TÜRK OCAKLARI 1912 - 1931 1949 - 1980 1986 - >>
smail ACAR
Balıkesir, 2004
2
Aziz Ocaklı, Sen Türk’ün vicdanısın.
...
64 downloads
795 Views
840KB Size
Report
This content was uploaded by our users and we assume good faith they have the permission to share this book. If you own the copyright to this book and it is wrongfully on our website, we offer a simple DMCA procedure to remove your content from our site. Start by pressing the button below!
Report copyright / DMCA form
TÜRK OCAKLARI 1912 - 1931 1949 - 1980 1986 - >>
smail ACAR
Balıkesir, 2004
2
Aziz Ocaklı, Sen Türk’ün vicdanısın.
gören gözü, duyan kula ı, uyanık
......
Gün içinde de il, zaman içinde dü ün; kalbinden bir an tarih hissi eksik olmasın. Hamdullah Suphi (Tanrıöver)
3
Bu Oca ın ate i çok pek çok kadimdir. Onu asırlarca söndürmeye çalı maktan hâli (uzak) kalmadılar. Fakat buna her te ebbüs edenin oca ı söndü. 15 Mart 1923 Adana Mustafa Kemal (Atatürk)
4
Ç NDEK LER TAKD M................................................................ 7 ÖN SÖZ .............................................................. .10 Türk Ocaklarından Önce TÜRKÇÜLÜ ÜN DERNEKLE ME DÖNEM Türk Derne i (1908) ..................................... 13 Türk Yurdu Cemiyeti (1911) .......................... 19 TÜRK OCAKLARI Kurulu u (25 Mart 1912) ........................... 24 Me rutiyet Devri çalı maları (1912-1918) ..... 36 Millî Mücadele’de Ocaklılar (1918-1922) .... 42 Atatürk Devri Türkiyesi’nde Türk Ocakları (1922-1931) .......................... 51 CHF’ye ltihak Yahut Türk Ocakları Kapatılıyor (10 Nisan 1931) ..... 86 Ocakların Kapatılmasına Dair Yorumlar Türk Ocakları Niçin Kapatıldı ? ..................... 92 Çok Partili Sistem çinde Ocakların Yeniden Açılı ı (10 Mayıs 1949) .... 98 Son Faaliyet Dönemi 1986 Sonrası Türk Ocakları....................... 107 Türk Ocaklarının ÇALI MA ALANLARI ve EK LLER Ocak Neler Yapar? ........................................140 1-Konferans, Sempozyum vb Çalı malar ....... 141 2-Di er Sosyal ve Kültürel Çalı malar ........... 144 3- Yayın Çalı maları ...................................... 147 Türk Ocaklarının 5
BAZI TEMEL GÖRÜ LER Millet ve Milliyetçilik Anlayı ı ......................162 Dı Politikada Dı Türkler ............................178 Türkçe (Dil) Anlayı ı .................................. 183 Din Anlayi ı ............................................... 189 Tarih Anlayı ı ............................................. 194 Ekonomi ( ktisat ) Anlayı ı ........................... 195 Siyasi Partilere Bakı .................................... 197 Avrupa Birli i li kilerine Bakı ................... 199 SONUÇ ..................................................... . 205 Ba lıca Kaynaklar ......................................... 207
6
TAKD M Türk Ocakları’nın tarihi, Türk Milliyetçili i dü üncesinin geçen yüzyılın ba larında ön plâna çıktı ı, Devlet’in temel politikalarını etkiledi i, kurulan millî Devlet’in felsefî zeminini olu turdu u çok kritik ve hareketli bir süreci kapsar. Devlet’in da ılmakta oldu unu gören ve giderek hazin bir çaresizli e gömülen Osmanlı aydını ve devlet “ricali” her eye ra men bir çıkı yolu arıyordu. 19. yüzyılın ba larından itibaren giri ilen yenile me ve modernle me çabaları esasında bu karanlık gidi i önlemeyi amaçlayan hareketlerdir. Bu arayı lar sadece kurumlar ve yasalarla sınırlı kalmadı. Devletin temel politikalarını olu turacak yeni paradigma arayı ları, Yusuf Akçura’nın “Üç Tarz-ı Siyaset” isimli makalesinde yapıldı ı gibi, Osmanlı münevverinin bu sıralarda ba lıca gündem maddesini te kil ediyordu. Ancak kesin bir tercih için artlar son derece Hıristiyan unsurların ard arda isyan elveri sizdi. etmeleri, mparatorluk’tan büyük toprak parçaları kopararak ayrılmaları, kalanların aynı yolu izleme giri imleri, “Osmanlıcılık” yahut “ ttihad-ı Anâsır” politikalarını fiilen imkânsız kılmı tı. Müslüman teb’a arasında da ciddî huzursuzluklar ba lamı tı; dinda lık, farklı etnisitelerin payitahta ba lılıklarını sürdürmelerinde yetersiz kalıyordu. Bütün bu geli meler çok belirgin ve önlenemez hale gelinceye kadar, Türk aydınları farklı etnik kesimlerin
7
incineceklerini, rahtsızlık duyacaklarını dü ünerek millî kimli ini vurgulamaktan kaçındı. Ancak özellikle 2. Me rutiyet’in ilânından sonra ya ananlar Türklü ü kesin bir varlık mücadelesiyle kar ı kar ıya bıraktı. Çevrelerindeki Arap ve Arnavut ö rencilerin ayrılıkçı e ilimlerini giderek daha pervasız ekilde sergilemelerini yakından gören genç Tıbbiye ö rencileri, millî bir kurulu un vücuda getirilmesi isteklerinin öncüsü oldular. 196 Tıbbiye ö rencisinin tarihî bildirisini destekleyen dönemin önde gelen aydınları, 1912 yılının Mart ayında Türk Oca ı’nı resmen kurdular. smail Acar’ın Türk Oca ı tarihiyle ilgili ara tırması, çok özlü bir ekilde Türk tarihinin büyük önem ta ıyan bu sürecine ı ık tutuyor. Türk Oca ı Kurultayları, yapılan fikrî ve kültürel etkinlikler, yayımlanan bildiriler ve ba ta Türk Yurdu dergisi olmak üzere yapılan yayınlar, kurulu tan günümüze kadar sistematik bir ekilde yansıtılıyor. Türk Ocakları’nın çe itli tarihî dönemlerdeki konumu ve etkileri belirtilirken, özellikle Millî Devlet’in kurulu unda oynadı ı rol, Mustafa Kemal’in fikir ve dü üncelerini çok net ekilde ortaya koyması açısından büyük önem ta ıyor. Gazi, Büyük Zafer’den sonra henüz zmir’deyken Hamdullah Suphi’ye talimat veriyor ve Türk Ocakları’nın yeniden faaliyete geçirilmesini istiyor. Böylece 1922 yılı bitmeden Ankara ve Bursa’da Ocaklar açılıyor. Mustafa Kemal Pa a, yeni Devlet’in kültür politikalarını, Türk Ocakları üzerinden yürütmek istedi inden, gerekli maddî ve manevî yardımları en geni ölçüde sa lıyor; ubelerin bütün Anadolu sathına yayılmasını te vik ediyor. smail Acar’ın Atatürk’ün 8
Ocakları ziyaretleri sırasında yaptı ı konu malardan aldı ı pasajlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin millîyetçi eksen üzerinde kuruldu unun somut belgeleri niteli indedir. 21. yüzyılda büyük iç ve dı problemlerle kar ı kar ıya bulunan, sadece kendi alanında de il, bütün Türk Dünyası’nda tarihî sorumlulukları olan Türkiye, kurulu unun temel ilkelerini özenle korumak mecburiyetindedir. Bu büyük ihtiyaç, Türk Ocakları’nı günümüzde en az kurulu yıllarındaki kadar, fikrî ve toplumsal bir ihtiyaç haline getirmektedir. Sayın smail Acar’ı, ya adı ımız ortamda dü ündürücü ve ibret verici nitelikteki bu de erli çalı masından dolayı gönülden kutluyorum. Nuri GÜRGÜR Türk Ocakları Genel Ba kanı
9
ÖN SÖZ
Elinizdeki bu kitapçı ın aslı, Türk Oca ı Balıkesir ubesi Ba kanlı ının, Ocakların 90. kurulu yıl dönümü münasebetiyle 25 Mart 2002’de düzenledi i sohbet toplantısında yapılan, Ocakları tanıtıcı bir konu madır. Sohbet toplantılarında, -katılanlar için faydalı olmakla beraber- ancak sınırlı sayıda dinleyiciye hitap edilebilmektedir. te bu mahzuru ortadan kaldırmak, Türk Oca ını, kurulu u, tarihî hizmetleri, fikir yapısı vs. tanıtabilmek için yönüyle daha geni bir kesime elimizdeki notları düzenli bir metin haline getirmeyi faydalı bulduk. Böylece bu kitpçık ortaya çıktı. Aslı, konu ma notlarına dayanan bu kitapçı ı, kolay okunması ve sohbet havasını da az çok ta ıması için dip not göstermeden fakat gerekli notları metin içinde i aret ederek hazırladık. Ayrıca gözden geçirdi imiz yazı ve eserleri metin sonunda topluca belirttik. Türk Ocakları hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler, bu yazı ve eserlerle bu eserlerde gösterilen kaynaklara bakabilirler. Küreselle me, Avrupa Birli i, millî ve üniter devletlerin devrini tamamladı ı, mozaik kültür, etnik unsur ve azınlık hakları, hatta insan hakları gibi ifadelerin, moda salgını halinde kullanıldı ı; kimlik ve Türk kimli i tartı malarının ya anır hale geldi i günümüz Türkiye’sinde, Türk Ocaklarının “kurulu undaki saik ve sebepler”in bütün canlılı ı ile geçerlili ini korudu unu anlamak zor de ildir. Bundan dolayı aydınlarımızın ve 10
bilhassa gençlerimizin Türk Ocaklarını, -daha açık ifadeyle Türk milliyetçili ini- tanımaya her zamankinden daha çok ihtiyacı oldu una inanıyoruz. Çünkü Türk Türkiye Cumhuriyeti’nin de Milliyetçili i, kurulu undaki temel fikirdir. Cumhuriyeti kurulu felsefesini anlamak ve kurucularını tanımak, Türk Ocaklarının ve Ocaklıların çalı malarını tanımakla mümkündür. Bu gerçe i, bilenlere hatırlatmak, bilmeyenlere ve gençlere tanıtmak istedik te bu dü üncelerle, elimizdeki notları düzenleyerek bir kitapçık haline getirdik. Okuyanlara faydalı olmasını diliyor; bu kitapçı ın hazırlanmasına sebep ve yardımcı olanlara te ekkür ediyorum. smail ACAR BAÜ Türk Dili Okutmanı
11
Türk Ocaklarından Önce TÜRKÇÜLÜ ÜN DERNEKLE ME DÖNEM
12
Türk Ocaklarından Önce TÜRKÇÜLÜ ÜN DERNEKLE ME DÖNEM Türk Derne i (1908) 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dil, edebiyat, tarih alanlarında önceleri ferdî çalı malar eklinde ba layıp filizlenen, daha sonra ilmî çalı malarla Türklük bilgisi, Türk dili ve Türk tarihi ara tırmaları eklinde devam edip geli en Türkçülük fikri, (Türkçülük, Türk milliyetçili inin 1930’lu yıllardan önceki yaygın adıdır.) ancak kinci Me rutiyet’in ilânından (Temmuz,1908) sonra te kilâtlanma, dernekle me dönemine girmi tir. kinci Me rutiyet’in getirdi i serbestlik havası içinde Türkçüler’in, (Türk milliyetçilerinin) Türkçülük fikrini geli tirmek, yaymak ve hayata geçirmek maksadıyla kurdukları ilk dernek veya kurulu Türk Derne i adını ta ımaktadır. lk Türk milliyetçisi kurulu olan Türk Derne i, 25 Aralık 1908’de kurulmu tur. Türk Derne i’nin kurucuları arasında, Yusuf Akçura, Necip Asım (Yazıksız), Veled Çelebi ( zbudak), Ahmet Mithat Efendi, Emrullah Efendi, Bursalı Mehmet Tahir, Ahmet Hikmet (Müftüo lu) , Korkmazo lu Celâl, Fuad Raif Bey bulunmaktadır. Derne in kurulu undan sonra, Mehmet Emin (Yurdakul), smail Gaspıralı, A ao lu
13
Ahmet, Hüseyinzâde Ali, Hüseyin Cahit (Yalçın) gibi ünlü isimler de Derne e üye olmu lardır. Türk Derne inin fahrî ba kanı ve hâmisi Veliaht Yusuf zzettin Efendi, Ba kanı Fuat Raif Bey, Ba kan Yardımcısı Necip Asım Bey, Sekreteri de Yusuf Akçura’dır. Türk Derne i’nin kurulu maksadı, tüzü ünde öyle ifade edilmi tir: “Cemiyetin maksadı, Türk diye anılan bütün kavimlerin mazi ve âsâr, ef’al, ahval ve muhitini ö renme e ve ö retme e çalı mak yani Türkler’in âsâr-ı âtikasını, tarihini, lisanlarını, avam ve havas edebiyatını, etnografya ve etnologyasını, ahval-i içtimaiye ve medeniyet-i hazıralarını, Türk memleketinin eski ve yeni co rafyasını ara tırıp, tara tırıp ortaya çıkararak, bütün dünyaya yayıp da ıtmak ve dilimizin geni ve medeniyete elveri li bir dereceye gelmesine çalı mak ve imlâsını ona göre tetkik etmektir.” (Akçura,Türkçülük-209)
Türk milliyetçilerinin kurdu u bu ilk Türkçü milliyetçi dernek, tüzü ünden de anla ılaca ı gibi, bütün Türklü ü kucaklayan bir anlayı la, daha çok, ilmî ve kültürel Türkçülük çalı maları yapmayı hedef alan bir yapıya sahiptir. Türk Derne i, tüzü ünde gösterilen bu hedefleri ile dünya Türklü ü’nün tarih, co rafya, dil, edebiyat ve sosyal yapısını ara tırıp ortaya koymak ve yayınlarla tanıtmak gibi gerçekten geni ve büyük bir hedefe yönelmi tir. Türk Derne i, tüzü ündeki hedeflere ula mak için gazeteler, kitaplar yayımlayıp, konferanslar düzenleme faaliyetleri içinde bulunmu tur. Bu çalı malardan olmak üzere ilk olarak Necip Asım Beyin Türklerin Pek Eski Yazısı, Bursalı Mehmet Tâhir Beyin 14
Türkler’in Ulûm ve Fünûna Hizmetleri adlı eserleri yayımlanmı tır. Türk Derne i mensupları, ba langıçta Sırat-ı Müstakim dergisini yayın organı olarak kullanmı lardır.
(Sırat-ı Müstakim, ttihad-ı slâmcı bir dergi olarak ün yapmı tır. Mehmet Âkif’in yazı ve iirlerini yayımladı ı dergidir. Daha sonra Sebilürre at adını almı tır.) Dernek, 1911’de kendi adına
ve kendi adıyla yani Türk Derne i adıyla bir dergi yayımlamaya ba lamı sa da bu dergi, uzun ömürlü olmamı , ancak yedi sayı yayımlanabilmi tir. Türk Derne i, siyasî fikir a ırlıklı bir dernek olmayıp, biraz önce de ifade etti imiz gibi, ilmî ve kültürel ara tırma ve çalı malar yapmak üzere kurulmu bir dernek olarak görünmektedir. Bu yapısına uygun olarak, Türk Derne inin, yurt dı ında ube açmak, yabancı Tükologları (Türkolog, Türklük bilgisi ile yani Türk dili, tarihi, edebiyatı vb ile u ra anlar için kullanılır.) ve gayri müslim Osmanlı vatanda larını üye kabul etmek gibi özellikleri vardır. Türk millîyetçili inin ve Türk millîyetçilerinin ilk derne i olarak tarihe geçen Türk Derne i’nin, -kültürel anlamda Türkçü (Türk milliyetçisi) olmakla beraber- siyasî açıdan Osmanlıcı bir anlayı a, siyasî görü e sahip oldu u dü ünülebilir. Osmanlıcılık, 2. Mahmut devrinden (1808-1839) itibaren Osmanlı Devleti’nin parçalanıp da ılmasını önlemek için geli tirilen devlet politikasıdır. Osmanlıcılık politikası, 2.Mahmud’un, “Ben tebaamdaki din farkını ancak cami, havra ve kiliselerine girdikleri zaman görmek isterim.” cümlesinde ifadesinde bulmu tur. Osmanlıcılık, Osmanlı tebaası vatanda lar arasında milliyet ve din farkı gözetmeden, herkesi ‘Osmanlı 15
milleti’ anlayı ı etrafında birle tirerek, Osmanlı Türk Devleti’nin parçalanmaktan ve yıkılıp da ılmaktan kurtarılması politikasıdır. Bu anlayı a göre, Osmanlı milliyet ve din farkı vatanda ı olan herkes, gözetilmeksizin Osmanlı milletine mensup sayılır. Osmanlıcılık siyasetini ve Osmalıcılı ın gayesini Yusuf Akçura, Üç Tarz-ı Siyaset (1904) adlı küçük fakat me hur eserinde öyle izah ediyor: “Asıl maksat, Osmanlı memleketindeki müslim ve gayri müslim ahaliye aynı siyasî hakları tanımak ve vazifeleri yüklemek; bölece (...) söz konusu ahaliyi aralarındaki din ve soy ihtilaflarına ra men yek di erine karı tırarak ve temsil ederek, Amerkan milleti gibi mü terek vatanla birle mi yeni bir milliyet, Osmanlı milleti meydana çıkarmak ve bütün bu zor ameliyatın neticesi olarak da, ‘Devlet-i Aliyye-i Osmaniye’yi aslî ekliyle yani eski hudutlariyle muhafaza eylemekti.” Osmanlıcılık, aslında “bir çe it gizli Türk milliyetçili i” demektir. Zira Türk devleti olarak Osmanlı Devleti’nin ya atılması çabasıdır. Fakat, bu politikaya, Türkler’den ba ka inanan olmamı tır. (Bu politikanın gere i, Türk olmayan Osmanlı tebaasına kar ı, ayrımcılık olmasın diye, aydınlarımız milletimizin adını bile açıktan söylemeyip ‘Türk’ yerine ‘millet-i Hakime’ ; dilimizin adı olarak “Türkçe” yerine lisan-ı Osmanî, Osmanlıca demi lerdir.Halbuki gerçekte bir “Osmanlı milleti” olmadı ı gibi “Osmalı Dili” veya “Osmanlıca” adında Türkçe’den ba ka bir dil yoktur. Ancak “Osmanlı Devri Türkçesi” vardır. ) Büyük Türk milliyetçisi Ziya Gökalp, Osmanlıcılık Politikasını, 1918’de yayımladı ı Türkle mek-
16
slâmla mak-Muasırla mak adlı eserinde öyle de erlendiriyor: “Tanzimatçılar, Türklü ün yüzüne aldatıcı bir örtü çekmek istemi ti. Millî bir Türk dili yoktu; unsurlar arası ortak bir Osmanlıca vardı. Bütün unsurlar kayna mı yeni bir kavmî tip, tarihî bir ırk, bir Osmanlı milleti türemi ti. Bu milletin kendine has bir dili oldu u gibi, kendine mahsus bir tarihi de vardı. Bu yalana (Osmanlı milleti yalanına) hiç bir unsur inanmadı. Her kavim (azınlıklar) mekteplerinde çocuklarına kendi tarihini okuttu, kendi dilini ö retti. Me rutiyet’ten (1908) sonra bu örtüye daha çok önem verilince unsurlar, “Bizi Türkle tirmek istiyorsunuz.” diye feryat etme e ba ladılar. Gerçekten bu Osmanlıla tırmak siyaseti, “Türkle tirmek” için gizli bir vasıtadan ibaretti. Osmanlılık’tan maksat “devlet” ise, zaten her Osmanlı tebaası bu devletin bir ferdi idi. Yok bundan maksat dili “Osmanlıca” olan yeni bir millet yaratmak idiyse, Osmanlıca Türkçe’den ba ka bir ey olmadı ı için bu yeni millet, ba ka ad altında bir Türk milleti olacaktı. Bunu unsurlar pek ânî anladılar ve milliyetlerini müdafaa için maddî ve manevî te kilâtlarına daha çok kuvvet ve düzen verdiler. Bu, Tanzimat tuza ına dü en yalnız Türkler oldu.”
(Türkle mek- slâmla mak-Muasırla mak,s.41)
Türk Derne i, Türk milliyetçilerini bünyesinde toplamada istenilen ba arıyı gösterememi tir. Bu ilk Türkçü dene in, 1913 yılına kadar varlı ını sürdürme çabaları biliniyorsa da, kurucu ve üyelerinin ço unun çalı malarını, daha sonra, 1911 ve 1912 yıllarında kurulan Türk Yurdu ve Türk Ocakları derneklerinde sürdürmelerinden dolayı, varlı ı kaybolup gitmi tir. 17
18
Türk Yurdu Cemiyeti (1911) lk Türk milliyetçisi dernek olan Türk Derne i’nden sonra Türk milliyetçilerinin, Türkçülük hareketinin ikinci te kilâtlanma, dernekle me denemesi, Türk Yurdu Cemiyeti adı ile sahneye çıkmı tır. Türk Yurdu Cemiyeti, 31 A ustos 1911’de kurulmu tur. Cemiyetin kurucuları, Ahmet Hikmet (Müftüo lu), A ao lu Ahmet, Hüsyinzâde Ali (Turan), Dr. Akil Muhtar ve Yusuf Akçura’dır. Yeni kurulan derne e “Türk Yurdu” adının verilmesini, millî air olarak ünlü Mehmet Emin (Yurdakul) teklif etmi tir. Türk Yurdu Cemiyeti, Türkçülük çalı maları açısından dernek olarak verimli olamamı , “kısa ömürlü bir Türkçü dernek” olarak tarihe geçmi tir. Kurucuları, bir yıl sonra kurulan Türk Ocakları içinde de yer almı lardır. Türk Yurdu Cemiyetinin, Türk milliyetçili i açısından en büyük ve kalıcı hizmeti, Türk Yurdu adıyla bir dergi yayınını ba latması olmu tur. Bu Türk Yurdu dergisi, sonradan Türk Ocaklarının yayın organı haline gelen ve halen “Türk Ocakları Genel Merkezi yayın organı” olarak yayını devam ettirilen hepimizin bildi i Türk Yurdu dergisidir. Türk Yurdu dergisinin ilk sayısı, 30 Kasım 1911’de yayımlanmı tır. Dergi’nin ilk imtiyaz sahibi ve müdürü, air Mehmet Emin (Yurdakul) Beydir. Onun kısa bir süre sonra Erzurum Valili ine tayini üzerine derginin sorumlulu unu, Yusuf Akçura devralmı tır.
19
Türk Yurdu Cemiyeti, Türk Yurdu dergisinin yayın politikasını, -o günkü Türk milliyetçilerinin fikir yapısını ve çalı malarını da gösteren- u fikir ve ilkeler etrafında toplamı tır: 1- Risale (dergi), Türk ırkının mümkün oldu u kadar ço unlu u tarafından okunup anla ılacak ekilde yazılacak, dili sade olacak ve kavmin ço unlu una faydalı konular seçilecektir. 2- Risale, bütün Türklerce makûl olabilecek bir ideal ortaya koyma a çalı acaktır. 3- Risale’de, Türkler’in tanı malarına, iktisat ve ahlâkça yükselmelerine ve fen bilgileriyle zenginle melerine hizmet eden konular ço unlukla yer alacak, siyasî konular bunlardan sonra gelecektir. 4- Türkler’in birbirleriyle tanı maları için Türk dünyasında olup biten sevindirici ve üzücü olaylar ve çe itli fikir akımlarına yer verilecektir. 5- Risale, Osmanlı Devleti’nin iç siyasetinden bahsederken, hiç bir siyasî fırkaya taraftarlık etmeyecek; ancak Türklü ün, Türk unsurlarının siyasî ve iktisadî menfaatlerini müdafaa edecektir. 6- Risale, Osmanlı Türkleri arasında Türk millî ruhunun geli me ve takviyesine, idealsizlikten do an tembellik ve bedbinli in giderilmesine çalı acak, sebepsiz yere ortaya çıkan mübalâ alı Batı korkusundan milleti kurtarmaya çalı acaktır.
20
7- Risale’nin devletler arası siyasette esas fikri, Türk âleminin menfaatlerini müdafaa etmektir. (Akçura,
Türkçülük, 213)
Özetlersek bu yayın politikasından, günlük siyasî parti siyasetinin dı ında kalınaca ı, Türkçe’ye sahip çıkılaca ı, Türklü ün ilim, ahlâk ve ekonomi bakımından yükselmesine çalı ılaca ı, Türk insanının millî duygularını yükselterek kendisine güvenin arttırılması için çalı ılaca ı anla ılmaktadır. Türk Yurdu Cemiyeti kurucularının, Dergi’nin bu yayın politikası ile, bütün Türk Dünyası’na hitap etmeyi plânladıkları dikkatten kaçmamaktadır. En önemlisi de Türk milletinin, Batı kar ısında -bugünkü ifadeyle- “a a ılık kompleksi”nden kurtarılmaya çalı ılaca ının belirtilmesidir. Bu kompleks veya zaaf, maalesef bugün de -özellikle Avrupa Birli i sebebiyle- artarak sürmektedir. Atatürk döneminde Türk milleti bu a a ılık kompleksinden önemli ölçüde kurtulmu tu. Millet kendisine güven duymaya ba lamı tı. O günkü konu malarda, mar larda, iirlerde bu açıkça görülmektedir. Türk Yurdu dergisinin yayın politikası veya fikir ilkeleri, dünkü Türkçüler’in oldu u gibi, bugünkü Türk milliyetçilerinin de temel ilkeleridir. Türk Yurdu dergisi, Türk milliyetçilerinin yayın organı ve sesi olarak, önce Mehmet Emin sonra da Yusuf Akçura idaresinde 32 sayfalık forma halinde 15 günde bir yayımlanan bir dergi olarak yayın hayatına ba lamı tır. Bugün de yayınına devam eden Dergi, 19111931 yılları arasında 233 sayı yayımlanmı tır. (Türk Yurdu dergisi hakkında ileride geni bilgi verilecektir.) 21
22
TÜRK OCAKLARI 25 Mart 1912 - >>>
23
TÜRK OCAKLARI Kurulu u (25 Mart 1912) Türk Ocaklarının kuruldu u 2. Me rutiyet (1908) sonrası dönem, daha önce de sözünü etti imiz gibi Türkçülük fikrinin geli me, dernekle me ve yayılma dönemidir. Ba langıcı, Türk tarihinin derinliklerine uzanmakla beraber, bugünkü anlayı la Türk milliyetçili i, siyasî akım olmaktan çok bir kültür hareketi olarak, Tanzimat Devri’nden itibaren ortaya çıkıp geli meye ba lamı tır. Türkçülü ün, dil ve tarih ara tırmalarına dayanan kültürel anlayı tan, giderek fikir ve siyaset hareketi haline gelmesi, Osmanlı Devleti’nin, daha do rusu Türk milletinin içinde bulundu u tarihî - siyasî artların da sonucu olmu tur. !908 sonrası dönemde Osmanlı Devleti, dı ve iç gailelerle âdeta siyasî-idarî bunalıma dü mü tür. Bu dönemde Avusturya, Bosna-Hersek’i ilhak etmi ; Bulgaristan, istiklâlini ilân etmi ; Trablusgarp Sava ı çıkmı tır. Balkan Sava ı’nda (!912-1914) Rumeli kaybedilmi ; binlerce Türk, göçe ve katliama tâbi tutulmu tur. Balkan Sava ı ve sonuçları, tarihimizde “Balkan Faciası” olarak anılır. Ya anılan a ır tarihî artlar, Devlet idarecilerini ve aydınları, Devlet idaresinde milliyetçi politikalar takip etmeye zorlamı tır. Osmanlı Devleti’nin 2. Mahmut devrinden beri takip etti i ve ttihat ve Terakki Partisi’nin de bir süre devam ettirdi i Osmanlıcılık politikası, Hıristiyan kavimlerin (tebaa) ayrılıkçılı ı; Osmanlıcılık politikasının daralmı bir ekli sayılabilecek olan
24
“itthad-ı islâm” ( slâmcılık) politikası da Türk olmayan Müslüman tebaanın ayrılıkçılı ı sebebiyle uygulanma imkânlarını kaybetmi lerdir. Kısaca Tanzimat devrinden beri, Osmanlı Devleti’nin parçalanıp da ılmasını önlemek için çare olarak dü ünülen Osmanlıcı ve ttihad-ı slâmcı siyasîpolitik fikirler, tarihî artların getirdi i iç ve dı siyasî olaylarla âdeta kendiliklerinden iflâs etmi lerdir. te bu tarihî ve siyasî artlar, daha önceki dönemlerde tarih, dil, edebiyat vb alanlarda sürdürülen ilmî ve kültürel Türkçülük (milliyetçilik) çalı malarının siyasî alana yönelmesini gerektiriyordu;. öyle de oldu. siyasî alanda (devlet Türk milliyetçili inin, politikalarında) geç görünmesinin ve daha önceki dönemlerde devlet politikası olarak siyasî uygulama alanı bulamamasının sebepleri arasında, Osmanlı Devleti’nin çok kavimli yapısının da önemli rolü vardır. Osmanlı devlet idaresinde Türkçü siyasi anlayı ın veya Türkçü politikaların Osmanlıcılık ve slâmcılık politikalarının denenmesinden sonra gündeme gelmesi, daha önce de belirtti imiz gibi, Osmanlı Devleti’nin çok kavimli yapısı ile ilgilidir. Osmanlı bir Türk devletidir; fakat yapısı “millî devlet” de ildir.
(Millî devlet, tek bir millete dayanan ve halkı da aynı milletten olu an devlettir.Bu bakımdan Türkiye Cumhuriyeti millî bir devlettir. Atatürk, ‘Medenî Bilgiler’ adlı eserde ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına türk milleti denir.’ fadesiyle bunu anlatır.) Bundan dolayı, gerek devlet
adamlarımız gerekse aydınlarımız, o Türkçülük yapamazlardı. Bu milliyetçili inin teorisyeni büyük fikir Gökalp bile, 1918’de yayımladı ı
25
artlarda açıkça konuda Türk adamımız Ziya “Türkle mek-
slâmla mak- Muasırla mak” adlı eserinde, Osmanlı’nın çok kavimli yapısı içinde milliyetçili i “mikrop” olarak nitelemektedir: “ slâm âleminin son ümidi olan Osmanlı Devleti’ni yüz seneden beri parçalayan manevî bir mikrop var. Bu mikrop, imdiye kadar Osmanlılı ın bir dü manı idi ve slâmiyet’e büyük zararlar verdi. Fakat bugün artık islâmlar’ın lehine dönerek yaptı ı zararları telafi etme e çalı ıyor. Bu mikrop, millîyet fikridir. ... Ne ise olan oldu. Millîyet fikri slâmiyet aleyhinde ne yapmak mümkünse yaptı. Artık bu silahı kullanma sırası slâm âlemine geldi.” (Türkle mek- slâmla makMuasırla mak, 77)
Ancak, 2. Me rutiyet sonrası ortaya çıkan dı ve iç siyasî- sosyal-kültürel artlar, Osmanlı Devleti’nin sadece çok kavimli yapısının da ılması, yıkılması tehlikesine i aret etmiyordu. Onun ötesinde, Türk milletinin varlı ının da tehlikede oldu unu, bazı aydınlara sezdiriyordu. Bu tehlikeyi sezen Türk aydınları, kurtarmak devletten öte Türk milletinin varlı ını gerekti ini, asıl büyük tehlikenin bu oldu unu ve bunun için tedbirler alınması gerekti ini dü ündüler. Osmanlı Devleti’nin tebaası olan Müslüman ve Hristiyan azınlıklar, hem Devleti yıkmak hem de Türklü ü yok etmek için her çe it çalı mayı yapıyorlardı. Batılı devletler de bu azınlıklara her çe it deste i veriyorlardı. Türk aydınları, “Türk’ün Türk’ten ba ka dostu olmadı ını ya anan olaylarla anlama a ba lamı lardı.” Büyük Türk airi Yahya Kemal, o günün artları içinde nasıl millîyetçi oldu unu öyle anlatıyor:
26
“- üphesiz Albert Sorel’in üzerimde tesiri olmu tur. Fakat beni ba ka bir ey milliyetçi yaptı, anlatayım: Paris’te talebe mitinglerine katılıyordum. Balkan Harbi arifesinde bizim ekalliyetler(azınlık) Rumlar,Bulgarlar, vs büyük büyük mitingler tertip ediyorlardı. O sıralarda bizim Jön Türkler, Abdülhamid’i yıkmakla me guldüler. Yoksa Türk milletinden falan haberleri yoktu. Baktım bu Rumlar’ın, Bulgarlar’ın yıkmak istedikleri Abdülhamid de il, ba ka bir ey. Bunlar Türk milletini yıkmak istiyorlar. Demek Türk milleti diye bir ey var. ‘Bu nasıl millettir? Mazisi nedir?’ diye merak etme e ba ladım. Zaten siyasî ilimler mektebinde tarih okuyordum. Türk milletinin mazisini ö renmek için tarih kitaplarını karı tırma a ba ladım. te bende milliyet hissi ve milliyetçilik böyle do du.” (Adile Ayda, 43) Yahya Kemal’in Rumlar’ın, Bulgarlar’ın Avrupa’daki Türk aleyhtarı çalı malarına dair gözlem ve tespitlerinin benzerini, Diyarbakır’dan stanbul’a gelen Ziya Gökalp da gözlemlemi tir. Gökalp, Müslüman ve Hristiyan azınlıkların Osmanlı-Türk aleyhine yürüttükleri çalı maları öyle anlatmaktadır: “Bir taraftan Hristiyan kavimler muhtariyet iddiasını takip ederken, di er taraftan da slâm kavimler milliyetiyle övünme e, kavminin aleyhinde söz söyletmeme e koyuluyorlardı. Milliyet fikrini slâm âlemine ilk sokanlar Araplar ile Arnavutlar’dır. Mısır’da Abdullah Nedim Arap milliyetini , stanbul’da Nâim Bey Fra erî Arnavut milliyetini diriltme e çalı ıyorladı. ....
27
Abdullah Nedim’le Nâim Beyin her ikisi de bu millî kini uyandırmak için ‘Türk dü manlı ı’nı yaymayı gerekli görmü lerdi. .... Bundan on yedi on sekiz sene önce bir mektebe girmek üzere ilk defa stanbul’a gelmi tim. Sonradan siyaset âleminde tanınmı bir ahsiyet sırasına geçen bir arnavut doktor bana unları söylemi ti: ‘Biz Arnavutlar, stibdâdı yıkmak için Türkler’e yardıma hazırız. Fakat bilmelisiniz ki bizim dü üncemizde bir Abdülhamid istibdâdı yok, bir Türk istibdâdı vardır. Bugünkü idareden mesul olan do rudan Türkler’dir. E er bu zalim hükümete son vermezseniz biz tüfenklerimizi sizi temsil eden ahsa de il, do rudan do ruya sizin gö sünüze çevirece iz .’ O zamandan beri dikkat ettim: Arnavut gençleri Türkler’in ilerlemeye kabiliyetleri olmadı ına... dair mantıklar yürüterek milliyet duygusunu yayıyorlardı. Bu telkinleri yalnız Arnvut gençlerine yapmıyorlardı. Arap gençlerine de bu dü ünceyi a ılama a çalı ıyorlar, hattâ Türkler’in soysuz ve barbar oldu una Türkleri bile inandırma a gayret ediyorlardı.” (T. . M., 38-39) Türk Ocakları, i te bu sebep ve saiklerle Türk gençli inin ve aydınlarının Türk milletini, içine dü tü ü yok olma tehlikesinden kurtarma hareketi olarak ortaya çıkmı bir gönüllü fikir - kültür kurulu udur. Türk Ocaklarının kurulu felsefesi olan Türkçülük veya Türk milliyetçili i, tarih boyunca ve bugün Türk milletinin var olma ve var kalma mücadelesinin adıdır. Türk Ocakları da bunun için kurulmu Türk milliyetçisi bir dernektir. 28
imdi, Türk Ocaklarının nasıl kuruldu unu daha yakından görelim. 2. Me rutiyet devrinde, Devlet’in içine dü tü ü siyasî-idarî bunalımdan faydalanan Hristiyan ve Türk olmayan Müslüman tebaa, artlara göre bazen gizli bazen açıktan etnik kavmiyetçilik, mikro milliyetçilik - bir çe it ırkçı bölücülük- yaparak, Osmanlı Devleti’ni parçalayıp yıkma ve böylece istiklâl kazanma faaliyetlerine giri irler. Avrupalı devletler, Müslüman ve Müslüman olmayan Osmanlı tebaası etnik azınlıkların, Türklü ün aleyhine olan her çe it çalı malarını, bugün Türkiye aleyhindeki çalı maları destekledikleri gibi, o zaman da desteklemi lerdir. Osmanlı Devleti ve Türklük aleyhindeki çalı malar, bilhassa zamanın üniversitesi durumunda olan Tıbbiye’deki azınlık ö renciler arasında yaygındır. Bu acı durum, Tıbbiyeli Türk gençlerinin gururlarına dokunur; azınlık ö rencilerin kendi aralarındaki dayanı maları ve pervasız çalı maları kar ısında millî duyguları incinir. Bu artlar altında 228 Tıbbiyeli Türk genci, güç birli i ve dayanı ma sa lamak için kendi aralarında bir dernek kurulması gerekti i fikrinde anla ırlar. 11 Mayıs 1911’de yaptıkları bir toplantıda, aralarından 11 ki ilik bir temsilci gurubu seçerler. Bu gurup içinden Hüseyin Baydur, bir beyanname (mektup) hazırlar. Bu beyanname, memleketin ileri gelen Türkçü aydın ahsiyetlerine mektup eklinde gönderilip, fikirleri sorulacaktır. “Türk ırkının maarif ve mekteplerine hizmet ederek, içtimaî gelece ini temin emeliyle toplanmı 190 Tıbbiyeli adına” yazıldı ı belirtilen mektupta u görü lere yer verilir: 29
“Türk kavmi, hayat-ı inkıraz (çökü hayatı) ya amaktadır. Buna selefleri (önceki nesiller) gibi ilgisiz kalamayacaklardır. Ziraat, ticaret, sanayi ile kazanılmı bir içtimaî hakimiyeti, kuru bir siyasî hâkimiyete tercih etmektedirler. Her türlü parti ihtilâflarının üstünde, her türlü siyaset da da alarının dı ında yeni bir fikir cereyanı do ması gerekti ine inanmaktadırlar.” Bu anlayı la, “Donanma Cemiyeti gibi geni , millî ve sosyal bir dernek kurulmalıdır.” “190 Tıbbiyeli Türk genci adına” Hüseyin Baydur tarafından kaleme alınan bu tarihî mektup, air Mehmet Emin (Yurdakul), Ahmet Ferit (Tek), Yusuf Akçura, Mehmet Ali Tevfik, Emin Bülent (Serdaro lu), Ahmet A ao lu, Rıza Tevfik ve Ziya Gökalp gibi devrin tanınmı Türk milliyetçisi aydınlarına gönderilip ne dü ündükleri sorulur ve yardımları istenir. mektuplu Tıbbiye ö rencisi Türk gençlerinin giri imlerinden sonra 3 Temmuz 1911’de yapılan bir toplantıda, mektupla fikri sorulanlardan Ahmet Ferit (Tek) Beyin fikir ve tavsiyeleri istikametinde “millîyet esasına müstenit” bir dernek kurulmasına karar verilir. Kurulacak derne e Dr. Fuat Sabit’in teklifi üzerine “Türk Oca ı” adının verilmesi kabul edilir. Bu karardan sonra Mehmet Emin (Yurdakul) ba kanlı ında Oca ın geçici yönetim kurulu te kil edilip tüzük çalı malarına ba lanır. Uzun bir hazırlık devresinden sonra 25 Mart 1912’de Oca ın resmî kurulu u tamamlanır. Türk Oca ının ilk yönetim kurulunda u isimler bulunur: 30
Ahmet Ferit (Tek)............Ba kan Yusuf Akçura ...............2. Ba kan Mehmet Ali Tevfik ..........Umumî Kâtip Dr. Fuat Sabit ..............Veznedar 25 mart 1912’de kurulu u resmî olarak tamamlanan Türk Ocakları, ilk toplantısını Türk Yurdu dergisinin idarehanesinde yapar. (O sıralarda, Türk Yurdu dergisi, henüz
Türk Ocakları yayın organı de il, Türk Yurdu Cemiyeti’nin yayın organıdır. Türk Yurdu dergisinin sorumlusu, Ocak kurucularından Yusuf Akçura’dır.)
