0
Aydın Meriç
GALATA KULESİ Şiir
Birinci Baskı, Ocak 2011 İstanbul
1
180 Şiir Dizisi
113
Yayın Yönetmeni
: H.Hüseyin Yalvaç
Telif Hakkı
: Aydın Meriç
Kapak Tasarım
: Aydın Meriç
Arka Kapak Fotoğraf
: Gürcan Altınkök
Kapak Film
: Seval Grafik / (0212) 526 01 30
Dizgi ve Düzenleme
: Veysel Coşkun
Baskı Cilt
: Arı Matbaası / (0212) 493 34 55
Yönetim Yeri
: Cağaloğlu Yokuşu. Ergüç Han: 5 / 12 Cağaloğlu - İstanbul Tel-Faks : (0212) 526 78 91 Gsm
: (0533) 969 35 93
e-posta :
[email protected]
Sertifika No
11241
ISBN
978 - 605 - 5941 - 80- 2
2
Aydın Meriç
Galata Kulesi Şiir
3
ÖZGEÇMİŞ
Ağustos 1985 Edirne doğumlu. İstanbul Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünü bitirdi. Kitabının basıldığı şu zamanlarda bir bilişim firmasında Kurumsal Kaynak Planlaması yazılımları üzerine danışmanlık yapıyor ve İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği bölümünde tahsil hayatına devam ediyor. Bu güne kadar yazdıklarını dost meclisinde okudu. Ancak Galata Kulesi şiirini yazdıktan sonra yazdıklarını kitaplaştırılmaya karar verdi.
4
Lulu’ya
5
6
Tahta Kukla Ben bir hokka ağızlı Ihlamur ağacıdır değneklerim Bakmayın dilsiz olduğuma Her gece Çürük çarık gülümseyişlerle Kulaklarınızda çınlar sesim Çünkü ben cansız çocukların hikâyesiyim Meraklı gözlerdir benim ilk aşkım Uslu bir çocuk ol derlerdi bana Ama önce kahkahalarla ıslanmalıdır gökyüzü İşte bu yüzden Hüzünlü değil Komiktir aslında yağmurun öyküsü Gösteri biter Dünyanın en üzgün gülücükleriyle hatırlarım sizi Ne olur şaşırmayın Hangi tımarhanede yer kalırdı Eğer herkes benim kadar çok sevseydi 2010
7
Beyoğlu Aşkının büyüklüğünden Gözleri acıyan bir âşıktır Beyoğlu Onu sevmeyen sevgililere hasret İçtikçe artar susuzluğu Çeşmelerinden keyif akan sokaklarda Gözleri kan çanağı, sözleri gururlu Doğusunda mezarlıklar, batısında elçilikler Ah bir dili olsa da anlatsa Hangi beyin oğlu olduğunu Yedinci katta bir kadeh sesi Hafiften buğulanır, temaşa dolu gözleri Pek kimse bilmez ama Esir cariyelerdir aslında Beyoğlu’nun annesi
8
Çok zordur insanın kendini kandırması Bilse de o peri kızının Bu sokaklardan hiç geçmediğini, geçmeyeceğini Eğri büğrü kaldırımlarda Usanmadan arar durur, onun ayak izlerini Ah Beyoğlu ah! Ne zaman bir köşe başında akordeon sesi duysan Kilitlenir dişlerin asırlık zindanlar misali Bilirim, pervasız mırıltılar izah edemez buruk yüreğini Çığlık çığlığa ambulans sirenleri gerekli Anlatmak için senin gibisini Aşkının büyüklüğünden Gözleri acıyan bir âşıktır Beyoğlu Onu sevmeyen sevgililere hasret İçtikçe artar susuzluğu 2010
9
Galata Kulesi Başım dik, tenim hafif kavruk buğday rengi Galata kulesi koydular ismimi Bilirim, işlemeli değildir yapıldığım taşlar Lakin ölçemedi, hiçbir ölçü birimi Duvarlarıma kazınmış şiirlerin kıymetini Benim anahtarım teslim edilince Fatih’e Yeniden temelleri atıldı onun Bir denizkızı misali Poz verir gibi Kayalıkların üstüne uzanmış Bir gelinlik kadar beyazdı cemali Bilmem ki nasıl tasvir etmeli Ah be Kızkulesi! Dayanılacak güzellik değildir seninki Ben uzun uzun, dalgın dalgın bakınca ona İlk Kızkulesi göz kırpmıştı bana Ben nerden bileyim Gemilere bile göz kırptığını Sevdaya düştüm, bimarhaneye döndüm
10
Onu görünceye dek Her gün seyrederim, Yedi tepenin yedisini Sonra görmez oldum, ondan başkasını Haksız mıyım? Galata kulesi Âşık, Kızkulesi Maşuk olunca Tepeler küsmüş, kimin umurunda İşte o yaşta şairlik başladı bende Nice tümceler yazdım, şişelere koydum Denize saldım, mühürlü aşk beyitlerimi Okusun AYDIN’ lansın istedim O kadar çok yazmışım ki Saray şairi oldu balıkçıları hepsi Bir tek o okudu da anlamadı beni Ben açtıkça yüreğimi Haykırdıkça sevgimi Sessiz sessiz denizi seyretti “Olmaz, biz buluşamayız, anlaşamayız” dedi O bunu söyleyince Yer yarıldı, gök karardı Yıkıldım, harap oldum, viraneye döndüm Mateme büründü tüm şehir Âdemoğlu kâinatın son günü sandı Tarihe deprem olarak düştü kaydı Hala “Küçük Kıyamet” diye bilinir namı
11
Ey gözleri yapıldığım taşlara benzer dilber Haçlılar bile Seferlerinde bu kadar ziyan eylememişti beni Sorarım sana Nasıl mazur görülür Hiçe sayman Sana divaneler gibi âşık hallerimi Vakit 16. asırdı Zindan olmuştu artık hayat bana Harp esirlerini koydular içime Onlar kederli, ben daha kederli Kulaklarımızda sağır gürültüler Elden ayaktan kesilmiş Kurtuluş diye beklerdik eceli
12
