idare edilen bir kimse olarak tanındığı ve bundan dolayı itibarı bo zulduğu için, ordu ona karşı fesat kurdu ve onu öl dürdü. 13 — Simdi de, buna karşılık, Commodo, Severo, Antonio Car acalla ve Maximinoiun hallerinden baiv
HÜKÜMDAR sederken bunları çok zalim ve çok aç gözlü bulacak^ smız: bunlar, askerleri memnun etmek için, haîî«ı yapılabilecek biç bir fenalığı esirgemediler; ve hep sinin de - Severo müstesna - akibetleri fena oldu. Çünkü Severo'da o kadar liyakat vardı k i , halkı ez mekle beraber, askerleri kendine dost edinmek sure tiyle daima başarı ile hüküm sürebildi; zira onun biı liyakati halkın ve askerlerin yanında onu o kadar i t i barlı kılıyordu k i , halk hayret ve şaşkınlık içinde, as kerler ise, memnun ve hürmetkar kalıyorlardı. Ve yeni bir hükümdar olarak bu zatın icraatı büyük vç dikkati çekici olduğu için, t i l k i ve aslan şahsiyetleri ni ne kadar i y i kullanmasını bildiğini kısaca göster mek istiyorum; yeni bir hükümdarın bu tabiatları taklit etmesi gerektiğini ise yukarıda söylemiştim. 14 — Severo, imparator olan Giuliano'nm gev şekliğini görünce, Fretorian askerler tarafından öl dürülen Pertinace'ın ölümünün intikamım almak üze re Roma'ya gitmenin i y i olacağı hıakkında Slavonia'da kendi komutası altında bulunanı ordusunu ikna el t i ; ve bu bahane ile ve imparatorluğa göz diktiğini açığa vurmadan, ordusunu Roma üzerine yürüttü; ve daha hareketi haber almmadam İtalya'ya varıma bulundu, Roma'ya varınca senato, korkudan, onu im parator seçti ve Giuliano Öldürüldü. Bu başlangıçtan sonra Severo için, devletin bütünlüne hâkim olmak işinde, i k i güçlük kalıyordu: bu güıçlüklerden biri As ya'da i d i ; burada Asya orduları komutanı olan Nigro kendini imparator ilân ettirmişti; «öteki güçlük de y i . ne imparatorluğa göz diken Albimo'nun bulunduğu batıda idi. Her ikisine birden düşmanlığını açığa vur manın tehlikeli olacağına hükmettiği için, Nigro'ya, saldırmağa ve Aîbino'yu aldatmağa karar verdi. Se nato tarafından imparatorluğa seiçildiğinden bu ma-
80
HÜKÜMDAR
kamı kendisiyle paylaşmak istediğini Albino *y a yazdı ve ona "Cesare" unvanını gönderdi ve senatonun karariyle onu kendine ortak kıldı; bütün bunlar Albino tarafından gerçek olarak kabul olundu. Fakat, Seve¬ ro, galip gelip Nigro öldükten ve Doğu işleri yatış tıktan sonra, Roma'ya dönünce, yaptığı iyilikleri hiçe sayarak Albino'nun kendisini hile üe öldürmeğe kalk tığını ve bundan dolayı gidip nankörlüğünün cezasını vermek gerektiğini söyliyerek, Senato'ya şikâyette bulundu. Bunun arkasından da onu bulmağa F r a n sa'ya giderek devletini ve canım aldı. 15 — Böylece, Sever o'nun yaptıklarını inceden i n ceye yoklayacak olan bir kimse onu çok yırtıcı bir arslan ve çok hilekâr bir t i l k i olarak bulacak, herke sin ondan korktuğunu ve ona saygı gösterdiğini ve askerlerin de ondan nefret etmediğini görecek ve ye ni türemiş olmakla beraber böyle bir imparatorluğu elinde tutabildiğine şaşmıyacaktır; çünkü pek büyük olan şöhreti, yağmacılığından dolayı halkın duyabi leceği nefretten onu daima korumuştur. Fakat oğlu Antonio dahi halkın gözünde kendisini takdire değer ve askerlerine sevimli gösteren fevkalâde tarafları olan bir adamdı; çünkü o her yorgunluğa dayanan, her türlü güzel yemekleri ve başka her türlü zevki hor gören bir askerdi; bu da onu bütün ordularına sevdiriyordu. Bununla beraber, hususî idamlarla Ro ma halkının bir çoğunu ve Alessandria'nm bütününü öldürmek suretiyle yırtıcılığı ve zalimliği o kadar faz la ve işitilmemiş bir dereceyi bulmuştu k i , bütün dün yanın nefretini kazandı; ve kendi etrafındakilerce bile korkulmağa başlandı: o kadar k i , ordusunun or tasında bir "Centurione" (*) tarafından öldürüldü. ('•') Centurione —
Yüzbaşı =
yüz kişiye k o m u t a eden.
O
ö
J^
HÜKÜMDAR
81
Cj^ 16 — Burada şuna işaret etmeli k i , inatçı bir r u hun evvelden tasarladığı bu gibi ölümler hükümdar lar için kaçınılmaz ölümlerdir; çünkü ölmekten çe kinmeyen herhangi bir kimse bu işi pek âlâ yapabi l i r ; fakat hükümdar bundan az korkmalıdır, çünkü bu işler çok seyrek olur. Ancak kullandığı ve hüküm darlığının hizmeti için yakımnda tuttuğu kimseler den herhangi birine ağır bir kötülük yapmaktan sa kınmalıdır: Centurione'nin kardeşimi alçaltıcı bir su rette öldüren ve Centurione'yi her gün tehdit eden, buna rağmen onu kendi muhafız kıtasında tutan A n tonyo'nun yaptığı felâket getirici, cür'etli bir yoldu, ve böyle de oldu. 17 — Şimdi Marco'nun oğlu bulunmakla veraset yolu üe imparatorluğa çıktığı için onu muhafaza et mekte büyük kolaylığı olan Commodo'ya gelelim; yalnız babasının izinden yürümek ona yeterdi; böy lece hem askerleri hem de halkı memnun etmiş olur¬ d u ; fakat zalim ve hayvan ruhlu olduğundan aç göz lülüğünü halk üzerinde tatbik edebilmek için askerle ri kendisine bağlamak ve onları başıboş bırakmak yolunu t u t t u ; öbür yönden, Gladiator'larla dövüşmek üzere, çok kere, meydana inerek vekarını korumadığı ve imparatorluk haşmetine yaraşmayan bayağı işler yaptığı için, askerler yanında da itibarsız oldu. H a l k ça menfur ve askerlerce hakir tutulduğu için, fesat kurulup öldürüldü, 18 — Bundan sonra Massimino'nun niteliklerini hikâye etmek kalıyor. Bu zat çok savaşkan bir k i m se i d i ; ordular, yukarıda kendisinden bahsettiğim Alessandro'nun gevşekliğinden bıktıkları için, bunun ölümünden sonra, Massimino'yu imparatorluğa seçtiF. 6
82
HÜKÜMDAR