“Türk Oca ı Esas Nizamnâmesi” adıyla yayımlanan ilk kurulu tüzü ünde, Oca ın maksadı öyle ifade edilmi tir: “2. Madde : Cemiyetin maksadı Akvam-ı slâmiye’nin bir rükn-i mühimi olan Türkler’in, millî terbiye ve ilmî, içtimaî, iktisadî seviyelerinin terakki ve ilâsıyla Türk ırk ve dilinin kemaline çalı maktır.” “3. Madde : Cemiyet, maksadını elde etmek için Türk Oca ı adlı kulüpler açarak dersler, konferanslar, müsamereler tertip edip, kitap ve risaleler ne rederek, mektepler açma a çalı acaktır.” “4. Madde : Ocak, maksadını tahsile çalı ırken, sırf millî ve içtimaî vaziyette kalacak, asla siyaset ile u ra mayacak ve hiç bir vakit fırkalara hâdim bulunmayacaktır.” Uzun tartı ma ve görü melerden sonra büyük ümitlerle kurulan Türk Oca ı, 1912 yılı Sonbaharında önemli bir sarsıntı geçirir, kapanma tehlikesiyle kar ı
31
kar ıya kalır. Bunun sebepleri arasında, Türkçülü e kar ı Millî olanların tavırları, Ba kan Ahmet Ferit’in Me rutiyet Fırkası’nı (siyasî parti) kurdu u için Ocak Ba kanlı ından ayrılması ve maddî sıkıntılar sayılabilir. Devrin artları içinde hâlâ uyanmayan bazı okumu lar (!), 2. Mahmut ve Tanzimat devrinden beri savunula gelen fakat hiç bir derde çare olmayan Osmanlıcılık ve slâm Birli i ( slâmcılık) gibi siyasî fikirlerin tesiriyle Türkçüler’in, “Türk “ demelerini ve Türk milletinin varlı ını ve adını ön plâna çıkarıp “Türkçülük -milliyetçilik-” yapmalarını, slâm dinine aykırı bulup Türkçüleri, ayrımcılık (tefrika) yapmakla suçlayarak, Oca ın kurulu una kar ı çıkmı lardır. Yine “Türk milliyetçili i” söz konusu olunca “dine aykırı”, “ slâm dava-yı kavmiyeti reddeder.” diyerek Ocaklılara ve milliyetçilere cephe alanların yanında, “Canım Türk oldu umuzu bilmiyor muyuz ?”, “Türk oldu umuzu söylemeye ne lüzum var?” diyen Osmanlıcı veya neme lâzımcı tonton vatanda lar da Oca ın ve Ocaklıların yıpratılmasında rol oynamı lardır. Türk millîyetçili ine ve millîyetçilerine kar ı, günümüzde de bazen ‘siyasî slamcılık’ bazen ‘mozaikçilik’ bazen ‘etnikçilik’ bazen ‘küreselle me’ vb görü ler adına benzer görü ve tenkitler ileri sürülmektedir. Ba bakanlık makamında bulunmu bir zatın, “ ‘Türküm, do ruyum’ derseniz; birileri de ‘Kürdüm daha do ruyum’, der”, sözleri buna çarpıcı bir örnektir. Türk Oca ının, henüz tam bir çalı ma dönemine girmeden kapanma tehlikesiyle kar ı kar ıya kalması, milliyetçi gençleri, içinden çıkılmaz bir durumla kar ı kar ıya getirmi tir. Milliyetçi Tıbbiyeli ve Mülkiyeli gençler duruma son derece üzülürler. Araplar, Rumlar, 32
Ermeniler, Arnavutlar ve di er azınlık tebaa mensupları, Osmanlı Devleti’nden nasıl ayrılacaklarını daha do rusu Devleti nasıl yıkacaklarını, Türkler’i nasıl yeneceklerini açıkça konu up tartı tıkları derneklerini ve fikirlerini yaydıkları basın organlarını, rahatlıkla ya atabiliyorlardı. Halbuki onlara kar ı, bu memleketin asıl sahibi olan Türk gençleri, büyük ümit ve heyecanla kurulmasını istedikleri bir derne i bile ya atamıyorlardı. Bu çok acı bir durumdu ve onların millî gururlarını yaralıyordu. (Bu Türk gençleri herhalde, Necip Fazıl’ın Sakarya Türküsü iirindeki, Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya mısraında ifade edilen duygular içinde olmalıdırlar.) Oca ın içinde bulundu u durumu görü mek üzere Askerî Tıbbiyeli gençlerden bir gurup, 1913 yılı Dr. Hüseyin (Ertu rul) tarafından ba larında Köprülüzâde Fuat’ın evinde toplantıya ça rılır. Toplantıda Oca ın ya atılabilmesi için çareler aranır; üzerine uzun bir nasıl bir yol izlenmesi gerekti i görü me yapılır. Fakat bir çıkı yolu bulunamaz. O zaman toplantıda hazır bulunan ö rencilerden biri olan (sonraları ünlü Ocaklı) Hasan Ferit (Cansever), bir de Hamdullah Suphi’ye danı ılmasını teklif eder. Teklif, o sırada pek benimsenmezse de bir süre sonra Hamdullah Suphi ziyaret edilir. Hamdullah Suphi, o okulu) günlerde Darülmuallimin’de (Ö retmen ö retmenlik yapıyordu; o yıl içinde de Darülfünun’a ( st. Üniversitesi) geçecekti. Kendisini ziyaret eden gençlerle konu up dü ündükten sonra, Türk Oca ı yöneticili ini kabul etti. Hamdullah Suphi’nin yöneticili i kabul etmesi, Oca ın kapanmasını önledi i
33
gibi, belki de Oca ın kaderini de i tirmi tir (18 Mayıs 1913). Oca ın, Hamdullah Suphi sayesinde yeniden toparlanmasından sonra, 28 Kasım - 5 Aralık 1913 günlerinde Türk Ocakları Birinci Kurultayı toplanır. Yeni dare Heyetine u isimler seçilir: Hamdullah Suphi, ..... (Dar-ül Fünun muallimlerinden) Hüseyin Ertu rul ...... (Doktor) Akçurao lu Yusuf Bey..(Türk Yurdu müdîri) Gökalp Bey ............ (Dar-ül Fünun muallimlerinden) Celâl Sahir Bey ........ (Halka Do ru dergisi Müdîri) Âkil Muhtar Bey ...... (Doktor, muallim) Hasan Ferit Bey..... (Doktor) Böyle bir zor zamanda Türk gençli ine ve Türk Oca ına sahip çıkan bundan sonra da Türk Oca ının te kilâtçı ve ünlü hatip de i mez ba kanı olan Hamdullah Suphi Bey, Türk Oca ı Ba kanlı ına seçildikten sonra, Oca ı derleyip toparlar. Oca a maddî yardımlar temin eder. Meselâ ttihat ve Terakki’den 100 altın, Veliaht Mecit Efendi’den 25 altın yardım alır. Daha önce de Tanin gazetesi sahibi, ünlü gazeteci Hüseyin Cahit (Yalçın) Oca a 50 altın lira ba ı ta bulunmu tur. Tarihçi Cemal Kutay’ın bildirdi ine göre, Padi ah V. Mehmet (Mehmet Re at) de Oca a 5000 (be bin) altın ba ı ta bulunmu tur. Bu ba ı tan sonra kendisine te ekkür ziyaretine gelen Türk Oca ı heyeti ile aralarında öyle bir konu ma da geçer: Padi ah Mehmet Re at, Ocak heyetine sorar: - Milletimizin tarifini yapar mısınız? Heyette bulunanların, (Hamdullah Suphi, Yusuf Akçura, Sadri Maksudi , Necip Asım) bu soru kar ısında 34
a ırdıklarını gören padi ah konu masına öyle devam eder: -Sualime zannederim hayret ettiniz. Ben Osmanlı Padi ahı, slâm Halifesi, fakat her eyden evvel Türk Hakanıyım. ‘Osmanlı’ devletimizin ismidir. Devlet-i Osmaniye’nin hudutları içinde muhtelif unsurlar, dinler kavimler ya ıyor. Heyet-i umumiyesine birden Osmanlı diyoruz. Türklerden gayrı olanlar ırk ve men elerini tahlil ve izah ediyorlar. Zannedersem bizim de Me rutiyet’ten sonra milletimizin tarifini yapmamız art olmu tur. Sualimi bu kanaatle sordum. Çalı malarınız mübarek olsun.” (Yusuf Bayraktutan,s.101)
Me rutiyet Devri Çalı maları (1912-1918)
35
Türk Ocakları, Büyük Hatip ve Te kilâtçı Hamdullah Suphi’nin ba kanlı ında büyük bir geli me ve yayılma gösterir. Hamdullah Suphi, !912’de Oca a 776. üye olarak kaydedilmi tir. 1917’de Oca a üye olan 3. Kolordu Kumandanı Miralay (albay) smet nal’ın ( nönü) kayıt numarası ise 2320’dir. O yıllarda merkezi stanbul’da olan Türk Oca ının Mütareke dönemine kadar (1918) üye sayısı 2743’e ula mı tır. Yine 1916’da stanbul dı ında açılan Ocak ube sayısı, 25’tir. Türk Ocaklarının stanbul dı ında açılan ilk ubelerinden birisi zmir Türk Oca ıdır. 2 Eylül 1912’de açılan zmir Türk Oca ı kurucları arasında Mehmet Necip (Türkçü), Vasıf (Çınar) Bey , Mustafa Necati (son iki isim, Cumhuriyet devrinde Millî E itim Bakanılı ı yapmı tır.) gibi ünlüler de vardır. Türk Ocakları, 1913’ten itibaren, Türk milliyetçi i me alesini ta ıyan bir fikir ve kültür merkezi olarak devrin ilim ve fikir adamı, yazar, air ve devlet adamı olarak tanınmı Türk aydınlarının büyük kısmını çatısı altında toplamı tır. Türk milliyetçilerinin te kilâtlanmaya ba ladı ı yıllarda, Selânik’te (O zaman siyasî-fikrî bir merkezdir.) Ömer Seyfettin ve Ali Canip öncülü ünde “millî dil ve millî bir edebiyat” anlayı ı ile Genç Kalemler dergisi (1910) yayımlanmaya ba lanmı tı. Genç Kalemler dergisi, Türk milliyetçisi bir dergi idi. Ziya Gökalp da Selânikte bulundu u sıralar, dergi kadrosuna katılmı ve dergide ünlü Turan iirini yayımlamı tı. Türk Ocaklarının kurulu undan bir süre sonra Genç Kalemler dergisini yayımlayan kadro da, Selânik’in Yunanlılarca i gali (1912) üzerine stanbul’a
36
gelip Türk Oca ına kaıtıldılar ve Türk Yurdu dergisinde yazma a ba ladılar. Ocak, bilhassa 1913’ten sonra, Balkan Sava ı’nın da tesiriyle, Türkçü-milliyetçi politikalara yönelen ttihat ve Terakki Partisi ile de iyi ili kiler içinde bulunmu tur. Ancak Ocak, parti siyaseti gütmedi i gibi ttihatçı yöneticiler de Ocak çatısı altında partizanlık yapmamı lardır. ttihad ve Terakkinin tek parti iktidarı döneminde (1913-1918) di er derneklerin kapatılmasına ra men Müdafaa-i Millîye Cemiyeti ve Donanma Cemiyeti ile birlikte Türk Ocakları da kapatılmayıp çalı malarını sürdürmü tür. Müdafaa-i Millîye Cemiyeti, ttihat ve Terakki idaresi tarafından, memleketin ve vatanın içine dü tü ü felâketler kar ısında, her türlü siyasî- fikrî görü ün üstünde, herkesin vatan müdafaası için birle mesini isteyen bir dernek olarak 1 ubat 1913’te kurulmu tur. Derne in, yardım, ir at, hastaneler, gönüllü alaylar adı altında çalı ma gurupları vardır. Türk Oca ı mensupları, Müdafaa-i Millîye Cemiyetinin her çalı masını desteklemi ler, özellikle r at Heyeti’nde fiilen çalı mı lardır. Bu Cemiyet, Damat Ferit Pa a iktidarında, Nisan 1919’da kapatılmı tır. Donanma Cemiyeti, Temmuz 1909’da, Donanmaya yardım sa lamak üzere kurulmu tur. Bu dernek de Nisan 1919’da kapatılmı tır. Türk gençli ine, millî uur ve heyecan veren Türk Ocakları, üyelerini, Birinci Dünya Sava ı içinde ba ta Çanakkale olmak üzere çe itli cephelere gönüllü olarak göndermi tir. Pek çok genç Ocaklı, bu cephelerde ehit dü mü tür.
37
Türk Oca ı kinci Kurultayı(kongre), gecikmeli yıl aradan sonra ancak 1918’de olarak be toplanabilmi tir. 14 Haziran - 11 Temmuz günleri arasında süren bu Kurultay, “heyecanlı ve tartı malı” geçmi tir. Kurultay’da, Merkez Heyeti, 1913’ten beri sürdürülen çalı malarını geni bir rapor halinde genel kurula sunar. !913 Kongresi’ne 1200 üye ile giren Ocak, !918 Kongresi’ne 2550 kayıtlı üye ile girmi tir. Fakat sava yılları olması yüzünden Kurultay’a ancak 150 üye katılabilmi tir. Merkez Heyeti Raporu’nda bu yıla kadar 35 Ocak ubesi açıldı ı belirtilmi tir. Kurultay’da tartı ılan konuların ba ında, toplanmak için yeterli üye sayısının olmaması gösterilir. Ayrıca toplansa da teklif edilen Tüzük de i ikli inin yeterli sayı olmadı ı için mümkün olamayaca ı ileri sürülür. Üyelerin Kurultay’a katılamayı sebepleri ise, Balkan ve Birinci Dünya Sava larına katılmalarıdır. artları sebebiyle be yıl gecikmeli Sava toplanabilen 1918 Kurultayı’nda, Tüzükte bazı de i iklikler yapılmı tır. Bu de i iklilerden biri, “kadınların da Oca a üye olabilmeleri”dir. Fakat üzerinde tartı ılan konu ise, Ocakların faaliyet alanı ile ilgili 2. maddesidir. Bu madde için Genel Kurul’a getirilen teklifte, “Oca ın faaliyet sahası bilhassa Türkiye’dir” denilmektedir. Tartı ma konusu, “bilhassa Türkiye’dir” ifadesidir. Oca ın faaliyet alanının bu ekilde sınırlandırılmak istenmesinde, Sovyet Komünist htilâli’nin (1917) rolü olabilir. Fakat Tüzük de i ikli i komisyonu, ilgili maddenin, (ki Ziya Gökalp ve Halide Edip de içlerindedir), “Büyük Turan hayalini ümitlerle kar ılamakla beraber; Türk Ocaklarının gücünün ancak Anadolu sahasına yetebilece i, Anadolu’nun daha 38
muhtaç oldu u” gerekçesiyle hazırlandı ını açıklamı tır. Tartı ılan maddeye Genel Kurul’da, ”Merkezden itibaren geride kalmı Türk ili...” ifadesinin eklenmesi ile uzla ma sa lanır ve madde öyle düzenlenir: “Madde 2- Oca ın maksadı Türkler’in harsî birli ine ve medenî kemaline çalı maktır. Oca ın faaliyet sahası merkezden itibaren geride kalmı Türk ilidir.” 1918 Kurultayı’nda Oca ın bünyesinde, Türklük ve Matbuat, Türk Gücü, Köy Te kilâtı, Bakım, Ne riyat, Sanayi olmak üzere altı çalı ma gurubu (Encümen) kurulmu tur. Bu çalı ma gurupları, Oca ın faaliyetleri hakkında fikir vermektedir. Kurultay’da okunan Merkez Heyeti Faaliyet Raporu’na göre, (kurulu undan 1918’e kadar) Oca ın ba lıca faaliyetleri unlardır: -500 civarında konferans verilmi tir. -Yurt içi ve dı ında ö renim gören 140 ö renciye yardımda bulunulmu tur. -Türkçe ve yabancı dillerden meydana gelen 1250 kitaplık bir kütüphane kurulmu tur. -Üniversite hocaları tarafından tarih, din,dil, hukuk, güzel sanatlar gibi konularda serbest dersler verdirilmi tir. Ocak açık üniversite gibi çalı mı tır. - Türk Yurdu dergisinin yayını devam ettirilmi , Dergi’nin abone sayısı bine çıkarılmı tır. -Türk Oca ı bu dönemde, irtibat bürosu gibi çalı mı tır. Türk Dünyası’ndan gelen önemli ki i ve heyetlerin hepsi Türk Ocaklarını ziyaret etmi , Ocak’ta toplantılar düzenlemi tir. 39
1918 Kongresi’nde ttihat ve Terakki partisi, dare Heyeti seçimi sırasında, dare Heyeti Üyesi ve Ocak Ba kanı olması için Ziya Gökalp’ı desteklemi ; ancak Oca ın siyasi partiler kar ısında daha serbest kalmasını savunan Hamdullah Suphi kar ısında Gökalp, sadece 7 oy alabilmi tir. (O sıralarda Gökalp, ttihat ve Terakki
Merkez-i Umumî üyesidir. Ba kan seçilirse, Parti ile Ocak arasında do rudan organik ba lantı kurulaca ı dü ünülmü ve kar ı çıkılmı tır.) Hamdullah Suphi de siyasî sebeplerle aday
olmadı ını açıklarsa da yine en çok oyu alarak Merkez Heyeti’ne seçilir. Merkez Heyeti’ne seçilenler oy çoklu una göre öyle sıralanır: Hamdullah Suphi Bey (132) air Mehmet Emin Bey (123) Hasan Ferit Bey (112) Nüzhet Sabit Bey (68) Dar-ül Muallimin Müdürü Servet Bey (65) Halide Edip Hanım (63) lyas Ragıp Bey (61) Hamdullah Suphi, en çok oyu almasına ra men, görev bölümünde Ba kanlı ı kabul etmeyince Mehmet Emin Bey Ba kanlı a, Hamdullah Suphi Kâtipli e getirilmi tir. Ancak, Hamdullah Suphi dı ındaki idare heyeti üyeleri, be ay sonra 18 Aralık 1918’de istifa etmi , yerlerine tüzük gere i yedek üyeler getirilmi tir. Ba kanlı ı da yedek üyelerden Dr Cemil erif Bey devralmı tır. (Bu durum 17 Kasım 1919’a kadar sürmü tür.) 1918 Kongresinde, Türk Oca ı Esas Nizamı (Tüzük) gere i Hars Heyeti üyeleri de seçilmi tir. Gizli oyla ve ilk defa seçilen Hars Heyetinde u isimler yer almı tır: Ziya Gökalp (141) 40
Hüseyizâde Ali Bey (112) Hamdullah Suphi Bey (111) Köprülüzâde Fuad Bey (102) Genel Ba kanlık seçiminde sadece 7 (yedi) oy alabilen Ziya Gökalp’ın Hars Heyeti seçiminde 141 oy alması, Ocak genel kurul üyelerinin uurlu seçimini gösterdi i gibi, Gökalp’ın fikir adamı olarak Ocak içindeki itibarını da göstermektedir.
Millî Mücadele’de Ocaklılar (1918-1922)
41
“Nerede bir avuç Türk varsa, emin olabilirsiniz, orada bir Türk Oca ı vardır. Bu Ocak bazen göze görünür; bazen de göze görünmez. Göze görünmeyenler göze görünenlerden daha az canlı de ildir.” H. Suphi Türk Ocaklarının olmasa bile Ocak mensuplarının asıl hareketli yılları, Mütareke ve Millî Mücadele yıllarında ba lamı tır. Gerçi Millî Mücadele yıllarında gibi resmî dernek faaliyetleri gerekti i sürdürülememi tir; Fakat Ocaklılar çalı malarına aralıksız devam etmi lerdir. Millî Mücadele yıllarında (1918-1922) Ocak, sadece, kongre toplamı , varlı ını evrak üzerinde devam ettirmi tir. 18 Kasım 1919’da 4. Kurultay; 17 Kasım 1920’de 5. Kurultay toplanır. Bu kurultaylar Darülfünun salonunda toplanmı tır. Bu iki Kurultay’da da Hamdullah Suphi Ba kanlı a seçilir. Ancak 17 Kasım 1920’de toplanan 5. Kurultay’da Hamdullah Suphi bulunamaz çünkü, stanbul’un i gali üzerine 8 Nisan 1920’de Ankara’ya geçmi tir. stanbul i gal altındayken Anadolu’nun de i ik bölgelerinde de istenmeyen olaylar ya anır. Batı Anadolu’da Yunanlılar, i gal ettikleri yerlerde, Ocakları basıp kapatırlar. Fakat Ocaklılar çalı malarını, Ocaklılık ruhuyla ahsî veya guruplar halinde sürdürmü lerdir. Hamdullah Suphi’nin dedi i gibi, “Nerede bir avuç Türk varsa emin olabilirsiniz orada bir Türk Oca ı vardır. Bu Ocak bazen göze görünür bazen de görünmez... Ocak bir bina de ildir. Ocak bir fikirdir, bir ı ıktır, bir imandır.” (Da Yolu-1)
42
Türk Ocaklarının gücünü bilen ngilizler de, stanbul’un i gali sırasında ilk olarak Türk Ocaklarını basarak kapatmı lardır (12 Mart 1920). Bunun üzerine Ocak, çalı malarına ara vermek zorunda kalmı tır. “çalı malarına” diyoruz; çünkü Yusuf Akçura’ya göre “Oca ın tarihinde fasıla yoktur.” Yani ngilizler’in i gali ve kapatmasıyla Ocak varlı ını sona erdirmemi tir. Nitekim bundan sonra 5. (Be inci) Kongre yapılmı tır. Bu konuda Yusuf Akçura u bilgileri vermektedir: “Gerçi Türk Oca ı da Mütareke devrinde i gal kuvvetlerinin , özellikle ngilizler’in birkaç darbesine u radı. Oca ın merkezi, kametgâhtan mahrum edildi. Evrak ve belgeleri, kütüphane ve koleksiyonları da ıtıldı. Bereket versin ki Oca ın bu de erli hazinelerinden büyük kısmı fedâkâr Ocaklıların evlerinde saklanarak kurtarılabildi. Bütün bu takip ve baskılara ra men Türk Oca ı kendini tuttu ve da ılmadı. Oca ın tarihinde fasıla yoktur. Türk Oca ı bu fasılasız hayatını, en çok Ba kanı Hamdullah Suphi Beye borçludur. Kendi hayat ve istikbalini Ocakla kayna tırmı olan Hamdullah Bey, enerjisi, fikir takibi, ruh â inalı ı ve benzeri az bulunan yaratılı ı sayesinde, Türk Oca ını Millî Türk Devleti’nin kurulu una kadar alıp getirebildi. Ankara’da Millî Türk Devleti, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti nâmıyla kuruldu u sıralarda, Türk Oca ının merkezi de Ankara’ya yerle ti.” (Akçura,Türkçülü ün Tarihi,s.229)
ngiliz i gal kuvvetlerinin ilk olarak Türk Ocaklarını i gal edip kapatması konusunda, Oca ın kurulmasında ve Hamdullah Suphi’nin Ba kanlı a
43
getirilmesinde önemli rolü olan Dr. Hasan Ferit Cansever unları anlatmaktadır: “Çanakkale’de kendilerini yenen Türk ordularının merkezlerinden önce, Türk Oca ını arayıp gelen ngiliz subayına ziyaretlerinin bu sebebini soran Hamdullah Beye cevaben ngiliz subayı, Çanakkale’de sava an Türk erlerinin bamba ka bir ruh ile donatılmı olarak harp ettiklerini ve bu millî ruhu a ılayan kurulu un da Türk Oca ı oldu unu ö rendikleri için her eyden önce bu manevî kudreti yapan müesseseyi ortadan kaldırmak en birinci vazifeleri oldu u için Oca ı arayıp bulduklarını ve bundan sonraki çalı malarına imkân bırakmamak için Oca ı kapama a geldiklerini söylemi ve bu vazifesini de yapmı tır.” stanbul’un i gali günlerinde (1920 yılı Mart ba ları) ngiliz i gal kuvvetlerinin basıp i gal ettikleri ilk yer, daha önce de belirtti imiz gibi, Türk Ocaklarıdır. stanbul Türk Oca ının ngilizler tarafından i gali, 19 Mayıs 1919’da Anadolu’ya geçmi bulunan Mustafa Kemal’e bir telgrafla duyurulur. Nutuk’ta da yer alan telgrafta Türk Ocaklarının i gali, kendisine öyle haber verilmektedir:
Mustafa Kemal Pa a Hazretlerine, ngilizler tarafından Türk Oca ı binasının i gali üzerine Millî Talim ve Terbiye binasına nakleden
44
Oca ın bu yeni i gal etti i bina, dün zevalde ngilizler tarafından tekrar i gal edilmi tir efendim. 9 Mart 1920 -Hâdi. (Nutuk, C.1 ) zmir’in i galinden (15 Mayıs 1919) sonra, Türk Oca ı Ba kanı Hamdullah Suphi, Mustafa Kemal’le haberle iyor; stanbul’da nasıl hareket etmeleri gerekti i konusunda tavsiyelerini soruyordu. Mustafa Kemel’den gelen cevaplarda, i galin, “elçilikler nezdinde protesto edilmesi” ve telin için “mitingler yapılması” tavsiye ediliyordu. Ünlü Fatih ve Sultanahmet Mitingleri (6Haziran 1919) bu sebeple düzenlenmi tir. Bu mitinglerde ba ta Halide Edip olmak üzere Hamdullah Suphi, Mehmet Emin (Yurdakul), Hüseyin Ragıp (Baydur) gibi Ocak mensupları, halkı Millî Mücadele’ye davet eden heyecanlı konu malar yapmı lardır. Bu mitinglerde, ilk konu mayı yapan Halide Edip, Türkün Ate le mtihanı adlı stiklâl Sava ı Hâtıraları’nda, “Türk Oca ından miting için telefonla acele Oca a ça ırılı ını” ve bu mitingleri anlatırken, Sultanahmet Mitingi heyecanını öyle ifade eder: “Sultanahmet Meydanı’na Fuat Pa a Türbesi Soka ı’ndan girdim. Yanımda kaç ki i vardı, beni kim götürüyordu, bilemiyorum. Kalbim o kadar atıyordu ki, yürürken sallanıyordum.” Halide Edip, miting için toplanan kalabalı ın iki yüz bin ki i oldu undan bahsesder. (Türkün Ate le mtihanı, Çan Yay. st. 1962,s. 25 ve
devamı)
Batı Anadolu’da ba ta zmir olmak üzere bir çok yeri i gal eden Yunanlılar da i gal ettikleri yerlerde, ngilizler gibi önce Türk Ocaklarını kapatırlar. Fakat Ocaklılar, mekânlarının kapatılmasına aldırmadan 45
“Ocaklılık ruhuyla” çalı malarını sürdürmü lerdir. Meselâ zmir’de Redd-i lhak Heyeti, Mustafa Necati ve Vasıf Çınar gibi Ocaklıların çalı maları ile kurulmu ve Türk Oca ını merkez yaparak çalı malarına ba lamı tır. zmir’in i galinden bir gün önce hazırlanan Redd-i lhak Beyannamesi, Halit (Moralı) Bey tarafından Türk Oca ında yazılmı tır. zmir Türk Oca ı kurucularından Mustafa Necati ve Vasıf (Çınar) Bey, zmir’in i galinden sonra bütün varlıklarıyla Kuvâ-yı Millîye hareketine katılıp bu hareketin öncülü ünü yapmı lardır. Hem Vasıf Çınar hem de Mustafa Necati, Millî Mücadele’nin öncü faaliyetlerinden olan Balıkesir Kongrelerine katılmı lar; faal görev almı lardır. Vasıf Çınar, kinci Balıkesir Kongresi’ne (26 Temmuz 1919), Türk Oca ı temsilcisi olarak katılmı ve Kongre Merkez Heyeti’ne de seçilmi tir. Vasıf Bey, Balıkesir, Ayvalık, Bandırma çevresinde Kâzım Özalp’la beraber Kuvâ-yı Millîye hareketine öncülük edip halkı te kilâtlandırma çalı maları yapmı tır. Mustafa Necati (1892-1929) de, zmir’in i galinden (15 Mayıs1919) sonra Kuvâ-yı Millîye haraketine katılıp bu hareketin öncülerinden olmu tur. Balıkesir’de yayımlanan zmire Do ru gazetesinde halkı aydınlatıcı Millî Mücadele’ye te vik edici yazılar yazdı ı, Balıkesir Kongreleri’ne katıldı ı gibi, Bulgurcu Mehmet Efe ile birlikte müfreze kumandanı olarak silahlı mücadeleye de katılmı tır. Vasıf Çınar ve Mustafa Necati, Cumhuriyet devrinde millet vekili seçilmi ler; Millî E itim Bakanl ı yapmı lar ve 1924 Kurultayı’nda Türk Ocakları Yönetim Kurulu’na
46
seçilmi lerdir. (Bak. Prof.Dr. Mücteba lgürel, Balıkesir Kongreleri, s. 16-20) Prof. Zafer Tarık Tunaya’nın belirtti ine göre, Millî Mücadeledeki Müdafaa-i Hukuk hareketinin asıl kayna ı da Ocaklardaki millî ruhtur. Ziya Gökalp da Türkçülü ün Esasları adlı eserinde “Bütün Türkçüler, hiç bir istisna olmamak üzere Anadolu Mücadelesi’ne katılmı lardır.” diyerek duruma i aret etmektedir. Meclis-i Mebusan, (Osmanlı Meclisi) Mütareke’den sonra Padi ah’ın iradesiyle 21 Aralık 1918’de kapatılmı tı. Ancak, Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Pa a ile stanbul Hükümeti’nin Bahriye Nazırı Salih Pa anın 20 Ekim 1919’da Amasya’da bulu arak yaptıkları anla maya göre Meclisin yeniden açılması ve seçimlerin yapılması kararla tırım tır. Türk Oca ı Ba kanı Hamdullah Suphi, yapılan seçime, Millî Türk Fırkası adına katılır ve Antalya mebusu seçilir. Seçimlerden sonra yeni Meclis-i Mebusan 12 Ocak 1920’de açılır. Mustafa Kemal, yeniden açılan Meclis-i Mebusan’da “Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Gurubu” kurulmasını ister; ancak bu gurup kurulamaz. Fakat, milliyetçilerin ço unlukta oldu u Osmanlı Meclis’inde “Felâh-ı Vatan Gurubu” adıyla ba ka bir milliyetçi gurup kurulur. Türk Ocakları Ba kanı Hamdullah Suphi bu gurup içindedir. Felâh-ı Vatan Gurubu’nun 22 Ocak 1920’de yapılan gizli oturumunda, Mustafa Kemal’in Meclis-i Mebusan’da kabul edilmesini istedi i “Misak-ı Millî” (millî yemin) metni okunur. lk sözü Hamdullah Suphi alır ve metnin kabulü yönünde tesirli bir konu ma yapar. Bu konu masının bir bölümünde öyle der:
47
“ Arkada lar, Her eyden evvel kabul edilmesi zarurî olan bir karar vardır. Onu size teklif ediyorum. Anadolu’da vatan müdafaası için ortaya çıkmı olan Kuvâ-yı Millîye’yi tanıdı ımızı, millî hareketi tasvip etti imizi ve bu harekete istinat etmekte oldu umuzu Dünya’ya kar ı ilân etmeliyiz... Da ınık sürüye yol gösterecek çoban yıldızı, millî bir ümit halinde Anadolu toprakları üzerinde do up yükselmi tir. Bugünkü vazifesi vatan müdafaasından ibaret olan Millet Meclisi, bu müdafaada yalnız olmadı ını, son vazife için yeni bir mücadelenin lüzum gösterdi i bütün fedâkârlıklara razı olarak, mücadele ve istiklâl bayra ını çeken Anadolu hareketiyle, bizim aramızdaki i tirak ve vahdeti, kayıt ve ilân etmektir. Ancak bundan sonra söylemek, müzakere etmek, karar vermek hakkını haiz oluruz.” Millî Mücadele’nin temel dayanak ve kararlarından olan Misak-ı Millî, son Osmanlı Meclisi’nin 28 Ocak 1920’deki gizli toplantısında kabul edilir. Misak-ı Millî’nin kabulünde Hamdullah Suphi’nin ve di er Türk millîyetçisi milletvekillerinin payı büyüktür. 1920’deki geli meleri özetlersek: ngiliz kuvvetleri stanbul’u i gal ettiklerinde ilk olarak (9 Mart 1920) Türk Ocakları binasını basarlar, Ocak yer de i tirirse de yeni yerini de bulup i gal ederler.Böylece Türk Ocakları ngiliz gal kuvvetlerince 12 Mart 1920’de fiilen kapatılır. (Ancak, resmî olarak varlı ı sürmektedir) stanbul’un i gali sırasında, bazı ttihat 48
Terakki ve Ocak mensupları tutuklanır, sonra da Malta’ya sürgüne gönderilir. Ziya Gökalp bunlar arasındadır. (Gökalp, 28 Ocak 1919’da tutuklanıp 26 Mayıs
1919’da sürgüne 16 dönmü tür.)
gönderilmi ;
Mayıs
1921’de
Türkiye’ye
Mart 1920’de stanbul tamamen i gal edilir, 18 Mart 1920’de ise Meclis-i Mebusan, çalı malarını süresiz tatil etmek zorunda kalır. Bütün bu olumsuz geli meler üzerine, resmî çalı malarına ara vermek zorunda kalan Türk Ocaklarının bir çok mensubu -tutuklanmaktan kurtulabilenler- ba ta Genel Millî Ba kan Hamdullah Suphi olmak üzere Mücadele’ye katılmak için Ankara’ya (Anadolu’ya) geçmi lerdir. (Hamdullah Suphi, 8 Nisan 1920’de Ankara’ya ula ır, 28 Nisan 1920’de hakkında idam kararı verildi i, stanbul basınında duyurulur.) Gizli ve zorlu yolculuklardan sonra Anadolu’ya geçen ünlü Ocaklılar arasında, Yusuf Akçura, Mehmet Emin (Yurdakul), Halide Edip, Ahmet Ferit (Tek), Ahmet Hikmet (Müftüo lu), Ahmet A ao lu, Hüseyin Ragıp sayılabilir. Enver Behnan apolyo, Anadolu’ya (Ankara’ya) geçi günlerini öyle anlatıyor: “... Hamdullah Suphi’nin Ankara’da bulunu u, stanbul aydınları üzerinde tarifi mümkün olmayan bir tesir yarattı; onlar da Anadolu’ya kaçtılar. Bunların arasında ben de bulunuyordum. Hamdullah Suphi’nin geli inden, Gazi Mustafa Kemal Pa a ziyadesiyle memnun olmu tu. Onun etrafında bir fikir halkası te ekkül ediyordu. Çankaya’da Atatürk’ün fikir arkada larının hepsi de Türk Ocaklı idiler. Kâzım Karabekir Pa a dahil olmak üzere, Hamdullah Suphi, Yusuf Akçura, Halide Edip, A ao lu 49
Ahmet, Re it Galip, Mustafa Necati, Mahmut Esad, Vasıf Çınar, Celâl Sahir, Ru en E ref, Veled Çelebi, zzet Ulvi, Besim Atalay, Tunalı Hilmi vb. hepsi de ate li ve gayeye inanmı Ocaklı milliyetçilerdir.” Türk Ocaklarının ünlü ba kanı Hamdullah Suphi, Ankara’ya geçtikten kısa bir süre sonra Antalya milletvekili seçilerek TBMM’ye girmi ve arkasından da Millî E itim Bakanlı ına (14 Aralık 1920) getirilmi tir. stiklâl Mar ı, Hamdullah Suphi’nin Bakanlı ı zamanında kabul edilmi tir (12 Mart 1921). Mehmet Âkif’in Millî Mar yazmaya razı edilmesinde Hamdullah Suphi’nin rolü büyüktür. Millî Mar ı, Meclis kürsüsünden okuyan da Hamdullah Suphi’dir. Türk Ocaklılar, Millî Mücadele’nin fikir ve te kilâtlanma cephesinde mücadele ettikleri gibi, fiilen cephede de sava mı lardır. Meselâ Yusuf Akçura, ( kinci Ba kan ve Türk Yurdu dergisi sorumlusudur) Sakarya Cephesi’nde subay olarak fiilen sava mı tır. Di er taraftan Ocak gönüllüleri Sakarya Sava ı’nda “Sakarya Oyma ı” adıyla bir birlik olu turmu lardır. “Sakarya Oyma ı” adıyla sava a katılan Ocaklılar’ın tamamına yakını ehit dü mü tür. (Türk Ocaklarının Millî Mücadele’deki çalı maları için bak, Türk Yurdu, -78 Yıl Sonra Millî Mücadele- Özel sayısı, ilgili yazılar Ekim 1987,s.122)
50
Atatürk Devri Türkiyesi’nde Türk Ocakları (1922- 1931) Türk Ocakları, 1920-1922 yılları arasında i galler ve sava sebebiyle resmî dernekçilik çalı malarını sürdürememi tir. Ara verilen çalı malara, 1922 Sonbaharı’ndan itibaren, 9 Eylül 1922 zmir’in Yunan galinden kurtulu u ile kazanılan Millî Mücadele’nin verdi i moral ve heyecanla yeniden ba lanmı tır. 22 Ekim 1922’de Bursa, ? Ekim 1922’de zmir, Kasım 1922’de Akhisar, Aralık 1922’de Konya, Karaa aç, Soma, Bayındır, Urla, Salihli, Söke, Edirne, Edremit, Ödemi , Mudanya Türk Ocakları açılır. stanbul’un i gali üzerine 12 Mart 1918’de faaliyetine ara vermek zorunda kalan stanbul Türk Oca ı, Kasım 1922’de tekrar Ba kumandan Mustafa Kemal, faaliyetine ba lar. Ocakların yeniden açılı ını te vik eder. stanbul Türk Oca ına bina temini için 3.600 (üç bin altıyüz) lira ba ı ta bulunan Mustafa Kemal, kendisini kutlama ve oca ın açılı ına davet telgrafına cevap olrak, u kutlama telgrafını gönderir:
Dersaadet’te Türk Oca ı Kâtib-i Umûmîsi Dr.Fethi Beyefendiye,
51
Yeni Türkiye’nin istinatgâhı olan millet ve milliyet fikrinin inki afı için, senelerce muvaffakiyetli telkinât ve ne riyâtta bulunmu olan Türk Oca ının, millî zafer dolayısıyla gönderdi i tebrikât te ekkür ve temenniyât-ı mahsusasına i tirak ederim, efendim. 20.11.1922 Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Ba kumandan Mustafa Kemal 29 Aralık 1922’de Hamdullah Suphi, Ankara Türk Oca ını açar ve yaptı ı konu mada Anadolu’nun çe itli merkezlerinde 19 Ocak ubesi açıldı ını bildirir. Mustafa Kemal, stanbul Oca ından sonra Ankara Türk Oca ına da 1.000.(bin) lira ba ı ta bulunur ve 14 Ocak 1923’te Türk Oca ını ziyaret eder. Mustafa Kemal, Büyük zaferden sonra çıktı ı Ege gezisinde Akhisar, U ak, zmir Türk Ocaklarını da ziyaret eder. 19 ubat 1923’te U ak Türk Oca ında yaptı ı konu mada u ifadeleri kullanır: “Mensup oldu um Türk milletinin anı, erefi varsa benim de bir ferdi olmak sıfatıyla anım, erefim vardır. Asla gayri de ilim.” Mustafa Kemal, Mart 1923’te ziyaret etti i zmir Türk Oca ına da 2.000 (iki bin) lira ba ı ta bulunur. Yine Mart 1923’te çıktı ı yurt gezisinde Adana, Mersin, Konya ve di er Ocakları ziyaret eden Mustafa Kemal, Adana Türk Oca ının hatıra defterine unları yazmı tır: “Adana Türk Oca ı, Türklük nurunun feyyaz membaı olsun. Bu Oca ın ate i çok pek çok kadimdir. Onu asırlarca söndürmeye çalı maktan hâli
52
kalmadılar. Fakat buna her te ebbüs edenin oca ı söndü.” Aynı yurt gezisinde Konya Türk Oca ı’nı da (20 Mart 1923) ziyaret eden Mustafa Kemal, Türk Ocaklı gençlerle sohbet eder ve gençlere hitaben uzun bir konu ma yapar. Bu konu masında, Türk Ocaklarının ve kendisinin Türk milliyetçili i anlayı ını da ortaya koyar. Adetâ “Türk milliyetçili i beyannâmesi” diyebilece imiz konu masının bir bölümünde gençlere unları söyler: “Arkada lar, Bir milletin namukâr bir mevcudiyet, ayan-ı hürmet bir mevki sahibi olması için, o milletin yalnız âlim ve mütefennin bulunması kâfi de ildir. Her ilmin, her eyin fevkinde (üstünde) bir hassaya sahip olması lâzımdır ki, o da milletin muayyen ve müsbet bir seciyeye malik bulunmasıdır. Böyle bir seciyeye malik olmayan fertler ve böyle fertlerden mürekkep (meydana gelen) milletler, hiçbir dakika hakiki bir devlet te kil edemezler. Böyle milletler birer fesat oca ı olurlar. Benim bildi ime göre memleketimizde çok senelerden beri açılmı ve elân mukaddes ate lerle yanan ve alevi her mensup olanın kalp ve vicdanını münevver kılan (aydınlatan) Türk Ocaklarının esas gayesi, millete böyle müspet bir seciye vermektir. Türk Ocakları, milletin harsı (kültürü) üzerinde mühim tesirler yapmalıdır. Zaten bunu yapıyorlar ve daha ziyade yapacaklardır. Biz milliyet fikirlerini tatbikte çok gecikmi ve çok tekâsül (gev eklik) göstermi bir milletiz.. Bunun zararlarını fazla faaliyetle telâfiye 53
çalı malıyız . Bilirsiniz ki milliyet nazariyesini (fikriniteorisini) millet mefkûresini (ülküsünü-idealini) inhilâle sâi olan nazariyatın (yıkmaya yok etmeye çalı an fikirlerin) dünya üzerinde kabiliyet-i tatbikiyesi bulunamamı tır. Çünkü tarih, vukuat, hâdisat, ve mü ahedat hep insanlar ve milletler arasında, hep millîyetin hâkim oldu unu göstermi tir ve millîyet prensibi aleyhindeki büyük mikyasta fiilî tecrübelere ra men yine millîyet hissinin öldürülemedi i ve yine kuvvetle ya adı ı görülmektedir. Bahusus bizim milletimiz , millîyetinden tegâfül edi inin çok acı cezalarını gördü. Osmanlı mparatorlu u dahilindeki akvam-ı muhtelife (çe itli kavimler) hep millî akidelere sarılarak, millîyet mefkûresinin kuvvetiyle kendilerini kurtardılar. Biz ne oldu umuzu, onlardan ayrı ve onlara yabancı bir millet oldu umuzu sopa ile içlerinden kovulunca anladık. Kuvvetimizin zaafa u radı ı anda bizi tahkîr, tezlîl ettiler (hakaret edip a a ıladılar). Anladık ki kabahatimiz, kendimizi unutmaklı ımızmı . Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, evvelâ kendi benli imize ve millîyetimize bu hürmeti hissen, fikren, fiilen bütün ef’al ve harekâtımızla (her türlü fikir ve davranı ımızla) gösterelim. Bilelim ki millî benli ini bulmayan milletler, ba ka milletlerin ikârı (avı)dır. Mevcudiyet-i millîyemize (millî varlı ımıza) dü man olanlarla dost olmayalım. Böylelerine kar ı bir Türk airinin dedi i gibi, (Kar ı duvardaki levhayı i aret ederek)
Türküm ve dü manım sana, kalsam da bir ki i
54
diyelim. Dü manlarımıza bu hakikati ifade etti imiz gün, kanaatimize, mefkûremize, istikbalimize yan bakan her ferdi dü man telâkki etti miz gün, millî benli e uzanacak her eli iddetle kırdı ımız, milletin önüne dikilecek her hâili(engel) derhal devirdi imiz gün, halâs-ı hakikiye vasıl olaca ız (gerçek kurtulu a ula aca ız). Ve sizler gibi münevver, azimli, imanlı gençler sayesinde bu halâsa (kurtulu ) vasıl olca ımıza emin olabiliriz . (Söylev ve Demeçler, 1981,C.2, s.143) (Not: Konu mada bahsedilen Türk airi, Emin Bülent (Serdaro lu)tir. Söz konusu mısra, Girit Müslümanları’na ithaf edilmi Kin iirinden alınmadır.) Millî Mücadele’den sonra bütün vatan co rafyasına hızla yayılan Türk Ocakları, yeni millî Türk Devleti’nin yani Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atılmasında fikir gücü olarak büyük katkıda bulunmu tur. Türkiye Cumhuriyeti adıyla kurulan -Atatürk’ün Nutuk’taki ifadesiyle“millî ve asrî Türk Devleti”ni, Türk Ocaklılar, (yani Türkçüler, Türk milliyetçileri) hayallerindeki “millî devlet”in gerçekle mesi olarak görmü ve anlamı lardır. Bundan dolayı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması, Türk milliyetçilerinin en büyük zaferi demektir. Türk Ocaklı büyük fikir ve ülkü adamı Ziya Gökalp (öl. 1924), 1923’te yayımladı ı Türkçülü ün Esasları adlı ünlü eserinde Balkan Sava ları’ndan sonra ekillenip varlı ını gösteren Türk milliyetçili i fikrinin, Mustafa Kemal ve kurdu u Türkiye Cumhuriyeti ile nasıl resmî devlet politikası haline geldi ini öyle ifade ediyor: 55
“Türkçüler’in ortaya attıkları ‘Türkçülük’ fikri, genç bir toplulu a has bir tasavvurdan ibaretti. Bu küçük toplulu un kafasındaki tasavvuru (fikri) bütün Türk milletine yayarak onu bir mefkûre (ideal) haline getiren Trablusgarp, Balkan Harpleriyle Birinci Dünya Harbi’ndeki felâketler olmakla beraber, bu mefkûreye (Türk Milliyetçili ine) resmîyet veren ve onu fiilen tatbik eden de ancak Gazi Mustafa Kemal Pa adır.” (Türkçülü ün Esasları, 1000 t.e.,s.75) Yin Oca ın kurucularından olan Ünlü Ocaklı, daha 1904’te yayımladı ı Üç Tarz-ı Siyaset adlı eserinde, Osmanlıcılık, slâmcılık ve Türkçülük fikirlerini de erlendirerek, “Türkçülükten ba ka çıkar yol olmadı ını” söyleyen, Cumhuriyet devrinde -Atatürk döneminde- Türk Tarih Kurumu Ba kanlı ı da yapan Yusuf Akçura, Türk Ocakları adına 1928’de yayımlanan Türk Yıllı ı içindeki TürkçülükTürkçülü ün Tarihî Geli imi- adlı uzun makalesinde (eserinde), Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulu unun, Türk Ocakları ve Türk millîyetçileri için ne anlama geldi ini, Türk millîyetçileri için Cumhuriyet’in ne ifade etti ini, öyle açıklıyor: “Türkiye Cumhuriyeti’nin ba ta “Büyük Millet Meclisi Hükümeti” namıyla, sonra hakiki adıyla kurulması, Türk milliyetçili i açısından Türklük idealinin gerçekle mesi demektir. Ço u Türkçüler’in belki hayatlarında gerçekle ece ini ümit bile edemedikleri ideal, bir Türk dehasının kudretiyle bir gerçek olmu tu. (...)Türkçülük fikri, yarım asır evvel nihayet birkaç ki inin dima ve kalplerinde dü ünceler, duygular ve emeller uyandıran, ara sıra kalemlerinden 56
müphem ve çekingen bir ekilde çıkan bir nazariyeden ibaretti. Bu nazariye, o zamanlar çevreye o kadar yabancı idi ki taraftarı olanlar, onu açıkça yazmaktan çekinirlerdi. Halbuki Türkçülük fikri bügün hakikat olmu tur.” (Akçura, Türkçülük, yay. haz. Sakin Öner, ist.
