TARİH
VAKFİ
Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yaymıdır Yıldız Sarayı Arabacılar Dairesi Barbaros Bulvarı 8 0 7...
143 downloads
1589 Views
61MB Size
Report
This content was uploaded by our users and we assume good faith they have the permission to share this book. If you own the copyright to this book and it is wrongfully on our website, we offer a simple DMCA procedure to remove your content from our site. Start by pressing the button below!
Report copyright / DMCA form
TARİH
VAKFİ
Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yaymıdır Yıldız Sarayı Arabacılar Dairesi Barbaros Bulvarı 8 0 7 0 0 Beşiktaş/İstanbul Tel: ( 0 2 1 2 ) 227 37 33 - Faks: (02 12) 227 37 32 K a p a k Resmi 29 Ekim 1933, Cumhuriyet'in 10. Yıldönümü törenlerinde Atatürk, İnönü ve Haldun Derin (gözlüklü, sağda). (Haldun Derin arşivi) Yayın S o r u m l u s u Ayşen Anadol K i t a p Tasarımı Haluk Tuncay Sa\'fa Düzeni T'arih Vakfı Baskı Numune Matbaacılık İstanbul, Ocak 199S ISBN 975-3.^3-0
HALDUN DERIN
ÇANKAYA ÖZEL KALEMİNİ ANIMSARKEN (1933-1951)
Yayıma Hazırlayan Cemil Koçak
B E L G E S E E 2 TARİH VAKFI YURT YAYINLARI
1946 UFUKLARIMIZ AYDINLANIYOR
D,
Sava/tan
ı
Siyrtla.bilmemiz.de
İnönü
Etkeni
İŞ politika ü z e r i n e bir başka vesile ile 1 9 6 8 Eylül'ü başlarında i s t a n
b u l ' u n Kartal köylerinden D o l a y o b a ve K u r n a köylerini ziyareti sırasında İ n ö n ü ' n ü n yapacağı k o n u ş m a içinde yer alan şu sözler kayda d e ğ e r ilginç 184
liktedir: " . . . D ı ş politikada d ü ş m a n l ı k l a r ve dostluklar ebedi değildir. B u g ü n müttefikler vardır, taraflar vardır. Bir süre s o n r a , m e s e l a yirmi-yirmi beş sene s o n r a müttefiklerden bir kısmı karşı tarafa geçer. O taraftan bazı ları da öteki tarafa geçip birbirleriyle kavga ederler. Bazıları bir millerin ild yüz yıllık geleceğini güvenlik içinde tutacak bağlantılar yapan ç o k u z a k g ö r ü ş l ü devlet a d a m l a r ı n d a n bahsederler. D o ğ r u s u n u isterseniz b e n ta rihte ne böylesine u z a k g ö r ü ş l ü a d a m , ne de böylesine sürekli ittifak gör medim..." Loncfra'cia Birleşmiş Milletler K o n f e r a n s ı ' n d a b u l u n a n Dışişleri B a k a m H a s a n S a k a ' y a Maliye B a k a m N u r u l l a h S ü m e r ' i n vekalet ettiği g ü n l e r d e idi. B e n K ö ş k ' ü n üst katındaki kitaplığa girdikten biraz s o n r a , S ü m e r de g e l d i . İ n ö n ü ayakta d o l a ş ı y o r d u . H a l i n d e bir h u z u r s u z l u k s e z i l i y o r d u . Dışişleri B a k a n l ı ğ ı ' n c a L o n d r a B ü y ü k e l ç i l i ğ i ' n e g ö n d e r i l m e s i n i telkin etti ği şöyle bir
telgraf yazdırdı: " B u l g a r l a r d a s o n g ü n l e r d e çalımlı bir eda
g ö z e ç a r p m a k t a d ı r . T ü r k - İ n g i l i z itrifak m u a h e d e s i n i n hiçbir equivoque''-A^ mahal bırakmayacak şekilde meriyette o l d u ğ u n u n İngiltere tarafından P a r l a m e n t o ' d a beyan edilmesini arzu e d i y o r u z . " Birkaç g ü n s o n r a ( 2 7 Ş u b a t ) A v a m K a m a r a s ı ' n d a k i d e m e c i n d e İngiliz Dışişleri Bakanı Bevin başkaca sözleri arasında d i y o r d u ki: " Ş u n u açıkça 1
iki a n l a m a g e l e b i l e n , iki m a n a l ı , kuşku u y a n d ı r ı c ı , belirsiz.
s ö y l e m e l i y i m ; Türkiye'nin bir u y d u devlet haline geldiğini g ö r m e k iste m e m . İ s t e d i ğ i m şey, Türkiye'nin b a ğ m ı s ı z ve h ü r bir devlet olarak kalma sıdır."
Savaş yıllarının bir kısmını T ü r k i y e ' d e g e ç i r m i ş olan iki Amerikalı ga zeteci, T ü r k i y e ' n i n bu koşullar altındaki d u r u m u n u . Balkanlar ü z e r i n d e birlikte yazdıkları kitapta ele almışlardı. O r a d a , İ n ö n ü için şu düşünceyi ileri sürüyorlardı; " . . . ( İ n ö n ü ) b ü t ü n huduriar alevler içinde t u t u ş u r k e n , ülkesini savaşın d ı ş ı n d a -sadece ezilecek o l d u ğ u bir devler savaşının dışında- bıraktı. O b u n u s e b a t ve m e t o t l a başardı, d e h a ile d e ğ i l . Kesin başarı ile kucaklaşma sı, ancak, Türldye'yi şimdi dertten sıyırdığı takdirde tamamlanacaktır. Bu ise d e h a o l u r . " ^ İ n ö n ü ' n ü n Türkiye'yi dış gm'enlik b a k ı m ı n d a n b u n d a n böyle dertten sıyırıp sıyıramayacağı ve -iki g a z e t e c i n i n deyimiyle- " d e h a " niteliği kaza nıp k a z a n m a d ı ğ ı n ı yakın olayların g ö s t e r e c e ğ i gelişmeler ortaya koyacaktı. B u k o n u d a bir başka Amerikalı şöyle der: " Ü ç b ü y ü k devlet arasında Türkiye'yi etkileme rekabeti, Türklerin pa zarlıktaki ustahğı, p r o p a g a n d a y a karşı şerbedi oluşları, ilgili tarafların her evredeki askeri ve iktisadi d u r u m u n u n T ü r k l e r c e kavranılması ve T ü r k ler'in duygularına m a ğ l u p olmayışı sayesinde Türkiye savaşın dışında kaldı. " T ü r k l e r , yansızlar içinde en başarılı olanlardandı..."-^ Kitabın giriş b ö l ü m ü n d e de (sayfa vii) T ü r k i y e için " . . . D o ğ u A k d e niz'in C i n d e r e l l a ' s ı * (kadri b i l i n m e z t a z e s i ) . . . uluslararası politikada hiç d e alet edinilen, işi Allaha kalmış bir o y u n c a k d e ğ i l " deyişlerine yer veri liyordu.
Rabıtalı
II Gazeteciliğin
Sınırları
9 N i s a n . ... Ö ğ l e y e d o ğ r u e\rak i m z a l a t m a k üzere K ö ş k ' t e bekliyor d u m . İ n ö n ü , atla \'aptığı g ü n l ü k sabah gezintisinden d ö n d ü . N ö b e t ç i va2
W i l l i a m B. King-Frank O ' B r i e n , The Balkans,
Frontiers
Of Two Worlds,
1947, s a y f a
209. 3
A n n e t t e B a k e r Fox, The Power Chicago, sayfa 42.
4
Külkedisi.
of Small
States,
Diplomacy
in World
War II, 1959,
verinin masası üzerindeki Ultts'2. g ö z ü ilişince, b a n a " F a l i h ' i b u l " d e d i ; " S o r bakalım, b u n u g ö r m ü ş m ü ? " İki haftadır Ulus g a z e t e s i n i n ü ç ü n c ü sayfasında İVIümtaz Faik F e n i k ' i n Birleşmiş Milletler K o n f e r a n s ı dolayısıy la m ü t t e f i k ve d o s t İ n g i l t e r e ' y e y a p t ı ğ ı g e z i n i n i z l e n i m l e r i " Ş u Yaralı Dünya"
adı altında yayımlanmakta idi. G e z i n i n o g ü n k ü b ö l ü m ü n e F e
nik, "Picadilly S ü r t ü k l e r i " başlığını k o y m u ş ; L o n d r a ' n ı n s o k a k orospuları nı anlatıyordu. T e l e f o n d a Falih Rıflvi Atay, soruya yanıt olarak, başlığı ve yazıyı g ö r d ü ğ ü n ü , M ü m t a z ' ı uyardığını söyledi. H ü k ü m e t o r g a n ı o l a n g a z e t e n i n her b a k ı m d a n g ö s t e r m e s i g e r e k e n titizlik ü z e r i n d e k i duyarlılı ğını İ n ö n ü b u küçük vesile ile ortaya k o y m u ş o l u y o r d u .
Olan Bitenlere
III Kaptan Köprüsünden
Bakış
Seçimi tek dereceli olarak yenileme kararına varan İ n ö n ü , 2 5 N i s a n ' d a H a l k Partisi Kurultayı'nı o l a ğ a n ü s t ü toplantıya çağırdı. S o n r a , toplantı ta rihi olan 10 Mayıs'ta Ankara'ya d ö n m e k ü z e r e , g e z i y e çıktı. G i d i l e n yer ;>sY)
lerde ajansa v e r d i ğ i m i z kısa bildirilerde İ n ö n ü ' n ü n yalnızca " v a t a n d a ş l a r ı büyük s e ç i m d e vazifeye ç a ğ ı r d ı ğ ı " belirtiliyordu. A m a , o n u n sırasıyla F^skişehir, K ü t a h y a , Akşehir, AiŞ'on, K o n y a , N i ğ d e ve R a y s e r i ' d e e z b e r d e n ^ yaptığı k o n u ş m a l a r , yerine g ö r e bir-iki saat s ü r ü y o r d u . K o n u ş m a l a r , ilkin 1 9 4 5 yazında H a d ı m k ö y ' d e ve İ z m i t ' t e ele aldığı konuları k a p s ı y o r d u . Ö r n e ğ i n , 3 Mayıs'ta Eskişehir H a l k e v i ' n d e k i k o n u ş m a sırasında tuttu ğ u m notları g ö r e l i m : Harbin bitmesiyle karşısında bulunduğumuz ihtimaller, harp içinde geçirdiği miz ihtimallerden daha hafif olmamıştır. Bilakis, Avrupa'da mülerier muvaze nesinin bozulması, memleketimizi nazik vaziyette bırakmıştır. Geçen sene bu vakitler bir taraftan Birleşmiş Millcder Sanfransisko'ya giderken, diğer taraftan memleketimizin akşamdan sabaha ne vaziyet karşısında bulunacağı meçhul idi. Gerek iç gerek dış politikada telaş etmeden doğru yolu tutmak, siniri sağ lam milletin \ e idarecilerin işi olabilirdi. Başlıca dış mesele olarak Ruslada ara mızdaki münasebet birinci plana geçmişti. Ruslar, uzun müddet, memleket içinde kendilerine dost bir politika takibi mümkün olduğunu, bugünkü idarenin bunu vapmava istidadı olmadığını radyolanyla, gazeteleriyle ortaya atnlar. Cîeçen sene haziranda Ruslarla aramızda feshettikleri dostluk nıuka\'elesini yenilemek için temasa geldiğimiz vakit, Molotof, büyükelçimize, yakın müna5
irticalen
sebet kurmayı arzu ettiklerini; bunun için daha evvel bazı gerginlikleri ortadan kaldırmak gerektiğini söyledi. 1920 senesinde yapılmış muahedede, şart itti haz olunan arazi değişildiklerinin düzeltilmesini; Kars ve vVi'dahan \ilayetlerinin tekrar Rusya'ya iadesi lazım geldiğini. Boğazlarda kendilerine üs verilmesi icap ettiğini, Polonya ile aralarındaki gibi bir ittifak muahedesi yapmak icap ettiğim söylediler. Kat'i olarak reddettik. Sebep olarak; 1920'de bu muahede yi yaptıkları zaman Ru.slar zayıf vaziyette imişler. Şimdi \ azivet değişmiş. En dişeli günler geçirmişler. Karadeniz'de bir tehlike zuhur etmek ihtimali bakı mından endişeli vazivete düşmemek isterlcrmiş. Gerçi Türkler hüsn-i niyetle hareket etmişler ama... Akdeniz'den gelecek büyük devletlerin tecavüzlerine karşı Boğazlarda bazı haznlıklar yapmaları lazım gelirmiş. Bu tezi müdafaa et tiler. Kat'i olarak reddettik. Bir hafta sonra, 7 Haziran'da tekrar konuşuldu. Ondan soıîra müzakere edilmedi. Teyit etmek için birçok nümayişli tedbirlerden geri kalmadılar. Amerika'da türlü türlü Ermeni komiteleri kuruldu. Ermenilerin haklı talepler le ortaya çıkmalarını, arkasından hemen askeri hareketler \'e silahh ihtilaflar çı kacak şeklinde anlamak istiyorduk. Büyük hazırlıklar vaptık. Derhal umumi seferberlik ilanına karar verdik. Silahlı bir ihtilafı kendi telaşımızla çabuklaştırmamak için ihtiyatlı bulunmayı, hakikati dünya milletlerine anlatmayı tecrübe ye karar verdik. Aramızdaki ihtilafın politikasını bütün meclis bilir. Bütün me buslara anlaülmıştır. Hatta ctlcâr-ı umumiyeye resmi beyanatla bu talepleri söylemeyi düşündük. Bir nokradan dolayı resmî beyanata lüzum görmedik. O nokta şudur: Talepler Rus başvekilinden Türk büyükelçisine söylenmiştir. Fa kat, henüz kâğıt üzerine konmamıştır. Resmi beyanatla kâğıt üzerinde kon duktan sonra, bu taleplerin geri alınması Ruslar için daha güç olur. Halkı ha berdar etmek için bütün vasıtalardan istifade ettik. Gazetelere, enternasyonal neşriyata intikal etti. Meseleleri bilmeyen kalmadı. Bir noktanın sizce iyi anlaşılmasını isterim. "Ruslar böyle birtakım talepler ortaya sürmüşler midir?" diye menfi propaganda yapmak isteyenler ve birta kım rivayetler vardır. N e kadar manasız olduğunu kabul edersiniz. Büyük devletlerin her toplanmasında bu meseleler mevzuu bahsolmaktadır. Ancak, çekilmek imkânını muhafaza için kâğıt üzerine koymaktan dikkatie sakınıyorlar. Taleplerinin scikmediğini anladıktan sonra, geri çekilmek isterler se, "Yanlış anlaşılmışnr" derler. Ama, her şey memleketler arasnıda konuşula bilir. Ne \akit çekilmek isterlerse, o an memnuniyetle kabule hazırını. Ondan sonraki konuşmamızda, "Aramızdaki meseleleri halledemiyoruz" dediği zaman, her şe\i konuşmaya hazırız. "Sizden hiç arazi talebimiz yoktur. Üs istemiyoruz, hükümranlık haklarına tecavüzümüz yoktur..." Bunu söyler söylemez, başlarız. H e n ü z bu \ aziyeti kabul etmiş değillerdir. Kendileriyle İngilizler ve Amerikalılar çok münakaşa ettiler. Arazi talebini, "Türkler bizden itrifak istedilderi için onun bir şaru olarak söyledik" dediler. .Arkasından bir .silahlı hareket tasavvur olunmadan bir devlete karşı arazi talebi ileri sürülmez. Bunlar ö\'le meselelerdir ki, bir kere ortava atıldıktan
1H7
sonra, geri ahnaniaz. Arkasuidan silahlı b i r harekel gelmeyecek oldııklan son ra, arazi talebi bir de\let için h a t a d ı r . \'akit geldiği zaman bahane bulmak ga yet kolaydır. Bir hudut hadisesini, bir gazete münakaşasını muharebe sebebi olarak ileri sürebilirsiniz. Bütün k u N v c l l e r i n , kanaatlerin birleşik olması lazım gelen anda o memleket efkârını dağınıklığa sevk edebilirsiniz. "Herkesin se ferber olduğu bir zamanda, durup dururken hudut meselesi çıkarmanın sırası m ı idi?" "Bunlar gazeteye yazılır nnvdı?" "Vaziyet ılcğişmiştir, ş i m d i kıı\'\'etliyim" diyor. Yarın daha kuvvetli olursan, daha çok şeyler isteyeceksin. (Falan gazete şöyle yazmış. O memlekette buna kimse inanmaz.) Tek \'ücut olarak \'arlığımızı muhafaza için ayağa kalkarız. Arkasından b i r silahlı hareket gelmesi tasa\'Mir olunmamışken ağır taleple rin ortaya konulması si\'asi hatatlır. Bütün hadiseler tevit etmiştir ki, Ruslar bu talebi içerden b i r çöküntüye intizar etlikleri için yapmışlardır. Malumat aldık ları membalar memleket içinde çöküntü olduğu kanaatini o kadar kendilerine N-ermişlir ki... Hükümetler düşecek, Polonya gibi olacaklar, kanaatine, ü m i d i ne kapılmışlardır.'"' Bir senetien beri almış olduğumuz mesafeyi daha iyi mütalaa edebiliriz. İçerde ümit ettikleri zayıflık ve çöküntü, Rus talepleri ortaya çıkar çıkmaz tamamıyla tersine döndü. Telaşa düşmek şöyle dursun, kat'i bir ret ile ee\'ap \ erildi. Türklerie Ruslar arasında çıkacak herhangi bir siyasi ihtilaftan dolayı, dün ya bizi ne dereceye kadar tutar, bilmiyorduk. Şüphe edilecek birçok eiherier \'ardı. "Muharebe esnasında siz durdunuz. Yeniden birtakım maceralara sü rüklenmeye niyetimiz voklur. Kars için, .\rdahaii için uv'uşuverin' di\cbilirlerdi. Bütün bu ihtimallerle bir kere teslimi\et yoluna giderek, bunları uzatma nın b i r favdası yoktu. Şerefli bir millet olarak sonuna kadar uğraşıp ölmek en doğru \'()ldu. Bir muharebenin güçlükleri ve ihtimalleri nedir, bunu takdir edebiliriz. Şerefli bir millet olarak eğer vazifemizi görebilir,sek, yalnız başlaya cağımız bir muharebenin, ya\'aş yavaş bütün insaniyeti etrafinda toplamak ih timali \'ardı. Riyazi katiyet yoktu. Metanetle vaziyeti takibe başladık. Hariçten gelen talepleri kat'i olarak reddettikten .sonra, içerden bir çökme olmayacağı na kanaat getirdikten .sonra, Türk millerinin itibarı bütün dünya nazarında tekrar muhabbet kazandı. Bugün yarın bir harp çıkarsa, İngiltere, Amerika b i z i m vaiıınıızda mevki alacaktır. " B ö \ ie b i r ihtimali hanrdaiı çıkarınız" kanaati gelirse, dünvavı toplayabiliriz.
;<s'<s'
ingiltere ile aramızdaki itlilak münasebeti hiçbir süpheve mahal bırakma yacak katlar \'uzııhla tayin olunmuştur. İngiltere ilk günden heri b i r zayıflık göstermedi. Bizi haklı buldu. Müttefik olarak bizden en şikâyet etmesi lazım
6
B u r a d a i n ö n ü ' n ü n S o v y e t B ü y ü k e l ç i s i V i n o g r a d o f u kastettiği anlaşılıyor. M o l o t o f ' a yaptığı telkinlerin gerçeklere d a y a n m a d ı ğ ı o r t a y a ç ı k ı n c a , V i n o g r a d o f gözden düşe cekti. D a f ı a sonra, g ö r e v d e b u l u n d u ğ u M ı s ı r ' d a N a s ı r k o n u s u n d a d a V i n o g r a d o f yanılgıya uğrayacaktı.
gelen İngiltere'dir. Türlü safliıilarda pek çok münakaşalara girdik. "Ben boğaznna kadar kana battım, sen girmedin." İngiltere bunu istismar etmedi. Bizim da\'amızı İngiltere'nin hayati menfaatiyle birleşmiş gördü. U z u n sükûttan sonra, "Meelis'te açıktan açığa söyle\eceksiniz" diye talep etrik. Onun üzerine A \ a m Kamarası'nda İngiliz harieİN'c nazırı Rusların serd ettikleri meseleleri bi rer birer mütalaa ve reddetti. İkinci bir sebeple tekrar konuştular. İttifakın ta mamıyla hüküm sürdüğünü, taze ve meri olduğunu bütün dünyaya ilan etmiş oldular. Birleşmiş Milleder'le olan rabıtasını ileri sürerek, Anierika son zaman larda daha açık vazi\ct aldı. fler yerde da\'amıza anlayış gösteriyor. Bizi tutu yor. Ruslar'ın oıt,t\a koydukları mesele yüzünden silahlı bir ihtilaf çıkması ha linde kendisinin kayıtsız ve hoşgörür \aziyet almadığını ihsas ediyor. Re.smi beyanlarında söylediler; Ru.slarla olan müzakerelerinde söylüvorlar. Bir sene evvelki yalnız kendimize güvenecek olduğumuz vaziyetten, Türk davaları, üçüncü bir cihan sa\'aşının çıkmasına sebep olur gibi, bütün insanlı ğın miişterek meselesi haline gelmiştir. Bu, memleket için büyük kazanç değil midir: Bu neticeleri millet kendi mukadderatını, vaziyetlerini anlamakta gös terdiği isabete ve vatanpeneıiiğe borçludur. Mesele iktidarda bulunanlardan herhangi birimizin mahareti meselesi değildir. İçine çöküntü girseydi, Bulga ristan gibi, Ruslar ne isterse kul köle olsaydı, netice böyle olmazdı. Memleketin iç hayatında takip ettiğimiz yolu bu za\iyeden mütalaa etmek lazımdır. Şöyle ki; memlekette aşırı birçok neşriyat başladı. Tler şeyi kötüle meye alışmış olanlar, kendilerini gösterirler. Buna karşı, çöküntüden kurtar mak için iki yol vardır. Kolayı, tecrübe olunmuş olanı, susturmaktır. " M ü n a kaşalara tahammül yoktur" derdim, memleket bunu anlardı. Bunu yapmadım. Yapmadım çünkü, susturma tarzında husule gelecek daimi sükıınet memleket için ku\\et itade etmeyecekti. Bu memleketin vatandaşları iç ve dış meseleler nelerdir, bunu anlayacak seviyede midirler? Dışarı âlemin bunu anlaması la zımdır. Tan, Vatan... Üç av o memleket içinde propaganda yapacaklar, bu millet çökecek. Bu kadar çerden çöpten isek... Dışarıdan bir devlet eli altına alabilir. Biz öyle çerden çöpten bir millet değiUz kanaatinde idim ve bunun bütün dünyada anlaşılmasından sonradır ki, itibar görmeye başladık. Modern millet, yaşayacak olan millet kendi vadığını anlamış ve \'atan meselelerinde ka rar sahibi olmuş millcder olabilir. Geçirdiğimiz senenin imtihanı g i b i , önü müzdeki seçimde de böyle bir imtihan yapacağız. Bütün vatandaşları sandık başına getirmeye çalışacağız. Bütün dünya işleri tasfiye olunacağı zamanlarda (dünyanın dört köşesinde Ermeni komitelerini ayaklandırmaya başladılar) demokrasi hayatında, önü müzdeki sene bu memleketin kararı ve idraki nedir? Bunun, milletin reyi ile meydana çıkma.sı, esaslı bir yaşama meselesidir. Yeni partilerin teşkili mevzuu bahis olduğu zaman bana geldiler. Türlü iş lerimizi beğenenler beğenmeyenler olabilir. İki şeye bakarım. Birincisi, teşek kül edecek partilerin yabancı devletle münasebeti olmasın. Bunda çok hassa sım. İkincisi, karşıma gelecek adamlar yalnız dış politikada beraberlik göster-
190
sinler. Hükümranlık herkesin nıesele.sidir. Bıımı kabul ediyorsanız, başka her şeyinize tahammül ederim. .Ama, iç politika yapaeağız diye Ruslarla aramızda bir şeyler \ - o k t L i r denilmesin. Aramızda mesele vardır, Rus başvekili söylemiş tir. " O n u n istedikleri bizim gördüğümüz ehemmiyette değil denıekür; vere biliriz" gibi bir mana çıkar. İngiltere'de dış polirikada bidik görüyoruz. İçeride birçok mevzuda bir birlerini hırpalıyorlar. Vaziyeti kısa bir şekilde hülasa edeyim. Dış emniyet noktai nazarından, bir sene ev\el çok güç saflıalar geçirdikten sonra, mübalağa etmekten sahnırım, ama, bugün vaziyetimizin kıyas kabul etmeyecek kadar iyileşmiş \e kuvvedenmiş olduğunu size söyleyebilirim. İç meselelerde: Seçim meselesi... Bu politika millet taratindan ne kadar an laşılmıştır, ne kadar teyit edilmektedir. Bunu bütün dünyaya göstermek iste rim. Bir isrikamet tutup buraya getirdik. Tekrar bir istikamet tutup bir yere kadar götüreceğiz. Memleket bunu ne dereceve kadar tasvip ediyor. Bunu dünyaya göstermek isterim. İç meselelerden bin tane meselemiz vardır. İnkılapçı ve ıslahatçı bir parti yiz. Bütün memleketi süratle iyiye ve ileriye götııreeek e.saslı terakkilerden tür lü sebeplerle vazgeçemeyiz. Toprak Kanunu ile nüftızlu vatandaşları bize karşı gücendirdiğimizi bil mez miyim? Bir politika mücadelesinde köylülerin bana yardım edemeyecek kadar dilsiz, çaresiz olduğunu anlamaz mıyım? Propaganda ile avutmaya baka rak zamanımı boş geçirebilirim. Bir an e\vel millet okusun diye sıkıntıya so kup senede iki bin mektep az gelir, üç bin olsun demenin manası nedir? İki yüz elli mektep yapmamızı bir nimet gibi propaganda etmesini bilirdim. Ken dimizi aldatanlayız. Bir an e\'\el yetiştirmek lazımdır. Bunca asırların ihmalini nasıl telafi edeceğiz? Endüstri denilen şeyde biz o kadar geriyiz ki, devletin bütün bütçesini fabrika kurmaya tahsis etsek, yüz elli senelik iş var. Elimizdeki beş-on fabrika dan ibaret. Atom bombasının sırrını \erecekler mi vermevecekler mi diye telaş ediyor lar. Büyük endüstriyel kabiliyeti olan memleketler başkadır. Niçin Amerikan tayyarelerine yetişemiyoruz? Sırrı yoktur. Eaıdüstri \ e teknik çok daha derin ve güçtür. Bana yabancılar, siz endüstri ile uğraşma\ın, ziraati ıslaha uğraşın de diler. Memleketi teknik bilgi ile yetiştirınek teşebbüsüne geçtikten sonra hak verdim. Sekiz dokuz sanat okulu \ardi. Son sınıf talebeleri tahtaya yazarlardı: "Bitirdik mektebi. Ne olacağız?" LT'ak bir memuriyet peşinde idiler. Bu sene Sb'incisini açtık. 2 2 . 0 0 0 talebesi \'ardır \'e üç seneyi beklemiyor. Bir-iki sene çalışıp hayata giriyor. .Ailesini geçindirecek hale geliyor. 10-100 lira kazanan bir vatandaş, 200-1.500 lira kazanacak bir vatandaş haline geliyor. Sonra, köyler için bölge okulları binlerce düşünülüyor. Bu kadar uzun, ge niş projelerle yorulmanın ne ehemmiyeti var? Biz daima ilerleten, yapan, düşü nen, bir an evvel memleketimizi diğer memleketler, medeni milletler seviyesine
yükselten bir birlik olacağız. Ciddi gayretle, kendimizi aldatma)'arak, hakiki bir millet \ariığmı dışarıya göstereceğiz. Ta Balkanlar'dan l-'inlandiya'ya kadar tek millet olarak a\'akta kalmamız dünya nazarında bize bn itibarı sağlamıştır. Haklı olarak propaganda edilen mevzu pahalılık meselesidir. Isürap vardır, türlü şekillerde müdahaleler olmuştur. Esaslı bir sebebi; harp zamanında para bollaşır, mal kıdaşır. Bu, bir memleket ekonomisini idare etmek, iktidarda bu lunan partinin mezhebi meselesi değildir. Komünist Rusya ile ingiltere aynı dır. İhtiyaçları tayına bağlarlar. Her vatandaşa ona göre tevzi ederler. Stoklar biriktirilir. Şehirli kövlü ayırt edilmeksizin bütün memlekette teşkilat yapılır. Anglosaksonlar kolaylıkla yaptılar. Avam Kamarası'nda, mebusun biri portakal getirmiş. " B u n u karaborsadan aldım. Fiyatı budur." Başvekil "Niçin aldın?" demiş, " M e m n u değil mi?" "Sana göstermek için aldım." Millet karaborsadan alışveriş etmenin ayıp olduğunu anlayıncaya kadar bu bela de\'anı eder. Vatandaşlara haftada bir veya iki yumurta verirler. Harp zamanlarında bundan başka tılsım yoktur. Harp başladıktan sonra (40-41) evvela bu yolu tutmaya çalıştık. Pahalılık olmasın diye hükümet bunları elde tutmaya çalıştı. Yahnz şehirleri düşünüyor duk. Köyler için teşkilat yapamıyorduk. l o p r a k Mahsulleri Ofisi fiyat muraka besini yapmaya muvaffak oldu. Diğer eşya üzerinde yapamadık. "Nakil vasıta ları elimdedir, ben taşırım, yalnız bana satarsınız", dedi. 9 4 2 ' d e harbin pahalılık şekli altında alınan bütün tedbirlerinin yükünü yalnız başına köylü çekti. Mücadeleye devam etmeseydik, bugün köylünün ne kadar sefalette bulunacağım tasavvur edersiniz. 942'de 200-250 gram karışık ekmek verebilmek için dışarıdan buğday alı yorduk. Köylüyü sefalete düşürmedik. Maaş sahipleri fedakârlık yaptılar. Bu nunla beraber mutlaka bir fedakâriiğı göze almak lazım gelir. Köylü büyük kütledir. Onun sefalete düşmesini durdurmayı göze almak lazımdır. C.aftçi memleketidir. Bir harbe girdiğimiz zaman, kcjylümüzün daha lâkir girdiğini iddia edebilir miyiz? Maaş sahiplerinin vaziyeti bu mudur? Üçte bir, dörtte bir geçim seviyesindedirler. 9 4 1 senesinde 200 gram ekmeği almak için dışarıdan buğday alırken, şim di karınca kararınca da olsa dışarı milledere yardım edecek vaziyetteyiz. Bir muharebeye uği'arsak, aç kalmadan vatandaşlarımızın elbirliğiyle sela met yollarını takip edemeyeceğinden korkmuyoruz. Türiü kusurlar istediğiniz kadar münakaşa edilebilir. Yerli Mallar Pazarı bir devlet için politika meselesi değil, günlük tedbir meselesidir. Yedi Mallar Pazarı hiç olmasın der, olmaz. Devlerin bir siyaseti yoktur. Vatandaşlar bir yerde )'erii mallar pazarı açın, muhtekirlerin tesirine karşı fakir halkı koruyamıyoruz, der. Açmadığın yerde şikâyet \'ardır. Açüğm yerde şikâyet \ardir. Arkadaşın senin istediğinin aksini istiyor. Büyük tüccar harp içinde kendisine müdahale edildiğinden şikâyetçidir. Büyük tüccardan harp içinde müdahale yüzünden az kazanan kaç Idşiyi görüyorsunuz? Hükü met bü\'ük tüccarlara müdahale etmediğinden, tüccarlara diııleteınedis,inden.
hesapsız kârlara karşı koyamadığından ittiham olunmuştur. Yüksek fiyat, vur gunculuk karşısında (...) müsamahasız kalır. Banlar bir memleketin esas idare sine mahiyet \erecek meseleler değildir. Senin için olmayabilir, bizim için mü himdir. Takdir ederim. Bunun halli çaresi politik vaziyet değildir. Bir şehirde bir sokak açmak için aramızda olan münakaşaları düşününüz. Bunu politika meselesi cjlarak almak doğru değildir. Büyük memleket meseleleri üzerinde vatandaşlar küçük propagandalara kapılmamakla, kendilerini kurtarmak için (...) kolay kavranılır bir şey değildir. Propaganda haksız olduğu mevzu üzerinde durmaz. Eğer dış emniyet meselesi bir suretle istikrar bulursa, bütün dünya ile bir safta olmak \aziyerinde olduğumuza inanabiliriz. Bizim yüzümüzden bir si lahlı ihtilaf çıkması ihtimali azalmıştır. Ama, dünyada birçok mesele var. Sü rünceme suretiyle olsun bir hal olursa, iç meselelerimizin halli gayet kolaydır. Normal ticaret... Ehmizde paramız var. Ç o ğ u gitti, azı kaldı. Dış vaziyette emni\'etin hasıl olması meselesi, memleketin insanlık âlemi içinde kıymetli bir mevcudiyet olarak kendini göstermesine bağlıdır. Yeni seçi me sürade gideceğiz. "İktidarda kalmayı kâr sayıyorlar" propagandası vardır. Bakalım Türkiye'nin yarın alacağı karar nedir.^ Bunu gördükten sonra, vaziyet te bir an evvel istikrar hasıl olsun dedim. Memleket ve \'atan ayrı ayrı her birimizindir. Eler vatandaş malın ve vazi fenin sahibidir. Kurun-ı vustadaki gibi değil... Şehirli ve köylü, anlayanları ve anlatabilenleri vazifelerini yaparlarsa, memleket bu imtihanı verecektir. Ben vereceğine güveneceğim. Bin defa tecrübe ettim. Hiçbirinde aldannıadını. Bir an e\'vel istikrar... İare ve İcaredeıi'^ malzeme aldık; hesabımız 130 milyon do lardır. Borç-Muhareheye de girmedik. Amerika'dan kredi alacağız. Evvela, İa re ve İcare hallolunmalıdır dendi. Bu meselevi hallettik. Amerikalılar bunun, otuz beş senede yüzde 1,5 ftıizle ödenmesini kabul ettiler. Bövle bir anlaşmayı muvaffakiyet saymaz mısınız.' Bütün dünyada birinci olarak halledilmiş olacak. Şuurlu, istikameti anlaşılır bir memleket emniyeti vermek bizi her meselede bu kadar iyi vaziyete sokacaktır. Bu neticeyi bilhassa savaş sonunda biz millet çe verdiğimiz imtihanlardan sonra kazandık. Amerikan filosu İstanbul'a geldi. Halk, böyle bir nümayişin bizim menfoatimiz bakımından olan manasını kav rıyor. Halicimizin büyük emniyet meselelerinde anlayışı pek yerindedir. İsabet li mütalaa eder. iyi anlatırsak, hulusla anlatırsak... Demokrasi iki mahzurdan a\'rılmalı. Hastalık kadar tehlikelidir. Faydasını getirmeden mahsurunu getirir. Dedikodusu, nifakı. Doğru olan hiçbir şey görmezler. İkincisi: Bugünden yarma inkişaf etmez. Zaman ister. Sabıdı isen, bunu yaparsın. İşçi Partisi iktidara geçmek için virmi sene beklemiştir. On se ne bekle\iniz. Dört sene sonra bir daha tecrübe edersiniz. Sabırh bir politika hayatı inkişaf ederse, fikirler üzerine oturur.
7
Ö d ü n ç V e r m e ve K i r a l a m a ( L e n d a n d Lease).
• B u k o n u ş m a l a r d a İ n ö n ü m i k r o f o n b a ş m d a " S e s i m i işitiyor m u s u n u z ? Anlaşdıyor m u ? " sözlerini z a m a n z a m a n tekrarlamayı âdet edinmişti. İ z mit H a l k e v i ' n d e k i k o n u ş m a s ü r e r k e n , arka sıralarda bir yerde o t u r a n bir v a t a n d a ş ı n vakit vakit h o m u r t u l u , mınitılı p r o t e s t o m s u sesi d u y u l d u . Sar h o ş o l d u ğ u anlaşılınca, usulca s a l o n d a n dışarı çıkarddı. Belki İ z m i t ' t e k i b u k ü ç ü k olayın etkisiyle olacak, N i ğ d e ' d e k i k o n u ş m a sırasında, İ n ö n ü , arada s ö z ü y a n d a bırakarak, " N e o l u y o r , arka tarafta bir h u z u r s u z l u k m u v a r ? " s o m s u n u s o r d u . O y s a , bazı pencerelerin kapatılmasından başka bir k ı m ı l d a n m a o l m u ş değildi.
İ n ö n ü ' y e karşı bir salvo Milli K a l k ı n m a Parrisi'nden geldi. Artık d e m o k r a s i n i n tadını çıkarmaya başlamıştık. B a ş b a k a n l ı k , yayınladığı bir bil diride: "MiUi Kalkınma Partisi'nin iddia ettiği gibi İ n ö n ü ' n ü n seyahatierinde parti p r o p a g a n d a s ı y a p m a d ı ğ ı n ı , seyahatierde devlet hazinesinden g ü n d e b i n lira harcırah aldığı h a k k ı n d a k i i d d i a n ı n d o ğ r u o l m a d ı ğ ı n ı , İ n ö n ü ' n ü n gerek G a r p C e p h e s i k o m u t a n ı , gerek başbakan ve gerek cumhur başkanı olarak m e m l e k e t içinde yaptığı gezilerde şimdiye kadar bir tek lira harcırah a l m a d ı ğ ı n ı " belirtiyordu. 1 9 4 5 T e m m u z ' u n d a k u r u l d u ğ u için en eski muhalefet partisi olan Mdli Kalkınma Partisi'nin önderi Nuri D c m i r a ğ , partiyi kurmak üzere dilekçesini ilgili yere sunarken "mürtekipleri tecziye için iki ayaklı fare kapanı icat e t t i ğ i n i " müjdelemişti. Anlaşılan bu s ö z ü n e sadık kalarak, cezalandırmaya ö n c e İ n ö n ü ' d e n başlamak niyetinde idi.
• M a y ı s ı n s o n haftasını ara v e r d i ğ i m i z geziyi t a m a m l a m a k l a g e ç i r d i k . E r z i n c a n , E r z u r u m , Kars \ e T r a b z o n ' d a yirmi g ü n öncekileri andıran k o nuşmalar ulak tefek ayrımlarla yinelendi. G e z i l e r d e a d e t o l d u ğ u ü z e r e , Basın-Yayın U m u m M ü d ü r l ü ğ ü g ü n d e lik g a z e t e başyazılarının özetlerini b u l u n d u ğ u m u z yere telgrafla arkamız dan g ö n d e r i y o r . O s a b a h gelen telgrafta Vatan'\u
" G e r ç e k l e ş e b i l e c e k Bir
R ü y a " adlı başyazısı \'ardı. A h m e t timin Yalman sık kullandığı deyimle nikaplı şekilde İ n ö n ü ' y ü h e d e f tutan ağır eleştirileri arasında şöyle d i y o r d u : " İ k t i d a r nieN'kiine hakim olanlar kendi nefisleriyie m ü c a d e l e etmeyi bilsin ler, hakikarie g ö z g ö z e g e l m e k cesaretine sahip olsunlar, tenkitleri güleryüzle karşılasınlar, d o ğ r u vohı kolayca keşfederler, g ö l g e e t m e k ve millete enı^el olmak \'olıından kurtuluriar. Milletin sevgisine lavık o l m a n ı n , bu-
193
yurına z e \ ' k i n d e n , p o h p o h t a n , htıkıskârhktan d a h a d e r i n \c d a h a tath hazhır verdiğini de ö ğ r e n i r l e r . " İ n ö n ü akşam y e m e ğ i n d e s ö z a r a s m d a , dolaylı olarak b u yazıya d e ğ i n di: "Bilirsiniz, tiyatro eserlerinde muharrir bir kahramanı canlandırırken, o n u n karşısına a n t a g o n i s t dedikleri bir şahıs çıkararak, k a h r a m a n ı d a h a iyi t e c e s s ü m ettirir. Karşımda A h m e t E m i n gibi birisinin v ü c u d u n a zaruret var. O l m a s a , bir tane y a r a t m a m l a z ı m . " Bu son g e z i d e b e l l e ğ i m d e kalan, öyle sanıyorum ki yalnızca b u n d a n oluşuyordu.
IV
"Tüfek İcat Oldn, Mertlik
Bozuldu"
A m a , biz yine d e m o k r a s i m i z e d ö n e l i m .