ler. Fakat Massimino bu makamı uzun zaman elinde tutamadı; çünkü i k i şey onu menfur ve itibarsız kıldı; biri, evvelce, Trakya'da, keçi çobanlığı yaptığı için bayağı bir adam olması (bunu herkes biliyor ve her kesin yanında büyük itibarsızlığa sebep oluyordu.), öbürü de, hükümdarlığının başlangıcında Roma'ya gitmeği ve imparatorluk makamına doğrudan doğru ya elkoymağı geciktirerek Roma'daki ve başka yer lerdeki valilerinin eli ile büyük zulümler yaptırdığı için, kendi hakkında çok zalim olduğu inancını uyan dırmış olmasıdır. Öylesine k i , herkes soyunun baya ğılığından dolayı istihkar ile ve, zalimliğinin korkusu içinde, k i n ile sarsıldığı için ilkin A f r i k a , sonra da, bütün Roma halkı ile beraber Senato ayaklandı; ve bütün i t a l y a aleyhine fesat kurdu. Buna kendi ordu su da katıldı k i , Aquüeia'yı muhasara eden ve zaptın da güçlük çeken bu ordu, zalimliğinden usanarak ve bu kadar düşmanın kendisinden daha az korktuğunu görerek onu Öldürdü. 19 _ Ne Eliogabalo, ne Macrino ne de Giuliano'dan bahsetmek istemiyorum; bunlar büsbütün itibar sız oldukları için çabucak sönüp gittiler; fakat artık bu bahsin sonucuna geliyorum. Ve diyorum k i , sa manımızın hükümdarları askerlerini olağanüstü ted birlerle memnun etmek güçlüğüne şimdi daha az uğ ramaktadırlar; çünkü, bunları bir dereceye kadar kollamak mecburiyeti varsa da, bugünkü hükümdar lardan hiç biri - Roma İmparatorluğunun orduları için olduğu gibi - vilâyetlerde, oraların hükümetleri ve idareleriyle yerleşip kökleşmiş ordulara malik ol madığı için, bunlarla kolayca başa çıkılabÜir. Böyle ce, evvelce, halktan ziyade askerleri memnun etmek gerekiyor i d i ise bu keyfiyet askerlerin halktan ziya de kudretli oldukları içindi: şimdi ise - Türk ve Su-
HÜKÜMDAR
83
dan'h hükümdarlar müstesna - bütün hükümdarlar için askerlerden ziyade halkı memnun etmek daha çok gereklidir; çünkü halk askerlerden kudretlidir. 20 — Devletinin kudret ve güvenliğinin bağlı bu lunduğu on i k i bin piyade ve on beş bin atlıyı daima yanında bulunduran Türk hükümdarını istisna ediyo r u m ; bu beyin, başka hiç bir mülâhazaya bakmadan, bunları kendine dost olarak muhafaza etmesi lâzım dır. Sudan devleti de, bunun gibi, tamamiyle asker lerin elinde olduğu için bu hükümdar da halka bak maksızın bunları kendine dost olarak muhafaza et melidir. Şunu da hatırda tutmalısınız k i bu Sudan devleti bütün öbür hükümdarlıklardan başka türlü dür; çünkü bu, ne babadan kalma hükümdarlığa ne de yeni hükümdarlık adı verilebilen hıristiyan papa lığına benzer; şundan dolayı k i varis olanlar ve bey likte kalanlar eski hükümdarın oğulları değil, fakat yetkili olanlar tarafından bu makama seçüen kimse lerdir. Bu düzen ise eski olduğu için buna yeni hü kümdarlık denemez; çünkü bunda yeni hükümdarlık ta bulunan güçlüklerden hiç biri bulunmaz; çünkü hükümdar yeni olmakla beraber bu devletin nizam ları eskidir ve yeni hükümdarı, babadan kalma hü kümdarları imiş gibi, karşılayacak şekilde düzenlen miştir. 21 — Fakat kendi konumuza dönelim. Diyorum ki yukarıda yazdıklarımı mülâhaza edecek bir kimse, evvelce adları geçen imparatorların mahvına sebep olarak nefret ve itibarsızlığı görecek ve, bir kısmı bir türlü, bir kıfemı da başka türlü davrandıkları halde, bu kısımların her birinde, hükümdarlardan birinin iyi ötekilerinin fena bir akıbetle karşılaştıklarının da sebebini anhyaeaktır. Çünkü yeni hükümdar olduk-
84
HÜKÜMDAR
larından, Pertinace ve Alessandro için hükümdarlığa veraset hakkı ile gelen Marco'yu t a k l i t etmek lüzum suz ve zararlı oldu; bunun gibi Caracalla, Commodo ve Massimino'nun Severo'yu taklit etmeleri, onun izinden gitmeğe yetecek kadar liyakate sahip olma dıklarından, kendileri için tehlikeli bir şey olmuştur. Bu sebeple, yeni hükümdarlıkta yeni.feir hükümdar, Marco'nun icraatını taklit edemez; Sİvero'nunkilerinin de izinde gitmek gerekmez; fakat devletini k u r mak için lüzumlu olan kısımları Severo'dan, evvelce kurulmuş ve sağlam olan bir devleti muhafaza için uygun ve şerefli olan kısımları da Marco'dan almaz dır. X X . BÖLÜM H ÜKÜMD A R L A R I N H E R GÜN Y A P T I K L A R I KALELERİN V E D A H A BİR ÇOK ŞEYLERİN F A Y D A L I OLUP O L M A D I K L A R I H A K K I N D A 1 — B i r takım hükümdarlar, devletlerini güven le tutabilmek için, uyruklarını silâhsızlandırmışlar; başka bir takımı da hükümleri altındaki ülkede ayrı lıklar yaratmışlar; kimi de kendi aleyhlerine düşman lıklara yer vermiş; başkaları da, saltanatlarının baş langıcında, kendilerine şüpheli olan kimseleri kazan mak yolunu tutmuşlar; kimi kaleler inşa emiş kimi ise bunları yıkıp yok etmiştir. Buna benzer bir takım kararlar almak mecburiyetinde kalan devletlerin ö¬ zelliklerine girmeden bütün bu şeyler hakkmda kesin hüküm verilememekle beraber yine konunun müsaa de ettiği genel şekilde konuşacağım. 2 — Yeni bir hükümdarın kendi uyruğunu silâh-
HÜKÜMDAR
85
sızlandırması hiç olmamıştır; aksine, silâhsız olduğu zaman daima silâhlandırmıştır; çünkü silâhlandır makla bu silâhlı kuvvetler senin malın olur, şüpheli olanlar sadık olurlar, sadık olanlar da sadık kalırlar, uyruğun da kendi taraftarın haline gelir. Uyruğun hepsini süâhlandırmak mümkün olmadığı için silâh landırdıklarına yaptığın iyilik sayesinde ötekiler da ha güvenle idare edilirler. Kendilerine yapıldığını gör dükleri bu muamele farkı onları sana karsı minnet altında bırakır; ötekiler ise, daha çok tehlikeli işler de ve zahmet altında bulunanların daha itibarlı ol maları gerektiğini düşünerek, seni mazur görürler. Fakat uyruğunu silâh sızlandırdığın vakit, ya korkak veya hain oldukları için onlara güvenmediğini gös termek suretiyle, onları incitmeğe başlarsın: bu ka naati arının her ikisi de sana karşı nefret doğurur. Silâhsız kalamıyacağm için de ücretli milislere yö nelmen gerekecektir; bunlar ise evvelce söylenen n i teliktedirler; ve i y i olsalar bile, kudretli düşmanlara ve şüpheli uyruklarına karşı seni koruyacak kadar olamazlar; 3 — Böylece, söylediğim gibi, yeni bir ülkedeki yeni bir hükümdar, daima, ordusunu düzenlemiştir. Tarihler bu misallerle doludur. Fakat bir hükümdar, kendi eski devletine bir uzuv olarak kattığı yeni bir ülke edinince, o zaman - burayı zaptederken sana t a raftarlık edenler müstesna - bu ülkeyi silâhsızlandır mak gerektir; ve yine bu taraftarları dahi zamanla ve fırsat düştükçe, gevşek ve zevkine düşkün bir ha le getirmek lâzımdır; ve işi öylesine düzenlemek ge rektir k i devletindeki bütün silâhlı kuvvetler senin eski hükümetinde senin yakınında yaşayan kendi Öz askerlerinin elinde bulunsun.