1978,s.230-231)
Türk Ocaklarının ünlü ba kanı Hamdullah Suphi de Türk milliyetçili i ve Cumhuriyet’le ilgili olarak, Da Yolu adındaki eserinde u ifadelere yer veriyor: “Bin iki yüz seneden beri Türk milletine hitap eden Orhon Kitabesi,..Nihayet asırlarca zaman sonra bizden, Anadolu’dan cevabını aldı. Bu cevap Türk’ün hakkı ve Türk için Türk Devleti’ni kuran ve Türk milliyetperverli inin cihan kar ısında en büyük timsali olan genç kahramanın sesidir.” Türkiye Cumhuriyeti’nin Millîyetçi bir anlayı la” kuruldu u, Türk Millîyetçili i’nin devlet sistemi olarak uygulandı ı, Mustafa Kemal’in, Millî E itim Bakanlı ı kanalıyla 1931’de Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’ne yazdırdı ı ve okullarda,1939’a kadar ders kitabı olarak okutulan tarih kitaplarının “Tarih 1V” cildinde, öyle ifade edillmektedir: “Millî Mücadele ba lamadan önceleri, bizde millîyetçilik cereyanı henüz vazıh bir görünü almı de ildi. ( .......) Türk millîyetçili i ancak millî idareden sonra, her sahada bütün vuzuh ve umuliyle hakikî mana ve delâletini bulmu , siyasî, iktisadî, harsî bir devlet sistemi halini almı tır. Cumhuriyet Halk Fırkası millîyetçili i en ehemmiyetli umdelerinden biri edinmi tir.” (Tarih-1V, s. 181)
57
Türk Ocakları, gerçekten 1922’den 1931’de ilk kapatılmasına veya CHF’ye iltihakına kadar, Türkiye’nin en büyük gönüllü Türk milliyetçisi fikir kurulu u olarak varlı ını sürdürmü tür. Yeni Türk Devleti’nin kurucuları, Ocaklara sahip çıktı ı gibi, Ocaklar da Devlet’in ve giri ilen inkılâpların fikir gücü olmu lardır. Türk Ocakları, Cumhuriyet’in ilânından sonra, ilk Kurultayı’nı (Kongre), 22 - 26 Nisan 1924 günleri arasında Ankara’da toplar. Bu, “Türk Ocakları Birinci Umumî Kongresi”ne 64 delege katılır; delegelerin 42’si aynı zamanda milletvekilidir. Delegelerin ço unlu unun milletvekili olması, Türk Ocaklarının, Büyük Millet Meclisi ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasındaki ili kileri hakkında açık bir fikir vermektedir. Bu Kongre’nin tpolandı ı tarihlerde, Türk Ocaklarının ube sayısı 71’e ula mı tır. Birinci Umumî Kongre’nin açılı konu masını, Ankara Türk Oca ı Ba kanı olarak Hamdullah Suphi yapar. Hamdullah Suphi, konu masında Türkçülük ve Türk Ocaklarının tarihi , Oca ın milliyetçilik anlayı ı ve hedefleri üzerinde durur. Ona göre, “Türk Ocaklarının, lisan hudutlarını, istilâlara kar ı korumakla belirlenen manevî Türk vatanının bekçili i ve yeni Türk inkılâbının bekçili i olmak üzere iki temel görevi vardır.” Kongre’nin 24 Nisan 1924 günü yapılan ikinci toplantısı, Kongre Ba kanı Ahmet A ao lu’nun, Cumhurba kanı Mustafa Kemal’in Ocak üyelerine “selâmlarını”, “Yeni Türk Devleti’nin kurulu unda en çok Türk Ocaklarına güvendi i”ni ve “Hükümetin
58
hiçbir zaman Ocaklara bigâne kalmayaca ı”nı bildiren mesajını duyurması ile ba lamı tır. Kongre’de en çok Türk Oca ı Yasası’nda (tüzük) yapılacak de i iklikler tartı ılmı ; yayın organı olarak Türk Yurdu dergisinin nasıl bir yapıya sahip olması gerekti i üzerinde durulmu tur. Yapılan oylamada derginin Türk Yurdu adı ile yayımlanmaya devam edilmesine karar verilmi tir. Dergi’nin imtiyaz sahibi olan Yusuf Akçura, Bu Kongre’de imtiyaz hakkını Türk Oca ı dare Heyeti’ne bırakmı tır. Kongre’de (1924) Ocak Yasası’nın (Tüzük için bu terim kullanılır), bazı maddeleri de i tirilmi tir. Oca ın fikir yapısını ve gayesini gösteren maddeler öyle düzenlenmi tir: Madde 2- Türk Oca ının maksadı, bütün Türkler arasında millî uurun takviyesine, Türk harsının meydana çıkarılmasına, medenî, sıhhî tekâmüle ve millî iktisadın inki afına çalı maktır. Madde 3- Ocak, fırka siyasetiyle u ra maz. Hiçbir Ocaklı, Cemiyeti siyasî emellerine alet edemez. Madde 4- Her Ocaklı Ocak haricinde ikinci maddede muharrer gayelere muhalif olmamak üzere siyasî kanaatine göre çalı makta serbesttir. Tüzük de i ikli i sırasında en çok üyelik artlarını düzenleyen madde üzerinde durulmu tur. Oca a üyelik artlarını belirleyen Tüzük maddesi, uzun tartı malardan sonra u ekliyle kabul edilmi tir:
59
Madde 6- “Neslen Türk olan veya hars (kültür) dolayısıyla tamamen Türk duygusu ve Türk dile i besleyen ve mâzîleriyle Türklü e ba lı olduklarını ispat etmi bulunan her kadın ve erkek Türk Oca ına aza olabilirler.” Bu madde, Türk Oca ının millet anlayı ını göstermesi bakımından önemlidir. Buradan Ocaklı Türk milliyetçilerinin “kan ırkçılı ı” yapmadıkları, bügün oldu u gibi o zaman da “kültür milliyetçisi” oldukları açıkça anla ılmaktadır. Zaten Türk milliyetçili i hiç bir dönemde, kan ırkçılı ı gütmemi tir. 1924 Kongresi’nde yapılan seçimlerde Merkez Heyeti üyeliklerine u isimler seçilmi tir. Hamdullah Suphi (Tanrıöver) Necati Bey Vasıf Bey (Çınar) A ao lu Ahmet Mahmut Celâl (Bayar) Alaaddin Bey Rıdvan Nafiz (Ergüder) Muhittin Baha Bey (Pars) Nebizâde Hamdi Bey Mimar Hikmet (Koyuno lu) Kongre’de Merkez Heyeti (Genel Merkez Yönetim Kurulu) üyelerinin seçimi yanında, Hars Heyeti ile lim ve Sanat Heyeti üyeleri de seçilmi tir. Ünlü Türk Ocaklıların tanınması maksadıyla burada seçilenlerin isimlerini yazmayı faydalı buluyoruz. Hars Heyeti Fevzi(çakmak) (Mare al, Gen Kurm B k) Ziya Gökalp Halide Edip (Adıvar) 60
Veled Çelebi ( zbudak) Yahya Kemal (Beyatlı) Rıza Nur A ao lu Ahmet Köprülüzâde Fuad Mehmet Emin (Yurdakul) Hüseyizâde Ali Turan Samih Rıfat (daha sonra Türk Dil Kurumu Ba kanı) Celâl Esad (Arseven) Sadri Makudi (Arsal) Zeki Velidi (Togan) lim ve sanat Heyeti Ru en E ref (Ünaydın) Yakup Kadri (Karaosmano lu) Falih Rıfkı (Atay) Necip Asım (Yazıksız) Yusuf Akçura 1924’te Türk Ocakları açısından yeni ve önemli bir geli me daha olmu tur. Bakanlar Kurulu’nun 2 Aralık 1924 tarihli toplantısında kabul edilen 117 numaralı kararname ile Türk Oca ı, “menafi-i umûmîye hâdim cemiyet” (kamu yararına çalı ır dernek) statüsünü kazanmı tır. Karar, vilâyetlere Cumhurba kanı Mustafa Kemal imzası ile yayımlanan bir tebli le duyurulmu tur. 1186 karar numaralı tebli metni öyledir: “On iki senedir halkçılık ve milliyetçilik düsturlarını memleketin en uzak kö elerinde ne ir ve tamime çalı an Türk Ocakları’nın ifa-yı vazife hususunda daha ziyade mazhar-ı teshilât olunabilmesi 61
zımnında menafi-i umûmîyeye hâdim cemiyetler meyanına ithali için cemiyetler kanununun onyedinci maddesi mucibince tasdik olunması talebini hâvi Dahiliye Vekâleti celilelerinin 8 Eylül 1340 (1924) tarih ve Emniyet-i Umûmiye Müdüriyeti 17744/ 449830185 numaralı tezkeresi cra Vekilleri Heyeti’nin 2/12/1340 tarihli içtimaında ledel kıraat Türk Ocaklarının menafi-i umûmiye hâdim oldu u kabul edilmi tir. 2/12/1340 Türkiye Reisicumhuru Mustafa Kemal Cumhuriyet devrinde Türk Ocaklarının kinci Kongresi (Kurultay), 23 Nisan - 1 Mayıs 1925 günleri arasında toplanır. Bu Kongre’ye 135 ubeden 85 delege katılmı tır. Atatürk’ün e i Lâtife Gazi Hanım da Kars Türk Oca ı Delegesi olarak Kurultay’dadır. Bu Kurultay’a, 26 Nisan 1925 günü (4.gün) Cumhurba kanı Mustafa Kemal de katılmı ; Ocak delegelerine hitaben yaptı ı konu mada, “Türk Cumhuriyeti’nin inkılâbı Ocaklara istinat etmektedir” demi tir. 1925 yılı Türkiye Cumhuriyeti ve Ocaklar açısından önemlidir. 1925 yılı içinde, -13 ubat’ta eyh Sait syanı ba lamı ; bunun üzerine stiklâl Mahkemeleri kurulmu tur. -3 Haziran’da Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatılmı tır. -25 Kasım’da apka Giyilmesi Hakkında Kanun, -30 Kasım’da “Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması ile Türbelerin lgasına Dair Kanun” kabul edilmi tir. 62
“Hükümet ve Cumhuriyet Halk Fırkası politikaları ile Türk Ocaklarının görü lerinin uygunlu u; bundan dolayı Ocakların, Cumhuriyet Halk Fırkası ile birle tirilmesi” dü üncesinin ilk belirtileri de 1925’te görülmü tür. Bu yıl, çe itli vesilelerle, basında Ocakların, “Halk Evleri’ne dönü türülmesi”, “halkla bütünle mesi ve köycülük çalı malarına önem vermesi”, “Türk Ocaklarının temel gayesi olan millî devlet ve millî vatan fikrinin gerçekle ti i , hükümetin ba tan tırna a kadar millî esaslara dayandı ı” vb fikirler ortaya atılmaya ba lanmı tır. Yine 1925 yılında “yerli bir Türk burjuvazisinin yaratılması yoluyla iktisadî kalkınmaya hız verilmesi, mahallî sanayici ve tüccarla i birli i yapılması” eklinde fikirlerin ortaya atıldı ını da görüyoruz. Mustafa Kemal’in e i Lâtife Hanım’ın 1925Türk Oca ı Kongresi’ne “Kars delegesi” olarak katılması, Ocaklılar tarafından “Türkçülük tarihinde önemli bir gün” olarak de erlendirilmi tir. 17 Mayıs 1925’te toplanan Türk Ocakları Merkez Heyeti, Hamdullah Suphi’yi Genel Ba kanlı a; Lâtife Gazi Hanımı da Türk Ocakları Fahrî Ba kanlı ına seçmi tir. 1925’te bilhassa eyh Sait syanının patlak vermesi, Hükümeti, daha Türkçü-milliyetçi bir politika takip etmeye yöneltmi tir. Böyle bir politika da Ocakla Hükümetin yakınla masında rol oynamı tır. Kongre sonrası, aralarında Hamdullah Suphi ve Ahmet A ao lu’da bulunan bir Ocak delege heyeti, Ba bakan smet Pa ayı ziyaret eder. Kendisini ziyarete gelen
63
Ocak delegelerine Ba bakan smet Pa a ( nönü) unları söylemi tir: “Sizi bir Ocaklı kalbiyle selâmlamı olmaktan bilistifade bir kaç söz söylemek isterim. Bunu gerek dahilde ve gerek hariçte söylemek için artık vehmedecek bir nokta-i endi emiz yoktur. Milliyet, yegâne vasıta-i iltisâkımızdır (birle me vasıtasıdır). Di er anâsır, Türk ekseriyeti kar ısında haiz-i tesir de ildir. Vazifemiz Türk vatanı içinde bulunanları, behemehal Türk yapmaktır. Türkler’e ve Türkçülü e muhalefet edecek anâsırı kesip ataca ız. Vatana hizmet edeceklerde arayaca ımız evsaf, her eyden evvel o adamın Türk ve Türkçü olmasıdır.” (Türk Ocakları Tarihi, C.1,s.157) Zamanın Ba bakanı smet Pa anın ( nönü) bu sözleri, devrin hâkim fikri olan Türk milliyetçili inin, devlet politikasındaki önemini ve yerini göstermesi bakımından ba lı ba ına bir belgedir. Türk Oca ının 1925 yılı Kongresi’nde, “çalı ma programı” hazırlanmasına, “köycülük programına a ırlık verilmesine”, Türk büyükleri olarak “Mustafa Kemal, Mehmet Emin, Ziya Gökalp, smail Gaspıralı ve Ahmet Vefik Pa anın resimlerinin Ocak binasına asılmasına” karar verilmi tir. Kongre’de yapılan seçimlerde aynı zamanda Millî E itim Bakanı olan Hamdullah Suphi Ba kan seçilmi tir. 1925 Kongresi’nden itibaren gündeme getirilen en dikkat çekici konulardan birisi de, Türk Ocaklarının çalı ma alanının yani görevinin ne olması gerekti idir. Türk Oca ı muhalifleri ve bazı CHF mensupları, daha do rusu Türkçülük fikrinin içinden gelmeyenler, “millî devletin kurulması ile Türk Ocaklarının misyonunu 64
tamamladı ını, artık Oca ın varlı ına lüzum kalmadı ını ileri sürmeye” ba lamı lardır. Bu görü ler, Türk Ocakları, 1931’de kapatılıncaya kadar zaman zaman gündeme getirilmi ; tartı ılmaya devam edilmi tir. Türk Ocaklarının savundu u fikirlerin gerçekle ti i, bu sebeple bundan sonra hangi görevleri sürdürmesi gerekti i konusunda, 30 Nisan 1925’te Hakimiyet-i Milliye gazetesinde yayımladı ı bir yazısında Yakup Kadri görü lerini öyle açıklıyor: “Türk Oca ı, düne kadar birtakım yabancı tesirlerle muhit olan Türk varlı ını gerek siyasî, gerek içtimaî, gerek bediî ve gerek ırkî sâhada muhafaza ve müdafaa ediyordu. Bu vazife onun için kâfi hayat sebebi idi. Lâkin bugün ayni vazifeyi, üphesiz yine Türkçülük cereyanından do mu olan daha vâsi (geni ), daha amil (yaygın) di er bir müessese kendi omuzuna almı bulunuyor. Bu müessese ordusuyla, hükümetiyle idarî, adlî ve irfanî te kilâtlarıyla u koca Türkiye devletidir. (...) u halde görülüyor ki Türk Oca ı te kilâtının deruhte etti i vazifelerden bir ço u Türkçülük mefkûresinin tahakkuk-ı siyasiyesinde tamamiyle bir cemaaat ve halk i i olmaktan çıkmı ve bir devlet i i haline girmi tir.” Yakup Kadri’nin bu yazısında, Türk Ocaklarının varlık sebebi ve görü leri belirtildi i gibi, Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi fikir temelleri üzerine kuruldu u da belirtilmi olmaktadır. Yukarıdaki ifadelerden anla ılaca ı üzere, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile, Ocakların “millî devlet” hedefleri, idealleri gerçekle mi tir. Yine Yakup Kadri’ye göre, “Oca ın Osmanlı devrinden beri yürüttü ü görevleri, Türkiye
65
Devleti yüklenmi , Ocaklara i kalmamı tır. Onun için Ocaklara yeni bir faaliyet programı hazırlanmalıdır.” (Kapatılmalıdır, denmiyor.) Gerçekten 1925 Kurultayı’nda Ocak için bir “Mesaî Programı” hazırlanması kararı alınmı ve bu program, 1926’da yayımlanmı tır. Bu Programda u ba lıklar vardır: “ lmî Vazife”, “Kütüphane”, “Foto raf Koleksiyonları” ,”Diyapozitif Koleksiyonları” , “Kıraat Salonları”,“Sergiler”,“Avrupa’ya Talebe Gönderilmesi” ,”Hars”, “Hars Müzeleri”, “Sıhhî Vazife”, “ ktisadî Vazife”, “Medenî”, “Musıkî”, “Tiyatro”. Bunlardan ba ka bir de gençlik için “Türk Ocakları Terbiye-i Bedeniye Programı” hazırlanmı tır. Türk Ocaklarının 23 Nisan 1925’te toplanan kinci Kongresi’nden sonra, Hükümetin ve Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Ocaklara ilgisi ve deste i dikkat çekici ekilde artmı tır. Bakanlar Kurulu, 3 Mayıs 1925 tarihli toplantısında, Türk Ocaklarına yardım edilmesi yönünde karar almı tır. Bakanlar Kurulu Kararı’nda öyle denilmektedir: “Harsî ve medenî inki afımıza ba lıca avamilden addolunan Türk Ocaklarının vazifelerinde muvaffak olmalarını temine çalı mak Hükümet’in siyaseti icabatındandır. Binaenaleyh rüesâ-yı idarenin Türk Ocaklarına müzaheret-i mütemadiye ile bunların terakki ve tekâmüllerine muavenet edilmesi mültezimdir.” Bu, söz konusu Bakanlar Kurulu kararından sonra, Millî E itim ve çi leri Bakanlıkları te kilâtlarına konu ile ilgili genelgeler yayımlamı lardır. Bu maksatla yayımlanan çi leri Bakanlı ı Genelgesi öyledir: 66
“Yıkılan mparatorlu un enkazı arasında istiklâline ve memleketine sahip bir Türk milletinin do u una sahip olan esbab meyanında üphesiz milliyet fikirlerinin ilk mübe iri ve na iri olan Türk Ocaklarını hürmetle anmak lâzımdır. Gençli i ve münevver zümreyi, millî ve içtimaî gayeler etrafında uurlu ve mütesanit bir kitle halinde tpolayan bu kıymetli müessesemizin takviye ve inkı afını temin ile vatanın her noktasında teshil eylemek çok mühimdir. Binaenaleyh, Ocaklara vilâyetlerin imkânlarının azamî nisbetinde maddî ve manevî muaveneti deri etmelerini sureti mahsusada rica ederim efendim.” (21 A ustos 1925 Dahiliye Vekili M. Cemil) 1925’ten sonra, bir taraftan tarihî görevini tamamladı ı tartı ılan, bir taraftan da devletin ve CHF’nin deste ini alan Ocaklar, hem yaygınla mı hem de bina ve mal varlı ı edinmeye ba lamı tır. 1926’da özel bir binaya sahip olan Ocak sayısı, 97’dir. Genel ube sayısı 217, üye sayısı ise 30.000 ‘dir. Türk Ocaklarının Üçüncü Kurultayı, 23- 28 Nisan 1926 günlerinde toplanmı tır. Ocakların Üçüncü Kurultay’ında, gerekli komisyon seçimlerinden sonra, 25 Nisan günü, ilk defa, Türkiye Cumhuriyeti vatanda ı olup Türkçe konu mayan azınlıkların Türkçe konu maları konusu gündeme getirilmi tir. Azınlıkların Türkçe konu ması konusundaki tekliflerin tartı ıldı ı Kongre’de, “Azınlıklar ve Türkçe” konusundaki teklifinde, Çal Delegesi Dr. akir Turgut, ”Türkiye toprakları ba ka hissiyatla me bu ve ba ka lisanla görü mekte ve bu suretle asabiyet-i millîyemizi 67
tahrik edenler için bir çiftlik, bir muhaberat mahalli de ildir.” diyerek Türkçe’den ba ka dille konu anların cezalandırılması için kanun çıkarılmasını istemi tir. 2728 Nisan günlerindeki oturumlarda da, yapılan konu malarda, en çok, “Türk dilinin yaygınla tırılması ve azınlıkların Türkçe konu maları gerekti i“ üzerinde durulmu ; “Türkiye’de Türkçe’den ba ka dil konu ulmasının hükümetçe yasaklanması” istenmi tir. 1926 Kurultayı’nda, Türkçe meselesi yanında, -Türkçe konu mayan göçmenlerin (meselâ Bo naklar’ın) iskânı politikası; -Karadeniz’deki kiliseler ve Rumlar; -“Laz” sıfatının kullanılması; -Kürtler ve Kürtçe meselesi; gibi konular da konu ulmu tur. Kürt ve kürtçe meselesi üzerine konu an shak Refet (I ıtman) unları söylemi tir: “Kürd’ün tarihi yoktur. Kürd’ün tarihi, Türk tarihi ile karı mı tır. Kürtçe denilen lisan yoktur. Bugün Kürtçe Lisanı 8.000 kelimeden ibarettir. Bunun 3.000’i Türkçe’dir. 2.000 kadarı Kürtçele mi Arapça’dır. Geri kalan 2500 kadar kelime de Farsça’dır. Ve en ziyade tuhaf cihet, bu lisanın fiili de yoktur. Lisanların varlı ını, benli ini ölçtürebilen alet, fiillerdir. Bunların fiilleri de yoktur.” Hararetli konu maların yapıldı ı bu Kurultay’ın son günü yapılan seçimlerde, Merkez Heyeti’ne u isimler seçilmi tir: Hamdullah Suphi Necati Mehmet Emin Dr. Ekrem Tok 68
Dr. Hasan Ferit, Alaaddin Re it Galip, Mimar Hikmet Avukat Mehmet Salih Kurultay’a sunulan Çalı ma Raporu’nda, Ocakların üye sayısının 30.000 civarında, ube sayısının ise 237’ye ula tı ı belirtilmi tir. 1926’da yılı içinde, çe itli faaliyetlerin yanında, Ziya Gökalp’ın mezarı yaptırılmı , Merkez Heyeti Binası için çalı malar ba latılmı tır. Mustafa Kemal, Kurultay sırasında, (27 Nisan 1926’da) Ocak delegelerini kabul etmi ve delegelere hitaben u ünlü sözleri söyler: “Biz do rudan do ruya millîyetperveriz ve Türk millîyetçisiyiz.. Cumhuriyetimizin mesnedi Türk camiasıdır. Bu camianın efradı ne kadar Türk harsıyla me bu olursa, o camiaya istinat eden Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur. Türk Ocakları, teessüsleri tarihinden itibaren çok yüksek hizmetler ifa etmi tir. Bu mesaîde devam ediniz.” Türk Oca ı yayın organı Türk Yurdu dergisi, bu yıl stanbul’a nakledilmi ve yönetimi Köprülüzâde Fuad’a verilmi tir. 1926’da Türk Ocakları Hars Heyeti, Kutadgu Bilig, Orhun Kitabeleri, Dede Korkut, Divan-ı lügat’it Türk gibi önemli eserlerin bastırılmasını kararla tırmı tır. Ayrıca, Türk büyükleri, Türk kavimleri, Türk Lehçeleri, Türk devletleri, Türk Medeniyeti tarihi, Yakın zamanlardaki Türkçülük 69
hareketleri konularında kitaplar hazırlanması da kararla tırılmı tır. Ancak bu büyük kültür ve ilim hamlesi sayılabilecek plânlama uygulamaya konulamamı yani bu eserler basılamamı tır. Türk ocakları, 1927’de, Cumhuriyet Halk Fırkası ile resmî yakınla masını arttırmı tır. 1927’de CHF “ kinci Büyük Kongresi” (15-20 Ekim 1927) toplanmı tır. (4 Eylül 1919’da toplanan Sivas Kongresi,
Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Birinci Kongresi kabul edildi i için Cumhuriyet devrinde yapılan 1927 Kongresi, Mustafa Kemal tarafından kinci Kongre olarak isimlendirilmi tir.) Bu Kongre,
Mustafa Kemal’in Nutuk adıyla kitapla tırılan ünlü konu masını yaptı ı kongredir. (Mustafa Kemal’in Kongre
konu ması, 15 Ekim’de ba layıp 20 Ekim’e kadar yani altı gün; ba ka bir ifadeyle 36 saat 33 dakika sürmü tür. Konu ma metni, aynı yıl (1927), eski harflerle; 1934’te de yeni harflerle kendisi tarafından Nutuk adıyla bastırılmı tır. Nutuk adının, Söylev’e çevrilmesi Atatürk’ün ölümünden çok sonradır.)
23 Nisan 1927’de Türk Ocakları Dördüncü Kurultayı toplanmı tır. Bu Kurultay’da Ocak Tüzü ünde önemli de i iklikler yapılmı tır. Yapılan bu de i ikliklerle, Oca ın “faaliyet alanı Türkiye ile sınırlandırılmı ”; “Cumhuriyet Halk Fırkası ile devlet siyasetinde beraber “ oldu u resmîle tirmi tir. Aynı yıl CHF Büyük Kongresi’nde (15-20 Ekim 1927) Fırka Nizamnâmesi’nde yapılan bir de i iklikle de Türk Ocakları “CHF’nin murakabesi altında bir kurulu ” sayılmı tır. Ayrıca Ocakların, CHF müfetti lerince denetlenmesi istenmi ve bu teklif, sert tartı malara sebep olmu tur. 1927 Türk Ocakları Dördüncü Kurultayı’ndan kısa bir süre önce, 21 Mart 1927’de Türk Oca ı Merkez 70
Binası’nın temeli atılır. (Bu bina, bugünkü Tarihî Türk Oca ı binasıdır. Oca ın elinden adeta gaspedilmi tir) Bina projesi, Ocak üyesi Mimar Âkil Hikmet (Koyuno lu) tarafından çizilmi tir. Temel atma törenine Cumhurba kanı Gazi Mustafa Kemal adına Ba bakan smet Pa a katılmı tır. Türk Ocaklarının 1927 Kurultayı’nda, 1926’da teklif edilen “azınlıkların Türkçe konu ması” konusu, tekrar gündeme getirilen önemli konulardan birisi olmu tur. Daha sonra Atatürk’ün tasvibiyle 1928’de ba latılan ve Devletçe desteklenen “Vatanda ! Türkçe konu ” kampanyası bu tartı maların ürünüdür. Bu kampanyada, söz konusu olan, “Türkçe konu ma”, bazılarının zannetti i veya istismar etti i gibi Türkçe’nin sadele mesinde ırkçı dil anlayı ına dayanan “Arı Türkçe”, ”Öz Türkçe” konu ma de ildir. Daha açık söylemek gerekirse, Türkçe’ye girmi yabancı kökenli bilhassa Arapça, Farsça kelimeleri kullanmama, Türkçe’den atma anlamında de ildir. Bu kampanyada, “Türkçe’den ba ka dil konu an Türk vatanda larının (azınlıkların) Türkçe konu malarının istenmesi” söz konusudur. “Vatanda Türkçe konu ” kampanyası ile , Türkçe’den ba ka dil konu an Türkiye Cumhuriyeti vatanda larının umumî yerlerde Türkçe konu maları istenmi tir. Kampanya ile ilgili olarak, sinema, tiyatro, otel, gazino, lokanta, tren, vapur vb yerlere afi ler asılmı tır. “Vatanda Türkçe konu ” kampanyası, sadece Türk Oca ında ortaya atılan bir fikir olarak kalmamı , devlet politikası olarak uygulanmı tır. Bu politika, Atatük’ün ölümüne hatta 1940’lara kadar sürdürülmü tür. Millî bir devlet olarak “Türk milleti” esasına dayanan Türkiye Cumhuriyeti, “vatanda Türkçe konu ” politikasını, millî bir devlet politikası 71
olarak uygulamı tır. Bu politika, Atatürk döneminin Türkçü - milliyetçi politikalarının bir parçasıdır. Daha 1925’te kendisini ziyaret eden Ocak Kurultay delegelerine, “Vazifemiz Türk vatanı içinde bulunanları behemahal Türk yapmaktır.” diyen Ba bakan smet Pa a da bu ifadelerini, ahsî görü ü olarak de il, resmî politika olarak söylüyordu. Bu uygulamalardan olmak üzere iki örnek üzerinde duralım: . Millî E itim Bakanlı ı (O tarihte Maarif Vekâleti), 25 Eylül 1925’te yayımladı ı bir genelge ile azınlık ve yabancı okullarında 5 saat Türkçe, tarih, co rafya dersi okutulmasının; bu dersleri okutacak ö retmenlerin Türk olmasının ve Bakanlıkça seçilmesinin kararla tırıldı ı duyurulmu tur. Azınlık ve yabancı okullarında, “Türkçe ö retim” konusunda, 1927’de (Ocakların konu üzerinde ısrarla durmasından olacak) daha ileri bir adım atılmı tır. Azınlık ve yabancı okullarında ö retmenlik yapacak ki ilerin anadillerinin Türkçe olması artı getirilmi , Türkçe imtihanında ba arılı olamayan ö retmenlerin i ine son verilmi tir. “Vatanda Türkçe konu !” kampanyası, bir devlet politikası olarak, bizzat Cumhurba kanı Mustafa Kemal tarafından da yurt gezilerinde gündeme getirilmi tir. 17 ubat 1931’de Adana Türk Oca ında, dil-milliyet ba lantısı ve Türkçe konu ulması konusunda Ocaklı gençlere öyle hitap etmi tir: “Muhterem arkada lar, Bir arkada ımız ‘Biz milliyet fikirlerini da ıtıyoruz.’ dedi. Tabiî bu yolda öteden beri sarfedilen gayretlerin devam edece ine üphe yoktur. 72
Yalnız, milliyetin çok bariz vasıflarından biri dildir. Türk milletindenim diyen insan, her eyden önce ve behemehal Türkçe konu malıdır. Türkçe konu mayan bir insan, Türk dü üncesine ba lı oldu unu iddia ederse, buna inanmak do ru olmaz. Hakbuki Adana’da Türkçe konu mayan 20.000 ‘den fazla vatanda vardır. E er Türk Oca ı buna müsamaha gösterirse, gençler, siyasî ve sosyal kurulu lar bu durum kar ısında duyarsız kalırsa, en a a ı yüz seneden beri devam edegelen bu durum, daha yüzlerce sene devam edebilir. Bunun neticesi ne olur?” (...) Efendiler, herhangi bir felâket günümüzde bu insanlar ba ka dille konu an insanlarla el ele vererek aleyhimize hareket edebilirler. Türk Ocaklarımızın ba lıca vazifesi bu gibi unsurları -ki bunlar Türk vatanda ıdırlar, halde ve atide talih ve mukadderatımız birdir- bizim dilimizi konu an hakiki Türk yapmaya çalı maktır...”
(Atatürk ve Türk Dili- Belgeler 1,TDK,s.361; Füsun Üstel,Türk Ocakları,s.366) (Not: Atatürk devrinde azınlıkların Türkçe konu maları konusunda takip edilen millî devlet politikası, bugün Atatürkçü ve Cumhuriyetçi geçindi i halde, ‘Herkes kendi dilini istedi i gibi kullanabilmeli’ ‘ana dilde yayın hakkı’ ‘Türkiye mozayi i’ vs diyerek, millî ve üniter devlet yapısını yıpratıp yok etmeye çalı anlara hatırlatılır.)
Türk Ocaklarının 1926, 1927, 1928 Kurultayları’nda gündeme getirilen “azınlıkların Türkçe konu maları” fikir veya tekliflerini, öyle özetlemek mümkündür: -Ocaklar, millî kültürü geli tirmek ve azınlıklar arasında Türkçe konu mayı yagınla tırmak için daha çok çalı malıdır. 73
-TBMM, Türkçe dı ında dille konu mayı yasaklayıcı kanunlar çıkarmalı, belediyeler bu konuda karar almalıdır. - Umumi yerlerde Türkçe konu mayanlar hakkında cezaî yaptırımlar uygulanmalıdır. “Vatanda Türkçe konu ” kampanyasından sonra, bazı istenmeyen olayların meydana gelmesi üzerine, Türk Ocakları Merkez Heyeti, Hakimiyet-i Milliye gazetesinin 9 Nisan 1928 tarihli nüshasında bildirildi ine göre öyle bir tebli (beyannâme- açıklama) yayımlamı tır: “Türk Oca ı, bütün vatanda ların Türkçe konu masını bir emel telâkki eder; ancak bu maksadın husulü için cebir ve iddet kullanılmasını tavsiye etmek öyle dursun, tasvip bile etmez. Son zamanlarda memleketin muhtelif kö elerinde meydana gelen vakalarla müesseselerimiz arasında en ufak bir alâka mevcut de ildir. Türk Oca ı, Türkçe’nin tamimi (yayılması) için lisan dershaneleri açmak suretiyle bu maksada, hizmet etmektedir. Merkez Heyeti, bu seri tefehhüme mahal kalmamak için bu nokta-i nazarını ilân etmeyi bir vazife bilmi tir.” 1927’de toplanan Kurultay’da Merkez Heyeti Genel Sekreteri Hasan Ferit (Cansever) yaptı ı konu mada, Türk milliyetçili i ile Komünizm (bol evizm) ve Fa izm ili kisi üzerinde durur. Ocaklıların Komünizm ve Fa izm’e kar ı olduklarını belirterek unları söyler: “...Ocaklı, komünist cereyanın memlekete girmemesi için muhafızlık vazifesini deruhte etmeli ve Ocaklı denilince komünizm aleyhtarı anla ılmalıdır. 74
(...) Ocaklı Fa izm taraftarı olamaz. Bu cereyana kar ı da cephesini almalıdır.” 1927 yılında toplanan Türk Ocakları Dördüncü Kurultayı’nda “Türk Ocakları Yasası”nın bazı maddeleri yapılan de i ikliklerle öyle kabul edilmi tir : “2. Madde: Türk Oca ının maksadı, millî uurun kuvvetlendirilmesine, medenî ve sıhhî tekâmülün teminine, ve millî iktisadın inki afına çalı maktır. Türk Ocaklarının fiilen i tigal sahası, Türkiye Cumhuriyeti hudutları dahiline münhasırdır. 3. Madde: Cumhuriyet, milliyet, muasır medeniyet ve halkçılık mefkûrelerini takip eden Türk Oca ı, bu mefkûreleri tahakkuk ettirmekte olan Cumhuriyet Halk Fırkası ile devlet siyasetinde beraberdir. Türk Oca ı bu mefkûreleri ne ir ve telkin için ilim, hars ve içtimaiyat sahasında mücadele ve mücahede eder; hiçbir Ocaklı, Oca ı ahsî ve siyasî ihtirasına âlet ve saha ittihaz edemez.” Türk Oca ı Yasası’nda (Ocak Tüzü ünün adı, Yasa’dır) yapılan bu de i iklikle, Oca ın faaliyet alanı Türkiye sınırları ile sınırlandırılmı olmaktadır. Bu sınırlama, Ocak tarihinde dönüm noktalarından biridir. Bu sınırlamanın dı politika ile de yakın ilgisi vardır. Türk milliyetçilerinin Orta Asya Türklü ü ile ilgilenmeleri, Komünist Sovyetler Birli i’ni (Rusya) daima rahatsız etmi tir. Hatta Ocaklılara, Sovyet yetkililerince “Asya kundakçıları” bile denilmi tir. Nitekim 8 Ocak 1928’de yaptı ı bir konu mada Hamdullah Suphi Türk milliyetçili i ile ilgili 75
görü lerini, ovenizm ve fütuhatçılık (Turancılık) suçlamalarına da cevap vererek öyle ifade etmektedir: “Türk Oca ı millî hudutları haricinde fiilî hiçbir i tigal sahası kabul etmemi ve etmeyecektir. Türk Oca ı harsî (kültürel) ve içtimaî (sosyal) bir hareketi temsil eder.(...) Türk Oca ının temsil etti i harsî ve içtimaî milliyetperverlik silahsızdır.” 1927’de toplanan Türk Ocakları Dördüncü Kurultay’ında Mehmet Emin Beyin (Yurdakul ?) teklifi üzerine her yıl Türk Yılı adıyla bir Yıllık yayımlanması kararla tırılmı , hazırlama görevi de Yusuf Akçura’ya verilmi tir. Bu karar üzerine hazırlanıp 1928’de yayımlanan Yıllık’ta, Yusuf Akçura, “Türkçülü ün Tarihi” adlı uzun makale yayımlamı tır. Yusuf Akçura’nın bu uzun makalesi (yazısı), bugün de Türk milliyetçili i ve Türk milliyetçili nin tarihî geli imi için önemli bir kaynaktır.
(Akçura’nın bu yazısı veya eseri,1978’de Sakin Öner tarafından “Türkçülük -Türkçülü ün Tarihî Geli imi-” adıyla ; 1981’de de Kültür Bakanlı ı yayınları arasında da Nejat Sefercio lu tarafından hazırlanarak “Yeni Türk Devletinin Öncüleri” adıyla yayımlanmı tır. Özellikle Türk milliyetçilerinin okuması gereken önemli eserlerdendir.)
Türk Ocakları ve Ocaklılar, 1928, 1929 ve 1930 yıllarında, azınlıkların Türkçe konu maları, Türk kültürünü benimsemeleri, yerli malı kullanılması, Türk iktisadî hayatının güçlendirilmesi için Türk sanayici ve tüccarının desteklenip geli tirilmesi, Türk gençli inin bedenen ve fikren e itilip millî uurla yeti tirilmesi konularında faydalı çalı malar yapmı lardır. 1928 yılı kültür hayatımız bakımından önemli bir de i ikli e sahne olmu tur. Bilindi i gibi 1928, Harf
76
nkılâbı’nın yapıldı ı yıldır. Ocaklı Türk milliyetçisi ilim ve fikir adamları, Me rutiyet devrinden beri alfabenin de i tirilmesi konusunda tartı malara katılıyor, olumlu- olumsuz çe itli görü ler ileri sürüyorlardı. Bu konuda tam bir fikir birli i içinde de ildiler. Alfabe de i tirme, “millî kültürün devamlılı ı açısından” olumsuz sonuçlar do urabilecek önemli bir kültür hareketidir. Bu sebeple, millî kültür üzerinde hassasiyeti olanlar, bu konuda, olumsuz veya tereddütlü görünüyorlardı. (Me rutiyet yıllarında, Alfabe de i tirme hatta
Lâtin alfabesini alma konusunda sadece çtihat dergisini yayımlayan Abdullah Cevdet gibi toptan “Batıcı” bazı aydınlar tereddüt göstermiyordu.)
Milletimiz, tarih boyunca Türkçe’yi 15 civarında alfabe ile yazmı tır. Tarihimizde alfabe- yazı de i tirme olmu ; ancak bu de i meler, genellikle “serbest kültür de i meleri” eklinde olmu tur. Yani de i me, herhangi bir tarihte herhangi bir makam veya merci tarafından yapılmayıp, siyasî, dinî, kültürel sebeplerle zaman içinde kültür etkile imi eklinde olmu tur. Ancak, 1930’larda Sovyetler Birli i döneminde, Orta Asya Türkleri’nin Kiril Alfabesi’ne geçi i “mecburî kültür de i mesi” eklindedir. Türkçe’nin yazılması için slâmiyet’in kabulünden sonra kullandı ımız Arap Yazısı sisteminin Türkçe’nin ses yapısı açısından “uygun bir yazı sistemi olmadı ı” , Tanzimat devrinden itbaren özellikle Antepli Münif Pa a’nın Mecmua-yı Fünûn’daki (1862) yazısından beri hem Türkiye Türkleri hem de Orta Asya Türkleri arasında tartı ılan bir konu idi. Alfabe -Türkçe’nin uygun bir alfabeyle yazılması- konusu, en son olarak da 26 ubat 1926’da Birinci Bakü Türkoloji Kongresi’nde
77
tartı ılmı , Türkçe için Lâtin Harfli bir yazı sisteminin uygun oldu u kararına varılmı ; Lâtin Harflerini kabul etmeleri için Türk topluluklarına tavsiye ve ça ırıda bulunulmu tur.
(Bu ünlü Kongre’ye yerli yabancı 131 delege katılmı tı. Bunların 98’i Türk’tü. Kongre’ye Türkiye’den Fuad Köprülü ve Hüseyinzâde Ali(Turan) katılmı lardır.)
Lâtin Harfli yazıya ba ta Azerî Türkleri olmak üzere bir çok Asya Türk toplulu u Türkiye’den önce geçmi lerdi. Türkiye Cumhuriyeti’nde de Atatürk’ün direktifleri ile Hükümet, Alfabe nkılâbı için harekete geçerek Haziran 1928’de, “Dil Encümeni” kurdurmu tur. Gerekli ara tırma ve çalı malardan sonra, 1 Kasım 1928’de TBMM 1353 sayılı “Türk Harflerinin Kabul ve tatbiki Hakkında Kanun”u kabul ederek Harf nkılâbını yapmı tır. Atatürk, Harf inkılâbı ile, esasen 70 yıllık bir tartı maya son vermi tir. Alfabe de i tirme konusunda, Me rutiyet’ten beri Ocaklı Türk aydınları arasında tereddütler ya anmı tır. Lehte ve aleyhte görü ler vardır. Meselâ, Halide Edip, Ziya Gökalp, Necip Asım, Fud Köprülü, Yahya Kemal, önceki yıllarda de i ikli e pek taraftar olmayan görü ler beyan etmi lerdir. Meselâ Ünlü bilgin Köprülüzâde Fuad, 2 Aralık 1926’da stanbul Türk Oca ında “Dil ve Harf Meseleleri” hakkında bir konferas vermi ; konu masında Alfabe de i tirmenin do urabilece i mahzurları belirtmi tir. Türk Ocaklarında konu en son Nisan 1928’de toplanan Be inci Kurultay’da görü ülmü tür. Kurultay’a sunulan Türk Ocakları Hars Heyeti Raporunda u görü lere yer verilmi tir: Hars Encümeni’nin bilhassa me gul oldu u i lerden biri de yazı meselesi olmu tur. Lâtin Harfleri’nin
78
Türkçe’ye tatbiki hakkındaki cereyana kar ı ilmî tetkike lüzum gören Encümen, bu tatbikin lehinde ve aleyhinde bulunan mütehassıslara ayrı ayrı müracatla kendilerinden tezlerini müdafaa yolunda yazacakları bir eser almayı temin etti. Bunlardan ikisi mevcut, di er biri de alınmak üzeredir. Lâtin Harflerine ait bu üç eser bir arada tetkik edildikten sonra Encümen bunlardan çıkarılacak neticeyi en ziyade mütehassıs addetti i a’zaya tetkik ettirerek bu meseleyi nihaî bir ekilde ortaya koyacaktır.” 1928 Kurultay’ına sunulan Hars Heyeti Raporu’ndan da anla ılaca ı gibi, Türk Oca ı Merkez Heyeti, Harf nkılâbı konusunda, lehte veya aleyhte kesin bir karar belirtmemektedir. (Bu tarihte -Nisan 1928- henüz Hükümet de
harekete geçmemi tir. Hükümet’in Alfabe Encümeni, belirtti imiz gibi Haziran 1928’de kurulmu tur.) Ancak A ustos 1928’de
destekledi ini Türk Ocaklarının Harf nkılâbı’nı görüyoruz. Çünkü 20 A ustos 1928’de Ocak Merkez Heyeti, Harf nkılâbını destekleyen bir bir genelge yayımlamı tır. Söz konusu genelgede u görü lere yer verilmektedir: “Aziz karde lerimiz, Lisanımıza büyük bir inki af verecek ve Türk’ün her sahada tecelli eden kudretini lisan sahasında da gösterecek olan yeni harflerimizin her sınıf halkımız tarafından süratle ö renilmesi hepimiz için bir mefkûre olmalıdır....Yeni harflerimiz sayesinde lisanımız taammüm edecek ve okumak bilmeyenler kısa zamanda bu saadete nail olacaklardır......Ocakların derhal seferber olmaları ve bütün halka rehberlik etmeleri 79
lâzımdır... Bunun için kuslar açılmalıdır. Açılacak kurslar Lâtin harflerini eskiden biraz bilenler ve hiç bilmeyenler olmak üzere iki devrede düzenlenmelidir...Elifbamızın son eklini leffen size gönderiyoruz. Dersleri bu esaslar dahilinde yapmalıyız. Her Ocaklının bu i le alakasını temin etmenizi ve kursa katılanların sayılarını peyderpey bildirmenizi rica ederiz aziz karde lerimiz “ Merkez Heyeti Reisi Nâmına Umumi Kâtip zzet Ulvi Türk Ocakları, bütün ubeleri ile Türkçe’nin yaygınla tırılması için çalı tıkları gibi 1 Kasım 1928’de kabul edilen Lâtin harfli yeni “Türk Alfabesi”nin vatanda lara ö retilip okuma-yazmanın yaygınla tırılması için de çalı mı lardır. 1929 yılının ilk aylarında Türk Ocaklıların 50.000 ki iye okuma yazma ö rettikleri, Ocak yetkililerince açıklanmı tır. Bu çalı malar sırasında, devletten maddî ve manevî büyük destek görmü lerdir. Bu arada CHF ile yakınla ma da açık bir hale gelmi tir. Bu yıllarda Ocak, CHF’nin “kültür ubesi” olarak görülmeye ba lanmı tır. 1928 yılı Kurultayı’nda seçilecek Türk Oca ı Merkez Heyeti üyeliklerine aday olacakların CHF Genel Sekreteri, TBMM Ba kanı, Türk Ocakları Merkez Heyeti Ba kanı ve Ba bakandan meydana getirilen bir komisyon tarafından kararla tırılması, durumu aydınlatması bakımından önemlidir. 1927’den itibaren giderek CHF kontrolüne girdi i görülen Türk Ocaklarının bu durumu, Ocak içinde tartı malara da sebep olmu tur. Bu tartı maların en serti, 1928 Kurultayında Genel Ba kan Hamdullah Suphi ile 80
Re it Galip arasında geçmi tir. Re it Galip, Oca ı tamamen CHF’ye ba lama taraftarıdır. Hamdullah Suphi, Re it Galibe kar ı yaptı ı konu mada, “Bu zat Ocakları kendi ihtirasına âlet etmek istiyor. Bu zat, Ocakları bir siyaset yuvası haline getirmek sevdasındadır.” demektedir.
(Re it Galip, Ocak içinde, genellikle muhalif görü ler ileri sürmü ; Ziya Gökalp ile de ters dü mü tü. Köycülük programı çalı maları ile tanınan Re it Galip, Oca ın 1931’de kapatılması veya CHF’ye katılmasında da önemli rol oynamı tır.)