Üçüncü murat dedi ki “Nedir sendeki bu kasvet Senin gibisinin fezaya bakması gerek” Emir verdi Murat Bin Hayrettin kaldırdı heyelanımı Tekrar dizdiler taşlarımı Biz de Gökyüzüne bakmaya başladık Takiyıddin ile Heyhat, bu yaşa bu vakte kadar Bir onu görmüş, bir onu sevmişiz Kalbimizden silinecek değil ya Semada yıllarca aradık Ayyıldız’ı Aramakla bulunsaydı Âdemoğlu ab-ı hayatı bulurdu Bulamadık…
13
Seneler sonra Dördüncü murat devriydi Canı sıkılmış olacak Topkapı sarayından Haliç’e çevrince gözlerini Beni fark etmiş “Hatırladın mı beni?” dedi Seni unutmak ne mümkün Başladık tekrar konuşmaya Gündüzler geceye, Geceler gündüze varıncaya dek Hoş sohbetler ettik Bir vakit tutamadım kendimi “Ben hala seni seviyorum” dedim Şaşırdı, “Olamaz! Sevemezsin!” dedi Bir gün martılar söyledi Bana bir mektup yazıp güvercinin biriyle göndereceğini Daha onunki varmadan yazdım ilan-ı aşkımı Daha hızlı ulaşsın diye benimki Bir beşer buldum, Hazerfan isimli İki kartal kanadı taktık kollarına Süzüldü Üsküdar ufuklarına Akabinde sürüldü uzak diyarlara
14
Hazerfan’ın sürgünü padişahın kıskançlığından sanılır Aslı başkadır hikâyenin Dördüncü Murat kızmış benim yazdığım mektuba Böyle övgü böyle naat ondan başkasına yazılmazmış Kimse sevilemezmiş bu kadar Beni de tekrar zindan eyledi Ben de arkadaş oldum Yedikule ile Bakmayın sıfatımızın zindan olduğuna Her birimizin vardır ayrı bir görevi Yalnız çok kıskanırmış beni Hazine Kulesi Bir gün hazinedar başından işitmiş “Galata’nın mektubunun yanında Az kalır, Hazine-i hümayunun ederi”
15
Üçüncü Ahmet devriydi sanırım Bana dediler ki yangın çıktığında söyleyeceksin Bre akılsızlar! Ben sevda esiriyim Her nefeste için için yanıyorum Bu meftunlukla neyi gözetleyeceğim Baktılar böyle olmayacak Bir kule daha yaptılar Harik köşkü isimli Bir ara Mehter takımı konuk olmuştu bana Onlar çalınca mızıkalarını Hasretten olacak Galeyana gelmişim, bir ah çektim Bizim Harik yangın çıktı sanmış Ortalığı ayağa kaldırmış O da haksız değil aslında Korkuyor bir gün tutuşup İstanbul’u yakacağımdan Gece gündüz hazır bekletiyor tulumbacıları
16
Ne olur demeyin “Bu derece aşk ziyade” Deryalar dolusu zehirdir benim sevdiğim abide Hele bir kere tatmaya görün Vurgun yemişe döner insan Artık ne göz görür, ne de kulak işitir Evet, biçare kalmaktır benim ki Yalnız kolaysa gelin gönlümdeki sevdayı taşıyın Atlas’ın sırtlandığı ne ki Bir vakit hasret sona erdi Üçüncü selimdi tahtın sahibi Takvim 1794, günlerden haziranın yirmisi O kollarını doladı boynuma Ben sımsıkı sardım belini Kumrular gibi İlk kez öpüştük Yandım ki ne yandım Tüm Marmara’yı döktüler üstüme de Söndüremediler beni Yıl 1875 idi İlk defa beni sevdiğini söyledi Aklım başımdan gitti Ah! Bu nasıl bir sevinç Rüzgârdan külahım devrildi
17
Orak mevsimiydi Bana öpücüklü bir mektubun içinde geldi Uzak diyarlardan onun hediyesi Tahta bir kaşık Genç kızlar yavuklularına verirmiş Buna sevinilir mi demeyin Olamazdım, bu kadar bahtiyar Şu koca İstanbul’u bana bağışlasalar Siz bilmezsiniz, görmezsiniz Anlayamaz benden başka kimse Göğsüm daralıyor, duyunca onun ismini Başım dönüyor, gözlerimi her kapattığımda O belirince ufukta, sığamıyorum bu duvarlara Bakmayın öyle ihtişamlı durduğuma Ben basit bir dilenci Yoktur, Kızkulesi’ni sevmekten başka becerisi Bilirdim benim onu sevdiğim kadar Beni sevmediğini, sevemeyeceğini Kendisi de söylerdi “Ben kibirli ve bencil Kızkulesi Bakalım ne kadar üzeceğim seni”
18
Yine de, o mahmur bakışlı bir prenses idi Aşikâr oldukça meftunluğum “Beni bu kadar çok sevme” diye isyan ederdi Ama gel gör ki Rum ateşi ile sıvamışlar sanki Kaç asırdır yağmur yağar üstüme Lakin söndüremez gönlümdeki alevleri Her daim çınlar kulaklarımda, “Yangın var! ” sesleri Pera ahalisinin diline düştüm bir zamanlar Rivayete bak; Güya ben normal bir insanmışım eskiden Eros’un tüm okları saplanınca yüreğime Tanrılara değil aşka tapar olduğumdan Ürkmüşler sevdamdan Beni taşa çevirmişler işte bu korkudan Sadece ben mi düştüm dile Grimm Kardeşler köy köy, kasaba kasaba Pamuk prenses diye anlatırdı onu çocuklara
19
Deniz dalgalı olunca ıslanır üşürmüş ayakları O üşüyünce buz kesmez miyim ben Yıldızları ayaklarının altına serecektim “İstemem onlar bana layık değil” dedi Hemen İki çift çetik örüldü, Her ilmeği her düğümü toprak kokan Zira en sıcak yorgandır toprak Kaç milyar kişinin üstüne örter de Bir tanesi ses çıkarıp üşüyorum demez Yalnız hiç anlamadım Ben gene orman yangını gibi yanarken Onun aşkıyla onun ismiyle Bir sebep dahi demeden Elimi tutmak istemediğini söyledi Ansızın, niçin, nasıl ve neden? Hem de normal bir şeymiş gibi İçime gömdüm acımı Öksüz bir papatya misali Cam kırıkları doldu avucuma Ama yine de anlatmaya çalıştım sevdamı