86
HÜKÜMDAR
4 — Dedelerimiz ve buniarm akıllı diye tanınan ları, Fistoîa'yı p a r t i kavgaları ile, Pisa'yı da kaleler le elde tutmak gerektiğini daima söylerlerdi; bundan dolayı kendilerine tâbi bir takım ülkelerde, bunları daha kolaylıkla elde tutabilmek için, p a r t i kavgaları nı kışkırtırlardı. İtalya'nın, hemen hemen, i k i denk partiye ayrıldığı o zamanlar için bu i y i olabilirdi; f a kat bunun, şimdi, uygulanacak bir kaide olarak eri sürülebileceğini sanmıyorum; çünkü ayrılıkların, hiç bir zaman, iyilik getireceklerine inanmam; aksine, düşman gelip çatınca, birlik olmayan şehirlerin he men yok olacakları muhakkaktır; şundan dolayı k i her vakit en zayıf olan taraf dışardaki kuvvetlerle birlik olur, Öbür taraf ise tek başına dayanamaz. 3
5 — inancıma göre, yukarıda yazdığım düşün celerle hareket eden Venediklüer, kendilerine tâbi şehirlerde, Guelfo ve Ghibellino hiziplerini yaşatı yorlardı; kan dökecek kadar işi azıtmalarına müsaa de etmemekle beraber, yine, aralarındaki bu ayrılığı beslerlerdi; tâ k i kendi kavgalariyle meşgul olan bu yurtdaşlar Venediklilere karşı birieşmesinler. Bu ise, sonra görüldüğü gibi, Venedikliler için i y i olmadı; çünkü Venedikliler Vailâ'da mağlûp olur olmaz, bun lardan bir takımı cesaretlendi ve bütün devleti elle rinden aldılar. Böylece bu gibi usuller hükümdarın zayıflığına delâlet eder. Çünkü, kudretli bir hüküm darlıkta bu gibi ayrılıklara hiç b i r zaman müsaade edilmez; zira bunlar ancak barış zamanında fayda verirler: brışta uyruğu bu yol ile daha kolay idare etmek mümkün olduğu için; fakat savaş gelip çatın ca, bu gibi düzenlerin boşluğu meydana çıkar. 6 — Hiç şüphe yok k i , hükümdarlar, kendilerine karşı çıkarılan güçlükler ve yapılan karşı koymaları
HÜKÜMDAR
87
yendikleri zaman büyük olurlar; ve bunun için talih, bilhassa soydan gelen b i r hükümdardan ziyade şöh ret kazanmağa daha çok ihtiyacı olan yeni b i r hü kümdarı büyük kılmak istediği zaman, düşmanlar ya ratıp bunları ona karşı harekete getirir; tâ k i hüküm dar bunları yenmek ve kendi düşmanlarının getirdi ği bu merdivenle daha yükseğe çıkmak fırsatını bul sun. Hattâ, bir çok kimseler, akıllı bir hükümdarın, fırsatını bulunca, kendine karşı kurnazlıkla bir takım düşmanlıklar kışkırtması gerektiği düşüncesindedir ler; tâki bunları ezmekle kendi büyüklüğü artmış ol sun. 7 — Hükümdarlar, bilhassa yeni olanlar, ükin kendisine yakınlık gösterenlerden ziyade, devletleri nin başlangıcında şüpheli sayılmış olan kimselerden daha çok sadakat ve fayda görmüşlerdir. Siena hü kümdarı Pandolfo Petrucci, kendid evi et ini, daha zi yade, kendisine şüpheli görünmüş olanlarla idare ederdi. Fakat bu hususta uzun uzadıya konuşmak mümkün değüdir; çünkü konuya göre değişir. Y a l nız şunu diyeceğim k i , başlangıçta hükümdara düş man olmuş olan kimseler tutunabilmek için dayana¬ ğa muhtaç cinsten iseler hükümdar daima büyük ko< layhkla bunları kazanabilir; bunlar da, haklarında edinilen fena kanaati amel'leriyle sümenin daha lü zumlu olduğunu anladıkları nisbette, hükümdara sa dakatle hizmet etmeğe daha çok mecbur olurlar. Böylece hükümdar, fazla emniyet içinde hizmet gör düklerinden şahsî menfaatlerini kollayanlara nisbetle daima bunlardan daha çok fayda elde eder. 8 — Ve, sırası geldiği için, iç yardımlar sayesin de yeni bir ülke edinen hükümdarlara, kendisine yar dım eden kimseleri bu işe sürükleyen sebepleri iyice
88
HÜKÜMDAR
mülâhaza etmelerini hatırlatmadan geçemiyorum; bunun sebebi kendisine karşı t a b i i b i r sevgi olmayıp da yalnızca evvelki devletten memnun olmayışları ise, büyük zahmet ve güçlükle bunları dost deinebilecekt i r : çünkü kendisinin de bunları m e m n u n edebilmesi k a b i l olmayacaktır. Ve, eski ve yeni olaylardan çıka rılan misaller üzerinde b u n u n sebebini iyice inceleye rek, eski devletten m e m n u n olmadıkları için kendisi ne dost oluveren ve memleketin işgalini kolaylaştı r a n l a r d a n ziyade, memnun olan ve bundan dolayı kendisine düşman olan kimseleri dost olarak kazan manın daha çok kolay olduğunu görecektir. 9 Devletlerini daha çok güvenle muhafaza edebümek maksadiyle karşı gelmeyi tasarlayanlara gem ve dizgin olacak ve ansızın çıkacak b i r ayaklan m a y a karşı emniyetli b i r sığınak teşkil edecek kaleler inşa etmek hükümdarların âdeti olagünıiştir. B u usu lü överim, çünkü tâ. eskiden beri kullanılmıştır; b u nunla beraber, zamanımızda, Niccolo V i t e l l i ' n i n , memleketi elinde tutabümek için, Cittâ d i Castello'da i k i kaleyi yıktığı görülmüştür. U r b i n o dukası Guido Ubaldo, Cesare B o r g i a tarafından kovulduğu hüküm darlığına t e k r a r dönünce, o memleketin bütün kale l e r i n i temelinden kazıdı; ve kaleleri olmayınca dev l e t i n i daha güçlükle t e k r a r kaybedeceğine hükmetti. Bologna'ya dönüşlerinde Bentivogli'ler de b u yolda hareket ettiler. Böylece kaleler, yerine ve zamanına göre, faydalıdırlar veya değildirler; b i r y a n d a n sana f a y d a getirirlerse, öte yandan, zarar v e r i r l e r . B u k o n u da şöyle tartışılabilir. 10 — Yabancılardan ziyade h a l k t a n k o r k u s u olan b i r hükümdar kaleler inşa e t m e l i d i r ; f a k a t h a l k t a n ziyade yabancılardan k o r k u s u olan ise kaleleri b i r
HÜKÜMDAR
89
yana^bırakmalıdır. Sforza ailesine, bu devletteki her hangi b i r kargaşalıktan ziyade. Francesco Sforza'nm Milano'da inşa ettiği burçîu sarayı fenalık getirmiş ve getirecektir. Böylece en i y i kale halkın nefretini kazanmamış olmaktır: çünkü kalelerin olmuş, f a k a t halk senden nefret ediyorsa, bu kaleler seni k u r t a r maz; şundan dolayı k i , silâha sarılmış halk için dışar dan yardıma gelecek yabancılar, hiç b i r zaman, eksik olmaz. Zamanımızda bu kalelerin herhangi b i r hü kümdara yaradığı görülmemiştir; yalnız, kocası K o n t Girolamo öldüğü zaman, Furîi Kontesine yaradı; çünkü bu sayede halkın gazabından k u r t u l a b i l d i ve Milano'nun gönderdiği yardımı bekliyebildi ve devle t i n i geri alabildi; o v a k i t l e r ahval öylesine i d i k i , y a bancılar halka yardım edemezlerdi; f a k a t daha son ra, Cesare B o r g i a hücuma geçtiği ve Kontes'e düş man olan halk bu yabancı ile birleştiği zaman kale ler pek az işine yaradı. Böylece, evvelce ve bu son olayda, F u r l i Kontesi için, kalelere m a l i k olmaktan ise halkın nefretini kazanmamış olmak daha hayırlı olurdu. Bütün bunlar göz önünde tutulunca kale inşa edeni de etmeyeni de överim; ve, kalelere güvenerek, halkın nefretini kazanmış olmayı az umursayam da t a k b i h ederim. X X I . BÖLÜM İTİBARLI O L M A S I ÎÇÎN BİR HÜKÜMDARA N E L E R YARAŞTIĞI H A K K I N D A 1 — Büyük teşebbüslere girişmek ve şahsına ait az görülen i y i l i k misalleri vermek kadar b i r hü kümdarı itibarlı kılan hiç b i r şey y o k t u r . Zamanımız da, şimdi İspanya Kiralı olan Aragona'lı Ferdinando
90
HÜKÜMDAR
vardır. B u zat yeni b i r hükümdar sayılabilir; çünkü zayıf b i r kıral iken şöhreti ve şerefiyle hıristiyantığın birinci derecede b i r kiralı oldu: bunun icraatını incelerseniz hepsini çok yüksek, b i r takımını da ola ğanüstü bulacaksınız. B u kıral, hükümdarlığının baş langıcında, Gırnata'ya saldırdı (*) ve bu teşebbüs devletinin temelini teşkil e t t i . İlkin bu saldırısı mem¬ leket sakin iken ve memleket beylerinin mümanaatı na uğrayacağı k o r k u s u olmadan yaptı: savaş işleri n i düşündükleri için yenilik ve değişiklik düşünecek halde olmayan Castiglia baronlarının f i k i r l e r i n i bu teşebbüsle oyaladı; kendi de, hissettirmeksizin, b u baronlar üzerinde, bu y o l ile, i t i b a r ve hâkimiyet k a zanıyordu. Kilisenin ve halkın parası ile ordular besliyehil di, ve bu uzun savaşla, daha sonraları kendisine i t i bar kazandıran milisinin temelini atabildi. Bundan başka, daha büyük teşebbüslere girişebilmek için, daima dinden faydalanarak A r a p ve Y a h u d i muhtedileri k o v m a k ve ülkesini bunlardan temizlemek sure tiyle mukaddes b i r zalimliğe girişti; bunun kadar fe ci ve nadir b i r misal olamaz. B u a y n i bahane altında A f r i k a ' y a saldırdı; İtalya seferini yaptı; son günler de de Fransa'ya hücum etti. Böylece daima büyük iş ler yaptı ve k u r d u ; öylesine k i bunlar uyruğunun duygu ve düşüncesini hayret içinde ve olayların so nucunu bekler durumda t u t t u . Ve onun bu icraatı b i ribirinı öylesine kovaladı k i , arada, rahatça kendi aleyhine bulunabilmeleri için, insanlara hiç fırsat bı rakmadı. 2 — Ayrıca, b i r hükümdar için - M i l a n o l u Mes( * ) Arapların elinde i d i .