1^4
2 1 T e m m u z ' d a yapılacak genel seçimler için herkes harıl harıl hazırla n ı y o r d u . B a b a m ı n Halkalı Ziraat M e k t e b - i A l i s i ' n d e n arkadaşı o l d u ğ u n u ö ğ r e n d i ğ i m Aleif S a r i o ğ l u ' n d a n şöyle bir m e k t u p aldım: Antalya 13/6/1946 Sayın Bay Haldun Derin: Cumhurbaşkanlığı Hususi Kalem Müdürü Çok teiniz bir babanın oğlu olduğunuzu yakından bilirim. İşte bu ruhi (âziletinizden cesaret alarak son teşebbüsümüzden sizi haberdar etmek istedim. Antal ya'da şubelerini açmaklığım hakkında Demokrat Parti'den, Milli Kalkınma Partisi'nden mektuplar aldım. Valimiz Haluk Bey'le C H P Bölge Müfetrişi Cemil Barlas bu \aziyete yakından muttalidirler. Bu defa Antalya Belediye seçiminde C H P ocak teşekküllerinin yaptığı namzet denemesinde birinci derecede oy aldım. Ge rek merkezden, gerek kazalardan önümüzdeki milletvekili seçimine girmekliğim için ısrarlı müracaatlar karşısında kaldım. Bu sevgive yüz çevirmevi doğru bulma dım. C H P Genel Sekreteriiği'ne müracaat ettim. Sayın cumhurbaşkanımıza, B M Meclisi Başkanı Abdullıalik Renda'ya, başbakana. Sayın Kemal Gedeleç'e, İçişleri l'ak.ını Hilmi L'ran'a, başkandan başka diğerlerinin maiyetlerinde Ziraat müdürü \ e Antalya belediye başkanı olarak çalıştığım için müracaat etrim. F.ski bir dostumuz sılarile sizden en büyük ricam ınüracaatlarınıın müspet bir temayül görüp görmediğinden bendenizi bilvasıta olsun en kısa bir zamanda lüt fen haberdar etmenizdir. Bütün aile efradile birlikte derin saygı ve sevgilerimizi sunarız. Antaha'da Eski Dostunuz Çiftçi Akif Sarioğlu
S a r ı o ğ l u ' n a , d o y u r u c u bir cevap verebilecek d u r u m d a o l m a d ı ğ ı m ı yaz d ı m . Birkaç g ü n .sonra gelen Antalya g a z e t e s i n i kan,ştınrken, ilk sayfasın d a , A n t a l v a ' d a yeni kurulan D e m o k r a t Parti m ü t e ş e b b i s heyeti arasında S a n o ğ l u ' n u n da adı g ö z ü m e ilişti. B u satırları o k u r k e n , sizin d e , b e n z e r i nice politikacı belki g ö z ü n ü z ü n ö n ü n d e n geçecektir. Ö r n e ğ i n , adaylık için b a ş v u r d u ğ u n d a C H P ' c e kendinin değil, ablası nın benzeri dileği kabul edildiği için, d ö n ü p D e m o k r a t Parti'nin kapısını çalan İç T i c a r e t G e n e l M ü d ü r ü S a m e t A ğ a o ğ h ı . . . V e aday o l m a k üzere g ö r e v i n d e n istifa e d e r k e n , nasıl bir ö z e n t i t a b l o s u resmettiğinin farkında o l m a d a n , istibdata karşı şalılanmış V a t a n Şairi N a m ı k K e m a l ' i n , S a m e t ' i n a ğ z ı n d a n g a z e t e l e r e tekrarianan şu dizeleri: " G ö r ü p ahkâm-ı asrı m ü n h a r i f sıdk-tı s e l â m e t t e n Çekildik izzet-ü ikbal ile bâb-ı H ü k ü m e t t e n " . D e m o k r a t Parti kurucularından Refik K o r a l t a n , yıllar sonra bir sosya list parti k u r a c a k o l a n I^oçent M e h m e t Ali A y b a r ' ı o sırada askerhğini yaptığı karargâhta ziyarete gelerek, o n a D e m o k r a t Parti'ye girmesini ö n e r m i ş ; " S i z i liste başı y a p a c a ğ ı z , milletvekili olmanızı i s t i y o r u z " demiş ti. A m a , A y b a r b u n u kabul e t m e m i ş t i . Israrlar s o n u n d a Aybar D e m o k r a t Parti listesinden b a ğ ı m s ı z aday ola rak seçime katılacak; a m a , D P K a y s c r i ' d e milletvekilliği k a z a n a m a y ı n c a , Meclis'e g i r e m e y e c e k t i . O ara bir g ü n , K ö ş k ' t e n ö b e t ç i yaverliği olarak kullanılan o d a d a Yaver Clahit Apayık'ın yanında o t u r u y o r d u m . O d a n ı n ortasında bilardo masa sında ıstaka ile birkaç \'urıış yaptıktan s o n r a , İ n ö n ü birden ü s t ü m e yürü d ü : İki eliyle yanaklarımı bir iyi sıktıktan s o n r a , y ü z ü m ü g ö z ü m ü ö p t ü . O y s a d ü ğ ü n d e ğ i l , bayram değildi. İngilizce olarak: " K a ğ ı t l a r ı m ı hazırlı yor m u s u n ? " dedi. " N e m ü n a s e b e t ? " gibilerden y ü z ü n e b a k t ı m . " S e ç i m b u , " d e d i , "belli o l m a z . A n n e m e bu ihtimalden b a h s e d i n c e , 'Allah g ö s termesin, öyle şeyler işitmek i s t e m e m ' d i y o r . " 17 T e m m u z ' d a r a d y o d a o k u y a c a ğ ı seçim b e y a n n a m e s i n i sabahleyin İ n ö n ü kitaplıkta not ettirdi. S o n r a birlikte aşağı salona y e m e ğ e indik. Sof rada başka kimse y o k t u . Y e m e k t e s o r d u ; " N e dersin, kazanabilecek mi y i z ? " G ü l ü m s e d i m . " G ü l ü y o r s u n " d e d i , " a m a , bak, ' c o u p d e g r â c c ' ola rak karşımıza mareşali çıkardılar". Bir an sessiz d u r d u k t a n s o n r a , " y e t m i ş sandalye alırlar z a n n e d e r i m " diye g ö r ü ş ü m ü söyledim. " Y e t m i ş " scizciiğ ü n d e n sonrasını iyi işittirememiş olmalıydım. Ç ü n k ü , mareşalin yaşından s(">z ettiğimi sanarak, i n ö n ü : " B u s ö z ü n ü \ e t m i ş i m e g e l d i ğ i m d e unııtnıa\ ' a c a ğ ı m " d e d i . 21 T e m ı m ı z ' d a k i s e ç i m d e muhalefetin \ e bağımsızların
/v.s
t o p l u c a altmış d o k u z milletvekilliği almalarıyla, k e h a n e t i m -tesadüf- bir eksiğiyle gerçekleşmiş o l u y o r d u . D P ' n i n b a ğ ı m s ı z milletvekilleri arasında mareşalden başka D r . A d n a n A d ı v a r d a vardı. H i k m e t Bayur, b a ğ ı m s ı z olarak adaylığını k o y d u ğ u M a n i s a ' d a n seçilem e d i . İki g ü n sonra d a D e m o k r a t Parti'ye girdi.
Kudret gazetesincie k a l e m e alacağı başyazılarda B a y u r , c u m h u r b a ş k a nına d e ğ i n i r k e n , artık h e p , " B a y İ n ö n ü " diyecekti. M u h a l e f e t s e ç i m sonuçlarını kıyasıya eleştiriyor; h ü k ü m e t i , s e ç i m d e hile yapmakla s u ç l u y o r d u . B u k o n u d a meclisteki çetin tartışmalar kızışarak s ü r ü p gitti.
V
İnönü'nün
J_96
''Sabrı"
S e ç i m l e r d e n ve meclisteki tartışmalardan s o n r a , ilk g e z i m i z M e r s i n ' e o l d u ( 6 P k i m P a z a r ) . Y o l d a bezik o y n a n d ı . T r e n d e b ü y ü k bir sessizlik vardı. M e r s i n ' d e Vali K o n a ğ ı ' n d a k i akşam y e m e ğ i n d e , İ n ö n ü ' n ü n iki ya nında İçel muhalefetini temsil e d e n çağırdı iki D e m o k r a t Partili btıluntıy o r d u : B a y a r ' m dünüri;i, eşraftan ve H a l k Partisi'nin eski milletvekillerin den H a m d i O n g u n ile yine eşraftan Fahri M e r z e c i . ITamdi Bey daha ağır, daha gergin d u r u y o r , eşit m u a m e l e istediklerini k o n u ş m a l a r ı n d a ileri sür ü v o r d u . İ n ö n ü , Peker'in kurciuğu yeni h ü k ü m e t i n cievalüasyonla ilgili çalışmalarını anıştırarak " A l t ı n satışlarını, 7 Fylül kararlarını nasıl buluyor sunuz? Mtu'aftakiyet sayılır m ı ? " divc s o r d u . M e r z e c i " Z a f e r d i r P a ş a m " s ö z ü ile bu tedbirleri u y g u n b u l d u ğ u n u c o ş k u ile belirtti. M e r s i n ' d e n sonra T a r s u s , İ s k e n d e r u n , A n t a l y a , M a r a ş \ e A n t e p ' e g e çildi. B ü t ü n g e z i b o y u n c a u ğ r a n ı l ı p k a l m a n k e n t l e r d e , y e m e ğ e çağrılan muhalefet partililerin gelip gelme\'ecekleri her defasında bir s o r u n o l d u . Anlaşılan, D P Genel M e r k e z i taşradaki partililere nasıl d a \ r a n a c a k l a n n a ilişkin \'önerge \'ermekte epev zorluk ç e k i y o r d u . B u l u ş u ı ğ u m u h a l e f e t temsilcilerine t n ö n ü ' n f m sık sık tekrarladığını d u v d u ğ ı ı m " B e n d e k i sabrın \'arısı s i z l e r d e olsa m ü ş k ü l l e r i h a l l e d e r i z " tümcesi idi. M a r a ş ' t a (\aktiyle A m e r i k a n O k u l u n u n m ü d ü r e\-i olan) Vali K o n a ğ r n ı n alt katında akşam \'emeği \'enırken, sofrada s ö z bir ara ö l ü m k o n u s u n a geldi. İ n ö n ü " ( ) l i i n ı ü s a d e c e bir tabiat h a d i s e s i " sa)'dığını söy ledi. Sabrın sinir sistemi ile olan yakın ilgisi, g ü n e \ ' g e z i m i z döniişü .Anka ra'da kendini g ö s t e r d i . İ n ö n ü ' n ü n 28 F k i n ı ' d e H a r p Akadenıisi'ni ziyare ti sırasında u,ecirdiği \'aı;otoni hali üzerine GumhtırİN'et Ba\'ranu törenine
katılmayacağını Başbakanlık yayınladığı bir bildiride açıklıyordu. K a m u y a d u y u r u l m a y a n , geçirilenin bir enfarktüs o l d u ğ u idi. B u buna lımı, hiç açıklanmayan yenileri izleyecekti. A m a , böylesine ciddi sağlık püılizleri İ n ö n ü ' y ü demokrasi y o l u n d a n alıkoyacak değildi.
• 1 9 4 7 B ü t ç e s i mecliste g ö r ü ş ü l ü r k e n . B a ş b a k a n R e c e p Peker k o n u ş m a s ı n d a , D P b a ş k a n ı A d n a n M e n d e r e s ' e y ö n e l t t i ğ i yanıtta, " b i r p s i k o p a t r u h " d e y i m i n i kullandı. B u s ö z ü z e r i n e D e m o k r a t milletvekilleri m e c listen çekip gittiler.
Meclise Gelinmeyen
VI Günlerde
İnönü'nün
Notları
Meclisteki olaydan sonra gelip geçenleri İ n ö n ü ' n ü n kendi notlarından okuyalım: 2 6 / X l 1/1946 18 Aralık'ta Demokradar meclisten çıknlar. Bugün ve ardı sıra üç gün, Sara çoğlu, Demokratlar'la görüşlü ve her gün, ertesi gün meclise geleceklerini tahmin etn. Bu arada, ben, meclise gittim. Meclis reisleri ve parti refsleri ile görüşerek, hadise hakkında malumat aldım. Hadisede, Demokratlar aleyhine lüzumsuz şiddet gösterildiği intibaı reislerden alınıyor; takat, hepsi, Demokratlar'm esasen menti bir karar \'ermiş olarak bahane aradıkları şüphesini ileri sürüyoriardı. Görüşmek için. Demokratlardan İdmscyi bulamadım. Adnan Adıvar'la gö rüştüm. Dr. Adnan, Saraçoğlu'nun görüşmelerinde de beraber bulunuyordu. Ayın 21'inci günü. Dr. Adnan'dan naklen, Saraçoğlu Demokradar'la be nim görüşmemi bekledikleri zannını nakletti. O akşam başbakan da \ardi. Uzun görüşmeden sonra, ertesi gün. Demokrat başkanları Celal Bayar \ e Fu at Köprülü'vü çağırıp konuşmak istediğimi kendilerine tebliğ eltim. Müspet . cevap verdiler.
• 22 Aralık Saat 17:l.S'te Celal Bayar \"e Fuat Köprülü geldiler. Bir saatten fazla neza ketle \'e dikkatle kontıştıldu. Eski \'e yeni bütün şikâyeticr tekrar edildi. Hadise haklunda geçen sözler şöyle hülasa edilebilir; Başbakan, teamül harici, bütçenin açılış müzakeresine karışmış ve kendileri
!^
İçin tecaviiziiı ifadeler kullanmıştır. Fuat Köprülü'nün izahına göre, baş bakanın hal ve ta\'n, kelimenin manasından anlaşılmayan bir teea\aiz gös teriyormuş. Bu şart altında, evvelden hiçbir tasmim olmaksızın, kendiliğinden çekilme durumu meydana gelmiştir. Ben, hepsini dinledikten sonra birçok yerde aylardan beri devam eden kendi harekederinin, memleket ve meclis havasında yaptığı dolgunluğun bir neticesi olarak bu hadiselerin meydana geldiğini, Refik Koraltan'ın, son birkaç gün içiiKİeki sözlerinin hatırlanmasının kâfi olacağını (Refik Koraltan'ın söz lerinden, Fuat Köprülü şaşılacak derecede habersiz göründü) bildirdikten son ra, şimdi, meclis hadisesinin, memleket içinde toplantılara ve yazışmalara vesile olmak yoluna girdiğini, bu hal devam ederse, mecliste olduğu gibi memlekette de, düşmanlık havası yayılacağını, bundan sakınmak ve sükûnete gelmek icap ettiğini uzun boylu anlatnm. Bay Celal Bayar: "Meseleyi size bırakıyoruz; nasıl tensip ederseniz öyle hareket edelim" dedi. Bay ICöprnlü'ye döndüm. O da, devlet reisi olarak bitaraf vaziyette benim bulacağım ve benim vereceğim kararı bekleyeceğini söyledi. Bunun üzerine, "Fğer, çokluk partisi ile hiç münasebeti olmayan bir devlet reisi olsaydım, tarafsız olarak şu hükmü serecektim: Hareketiniz yersizdir. Hatta, tecavüze uğradığınızı fârzcttiğiniz zaman bjle, cevabı meclisi terk etmek ola maz. Onun için meclise avdet etmeniz ilk lazım olan şe\'dir, derdim. Ancak, Parti Başkanlığı'nda fiilen vazife görenler bulunmakla beraber. Cumhuriyet Halk Partisi ile irtibatım olduğu için, devlet başkanı \'aziyetinde h ü k ü m verir ken, sizi iltizam etmeye kenciimde mecburiyet görüyorum, 'fabii, bu hükümde başbakana \'eya hükümete tariz edecek bir mana beklemezsiniz" dedim. Her ikisi, tehalükle "tabii" dediler ve Celal Ba\'ar, "Zaten biz de istemeyiz" dedi. "Şimcii, birkaç satır yazı vazavım. Bunda sizi tatmin edecek \ e sizin vaziyetinizi kurtararak, örselenmeden meclise dönmenizi kolaylaşttracak bir ifade bulacaksınız" dedim ve bu müsvedcieyi yazdım; (Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Demokrat Parti Başkanı Clelal Bayar \ e Meclis Grubu Başkan Vekili Fuat Köprülü'vü davet ederek, meclisteki hadise hakkında kendilerinden malumat istemiştir. Parti başkanları gördükleri muameleden müteessir olduklarını söylemişlerdir. Cumhurbaşkanı, haklı veya haksız olarak, bir kısım milletvekili arkadaş ların müteessir olmalarından kendisinin de teessür duyduğunu bildirmiştir. Karşılıklı saygı ve iyi niyetin vücuduna, her iki tarafla \akin temasından dolayı katiyen emin olduğunu bildiren cumhurbaşkanı, şikâyet tezahürünün kâfi görülmesini ve mecliste normal çalışmanın teinin olunmasını başkanlardan rica etmiştir.) Bunu, her ikisine okudum. Memnun oldular. "Ben bunu ajansa \eririm ve yarın meclise dönersiniz" dedim. "Şimdi gidip arkadaşlarımızla görüşeceğiz \ e onları ikna edeceğimizi ümid ederiz" vaadinde bulundular. Ben d e , " H a l k Partisi lidederiyle bu formülü ' T ö r ü ş ü r ü m " dedim. A\'rıldık.
Evvela başbakanı davet ettim. Hâli anlattım. Yazdığım şazıyı ağu- bulmakla ve bir yerinde, mecliste geçen hadisenin normal oldLiğuııa bir şekilde işaret edil mesini istemekle beraber, "Madem ki, kendilerine de tebliğ olunmuştur" diye rek, üzerinde durmayacağını bildirdi ve mecburi bir daveti olduğu için ayrıldı. İki saat sonra, Fuat Köprülü telefon ederek, görüşmek için çok arkadaş bulamadıklarını, yarın parnde görüşmek mecburiyetinde oldukları için, bugün tebliğin neşrolunmamasını rica etti. " P e k i ! " ciedim ve kendisini yemeğe çağır dım. Akşam yemeğinde Saraçoğlu, Günaltay, Mümtaz Ökmen, Faik Barutçu, Nihat Erim de vardı. Neşe ile yemek yedik. Fuat Köprülü ile karşılıklı sitemler oldu. Yazdığım yazı üzerinde halkçılar itiraz ediyoriar, Fuat Bey ve ondan zi yade ben müdafâa ediyordum. Misafirler ayrıldıktan sonra, başbakan tekrar geldi. Mümtaz'la beraber, üçümüz haznladığım tebliğ üzerinde tekrar konuştuk. Başbakan, müzakere tarzının normal olduğunu kaydetmemi istedi. Nihayet bunun mümkün olma yacağını kendisine söyledim. Kanuni şekillere bürünmüş komünist partileri, teşekkülleri ve gazetelerinin takibatı ile uğraşırken, meclisten de Demokratlar'ın çekilmesinin bir talihsizlik olduğunu, Meclis vaziyetinin düzeltilmesinde esaslı tâycia gördüğümü söyledim. Bundan sonra, başbakan, (haklı veya haksız olarak) tâbiri yerine (taraflardan birinin haklı veya haksız olduğu konusu üs tünde durmayarak) fikrasmın konulmasını ve en nihayetten (şikâyet tezahürü nün kâfi görülmesini) fıkrasının çıkarılmasını zarurî g ö r d ü ğ ü n ü söyledi. Bunun üzerine, Mümtaz'a, Saraçoğlu ile beraber, yarın, karşı tarafla temas edip, bu müzakereyi açmasını rica ettim.
23 öğleden sonra toplanmışlar. Yukarıki fikrayı kabul etmişler. Aşağıdaki fıkranın kalkmasını kabul etmemişler. Fakat, meseleyi esasen, parti gruplarında görüşeceklerini tekrarlamışlar \ e bu arada, başbakanla kencii aralarında, sııalcevap tarzında, veyahut, başbakanın doğrudan doğruya konuşması şeklinde bir açıklamayı da halletmek icap ettiğini söylemişler. Bu müzakereden sonra, Mümtaz'm kanaati o idi ki, tebliğ üzerinde hiçbir ihtilaf kalmamıştır. Saraçoğlu, son Akranın kakfırılmasma muvafakat ettikleri intibaını almamış olduğunu s()ylüyordu. Bir gün temas olmadı.
• 25 günü sabahleyin, Fuat Köprülü'nün, son fikranm kalmasında ısrar et tiklerini bildirmiş olduğunu haber verdiler. Başbakanla tekrar görüştüm. Müzakere tarzının ciddi mi, bir bahane mi ol duğunu anlamanın benim için ehemmivedi olduğunu söyledim. Nihayet, \azi-
200
yeti mütalaa ederek, demokrat başkanlarını tekrar çağırmam \'e icap ederse, ar zu ettikleri fıkrayı bırakarak, meseleyi halletmem teşebbüsüne karar \ erdik. Davetim üzerine, saat beşte geldiler. Şu esaslarda mutabık kaldık: Son fıkra, arzu ettilderi gibi kalacak. Bunu, arkadaşlarına anlatarak, başka bir şarta bağlamaksızın, meclise dönmelerini temin edeceklerini ümit ediyorlar ve herhalde, bu hususta bütün kuvvederini sarf edeceklerini vaadediyoıiar. Başbakanla aralarında, sözü geçen açıklama müzakeresine girmeyeceğimi, kati olarak söyledim ve meclise avcietlcrinden sonra, eğer bir mesele kalıyorsa, (bence kalmıyor) onu ayrıca halletmek yolunu aramalarım ve benim buna ka rışmayacağımı söyledim. Mutabık kaldık. Beyannameyi ajansa vermek suretiy le, her iki tarafa emrivaki yapmak arzu ettim. Bugün kendilerinin partileriyle görüşmelerine fırsat vermemi çok rica ettiler ve bevannamenin ondan sonra neşrini istediler. Mutabık kalarak ayrıldık. Neşredeceğim beyanname, kari olarak şu şekli almış oldu: (Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Demokrat Parti Başkanı Celal Bayar ve Meclis Grubu Başkan Vekili Fuat Köprülü'vü davet ederek. Büyük Millet Meclisi'ndeki hadise hakkında kendilerinden malumat istemiştir. Parti Başkan ları gördükleri muameleden müteessir olduldarını söylemişlerdir. Cumhurbaşkanı, taraflardan birinin haklı veya haksız olduğu konusu üs tünde durmayarak, bir kısım nıiller\'ekili arkadaşların müteessir olmalarından kendisinin de teessür duyduğunu bildirmiştir. Karşflıklı saygı ve iyi niyetin N'ücuduna, her iki tarafla yakın temasından dolayı katiyen emin olduğunu bil diren cumhurbaşkanı, şikâvet tezahürünün kâfi görülmesini ve mecliste nor mal çalışmanın temin olunmasını başkanlardan rica etmiştir.)
1947 DEMOKRASİMİZ YAŞAYABİLECEK MİYDİ? I
inönü'nün
O
Notları
cak ayının ikinci haftasına rastlayan olaylar y ö n ü n d e n İ n ö n ü ' n ü n
notlarını g ö r e l i m :
• 1 2 / 1 / 1 9 4 7 günü Hamdullah Suphi'yi çağırdım. Demokrat Parti Kongre si hakhndaki intibaını sordum. Çok mahzun olduğunu \e ümidini kestiğini söyledi. Fırsat bulursa görüşmek istediğinden bahsetti. 1 3 / 1 günü akşamı telefon ederek gelmek istedi. Sofradan sonra misafirler vardı. Bilerek geldi. Önce Fuat Köprülü, Adnan Menderes ile sonra. Celal Bayar'ın da gelmesi üzerine, üçü ile görüşmüş. Kongrede geçen fena sözlerden müteessir imişler. Anında müdahale ederek tashih etmeyi Celal Bayar düşün müş, kongrenin havasına göre cesaret edememiş. Hürriyet Misak'ı kendilerini çıkıp gitmek mecburiyetinde bırakmıyormuş. Her üçü birden mülakat isteye rek bunları bana izah edeceklermiş. Hamdullah'a, Kuvvet gazetesinin o günkü nüshasında, Fuat Köprülü'nün makalesini okuttum. Büsbütün başka bir hava bulup bulmadığını sordum. Başka bir şey bulduğunu ve mahzun olduğunu ilave etti."
14 Ocak Kâzım Özalp, bana geldi. Celal Bayat'la görüşmüş (Celal Bey arzu \ e tah rik etmiş); kongrede geçen sözlerden müteessir görünmüş. Bana izahat \'ermcyi düşünmüşler. Sonra, bugünkü gergin havanın geçmesini beklemeye ka rar vermişler. Özalp, gidilen yolun ihtilal ve isyan yolu olma.sından endişe
201
duyduğunu anlatmış. Celal Bey de, anarşi yolunu terviç etmediğini, etmeyece ğini söylemiş. Ne yapacağnn, bilmiyorum demiş.
• 13 Ocak 1947 Muammer Eriş bugün geldi. Celal Bayar'ı evinde ziyaret etmiş. Anlatüğı enteresan şeyler şunlardır: Eriş, Bayar'a "Meclisi tehdit kararı almak doğru mudurr" diye sormuş. Cevabı şudur: "Meclis normal olsa, dediğin doğrudur." Sual: " E e , meclis normal değil mi?" — Tabii değil, cevabını almış. O esnada, Diyarbakır'dan bir şimendifer memuru içeri girmiş, işinden çı kardıklarından şikâyet etmiş. Sebep olarak, Demokrat Parti'ye seçimde rey v'crmesini göstermiş. Eriş'in anlatnğına göre, demokrat reisleri cebir ve şiddet yolunu tutmuşlar ve bundan memnun görünmüşlerdir.
• • 202
6 Nisan 1 9 4 7 ' d e Demokrat ları üyelerinin hazır l ı u l u n d u ğ u ladı. O arada şöyle d e d i : " E ğ e r naatlerimden fedakârlık yaparak
Pekcr - Bayar
Parti'nin İ z m i r ' d e İ z m i r D P idare kurul bir t o p l a n t ı d a partisinin görüşlerini açık T ü r k millerine layda t e m i n ediyorsa, ka sosyalist d e o l u r u m . "
II
Görüşmesi
Üzerine
Bir
Torum
Ü s t ü n d e n yirmi bir yıl g e ç t i k t e n s o n r a , sol görüşlü bir yazarca b u bu luşma ü z e r i n d e şöyle bir y o r u m yapılacaktı: " 1 9 4 6 s e ç i m l e r i n d e n s o n r a , İsriklal M a h k e m e l e r i ' n i kuran k a n u n u n hâlâ yürürlükte o l d u ğ u n u hatıriatan o t o r i t e r b a ş b a k a n R e c e p P e k e r ' i n sert çıkışları ve muhalefetin hırçınlıkları, iktidar ve ana muhalefet partisi arasındaki ilişkileri ç o k g e r g i n l e ş t i r m i ş t i r . İplerin k o p a c a ğ ı n d a n e n d i ş e edilmektedir. İ n ö n ü ' n ü n H a d ı m k o y g e z i s i n d e k u m a n d a n l a r l a temas et mesi, o n u n 'tehlike çanlarının çaldığını ve m e m l e k e t asayiş ve emniyetinin b o z u l m a k üzere o l d u ğ u n u ' s(')yle\'erck k u m a n d a n l a r ı kendi yanında yer almaya çağırdığı biçiminde y o r u m l a n m ı ş t ı r . İşte bu d u r u m d a iş çevre'erinin C H P ' l i lideri V e h b i K o ç ile s o n r a d a n İş Bankası'nın başında partisi nin iş çevresi ile ilişkilerini d ü z e n l e y e c e k olan DP'li işadamı Üzeyır A \ t ı n -
d u k , a r a b u l u c u l u k için sahneye fırlamışlardu-. Ayni D o ğ a n hatıralarında, bu a r a b u l u c u l u ğ u n hikâyesini şöyle a n l a t m a k t a d ı r : ' B u g e r g i n d u r u m de v a m e d e m e z d i . A r a b u l u c u melekler h e m e n ortaya çıktılar. İkisi d e büyük i ş a d a m ı o l a n K o ç ve A v u n d u k , ele aldıkları b ü t ü n işlerin çıkar tarafını bul m a k t a m a h a r e t sahibi idiler. T o p l a n t ı l a r a b a ş b a k a n yardımcısı rahmetli M ü m t a z Ö k m e n ile E m i n S a z a k B e y ' i d c alarak, her iki parti arasmdaki elektrikli havayı yatıştırmaya çalıştılar. U z u n g ö r ü ş m e l e r d e n s o n r a , mec lisin meşruiyeti ü z e r i n d e ş ü p h e y a r a t m a m a k şartıyla, her h u s u s t a anlaşma nın s a ğ l a n a b i l e c e ğ i h u s u s u n d a karar kıldılar. Ö k m e n , Peker-Celal Bayar g ö r ü ş m e l e r i y a p ı l d ı . " ' ( D o ğ a n Avcıoğlu,Türkiye'nin Düzeni Dün-Bujjün-Tann-, A n k a r a , 1 9 6 8 , sayfa 2 5 2 ) . D o ğ a n A v c ı o ğ l u ' n u n " İ n ö n ü ' n ü n H a d ı m k ö y gezisinde kumandanlarla t e m a s etmesi kumandanları kendi yanında yer almaya çağırdığı biçiminde y o r u m l a n m ı ş t ı r " yollu yargısı birkaç noktadan ü s t ü n d e durulmaya değer: 1) S ö z k o n u s u y o r u m u kimin ya d a kimlerin yaptığı belirsiz bırakıldı ğ ı n a g ö r e , y o r u m c u ola ki bizzat yazarın kendisidir. 2 ) B u n d a n ö t ü r ü , y o r u m u n k a p s a m ı , yazarın belki kastettiğinin tersi n e , p e k geniş boyutlu sayılamaz. 3 ) D a h a ö n c e belirttiğim g i b i , İ n ö n ü ' n ü n H a d ı m k ö y ' d e k i k o n u ş m a s ı nın içeriği ü l k e n i n iç ve dış sorunlarının i r d e i e n m e s i n d e n o l u ş u y o r d u . T o p r a k b ü t ü n l ü ğ ü m ü z e k u z e y d e n u z a n a n tehdit k o n u ş m a l a r d a en ö n e m li yeri t u t u y o r d u . 4 ) H a d ı m k ö y ' d e k i k o n u ş m a n ı n aşağı yukarı tıpkısı d a h a d o k u z il ve il çe m e r k e z i n d e yinelenmişti. 5 ) K o n u ş m a l a r yalnızca asker dinleyicilere yönelik değildi. H a t t a , anı lan d o k u z m e r k e z d e dinleyenler t ü m ü y l e sivillerdi. 6 ) Dolayısıyla, İ n ö n ü ' n ü n kumandanları kendi yanında yer almaya ça ğırması s ö z k o n u s u değildi. 7 ) C u m h u r b a ş k a n ı n ı n ödevi olan ülke b ü t ü n l ü ğ ü n ü k o r u m a k , k o m u tanların da ödevi idi. C a n ahcı ö d e v özdeşliği zaten var o l u n c a , ayrıca bi rinin y a n ı n d a ö b ü r l e r i n i n yer a l m a s ı diye s o r u n g ü n d e m e g i r e m e z d i . H e p s i tek ç i z g i d e yan yana idiler.
• H a d ı m k ö y konuşmasının D e m o k r a t Parri üst düzey çevrelerince algıla nış biçimini S a m e t A ğ a o ğ l u ' n u ı ı 1 9 9 2 ' d e basılan anılarında okuyacaktık: " İ n ö n ü H a d ı m k ö y ' d e generallere ve albaylara adeta sığınmış ve ' D e m o k r a t Parti ihtilal y a p m a k istiyor. Belki hareket e d e c e ğ i z . S i z e g ü v e n i y o r u m ' d e m i ş . " {Siyasi Günlük, Demokrat Parti'nin Knruhmt, sayfa 6 9 . İletişim Y a y ı n l a n ) .
203
T a h m i n e dayandığı anhışıian bu g ö r ü ş , k o n u ş m a n ı n içeriğinin p e k as lına u y g u n olarak kendilerine yansımadığını g ö s t e r m e k t e d i r .
inönü
III - Bayar
Görüşmeleri
C u m h u r b a ş k a n ı ile muhalefet önderleri arasında, haziran başı başlayıp epey süren buluşmaların öj'küsünü İ n ö n ü ' n ü n kendi notiarmdan okuyalım:
• 6 Haziran 1947 Bay Celal Bavar'lıı bulan
204
teşebbüslerin
hirjjörüşmr
ya[nnam
için
vıtlm
neticeleri:
Bugün, Londra'dan dönmüş olan huat Köprülü'yü 6'da çağırdım. İngilte re intihalarını bana anlatmasını arzu ettiğimi telefonda söylettim. "Memnuni yetle" diyerek geldi. İki saat kadar rahat ve sakin bir hava ile görüştük. Umu mi olarak İngiltere'den, heyet arkadaşlarıyla arkadaşlıktan memnunlukla bah setti, tngilizler'in muamelelerini, bevanatlarını, çalışmalarını ve bize karşı iti mat ve dostluk duygularını takdir ediyor. İç politikada, gelir gelmez havayı gergin bulduğunu ve ilerisi için iyi olma yacağını söyledi. Gerginlik sebepleri olarak idare amirlerinden şikâyet etri. Ben, kendisine, teferruat sayılacak \'akalar ve hadiseler üzerinde durmanın fay dası olamayacağını, arada bir cmnivct meselesi me\'eut olduğunu bildirdim. Kendilerinin, halkı ayaklandırmak, hatta insanların canlarını almak gibi telkin ler yaptıklarını ve bunun tabiauyla endişe uvandırdığmı, mümkün olduğu ka dar vLiınuşak bir dille, anlatmaya çalışUm. Fuat Köprülü, ayaklandırma, husu suyla can alma gibi metoriarın şiddetle aleyhinde olduğunu ve arkadaşlarının da o kanaatte olduklarını, müfritierin vüz bulamayacaklarını temin ediyor. Be nim partiler üzerinde kalmamı ve bu surede her iki partiye faydalı olacağımı \e iktidar partisinin daha tahammiillü olması lazım geldiğini iladc etmek iste di. Benim fiili \aziyetim ö\le olduğunu, fakat kendilerinin bundan istifade et mek istemediklerini, hatta Hatay'daki bevanaümı. Celal Bayat'ın açık cev'abıyla reddettiklerini bildirdim. Hususi malumaü için ve başka kimseye söyleme mesi kaydıyla, reisicumhur kaldıkça, genel başkanlık vazifemi bile na.sıl idare enneyi düşündüğümü bildirdim. Hülasa olarak, kendisiyle konuşmak, partiler arasında daha ivi anlaşmayı temin etmek için bana bir ışık gibi geldiğini söyledim. Memnun göründü. Enis Bey'le bidikte akşam \'enıce,ine davet ederek ayrıldık.
• 7 Plaziran 1947 Celal Bayar'la görüşme Bundan e\'vel, Üzeyir Avunduk, Vehbi Koç teşebbüsleriyle. Mümtaz Ök men \'c Başbakan ile Celal Bayar arasnıda ayrı ayrı görüşmeler oldu. Bunlarda, ben Celal Bayar'ı çağırırsam memnuniyetle görüşeceğini söylemişti. Vaziyet bu halde on beş gün kadar geçtikten sonra, Üzeyir Avunduk, benden bir şey çıkmadığnn aynı kanallardan hatırlatmış. Cc\-ap olarak, "Üzeyir Bey Celal Bey'e sorsun, benimle görüşmek istiyorsa memnuniyetic çağırırım" dedim. Aralarında toplantılar vc konuşmalardan sonra. Celal Bey'in haber beklediğini Mümtaz C)kmen bana ulaşnrdı. Ben de bu akşam saat .Ş'te randevu verdim. Celal Bey, idare amirleri tarafından şiddetli bir baskıya manız olduklarını sövledi. Mümkün olan yerlerde teşkilatları tehditle kapatılıyor, partisine men sup olanlar dövülüyor, işlerinden çıkarılıyorlar, vesaire... Heyecanlı, ısrarlı \c çok \'akalar zikretmeye çalışıyor. Ben, karşı taratın kendilerini ihtilal metodarı takip etmek, suikastlar teşvik \'e telkin etmek gibi kanundışı hareketler içinde gördüğünü ve bu sebeple aradaki emniyet havasının bozulmuş olduğunu ve esas derdin bu o l d u ğ u n u söylemek istedim. Tabii bu isnatları şiddetle reddediyor. Kanundışı hareketlerin prensiplerine ve mizaçlarına uymadığını anlatmaya çalışıyor. Aslanköyü vakasını anlatd. Kendilerinden bir mebusun teşvik ederek köylüleri tecavüze se\'k etmiş okluğunu bana söylediler, dedim. Tabii reddediyor. Tokat'ta bir hadiseyi tahkik etmek üzere mebuslarından bir veya birkaç kişi gönderilmiş. Tahkik edip dos\'asını yapacaklar \'e bir köşeye atacaklarmış. Köylülere da\a etmemelerini, davadan bir şey çıkmayacağını söy letmiş \'eya sövleteceklermiş. Ga\et yumuşak bir tonla, hareketlerinin doğru olmadığını, kendilerinin adalet cihazı olmadıklarını, meclis kürsüsünden ko nuşmaları lazım olduğunu, hükümet aksini söylese ve meclis çokluğu kendile rine hak \'ermese bile, ellerindeki \'asıta bundan ibaret ve bu vasıta iyi ve se batlı kullanılırsa, hak.sızlıkları düzeltmek için tesirli olduğunu anlatmaya çahştım. Kabul eder görünmüyordu. Heyecanda cılduklarını sövlediğiniz halk kütlelerine, meclis, hükümet, ka nun ale\lıine mütemadiyen telkin yapmak, elbette onları şuursuz hareketlere sevk edebilir, diye söylüyordum. Celal Be\', bir \ esile ile seçimlerden \'inc bahscüi \ c \ ü/lercc nıillct\ckilliğinin kendilerinden haksız olarak alınmış okluğunu tekrar etti. Birçok haksız lıkların olmuş olması mümkündür, takat kanuni bir şekilde şikâyetler tasfiye edilmiştir. Bu meclisin çokluğunu haklı olarak Halk Partisi'nin kazanmış ol duğunda \icdanen şüpheniz \ar mı? dive sorı.lum. "Zaten kafi namzet göster memiştik, (.'okluk Halk Parlisi'ndc olacaktı" cc\abını alabildim. Konuşmalarda bir-iki cünıle\i verinde sari'edilmiş olnıa.sıııda isabet olmak sızın söyledi. Tahmin ediyorum ki, söylemeyi hususi olarak tasadamıştı. Birisi: Partisinin muhtelif hatiplerinin harekederindcn \"c söylenenlerden kendisinin
2»,S
mesuliyeti kabul ettiğini \ e bütün partisinin hareketlerine \ e şahıslatma hâkim olduğunu bu \esile ile sö\lemesidir. Ila\e edi\()t ki, müfritler olursa, hakların da ieap eden muameleyi yapmaya muktedirdir. İkineisi, benim arzum lıiiahnda mecliste ve parride bir hareket olmayacağına kani olduğunu söylemesidir. Üçüncüsü, ordunun politikaya karıştırılmasının tamamıyla aleyhinde olduğu nu göstermeye çalışmasıdır.
2IİÖ
Celal Bey'le bu konuşma 2 saat çok vorucu olarak devam etti. Gayet .sinirii ve tahrik edici tavır gösteriyordu. Yumuşak bir edavı nihayete kadar tutarak, esaslı noktalan gözünde canlandırmava çalıştım. Nihayet dedim ki: Dün Fuat Bev'le görüşürken ciaha ümitli bir intiba alınışüm. Fakat görüyorum ki, siz en şiddetli ve sinirii bir haldesiniz. .Siz sükû netinizi muhafaza etmezseniz, meseleleri kiminle halledeceğiz? Bu .sözümden şu şekilde alındı: Başbakan da kenciisine .sabit fikirier isnat etmiş, ben de aynı şeyleri söylüyormuşum. Özür diledik. Maksadımızın sükû netle konuşmak olduğunu ifade ettik. Ben, ihtilal metotları takip etmeyeceklerini ve yahut zaten etmiyorlarsa dikkat edeceklerini gösterir bir vaat almaya çalıştım. O , gördükleri muamelede iyilik ve iyileşme olduğunu gösterir birkaç misal görse kendisinin bizzat hükü mette hüsnüniyet olduğuna dair konferanslar vermevc hazır olduğunu söylü yordu. En nihayet, şuraya bağladık, fiükümede aranızda iyi münasebetler temin etmek için hiçbir ümit göstermivorsunuz. Mütehavvit bit haldeyim, dedim. "Bilakis, ümit vardır" gibi müphem bir şey söyledi. Anlattıklarınızı hükümete ve diğer arkadaşlara anlatırım. Bir çıkar yol bul maya çalışırım ve sizi tekrar ararım, dedim. Memnun göründü. Ayrıldık. Hakikat şudur ki, bir meseleyi kendisiyle görüşmek son derece g ü ç olan bir ruh haleli içindedir. Benimle görüşmesi, uzlaşmak isteyen unsuriarı mem nun etmek için görüşmüş olmak sebebiyle bile izah olunabilir gibi fikirier de zihnime geldi. Akşajn
â'emekten sonra başbakana vaziyeti anlattım. Şikâyet ettiği baskının yapıl maması için CNvelce kendisinden istemiş olduğum tamim fikrine temas ettim. Başbakan, aitık yahut uzun zaman için şimdilik onlaria yeni bir temasın doğru olmayacağı mütalaası ile temaslarımı kesmemi ta\'si\e etti. " H e l e düşünelim" dive avrıldım.