20
Ve günlerden Cumartesi Düşünmüş, taşınmış, Sözlerini bir zırh emsali kuşanmış Ayrılık bir top Yazdığı iki satır ise gülle Metrelerce olsa da duvarlarımın kalınlığı Binlerce kilometre uzaklıktan Tek bir cümlede parçalandı kalbim Tek bir cümlede kimsesiz kaldım İstila edildim ey vicdansızlar! Şuursuzca çıktı o birleşik krallık askerleri İki kelime beklerdim ondan Deseydi ki “Kalk! Ayaklan! Gir Haliç’e, dal tuzlu sulara Boğul orada! Bir tek saçımın teli için “ “Emrin olur!” Derdim Heyhat! Bir tahta kaşık suda boğdu beni
21
Rabbim bu nasıl bir acı Genç Osman kulesinde vurup başımı Atsalardı kanlı kuyuya Bu kadar telef olmazdı bedenim Vah ki ne vah! Seksen dokuz arşın boyum Çıkmadan son soluğum Yerin yedi kat dibinde Ebedi zindanlara koyuldum Dediler “Sen namı değer Galata Kulesi” İstanbul’un en yüksek bekçisi Küskün bir çocukmuşçasına Nasıl bükersin boynunu Nasıl teslim olursun Çünkü onlar Gidecekler! Hem de geldikleri gibi Ve gittiler…
22
Kim bilir Şimdilerde Belki bir Big Ben vardır onun gönlünde Lakin hala şaşıyorum Nasıl bırakılır bu kadar çok seven âşık İşin acısı, yüreğimdeki bu ateş yandıkça Isınıyor âlem-i cihan Ve nihayeti bellidir dünyanın, Yıllar geçtikçe Uzak kıtalarda eriyecek buzlar Denizler yükselecek ve gömülecek O özgürlük ismindeki sulara Çırpınsa da ruhum, içim içimi kemirse de Yemin üstüne yeminler olsun Gururum izin vermeyecek onu bir daha görmeye Başım dik, tenim hafif kavruk buğday rengi Galata kulesi koydular ismimi Bilirim, işlemeli değildir yapıldığım taşlar Lakin ölçemedi, hiçbir ölçü birimi Duvarlarıma kazınmış şiirlerin kıymetini 2009
23
Süt dişlerim Süt dişlerimi Yenileriyle değiştirecek Kargalara sesleniyorum Sizler ürktükçe korkuluklardan Beni gıdıklasalar da Gülemiyorum 2010
24
Kırmızı Islıklar Kırmızıdır tüm ıslıklarımın rengi Senin rujun dudaklarıma bulaştığından beri Ve içten içe kuşkulanırım soru işaretlerinden Ya beni hiç sevmemişsen? 2010
25
İstanbul Trafiği Boğaz köprüsünün üstünde İnatlaşan iki keçidir Anadolu ve Rumeli Onları Farklı kıtalarda tanımlamak Kimin haddi 2010
26
Çilingir Sofrası Anahtarı kaybolmuş Kilitli bir kapı gibiyim Kavun, balık Bir de büyük gelmedikçe Yemin billâh Açılacak değilim 2010
27
Toroslar Ayağa her kalktıklarında Başlarını göğe vurduklarından Şimdilerde akdenizin karşısında Hımbıl hımbıl oturuyorlar kıpırdamadan 2010
28
Kaşığın Aşkı Sevilmez mi Çatal gibi sevgili Yalnız bilseydi, herhalde vaz geçerdi İkisini de kıtır kıtır keseceğini Yakalarsa Bıçak denilen abisi 2010
29
Kaplumbağa Yaşasaydı Osman Hamdi Belki terbiye ederdi beni Ama benden geçti Zordur artık Kabuğumu geçip yüreğime girmek Bilirim Ve bildikçe içlenirim Ölümden önceki son alamettir Benim gibi “Sevgiye küsmek” 2010
30
Siyah Çelenk Hani o lavanta kokulu yosmanın Kendine gönül veren şaire Çiçekleri solmayacak hediyesidir, “Siyah çelenk” Gerçi başından bellidir, bu işin sonu Bu şiir Zincirlikuyu’da Fatiha’yla bitecek 2010
31
Kardan Çocuk Çocuk girince kapıdan Baştan farketmedi görevli Şu bizim nüfus dairesindeki Tek bir cümlede şaşırttı herkesi “İsmini henüz düşünmedim ama Erimeden çıkartın kimliğini” 2010
32
Sağır Allahtan bir yazıyla öğrendim Yoksa senin sesinden işitsem Dayanmaz, patlardı kulağımın zarı Benden habersiz, benden ayrıldığını 2010
33
Kavuşmak Kanatlarımı açar gerinirim Öğrenmem gerek Senin yaşadığın diyarlara uçmayı Dağların, ovaların üstünde esen bir rüzgâr gibi Sayfalar dolusu Yazmak geçer içimden Oysa söylemem gereken iki kelimdir Bilirim, söyleyemem
34
Avuçlarımda yanık yaralar Yürekte hüzün Ne zaman başlar, Ne zaman biter bir sevda Anlayamam, anlatamam Sen yahut ben Ne fark eder Bulmak gerek Hiç görmesek yâda hiç duymasak da Birbirimizi 2008
35
Kalemin Kederi Ben hiç şiir yazmadım Sevgini Şiirlere Değişmeden önce
“Bir masalda senin için ölür şair Sonra başlar destanlar yazılmaya Uğruna, sonsuzluğuna Uyku tutmaz artık hiç bir göz
Bir çiçek gibi açar gülüşün mısralarda Sanki gözlerin bulutların arasında Ayrı birer feza Hükümsüzdür, dallarında tomurcuk olmak Çünkü fanidir mevsimler, geçer gider Ve fırtınalar çıkagelir, bulanır sular
36