HÜKÜMDAR
91
ser Bernabo hakkında rivayet edilenler g i b i - iç işle r i n i n idaresine ait görülmemiş misaller vermek, me selâ mülkî h a y a t t a b i r kimse, i y i veya kötü, olağan üstü b i r şey yapınca, onu mükâfatlandırmakta veya cezalandırmakta dedikodusu uzun zaman sürecek b i r usul t u t m a k çok faydalıdır. Ve bilhassa b i r hüküm dar, her b i r icraatında büyük insan, fevkalâde zekâ ve maharet şöhreti kazanmağa gayret sarf etmelidir. 3 — Ayrıca b i r hükümdar, gerçekten dost ve gerçekten düşman olduğu zaman, y a n i hiç çekinmek sizin, b i r başkasına karşı b i r kimse ile b i r l i k olduğu nu açıkça gösterdiği zaman da itibar kazanır. B u yol, tarafsız olmaktan daima daha faydalıdır; çünkü k u d r e t l i i k i komşu kavgaya tutuştukları t a k d i r d e bunlar, ya b i r i galip gelince galipten korkmaklığm icabeden bir kırattadırlar veya değildirler. B u i k i halin herhan gi birinde o r t a y a çıkmak ve azimle savaşa katılmak senin için daima daha faydalıdır; şundan dolayı k i , birinci halde, hangi t a r a f t a n olduğunu açıklamamışsan, daima galip gelenin y e m i olursun; mağlûp olan da bundan memnun olur ve zevklenir ve seni k o r u ması ve k a b u l etmesi için hiç b i r sebep ve hakkın ol maz. Çünkü galip gelen şüpheli ve k a r a günde kendi sine yardım etmeyen dostlar istemez; mağlûp olan ise, silâhına sarılarak onun talihine o r t a k çıkmak is temediğin için seni kabul etmez., 4 — A i t o l l e r tarafından gönderilen Antiothos, Romalıları kovmak üzere, Yunanistan'a geçmişti, Antiokhos, Romalıların dostu olan A k h a i l i l e r e , t a rafsız kalmalarını teşvik için, elçiler gönderdi; o bîr yönden Romalılar ise, birlikte silâha sarılmaları için, A k h a i ' l i l e r i kandırmağa çalışıyorlardı. B u konu, A k haThlerin meclisinde tartışıldı; A n t i o k h o ' n u n elçisi
92
HÜKÜMDAR
tarafsız kalmaları iğin i k n a etmeğe uğraşıyordu; b u na ise Roma elçisi şu karşılıkta b u l u n d u : " D u r u m u nuz ve güvenliğiniz için en i y i olduğu söylenen t a r a f sız k a l m a k yoluna gelince, sizin için, bundan daha za rarlı b i r şey y o k t u r ; çünkü muharebeye karşımazsanız hiç bir şeref ve merhamet bulmaksızın galibin i n safına kalır ve onun yemi olursunuz." 5 — Ve daima şu vakî olacaktır k i , dostun ol m a y a n tarafsız kalmanı, dostun olan ise, silâha sarı l a r a k o r t a y a atılmanı istiyecektir. Kararsız hüküm d a r l a r ise, bugünün tehlikelerinden kaçınmak için, çok kere, bu tarafsızlık yolunu t u t a r l a r ve çok kere de yıkılıp giderler. F a k a t hükümdar cesaretle t a r a f lardan birine katılınca, katıldığın t a r a f galip gelirse galibin k u d r e t l i olmasından dolayı onun insafına k a l san bile o sana karşı borçludur ve dostluk bağı ile bağlanmıştır. İnsanlar ise, bu derece b i r nankörlük örneği ile sana zarar verebilecek kadar hiç bir za m a n şerefsiz değildirler. Bundan başka, zaferler, ga l i b i n hiç b i r şeye ve bilhassa adalete saygı gösterme ye mecbur olmayacağı kadar, hiç b i r zaman t a m o l maz. F a k a t katıldığın t a r a f kaybederse o seni kabul eder ve, m u k t e d i r oldukça, sana yardım eder ve böy lece t e k r a r yükselmesi mümkün olan b i r talihe o r t a k olmuş olursun. İkinci halde, yani, savaşanlar, galip gelenden k o r k a c a k b i r şey bulunmayan kıratta ol dukları zaman, t a r a f l a r d a n birine katılmak yine o de rece büyük tedbir sayılır; çünkü, akıllı olsaydı onu kurtarması icap eden b i r i n i n yardımı ile ötekinin mahvını sağlamış oluyorsun; ve yardımınla galip gel memesi mümkün olmadığı için, galip gelince, senin insafına kalmış demektir. 6 — Burada şunu kaydetmek g e r e k t i r k i , y u k a -
HÜKÜMDAR
93
n d a söylendiği gibi, bir hükümdar, başkasına saldır m a k için, zaruret sıkıştırmadıkça, kendinden k u d r e t l i biriyle hiç b i r zaman b i r l i k yapmamağa d i k k a t etme l i d i r ; çünkü galip çıkınca onun esiri kalırsın; hüküm darlar ise, mümkün olduğu k a d a r başkalarının insa fına kendilerini bırakmaktan sakınmalıdırlar. Vene d i k l i l e r , Milano dukasına karsı, Fransız'larla birleş¬ t i l e r ; h a l b u k i b u ittifakı y a p m a k a t n kaçınabilirlerdi; b u birleşmenin neticesi ise, kendi mahvları oldu. F a k a t - Papa ve İspanya kendi ordulariyle L o m b a r d i a ' ya saldırdıkları zaman Floransa'lılar için olduğu gibi bundan sakınılamazsa, hükümdar, o v a k i t , yukarıda söylediğim sebeplerle, i t t i f a k a katılmalıdır. Bundan başka hiç b i r devlet t a m güvenlik veren b i r t a r a f seçebildiğine, hiç b i r zaman, inanmamalıdır; bilâkis hepsini şüpheli saymak gerektiğini düşünmelidir; çünkü dünya düzeninde şu v a r k i , b i r mahzurdan kaç mak isterken başka b i r mahzura çatmaktan hiç b i r zaman kaçınılmaz; f a k a t tedbir, mahzurların mahi yetini tanıyabilmekte ve en az kötüsünü i y i olarak kabul etmektedir. 7 — Bundan başka b i r hükümdar, k a b i l i y e t l i i n sanlara imkânlar vermek ve b i r san'at kolunda tema yüz edenlere i t i b a r etmek suretiyle l i y a k a t sever o l duğunu göstermelidir. Sonra hemşerilerine, gerek t i carette, gerekse ziraatte ve insanlara mahsus bütün öteki faaliyetlerde, sanatlarını huzur içinde y a p a b i l mek hususunda cesaret ve emniyet vermeli, tâ k i , çiftçi, elind&rfahnır korkusuyle, tarlasını i m a r etmekyeni b i r alış verişe atılmaktan çekinmesin; bilâkis, bu g i b i işleri yapmak istiyecekîeri, beldesini ve devletini herhangi b i r su retle zenginleştirmeyi düşünenleri mükâfatlandırcicin bdşitilj
senenin uygun zamanlarında,
94
HÜKÜMDAR
halkı şenlikler ve törenlerle oyalamalıdır. Ve, her bel de san'atlara veya sınıflara bölünmüş olduğu için, hükümdar b u t o p l u l u k l a r l a alâkalanmalı, zaman za man onlara katılmalı, lütuf ve sahavetini gösterme l i d i r ; bununla beraber daima vakarının haşmetini k o rumalıchr, çünkü bu, hiç b i r yerde yokluğunu hisse l tirmemelidir. X X I I . BÖLÜM HÜKÜMDARLARIN BERABERLERİNDE B U L U N D U R D U K L A R I VEZİRLER HAKKINDA 1 — B i r hükümdar için vezirlerin seçilmesi az önemli değüdir: bunlar hükümdarın tedbirine göre i y i veya fena olurlar. B i r hükümdarın aklı hakkında k i i l k k a n a a t yakınında tuttuğu kimseleri görmekle hasıl o l u r ; b u n l a r m u k t e d i r ve sadık oldukları za man hükümdar daima akıllı sayılabilir; çünkü vezir l e r i n i n m u k t e d i r olduğunu görebilmiş vc kendisine sadık olmalarını sağlayabilmiştir. F a k a t başka türlü oldukları zaman hükümdar hakkında daima i y i b i r hükme varılamaz: çünkü i l k hatayı b u i n t i h a p t a y a par. Sîena hükümdarı Pandolfo Petrucci'nin nazırı olarak Messer A n t o n i o da V e n a f r o ' y u tanıyan b i r kimse y o k t u k i bu zatı vezir edindiği için Pandolfo'y u değerli b i r kimse diye saymasın, 2 — Ve insan dimağı: b i r i kendiliğinden aklı eren, öbürü başkasının akıl erdirdiği şeyi farkeden, üçüncüsü ise ne başkalarının y o l göstermesiyle ne de kendiliğinden aklı ermiyen olarak üç türlü o l duğundan ve birincisi çok i y i , i k i n c i s i i y i , üçüncüsü ise boş ve faydasız olduğu için, Pandolfo'nun b i r i n c i