9/VI/1947 Mümtaz
ÖhmcH Hn
telefonu:
1) Celal Bavar cumlııırbaşkanınıızla mülakaunm samimi \e tatlı bir ha\a içinde geçtiğini \e görüşmeden mcnmun olduğunu Czeyir .Asunduk'a parti merkezinde \e kalabalık içinde ifade etmiş. Kalabalık oKluğujçin L'zeyir tafsi lat alamamış.
Vehbi K o ç \ ı şimdi temasa memur ettim. Alabildiği malumau akşam bana bildirecek. 2) Celal Bayar şimdi bana telefon etti. Bugünkü Cıımhıtriyct gazetesi dev let başkannnızla görüştüğümüzü yazmış. Devlet başkanı ile Atatürk zamanın dan beri görüşmeleri kendilerinin müsaadesi olmadan gazetelere aksettirmeyi bir terbiyesizlik saydığım için, şimdi Cihat Baban ve Vatan gazetesinin ısrarianna henüz cevap vermedim. Sizin fikriniz nedir.' Müsaade ederseniz ya bu şe kilde cevap vereyim veyahut kendileriyle hususi olarak görüştüm yollu bir ce vap vereyim, ne dersiniz, dedi. Ben de, mademki gazetelere aksetmiş, nasıl muvafik görürseniz öyle cevap \erirsiniz, dedim. Celal Bayar nazikâne bir lisanla "Sizden bilhassa rica ediyorum, bu havadi si Cjımhuriyet gazetesine de, başka hiçbir gazeteye de biz vermedik. Böyle bir saygısızlık yapmayacağımı tahmin edersiniz. Bir su-i tefehhüme meydan kal masın arzu ediyorum" dedi.
• 11/6/1947 Bay Celal Bayar'ı saat 16.30'da, kısa bir görüşmeye ihtiyacım olduğu ifa desiyle, çağırdım. "Şikâvet ve ısuraplarımzı hükümete ve Halk Partisi'ne elimden geldiği kadar doğru bir şekilde naklettim. Onların bana şikâyet ve ısnraplar ifâde ettiklerini tahmin edersiniz. Düşündüm ki sizi hükümet ile karşı karşıya burada toplavayım. Bir de beraber şikâyetleriniz karşılıklı söylensin. Aranızda itimat duy gularını aruracak bir yol bulmaya çalışayım. Muvafiıkat ederseniz, cumartesi .saat 4, 4:30'da burada buluşuruz. Başbakan, M. Ökmen, Saraçoğlu, Hilmi Uran bulunacak. Sizden başka F. Köprülü ve daha bir-iki arkadaş bulundurur sunuz" dedim. " E \ e t , görüşürüz. Belki ben yalnız geUrinı. j-Vıkadaşlar ile görüşeyim" de di. "Fuat Köprülü mecliste başkanınızdır. Onu çağırmaya hakkım vardır. İş nihayet meclis işidir. Daha bir veya iki kişi bulundurursanız iyi olur. Herkes birbirine yardım eder" dedim. "Arkadaşlarla görüşeyim" dedi. Ayrılırken: "Bir neticeye varmak için bana yardım ediniz. Birbirimizle müna.sebetlerimizde havayı yumuşatmakta faydamız vardır" dedim. "Normal, kanuni yollarda çalışmaktan başka emelimiz yoktur. Istırap için deyiz. Biz neticeye varmaktan memnun olacağız" dedi. "Kokardınız pek şık" dedim ( D P ) . Çıkardı, bana verdi. Gülüştük.
13/6/1947 Mümtaz
Ökmcn'in
tdcfmtıt:
Bugün Avunduk geldi. "Beni Celal Bayar gönderdi" dedi \e size şunları arz etmemi sövledi:
Yarın cıımlıurbaşkanının yanlarına yalnız olarak geleceğim. Bu fikrim arka daşlarla istişare ıiericesi cieğildir. Bu fikri ben .size cumhurbaşkanının yanından ayrıldıktan sonra derhal telefonla da söyledim. Bunu Mümtaz Ökmen'e bilhas.sa tebarüz ettir, dedi. Üzeyir şunları ilave etti: Ben Celal Bayar'ın bu fikrine ısrarla karşı koydum \ e bunun doğru olmayacağını söyledim. Bununla beraber bundan bir mana çıkarılmamasını rica ederim. Bunlar acayip adamlardır. x\dnan'ı çağırsa, Koral tan gücenir; Koraltan'ı çağırsa Tunca gücenir ve kıskanır. Üzeyir'in, Bayar'm yalnız gitme kararını beğenmemekle kalmayıp bu karardaki maksadından şüp he ettiği sarahaten görülüyordu.
• 14/6/1947 Cumartesi Celal Bayat'ı bugün için davet ettim. Yalnız geldi. Gerek bundan, gerek birkaç gündür muhaüf basının tahrik ve tahrif edici yayınından, hususiyle Kuvvet gazetesinde F. Köprülü'nün dünkü bugünkü tecavüzlerinden ve şart larından ümidim çok kırılmış idi. Bu hal ile görüşme başladı. Başbakan ise lü zumsuz, ümitsiz yere bu konuşmalara sevk ettiğim için bir-iki gündür adeta hasta derecede kırgın ve neşesiz idi." JUS
•
Saat 16:.3()'da Başbakan R. Peker, yardımcı M. Ökmen, Demokrat Başka nı Ckdal Bayar ile toplandık. Sükûnetle ("elal Bey'i söze da\et ettim. Söyleyecek yeni bir şeyi yokmuş gibi bir-iki söz ile çekingenlik gösterdi. Başbakana baktım. Nihayet iki farafiiı şik.îyc-tlerini tahlil ederek bir çıkar yol bulmaya çalıştığımı anlatmaya çalıştım. Güç hal ile konuşma akıcı bir hal alabildi. Bu esnada Celal Bayar'm idare amirlerinin baskısından şikâyet ettiği konusu ortaya kondu. Başbakan, evvelki konuşmalardan da hanralar naklederek, idare amirierinin ve idare mekanizmasının Demokrat Parti'ye karşı baskı yaptıklarını iddiaya mesnet olacak şümul ve ehemmiyette bir durum olmadığını metin ve kesin olarak söyledi. Zikrolunan \e olunabilecek hadiselerin her zaman her veıde olabilecek lıacinulc vakalar olduğunu ve bunların da normal yollarda takip okınduğLiıuı \c olunacağını \'e kendisinin bu kabil takipleri yapına\'a, her su ale, her hesaba, her zaman mecliste ce\'ap vermeye hazır olduğunu ikne etri. Karşı parti hakkında saygılı kanaat \'e duygularını, hareketleri bu kanaatten il ham aklığını, kimseye aksini emretmediğini, aksine hareket edenleri takip etti ğini ve edeceğini söyledi. Yalnız konuşmalarında bahsedip Celal Bey'in kabul etmediği başlangıç tasvirine temas etti. Yine o zaman zikrettiği Çubuk Kay makamı vesaire gibi misaller hakkında veni malumatını bildirdi. Aldıkları malunral % 90 hakikat değil \ e \ a o derecede mübalağalıdır. Bu da şikâvelçilerin tabii halleridir. Her \ aka için izahat \ermeye hazır olduğunu ilave etli.
i'xh\ Bey, Demokrat Parti aleyhinde fikri olmadığı, emir vermediği, takip etleeeği sözleri ile başbakanın verdiği teminata teşekkür ederek bunun kâfi ol madığını söyledi. Seçimlerden ve ondan sonra vuku bulan hallerden şikâyetleri üzerine hiçbir şey yapılmadığını, Çubuk Kaymakamını seçimde dövdüklerini, mazbataları, Senirkent hadisesini, Bursa'da dövme vakasını, sual eevap ile ha diselerin kapanmadığını, içişleri bakanına itimat etmediğini, kendi aldığının mübalağa, İçişleri bakanının serdiğinin hakikat olma.sını kabul etmediğini. Demokratların işten çıkarıldığını, aderierinin toplandığını, hulasa ne takip ne cezaya dair bir tek misal olmadığını söyledi. Mümtaz Ökmen, Demokrat olduğundan dolayı işten çıkarmanın aslı ol madığını cesaret ve kuvvetle karşıladı. Diğer iddialar üzerinde de karşılıklı söz ler ve deliller söylendi. Başbakan, ihtilal metotlarından şiddetle şikâyet etti. Celal Bey ihtilal fikrini ve metodu isnadım kat'i olarak reddetti. Seçim hadkselerinin infialinden bah setti. Bir münasebetle Büyük Millet Meclisi meselesi olmadığını, seçim cmniyeri meselesi olduğunu söyledi. Başbakan'ın bahsetriği bir "darbe-i hükümet" sözünü Celal Bayar şiddede karşıladı. " Ü ç aya, altı aya kadar iktidara gelece ğiz. Nasıl geleceğiz, geldiğimiz zaman görürsünüz" gibi sözlerin başka mana sı olmayacağını, başbakan izah etri. Bu kadar sert sözlerin karşılıklı olarak yalnız sakin bir eda ve saygılı tavırla söylenmesidir ki, konuşmanın kopup larılmasma mani oldu. Her sözü hanrda tutmuş olarak bir silsile ile hikâye etmeye imkân yoktur. Şiddedi sözler arasında ümit verici olarak geçen cümleleri nakledeceğim. Başbakan, muhalefet partisinin çalışması ve bu rejimin alışılıp yerleşmesi için birçok firsatlarda en iyi arzulan canlandırıyordu. İhtilal edebiyanndan \azgeçilmesini rica ediyordu. İleriye ait ivi geçinme hisleri üzerinde duruyordu. Celal Bayar, geçmiş hadiseleri değil, istikbali düşündüğünü, iktidarı alacak kadar hazır olmadığını, muhalefet partisi ve liderliği ile bir inkılap vazifesi yap tığına inandığını söylüyordu. Hava iyice yumuşamıştı. Ben dedim ki: Acı ve sert tarafları ile beraber bu konuşmalar eğer aynı ile dışarıda bilinmiş olsa, şikâyet konusu olan mesele ve havanın halledilmiş ola cağını zannederim. İki tarafin söyledikleri o kadar tesididir. Teessüf ederim ki mümkün değil. Fakat görüyorum ki itimadı muhataza ederek bir arada çalış mak iki taraf için mümkündür. Sükût edildi. Bir defa da başbakana, C'elal Bev'i menlinin etmek için ne \ereeeklerini sordum. Başbakan, en iyi anlaşma vc sıcak karşılama cümleleri ile ce\ap verdi. Bay Celal Bayar nihayette bana "Arkadaşlarımla görüşeyim. Size veya ya,sıta ile arz ederim" dedi. Bay M. Ökmen kendisini aşağıya kadar uğurladı. Yolda Bayar kendisine "Siz beni dinleyiniz; benim bir şevler yapmamı istiyorsanız, bana bir-iki fiiliyat gösteriniz" demiş. Başbakan çok memnun oldu. Temasta samimiyet \e iyi niyet görmüştü. Bu hava içinde yaklaşmayı temin, gerginliği tasfiye edecek bir şeyler yapmaya
200
çalışacağım söyledi. Görüşmeyi hazırladığım ve bu vaziyeti hasıl ettiğim için samimi \c lütufkâr ifadelerle bana teşeklcür ediyordu. Not:
Celal Bey davalarını bilerek ve muvaffakiyetle konuşuyor. Çok idman etmiş. Bir iki Idşinin fena sözlerini "halt" diye vasıflandırdı. Partinin hareketinden mesuliyeti kabul ediyor ve hâkim olduğunu söylü yor (belirtmeyi iltizam ederek). Balıkesir-İsparta valüerini diline dolamıştır.
• 17/VI/1947 Saat: 14:30 Mümtaz
210
Okmen'in
telefonu:
Celal Bayar btıgün Avunduk Üzeyir'i davet ederek: Hiçbir netice çıkmadı. Vatandaşlar hakkında müsa\'i muamele yapın yo lunda bir tamimi bile yazmaktan çekiniyorlar. Bunun için dahi vesika istiyor lar. Şahsım hakkında son derece hüsn-i muamele yapmalarına rağmen, anlıyo rum ki oyalanıyoruz. Bugün teşkilata bir tamim yazmak mecburiyetindeyim. Daha fazla beklcyemem. Çünkü görüşmeyi bütün teşldlat duydu. Tamimde "Yürüdüğümüz volda devam edeceğiz" diyeceğim demiş. Üzeyir Avunduk: Rica ederim bu tamimi bugün yazmayın. Ben Mümtaz Bey'le bir defa görüşeyim, demiş. Üzeyir sabahtan beri beni arıyor. Mecliste olduğum için randcNu vereme dim. İmkân bulursam Başbakanlık'ta 4-5 arasında görüşeceğim.
• 17/6/1947 Salı Bay Celal Bayar beni görmek İstiyormuş. Saat l l : 4 5 ' t e gelmesini söyledim. Görüşme:
B. Bayar: Görüştüklerimizi arkadaşlara izah ettim. Sizin durumunuzdan (yani şahsen benim) mütehassis oldular. Şükran \'e minnetlerini söylememi is tediler. Vaziyet üzerine şu kanaati muhafaza ediyoruz. İdare tarafından parti miz üzerinde baskı vardır. Anlaşılıyordu ki. Celal Bey'in söyleyeceği bitmişti. Bunları başbakanla gö rüşmeyi hatırlatmak istedim. "Kâfi görüşüldü. İki taraf aynı noktada duruyo r u z " demek istedi. Hak verdim. "Fakat bir beyanat, yahut bir sual ce\'abın ef kârı çok teskin edeceğini düşünmüştüm" dedim. "Düşünmedim, bir şey söy lemem" demek istedi. "Karşı partinin emniyet içinde çalışmasını temin etmek vazifemdir. Mübalağalı haberler alındığı halde de bunda bir hakikat vardır" dedim. Bu mealde karşılıklı yumuşak sözler söylendi. Celal Bey karşılıklı sual-
cevap veya beyanattan salandığı yeri şöyle belirtti: "Kanundışı hareket, ilırilal teşebbüsleri düşünmüyoruz demek bile gücüme gidiyor" dedi. Açıktan karşı lıklı konuşmanın bu tarafından sakındığı anlaşılıyordu. I
20/6/1947 Saat 12:30 Celal
Bayar'la
görüşme
(ben davet
ettim):
Ben -17 tarihinde görüştük. Söylediklerinizi aynı gün başbakana naklettim. Dün, demek 19, başbakanla tekrar görüştük. Başbakan meclisteki çalışmaları, iki parti arasındaki münasebetleri takdir ile hikâye etti. Sizin kendiliğinizden tuttuğunuz yol ve partinize \'erdiğiniz istikamet üzerinedir ki, müşahadelerini en i\'i \asitlarla ifade etti. .Sonra bana şunları söyledi: "Size (bana) söz veriyo rum ki biz de bize düşen vazifeleri sadakatle ifa edeceğiz. Meclisin iki aylık tati linden sonra, çok ilerlemiş bir itimat havası içinde buluşacağımıza ümidim pek kuvvetlidir" dedi. Size bunları nakledeceğimi söyledim. "Peki" dedi. Celal Bayar: Fiili bir neticeye varmış değiliz. Ben: Nasıl bir netice istiyorsunuz? Benim gördüğüm şudur: İki taraf ken diliğinden karşı tarafın şikâyet ettiklerini bertaraf etmeye çalışacak. Her şey karşılıklı harekederin tesirine kalıyor. Yine bir ihtiyaç olursa, ben hizmetinize hazırım. Celal Bey bir arahk tekrar eski hikâyelerden bahsetti. Mesela, Silivri'de ma reşal ile beraber söylediklerinin başbakan tarafından cevaplanış tarzını hikâye et ti. Sinop cİN'arında bir jandarma subayının verdiği emrin (muhtar seçimi üzeri ne) bir fotoğrafını getirecekmiş. Bir aralık geçmiş hadiseler üzerinde durmak la zım olup olmadığını sordum. "Durmayız. İstikbali temin edelim" dedi. "Ona çalışıyoruz" dedim. "Siz baskıdan şikâyetçisiniz. Yani çalışma emniyeti istiyor sunuz. Hükümet sizin ihtilal metotları takip ettiğinizi ileri sürüyor, ilk işimiz, bu iki nokta üzerinde arada bir emniyet kurulmasıdır. Gerisi kolaydır. Şimdi bu tatilde bu mevzularda herkes kendine düşeni fiilen yaptığı nispette vazi\'et te rakki edecektir. Bir defe emniyet teessüs ederse ben de önümüzdeki fırsatlarda daha açık konuşurum" dedim. Celal Bey bir aralık tekrar tatilde yapacaklarını anlatn. Konferans mahiye tinde U)plannıalan, konuşmaları vs. meclfsin meşruiyetinden bahsolunmaya-
211
cak. Zaten balısolunamaz, suçtur. Seçim kanununun değişmesi lüzummıdan balısediiecek. Ben: Bunların ehenımiyed yok. Celal Bey. Ne söylenir ne şenlenmez buıuı siz bilmez misiniz? Teferruata girmem, dedim. " E \ c t " dedi. Giderken ayakta bana: Ali Saip Bey hadisesinde kendisi bir müddet L^ahiliye vekilliğinde bulunmuş. I'olis vazifelerini (Dahilive vekilinin Emniyet umum müdürü olduğu zamanlar) vakından görmüş. Fena imiş. Bunları bana söylemevi vazife sayıyor. O zaman ayrıhrken bir takdirname istemişler, vermiş. Bu kadar söyleyeyim, dedi. Rahmetli N. Tandoğan, polisin kendisini bu işte fena duruma soktuğunu ona söylemiş. (Galiba 11 sene .sonra bana anlatıyor.) İntiba:
Korkuvorum ki vüz vüze konuşurken, C'elal Bey'in şikâvetlcrine cevapları tekrarlamakta gösterdiğim imsak ve müsamaha, yalnız kendisini haklı görmek temayülünün kuvvetlenmesine sebep oluyor. Bir senedir düpedüz ihtilal me todu takip ettiğini yakın zamanda ianıanııyla unutacak. Çok iyi. İthamlarını da beraber unutsa. Arada emniyet ancak bövlc teessüs edebilir.
• 26/Haziran/1947 Saat 11;()() 212
Celal Bayar
ile Sivas'a
fjitmcden
mülakat:
Üzeyir vasıtasıyla (Mümtaz Ökmen) istedi. Hiçbir şey konuşmak üzere gelmemiş. Sadece görüşmüş olmak için, zannederim. Tebliğ yaptım; memnun oldu.
• 27/Haziran/1947 Hamdullah Suphi l'anrıöver'le görüşme.
• Hamdullah Suphi'nin Celal Bayar ile İS Haziran akşamı görüşmesi.
• Bavar, bir avaklanmavı, "mcçluıl karanlık, bela" savıvor. Karşısında Halk Paıtisi'ni lazım sayıvor. Benim, güçlüklerden çıkarma kabilivetime inanıyor. "Kırıklıklarımı memleket kararlarında kullanmanı" divor.
• .^O/Hazıı-an/1947 Saat
5'te B. Celal Bayar'la
koııııstunı:
1) Sivas'ta söylediğim nutukta, cumlıurfcisimizin iç polirika mücadelesin den hariç tutulması, onun bir hakem mevkiinde görünmesi, halkın derhal dik katini celbetti ve bana birçok kimseler, bu veni vazivctten duydukları ferahı anlattılar. 2) Vazivetimiz, cumhurbaşkanına, veni kararını tatbikte elimizden geldiği kadar vardım etmek, kola\lık göstermektir. 3) Memlekette mevcut manevi btıhran bir sokak mücadelesine müncer olursa, nereden ne kadar haris sergüzeştçi çıkacak, bizi nereye sürüldeyecekler, bunu kimse kestiremez. Tek yol, telkin ve ikna yoludur. 4) Vaktinden evvel yeni bir seçim, bugünkü şarriar dahilinde, asla göze alamayacağım kötü ihtimallerle doludur. O n u üç sene sonra, vakri geldiği va kit yapacağız. klamduUah Suphi Tannöver
Süren İnönü
IV
- Bayar
Görüşmeleri
İ n ö n ü , nıııhalefet ö n d e r i ile 5 T e m m u z ' d a v'eniden b u l u ş t u . B u nun ö y k ü s ü n ü yine İ n ö n ü ' n ü n kendi n o t l a r ı n d a n okuyalım:
• Celal Bayar
5 T e m m u z 1947
la jjarüşmenı:
Ben — Müdahale etmemde bir fayda var mı? —Var — Ne esaslar içinde söylememi istivorsunuz? Düşünmemiş. Benim düşündüğüm: a) Vaziyetin hikâyesi b) Düğüm c) Teminat - hükümler d) l'emcnniler Bir proje verdim.
• 7 'femmuz 1947 Celal Bayar 'la jjnrfişme:
Proje hakkında: Benim, sivasi havalımda birinci derecede nıülıinı bir vesika s.ıydıklarmı takdide sövledi. — Bir mıikâfat? dedim.
213
Bana teşekkür etti. Sonra proje üzerinde görüştük. Kendindeki projeyi geri Lstedi. " İ . İ . " , lıarfleriyle " 7 . 7 . " tarihini atıp verdim."
• Ertesi günkü Ulus'ta şıı haberi yayımlattık: İnönü dün de Celal Bayar'ı kabul etü. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Demokrat Parri Başkanı Celal Bayar'ı dün akşam saat 19'da kabul ederek kendisiyle tekrar görüşmüştür. Başbakanımızla muhalefet lideri arasındaki son tarüşmalar dolayısıyla cumhurbaşkanımız tara fından yayımlanacak olan demecin bu mülakata konu teşkil ettiği ve görüşme nin bir fikir teatisi mahiyetinde olduğu tahmin olunmaktadır.
•• 1 9 4 7 ' d e süregelen İ n ö n ü - B a y a r görüşmeleri s o n u n d a , İ n ö n ü 12 T e m m u z Beyannamesi'ni yayınlattı. İhtilalci değil, kanuni bir partinin,- iktidar partisi şartlan içinde çalışmasının sağlanacağı böylece v u r g u l a n ı y o r d u . 2 7 T e m m u z ' d a İ n ö n ü ile Bayar arasındaki kısa g ö r ü ş m e y i yine İ n ö -14
n ü ' n ü n kendi notlarından o k u y a l ı m :
•
• • 27/7/1947 Saat: 15:00
Bay CelalBayar'tn
ziyareti
Veda ziyareti. Çeşme'ye gidiyor. Soğuk-Sıcak banyoları vesaire. — Beyannameniz sert idi. — Hükümet ile vaziyetimiz belli, dedi. Yalnız o değil. Anlaşılıyor ki bu kadar istihsal edilebiliv or. Sustu. — İlerliyor muvuzr dedim. — Evet.' — Müsterih olayım m ı : ('esaretim arısın mır — Evet, evet. " N e kadar z a m a n d a tanı hâkim olursunuz" mealinde ve daha yumuşak ifa deli bir sLial sordum. "Altı ay, bir sene m i " diye ila\e ettim. " O kadar sür m e z " dedi ve toplandı. "Zaten hâkimdim". Hükümetin vazısı üzerine konuşuldu. "Karşı karşıya oturuyoruz. Pazarlık ediyoruz" dive söv lüyor. Beğenmediğini söyledi. — Rahat gidiyorsun? dedim. — Evet.
— Ben de müsterih olarak gidiyorıun. — Evet. Veda etrim. C)ptüm. Ayrıldık.
• Ü ç ay için kapatılmış olan Tasvir g a z e t e s i n i n yeniden açılmasını dile yen G a z e t e c i l e r C c m i y e t i ' n i n bir m e k t u b u n u d e r n e ğ i n başkanı S e d a t Simavi c u m h u r b a ş k a n ı n a verilmek ü z e r e g e t i r d i ğ i n d e F l o r y a ' d a bulunuyor d u k , î n ö n ü sıkıyönetim k o m u t a n ı n a d a n ı ş t ı k t a n s o n r a , m e k t u b u şu alt yazı ile P e k e r ' e g ö n d e r d i ; "Başbakan'a takdim Z a n n e d e r i m ki Sıkıyönetim K o m u t a n l ı ğ ı ' n ı n b u m ü r a c a a t m e k t u b u n u tetkik e t m e s i n i n d e ğ e r i vardır. T e n s i p b u y u r u l u r s a b u n u n k o m u t a n l ı ğ a havalesini rica e d e r i m . 5 . 8. î. i . " O n d a n s o n r a d ı r ki, Peker'in halinde bir tedirginlik sezilmeye başlandı.
V
Recep Peker
Çekiliyor
Aynı g ü n sağlık nedenleri ileri sürerek çekilmek isteyen Peker'e, istitas ı n m kabul edildiğini bildiren c u n d ı u r b a ş k a n h ğ ı tezkeresini g ö t ü r d ü m . Husu.si K a l e m M ü d ü r ü V e d i t F J z g ö r e n ' i n yanından o d a s ı n a g i r d i ğ i m baş bakan, m a s a s ı n d a kâğıtlarını t o p l u y o r d u . K i m i z a m a n hareketsizlik, hare ketten daha anlamlı o l u y o r . Peker'in halinde h ü k ü m e t başkanlığından ay rılmış olmanın \'erebileccği en küçük bezginlik y o k t u . Ü l k e d e ilk k e z ya pılan tek dereceli s e ç i m d e n sonra, milletvekili o l a m a m ı ş eski FLılk Parrilid e n , bakan o l a m a m ı ş milletvelcili thtlk Partihyc; hiçbirini o l a m a m ı ş D e m o k r a t Partiliden, milletvekih o l u p ikridara g e ç e m e m i ş D e m o k r a t Parriliye, Kemalistlen K e m a l i s t d ü ş m a n ı n a , h e n ü z diplomasını a l m a m ı ş delikan lıdan, bir ayağı çtıktırcia emekliye dek her türlü ağzın her türiü kıyasıya laf yaptığı, üstelik yine d e k o n u ş a m a m a k t a n sızlandığı, tarihimizde belki eşi o l m a y a n bir sırada h ü k ü m e t e g e ç e n , benzeri b u l u n m a y a n koşullar altında bir btıçuk yıla yakın d o ğ r u bildiği yolda g ü c ü yettiğince çalışmış bir ödev adamının hayran o l u n a c a k güvenli huzurtı vardı. O n u n o d a s ı n d a n ayrılır ken gözlerimin b u ğ u l a n d ı ğ ı n ı a n ı m s ı y o r u m . Peker'in çekiliş n e d e n i n i n , C H P genel başkan vekilliğini ü s t l e n m e k di leğini gerçekleşriremeyişi o l d u ğ u , kendi.si 1 5 9 oy alırken, Hilmi U r a n ' m 3 2 8 oy aldığı, k u ş k u s u z y a b a n a atılamayacak ağıriık taşımaktadır.
2IS
Bir t o p l a n t ı d a , D e m o k r a t Parti'nin kapatılmasını ö n e r e n g e n ç bir ba kanın g ö r ü ş ü n e kuvvetle karşı çıktığını s o n r a d a n ö ğ r e n d i ğ i Peker'in mert liğini, Bayar, yirmi yedi yıl s o n r a Giincıydın
g a z e t e s i n d e yayınlanan " B a
yar Y a z ı y o r " dizisinde v u r g u l a y a c a k , bir ara " R e c e p P e k e r ' l e d e m o k r a s i y a p ı l m a z " yollu bir d e m e ç verciiği için artık ü z ü n t ü d u y d u ğ u n u , r u h u n d a n af dilediğini, o n u rahmetle andığını belirtecekti.
VI
Britannicn Britannica
Arısiklopcdisi'nin Ansiklopedisi'ncc
Bir Yapıtında
Türltiyc'nin
On
on yılda bir y a y ı m l a n a n Ten
Yılı Eventful
Years adlı yapıt adına, c u m h u r b a ş k a n ı n d a n s o n o n yıllık T ü r k i y e olayları için bir yazı istediler. B ü t ü n bu gibi yazıların, söylevlerin ve benzerlerinin h a z ı r l a n m a s ı n d a İ n ö n ü ' n ü n t u t u m u şu: Ö n c e bir k â ğ ı d a can alıcı noktaları kendisi birer ikişer s ö z c ü k olarak çiziktirir. S o n r a , k o n u n u n çerçevesini aklından saptar; fıkraları, tümceleri yine öylece d ü z e n l e r . N o t ettirmeye başladığı z a m a n , d ü ş ü n c e b a ğ d a ş ı m ı , m u h a k e m e , zinciricme akış tamdır. M a k i n e d e yazıl2iö
d i k t a n s o n r a d ü z e l t i l e c e k yer h e m e n h e m e n k a l m a z . H a r f d e v r i m i n e , o n u n yaratıcısı Atatürk gibi i n a n m ı ş o l a n İ n ö n ü ' n ü n , eski harllerie yazı yazmaya yöneldiğine r a s t l a m a d ı m . T ü r k harflerini kullanmayanlara t u h a f g ö z l e baktığını bildiğim için en hızlı n o t t u t m a k g e r e k t i ğ i n d e bile eski harflere b a ş v u r m a k t a n s a k ı n ı y o r u m . Kimi arkadaşlarına g ö n d e r i p o k u t t u ğ u m e t i n , o n l a r d a n g e l e c e k (va da g e l m e y e c e k ) telkinlere g ö r e , fikir, t ü m c e , belki şu bu sıizcük b a k ı m ı n d a n ufak tefek değişikliğe genellilde seyrek uğrar. "Olaylarla D o l u O n Yıl" da öyle o l d u . 1 9 3 7 ' d e ı ı b u yana g e ç e n d ö n e min T ü r k i y e açısından cızlü bir açıklaması böylece yazıldı. A k ş a m y e m e ğ i n d e yirmiye yakın çağrılı ile birlikte yapılan k ü ç ü k değişikliklerden sonra yazının Türkçesi 12 Eylül tarihli ajans b ü l t e n i n d e yayınlandı. İngilizce çe virisi Britannica\'A
gönderildi.
VII
Doğu
İlleri
Gezimiz
1 2 Eylül C u m a gecesi saat 2 3 ' t e ç ı k t ı ğ ı m ı z g e z i d e , D P ' n i n c u m h u r başkanına eşUk e t m e k için g ö r e v l e n d i r d i ğ i M u ğ l a millct\'ekili Nuri O z s a n k o n u k olarak b u l u n u \ - o r d u . Bü\'ük Millet M e c l i s i b a ş k a n \'ekillerinden
T e v f ı k F i k r e t Sıhıy ile K o c a e l i milletvekili N i h a t E r i m , H a l k Partisi'ni temsil e t m e k t e idiler. Ankara G a r ı ' n d a , uğurlayanlar arasmda D P Meclis G r u b u Başkanı F u a t Köprülü g ö z e ç a r p ı y o r d u . D o ğ u illerimizi kapsayan geziye D e m o k r a t Parti'den bir temsilci katıl m a s ı n ı n , S o v y e t isteklerine karşı ulusal birliğimizi yar u ağyara belirtme a m a c ı n a da yönelik b u l u n d u ğ u n u varsaymak her halde aykırı sayılamazdı. Kimilerine g ö r e ise, Ö z s a n ild parti arasındaki m u v a z a a n ı n simgesi idi. Ertesi s a b a h Kayseri'de bir saat kalarak, 1 1 ' d e o r a d a n ayrıldık. Ö ğ l e vakti y e m e ğ e çağırdılar. N u r i Ö z s a n , Tevfık Fikret Sılay'm yanında. Onla rın karşısında Bayan İ n ö n ü , N i h a t E r i m , Ö z d e n İ n ö n ü . S o n r a aşağı d o ğ ru, k a r a r g â h t a n bizler. Bir d e . D e v l e t D e m i r y o U a r ı ' n m b ü t ü n gezilerimize katılan cefakeş H a r e k e t Dairesi Reisi Şefik E t e n s c l . İ n ö n ü (şekere karşı s o n yıllarda her y e m e k t e n ö n c e u y g u l a n a n ) ensü lin iğnesini yaptırdıktan biraz sonra salona girdi; sofra başındaki k o l t u ğ u na o t u r d u . D e r e d e n t e p e d e n k o n u ş u l u y o r . Kıvırcığa yakın dalgalı siyah saçları, kemerüce burnu ile Ntıri O z s a n ba na bir R o m a l ı heykel başını anımsatıyor. Alınyazısının o n u birden bire ara sına kanştırıverdiği dekorun, içine atıverdiği kimselerin ortasında, şu anda zihninden kimbilir neler geçiyor? Kendi kendime " N u r i Bey'in yerinde ol mayı pek i s t e m e z d i m " d e m e m e kalmadı; baktım, Ö z s a n sağa d o ğ r a kaykıl mış, k u c a ğ ı n d a n düşen peçetesini almaya uğraşıyor. Y o o , hayır başı sarkmış da, sanki bir türlü toparlanamıyor. Bir fenalık geçiriyor olmalı. B a ş h e k i m General Zeki Hakkı P a m i r yerinden firladı. Ö z s a n ' ı y e m e k s a l o n u n d a n çıkarıp, biraz boylu b o y u n a uzattılar; sağlığına g ö z kulak ol dular. D ü z e l d i , geri g e l d i , yerine o t u r d u . B ü t ü n gezî b o y u n c a b a ş k a c a arıza g ö s t e r m e d i . Ö z s a n , y o l c u l u k sırasında, d a h a çok, yaşıtı denilebilecek olan N i h a t E r i m ' l e k o n u ş u y o r . K i m i z a m a n konuştuklarına kulak misafiri o l u y o r u m . Bir ara, milletvekilliği ö d e n e k l e r i n i n yeterli o l m a d ı ğ ı , dışarıda avukatlık yapanların b u n u n üç d ö r t katını kazandıkları üzerinde g ö r ü ş birliğine var dılar. Yine bir başka sefer, Avrupa'ya g ö n d e r i l e c e k bir heyetin s ö z ü geçti. Ö z s a n : " A m a n N i h a t ne olur, gidecek heyete beni d e k o y u n , şu Avru pa'yı bir de biz g ö r e l i m y a h u " diye içinde vatan aslanı açığa vuruverdi. Sivas ile E r z i n c a n ' d a kısa kısa duruşlardan sonra E r z u r u m ' a gelindi. E r z u r u m ' a S a r ı k a m ı ş ' a , o r a d a n Kars'a dek uzanıldı. İ n ö n ü Karslılara seslenirken d i y o r d u ki: " H e r m e m l e k e t i n dış emelleri, içeride uyanacak veya uyandınlabilecek nifaklara dayanıyor. İdare m e k a n i z m a s ı n ı n , en kü çük j a n d a r m a k a r a k o l u n a kadar partilere karşı eşit g ö z l e bakan taralsız \ e adaletli d u r u m d a o l m a s ı , partilerin d e b ü t ü n çalışmalarının kanun içinde kalması sivasi havatta emniyetin ilk şartıdır."
217
D a h a sonra Bayburr ve G ü m ü ş h a n e üzerinden T r a b z o n ' a inildi. Yol b o y u n c a muvafık m u h a l i f b ü t ü n parrililerce gösterilerle karşılanı y o r u z . K o n a k l a n a n , m o l a verilen yerlerde teker teker parti merkezlerine u ğ r u y o r u z . Ru arada epeyce d e m o k r a t kahvesi, limonatası ya da şerbeti içrik. G e z i m i z b o y u n c a Basın Yayın Genel M ü d ü r l ü ğ ü g ü n l ü k gazetelerin b a ş y a z ı l a r ı n d a n hazırladığı özetleri telgrafla a r k a m ı z d a n g ö n d e r i y o r d u . Vatan'dâki " Ş a r k a G i d e n Y o l c u " başlıkh, 2 0 Eylül 1 9 4 7 g ü n l ü yazısında A h m e t E m i n Yalman ö n c e bir o k u y u c u s u n u k o n u ş t u r u y o r d u . O k u y u c u n u n İ n ö n ü için " O ç o k kincidir. Şahsi diktatörlük ve b u y u r m a zevkinden v a z g e ç e m e z " dediğini belirttikten sonra, kendince c u m h u r b a ş k a n ı n ı sav u n u y o r m u ş g ö r ü n ü m ü sergilemeye çabalayan Yalman, yazısını şöyle biti riyordu: " B ü t ü n iş, insanların ezeli d ü ş m a n ı olan şahsi gururları, ihtirasla rı, kinleri yenmeyi b i l m e k t i r . " 12 T e m m u z B e y a n n a m e s i ' n i n mürekkebi kuruyalı d a h a üç ay bile ol m a d a n yazarın takındığı tavır İ n ö n ü ' y ü ü z m e d i d e n e m e z . D u y g u l a r ı n ı n g ü d ü s ü y l e " b u y u r m a z e v k i n i " elden bırakmayacak gibi olsa da, aklı ile İ n ö n ü ' n ü n çok partili yaşamı benimsemesi bir özveri ör neği olacaktı. T ı p l a , alaturkanın meftunu A t a t ü r k ' ü n , çoksesli evrensel m ü z i ğ i mille tinin benim,semesi için didinmesi gibi. Kiliseden çevrilme o l a n T r a b z o n H a l k e v i ' n d e k i a k ş a m e ğ l e n t i s i n d e b u l u n d u k . T e m s i l k o l u n d a n taklit a m a t ö r ü bir g e n ç , cumhuriyetin o n u n cu yılciönümündeki A t a t ü r k ' ü n söylevinden bazı parçaları, o n u n ses ahen gini ç o k andıran bir e d a ile tekrarladı. Delikanlı, sonra da İ n ö n ü ' n f ı n ko nuşmasını taklit etti. Sanırım ki, böylesi taklidi yapılanın da b u l u n d u ğ u bir dinleyici kalabalık ö n ü n d e ilk kez oluyor. Ü ç - b e ş yıl ö n c e b u n u n h o ş gt)rülmesi, yahut bir kimsenin cesaret e d i p , böyle bir şeye kalkışması pek d ü ş ü n ü l e m e z d i . 2 4 Eylül tarihli gazeteler, m o n o l o g d a başarı g ö s t e r e n bu g e n c e İ n ö n ü ' n ü n ihifatta b u l u n d u ğ u n u belirttiler. T r a b z o n ' d a B a ş b a k a n H a s a n S a k a ' d a n b ü t ç e ile ilgili bir şifre aldık. K o n u , N u r i O z s a n ' ı n da katılması ile e n i n e b o y u n a g ö r ü ş ü l d ü . S o n r a , başbakana c e \ a p verildi. O t o m o b i l l e gitriğimiz R i z e ' d e n Savarona'ya bin dik. T r a b z o n ' a , Giresun ve O r d u ' y a u ğ r a d ı k t a n sonra, 2 5 Eylül'de S a m s u n ' a geldik. O r a d a da her iki partiden olanlara ö ğ ü t l e r d e b u l u n u l d u . O g ü n irenle Ankara'ya hareket ettik. P>unca ö ğ ü t l e r d e n sonra g e z i m i z tatlı tarii s o n a ererken, Bayar'm sesi işitildi. M u h a l e f e t önderi 2 5 Eylül'deki bir d e m e c i n d e "baskının d e v a m e t t i ğ i n i " , "idari z i h n i \ e t t e henüz bir değişiklik husule g e l m e d i ğ i n i " iddia ediyordu.
F u a t Köprülü ile birlikte "koyu renk elbise giymiş o l a n " D P Ankara ör gütü yöneticileri de karşılayıcı kalabalığın arasında idi. Onlara \ e hükümet erkânına Ankara Garı salonunda İ n ö n ü d e d i ki: " S e y a h a t i m d e n çok m e m nun kaldım. B u n a ihtiyaç \'armış. Anlaşılmış ve h u z u r temin edilmiş m e m lekette birlik ve düzenliğin devam e d e c e ğ i n e emniyetle d ö n ü y o r u m . "
VIII Hırpalanan
Bakanlar
M e c l i s , epey z a m a n d ı r özel bir k o m i s y o n u n yaptığı i n c e l e m e l e r so n u n d a G ü m r ü k ve Tekel eski Bakanı S u a t Hayri Ü r g ü p l ü ' n ü n Yüce Divan'a yollanmasına karar verdi. Olayın ardı sıra ziyaret ettiği İ n ö n ü ' n ü n \'anından h e n ü z ayrılmış bu l u n a n Ü r g ü p l ü , K ö ş k ' ü n kapısından çıkarken, ben de kapıdan içeri gir m e k ü z e r e i d i m . Ayaküstü selamlaşmıştık. G ö z l e r i n i n halinden biraz ö n c e h ü n g ü r h ü n g ü r ağlamış o l d u ğ u seziliyordu. S a r a ç o ğ l u ' n u n kendisine el verişli fırsatlar sağladığı, gelecek vaat e d e n g e n ç politikacının şimdi uğra dığı bahtsızlık, siyasal yaşam çizgisinin ilerki a ş a m a l a r ı n d a , g a d r e uğramış lık g ö r ü n t ü s ü n ü n varatması olası d u y g u l a r içinde muhalefetçe elinden tutulmasını kolaylaştıracaktı. Bir özelliği d e , Ş e v h ü l i s l a m Hayri Efendi'nin o ğ l u oluşu idi. Ü r g f ı p l ü , dört yılhk bir aradan s o n r a , 1 9 5 ü ' d e n başlayarak milletvekili, büyükelçi. S e n a t o başkanı ve I 9 6 5 ' t e bir yılı b u l m a y a n bir süre başbakanlık görevi yapacaktı.