1930 yılının Türk Oca ı açısından önemli olaylarından biri, 1926’dan beri yapılmasına çalı ılan ve 1927’de temeli atılan “Türk Oca ı Merkez Heyeti Binası” nın tamamlanarak hizmete açılmasıdır. Yeni bina 23 Nisan 1930’da gösteri li bir törenle açılmı , arkasından da 1930 yılı Kurultayı toplanmı tır. Bu Kurultayın bazı oturumlarına Cumhurba kanı Mustafa Kemal de katılmı tır. Türk Ocaklarının 1930’da toplanan Altıncı Kurultayı’ndaki en önemli geli me, Ocak bünyesinde “Türk Tarih Heyeti” kurulmasına karar verilmesidir. Kurultay’ın son günü toplantısında (28 Nisan) söz alan Türk Oca ı Aksaray delegesi Âfet Hanım ( nan), yaptı ı konu mada , “Be eriyetin en yüksek ve ilk medenî kavmi Türklerdir.” diyerek, Türkler’in medenîli ini ve medeniyete hizmetlerini anlatmı , Sümer, Akat, Hitit, Asur, Etrüsk vs. kavimlerin Türk kökenli oldu unu savunmu tur. Bu görü ler, ileride bahsedece imiz Türk Tarih Tezi’ni yansıtmaktadır. Sadece Afet nan’ın görü leri de ildir. Bu konu ma, âfet nan’ın bildirdi ine göre Kurultay’a sunulmadan önce Atatürk tarafından Çankaya Kö kü’ne davet edilen bazı Kurultay üyelerine
81
sunulmu , Atatürk’ün onayından da geçmi tir. Bu konu madan sonra, Âfet Hanım ve 40 arkada ının Genel Kurul’a sundu u, “Türk tarih ve medeniyetini ilmî bir surette tetkik etmek için hususî ve daimî bir heyetin te kiline karar verilmesi ve bu heyetin azasını seçmek selâhiyetinin Merkez Heyeti’ne verilmesi” eklindeki teklif, aynı gün oy birli i ile kabul edilerek “Türk Tarihi Heyeti” kurulması, Türk Oca ı Yasası’na 84. Madde olarak eklenmi tir. Türk Tarih Kurumunun çekirde ini te kil edecek olan “Türk Oca ı Türk Tarihi Heyeti” 4 Haziran 1930’da toplanmı ve u üyelerden kurulmu tur: Tevfik Bey (Bıyıko lu):..Ba kan,
(Cumhurba kanlı ı Genel sekreteri) Yusuf Akçura .......... ..2. Ba kan (Türk Oca ı Kurucularından) Samih Rıfat ..............2.Ba kan, (Daha sonra TDK Ba kanı) Re it Galip Bey ......... Genel Sekreter, Üye Vasıf Bey (Çınar),
Sadri Maksudî (Arsal), “ Yusuf Ziya (Özer), “ Ragıp Hulusi (Özdem), “ Mükrimin Halil (Yınanç), “ smail Hakkı (Uzunçar ılı), “ Hamit Zübeyr (Ko ay), “ Re it Saffet (Atabinen), “ Halil Ethem (Eldem), “ Zakir Kadiri (Ugan) “ Çalı malarını bir yıl sürdüren Türk Tarihi Heyeti, bu süre içinde “Türk Tarih Tezi”ni olu turmu ; Tez’in esaslarına göre Türk tarihinin çerçevesini ortaya koyan “Türk Tarihinin Ana Hatları “ adlı 606 sayfalık bir 82
eser hazırlamı tır. Türk Tarih Tezi, Mustafa Kemal (Atatürk’)ün Türk milleti ve Türk tarihi anlayı ını da ortaya koyan görü tür. Bu Teze göre, “ nsanlı ın ilk medenî kavmi Türkler’dir. Türkler’in asıl yurdu Orta Asya’dır. Medeniyet, Orta Asya’dan Türkler’in göçleriyle dünyaya yayılmı tır. Bundan dolayı, Ön Asya ve Anadolu’da kurulmu medeniyetlerin kayna ı da Türklerdir. Zaten, Sümerler, Asurlar, Hititler, Akatlar, vs de Türk kökenlidir. Onun için bugünkü Anadolu Türklü ü, buraya (Anadolu’ya) çok eski asırlarda gelmi tir. Yani Türkler, Anadolu’ya 1071’de gelip buraları sonradan i gal eden barbar bir kavim de ildir. Anadolu, ezelî ve ebedî Türk yurdudur.” Türk Tarih Tezi, Atatürk’ün, “ Türkleri sarı ırka mensup, ikinci sınıf, medeniyet kurma kabiliyeti olmayan barbarlar.” olarak gören ve Anadolu’dan atılmasını savunan Batı anlayı ına kar ı geli tirilmi bir kar ı tezdir. Tarihte ve bugün Avrupalılar’ın bahsettikleri ve üzerinde kitaplar yazdıkları bir “ ark Meselesi” vardır. Buradaki “ ark”, esas itibariyle Türk Dünyası yani Avrupa’nın (do usu) arkıdır. Avrupa için tarihte ve bugün, bitmez tükenmez gaye, “ ark”a (Özellikle Türk slâm dünyasına) hâkim olmak, Batı Türklü ünü mümkün oldu u kadar geldi i Asya’ya do ru geri sürmek veya yapılabilirse asimile etmektir. Özellikle Anadolu co rafyası, Hristiyan Batı için Türkler’e bırakılamayacak kadar önemlidir.”
(Bugün küreselle me, Avrupa Birli i uyum paketleri, etnikçilik ve mozaikçilik vb fikir ve propagandaları bu açıdan da de erlendirmek gerekir.)
te Mustafa Kemal’in (Atatürk’ün) Türk Ocaklarında Türk Tarih Kurumunu kurdurup geli tirdi i
83
“Türk Tarih Tezi”, bu “ ark Meselesi”nin anti tezidir. Bu Tez’e göre Sümer, Eti vb kavimlerin Türk asıllı sayılması bunun içindir. Bugün yaygın bir propaganda yaparak, Türkiye’yi etnik parçalara ayırmaya çalı anlar ve “Mozaikçi - Mavi Anadolucu”ların görü lerinin Atatürk ve onun millet ve tarih anlayı ı ile bir ilgisi yoktur. Atatürk’ün Tarih Tezi’nde Türklü ün asıl kayna ı orta Asya’dır. Halbuki Mozikçi Anadolucular, bunu reddediyorlar. Anadolu co rafyasına gelen atalarımızdan “bin yıl önce do udan gelen bazı göçmenler” olarak bahsediyorlar. (Bak. smet Zeki
Eyübo lu, Tanrı YaratanToprak Anadolu, 1990,s329-330)
Kısaca Atatürk’ün Tarih Tezi’nde Türklü ün kayna ı Orta Asya’dır. Nitekim “Güne Dil Teorisi” de aynı anlayı a dayanır. Bütün bunlardan anla ılaca ı gibi bazılarının, Atatürk’ün adını da karı tırarak ileri sürdü ü “mozaikçilik”, “Mavi Anadoluculuk”, “Hititçilik” Atatürkçü tarih ve millet anlayı ına tamamen zıttır. Atatürk’ün tarih tezinde Batı veya Türkiye kayna ı Orta asya’dır. Türkiye Türklü ünün Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkı da Türk milletidir. Türk Ocakları’nda kurulan Türk Tarih Heyeti, Türk Ocaklarının CHF’ye iltihakından sonra, 15 Nisan 1930’da dernek haline getirilerek, bugünkü Türk Tarih Kurumu halini almı tır.
84
CHF’ye ltihak Yahut Türk Ocakları Kapatılıyor (10 Nisan 1931) 1930 yılı Türkiye’de önemli geli melere sahne olmu tur. Dünya ekonomik buhranı, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kurulması, Menemen olayları, Cumhuriyet yetkililerinde, inkılâpların yerle mesi konusunda bazı üpheler uyandırmı tır. Bu durum CHF’yi âdeta yeniden yapılanmaya yöneltmi tir. Bu yöneli , “bütün Cumhuriyetçi güçlerin bir elde toplanması” anlayı ına dayandırılır. Bu anlayı , CHF’yi 1950’ye kadar sürecek otoriter “tek parti yönetimi”ne götürecektir. Atatürk, 1930 ve 1931 yılları içinde çıktı ı yurt gezilerinde Türk Ocaklarını da ziyaret etmi , Ocaktan ve Ocaklılardan övgü ile söz etmi tir. Bu arada bazı Ocak ubelerinin ve Ocaklıların muhalefet partisi olarak 85
kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası’na taraftar görünmesinden de memnun olmamı tır. Bu duruma kar ı, meselâ Aydın ubesinde “Türk Ocaklarının CHF’nin kültür ubesi oldu unu” hatırlatmı tır. Balıkesir’de ö retmenlere, Türk Oca ında birle melerini, Mersin’de “Gençler Birli i” üyelerine Türk Oca ına katılmalarını söylemi tir. Türk Ocakları,1931’de 260’ı geçen ubesi, 30.000 ‘i a kın üyesiyle memleketimizin en güçlü sivil kurulu u durumundadır. Üyeleri, seçkin, kültürlü, genç ve cevvaldir. Atatürk, son yurt gezilerinde bunu yakından tespit etme imkânını bulmu tur. Ankara’ya döndü ünde, nkılâpları kökle mesinde, Ocakların kadrolarından daha iyi faydalanmak gerekti ini dü ünür. Hatta bu konuda çi leri Bakanı ükrü Kaya’dan ö renildi ine göre, dü üncesini öyle ifade etmi tir: “Bizim te kilâtımız fikir bakımından tamamen bize yabancı insanlardan te ekkül etmi ; asıl inkılâpçı zümreyi Türk Ocaklarında gördüm. Yapılacak ey, bu partiyi kapatmak Türk ocaklarını kendi partimiz olarak tutmak ve Hamdullah’ı da umumî kâtip yapmak.” Ankara’ya dönü ünde bu fikirlerini bazı partililere ve smet Pa aya açmı tır. Ancak bir süre sonra Türk Ocaklarını kapatarak CHF’ye iltihak ettirmek ve yerine “Halkevleri” kurmak fikri ortaya çıkar. Türk basınında Türk Ocakları’nın kapatılaca ı konusunda gayr-i resmî ilk haberler 20 Mart 1931’de duyurulur. Bu tarihten sonra yayılan haberlerde, Ocakların tarihî görevlerini tamamladı ı, Oca ın
86
savundu u fikirlerin CHF tarafından zaten uygulandı ı, vs yorumları yeniden yapılmaya ba lanmı tır. Türk Ocaklarının kapatılmasına veya CHF’ye iltihakına dair basında çıkan ilk haberlerden sonra, konu 24 Mart 1931’de Çankaya’da yapılan bir toplantıda de erlendirilir. Cumhurba kanı Mustafa Kemal’in Celâl Bayar, Sadri ba kanlı ını yaptı ı toplantıya Maksudi, Mahmut Soydan, Dr. Re it Gailp, Vasıf Bey (Çınar) ve Hamdullah Suphi katılır. Toplantı sonunda, konu ile ilgili bir rapor hazırlanması kararla tırılır. Hazırlanan raporda, “Ocakların artık yapacak i i kalmadı ı” belirtilir. Bu raporun hazırlandı ı toplantıda esas olarak Hamdullah Suphi’nin ikna edilmeye çalı ıldı ı, sonradan verilen bilgiler arasındadır. Çünkü Hamdullah Suphi, Ocakların kapatılmasına kar ıdır. Vasıf Bey (Çınar) ve bilhassa Hamdullah Suphi’ye muhalif olan Dr. Re it Galip kapatılma taraftarıdır. Ocakların kapatılmasına dair hazırlanan raporu, zoraki imzalamak durumunda kalan Hamdullah Suphi, “(Mustafa Kemal’e) ahıslarına kar ı muhalefetten endi e ediliyorsa müsaadeleriyle kendimin Cenubî Amerika’ya hicret etmeyi bile bu te ekkülün istiklâli adına göze alabilece imi anlattım.” demektedir. Türk Ocaklarının kapatılmasına karar verilen 24 Mart 1931’deki toplantıdan sonra Cumhurba kanı Gazi Mustafa Kemal, kapatılma gerekçesini, Ru en E ref’e verip yayımlattı ı beyanatında öyle açıklamı tır: “Milletlerin tarihinde bazı devirler vardır ki muayyen maksatlara eri ebilmek için maddî ve manevî ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı istikamete sevk etmek lâzımdır. Memleketin ve inkılâbın içeriden ve dı arıdan gelebilecek tehlikelere 87
kar ı masûniyeti için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması lâzımdır. Teessüsü tarihinden beri ilmî sahada, halkçılık ve milliyetçilik akidelerini ne ir ve tamime sadakatle ve imanla çalı an ve bu yolda memnuniyeti mucip hizmetleri sebketmi olan(daha önce yapmı ) Türk Ocaklarının aynı esasları siyasî ve tatbikî sahada tahakkuk ettiren fırkamla ve bütün manası ile yek vücut olarak çalı malarını münasip görürüm. Bu kararım ise, millî müessese hakkında duydu um itimat ve emniyetin ifadesidir. Aynı cinsten olan kuvvetler mü terek gaye yolunda birle melidirler.”
(25 mart 1931 tarihli gazetelerde yayımlanmı tır. Bak Türk Ocakları Tarihi,C.1 Ank 1998.s.382-83)
Türk Ocaklarının kapatılmasına karar verildi i gün, ubelere ve Ocak Kurultay delegelerine, 10 Nisan 1931 günü Ola anüstü Kurultay yapılaca ını duyuran öyle davetiyeler de gönderilir. Davetiyede denilmektedir: “Türk Ocaklarının Halk Fırkası ile birle mesi hakkında bir karar ittihaz edilmek üzere Kurultay azasının fevkalâde olarak 10 Nisan’da toplanması Merkez Heyeti’nce takarrür etmi tir.” Türk Ocakları Merkez Heyeti’nin daveti üzerine 10 Nisan 1931’de ola anüstü toplanan Kurultay’da, “Ocakların feshine ve sahip oldu u bütün hakların ve mal varlı ının Cumhuriyet Halk Fırkası’na devredilmesine” oybirli i ile karar verilmi tir.
88
Türk Ocaklarının kapatılmasına karar verildi i gün basında, Genel Ba kan Hamdullah Suphi’nin de elçilik göreviyle yurt dı ına gidece i haberleri yayılmı tır. Nitekim 25 Mayıs 1931 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnâmesi ile Hamdullah Suphi, Bükre Orta Elçili i’ne tayin edilmi tir. Türk Ocaklarının yerine Cumhuriyet Halk Fırkası’na ba lı, gençlik ve kültürle ilgili bir yan kurulu olarak dü ünülüp kurulmu bulunan Halk Evleri geçirilmi tir. Halk Evlerinin ba ına da Türk Ocaklarının kapatılmasında rolü bulunan Dr. Re it Galip getirilmi tir. Me rutiyet ve Millî Mücadele dönemleri ile ve Cumhuriyet’in kurulu yıllarından 1930’lara kadar memleketimizin en dinamik, çalı kan ve güvenilir, en yaygın gönüllü millî bir fikir kurulu u, olarak çalı malar yapan, en seçkin Türk aydınlarını bünyesinde toplayan 276 ubesi ve 30.000 üyesi bulunan Türk Ocakları, daha önce de anlattı ımız gibi önce kademe kademe Cumhuriyet Halk Fırkası’nın kontrolü altına alınmı veya alınmaya çalı ılmı , sonra da kapatılmı tır. Kapatılmasını veya CHF’ye iltihakını Ocaklılar istememi , CHF istemi tir. Darülfünûn’dan Hamdullah Suphi’nin Ö rencisi ve Ocak dare Heyetlerinde çalı mı olan Burhanettin Develio lu, Ocakların kapatılması kar ısındaki durumlarını ve duygularını öyle anlatıyor: “Türk Ocakları Kurultayı’nı davet ediyoruz. Halk Partisinin çabası ile Mebuslar kendi bölgelerindeki Türk Ocaklarından delege olduklarına dâir belgeler alarak Ankara’da toplanıyor. Hemen hiç bir Ocak kendi aralarından bir delege göndermiyor. Çünkü hepsi mâtem 89
içindedir. Kurultay toplanıyor. Akhisar Mebusu Mustafa Fevzi Efendi, bu hareketin hukukî tarafını düzenleyen bir karar sureti hazırlıyor. Kendi kendini kaldıran Türk Ocakları, bütün mal ve mülkünü Halk Partisine bıraktı ına dâir bir tutanak düzenliyor. Artık her ey tamamdır. Bu kararlar alınırken toplantıda bulunma a tahammülümüz yok. Cemil Uybadın, Adliye Vekili Mahmut Esat (Bozkurt) ile beraber Oca ın muhte em büyük mermer kapısı önünde bekliyoruz. Rahmetli Mahmut Esat Bey’in gözlerinden ya lar damladı ını bugün bile bütün canlılı ı ile hatırlıyorum. Artık, o zamanlar çok kullanılan bir deyimle Türk Oca ı da tarihe karı mı tır.” Türk Ocaklarının kapatılmasını Oca ın tarihî Ba kanı Hamdullah Suphi de istememi tir. Oca ın kapatılması için Çankaya’da yapılan toplantıda, Dr. Re it Galip ve Vasıf Bey (Çınar) “Oca ın tarihî vazifesini savunmu lardır. Hamdullah Suphi tamamladı ını” ise fikrini öyle ifade etmi tir: “Pa am, Vasıf ve Re it Galip Bey arkada larım yanılıyorlar. Bir mektebin, bir hastahanenin hiç bir zaman vazifesi bitmez. Yeni nesiller gelir, mektep devam eder. Yeni hastalar gelir, hastahane devam eder. Ünyon Fransez, Kasa talyana yüzlerce seneden beri de il yalnız memleketlerinin sınırları içinde, yabancı ülkelerde de kendi millî kültürlerinin yayılması için çalı ıyorlar.” Hamdullah Suphi, bütün çabalarına ra men Ocakların kendisini feshederek CHF’ye iltihakını önleyememi tir. Türk Ocakları kapatıldı ı zaman 267 ubesi, 32.000 üyesi bulunmaktaydı. (Ocak Tarihi C.1.s363)
90
Oca ın Kapatılmasna Dair Yorumlar Türk Oca ı Niçin Kapatıldı ? Ocaklıların istememesine ra men Türk Oca ı niçin kendi kendisini feshedip CHF’ye iltihak ederek kapatılmasını istemi veya kapatılmı tır. Bu konuda, Türk Ocaklıların ve ara tırmacıların de i ik yorumları vardır. Bu yorumlar içinde birden çok sebep gösterilmektedir. Bunları u noktalarda toplamak mümkündür. 1- Ocakların ve Ocaklıların Sovyetler Birli i (Rusya) içinde kalan Türk toplulukları ile yakından ilgilenmeleri: Türk Ocaklarının veya bazı Ocaklıların savundu u milliyetçilik anlayı ının “ırkçı ve Turancı” bir anlayı a dayandı ı, Ocaklarda Türk gençlerine cihangirlik duyguları a ılandı ı, Ocakların Rusya’dan kaçan Türklerin u rak yeri oldu u, iddia edilerek bu 91
durumların, Sovyetler Birli i’nde rahatsızlık yarattı ı ileri sürülmü tür. Hamdullah Suphi, bu konuda, “Bazı memleketlerin sefirleri Oca ı daima endi e veren faaliyetlerin merkezi olarak bilirler ve ufak fasılalarla Hariciye Vekâletine gelerek müessesemizden ikâyette bulunurlardı... Türk millî uurunun kendi memleketlerine girmesini tehlike sayıyorlardı. imal memleketlerinden birinin Bahriye Nezareti, ne retti i salnâmede Türk Ocaklarını Asya kundakçıları diye kaydeder.” demektedir. Nitekim, 1923 - 1934 arası Türkiye’de bulunan Rusya’nın Ankara büyük elçisi .Z. Suritch (Suriç) yolda , Ocakların yapı ve çalı malarından duydu u rahatsızlı ı resmen Dı i leri Bakanı Tevfik Rü tü’ye (Aras) bildirerek tedbir alınmasını istemi tir. 2- Türk Ocaklarının Cumhuriyet Halk Fırkasına büyük bir rakip olabilece inin dü ünülmesi: Türk Ocakları, memleketimizin genel durumu göz önüne alındı ında, dinamik, bilgili, aydın bir kesimi temsil ediyordu. 276 ubesi ve 30.000’i a kın üye sayısı ile Türk Ocakları bir entelektüel güç merkezidir. Di er taraftan, Özellikle 927’den sonra Devlet ve Cumhuriyet Halk Fırkası ile Ocakların iç içe bir yapısı vardı. Türk Ocakları, tüzü ü gere i, siyasî i lerle u ra mayan bir fikir ve kültür kurulu udur. Ancak Ocakların güçlü durumundan, Ocakların nüfuzundan faydalanan veya faydalanmak isteyen bazı Ocak üyeleri de olabiliyordu. Oca ın bu nüfuzlu durumu ve bu nüfuzunun zaman zaman CHF aleyhine kullanılması, Ocakları, bir yan kurulu u gibi de erlendiren CHF yöneticilerini tedirgin ediyordu. Ocakların kontrol edilemeyen bazı ubelerinin 92
CHF aleyhine tavırları ve CHF müfetti lerinin bu yöndeki raporları, bu tedirginli i arttıran sebeplerdi. CHF yöneticilerini tedirgin eden asıl sebep ise, Türk Ocakları gibi dinamik ve te kilâtlı bir gücün partile erek siyasî bir rakip haline gelebilece i dü üncesiydi. Gerçekten bazı Ocak ubelerinde CHF’ye muhalif hareketler görülüyordu. Meselâ Bandırma Türk Oca ı, Belediye seçimlerinde aday gösterince, CHF aday bulamamı tır. Yine Dr. Hasan Ferit (Cansever)in bildirdi ine göre, bazı CHF müfetti leri, Parti Genel Merkezine yazdıkları raporlarında, “Ocakların te kilât yaptıkları yerlerde, Halk Fırkası te kilât yapamıyor.” , “Ocakları bu halde bırakacak olursanız adam bile asacaklardır.” eklinde ikayetlerde bulunuyorlardı. Cumhuriyet Halk Fırkası-Türk Ocakları ili kilerinde üphe ve tedirginlik uyandıran bir ba ka geli me de, çok partili demokratik sisteme geçi denemesi sayılan Serbest Cumhuriyet Fırkası hareketidir. SCF, 12 A ustos 1930’da resmen faaliyete geçer. SCF’nin kurucuları arasında Ocaklı milletvekilleri de vardır. Mehmet Emin (Yurdakul), Ahmet A ao lu, Dr. Re it Galip bunlar arasındadır. Genel Merkez’den ba ka ubelerdeki Ocaklılardan bir ço u SCF’ye üye Genel Ba kan Hamdullah Suphi, olmu lardır. Mustafa Kemal’in teklifine ra men SCF’ye resmen geçmemi tir. Ancak SCF’yi destekleyici konu malar yapar, yazılar yayımlar. Bunların en dikkat çekeni 11Eylül 1930 tarihli Ak am gazetesinde yayımlanan “Bu Sesi Koruyacaksın” ba lıklı yazısıdır. Gençli e ve Ocaklılara seslendi i bu yazısında Hamdullah Suphi, Türk Ocakları Merkez Heyeti Reisi imzasını kullanır. Açıktan SCF’yi destekleyen bu yazı CHF mensuplarını 93
kızdırır. Hatta Atatürk, çıktı ı yurt gezisinde u radı ı Ocaklarda, (Meselâ Aydın’da) Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın desteklenmesinden memnun olmaz ve Ocakların “Cumhuriyet Halk Fırkasının kültür ubesi oldu unu” söyler. 3- Devrin di er siyasî ve ekonomik geli meleri: Ocakların dı Türklerle ilgilenmelerinin bazı ülkelerde yarattı ı tedirginlik, Ocaklıların siyasetle ilgilenen bir güç haline gelmesi, Muhalefet partisi olarak kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın bazı Ocak ubeleri ve Ocaklılar tarafından desteklenmesi, Ocakların kapatılmasında önemli sebepler arasında gösterilmektedir. Yine bunlara ba lı ba ka bir genel sebep ise, devrin siyasî havasıdır. 1930’daki Dünya Ekonomik Krizi’nin yarattı ı sıkıntılar, Menemen Olayı gibi Cumhuriyet’in ve inkılâpların henüz yerle medi i kanaatini veren olaylar, CHF idarecilerini, Rejimin ve memleketin siyasî, idarî ve sosyal yapısına hâkim olacak bir otoriter yapılanmaya yöneltmi tir. “Tek Parti Yönetimi”ni ortaya çıkaran bu yöneli , “bütün Cumhuriyetçi güçlerin tek elde toplanması” politikasına dayanmaktadır. Bundan dolayı, sadece Türk Ocakları de il, bütün güç merkezi sayılabilecek, parti ve dernekler kapatılmı veya feshedilmi tir. Türk Muallimler Birli i, Türk Matbuat Cemiyeti, Millî Türk Talebe Birli i, Türk htiyat Zabitleri Cemiyeti, Mason Cemiyeti gibi dernek veya kurulu lar bunlar arasındadır. Türk Ocaklarının kapatılmasını veya ba ka bir ifade ile kendi kendisini feshederek CHF’ye katılmasını da bu siyasî hava içinde de erlendirip, anlamak gerekir, diyenler vardır. 94
4- Siyasî-ideolojik maksatlı yorumlar: Türkiye’de Türk milliyetçili i aleyhtarlı ını, meslek edinmi ; her olayı, sosyalist-komünist ideoloji ölçüsü ve mantı ı ile de erlendirip, sosyalist olmayan her kurulu u her insanı “ Fa ist” olarak de erlendiren bazı sözde fikir sahiplerine göre de Atatürk Türk Ocaklarını, “1930’lu yıllarda Avrupa’da geli en Nazi ve Fa ist e ilimli ideolojileri benimsemesi sebebiyle kapatarak yerine Halk Evleri’ni kurmu tur.” 5-Türk Ocaklarının de erlendirmesi: Türk Ocakları Merkez Heyeti, Türk Ocaklarının kapatılmasını veya kendisini feshederek Cumhuriyet Halk Fırkası’na iltihak etmesini, Türk Yurdu dergisinde, yayımlanan (A ustos,1998) “Tarihî Binamız Öz Malımızdır” ba lıklı açıklaması vesilesiyle öyle de erlendirmektedir: “Türk Ocaklarının 1931 yılında feshedilmesi olayı, dönemin siyasî konjonktüründen kaynaklanmaktadır... 1931 yılında ya anılan Serbest Fırka denemesi, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın toplumda büyük bir itibar kaybı içinde oldu u gerçe ini ortaya çıkarmı tır. Yurt genelinde bu durumu bizzat mü ahede eden ve Fırka’nın süratle takviye edilmesi zaruretini tesbit eden Atatürk, yeni eleman ihtiyacını Türk Ocakları bünyesinden temin etmeyi en makul çare olarak görmü tür. Çünkü gezileri esnasında gitti i her yerde Halk Fırkası’nı âtıl, hantal ve halktan kopuk bir yapı içinde bulurken, çevrelerinde en aktif, vasıflı ve muhtevalı münevverlerin Türk Oca ı çatısı altında toplandı ını görmü tür.”
95
Atatürk’ün yurt gezilerinde Türk Ocaklarını ziyaret etti i ve Ocaklılarla sohbet toplantıları yaptı ı bilinen bir gerçektir. Dolayısı ile Atatürk, Türk Ocaklarını ve Ocaklıları yakından tanımaktadır. çi leri Bakanı ükrü göre, Atatürk, Ocaklar Kaya’dan nakledildi ine kapatılmadan önceki son gezilerinin intbalarını anlatırken u de erlendirmeyi yapmı tır: “Bizim Te kilâtımız fikir bakımından tamamen bize yabancı insanlardan te ekkül etmi ; asıl inkılâpçı zümreyi Türk Ocaklarında gördüm. Yapılacak ey, bu partiyi kapatmak Türk Ocaklarını kendi partimiz olarak tutmak ve Hamdullah’ı da umumi kâtip yapmak.” Atatürk’ün bu sözleri, Türk Oca ının kapatılmasında veya Cumhuriyet Halk Fırkası’na iltihakında, dinamik üye ve fikir yapısının, dolayısıyla halk içindeki itibar ve nüfuzunun rol oynadı ında üphe bırakmamaktadır. 25 Mart 1912’de kurulan Türk Ocakları, belirtilen sebeplerden dolayı 10 Nisan 1931’de varlı ını ilk defa resmen sona erdirmi tir. Ocaklar bu ortalama 20 yıllık ilk dönemdeki faaliyetleri ile Türk fikir, kültür ve siyaset tarihinde yönlendirici bir rol oynamı tır.
96
Çok Partili Sistem çinde Ocakların Yeniden Açılı ı (10 Mayıs 1949) 1930’larda ba layan Tek Parti Yönetimi süresince Türkiye, sıkı bir ekilde idare edilmi tir. Daha önce de temas etti imiz gibi bu dönemde muhalefet yoktur. Güçlü sivil dernekler kapatılmı tır. Cumhuriyet tarihimizde “Tek Parti Yönetimi” ifadesiyle özllikle 1923 -1945 yılları arası kasdedilir; ancak asıl Tek Parti Yönetimi, 1930-1945 arası için geçerlidir. Di er taraftan kinci Dünya Sava ı’nın sıkıntıları da bu yıllara rastlar. Türkiye’de kalıcı çok partili demokratik hayat bilindi i gibi 1946’da ba lamı tır. kinci Dünya Sava ı’nın sona ermesinden sonra, 1945’ten itibaren Türkiye’de fikir ve politika alanında bir canlanma, bir kıpırdanma oldu u görülür. Bazı fikir ve kültür dernekleri kurulmaya ba lanır. Demokrat Parti adıyla ikinci bir siyasî parti kurulur. Bu arada Türk Ocaklarının 97
ünlü Ba kanı Hamdullah Suphi, 13 (on üç) yıl (1931Romanya elçili inden ayrılıp 1944) sürdürdü ü Türkiye’ye döner. Memleketimizdeki bu siyasî-fikrî kıpırdanma, Türk Ocaklarının kapatılmasına çok üzülen ve bunu içlerine sindiremeyen Türk Ocaklıları da harekete geçirir. Ocakların tekrar açılması için çalı maya ba lanır. (Hatta Ocaklılık ruhunu canlandırmak veya canlı tutmak için Hasan Ferit Cansever, 1942’den beri Türk Yurdu dergisini yayımlamaktadır.) Bazı Ocaklılar, Ocaklar 1931’de kapatılırken Cumhuriyet Halk Partisi’ne devredilen Ocaklara ait bina, kütüphane ve e yaların mahkeme kanalıyla geri alınması için te ebbüse geçerler; fakat Hamdullah Suphi, siyasî husumet uyandırır endi esiyle bu hareketi önler. Oca ın tekrar açılması için uygun zaman bekler. 1946 seçimlerinde Hamdullah Suphi, Cumhuriyet Halk Partisinden Mersin Milletvekili olarak Meclis’e girer. Partide muhalif gurup içinde yer alan Hamdullah Suphi, !947’de toplanan Cumhuriyet Halk Partisi Yedinci Kongresi’nde bir konu ma yapar. Bu konu masında u konuları gündeme getirir: 1- Terakkiperver Fırkası ile Serbest Cumhuriyet Fırkasını da kasdederek, “muhalefete dü man nazarıyle de il, milletin bir sesi nazarıyle bakmanın do ru olaca ını” belirtir. 2- Türk Ocaklarının yerini alan Halk Evlerine kar ı dü manlık beslemedi ini, adının u veya bu olmasının önemli olmadı ını belirterek, Halk Evlerinin Türk milliyetçili inin oca ı haline getirilmesini teklif eder.
98
3- Köylerimizin dinî vazife görecek imam ve hatiplere ihtiyacı oldu unu belirterek, bu ihtiyacın giderilmesi için imam-hatip okulları açılmasını ve bir de dünyanın bütün üniversitelerinde oldu u gibi, Türkiye Üniversitelerinde de yüksek din ö retimi veren bir okulun (ilâhiyat fakültesi) kurulmasını ister. 4- Türk büyüklerinin 1925’te kapatılan türbelerinin açılmasını ister. (H. Suphi,1925’te Millî E itim Bakanlı ı
sırasında da, türbelerin kapatılmasına kar ı çıkmı tı.)
Hamdullah Suphi’nin bütün bu istekleri, parti kurultayında sert tenkitlere u rar, verdi i kanun teklifi de kendisinin bulunmadı ı bir oturumda reddedilir. Hamdullah Suphi, CHP içindeki muhalif konumunu daha fazla sürdürmez, Kurultay’dan sonra CHP’den istifa eder. Bundan sonra, Türk Ocaklarının yeniden açılması için çalı malarına ba lar. Hamdullah Suphi uzun bir hazırlık devresinden sonra, 15 Mart 1949’da düzenledi i bir basın toplantısı ile Oca ın kuruldu unu, ilk Türk Oca ını 10 Mayıs’ta resmen açmaya karar verdiklerini kamu oyuna duyurur. Gerçekten stanbul Türk Oca ı 10 Mayıs 1949’da, (H. Suphi’nin babasından kalma) Abdüllâtif Suphi Pa a Kona ı’nda muhte em bir törenle açılır. Yeniden açılan Türk Oca ının Kurucu Ba kanı Hamdullah Suphi Tanrıöver’dir. lk Yönetim Kurulu’nda u isimler vardır: Dr. Hasan Ferit Cansever, Burhanettin Develio lu, Ahmet Mazhar Âkifo lu , Dr.Fethi Erden, Ragıp Nurettin Ege, Tevfik Noyan, 99
Cevat Mustafa Emecan, Cemil Behçet. 10 Mayıs 1949’da yeniden açılan Türk Ocakları, çalı ma alanlarını ve bazı kavramları açıklayan bir beyannâme yayımlar. Türk Oca ı Beyannâmesi adıyla yayımlanan bu be maddelik açılı beyannâmesinde, millet ve milliyetçilik anlayı ı, ırkçılık, tarih uuru, dil anlayı ı, komünizm, Türk inkılâbı, eski ve yeni harfler, irtica konularında, Türk Oca ının görü leri açıklanır. (Bu görü lere ileriki sayfalarda temas edilecektir.)
Yeniden faaliyete geçen Türk Ocakları, 7 A ustos 1949’da yeni dönemin ilk kongresini (12. Kurultay) yapar ve yeni yönetim kurulunu seçer. Hamdullah Suphi Genel Ba kandır. 14 Mayıs 1950’de yapılan siyasî genel seçimlerde Adnan Menderes’in Genel Ba kanlı ını yaptı ı Demokrat Parti, büyük ço unlukla iktidara gelir. Türk Ocakları Ba kanı Hamdullah Suphi de Demokrat Parti listesinden ba ımsız aday olmu ve Manisa milletvekili olarak Meclis’e girmi tir. Demokrat Partili olan ve 3. Cumhurba kanı seçilen Celâl Bayar, eski bir Ocaklıdır. Oca ın yeni döneminde de açılı ından kısa süre sonra, 15 Temmuz 1949’da Oca ı ziyaret edip üye olmu tur. 1950 seçimlerinden sonraki bu siyasî geli meler, Türk Oca ı için yeni bir dönemin ba langıcı olur. Türk Ocakları yeniden, eski itibarlı yerini almaya ba lar. 8 Ocak 1951’de Ankara Türk Oca ı ubesi açılır. 1931’de Cumhuriyet Halk Partisi’ne devredilip, Halk Evleri’ne verilen bina ve mal varlıklarının Ocaklara geri verilmesi için çalı malara ba lanır. Özellikle Genel 100
Merkez Binası olarak kullanılan Tarihî Türk Oca ı Uzun Binası’nın geri alınması için u ra ılır . çalı malardan sonra, 8 A ustos 1951’de çıkarılan 5830 sayılı kanunla Türk Oca ı Merkez Binası Oca a verilirse de Hazine, binayı devretmez. Nihayet, 15.12.1952 gün ve 3/16030 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Merkez Binası, süresiz faydalanma hakkı kaydı ile Oca a devredilir. stanbul ubesi için de Hazine’ye ait bir bina tahsis edilir. Bunlar Ocaklar için olumlu geli melerdir. Ancak 1931’den önceki bütün mal varlılı ının (yani iltihak sırasında CFF’ye devredilen bütün mal varlı ının) Ocaklara geri verilmemesi, iktidarla Ocakların arasına so ukluk girmesine sebep olur. Bu sıralarda üyelerinin ço u aynı zamanda Türk Ocakları üyesi olan Milliyetçiler Derne i’nin kapatılması (Ocak 1953) ve bazı üyelerin (Sait Bilgiç, Tahsin Tola) DP’den ihraç edilmesi, Ocakla iktidar arasının açılmasına sebep olur. Yapılan devlet yardımı önce kısıtlanır sonra da kesilir. Ancak bir süre sonra iktidarla ili kiler biraz iyile ir. 1924’te Atatürk’ün direktifleri ile “menafi-i umûmîyeye hâdim cemiyet” (kamu yararına çalı ır dernek) statüsüne alınmı olan Türk Ocakları için, 15 Mayıs 1954’te yeni bir Bakanlar Kurulu Kararnâmesi çıkarılır. Bu Kararnâme ile Türk Ocakları yeni faaliyet döneminde de tekrar “kamu yararına çalı ır dernek” statüsü kazanır. Türk Ocaklarının yayın organı olarak tarihî bir de eri bulunan Türk Yurdu dergisi, Ankara’da 1954’te 1. (aslında 234.) sayı olarak yayın hayatına tekrar ba lar. Ancak bu yıllarda Ocak Merkez Heyeti’nin stanbul’da olması da göz önüne alınarak, Dergi 5. sayıdan itibaren stanbul’da yayımlanır. 101
23 Nisan 1957’de stanbul’da Türk Ocakları 15. Kurultayı toplandı. Hamdullah Suphi’nin Genel Ba kanlı a seçildi i Kurultay’da Merkez Heyeti’nde Prof. Dr Mümtaz Turhan, Prof.Dr. Mehmet Kaplan gibi ünlü ilim adamı hocalar da görev aldı. Bu Kurultay’da seçilen Hars Heyeti üyeleri arasında da Zeki Velidi Togan, Yahya Kemal, Abdülhak inasi Hisar, Ziyaeddin Fahri Fındıko lu, Osman Turan, Süheyl Ünver, Oktay Aslanapa gibi devirlerinin ünlü ilim ve fikir adamları ve sanatkârları bulunmaktadır. Bu ünlü isimlerin Ocak çatısı altıda bulunması, Türk Oca ının yapısını ve fikir de erini göstermesi bakımından önemlidir. Türk Ocaklarının 16. Kurultayı, 17 mayıs 1959’da Ankara’da Tarihî Türk Oca ı Binası’nda toplanır. Bu Kurultay’da, Türk Ocaklarının Genel Merkezi’nin stanbul’dan Ankara’ya nakli de kararla tırılmı tır. 16.Kurultay’ın toplandı ı günlerde Hamdullah Suphi rahatsızdır. Bu sebeple, Ocak Genel Ba kanlı ına Prof.Dr. Osman Turan seçilmi tir.
(Prof.Dr. Osman Turan, Selçuklu tarihi sahasının en ünlü ilim adamlarının ba ında gelir. Özellikle Türk Tarihi’nin felsefesi diyebilece imiz Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi adlı eseri, kendi türünde benzeri olmayan bir eserdir. Her Türk aydını okumu olmalıdır.)
Bu yıllarda, Ankara Türk Oca ının düzenledi i konferanslar ve anma günleri dikkar çeker. Türk tarihi, Türk fikir tarihi, slâmiyet, Türk Dili,Türk Edebiyatı,
102
Türk büyükleri, Dı Türkler, demokrasi, üniversite meseleleri bu konferasların önemli konuları arasındadır. Bu konferans ve anma günü toplantılarına, Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Prof. Dr. Osman Turan, Prof .Dr. Ziyaettin Fahri Fındıko lu, Prof.Dr. Necati Akder, Prof. Dr. Faruk Sümer Prof. Dr. Hikmet Tanyu, Necdet Sançar, Fevziye Abdullah Tansel gibi ünlü ilim ve fikir adamları; Halide Nusret Zorlu Tuna, Arif Nihat Asya, Mehmet Çınarlı, Gültekin Samano u, Yavuz Bülent Bakiler, Mustafa Necati Sepetçio lu, Halil Soyuer gibi ünlü air ve yazarlar katılır. Türk Oca ında bu yıllarda verilen konferaslar arasında, Ünlü Türk milliyetçisi fikir adamı Nihal Atsız’ın karde i, edebiyet ö retmeni ve yazar Necdet Sançar’ın Türk üzerine verdi i seri konferanslar Millîyetçili i önemlidir. Bu konferans konularının ba lıkları öyledir: -Türk millîyetçili inin Tarihçesi (14 Kası 1959), - slâmyet’ten Sonraki Devrin Millîyetçileri (28 Kasım,1959)
-Tanzimat’tan Sonraki Millîyetçilik (11Aralık 1959) - lmî Türkçülük (4 Ocak 1960) -Cumhuriyet’ten Sonra Millîyetçilik Hareketleri (11Ocak 1960)
Yine bu yıllarda, Mevlâna, Yunus Emre, Mehmet Akif, Ziya Gökalp, Atatürk, Yahya Kemal gibi Türk büyükleri ve Çanakkale ehitleri, Zafer Bayramı anma günleri düzenlenir. 27 Mayıs 1960’ta Türkiye’de Ordu iktidara el koymu tur. Bu “askerî darbe” ile Demokrat Parti iktidardan uzakla tırılmı ; Millî Birlik Komitesi 103
Hükümeti kurulmu tur. Devlet ve Hükümet Ba kanlı ına Orgeneral Cemal Gürsel getirilmi tir. 27 Mayıs’ta iktidara el koyan Millî Birlik Komitesi Hükümeti’nin kurulmasından sonra ,Türk Ocaklarının kapatılması ve Merkez Binası’nın Ocak’tan alınması için çalı ma ba latılmı tır. Bu arada 21-22 Haziran 1961’de toplanan Türk Ocakları 17. Kurultayı’nda Hamdullah Suphi tekrar Genel Ba kanlı a seçilmi tir. Kurultay’da , Hamdullah Suphi Ba kanlı ında bir heyetin “Devlet Ba kanı Cemal Gürsel’le görü erek Ocakların kapatılmasının önlenmesinin istenmesine” karar verilmi tir. Gerçekten görü meden olumlu sonuç alınmı , Ocakların kapatılması önlenmi tir. Ancak bu yıllarda Ocak verimli bir çalı ma yapamamı tır. Bunda hem iktidarın tutumu hem de Hamdullah Suphi’nin rahatsızlı ı rol oynamı tır. 10 Haziran 1966’da Türk Ocaklarının Ünlü Ba kanı Hamdullah Suphi, 81 ya ında vefat etmi tir. Aynı yıl 23 Temmuz’da yapılan Kurultay’da Genel Ba kanlı a Prof. Dr. Osman Turan ikinci defa seçilmi tir. 10 Nisan 1949’dan 12 Mart 1971 Askerî Muhtırası’na kadar normal dernek çalı malarını sürdüren Türk Ocakları, Muhtıra’dan sonra, bütün dernek çalı malarının bir süre askıya alınması üzerine çalı malarını durdurmu , sadece kanunî formaliteleri yerine getirmi tir. Bu arada askerî idarenin Ara Rejim Hükümeti, 26 Temmuz 1971’de Türk Ocakları Merkez Binası’nın Ocaklara tahsis kararını kaldırmı tır.Böylece Türk Ocaklarından bir daha alınan Tarihî Bina, bundan sonra uzun bir süre kullanılmamı , nihayet Bülent Ecevit Hükümeti
104
zamanında 25 aralık 1975 tarihli yeni bir Bakanlar Kurulu kararı ile Resim ve Heykel Müzesi yapılmak üzere Kültür Bakanlı ına tahsis edilmi tir. Askerî dare döneminden sonra artların normale dönmesi üzerine Türk Ocakları, 5 Kasım 1975’te Ola anüstü Kurultay toplayarak yeni yönetim kurulunu seçmi ve çalı malarını ba latmı tır. Kurltay’da Genel Ba kanlı a Prof. Dr. Orhan Düzgüne seçilmi tir. 12 Eylül 1980 Askerî daresi’ne kadar çalı malarını bir apartman dairesinde sürdüren Ocak, Askerî darenin bazı istisnalar dı ında bütün dernekleri kapatması sırasında tekrar kapatılmı tır. Türk Ocakları bundan sonra 1984 yılına kadar kapalı kalmı tır. 1983’te çıkarılan Dernekler Kanunu’na göre yeniden tüzük hazırlanan Ocak faaliyet geçmi , 15 Nisan 1984’te Ola an Kurultay toplanmı ve seçimler yapılmı tır. Prof. Dr. Orhan Düzgüne yeniden Ba kanlı a seçilmi tir. Ancak Oca ın 1986’ya kadar önemli bir faaliyeti olmamı tır.
105
Son Faaliyet Dönemi 1986 Sonrası Türk Ocakları Türk Ocakları, 12 Eylül askerî idaresi’nin sona ermsinden sonra 1986’da büyük bir hamle yaparak, yeni faaliyet dönemine ba lamı tır. Önce Ocak Genel Merkezi, Kızılay Caddesi’nde uygun bir mekâna ta ınır. 23 Nisan 1986’da yapılan Kurultay’da Yeni Yönetim seçilir. Genel Ba kan Prof. Dr. Orhan Düzgüne ’tir. Kurultay’da 23 Nisan 1986’da Ankara ubesi’nin açılı ına karar verilir. 1986’da ba layan yeni dönemde, Ba bakan Turgut Özal’ın Türk Ocaklarına önemli deste i olmu tur. 29 Mayıs 1986’da Tarihî Türk Ocakları Binası’nda muhte em bir açılı töreni yapılır. Törene, Ba bakan Turgut Özal bazı Bakanlar ve üst dereceli bürokratlar katılır. Bu tarihten sonra bir çok ubenin açılması için yetki verilir. Bu arada 15 Haziran 986’da stanbul ubesi için de yetki verilmi tir.