HÜKÜMDAR
95
dereceden değilse bile, i k i n c i dereceden olması isler istemez icap ederdi: çünkü b i r kimse, b i r i n i n yaptığı ve söylediği i y i veya fena şeyi anlıyacak kadar bir muhakemeye malik olunca kendiliğinden b i r şey y a ratın as a bile, vezirinin i y i veya fena işlerini anlar, iyilerini teşvik eder, fenalarını da düzeltir; vezir de onu aldatabileceğini ümit edemez ve doğrulukla iş görür, 3 — F a k a t b i r hükümdarın vezirini tanıyabilme si için hiç şaşmayan şu usul vardır: vezirin senden ziyade kendini düşündüğünü ve bütün işlerin içinden kendi m e n f a a t i m aradığını gördüğün zaman, böyle olan b i r kimse, hiç b i r v a k i t i y i b i r vezir olamaz ve asla ona güvenemezsin: çünkü b i r hükümdarın dev letini elinde t u t a n b i r kimse, hiç b i r zaman kendini değil f a k a t daima hükümdarı düşünmeli ve hüküm dara ait olmayan hiç b i r işle meşgul olmamalıdır. Öbür yönden hükümdar da, vezirini sadakatta t u t a bilmek için, ona i t i b a r etmek, onu zengin etmek, ken disine m i n n e t t a r kılmak, şeref ve paye vermek sure tiyle onu düşünmelidir; tâ k i hükümdar olmadıkça kendisinin b i r şey olamıyacağını görsün ve gördüğü bol i t i b a r , daha fazla i t i b a r arzu e t t i r m e s i n ; büyük zenginliği fazla zenginlik arzu ettirmesin, ve büyük payeleri onu değişikliklerden k o r k u t s u n . Vezirler, ve vezirlere karşı hükümdarlar, böyle oldukları zaman birbirine güven besliyebilirler; başka türlü oldukları zaman ise sonuç daima her ikisi için de zararlı olur, X X I I I . BÖLÜM D A L K A V U K L A R D A N N A S I L KAÇINMAK GEREKTİĞİ H A K K I N D A 1 — Mühim olan b i r nokta hakkında ve, çok ted-
96
HÜKÜMDAR
b i r l i olmadıkları ve i y i b i r seçme yapmadıkları t a k dirde, hükümdarların k e n d i l e r i n i güçlükle k o r u y a b i l d i k l e r i b i r h a t a hakkında konuşmayı geriye bırak m a k i s t e m i y o r u m . B u da sarayları dolduran d a l k a vuklardır; çünkü insanlar k e n d i işlerini o k a d a r çok beğenirler ve bunda öylesine aldanırlar k i b u veba dan güçlükle korunabÜirler^ ve k o r u n m a k istemekle de itibarsız olmak tehlikesine düşülebilir; çünkü dal k a v u k l u k t a n k o r u n m a k için, insanların, doğruyu söy lemekle, seni i n c i t m e d i k l e r i n i anlamalarından başka y o l y o k t u r ; f a k a t herkes sana doğruyu söyliyebildiği zaman sana karşı olan saygı eksik kalır. 2 — B u n u n için, t e d b i r l i b i r hükümdar, devle tinde, akıllı insanlar seçmek suretiyle, üçüncü b i r y o l tutmalı ve başka şeyler hakkında değü, yalnız k e n d i sorduğu şeyler hakkında doğruyu söylemek serbest liğini yalnız b u n l a r a v e r m e l i d i r ; f a k a t b u n l a r a her şeyi sormalı ve bunların mütalâasını d i n l e m e l i d i r ; sonra da kendi kendine k a r a r v e r m e l i d i r ; b u danış m a l a r da ve bu akıllı insanların her b i r i y l e o seküde Uf
J
hareket etmeli k i , herkes ne k a d a r serbest konuşur¬ sa o k a d a r çok m a k b u l olacağını bilsin. Bunların dı şında k i m s e y i dinlememeli, k a r a r verilen şey üzerin de yürümeli, ve kararında a z i m l i olmalıdır. Başka türlü hareket eden y a dalkavukların tesiriyle m a h v o l u r , veya değişik f i k i r l e r i n t e s i r i y l e sık sık k a r a r de ğiştirir k i , b u da itibarının azalmasına sebep olur. 3 — B u vesile üe zamanımıza a i t b i r misal ver mek i s t i y o r u m : halen i m p a r a t o r bulunan M a s s i m i l i ano'nun adamı olan r a h i p L u c a , zatı şahaneden b a h sederken onun hiç kimseye danışmadığını, b u n u n l a beraber hiç b i r şeyi kendi f i k r i n e göre yapmadığını söylerdi: b u da yukarıda söylediklerimize aykırı h a -
HÜKÜMDAR
97
reket etmesinden ileri gelirdi. Çünkü imparator sıkı ağızlıdır, tasarılarını kimseye söylemez, ve kimseye danışmaz; f a k a t tatbike geçildiğinde tasarıları anla şılmaya başlayınca, etrafında bulunanların itirazına uğramaya başlar; o da, yumuşak olduğu için, vaz geçiverir. B i r gün yaptığı şeyleri ertesi gün bozması ve ne yapmak istediğinin veya tasarladığının hiç b i r za man anlaşılmaması ve kararlarına güvenilememesi bundan doğuyor, 4 — Bundan dolayı b i r hükümdar daima f i k i r danışmalı, f a k a t bunu, başkalarının istediği zaman değil, kendi istediği zaman yapmalıdır; h a t t a kendi sormadıkça başkalarının herhangi b i r şey hakkında f i k i r verme cesaretini kırmalıdır; f a k a t kendisi ge niş şekilde soruturucu olmalı, sonra da, sorduğu şey ler hakkında h a k i k a t i n sabırlı b i r dinleyicisi olmalı dır; h a t t a , b i r kimsenin, herhangi b i r saygı düşünce siyle, doğruyu söylemediğini anlayınca kızmahdır. Ve b i r çok kimseler, tedbirli olduğu kanaatim veren hükümdarın böyle tanınmasının kendi tabiatının ne ticesi değil, f a k a t yakınında bulunan i y i nasihatçilerin tesiri iie olduğuna hükmederlerse, şüphesiz, a l danırlar. Çünkü, şu, hiç şaşmayan umumî b i r kaide dir k i kendiliğinden akıllı olmayan b i r hükümdara i y i tavsiyelerde bulunulmaz; meğer k i , tesadüfen, ken disini idare eden çok tedbirli b i r kimseye nefsini büsbütün teslim etmiş olsun. B u h a l pek âlâ v a k i olabilir, f a k a t az sürer; çünkü bu idare adamı kısa zamanda devleti hükümdarın elinden alır; f a k a t b i r den fazla kimselere danışıldığı takdirde, hiç b i r za man birbirine uygun tavsiyelerle karşılaşmayacak, akıllı olmayan b i r hükümdar ise bunları kendüiğinden birleştirmesini bilmiyecektir. Müşavirlerin her b i r i öz çıkaranı düşünecek, hükümdar ise, bunları ne F. 7
98
HÜKÜMDAR
düzeltebilecek ne de farkına varabüecektir. B u n l a r başka türlü de olamazlar, çünkü insanlar b i r zaruret dolayısiyle i y i olmağa mecbur olmazlarsa, daima, k ö tü olarak karşına çıkarlar. B u n u n için sonuç olarak denebilir k i , i y i öğütler, kimden gelirse gelsin, yine hükümdarın aklından doğmuş d e m e k t i r ; yoksa hü kümdarın tedbir ve akıllılığı i y i öğütlerden doğmaz. XXIV.