Getıel Başkan
IX İnönü'ye
Halef:
Yalpın
Falih Rıflcı A t a y ' m ayrılmasından s o n r a , Ulus g a z e t e s i n d e başyazarlık eden Flüseyin ('ahit Yalçın, bir ara C u m h u r b a ş k a n ı İsmet İ n ö n ü ' y e sun d u ğ u minik harllerden o l u ş m a el yazısı m e k t u b u ile o n d a n başbakanlık is temişti. M e k t u p İ n ö n ü ' n ü n vatak o d a s ı n d a , m e y d a n d a u z u n süre kalmış, a m a özel dosyaj'a k o n u l m a k üzere bana hiçbir z a m a n g e l m e m i ş t i . Belki bir a n l a m d a Yalçın'm bu isteğinin başka tarzda \ei-ine getirilmesi olarak yorumlanabilecek o l g u şöylece özedenebilir. Köprililü gibi kalbu rüstü demokratlarca C H P ' n i n ve D P ' n i n elbirliği ile c u m h u r b a ş k a n ı adayı olarak İ n ö n ü ' n ü n gö)sterilmesi k o n u s u n d a N i h a t E r i m ' e s ö y l e n e n l e r i n ışığında, İ n ö n ü , bırakmayı d ü ş ü n d ü ğ ü C H P Genel B a ş k a n l ı ğ ı ' n a Yalçm'ı u y g u n görecekti. İleri g e l e n C H P ' l i l e r b u n a şiddetle karşı çıkacaklardı.
-'/y
B a n a kalırsa, K ö p r ü l ü ' d c n kendisine dolaylı biçimde ulaşan b ü t ü n haber lere Incinü'nün içtenlikle bel bağlayıp sevindiğine i n a n m a k kolay değildir. A m a , aracı N i h a t E r i m ' e başka türlü davranamayacağı için m e m n u n l u k g ö s t e r m i ş , K ö p r ü l ü ' n ü n dediklerini d o ğ r u olarak kabul ediyor g ö r ü n m ü ş ; b u n u kanıtlarcasma, Yalçm'ı kendine halef bırakma girişimi ile o n u n da g ö n l ü n ü almış b u l u n m a s ı g ö z d e n uzak tutulmayacak bir olasılıktır.
Genel Kâtip
220
Cemal
X Yeşil - Mütercim
Nurullah
Ataç
13 T e m m u z ' d a K e m a l G e d e l e ç ' i n emekliye a y r ı l m a s ı n d a n beri açık b u l u n a n genel kâtipliğe dört b u ç u k aydır vekâlet e d i y o r u m . K a s ı m sonla rında Başbakanlık Müsteşarı Clemal Ye.şil bu görevC atandı. Yine 1 9 4 4 ' t e Z ü h t ü U r a y ' ı n ayrılmasından beri açık bulunan m ü t e r c i m l i ğ e , Yeşil'den biraz s o n r a N u r u l l a h Ataç geldi. Genel kâtipin a t a n m a kararnamesini arz e t t i ğ i m sırada, İ n ö n ü ' n ü n benimle yakından ilgilenişi g ö z ü m d e n kaçma dı. Sanki bir a l ı n m a m olasılığını g i d e r m e k ister gibi, beni yanına o t u r t u p , kitaplık raflarının birinden çektiği L e o n a r d o da Vinci k o n u l u İngilizce bir kitabın bazı bölümlerini açarak s ö z e girişti. Sevecenlik d o l u gözlerle u z u n u z u n sorular s o r d u . İnsan ruhu üzerindeld kcskuı g ö r ü ş ü n ü n , ince sezişi nin b e n i m için bu yeni bir kanıtı o l d u . Artık K a l e m ' d e ö ğ l e soframızdaki k o n u ş m a l a r ı n d ü z e y i epey yüksel mişti. M a s a y a kadlan yalnız Yeşil ile Ataç değildi. O n l a r ı n ve özellikle Yeşil'in d o s t u olan Yahya Kemal Beyatlı aylardır A n k a r a Palas'ta Karaşi Elçiliği'ne atanmasını b e k l e d i ğ i n d e n , ö ğ l e yemeklerine ara sıra şeref veriyor du. Bir defasında Beyatlı bir t a n ı m l a m a yaparak, " M e d e n i y e t e g z e r s i z d i r " demişti. G e r ç e k t e , şiirleri çok u z u n , kimi z a m a n yıllar süren egzersizlerin s o n u c u o l d u ğ u n a g ö r e , bu tanımlamayı o kendi çalışmasına da hakkıyla u y g u l u y o r demekti. " B a ş k a bir aşk i s t e m e z , aşkınla çarpar k a l b i m i z " dizesi ile başlavan Mülkiye Marşı, C e m a l Yeşil'indi. Şiir zevki, o d a h a okul sıralarında iken gelışmişri. E p e y d i r ü z e r i n d e çalıştığı " R ü b a ı l e r " i kısa z a m a n d a t a m a m l a yıp yayımlamak istiyordu. Başına k o y m a k üzere Beyatlı'dan rica ettiği ön sözü alabilmesi nedense kısmet o l m a d ı . Ytmanca ve Latince o k u t u l m a m a s ı N u r u l l a h A t a ç ' a g ö r e liselerimizin b ü y ü k eksiği idi. A t a ç ' ı n özellikleri, Ulus g a z e t e s i n d e her hafta çıkan " S ö y l e ş i " l e r i n d e kullandığı devrik t ü m c e ve türlü tilcikleri ile bitmiyordu. Ataç'ın bir alışkanlığı, kendisine o k u n m a k ü z e r e ö d ü n ç verilen kitap ları geri getirmeyi u n u t m a s ı y d ı . O n d a kalan ü ç - b e ş k i t a b ı m d a n Armst-
r o n g ' ı ı n Gray rum.
Wolf, an Intimate
Stuıiy
of a Dictator'ı
ben ınıutamıyo-
B e r b e r d e tıraş olurken sırtını aynaya v e r i y o r d u . Yeni bir göre\'e atanan yakın, u z a k , hatırlı tanıdıklarını hiç g e c i k t i r m e d e n m a k a m l a r ı n d a kutlu y o r d u . A h r e t e g ö ç e n l e r olursa, onları d a s o n k e z u ğ u r l a m a k ödevini ke senkes verine getiriyordu. A t a ç ' ı n it^al, tePil, tefe'ul, müfaale gibi Arap kalıplarına T ü r k ç e sözcükler d ö k m e k ; böylece "rakı i ç m e k " anlamına " t e rakki e t m e k " , ya da "sürahi ile rakı i ç m e k " karşılığı " s a r a h a t e n terakki et m e k " "hıyar turşusuyla rakı i ç m e k " yerine " m t ı h a y y e r terakld e t m e " gibi buluşları ö ğ l e s o f r a m ı z d a çerez yerine g e ç i y o r d u . O , bunları Cumhuriyet muhabiri M e k l d Sait E s e n ' l e d e ğ e r l c n d i r i r m i ş . Yeni atandığı g ö r e v dolayı sıyla, A t a ç ' a kimi ahbapları bir y e m e k adı d a yakıştırmışlardı: " H ü n k â r Beyendi." Yirmi sekiz yıl sonra Sanat Der£fist\\m 6 H a z i r a n 1 9 7 5 tarihli nüsha sında O k t a y Akbal imzalı, " A t a ç ' t a n Ç i z g i l e r " başlıklı yazıda şu da oku nacaktı: " İ n ö n ü c u m h u r b a ş k a n ı iken A t a ç C u m h u r b a ş k a n h ğ ı baş çevir m e n i y d i . İ n ö n ü ile birlikte y e r d i ö ğ l e y e m e ğ i n i . A m a , B a y a r t u t m u ş Ataç'ı öteki görevlilerin m a s a s ı n a g ö n d e r m i ş . B u n u k e n d i n e karşı yapılmış bir a ş a ğ ı l a m a saymış A t a ç , vermiş istifasını..." 10 H a z i r a n 1 9 7 5 ' t e Oktay A k b a l ' a p o s t a l a y a c a ğ ı m m e k t u p t a , " İ n ö n ü ile birlikte yerdi ö ğ l e yemeğin i " tümcesinin gerçeği yansıtmadığını anlatmaya çalışacaktım. O n d a n se kiz yıl s o n r a , bu kez 15 M a r t 1 9 8 3 tarihli Cumhuriyeftt M e h m e d Ke mal'in de belki A k b a l ' m yazısından esinlenerek aynı yanılgıya d ü ş t ü ğ ü n ü ve şöyle d e d i ğ i n i g ö r e c e k r i m . " K ö ş k t e çevirmenken ö ğ l e yemeklerini İs m e t Paşa ile yermiş. Bayar g e l d i ğ i n d e sofrasına a l m a m ı ş , sıradan görevlile rin vanma g ö n d e r m i ş . D e m o k r a t l a r a kırgınlığı bu y ü z d e n o l a c a k . " D u r u m u o n a da açıklamak için, 19 Mayıs 1 9 8 3 tarihinde y a z d ı ğ ı m kısa mektu ba, sekiz yıl ö n c e A k b a l ' a g ö n d e r d i ğ i m i n bir fotokopisini ekleyecektim. Bir süre A t a ç ' ı n da b t ı l u n d u ğ u mütercimlik kadrosuncTaki g ö r e v , içeri ği b a k ı m ı n d a n m a s a b a ş ı n d a yerine getiriliyordu; görevlinin c u m h u r b a ş kanı ile temasını g e r e k r i r m i y o r d u . İ n ö n ü , Ataç'ın t/fe.v g a z e t e s i n d e çıkan "Sciyleşi" başlıklı yazılarını izlerdi. Radyodaki sevilen " E v i n S a a t i " metin lerini yazan ağabevi D r . Galip Ataç'ı yitirdiğinde, N u r u l l a h A t a ç ' a I I K M I Ü başsağlığı yazmıştı. Y u k a r d a belirttiğim gibi Alaç ö ğ l e yemeklerini biz da ire arkadaşları ile yerdi. A t a ç ahbaplarına b u n d a n s ö z e d e r k e n , geniş an lamda " Ö ğ l e y e m e k l e r i m i K ö ş k ' t e y i y o r u m " demiş olabihr. O k t a y Akbal dahil, ahbaplar da o n u " Ö ğ l e yemeklerini İ n ö n ü ile birlikte y i y o r m u ş " tarzında anlayıp çevreye anlatmış olabilirler. K o n u , ü s t ü n d e b u n c a durul m a y a d e ğ m e z bir ayrıntıdır. O n u b ö y l e s i n e v u r g u l a y ı ş ı m , k o n u ş u r k e n ufok bir dikkatsizlik, bir dil sürçmesi ya da üstü kapalı bir ö v ü n m e vesile-
22i_
sinin, ç o k d a h a can alacak ö n e m d e k i tarihsel o l g u l a n n bile kulaktan kula ğ a , kuşaktan k u ş a ğ a iletilişinde akim almayacağı b o y u t l a r d a tahrife uğra yıp, yersiz d e ğ e r yargılarına ve sapmalara yol açabileceğini d ü ş ü n d ü ğ ü m den di r. A t a ç ' ı n o l u p bitenlere u y g u n d ü ş m e y e n sofra ö y k ü s ü n ü n , Oktay Alcbal'ın yıllar sonra 1 9 9 2 ' d e dizi halinde ö z e t olarak Milliyet'yayımlana cak Babıâli'de 50 Tıl adlı yapıtında 1 0 N i s a n ' d a yinelendiğini g ö r m e k b e ni biraz şaşırtmayacak değildi. Vazar ( 1 2 Eylül 1 9 8 0 ertesi milletvekili) Rüştü Ş a r d a ğ kırk yıl sonra Güneş gazetesindeki köşesinde Nurullah Ataç'a d a değinecekti: (3 Mayıs 1 9 8 7 - Pazar eki) " 1 9 5 0 seçimlerinden ö n c e î s m e t İ n ö n ü ' y l e birlikte rahmetU Ataç d o s t u m da İzmir'e gelir. Biraz ezik, ' Ş a r d a ğ ' dedi. 'Kendi ken dimi bazen eleştiriyorum. K ö ş k t e görev aldım. S u ç m u ? diye. A m a ne var b u n d a . B e n İ n ö n ü ' n ü n yanına namuslu bir seçim yasasını çıkarttıktan ve d o s d o ğ r u uygulanacağına inandıktan sonra yaklaştım.' Yanıtım şu o l m u ş t u :
222
" Y e r d e n g ö ğ e kadar haklısın. İ n ö n ü b ü y ü k insan. Milh Şef^liğin kafta nını silkeleyip attı. Kendini yıkacak olan bir s e ç i m e gidiyor. B e n s e n d e n farklı olarak u y g u l a m a n ı n s o n u c u n u b e k l i y o r u m . " ^ Ş u var İd, A t a ç ' ı n atanışı " n a m u s l u bir seçim yasasP'nın çıkmasından ; ö n c e , a n ı m s a d ı ğ ı m kadarı ile, eski Milli E ğ i t i m bakanı H a s a n Ali Yücel'in telkini ve d a h a yüksek bir k a d r o d a n o n a aylık aldırmak ü z e r e aracılığını esirgememesi ile gerçekleşmişri. A t a ç , lise ö ğ r e t m e n i ' i d i . Attila İlhan'ın " A t a ç , İ n ö n ü ' n ü n g ö z d e bir adamıydı... Partinin kültür işlerinde ö n c m h s ö z sahibi i d i " (Attila İlhan, Htmgi Atatürk, 1 9 8 2 , sayfa 6 0 ) , yollu yargısı d a , g ö r e b i l d i ğ i m kadarıyla, İ n ö n ü - A t a ç ilfşkisini gerçek leri aşırı ö l ç ü d e aşacak b i ç i m d e a b a r t m a k t a d ı r . Partinin k ü l t ü r işlerine olan katkısı ise, k a n ı m c a hiç y o k t u . Kahtımsal ufak bir p ü r ü z o l d u ğ u anlaşılan ara sıra kekeleyişleri, Ataç'ı tatlı yarenliklerinden a l ı k o y m u y o r d u . K a l e m ' d e k i ö ğ l e soframızın havasını renklendirdiği k u ş k u s u z d u . S ı r a d a n g e ç e n binbir k o n u a r a s ı n d a Yahya Kemal ayrı bir yer t u t u y o r d u . Ü n l ü o z a n ı n Madrit Büyüicelçiliği günlerini canlandıran öykülerden biri, o n u n O s m a n l ı tarihi üzerindeki geniş kap samlı bilgisini, ö b ü r ü b o ğ a z ı n a d ü ş k ü n l ü ğ ü n ü v u r g u l a m a k t a idi. G ü v e n m e k t u b u n u n s u n u l d u ğ u ü ç - b e ş dakikalık k u r a , beylik t ö r e n birince. Kral Alfons p r o t o k o l ü bir yana bırakıp, Beyath'yı birkaç saat y a n ı n d a alıkoy m u ş ; kendisinin de t u t k u n u ya d a u z m a n ı o l d u ğ u O s m a n l ı tarihinin d e rinliklerine biriikte balıklama dalmışlar. A ğ z ı n ı ü tadını p e k bilen Yahya K e m a l , fırsat b u l d u k ç a gittiği kalbu rüstü M a d r i t lokantalarından birinde, imrenilecek iştah göıdintüsü içinde hapır h u p u r ya d a şapır ş u p u r karnını d o y u r u r k e n , k o m ş u m a s a l a r d a n
birinde o t u r a n bir başka m ü ş t e r i , p a t r o n u çağırarak s o r m u ş : " B u zat, ye meklerinizin nefasetini r e k l a m e t m e k için p a r a ile t u t u l m u ş bir görevli m i ? " O s m a n l ı c a n ı n , dolayısıyla T ü r k ç e n i n ü z e r i n d e k i e g e m e n l i ğ i kuşku g ö t ü r m e y e n Yahya K e m a l B e y a t h ' n ı n , yine b i r g ü n K a l e m s o f r a m ı z d a ko n u ş u l u r k e n , belki Ü s k ü p l ü o l u ş u n a b a ğ l a n a b i l e c e k bir deyiş tarzına o l d u m . L a f arasında s ö z ü n ü ettiği bir tanıdığının ağır sayılabüecek saldırıya uğrayışını anlatırken, b u n u " A r k a s ı n d a n 'serseri' çağırdılar" m i n d e dile getirmesi y a d ı r g a n m a y a c a k gibi değildi. İ s t a n b u l ağzı ile kasından 'serseri' diye ç a ğ ı r d ı l a r " şekh herhalde d a h a kabul g ö r ü r d ü .
tanık sözlü biçi "Ar
1948 HER ŞEYE RAĞMEN DEMOKRASİYİ SÜRDÜRME inönü'nün
I Güneydoğu
Gezisi
2
224
' 1 Ş u b a t ' t a beyaz trenle A d a n a ' y a hareket ettik. B u n d a n önceki gezi d e o l d u ğ u g i b i , M u ğ l a D e m o k r a t Parti milletvekih N u r i Ö z s a n d o s t u m u z , K o c a e l i milletvekili N i h a t E r i m ' l e birlikte yolcular arasında idiler. Seyhan b ö l g e s i n d e k i s o n sel afetinin yaptığı zararlarla ahnacak ö n l e m l e r g ü n ü n k o n u s u idi. Yanı sıra T a r s u s , M e r s i n , Malatya, E l a z ı ğ , Diyarbakır ziyaret edildi. İTer yerde iki partiden yurttaşlarla g ö r ü ş ü l d ü . Y o l c u l u ğ u m u z u n altıncı g ü n ü akşamı alınan bir h a b e r d e n D P içinde k a p a n m ı ş g ö züyle bakılan bunalımın yeniden depreştiği anlaşılıyordu. Celal Bayar Par ti Meclis G r u b u B a ş k a n l ı ğ ı ' n d a n yeniden çekilmiş, İ z m i r ' d e E g e B ö l g e s i D e m o k r a t l a r ı n a seslenerek yaptığı u z u n k o n u ş m a d a son olayların iç y ü z ü nü açıklamıştı. O akşam trenin y e m e k s a l o n u n d a N u r i Ö z s a n d u r g u n d u , ü z g ü n d ü . Bir ara İ n ö n ü ' n ü n o n u b a b a seveceniiğiyle a v u t t u ğ u n u d u y d u k : " M e r a k e t m e N u r i B e y , hep,si gelir g e ç e r , d ü z e l i r . " Y e m e k bitince ikisi birlikte kalkıp, İ n ö n ü ' n ü n özel s a l o n u n a geçtiler. D a h a sonra u ğ r a d ı ğ ı m ı z T u n c e l i , Pertek, Sürt, B a t m a n , R a m a n , Bis mil, (yeniden) Diyarbakır, G a z i a n t e p , C e y h a n , ( y e n i d e n ) A d a n a (İncirköy yakınındaki sismik y ö n t e m l e petrol araştırmaları) ve M a r a ş ' t a ü z e r i n d e d u r u l a n su taşkını ve petrol konuları dışında, her iki partiden olanlarla alı ş a g e l d i ğ i m i z buluşmalara tanıklık ettik. M T A ' m n petrol a r a m a ve ü r e t m e alanındaki çalışmalarının ticari de ğerdeki ilk verimli s o n u c u sayılan R a m a n 8 k u y u s u n d a n petrol elde edilişi b u geziye rastlamış; ülke çapında sevindirici o l m u ş t u . B u kuyu T ü r k i y e ' d e kırk yıl sonra bile petrol verecek nadir özellikte idi.
D i n l e d i k l e r i m i z i n hepsi petrol a ç ı s m d a n g e l e c e ğ i m i z i n u m u t verici ol d u ğ u izlenimini bu'akıyordu. N e yazdc ki, lark yd sonra d a talihin bize g ü l d ü ğ ü n ü göremeyecektik. Bitlis yolu ü z e r i n d e Baykan ilçesi, yamaçları b o d u r çamlarla süslü, ca na yalan bir vadinin tepesinde. Y o l u n k e n a r ı n d a kurulmaya başlayan yeni kasabaya ö r n e k o l m a k üzere yapılan s e k i z - o n g ü z e l m e m u r evi, d a h a biti rilmemiş. Evlerin mimarı olan sevimli bir g e n ç açıklamada b u l u n d u . B u arada K a l e m ' i m i z kâtiplerinden İMülkiyeli Ö z h a n ' ı n arkadaşı olan B a y k a n K a y m a k a m ı , ayaküstü dert yandı. D o ğ u ' d a k i h i z m e t i n i n s o n a ermesini ip le çekiyor; Batı'ya alınması için çareler arıyor. Ç e v r e , d o ğ a olarak şirin. Yeni evler d e hiç fena değil. B ö y l e bir yerde g ö r e v alacak bir Avrupalı k a y m a k a m hayal e d i y o r u m . K e n d i n i yararlı b i ç i m d e oyalayacak neler bul m a z ? K a s a b a n ı n , yöredeki köylerin etnografık y ö n d e n incelenmesi. B ö l g e n i n florası, f a u n a s ı . B u n l a r l a ilgili k o l e k s i y o n l a r . J e o l o j i k b a k ı m d a n araştırmalar. S u g e t i r m e k için olanaklar y a r a t m a . Avcılık; kışın belki ka yakçılık. B i z i m k a y m a k a m g e n ç yaşında b u r a d a sıkıntıdan patlıyor; avun m a k için radyo ile Tekel İdaresi m a m u l l e r i n d e n başka şey bulamıyor. T e levizyonun g e l m e s i n e daha o n yıldan ç o k var. B u g e z i d e n a l ı k o y d u ğ u m bir başka anı G a z i a n t e p ' e vardığımız gün -ar tık tiryakfsi h a h n e g e l d i ğ i m i z d e m o k r a s i g ö s t e r i l e r i n d e n olarak- sokaklarda dağıtılan T ü r k i y e Sosyalist E m e k ç i ve K ö y l ü Partisi'nin bir tanesini saldadığım G a z i a n t e p kolu açılış bildirisi idi.
Amerikan
II Tarâtvm
Hızlanıyor
Yardım terribinden yeni alınmış d ö r t denizaltı gemisini, 2 0 M a y ı s ' t a İ s t a n b u l ' a gelen İ n ö n ü dc g e z d i . Geçirdiği ameliyattan sonra Sultanah m e t ' t e k i e v i n d e d i n l e n e n P e k e r ' i - h ü k ü m e t t e n ayrılışından beri- İ n ö n ü ' n ü n ilk kez yoklayışı o g ü n l e r e rastlivordu. Sürarie ilerleyen yol yapımı ve ü ç - d ö r t saatte gidilebilecek hale gelmiş olan A n k a r a - K o n y a y o l u n u n bitirilişi dolayısıyla, A m e r i k a Yollar Dairesi b a ş k a n y a r d ı m c ı s ı M r . H i l t s , k a r a y o l l a r ı n d a T ü r k m ü h e n d i s ve fen adamlarının elde ettikleri başarının m ü k e m m e l o l d u ğ u n u ülkesine bildir d i ğ i n i a n l a ü y o r d ı ı . B i r k a ç g ü n s o n r a , bu z a t , yeni yılda açılacak olan 1 8 . 0 0 0 bin k i l o m e t r e y o l u n O r t a d o ğ u ' d a ö n e m l i bir rol o y n a y a c a ğ ı n ı sözlerine ekliyordu. Türkiye'ye çeşitli aralıklarla geliş gidişlerinin ikisinde Mr. Hilts'i İ n ö n ü kabul etri. Bu g ö r ü ş m e l e r d e , yol yapımı k o n u s u n d a cynın tekrarladığını
a n ı m s a d ı ğ ı m iki belli başlı ö ğ ü t l e m e s i vardı. Bideşik A m e r i k a ' d a geçirilmiş deneyintlere d a y a n a n ö ğ ü d e m e l e r d e n birincisi şu idi: T ü r k i y e , yol atılı m ı n d a bir çırpıda en ç o ğ u n u yapayım diye g ü c ü n ü aşacak hırsa kendini kaptırmasın; ikincisi, yolların kentlerle kasabaların içinden g e ç e n kısımla rında iki yandaki arazinin kamulaştırılması için bir an ö n c e tedbir alsın. îlerde 1 9 5 0 sonrası M e n d e r e s , Demirci ve Özal gibi başbakanlar buy rukları altındaki B a n k n o t M a t b a a s ı ' n ı üç-beş yıl o l a ğ a n ü s t ü hızla çalıştıra rak " g ö r ü l m e m i ş " kalkınma sağlamaya yeltenmeleri s o n u c u , elleri ile ya rattıkları enflasyona on yılda bir kurban o l d u k ç a , ya d a m e m l e k e t i
kurban
ettikçe, Mr. Hilts'in bu ölçülü gelişmeye d e ğ g i n ö ğ ü t l e m e s i n i n değerini anımsayarak, kulaklarını çınlatacaktım. O teknisyen idi, polirikacı değil.
• 1 9 4 8 ' i n 17 M a r t ' ı n d a
B a ş k a n T r u m a n " R u s y a ' y a karşı A m e r i k a ' d a
z o r u n l u askerlik y ö n t e m i b a ş l a t m a y ı " istediğini söyleyerek, d ü n y a duru m u n u n nezaketini herkese d u y u r m u ş t u . Amerika Senatosu Türkiye ile Yunanistan'a 2 7 5 milyon dolarlık bir yar
Spcakinjj Fi'ankly-Adh kitabında (sayfa 3 0 5 ) "askeri gereç sağlamakta haklı idik. T ü r k h ü k ü m e t i n i n ve Yunan Krallığı'nın eşi g ö r ü l m e d i k ö z g ü r ve d e m o k r a t i k h ü k ü m e t örnekleri oldukları hakkında karar vermek z o r u n d a değildik. C) devletlerin iç işlerine k a r ı ş m ı y o r d u k , " demişti. Ü l k e m i z d e çok partili yaşa ma geçişte d o s t desJetlerin telkinlerinin, hatta katkılarının etkisi o l d u ğ u sa vında bulunanlara, sanki B u r n s , gerçeğin öyle olmadığını anlatıyordu. dım kabul etti. Dışişleri Bakanı J a m e s F. B u r n s 1 9 4 7 ' d e basılan
III inönü'nün
Mııhakfct
Liderleri
ile Görüşme
Notları
D ö r t g ü n s o n r a . H a s a n Saka başkanlıktan çekildi. O g ü n İ n ö n ü ' n ü n b u çekilme dolayısıyla muhalefet önderieriyle yaptı ğı temasları kendi notlarından o k u y a l ı m :
8 Flaziran 1948 Saat 22.30'da Fuat Hulusi Demirelli'yi kabul eltim. Başbakanın istilasın dan malumat verdim. Çolduk parrisiyle temaslarım neticesinde yeni hükümetin yine Hasan Sa-
ka'ya teveccüh edecek göründüğünü söyledim. Bir tav.siycsi olup olmadığını sordum. Hükümetin teşkili "yüksek h u k u k u n u z d a n " olduğunu söyleyerek verdiğim malumata teşekkür etri ve hüküraerin muktedir arkadaşlardan teşkil edilmesi temennisinde bulundu. Demokrat Parti Başkanı Celal Bayar'la görüşmek lüzumunu ima etmek is tedi. C'elal Bey'le görüşmek imkânından daima memnuniyede isütâde edeceği mi söyledikten sonra, meclis grubu başkam olarak hükümet işlerini görüşmek te bana muhatap olduğunu, hatta kendisinden sonra Müstakil Demokrat Parri Grubu başkamın kabul edeceğimi ilave etrim. Kendi partilerinin tüzükleri yani parti gruplarının meclis dışındaki bir te şekkülün altında bulunması keyfiyetini doğru bulmadığım üzerinde kısa bir münakaşa geçti. Bundan sonra .seçim kanununa girecek seçim suçlan üzerinde Halk Partisi Grubu'nıın prensip karan üzerinde malumat verdim. Fanniyetli seçim için elzem olan şartlann temin edilmekte olduğunu söyleyerek seçim kanununun müşterek gayretle ivi bir halde çıkmasını ve partilerin seçime işti rak etmek vazifesini göz önünde tutmalarını haurlatnm. Kabul edilen prensip kararlan üzerinde ihtirazi kayıdar' dcrnieyan etti \e seçime iştirak işinde idare kurullarının karar vereceğini söyledi.
• Saat 23:00'te Müstakil Demokrat Parti Grubu Sekreteri Alımet 'I'ahtakılıç'la görüştüm. Başbakanın istilası üzerinde bir mütalaa söylemedi. Yalnız buğday ihracı üzerinde okunan müfettişler raporunun kabine içinde huzur suzluğa sebep olduğuıuın hissedildiğini, bunun mu kabine tebeddülüne sebep gösterildiğini sordu. Başbakanın böyle hususi bir sebep söylemediğini bildirdim ve istitânameyi de kendisine gösterdim. Tekrar Hasan Saka'nın intihabı mevzuu üzerine ma lumat ister gibi göründüğünü zannettiğim için isuşarelerim nericesinde reyle rin onun.üzerinde toplandığını ilâde eyledim. Seçim kanunu üzerine Idalk Parti.si Grup kararı hakkında ona da malumat verdim. Perşembe günü onların da bir toplantısı olduğunu ve neticesini arzu edersem bana da söyleyeceğini bildirdi. Parrilerin yapıcı bir zihniyede-çalışmalanııı tavsiye etrim. Ayrıldık. 18 Temmuz'da Nihat lüım vasıtasıyla Ahmet Emin Yalman mülakat talep etü. Saat IS'te Nihat Erim hazır olduğu halde kendisini kabul ettim. Demokrat Parti'nin seçime girmemesi ve Bayar'm hareketi hakkındaki tenkitleri üzerine da\'et olunmuş \'e Bay Bayar'la görüşmüş. Bay Bayar'da inti bah hasıl olduğu, sükûnetle kendisini ikna yolu tutulursa hatasından döneceği kanaatında bulunuvor. Benimle görüşmcvi arzu cdi\ornuış, çağırırsam mem1
Çekinceler.
mm olacakmış, da\ct etmemi ısratla telkin etti. Yanlarında, yarın öğle yemeği ne da\-et ettim. Ray Bayar memıuınivetle nunalakat ee\abı verdi.
• 19 TemniLiz Pazartesi
-'2,s'
Sabahleyin Kudret gazetesinde Demokrat Parti'nin seçime girmeyeceğini gösteren beyannamesini okudum. Bu kat'i e m r i vaki teşebbiisii tabii beni in kisara uğratn. Saat 13:30'da Bay Bayar'la yemeğe oturdtık. Politika olarak dış vaziyet üzerinde konuştuk. Vaziyet hakkında malumat almak istiyordu. Cihan vaziyeti üzerinde bilinen ha\adi.sleri \ e mütalaaları kar şılıklı söyledik. İç politika üzerinde sözü o açn. Millet Partisi'nin teşekkül ettiğini ve per şembe günü Mareşalin beyannamesini \'ereceğini sö)'ledi. Partinin programını; nizamnamesini görmüş. Liberal, milliyetçi, muhafazakâr olarak hülasa ediyor. Muhafazakâr sözünden inkılapların mııhatâzası mı, inkılaplar devrinden evvele a\detin mi kastedildiğini merak ediyor. Dış politikalarını nasıl ifade edeceklerini de beyannameden öğrenmek istiyor. Mareşalin liberal olmasını anlayamıyor. Bu sözlere ben az karışum. Ve kendisinin bu konuda hararedi olduğunu zannettim. Söz buradan iç politikaya girmiş olunca. Demokrat Parti'nin kanun içinde bir tekamül yolu takip etmesindeki faydadan bahsettim. Seçim kanunu üzerin deki münakaşa yüzünden seçimlere girmemek gibi hareketlerin memlekette hu zuru ve sulhu bozacak neticeler \ermesinden endişe gösterdim. Zorla kanun kabul ettirmek \ e kanunların tatbikatına mani olmak gibi hareketlerin, kanun içinde çalışmak telakki edilmesinin güç olacağını \e \atandaşlarda böyle telkin lerin mahzurlar meydana getirmemesinin mümkün olamayacağını anlatmaya çalışnm. Hatalı yollardan d()iımck için çareler bulunmasını telkin etmek istedim. Yumuşak \e ga\'el dikkatli ifadelerle sövlediğim bu fikirler karşısında, a\'nı üslûp ile kendilerini müdafaa e t m e \ e çalıştı \e seçime iştirak meselesinde cmr-i \akiin kati olduğunu \ e kendilerinin se\irci kalacaklarını ifade etti. Partilere kanun içinde çalışmalarını tavsiye etmekten \e \anlış hareketlerin mahzurlarının mem leketin takati içinde kalmasını t e m e n n i e t m e k t e n başka bir şey vapamadığımı sö\ledim. İ\'i se\Mİıat ve ali\'et temenni etlerek a\'rıldını. Hulasa: Kanunun, emniyetli bir .seçim için elzem olan şartlan verdiğine dair sözle rim, onun üzerinde hiçbir tesir vapmatlı. Seçime girmemek karanın kati olarak anlatu'or. Millet Partisi ile zihnen çok meşguldür.
IV Tarihçi
Toynhce - Genç Diplomat
Wilson
İ n ö n ü ' n ü n kabul ettiği tarihçi d ' o v n b e e ' n i n , \'uttiçinde yaptığı inceleme
gezilerinden sonra \'erdiği d e m e ç t e " k ö y l ü ile kentli arasında büyük uçu r u m açmışsınız. Buluşabildiğim erkek \ e kadınlar arasında Batılılığı ö z ü m .semeyi h a z m e d e n K i n i ş tipler g ö r d ü m " gibi sözleri dikkati çekiyordu. C u m h u r b a ş k a n ı ile g ö r ü ş m e l e r i n d e ele alınan değişik k o n u l a r arasında T o v n b e e , bir ilginç g ö z l e m i üzerindeki d ü ş ü n c e s i n i d e ortaya k o v d u ; D o ğ u ' d a d e m o k r a s i n i n o l u p o l a m a y a c a ğ ı n o k t a s ı n d a kuşkusu b u l u n d u ğ u n u dile g e t i r d i . T e r e d d ü d ü n ü n n e r e d e n kaynaklandığını şöyle açıkladı; D o ğ u ' d a iktidara g e l e n , allem ediyor, kallem ediyor, bir d a h a g i t m e y e ya naşmıyordu. İki )'il s o n r a , 14 Ma)'is 1 9 5 0 seçimlerini yaşayışımızın a r d ı n d a n , T o y n b e e ' n i n d e ğ e r l e n d i r m e s i n i merakla bekleyecektim. G e c i k m e y e c e k olan o d e ğ e r l e n d i r m e , Türkiye'nin g ö ğ s ü n ü kabartacak yargıyı içerecekti. Jvlarshall Yöneticisi H o F f m a n ' m g ö r ü ş ü ise şu idi; " T ü r k i y e en ç o k yardımı hak e d e n bir ü l k e d i r . " Başkan T r u m a n da, yardım k o n u s u n d a " T ü r k ulusu bu fırsattan yararlanmıştır" tarzında izlenimini açıklıyordu. O g ü n l e r d e İ n ö n ü ' n ü n kabul ettiği y a b a n c ı d o s t l a r a r a s m d a C h u r chill'in özel tabibi L o r d M o r a n ile M o r a n ' m o ğ l u J o h n Wilson vardı. Wils o n , bir süre ö n c e İngiltere'nin Ankara Büyükelçiliği ü ç ü n c ü kâtipliğine a t a n d ı ğ ı n d a , C h u r c h i l l ' d e n getirdiği bir salık verme m e k t u b u n u s u n m a k üzere İnönü'yle g ö r ü ş m ü ş t ü . D a h a s o n r a , L o r d M o r a n , o ğ l u n u g ö r m e k üzere Ankara'ya gelmişti. Wilson'la, İnönü'yü ilk ziyaretinden beri ahbaplık ediyorduk. Bir g ü n k o n u ş m a sırasında VVilson, birlikte İ n ö n ü ' n ü n ö z g e ç m i şini kapsayacak bir kitap kaleme almamızı önerdi. B u n u , u y g u n bir zaman da kendisine arz ettiğim İnönü olumlu o l u m s u z hiçbir tepki g ö s t e r m e d i . Belki, İ n ö n ü , bu tür fırsatlardan yararlanmasını bilmiyordu. Oysa o n u n ye rinde örneğin Bayar gibi dinamik bir politikacı, kim bilir bu olanağı ne gü zel kullanır; sanırım özel bivograhcisi Cemal Kutay'ı seferber ederdi. Yaklaşık o n altı )'il g e ç e c e k ; 2 7 Mayıs yönerimi yaptığı seçimlerin ar d ı n d a n sona erecekti. Kıbrıs bunalımının birkaç kez erişeceği d o r u k l a r d a n birinin d a h a o l u ş t u ğ u 1 9 6 1 - 1 9 6 5 arası İ n ö n ü başkanlığındaki yaklaşık üç vıl üç av süren karma h ü k ü m e t l e r d ö n e m i yaşanacaktı. Başbakanlık m ü s teşarı b u l u n d u ğ u m o stı-ada bir g ü n ( 1 5 O c a k 1 9 6 5 ) o d a m a g e l e n I^ışişleri genel sekreter yardımcısı Büyükelçi Ali Binkaya, İ n ö n ü ' n ü n N o b e l Barış Ö d ü l ü için aday g ö s t e r i l m e s i n i n s ö z kontısu o l d u ğ u n u söyleyerek, b u n u u y g u n g ö r ü p g ö r m e y e c e k l e r i n i n k e n d i s i n d e n s o r u l m a s ı n ı diledi. A r z e t t i ğ i m d e , İ n ö n ü ' n ü n yanıtı pek kısa o l d u : " H e v e s l i d e ğ i h m . " Yakla şık yirmi b e ş yıl s o n r a bir b a ş k a b a ş b a k a n ı n b u n a h e v e s e t t i ğ i , a m a hevesinin k u r s a ğ ı n d a kaldığı görülecekti; T u r g u t Ö z a l ' ı n . . .
22';
1949 'MİLLİ HUSUMET"
B,
230
I Dış Tehlike
Olasılığı
' i l i m k u r u l u n u n hazırlayıp, Bakanlar K u r u l u ' n u n H a l k Partisi Meclis G m b u ' n a s u n d u ğ u yeni seçim k a n u n u tasarısında yer alan adli g ü v e n c e iP kesine g r u p t a en şicldetli karşı çıkış, yargıçların böyle işlere karıştırılmama sı gerektiği fikrini savunan F e r i d u n Fikri D ü ş ü n s e l ' d e n geldi. B a ş b a k a n G ü n a l t a y ise, tasarının kabul e d i l m e m e s i halinde çekileceğini bildirdi. B ö y l e c e , aralık a y m m ilk haftası içinde yeni tasarı g r u p ç a kabul o l u n d u , 1 6 Ş u b a t ' t a kanunlaştı. N i s a n ortasında çıktığımız g e z i d e , dolaşılan yerler arasında Ç a n k ı r ı , Ç e r k e ş , K u r ş u n l u , İ l g a z , K a s t a m o n u , A r a ç ve S i n o p vardı. K a s t a m o n u Vali K o n a ğ ı ' n d a k i akşam y e m e ğ i n e ilin adli ö r g ü t ü n d e n olanlar d a çağrıl mıştı. B u belki de s o n zamanların çok s ö z ü edilen " s e ç i m l e r d e adli temi n a t " k o n u s u ü z e r i n d e teklifsizce fikir d e ğ i ş t o k u ş u içindi. Adhyecilerle s ö z d e n s ö z e atlandı. Bir ara î n ö n ü ç o k parrili yaşama gireli beri âdet hali ne gelen türlü suçlamalar a r a s m d a kendisinin b ü y ü k servetler e d i n d i ğ i n e d e ğ g i n b u l u n a n a ilişti. " B e n icraatım esnasında D ü y u n u U m u m i y e gibi bir idareye son vermişimdir. Servet y a p m a k aklımdan geçseydi, D ü y u n u U m u m i y e ' n i n kaldırılması vesilesini firsat b i l i r d i m . " K o n u ş m a n ı n bu s o n kısmı, her aybaşı A t a t ü r k ' ü n kendi m a a ş ı n d a n Başbakan i n ö n ü ' y e para yardımı olarak İş Bankası'ndaki 2 numaralı hesa ba 2 . 0 0 0 lira aktarmasının hikmetini insana yeterince anlatıyordu. K a s t a m o n u ' d a halka .seslenirken belirtriği ü z e r e , İ n ö n ü ' y e g ö r e Türki ye'nin karşısında b u l u n d u ğ u i h t i m a l l e r d e n ve tehlikelerden esenlikle çık masının ilk şartı "\'atandaşlar arasında d ü ş m a n l ı k o l m a m a s ı , beşinci kol te şebbüslerinin b ü t ü n vatandaşlar tarafindan muvaffakiy etsizi iğe uğratılaca ğının b i l i n m e s i " idi.