106
Türk Ocakları, bugün 1986’da ba layan üçüncü faaliyet dönemini ya amaktadır. Türk Ocakları, 1986’da ba layan yeni faaliyet döneminde, Genel Merkez ve yetki verilen ubeleri ile, tarihî geleneklerine uygun olarak, fikir ve ideallerinden sapmadan, yayın, konferans, sempozyum, anma günü vb çalı malarını sürdürmektedir. Burada özellikle gençler ve Türk Ocaklarını yeteri kadar tanımayanlar için Türk Ocaklarının 1986 sonrası durumunu ana hatları ile tanıtmayı faydalı buluyoruz. Türk Ocakları bu son çalı ma döneminde dergi ve kitap yayınları, konferanslar, sempozyumlar, anma günleri, bölge toplantıları, ubelerinin çalı maları ile verimli bir dönem ya amaktadır. Türk Ocaklarınca , 1987’den itibaren, “Türk Oca ı Arma anları” da verilmeye ba lanmı tır. Ayrıca yeni bir çalı ma ekli olarak, “süreli” (periyodik) ilmî toplantılar düzenlenmeye ba lamı tır. Bunların ilki, 28 Mart 1987’de toplanan “Birinci Milliyetçilik Tarihi Ara tırmaları lmî Kongresi”dir. Türk Ocakları, 13 Mart 1988’de iki yılda bir toplamı tır. Bu yeni topladı ı ola an Kurultayı’nı dönem Kurultayı’na, (27.Kurultay) 19 ubeden 40 delege katılmı tır. Prof Dr. Orhan Düzgüne ’in Genel Ba kan seçildi i Kurultay’da Merkez dare Heyeti’ne de u isimler seçilmi tir: Sadi Somuncuo lu Ayvaz Gökdemir Prof.Dr. Mustafa Kafalı Acar Okan 107
Doç. Dr Celâl Er Alaaddin Korkmaz Hüseyin Erdem Sevgi Kafalı Geleneksel çalı malarına devam eden Türk Ocakları, bir yan kurulu olarak, 12 Mayıs 1989’da “Türk Bu Ocakları E itim ve Kültür Vakfı”nı kurmu tur. Vakıf, yayınlar yaptı ı gibi, “Özel TürkYurdu Okulları” olararak ilkö retim okulları ve liseler açmakta, Türk Millî E itimi’ne katkıda bulunmaktadır. Mayıs 1989’da, o tarihte Sovyet -Sosyalist Blokuna dahil olan Bulgaristan’da, Bulgar Hükümeti, Bulgaristan’daki Türk varlı ına kar ı, e i görülmemi bir Bulgarla tırma (asimilasyon) ve yıldırma politikası ba latmı tır. (Aynı olayları, Balkan Türkleri, Balkan Sava ı’ında
da ya amı lardır. Âkif’in Safahat’ında Bulgar zulmü ile ilgili deh etli manzaralar vardır. O zaman da Bulgar parolası, Âkif’in ifadesiyle “Ya Bulgar ol ya geber” dir.) Türkler’den, isimlerini ve
dinlerini de i timeleri istenmi ; direnenler i kencelere tabi tutulmu veya Türkiye’ye göçe zorlanmı tır. Bunun sonucu olarak binlerce Türk, Türkiye’ye sı ınmı tır. Türk Ocakları i te bu olaylar kar ısında, protesto ve telin mitingleri düzenlemi tir I989’dan itibaren ba ta stanbul ve Ankara ubeleri olmak üzere Türk Ocaklarında bilgilendirme, anma toplantıları, konferans ve yayın çalı malarının arttı ını ve düzenli yapıldı ını görüyoruz. Bu yıllarda üzerinde durulan konular genellikle, “Türk Dünyası”, “Afganistan ve Sovyetler Birli i”, “Balkanlar’da Türk Varlı ı”, “Millî kültür meselelerimiz”, “Türkçe”, “Türk Tarihi”, “ slâm Dini” , “millî e itim”, “Türkiye’nin iç ve dı siyasî meseleleri” gibi konulardır. 108
Türk Ocakları, Türkiye’yi ve Türk milletini ilgilendiren pek çok konuda toplantılar düzenlemektedir. Bunlardan birisi de Türk Ocakları 23 Ocak 1990’da E itim ve Kültür Vakfı’nın düzenledi i yemekli toplantıdır. Bu önemli toplantının konusu, “Türkiye ve Dünyadaki Son Geli meler”dir. Birçok bürokrat ve milletvekilinin katıldı ı toplantıya Zamanın Ba bakanı Süleyman Demirel de katılmı ve bir konu ma yaparak günün dı politika geli melerini de erlendirmi tir. Tarihin bu önemli günlerinde, Komünist Sovyetler Birli i çözülmenin e i ine gelmi ; Azerbaycan istiklâlini ilân etmi ti. Rus Kızıl Ordusu, 19 Ocak 1990’da Azerî katliamına giri mi ti. Türk Ocakları ve bütün Türk milliyetçileri, bu Rus zulmünü lânetlemi tir. 25 Nisan 1992’de Tarihî Türk Oca ı Binası’nda Türk Ocakları Yeni Dönem 4. Ola an Kurultay’ı (29.Kurultay) toplanmı tır. Kurultay’da gündem maddeleri görü üldükten sonra, “Merkez dare Heyeti Üyeleri”nin seçimi yapılmı tır. Merkez dare Heyetine, u isimler seçilmi tir: Prof.Dr. Orhan Düzgüne , Alaaddin Korkmaz, Prof.Dr. Orhan Kavuncu, Mehmet andır, Sadi Somuncuo lu, Necati Gültekin, Yücel Hacalo lu, Ramiz Ongun, Kerim Ünal
109
Yapılan Görev bölümünde, Genel Ba kanlı a Prof.Dr. Orhan Düzgüne getirilmi tir. 1992 Kurultayı’nda, Türk Ocaklarının geleneksel arma anları da verilmi tir. 1992 faaliyet döneminde Orta Asya Türklü ü ve Türk Cumhuriyetleri, Bosna-Hesek Katliamları, Kıbrıs Türklü ü, PKK ve Bölücülük konuları yanında pek çok millî ve dinî konu Genel Merkez ve ubelerde, konferans, toplantı, basın bildirisi konusu olmaya devam etmi tir. 3 Nisan 1992’de Ankara Türk Oca ı binasında yapılan törenle, Müslüman Bona-Hersek halkının Cumhurba kanı Aliya zzetbegoviç’e “81.Yıl eref Arma anı” verilmi tir. I6 Nisan 1994’te Tarihî Türk Oca ı Binasın’da Türk Ocakları “30. Büyük Kurultay’ı toplandı. Genel Ba kan Prof. Dr. Orhan Düzgüne ’in açılı konu ması ile ba layan 30. Büyük Kurultay’da yönetim kurulu çalı malarının ibrasından sonra, “Tüzük” üzerinde yapılacak de i iklikler görü ülerek, “Türk Oca ı Tüzü ü” yeni ekliyle kabul edildi. Kurultay’da Merkez dare Heyeti’ne Türk Ocakları Binası için arsa alımı ve Ocak Hars Heyeti üyelerini seçme yetkisi verildi. “30. Büyük Kurultay”da Merkez dare Heyeti seçimleri de yapıldı. Bu Kurultay’da, Türk Ocaklarının !975’ten beri yakla ık 20 yıldır Genel Ba kanlı ını yapan Prof Dr. Orhan Düzgüne , Genel Ba kanlıktan ayrılmı tır. Yapılan seçimde Merkez dare Heyeti’ne u isimler getirildi.
110
Sadi Somuncuo lu, Yavuz Bülent Bakiler, Necati Gültekin, Yılmaz Saka Selâhattin Sarı Özer Revano lu Yılma Durak Alaaddin Korkmaz Kerim Ünal Yılma Durak Sevgi Kafalı
: Genel Ba kan : Gen. Ba k. Yard. :Genel Sekreter : Genel Muhasip :Gen Sek. Yard. : “ “ “ : Üye : “ : “ : “ : “
“30. Büyük Kurultay”da, 4 katagoride verilen “Türk Oca ı Arma anları” (1993 yılı), kazanan ilim ve fikir adamlarına verildi. Türk Ocakları, Sadi Somuncuo lu’nun Genel Ba kanlı ı döneminde de, Genel Merkez ve ubeleri ile Türkiye’nin ve Türk Dünyası’nın problemlerini gündeme getiren konferans, sempozyum ve anmabilgilendirme toplantılarına devam etmi tir. Meselâ 30 Haziran 1994’te Bolu Türk Oca ı ubesinde bir toplantıya katılan Genel Ba kan Sadi Somuncuo lu, Türkiye’nin kar ı kar ıya bulundu u en sinsi ve bölücü propaganda olan “Mozaikçilik” anlayı ına dikkat çekmi ve unları söylemi tir: “Dı mihrakların tahriklerine bir kısım aydınlar da katılıyor. Türkiye’yi bir milletler ve kültürler mozayi i olarak göstermek büyük bir gaflettir.” Haziran 1994’te, Türk Ocaklarının tarihî yayın organı Türk Yurdu dergisi, yayın tarihinde ilk ve son defa olarak, devrin Kültür Bakanı -Sosyal Demokrat
111
Halkçı Parti mensubu- Fikri Durmu Sa lar’ın kararıyla kütüphanelere alınması yasaklandı. Bunun üzerine, Türk Yurdu Yazı Kurulu bir açıklama ile kararı protesto etti. Yapılan açıklamada, “83 yıllık Türk Yurdu dergisini Halk Kütüphanelerine sokmayan Kültür(!) zihniyetini protesto ediyoruz.” denilmi tir. 1994 döneminde önemli bir faaliyet olarak, “Türk Kurultayı” toplanmı tır. 20 Ekim 1994’te zmir’de toplanan “Türk Kurultay’ına zamanın Cumhurba kanı Süleyman Demirel de katılmı tır. Demirel, yaptı ı konu mada Türk Dünyası’nı “Ulu bir çınar”a ve Sovyetler Birli i’nin da ılmasıyla benzetmi istiklâllerini kazanan 5 Türk Cumhuriyeti’ne i aretle, “Cenab-ı Allah’a ükür ki bugün bir bayrak, 7 bayrak haline ula mı tır.” demi tir. 28 Ocak 1995’te Genel Merkez tarafından Anadolu Kulübü’nde, ube temsilcileri ve Hars Heyeti’nin katıldı ı yemekli bir isti are toplantısı yapılmı tır. Toplantıda, Hamdullah Suphi Tanrıöver’den sonra en uzun süre Türk Ocakları Genel Ba kanlı ı yapmı olması ve hizmetlerinden dolayı, Prof. Dr. Orhan Düzgüne ’e Türk Ocaklarının ilk “ eref Belgesi” verilmi tir. Türk Ocaklarının önemli bir faaliyeti olarak, 26-27 Mayıs 1995’te Ba kent Ö retmen Evi’inde “Milliyet ve Milliyetçilik Tarihi Ara tırmaları V. lmî Kongresi” toplanmı tır. Daha sonra, Kongre’ye sunulan tebli ler, Yücel Hacalo lu tarafından hazırlanarak “Tarih Boyunca Anadolu’da Türk Nüfus ve Kültür Yapısı” adıyla 231 sayfalık bir kitap halinde Türk Yurdu yayınları arasında yayımlanmı tır.
112
Türk Ocakları, (Tabiatiyle Türk milliyetçileri) Müslüman Türk Mileti’nin bütün de erlerinin savunucusudur. slâm dini de bu de erlerin ba ında gelmektedir. Bu sebeple, Türk Milliyetçili i ve Türk slâmî de erlere kayıtsız olarak Ocakları, dü ünülemez. Bu bakımdan 1995 yılı faaliyetlerinden biri de (1-3 Aralık 1995) Türk Ocakları Genel Merkezi’nin öncülü ünde, Türk Demokrasi Vakfı, Türkiye Diyanet Vakfı, Türk Dünyası Ara tırmaları Vakfı’nın ortakla a düzenledikleri (1-3 Aralık 1995) “ slâmî De erlerin Gelece i” konulu sempozyumdur. 1994- 1995 döneminde de Genel Merkez ve ubeler, birçok toplantı düzenlemi lerdir. 6 Nisan 1996’da Türk Ocakları “31. Büyük Kurultay”ı, Tarihî Türk Oca ı Binası’nda toplandı. 31. Büyük Kurultay’a, birçok milletvekili ve bazı Bakanlar da katılmı tır. Kurultay’a katılan Bakanlardan Kültür Bakanı Dr. Agâh Oktay Güner, Önemli bir konu ma yapmı tır. Konu masında, kendisinin de bir Ocaklı oldu unu belirten Kültür Bakanı Güner, “Türk Ocakları Binası’nın hukuk içinde özür dilenerek Türk Ocaklarına iadesi, bizim için haysiyet borcumuzdur.” demi tir. Ancak Güner’in Kültür Bakanlı ı kısa sürdü ü gibi, o gün bu gündür Tarihî Türk Oca ı Binası, Türk Ocaklarına iade edilmemi tir. Türk Ocakları, kendi malı olan Tarihî Binası’nı her zeminde geri almanın yollarını aramaktadır. Türk Ocakları Merkez dare Heyeti, bu konuda, Türk Ocakları Tarihî Binasını Geri stiyor, (Türk Yurdu Yayınları No:32, 1996) adlı bir de kitapçık yayımlamı tır. Yine, Tarihî Bina konusunda basında çıkan asılsız yayınlara cevap olmak üzere, Türk Yurdu, A ustos 113
1998’de Maerkez Heyeti, Tarihî Binamız Öz Malımızdır” ba lıklı bir açıklama yayımlamı tır. Türk Ocakları 31. Büyük Kurultay’ında 5 dalda 1995 yılı “Türk Oca ı Arma anı” sahiplerine verilmi tir. Kurultay’da Merkez dare Heyeti üyeleri seçimi de yapılmı tır. imdiki (Ocak 2004) Genel Ba kan Nuri Gürgür’ün ilk defa Genel Ba kan seçildi i Kurltay’da Merkez dare Heyeti’ne de u isimler seçilmi tir: Nuri Gürgür :Genel Ba kan Prof. Dr. Rasih Demirci :G. Ba k. Yard. Prof.Dr. Orhan Aslan :Genel Sekreter Hüsnü Poyraz :Gen. Muhasip Doç.Dr. Ça atay Özdemir :Gen. Sek. Yard. Kerim Ünal : “ “ “ Galip Erdem : Üye Acar Okan : “ Prof. Dr. Celâl Er : “ Alaaddin Kokmaz : “ Ramiz Ongun : “ Türk Ocaklarının 31. Büyük Kurultayı’nda (6 Tüzük Üzerinde de çalı malar yapılmı ; bazı maddelerin de i tirilmesi kabul edilmi tir. Kurultay’da, Merkez dere Heyeti’ne, “Türkiye dı ındaki derneklerle i birli i yapma, üye olma ve ube açma yetkisi verilmesi” oybirli i ile kabul edilmi tir. Bu, karar Türk Ocakları açısından önemlidir. Zira Türk Ocaklarının çalı maları, hatırlanacac ı gibi, 1927’de Türkiye Cumhuriyeti ile sınırlandırılmı tı.
Nisan 1996)
114
Türk Ocakları, 31. Büyük Kurultay’dan sonra Genel Merkez ve ubeleri ile yayın, sempozyum, konferans ve di er toplantılara devam etmi tir. Türk Ocakları Genel Merkezi bu yıllarda, yeni bir “Dı faaliyet daha ba latmı tır. Bu yeni faaliyet, Türkler’e yardım için “Vekâleten kurban kesme”dir. Türk Ocakları, 28-30 Nisan 1986 günlerinde Kurban Bayramı’nda Azerbaycan’a ba lı Da lık Karaba ve Irak’ta Türkmen ailelerine yardımda bulunmu tur. Türk Ocakları Genel Merkezi, “Vekâleten kurban kesme yoluyla” dı Türkler’e yardımda bulunmaya devam etmektedir. Türk Ocakları, Türk Milliyetçili inin bir gere i olarak, Türk Milleti’nin bütün de erlerine sahip çıkmayı bir varlık sebebi bilir. Türkiye Cumhuriyeti’ni de Türk Milleti’nin son kalesi olarak de erlendirir. 1996 Haziran’ında siyasî parti HADEP Kongresi’nde, salon tavanında asılı Türk Bayra ı, bulundu u yerden milletin gözü önünde indirilmi tir. Türk Ocakları, i te sert bir dille bir Basın bu haince davranı a kar ı Bildirisi yayımlamı tır. Genel Ba kan Nuri Gürgür imzası ile yayımlanan bildiride u ifadelere yer verilmi tir: “Millî ba ımsızlı ımızın ve hürriyetimizin sembolü, nice bin ehidimizin kanından mülhem aziz bayra ımızı, i renç bir tertip ve plân çerçevesinde, asılan yerden indirerek yere serdiler. Tıpkı yurdumuzu istilâya tevessül eden Yunan ve Moskof sürülerinin, Ermeni çetelerinin yaptıkları gibi... Bu i renç tertiple ve kirli pençeleriyle yere indirilen bayra ımız mana ve de erinden elbette bir ey kaybetmez.. Onun altında ve onun u runda ölüme 115
hazır milyonlarca Türk’ün varlı ı bu bedbahtların suratına hakettikleri amarı mutlaka indirir. ...... Bazı gazete, televizyon ve radyoları mekân tutarak demokrasi ve insan hakları gibi herkesçe payla ılan mü terek de erleri siper yaparak, bunlar adına dernekler kurarak, çe itli vakıf, dernek, sendika ve meslek kurulu larına sızarak Kürtçüler’in destekçisi olanlar, en az bu gösterilerin tertipleyicileri kadar sorumlu ve suçludurlar. ........ Ba ta Parlamentomuz olmak üzere, ülke yönetiminde Anayasamızın ve kanunlarımızın yetkili kıldı ı bütün organları, kamu oyunu olu turma sorumlulu una sahip medyayı, Üniversitelerimizi, siyasî dü ünce ve görü leri ne olursa olsun bütün gönüllü kurulu ları dü ünmeye, görmeye, uyarmaya ve gereken tavrı olmaya ça ırıyoruz.” Türk Ocakları Genel Merkezi, 3 Temmuz 1996’da Ankara Dedeman Oteli’nde, ANAP; DYP; RP ve Büyük Birlik Partisi’ne mensup elliden fazla milletvekilinin katıldı ı yemekli bir toplantı tertiplemi tir. Toplantıda bir açı konu ması yapan Genel Ba kan Nuri Gürgür,konu masında, “Tarihî Türk Oca ı Binası’nın Oca a iadesi gerekti ini” ifade etmi tir. Bunun üzerine, her partiden iki milletvekili seçilerek komisyon kurulmu ve çalı malara ba lanmı tır; ancak sonuca ula ılamamı tır. Türk Ocakları, Türk Dünyası ile ili kileri geli tirmek üzere çalı malar yapmaktadır. Bu çalı malardan birisi de “Türk Dünyası Gençlik Günleri”dir. 16-22 A ustos 1996 günlerinde, bu 116
toplantılardan “6. Türk Dünyası Gençlik Günleri” Ba kurdistan’ın ba ehri Ufa’da düzenlenmi tir. Genel Ba kan Nuri Gürgür, kutlama mesajı göndermi tir. Türkçe, Türk Ocakları ve Türk milliyetçileri için Türk milletinin vazgeçilmez varlık sebebidir. Bu sebeple, Türk Ocakları, Türkçe üzerindeki hassasiyetlerini her vesile ile açıklamı tır. Bu hassasiyetin göstergesi olarak, 18 Aralık 1996’da Ba kent Ö retmen Evi’nde, “Türkçe E itim Meselesi” konulu yemekli bir toplantı düzenlenmi tir. Toplantıya konu macı olarak, zamanın Türk Dil Kurumu Ba kanı Prof.Dr. Ahmet Bican Ercilasun ve Aydınlar Oca ı Genel Ba kanı Prof. Dr. Mustafa Erkal katılmı lardır. Türk Ocakları, 1997 yılına, “Tarihî Türk Oca ı Binası” tartı maları ile girmi tir. Zamanın Kültür Bakanı Refah Partisi mensubu smail Kahraman, “Bina’nın Ocaklara verilmeyece i” yolunda basına bir demeç vermi tir. Bunun üzerine tatı malar olmu ; Ocak ubeleri, Kültür Bakanını kınayıcı açıklamalar yapmı lardır. Seminer, konferans, vb toplantıları ile yayın faaliyetlerine 1997’de de devam eden Türk Ocakları, bir yandan da Türk Dünyası ile ilgili geli meleri dikkatle takip etmi tir. 14 ubat 1997’de Genel Ba kan Nuri Gürgür, Do u Türkistan’ın Kulca ehrinde, Kadir gecesi Kur’an okuyan 300 kadar Türk’ün Çin Yönetimi tarafından tutuklanmasını kınayan bir açıklama yapmı tır. 1997 yılı, Türk Ocakları’nın 85. Kurulu yıldönümüdür. Bu münasebetle, Genel Merkez ve ubelerde düzenlenen törenlerle ve çe itli faaliyetlerle
117
kutlamalar yapmı lardır. Mart 1997 içinde düzenlenen kutlama faaliyetleri içinde, Türk Ocakları Arma anları da sahiplerine verilmi tir. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Ba kanı Alpaslan Türke ’de 22 Mart 1997’de Genel Ba kan Nuri Gürgür’e 85.yıl münasebetiyle bir kutlama mesajı göndermi tir. Alpaslan Türke , kutlama mesajında u ifadelere yer vermi tir: “Türkçülük ve milliyetçilik uurunu peki tirmek ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla kurulmu olan Türk Ocaklarının bugün 85. Kurulu yıl dönümünü, aynı heyecan , aynı duygu ve dü ünce ile kutlamanın mutlulu unu ya ıyoruz.. Bir irfan oca ının aydınlık ı ı ından bugüne kadar nice nesil, feyz alarak milletine ve memleketine hayırlı büyük hizmetler ifa etmi tir. Oca ın me alesi bundan sonra da Türk gençlerini yine aynı amaçlarla aydınlatmaya devam edecektir.” dönümünü Türk Ocaklarının 85. Kurulu yıl heyecanla kutlayan Büyük Türk Millîyetçisi Alpaslan Türke , kısa bir süre sonra, 5 Nisan 1997’de aniden Hakk’a yürümü tür. Türke ’in vefatı üzerine Türk Ocakları Genel Ba kanı Nuri Gürgür, bir basın bildirisi yayımlamı tır. Ba sa lı ı da diledi i bildiride Genel Ba kan u görü lere yer vermi tir: “Hayatı boyunca savundu u dü üncelerin görü ve ilkelerin do rulu u ve haklılı ı Türkiye’de ve Türk Dünyasında ya anılan geli melerle her an ıspatlanmaktadır.”
118
1997 ilkbaharında Çeçenistan Devlet Ba kanı ehit edilmi tir. Türk Ocakları, bu Çehar Dudayev münasebetle de bir basın bildirisi yayımlamı tır. Türk Ocakları, bir taraftan “kendi öz malı” Tarihî Türk Oca ı Binası’nın kendisine iadesi için çalı malar yaparken di er taraftan da Yeni Hizmet Binası’nın in aatını 1997’de tamamlamı tır. Yakla ık dört yılda tamamlanan “Türk Ocakları Ek Hizmet Binası”, 20 Temmuz 1997’de Cumhurba kanı Süleyman Demirel tarafından açılmı tır. Açılı a DYP Genel Ba kanı Tansu Çiller, BBP Genel Ba kanı Muhsin Yazıcıo lu, bazı Bakanlar, milletvekilleri, bürokratlar yanında çok sayıda ilim adamı , Ankara Büyük ehir Belediyesi Ba kanı Melih Gökçek katılmı tır. Süleyman Demirel, açılı Cumhurba kanı konu masında, “Türklü e sahip çıktı ımız sürece, ezelden ebede Türkiye Cumhuriyeti var olmaya devam edecektir.” demi tir. 18 Nisan 1998’de Türk Ocaklarının 32. Ola an Büyük Kurultayı, toplandı. Türk Ocakları Tarihî Binası’nda toplanan Kurultay, Genel Ba kan Nuri Gürgür’ün açı konu ması ile ba lamı tır. Türk Ocakları Genel Ba kanı Nuri Gürgür, konu masında, Türk Ocaklarının kurulu artları, tarihî misyonu, milliyetçilik ve globalle me, Yeni Hizmet Binasının tamamlanması, Tarihî Türk Ocakları Binası’nın durumu, devrin iç siyasetinde sivil toplum kurulu larının siyasi iktidarlarla ili kileri üzerinde durmu tur. Genel Ba kan Nuri Gürgür, açı konu masında, Türk Ocaklarının kurulu artları ve gayesi ile ilgili olarak u de erlendirmeyi yapmı tır: 119
“Türk Ocakları bu yüzyılın ba larında Devlet’in fevkalâde büyük iç ve dı gailelerle kar ı kar ıya bulundu u bir ortamda, millî ihtiyaçların ve taleplerin sonucu olarak, millî kültür ve mefkûreye hizmet etmek amacıyla kuruldu. Gerek kurulu unu hazırlayan sosyal ve siyasî artlar gerekse çalı ma amacı ve ilkeleri Türk oca ına ba tan itibaren “millî mefkûre te kilâtı” özelli i kazandırdı. Bu özellik 86 yıllık erefli mazisi boyunca, her dönemde onun temel yapısını olu turdu ve günümüze de intikal ettirdi.” Türk Ocaklarının “tarihî misyonunun iki yönü” söyleyen Genel Ba kan bunları öyle oldu unu belirtmi tir: “Bunlardan birincisi, tüzü ümüzün gaye maddesinde de belirtildi i gibi, millî uurun geli mesine yaygın ve etkili olmasına çalı mak; millî kültürümüzü te kil eden din, dil, tarih, sanat, edebiyat, örf ve âdetler gibi temel de erlerimizin ara tırlması, incelenmesi, ö renilmesi, nesiller arasında benimsenip intikaline hizmet etmektir. Bu yönüyle Türk Ocakları 86 yıllık bir fikir oca ıdır.... Tarihî misyonumuzun di er yanı, Ocak fikriyatının, görü ve dü üncelerimizin sosyal hayatta uygulanmalarını sa layacak artları hazırlamaya matuf gayretler te kil eder. Genel anlamda bir ‘sivil toplum kurulu u’ olmamız dolyısıyla cemiyetin bütün temel meseleleriyle ve devlet yönetim tarzıyla yakından ilgilenmek, Türk Ocakları için sosyal bir görev anlamı ta ır.” Genel Ba kan Nuri Gürgür, Mustafa Kemal (Atatürk) ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulu felsefesi
120
ile Türk Ocaklarının tarihî misyonu arasındaki ba ı da u cümlelerle ifade etmi tir: “Türk Ocakları misyonunun her iki vechesiyle uygulandı ı en mü ahhas örnek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulması hadisesidir. Devlet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’a çıktı ı andan ba layarak bütün söz ve davranı larında, karar ve uygulamalarında, Türk Ocaklarının temsil ve ifade etti i ve bu çatı altında yo rulup geli en Türk milliyetçili i ‘Millî fikrinden ilham almi tır. Mücadelenin adı Mücadele’dir; te kilâtlanmadaki ‘Millet Meclisi’, ‘Hakimiyet-i Millîye’ , ‘Kuva-yı Millîye’ gibi kurum ve kavramlar, millî ölçü ve ilkelerin ifadesidir. Bilâhare kurulan devletin adı da ‘Türk’tür.” Geli en dünya artları içinde, bazılarının zanneti i veya dü ündü ünün aksine milliyetçili in de er ve öneminin azalmayıp arttı ına dikkati çeken Nuri Gürgür, ile ilgili u konu masında, “Küreselle me” de erlendirmeyi yapmı tır: “Yaygın bir ifadeyle ‘küreselle me’ olarak adlandırılan bu dönemde, bazılarına göre ‘millî kültürler ve millî de erler etkilerini kaybetmekte; bunların yerine millî ölçülerin geçerli olmadı ı global de erler yükselmektedir’. Oysa dünyadaki geli meler yakından izlendi inde ‘milletim nev-i be er’ anlayı ının hâkim göründü ü kozmopolit kültürün etkisinin kabuktan ibaret kaldı ı, özellikle geli mi dünya artlarında, ekil ve üslûbu düne nazaran farklı olmakla beraber, mahiyeti ve niteli i ça lar boyunca asliyetini koruyan milliyetçilik idealinin ve ölçülerinin hâlâ geçerlili ini kaybetmeyen nâzım unsur oldu u anla ılmaktadır. Türkiye’nin AB konusunda mâruz 121
kaldı ı muamelenin temel saikleri ortadadır. Türk ve Müslüman kimli imiz sebebiyle reddedilmekte olu umuz , ça ımızda en geli mi ülkelerinde bile hâkim olan zihnî ölçülerin mahiyetinin neler oldu unu gösteriyor.” 32. Kurultay’da Genel Ba kan’ın açı konu masından sonra, “(Siyasî hayatımızda) stikrar ve Durum”, “Ekonomiye Bir Bakı ”, “1997 Yılında Bir Bakı ”, “Türkiye ve Türk E itimimize Cumhuriyetleri Arasındaki Kültürel li kilere Dair” ba lıkları altında yapılan konu malarda, Türk Ocaklarının bu konulara bakı ı, bu konulardaki görü leri açıklanmı tır. (Bu konu malar için bak, “Türk Ocakları
32.Ola an Büyük Kurultay Raporu, Ank.1998” .)
32. Büyük Kurultay’da, 1997’den beri bir “Çali ma Grubu” olarak faaliyetlerini sürdüren Hanımlar cra Heyeti, 10. Maddeye ilâve edilen bir Tüzük de i ikli i ile Ocak Organı olarak kabul edilmi tir. Bu Tüzük de i ikli inden sonra, Hanımlar cra Heyeti’nin çalı malarını düzenleyecek yönetmelik hazırlanmı tır. Bu yönetmeli e göre, Hanımlar cra Heyeti, “Türk Ocaklarının mefkûresi do rultusunda , Ocaklı kadınlar arasında tesanüdü sa lamak, milliyetçili i ya anır hale getirmek ve Ocaklı hanımların sayısını arttırmak gayesiyle faaliyetler düzenleyecek; toplum problemlerinin daha iyi de erlendirilmesi için kadın dernekleri ve kolları ile i birli i imkânlarını ara tıracaktır.
122
Hanımlar cra Heyeti, Ocak üyelerinden olmak artıyla en az be en çok on bir asil üyeden meydana gelecektir.” Türk Ocakları 32. Büyük Kurultay’ına farklı partilerden Bakanlar, milletvekilleri (Sadi Somuncuo lu, Esat Bütün, Zeki Ertugay , Namık Kemal Zeybek, Muhsin yazıcıo lu vd.) de katılmı ve konu malar yapmı lardır. 32. Büyük Kurultay’da, 6 dalda her yıl verilen “Hizmet ve Te vik Arma anları”nı, 1998 yılı için almaya hak kazananlara takdim edilmi tir. Kurultay’da, yapılan seçimde, Merkez dare Heyeti’ne u isimler seçilmi tir: Nuri Gürgür, Acar Okan, Yücel Hacalo lu, lhan Gülsün, Doç.Dr. M. Ça atay Özdemir, Prof.Dr. Celâl Er, Kerim Ünal, Galip Tamur, Prof.Dr. Rasih Demirci, Necati Gültekin, Mehmet andır. Genel Ba kanlı a yeniden Nuri Gürgür getirilmi tir. 32. Büyük Kurultay’da seçilen Merkez dare Heyeti Üyeleri, Hanımlar cra Heyeti Ba kanı (Yard. Doç.Dr. enol Bal) ve Türk Ocakları E itim ve Kültür Vakfı Ba kanı (Nevzat Köso lu) bir heyet olarak, Cumhurba kanı Süleyman Demirel’i ziyaret etmi lerdir. Ziyarette, Genel Ba kan Nuri Gürgür, geçen dönem çalı malarını ve gelecek dönemele ilgili plânları anlattıktan sonra, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih 123
Co rafya Fakültesindeki “Ça da Türk Lehçeleri alınmadı ını belirterek, Bölümü”ne ö renci Cumhurba kanı’ndan yardım istemi tir. Cumhurba kanı Süleyman Demirel, “Bir tek ö renci de mevcut olsa, Ça da Türk Lehçeleri Bölümü’nün açık tutulması gerekti ini, bu bölümlerin bizim için Türk Dünyasıyla ba ımızı kurduklarını” belirterek, “Ben gerekeni yaparım.” demi tir. Türk Ocakları, Genel Merkezi ve mevcut 48 ubesi ile 1998 32. Ola an Büyük Kurultay’ından sonra, çalı malarına devam etmi tir. Türk Ocakları Genel Merkezi, A ustos 1998’de “Türk Dünyası le li kiler” konusunda bir Basın Bildirisi yayımlamı tır. Basın bildirisinde, “Türk Dünyası ile ilgili konularda son zamanlarda meydana gelen olumsuz geli melerden endi e duyuldu u, yetkililerin Türk Dünyası’na gerekli ilgi ve yardımı göstermediklerinin üzüntü ile gözlendi i” belirtilerek, “Afganistan’da, Kafkasya’da ve Balkanlar’da ortaya çıkan olumsuz geli melerin son örne inin Irak’taErbil’de ya andı ı” ifade edilmi tir. Basın Bildirisi’nde, yetkililere öyle seslenilmi tir: “Bütün Devlet organlarını, iktidarda olsun muhalefette olsun bütün siyasî partileri uyarıyoruz. ç çeki meler ve entrikalardan ba ınızı kaldırın ve çevrenizi bir çember gibi daraltarak ku atan tehlikeler kar ısında tarihimize yakı ır kararları alın, hamleleri yapın!...” Türk Ocakları ve Türk Milliyetçileri, devletimizi ve milletimizi neredeyse on be yıl u ra tıran PKK Terörü’nü ve Güneydo u’da oynanan “Kürt Oyunu”nu dikkatle takip etmi ler, görü lerini ve tavırlarını her vesile ile ortaya koymu lardır. Terörist Ba ı Abdullah 124
Öcalan’nın, 1998 yılı içinde Suriye’den ayrılıp talya’ya sı ınmasını “Bir syanın Sona Ermek Üzere oldu u” eklinde de erlendirmi lerdir. stanbul Türk Ocakları Ba kanı Dr. Cezmi Bayram, Türk Yurdu, Aralık 1998 (136.) sayısında yayımlanan “Ayın Yorumu” yazısında Güneydo u ve Kürt meselesi konusunda u de erlendimeyi yapıyor: “Gerek Osmanlı mparatorlu u, gerekse Cumhuriyet devrinde bir çok Kürt syanı oldu. tiraf etmek gerekir ki hiç biri PKK’nın on dört sene devam eden mücadelesi kadar uzun sürmemi ; geni co rafyaya yayılmamı tır. Burada üphesiz, dünyadaki artların etkisi oldu u kadar, olaya ba langıçta do ru te his koyarak gereken tedbirleri süratle ve cesaretle almayan Hükümet idarecilerinin de rolü vardır. Suriye alenî destek sa lamı tır. Çe itli dost ve müttefik geçinen Batı Ülkeleri, ‘ ark Meselesi’ ni yeniden ısıtma arzu ve hayallerinin gerçekle me zamanının geldi i zannı ile siyasî destek vermelerine ve hatta silah sa lamalarına sebep olmu tur. Üstelik Demir Perde’nin (Sovyetler Birli i) yıkılmasıyla (1991) Türkiye’nin öneminin kalmadı ı dü üncesi de ülkemiz aleyhine faaliyetleri hızlandırmı tır. Böylece dü ük yo unluklu sava , günümüze kadar devam ettirilmi tir. Yapılması gereken, telâ a kapılmak de ildir. So uk kanlı olmak; günü de il, yarınları dü ünerek stratejiler geli tirmek lâzımdır.” lgili de erlendirme yazısında, “Siyasî çözüm, kültürel çözüm, Kürt Kimli ini tanıma” gibi ifadelerin iyi anla ılması gerekti i üzerinde durularak, “Ver-Kurtul tavizci mantı ı” ile dü ünenlere öyle cevap verilmektedir: 125
“Son iki yüz yıllık tarihimiz hep Batılı devletlerin tatmin edilmesi için verilen tavizler ve bunların acı sonuçları ile doludur. Koskoca bir mparatorlu un parçalanıp çökmesine sebep olan tavizler, hiç bir zaman Batılı devletlerin talebinin son bulmasını sa layamamı tır. Ne Tanzimat Fermanı ne Me rutiyet ilânı istekleri bitirmi tir; her seferinde yeni talepler gelmi tir. Taleplere nokta ancak Millî Mücadele ile konabilmi tir. imdi artların olgunla tı ı dü üncesiyle yeniden mâsum ve haklı (!) isteklerle kar ımıza çıkmaktadırlar.” 1998 yılı, Cumhuriyetimizin 75. Kurulu yıl dönümüdür. Türk Ocakları, Genel Merkezi ve ubeleri ile bu büyük ve önemli yıl dönümünü kutlayacaktır. Bu münasebetle, Merkez dare Heyeti, bütün ubelere, göseterecekleri faaliyetlerle ilgili bir genelge göndermi tir. Genelgede öyle denilmektedir: “Bilindi i gibi, içinde bulundu umuz 1998 yılı Cumhuriyetimizin kurulu unun 75. Yılıdır. Türk Ocakları Genel Merkezi, Yönetim sistemi olarak benimsedi imiz Cumhuriyetimiz’in kurulu unun 75. yılının, toplumun bütün kesimlerince kucaklanarak, geni kesimlerin ya ama evkini geli tirecek ve toplumda ortaklık temellerini sa lamla tıracak ekilde kutlanmasını arzu etmektedir. Ayrıca bu kutlamaları, birer genel de erlendirme yapma fırsatı olarak de erlendirmek isabetli olacaktır. Ülkemizin son yıllarda her meseleyi kavga vesilesi yaptı ı göz önüne alınarak bu yıl dönümünü, sosyal
126
barı mesajı ihtiva edecek biçimde ve geni kesimlerle i birli i çerçevesi içinde kutlamak hedeflenmektedir.” Genelge’de, düzenlenecek toplantılarda ele alınması gereken muhtemel konu ba lıkları olarak, “her ubenin Cumhuriyet devrinde kendi ehir veya bölgesiyle ilgili e itim, ekonomi, çevre, basın-ileti im, nüfus potansiyeli, teknolojı, mahallî kahramanlar, stiklâl Sava ı ile ilgili hatıralar vb.” gösterilmektedir. Türk Ocakları aylık yayın organı Türk Yurdu, Aralık 1998 sayısında, “Bir isyanın Sonuna Do ru” ba lı ı ile PKK Terörü ve Terörist Abdullah Öcalan’ın Suriye’den ayrılması ile geli en olaylar yorumlanmı tı. Yorumdan bir süre sonra, Abdullah Öcalan, Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye getirilmi ti. Genel Ba kan Nuri Gürgür, geli en olayları öyle de erlendirmektedir: “PKK’nın, kar ımızdaki husumet cephesinin ancak görünen kısmı oldu unu, çok geni ve etkili bir milletler arası komplonun muhatabı bulundu umuzu, Güneydo u kırsalındaki yahut Gazi Mahallesi’ndeki zavallı piyonlardan de il; çe itli Avrupa ba kentlerindeki er odaklarından çekinmemiz gerekti ini hiç unutmamalıyız.” Genel Ba kanı Nuri Gürgür, Terörist Abdullah Öcalan’nın yakalanması vesilesi ile Mit Müste arı enkal Atasagun’a ve Genel Kurmay Ba kanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıko lu’na birer kutlama mesajı göndermi tir. Türk Ocakları, 1999 yılında da Genel Merkez ve ubeleri ile faaliyetlerini yürütmü lerdir. Bu faaliyetler içinde “Türk Oca ı Geleneksel Arma anları” verilmesi , sempozyum ve konferanslar, yayınlar dikkati çekmektedir. Ayrıca Genel Merkez ve ubeler, basın 127
bildirileri yayınlamakta ve geli en olaylarla ilgili çe itli “açıklamalar” yapmaktadır. Bunlar arasında, “Türk Müslümanlı ı” ve “Mozaik Kültür” ba lıklı Genel Merkez Heyeti Bildirileri son derece önemlidir. ( leride bu bildiriler üzerinde durulacaktır) Türk milletini ve Türk Dünyasını ilgilendiren her konuyu, her olayı, millî bir görev uuru içinde de erlendiren Türk Ocakları, 17 A ustos 1999’da meydana gelen Marmara Depremi’ni de derin bir üzüntü ile kar ılamı ve üzerine dü eni yapmak üzere harekete geçmi tir. Genel merkez ve ubeleri ile yardım olmak kampanyaları ba latmı tır. Bu çalı malardan üzere Genel Ba kan Nuri Gürgür imzası ile Türk Ocakları ube Ba kanlıklarına bir genelge gönderilerek yapılacak çalı malar bildirilmi tir. (Genelge metni için bak,Türk Yurdu Eylül 1999) Türk Ocakları Genel Merkezi, üst üste ya adı ımız iki Marmara Depremi dolayısıyla, Ramazan ayında düzenlenecek iftar yemekleriyle ilgili olarak da kamu oyuna bir ça ırıda (duyuruda) bulunmu tur. Bu kamu oyu ça ırısında öyle denilmektedir: “Her yıl Ramazan ayında ço unlu u lüks otellerde olmak üzere iftarlarda bir araya gelmenin normal artlarda izahını yapmak mümkündür. Ancak yüzbinlerce karde imiz donma tehlikesi içerisinde so uktan titre irken, bir yudum sıcak çorbanın özlemini duyarken bu tarz toplu iftarların makûl bir tarafı olmadı ını dü ünüyoruz. Ramazan ayında toplu iftaralar düzenlemek yerine, buna tahsis edilecek meblâ ın depremzedelere intikal ettirilmesini ve bu tavrın emsal alınarak zekât ve hayır
128
gibi vecibelerde de uygulanmasını temenni ediyoruz.” (Türk Yurdu, Osmanlı Özel Sayısı,Aralık-Ocak 99-2000)
Türk Ocaklarının iki yılda bir düzenledi i “Ola an Büyük Kurultay” ların 33.sü 15 Nisan 2000’de toplanmı tır. Asrın ilk Kurultayı olma özelli ini ta ıyan 33. Büyük Kurultay, Türk Ocakları Tarihî Binası’nda toplanmı tır. Gündem gere i, 33. Büyük Kurultay’ın açı konu masını yapan Genel Ba kan Nuri Gürgür, konu masında, “21. Yüzyılın ba ında Türk milleti ve Devleti’nin takip etmesi gereken politikalardan bahsederek, PKK’nın siyasîle me çalı malarını ve Kürtçe Tv ve e itim konularını gündeme getirenleri uyarmı ; bu konuda herkesin dikkatli ve titiz davranması gerekti ini” belirtmi tir. “Türk Genel Ba kan konu masında ayrıca, Münevverinin, gündemin takipçisi de il, tanzimcisi olması gerekti ini” ifade etmi tir. Türk Ocakları 33. Büyük Kurultay’ında Genel Ba kan’ın konu masından sonra, Türkiye’yi ziyarate gelen ve bu münasebetle Türk Ocakları Kurultayını da ereflendiren Azerbaycan’nın büyük lideri Eski Cumhurba kanı Ebulfez Elçibey, kürsüye davet edilmi tir. Elçibey konu masında, “Türk vatanının her yerinin Türk’ün oca ı oldu unu, milletin ruhunun Türk Ocaklarında muhafaza edildi ini, ... Türk Ocaklarının bütün Türk Cumhuriyetleri’nde ubelerinin açılması gerekti ini,... Dünya Türklü ü’nün büyük gelecek için harekete geçirilmesinin lâzım geldi ini” belirtmi tir. 129
33. Kurultay’da Türk Ocaklarınca her yıl verilen “Geleneksel Arma anlar” sahiplarine verilmi tir. Kurultay’da, Merkez dare Heyeti’ne, “Türkiye dı ındaki derneklerle i birli i yapma, üye olma ve yurt dı ında ube açma yetkisinin verilmesi” ; “Her türlü gayri menkul alım-satım ve ilgili di er kanunî müzakerelerin yürütülmesi” konularında yetki verilmesi gündeme getirilmi ve oylanarak kabul edilmi tir. Kurltay’da, Merkez dare Heyeti üyeleri seçimi de yapılmı tır. Kurultay’dan sonra, seçilen üyeler, görev bölümü yapmı ve Nuri Gürgür, yeniden Genel Ba kanlı a seçilmi tir. Türk Ocakları, Genel Merkezi ve ubeleri 15 Nisan 2000’de yapılan “33. Ola an Büyük Kurultay” sonrasında çalı malarını arttırarak devam ettirmi lerdir. Bunlar arasında, bilgilendirme ve sohbet toplantıları, anma toplantıları, konferaslar, sempozyumlar bulunmaktadır. Yayın faaliyetleri de devam ettirilmektedir. Türk Ocaklarının düzenledi i toplantı ve sempozyum çalı malarından bazılarını, Ocakları tanıma ve tanıtma maksadıyla zikretmek istiyoruz: -“Göktürk Devleti’nin Kurulu unun 1450. Yıldönümü” Sempozyumu (7 Ekim 2000) -“10. Yılda Türk Cumhuriyetleri” Toplantısı,
(30 Ekim 2000)
-“Millî Kimlik Meselesi” Konferansı, (19 Ocak2001) -“Türkiye Avrupa Birli i li kileri” Sempozyumu,
(16-17 Mart 2001)
-“Ölümünün Kırkıncı Toplantısı, (29 Mart 2001)
130
Yılında
Peyami
Safa”
2001) 2001)
-“Millî Kültür-Mozaik Kültür” Toplantısı,
(21 Nisan
-“Yabancı Dilde E itim “ Sempozyumu,(2
Haziran
Sempozyum tebli metinleri, müstakil kitaplar halinde de yayımlanmaktadır. Türk Oca ına yurt dı ında ube açma yetkisi veriliyor. Millî bir kurulu olan Türk Ocakları, 1927’deki Tüzük de i ikli ine kadar, Türkiye dı ında çalı ma yapabilmekte ve ube açabilmekteydi. Bu yapısı, 1927’deki 4. Kurultay’da yapılan Tüzük (o zaman Yasa) de i ikli i ile sona ermi ti. 1927’de Türk Ocakları Yasası’nın faaliyet alanını düzenleyen ilgili madde, öyle kabul edilmi ti: Madde-2 “Türk Ocaklarının fiilen i tigal sahası, Türkiye hudutları dahiline münhasırdır.” Türk Ocakları, Sovyetler Birli i’nin da ılmasından sonra ortaya çıkan yeni artlar içinde, 1994’ten itibaren yeniden Milletlerarası dernek statüsü verilmesi için çalı malara ba lamı tı. Bu çalı malar, 2000 yılında sonuç vermi tir. Türk Ocaklarına Milletlerarası dernek statüsü kazandıran Bakanlar Kurulu Kararı öyledir: “Türk Ocakları derne inin Almanya, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Özbekistan ve Türkmenistan’da ube açmasına izin verilmesi, Dı i leri Bakanlı ının görü üne dayanan çi leri Bakanlı ının 24.02.2000 tarihli ve 054190 sayılı yazısı üzerine 2908 sayılı Dernekler Kanunu’nun 11. Maddesine göre, Bakanlar Kurulunca 10.03.2000 tarihinde kararla tırılmı tır.”