Geçit vermez rüzgâr Boğulası gelir tüm gemilerin Mercandan şatolar kursak da okyanuslara Deryadan daha derya gözlerin Düşünülmemiş sözlerle Kırıntı gibi ufalar çırpınan bedenleri Kırılırız Ve savaş başlatır kırılan gururlar Bundan böyle küsülmüştür sevgine Oysa ihtiyaç olunan Bir zeytin dalıdır Onu da güvercin çalmıştır Şimdi lisanı bilinmeyen bir ülkede Ayrılıktan korkulmayan bir rüya uğruna Odun diye yakılıyor tüm sevdalar İntihar tadındaki hezeyanlar Kâğıtlara dökülüyor Sanma ki acı çekilmiyor Kalemin kederi hepsinden büyük Baksana mahşere dek sürüyor” Ben hiç şiir yazmadım Sevgini Şiirlere Değişmeden önce 2007
37
Bulut Pamuktan olduğumu zanneder çocuklar Ve beni hiçe sayarcasına İçimden geçer kırlangıçlar Kıvılcımlar yükselirken gökyüzüne Utansın beni ağlatanlar Çünkü üzgündür, gölgemin düştüğü nehirler Yarenleri vurulmuş kuşlar kadar Bu bedende hüküm süren kimdir ki Hıçkırık gibi dökülür dudaklarımdan Müsterih ol ey kalbim! Elbet ulaşacağız gönül verdiğimize Merve dağının zirvesinde Pamuktan olduğumu zanneder çocuklar Ve beni hiçe sayarcasına İçimden geçer kırlangıçlar 2007
38
Hala Islaktır Güler yüzlü bir bakışta Bulutların sarhoşluğundan mı? Yoksa seni sevdiğimi sana Hiç söylemediğimden midir bilmem Hala ıslaktır “Seni seviyorum” cümlesindeki harfler Rastlantıların eşiğinde Yıldızları ağaçlardan toplarken Aşkı kıskana kıskana yıllar geçti Lakin hala izleri geçmedi öpücüklerinin Ama mevsim ilan-ı aşk Bir uçurtmanın ipine bağlayıp Gökyüzüne salıyorum yüreğimi Bir güvercinin peşine takılıyor, Yeniden esir olacağını bilmeden Sevilme ihtirasına Bir kızın savrulan saçlarında 2006
39
Kızgın ve Kırgın Gözlerimin Aydınlığı Bir nergisin yaprağına feda olunca Hangi bulutta unutsam kalbimi Bir köşede hıçkırıyor Alınganlığım Her ne kadar Gökyüzüne bakmasan da Her gece bir yıldız sönüyor, Ve bir daha kör oluyor gözlerim Seni göremeyince Hüzünlü bir ihtirasta Muammalı bir söz beklerim senden Susarsın Zindanlara kapanır aşk Öyle acıma bana “Seni sevmek” ölüm değil ya Elbet iyileşirim Mutlu bir hülyada 2006
40
Sevildiğinden Habersiz Deniz gözlerinde midir? Yoksa gözlerin midir deniz Bilemem Ama bu gece ve her gece İnsanlar uyuyor “Sevildiğinden habersiz” Ben şiir yazarım “ah benim gözleri denizim Terk-i hayat etse bile ellerim Yine de gözyaşlarını sileceğim” Sonra yazdıklarıma inanırım Bir ağıttır aslında bu sayfa Gül rengi yanaklarına Çünkü Karşında durmaya Gücü yetmez, bedenimin Sözü geçmez, yüreğimin
41
Yarım bıraktığım nice şiirde Alevin rengidir, saçların Seni, senden çok severim Sonra Sevdiğimi unuturum ‘Tam da seni unutmaya başlamıştım’ Ne zaman gece olsa Ne zaman ruhumu aşkınla boğsam Terk etmeliyim seni Çünkü hiç bir zaman idrak edilemeyecek Bir sevginin böylesine sonsuz Böylesine nihayetsiz Böylesine Gururlu ve hüzünlü olabileceğini Deniz gözlerinde midir? Yoksa gözlerin midir deniz Bilemem Ama bu gece ve her gece İnsanlar uyuyor “Sevildiğinden habersiz” 2006
42
Kardan Adam Telaşlı bir şubat akşamı Soğuktan sızlar ellerim Siyah eldivenlerim vardır Lakin Kış serttir, tıpkı düşlerim gibi Buzlar sarkar çatılardan Koparır bir tanesini Veririm Kardan Adam’a Kılıç niyetine Yaşımız yedidir henüz Savaş bizim için oyundur Üşümemek için oynarız Gerçi üşüse de belli etmez bana Hani biraz da yalancıdır Uzun burnunu kaşımasından anlarım Kolumu atarım omzuna Şöyle bir süzer beni Yapraklar uçuşur aramızdan Gamzeler belirir Soğuktan Kızaran yanaklarımızda
43
Aradan zaman geçer Güneşten olacak Akmaya başlar gözleri Vedalarda dâhildir, Bizim dostluğumuza “Seneye gene buluşalım” derim Hafiften gülümser Düşer kömürden yapılmış bir dişi Ayrılırız kuş sesleriyle, Bahar çiçekleriyle 2006
44
İstanbul 'un Gözyaşları Ateşe verilmiş evleri İstanbul üzgün İstanbul sevdalı Haliç süzüldükçe kirpiklerinden İstanbul Gözyaşları boğaz olan delikanlı Şiirlere sığmaz ki sevdası
Sevgi dolu kalbini hapsedince İstanbul Surlarla çevrili göğsüne Yanıyor sokaklar Yakılıyor ağıtlar Dayanamıyor Kızkulesi Gömülüyor tuzlu gözyaşlarının içine
45
Yedi feryat kopuyor yedi tepeden Yedi kaptan bağırıyor “yangın!” Ateşler sarıyor yelkenlileri Kanlanıyor İstanbul’un gözyaşları Lodos estikçe Kırmızıya bulanıyor yanakları Şu lahza Mevsim sarı hazan Rüya renginde bir gül açıyor Adalarda Bir turna ölüyor sebepsiz yere İstanbul şaşkın Sönmüyor yangınları Bitmiyor sevdaları Ateşe verilmiş evleri İstanbul üzgün İstanbul sevdalı Haliç süzüldükçe kirpiklerinden İstanbul Gözyaşları boğaz olan delikanlı Şiirlere sığmaz ki sevdası 2006
46
Aynı Şemsiyede Aynı şemsiyeye sığmayız biz Sürekli ıslanır yanaklarımız Çünkü Bir serçenin birbirinden habersiz İki kanadıyız biz Her ne kadar çırpınsak, uçsak da Aynı yolda, aynı vücutta Hiç bir zaman dokunamayacağız ki Birbirimize Söyle bana Ne çıkar bir daha güneş doğmasa Sen olmadıktan sonra Aynı şemsiyenin altında 2006