B u " i h t i m a l ve tehlikeler"in t a n ı n m ı ş , yetkili bir yabancı askeri yazarca nasıl d ü ş ü n ü l d ü ğ ü n ü g ö r m e k ü z e r e , G . F. E l i o t ' m 1 9 4 9 ' u n ü ç ü n c ü ayın da ya)'imladığı IfRussia Strikesndh yapıtının çevirisinden şu b ö l ü m ü oku yalım d " H u l a s a e d e c e k olursak: Türkiye O r t a d o ğ u ' n u n anahtarıdır. T ü r k i y e , S o v y e t kuvvetleri tarafindan 1 9 4 9 yılı i ç i n d e , aynı z a m a n d a k u z e y d o ğ u d a n d a o l m a s a bile, k u z e y b a t ı ' d a n ( B o ğ a z l a r ' m ö t e s i n d e n ) muvaffaki yetle istila edilebilir. 1 9 5 0 senesinde ise, muvaffakiyet ü m i d i çok azalır. Ç ü n k ü , o z a m a n a kadar Türkler mukabil t a a r r u z için h e m iyi teçhiz olun m u ş kuvvetlere ve h e m dc daha iyi bir hava s a v u n m a s ı n a malik olacaktır. K e z a , 1 9 5 0 senesine kadar halen k o n u ş m a safhasında olan Basra Körfezi b ö l g e s i n i n m ü d a f a a s ı n a ait İ n g i h z - A m e r i k a n m ü ş t e r e k planı t a m a m l a n m ı ş bulunacaktır. 1 9 5 0 senesine kadar İngilizler'in emrindeki D o ğ u Afrika kı talarının sayısı m u h t e m e l e n m ü h i m m i k t a r d a artmış olacak ve İngiltere A d a l a n ' y l a A m e r i k a ' d a d a d e n i z aşırı h a r e k â t için elde b u l u n a c a k kara kuvvetlerinin hacmi artacaktır. N i h a y e t 1 9 5 0 yılına kadar Y u g o s l a v y a ' n ı n ve g e r e k s e İsrail'in alacakları d u r u m haklcında d a h a sarih bir fikre sahip b u l u n u l m u ş olacak ve o n a g ö r e planlarımızı y a p a b i l e c e ğ i z . B u itibarla genel olarak ş u n u söyleyebiliriz ki, Sovyetler Birliği Ort a d o ğ u n u n m ü h i m bir kısmını ele g e ç i r m e k için 1 9 4 9 yılında o l d u k ç a bü yük bir şansa malik olacak, takat 1 9 5 0 yılında bu b a k ı m d a n şansları azala caktır."
• 3 0 H a z i r a n 1 9 4 9 ' d a D e m o k r a t Parti b ü y ü k k o n g r e s i n c e JVIİlli A n d adıyla alınan karar, o n u tehdit edici ve kışkırtıcı nitelikte bulanlarca Milli H u s u m e t Andı olarak anılacaktı. A n t t a siyasi hak ve hürriyetlerin kullanılmasına ve milli hâkimiyet esas larının t a h a k k u k t m a e n g e l o l u n m a m a s ı istenerek, b u n a ters d ü ş e n l e r i n Milli H u s u m e t ' e uğratılacakları bUdiriliyordu.
• ITusumet A n d ı ' n d a n s o n r a çıktığımız ilk g e z i d e (6 T e m m u z ) S i \ a s , A m a s y a , T o k a t ve E r z i n c a n illerine uğradık. Özenli, ağırbaşlı giyimi kuşa mı, pasaklılık ve rüküşlük kadar, sonradan g ö r m ü ş l ü k t e n d e uzak t u t u m u T ü r k ç e s i , Eğer 119.^
Rusya
Taarruz
Ederse,
çev. Kur. A l b , C e m a l A y d ı n b l p , 1949 s a y f a
231
ile Bayan İ n ö n ü , ç o ğ u gezilerimizde o l d u ğ u gibi b u n d a cia eşine yoldaşlık e d i y o r d u . D o ğ r u yanlış 1 9 4 9 ' d a bana )'aşayan d e \ i e t a d a m l a r ı m ı z ı n en Ba tılısı ya da ülkenin elli yıl ileri düşünüşlüsü gibi gelen İ n ö n ü , de\'rimlere yürekten inandığı için, t o p l u m u m u z d a kadına verilmesi g e r e k e n yeri, ken di aile yaşantısında yâra \'e ağyara her fırsatta göstermeyi ö d e v biliyordu.
înönü
Üzerinde
II Birkaç Değerlendirme
Daha
İ n ö n ü ' n ü n çok g e n ç k e n başlayan kitaba d ü ş k ü n l ü ğ ü , Y e m e n ' d e kol a ğ a s ı iken İ z z e t P a ş a k u m a n d a s ı n d a k i Kuvay-ı U m u m i y e ' n i n
Erkân-ı
H a r p reisi b u l u n d u ğ u sırada dinlediği plaklarla tattığı A v r u p a musikisi zevkini biteviye geliştirmesi; kırk yedi yaşından s o n r a İngilizce ö ğ r e n m e s i ; c u m h u r b a ş k a n ı iken viyolonsel m e ş k edip fizik ve kimya^ dersi ahşı; bir Yalova g e z i s i n d e ( 1 9 4 3 Ş u b a t ' ı ) b ü t ü n b o ş z a m a n ı n d a iMılli E ğ i t i m Bakanlığı'nın T ü r k ç e y e çevrilmiş "BClasikler" dizisinde yer alan eski Yunan yapıtlarının t ü m ü n ü h a t m e d i ş i ; y a h u t o r m a n içindeki ağaçların türlerini ayırt e d e b i l m e k ü z e r e adlarını b e l l e m e s i ; o l a n a k b u l d u k ç a s e v d i ğ i s p o r -•^-^
o l a n ata b i n m e k t e n geri kalmayışı; d a h a başkalarının yanı sıra, ö r n e ğ i n A m e r i k a ' n ı n Forcign
^^ân-j-dergisini her ay ciddi bir okul öğrencisi titiz
liği ile başından s o n u n a d e k sindire sindire a n l a m a y a çalışarak o k u m a s ı ; satranç, bilardo o y n a m a s ı ; ileri yaşlarında bile çivileme d e n i z e girişi; ken dini yetiştirme ve eksik g ö r d ü ğ ü yanlarını b ü t ü n l e m e y o l u n d a a z i m l e ara lıksız y ü r ü m e s i , hep bilinen şeylerdir. İ n ö n ü ' y e yöneltilen eleştirilerin pek bollaştığı g ü n l e r d e idi. R o b e r t K o l e j ' d e n a r k a d a ş ı m m a k i n e yüksek m ü hendisi Fazıl Zobu'dan-^, kendinin mi bir başkasının mı b u l u ş u o l d u ğ u n u s o r m a d ı ğ ı m bir nitelendirme d u y m u ş t u m . B u niteleyişe g ö r e , ç a p a vuru lursa, İ n ö n ü bir " t ü m e n k o m u t a n ı " idi. Kalibre s a p t a m a d a , askeri rütbe leri s u n m a ve d e ğ e r l e n d i r m e d e yetki ve y e t e n e ğ i m o l m a d ı ğ ı için, t ü m e n k o m u t a n ı n ı n düzeyini k e s t i r e m e m elbette. A m a , sanırım, İ n ö n ü ' y ü kırat ça t ü m e n k o m u t a n ı n d a n biraz ileride sayanların bu g ö r ü ş l e r i , a z d a olsa. Otuz beş yıl sonra S o s y a l D e m o k r a s i ( S O D E P ) Partisi B a ş k a n ı Prof. Erdal inönü ba basının fizik v e k i m y a y a karşı o l a n ilgisi için ş ö y l e d i y e c e k t i ; " H a r p O k u l u ' n d a y k e n d e k i m y a y a meraklı imiş... C u m h u r b a ş k a n l ı ğ ı K ö ş k ü ' n ü n bir o d a s ı n a bir fizik-kimya laboratuvarı kurmuşlardı.... H a t t a b u . D e m o k r a t Parti k u r u l d u k t a n sonra bir eleştiri v e a l a y konusu olmuştur. ' K o s k o c a bir c u m h u r b a ş k a n ı e v i n d e o y n a m a k i ç i n böyle masraflara girişti' diye. Fakat, o gerçekten öğrenmek istemişti." gazetesi, 27 Eylül 1984). 1960'lı y ı l l a r d a istanbul S a n a y i O d a s ı b a ş k a n ı .
{Cumhuriyet
belki o n u n yukarıda sıraladığını ö d e v dışı uğraşların hakkından gelebilme sine d e d a y a n m a k t a idi. S a ğ l ı ğ ı n d a ya da i k t i d a r d a k i İ n ö n ü ' y e acı eleştiriler y ö n e t e n l e r d e n epeycesi, yıllar s o n r a o n u d a h a o l u m l u g ö z l e g ö r m e d e sanki birbirleriyle yarış edeceklerdi. Özellikle devlet a d a m l ı ğ ı niteliğini vurgulayıp överek. " T ü r k i y e İ n ö n ü ayarında bir sivil aydın y e t i ş t i r m e d i " s ö z ü n ü d e , d o s tum emekli albay Selahatrin E r g i ' y e , Y a k u p Kadri K a r a o s m a n o ğ l u , C H P organı Ulus'un başyazarlığından yeni ayrıldığı; bu y ü z d e n , muhalefet ö n deri İ s m e t İ n ö n ü ile arasının belki biraz şekerrenk varsayılabilcceği g ü n lerde söylemişti. Kısacası, 6 T e m m u z ' d a çıkılan g e z i d e kayda d e ğ e r bir özellik yoktu. Yalnız, esid a h b a p N u r i Ö z s a n ' m eksikliğini duyuyorduk. Epey özelliklere g e b e olan bir başka gezimizi, ay s o n u n d a İ z m i r ' e ve dolaylarına yapacaktık. 2 9 T e m m u z akşamı A n k a r a ' d a n b i n d i ğ i m i z beyaz trende eski a h b a p N u r i Ö z s a n ' ı n y ü z ü n ü yine g ö r e m e m e y i k u ş k u s u z y a d ı r g a d ı k . İ z m i r ' e dek b ü t ü n hat b o y u n c a , halk g e ç t i ğ i m i z kentlerle kasabaların duraklarını hıncahınç d o l d u r a r a k karşılamaya g e l i y o r d u . Ertesi g e c e v a r d ı ğ ı m ı z İ z mir'in Alsancak İ s t a s y o n u ' n d a , k ö t ü bir t e s a d ü f olarak yeraltı k a b l o s u n u n y a n m a s ı n d a n , semtin elektrikleri s ö n ü v e r d i ğ i için, yakdan meşalelerin ışı ğ ı n d a t r e n d e n inildi.
III Cumhurlmşkanına
"Tuha!"
Kentin muhalefet g a z e t e l e r i n d e n birinde 31 T e m m u z sabahı çıkan ya zı " H u s u m e t A n d P ' n ı n d o l u d i z g i n u y g u l a n m a s ı n a geçildiğini gösteriyor d u . Y a z ı d a , İ z m i r ' i n tekin o l m a d ı ğ ı ihtar e d i l d i k t e n s o n r a , n e d e n i n i n açıklanmasına girişiliyor, burasının " R e c e p Peker'e siyasi m e z a r " o l d u ğ u yollu s o ğ u k ç a bir benzetiş yapılıp, asıl m a k s a d a gelinerek, İ n ö n ü ' n ü n de buralarda ç o k d o l a ş m a m a s ı salık verilivorciu. Buna ü z ü l d ü ğ ü sezilen İ n ö nü, d u y g u s u n u t e n h a d a şöyle belli etti: " G a r p C e p h e s i k u m a n d a n ı olarak g i r d i ğ i m İ z m i r ' d e , şimdi b e n d e n p a s a p o r t s o r u y o r i a r . " G e l g e l e l i m , ü z ü n tü u z u n s ü r m e d i . G a z e t e yazısının tepkisi, E g e B ö l g e s i ' n d e üç hafta kal m a m ı z biçiminde k e n d i m g ö s t e r d i . Yurtta gerek basın gerek s ö z ö z g ü r l ü ğ ü artık d o r u ğ u n a varmıştı. B u n u , 1 A ğ u s t o s tarihli Teni Asır g a z e t e s i n d e , Ç e ş m e Karargâhı'nda konuşan Ba yar'a atfedilerek yayımlanan bir d e m e ç , b ü t ü n çıplaklığıyla ortaya koyuyor du: Eski başbakan R e c e p Peker'i 8 0 . 0 0 0 kişiye yuhalatmışlardı; gerekirse bu kez İnönü'yü hem de -şaka değil- 1 8 0 . 0 0 0 kişiye yuhalatacaklardı.
233
D e m e ç , aynı tarihli " t a r a f s ı z " Cumhuriyet
s,'Azctc&mAc
d e çıktı.*
• Teni Astr g a z e t e s i n i n - B a y a r ' ı n k u l l a n d ı ğ ı d e y i m l e - " i ş l e r i n e " n e öl ç ü d e " y a r a d ı ğ ı " , 1 9 6 0 sonrası Y a s s ı a d a d u r u ş m a l a r ı sırasında anlaşdacaktı. B a s ı n içinde çıkar karşılığı D e m o k r a t Parti'yi destekleyenleri ayırt edi ci " b e s l e m e " n i t e l e m e s i n e h a k k a z a n a n l a r , ilan verilerek b e s l e n m e l e r i n i n yanı sıra, ö r t ü l ü ö d e n e k t e n d e yararlandırılacaklardı. B e s l e m e b a s m a ör t ü l ü ö d e n e k t e n v e r d e n p a r a l i s t e l e r i n d e 1 9 5 1 ' d e Teni
Astfm
aldığı
m i k t a r d e v r i m yönericücrinin el k o y d u k l a r ı b e l g e l e r d e ( d o l a r ı n 2 , 8 0 lira o l d u ğ u z a m a n d a ) 7 4 . 1 6 1 , 5 0 lira o l a r a k k a y d e d i l m i ş t i . B ö y l e c e 1 9 5 1 yı lında Teni Asır
g a z e t e s i D P ' n i n - 1 9 8 7 ' d c 1 . 0 0 0 hrayı aşan d o l a r ı n d e
ğeri ü z e r i n d e n - 2 7 m i l y o n liralık işine y a r a y a c a k ; ya d a H a z i n e ' y e 2 7 m i l y o n a m a l olacaktı {Güneş
gazetesinin 2 3 ve 2 5 Nisan 1 9 8 7 günlü
nüshaları). Ö r t ü l ü ö d e n e k harcamalarıyla ilgili olarak Yüksek A d a l e t Divanı kara rında eski b a ş b a k a n M e n d e r e s ' e çıkarılan z i m m e t 4 . 8 7 8 . 2 6 4 , 1 9 lira; usul süz sarfiyat 7 . 4 5 6 . 2 6 1 , 3 1 lira idi ( t o p l a m 1 2 , 3 3 4 . 5 4 5 , 5 0 lira). M ü s t e ş a r ı 234
4
B a y a r ' m bu k o n u d a ü ç o y s o n r a K â z ı m Ö z a l p a r a c ı l ı ğ ı y l a y a p a c a ğ ı
açıklama
hakkında inönü'nün notu a ş a ğ ı d a d ı r : 9 K a s ı m 1949 " H i l m i U r a n , T e v f i k Fikret S ı l a y , F a i k A h m e t B a r u t ç u v e N i b a t E r i m ' l e beraber a k ş a m yemeğindeyiz. K a z ı m Ö z a l p ' i n a c e l e m ü l a k a t istediğini haber verdiler. Y e m e ğ i n s o n u n d a g e l d i . C e l a l B a y a r k e n d i s i n d e n a k ş a m ü z e r i pek a c e l e o l a r a k mülakat istemiş v e konuşurken, bugünlerde B ü y ü k
M e e l i s ' t e sözü g e ç e c e k bir
meseleye d e t e m a s etmiştir. B u mesele, ' 8 0 bin kişi ile B a y R e c e p Peker'e y u h a d e n i l d i ğ i n e v e t e h d i d e uğrarsa, 180 bin kişi ile karşısına ç ı k a c a ğ ı n a ' d a i r 1 A ğ u s t o s ' t o Yeni /As/r gazetesinde (ve istanbul'da Cumhuriyet'te) intişar e d e n b e y a n a t ı meselesidir. S a y ı n Ö z a l p , B a y Celal B a y a r ' m bu k o n u d a söylediklerini şu şekilde h i k â y e etmiştir: K o n u ş m a l a r ı m ı z d a B a y Peker'i şiddetle tenkit e d e n sözler söyledik. C u m h u r b a ş k a n ı hiçbir suretle hatırımızdan g e ç m e d i . Ç e ş m e ' d e y a z ı l a n bir yazı ile, bu sözlerin g a zeteye b e y a n a t olarak v e r i l m e d i ğ i n i b i l d i r d i m . T e k z i p e t m e y e g e l i n c e ; bu yazıları y a z a n gazete {Yeni
Asır) işimize y a r ı y o r . M u h a b i r gerçi her iki t a r a f t a n para alıyor
sa d a , bize d e f a y d a l ı oluyor. T e k z i p ederek m u h a b i r i v e gazeteyi kırmak isteme d i m . H a k i k a t budur. B u sözleri c u m h u r b a ş k a n ı n a arz edilmek için s ö y l e m i y o r u m . K e n d i l e r i n e bu tarzda m a l u m a t v e r m e y i t a m a m ı y l a sizin takdirinize t e v d i e t t i m , demiştir. B a y B a y a r bu ifadelerle, Yeni
Asırdın
1 A ğ u s t o s 1949 tarihli nüshasını, b e y a n a t ı
işaret edilmiş olarak v e a y r ı c a Ç e ş m e ' d e n gönderdikleri izahın bir suretini G e n e r a l Ö z a l p ' a vermiştir. S a y ı n Özalp'in m a l u m a t ı burada bitmiştir. B a h s i g e ç e n iki vesika (Gazete v e izah) şimdi bizdedir."
A h m e t SaHh K o r u r ' u n z i m m e t i i s e , 2 8 . 4 0 7 , 1 5 Hra. 1 9 6 0 ö n c e s i n i n 12 milyc^n lirası ( 2 lira 8 0 kuruş olan doların 2 . 3 2 5 liraya yükselişinden ötü r ü ) , 1 9 8 9 ' d a 10 milyar 2 4 2 m i l y o n lira t u t m a k t a d ı r . H a r c a m a l a r içinde M e n d e r e s ' i n o ğ u l l a n n m okul ücretleri bile yer a l m a k t a idi.
• 1 9 6 1 - 1 9 6 5 k a r m a h ü k ü m e t i d ö n e m i n d e 1 0 5 0 sayılı M u h a s e b e - i U m u m i y e K a n u n u ' n u n 77'nci m a d d e s i n d e yapılacak değişiklikle, başkaca h ü k ü m l e r i n yanı sıra, şunlar da k o n u l a r a k , ö r t ü l ü ö d e n e ğ i n a m a ç dışı, keyfince çarçur edilmesinin ilerde hortlamasının ö n l e n m e s i n e çalışılacaktı: " Ö r t ü l ü ö)denek, başbakanın ve ailesinin masraflarına ve siyasi parrilerin i d a r e , p r o p a g a n d a ve s e ç i m i h t i y a ç l a r ı n a sarf o l u n a m a z . " D e ğ i ş t i r i l e n metni B a ş b a k a n İ n ö n ü bana -o d ö n e m d e Başbakanlık müsteşarı görevin d e b u l u n u y o r d u m - kendisi z i h n i n d e toplayarak bizzat yazdıracaktı.
O s m a n l ı İ m p a r a t o r i u ğ u ' n d a geçimini ilkin Bursa'daki D o y ç e O r i y e n t B a n k adlı A l m a n b a n k a s ı n d a çalışmakla s a ğ l a m ı ş b u l u n a n ş i m d i n i n muhalefet partisi başkanınca, g ü n ü n asker kökenli devlet başkanına yuha çektirileceğinin söylenip basın aracılığı ile yayımlanabilişi, üç yaşını ancak d o l d u r a n ç o k partili y a ş a m ı m ı z d a hatırı sayılır h ı z d a g e l i ş m e g ö s t e r d i ğ i m i z i n kanıtı olmalıydı. Yuha çektirmenin, kendi başına, g ö r g ü kural ları ve yol y o r d a m bilme gibi efendice davranış ölçüleri içine sığıp s ı ğ m a ması tabii ayrı bir k o n u idi. B u r a d a , İ n ö n ü ' d e n başka \'esilelerle d u y u l m u ş bir s ö z ü n belleklerde d e p r e ş m e s i de d o ğ a l sayılabilirdi: " B ü t ü n ö m r ü m , ta o k u l d a n beri, hep külhanbeylerle m ü c a d e l e içinde g e ç m i ş t i r . " D e m o k r a s i y l e s a r m a ş dolaş geçeii yıllar yılları kovaladıkça, ö m r ü vefa edenler göreceklerdi ki, kimi politikacılarımız için para karşılığı istenilen d o ğ r u l t u d a lehte ya d a aleyhte yazılar k a l e m e alacak, d a h a d o ğ r u s u o politikacıyı g ö k l e r e ç ı k a r ı p rakiplerini yerin d i b i n e b a t ı r a c a k k i m s e l e r kiralamak v a z g e ç i l m e z alışkanlık haline gelmiştir. H a t t a , gelenekleşmiştir. B ö y l e c e , İ z m i r ' d e k i ilk yuhalı yazı hiç dc b o ş a gitmemiştir. H u s u m e t A n d ı ' n ı n uygulanışı bu kadarla kalmıyordu. D a h a biz İ z m i r ' e v a r m a d a n , u y g u l a n ı ş ı n ne yolla olacağı bir d ü z e n e b a ğ l a n m ı ş t ı . Ç e ş m e ' d e b u l u n a n İ z m i r D P İl Y ö n e t i m Kurulu Başkanı Dr. E k r e m H a y ri Ü s t ü n d a ğ , p r o t o k o l g e r e ğ i partisini temsil etmek üzere c u m h u r b a ş k a nını karşılamak içm Ç'eşmc k a y m a k a m m c a Alsancak İ s t a s y o n u ' n a çağrıl-
235
mıştı. A m a , o g e l m e m i ş t i . G e l m e m e karan Ü s t ü n d a ğ ' ı n acıklı b i ç i m d e o ğ l u n u \'itirınesi\'le ilişkili değildi. Baht.sız olavm k ö k e n i n d e yine d e , poli rika yatmasına karşın... 1 9 4 6 s e ç i m sonuçlarının m e ş r u l u ğ u bir İzmir g a z e t e s i n d e " N e s e b i G a y n Sahih Ç o c u k " başlıklı yazıda tartışma konusu yapılmış, g a z e t e s o rumlu m ü d ü r ü M ü ç t e b a U r a z 1 0 yıl h a p s e h ü k ü m giymişti. M ü ç t e b a , D P İzmir İl 15aşkanı E k r e m Hayri Ü s t ü n d a ğ ' ı n oğlu Bülent'in karısı idi. Yazıyı, askerlik g()revini y a p m a k t a olan Bülent yazdığı için kendi y ü z ü n den karısının cezaya çarptınlışına ç o k ü z ü l m ü ş ve canına kıymıştı.
•
2,Y,
İzmir içinde Tilkilik, Güzelyalı, Tepecik gibi semtler gezilirken, Hisarönü kahvesindeki halkla k o n u ş t u ğ u sırada, İ n ö n ü " S i z d e n iki şey isti\'orum" dedi, "birincisi, d ü ş m a n tecavüzü karşısında memleketi m ü d a l a a için vatan daşlar arasında ayrılık g ö s t e r m e y e c e ğ i z . İçeride ve dışarıda, b u n d a n kimse nin şüphesi o l m a m a l ı d ı r . " Bu s ö z ü dinlerken g ö z ü m d e Binbaşı G. F. Elio t ' u n sekiz ay önce yayımlanan kitabı canlanıyordu. İ n ö n ü , kitabın İngiliz ce aslını o k u m u ş t u . "İkinci isteğim, hiçbir sebep ve tesirle vatandaşlar arasında düşmanlık olmasına m ü s a a d e e t m e m e n i z d i r . "
4 A ğ u s t o s ' t a M e n e m e n ' d e k i k o n u ş m a s ı n d a İ n ö n ü , gezisinin nedenini açıklıyordu: Siyasi partiler ara.sıııda eşit hukuk, eşit muamele olacaktır diye iki sene köy köy dolaşüm. Şimdi görüyorum ki, tekrar şehir şehir, köy köy dolaşarak vatan daşların birbirlerine düşman olmamalarını istemek zamanı gelmiştir... Siyasi hayatın muhtelif devirlerinde benim için en şiddetli sözleri en çok işitmiş olan bölge sizsiniz. Bunların benim üzerimde hiçbir tesiri yoktut. Benim için mühim olan, \'atandaşların birbirlerine düşman olmamasıdır.
• F o ç a ' d a k i k o n u ş m a d a , \'mc H u s u m e t A n d ı ' n ı n etkilerini g i d e r m e k içindi: "Partiler arasında m ü c a d e l e olacaktır. Fakat b u n u n içine d ü ş m a n lık karıştı mı, her türlü sivasi m ü c a d e l e memleketi bir felakete g ö t ü r ü r . "
• K e m a l p a ş a ' d a , İ n ö n ü d e m o k r a t l a r c a h a k k ı n d a çıkanlan sövlentilere dokunarak \'ai'atılmıs olan bulanık h a \ a \ ı berraklastırınak istedi:
işittim ki, siyasi cereyanlar içinde, İzmir ve etrafina uğramamaklığnn, uğ ramaya imkân bulamadığnn tarzmda tefsir ve telkin edilmiş. Evvela, bu sözü sizin huzm-unuzda, İzmirlilerin bütün memleketçe müsellem t^lan yüksek vasıflarma karşı beslediğim hürmet fikri ile tashih etmek isterim. Gerek sizin, ge rek İzmir'in her tarafında bulunan \atandaşlann medeni cemiyet ve yüksek in sanlık vasıflarından hiçbir zaman ve hiç kimsenin şüphe etmeye hakkı yoktur. Siyasi cereyanlar bizim medeni münasebetlerimizi, insanlık hayatımızı incit meyecek ve bozmayacaktır... Aleyhinde o kadar söz söylenmiş olan de\let re isinin kim olduğunu ve ne olduğunu her köye yakından gösterirscm, hakkım da yazılan ve söylenen sözlerden ne kadarının doğru, ne kadarının yanlış oldu ğunu \'atandaşlarım güzelce muhakeme edeceklerdir.
IV
Çakır hn Kahvesi
- Çakır'm
Notları
6 A ğ u s t o s akşamı, İkiçeşmelik'te Ç a k ı r M u s t a f a ' n ı n kahvesi, bir türiü t a d ı n a d o y a m a d ı ğ ı m ı z d e m o k r a s i n i n yeni bir g ö s t e r i s i n e s a h n e o l d u . M u h a l e f e t p r o p a g a n d a s ı n ı n alabildiğine s ö m ü r d ü ğ ü anlaşılan k o n u l a r d a n birini, İ n ö n ü ' n ü n y ü z ü n e karşı sorti s o r m a yiğitliğini g ö s t e r e r e k d e ş e n bir yurttaşın a ğ z ı n d a n dinledik: " A m e r i k a ' d a çiftlikleriniz v a r m ı ş , ne dersin i z ? " ( B a n a sorulsa, diyebUeceğim, İ n ö n ü ' n ü n A m e r i k a ' d a fizik o k u y a n bir o ğ l u b u l u n d u ğ u idi. Kendisine her ay M e r k e z Bankası yolu ile b ü t ü n ö ğ r e n c i l e r için devletçe kabul edilmiş tutar ü z e r i n d e n para gönderi\'ord u k . H a y r a n oldtığtım ytJn, her türlü gaile içinde b a b a d a n o ğ u l a halfanın yaklaşık beş g ü n ü n d e de a k s a t m a d a n m e k t u p yazılması idi.) S o r u y u soran yurttaşa, İ n ö n ü ' n ü n daha sonra Ajans'la da yayımlanan c e v a b ı n d a , şöyle deniliyordu: " B ü t ü n m e m l e k e t i n bilmesini istivorum ki, A m e r i k a ' d a ne b e n i m ne kardeşlerimin bir metre arazimiz yoktur. İsviçre'de bir frank pa ram yoktur. M e m l e k e t dışında herhangi bir b a n k a d a , herhangi bir m ü e s s e s e d e para olarak ve T ü r k i y e dışında h e r h a n g i bir ü l k e d e bir d ö n ü m arazi varlığım m e v c u t d e ğ i l d i r . " H a k k ı n d a sövlentiler çıkararak rakibini yıpratmaya çalışmanın, btiylece d e m o k r a t i k bir y ö n t e m gibi benimsendiği g ö r ü l ü y o r d u . İlerde y ö n t e m i n y a ş a m ı m ı z a i\'iden iyiye \'erleştiğine tanık olacaktık. Y a s s ı a d a ' d a göre\'li subaylardan Yüzbaşı Kâzım Çakır,
Yassıada
Hatırası
başlığı
altında
yayımlayacağı g ü n l ü k n o t l a r ı n d a , 1 9 5 0 seçimi ile iktidara g e l i p
1960
de\'rinıi ile i k t i d a r d a n a l m a n D e m o k r a t Parti'nin ö n d e r i (lelal Bayar'la ilgili olarak şöyle y a z a c a k t ı : (6 Hkim 1 9 8 6 g ü n l ü G'/'/z/cv g a z e t e s i )
"25
Aü,ustos 1 9 6 0 P e r ş e m b e nünü... l)a\ar intihara t e ş e b b ü s eınüsti. N e d e n ?
237
B a n k a d a 1 0 3 m i l y o n lirası b u l u n d u ğ u iddia ediliyor, 1 3 g e n c i k ı y m a m a k i n e l e r i n d e d o ğ r a t t ı ğ ı ö n e s ü r ü l ü y o r d u . Bayar bunları ö ğ r e n d i ğ i z a m a n 'Yalan.. Btmlarm hepsi yalan' dive bağırmış ve b a n a ' B u iftiralar k a r ş ı s ı n d a b e n ne y a p a c a ğ ı m . Ç o c u k l a r ı m ı n bile y ü z ü n e b a k a m a m ' d e m i ş t i . " K a h v e d e o l u p bitenleri ve sonra yüzbaşının notlarını o k u y a n bir k i m s e n i n aklına çağrışım yolu ile ister i s t e m e z birtakım basit atascizleri gelebilirdi: " N e ekersen, o n u b i ç e r s i n " , " E t m e b u l m a d ü n y a s ı " , " K e s k i n sirke, k ü p ü n e z a r a r " , " A l m a m a z l u m u n ahım, çıkar aheste a h e s t e " gibi özdeyişler.
Ş i m d i y a p a b i l e c e ğ i m , o s e r ü \ e n e yaşayarak tanık o l d u k t a n s o n r a , bir d e n 14 yıl ileriye sıçrayıp, d ü ş l e r d e k i k a r a b a s a n l a r ı a n d ı r a n ü r k ü t ü c ü ö y k ü n ü n içinden yalnızca bir tek sahneyi şuracığa k a y d e t m e k :
2.Î.S'
Yıl 1 9 6 3 , Mart'ın 27'sini 2 8 ' i n e bağlayan g e c e B a ş b a k a n î n ö n ü , saat 1 2 : 2 5 ' t e n l : 2 0 ' y e kadar G e n e l B a ş k a n R a g ı p G ü m ü ş p a l a ile ö b ü r d ö r t milleivekili ve s e n a t ö r d e n oluşan bir A d a l e t Partisi heyetini, istekleri ü z e rine, Başbakanlık'ta Bakanlar K u r a l u toplantı s a l o n u n d a kabul ediyor. Bir saate yakın süren g ö r ü ş m e l e r sırasında t u t t u ğ u m notlardan birkaç parça: H e y e t t e b u l u n a n Aydın S e n a t ö r ü O s m a n S a i m Sarıgöllü k o n u ş u y o r : " B i z D e m o k r a t Parti'nin d e v a m ı değiliz. Z a m a n z a m a n g r u b u m u z d a da söyledik. T a r i h t e misalleri vardır. H e r şahıs, her t o p l u l u k devrini ikmal eder. İttihat ve Terakki'nin devamı olsaydı, Atatürk ve sizin hareketiniz muvaflakiyetli neticeye gitmeyecekti. D e m o k r a t Parti'nin devamı mıyız, değil miyiz? D e \ a m ı y ı z diyen kimselerin a r a m ı z d a yeri yoktur. Bu parti için kati bir k a r a r . " İn()nü söylüyor: " N i ç i n bilmez gibi yapıyorsunuz. İşi basite irca edelim. Mitinglere başladınız. U m u m i af oluncaya kadar uğraşacaksınız, takip ede ceksiniz. B i z , k a n a a d m i z c e , u m u m i af için z e m i n i , z a m a n ı , siyasi ortamı müsait b u l m u \ ' o r u z . Hayır, istersen yaparsın! İstemediğin için yapmıyor sun. O n u n için huzur gelmiyor. Ben bu itham karşısındayım. Yapmayınca, hiçbir h ü k ü m e t işi netice vermeyecektir. M ü m k ü n olan şeyi bir h a m l e d e yaptık. D ö r t , beş, altı senelikleri çıkardık. O n seneye kadar olanlar çıktı, diğerleri kaldı. Kalmasın. Y a p a m a m , kudretim y e t m e z . Memleketin siyasi şartlan müsait değil, anlıyor m u s u n u z ? Ş i m d i , sakin bir hava, herkes yerler ine o t u r m u ş , d ü z e n halinde iken, her şey yerinden oynadı. H e r k e s kendi açısından konuşuyor. O r d u y a karşı bir halk hareketini temsil ediyorsunuz. Size te\'cih edilen b ü t ü n tarizleri b i l i y o r s u n u z . Bunların hepsini silmeye karar verdiğinize inandıracak bir parti halindesiniz. T a t b i k i n e başladınız
mı, b e n d e n samimi olarak yardım g ö r ü r s ü n ü z . " S e n a t ö r Sarıgöllü: " B u n u ö ğ r e n m e k i s t i y o r d u k . Bu vasatı mutlaka ya ratacağız."
• M a n i s a Haikevi'ncle, bu k e z İ n ö n ü , kendini dinleyen kalabalığa bir soru sordu: " B i r devlet reisinin İ s t a n b u l ' a , A n k a r a ' y a ve E r z u r u m ' a gitmesi tabii bir haldir d e , İ z m i r ' e , Manisa'ya g e l m e s i n e d e n gayri tabiidirr B u n u izah edebilir m i s i n i z ? " S o n r a d e v a m etti: " İ k i n c i C i h a n H a r b i ' n d e n kurtardığı m ı z m e m l e k e t i , vatandaşlar arasında d ü ş m a n l ı ğ ı bir siyasi vasıta zannet m e k y ü z ü n d e n tehlikeye "atamayız... A m a , b e n i m için c a n ı m d a n d a üstün bir e h e m m i y e t t e bir m e s e l e v a r d ı r . O m e s e l e , e l i m d e b u l u n a n b ü y ü k e m a n e t i n halefime t a s t a m a m , t e r t e m i z , şerefii bir halde teslim o l u n m a s ı dır ve b u n d a n d o l a y ı , b e n i m için b ü y ü k m e s e l e v a t a n d a ş l a r ı m a r a s m d a düşmanlık olmamasıdır."
• Akhisar, K ı r k a ğ a ç ve S o m a ' d a k i t e m a s l a r d a n s o n r a , Kınık'taki k o n u ş m a s ı n d a , İ n ö n ü ' n ü n yine m u h a l e f e t ç e s ö m ü r ü l m ü ş o l a n aynı k o n u üzerinde d u r d u ğ u görülüyordu: ... Ama, 1945'ten 1947'ye kadar geçirdiğimiz devre en büyük tehlikelerin bizim teferruatıyla pek haberimiz olmadan kapımızı zorlamaya çalışnğı gün lerdir. Bu ufak hikâyeyi size hamlatmam, 1945'ten beri .sizleri görmek için gelmediğimin bir sebebini söylemek içindir... Bu kadar tabii bir hadise "Cumhurbaşkanı E g e Bölgesi'ne gelemiyor, çünkü gelmez, çünkü burada vatandaşlarıyla yüz yüze gelmesine maniler vardır" gibi bir propagandaya ve hiç şüphesiz kötü niyete dayanan zehirli bir propagandaya vesile vennişse, bu vesile tamamen haksızdır.
• İ n ö n ü ' n ü n , B e r g a m a ' d a Zübeycie Elanım O k u l u b a l k o n u n d a k i söyle vi, dürüst seçim k o n u s u n u n yanı .sıra, yine H u s u m e t A n d ı ' n ı n sonuçlarına dokunuyordu: Serbest, doğru ve namuslu seçim bugün iktidarda bulunan parrinin ve hükümetin, muhalefette bulunan bütün siyasi partilerin ve hiçbir partiye men.SLip olmayan \atandaşların üzerinde ittifak ettikleri m c \ z u d u r . . . İç poli tikamızın bu veni dönüm noktası, vani hürrivet ihtikârı \c sövme edebivatmdan demokrasi ve medeni münasebetlere intikal zamanı, çetin olan yeni bir
2.?9
zihniyet inkılabuıa şiddetle ihtiyaç gösterir. Bıı ihtiyacı doğuran sebep \c amil, siyasi bünyemize musallat olan düşmanlık pren.sibidir. Damarlarımıza bir zehir gibi damlamış olan düşmanlık prensibini yaşatırsak, fikir hayatına giremeye ceğiz; scnme de\'rinden kurtulamayacağız ve uğraşa uğraşa yaşadığımız vatan da eınnivetin, \atan hududunda kuvvetin çökmekte o l d u ğ u n u göre göre felakeriere sürükleneceğiz. .Serbest, doğru ve emin bir seçimin tek şartı kanun dur \e kanun içinde harekettir. Kanunu tanımayarak, kanun dışında yol ara yarak serbest seçim temin ohmamaz."
S i y a s a l s a v a ş ı m d a u y g a r bir d ö n e m a ç ı l m a s ı d i l e ğ i , D i k i l i ' d e şu b i ç i m d e ortaya k o n u l u y o r d u : ... Huzursuzluk politikası ister istemez şiddet politikasına, şiddet politikası düşmanlığa, düşmanlık ise zehrin memleket bünyesinde yerieşmesine yarar... Bu safiıalan bugüne kadar perde perde, derece derece yaşamış bulunuyoruz. Şimdi, demokratik hayann rahat ve huzur içinde gelişmesi devrine gireceğiz. Memleket bu devri bekliyor."
• 240
9 A ğ u s t o s ' t a gezilere ve k o n u ş m a l a r a ara verdik. O g ü n . D e m o k r a t Parti, (Tımhuriv'ct M e y d a n ı ' n d a " P r o t e s t o M i r i n g i " adını verdiği bir açık ha\'a toplantısı d ü z e n l e m i ş t i . İ n ö n ü ' n ü n 9 A ğ u s t o s ' a d e k E g e
Bölge
s i ' n d e yaptığı ve iki g ü n sonra s ü r d ü r e c e ğ i k o n u ş m a l a r ı n hepsi, e z b e r d e n di. Kâğıda bakarak, hazırlanmış sıiylev o k u d u ğ u o l m a d ı . Fakat, bu tür ko nuşmaların hepsini ö n c e d e n , saatlerce d ü ş ü n e r e k z i h n i n d e saptıyor; c)lçüyü, ağırbaşlılığı, ılımlılığı, mantığı ve s a ğ g ö r ü y ü her birinde t ü m ü y l e ko ruyor; böylece s ö z sövlemenin kendisini ç o k y o r d u ğ u n u , z a m a n z a m a n kabul edi\'ordıı. Sık sık sinirlendiği, bizlere ara sıra nezaketle çıkışmasın dan anlaşılıyordu. Bana bir ara: " N e o bir t u t u k l u ğ u n var b u g ü n l e r d e . H a n ı m ı g ö r e c e ğ i n geldi galiba.-" d e d i . G e n e l Kâtip C e m a l Yeşil'in d e , y a p ı l a n g e z i l e r i n tarih \'e sırasını y a z ı p \ ' a z m a d ı ğ ı n a b a k m a k
üzere,
cebindeki andıç delietiııi alıp g(")zden geçirmiş. Bir ka\'da rastlamavınca, " ( ) y l e ise, bu defteri ne taşıyorsun ü s t ü n d e ? " diye s i t e m etmiş. 9 A ğ u s t o s mitingini hazırlayan tertip heyeti, İzmirlilere seslenerek ya yımladığı bildiride di\'otdtı ki: Nesiller bovunca de\am edegelen hürriyet \e demokrasi mücadelesi bizim neslimizin elinde kansız, iluiialsiz, yalnız millet ekseriyetine dayanarak doğ mak üzere bulunduğu bir sırada, bahaneler icat olunarak, hırs \e arzularının, kcvfı idarelerinin d c \ a m ı maks,ulı\'la C H B idarecilerinin şahlandığını \e bu sc-
hepledir ki milletimi/in büyük ekseriyeriiiin candan arzuladığı hu kurtuluş dayasının soysuzlaştırılmak istendiğini son zamanlarda muhtelif tezahürleriyle anlamış bulunmaktayız. Hi\k Parti.si'nin zümresi elinde uşak, köle olmadığını; (...) memlekette yapılan her türlü kötülükleri gidermenin tek çıkar yolunun millet iradesinin hilesiz tecellisinden ibaret olduğunu haykıracaksın. Bildiriyi kaç Idşinin o k u d u ğ u kestirilemezdi. Fakat bu gibi açık hava m i t i n g l e r i n i n e p e y d i r tanığı olan İ z m i r Valisi O s m a n S a b r i A d a l ' d a n , meydanları d o l d u r m a k üzere k a m y o n l a r l a t a ş m a n kimselere "bindirilmiş kıtalar" denildiğini öğrendik. Bunların hepsine u y g u n nicelik ve nitelikte k u m a n y a ile içki sağlanması için g e r e k e n yardımı D e m o k r a t Parri yapıyor m u ş . Çeşitli d o ğ r u l t u l a r d a n m e v d a n ı dolcIurmaya g e l e n bir kısım partilile rin yolu, İ n ö n ü ' n ü n Alsancak'ta k a l m a k t a o l d u ğ u D e m i r K o n a k ' m ' ' yakı nından g e ç i y o r d u . K a l b u r ü s t ü d e m o k r a t l a r d a n Fevzi Lütfı K a r a o s m a n o ğ l u ' n u n evi d e D e m i r K o n a k ' m h e m e n h e m e n karşısında idi. Vakit vakit kurucuların oraya girip çıktıklarını u z a k t a n g ö r ü y o r d u k . D e m i r K o n a k ' l a K a r a o s m a n o ğ l u ' n u n evi arasındaki yola, onarılacak yanı o l m a m a k l a birlik te, tamirat k o n u l a r a k s a b a h t a n b a ş l a m a k ü z e r e taşıtların o r a d a n g e ç m e s i Valilik'çe ö n l e n m i ş b u l u n u y o r d u . Ayrıca, k o n a ğ ı n bahçe duvarları arkası na küçük bir askeri birlik ihtiyat tedbiri olarak makineli tüfeklerini tabiye etmişti.