131
Türk Ocakları Merkez dare Heyeti, yurt dı ında ube açma konusundaki çalı malarını titiz bir ekilde acele etmeden sürdürme kararı almı tır. Türk Ocakları, 2002’de kurulu unun 90. yılına ula mı , neredeyse “asırlık bir Türk çınarı” olmu tur. Bu asırlık millî Türk çınarı, 90. yılını kutlarken 13 Nisan 2002’de 34. Ola an Büyük Kurultay’ı toplanmı tır. 34. Büyük Kurultay’ın açı konu masını yapan Genel Ba kan Nuri Gürgür, Türk Ocaklarının Kurultay Açı kurulu unun 90. yılına rastlayan bu Konu ması’nda hem Türk Ocaklarının kurulu una sebep olan artları hem de günümüzün Türk Ocaklarının varlı ına ve devamına ihtiyaç duyuran siyasî, iktisadî ve kültürel artlarını tahlil edip de erlendirmi tir. Genel Ba kan, Oca ın 90 yıldır ya amasının sebeplerini ve gördü ü tarihî erefli hizmeti öyle izah etmi tir: “Türk Ocakları kurulu undan itibaren millî vicdanın, milletin temel hassasiyetlerinin ve beklentilerinin temsilcisi olmayı ba ardı ından kısa zamanda tam ve kâmil anlamda millî bir te kilât olma hüviyetini kazanmı , bu özelli iyle günümüze intikal etmi tir. 20. yüzyılın ilk çeyre i, yani Türk Ocaklarının kuruldu u yıllar, Türklü ün ate le imtihan edildi i, var olma kavgası verdi i kader dönemidir. Yıkılan mparatorlu un yerine Millî Devlet’in kurulmasını sa layan Millî Mücadele’nin fikrî ve felsefî zemini, Türk Ocakalarıdır. Türk Ocaklılar, Cumhuriyetin kurulu iradesini ve temel esaslarını hazırlamı olmanın onurunu her zaman sevinçle ta ıyacakaladır.” 132
Genel Ba kan Nuri Gürgür, 34. Büyük Kurultay açı konu masında, “ Terör, PKK ve Avrupa’nın deste i, Avrupa Birli i ve Türkiye, kültürümüzün omurgası olarak Türkçe, TRT’nin millî kültürümüze Türkiye-Türk Dünyası ili kileri, kar ı ba ıbo lu u, küreselle me ve millî devlet, günlük siyasî tartı malar ve Türk Ocakları” konuları üzerinde durmu tur. Genel Ba kan’ın 13 Nisan 2002’de toplanan 34. Büyük Kurultay’da yaptı ı konu masından bazı bölümleri yorumsuz olarak burada nakletmeyi faydalı buluyoruz: “Devirler de i se bile din ve kültür ba nazlı ından hiç bir ey kaybetmediklerini her vesileyle ortaya koyan Avrupalılar, bu defa demokratik argümanlarla sahneye çıkıyorlar.” “Ya anılan ortamda AB’nin Türkiye’ye kar ı gerçek niyetinin ne oldu u üzerinde yo unla an ku kuları kimse haksız bulmamalıdır.... Avrupa her vesileyle bizi bünyesine katmak niyetini ta ımadı ını ortaya koyarken, gerçekleri görmezlikten gelmemiz ve bu kapıların birgün bize de açılaca ını beklememiz bo bir hayaldir.” “Türkiye muhayyel hedeflerle zaman kaybetmek yerine, gerçekçi politikalar izlemek zorundadır. Avrupa Birli i’ne girmememizin dünyanın sonu anlamına gelmedi ini idrak etmeli, kendi dinamiklerimizi ve potansiyelimizi kullanarak ayaklarımızın üzerinde durmayı ba armalıyız.” “Kültürümüzün omurgası anlamına gelen dilimiz, canımız Türkçemiz, tam bir katliamla kar ı kar ıyadır. Millî E itim Bakanlı ı’nın tutumu ve uygulamalarıyla dilimizde onulmaz yaralar açılıyor. Türkçe sistemli
133
ekilde yıpratılıyor ve âdeta eritiliyor. Dilimizi kaybedersek her eyimizi kaybederiz.... (......) “Türkçe’nin ilim dili olamayaca ına hükmeden Yök Ba kanı (Kemal Gürüz) ve yanda larıyla dil tahribatı teorik bir tercih olmaktan çıkıyor, genel bir eylem konusu haline geliyor. Türkçe’nin en kötü ekilde kullanılmasını, yozla tırılmasını, yabancı kelimelerle harmanlanıp melezle tirilmesini özel bir görev eklinde benimseyen medyamız, bu kampanyanın etkinli ini geni letiyor. Özellikle büyük ehirlerimizin cadde ve meydanlarında i yerleri ve otellerin isimlerinin mutlaka yabancı kelimelerden seçilmeleri neredeyse bir kural olarak benimseniyor.” “Millî politikalarımızın hudutları tarihî misyonumuzla, kültürel zenginli mizle, jeopolitik imkânlarımızla orantılı ekilde geni tutulmalıdır. çimize kapanarak, büzülerek günü geçi tirmeye çalı mak özgüven eksikli i ve varlı ımızı inkâr anlamına gelir.” “Türkiye Devleti, Türk Dünyası ile çok daha güçlü ve etkili ili kiler kurabilecek maddî potansiyele sahiptir. Eksik olan kesinlikle para de ildir. Gerekli bilgiye,inanca, co ku ve heyecana sahip ellerde bu ortam mutllaka daha farklı olur.” “Yeni yüzyılda siyasî ve kültürel yapılanmalarda milliyetçilik anahtar unsur olma özelli ini koruyacaktır. Millî devletlerin önemlerini yitirdi i, yakın bir süreçte etkilerini büsbütün kaybedecekleri ve AB modelinin yeni dünya düzeni anlamına geldi i eklindeki görü ler gerçe i yansıtmamaktadır.... (.....)
134
Günümüzde millet kavramının son buldu unu, milliyetçilik fikrinin ça dı ı ve hatta zararlı oldu unu savunanların önemli bir bölümünün esas problemi, Türkiye devletiyledir; hedefleri üniter yapımızdır.” “Günlük siyasî tartı maların faydasız ve yıpratıcı, fikir ve görü leri sınırlandırıcı etkilerinden uzak durmaya devam edece iz.. 34.Büyük Kurultay’da, “Yurt ve Dünya Olaylarına Bakı ” adı altında, “Türkiye’de Siyasî Geli meler”, “Millî Kültür ve Tarih uuru” , “ Ekonomik Geli meler” konularında Türk Ocaklarının görü leri ortaya konulm tur. (Kurultay konu ma ve çalı maları için bak. 34. Ola an
Büyük Kurultay Raporu, Ank.2002)
Türk Ocakları 34. Büyük Kurultay’ında Merkez dare Heyeti üyeleri seçimi de yapılmı tır. Seçilen Üyeler, 15 Nisan 2002’de toplanarak görev bölümü yapmı lardır. Görev bölümü öyledir: Nuri Gürgür ................ Genel Ba kan Alaaddin Korkmaz ......... Gen Ba . Yard. Yücel Hacalo lu ............Gen. Sek. Galip Tamur ................. Gen. Muh. Kerim Ünal ................. Gen.Sek. Yard. Meriç Co kun .............. “ “ “ Prof Dr. Celâl Er .......... .Üye lhan Gülsün ................ “ Necati Gültekin .............. “ Doç.Dr. Ça atay Özdemir.... “ Prof.Dr. Mustafa Erdem ...... “
135
13 Nisan 2002’de 34. Ola an Büyük Kurultay’ını yapan Türk Ocakları, Genel Merkezi ve 55 ubesiyle çalı malarını sürdürmektedir. Elinizdeki kitabın baskıya baskıya hazırlandı ı günlerde Türk Ocakları, 35. Ola an Kurultayı (17 Nisan 2004) düzenlenmi tir. Bu Kurultay’dan kısaca bahsetmek istiyoruz: Tarihî Türk Oca ı Binası solonunda toplanan 35. Ola an kurultay’a 145 delege katılmı tır. Tespit edilen gündem maddelerine göre çalı malarını sürdüren Kurultay’da, protokol konu malarından sonra, geleneksel hale gelen “Türk Oca ı arma anları” sahiplerine takdim edilmi tir. Bu arma anlardan “Galip Erdem Türk Ocakları eref Arma anı”, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurba kanı Rauf Denkta ’a verilmi tir. Kurultay’da bir konu ma yapan Genel ba kan Nuri Gürgür, konu masında, Türkiye ve Türk Dünyası son çeyrek yüzyılı” açısından “ya adı ımız de erlendirmi tir. De erlendirmesinde, “Ya adı ımız ça ı bilgi ça ı, ya anan de i im ve geli imi küreselle me kavramlarıyla anlatmak alı kanlık oldu.” diyen Genel Ba kan, Sovyetler Birli i’nin da ılmasıyle ortaya çıkan yeni dünya düzeni, ABD’nin rakip tanımayan güç oldu u, AB’nin güvenlik konseptini kökten de i tirdi i, AB-Türkiye ili kileri, Türkiye Üzerinde oynanan etnik oyunlar, Otuz yıldır koolisyon hükümetleri ile yönetilen Türkiye’nin önemli fırsatları ve zamanı bo a harcadı ı, vb konular üzerinde tespitlerini ve görü leri açıklamı tır.
136
Genel Ba kan Nuri Gürgür, konu masında, Türkiye’nin mevcut genel görünü ünü, “Bir aya ı faizborç kıskacıyla ba lanan, MF programlarına mahkûm edilen, di er bir aya ı ufuksuz, vizyonsuz, ruhsuz bir yönetim anlayı ıyla frenlenen kocaman hareketsiz bir dev...” olarak tespit ettikten sonra, Türkiye’nin sahip oldu u fakat henüz kullanamadı ı imkânları da öyle tespit etmi tir: “-Avrupa’ya korku salan, tedirgin eden, genç ve dinamik yetmi milyonluk bir insan gücü. -Bütün olumsuzluklara ve art arda ya anan krizlere ra men daha imdiden elli milyar doları a an bir ihracat kapasitesi, Turizmden sa lanan yedi milyar dolardan fazla gelir. -Bölgemizin çok iyi e itilen ve tecrübe kazanmı olan en etkili silahlı gücü. -Ba ka ülkelerin tepkilerle kar ıla tı ı çevremizdeki alanlarda, kültür ve medeniyetimizin, tarihimizin bize sa ladı ı sevgi, ilgi ve sempati. -Ve nihayet milyonlarca kilometre karelik engin bir Türk Dünyası ve bu co rafyada ya ayan 200 milyona yakın soyda ımız.” “Türkiye’nin olumlu ve olumsuz atrlarını iyi de erlendirmek, imkânlarını kullanarak kendisini ba layan iplerden bir an önce kurtulmak mecburiyetindedir.” dedi i konu masında, “Bunu ba aracak olanların da, millî uur sahibi, sorumluluklarını bilen insanlar yani Türk millîyetçileri oldu unu” ifade ettikten sonra, Türk milliyetçili inin kısa bir izahını yaparak konu masını bitirmi tir. Genel Ba kan Türk milliyetçili ini kısaca öyle izah ve tarif etmi tir: 137
“Milliyetçilik,Türk milletinin daha güzel günlere ula abilmesinin heyecanına, ülküsüne sahip olmak, toplumsal konumu, yeri ve mesle i ne olursa olsun bu bilinci ta ımak, hakkını vermek için çalı maktır.”
(Konu ma metni için bak. Türk Yurdu, Mayıs,2004)
Türk Ocakları 35. Ola an Kurultayı’nda yapılan u seçimlerde, Merkez Yöneti Kurulu üyeliklerine isimler seçilmi tir: Nuri Gürgür ..................... Genel Ba kan Prof.Dr Orhan Aslan ........ Ba kan Yardımcısı Yücel Hacalo lu .................. Genel Sekreter Galip Tamur ....................... Genel Muhasip Kerim Ünal ........................ Gen. Sek. Yardımcısı Dr. Bülent Aksoy ................ “ “ “ Prof.Dr. Ça atay Özdemir .. Üye Prof.Dr. sa Özkan .............. “ Dr. Mehmet Karabay ......... “ Dr. Emrullah enel ............. “ Dr. Hasan Ali Karasar ....... “ Türk Ocakları, 35. Ola an Kurultay’dan (17 Nisan 2004) sonra, 92 yıllık Türk çınarı olarak, “kurulu taki amaç ve ilkeleri özenle koruyarak, bunun millî bir görev oldu unun bilinci içerisinde faaliyetlerini sürdürmektedir.”
138
Türk Ocaklarının ÇALI MA ALANLARI ve EK LLER Ocak Neler Yapar Türk Ocakları, kurulu undan itibaren Türklük uurunu uyandırmak, canlı tutmak, Türk milletinin varlık sebebi olan millî kültür unsurlarını ya atmak, yaygınla tırıp geli tirmek için çalı an; kısaca Türk milletinin var olmasını ve var kalmasını sa layacak her türlü çalı mayı kendisi için vazife bilen millî, sosyal bir gönüllü fikir ve kültür kurulu udur. Ocak, kurulu undan bu güne kadar aynı istikamette çalı mı , kurulu gayesinden en küçük bir sapma göstermemi tir. Türk Ocaklarının kuruldu u dönemin sosyal ve siyasî artları ile sonraki dönemlerin artları çok farklı olmu tur. Ancak artların de i mesi, Ocakların fikir yapısını ve hedeflerini de i tirmemi tir. Çünkü Türk milliyetçisi olan Türk Ocaklarının nihaî gayesi, Türk milletinin var olmasını ve var kalmasını sa lamaktır. Türk Ocaklarının ilk Tüzü ü, bilindi i gibi 1912’de hazırlanmı tır. Bu, Ocak Tüzü ü’nün (Yasa) bazı maddeleri bir kaç defa de i tirilmi se de (1918, 1924, 1927, 1969, 1994, 2002) ilk Tüzük’teki esaslar genel 139
olarak korunmu tur. Tüzük’teki en dikkat çekici 1927’de yapılmı tır. Bu de i iklikle, de i iklik, Ocakların faaliyet alanı, Türkiye Cumhuriyeti sınırları ile sınırlandırılmı tır. Bu sınırlandırma, dı Türkler’le ilgilenmeme eklinde de il, resmî olarak ube açıp faaliyet gösterememe eklindedir. itibaren Türk Ocaklarının kurulu undan sürdürdü ü çalı ma ekillerini u ba lıklar altında toplayabiliriz: 1-Konferans, Sempozyum vb Çalı malar 2-Di er Sosyal ve Kültürel Çalı malar 3-Yayınlar (dergi ve kitaplar) 1- Konferans, Sempozyum vb Çalı malar Türk Ocaklarının en çok uyguladı ı çalı ma ekli, konferanslar, sohbet toplantıları ve son yıllarda yagınla an sempozyumlardır. Konferanslar, yeterli dinleyicinin toplanabilece i salonlarda (sinema, toplantı salonu vb) halka açık olarak yapılmakta, Türk milliyetçili ini ve Türk milliyetçilerinin yurt ve dünya olaylarına siyasî, sosyal ve kültürel açılardan bakı ını ve bu olaylarla ilgili de erlendirmelerini halka yansıtma; halkı bilgilendirip Türk millîyetçili i ülküsünü benimsetme gayesi ta ımaktadır. Ocak çalı maları içinde en çok uygulanan çalı ma ekli konferaslar olmaktadır. Öyleki 1912 - 1918 yılları arasında 500’ü a kın konferans veril verilmi tir. Ocaklarda konferans verenler, kendi dönemlerinin tanınmı ilim, fikir ve sanat adamlarıdır. 1912 - 1931 döneminde Ocaklarda çe itli konularda konferans veren bazı ünlü isimler unlardır : Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Yahya Kemal, Halide Edip, Yusuf Akçura, 140
Fuat Köprülü, Süleyman Nazif, Ahmet A ao lu, Ahmet Hikmet Müftüo lu, Mehmet Emin Yurdakul, Ömer Naci, smail Hakkı Baltacıo lu, Celâl Sahir Erozan, Rıza Tevfik Bölükba ı, Necip Asım, Ahmet Ferit Tek, Hamdullah Suphi, Hüseyizâde Ali Turan, Bursalı Mehmet Tahir, Veled Çelebi ( zbudak). Abdülhak inasi, Sadri Maksudî Arsal vd. Bu ünlü ilim, fikir, sanat adamlarımızın hemen hepsi, aynı zamanda Ocak üyesidirler. Türk Ocaklarının 1949’dan sonraki döneminde de de i ik isimler konferanslar vermi lerdir. Bu dönem konferansçıları arasında Mithat Cemal Kuntay, Hüseyin Namık Orkun, Necati Akder, Osman Turan, Mümtaz Turhan, Mustafa Necati Sepetçio lu, Ali Nihat Tarlan, Mehmet Kaplan, Arif Nihat Asya, Faruk Sümer, Emin Bilgiç, Halide Nusret Zorlutuna, Necdet Sançar, Mustafa Kafalı, Mehmet Çınarlı, Galip Erdem, Fethi Teveto lu, Nihat Sami Banarlı, Süleyman Hayri Bolay, Yavuz Bülent Bakiler, Orhan Türkdo an, Ahmet Bican Ercilasun, Sadi Somuncuo lu, Nevzat Köso lu, Mustafa Erkal, Namık Kemal Zeybek gibi. bir çok ünlü isim sayılabilir. Konferanslar, Genel Merkezde verildi i gibi, çe itli ubelerde de verilmektedir. Her ube kendisine göre konferans programları hazırlamaktadır. Ocaklarda konferans verenlerin isimlerini tek tek saymak mümkün olmadı ı gibi lüzum da yoktur; ancak burada Ocak çalı malarını ve bazı ünlü Ocaklıları tanıtmak açısından isimler sayılmı tır. Türk Ocakaları ubelerinde gelenelsel olarak uygulanan bir ba ka çalı ma ekli de haftalık sohbet toplantılarıdır. Hemen hemen her Ocak ubesinde 141
uygulanan bu çalı ma ekli, ube yöneticilerinin belirledi i uygun bir günün ak amında yapılmaktadır. Cuma sohbetleri, Per embe sohbetleri vb gibi. Bu tür toplantılarda konular aylık olarak tesbit edilerek programlanmaktadır. Bu haftalık sohbet toplantıları, üyeleri, ilgili konularda bilgilendirmeye yönelik olmanın yanında, Ocak ubelerini canlı tutmakta ve üyelerin görü üp kayna malarını sa lamaktadır. Ocaklarda verilen konferans konularına gelince, Türk Milletini ve Türk insanını ilgilendiren her konu konferans konusu olabilmektedir. Fakat genellikle, tarih, sosyoloji, Türk büyükleri, e itim, dil, din, edebiyat, siyasî hatıralar, milliyetçilik, sa lık, ekonomi , Türkiye ve Türk Dünyası’nı ilgilendiren iç ve dı politika konuları, di er siyasî ve sosyal meseleler, konferans konusu olarak seçilmektedir. Son dönemlerde, Genel merkez ve ubelerde düzenlenen toplantıların programları ve bazı faaliyetleri Türk Ocakları Genel Merkezi Aylık Yayın Organı Türk Yurdu dergisinde yayımlanmaktadır. Böylece, Ocak mensupları ve ubeler, sürdürlen çalı malardan haberdar edilmi olmaktadır. Türk Ocaklarında, konferansların yanında çe itli tiyatro eserleri de oynatılmı tır. Bunlardan Halide Edib’in Yeni Turan, Kenan Çobanları sahnelenen ilk eserlerdendir. Türk Ocaklarının Merkez ve ubelerinde yapılan çalı malar, Kurultay raporlarında da yer almaktadır. 2- Di er Sosyal- Kültürel Çalı malar Türk Ocaklarında konferans, tiyatro ve sohbet çalı malarının yanında, serbest dersler, konserler 142
verilmekte, ihtiyaca göre çe itli konularda kurslar açılmaktadır. Bilhassa 1912-1918 arasında verilen serbest derslerle Ocaklar, halk üniversitesi gibi çalı mı tır. Genel Türk Oca ı ilk çalı ma döneminde Merkez’de (1912-1018) 1250 kitaplık bir kütüphane kurabilmi , daha sonra Cumhuriyet devrinde (1922-1931) 40.000 ciltlik bir kütüphane yapılan çalı malarla, meydana getirilmi tir. Ancak Oca ın kapatılması üzerine malları ile birlikte bu kütüphaneye de el konulmu tur. Osmanlı Devleti Co rafyası’nda, Türkistan, Mısır, Rumeli, Tunus, Cezayir gibi ülkelerde Türk hanedanlarının yaptırdı ı çini, hat, resim vs cinsinden eserler, toplanılarak büyük bir koleksiyon meydana getirilmi tir. Bunda Hamdullah Suphi’nin rolü büyüktür. Türk Ocakları kurulu undan bu güne imkânları ölçüsünde belirli sayıda ö renciye burs vermektedir. Bilhassa, Türkiye dı ından gelen Türkler’e ve ö rencilere sahip çıkılmaktadır. Özellikle 18 A ustos 1989’da Merkez Heyeti’nin aldı ı bir kararla Türk Ocakları E itim ve Kültür Vakfı’nın kurulmasından sonra, bu tür çalı malar daha düzenli yürütülme e ba lanmı tır. Günümüzde, Türk Ocakları E itim ve Kültür Vakfı, “Özel Türk Yurdu Okulları” açmı tır. Bu okullar e itime devam etmektedirler. Türk Ocakları Balkan ve Birinci Dünya Sava ları yıllarında ticarî ve iktisadî hayatımıza hakim olan özellikle Rum ve Ermeni azınlıkların dükkânlarından alı -veri yapılmasını boykot kampanyası ba latmı ve ba arılı da olmu tur. Millî Mücadele yıllarında da sürdürülen boykot sonucunda bir çok Rum ve Ermeni tüccar ve esnaf iflâs ederek stanbul’u terk etmek zorunda
143
kalmı tır. (Meselâ Yahya Kemal’in boykota ça rı konusunda bir kaç yazısı vardır) Türk Ocakları, sosyal - kültürel konuların yanı sıra iktisat (ekonomi) konuları ile de ilgilenmi tir. Amaç, millî ekonomiyi güçlendirmektir. Bu anlayı la sanayi sergileri, dernek ve okullar açılmı , i adamları ile ortak çalı malar yapmanın yolları aranmı tır. Türkiye’de ilk sanayi sergisi Ocaklıların çalı ması ile 1919’da açılmı tır. çalı ması da Türk Ocaklarının de i ik bir bünyesinde de i ik dernekler kurmasıdır. Türk Oca ının bünyesinde kurdu u veya destekleyerek kurdurdu u dernekler arasında Türk Gücü Derne i, Köycüler Cemiyeti, Türk Bilgi Derne i, htiyat Zabitleri Yardımla ma Cemiyeti, Darülfünun Talebe Cemiyeti en önemlileridir. Türk Gücü Derne i, Oca a üye olma ya ı tutmayan gençleri bedenen ve fikren güçlü hale getirmek için kurulmu tur. Daha çok spor a ırlıklı çalı malar yapan bu dernek, kısa zamanda, içinde Balıkesir ubesi de olmak üzere 26 ube açmı tır. Bir gençlik derne i olan Türk Gücü derneklerini, ttihatçı lider Enver Pa a da desteklemi tir. Bugün söylenen Da Ba ını Duman Almı Mar ı da bu dönemde gençlik için bestelenmi tir. Bugün bir çok yerde varlı ını sürdüren dman Yurdu, dman Gücü, (Ayvalık Gücü, Ankara Gücü, Altay dman Yurdu, Mersin dman Yurdu gibi) spor kulüpleri Ocakların ilk döneminin hatıralarını ta ımaktadır. Bu çerçevede 44 Ocak ubesinde spor te kilâtları kurulmu tur. Selim Sırrı Tarcan, Ocakların spor çalı malarını yönlendiren önemli bir Ocaklıdır.
144
Türk Ocakları, sosyal çalı malardan olmak üzere, meslekî kurslar ve yabancı dil kursları çe itli düzenlemi , hatta okullar bile açmı tır. Meselâ Ayvalık Ticaret okulu (Lisesi) (1927) böyle açılan bir okuldur. Kadınların e itilmesi ve sosyal hayata katılması konusunda da Türk Ocakları, öncü rolü oynamı tır. 1918’de yapılan tüzük de i ikli i ile kadınların dernek üyesi olması kabul edilmi tir. Devrin tanınmı kültürlü hanımları Ocak çatısı altında çalı mı lardır. Halide Edip, Müfide Ferit (Tek) , Nakiye Hanım bunlardandır. Türk Ocakları, sosyal faaliyetlerden olmak üzere, çe itli anma ve kutlama günleri ile yemekli toplantılar da düzenlemektedir. Türk ocakları saydı ımız de i ik sosyal faaliyetlerinin yanında bilhassa 1986 döneminden sonra, ilmî toplantılara da a ırlık verme e ba lamı tır. 1987’den itibaren tek sayılı yıllarda Milliyetçilik ve Milliyetçilik Tarihi Ara tırmaları konulu kongreler; 1988’den itibaren de çift sayılı yıllarda Millî E itim Sempozyumu düzenlenmektedir. Süreli sempozyumlar yanında, Türkiye’yi ve Türk Dünyas’ını ilgilendiren siyasî ve kültürel konularda da sempozyumlar düzenlenmektedir. Bunlardan bazı sempozyum ba lıkları öyledir: -Göktürk Devletinin Kurulu unun 1450. Yıldönümü -Türkiye Avrupa Birli i li kileri -Yeni Dünya Düzeninin Getirmek stedikleri -Onuncu Yılda Türk Cumhuriyetleri -Yabancı Dilde E itim Meselesi
145
Türk Ocakları Gençlik Kolları, Hars Heyeti ve Hanımlar cra Heyeti de çe itli sosyal ve kültürel çalı malar yapmaktadır. (Bu çalı malar ayrıntılı olarak, Kurultay Raporlarında belirtilmektedir.) Türk Ocaklarının öncülü ünde düzenlenen önemli bir toplantı da, “Türk Dünyası Gençlik Günleri” veya “Türk Dünyası Gençlik Kurultayı” toplantılarıdır. Bu toplantılar, de i ik Türk topluluk ve Cumhuriyetleri’nde Gençlik Kolları’nca düzenlenmektedir. Bunların 10.su, 4-11 Eylül 2000’de Azerbaycan’ın ba ehri Bakü’de yapılmı tır. Türk Ocakları Merkez Heyeti, 12 Mart 1987’den itibaren altı dalda, ünlü Ocaklılar adına her yıl, seçilen ilgililere Türk Ocakları Arma anı verilmesini kararla tırmı tır. Bu arma anlar öyledir: -Ziya Gökalp / Türk Oca ı lim Te vik Arma anı -Hamdullah Suphi Tanrıöver / Türk Oca ı Kültür Arma anı - Dr. Hasan Ferit Cansever /Türk Oca ı Hizmet Arma anı - Prof.Dr.Osman Turan / Türk Oca ı Türklük Ara tırmaları Arma anı - Nihal Atsız / Türk Ocakları Türk Dünyasına Hizmet Arma anı - Galip Erdem / Türk Ocakları eref Arma anı 3- Yayın Çalı maları (kitap ve dergiler, film vs) Kitap Yayını:
146
Türk ocakları, kurulu undan itibaren Ocak mefkûresi olan Türk milletinin var olma ve var kalma sevdasını, di er ifadeyle Türk milliyetçili i fikirlerini yayma çalı malarında, dergi ve kitap yayınlarına önemli yer vermi tir. Ancak kitap yayınlarının sayısı bilhassa !912-1931 döneminde pek yeterli olmamı tır. Ocakların 1931’e kadar yayımladı ı kitap sayısı 25 civarındadır. Bunlar arasında en dikkat çekici olanlar unlardır: Yeni Turan...................Halde Edip Türk Tarihi....................Necip Âsım Üç Tarz-ı Siyaset............Yusuf Akçura
( lk defa 1904’te Mısır’da yayımlanmı tır. Osmanlı Devleti’ni kurtarmak için ortaya atılan Osmanlıcılık, slâmcılık, Türkçülük fikirlerinin uygulanabilme imkânları üzerinde durur. 1976’da Türk Tarih Kurumu tarafından da basılmı tır.)
-Türklerin Ulûm ve Fünûna Hizmetleri...Bursalı Mehmet Tahir -Türk Yılı -Türkçülü ün Tarihi- 1928 ...Yusuf Akçura,(Türk milliyetçili inin Cumhuriyet devrine kadar olan
geli mesini anlatır. Önemli bir eserdir.)
-Da Yolu 1.Kitap-1928...........Hamdullah Suphi -Da Yolu 2.Kitap-1931...........Hamdullah Suphi -Günebakan, 1929 ..................Hamdullah Suphi
(Da Yolu, adıyla yayımlanan iki eserinde H. Suphi’nin ünlü Nutukları toplanmı tır. Da Yolu 1’de 27, 2’de 14 Nutuk bulunmaktadır. Da Yolu, Türk milliyetçili ini temsil eden sembolik bir isimdir. Günebakan da Türk milliyetçisi olan herkestir. Sembol isimdir. Gün, Türk milliyetçili idir)
-Türk Dili çin,1930.........Sadri Maksudi
(Mustafa Kemal (Atatürk), bu kitabın kapa ına, “Millî hisle dil arasındaki ba çok kuvvetlidir.” cümlesiyle ba layan dil konusu ile ilgili me hur el yazısını yazmı tır.)
-Türk Tarihinin Ana Hatları,1930 ...Türk Tarihi Tetkik Heyeti 147
(Atatürk’ün Türk Tarih Tezi’ni esas alarak hazırlanmı bir eserdir. Türk Oca ında kurulan Türk Tarih Heyeti’nce hazırlanmı tır. Yalnız 100 adet basılm tır.)
Türk Ocakları mensupları tarafından Ocak yayınları arasında yayımlanması plânlanan Kutadgu Bilig, Dede Korkut, Orhun Abideleri, Divan-ı Lügati’t Türk gibi eserler de vardır; fakat yayımlanamamı tır. Türk Ocakları, kitap yayınlarında 1986’dan sonra ba arılı bir döneme girmi tir. Bu dönemde düzenlenen sempozyum ve kongre tebli leri kitap olarak yayımlanmaktadır. Bunlardan ba ka, Ocakları çe itli yönleri ile konu olarak i leyen tezler ve ara tırmalar, Kurultay Raporları, kitap halinde yayımlanmaktadır. Türk Oca ı, kendisini ve çalı malarını tanıtıcı yayınlar yapmaktadır. Bunlardan bazıları unlardır. -Türk Oca ının Do u undaki Saik ve Sebepler /Hasan Ferit Cansever. Türk Oca ı Hatıraları/Abdülhak inasi Hisar. Türk Ocakları/Kenan Akyüz. Türk Ocakları Yeniden Kuruluyor/ Yücel Hacalo lu. Ank. 1993 (4 yazı bir arada ) -Türk Ocakları ve Atatürk, Ank. 1993 -Türk Ocakları Belgeseli, Ank. 1994 ; -Türk Ocaklarını Tanıyalım, Ank 1995 -Türk Ocakları ve Hizmet Anlayı ımız, Ank 1995, Hasan Ferit Cansever. -Türk Ocakları Tarihi -Açıklamalı Kronoloji 1912- 1997” , Hüseyin Tuncer-Yücel Halaco lu- Ragıp
Memi o lu,1998 ( ki cilt)
-Türk Ocakları ve Türk milliyetçili i, Ank.1995,
Cemal Kutay.
148
-Milliyetçilik ve Milliyetçilik Tarihi Ara tırmaları V. lmî Kongresi, 26-27 Mayıs 1995, Ank. Tarih Boyunca Anadolu’da Türk Nüfus ve Kültür Yapısı (Tebli ler)/
Yay. Haz. Yücel Halaco lu Ank.1996. 1992
-Türk Ocakları (1912-1931), brahim Karaer, Ank.
- slâmın Bugünkü Meseleleri,ank. 1997. -Türk Kimli i ve Yahya Kemal Sempozyumu, (4Kasım1998); Y.haz. Yücel Halaco lu, Ank. 1999. -Yorumlar Yankılar, Nuri Gürgür,Ank.2000
Türk Ocaklarının yukarıda i aret etti imiz yayınlar dı ında bir çok yayını vardır. Bu yayınların bir kısmı Ocakları tanıtıcı yayınlar, bir kısmı da sempozyum tebli metinleri, konu ma metinleri, Büyük Kurultay Raporları ve Genel Merkez Bildirileridir. Ocak Yayınları, “Türk Yurdu Yayınları” adı altında yayınlanmaktadır. “Türk Yurdu Yayınları” dı ında, Ocak ubeleri de yayınlar yapmaktadır.
(Yayınlar konusunda bak. “Türk Ocaklarının 90 Yıllık Yayın Faaliyetleri- (1912-2002), Dr. brahim Karaer, Türk Yurdu Yayınları, Ank.2002.)
Türk Ocakları, milletimizi ilgilendiren çe itli konulardaki görü lerini, “Basın Bildirileri” eklinde de milletimize duyurmaktadır. Filmler: -Türk Oca ı Belgeseli 1998 (25 dakika) -Galip Erdem Belgeseli 2000 (2 saat 15 dakika) Web Sitesi:
149
“Türk Ocakları toplumu aydınlatma, savundu u fikirleri halka yayma konusunda, kitap,dergi, film gibi bilgi kaynakları yanısıra,teknolojik geli melerden de faydalanmaktadır. Bu münasebetle 21 Haziran 2001’de Web sitesi kurmu tur. Sitede, Türk Dünyası, Türk Kültürü, Türk Oca ı ve ubeleri ile di er konularda halka bilgiler sunulmaktadır.” (WWW.Turkocaklari.org.tr)
Dergi Yayını: Türk Ocakları yayın alanında, dergicilikte daha ba arılıdır. Türk Ocaklarının en ba arılı çalı malarından birisi Türk Yurdu dergisinin yayınını sürdürmesidir. Bu tarihî Dergi, ocak faaliyetlerine paralel olarak zaman zaman duraklamalara u rasa da yayın hayatını 1911’den bugüne kadar sürdürmeyi ba armı belki en eski Türk dergisidir. Türk Yurdu Cemiyetinin yayın organı olarak 1911’de yayın hayatına giren Türk Yurdu dergisi, Türk Ocaklarının kurulmasından sonra, Yusuf Akçura’nın sorumlulu unda (imtiyaz sahibi ve müdürü) uzun yıllar Türk Oca ının yayın organı gibi hizmet görmü ; Cumhuriyet devrinde yapılan Birinci Türk Ocakları Umumî Kongresinde (1924) Yusuf Akçura Dergi’nin imtiyaz hakkını Türk Ocakları dare Heyeti’ne bırakmı tır. Yayın hayatına girdi i ilk sayıdan itibaren büyük ilgi gören Türk Yurdu dergisi, o günden bu güne Türklü ün ve Türkçülü ün sesi olmu tur. Türk milliyetçili inin en uzun ve en sürekli yayın organı özelli i ta ıyan Türk Yurdu dergisinde Türk fikir 150
hayatının tanınmı bütün simalarının imzaları bulunmaktadır. Türk Yurdu Derne i’nin Yayın organı olarak 1911’de yayın hayatına ba layan Türk Yurdu dergisi, 93 yıllık yayın hayatında ilkelerinden hiç sapmamı tır. 1911’den bu yana , Türk milliyetçili nin sesini yükselten en uzun ömürlü ve soluklu Türkçü-Milliyetçi dergi olma özelli i ta ımaktadır. Türk milletini ilgilendiren her konuda yazı ve ara tırmaya sayfalarında yer verir. Türk Yurdu dergisinin yayın hayatı, Türk Oca ı faaliyetlerinin kesintiye u radı ı yıllarda aksamı tır. Bu bakımdan, Dergi’nin yayın hayatında yedi dönem vardır. 1- (1911-1918) : stanbul’da, 7 yılda 161 sayı yayımlanmı tır. 2(1923- 1931) : Ankara’da, 1929’dan ba layarak Lâtin harflari ile yayınlanır. 1911’den itibaren 26 cilt, 233 sayı yayınlanır. “Türk Ocaklarının fikirlerini ne reder aylık mecmuadır” ibaresi ile yayınlanır. 3- (1942-1943) : 10 sayı yayımlanır. Türk Oca ı kapalıdır. “Türkler’in faidesine çalı ır” ibaresi ile yayınlanır ve kapanır. 4- (1954-1957) : “Türk Ocaklarının fikirlerini ne reden aylık mecmua” ba lı ını ta ır. 234. Sayıdan ba lar. Abdülhak inasi Hisar Yönetir. 5- (1959-1968) : Ocak yayın organı olarak, Emin Bilgiç, Sadettin Bilgiç, Galip Erdem yönetimlerinde yayımlanır. 6- (1970) : Dergi’nin 60. Yılıdır. ki sayı yayımlanır. Osman Yüksel Serdengeçti yayımlar. 7(1987’den bu yana) : 347. sayıdan itibaren “Türk Oca ı Merkez Heyetinin Yayın organı” olarak 151
stanbul Türk Oca ı ubesince yayımlanır. 1989 Kasım ayından itibaren (373. sayı) Ankara’da yayımlanır. 1987’den itibaren büyük boy ve 64 sayfa yayımlanan Türk Yurdu dergisi, çok sayıda ilim ve fikir adamını bünyesinde toplar. “Hakemli bir dergi” olan Türk Yurdu dergisinden Türk Ocaklarının bütün çalı malarını, fikirlerini aylık olarak takip edebiliyoruz. Bu bakımdan Türk Ocaklarının, en devamlı ve canlı yayın organıdır. Türk Yurdu, 1987’den bu yana Türk milletini ve Türk kültürünü ilgilendiren çe itli konularda özel sayılar da yayımlamaktadır. -Mehmet Akif Ersoy Özel sayıs, Ocak, 1998; -Aile Özel Sayısı, Aralık 1990; -Yunus Emre Özel Sayısı, Ocak 1991; -Do umunun 120.Yıl Dönümünde Ziya Gökalp ve Türk Dü üncesi Özel Sayısı, Mart 1996; -Medeniyetçilik ve Küreselle me, Eylül 1996; Türk Ocaklarının ve Türk Milliyetçili inin görü lerini de açıkladı ı için Türk Yuru dergisinin 1997’den itibaren yayımladı ı bazı özel saıyıları kısaca tanıyalım: slâmın
Bugünkü
1997,C.17,s.116-117:
Meseleleri,
Nisan-
Mayıs
Büyük boy, 240 sayfalık bir özel sayıdır. çinde, günümüz Müslümanları’nın slâm’ı de erlendimede kar ıla tıkları sıkıntıları, Türkiye’nin dinî hayatını, Türk Dünyası’nın dinî problemlerini vs konu olarak inceleyen 22 ilim ve fikir adamının yazısı yer almaktadır. 152
Bu özel sayı, geni letilmi olarak A ustos 1997’de Türk Yurdu Yayınları (Nu:38) arasında 412 sayfalık kitap olarak yayımlanmı tır. 78 Yıl Sonra Millî Mücadele, Ekim 1997,C.17,s.122: 192 sayfa hacmindeki bu özel sayıda, Millî Mücadele yılları ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulu artları çerçevesinde 35 ilim ve fikir adamının yazısı yer almaktadır. Özel sayıda, millî Mücadele yıllarının iç ve dı siyasî olayları da incelenmektedir. Yeni Bir Medeniyet Anlayı ına Do ru, Mart-Nisan
1998, C.18, sayı,127-128.
Prof.Dr. yılmaz Özakpınar’ın “Kültür ve Medeniyet Anlayı ları ve Bir Medeniyet Teorisi” , “ slâm Medeniyeti ve Türk Kültürü” adındaki eserlerinden hareketle düzenlendi i anla ılan bu özel sayıda, Kültür ve Medeniyet kavramları incelenmektedir. 192 sayfalık bu özel sayıda, konu ile ilgili 35 ilim ve fikir adamını yazısı yer almaktadır. Bu özel sayıda kültür ve medeniyet kavramları sadece teorik plânda incelenmiyor; Türkiye’nin son iki asırdır geçirmekte oldu u kültür ve medeniyet de i meleri de inceleniyor.
Cumhuriyetimizin 75. Yılı , Ekim 1998,C.18,s.,134: “En önemli toplumsal mutakatımız : Cumhuriyet” anlayı ı ile, Türk Ocaklarının Cumhuriyetin 75. Yılı kutlamaları çerçevesinde hazırlanmı bir özel sayıdır. 216 sayfalık bu özel sayıda 34 ilim ve fikir adamınn yazısı yer almaktadır. Yazılarda genel olarak,
153
Cumhuriyet’in 75. Yılında , Türkiye’nin problemleri ve çözüm yolları üzerinde durulmaktadır. XX1. Yüzyıla Do ru Türk Milliyetçili i, Mart- Mayıs
1999, C.19, s. 139-141:
450 sayfalık bu hacimli özel sayı, “Tarih boyunca Türk vatanına hizmet edenlere arma an edilmi tir.” “XX1. Yüzyıla Do ru Türk Milliyetçili i” özel sayısının hazırlanma sebebini, Doç. Dr. M. Ça atay Özdemir, öyle açıklıyor: “Millet ve devletçe, Türk’e dü man ve Türklük menfaatlerine aykırı seslerin giderek ayyuka çıktı ı bir dönemi yo un bir ekilde ya adık ve ya amaya devam ediyoruz. deolojik görüntülerini çok kolay de i tirebilen ve altın kâse içinde zehirlerini sunmakta maharet sahibi olanlar, Devlet’in üniterli ini masaya yatırdıkları gibi, Türkiye co rafyasında varlı ını tarihin tescil etti i Türk milletini yok sayarak, mozaik kültür edebiyatıyla O’na mensubiyet duygusunu her fırsatta yaralamaya çalı tılar. Propaganda tarafı a ır basan tabirlerle insanımızın zihinlerini bir hayli karı tırdılar. “ kinci Cumhuriyetçilik” yetmedi, Türkiyede 47 etnik grubun bulundu unu”, her bir etnik grubun 3’er, 5’er, 10’ar milyon nüfusa oldu unu iddia ederek Türk milleti kavramını silmeye kalkı tılar. O’nu azınlık statüsüne dü ürdüler. Bu da yetmedi, “anayasal vatanda lık”ı takdim ettiler. imdilerde ise yeni bir söylemle kar ı kar ıyayız: Millî (ulusal) Devlet miadını doldurdu, herkes ba ını çaresine baksın! Aslında bu ifade ile küreselle menin Türk milletini yok edece i kasdediliyor. Millîyet kavramını reddeden Marksist kesim, küreselle menin ekonomik; millî devlet 154
ve milliyetçilikten pek ho nut olmayan radikal islâmcılar ise kültürel boyutunu ön plâna çıkartarak ideolojik perspektiflerine uygun tahminlerde bulunuyorlar. te Türk Yurdu, özellikle küreselle menin hafife alınmayacak bir olgu oldu unun farkında olarak, bu önermenin do rulu unu ara tımak amacıyla yola çıktı ve elinizdeki bu sayıyı hazırladı.” Bu anıt sayıda, Türk Milliyetçili i, Türk Ocakları, Dı Türkler, Turancılık, Atatürk, Küreselle me, Din, Millî Devlet, Kimlik, Etniklik vb konularında 81 ilim ve fikir adamının doyurucu yazısı bulunmaktadır. 700. Yılında Osmanlı, Aralık 1999-Ocak 2000, C.19-20,s.