47
Lokum Hiç anlamadım Nasıl içine sindirdiğini İki bisküvi arasına Hapsedilmeyi 2005
48
Güzelin Sevdası Kapı açıldı Ve sen girdin içeri Dünyadaki tüm rüzgârları Peşine takarak Önce kör oldu gözlerimiz Görmez olduk senden başkasını Sonra duymaz olduk sesleri Çünkü sen susuyordun Hırçın bir kıskançlık Koptu içimden Ateşlendi Okunaksız şakaklarım
49
Çıktın dışarı Çiçeklerin kokusunu Bize bırakarak Ardından koşmak istedim Geri vermen gerekliydi Saçlarına doladığın sevdamı Ne hazinki Seyrettim gidişini Ve elime yazdım Şu iki aciz dizeyi “Her güzelin aşkı biter Adı Suzan olmasın yeter” 2005
50
Deniz Deniz ki Aşkı karşılıksız Bir delikanlı Geceleri gördükçe mehtabı İçi kabarır Isırır dudaklarını 2005
51
Ceviz İsteseydiniz Elbet verirdim kalbimi Dilinizde hoş bir tat Bıraktıktan sonra Mühim midir? Kırılan kabuklarım 2005
52
Öyle Güzelsin Ki Öyle güzelsin ki Kolay değildir seni sevmek Her kalp dayanamaz senin çarpıntına Öyle güzelsin ki Körelir gözlerimiz sana baktıkça Diner tüm kasırgalar bir soluğunda Öyle güzelsin ki Peş peşe yıkılırız karşında Sana hibe olduğumuzdan tüm dünyaca Öyle güzelsin ki Hiçbir dudak fethetmemeli seni Rüyalarda görmemeliyiz hiçbir halini
53
Öyle güzelsin ki Sadece senle süslenir yeryüzü Gece yalnız seni görmek için Nöbete çağırır gündüzü Öyle güzelsin ki Seneler tenini kuşattığında Zaman huşu ile ayaklarına kapanıp Yana yakıla ağlayacak, yaptığına Öyle güzelsin ki Kolay değildir seni sevmek Her kalp dayanamaz senin çarpıntına 2005
54
Evet veya Hayır Güneşler içer Ve açarmış bir papatya Sağanak sağanak dizeler indikçe yapraklarına Yaprakları derman Yaprakları ölüm Mevsim bahar Ve lisanı kokmak olunca Sadece “EVET veya HAYIR” Demek düşer papatyalara 2005
55
İstanbul Vakit gece yarısı İstanbul suskun Yummuş gözlerini karmaşaya Ve çekmiş yorganını omuzlarına dek Ve düşünmekte Dün gece yaşadıklarını Kalbinin parçalanışını İstanbul şanssız bir genç Çünkü seçmiştir Karanlık adındaki Hafif meşrep sevgiliyi Mecnun gibi, Kerem gibi Karanlık gelince ufkuna Kararır, denizden daha deniz gözleri Boncuk boncuk terler bedeni Dudaklarından dökülür Sevda tümceleri
56
Hakikat makûstur talihi Çünkü Karanlık ise Deli divane sevmektedir Rüzgâr adlı serseriyi İstanbul, Karanlık ve Rüzgâr Keman sesi eşliğinde Kesişince bir gece Yani dün gece Yok oldu tüm avuntular Ve tuzlu gözyaşları akıtarak İkiye bölündü İstanbul’un yüreği Anadolu ve Rumeli 2005
57
Kibritten Evimi İçim el vermedi aslında Tekrar kutulara hapsolmasına Kibritten evimin Kibrit çöplerinin Ama Babam deyince “Yangın çıkartır” diye Boğazım düğümlene düğümlene Söktüm hepsini Ve üç senede yaktım Üç bin kiremit isimli Kibritten evimi 2005
58
Ölesim Geldi Ya Rab bana mı sınadın bühtan dünyayı Oysa ben toprağa vermeyecektim zülfü dalgalımı Şimdi sinemin ucundaki kanlı zalımı Sarı çiğdemler içinde toprağa gömeceğim Mahmur gözlüler yalnız bana mı kıldı harbini Yalnız bana mı yasaktı yıkmak bendini Yapayalnız karayeller mi savuracaktı ki beni Meşe yapraklarının içinde gül dilendim Yüzyıllık bir kin saklar figanım Seni diledim, zikrettim ama ölemedim mercanım Rabbim vermedi izin dizelerim oldu zindanım Beni de öldür de ellerine bulanayım 2004
59
Betimlenmezdi Bir elinde bıçak Diğer eli korkulukta Merdivenlerde adımlarının yankısı Gözleri içkili Belli ki hıncını alamamış Bir ara eli seğirdi Düştü uçuruma bıçağı Böylece son korsanda öldü denizde Belki de Ölü denizde Bu da son çırpınışıydı Oysa gülüp geçmiştiniz Titreyen sesiyle “sus” derken Sizin yerinize ölmek istemesine
60
Ve son iki merdiven Kapıya vurmadan beklemek Açılmasını, ardına dek Çünkü vurmazdı gururu kapıya Çünkü içinden bir şeyler kopardı Kapıya her vuruşunda Çünkü yarın kar yağacak Yıldızları bahane ederek Ve kar getirecek çığları Donarak uyumasını seyrederek Hâlbuki Mendili kolonya kokan bir kız Okunaksız bir yazıyla Açsaydı mühürlü kilitlerini Betimlenmezdi bu gelgeç ruhun Mutlağı bulma tutkusu Ve ben de ağaçlara kazımazdım Bütün balinaların karaya vurduğunu 2004
61
İkizimle Sana bir nevi kulluk ederdik ikizimle Kördük, sağırdık, dilsizdik Dişlerimiz kilitlenirdi Parmaklarımız kulaklarımızı tıkardı Gözlerimiz zaten açılmazdı Yeni doğmuş misali Ve bir vakit Konuk oldun bize Bulutları gölgelik yaptık sana Bir de ateş yaktık bağrımıza Etimizden derimizden Tutuşsun diye kan da döktük üstüne Isınasın aydınlanasın istedik Çünkü Riayet edeceğimiz son konuktun sen Dört odalı kalbimizde Ama sen Ateşlerle sadece arkadaş olurdun Bizde şuuru olmayan bir azapla Sana ihsanımızı sunamadan Seni tenzih ettiğimiz tüm düşleri Şiire çevirip Kendi bağrımızda yaktık 2004