• İ n ö n ü ' n ü n bir hafta süren gezi ve konuşmalarının muhalefeti ne efenli e t k i l e d i ğ i p e k belli d e ğ i l d i . A m a , i k t i d a r l a i l i ş k i l c n m e k t e n
kaçınma
kararında ayak direnildiği, 11 A ğ u s t o s ' t a belediye başkanının Kültürpark A d a Ç î a z i n o s u ' n d a v e r d i ğ i çay d o l a y ı s ı y l a a n l a ş ı l d ı . Ç a y a
çağırılan
Ü s t ü n d a ğ rahatsız o l d u ğ u ö z r ü n ü ileri sürerek g e l m e d i . İ n ö n ü , o r a d a çağrılılar ö n ü n d e k o n u ş u r k e n , şunları d a s ö y l e d i : " S i y a s e t
hayatımız
d e m o k r a t i k rejimde tabii seyrini takip edecektir. B u e s n a d a vaki olacak muhtelif tedahüller b e n i m g ö z ü m d e ancak bir tekâmül d e \ r i n i n muhtelif görünüşlerinden ibarettir."
ü Ertesi g ü n k e n t i ç i n d e k i fabrikaları g e z d i k . İ n ö n ü f a b r i k a işçileri ö n ü n d e yapüğı kısa k o n u ş m a l a r d a n bir tanesinde d i y o r d u ki: 1856-1912 a r a s ı n d a ingilizlerin y a p t ı ğ ı İzmir-Aydın d e m i r y o l u n u işleten y a b a n c ı ortaklığın üst
a ş a m a d a k i y ö n e t i c i l e r i b u r a d a otururlarmış. Ş i m d i , T C D D , k o n a ğ ı
h a s t a n e olarak k u l l a n m a k t a d ı r .
241
Her siyasi parti ve kanaat size sokulacak ve sizden rey isteyecekrir. Ben bunlaria alakalı değilim. Benim alakadar olduğum nokta, her siyasi kanaatte bulunan ve bulunmayan vatandaşlann birbirine dost olarak çalışmaları imkânını cemiyette teinin etmektir.
Bayındır'daki k o n u ş m a s ı n d a , İ n ö n ü " K a n u n dışına çıkan cereyanları m u t l a k a k a n u n içine a l a c a ğ ı m " d e d i k t e n s o n r a , ş u n u ekliyordu: " S e ç i m birçok meseleleri b ü y ü k mikyasta h u z u r ve s ü k û n a kavuşturacaktır."
• Ö d e m i ş ' t e l d k o n u ş m a d a , partilerüstü devlet başkanı tavrıyla 12 T e m m u z Bildirisi ruhu k o r u n u y o r d u :
242
Bizim demokratik rejimde zorla iktidarda kalmak asla olmayacaktır. Yine, bizim demokratik rejimde, zorla iktidara gelmek de asla olmayacaktır... Siyaset hayatımız en yüksek buhrana vardıktan sonra, selamet yoluna dönmektedir. Siyasi partiler bir birinin karşısında ve memlekete karşı çok nazik bir duruma gelmişlerdir... Haksız vaziyette olan parti memleket etkârını kaybedecektir... îkridarda bulunan ve muha lefette bulunan siyasi partiler birbirine karşı haksızlık etmekten dikkade, çok dikkatle çekinmeye mecburdurlar... Hükümet, serbest vc emin bir seçimin bütün şartiarını kanunla himaye edecektir... Bilmelidir ki, bütün memleket uzun zamanların kesif propagandalarının \e demokratik rejimin türlü hastalıklarının tesiri altında, emin, doğru, serbest bir seçimin bütün şartları üzerinde çok dikkatli ve hassastır... Seçim de zorla netice almak prensip olursa, bu bizi gözümüzün göremeyeceği kadar geri asırlara götürür... Vatandaşlar, siyasi partiler, emniyetli bir seçimin bütün şartlarını gözleriyle görürken, seçimde zor kullanmanın bütün kapılarının kapandığına da inanacaklardır. Benim uğraştığım, kapıların kapanacağından şüphe ettiğimden değil, zoria seçim kazanmanın imkânına vatandaşlarımın inanması ve buna gcire zihinlerin de ve harekederinde hazırlanmalarını önlemekrir. Ruhlar üzerinde çalışıyorum. Bu hastalığı tedavi edemezsek, alacağımız maddi tedbirler az semere verecektir vc va tandaşlar arasında gittikçe huzursuzluk olacaktıt. Vatandaşlar arasında huzursuzluk düşmanlığa \aracaktir. Vatandaşlar arasında huzursuzluk -beni dinleyen bütün Tür kiye halkına Ödemiş'ten söylüyorum- vatandaşlat atasında düşmanlık, sizi, iki cihan harbinden kurtardığımız memleketi, mutlaka felakete götürecektir... l'ürkiye'de se simi işiten bütün vatandaşlar, aranızda seçim yüzünden, seçimde zor kullanma yü zünden düşmanlık çıkıp, memleketin felalcete götürülmesine, devletin başında bulu nan vatandaş olarak, bütün kuvvetimle muka\'emct edeceğim.
• Tarafsız devlet başkanı t u t u m u ile Ö d e m i ş ' t e söylenen sözlerle g ö z e çarpan iyimserlik, d a h a sonra T i r e ' d e d c s ü r d ü r ü l ü y o r d u :
Demokratik rejimin hastalık devrinin sonlarındayız. Ya geçiriyoruz, ya geçirmemiz çok yakındır. Büyük vatandaş kitlesinin tesiri akında, siyasi partiler, haksızlıktan behemehal sakınacaklardır. H a k s ı z yola girmişlerse, geriye döneceklerdir. Siyasi partilerin emniyet \'e kanun içinde çalışmaları, hiçbir arıza ya uğramayacağından vatandaşlar tamamıyla müsterih olsunlar.
• A y d ı n ' d a k i k o n u ş m a d a iyimserlik d a h a artmıştı: Ben size dünyanın cennetlerini, memleket için istediğiniz bütün iyiliklerin tılsımlarını getirmiyorum. Onları siz bulacaksınız. Ben size bütün iyiliklerin bütün cennetierin anahtarlarını getiriyorum... Bir demokrasinin cemiyette in sana her şeyini, dünyanın ve vatanın bütün güzelliklerini haram eden, \'atanı insana cehennem eden kütür devrinin, sövme edebiyatının, hastalık buhranı nın sona ermek üzere olduğunu müjdelemek istiyorum. Ben size .selamet geti riyorum... Siyasi partilerden hiçbirisi diğerinden üstünlük, ötekinden fazla hak, ötekinden fâzla imtiyaz ve hiçbir sebep ve bahane ile kanundışı vasıtalarla meramına nail olmak yoluna düşmeyecektir. Bu çerçeveleri vatandaşlarınım hepsi kabul ettiği takdirde, karşısında bulunduğumuz güçlükleri halletmek kolay olacaknr... Seçim emniyeti, hile ihtimalini kaldıracağı kadar, zorlama imkânını da kaldıracaktır... Seçim üzerinde vatandaşları neticenin kabulünde tereddüte sevk edecek hiçbir açık kapı bırakılmayacaktır. Siz, futbol maçında gözünüzün en kızgın olduğu zamanda bir hakem düdüğü ile birbirinizden ayrılmaya alışmış.sınızdır. Gençler, siyaset münakaşaları içinde hangi parti hoşunuza giderse gitsin, birbirinize ve ailelerinize düşman olmamayı esas ahlak sayacaksınız... Benim bu seyahatlerde aradığım, bu işin .sonu nereye varacak diven vatandaşlarıma, vatanda huzurun mahfuz tutulacağını temin etmektir. Hiçbir sebeple vatandaşlarımın birbirinin boğazına sanlmayacağına, onları, memleketi ve bütün dünyayı ikna etmektir... Vatandaş, bir siyasi par tiye mensup olsun veya olmasın, siyaset adamlarının istedikleri yola sevk ede bilecekleri gibi gözü kapalı değildir. Bunu, siyaset adamlarına ispat ettiği gün, gerek iktidarda ve gerek muhalefette olsun, memleketi idare edenler ve gazeteler, vatandaşın başlı başına bir akl-ı selim, bir m u h a k e m e sahibi olduğunu takdir ettikleri g ü n , birçok mugalatalardan derhal kurtulacağız. Birçok doğru \'ollan kolaylıkla bulacağız... Ai'a seçimlere bütün partiler gire ceksiniz. Ara seçimleri, siyasi hastalıkları tedavi eden büyük ilaçtır. Ara seçim lere girmemek için haklı hiçbir sebep yoktur. Siyasi partileri haksız volda yürümekten siz men edeceksiniz.
• JVIuğla'daki k o n u ş m a d a , İ n ö t ı ü , kendisinin iç politikadaki r o l ü n ü d e açıklıyordu:
243
-•^•^
... Bu kısa zamanda büyük bir buhranı 9 4 7 T e m m u z ' u n d a g ö r d ü m . Karşıhldı itimatsızhk en büyük dereceye çıkmısu. .Senelerden beri yapılan bir haksız propagandaya göre, iktidar zalim bir zorba sınıfı inıi.ş gibi gösteriliyordu ve bu memlekette köklü bir kanaat haüne gelmiş olan eski haksızlık olarak, muhalefet azgın bir haydut imiş gibi görünüyordu... Siyaset münakaşasında muhakemesini tamamn'la kaybetmiş olanların birbiıicrine neler reva görebile cek hale geldiklerini belirtmeye çalışıyorum. İşte ben, bu ha\'ayı >enmek için ortaya girdim... Bu politika, siyasetin her meselesinde olduğu gibi bir yeni miınakaşayı, onun muhalefet için zararii olduğu münakaşasını doğurdu. Bu politi kanın lüzumsuz vc tâyda.sız olacağı fikri iktidar partisi içinde de vardı... Bu mü nakaşa, esas tabiatı itibariyle, iç polirikada anlaşma politikasıyla şiddet politika sının müsademesinden ibarettir. 949 buhranı, bu çaüşmanın \'üksck noktasıdır. Bu noktada, vaziyet şiddet politikasının üstün gelmesi şeklinde meydana çık mıştır. Bunun neticesi, tabiauyla memlekette birbirine karşı emniyetsizliktir. Bu yeni salha 12 l'emmuz günlerinden daha ehcmmiyedidir. Kanun telakkisi gibi, hangi kanuna ria\et olunacak \'e hangi.sine riayet olunamayacak telakkisi gibi, vatandaşlara "henüz rastgeldiğiniz )'erde değil, fakat seçim gibi muay)'en bir mevzuda, açık olarak haksızlığa emin olduğunuz hareketlere karşı kendiniz elinizden gelen her şeyi yapabilirsiniz" gibi, bir takım prensipler ortaya çıkanyor... Eğer sükûnede düşünürseniz, hanriayacaksınız ki, 947'den sonra şiddetli bir usul tutmak taraftarı olanlar, karşılarında ilk önce bertaraf edilmesi lazım olan engel gibi, beni bulmuşlardı ve Devlet Reisi'ni kendi politikasına karşı ge len adam olarak bütün tek hedef tutmak siyaset olmuştu. Nihayet, bu siyaset açıktan itade olunmuş, herkesin bikiiği bir siyasettir... İşin yeni bir dikkate ve muhakemeye değerii olan tarafı, öteki tarattır. Yani, 947'de demokratik bir re jimin karşılıklı hürmet ve anlayışa dayanarak yaşaması mümkün olduğuna ina nanların, "şiddet politikası iyi usuldür" kanaatine vardıktan sonra, -onların dakarşılarında mani olarak beni bulmalarıdır... Demek ki, şiddet politikası, başın dan kabul edenler ve sonunda oraya gelenler tarafindan aynı engel ile karşılaşı yor. Bu engel, devlet reisidir. Bu da tabii bir hadisedir. Kanunu müdafâa ile va zifeli olan adam, elbette ilk önce karşı\'a çıkacak adamdır... Bu rejim birbirine hürmet esasından ayrılacak, birbirine şiddet tatbik edecek yola girdikten sonra, yan yana iki evde, iki kardeşin nihayet birbirinin boğazına .sarılması kaçınılmaz bir nericedir. Ben, işte bu anda, \'atandaşlanmın arasına giriyorum... Aklınızı başınızı alın diye, günlerden beri bağırıyorum.
Husumet
Andı'ndan
V
Sıyrılamayan
Hemşerim:
Nuri
Oz-san
M u ğ l a Halkevi b a l k o n u n d a n yapılan bu k o n u ş n t a sırasında İ n ö n ü ' n ü n bir an n e r e d e ise hıçkırırnıışçasma sesinin titrediği, gözlerinin yaşardığı g ö r ü l d ü . B a b a m ı n m e m l e k e t i ıVIuğla'da bir g ü n kalındı. Oralı ve şimdi
o r a d a o l a n eski a h b a p Nuri ü z s a n ' ı ç o k s o r u ş t u r d u k . Bir türlü g ö z ü k m e di, o r t a y a çıkamadı. Belki g ö z ü k m e m e k için bir \erlere bile s a \ u ş m u ş t u . D P ' n i n içtiği H u s u m e t A n d ı ' n ı n e n g ö z y a ş a r t a c a k belirtisine s a n ı r ı m b ö y l e c e Ö z s a n ' d a rasdadık. "İçilen bir acı kahvenin kırk yıl h a t ı r ı " oldtığu S(')zünün \'ol açtığı uygarca t u t u m l a r a p o l i t i k a c ı l a r ı m ı z , anlaşılan kolay kolay ısı n a m ayacaklardı. B u g ö z y a ş ı d ö k m e belirtisi marazi bir d u y g u s a l l ı k d e ğ i l , sağlıklı bir hassaslığın, "Iveşke görebilseydik O z s a n ' ı " d e m e n i n bir türlüsü icii.
A r a seçimler k o n u s u n u , İ n ö n ü D e n i z l i ' d e yeniden ele aldı: " V a t a n d a ş ı , hava verir gibi türlü telkinlerle t a h a m m ü l
edemeyeceği
k a d a r d o l d u r d u k t a n s o n r a , seçim sandığının b a ş ı n d a n o n u almak, t a h a m m ü l e d i l m e z bir hale k o y m a k d e ı i ı e k t i r . " N a z i l l i ' d e k i k o n u ş m a n ı n ö z ü , yurttaşlara " B i r b i r i n i z e itimat e d i n i z " ö ğ ü t l e m e s i idi. E g e B ö l g e s i ' n d e her gittiğiniz y e r d e g ö r ü l e n kalabalığın ve c o ş k u n l u ğ u n bir b a ş k a yönü
de b u l u n d u ğ t ı n t ı , K u ş a d a s ı ' n d a n s o n r a d a h a iyi
s e z m e k kabil o l d u . Kalabalıktaki yurttaşların g ö ğ ü s l e r i n e bakıldığı z a m a n , epey bir kısmında D P rozetleri g ö r ü l m e y e başlamıştı. j\ulaşılan, m e r k e z i n g e n e l g e s i , nasıl o l s a İ n ö n ü ' y ü k a r ş ı l a m a y a çıkan halka b u r o z e t l e r d e n dağıtılması yönergesini parti yetkililerine \ e r m i ş b u l u n u y o r d u . Ilozellerin kime z a m a n h e m e n oracıkta, a\'aküstü, \ a n i m i z d a d a ğ ı t ı l m a k t a o l d u ğ u n u bile gö)rüvorduk. S ö k e ' d e , karşılayıp d i n l e m e y e gelenlerin bir kısmında, g ö ğ ü s l e r i a\'nı rozetler s ü s l ü y o r d u . İnc)iıü, "Iktna karşı en büyük m ü k â f a t , S ö k e ' d e va tandaşlarımı yan yana, o m u z omttza g ö ğ ü s l e r i n d e m e n s u p oldukları parti lerin rozetleriyle ve birbirleriyle şakalaşırken b u l m a k t ı r " d i y o r d u . H u s u met A n d ı ' n ı n u y g u l a n m a s ı n d a n D e m o k r a t Parti'nin kurucuları, ıl kurucu larının yakınları bir türiü v a z g e ç e m e m e k l e birlikte, partinin b ü y ü k ç o ğ u n l u ğ u , rozetlerini takarak d a olsa, İ n ö n ü ' y ü karşılayıp kalabalık içinde gör m e y e g e l m e k t e n ç e k i n m i y o r d u . Bu d u r u m karşısında, Ç e ş m e D P karargâ hından tarafsız g e ç i n e n b a s m a esinlendirilen y a z ı l a r d a , İ n ö n ü ' n ü n
l^ge
Böılgesi'ndeki söyle\lerinin (ineni \ e etkisini bir k a l e m d e sthra indirmek için " E g e ' d e \ a t a n d a ş l a r arasında düşmanlık hislerinin asla ıııe\ctıt olma dığı, bc)yle bir şey m e v c u t m u ş gibi göstererek telkinde bıilunanlarm c u m h u r b a ş k a n ı n a yanlış m a l u m a t s e r d i k l e r i " iddia edildi. B ö y l e c e \ e n i bir taktik kullanma y o l t m a gidilse d e , halka nicedir yapılmış b u l u n a n d ü ş ü n cesiz sa\'ilabilecek telkinler, başka başka partiden olanların k a l n e l e r i n i
245
ayırmaları, birbirlerinin d ü ğ ü n ü n e ya da c e n a z e s i n e u ğ r a m a m a l a r ı s o n u c u n u ç o k t a n yaratmıştı.
Ege'de
VI
Üç Haftada
32.000
Sözcük
Kimi gazetecilerin yaptığı hesaba g ö r e t ü m ü 3 2 . 0 0 0 s ö z c ü k t u t a n E g e B ö l g e s i ' n d e k i söylevlerinden s o n u n c u s u n u İ n ö n ü , 2 1 A ğ u s t o s ' t a İz m i r ' d e n ayrılmadan fuardaki A d a G a z i n o s u ' n d a verdi. Yakın tarihimizde ki olayları sıra ile g ö z d e n g e ç i r e n bir başlangıçtan s o n r a d e d i ki: " K ı r k s e n e d e n beri hiçbir dışarı hadise b i l m i y o r u m ki, bir iç buhranı ile beraber yürümesin ve o n u n l a beraber neticelenmesin. H i ç b i r b ü y ü k iç hadise b i l m i y o r u m ki, mutlaka dışarı bir hadiseyi davet e t m e s i n . " B u s o n söylevin iki ö n e m l i noktası vardı. Biri İ n ö n ü ' n ü n " M u h a l e f e t iktidara g e l d i ğ i t a k d i r d e , karşısında b u l u n a c a k partilere ş i m d i m u h a l e f e t i n h a i z o l d u ğ u emniyeti vereceğine dair t e m i n a t " istemesi; ö b ü r ü , Partisi'nin s e r b e s t seçimi k a y b e d i n c e i k t i d a r d a k a l m a m a n ı n 246
"Halk
mukadder
o l d u ğ u n u a n l a m ı ş " olmasını açıklaması idi. E u a r d a n ayrılırken, aşırı k e r t e d e c o ş a n halkın a r a s ı n d a n g e ç i p çıka b i l m e k pek z o r o l d u . Sivil e m n i y e t m e m u r l a r ı n ı n , hele E m n i y e t Amiri R a g ı p Bey'in birçok yeri sıyrık, ç ü r ü k , bere içinde kaldı. İ z m i r emniyet m ü d ü r ü d e , insan tufanı karşısında sanki aczini haykırdı. İ n ö n ü ' y ü g ü ç halle bir polis motosikletine bindirerek yol açabildiler.
• Bir hafta sonra İ s t a n b u l ' a gelen İ n ö n ü ' y e Teşvikiye Sağlık Y u r d u ' u d a hasta yatan Fevzi Ç a k m a k ' ı n hatırını s o r m a k kısmet o l m a d ı . Ç ü n k ü has tanın yanına g i r e m e d i . Ö t e y a n d a n . A l m a n H a s t a h a n e s i ' n d e yatmakta olan eski b a ş b a k a n Pe ker ziyaret kabul e d e m e y e c e k halde o l m a d ı ğ ı n d a n , İ n ö n ü , o n u n hatırını sorabilmek olanağını b u l d u .
Parlayarak
VII Boşalma
jhtiyaa
İ s t a n b u l ' d a n H a d ı m k ö y ' e g e ç e r e k bir askeri tatbikatta hazır b u l u n duk. T o p atışları, bunlara ilişkin a ç ı k l a m a \-e eleşririler ağır basıyor. İzleyi-
çiler arasında A m e r i k a n Askeri Y a r d ı m H e y e t i ileri gelenleri d e var. D o l a yısıyla, görevli subaylarımız bol İ n g i l i z c e k o n u ş u y o r l a r . M e s l e k vaşamındald eski t o p ç u l u k deneyimi ile izlenimlerini İ n ö n ü d e m i k r o f o n d a n d u y u r d u . Söylediklerini yanı başındaki s u b a y t e z elden İngilizce'ye aktarma ya başladı. B ü t ü n benzeri d u m m i a r d a çevirmenliğin bana k a l m a m a s ı , e n içten d i l e ğ i m olur. H e l e , havadan s u d a n beylik g ö r ü ş m e l e r dışında, tek nik terimlere g e r e k s i n m e g ö s t e r e n diyalogların t e r c ü m e s i n d e n irkilir, üs t e s i n d e n g e l e m e m e ü r k ü n t ü s ü n e kapıhrım. B u t a t b i k a t t a ü ç - b e ş k e z İ n ö n ü ile kısım kısım s o r u m l u l a r arasında u l a m u l a m sözlerin t ü m ü n d e çeviri b e n d e n başkalarınca h e m e n üstleniver i l d i ğ i n d e n , içim ö y l e s i n e rahat k i . . . D e m e m e k a l m a d ı . A n s ı z ı n , İ n ö n ü ' n ü n b e n i h e r k e s i n içinde ç a ğ ı r ı p p a y l a r m ı ş ç a s ı n a t o p gibi gürleyişi d u y u l d u : " H a l d u n , nerdesin, nerdesin.^" O y s a , ben h e p pek yakında i d i m , a m a ç e k i n g e n d u r u y o r d u m . B u , c u m h u r b a ş k a n ı n d a n u z u n c a h i z m e t yıll a n m d a y e d i ğ i m biricik, uluorta p a p a r a idi. H a d ı m k ö y ' d e n ayrılıp, o t o m o b i l l e D o l m a b a h ç e ' y e d ö n ü y o r u z . İ n ö n ü ö n d e , ş o f ö r ü n yanında. C u m h u r b a ş k a n ı n ı n çağrılısı olarak b u l u n a n (artık H a l k Parrisi'ni hâlâ t u t a n e n d e r b a ş y a z a r l a r d a n ) g a z e t e c i - r o m a n c ı E t h e m İ z z e t B e n i c e iİe b e n arkada o t u r u y o r u z . Saraya varıncaya d e k İ n ö n ü y o l d a b o y u n a arkasına d ö n m e vesileleri icat e d i p , paylayışına p i ş m a n m ı ş c a s ı n a g ü n l ü m ü aldı. İtiraf e d e y i m ki, İ n g i l i z c e m , k o l e j d e n sınıf arkadaşım Büyükelçi O r h a n Eralp'inld kadar m ü k e m m e l o l m a k şöyle dursun,*' herhangi bir Dışişleri ü s t d ü z e y m e n s u b u n u n k i g r a d o s u n a hiçbir z a m a n e r i ş m e m i ş t i r b e n c e . Yukarıda d e ğ i n d i ğ i m ç e k i n g e n l i ğ i m , b u n d a n d ı r . H o ş , b i z d e dil bilenlerin hepsi bildikleri dili anadih gibi bilirier ya! İ n ö n ü ' n ü n maiyetindckilere H a d ı m k ö y ' d e benim başıma
geleni
andırır p a r l a m a l a r ı p e k o l m a m ı ş t ı r denilebilir. A n c a k , 1 9 4 5 ' t e n s o n r a , özellikle iç p o h t i k a çalkantılarının b i r i k i m l e r i n d e n o l u ş m a t o r t u l a r ı , o bilinç altında belki b u y o l d a n b o ş a l t m a z o r u n l u l u ğ u d u y m a y a b a ş l a m ı ş tı. B e n z e r i çıkışmalara seyrek d e olsa sivil-askcr b ü t ü n arkadaşlar a z ç o k tanık o l u y o r d u k . H a d ı m k ö v ' d e k i , zincirin halkalarından biri sayılabilir di.
'
'
Nitekim, " Z o r l u ' n u n Ö y k ü s ü " başlıklı incelemesinde Büyükelçi S e m i h G ü n v e r 1958'de B i r l e ş m i ş M i l l e t l e r ' d e Kıbrıs'a ilişkin T ü r k tezinin h e y e t i m i z c e büyük başarı ile s a v u n u l m a s ı s ı r a s ı n d a E r a l p ' i n S h a k e s p e a r e ' i n Othe//o'sundan Perde I, S a h n e 3'ü sunuşu i ç i n " O r h a n E r a l p , o güzel Oxford ingilizcesiyle O l d V i c T i y a t r o s u sa natkârlarını a r a t m a y a c a k şekilde bu bölümü okumuş v e siyası K o m i s y o n ü y e l e r i n i n h a y r a n l ı ğ ı n ı k a z a n m ı ş t ı " der
(Güneş
gazetesi, 29 M a y ı s 1985).
247
i n g i l t e r e O r t a d o ğ u H a v a Kuv\'erieri K o m u t a n ı M a r e ş a l Sir VViUiam D i c k o n s o n ' u D o l m a b a h ç e ' d e k a b u l d e n , yine D o l m a b a h ç e ' d e basın m e n suplarıyla yapılan bir t o p l a n t ı d a n sonra, İ s t a n b u l ' d a n A n k a r a ' y a hareket ettik. Basın m e n s u p l a r ı n a seslendiği yaklaşık bir saat süren k o n u ş m a s ı n d a , î n ö n ü Ö7xllikle " M u h a l e f e t i n serbestçe faaliyet g ö s t e r e c e ğ i , fldcat şiddet p o ü t i k a s m a asla m ü s a a d e e d i l m e y e c e ğ i " noktası ü z e r i n d e d u r d u . Dış poli tika alanında gittikçe artan bir ö n e m aldığımıza d e ğ i n e r e k , b u n u n ulusça g ö s t e r d i ğ i m i z beraberliğin bir s o n u c u o l d u ğ u n u söyledi. Ankara'ya d ö n e r k e n , î n ö n ü trende bir vesile ile b a n a "Kuvvetli bir ço ğunlukla bir devre daha iktidarda kalırsak, o n d a n sonra işler normal hale, y o l u n a g i r e r " dedi. İ n ö n ü ' n ü n basın t o p l a n ü s m d a k i sözlerine karşı Bayar'm yanıtı şu oldu; " İ n s a f edilsin. Ivim k i m e ş i d d e t g ö s t e r m i ş ve baskı yapmıştır? K i m kime şiddet g ö s t e r m e y e , baskı y a p m a y a m u k t e d i r d i r ? "
"Kurbanın 24S
VIII Olam
Paşam!"
î n ö n ü ' n ü n I Kasım meclisi açış söylevi bile H u s u m e t A n d ı ' n a biraz ilişiyordu; " S e ç i m d e z o r k u l l a n m a halinin belirmesi, m e m l e k e t i n ü z için bir talihsizlik o l m u ş t u r . " Seçimlerin d ü r ü s t l ü ğ ü üzerine söylevde şu gü\'ence yer alıyordu; " İ y i niyet sahibi fakat ves\-eseli vatandaşların yüreğin d e dahi s e ç i m d e hile imk;înı o l m a d ı ğ ı inancını yerleştirmelidir. B u n u n için seçim k a n u n u n d a ne kadar tedbir alınsa y e r i n d e d i r . " S ö y l e v d e n sonra î n ö n ü meclısteld C u m h u r b a ş k a n l ı ğ ı S a l o n u ' n a geçti. Amerika'nın askeri yardım y a p m a k t a o l d u ğ u ülkelerde yardımın s o n u ç ve yararlarını yerinde incelemek ü z e r e dolaşarak Ankara'ya da gelen Jenner, F e r g e s o n ve G r e e n ' d e n kurulu bir senatör g r u b u n u , A m e r i k a Büyükelçisi W a d s w o r t h \-e İktisadi İşbirliği Türki\-e temsilcisi D o r r ' l a biriikte kabul etti. Senatöriere d e n i z kuvvetlerimiz adına T u ğ a n ü r a l Rıfat Ö z d e ş mihmandariık (konukçttktk) edivordtt. K o n u ş m a u z u n c a s ü r d ü . Kapitülas\'onlar, de\'letçilik, özel girişim gibi konulara değinildi. İ n ö n ü ' n ü n açıklaması bitince, senatörierin saloiıdan ayrılmaları üzerine birkaç dakika içeride kalan Amiral Ö z d e ş , " K u r b a n ı n o l a m P a ş a m " diyerek, î n ö n ü ' n ü n kontışma\'i y ö n e t m e d e k i becerisi karşı sında d u y d u ğ u hayranlığı belirtti. î n ö n ü senatörler ü z e r i n d e bıraktığı izlenimi merak ediyordu. Senateırler, meclisteki b u l u ş m a d a n sonra A m e r i k a n Askeri Hc\'eti Başkanı G e n e ral M c . B r i d e ' a çağrılı idiler. Ben oraya ç a ğ r ı l m a d ı ğ ı m için, senattirlerle
g ö r ü ş m e m e olanak yoktu. K o n u k ç a Amiral C)zdeş'e telefon ettim. O , ak şam .senatörlerden ikisi ile Süreyya P a v y o n u ' n d a y e m e k yiyeceklerini söy ledi. B e n d e p a v y o n a gidip, bir başka m a s a y a o t u r d u m . S o n r a , m e r d i v e n b a ş ı n d a Ö z d e ş ' l e a y a k ü s t ü k ı s a c a b u l u ş t u k . Başı h a f i f d u m a n l ı o l a n Ö z d e ş ' i n s ö z c ü k l e r ağzından d ö k ü l ü y o r gibi: " İ n t i b a çok m ü s a i t . . . Büyük a d a m d i y o r l a r . . . C a n ı m e f e n d i m , b i z d e b ü y ü k a d a m var a m a , o araya g i r e n l e r y o k m u . . . m i d d l e m a n ' 1er... O n l a r işi b o z u y o r . " A m i r a l i n ne d e m e k istediğini anlayabilmek g ü ç t ü a m a , bir b u ç u k ay s o n r a kendisinin D e m o k r a t Parti'ye girdiğini g a z e t e l e r d e okuyacaktık. S e n a t ö r l e r i n ziyareti, hava birliklerimizin tepkili V a m p i r e uçaklarıyla güçlendirilmeleri ve büyük bir radar ağının ktırulmasına girişilmesi sırası na rastlıyordu. IX "Vay, Arkam!"
mı^
D e v l e t adamlarınca yakınlarının kayrılmasını serbestçe eleştirmek için basının elinde ne olanaklar b u l u n d u ğ u n u , kasımın ilk haftasında ortaya k o n u l a n bir örnekle g ö r d ü k . D e m o k r a t Parti'nin yeni o r g a n ı , altı aydır çı kan Zafer gazetesi idi. G a z e t e n i n Ö m e r İ n ö n ü hakkındaki bir yazısı ü z e rine. Bayındırlık Bakanlığı, İstanbul T e k n i k Üniversitesi ile A m e r i k a ' d a P a s e d e n a Ü n i v e r s i t e s i ' n d e n yetişmiş bu yüksek m ü h e n d i s i n , nitelikçe bir ç o k benzerinin b u l u n d u ğ u Karayolları U m u m M ü d ü r l ü ğ ü ' n d e 7 0 0 lira aylıkla çalışmasında o l a ğ a n ü s t ü bir şey o l m a d ı ğ ı n ı r e s m e n açıkladı. O y s a , tek parti z a m a n ı n d a ö r n e ğ i n I 9 3 3 ' t e , Refii Bayar adlı g e n c i n İktisat Bakanlığı'nın girişimiyle k u r u l m u ş Milli Reasürans Şirketi u m u m m ü d ü r i ü ğ ü görevini, o z a m a n ı n parasıyla 2 . 0 0 0 lira maaşla çevirdiği -fısıltısı- ku laktan kulağa ulaşmıştı. G ü n ü n koşulları altındaki ttiremize g ö r e g a z e t e l e rimizde bu k o n u d a herhangi bir haber çıkması pek b e k l e n e m e z d i , lîtınd a n ö t ü r ü , ne vaktin milletvekili m a a ş l a r ı n ı n beş misli o l a n 2 . 0 0 0 rakamının g e r ç e ğ e u y g u n l u k derecesini, ne d e delikanlının ö ğ r e n i m duru m u ile yeterliliğini, k a m u ö ğ r e n e b i l d i . A m a ç k i m s e n i n kazancı ü z e r i n d e d u r m a k o l m a d ı ğ ı n a g ö r e , bu ulak ö r n e k , yalnızca d e m o k r a s i n i n açıklık sağlamaktaki yararını g ö s t e r m e y e eh-eriyordu.
X.
Rır
îhhar
9 K a s ı m ' d a C e l a l Ba\'ar'ın K â z ı m Ö z a l p aracılığı ile bir baş\'tırıısu o l d u . B u n u n ö\-küsünü î n ö n ü ' n ü n aşağıdaki n o t u n d a n okııvalım:
249
25»
9 Kasım 1949 Hilmi Uran, Tc\fık Fikret Sılay, Faik Ahmet Barutçu ve Nihat Erim'le bera ber akşam yemeğindeyiz. Kâzım Özalp'in acele mülakat istediğini haber \'erdi1er. Yemeğin sonunda geldi. Celal Bayar kendisinden akşam üzeri pek acele ola rak mülakat istemiş ve bazı günlük hadiseler üzerine ehemmiyetsiz şeyler söyle miş. Bunları naklettikten sonra, yemeğin sonunda, hizmet çekildikten sonra, konuşacak şeyleri olduğunu ima etti ve biraz sonra şunları anlattı: B. Celal Bayar'a son seyahatinde, trende şimdi Millet Partisi'nde olan bir milletvekili gelerek, yalnız ve mahrem konuşmak istediğini ve adını başkasına bildirmemesini söyleyerek şu malumatı vermiş: Millet Parri.si ileri gelenlerinden Osman Bölükbaşı, Fuat Arna ve İzzet Mühürdaroğlu; Sadık Aldoğan'ın da hazır bulunduğu bir konuşma esnasında. Celal Bayar'ı imha ederek, bu hadiseyi Halk Partisi'nin yaptığını Mareşale bir beyanname ile ilan ettirip, memlekette maksatlanna varmayı düşünmüşler. Fakat, bu halde İsmet İnönü ve hükümet vaziyete hâkim bulunacaklarından, muhtemel karışıklıkları ve tepkileri bastırabilirler diyerek, suikastın İnönü'ye yapılmasını tercih etmişler. Bu takdirde, hem iktidar İnönü'nün kaybolmasıyla zayıflayacak, hem de hadise Demokrat Parti'ye isnat oltınarak, yine Mareşal tarafindan bir beyanname çıkarılıp, bu partinin felaketi hazırlanacak diye mütalaa etmişler. Celal Bayar, bu adamların bunu yapacak istidatta olduklarını ve zaten Fuat Arna'nm, eğer Milli Emniyet'ten masrafinı almıyorsa, menbaı malum olmayan masraflar yaptığını sözlerine ilave etmiş. Bu işte komünistler fâal rol oynayabilirler; onlar adamı ve vasıtayı tedarik ederek, politikacıların tasawuıiarının tahakkuku imkânını hazırlayabilirler, demiş. Bayar'm ricası, Özalp'in bu malumatı bana iblağ etmesi olmuştur. Celal Bayar kendisine haber veren adamın meseleden Milli Emniyet Müdürü B. Naci'ye de bahsettiğini söylemiştir. Özalp, konuşma esnasında. Celal Bayar'a haber veren milletvekilinin adım öğrenmek için iki defa teşebbüs etmiş ve O l a l Bayar ikisinde de ismi söylememiştir.
• K a s ı m ortalarında açığa vurulan
bu suikast haberi g a z e t e sütunlarını
bir ay kadar besledi. C o ş k u uyandırıcı o l m a l d a biriikte haberin alınyazısı, tavsayarak s o n a ermekti.
•
Yine k a s ı m d a , g e ç i m z o r l u ğ u içinde b u l u n d u ğ u n u n kimi gazetelerdeki d e m e ç l e r i n d e n anlaşılması üzerine bir süre ö n c e S a k a î l ü k ü m e t i ' n c e ken disine aylık b a ğ l a n m ı ş btılunan Bayan M a k b u l e ( A t a t ü r k ' ü n kız kardeşi) A n k a r a ' d a k i arsalarıyla o t o m o b i l ve r a d y o s u n u D a r ü ş ş a f a k a ' y a b a ğ ı ş ladığını bildirdi.
1950 "14 MAYIS GÜNiŞİ' I
O
Marsh ali
Tardımı
n ü m ü z d e k i seçimleri k a z a n a c a k parti için, İktisadi İşbirliği Türkiye Temsilcisi Russel D o r r ' u n 1 0 M a r t ' t a yaptığı basın toplantısındaki sözleri can alıcı nitelikte olsa gerekti. T e m s i l c i , şimdiye dek Marshall Planı ala nındaki çabaların d a h a ç o k planlaştırma vc m a k i n e g e t i r t m e evresinde buI m ı d u ğ u n u söyledi. İlk s o n u ç l a r ancak birkaç ay sonra alınmaya başlayaçaktı. Yine D o r r ' u n eklediğine g ö r e , g e r ç e k sonuçların alınması ild yıl .sü recekti. B a k a l ı m , planın n i m e t l e r i n e mirasçı o l u p , ürünlerini d e v ş i r m e k kime nasip olacaktı?
II îc Siyaset Bazı yerleri sel baskınına uğrayan Eskişehir'e y a p t ı ğ ı m ı z g e z i , ulak öl ç ü d e d e m o k r a t i k gösterilere yol açmadı d e n i l e m e z . 9 M a r t ' t a ilin genel meclis s a l o n u n d a g ü n ü n k o n u s u ü z e r i n d e açıklamalar dinlenip görüşül d ü . B u sırada D P il ikinci başkanı ile y ö n e t i m k u r u l u n d a n bir üye ve D P Eskişehir milletvekili K e m a l Z e y t i n o ğ l u d a o r a d a idiler. B u üç zatın bulu n u ş u toplantıya b a m b a ş k a bir çeşni kattı. K o n u ş m a l a r , ses t o n u n u n epey yükselmesine, h ü k ü m e t e ileri geri çıkışılmasına, s o n u n d a İ n ö n ü ' n ü n " b u iş politika m e v z u u y a p ı l m a s ı n " d e m e k z o a ı n d a kalmasına kadar vardı. 2 N i s a n ' d a b i z , A d a n a ' d a b u l u n u y o r d u k . C H P G e n e l B a ş k a n Vekili H i l m i U r a n ' ı n seçim b ö l g e s i Seyhan o l d u ğ u n a g ö r e , i s t a s y o n d a pek coş kun gösterilerle karşılanışımız, biraz b u n a yorulabilirdi. Anra, kalabalığı görenlerin hepsi, A d a n a ' d a şimdiye dek b u n u n b e n z e r i n e rastlanmadığın da birliktiler. Söylentiye g ö r e böylesi A t a t ü r k ' e bile yapılmamıştı.