BÖLÜM
İ T A L Y A HÜKÜMDARLARININ HANGÎ S E B E P T E N D O L A Y I KENDİ D E V L E T L E R İ N İ KAYBETTİKLERİ H A K K I N D A 1 — İtina ile r i a y e t edüirse, yukarıda söylediği miz şeyler yeni b i r hükümdarı eski b i r hükümdaı gibi gösterir, ve devleti içinde eskimiş gibi, onu kısa zamanda, daha emin ve sağlam kılar. Çünkü yeni b i r hükümdarın yaptıkları, babadan k a l m a b i r hüküm darın yaptıklarından ziyade, göz altında t u t u l u r ; ve icraatı fazüetli olarak tanınırsa, insanlara daha çok tesir eder ve eski b i r soya mensup olmaktan ziyade onları bağlar. Çünkü insanlar, eskilerden çok, yeni şeylere kapılırlar ve yenilerinde iyiliği buldukları zaman ondan faydalanırlar ve başka şey aramazlar; h a t t a , hükümdarJiteki işlerde kendisine düşen vazionu her yönden k o r u r l a r . Böylece yeni b i r hükümdarlığı k u r m a k ve bunu i y i kanunlar, i y i silâhlar ve i y i örneklerle bezeyip k u v vetlendirmekle hükümdar çifte şeref kazanmış o l u r ; nasıl k i hükümdar olarak doğduğu halde tedbirsizli ği ile bu hükümdarlığı y i t i r e n i k i defa ayıplanmış olur. — İtalya'da, zamanımızda, devletlerini y i t i r e n
HÜKÜMDAR
99
Napoli kiralı, Milano dukası g i b i beyler göz önüne getirilirse bunlarda, i l k i n yukarıda uzun uzadıya söz konusu edilen sebeplerle, silâhlı kuvvetleri ilgileyen müşterek b i r k u s u r bulunur. Sonra da, bunlardan bir takımının y a halkı kendilerine düşman kıldıkları, veya halkı dost edinmişlerse, kendilerini büyüklere karşı korumasını bilmedikleri görülür: çünkü b u kusurlar olmadıkça b i r orduyu savaşa hazır t u t a b i lecek kadar b i r k u d r e t i olan devletler elden gitmez. İskender'in babası değil, f a k a t Tito Quinto'nun mağlup ettiği Makedonyalı F i l i p , kendisine saldıran Roma'lılarm ve Yunan'lüarmkine nisbetle, büyük bir ülkeye m a l i k değildi; bununla beraber i y i b i r as ker olduğu, halkı idare etmesini ve büyüklerden k o runmasının bildiği için düşmanlarına karşı uzun se neler savaşabildi; sonunda, b i r kaç şehrin hakimiye t i n i k a y b e t t i ise de, yine saltanatını muhafaza edebüdi. 3 — Bunun için, kendi ülkelerinde uzun seneler hüküm sürmüş olan îtalya'daki hükümdarlarımız devletlerini yitirmişlerse, bundan t a l i h l e r i n i değil, f a k a t kendi gevşekliklerini suçlandırsınlar: çünkü d i r l i k günlerinde zamanın değişebüeceğini hiç düşün medikleri için (ortalık süt liman iken fırtınayı hesaba k a t m a m a k insanların müşterek k u s u r d u r . ) kötü günler çattığı zaman savunmayı değü kaçmağı dü şündüler; ve galibin fena muamelesinden bıkkınlık getirecek halkın kendilerini geri çağıracağını bekledüer. B u yolu t u t m a k , başka y o l olmadığı zaman, i y i d i r ; f a k a t bunun uğruna başka çareleri ihmal et miş olmak çok fenadır; çünkü kaldıracak b i r i b u l u n u r inancı üe düşmeğe k a t l a n m a k asla caiz değildir. B u kaldırılış ise ya vakî olmaz, y a h u t vakî olsa bile bu kurtuluş şerefsiz olduğu ve senin gayretine da-
100
HÜKÜMDAR
yanmadığı için, sana güvenlik vermez. Ve sırf sana ve senin l i y a k a t i n e dayanan yalnız o savunmalardır k i i y i , güvenli ve devamlı o l u r l a r . XXV.
BÖLÜM
İ N S A N L A R A A İ T İ Ş L E R D E T A L İ H İ N ETKİSİNİN N E D E R E C E OLDUĞU V E B U N A N A S I L KARŞI KONABİLECEĞİ H A K K I N D A 1 - - Dünya işlerinin, insanların k e n d i t e d b i r l e r i ile bunları düzeltemiyecekleri, h a t t a b u n l a r a karsı b i r çare hulamıyaeaklan şekilde, t a l i h ve allah t a r a fından idare edildiklerine b i r çok kimselerin inanmış ve i n a n m a k t a olduklarını bilmez değüim; bunun için insanlar dünya işlerinde fazla uğraşmağa y e r olmadığı, f a k a t kendimizi t a l i h i n idaresine bırakinak gerektiği hükmüne v a r a b i l i r l e r . Olaylarda g ö rülmüş olan ve her gün görülmekte olan her türlü insan t a h m i n i n i n dışındaki büyük değişiklikler dolayısiyle b u kanaata, zamanımızda, daha çok inanıl mıştır. B?n de, arasıra, bunu düşünerek az çok onla rın inancına yanaşır g i b i oldum. 2 — B u n u n l a beraber - iradei cüzlyemiz y o k olmasın için - işlerimizin yarısına t a l i h i n hâkim o l duğunun, yine, diğer yarısının veya ona yakın b i r kısmının idaresini bize bıraktığının doğru olabileceği ne hükmediyorum. T a l i h i de, coştukları zaman ova l a n basan, ağaçları ve binaları yıkan, toprağı b i r t a r a f t a n alıp öte t a r a f a a k t a r a n yıkıcı nehirlerden b i rine benzetirim; herkes önünden kaçar ve, hiç b i r yer de kar,u k o y m a d a n , herkes onun saldırışına boyun eğer. B u böyle olmakla beraber, sakin zamanlarda, insanlar, setler ve bentlerle buna çare bulabümek
HÜKÜMDAR
101
imkânından m a h r u m değildirler; öylesine k i , daha ronra sular kabarınca, ya bir kanalden akabilsinler veya taşkınlıkları ne bu kadar dizginsiz ne de bu k a dar zararlı olabilsin. 3 — Talih için de böyledir; o da, kudretini, ken disine karşı koyacak düzenli b i r l i y a k a t bulunmayan yerde gösterir ve saldırışlarını kendisim durduracak setlerin ve bentlerin yapılmadığını bildiği t a r a f a çe v i r i r . Siz de bu değişikliklerin merkezi ve bunların meydana gelmesine saik olan İtalya'ya bakarsanız, burasının da setsiz ve bendsiz b i r ova olduğunu gö rürsünüz: eğer Almanya, İspanya ve Fransa gibi uygun b i r l i y a k a t ile korunmuş olsaydı y a bu taşma mevcut büyük değişiklikleri hasıl etmiyecek, veya, bu taşma vakî olmayacaktı. Talihe karşı genel olarak koymak hususunda b u kadarını söylemek yeter. d — Fakat teferrüata daha çok girişerek derim k i , tabiatının veya herhangi b i r niteliğinin değiştiği ni görmediğimiz halde, bir hükümdarın bu gün bah t i y a r ertesi gün mahvolmuş olduğunu görüyoruz; bunun da, başlıca, evvelce, uzun uzadıya bahsedilen sebeplerden doğduğunu zannediyorum; y a n i büsbü tün talihe dayanan b i r hükümdar, b u talih değişince, mahvolur. Yine zannediyorum k i , t u t u m u n u zama nın şartlarına uyduran bahtiyar olur ve, bunun gibi, t u t u m u zamana aykırı düşen bedbaht olur. 5 — Çünkü her kesin gözlediği amaca, yani, zen ginlik ve şöhrete götüren yolda insanların değişik şekilde yürüdükleri görülür: b i r i ihtiyatla, o b i r i taşkınlıkla; b i r i sertlikle o b i r i usul i l e ; b i r i sabır ile o b i r i bunıîn aksi ile yürür; ve her b i r i bu değişik tarzlarla amaca ulaşabilir. Yine i h t i y a t l a hareket eden i k i kişiden birinin amacına ulaştığı, ötekinin