62
Öpemem Her sevda avuçlarında yaralı bir okla Mecburdur Hırçın bir öpüşme celsesine Lakin Yumruğumun içindeki Kâbus dolu rüyalarda betimlenmiş Boynu kırık bir kindir Mağfiretimi kabul et Sadece bu kin ayakta tutar Mazlum gururumu Ne olur anla beni Diriler ölü, geceler gündüz olurken Çıra olamam Dudaklarına 2004
63
Bir Daha Oku Mutlu olamaz bir uçurum İçinde bulunduğu tuvalde seni görmeyince Telefon daha çalmamıştır Ölü doğan alyansa sahip bir masada İsminle unuttum ben ağlamayı Ve attım imzamı Ellerin arasında tuttuğun şiire Beni bir daha okuyasın diye Beyaz çarşaflar serilmiş Kahve kokulu irislerimin gerisine Kurumayan kirpiklerin esaretinde MERHABA yazan kapıların karşısındayım İçeride semalarda korlaşmış bir başlangıç Açmaya yemin etmiş güllerle birlikte Sana sunulmayı bekliyor Öksüz mutluluklar, sessiz çığlıklar anlatamaz seni Yepyeni bir sözcük yaratmalı senin için Bulutların arasında ki bir uçurum gibi büyülü Ve mevcut cam kırıklarını mezarlara gömmüş Bir başlangıç istiyorum sana dair Çünkü bir ömür daha katsalardı canıma Kıymet bilen bir nesil olurdum sana
64
Ayak izleriyle daireler çizilen bir şafakta Gönlümün gözyaşları kanatmış mağrur karanfilleri Kar yağsa da saçaklarıma hüsranla Şair yanımı Topkapı zindanlarında boğdurdum Senden özür dilemedi diye Çünkü halim yok bir daha ölmeye Ve seni ( bitarifimi ) bir daha kaybetmeye Rüzgâr karşıdan eserken çığlık çığlığa Zamanın nefesini soran bir başlangıç Dilerdim asırlar boyunca ikizimle Yine de ikizim tanıyamaz seni karasevda kokan gecelerde Çünkü mahsur dudaklar meşguldür ısırılmakla Çünkü çığlıklar inermiş alnımdan göz bebeklerime O kanatılmış karanfillerin nezaretinde Mutlu olamaz bir uçurum İçinde bulunduğu tuvalde seni görmeyince Telefon daha çalmamıştır Ölü doğan alyansa sahip bir masada İsminle unuttum ben ağlamayı Ve attım imzamı Ellerin arasında tuttuğun şiire Beni bir daha okuyasın diye 2003
65
Gördüm Seni Tedavülden kalkarken sana âşık hallerim Bir köşede gülümserken gördüm seni Ve su sesiyle iyileşmeyen bir sevda oldu benimki Ne çiçek kokuları para etti Ne de uğraş vakitleri Çünkü kubbesi göklerde bir sevgiyi Tutamazdı örümcek ağları Sekiz kolun taşıdığı bir bedeni Yıkamazdı yüz binlerin sancısı 2003
66
Uğruna Diz boyu ekinlerin üstünde bir sağanak Yoksa sen mi sildin gözlerini bulutlara Kanat çırparak ölmeyi de bilirdim O Gözlerde bir buse olmanın uğruna Sorma sözlüklerde yoktu nihayetsiz adın Sende sözcükleri terk ettin kendiliksiz kıldın Bir ölümlüyle rüzgâra karşı nefes alışın Yetmedi bir mısra daha yaktın Sokak lambalarıyla seni bekledim karanlıkta Ama kimse gelmedi, ihmal edilmişlikten başka Bende bir giyotin saldım boynuma Arada bir nükseder: kanar boynum uğruna 2003
67
Yudum Yudum Sen Hayatın kılçıklarını ayıklarken Bir yudum daha sen İstiyorum, martıların yarenliğinde Rüyasız gözlerini feda ettim diye Ölü dilde yazdığım şiire Yine yüzsüzlüğüm tutup Bir yudum daha sen isterken Ayaklarımda ki bu sızlama ve sancı Senin yolundan dönmemdendir Yoksa mesele değildir otuz kırbaç yemeleri Bu kervanlar sığ sularda ilerler Ben senin son yudumunu Sırtıma vurup Bir hayali vakte doğru Sayıklarken, uçuruma benzer ismini 2003
68
Sen Hayata duyduğum bıkkınlıktın sen Sen gidince o geldi İzah edemediğim tavırlarımdın sen Şimdi yoksun ve yoklar Şu an gözümde isminin ateşi tüterken Yüreğim külle sıvanmış Yaraları kapansın diye Çünkü Sen benim İçtiğim suda gördüğüm yüzdün Ellerimi yaktın döküldün Sen benim gül bahçeme yağan güzdün Kendi kendini üzdün Sen gözümün buğusundaki düştün Pare pare düştün Ve hiç anlamadım Üzdüm mü ki küstün? 2002
69
Biz Biz çamurlu ellerde doğduk Anne koynundaydı ilk yemeğimiz Bir dirhem sevgiydi bedenimiz Gözümüz açıldı mumun ışığı vurmazken dibine Dişimiz çıktı değmek için ekmeğe emeğe Sonra renkler silindi biz diz üstünde dururken Ağlayan çığlık sözlerde kaybolurken Şah damarımız birdi uğrunda koparılmıştı nice baş Oysa isteyerek zincire vurulmuştu iki kaş Maziye küsüp sükût davulları çalınca birimiz Bir ağaç dikip iki bulut oldu gerimiz Bir gün istismar edildi sözlerimiz sevgimiz Hâlbuki bin karış bin kırattı özlemimiz 2001
70