25i
Halkevi salonundaki k o n u ş n ı a s m d a î n ö n ü " 1 2 T e m m u z b e y a n n a m e si, siyaset mücadeleleri arasmda en dai' ve en az hudutlar içinde irimadı tesis e d i y o r d u . B u , iki taratlı \ e karşdıkh hak tesliminin ve kar.şıhkh vazife telakkisinin ifadesi idi. B u n d a taratların siyasetleri \ e p r o g r a n d a r ı , talepleri \'e tenkitleri, mücadeleleri \ e gayeleri asla zarara u ğ r a t d m a m ı ş t ı . Btt zihni yet terk olunnıu.ş ve bu b e y a n n a m e n i n tek taraflı bir borç senedi o l d u ğ u telakkisi, bir siyaset, parti bünyesine felsefe olarak yerleştirilmiştir. T a b i î , b e y a n n a m e n i n üzerinde m u t a b ı k kalınan ruhu ve m a n a s ı , tamamiyle zıt istikametlere ve zıt nericelere yönelrilmiştir. Değişiklik, m a d d i o l m a k t a n ç o k d a h a geniş ve çok daha ehemmiyetli olarak, manevi ve ruhi s a h a d a vuku b u l m u ş t u r " dedi. Şunları da ekledi: " Ş i m d i , bu s e ç i m d e m e m l e k e t i n karşısına, iç politika olarak, karşı karşıva iki m e v z u k o n m u ş t u r : Başlıca muhalefetin, şiddet prensipleri ve şiddet usulleriyle m e y d a n a çıkan iç poli tikası ve b u g ü n k ü iktidar partisinin iç politikada t a h a m m ü t ve u z l a ş m a si yasetini, memlekerin h u z u m için esas t u t m a s ı . . . " H i l m i U r a n ' l a birlikte A d a n a ' d a n ayrılarak y o l u m u z a d e v a m ettik. T r e n d e ö ğ l e y e m e ğ i yenildiği sırada, İ n ö n ü bir ara orta\'a d o ğ r u şöyle seslendi: " H i l m i B e v ' e , 'Yahu s e ç i m b u , nasıl t e m i n edersin?' d i y o r u m . O , 'Yok, e m i n i z , k a z a n a c a ğ ı z ' ce\'abını v e r i y o r . " U r a n , bu g ü \ e n i n d e güI ü mseye re k di re ni y o rclu.
Bir Demet Kalhıtıiistii
DP Milletvekili
Adnyı
Seçimler yaklaştıkça, göni^illerinde aslan yatan seçkin asker \ e b a ş ı b o zuk kimi k a m u görevlilerimiz birer ikişer ortaya çıkıyorlardı. K u r m a y Al bay Seyfi Kurtbek'in askerlikten kendi isteğiyle çekilmesinden s o n r a . Kor general Fahri Belen ile General S a i m Ö n h o n , kısa aralarla uğraşlarından ayrıldılar. H e p s i n d e n ilgi çekici olanı, Yargıtay Başkanı Halil O z y ü r ü k ' ü n d u r u m u idi: H u s u m e t A n d ı ' n ı n içildiği g ü n l e r d e iktidar çevrelerince dü şüncesi sorulan başkan, gerçi, hu andın D e m o k r a t Parti'vi kapatmayı vasal kılacak vahamette o l d u ğ u fetvasını s'ermişti. A m a , kanısını o biçim belirt miş olması, sayın adliyeciyi bir \'andan cia " ş a h s ı itibariyle D e m o k r a t Par tiliye sempati g ö s t e r m e k t e n ve bu partinin aday listesinde yer a l m a k " t a n ' alıkoyması g e r e k m e z d i ; nitekim e t m e d i . Belki General Ali Fuat Cx'besoy gibi, Özyürtik'ün de -ayrıca- bir bildiği \'ardı. Ö r n e ğ i n , Danıştay Başkanı İsmail Hakkı Göreli'ye D e m o k r a t Parti el altından duyurnutştu kı, parri Y a r g ı t a y b a ş k a n ı n ı n 21 N i s a n 1950 tarihli Z o f e r g a z e t e s i n d e k i d e m e c i .
listesinde milletvekili adayı ilan o l u n m a y ı k a b u l ederse, kendisinin 14 M a yıs'tan sonra c u m h u r b a ş k a n l ı ğ ı n a seçilmesi d ü ş ü n ü l m e k t e d i r . N e y e yarar ki, uğraştaşı Ö/.yürük'teki u z a k g ö r ü ş l ü k t e n y o k s u n b u l u n d u ğ u anlaşılan G ö r e l i , bu öneriyi kabul etmedikten b a ş k a , t u t u p C u m h u r i y e t H a l k Parti si hstesine girmişti. B ö y l e bir öneri, Bayar'm isteği ü z e r i n e . Profesör Sıddık Sami O n a r ' a da g a z e t e c i C i h a t B a b a n aracılığı ile y a p d m ı ş , a m a kabul g ö r m e m i ş t i (Ci hat B a b a n , Politika Galerisi, 1 9 7 0 , sayfa 4 8 - 4 9 ) . Kandırılan C e b e s o y ' u n , D P ' y i d e s t e k l e m e s i n e karşılık, kendisini C u m h u r b a ş k a n ı yapacakları vaadini c i d d i y e a l m a k l a g ö s t e r d i ğ i saflık, yirmi d ö r t yıl sonra dolaylı biçimde B a y a r ' m kalemiyle sergilenecekti. 1 9 7 4 ' t e Bayar Günaydın g a z e t e s i n d e yayımlattığı " B a y a r Y a z ı y o r " başlıklı dizinin 4 6 sayılı b ö l ü m ü n d e b u n u şöyle itiraf edecekti: "Parti g r u b u görüşmeleri s ü r e r k e n , bazı haberciler meclisten çıkıyor, Ankara Palas salonlarında ha ber bekleyen meraklılara bilgi taşıyordu. B u sırada yanıma rahmetli g e n e ral Ali F u a t C e b e s o y geldi. H e y e c a n l ı ve telaşlı g ö r ü n ü y o r d u . K u r t u l u ş Savaşı g ü n l e r i n d e n beri vakından t a n ı d ı ğ ı m b u arkadaşımı karşıladım. H e m e n s ö z e başladı: ' H a b e r l e r iyi d e ğ i l ' dedi. ' N e gibi?' diye s o r d u m . ' G r u p t a c u m h u r b a ş kanlığına seni .seçiyorlarmış!.. A m a n Celal Bey, seni dinlerler, git bu işi önle... Beni seçtir.' B u sefer ş a ş m a k sırası b a n a geldi. B u eski arkadaşıma ne demeliydim? D e m o k r a s i d e n beklenen fazileti anlatmanın yeri değildi. Tesir altında kalmış olmamaları için d e b u r a d a o t u r d u ğ u m u s ö y l e y e m e z d i m . B u nazik anı hangi sözlerle geçiştirdiğimi b u g ü n gerçekten hatırla m ı y o r u m . {Ben de Taz-dım adlı yapıtın basılacak 9 ' u n c u cildinden yararla nılarak bu diziyi B a y a r ' m kaleme aldığı, dizinin her b ö l ü m ü n ü n başına eklenmiştir.) C i h a t B a b a n d a , o t u z üç yıl sonraki " A n k a r a P a l a s " başlıklı bir yazısın d a şöyle d i y e c e k t i : " . . . B a y a r ' ı n c u m h u r b a ş k a n ı o l m a s ı için y ü r ü t ü l e n k a m p a n y a bu o t e l d e cereyan etti. C) tarihte c u m h u r b a ş k a n l ı ğ ı n a s o y u n a n ların hevesleri bu otelin salonlarında b ö ğ ü r l e r i n d e kalmıştı." {Son Hava dis, 3 0 E k i m 1 9 8 3 ) . D P adayları arasına katılanlardan pek dikkatimi ç e k e n biri, 1 9 3 8 ' d e A t a t ü r k ' ü n vefatı ü z e r i n e İ n ö n ü ' y e " M a n i zail o l d u , artık teşriki mesai edebiliriz" kolaylığını g ö s t e r e n emekli general Ali İhsan Sabis'ri. 1 9 3 0 ' d a C u m h u r b a ş k a n h ğ ı Dairesi m ü t e r c i m l i ğ i n d e n ayrılarak Ulus g a z e t e s i n d e u z u n süre yazı yazdıktan sonra, B a s m - Y a y m U m u m M ü d ü r l ü ğ ü ' n d e B a ş m ü ş a v i r l i k ' t e b u l u n m u ş olan Burhan B e l g e ' y i , 1 9 4 6 seçim lerinde D e m o k r a t Parti E g e B ö l g e s i ' n d e n aday göstermişti. B e l g e o d ö n e m milletvekili seçilemecii. Pohtikadaki alın yazısı sürekli bir raldcas (sar-
253
kaç) hareketi ile çizilen B e l g e , 1 9 5 0 ' y e d o ğ r u yeniden H a l k Partisi d o ğ rultusuna yönelmiş b u h m u y o r ; s o n zamanlarda çıkarmaya başladığı Siyasi Mektup adındaki iki saytalık mini mini d e r g i d e z a m a n z a m a n D e m o k r a t Paıti'nin "treni k a ç ı r d ı ğ ı " s o n u c u n a bile varıyordu. İleride yeniden D P ' y e d ö n ü ş yapıp bu kez kazanınca, 2 7 Mayıs 1 9 6 0 ' t a ö b ü r milletvekili arka daşlarıyla birlikte politikaya veda edecekti. I<jsa z a m a n d a sıçrama g ö s t e r e r e k , D P listesinde Eskişehir " b a ğ ı m s ı z " milletvekilliği a d a y l ı ğ ı n a ulaşıveren G e n e r a l Ali F u a t C e b e s o y , 3 0 N i s a n ' d a yeni partisinin o d u n p a z a r ı n d a yaptığı m i r i n g d e , minnet b o r c u n u , kalabalık ö n ü n d e bazı özdeyişlerle karınca kararınca ö d e m e y e çalışıyordu: " T a r i h e g e ç e n insanlar sadece milletlerine ve memleketlerine h i z m e t et miş saydırlar. B u gibi insanların vazifesi, yaptıkları h i z m e t t e n s o n r a m ü t e m a d i y e n ö v ü n m e k ve kendini ö v d ü r m e k d e ğ i l , ö l ü n c e y e kadar milletin hizmetkârı olarak kalmak, kendileri hakkındaki h ü k m ü milletimizin ve ta rihin kadirşinaslığına b ı r a k m a k t ı r . "
İ z m i r ' e d o ğ r u 2 Mayıs akşamı yola çıktık. D a h a biz F)skişehir'den g e çerken, Za/l-r gazetesi " Ö z e l T r e n d e n S e ç i m P r o p a g a n d a s ı " feryadını ko parmıştı. A m a , ertesi g ü n , Alsancak İ s t a s y o n u ' n d a k i karşılayıcılar arasın da, g e ç e n a ğ u s t o s t a k i n i n tersine, bu kez D P İzmir l^aşkanı Dr. E k r e m H a y r i Ü s t ü n d a ğ g ö z e ç a r p ı y o r d u . G ö z e ç a r p a n bir başka h u s u s , î n ö n ü ' n ü n , son l')ge g c z i m i z d e k i n e kıyasla d a h a başka bir ruh haleti içinde b u l u n d u ğ u idi. İ s t a s y o n d a n i ^ e m i r k o n a k ' m alt kat s a l o n u n a birlikte girdi ğ i m i z gazeteciler c u m h u r b a ş k a n ı n ı n çevresini sarmışlardı. G ü l ü ş e r e k , şa kalaşarak h o ş b e ş edildi: Dolaştığını bütün yerlerde herkesi sükım içinde seçim gününü bekliyor gördüm. Bütiın dünyada politika at yarışlarına benzer. At meraklısı bir Macar asilzadesi, hay\'anının koşusunu sonuna kadar takip etmiş, birinciliği kazandığı nı görünce heyecanından ölmüş. Bizim geçirdiğimiz seçim yarışında da geçen lerde böyle bir \'aka olmuş. At yarışının hususiyeti budur. İnsan bazen kaybe der. Şimdiden, bundan bir hafta sonraki seçimlerin sonucu ne olursa olsun, ka dere boyun eğmek lazım gelecektir-. Sandık başlarına emniyede gideceğiz. Her tarafta bu emniyeti müşahade ediyorum. Şansımız olur da kazanırsak, yeni bir hamle yapacağız... İktidarda iken bütün tenkitlerinize tahammül ediyorum. Hele bir karşınıza geçeyim de görün bakayım. Ben bu mevkie yumuşak koltuk tan gelmedim. Hep mücadele ede ede, uğraşa uğraşa geldim. Bu davada tuta cağım yol şudur: Hesapsız sabır, hiçbir güçlük karşısında eğilmeyen sebat. Muhalefeti kastederek " B e n bunları venerim ve siz de beni beğcnirsi-
İ l i z " diyen İ n ö n ü , şunu ekledi: "Seçimiei"den b ü y ü k bir milletin b ü t ü n ol g u n vasıflarıyla ç ı k a c a ğ ı z . " B e l e d i y e b a ş k a n ı n d a n yarınki
konuşmanın
C u m h u r i y e t M e y d a n ı ' n d a olacağını ö ğ r e n d i k t e n s o n r a , şöyle ekledi: " İ z mir, b e n i m en ç o k s ö z söylemiş o l d u ğ u m yerdir. İ z m i r d e , b a n a en çok s ö z s ö y l e n e n yerdir. B e n burada muhalefeti d o s t l u k l a y e n e c e ğ i m . ( ) mey dan ve A t a t ü r k heykelini ben a ç m ı ş t ı m . O m e y d a n d a bana ç o k iltifat edil miştir. Yine o m e y d a n d a söylenenlere yarın cevap v e r e c e ğ i m . " D e m o k r a t Parti listelerinde kaç tane kadın aday b u l u n d u ğ u s o r u s u n a " i k i " yanıtını alınca, " D e m e k ki, biz o n l a r d a n altı misli fazlayız. M e d e n i yette ve inkılapta altı misliyiz. Yeni T ü r k i y e ' n i n ü ç - b e ş vasfı varsa, onların b a ş ı n d a , hanımlara tanıdığımız haklar g e l i r , " d e d i . İ z m i r , M a n i s a ve Balı k e s i r ' d e n başka bir yere gidilip g i d i l m e y e c e ğ i n i s o r a n g a z e t e c i l e r e , İ n ö n ü , 1 9 4 9 A ğ u s t o s ' u n d a aynı D e m i r k o n a k ' t a , t e n h a d a , acı acı bizlere söylediği bir S()zü, şimdi larife yollu tekrarlıyordu: " B u m ü h i m haberdir. G a z e t e c i lik y a p ı y o r s u n u z , s ö y l e y e m e m . P a s a p o r t alabilir m i y i m , a l a m a z m ı y ı m , b i l m i y o r u m . B e n buraya G a r p C e p h e s i k u m a n d a n ı olarak g e l d i m . İzmir'i d o l a ş m a k için b a n a p a s a p o r t vermeye kalktılar." İ n ö n ü , seçimi yitirmesi şıkkı ü z e r i n d e şöyle d u r d u : Ben şimdi muharebe meydanında bulunan bir kumandan gibiyim. O vazi fenin icaplarını yerine getirmek ve bunu vatandaşlarıma anlatmak için canla başla çalışacağım. Bir gün milletim "aruk senin zamanın bitti" dediğinde, ona minnettar olacağım. Ben muharebe meydanında dolaşırken, bir arkadaşımı hasta görürsem, canım sıkılırdı. Çünkü, vazifesini yapamıyordu. Böyle halde dahi \'azifesini yapmayanları ben affetmem. O gün vazifesini yapmazsa, ne za man yapacak? Bütün ömrümüz muharebeyi kazanmak için vazife başında bu lunmakla geçmiştir. Bu sebeple ihtiyarımla memleketimi türlü ihtimaller karşı sında bırakıp gitmem. Çekilirim anıma, bu defa karşıya geçer, mücadele eder, uğraşırını. Her iki taraf karşısındakini kuvvetli görmektedir. Seçmen ne düşü nüyor, neye karar verecek belli olmaz. Bu böyledir diye seçmene darılmak ol maz. İzmir'e çok müteşekkirim. Benim için çok şey söylenmiştir ama, yıkıcı bir tezahür olmamıştır. G ö r ü ş m e ş u sözlerle s o n a erdi: " S e ç i m i k a y b e t s e m d e , k a z a n s a m d a , ' G ö r d ü n ü z m ü ? ' d i y e c e ğ i m ; 'Bir daha b e n i m kadar sabırlısını bulamazsı nız. Bu şeref b e n i m . Bir d a h a elinize fırsat g e ç m e z ! " B u sözlerle belirtilen g ö r ü ş ü n g e r ç e ğ e ne denli u y g u n d ü ş e c e ğ i n i o s a ğ kaldıkça, ilerde g ö r e c e k t i k . Yirmi üç yıl b o y u n c a . . . İ z m i r ' d e O r d u e v i ' n i ziyaretimiz sırasında üste g e l e n askerlerle k o n u şulurken, İ n ö n ü , K o r g e n e r a l Hakkı A k o ğ u z ' a takıldı; askeriik m e s l c ğ i n deki üst-ast ilişkisiyle d e m o k r a t i k y a ş a m d a rol alan tarafların ilişkilerini kı yaslayarak, aradaki ç e l i ş m e y e " H e r emrinize ' B a ş ü s t ü n e ! ' diyen y o k " sö-
zü İle d e ğ i n d i . Korgeneralin " P a ş a m .siz yirmi beş senedir bu işin içindesi n i z " cevabmı serdiğini a n u n s ı y o r u m .
• Haklı olarak ö \ ü n d i i ğ ü s a b r m sınırına İ n ö n ü on beş yıl s o n r a varacaktı denilebilir. 2 7 Mayıs Devrimi ardından yapılacak ilk genel seçimin s o n u ç larının z o r u n l u kıldığı 1 9 6 1 - 1 9 6 5 arası k a r m a h ü k ü m e t l e r i n i n b a ş ı n d a b u l u n m a k \ a m a n özveri isteyen bir sivil kahramanlıktı. Yalnız kaldıkça za m a n z a m a n " K o a l i s y o n ortakları t a m fiyasko halinde; kimseyi g ö r m e k ist e m i y o m m , " " Ç o k sıkıntı veriyor bu Yeni Türkiye Partisi, n a m u s belası y ü r ü t ü y o r u m . Ç^ok y o r u y o r b e n i " , " H e r k e s birbiriyle ihtilaf h a l i n d e " , " Ç o k g ü ç h a z m e d i y o r u m , b i l e s i n " , " İ ş i m g ü c ü m dert d i n l e m e k . Spritucl tarafından alıyorum. Yoksa b a v u l u m u alıp m e m l e k e t t e n k a ç m a k g e r e k " gibi sızlantşlaria duygularını açığa vuracaktı.-
Tek Sorun:
IV. "Koltuğa Kim
Oturacak?"
256
Ç a n a k k a l e ' d e k i k o n u ş m a s ı n d a , İ n ö n ü , d e m o k r a t l a r a şu soruyu yönelt mişti: " S e ç i m l e r i kaybettiği takdirde, d e m o k r a t l a r d a n seçilecek bir c u m h u r b a ş k a n ı n a . C u m h u r i y e t H a l k Partisi'nden kimsenin m ü r a c a a t e t m e mesi, hususi \ e resmi işi için kendisiyle k o n u ş m a m a s ı mı lazımdır.'" Arka sından, H u s u m e t A n d ı ' n ı n tartaklanışı g e l i y o r d u : " Ç a n a k k a l e l i l e r d e n şi kâyetim, k o n g r e l e r i n d e benle yersiz ve haksız kararlar verilmesine itiraz etmemeleridir." Bursa'da halkevinin b a l k o n u n d a n halka hitap eden İ n ö n ü , başta Savarona. D e m o k r a t Parti'nin öteden beri eleşriri k o n u s u yaptığı resmi taşıtlardan söz açarak soruyordu: " O t o m o b i l l e r i m o l m a s a , devlet bütçesi denkleşecek m i ? " B u n d a , kullandığı resmi araçları b u l u n d u ğ u makamın gereği saydığını mertçe tesHm eden ve " S i z iktidara gelirseniz o t o m o b i l ve benzeri taşıriart kullanmayacak mısınız?" d e m e k isteyen bir m e y d a n o k u m a vardı. Soruya, muhalefet kurucusu İ n e g ö l ' d e kaçamaklı bir karşılık vermekten başka çıkar yol g ö r e m e m i ş t i : " B i z e ancak T ü r k milleti sual sorar ve biz de o n a cevap vermeyi vazife biliriz." İkticiara geçerlerse resmi taşıt kullanıp kullanmaya cakları k o n u s u , kalabalık karşısında ustalıkla geçiştiriliyordu.
A/l/Z/iyet gazetesinde ç ı k a n iki y a z ı m : " Ç a ğ d a ş l a r ı A r a s ı n d a i n ö n ü " , 28 A r a l ı k 1974 ve " S a d e V a t a n d a ş
i n ö n ü " , 27 A r a l ı k 1975.
S o n dört yıldır yaptığımız b ü t ü n g e z i l e r d e o l d u ğ u gibi, bu kez d e , kafi lemiz irili ulaklı merkezlere girerken kalabalığın içinde kimi z a m a n arkada k a l ı y o r d u m . S a ğ d a n .soldan söylenenler h e m e n her yerde birbirini andırı yordu: "İhtiyarladı diyorlardı İ n ö n ü için; halbuki, bak daha maşallah ne ka dar d i n ç . . . " Yapılan propagandanın ne denli işlemiş o l d u ğ u bir çırpıda lark ediliyordu. Saçlarınım tamam olmasına karşın, kalabalıkta boşaıma \ e g ö z lerime bakarak, beni ünü artık iyice yayılmış bulunan saçları biraz d ö k ü k Nihat Erim sanıp eliyle birbirine gösterenlere rastladığım da o l u y o r d u . S o n d u r a ğ ı m ı z İstanbul'du.-^ Ertesi g ü n k ü T a k s i m meydanı söylevini D o l m a b a h ç e ' d e İ n ö n ü Hususi D a i r e ' d e ç o k l u k yemek yi\ip kitap o k u d u ğ u k ü ç ü k o d a d a n o t ettirdi. O g e c e kendisinin bir t u t u k l u ğ u vardı. Yakla şık bir sayfa yazdırdıktan s o n r a , " Y ı r t o n u " d i y o r , yeniden b a ş l ı y o r d u . T ü m c e l e r i güçlükle bir araya t o p l a y a b i l i y o r d u . Vakit ilerliyordu. "Kalsın o , bir başka kâğıt a l . " Saat ikiye dek böylece sürüp gitti. A n k a r a ' y a d ö n ü ş ü m ü z e yakın Patrik A t h e n a g o r a s D o l m a b a h ç e ' y e özel defteri i m z a e t m e y e geldi. Ayrılışında, " t a z i m l e r i n i n ve m u h a b b e t i n i n " c u m h u r b a ş k a n ı n a iletilmesini rica e d e r k e n " S e ç i m l e r d e muvaffak olmaları için d u a e d i y o r u m " dedi; elinde elimi t e ş e h h ü t miktarı t u t t u ; belki bu ve sile ile ayaküstü takdis edilmiş ya da k u t s a n m ı ş o l d u m . A l d ı ğ ı m emir ü z e rine birkaç saat sonra Fener'e dek g i t t i m . Patrikhane'nin arkası kol demirli b ü y ü k kapısı gıcırdayarak açıldı. İçeri g i r d i m . î n ö n ü ' n ü n bir karlını bı raktım, d ö n d ü m . B ü t ü n g e z i m i z b o y u n c a , î n ö n ü D e m o k r a t Parti'nin seçim bildirisini sabırsızlıkla bekledi. K o n u ş m a l a r ı n d a da b u n a ilişti. Fakat, bildiri her ne d e n s e geciktikçe g e c i k m i ş , biz ise her g i t t i ğ i m i z yerde o n u s o r m u ş t u k . Körpe d e m o k r a s i m i z i n bu kendine (izgü p ü r ü z ü , ilerde d e m o k r a s i m i z ka zalara uğraya uğraya kartlaştığında bile, sorun olma niteliğini kortı\acaktt. Çıka çıka, s o n u n d a varisi Halk Partisi'nee yayımlanan seçim bildirisinin eleşririlmesinden o l u ş m a bir belge 9 Mayıs'ta m e y d a n a çıkabildi. M e t i n , D P konuşmacılarının mitinglerde stizlü olarak ortaya attıkları vaatlerin kâ ğıt üstüne olanak ölçüsiüide en azını yansıtacak gibi düzenlenmişti.
Bu h a \ a içinde 14 Mayıs güneşi d o ğ d u . A k ş a m a d o ğ r u seçim sonuçlarının azar azar gelişini, ( C u m h u r b a ş k a n l ı ğı k ö ş k ü n d e dahili 18 ııımiaralı telefon orada o l d u ğ u için, 18 n u m a r a d e 3
K a r ş ı l a y a n k a l a b a l ı ğ ı i n ö n ü ' y e g ü v e n l e ve göğsü k a b a r a r a k gösteren V a l i Profesör Doktor F a h r e t t i n K e r i m G ö k a y ' ı n "işte P a ş a m i s t a n b u l ! " sözü ileride a ğ ı z l a r d a n eksik o l m a y a c a k t ı .
d i ğ i m i z ) bilardo masalı nöbetçi yaverliğinde izliyoruz. İ n ö n ü , G ü n a l t a y , E r i m , C H P G e n e l Sekreter Yardımcısı Barutçu, İçişleri B a k a m Erişirgil, C H P G e n e l Sekreteri D u r s u n o ğ l u ve Ankara Valisi Avni D o ğ a n , bitişikte ki o d a d a n geçilen y e m e k salonundalar.
25H
M a s a üzerindeki üç telefon b o y u n a işliyor. N ö b e t ç i Yaveri H ü s n ü H e per ü ç ü n e birden g ü ç yerişriği için. Genel Kâtip C e m a l Yeşil, Yaver Fikret Yüksel, D a i r e M ü d ü r ü V e c i h B e r e k e t o ğ l u , b e n , h e p birlikte k e n d i s i n e yardım e d i y o r u z . Z a m a n z a m a n yemek s a l o n u n d a k i l e r d e n biri-ikisi gelip bilgi alıyor; ya da telefonla k o n u ş u y o r . Yeni bir h a b e r g e l d i k ç e . H ü s n ü gi d i p , içeri arz ediyor. Bir ara Erişirgil, İ s t a n b u l ' u n elverişli o l m a d ı ğ ı anlaşılan s o n u ç l a n ü z e rine Vali F. K. G ö k a y ' l a g ö r ü ş t ü : " Y a h u , hani R u m l a r b i z e v e r e c e k t i ? " H a t t ı n öteki u c u n d a n ne cevap geldi b i l m i y o r u m . Yine Erişirgil, N i ğ d e Valisi ile g ö r ü ş t ü . Aldığı cevap üzerine bir uyarıda b u l u n d u : " S a k ı n ha, öyle şeylere kalkışmayı aklından g e ç i r m e . " Vali anlaşılan kaybın kesin ol d u ğ u n u bildirmiş, kendine g ö r e bir tedbir ö n e r m i ş olacak. Erişirgil'in se çim çevresi aksi gibi N i ğ d e . . . D e r k e n , C e v a t D u r s u n o ğ l u telefonda: Aradığı yeri ç a b u k b u l m a k için, aradaki kentin telefon m e m u r u n a , tath E r z u r u m şivesiyle " T e v e s s ü l et k ü ç ü k h a n ı m , tevessüt e t " diye yalvanyor. Falanca yerden s o n r a filanca yerin yitirildiği haberleri birbirini kovalıyor. D u r s u n o ğ l u ' n u n genel s o nuçlar için pek iyimser o l u p , ezici ç o ğ u n l u ğ a dek varan ilk tahminleri ya vaş yavaş g ü c ü n ü kaybetti. Yalnızca ç o ğ u n l u ğ a , a r d ı n d a n başa baş o l m a y a dek indi; s o n u n d a , o n d a n da aşağıya d ü ş t ü . B a ş b a k a n Yardımcısı N i h a t E r i m , K o c a e l i ' n i n sonuçlarını ö ğ r e n i n c e , " Z a t e n ü m i d i m y o k t u " d e d i ; s o n r a , hazırlanıp çıkmasında ç o k çaba g ö s terdiği S e ç i m K a n u n u ' n u a n a r c a s m a " K e n d i ehmle kesip yare verdiğim kalem, fetvay-ı hun-ı nahakkımı yazdı i p t i d a " dizelerini o k u d u . S o n u ç l a r ı n b ü y ü k bir kısmını kapsayan haberlerin arkası alındığında, saat s a b a h ı n 2 ' s i n i g e ç i y o r d u . î n ö n ü , ağır a d ı m l a r l a m e r m e r k o r i d o r a d o ğ r u yürüyerek " H a y d i hayırlısı, Allah rahatlık v e r s i n " d e d i ; sonra mer divenlerden yukarı yatmaya çıktı. V
CHP
Çoğunluk
Sisteminin
mi
Kurbanı?
Eski vali, hukukçu d o s t u m Sıddık T ü m e r k a n 1 9 7 6 yılında yayımlaya4
İM. S e l i m ' i n o l a n dizeleri y a z a r R ü ş t ü Ş a r d a ğ g ü n ü m ü z d i l i n e ş ö y l e ç e v i r m i ş t i r : " Kendi elimle kesip y a r e verdiğim k a l e m k a n ı m ı n akıtılması için fetva v e r d i . "
her şeyden ö n c e , haksız yere benim
cağı Kaymakam Sami'den Öyküler adh yapıtında (sayta 1 1 2 - 1 1 6 ) , İçişleri B a k a n l ı ğ ı ' n d a genel m ü d ü r olarak b u l u n d u ğ u S e ç i m K a n u n u ' n u n hazır lanışı sırasında Bakanlık yetkililerinin " ç o ğ u n l u k sistemi yerine orantılı temsil sistemi ü z e r i n d e direttiklerini", a m a B a ş b a k a n Yardımcısı Prof. Ni hat E r i m ' e kabul ettiremediklerini dile getirecekri. T ü m e r k a n ' ı n beürtriğine göre daha sonra konuyu C u m h u r b a ş k a n ı İnönü'ye açan bakana, c u m h u r b a ş k a n ı " B a ş b a k a n yardımcısı p r o f e s ö r ne diyorsa, o n u y a p ı n " de mişti. T ü m e r k a n o kanıdadır ki, orantılı temsil .sisteminin b e n i m s e n m e s i halinde, sonuçlar D e m o k r a t Parti için aşağı yukarı 2 5 0 , Halk Partisi için yaklaşık 2 0 0 milletvekilliği olabilecekti. 3 7 yaşında kendi isteğiyle \'alilikten çekildikten sonra C H P sallarında politikaya giren T ü m e r k a n orantılı temsil sisteminin g e ç b e n i m s e n m e s i n i k i t a b ı n d a şöyle iğneleyecekti. " T a rihsel Lider'le m o d a s ı g e ç m i ş seçim hukuku u z m a n ı . . . Eski b a ş b a k a n yar dımcısı profesör, akıllarını başlarına on bir yıl rötarla ancak 1 9 6 r d e devşirebildiler."
• 1 9 5 0 seçimlerinde bir k ü ç ü k ayrıntı, Z o n g u l d a k İli'nde silme, kazanan D P ' n i n adaylarından M a k s u t Ç İ N İ ' n i n ö l ü m ü ; b u n u n üzerine C H P ' n i n en çok oy almış adayı S e b a t i A t a m a n ' m milletvekili oluşu idi. İstanbul emni yet m ü d ü r ü b u l u n d u ğ u sırada tanıdığım bu zat, sonra uvanıklık g<")sterip partisinden ayrılacak; D P ' y e girecek; 1 9 5 8 - 1 9 6 0 arası Yassıada'da h ü k ü m giyecek; d a h a s o n r a yılların geçmesiyle bu gibilerin yeniden politikaya gir meleri olanağı s a ğ l a n d ı ğ ı n d a , yine milletvekili olacaktı. 1 9 8 6 ' d a B a y a r ' m Anıtkabir'e g ö m ü l m e s i kimilerince tartışma k o n u s u yapılmak i s t e n d i ğ i n d e , Sebati A t a m a n oraya kimsenin k o n u l m a m a s ı dile ğini açıklayacak; İ n ö n ü ' n ü n k o n u l m a s ı n a karşı çıktığını da ayrıca anlata caktı (G'Mwe.f g a z e t e s i , 3 1 A ğ u s t o s 1 9 8 6 ) .
• 15 Mayıs s a b a h ı , n ö b e t ç i yaveri Fikret Yüksel, c u m h u r b a ş k a n ı n ı n buy r u ğ u üzerine D e m o k r a t Parti önderini evinden telefonla aradı; a k ş a m g e ç yattığı için, B a y a r ' m h e n ü z u y k u d a o l d u ğ u cevabını aldı. Tekrar g ö r ü ş t ü ğ ü n d e , o n a İ n ö n ü ' n ü n kendisini beklediğini söyledi. Bayar K ö ş k ' e geldi. Kısa bir k o n u ş m a d a n s o n r a , d ö n d ü . D e m o k r a t Parti'nin önerisi ü z e r i n e , Günaltay H ü k ü m e t i ' n i n 2 2 Mayıs'a dek iş başında kalması kararlaştırıldı. C u m h u r b a ş k a n ı n ı n o d a m d a k i dolapta sakladığım hususi dosyasını ar tık kendisine teslim e d e c e ğ i m . Fihristini düzenledikten sonra, sandıklara yerieştiriyorum. K i m l e r d e n g e l m i ş , ne mektuplar, neler yok!
2.sy
"iMutat z e v a t " t a n etli butlu birinin 1 9 4 3 tarihli m e k t u b u n d a : " P a ş a m , artdc b e n eski bildiğiniz d e ğ i l i m , ıslah-ı hâl e t t i m " denilerek, İ n ö n ü ' d e n d e s t e k rica ediliyor. Arkadaşları içinde en s e m i z i olan bu zatın herhalde kendi kendisi hakkında bir bildiği olacak. Ç o k özelliği olan bir başka vesika: Minimini bir sayfa. Ü s t ü n d e İ n ö n ü ' n ü n el yazısı: " D e m e k bana ç o k dargın d e ğ i l s i n ? " s o r u s u var. Altında, A t a t ü r k ' ü n eliyle yazdığı yanıt: " H a y ı r , her şeyi u n u t t u m , bildiğin gibi, arkadaşımsın ve k a r d a ş ı m s ı n . " 1 9 3 7 E y l ü l ' ü n d e , İ n ö n ü bir b u ç u k ay izin alarak başbakanlıktan r e s m e n ayrıldığı g ü n , D o l m a b a h ç e ' d e T a r i h Kurultayı'nda Atatürk'le yan yana o t u r u r l a r k e n , aralarında sessizce g e ç m i ş yazılı bir k o n u ş m a . . . ( 2 0 - 2 5 Eylül).
•
260
2 0 Mayıs C u m a r t e s i g ü n ü . H a n ı m e l i S o k a ğ ı ' n d a k i yeni taşındığı evine yerleşmiş b u l u n a n P>aşbakan Ş e m s e t t i n G ü n a l t a y ' a gittik. İ n ö n ü , o r a d a Ulus g a z e t e s i n d e yayımlayacağı " Ş ü k r a n b o r ç l a r ı m " adlı yazıyı b a n a n o t ettirdi. A n k a r a ve M a l a t y a ' d a n adaylığını k o y m u ş o l a n tncinü, bu k e z k e n d i s i n e oy v e r m e m i ş b u l u n a n A n k a r a s e ç m e n l e r i n e . Milli M ü c a d e le'den bu yana g ö s t e r m i ş oldukları te\'eccüh için o yazı ile teşekkür edi y o r d u . O t o m o b i l d e gelirken, İ n ö n ü "Artık b u n d a n sonra d o k t o r s u z yaşa y a c a ğ ı m " dedi. Arkasından şunu ekledi: " Ş e r e f i m l e ç e k i l m i ş i m d i r . " S o n r a s o r d u : " B a n a karşı bir d ü ş m a n l ı k var m ı ? " Mali g ü c ü eh'erse beni \'anından a\'irmavacağını söyledi. Birkaç g ü n (Htce C u m h u r b a ş k a n l ı ğ ı f)aire M ü d ü ı i ü ğ ü ' n d e n çekilen k a y ı n b a b a m Ve cih B e r e k e t o ğ l t ı ' n u n , kendisini bırakmayıp g ö n ü l l ü olarak özel işlerinde vardımı sürdürecek olmasını kastederek, " M ü d ü r bev beni ihva e t t i " dedi.
VI Üfüncü
CAtmhurbnşkanındnn Bizlere Güvence : "Vazifelerinize Devam Ediniz"
Bu arada Bavar, Genel Kâtip C^emal Yeşil'i e\'ine çağırtmıştı. Yeşil'le, Bayar'm yanından K a l c m ' e d ö n d ü ğ ü n d e , g ö r ü ş t ü k . Bayar, bütün arkadaş ların vazifelerine d e \ a m ı n ı istemiş. "İncnıü tarihi şahsiyetrir. Bir emri olur sa, yerine getirirsiniz. T e m a s ı n ı z ı m u h a t a z a edersiniz. Aksini d ü ş ü n m e k Şark zihniyen ile hareket e t m e k olur. Başyaver C^esdet'in gözlerinden öpe rim" demiş. İleri, kökleşmiş d e m o k r a s i l e r d e iktidarı de\ralan bir parti baş kanı ağzından çıkacak kıratta sözler. Bakalım tıygulamş nasıl olacak?
B ö y l e bir geçiş d ö n e m i n d e aksaklığa m e y d a n v e r m e m e k için, b ü t ü n arkadaşlar e l d e n gelen özeni g ö s t e r m e y e çalışıyorlar.
• 2 1 M a y ı s P a z a r g ü n ü s a a t 1 7 : 3 0 ' d a , İ n ö n ü o n iki yıldır o t u r d u ğ u C u m h u r b a ş k a n l ı ğ ı K ö ş k ü ' n d e n , kendi eşyasının d a h a ö n c e taşındığı, yine Ç a n k a y a ' d a k i kendi k ö ş k ü n e g i r m e k ü z e r e ayrılacak. G e n e l kâtipten ş o förlere ve h a d e m e l e r e d e k b ü t ü n p e r s o n e l 18 n u m a r a d a t o p l a n d ı k . İ n ö n ü her birimizle ayrı ayrı el sıkıştı. G ö z l e r i d o l u d o l u . T a r a ç a d a n aşağı merdi venleri i n e r k e n , arkasına d ö n d ü , b a n a : " S e n i n bir işin yoksa, b e r a b e r gi d e l i m " d e d i . S i y a h C a d i l l a c o t o m o b i l e girip y a n m a o t u r d u m . Başyaver " P a ş a m , Fikret aşağı köşkte n ö b e t b e k l e s e " d e d i . İ n ö n ü , " İ s t e m e z . Yaver lerinden ayrılamıyor, derler s o n r a " cevabını verdi. H a r e k e t ettik. O t o m o b i l d e : " V e d a e d e r k e n arkadaşlara bir şeyler s ö y l e m e k istiyor d u m , o l m a d ı . . . B ö y l e bir neticeye hiçbirinizi i n a n d ı r a m a d ı m . B u n u , karı m a bile kabul e t t i r e m e d i m " d e d i . B e n s ö z ü , Şark'ta d e m o k r a s i o l a m a y a cağı kanısı besleyen İngiliz tarihçisi T o y n b e e ' y e getirerek, " T o y n b e e artık n u m a r a s ı n ı v e r e c e k t i r " d e d i m . İ n ö n ü g ü l ü m s e d i : " E v e t , a c a b a iktidarı bı rakabilirler rai, diye t e r e d d ü t e d i y o r d u " d e d i . O r m a n Ç i f t l i ğ i ' n d c b i r a z d o l a ş t ı k . D ö n ü ş t e , İ n ö n ü bir ara arkasına b a k ı n c a , E m n i y e t O r g ü t ü ' n ü n her vakitki takip arabasını g ö r d ü . İşaret e d e r e k u z a k l a ş m a s ı n ı istedi. S o n r a , M e m d u h Şevket E s e n d a l ' m evine u ğ radık. O r a d a n d a , Ç a n k a y a ' y a , İ n ö n ü ' n ü n k ö ş k ü n e geldik. i'Mcşam y e m e ğ i n d e n s o n r a , veda edip ayrılırken " ü l k ü y o l u n d a n g i d e n " a d a m ı n yanın daki g ö r e v i m artık bitmiş o l u y o r d u .