102
HÜKÜMDAR
ulaşmadığı ve, bunun gibi, b i r i ihtayatlı ötekisi taş kın i k i değişik mizaçla her ikisinin de başarı kazan dığı görülür k i , bu da, ancak davranışlarına u y g u n düşen veya düşmiyen zamanın şartlarından ileri ge l i r . Bundan da evvelce söylediğim şu çıkar k i : deği şik şekilde iş gören i k i kimse a y n i sonucu alır ve ay n i şeküde iş gören i k i kimseden ise, b i r i amacına ulaşır, ötekisi ulaşmaz. 6 — tyliliğin değişik olması da bundandır; çün kü, i h t i y a t l a ve sabırla hareket eden b i r kimse, za man ve olaylar onun hareketini i y i saydıracak gibi cereyan ederse, işleri düzgün gider; f a k a t zaman ve olaylar değişir de t u t u m u n u değiştirmezse yıkılır g i der. Buna uymasını bilecek o derece tedbirleri insan da bulunmaz; çünkü y a tabiatının kendisini eğdiği t a r a f t a n sapamaz, veya, b i r yoldan giderek daima m u v a f f a k olduğu için, bu yoldan ayrılmağa akü yatmaz. Böylece kararsız b i r adam, atılgan olmak zamanı çattığı v a k i t böyle olmasını bilmez; bunun için de yıkılır; halbuki zaman ve olaylarla birlikte tabiatını da değiştirgeydi t a l i h i değişmezdi, 7 — Papa I I . Giulio, bütün işlerinde, atılgan davrandı; ve zaman ve olayları kendisinin bu davra nışına o derece u y g u n buldu k i , daima k u t l u sonuçlar elde e t t i . Daha Messer Giovanni Bentivogli'nin sağ lığında Bologna'ya karşı olan i l k teşebbüsüne bakı nız. V e n e d i k l i l e r bundan memnun değüdüer; İspan y a kralı da memnun değildi ve Fransa kralı ile bu teşebbüs hakkında müzakerede i d i ; bununla beraber, Papa kendine has şiddet ve atılganlıkla b u sefere* şahsen girişti. B u hamle İspanyolları ve Venedikli l e r i kararsız ve hareketsiz kıldı: Venedikliler k o r k u dan, öteküer de bütün Napoli krallığını t e k r a r geriye
HÜKÜMDAR
103
almak arzusundan. Öbür yönden, Fransa kralını kendi peşinden sürükledi; çünkü k r a l Papanın işe giriştiğini görünce ve, V e n e d i k l i l e r i alçaltmak için, onu dost olarak muhafaza etmek istediğinden, papa yı apaçık darıltmadan askerlerinin yardımını ondan esirgeyemeceği hükmüne vardı. 8 — Böylece, Papa Giulio, atılgan davramşıyle, başka b i r papanın bütün beşeri i h t i y a t ve t e d b i r i ile başaramıacağı şeyi basardı; çünkü Roma'dan hare ket etmek için, başka b i r papanın yapacağı g i b i , her şeyin düzeninde ve neticelerinin emniyette olmasını bekle şeydi, hiç b i r zaman m u v a f f a k olmazdı; çün kü Fransa kralı binlerce mazeret bulur, ötekiler de binlerce k o r k u l a c a k mahzur o r t a y a korlardı. Hepsi de bunun gibi olan ve hepsi de başarı üe sonuç lanan öteki icraatından bahsetmiyeceğim; ömrünün kısalığı ise başarısızlık tatmasına zaman bırakma mıştır; çünkü i h t i y a t l a hareket etmeği gerektiren zamanlar gelmiş olsaydı, sonu/: yıkılmak o l u r d u ; tabiatmın onu meylettirdiği oAısullerden, hiç b i r za man, sapmıyacaktı. r 9 — Böylece, sonuç olarak, derim k i , t a l i h deği şirken insanlar da usullerinde inat edince, bunların ikisi de birbirine u y g u n düştüğü müddetçe, b a h t i y a r o l u r l a r ; u y g u n düşmedikleri zaman ise betbaht olur lar. Şuna iyice hükmediyorum k i , ihtiyatlı olmak tansa cür'etli olmak daha i y i d i r ; çünkü t a l i h dişidir; itaat altında t u t m a k isteyince de onu dövmek, kakış tırmak lâzımdır. Ve soğuk kanlılıkla hareket edenler den ziyade b u gibüer tarafından mağlup edümesine müsaade eder. B u n u n için t a l i h kadınlar g i b i daima gençlerin dostudur, çünkü gençler daha az ihtiyatlı, daha yavuzdurlar ve daha çok cür'etle ona k u m a n da ederler.
HÜKÜMDAR
104
XXVI. İTALYA'YI
ALMAĞA
BÖLÜM VE
B A R B ART, A R I N
E L İ N D E N K U R T A R M A Ğ A TEŞVİK 1 — Böylece, yukarıda söylenen bütün şeyleri göz önünde t u t u p zamanımızın İtalya'da y e n i b i r hükümdara şeref kazandırmağa u y g u n b i r devir olup olmadığını, ve t e d b i r l i ve l i y a k a t l i b i r kimseye şahsi için i t i b a r ve bütün h a l k için i y i l i k sağlayacak b i r sebep b u l u n u p bulunmadığını k e n d i kendime düşün ce, yeni b i r hükümdar lehinde o k a d a r şey görür g i b i o l u y o r u m k i , b u m a k s a t için daha nasıl u y g u n b i r zaman olabileceğini b i l e m i y o r u m . V e , evvelce dedi ğim g i b i , M u sanın l i y a k a t i n i görebilmek için İsrail m i l l e t i n i n Mısır'da esir olması, C i r o ' n u n r u h büyük lüğünü tanımak için iranlıların Med'ler tarafından zulüm görmeleri ve Teseo'nun mükemmelliğini anla m a k için Atinalıların t e f r i k a içinde olmaları nasıl gerekiyor i d i ise, böylece, şimdi de, b i r İtalyan r u h u n u n l i y a k a t i n i tanımak için de, İtalya'nın, şimdi bulunduğu derekeye düşmesi ve yahudilerden daha köle, İranlılardan daha esir, Atina'lılardan daha t e f r i k a içinde, başsız, düzensiz, mağlup olmuş, so yulmuş, delik deşik olmuş, istilâya uğramış, ve her türlü felâkete katlanmış olması g e r e k i y o r d u . 2 — Ve şimdiye kadar, b i r kimsede, İtalya'nın kurtuluşuna A l l a h tarafından m e m u r edildiğine hük me t tirebilecek b i r takım alâmetler belirmişse de, da h a sonra onun, icraatının en yüksek noktasında, t a l i h tarafından nasıl mahkûm edildiği görüldü. Öyle sine k i cansız g i b i k a l a n memleket, yaralarını sara cak, L o m b a r d i a d a k i soygunlara, N a p o l i Krallığının ve Toskana'nın verdiği haraçlara son verecek, ve
HÜKÜMDAR
105