148-149:
Bu özel sayı, Osmanlı Devletinin 700. Yıl kutlamalarına katkı gayesiyle hazırlanmı tır. Dergi, Dr. M. Ça atay Özdemir’in “Türk Yurdu’ndan” ba lıklı takdim yazısıyla ba lamaktadır. Özel sayının Türk Yurdu adına takdim yazısında 700.yıl kutlamalarına gereken ilginin gösterilmedi ini özellikle üniversitelerin bu konuda atalet içinde olduklarını belirten Dr. M. Ça atay Özdemir, Osmanlı Devleti’ne bakı ını öyle ifade ediyor: “Türkiye’deki kurulu düzeni zor yoluyla de i tirmeye kalkı anların, artık eskisi gibi geçmi imize hor bakmamaları sevindidrici bir bir geli medir. Özellikle 1980’den sonra Türkiye’deki Marksist çevrelerde Osmanlı tarihine kar ı uyanan merakın yayın sahasında da meyvelerini vermesi zihniyet de i iminin delillerinden biri sayılabilir.... hti am ve zaaflarıyla Osmanlı ne kadar bizimse, genç Türkiye Cumhuriyeti de o kadar bizim atalarımızın kurdu u devlettir. Birini tarihte hiç yok sayarak, di erini de onun zıddı varsayarak hiçbir 155
yere gidemeyece imizi akıl sahibi herkesin kabul etmesi gerekiyor. Her Türlü karamsarlı ı ve güçlü ü yenece inden emin oldu umuz Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dı ındaki dünyayı kavradı ı ve Osmanlı’yı anlamlandırdı ı ölçüde 21’inci yüzyıla damgasını vuracaktır.” Yukarıda ifade edilen görü ve de erlendirmenin, Türk Ocaklarının dolayısıyla Türk millîyetçilerinin görü lerini yansıttı ını bir daha hatırlatalım. Osmanlı Özel sayısında, 72 ilim ve fikir adamının yazı veya konu ması yer almaktadır. Türk Romanı, Mayıs-Haziran 2000, C.20,s.153-154: “Türk Romanı” özel sayısının yayımlanı sebebini, Türk Yurdu dergisinin Genel Yayın Müdürü M. Ça atay Özdemir, “Türk Yurdu dergisi olarak bu sayının, yeni bin yıla girerken, Türk romamının geldi i seviyeyi, dünü ve bugünüyle büyük eserlerini tanıtmayı, problemlerini tartı mayı dü ündük.” diyerek açıklıyor. Özel sayının takdim yazısında, Türkiye’nin, bir kültür - sanat bunalımı ya adı ı, dolayısıyla edebiyatın da (Özellikle Türk romanının) bundan nasibini aldı ı belirtilerek u görü lere yer veriliyor: “Bu sayıyı hazırlarken gördük ki Türkiye’nin gündeminde edebiyetın yeri yoktur. Türkiye uzun zamandır ciddî bir kültür bunalımı ya amaktadır. 80’li yıllardan itibaren, emek mahsulü sanat eserlerinin yerini aktüalitenin tesirindeki bir takım yayınlar, büyük sanatkârın yerini de yazılı ve görüntülü basının piyasaya sürdü ü isimler almı tır. Türk sanat hayatının içler acısı bu durumu, sadece edebiyata mahsus da de ildir. Musıkî dahil hemen bütün sanat alanları, ciddî bir 156
bunalım ya amaktadır.... Türk dilinin hâl-i pür melâli iirimizi de hikâyemizi de romanımızı da seviyesiz kılmaktadır. Bugünkü Türk sanatkârı sanatın çilesine de il, öhretine sahiptir.” 405 sayfalık bu özel sayıda, Türk romanının 125 yıllık tarihi, problemleri, roman teorisi, müstakil roman inceleme ve de erlendirmeleri , roman üzerine Türk Romanı Özel soru turmalar yer almaktadır. Sayısı’nda, 57 yazı bulunmaktadır. Atatürk ve Türk Milliyetçili i, Aralık 2000, C.20,s.160: Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk , hiç üphe yok ki büyük Türk milliyetçisidir. Bunu, her fırsatta ifade etmi tir. fade etmemi olsaydı bile uygulamaları bunu anlamaya yeter. Türk Ocaklı büyük ilim ve fikir adamımız Ziya Gökalp, Türkçülü ün Esasları (1923) adlı eserinde Atatürk’ten “Türk milliyetçili ine resmiyet veren ve onu fiilen tatbik eden” diye bahsetmektedir. Kısaca Atatürk’ün söyledikleri ve yaptıkları ortadadır. Buna ra men, bazı kesimler, kafalarındaki fikirlere kılıf bulup me rula tırmak için Atatürk’ün adını kullanmaktadırlar. Bazı kesimler de, Atatürk’ü ve yaptıklarını, kar ı kesimin söz ve davranı larını ölçü alarak de erlendirdiklerinden açıkça olmasa bile içlerine sindiremedikleri anla ılmaktadır. Atatürk ve Türk Milliyetçili i Özel sayısı, Atatürk’ün Türk milliyetçisi oldu unu, ortaya koyan 152 sayfa hacminde ve 27 yazıdan meydana gelmektedir. “Küreselle me”, “Millî devlet anlayı ı sona eriyor”, “Türkiye mozai i” vb moda ifedelerin 157
yaygınla tı ı; Avrupa Birli i u runa, millî kültür ve millî gururumuzu fedaya hazırların boy gösterdi i günümüzde, hem Atatürk’ü hem Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulu felsefesini yeniden hatırlamaya ve anlamaya ihtiyacımız vardır. Özel sayı, bu ihtiyaca kendi ölçülerinde cevap vermektedir. Türkçeye Saygı, ubat- Mart 2001, C.21,s.162-163: Türk Ocakları ve Türk milliyetçileri, “Türkçe giderse her ey gider.” anlayı ının sahibidirler. Türk Yurdu’nun Türkçeye Saygı özel sayısı, bu anlayı tan hareketle 480 sayfalık bir abide sayıdır. hazırlanmı Türkçeye Saygı özel sayısının kapa ında, Atatürk’ün, 2 Eylül 1930’da Türk Ocaklı büyük ilim ve fikir adamı Sadri Maksudî’nin Türk Ocaklarınca yayınlanan Türk Dili çin adlı kitabına yazdı ı, “Millî his ile dil arasındaki ba çok kuvvetlidir.” cümlesi ile ba layan el yazısı yer almaktadır. Türk Yurdu’nun Genel Yayın Müdürü M. Ça atay Özdemir, “Türkçe giderse her ey gider!” ba lıklı takdim yazısında, Genç Kalemler’in (1911) sadele tirdi i Türkçe’nin bile gençler tarafından anla ılamaz hale getirildi inden bahsederek u tespitte bulunuyor: “1980 senesi Türkçe açısından tarihî bir dönüm noktası oldu. Türk Dil Kurumu ile onun kar ıtları arasında devam edegelen sürtü me yava yava hafifledi. Millî E itime kadar sirayet eden bu zıtla ma ders kitapları vasıtasıyla ö rencilerin zihninde büyük tahribat yaptı.” Türkçe, 1980 öncesinde, “Marsist bir devrimcilik” anlayı ıyla, tasfiyecilik (bir çe it dil ırkçılı ı) yapılarak 158
hem fakirle tirilmi hem de nesliller arası ba ı koparma noktasına gelmi ti. Gençler, de il Ömer Seyfettinleri, Ahmet Hamdi Tanpınar’ı hatta Tarık Bu ra’yı bile 1980’de bu gidi anlamaz hale gelmi lerdi. durdurulmu tu. Fakat bu tasfiyecilikten kurtulan Türkçe, bu defa da Batı dillerinin özellikle ngilizce’nin taarruzuna ve tahakkümüne maruz bırakılarak adeta sömürge dili durmuna dü ürülmek isteniyor. M. Ça atay Özdemir, söz konusu takdim yazısında, Türkçe’nin son yıllarda maruz kaldı ı durumu öyle izah ediyor: “Bugün sadece Türkçe de il, dünyanın di er bölgelerindeki diller de küreselle menin tehdidi altındadır. Küreselle menin Türkiye’deki acenteleri olan, millî duyarlıktan yoksun televizyonlar, dilimizin ve kültürümüzün tahribatını kolayla tırmaktadır. Küreselle me adı altında yutturulan kültür, Amerikan kültürüdür, bunun ta ıyıcısı da ngilizce’dir.” Türk Yurdu Genel Yayın Müdürü M.Ça atay Özdemir, Türkçe’nin savunulması konusunda milliyetçilere dü en görevi de öyle tespit ediyor: “... imiz zordur. Zor olmasına ra men milliyetçiler, Türkçe’nin ya atılması görevinde öncülük görevini bıkmadan usanmadan yerine getirmelidirler. te bu amaçla Türkçeye Saygı sayısını hazırladık.” Türk Yurdu’nun Türkçeye Saygı özel sayısı, Türkçe’nin dünkü ve bugünkü durumunu gözler önüne seren önemli bir yayındır. 480 sayfalık bu sayıda, Türkçe’ye gönül vermi 98 ilim ve fikir adamının yazısı yer almaktadır.
159
Türk Yurdu dergisinin 1911- 1931 döneminde yayımlanan eski ve yeni harfli bütün sayıları 26 cilt olarak Dr. Arslan Tekin’in öncülü ündeki çalı ma ile Tutibay Yayınları tarafından yayımlanmı tır. (19982002). Türk Yurdu okuyucuları üzerinde yapılan bir ara tırma sonuçlarına göre, Türk Yurdu okuyucularının %56’sı üniversite mezunu, %10’u master, ve % 20’si doktoralıdır. Geri kalan % 14’ü de ilk, orta ve lise mezunudur. Bu okuyucu profili Türk Yurdu dergisinin fikir seviyesini göstermesi bakımından önemlidir. Türk Ocakları, Ocak içinde farklı dernekler kurdu u gibi, dergiler de yayımlamı tır. Halka Do ru, Millî Tetebbular Türk Sözü gibi. Bunların dı ında, Mecmuası, Büyük Duygu, ktisadiyat Mecmuası, Yeni Mecmua gibi dergiler de Ocakların fikirlerini yaymasına hizmet eden ve Ocaklılar tarafından yayımlanan dergiler arasındadır. Bunlardan Yeni Mecmua, (1917) (Gökalp ve Yahya Kemal tarafından yayımlanır) bir süre resmen Oca ın yayın organı olmu tur. Cumhuriyet devrinde bazı ubeler de kendi adına yayın yapan dergiler çıkarmı lardır: Adana ubesi Altın Yurt, Sivas ubesi Birlik Gazetesi, Sinop ubesi Türk Bahçesi, zmir ubesi Türk Gençleri vb gibi.
160
Türk Ocaklarının BAZI TEMEL GÖRÜ LER Millet ve Milliyetçilik Anlayı ı Türk Ocaklarının temel fikri, Türk milliyetçili idir. Türk Ocaklarının 2002’de yayımlanan son Tüzü ünde “Ocak’ın ülküsü” öyle tespit edilmi tir: Madde 2 : Ocak, millî kültür (hars) ahlâk ve fikir hayatının geli tirilmesi, millî birli in kuvvetlendirilmesi, toplum yapısının sa lamla tırılması ve Türklü ün Türk yüceltilmesi amacıyla kurulmu tur. Kısaca milliyetçili i olarak adlandırılan bu amaç, Ocak’ın “ millî ülkü (mefkûre)”südür. 1930’lara kadar adı Türk milliyetçili inin “Türkçülük” tür. Türk Ocakları , kurulu undan bu güne kadar kültür temeline dayanan bir millet anlayı ına sahip olmu tur. Türk Ocakları ve Türk milliyetçili i, tarihinin hiç bir döneminde ırk esasına dayanan bir millet anlayı ına sahip olmamı tır. Ocakların kuruldu u tarihlerde, ırk, millet, kavim hatta ümmet kelimeleri, terim olarak tarifi açıkça ve kesin yapılmamı oldu u kullanılabilmekteydi. Bu için biri di erinin yerine bakımdan bazı yazılarda ve meselâ ilk Türk Oca ı Tüzü ü’nde kullanılan “ırk”, biyolojik anlamda bir soy
161
ifade etmemekte; bir mensubiyet ifadesi için kullanılmaktadır. Türk milliyetçilerinin millet ve milliyetçilik anlayı ını çe itli konferans, yazı ve müstakil eserlerinde açıklayıp izah eden Yusuf Akçura, Ziya Gökalp, Ahmet A ao lu, Ömer Seyfettin, Fuat Köprülü, Hamdullah Suphi, Sadri Maksudi, Yahya Kemal, Osman Turan, brahim Kafeso lu vb. gibi büyük ilim ve fikir adamı Türk milliyetçisi Ocak mensupları ve Ocakların bugünkü yöneticileri, millet anlayı ını hep kültür temeline dayalı olarak izah etmi lerdir. Türk milliyetçili inin teorisini kuran iki ünlü Türkçü yani Türk milliyetçisi, Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp’tır. Yusuf Akçura (1876-1935) Kazan Türkleri’ndendir, çalı malarını daha çok Türkiye’de sürdürmü tür. Türkçülükle ilgili ilk eseri, 1904’te Kahire’de yayımlanan Üç Tarz-ı Siyaset’tir. Aslında uzun bir makale olan bu eser, “Türkçülük üzerine Yazıldı ı dönemde yazılmı ilk teorik eser”dir. gündemde olan Osmanlıcılık ve slâmcılık siyasî fikirlerine kar ılık Türkçülük fikrini teklif eder. Bu fikirler içinde sadece Türkçülük’ün uygulanma imkânının bulundu u fikrini savunur. Yusuf Akçura’nın bir ba ka önemli eseri de 1928’de Türk Oca ı adına hazırlanıp Türk Yılı-1 adıyla yayımlanan Yıllık’taki “Türkçülük -Türkçülü ün Tarihî Geli imi-” adlı uzun makalesidir. Bu eserinde Yusuf Akçura’nın millet tarifi öyledir: “Millet, ırk ve dilin esasen birli inden dolayı sosyal vicdanında birlik ve beraberlik meydana gelmi insan toplumudur.”
162
Yusuf Akçura, Türk Oca ının kurulu undan ilk kapanı ına kadar (1912-1931) idare kademesinde çalı mı , Türk Yurdu dergisini idare etmi tir. Cumhuriyet devrinde Türk Tarih Kurumu Ba kanlı ı da yapan Akçura, Atatürk’ün kültür ve politika konularında danı manlı ını yapmı tır. Ziya Gökalp’la bazı görü ayrılıkları vardır. Türk milliyetçili inin teorisinin (bilhassa Türkiye Türklü ü açısından) asıl kuruculu unu yapan ise Türkiye’de sosyoloji ilminin de kurucusu sayılan Ziya Gökalp’tır. Ziya Gökalp’ın (1876-1924) fikirlerini açıkladı ı bir çok iir, makale ve eseri vardır. Bunların içinde Türk Oca ı yayın organı Türk Yurdu dergisinde makaleler halinde yayımlanan Türkle mekslâmla mak-Muasırla mak (1918) adlı eseri ile, Türk milliyetçili ine dair fikirlerini bir sistem içinde toplu olarak izah etti i ve ölümünden bir yıl önce “Ocaklılara arma an” ithafıyla yayımladı ı Türkçülü ün Esasları (1923) adlı eseri en önemlileridir. Türkçülü ün Esasları, iki bölümden meydana gelir: “Türkçülü ün Mahiyeti” (teorik bölüm); “Türkçülü ün Programı” (uygulamayla ilgili bölüm). Ziya Gökalp, Türkçülü ün Esasları adlı ünlü eserinin Türkçülü ün Mahiyeti (Birinci Kısım) bölümünde, Türk milliyetçili inin tarihini, millet, milliyetçilik, Turancılık, kültür, medeniyet, halkçılık, Batılıla ma vb temel kavramları tarif ve izah eder. Türkçülü ün Programı ( kinci Kısım) bölümünde ise, Dilde Türkçülük, Bediî Türkçülük (estetik,sanat,zevk), Ahlâkta Türkçülük, Hukukta Türkçülük, Dinde Türkçülük, ktisatta Türkçülük, Siyasette Türkçülük, Felsefede Türkçülük
163
anlayı larını izah eder. Bu konularda Türkçülü ün nasıl bir uygulama yapması gerekti ini anlatır. Türk Ocakları içinde konferans, yazı, iir ve ilmî eserleriyle Türk millîyetçili inin teorisini kuran, bu bir otorite olan Ziya Gökalp, çalı maları ile Türkçülü ün Esasları’nda milleti öyle tarif eder: “Millet, dilce, dince, ahlâkça, zevkçe ortak olan, yani aynı terbiyeyi almı fertlerden meydana gelen bir zümredir.” Milleti, bu ekilde tarif eden Ziya Gökalp,bu tariften de anla ılaca ı üzere, Türk milliyetçili i kar ıtı bazı az okumu ların zannetti i gibi “ırkçı” de ildir. Gökalp’a göre, “Milliyette ecere(soy-sop) aranmaz. Yalnız terbiyenin ve mefkûrenin millî olması aranır.(...) insanlarda ırkın içtimaî hasletlere hiç bir tesiri olmadı ı için ecere aramak do ru de ildir. Bunun aksini meslek ittihaz edersek, memleketimizdeki aydınların ve mücahitlerin bir ço unu fedâ etmek gerekecektir. Bu durum do ru olmadı ından, Türküm diyen her ferdi Türk tanımaktan, yalnız Türklü e hıyaneti görülenler varsa, cezalandırmaktan ba ka çare yoktur.”
(Türkçülü ün Esasları,s.23) (Türkçülü ün Esasları, bir çok yayınevi tarafından yayımlanmı tır. Bunların içinde, Varlık Yayınları-1966 baskısı metinde hiç bir de i iklik yapılmadan yapılan yayındır. Prof.Dr. Mehmet Kaplan’ın yayına hazırladı ı M.E.B. Devlet Kitapları-1000 Temel Eser sersi ve Kültür Bakanlı ı tarafından yayımlanan iki basım , dil ve anlam yönünden güvenilir yayınlardır. Bazı yayınlar sadele tirme dü üncesiyle dil ve anlam yönünden tahrif edilmi tir.)
Türk Ocaklarının Tarihî Ba kanı, hayatını âdeta Ocakla özde le tiren büyük hatip ve Türk milliyetçisi Hamdullah Suphi Tanrıöver de (1885-1966) Türk milliyetçili i ile ilgili fikirlerini, ünlü konu malarında, 164
konferanslarında ve yazılarında ortaya koymu tur. olan Hamdullah Suphi, birer hitabet örne i konu malarını Da yolu; makalelerini de Günebkan adlı eserlerinde toplamı tır. Da yolu, Türk milliyetçili i yoludur. Günebakan, “Türk milliyetçisi olan herkestir.” Gün veya güne , Türk milliyetçili i idealidir. Hamdullah Suphi’nin millet anlayı ı, Ziya Gökalp’tan farklı de ildir. Da yolu 1. Kitap’ta Türkü öyle tarif eder: “Türkçe konu an, Müslüman olan ve Türkçülük sevgisi ta ıyan Türk’tür.” Türk Ocaklarının 10 Mayıs 1949’da tekrar açıldı ında, Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından açıklanan “Türk Oca ı Beyannamesi”nde, milliyetçilik ve ırkçılık anlayı ı öyle açıklanır: “Türk Oca ı milliyetçidir. Milliyeti, ilk kuruldu u zamanlarda yani bundan 38 sene evvel nasıl anla ılmı sa bugün de öyle anlamaktadır. O, millet müessesesini asırlarca süren bir terkip olarak kabul eder... Bu dü üncelerle Türk milletini ve onun milliyetini ırk esasına ba lamıyoruz.” Ziya Gökalp’ın, Türkçülü ün Esasları adlı ünlü eserinde, “Türkoloji sahasında büyük bir bilgin ve âlim oldu. lmî eserleri ile Türkçülü ü aydınlattı” diyerek tanıttı ı Türk Ocaklı bilgin Ord.Prof. Fuat Köprülü, “Millîyetçilik ve Irkçılık” ba lıklı yazısında Türk millîyetçili ini izah ederken öyle demektedir: “Türk milliyetçili i, dar ve mutaassıp ırkçılık nazariyesine tamamiyle muhalif telâkkilere malik ve tamamiyle me ru ve insanî mahiyette bir milliyetçiliktir. Çünkü yeryüzündeki bütün milliyetlerin müsavî haklarını tanımakta, hiç bir milletin ba ka milletlerden 165
üstünlü ünü ve ba kalarına tahakküm ve tecavüzünü kabul etmemektedir. Yeryüzündeki bütün demokrat milletlerde gördü ümüz bu me ru milliyetçilik telâkkisi (anlayı ı) ile, ırkçılık dalâletine dayanan mütecaviz ve gayr-i insanî telâkkiler arasında ne müthi bir tezat oldu unu izaha bile lüzum görmüyoruz.” (Köprülü’den
Seçmeler, MEB y. st. 1972, s.35)
1923’te Sorbon’da ilk defa Türk Kavimleri Tarihi dersi koydurup okutan, Türkiye’de Türk Hukuk Tarihi ilim disiplininin kurucusu, Türk Tarih Kurumunun kurulmasında ve Türk Tarih Tezi’nin ekillenmesinde önemli rölü bulunan Türk Oca ı mensubu ünlü ilim ve fikir adamı Ord. Prof.Dr. Sadri Maksudi de millet ve milliyetçilik konusunu inceledi i Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları (1955) adlı esrinde, Türk milliyetçili inin özelliklerini, “akılcı, ilmî, hürriyetçi, milletlerin e itli i, demokratik, barı çı, iyimser” kavramları ile özetler. Sadri Maksudi’ye göre, “Bugünkü milliyetçi, millî haysiyet, millî hükümranlık, millî menfaat hususlarında son derece titiz olmakla beraber, ovenizmden uzak, rasyonel, uurlu, uyanık bir millî hisle dolu bir insandır.” Türk Ocaklarının millet ve milliyetçilik anlayı ında, kurulu undan bugüne (1912-2004) hiç bir sapma veya de i me olmamı tır. Türk Oca ı stanbul ubesi Ba kanı ve bir süre Türk Yurdu dergisinin yayın sorumlulu unu da yürüten Dr. Cezmi Bayram, “Tehlikeli Geli meler” ba lıklı yazısında (Türk Yurdu, ubat 1989) milliyet anlayı ına dair u açıklamayı yapıyor: “Türk milliyetçileri, Türk milletinden olmayı, daima kendini Türk milletine mensup hissetme eklinde 166
anlamı lar ve tatbik etmi lerdir. Hiç bir zaman ırkçı olmamı lar; kendini Türk sayan herkesi Türk kabul etmi lerdir. O yüzden bugün milliyetçilik mefkûresine (idea-ülkü) inanmı bir çok Türk genci, bu millete hizmet etmi ; ilim,sanat, fikir hayatında temayüz etmi bir çok ahsiyetin anasının babasının hangi soydan, hangi ırktan geldi ini ne bilir ne de merak ederler. Bu konuların meraklısı ve kı kırtıcısı, ne gariptir ki Türk milliyetçili ine dü man olanlardır.” Türkiye’de Türk milliyetçileri de il, Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerinde çe itli emelleri olanlar, bir taraftan Türk milliyetçilerini ırkçı- ovenistFa ist vs olmakla suçlarken di er taraftan etnik bölücülük ve mozikçilik yaparak Türk millî bütünlü ünü yıpratma, bozma siyaseti gütmektedirler. Türk Oca ı Genel Ba kanlarından Sadi Somuncuo lu, 30 Haziran 1994’te Bolu Türk Oca ında yaptı ı konu mada etnikçilik ve mozaikçilik tehlikesine dikkat çekerek görü lerini öyle açıklamı tır: “Dı mihrakların tahriklerine bir kısım aydınlar da katılıyor. Türkiye’yi bir milletler ve kültürler mozayi i olarak göstermek büyük bir gaflettir.” Türk Ocaklarının 1996’dan bu yana (Nisan 2004) Genel Ba kanlı ını yapan Nuri Gürgür de Ocakların ırk-millet- milliyetçilik anlayı ı ile ilgili çe itli açıklamalar yapmı tır. Genel Ba kan Gürgür, “Milliyetçilik ve Globalle me” ba lıklı yazısında (Türk Yurdu, Ocak 1989) görü lerini öyle açıklıyor: “Türkiye’de ırkçılık yapanlar, herkesçe malûmdur. PKK bunların siyasî örgütüdür. Irkçılık gerek fikir ve dü ünce esasları bakımından gerekse millî kültür ve
167
millet hayatımız açısından Türk milliyetçilerine giydirilmesi asla kabul olmayacak bir kisvedir.” Türk Ocakları, Orta Asya’dan akıp gelen ve Anaddolu’yu nüfus ve kültür yönünden Türkle tirerek ebedî Türk vatanı haline getirdi imiz fikrini savunan bir tarih anlayı ına dayalı olarak, Türkiye Türklü ü’nün bütünlü ünü savunur. Türk Ocakları ve Türk milliyetçileri, Türkiye’nin “mozaik oldu u anlayı ını” reddeder. Bu itibarla, milliyetçilere göre, Anadolu (Türkiye) bir Türk vatanıdır. Anadolu co rafî bir isimdir. Türk vatanını ve Türk milletini, co rafî bir isimle ifade etmek, gaflet ve dalâlet de ilse, hıyanettir. Anadolu co rafyası, 12. Yüzyıldan itibaren bütün yerli ve yabancı kaynaklarda “Türkiye” adıyla anılır. Bu anlayı , Atataürk’ün 1931’de yazdırdı ı tarih kitaplarında da böyle izah edilir. Nitekim, bir kısmını Atatürk’ün bizzat el yazısı ile yazdı ı Medenî Bilgiler (1931) kitabında da konu öyle ifade edilir: “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkı Türk milletidir.” Ne var ki, Atatürk’ün ölümünden sonra pek çok konunun aslından saptırıldı ı gibi, Cumhuriyet’in kurulu felsefesi ve Atatürk’ün fikirleri de saptırılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, Türk milliyetçili i fikir temeli üzerine kurulmu tur. Böyle oldu u için Türk Ocakları, Atatürk döneminde Devlet’in her türlü deste ini görmü tür. Hatta Ocak 1931’de kendisini feshederek Cumhuriyet Halk Fırkası’na iltihak ederken belirtilen gerekçe de bu yöndedir. Cumhuriyet’i kuranların “Türk milleti ve Türk milliyetçili i anlayı ları” ile Türk Ocaklarının anlayı ı aynıdır. Nitekim tarihî bir belge olarak, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Üçüncü Büyük Kongresi’nde (10 Mayıs 1931) 168
kabul edilen programına bakmak yeterlidir. Bu Program’da Türk- millet- vatan- milliyetçilik kavramları açık seçik tarif edilmi tir. Söz konusu CHF Programı’ndaki tarifler öyledir: Türk: “Türkiye Cumhuriyeti dahilinde Türk dili ile konu an, Türk Kültürü ile yeti en, Türk mefkûresini benimseyen her fert, hangi dinden olursa olsun Türk’tür. Millet:“Millet dil, kültür ve mefkûre birli i ile birbirine ba lı vatanda ların te kil etti i bir siyasî ve içtmaî heyettir.” Millîyetçilik: “Bütün muasır milletlerle bir ahenkte yürümekle beraber, Türk içtimaî heyetinin hususî seciyesini ve ba lıba ına müstakil hüviyetini mahfuz tutmayı esas sayar. Bu itibarla ‘millî olmayan cereyanların’ memlekete girmesini ve yayılmasını istemez. Bizim millîyetçili imiz, gerek müstakil gerek ba ka devletlerin tebaası halinde ya ayan bütün Türkleri hangi dinden olurlarsa olsunlar derin bir karde lik hissiyle candan sevmek, onların refahı ve inki afını candan dilemekle beraber, kendisine siyasî i tigal hududu olarak Türkiye Cumhuriyeti hudutlarını kabul etmi tir.” Yine Atatürk’ün, kurdurdu u Türk Tarih Kurumuna yazdırdı ı ve Millî E itim Bakanlı ınca okullarda ders kitabı olarak okutulan dört ciltlik tarih kitabının “Tarih-1V” adını ta ıyan 4. Cildinde, Atatürk lkelerinin (altı ilke) ikincisi olan millîyetçilik ilkesi açıklanırken, Türk Ocaklarından da söz edilerek öyle denilmektedir: “Millî Mücadele ba lamadan önceleri bizde millîyetçilik cereyanı henüz vazıh (açık) bir görünü
169
almı de ildi.Osmanlı Devleti, tâbiiyeti altındaki muhtelif unsurlardan bir ‘Osmanlı milleti’ vücuda getirme e u ra mı , fakat osmanlılık siyaseti tam bir muvaffakiyetsizli e u ramı tı. Bu muvaffakiyetsizlik bazı nazariyatçıları (fikir teorisyenlerini, fikir adamlarını) ümmet dedikleri slâm milleti fikrine, slâm ittihadı siyasetine sevketmi ti. ... Türkçülük, Osmanlı unsurlarının ayrı ayrı tuttukları millîyetçilik cereyanlarına kar ı koymak gayretinden, bütün Türk kavimleri birle tirme i istihdaf eden (hedef alan) Turancılı a kadar gidiyor ve bunlar bazan da slâm ittihadı fikirleri ile karı tırılıyordu. Elhasıl fikirlerde ve cereyanlarda vuzuh ve kat’iyet yoktu. Hele siyasî hayatta bu fikirlerin tesiri pek az hissolunuyordu. Türk Millîyetçili i ancak millî idareden sonra, her sahada bütün vuzuh ve umuliyle hakiki mana ve delâletini bulmu , siyasî, iktisadî, harsî (kültürel) bir devlet sistemi halini almı tır. Halk fırkası millîyetçili i en ehemmiyetli umdelerinden biri edinmi tir. Me rutiyet devrinde kurulmu olan (1912) Türk Ocakları adlı gençlik cemiyeti, Cumhuriyet devrinde yüzlerce ubesi olan bir te kilât halinde geni lemi ve 1931 Kurultayı’nda verdi i kararla maksat ve gayede tamamen beraber oldu u Halk Fırkası’na iltihak etmi tir.” (Tarih-4,s181-182) Tarihî gerçekler böyle apaçık ortada iken Cumhuriyet’in kurulu felsefesinin arkasındaki fikir kayna ı ve gücü olarak ne Türk Ocakları ne ünlü Türk milliyetçileri (Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Hamdullah Suphi, Yahya Kemal, Mehmet Emin Yurdakul, Fuad Köprülü, Sadri Maksudi ve di erleri) hatırlanmaktadır.
170
Bunlar, hatırlanıp anılmadı ı gibi, Türk milliyetçili i ve Türk millîyetçileri adeta suçlanır olmu tur.
(Atatürkçü geçinenler, Cumhuriyet’in asıl Kurucularını unutup, yazdı ı iirlerde Atatürk’e ‘burjuva Kemal’ diyen ve Atatürk devrinde Komünistlikten hapse atılan, 1951’de affedilince de Moskova’ya kaçıp orada ‘Beni Stalin yarattı’ diyebilen vatan haini olarak vatanda lıktan çıkarılan Polanya sasıllı Nazım Hikmeti, soyadı Borzeçki- Atatürk’ün yanına yakı tırmaktadırlar. Bunun Atatürkçülükle filan ilgisi yoktur.)
Türk Ocakları Genel Ba kanı Nuri Gürgür, “Milliyetçilik ve Globalle me” ba lıklı yazısında (Türk Yurdu, Ocak 1998), Atatürk’ten sonraki dönemde, Türk milliyetçili i açısından Devlet politikasındaki sapmayı öyle tespit ediyor: “Türk milliyetçili inin ülkemizde bazı çevrelerce tehlikeli sayılması, etkisiz kılınmaya çalı ılması yeni bir ey de ildir. Atatürk’ün ölümünden sonra Devlet’i yönetenler, millî kültür yapımızın bir takım heves ve özentilerle eski yon ve Yunan medeniyetleriyle ‘Humanizm’in irtibatlandırılmaya çalı ılmasını icabından sayarak te vik etmi lerdir. Bu dönemde Nazi Avrupa’yı saran Almanyası’nın ma lubiyetiyle Komünizm’in etkileri, ülkemizde de Türk milliyetçili ine yönelik baskı ve sindirme çabalarını fiiliyata çıkarmı ve ‘ırkçılık-Turancılık’ adıyla Cumhuriyet döneminin yüz karası olan bir devlet uygulamasının ba latılmasına yol açmı tır.” Türkiye Cumhuriyeti devleti, Atatürk’ün Nutuk’undaki ifadesiyle “millî bir devlet”tir. Millî devlet, bir tek kurucu millete, bir tek millet varlı ına ve esasına dayanan devlettir. Türkiye Cumhuriyeti devleti, yıkılan Osmanlı Devletimizin yerine Türk milleti esasına dayanan bir devlet olarak kurulmu tur. Lozan 171
Anla ması’nda belirtilen azınlıklar dı ında Türkiye’de azınlık yoktur; Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk milleti dı ında bir kurucu orta ı yoktur. Türkiye Cumhuriyeti, millî bir devlet oldu u gibi “üniter bir devlet”tir. Üniter devlet, birlik esasına dayanan, federasyon, konfederasyon vs olmayıp tek merkezli, tek ba lı devlettir. “Devletin tekli i - vatanın bütünlü ü” esasına dayanan devlettir. Nitekim, 1931 tarihli Cumhuriyet Halk Fırkası Programı’nda , “Vatan , hiç bir kayıt ve art altında ayrılık kabul etmez bir küldür.” denilmektedir. Bugüne gelince, Devletimiz’in kurulu una esas olan millet anlayı ı da millî ve üniter devlet anlayı ı da bazı iç ve dı mihraklar tarafından sulandırılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, Humanizm, ça da lık, turizm, insan hakları, Avrupa Birli i, Küreselle me, kültür mozay i ve benzeri kavramlar arkasına sı ınılarak, mozaikçilik ve etnikçilik tuzaklarıyla federal bir yapıya yahut bölünmeye do ru hızla sürüklenmektedir. Anadolu co rafyasının “Mozaikçi anlayı ”, (Türkiye’nin) , 1071 Malazgirt Sava ı’ndan itibaren Orta Asya’dan gelen Türkler tarafından nüfus ve kültürce Türkle ti ini kabul etmeyen görü tür. “Mozaikçiler”e göre, Anadolu halkı, bu co rafyada ya amı eski kavimlerle sonradan buraya gelen “do ulu bazı göçmenler”in(!) (bunlar 1071’den sonra gelen Türkler oluyor), karı ıp kayna masından meydana gelmi tir. Artık bu co rafyanın adı “Türkiye” olsa da, halkın Türklükle veya Orta Asya Türklü ü ile bir ba ı yoktur. Açıkçası Mozaikçilere göre, Türkiye’de “melez bir Anadolu halkı” söz konusudur. Mozaikçi görü te, anla ılaca ı gibi Türkiye Türklü ü reddedilmektedir. Bugün bazılarının 172
“Türk” yerine “Türkiyeli” terimini kullanması, dil bu sebeptendir. Bu anlamda sürçmesi de il ‘Türkiyeliyim”, demek “Türklü ü” reddetmektir. Türk adı yerine “Anadolu” adına öncelik tanımak da -daha önce de ifade etti imiz gibi- gaflet de ilse dalâlet veya hıyanettir. (Türk insanı yerine, Anadolu insanı, Türk kültürü yerine
Anadolu Kültürü vb. demek gibi. Anadolu, bir co rafya adıdır ve Yunanistan’ın do usu veya do u Yunanistan demektir.)
Tabiî, mozaikçili in hemen arkasından bu görü ten beslenen etnik tuzak gelmektedir. Bu iki görü te de Türkiye’nin Türklü ü reddedilirken, her memlekette bulunabilecek orandaki Türk asıllı olmayan veya kendisini Türk hissetmeyen (Müslüman veya de il) etnik unsurlar harekete geçirilmek istenmektedir. Bu konudaki çalı malar, “ilim kisvesi altında” öncelikle yabancılar tarafından yapılmaktadır. Meselâ bunlardan Alman Peter Alford Andrews, Türkiye’de Etnik Gruplar (trc. Ant yay.1992) adlı eserinde Türkiye’yi, mezhep ve Türk boylarının isimlerini bile kullanarak 47 etnik parçaya ayırmaktadır. “Alman Peter Alford Andrews’in, Türkiye’de buldu u veya icad etti i güya etnik 47 grubun, 18’i Türk; 5’i mezhep grubudur. Yine 47 grubun içinde, 25 grubun nüfusları, 10.001’in altındadır. Bunların içinde, 21 ki ilik Alman; 40 ki ilik Estonlar; 250 ki ilik Polenezler de vardır. 100.000’in üzerinde Türk olmayan Kürt, Zaza, Çerkez, Arap, Laz olmak üzere 5 grup bulunmaktadır. Fransa’da 17 etnik gurubun 16’sı 100.000’in üzerinde olmak üzere, genel nüfusa oranı, % 19; Türkiye’de ise % 11.87’dir” (bak. Ali Tayyar Önder, Türkiye’nin Etnik Yapısı, s.1013).
173
Buna ra men, Avrupalılarca Fransa Mozaik de il, “millî devlet” sayılırken, Türkiye’yi mozaik (yani toplama,melez) saymak, herhalde, iyi niyetle açıklanamaz. Bazı Türkiyeli (!) mozaikçiler de Alman Peter Andrews’in bu ilmî (!) yayınını esas alıp, bölücülük yapmakta veya bölücülerin i ini kolayla tırmaktadır. Bütün bu anlatmaya çalı tı ımız mozaikçi ve etnikçi görü ler, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulu felsefesine, Atatürk’ün görü lerine ve Türk milliyetçili ine aykırı görü lerdir. Türk Ocakları ve Türk milliyetçisi ilim ve fikir adamları, mozaikçi - etnikçi görü lere cevap olmak üzere, kar ı yayınlar yapmakta ve mücadele etmektedir. (Etnik-Mozaikçilik için bak. -Prof.Dr. Orhan Türkdo an, Etnik Sosyoloji,Tima , st. 1997 ; -Prof.Dr. Mustafa Erkal, Etnik Tuzak; -Ali Tayyar Önder, Türkiye’nin Etnik Yapısı, Bilim ve Sanat Da ıtım, Ank.1998; -Nevzat Köso lu, Türk Kimli i ve Türk Dünyası, Öiüken y. st. 1996)
Türk Oca ı Merkez Heyeti, “Mozaik Kültür” ba lıklı özel bir bildiri yayınlayarak Türkiye için etnik bölücülük anlamına gelen mozaikçilik tehlikesine dikkat çekmi tir. Türk Ocakları Merkez Heyeti tarafından yayımlanan bildiride u görü lere yer verilmi tir: “Mozaik kültür deyiminin ortaya atılmasından beri, her kesimden insanlar bu deyimi sık sık ve anlamını hiç de açıklama gere i duymadan kullanmaktadırlar. Bu kullanı biçiminin giderek tam bir ırkçı anlayı a oturdu unun , belki de çok kimse farkında de ildir. Oysa Anadolu’muzda bin yıldır olu makta olan millîyetimizi/kimli imizi bozmak isteyen bazı kesimler 174
için, bu deyim, surda açılmı bir gedik gibi olmu ve bütün melânetlerini buradan ihraç etmeye ba lamı lardır. Türkiye bir hamlede, ırk ayrımlarına yahut ba ka bir farklılı a dayanan kırk elli parçaya ayrılmı tır. Almanya ve Yunanistan gibi ülkelerden kaynaklanan ilmî kılıklı propaganda yayımları, Türkiye Türkleri’nin zaten hiç var olmadıklarını dü ündürecek boyutlara varmı tır. .... Mozaik bir kültürden bahsedebilmek için, birbirinden ba ımsız, her biri kendi kimli ini sergileyen ve canlılı ı ve yaratıcılı ı devam eden birden çok kültürün bir arada ya ıyor olması gerekir. Birlikte ya ayan bu kültürlerin genel görünü ü mozaik olarak nitelendirilebilir. Geçmi teki Sovyetler Birli i yahut bugünkü Rusya Federasyonu böyle bir mozaik kültüre örnek gösterilebilir. ..... Farklı kültürlerden toplumumuza intikal etmi birimlerin, mozaikli inden de il, Türk kültürüne katkılarından bahsedebiliriz. Do ru olan ve gerçe e uyan da budur. ... Görünen odur ki, bilgi yetersizli i sebebiyle rüzgâra kapılmı olanlar bir yana bırakılırsa, bir kısım insanlar, mozaik kültür adı altında, vatanda larımız içinde farklı soy uuru olu turmaya çalı maktadır. Bu çevreler azınlık ırkçılı ı yapmaktadırlar. Bir yanda, Türk ırkçılı ı yapıldı ından ikâyet edilerek, öbür yanda tek tek insanların farklı soy kökenlerine dikkatler çekilerek, Türkiye’nin bir mozaik oldu u i lenmektedir.” (bak. Türk Yurdu, temmuz 1999)
175
Türk Ocaklarının anladı ı Türk milliyetçili i, Türk milletinin kendisini, bütün tehlikelere kar ı savunma uuruna eri mesi ve bu uuru gönlüne vazgeçilmez bir ideal halinde yerle tirerek, milletler ailesi içindeki seçkin yerini alması esasına dayanır. Buradan anla ılaca ı gibi, Türk milliyetçili i, millî kültürümüzü ve millî bütünlü ümüzü koruma; Türk milleti olarak, milletler ailesi içinde, hayatın her alanında geli ip refaha eri mi bir insan toplulu u halinde ya ama iste inin ve hareketinin adıdır.
176
Dı Politikada Dı Türkler Türk Ocakları ve Türk milliyetçileri, Türkiye Türklü ünün tarihî kökeninin Orta Asya oldu unu, Türkiye Cumhuriyeti sınırları dı ında da büyük bir Türk varlı ının bulundu unu bilir ve savunurlar. Türkiye dı ındaki Türklerle ilgilenme fikri, Ocakların 1912’deki kurulu tüzü ünde de vardır ve savunulagelmektedir. Türkiye dı ındaki Türklü ün en büyük bölümü, 1990’da da ılan Sovyetler Birli i sınırları içinde bulunmakta idi. Türk Ocaklılar ve Türk millîyetçileri, Orta Asya Türklü ünün Sovyetler Birli i (Komünist Rusya) esaretinden birgün mutlaka kurtulaca ına inanıyorlardı. Bu inançları, 1990’da gerçekle ti. Komünist Sovyetler Birli i (Bir çe it Rus mparatorlu u) yıkıldı. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve Muhtar Cumhuriyetler ortaya çıktı.
(Bunlar için ‘Türkî Cumhuriyet’ ifadesini kullanmak, yanlı tır. Bu devletler birer ‘Türk Cumhuriyeti’dirler. Türkiye Cumhuriyeti’nden ayırmak için ‘Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’ denilmelidir ) Türk
millîyetçilerinin yüz yıllık hayallerinin gerçekle mesi anlamını ta ıyan bu durum, onlarda büyük heyecan yarattı. Ne var ki, Atatürk’ün millîyetçi temeller üzerine kurdu u Türkiye Cumhuriyeti idarecileri, Türkiye Türklü ü’nün önüne açılan bu tarihî fırsatı henüz gerekti i gibi anlayıp de erlendiremediler. Türk Dünyası ile gerekti i gibi politika üretip ilgilenilememesi, Türk Ocaklıları ve Türk millîyetçilerini fazlasıyla üzmektedir. Bu konuda Devlet’in hiç bir ey 177
yapmadı ı söylenemezse de yapılanlar, yeterli olmaktan bile çok uzaktır. Bir Dı Türkler Bakanlıl ı kurulmamı tır. Türk Ocakları, Türk Dünyası veya dı Türkler’le ilgili çe itli çalı malar yapmaktadır. Bu konudaki görü lerini de çe itli vesilelerle açıklama a devam etmektedir. Türk Yurdu dergisi Eylül 1998 sayısında yer alan “Basın Açıklaması”nda Türk Dünyası ile ili kiler konusunda u görü ler yer almaktadır: “Türk Dünyası ile münasebetlerimiz, bizi siyaseten, iktisaden ve kültürel olarak yeni ufuklara ta ıyacak zenginlikler potansiyelidir ve siyasetimizin omurgasını te kil etmelidir. Duraklamadan, sendelemeden, sabırla, sürekli dikkat ve takiple ileriye götürülmelidir. Bazı aksaklıkları ve imkânsızlıkları bahane ederek duraklamak hattâ gerilemesine göz yummak, devletimiz, hükümetlerimiz hattâ milletimiz için affedilir bir tutum olamaz.” Türk Ocakları ve Türk millîyetçileri, Türkiye ile Türk Dünyası il kilerini, de i mez bir devlet politikası olarak görmek istemektedirler. Türkiye’nin dı politikası içinde bir Dı Türkler Politikası olmalıdır. Türk Ocakları Genel Ba kanı Nuri Gürgür, Türk Yurdu Kasım 1999’da yayımlanan “Ayın Yorumu” yazısında Türkiye- Dı Türkler politikası konusunda u yorum ve de erlendirmeyi yapıyor: “Türkiye, Türk Dünyası konusunu, önem ve ciddiyetiyle orantılı ekilde millî bir politika olarak benimsemedikçe, yetkililerin uur ve idraklarına ba lı çabaları mevziî gayretlerinden öteye geçemez. Bütün hayalleri, ümitleri , heyecanları kısacası hayatlarının anlamı bu konuyla ili kili olan insanlar yani Türk 178
millîyetçileri, inançları açısından tarihî bir vebal ve hattâ zillet olarak gördükleri bu tablonun en kısa zamanda de i mesini bekliyorlar. Çünkü u andaki siyasî tablo buna elveri li oldu u kadar, bu yöndeki geli meyi elzem kılmaktadır. Türkiye ve Türk Dünyası ili kileri artık belirli çevrelerin, açıkçası Türk millîyetçilerinin meselesi olmaktan çıkmalı; Devlet’in temel politikası haline gelmelidir.” Türk Ocakları ve Türk millîyetçileri, Türk Dünyası’yla veya ba ka ifadeyle dı Türklerle her zaman ve zeminde ilgilenmi lerdir. Bu ilgilenme, önce insanî ve kültürel, daha sonra iktisadî ve siyasî bir anlayı a dayanır. Bu ilgilenme, ba ka devletlerin iç i lerine karı mayı de il, oralardaki Türkler’in haklarını savunmayı esas alır. Türk Ocaklarının ve mensuplarının anladı ı Türk milliyetçili i, ırkçı olmadı ı gibi istilâcı, yayılmacı, “fütühatçı” da de ildir. Ancak, Turancılık veya ba ka ifadeyle dı Türklerle ilgilenmekten dolayı, Türk milliyetçileri yayılmacılıkla, fütühatçılıkla suçlanmı lardır. Türk Ocakları ve Türk milliyetçileri, dı Türklerle ilgilenirler; onları kendi milletlerinden sayarlar. Nitekim Ziya Gökalp da, Türkçülü ün Esasları adlı eserinde, Turancılı ı, “siyasî bir birle me de il, Türkler’in kültüce birle mesi “olarak izah eder. Hamdullah Suphi, Türk Oca ı Genel Ba kanı olarak, 1929’da zamanın Adalet Bakanı Mahmud Esad Bey’in (Bozkurt) konu masına cevap olarak yaptı ı konu mada Türk Ocaklarının milliyetçilik anlayı ını ve dı Türkler’le ilgisini öyle açıklar. “Türk milliyetçili i fütuhatçı de ildir, dediniz. Memleketleri kasdederek söylersek, üphesiz Türk 179
milliyetçili i fütuhatçı de ildir. Gönülleri kasdederek söylersek, Türk milliyetçili i fütuhatçıdır.” “Türk Oca ı, millî hudutların haricinde fiilî hiç bir yayılma sahası kabul etmemi ve etmeyecektir. Türk Oca ı, kültürel ve sosyal bir hareketi temsil eder.” Türkiye dı ında kalan dı Türklerle (Orta Asya, Balkanlar, Ortado u, Kıbrıs vb) ilgilenmek, her Türk milliyetçisinin gönül borcudur. Çünkü, Türk kültürünün sınırları, Türkiye Cumhuriyet’nin sınırlarını a maktadır. Büyük air Yahya Kemal’in ifadesiyle, “Türkçenin çekilmedi i yerler vatandır.” Türkler’le ilgili Olarak Türkiye Dı Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk de fikirlerini öyle açılamı tır: “Türk milleti Kurtulu Sava ı’ndan beri, hatta bu Sava a atılırken bile mahkûm milletlerin hürriyet ve istiklâl davalarıyla ilgilenmeyi, o davalara yardım etmeyi benimsemi tir. Böyle olunca kendi soyda larının hürriyet ve istiklâllerine kayıtsız davranması elbette uygun görülemez. Fakat milliyet davası uursuz ve ölçüsüz bir dava eklinde mütalâa ve müdafaa edilmemelidir. Milliyet davası, siyasî bir mücadele konusu olmadan önce uurlu bir ülkü meselesidir. uurlu ülkü demek, müspet ilme, ilmî metotlara dayandırılmı hedef ve gaye demektir. O halde propagandalarda müspet usûllere müracaat etmek arttır. Hareketlerin imkân sınırları ve sıraları mutlaka hesaba katılmalıdır. Türkiye dı ında kalmı olan Türkler, ilkin kültür meseleleriyle ilgilenmelidirler. Nitekim biz Türklük davasını böyle müspet bir ölçüde ele almı bulunuyoruz. Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklarına, zengin lehçelerine, eski Türk eserlerine önem veriyoruz. Baykal ötesindeki 180
Yakut Türkleri’nin dil ve kültürlerini bile ihmal etmiyoruz.” (Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Dü ünceleri,
Ank. 1971, s. 195)
Türk Ocaklarının anladı ı Türk milliyetçili inin Nazizm, Fa izm ve Komünizm gibi yayılmacı ve hürriyetleri kısıtlayıcı yabancı ideolojilerle ilgisi veya benzerli i yoktur. Bu konu, hemen bütün Türk milliyetçilerinin eserlerinde i lenmi tir. Türk Ocaklarının 1949’da yayımlanan “Beyanname”sinde konu öyle ifade edilmektedir: “Türk Milliyetçili i, Alman Nazizmi, talyan Fa izmi, Rus Komünizmi gibi geni istilâ ve tahakküm fikirlerini, milletlerin hürriyet hakkına kar ı tasarlanmı bir cürüm, bir kötü kasıt nazarı ile görmü tür. Tek kelime ile söylüyoruz, Türk milliyetçili i yalnız korunma endi esi ile vücut bulmu , Türk Milleti’nin erefini, haklarını, refahını, kendi topraklarında tam hakimiyetini hedef tutan bir fikir hareketidir.”