Dikkat Bir hüzün tepesi burmuş yüzümü Yıkadım yıkadım çıkmadı "Umurumda mı ?" bakışları Hâlbuki Sözlerinin yakasını öpmüştüm Zaten o tetiği çeken sözleriydi Her seherde Karikatürünü çizerdim dizelerime Çürük âşık izlerimi salardım uykusuna Bir yer anlatırdı rüyasında Orası neresi ki Ağlamanın yettiği Sözlerin gözdeki seyranda sürçmediği Şimdi Baltalarınıza vurayım boynumu Bakalım Kanımla hangi düşlerim dolacak avucunuza Dikkat! O denizde boğulmayın 2001
71
Yıkıntılı Yüzük Mucizeler bile iyi gitmezken masalımda Halimiz nicedir diriler mezarlığında Sert bakışlar altında ellerim uzanır nefret duvarına Çocuk olmak istiyorum olgun bakma bana Aleve benzeyen sesini beklerken faciamda Gözlerini andıran kuyular kurumuş avucumda Benliğime kazınır kaygıdan boğulan karanlık sıtma Zehir olmak istiyorum düş gören yanaklarda Ellerim doludizgin kirlenirken hayatta Yanıp tutuşan infaz emridir alnımda Ruhumu bileyen keskinlik kokan ağlama Susatır beni sessiz çağlayan uykuma Gözlerimin hülyasına mana çökerken şafakta Kan renginde akar düşler servet tabutuna Yolları yutup geçmek ister yolcular Mecal bırakmaksızın dönen mazur girdapta 2001
72
Yanan Ellerim Hayat hakkı tanınmayan gök mavisi düşlerimde Mumlanmış gözlerim sönmek üzere Diri diri girerken kancalar beynime Koyu bir ateş çıkar gölgenden seherde Kurbanlar mazmun gibi çırpınırken yeminle Perde gibi çöker hüzün benliğime Üzüldüğünde yağan kahve gözlerimde Linç edin beni çok sevdim diye Kaçınılmaz yaşam gizlenirken cebimde Faili meçhul kalmış, titreyen ellerim ateşte Gözlerim kararır, sesime feryat karışır Karanlığın çakıl taşı gibi serpildiği gecelerde 2001
73
Anlatamadıklarım Yine geri döndüm o karanlık odalara Boğazımı yakan o kırmızı tadına Gitsin! Gitsin o eşkâlsiz hatıralar Sözcüklerin bile çıkmadığı buzdan selamlar Uzak ufuklarda yine sen varsın Bu aciz limana uğramadan ayrılansın Gülmüştün hâlbuki seni yanlış tanıtırcasına Âşık bilip âşık yaparcasına Şimdi iç çekiyor rüzgâr halime bakarken Ağlıyor bulutlar beni ağlar bilirken Sana getirmeliydim o yağmur damlasını O zaman sormazdın anlatamadıklarımı 2001
74
O ki O ki kavak ağaçlarının arasında Bir söğüttü ayaklarını suya sokan Adı irfan gibiydi Elleri cebinde gezerdi Duman grisiydi gözleri Karardığında görecektin sen gözlerini Göklerin gürleyen öfkesi gibi Yağardı... Ağlardı... Yılda sekiz kez el öperdi Söner söner bitmezdi düşleri Hazanın güzleri ona misaldi Kirli aynalara yağardı, doğardı Lakin On kere daha yaşayıp On kere daha ölse Haykırışı yalan Sükûtu haramdı. 2001
75
Yalnızlığa gelecek var Yalnızlığın sessizliğinde emir ihtiyacı duyuyordum Gözlerimi kapatıp rafa koyacaktım ki, Zaruri konuşmalar derin bakışlı hassasiyet oldu İşte bu yüzden Bir nispet dâhilinde eda ile yayılan kokunu duyarım Görmez gözlerim sefasını sürerken Azrail ile mukavele yapmış bedenimde Destan gibi yaratıp dallarına dize koyarım Bir gayret konuşur, anlatır, dinlerim Yine de bir ağrı saplanır misalleri sayılmaz. Gözlerim dudaklarımı ıslatır Endişe düşlerin kökenini kazarken Gece şarkılar düğümler boğazımı Bilinmez, görünmez 2001
76
Sen ve Ben Parmaklarımın arasından kayan kelebek sen Sana altından kozalar ören ben O kimseye anlatamadığım kıskançlığım sen Ölümlerden ölüm beğenen benlik ben Billur toprağın altında yatan beyazlık sen Gözyaşıyla seni yeşertecek ben Şimdi diz dize sükût davulları çalamasak da Elbet buluşacağız çünkü "kaderimsin sen" 2000
77
Yaprak Gözlerinde Tükenmez kaynaktan yıldızlar yükselirken Deniz sularında yıkanmış yüzüme Türlü duygu sürüleri yalvarır sükûtta Her sabah bir sayıklamayla uyanmanın yazgısından Bir rüya bırakıyorum Yaprak gözlerinde vebal olacak Düşümün aynadaki çatışmasından bilirim Kılıç kınından çıkınca Aşk ıstırapla beslenir, inkâr edilir Dilim tutulsa, zihnim karışsa da kimi zaman En değerli becerimdir yaşamak Sudan ve ateşten daha tatlı gölgelerde 2000
78