uzun zamandan beri kanayan cılk yaralarını tedavi edecek kişinin k i m olabileceğini beklemektedir. B u kadar saygısızlık ve zulümden kendisini kurtaracak b i l i n i göndermesi için Allaha nasıl yalvardığı görü lüyor. B i r bayrağın arkasından gitmeğe tamamiyle hazır ve istekli olduğu da görülmektedir; yeter k i bu bayrağı tutacak b i r i bulunsun, 3 — Ve bunun için, görünürde, sizin ünlü hane danınızdan başka daha çok ümit bağlayabileceği bir hanedan da y o k t u r ; o hanedan k i , t a l i h ve l i y a k a t i ile, Allanın ve başında bulunduğu kilisenin inayeti ile bu kurtuluşun önderi olabilir. Bu iş ise, evvelce isimleri geçen (*) kimselerin hayatlarını ve yap tıklarını göz önünde tutarsanız, çok güç olmıyacaktır. Gerçi b u insanlar az bulunur ve harikulade i d i ler, bununla beraber, yine insandılar; ve her b i r i bu günkü fırsattan daha küçük fırsata malik olmuştu l a r : çünkü onların davâları bundan daha haklı ve da ha kolay değildi; ve A l l a h da, onlara, size olduğun dan fazla yar olmamıştı. Bu işte büyük adalet vardır; "savaş, lüzumlu olduğu zaman, haklı bir savaştır; ve silâha sarılmaktan başka ümid olmadığı zaman si lâh mükaddcstir. (**)„ B u işe zemin çok müsaittir, çok müsait zemin olan yerde büyük güçlük olamaz; yeter k i hanedanınız örnek olarak gösterdiğim k i m selerin düzenlerini alsın. Ayrıca burada A l l a h t a r a fından idare olunan emsalsiz, .olağanüstü olaylar görmek mümkündür: deniz yarüdı; b i r bulut yolu gösterdi; kayadan su fışkırdı; şurada gökten maide yağdı; her şey büyüklüğünüze yardım e t t i . Kalanını (*) M u s a , K e y h u s r e v , Teseo, R o m u l u s . (. * ) Metinde l a t i n c e d i r ; "İustum e n i m est b e l l u m
quibus
m e c e s s a r i u m et p i a
a r m a ııbi nul]a n i s i in a r m i s spes e s t . "
106
HÜKÜMDAR
da siz yapmalısınız. A l l a h , cüz'i irademizi ve bize dü şen şeref payını bizden almamak için her şeyi kendi si yapmak istemez, j pC
4 — Ünlü hanedanınınızm yapması ümit oluna
bilen şeyi evvelce adı geçen İtalyanlardan hiç b i r i yapmamışsa, ve İtalya'da vakî olmuş bütün değişik liklerde ve b i r çok savaş işlerinde İtalya'nın askerlik hasletleri daima sönmüş gibi göründü ise, şaşmama lıdır. B u , geçmiş zamandaki düzenlerinin i y i olma masından ve yenisini bulmasını bilecek b i r kimsenin çıkmamasından ileri gelmiştir; ve yeni zuhur eden bir kimseye, kendisinin bulup koyduğu kanunlar ve yeni nizamlar kadar hiç b i r şey itibar sağlamaz. B u g i b i şeyler i y i temellere dayandıkları ve özlerinde büyük lük bulunduğu zaman hükümdarı saygıya ve takdire değer kılarlar: İtalya'da ise istenen her türlü şekli kabul edecek madde eksik değildir. Baştakilerde ek sik olmadıkça, buranın halkında büyük l i y a k a t bulu nur. Bakınız, düellolarda ve kalabalık olmayan çatış malarda İtalyanlar kuvvetçe, maharetçe ve zekâca ne kadar üstündürler. Fakat, ordular bahis konusu olunca, b u nitelikleri görünmez oluyor. Bütün bun lar başların zayıf olmasından doğmaktadır; çünkü işten anlıyanlara itaat edilmiyor ve, bu güne kadar başkalarım kendisine boyun eğdirecek kadar gerek liyakat gerekse talih cihetinden üstünlük gösterebi len b i r kimse çıkmadığı için de, her kes işten anla dığını zannediyor. B u kadar zamanda, geçmiş y i r m i sene içinde yapılmış bu kadar savaşlarda, tamamiyle İtalyan olan b i r ordu bulunduğu zaman, b u ordu n u n daima fena netice alması bundandır. Buna da evela Taro, sonra Alessandria, Capua, Cenova, Vail'a, ^toloena, M e s t r i muharebeleri şahittir.
HÜKÜMDAR
107
5 — Böylece ünlü hanedanınız, kendi ülkelerini kurtarmış olan o büyük insanların (*) örneğini t a kip etmek istiyorsa, herşeyden önce, her teşebbüsün gerçek temeli olan öz malı bir ordu edinmelidir; çünkü bunlardan daha sadık, daha gerçek ve daha i y i asker olamaz. Bu askerlerin herbiri tek başına i y i olmakla beraber, kendilerine hükümdarlarının komuta ettiğini ve onun tarafından sayıldıklarını ve bakıldıklarını gördükleri zaman, toplu olarak da, da ha mükemmel olacaklardır. Bundan dolayı, i t a l y a n liyakatiyle yabancı ordulara karşı savunabümek i ¬ çin, bu orduyu hzırlamak lâzımdır. 6 — isviçre ve ispanyol piyadesi korkunç sayı lıyor sa da, yine her ikisinde de öyle b i r kusur var dır k i , bu kusur dolayı siyle, yeni b i r ordunun yalmz bu kuvvetlere karşı koyabilmekle kalmayacağına fa kat, bunları mağlup edeceğine de güvenilebilir. Çün kü i s p a n y o l l a r süvari hücumuna dayanmazlar, i s viçreliler ise savaşta kendileri gibi inatçı b i r piyade ile karşılaşınca, bundan korkarlar. Böylece tecrübe ile görülmüştür k i , ispanyollar, Fransız süvarisine dayanamazlar; Isviçre'Iüer de ispanyol piyadesi t a rafından mağlup edüirler. Gerçi bu son hüküm hakkında t a m b i r tecerübeye rastlanmamışsa da, bununla beraber, Ravvenna muharebesinde ispanyol piyadeleri isviçrelüerin ayni nizamım kullanan A l man taburları ile karşılaştıkları vakit, bunun b i r örneği görülmüştür. Burada i s p a n y o l l a r vücutları nın çevikliği ve kalkanlarının yardımı ile düşman içine gîrebümişler, mukabele imkâmnı bulamayan A l m a n l a r a emniyetle saldırmışlardı; hücum eden sü variler olmasaydı bütün Almanları yok ediverecek(*) Musa, Keyhusrev Teseo, Romulus.
108
HÜKÜMDAR
lerdi. Böylece, bu piyadelerin her b i r i n i n k u s u r u b i linince, süvarilere karşı koyabilen ve piyadelerden k o r m a y a n b i r yenisini düzenlemek mümkündür k i , b u da, yeni çeşit b i r ordu ile ve teşkilâtın değiştiril mesiyle sağlanır. B u n l a r ise öyle şeylerdir k i yeniden kuruldukları zaman yeni b i r hükümdara şöhret ve u l u l u k sağlarlar. 7 — Böylece bu fırsatın geçmesine müsaade edil memelidir, tâ k i bu kadar zamandan sonra İtalya, b i r kurtarıcısını görsün. B u yabancı akınlarından ıstı r a p çekmiş olan bütün ülkelerde bu kurtarıcının ne kadar sevgi ile, nasıl b i r i n t i k a m ateşi ile, nasıl sar sılmaz b i r imanla, nasıl b i r vecd ve ne kadar göz yaşı ile karşılanacağını ifadeden acizim. Ona hangi kapılar kapalı kalabilir? H a n g i halk ona i t a a t etmemczlik edebilir? H a n g i haset ona karşı koyabilir? H a n g i İtalyan ondan saygısını esirgeyebilir? B u barbar tahakküm herkese iğrenç gelmektedir. Öyle ise ünlü hanedanınız, haklı savaşlara girişi l i r k e n d u y u l a n ayni ümit ve ayni r u h l a bu ödevi üs tüne alsın; tâ k i sancağınız altında bu vatan şereflen sin ve sizin uğurunuzla Petrarca'nm şu sözü gerçek leşsin : "Fazilet zülüme karşı silâha sarılacak ve savaş kısa olacaktır: çünkü İtalyan yüreklcrindeki eski yararlık henüz ölmemi sür..,
DOĞRULTMA
Sahife
Satır
CE
TVELÎ
Yanlış
Doğru
28
yolarına
yollarına
27
o ani arı
olanları
14
29
sürüöîeyemiyecekl eri
sürükleyemiy
26
28
kalınca
kılınca
49
20
tesadüfen
tesadüfün
66
29
ahsî
şahsî
72
21
Şey
şeyden
73
28
maktadır
m aktır
74
33
bütü
bütün
88
4
deinebilecek
edinebilecek
88
17
olagümiştir
olagelmiştir
93
8
yapmakatn
yapmaktan
96
20
malar da
malarda
o û
FİYATI: 3 LİRA •