181
Türkçe (Dil) Anlayı ı
“Türkçe giderse her ey gider!”
Türk Ocaklarının ve tabiatıyla Türk milliyetçilerinin anlayı ında dil, millet olmanın ve millî kültürün temel unsurudur. Hamdullah Suphi’nin ifadesiyle, “Milliyetimiz her eyden fazla dilimizin içindedir.” Bundan dolayı Türk Ocakları, Türk milletinin varlık sebebi olan dilimize son derece önem vermi lerdir. Daha 1912’de ilk “Türk Oca ı Nizamnamesi”nde, “Türk ırk ve dilinin kemaline çalı mak” (Mad.2) ifadesi yer almaktadır. Önce Türk Yurdu Cemiyetinin sonra da Türk Ocaklarının yayın organı olan Türk Yurdu dergisinin ilk yayın ilkeleri içinde de 1. Madde öyledir: “Dergi Türk ırkının mümkün oldu u kadar ço unlu u tarafından okunup anla ılacak ekilde yazılacak, dili sade olacak...” Di er taraftan Türkçe’nin sadele mesi için en tutarlı ve kalıcı hareketi ba latan Genç Kalemler kadrosu da Türk milliyetçisi Türk Ocaklılardır. Nitekim 1912’de Selânik’in kaybedilmesi üzerine, stanbul’a gelerek Türk Yurdu yazı kadrosuna katılmı lardır. Türk milliyetçilerinin dil anlayı ı, Ziya Gökalp’ın ifadesiyle, “Ya ayan Türkçe” esasına dayanır. Türk milliyetçilerinin gayreti ve çalı malarıyla geli ip güzelle en Türkçe, Cumhuriyet devrinde 1930’lu yıllara kadar geli mesine aynı yolda devam etmi tir. 182
Ancak, Türk Dil Kurumunun kurulu undan bir süre (1933-1935) sonra, dil çalı maları, tasfiyecilik ve dil ırkçılı ına hatta uydurmacılık hareketine dönü türülerek yozla tırılmı ; millî kültür aleyhine i leyen bir hareket haline getirilmi ti. Bu olumsuz gidi nihayet Atatürk’ün duruma el koyması ve Güne Dil Teorisi politikasıyla durdurulmu , tekrar tabiî yola, “Ya ayan Türkçe”ye dönülmü tür. Atatürk’ün ölümünden bir süre sonra, (daha çok 1942’den sonra) Türkçe üzerinde yine oyunlar oynanma a ba landı. Özellikle 1960-1980 arasında, “Öz Türkçe”, “Arı Türkçe” , “Dil devrimi” gibi isimler altında Türkçe, görülmemi bir tasfiyeye tabi tutulmu ; “uydurmacılık” ve “kuralsızlık” almı yürümü tü. Kısaca Türkçe, bir ideoloji sava ı malzemesi haline getirilmi ti. Bu, Türkçe’yi yozla tırma hareketinin öncüsü ise, Atatürk’ün büyük ümitlerle kurdu u Türk Dil Kurumu idi. Kurulu gayesinden saptı ı için nihayet 12 Eylül 1980 askerî hareketi sonrası Kurum’un çalı maları durduruldu. 1982 Anayasası’na konulan 134. Maddeye dayanılarak 2876 sayılı kanunla yeniden düzenlendi. Türk Ocakları mensupları, ba ta Türk Yurdu dergisinde olmak üzere konuyla ilgili pek çok yazı ve eser yayımlamı , Türkçe üzerinde oynanan oyunları dile getirip Türkçe’nin savunmasını yapmı lardır. Dr. Cezmi Bayram, Türk Yurdu’nda yayımladı ı “Biz Kimiz” ba lıklı yazısında (Türk Yurdu,Mart 1987) Türkçe’nin ya adı ı durumu öyle tasvir ediyor: “Milletin dili ile oynanmı , geçmi ilim, sanat ve fikir eserlerinin yeni nesiller tarafından anla ılmasını önlemek üzere dilde Marksistler’in ‘sürekli devrim’ 183
ilkesine uygun olarak, mütemadi de i ikli e gidilmi ; uydrmacılık, dilcili in tabiî bir unsuru haline getirilmi ti.... imdi ‘ya ayan’, ‘do ru’ ve ‘güzel’ Türkçe’nin yerle mesi, dilde bozgunculu un son bulması için kanunî düzenlemeler yapılmı , Devlet bu maksatla müesseseler kurmu tur.” Türk Ocaklarının yayın organı Türk Yurdu, 1987’de tekrar yayın hayatına girerken yayın sorumlusu Dr. Cezmi Bayram, Dergi’nin dil politikasını öyle açıklamaktadır: “Sade, anla ılır, zengin ve ahenkli bir Türkçe, Türk Yurdu’nun de i mez ve vazgeçilmez bir meselesidir. Bu hususun topyekün ilim, fikir, sanat ve siyaset hayatında hakim kılınmasına kadar, Türkçe ba mesele olmak vasfını koruyacaktır.” Türkçe, özellikle 16.-19. Yüzyıllar arasında birz da artlar sebebiyle, Arapça ve Farsça’nın fazla tarihî tesirinde kalmı tı. Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp gibi Türk milliyetçilerinin ba lattıkları “Sade Türkçe” veya “Yeni Lisan” hareketi (1911) ile Türkçe, tarihî geli mesine uygun bir mecraya girmi ve tabiî geli mesine devam ediyordu. Genç Kalemler’den sonra, Cumhuriyet devrinde Atatürk ve Türk Dil Kurumu ile Türkçe’ye devlet sahip çıkmı tı. Fakat, Türkçe hep Arapça ve Farsça’ya kar ı adeta korunmaya alınmı tı. Ne varki, Türkçe, Tanzimat (1839) devrinden sonra da Batı dillerinin taarruzuna maruz kaldı. Önce giderek artan bir Fransızca tesiri kendisini gösterdi. (Nitekim
bugünkü Türkçe Sözlük’te-TDK-1998, Arapça’dan sonra yabancı kökenli en fazla kelime Fransızca’dır .) 1980’li yıllardan
sonra Türkçe bu defa da özellikle de ngilizce’nin adeta istilâsına u radı. Bunda, yabancı dille e itimin tesiri 184
fazla olmakla birlikte, medyanın millî kültür hassasiyeti ta ımaması, aydınımızın millî uurdan mahrum olu u, Türk i adamlarının ürettikleri mallara ngilizce simler verme merakı, esnafımızın i yerlerine Türkçe olmayan isimler vermeyi tercih etmesi önemli rol oynamaktadır. Bütün bunlar Türkçe’yi sömürge dili durumuna dü ürmektedir. Bu durumda, Millî varlı ın temeli olan Türkçe’nin savunulması her zaman oldu u gibi yine Türk Ocaklarına ve Türk milliyetçilerine dü mektedir. Türk Ocakları Genel Ba kanı Nuri Gürgür, Türk Yurdu’nda yayımladı ı “Türkçe’yi Koruyalım” ba lıklı basın açıklamasında durumu “akıl almaz çılgınlık” olarak nitelemekte ve unları söylemektedir: “Bugün Türkiye’nin sokaklarını, caddelerini gezenler, kendilerini Türkçe’nin hakim oldu u bir ülkede de il; yabancı bir diyarda hissetmektedir. Akıl almaz bir çılgınlı ın ve kültürel yozla manın eseri olarak, sokaklarımızı, caddelerimizi dolduran i yerlerinin ba tan ba a yabancı kelimelerle (Batı dilleri- ngilizce) donatıldı ı görülmektedir. Aynı ekilde son yıllarda sayıları hızla artan radyo ve televizyonların Türkçe’yi nasıl argo ve kırma bir dil haline getirdikleri de herkesin malûmudur. Bu arada, Yüksek Ö retim Kurumu gibi ülkenin ilim, fikir ve kültür müesseselerinin yönlendiricisi durumundaki bir kurulu un Ba kanının (O tarihteki YÖK B k. Kemal Gürüz) ‘Türkçe ilim dili de ildir.’ eklindeki talihsiz beyanları da unutulmu de ildir. Bilinmelidir ki Türkçe meselesi, ruhsuz, hissiz, kültür emperyalizminin kuklası ve ne yaptı ını bilmez bir duruma gelmi insanların insafına, keyfî ve ciddî 185
olmayan varsayımlarına ve menfaat hırslarının tatminine bırakılacak kadar basit de ildir.” (TürkYurdu,Mart 1997) Türkçe’ye sahip çıkma konusu, Türk Ocakları yayın organı Türk Yurdu’nda en çok i lenen konulardan biridir. Bu konuda en güzel çalı ma veya yayın ise, Türk Yurdu’nun “Türkçe’ye Saygı” adıyla yayınladı ı özel sayıdır. 480 sayfalık bu muhte em Özel sayıda 98 ilim ve fikir adamının yazısı bulunmaktadır. (bak,Türk Yurdu sayı:
162-163, ubat-Mart, 2001)
Özetlersek: Genç Kalemlerin ba lattı ı; Ziya Gökalp’ın, Dilde Türkçülük ba lı ı ile sistemle tirdi i; Yahya Kemal Beyatlı’nın, iirlerinde i ledi i, M. Akif’in stiklâl Mar ımız’da, Atatürk’ün Gençli e Hitabe’de kulandı ı “Sade Türkçe”nin taraftarı olan Türk Ocakları, tasfiyecilik - dilde ırkçılık anlayı ının, dilde zorlama bir hareket oldu unu ve millî kültürü, millî hafızayı kesintiye u rattı ını-u rataca ını savunur. Arı Türkçe, Öz Türkçe gibi cezbedici isimler altında sürdürülen, dilde ırkçılık ve tasfiyecilik anlayı ı Türk Ocaklılar ve Türk milliyetçilerine göre ilmî ve millî bir anlayı de ildir. Sözün özü, Türk Ocakları milliyette ırkçı olmadı ı gibi dilde de ırkçı de ildir. Bu, dün oldu u gibi bugün böyle yarın da böyle olacaktır. Türk Ocakları ve Türk milliyetçileri, diller arasında normal bilgi ve kültür alı veri i sebebiyle dillerin saf, öz, arı vs. olamayaca ına inanır. Zaten dilbilim verileri de bunu göstermektedir. Ancak, “alı - veri diye” dilin ba ka diller tarafından istilâ edilmesine de göz yumulamaz. Türk Ocakları, günümüzde Türkçe’nin Batı dillerinin özellikle ngilizce’nin tahahkkümüne maruz kalmasına 186
iddetle kar ıdır. Yabancı dil ö renimi ile yabancı dille ö retimi birbirinden ayırmak gerekir. Yabancı dille ö retim bir çe it sömürge politikasıdır. Hiç bir Türk milliyetçisi buna razı olamaz. Türk millîyetçilerinin millet-dil ili kisi ve Türkçe anlayı ını ifade etti i için buraya Ziya Gökalp’ın Lisan iirini alıyoruz: Lisan “Güzel dil Türkçe bize Ba ka dil gece bize. stanbul konu ması En saf, en ince bize. Lisanda sayılır öz Herkesin bildi i söz; Mânası anla ılan Lûgate atmadan göz. Uydurma söz yapmayız, Yapma yola sapmayız, Türkçele mi Türkçedir; Eski köke tapmayız Turan’ın bir ili var, Ve yalnız bir dili var. Ba ka dil var diyenin, Ba ka bir emeli var Türklü ün vicdanı bir, Dini bir, vatanı bir; Fakat hepsi ayrılır, Olmazsa lisanı bir. (Ziya Gökalp, 1916 187
Din Anlayı ı “Allah’ın indinde din slâmdır.” (Al-i mran,19) “Milliyetçiler dine saygılı de il, bizzat dindardırlar.” Türk Ocakları ve Türk milliyetçileri gerek Osmanlı gerek Cumhuriyet döneminde dini dı layan bir anlayı a sahip olmamı lardır. Türk Ocakları ve Türk millîyetçileri, Türk milleti için “din” denilince slâm dinini anlarlar. Türk Ocakları mensupları kendilerini, “Müslüman Türk” kimli i ile tarif ettikleri gibi; Türk’ü “Türkçe konu an Müslüman” diye anlamı lardır. Türk Ocaklarının 1912’deki kurulu Tüzü ünde de, “Akvam-ı slâmiyenin bir rükn-i mühimi olan Türkler” ifadesi yer almaktadır. Yani Türkler, Müslüman milletlerin en önemlilerinden biri sayılmaktadır.. Me rutiyet devrinde, ttihad-ı slamcı görü ün “ slâm dava-yı kavmiyeti reddeder” veya “ slâm’da milliyetçilik yasaklanmı tır.” tezine kar ı Türk Ocakları ve Türk millîyetçileri, Milliyetçilik fikrinin slâm dinine aykırı olmadı ı, ba ka bir ifade ile slâm dininin milliyeti reddetmedi i görü ünü savunmu lar ve savunmaktadırlar. slâmda milliyetçilik meselesi günümüzde de zaman zaman ileri sürülerek, Türk milliyetçileri, “ slâm’ın dı ında” gösterilip karalanmaya çalı ılmaktadır. Halbuki Türk Ocakları ve Türk milliyetçileri “ slâm’dan sıyrılmı bir Türk kültürü ve millî de erler sistemi” dü ünmemi lerdir.
188
Türk Ocaklarının Tarihî Genel Ba kanı Hamdullah Suphi, Genel Ba kan sıfatıyla, ölümünden bir yıl önce (1965), Türk Ocaklarını anlattı ı “Türk Ocaklarının Tarihi, Neler stiyorduk ve Hâlâ Neler stiyoruz” adlı yazısında Ocakların dine bakı ını öyle ifade ediyor: “Türk Oca ı, milliyeti ana ve kaadir bir fikir olarak tanıdı ı gibi, dini de muhtaç oldu umuz bir ruh saffeti ve kuvvet membaı olarak bildi. Bu sebepledir ki, Mehmet Emin ve Ziya Gökalp gibi milliyetçi airlerimiz, dinin mevkiini, bütün ehemmiyetiyle hissettiren iirler ve nesirler yazdılar.” Hamdullah Suphi, 1947’de, CHP Kurultay’ında yaptı ı konu mada, mam-hatip okulları ve lahiyat fakültesi açılmasını savunmu ; bu görü lerinden dolyı Cumhuriyet Halk Partisi ile görü ayrılı ına dü mü ve istifa etmi tir. Ünlü bir Ocaklı ve Türk Milliyetçili inin teorisyeni Ziya Gökalp’ın din ve slâm diniyle ilgili fikirleri, Dine Do ru makalesinde, Türkle mek- slâmla makMuasırla mak (1918) ve Türkçülü ün Esasları (1923) adlı eserleri ile bazı iirlerinde ortaya konulmu tur. Türk Ocaklarının, Hamdullah Suphi’den sonra uzun süre Genel Ba kanlı ını yürüten Prof. Dr. Orhan Düzgüne , “Yeni Dönem 2. Ola an Kurultay” konu masında (12 Mart 1988), Ocaklar ve slâm dini konusuna bir daha açıklık getirmek üzere unları söylüyor: “Müteaddit defalar ifade etti imiz gibi biz, Türk Ocaklarının kurulu unda hakim olan ve Yasalarımızda (Türk Oca ı Tüzükleri’nde) ifade edile gelen Türk millîyetçili inden herhangi bir sapma göstermemekte;
189
slâm’ı, Türk millîyetçili inin, Türk kültürünün vazgeçilmez bir unsuru olarak de erlendirmekteyiz.” Genel Ba kanın da ifade etti i gibi, Türk slâm dinini, Türk millîyetçili inin Millîyetçileri, “vazgeçilmez de eri” olarak bildiklerini, anladıklarını defalarca açıklamı lardır. Ancak, Türkiye’de “de erler ve kavramlar karga ası”ndan Türk milliyetçili i gibi slâmiyet de nasibini almı tır. te bu kavram karga asını önlemek, slâm’ın do ru ve gerekti i gibi anla ılmasını sa lamak üzere Türk Ocakları, Ocaklı millîyetçi ilim ve fikir adamları, çe itli çalı malar- yayınlar yapmaktadırlar. Bunların en tanınmı ı, Prof. Dr. Erol Güngör’ün “ slâmın Bugünkü Meseleleri, Ötüken Y., st 1981” adlı eseridir. Bu önemli eser, “Hicret’in 15. yüzyılına arma an” olarak yayımlanmı tır. Türk Ocakları yayınları arasında yer alan “Türk Ocakları Yıllı ı-1996” adlı yayın içinde Prof. Dr. Hasan Onat’ın “Türkiye’de Din Anlayı ı” ba lıklı uzun makalesi bu konuda önemli bir çalı madır. Türk Yurdu dergisinin bir özel sayısı da slâm dini konusuna ayrılmı tır. “ slâm’ın Bugünkü Meseleleri” (Nisan-Mayıs,1997) adıyla yayımlanan özel sayıda 40 ilim ve fikir adamının yazısı yer almaktadır. Bu özel sayı, daha sonra, aynı isimle geni letilerek kitap olarak da yayımlanmı tır. (bak, slâmın Bugünkü Meseleleri, Ank. 1997,
420 s. Türk Yurdu yay.)
Türk Ocaklarının, slâm dininin do ru anla ılmasına yardımcı olmak üzere yaptı ı bir ba ka çalı ma ekli de Sempozyum düzenlemesidir. Bu maksatla düzenlenenlerden birisi, (4-6 Aralık 1998) “Cumhuriyetimin 75. Yılında Türkiye’de Din E itimi ve Ö retimi Sempozyumu”dur. 190
Sempozyumun sonuç bildirisinde, u ifadelere yer verilmi tir: “1- Din, tarihî derinli i içinde edinilen kültürel ki isel-toplumsal ve kültürel birikimin ı ı ında mahiyette, olmazsa olmaz bir olgudur. 2- Din, manevî dünyamızı dolduran de erlerimizin kayna ıdır. nsan davranı ları, her zaman ve daima, çe itli kurallarla kayıt altına alınmı tır. Dı tan gelen zorlayıcı kurallardan daha etkili olan, insanın kendisinin inandı ı, benimsedi i kurallardır ki bunlar de erlerin tâ kendisidir. 3- Toplumun manevî çimentosu olan dinin, çatı ma alanı ve aleti olarak de il, huzurun barı ın ve karde li in kayna ı olarak algılanması gerekir. Bunun için din ö retimi ve e itiminin bu hedeflere uygun tarzda yapılması bir zorunluluktur.” (bak. Türk Yurdu, Ocak,1999) Türk Ocakları ve Türk millîyetçileri, Türkiye’de zaman zaman gündeme getirilen Sünnî - Alevî Müslümanlık anlayı ları farkını (mezhepçili i) körüklemeyi hedef alan medyatik dinî tartı maların kar ısındadır. Bu anlamda, 1999 yılı içinde “Türk Müslümanlı ı” adıyla ba latılan böyle bir tartı ma kar ısında Türk Ocakları Merkez Heyeti , “ slâm Dini ve Türk Müslümanlı ı” adıyla bir bildiri hazırlayarak konuya açıklık getirmi tir. Bildiri, Türk Yurdu, Ocak 1999’da metin olarak yayımlanmı tır. lgili yazıda (bildiri), “Türk Müslümanlı ı” veya “Türkiye Müslümanlı ı” ifadelerinin “Türkler’e veya Türkiye’ye mahsus sun’î (yapma) bir millî din anlamına gelemeyece i” kesin bir dille ifade edilmi tir. Bildiride, bazı çevrelerin, “Türk Müslümanlı ı” ifadesiyle,” AlevîBekta îli in gerçek Türk Müslümanlı ı anlayı ı 191
oldu unu ileri sürerek, Sünnîler’in gerçek Türk yayma a Müslümanı olmadıkları anlayı ını kalkmalarının, Sünnî-Alevî ayrımı yapmak anlamına geldi i ve bunun Türkiye’ye zarar verece i , Türkiye’yi çok tehlikeli bir sosyal kutupla ma içine sokaca ı” belirtilmi tir. Türk Ocakları ve Türk millîyetçileri, dini, millet varlı ı ve millî kültür için varlık sebebi olarak görürler. “Din” denilince de “Allah’ın indinde dinin slâm oldu una” inanırlar. Türk Ocakları ve Türk millîyetçileri, Devletine ve milletine ba lı, samimi müslümanları rencide edecek boyutlara vardırılan, her dindar Müslümanı “mürteci !” ve “rejim alehtarı” gibi gören lâiklik ve irtica yaygaralarından da rahatsızlık duyar. Son olarak Türk Ocaklarının din ve slâm dinine bakı ını, Türk Yurdu dergisinin “Mesul Yazı leri Müdürü” olarak Dr. Cezmi Bayram’ın ( st. Ocak Ba k.) Nisan 1997’de “Türk Oca ı 75. eref Yılı” özel sayısında yayımladı ı “75 Yılın Ardından” ba lıklı yazısındaki u ifadelere yer vererek bir daha belirtelim: “Millîyetçiler, slâmiyet’in millîyetlerini te kil eden en önemli unsur oldu unun artık hem idrakindedir ve hem de bunu kabullenmenin ve millî hayatta da icabına tevessülün millî birlik ve bütünlü ümüz bakımımdan son derece lüzumlu oldu u kanaatindedir. Millîyetçiler dine saygılı de il, dindardırlar.”
192
Tarih Anlayı ı Türk Ocaklarının tarih anlayı ı, “millî tarih” anlayı ına dayanır. Tarih, milletler ve millî kültürler mücadelesidir. Türk milliyetçili i, kapitalist veya sınıf mücadelesi esasına dayanan Marksist tarih anlayı ını reddeder. Türk Ocaklarına veya Türk milliyetçilerine göre bilinen Türk tarihi, Orta Asya’dan ve Hun Türkleri’nden ba lar. (Ancak, Daha eski bilgilerin varlı ından da söz edilmektedir) Türk tarihi, bilinen en eski devirlerden itibaren bir bütün te kil eder. Türk Dünyası co rafyası, Çin sınırından Orta Avrupa’ya kadar uzanır. Türk Ocakları ve Türk milliyetçileri, Türkiye Türkleri’ni (Anadolu Türklerini) Orta Asya kayna ından ayıran ve melez bir insan toplulu u olarak gören Mavi Anadolucu veya Mozaikçi Anadolucu görü lere kar ıdır. Türkiye Türklü ü’nün vatanı Anadolu co rafyası, 11. ve 12. yüzyıldan itibaren nüfus ve kültürce Türkle tirilmi tir. Bu sebeple bu co rafyanın adı 12.yüzyıldan beri Türkiye’dir. Yine Türk tarihini, Cumhuriyet’le ba latıp, Osmanlı veya Selçuklu devirlerini reddeden veya bu devirlere dü manca bir anlayı la bakan görü lere kar ı, Türk Ocakları ve Türk Milliyetçileri, bütüncü bir bakı açısına sahip olarak, “Cumhuriyet ne kadar bizmse, Selçuklu ve Osmanlı da o kadar bizimdir.” anlayı ını savunur.
193
Ekonomi ( ktisat) Anlayı ı Türk milliyetçili inin gayesi, Türk milletini ya atmak ve yükseltmektir. Bu gayenin temini için Türk milletinin ekonomi yönünden de güçlenmesi, en zengin ve geli mi milletler içinde yerini alması gerekir. Bu sebeple Türk Ocakları, kurulu undan itibaren, Türk milletinin iktisadî kalkınmasına büyük önem vermi tir. Daha ilk tüzü ünde “Türklerin (...) iktisadî seviyelerinin yükseltilmesi” konusuna yer verilmi tir. Cumhuriyet’ten önce sanayi sergilerinin açılması, bazı okulların açılması, yerli malı kullanılması kampanyası, Rum ve Ermeni tüccarları boykot kampanyası, Köycülük Cemiyeti kurulması, Türk Yurdu dergisinde iktisat konularına yer verilmesi vb çalı malar, millî ekonomiyi canlandırma ve Türk milletini ekonomi yönünden de güçlendirme gayretlerinin bir sonucudur. Ancak, Türk Ocakları ve Türk milliyetçileri, milleti bir karın doyurma toplulu u olarak görmedikleri gibi, tarihi, Materyalist bir anlayı la yorumlamazlar. Türk milliyetçili i, bir iktisat sistemi de ildir. Milletin iktisdî hayatı, kültür hayatının bir parçasıdır. Bilindi i gibi ba lıca iki iktisat sistemi vardır: Marksist-Sosyalist sistem, Liberalist-Kapitalist sistem. Kapitalist sistem, ferdiyetçilik, hür te ebbüs (serbest giri imcilik), rekabet esaslarına dayanır. Bu sistemde her ey sermaye ve kazanma üzerine kurulmu tur. Kapitalist 194
sistemde sosyal adaletsizlik, geni kitlelerin sömürülmesi kaçınılmazdır. Ayrıca Kapitalizm, “kazanmak”tan ba ka bir de er tanımadı ı için, millî ve manevî de erleri a ındırır ve millî bütünlü ü zayıflatır. Sermaye sahiplerinin millet ve devlet üzerinde tahakküm kurmasına yol açar. Marksist-Sosyalist sistem, Ferdî mülkiyet ve hürriyet tanımaz. Devletçi ve emredicidir. Bu sistemde her eyin temeli ekonomidir. Millî ve manevî de erlerin sosyal hayata bir tesiri yoktur. Din ve manevî de erler, sömürü aracı olarak uydurulmu tur, yok edilmesi gerekir vs. Türk milliyetçili ine göre, ekonomi önemli olmakla beraber, her ey ekonomi ile ölçülmez. Ekonmik hayat, millî kültürün, millet hayatının bir unsurudur. Di er kültür unsurları ile ahenkli, dengeli bir bütün te kil eder. “Millî Ekonomi” dedi imiz bu anlayı ta, ferdî mülkiyet ve hürriyet esas olmakla beraber, ferdin menfaati, millî menfaatin üstünde de ildir. Fert- milletdevlet dengesi gözetilir. Büyük Türk millîyetçisi Ziya Gökalp, Türkçülü ün Esasları adlı eserinin “ ktisdî Türkçülük” bölümünde, Türk milletinin sosyal yapısına uygun iktisdî ekonomiksistemi öyle tespit ve izah etmektedir: “Türkler, hürriyet ve istiklâli sevdikleri için, i tirakçi (komünist-Marksist) olamazlar. Fakat, e itli i sevdiklerinden dolayı, fertçi de (liberalist) kalamazlar. Türk kültürüne en uygun olan sistem solidarizm yani dayanı maclıktır. Ferdî mülkiyet, sosyal dayanı maya yaradı ı nisbette me rudur. ( ...) Mülkiyet yalnız ferdî olmak lâzım gelmez. Ferdî mülkiyet gibi, sosyal mülkiyet de olmalıdır. .... 195
Demekki Türklerin sosyal mefkûresi, ferdî mülkiyeti kaldırmaksızın, sosyal servetleri fertlere kaptırmamak, umumun menfaatine sarfetmek üzere muhafazasına ve üretilmesine çalı maktır.” Ziya Gökalp, aynı bölümde, millî iktisat için, Türkiye’nin gerçeklerine uygun ilmî kalkınma programlarının yapılması, tarıma da önem vermekle beraber, büyük sanayi meydana getirmek hedeflerinden bahseder. (Türkçülü ün Esasları, s. 180-181) “Karma Ekonomi” de denilen bu anlayı ta, devlet tüccar de il, “ferdî faaliyetlerin ba ında umumî düzenleyici”dir.
196
Siyasi Partilere Bakı Türk Ocakları, Türk milliyetçisi bir dernek olarak, günlük parti politikalarıyla u ra maz. Kurulu undan itibaren bu konu üzerinde hassasiyetle durulmu tur. 1912’de hazırlanan ve ilk tüzük olan Türk Oca ı Nizamnamesi’nde, “Ocak maksadını tahsile çalı ırken, sırf millî ve içtimaî bir vaziyette kalacak, asla siyaset ile u ra mayacak ve hiç bir vakit siyasî fırkalara hâdim bulunmayacaktır.” denilmektedir. Gerçekten Türk Ocakları, kurulu undan bugüne kadar partiler üstü kalmaya çalı mı ve kalmı tır. kinci Me rutiyet devrinde ttihat - Terakki ve Cumhuriyet devrinde Cumhuriyet Halk Partisi ile olan yakın ili kileri de bu gerçe i de i tirmez. Türk Oca ı Genel Ba kanlarından Prof. Dr. Osman Turan, Türk Oca ı ve siyasî partiler konusunda öyle diyor: “Türk Oca ının siyasî partilerle ilgisi yoktur. Türk Oca ı, bir Kültür Oca ıdır. Türk kültürüne ve Türk milletinin saadetine, kuvvetlendirilmesine, ilerlemesine hizmet etmek isteyenlere Türk Oca ı açıktır. Türk Oca ı Türk kültürünün muhafazasına çalı maktadır.” Türk Ocakları, siyasî parti taraftarlı ı gütmez ve hiç bir siyasî partiyi desteklemez; ancak Ocaklılar, siyasetle ve siyasî partilerle ilgilenebilirler. Farklı siyasî parti mensupları, Türk Oca ı çatısı altında kol kola, omuz omuza çalı mı lar ve çalı maya devam etmektedirler. 197
Avrupa Birli i li kilerine Bakı Türk Ocakları ve Türk millîyetçileri, Avrupa Birli i - Türkiye ili kilerini dikkatle takip etmektedirler. Türk Ocaklarının yayın organı Türk Yurdu dergisinde konu ile ilgili pek çok yazı ve yorum yayımlanmaktadır. Türk Ocakları ve Türk millîyetçileri, medenî dünyanın faydalandı ı bütün insan hak ve hürriyetlerine, Türk insanının da sahip olmasını, ister. Çünkü Türk milleti hem medenî hem demokrattır. Türk Ocakları ve Türk millîyetçileri, Avrupa Birli i’ne “ne pahasına olursa olsun girmek “ eklinde bir anlayı ın kar ısındadır. Türkiye ve Türk milleti için Avrupa Birli i’ne girmek veya girmemek dünyanın ne ba ı ne sonudur. Millî birlik ve vatanın bütünlü ü zedelenmeden, Müslüman Türk kimli ini muhafaza ederek, milletimizin menfaatine olan her birli e girilebilinece i gibi Avrupa Birli ine de girilmelidir. Ancak Avrupa Birli i Türkiye için tek seçenek, tek yol de ildir. Türk Ocakları, Avrupa Birli i konusunu bütün yönleri ile müzakere edip, de erlendirebilmek maksadıyla sempozyum düzenlenmesine öncülük etmektedir. Türk Ocakları Genel Merkez’inin Ankara Ticaret Odası ile ortakla a düzenledikleri (16-17 Mart 2001) “Türkiye - Avrupa Birli i li kileri Sempozyumu” bu konuda önemli bir faaliyet olmu tur. Bu Sempozyum’da oturumlar, 198
-“Avrupa Birli i’nin Bugünü ve Gelece i” , ve Üye Ülkelerde Hukuk ve -“Avrupa Birli i Yönetim”, -“Avrupa Birli i’nin lkeleri ve Türkiye” , -“Türkiye’nin Seçenekleri ve Alternatif Politikalar” ba lıkları altında düzenlenmi tir. Türk Ocakları Genel Ba kanı Nuri Gürgür, düzenlenen “Türkiye - Avrupa Birli i li kileri Sempozyumu”nda bir açı konu ması yapmı tır. Nuri Gürgür, Türk Ocakları Genel Ba kanı sıfatı ile yaptı ı bu konu mada Avrupa Birli i - Türkiye ili kilerini topluca de erlendirmi ve görü lerini açıklamı tır. Bu konu ma, Türk Ocaklarının konuya bakı ını da yansıtması açısından önemlidir. Türk Ocakları Genel Ba kanı Nuri Gürgür’ün, “Türkiye - AB ili kileri hangi a amada olursa olsun bulundu umuz yüzyılda en önemli politik gündem konularından birini te kil edecektir. Bu itibarla Avrupa Birli i’ni her açıdan incelemek, ara tırmak ve yorumlamak Türk aydınının öncelikli me galelerinden konu masının bazı bölümlerini biridir.” dedi i yorumsuz olarak aktaralım: “Avrupa Birli i ile ili kilerimizin kırk yıllık bir geçmi i bulunmasına ra men kamu oyumuzun bu konuda açık ve sa lıklı bilgilere sahip oldu u söylenemez. Hatta Avrupalı yetkili yöneticilerin ve politikacıların zaman zaman hakkımızda ifade ettileri olumsuz görü lerin,suçlayıcı dü üncelerin bütün çıplaklı ıyla kamu oyumuza intikalini mahzurlu sayan, bunun Avrupa’dan tamamen kopmamıza yol açaca ından endi e duyan entelektüel gurupların varlı ı, bunların medyamızdaki etkileri, konunun bütün boyutlarıyla gündeme getirilmesini önleyen önemli bir faktördür. 199
Türkiye’nin bu konudaki temel yanlı larından birisi de , meseleye ak ve kara gibi ikili tercih kıskacından bakmaktan kendisini bir türlü kurtaramamı olmasıdır Oysa ulus ötesi, supranasyonal bir bütünle me denemesi olan Avrupa Birli i, sonuç itibariyle siyasî ve ekonomik bir olu umdur. Bu sebeple olaya metafizik yakı tırmalar yapmak, soyut yorumlar aramak yerine, politik çerçevede çok yönlü olarak bakmaya çalı mak, nesnel de erlendirmelerle yakla mak daha gerçekçi bir yakla ım olur. Avrupa Birli i’nin ele tirilmesinden, irdelenmesinden kimse endi e duymamalıdır. Zira ya AB yahut Üçüncü Dünya ve Baas Rejimi eklindeki tercihlerle ba ba a oldu umuzu öne sürmek, Türkiye’nin manevra alanlarını kısıtlar, pazarlık gücünü elinden alır, emrivakilerle kar ıkar ıya bırakır; böylelikle sa lıklı millî politikaların üretilmesi, millî çıkarların korunması imkânsız hale gelir. ..... AB konusuna ele tirel yakla ım , kesinlikle Avrupa’dan kopma eklinde de erlendirlmemelidir. Türkiye yüzyıllardan beri Avrupa ile içiçedir. Özellikle son yarım yüzyılda bu ili kiler büyük yo unluk kazandı. So uk sava süresince NATO bünyesinde olu turulan ittifakın askerî yakınla maların ötesinde anlamlar ta ıdı ını kimse görmezlikten gelemez. Halen topraklarımızın bir bölümü ile co rafî çerçevede zaten Avrupalıyız. Ticaretimizin % 54’ünü AB üyesi ülkelerle yapıyoruz. Buna aday ülkeleri de kattı ımızda oran % 77’yi bulmaktadır. Avrupa’da ya ayan, çalı an üç milyondan fazla insanımız var. Binlerce ö rencimiz burada ö renimlerini sürdürüyor. Her yıl yüzbinlerce 200
turist kar ılıklı olarak gidip geliyor. Avrupa ile ili kilerimizin bu anlamda alternatifi yoktur. Türkiye’nin Türk Dünyası ile, slâm ülkeleri ile ve bölgesel çerçevede kafkasya ve Balkanlar’da mecburiyetinde oldu u politikalar, geli tirmek tarihimizden, kültürümüzden ve co rafî konumumuzdan kaynaklanan nedenlerle güçlendirilmesi, yo unla tırılması zorunlu olan ili kiler, genel anlamda Avrupa ile, özel olarak AB ile münesebetlerimizde alternanif olarak algılanamaz. Türkiye’de bazı çevrelerin AB ile il kilerimizi 200 yıllık modernle me ve ça da la ma çabalarımızla bütünle tirmeleri, bu görü ün do al sonucu olarak Türkiye’yi ne pahasına olursa olsun, neye mâl olursa olsun Avrupa Birli i’ne girme mecburiyetinde görmeleri vahim bir de erlendirme hatasıdır. Bu bakı tarzının benimsenmesi halinde , Avrupa’dan siyasî ve ekonomik konularda sık sık maruz kalınan olumsuz tavırlara ve ülke çıkarlarıyla ba da mayan taleplere kar ı direncimiz pe inen kırılır. .... Bir kere Türkiye kendini AB aynasında görmek suretiyle, kıyaslamalar yapmak, eksiklerini, yanlı larını tespit imkânı buluyor. Kopenhag Kriterleri olarak ifade edilen AB sıtandartlarına uygun sosyal, siyasal, ekonomik ve hukukî bir yapının olu turulması ihtiyacı AB üyeli i meselesinin ötesinde, geli mi medenî bir toplum olmanın gere idir. nsanımızı Avrupalılar’ın refah seviyesine ve ya ama artlarına kavu turmak, millî gelirimizi bugünkünün birkaç katına çıkarmak, gelir da ılımını adil ekilde düzenlemek, ba ta sa lık, e itim, çevre gibi hizmetler olmak üzere günlük ya ayı ımızda 201
AB sıtandartlarının sa lanması tartı masız temel amaçlarımızdır. .... Türkiye, AB üyeli i söz konusu olsa da olmasa da bunların bütünüyle gerçekle tirilmesinin gerekli oldu unun bilincindedir. Bu hususlarda kimsenin dayatmasına , zorlmasına ve ders vermesine ihtiyacımız yoktur. Türkiye’nin adaylı ı Avrupa için de “bir ayna i levi” görmektedir. Kendini kültür ve medeniyetin en ileri merhalesi olarak gören, moderniteyi Avrupa ile bütünle tiren , insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti gibi bütün evrensel de erlerin ta ıyıcılı ını yaptı ına inanan Avrupa’nın bir ba ka yüzü bu aynada ortaya çıkıyor. Avrupa’nın bu yüzünde , ba ka kültür ve inançlara kar ı ho görü, müsamaha ve hüsnükabul söz konusu de il; tam tersine kendi kültür köklerinden gelmeyenler, farklı kimlik ta ıyanlar “öteki”dir, yabancıdır; hatta kendi kültürüne kar ı tehdit olu turan “hasım”dır. AB, bunlar için Lüksemburg Ba bakanı’nın ifadesiyle, Avrupa’nın tarih ve kültürünün bulu ma alanıdır. Bu görüntü, Türkiye’nin adaylı ına kar ı çıkan bir çok Avrupalı yönetici ve politikacıların ifadelerinde açıkça ortaya çıkmaktadır. Daha çok Hıritiyan Demokrat ve Muhafakâr Avrupalı’daki bu katı ve ba naz tavırlar, bazen farklı görü tekiler tarafından da payla ılmaktadır. Meselâ iki ayrı siyasî zihniyeti temsil eden ve her ikisi de uzun süre Almanya’nın Ba bakanı sıfatıyla yönetimi ellerinde bulunduran Helmut Kol ile Helmut imit, Türkiye’nin slâmî ve millî kimli i sebebiyle Avrupa
202
Birli i’ne asla üye olmaması gerekti inde birle mektedirler. Türkiye, AB ile münasebetlerini geli tirmeye çalı ırken bu tavır ve zihniyeti bilmek, de erlendirmek ve gözardı etmemek mecburiyetindedir. ....... Türkiye’nin jeopolitik, kültürel ve tarihî yapısından kaynaklanan özelliklerini sosyolojik bir olgu olarak kabul etmek yerine, Türkiye’ye yeni problemler çıkarmak yahut mevcutları a ırla tırmak yönünde provake etmek, her toplumda bulunabilen kültürel gurupları, folklorik ayrılıkları mikro millîyetçilikler ihdas edecek ekilde te vik etmek masumane bir tutum sayılamaz..”
(Bak. Türkiye -Avrupa Birli i li kileri, 16-17 Mart 2001 tarihlerinde düzenlenmi olan sempozyum bildirileri, soruları ve cevapları, s.9-15; Yay Haz. Mustafa Kahramanyol, )
203
Sonuç Türk milliyetçili i anlayı ında, sosyolojik anlamda en büyük ve tabiî toplum birimi “millet”ir. nsanlık, milletler ailesi eklinde ya amaktadır. Her millet, kendisini meydana getiren kültür de erlerini ya atarak var olabilir. Kültürleri, (Buna millî kültür diyoruz) milletlerin varlık sebebidir. Bundan dolayı, Türk millîyetçili i, millî kültür savunuculu u esasına dayanır. Milletlerin ya ayabilmesinin iki temeli vardır: 1- Var olmak, 2- Var kalmak azim ve iradesi, Milletlerin var kalmak, ya ayabilmek azim ve iradesine, “millî uur”, “millîyet duygusu” veya “millîyetçilik” adı verilmektedir. Türk Ocakları, Türk milletinin i te bu, “”var olmak” ve “var kalmak” azim ve iradesini canlı tutabilmek için kurulmu gönüllü sivil bir kurulu tur. Türk Ocakları, adı üzerinde “Türk’ün oca ının tütmesi için” kurulmu tur. Varlık sebebi dün de bugün de yarın da budur. Türk Ocakları ve Türk milliyetçileri, “Türk stiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni ilelebed muhafaza ve müdafaa etmek” fikrini kabul etmek artıyla, Türk milletini ça ın her türlü nimetinden faydalandıracak yeniliklere açıktır. Nitekim Türk Ocakları ve Türk millîyetçileri, ideallerindeki Millî Devlet’in kurulu u olarak gördükleri ve kurulu una katıldıkları Türkiye Cumhuriyeti’ni ve inkılâpları bu anlayı la
204
destekleyerek yerle ip yaygınla masında birinci derecede görev almı lardır. Türk Ocakları, bir millî kültür oca ıdır. Türk Oca ının, Türk milletinin Dünya milletler ailesi içinde, ilerleyip geli mi , refah içinde ya ayan, mutlu, itibarlı, erefli, bir millet olarak, ya amasını isteyen ve bunu gaye edinen herkese kapısı açıktır. Ne mutlu Türküm diyene.
205
Metin Hazırlanırken Gözden Geçirilen BA LICA KAYNAKLAR Ragıp 1-HüseyinTuncer,Yücel Hacalo lu, Memi o lu, Türk OcaklarıTarihi-AçıklamalıKronoloji- ki Cilt, (1912-1997), Türk Yurdu Yayınları, Ank. 1998. 2-Füsun Üstel, Türk Ocakları (1912-1931) leti im Yay. st. 1997. 3-Yusuf Sarınay,Türk Milliyetçili inin Tarihî Geli imi ve Türk Ocakları- 1912-1931, Ötüken Yay., st. 1994. 4- Yusuf Bayraktutan, Türk Fikir Tarihinde Modernle me, Milliyetçilik ve Türk Ocakları , Kültür Bak. Ank.1996. 5- Yusuf Akçura, Türkçülük - Türkçülü ün Tarihî Geli imi- , Türk Kültürü Yay., st.1978, (Yay. Haz Sakin Öner). 6- Yücel Hacalo lu, Türk Ocaklarını Tanıyalım, Türk Yurdu Yay. Ank.1995. 7- Yücel Hacalo lu, Türk Ocakları ve Atatürk, Türk Yurdu Yay. Ank.1994. 8Dr. Fethi Teveto lu, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Kültür ve Turizm Bak. Yay. 1986. 9- Ziya Gökalp, Türkçülü ün Esasları, Kültür Bak. Yay. st. 1976, (Yay. Haz. Prof.Dr.Mehmet Kaplan) 10- François Georgeon, Türk Milliyetçili inin Kökenleri, Yusuf Akçura-(1876-1935) Tarih Vakfı Yurt Yay.Ank.1996, Çev. Alev Er. 206
11- Rafael Muhammettin, Türkçülü ün Do u u ve Geli imi, Türk Dünyası Ara . Vakfı Yay. st. 1998. 12- Yard. Doç.Dr. Halim Serarslan, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Türk Kültürünü Ara tırma Enst.,Ank. 1995. 13- Masami Arai, Jön Türk Dönemi Türk Milliyetçili i, leti im Yay., st. 1994, Çev. Tansel Demirel. 14- Hilmi Ziya Ülken, Türkiye’de Ça da Dü ünce Tarihi, Ülken yay., st. 1979. 15- Türk Oca ının Do u undaki Sebep ve Saikler Hasan Ferit Cansever; - Türk Oca ı Hâtıraları Abdülhak inasi Hisar; -Türk Ocakları Kenan Akyüz; -Türk Ocakları Yeniden Kuruluyor Yücel Hacalo lu, (dört yazı birarada)Turan Yurdu Ne riyatı, Ank.1993. 16-Ord. Prof. Dr. Sadri Maksudi Arsal, Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları, Ötüken yay. st. 1975. 17-Türk Ocakları, Türk Ocakları Tüzü ü, Türk Yurdu Ne riyatı, ank.1994. ve 2002 yay. 18- Türk Ocakları 32. Ola an Büyük Kurultayı, Ank. 18 Nisan 1998. 19- 34. Ola an Büyük Kurultay Raporu, Ank. 13 Nisan 2002. 20- Türk Yurdu dergisi, Özellikle 1987’den sonraki sayıları. ***
207