İÇİNDEKİLER TAHTA KUKLA .......................................................................................... 7 BEYOĞLU ................................................................................................ 8 GALATA KULESİ ...................................................................................... 10 SÜT DİŞLERİM ........................................................................................ 24 KIRMIZI ISLIKLAR.................................................................................... 25 İSTANBUL TRAFİĞİ ................................................................................. 26 ÇİLİNGİR SOFRASI .................................................................................. 27 TOROSLAR ............................................................................................ 28 KAŞIĞIN AŞKI ......................................................................................... 29 KAPLUMBAĞA ....................................................................................... 30 SİYAH ÇELENK ....................................................................................... 31 KARDAN ÇOCUK .................................................................................... 32 SAĞIR .....................................................................................................33 KAVUŞMAK ........................................................................................... 34 KALEMİN KEDERİ ................................................................................... 36 BULUT....................................................................................................38 HALA ISLAKTIR ....................................................................................... 39 KIZGIN VE KIRGIN ................................................................................. 40 SEVİLDİĞİNDEN HABERSİZ ....................................................................41 KARDAN ADAM ..................................................................................... 43 İSTANBUL 'UN GÖZYAŞLARI ...................................................................45 AYNI ŞEMSİYEDE .................................................................................... 47 LOKUM ..................................................................................................48
79
GÜZELİN SEVDASI .................................................................................. 49 DENİZ .....................................................................................................51 CEVİZ ....................................................................................................52 ÖYLE GÜZELSİN Kİ .................................................................................. 53 EVET VEYA HAYIR .................................................................................. 55 İSTANBUL .............................................................................................. 56 KİBRİTTEN EVİMİ .................................................................................. 58 ÖLESİM GELDİ........................................................................................ 59 BETİMLENMEZDİ ................................................................................... 60 İKİZİMLE.................................................................................................62 ÖPEMEM .............................................................................................. 63 BİR DAHA OKU ....................................................................................... 64 GÖRDÜM SENİ ....................................................................................... 66 UĞRUNA ................................................................................................ 67 YUDUM YUDUM SEN ............................................................................. 68 SEN ........................................................................................................ 69 BİZ ......................................................................................................... 70 DİKKAT ...................................................................................................71 YIKINTILI YÜZÜK..................................................................................... 72 YANAN ELLERİM .................................................................................... 73 ANLATAMADIKLARIM ............................................................................ 74 O Kİ ........................................................................................................ 75 YALNIZLIĞA GELECEK VAR ....................................................................76 SEN VE BEN............................................................................................ 77 YAPRAK GÖZLERİNDE ............................................................................ 78
80
81