• C e m a l Yeşil, C e v d e t T o l g a y ve yaverler, c u m h u r b a ş k a n ı ile her m e c lise gelişte alışık o l d u ğ u m u z üzere Daire M ü d ü r ü C e m i l K ö k e r ' i n odasını boyladık. O r a s ı , d a h a birçokları için de uğraktır. Pastası, çikolatası eksik olmaz. Meclis'in k o r i d o r l a r ı n d a ve o d a l a r ı n d a ; her yanında, şimdilik yadırga nan yepyeni simalar d o l u . D a h a d o ğ r u s u , g ö r m ü ş geçirmiş meclisin he n ü z kendilerine ı s ı n a m a d ı ğ ı yüzler. İşte, şu geleni g ö z ü m ısırıyor. Ö y l e ya. H u k u k F a k ü l t e s i ' n e , b e n i m b u l u n d u ğ u m sınıfa, binbaşı üniforması ile devanı e d e n K e m a l B a l t a . " O o o , yahu ne arıyorsun b u r a d a ? " R i z e ' d e n milletvekili seçilmiş. Olayları kendi açısından, biraz d a ö z ü r chlermişçesine yorumlayan bir hali var. " B i z i m y e ğ e n , Tahsin Bekir Balta, k a z a n a m a d ı .
261
Ben mal nini köy
k a z a n d a n " diyor. O y s a , Y e ğ e n h u k u k profesörü ve eski bakan... Ke B a l t a ' m n rakiplerinin kaybedişlerindeki S U T I , kendi b a ş a n s m m n e d e açıklayış biçimi pek h o ş : " K a h t e m i z d ü ş ü k a m a , p r o p a g a n d a için köy dolaştık."
Biraz s o n r a , yabancı g e l m e y e n bir başkası: Süvari Generali S a i m Ö n h o n . H a n i , Ç a n k a y a K ö ş k ü m a n e j i n d e Icimi z a m a n ata b i n d i ğ i n e rastladı ğ ı m ı z S a i m Paşa... N i h a t E r i m ' i n k a z a n a m a d ı ğ ı K o c a e l i ' n d e n milletvekih seçilmiş. O n d a d a , aynı ö z ü r a r a m a kaygısı ile karışık y o r u m l a m a çabası. F a k a t , general ç o k d a h a lasa kesti. Yalnızca, " î ş l e r karışık" deyip savuştu. Meclisin b ü t ü n havasında ikramiyelerini almak üzere hepsi bir araya t o p lanmış p i y a n g o talihlilerinin rüzgârı esiyor. B e t ç e sesine karşılık, g e l m i ş g e ç m i ş hanım milletvekillcrimiz içinde vü cut çizgileri en kıvrak olan İ s t a n b u l M a n seçilme N a z l ı T l a b a r . D i v a n kâti bi d e olan B a y a n Tlabar, Bayar'ın K a m u t a y ' c a c u n ı h u r b a ş k a n l ı ğ m a seçil diğini kendisine m ü j d e l e m e k ü z e r e , toplantı s a l o n u n d a n çıktı; bir karaca çevikliği ile m e r d i v e n l e r d e n yukarı sekerek s ü z ü l d ü .
262
P r o t o k o l U m u m M ü d ü r ü Tevfik K â z ı m Kemahlı sıkıntıda. C u m h u r başkanı seçiminin t o p sesleriyle ilanına ilişkin h ü k m ü n kanundalci yerini b u l m a k için çırpınıyor. Saatler geçiyor. K o r d i p l o m a t i k tebrik için bekliyor. N i h a y e t , h ü k ü m e t i A d n a n M e n d e r e s ' i n kuracağı belli o l d u . H e m A y d m h e m İ s t a n b u l ' d a n milletvekilliği k a z a n m ı ş b u l u n a n M e n d e r e s ' i n , iki yerden birini yeğlemesi de yaklaşık iki saat s ü r d ü . O n d a n sonra, İ s t a n b u l milletvekili M e n d e r e s ' i n b a ş b a k a n h ğ a a t a n d ı ğ ı n a d e ğ g i n tezkere yazıhp, tebriklerin k a b u l ü n e baş lanabildi. C u m h u r i y e t Bayramlarında o l d u ğ u ü z e r e , tebriklerin kabul edildiği sa l o n d a , ö n d e c u m h u r b a ş k a n ı , arkada meclis başkanı, başbakan vc genelkur may başkanı, k o r d i p l o m a t i k geçerken d e . Dışişleri bakanı yerlerini alddar. Biz, G e n e l ICâtip C e m a l Yeşil ve Başyaver C e v d e t T o l g a y ' l a , eskiden oldu ğ u gibi, ü ç - d ö r t adım g e r i d e , ayaktayız. B u t ö r e n d e g e l e n e ğ e g ö r e yalnız cumhurbaşkanının eli sıkılırsa da, Koraltan k u r u c u l u ğ u n ve yeniliğin verdi ği hevesle, geçenlere davranıp elini u z a t m a k t a n kendini alamıyor. Elçilerin k u t l a m a s ı n d a n sonra, verilen arada, l^ayar ild pencere ortasın daki kanepeye o t u r d u . R u g a n iskarpinlerinin b u ı ı m l a r ı m yukarıya dikip, gıcırdatarak, y o r g u n l u ğ u n u gideriyor. Sıra miUetveldlIerinde... H e n ü z frak e d i n m e y e valdtleri olmadığı için pek ç o ğ u g ü n l ü k giysileri ile geçiyorlar. Bir avuç kalan H a l k Partili milletveldlleri birbiri a r d ı n d a n t o p l u c a geldiler. Başlarında İ n ö n ü o l d u ğ u halde, Celal B a y a r ' a d o ğ r u Uerliyoriar. S e n a t ö r P e p p e r ' e 1 9 4 5 E l d m ' i n d e söyle nen s ö z kulaklarımda çmhyor: " K e n d i m i Millet M e c l i s i ' m i z d e bir m u h a -
lefet partisi başkanı olarak g ö r d ü ğ ü m g ü n , hayatımın vazifesini yerine ge tirmiş s a y a c a ğ ı m . " H e p s i n i n arka.sı alındıktan s o n r a , yine â d e t o l d u ğ u ü z e r e , biz p r o t o k o l m e m u r l a r ı ile birlikte tebrikte b u l u n d u k . Yerine g e ç t i ğ i asıkça yüzlü G ü naltay ile kıyas edilirse, M e n d e r e s ne cici, n e g ü l e r yüzlü. N e kadar, ıvnlıp kıvrılıyor. M e c l i s t e n o t o m o b i l l e r l e A t a t ü r k ' ü n geçici kabrine gidildi. B ü y ü k bir kalabalık " Y a ş a , v a r o l " diye bağırıyor. O n iki yıldır y u r d u n d ö r t k ö ş e s i n d e d u y a g e l d i ğ i m i z nice "yaşa"ların a r d ı n d a n s ö y l e n e n ad birdenbire değişi verdi. Yalnız, alkışlayanlar aşağı yukarı yine aynı. A r k a o t o m o b i l d e k i l e r d e , şimdilik yine eski bizler. S o n r a , Bayar'ı evcek o t u r d u ğ u Meşrutiyet C a d d e s i ' n d e k i .Alevok A p a r t m a n ı ö n ü n d e bırakük. Artık, B a y a r ' m bir b u ç u k ay önceki deyişi ile " m i l l e t e , Allah rızası için... hasbetenliUah h i z m e t e d e c e k i n s a n l a r ı n " kim ler o l d u ğ u anlaşılmıştı. 1 9 2 3 ' t e n beri, ilk kez iktidarın bir p a r t i d e n başka bir partiye hiç sar sıntısız devri töreni böylece s o n a erdi. V e s a n ı r ı m , yirmi yedi yıl e g e m e n o l a n z e k â ve t e d b i r , k e n d i n d e n sızan uyanıkhğa ve çokbilmişliğe s ö z d e yenilip yerini bıraktı. D u a ediyo r u m ki, g e l e c e k b u sanımı yalancı çıkarsın. 2 3 M a y ı s s a b a h ı , iki g ü n ö n c e İ n ö n ü ' y ü u ğ u r l a m ı ş o l d u ğ u m u z 18 n u m a r a d a , b a ş t a g e n e l kâtip o l m a k ü z e r e , b ü t ü n m e m u r l a r t o p l a n d ı k . Bayar kentten g e l d i , bizlerie tanıştı. " D i k k a t l e vazifenize d e v a m e d i n i z " b u y u r d u . Ş i m d i h k kendisi yalnız başına K ö ş k ' t e y a d p kalkacak. E v i n d e n getirdiği güvenilir o d a hizmetçisi E m i n yanında o l m a k üzere...
• G ö r k e m l i bir piyes gibi akıp g i d e n o l g u l a r artık g e r i d e kalıyor. ( Ş i m d i T r a b z o n ' d a , düşsel P o n t u s Devleti kral adayının S o ğ u k s u T e p e s i ' n d e k i kâşanesi g ö z ü m d e canlanıyor... Yalman'ın telgrafla a l d ı ğ ı m ı z makalesinin özeti... İ n ö n ü ' n ü n b u n u n üzerine söyledikleri.) K a h r a m a n ı n ı , a n t a g o n i s t lerini ve figüranlarını s a p t a m a k , o n u sevredenlerin anlayışına ve kültürüne kalmış olan bir yüce piyes. Belleği 1 9 2 3 ' e d e k geriye g ö t ü r ü n c e , ü s t ü n varlıklarıyla yirmi yedi yıla ışık t u t m u ş iki k a h r a m a n d a n sonra, sanki sahne artık dublürierle^ 5
figüran-
B u sözcük, y a n l ı ş o l a r a k , dublör b i ç i m i n d e T ü r k ç e m i z e m a l e d i l i p y a y g ı n l a ş m ı ş gibidir ( b a ş a k t ö r ü n y e r i n e o y n a m a k için hazır bekleyen).
263
lara kalıyordu. A ı n a , tarihçi T o y n b e e ikisinin de h a k k ı m v e r m e k t e gecik meyecekti: " . . . T ü r k C u m h u r i y e t i ' n i n ilk yirmi beş y ı l ı n d a , ü l k e n i n dış p o l i d k a s m ı n temelini oluşturan siyasi ılımlılığın, o n u n iç politikasında da e g e men o l u p olmayacağı ileride anlaşılacakn. Ç ü n k ü , T ü r k i y e C u m h u r i y e t i , iktidar tekelini m e m n u n l u k l a a v u c u n d a tutan tek partinin desteklediği bir diktatörlük y ö n e t i m i altında y a ş a m a atdmıştı. 1 9 1 9 ' d a n 1 9 2 8 ' e dek o n yılda giriştiği ç o k b ü y ü k devrimi, b u n d a n daha a z sıkı bir rejimin T ü r kiye'ye g e ç i r t e m e m e s ı m ü m k ü n d ü . " B u o n yıl içinde, Türkiye bizim Renaissance'ın, R e t b r m a ' n m , Bilim sel D e v r i m i n , Sınai D e v r i m ' i n ve Fransız D e v r i m i ' n i n t o p u n a eşit gör gülerin hepsine birden aynı z a m a n d a kadanmıştır. B u n a rahatça üç y ü z yıl ayıracak yerde hepsini o n yılda yapmayı yalnızca d ü ş ü n m e k , herhangi bir Batılının başını d ö n t l ü r ü p , g ö z ü n ü karartmaya yeter. D e m o k r a t i k bir p a r l a m e n t o rejimi ile, bu h u m m a l ı o n yılı g e ç i r m e k , T ü r k l e r için gerçek ten g ü ç olacaktı. F a k a t , sorun şurada idi: D e v r i m i n taşkını s o n a erdiğin d e , dolayısıyla nihayet hızı kesecek bir d u r u m a gelebildiklerinde, g e r ç e k d e m o k r a s i y i başarabilecekler miydi? 2(>4
" B u s o r u n u n cevabı, T ü r k i y e ' d e k i s o n genel s e ç i m d e o l u m l u olarak verilmiştir. B u gerçekten serbest bir seçimdi. Bir kuşak b o y u n c a işbaşında kalmış bir parti, o s e ç i m l e s e ç m e n l e r i n m u h a l e f e t partisine ç o ğ u n l u ğ u v e r e r e k i r a d e s i n i b e l i r t m e s i n e ; s o n r a d a çekilen politikacıları k a z a n a n m u a r ı z l a r ı n ı n aldatıp g a d r e u ğ r a t m a y a c a ğ ı bir ' c e n t i l m e n a n l a ş m a s ı ' m g ö z ö n ü n d e tutarak, m u h a l e f e t partisinin süklânetle işbaşına g e ç m e s i n e m ü s a a d e etmiştir. B u , yalnız Türkiye için değil, b ü t ü n d ü n y a için kayda d e ğ e r bir zafer o l m u ş t u r . " ' ' B u g ö r ü ş T o y n b e e ' n i n A Study ofHistory adlı ünlü yapıtında şöylece ö z e t l e n m e k t e d i r : " Ö z g ü r l ü k ç ü B a t ı s a l ç i z g i l e r ü z e r i n d e n bir f e l a k e t pahasına değil d e , barışçıl bir geçişle kendini iki partili bir rejime d ö n ü ş t ü r m e k t e başarılı o l m a b a k ı m ı n d a n T ü r k i y e ' d e k i veni d ü z e n i n eşi voktur."7
A r n o l d T o y n b e e , " T u r k e y ' s Thirty Y e a r s " , The New
York Herald
Tribüne
A m e r i c a n N e w s , 3. If 1954.) A r n o l d T o y n b e e , A Study
of History, C i l t 11, N e w Y o r k , 1957, s a y f a 188.
(Turkisb)
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
1950-1951 BINGIL BINGIL ESNEKLİK
"Ben eğer Türk milletine fayda temin ediyorsam, kanaatlerimden fedakârlık yaparak sosyalist de olurum."
Celal
Bayar
6 Nisan 1 9 4 7 İzmir
2fi5
1950 EGEMENLİK ULUSUN Ferahlık
I
ve Heykelden
Kazman
Vecize
Celal Bayar 4 N i s a n ' d a geldiği Ç a n k ı r ı ' d a kendisini dinleyenlere şöyle seslenmişti: " N e A h m e t ' e ne M e h m e t ' e sandalye temin e t m e k niyetinde değiliz. K e n d i m i z e Allah rızası için, hasbetenliUah hizmet edecek insanları b u l u p ortaya a t m a k i s t i y o r u z . " Yepyeni ufuklara -Hanya'yı Konya'yı o l d u m olası kavramış bulunanla rın yahut ö t e d e n beri işten anlayanların g ö n ü l e ferahlık verdiğini söyle dikleri yepyeni ufuklara- d o ğ r u yol alıyorduk. 1 9 3 5 ' t e Nazilli B a s m a Fabrikası'nın temel a t m a törenindeki söylevin de " T ü r k milleri için A t a t ü r k ' ü sevmek d a i m a bir i b a d e t t i r " diyen İktisat Bakanı B a y a r ' d ı . O n beş yıl s o n r a , bu s ö z ü n ü n u n u t u l u p g i t m e s i n e g ö n l ü razı o l m a d ı ğ ı anlaşılan C u m h u r b a ş k a n ı Bayar, o n u D e m o k r a t Parti iktidan n c a Ç a n k a y a K ö ş k ü b a h ç e s i n e dikilmesi kararlaştırılan Atatfirk heykeli nin kaidesine " S e n i s e v m e k milli i b a d e t t i r " şekline sokarak hakkettirecekti. H e y k e l , S a b i h a B e n g ü t a ş ' ç a yapılıp. H a l k Partisi'nin iktidardan d ü ş m e sine ramak kala t a m a m l a n m ı ş t ı . K ö ş k bahçesine dikilmesi Bayındırlık Ba kanlığı'nca verilen r a p o r d a u y g u n g ö m l m e d i ğ i için, k o n u l a c a ğ ı bir başka yer b u l u n a m a d a n iktidar değişikliği o l m u ş t u . Takat, h e y k e h n dikilmesi ü z e r i n d e n ç o k g e ç m e d e n , " i b a d e t " deyiminin yalnız " T a n r ı " için kuUanılabUeceği yollu u y a r m a l a r ü z e r i n e , v e c i z e , heykelin k a i d e s i n d e n -yine Ç]umhurbaşkanı Bayar'ın emri ile- silinip kaldırılacaktı. İ n ö n ü ' n ü n ö n c e devlet dairelerindeki resimlerinin kaldırılması, sonra d a , o n u n A t a t ü r k için geçici kabre bırakddığı g ü n yayımladığı ünlü be yannamesinin asılı b u l u n d u ğ u okul duvarlarından kaldırılması b u n u izle di.
9K,
267
" T c b d i l - i m e k â n " d a n ' elde edilebilen ferahlıklar da g e c i k m e d i . D a i r e m i z d e bu y ö n d e n ilk p i y a n g o , Muhafız Kıta.sı K o m u t a n ı Yarbay G a n i G ü v e n e r ' e v u r d u . A n l a ş ı l a n kişisel can g ü v e n l i ğ i , " Ş a r k zihniyet i " n d e n uzak kalma ilkesinden d a h a ağır b a s ı y o r d u . İkinci p i y a n g o n u n bazı belirtilere karşın, b a n a v u r u p v u r m a y a c a ğ ı n ı k e s t i r e b i l m e k g ü ç t ü . Ö r n e ğ i n , " H a v a K u r u m u ' n d a m ü h e n d i s f a l a n c a " diye t e l e f o n d a b a n a kendini tanıtan zat, d o ğ r u d a n d o ğ r u y a " B a s r i B e y " hitabıyla s ö z e başlı y o r d u . Kastedilenin D P G e n e ! M e r k e z i ' n d e k i Sekreter Basri Aktaş o l d u ğ u k u ş k u s u z d u . H e l e aynı m ü h e n d i s i n ertesi g ü n Ç a n k a y a ' d a k i o d a m a gelerek, y ü z ü n ü tanımadığını o z a m a n anladığım Basri Bey'in hâlâ ben o l d u ğ u m u sanması, hatta beni kutlayıp başarı dilemesi p e k ö m ü r şeydi. B u türiü yanılmalar karşısında b e n i m o o l m a d ı ğ ı m ı açıklamaya ç o ğ u kez firsat d ü ş m ü y o r d u . O s a y e d e , Basri Aktaş adına ve hesabına, başvuranlar dan enikonu tebrik t o p l a d ı m . 8 H a z i r a n ' d a Basri Aktaş C u m h u r b a ş k a n l ı ğı'nın değil. Başbakanlığın H u s u s i K a l e m M ü d ü r i ü ğ ü ' n e atandı. B e n i m hiç değilse şimdilik "tebdil-i m e k â n " ferahlığından y o k s u n kaldığım belli o l u y o r d u . Üstelik, b e n o n yedi yıldır o l d u ğ u ü z e r e , hâlâ falan ya da filan zatın değil, devletin h i z m e t i n d e b u l u n d u ğ u m kanısını da h e n ü z b ü s b ü tün yitirmiş d e ğ i l d i m . 26S
Ö t e y a n d a n G e n e l K â t i p C e m a l Yeşil'e g e l e n b a ş v u r u c u l a r d a n biri "Yeni mi tayin e d i l d i n i z ? " diye s o r m u ş ; Yeşil'den " H a y ı r , iki b u ç u k sene dir b u r a d a y ı m " yanıtını almıştı. B a ş v u r u c u n u n saf saf " O halde ben bir hafta sonra yine g e l e y i m " deyip, bir gidişi vardı ki... 9 H a z i r a n ' d a Çankaya'ya gelen yirmi kişilik Ç u b u k h i s a r heyeti, Köşk'ün havuzuna bakan m e r m e r s a l o n u n d a Bayar'la buluşurken -Atatürk'ün m huıuı şad e t m e k üzere- tekbir alıp d u a ederek ferahlığımıza biraz daha fe rahlık kattı. Yolda karınca duası satanlar, Dışkapı C a m i i kubbesinin ta mamlanması için çat kapı bağış t o p l a m a k ya da para ile Kuran o k u m a k is teyenler, evdeki evlad ü iyalin üstlerine ayrıca hafiflik getiriyordu. Sıra büyük ö l ç ü d e " t e b d i l - i m e k â n " l a r a gelmişti. O r g e n e r a l A b d u r r a h m a n N a f i z G ü r m a n ' m G e n e l k u r m a y Başkanlı ğı'ndan çekilmesi, ikinci başkan O r g e n e r a l T u ğ s a v u l ile H a v a Kuvvetieri Komutanı Orgeneral Zeki D o ğ a n ' m , freniz Kuvvetleri K o m u t a n ı Oramiral Ali Ü l g e n ' i n , Birinci O r d u Müfettişi Korgeneral Asım Tınaztepe'nin Askeri Şura'ya nakilleri; d o k u z valinin emekliye ayrılması; Ereğli Kömürleri İşlet mesi U m u m M ü d ü r ü İhsan S o y a k ' m çekilmesi, maliye müsteşarının, P"mnivet u m u m m ü d ü r ü n ü n . Basın Yayın u m u m m ü d ü r ü n ü n , Karabük l")emir Çelik Fabrikaları m ü d ü r ü n ü n değişmesi kısa z a m a n d a olup bitfi. 1
Y e r değiştirmeden.
Bir
II
Takıştırma
Değişikliğe uğrayan generaller için ortaya atılan şu söylenti bazı gazete lere dahi geçti: 14 ıMayıs akşamı " İ n ö n ü ' y e gidip halü hatır istifsar etmişler, bir emri o l u p olmadığını s o r m u ş l a r . " O a k ş a m İ n ö n ü yattıktan bir saat sonra bile Ç a n k a y a ' d a en yüksek rütbeli subayın -Başyaver C e v d e t T o l g a y , Rıza Ş a h Pehlevi'nin cenaze töreni dolayısıyla T a h r a n ' d a b u l u n u y o r d u Yüzbaşı Yaver H ü s n ü H e p e r o l d u ğ u n u g ö z ü m l e g ö r m e s e m , bu söylenti ile beliren yeni demokratik gösteriş'e az kalsın ben de inanacaktım.
Yazar Reşat Nuri Güntekin'in, Devlet T i y a t r o s u ' n d a sahnelenecek olan Tanrıdağı adlı piyesi d e , " d i k t a t ö r l ü ğ ü n iyi başlayıp k ö t ü b i t t i ğ i " g ö r ü ş ü n ü bir ö l ç ü d e işliyor sayılabilirdi. Piyeste 1 9 3 0 - 1 9 5 4 arası kesintili d e m o k r a t i k y a ş a m ı m ı z d a n derlenmiş gereçler kullanılıyor; bu arada ö r n e ğ i n , g ü d ü k kalan Serbest Fırka d e n e m e s i n e i m a d a b u l u n u l u r k e n ; o y u n u n kahramanı K a n t e m e l ' i n , yaptırdığı seçimi s o n r a d a n geçersiz sayıp " p r o \ ' a " cjlarak nitelemesi dile getiriliyordu.
F l o ş , söylentilerin bizi maiyetinde b u l u n d u ğ u m u z ü ç ü n c ü c u m h u r başkanının enuini yerine g e t i r m e k t e n alıkoyması için n e d e n y o k t u . Ken disi ile teması k e s m e n i n -Bayar'm devimi ile- " Ş a r k zihniyeti"ni g ö s t e r e c e ğ i n d e n çekinerek, 11 H a z i r a n Pazar g ü n ü saat 1 7 ' d e İ n ö n ü ' y ü köşkün d e ziyarete gittim. Fski c u m h u r b a ş k a n ı n ı n söş'ledikleri kısaca şunlardı: " G e n e r a l l e r için yaratılan hava onları ö r s e l e m e z mi.? G a r p t a böyle şey o l m a z . Y a ş l a n d ı ğ ı n z a m a n b u n u hatırla. O k u m a y a n a d a m , cüretkârdır. Y a p ü ğ ı şeyi, ilk defa kendi b u l d u ğ u bir şey zanneder. H a l b u k i , d a h a evvel yapılmıştır, tecrübe edilmiştir, Bayar, beni ziyarete g e l d i ğ i n d e , hiçbir vali yi d e ğ i ş t i r m e y e c e k l e r i n i s ö y l e m i ş t i . Ben d e , kendisini tebrik e t m i ş t i m . Yalnız E d i r n e valisi e m r i vaki yaptı. Bingöl valisi de öyle, d e d i . H u z u r s u z l u k yaratılmış o l u y o r . K a n a d a b ü y ü k e l ç i s i . K a s ı m G ü l e k vasıtasıyla b e n d e n mülakat islemiş. K i m s e ile bir sene g ö r ü ş m e y e c e ğ i m . S o n r a m a n a veririer. CduırehiH'in m e k t u b u n a hazırladığın cevabın- altına avnca el va2
C h u r c h i l l ' i n L o n d r a ' d a n İ n ö n ü ' y e gönderdiği 31 M a y ı s 1950 tarihli m e k t u b a hazır ladığım c e v a p .
26Q
zınıla da 'Vcry sincerciy y o u r s ' d e d i m . Fazla mı oldu.? BcH'le bir m e k t u b u şu a n d a Clıuı-chiU'den hiç b e k l e m i y o r d u m . Ç ü n k ü , bu harpte kendisiyle en ç o k m ü c a d e l e ettiğim a d a m o idi. ' M e k t u b u neşret' diyorlar, a m a şim dihk d o ğ r u değil. Atatürk bu kadarına t a h a m m ü l e t m e z d i . Seni Hariciye'ye versinler. Nasıl, bir sıkıntın yok y a ? " Bu s ö z beni yıllar öncesine g ö t ü r d ü . Savaş koşulları içinde bir yıl uzatı lan subaylık hizmetinin bitiminde terhis olduktan sonra yatakta g e ç i r d i ğ i m u z u n hastalık sırasında o t u z yaşını d o l d u r u r k e n , Hariciye'ye giriş sınavına katılma niyeti besleseydim, o fırsatı yaş sınınnı aştığım İçin kaçırmış ola caktım diye d ü ş ü n m ü ş t ü m . Ç e k i r d e k t e n yetişmenin her m e s l e k için ne denli can alıcı bir gereLsinme o l d u ğ u n u ; başka görevlerden t e p e d e n . i n m e atanmaların Dışişleri t o p l u l u ğ u içinde nasıl karşılandığını, tanığı o l d u ğ u m örneklerden az çok ö ğ r e n m i ş t i m . İ n ö n ü , sözlerini şöyle s ü r d ü r d ü : "Sigarayı dört g ü n d ü r bıraktım. Erdal yeni d ö n d ü A m e r i k a ' d a n . O r a d a iken, o n u h ü k ü m d a r ç o c u ğ u a d d e d e r e k , seçim bahsine i n a n m a z gibi yapmışlar. S o n r a , neuceler alınınca inanmışlar. Ev sahibi M a d a m C u m h u riyetçi imiş: ' Z a t e n politika her tarafta bu hale geldi' d e m i ş . "
•
270
Eski ve ilişkin bu kısa ara s ö z d e n s o n r a , biz yine yeniye d ö n e l i m . İki g ü n ö n c e ( C u m a ) , C u m h u r b a ş k a n ı Bayar, çağırdığı gazetecileri y e m e ğ e alıkoyarak ağırlamıştı. B u ikramın d e m o k r a t i k çeşnisi, muhalefet gazetecilerinden herhangi birinin çağırılmamış olması ile beliriyordu. D o k u z g ü n sonra bir başka d e m o k r a t i k g ö r ü n ü ş o l d u .
Memurlar
III
Tar-anma
Tansında
Açılan E K İ U m u m M ü d ü r i ü ğ ü ' n e vekil olarak atanan Y u s u f G ü r a t a tazla konforu kendi y u r i i a ş l a n n a yakışlıramayan, alçakgönüllü bir m ü h e n disti; Z o n g u l d a k ' t a k i U m u m M ü d ü r i ü k k ö ş k ü n ü " Ç a n k a y a ' n ı n bir m o deli olarak g ö r d ü ğ ü n ü " söyleyerek, o r a d a o t u r m a y a c a ğ ı n ı , k ö ş k ü n yaban cı uzmanları ağırlamak için ayrılacağını g a z e t e l e r e m ü j d e l e d i . U m u m m ü d ü r vekilinde g ö z e çarpan ç a b a tek olay değildi. H o ş a git mek, yerinde kalabilmek, d a h a iyi yere yükselebilmek ümidi besleyen nice görevli çıkar \'ohm bu o l d u ğ u d ü ş ü n c e s i y l e , karınca kararınca eskiyi ve geçmişi k ö t ü l e m e k için birbiriyle yarışıyordu.
IV
iktidar
Hastalarının
Tedavisine
Başlandı
2 2 M a y ı s ' t a n bu yana g e ç e n hafta içinde K a l e m ' i m i z d e ve ç e v r e m i z d e b i r t a h m başkahkiar elbette g ö z e ç a r p ı y o r d u . B u n u sezmiş olmalı İd, Va tan y a z a r l a r ı n d a n -kolej ve askerlik a r k a d a ş ı m - S i n a n K ö r l e , " D e ğ i ş e n Ç a n k a y a " adlı bir röportaj y a p m a k hevesine kapılarak K ö ş k ' ü g ö z d e n ge çirmek istedi. Sinan'ın ricasını Bayar m e m n u n l u k l a u y g u n g ö r d ü . Gerçek ten d e değişiklik o l m a d ı d e n e m e z d i . C u m a r t e s i , pazar günleri. K ö ş k bah çeleriyle eski K ö ş k ' ü n halka açık o l d u ğ u n u n ilan edilişi, yirmi yedi yıldır akla g e l m e m i ş parlak bir b u l u ş t u . Ç i m l e r ü z e r i n d e u z a n a r a k k e b a p mısır d a n , s o ğ u k g a z o z a dek türlü eğlencelik ve a l k o l s ü z içkilerle safra bastırıp keyif çatan ziyaretçiler C u m h u r b a ş k a n l ı ğ ı K o n u t u ' n d a g ö r ü l m e m i ş canlı lık yarattılar. B u n a ü z ü l e n e.ski İstanbul efendisi bir d o s t u m u n "Bitli Kâ ğ ı t h a n e ' y e d ö n d ü " d e m e k t e n kendini alamayışı, belli ki demokrasiyi kavr a y a m a m a k t a n ö t ü ı l i idi. " İ k t i d a r hastası" politika "şöhrerieri"ni s a h n e d e n çekmek için elden ge len esirgenmiyordu. B u n u n için, meclise arka arkaya sözlü soru yağdırılı yordu. Aralarında bir tanesi İsmet İ n ö n ü ' n ü n o ğ l u Ö m e r İ n ö n ü ' n ü n M u zaffer Kayalıbay'ı o t o m o b i l l e ezerek ö l d ü r d ü ğ ü fısıltısına ilişkin soru idi. Yargılama s o n u n d a Ö m e r İ n ö n ü 5 T e m m u z I P S I ' d e aklanacaktı. B u suç a t m a girişimi yeni değildi. Ö m e r ' i n babası d a h a c u m h u r b a ş k a n ı iken pişirilip kotarılmıştı. Bir yandan İ s m e t İ n ö n ü ' y e g a m m a z l a n d ı ğ ı için o n u n a e e n d a s ı n d a birkaç satırla yer t u t m u ş t u . İlerde Güneş g a z e t e s i n d e T u r h a n A y t u l ' u n " İ n ö n ü - B a y a r Ç a t ı ş m a s ı " adlı yazı dizisinde k o n u ile ilgili olarak Bayar " B e n i m bu m e s e l e d e hiçbir dahlim y o k t u r " diyecekti. T o k a t mil letvekili A l ı m e t G ü r k a n ' ı n soru önerisini savcılığın ihbar kabul ederek ko v u ş t u r m a y a geçtiğini ekleyecekti. D a h a epey değişiklik vardı. Ö r n e ğ i n , c u m h u r b a ş k a n ı falanca o r t a k l ı ğ ı n t ü z ü ğ ü n e ilişkin o l m a k ü z e r e Bakanlar K u r u l u ' n c a d ü z e n l e n m i ş kararnameyi onaylarken, ortaklık temsilcilerinin adlarını k ü ç ü k cep defterine n o t e d i y o r d u . H e r ne h i k m e t s e . G e n e l Kâtip C e m a l Yeşil'in ruhu bile d u y m a d a n , bakıyoruz. Maliye müfettişleri gelip, K ö ş k ' ü n hesaplarını Idtaplarını teftiş ediyorlardı. C u m h u r b a ş k a n ı -sanki açık eksiltmeye çıkarılmışçasına, y a h u t d a h a fazlasını kendine yakıştırmıyormuş gibi- " M a a ş ı m ı n 2 . 0 0 0 lirasını istemi y o r u m , baldyesi bana yetişir" diyor; C e m a l Yeşil ne yapacağını şaşırıyord u . B u sanki, S o v y e t i ş g a l i n d e n sonra H a l k M a h k e m e s i kararıyla i d a m edilen B u l g a r Çiftçi Partisi lideri Petkof^un yargılanmasını anımsatır gibi
271
idi. K a d ı n yargıçla Pedvof arasında şöyle bir k o n u ş m a g e ç m i ş : Yargıç, Petk o P a soruyor; "Karınızın m ü t e a d d i t kürkleri varmış, ö \ i e mi.'" Sanık ce vap veriyor: " S i z de P e t k o P u n karısı olsaydınız, sizin d e o l u r d u . " Bir m e k t u p l a talip o l d u ğ u başhekimlik kadrosu d o l u b u l u n d u ğ u için, B a y a r ' m eski a h b a b ı D r . Y u s u f H i k m e t O k t a r , u y g u n g ö r m e s i ü z e r i n e açık daire m ü d ü r i ü ğ ü n e atandı. Anlaşılan Dr. O k t a r her ne b i ç i m d e olur sa o l s u n c u m h u r b a ş k a n ı n ı n h i z m e t i n d e b u l u n m a k i s t i y o r d u . G e n e l kâ tibin haberi o l m a d a n bütçeyi kendi başına hazıriayıp B ü y ü k Millet Meclisi'ne s u n m a y a kalkması d o k t o r u n ilk acemiliği o l d u .
V
Otomobil
Saltanatı
B u arada kırmızı plakalı K ö ş k arabalarının bir h s m ı n a b e y a z plaka ta kılarak, ulak bir el ç a b u k l u ğ u ile kırmızı plakalı resmi a r a b a sayısını azal mış gibi g ö s t e r m e k acaba kimin aklına gelmişti? O n u ö ğ r e n e m e d i k . D P ' n i n muhalefet g ü n l e r i n d e pek çok sayıdaki kıymetli p r o p a g a n d a gereçlerinden bir tanesi o t o m o b i l saltanatı idi. K ö ş k çevresinde b u l u n a n hünerii formül, b ü t ü n devlet ö r g ü t l e r i n d e belki K ö ş k ' t e k i sağg()rü ile uy g u l a n a m a d ı ğ ı n d a n . İçişleri Bakanı Halil O z y ü r ü k ' ü n bu saltanatı sürmek te o l d u ğ u n u C H P ' l i [//n.v gazetesinin fotoğrallarla saptav'ip sürekli yayın da b u l u n m a s ı üzerine, bu eski adliyeci 13 E k i m İ P S l ' d e bakanlıktan çe kilmek z o r u n d a kalacaktı.
• Kalem'de bildim bileli bedava içtiğimiz Taşdelen suyu ile kahve artık kalku'ordıı. Köşk'ün üst katındaki salonda, elde imza kartonu ya da evrak, ma ruzatta bulunmak üzere cumhurbaşkanının yanma giriyorum. Salonun bir köşesinde Bayar'tn torunlarından Attila limonata içip bisküvi yemekte. Hiç tınmıyor. Bir taraftan benim söylediklerime tecessüsle kulak kabartırken, büyükbabasına " S i z de ister misiniz?" diye limonata ikramına kalkıyor. Büyıikbaba müsamahalı, fakat red eder gibi az susturucu bir eda ile "Peki yav r u m , p e k i " diyor. G ö r ü n ü ş e kalırsa, torun, rüştünü i,spat etmiş çağdadır.
VI
Eski - Teni
Kıyaslaması
Bahçelerle eski K ö ş k ' ü n c u m a ı t e s i - p a z a r g ü n l e r i halka açılmasından
çok ö n c e , kuthıma, ulukıma,'' hacet g i b i nedenlerle C u m h u r b a ş k a n ı Ba yar'ı g ö r m e k üzere gelenlerin sa\'isı d a h a ilk g ü n d e n son derece kabarıktı. Bunların kimlikleri ziyaretlere ayrıca g ö z a h c ı h k veriyordu. İçlerinden rastgele birkaçını g ö r e l i m . O n yedi yaşlarında bir delikanlı. Ç o r u m ' d a kapıcı imiş. Bir m e y d a n m i t i n g i n d e "Yaşasın D e m o k r a t Parti, K a h r o l s u n C u m h u r i y e t H a l k Parti s i " diye bağırmış. H a p s e atmışlar, i ş i n d e n çıkarmışlar. İş istiyor. İlle c u m hurbaşkanını g ö r e c e k . Oysa, B a y a r ' m emri var. İş için başvuranları kabul etmivor. B u n u delikanlıya anlatınca, " Ö y l e ise, g ö z ü n aydına g i d e c e ğ i m " dedi.' Bir başkası, mitinglerde b e y a n n a m e , s e ç i m pusulası d a ğ ı t m ı ş . Seçimler bittikten s o n r a , ücretini almak için ç a l m a d ı ğ ı kapı kalmamış. Zafer kaza nılınca parti m e r k e z i n d e kimseleri b u l a m a m ı ş . Hakkını istiyor. Bir başka sefer. N ö b e t ç i Yaverliği'ndeyim: Fatsa H a l k e v i ' n d e m e m u r o l d u ğ u n u söyleyen bir h a n ı m telefon e d i y o r . C u m h u r b a ş k a n ı kendisini kabul e t m e y e m e c b u r m u ş . Yaver F i k r e t ' l e h a n ı m telefonda u z u n boylu tartıştılar. S o n u n d a Fikret " Ş u halde iltimas i s t i y o r s u n u z " diyerek işi kes tirip a t m a y a çalışn. T e l e f o n u n y a n ı n d a n ayrılmayan D e m i r t a ş - c u m h u r başkanının reşit yaştaki ö b ü r t o r u n u - b i z i m h e n ü z k a v r a y a m a d ı ğ ı m ı z yeni bir gerçeği açıkladı: " İ l t i m a s devri geçti a r t ı k ! " B u haber üzerine bir fe rahlık d a h a d u y m a k z o ı t m l u idi elbet. Yine N ö b e t ç i Yaveriiği'nde o t u r d u ğ u m bir g ü n ; fırlak gırtlaklı, saz be nizli, h e k i m deyimi ile hyper-sensible bir g e n ç . . A d ı F a i z ' m i ş . . H u z u r a kabul edilmek üzere sıra bekliyor. Bir ara c o ş t u , ayağa kalkarak " Y ü z b a ş ı m " dedi " Y e d e k S u b a y O k u l u ' n d a iken karşıdan buralara d o ğ r u bakar, a c a b a şu Çankaya'yı g ö r m e k bize de nasip olur m u derdik. l")ava kazanıl dı, işte g ö r ü y o r u z y ü z b a ş ı m ! " M u r a d ı n a ermiş cezbelinin ilk tiyatro sa natçılarımızdan M a n a k y a n ' m tiradlarmı andıran heyecanı oracıkta balon gibi s ö n m ü ş t ü . Çankaya'yı g ö r m ü ş t ü ya, o n d a n sonrasını d ü ş ü n m e y e g e rek y o k t u . Akın e d e n insan curnatası içinden seçilmiş bir örneği nöbetçi yaverin den dinleyelim: G e c e saat 2 2 : 0 0 , D P Kadıköy İlçe Sekreteri O s m a n T e kin, Köşk kapısına dayanıyor. Bayar, Koraltan, M e n d e r e s yemekteler. Ba yar, yaverle adeta dertleşiyor: " A , bu kadarı o l m a z yahu. Sariıoş d e m e k h a ! " A m a , ertesi g ü n Bay T e k i n ' i yine d e kabul ediyor ( 2 7 H a z i r a n ) . Sabahleyin ( 2 6 H a z i r a n ) c u m h u r b a ş k a n ı n ı n eşi Bayan R e ş i d e * Bavar 3
Eski deyişle "arz-ı t a z i m a t " .
4
28 y ı l d ı r bir d a h a y ü z ü n ü g ö r m e k k ı s m e t o l m a y a n
1921-1923
Ankara'sından
ilkokul sınıf a r k a d a ş ı m T u r g u t B a y a r ile pul biriktirme vesilesiyle bir-iki kez evlerine
o d a m a telefon etti. Şöyle d i y o r d u : " M ü f i d e H a n ı m -Mersin'in D P m ü c a hidi, d a h a sonra belediye başkanı- kapıda duruyor. E ü n d e H a m d i Beyin Bayar'ın d ü n ü r ü , T u r g u t Bayar'ın kayınbabası- m e k t u b u var. B u sıcakta beldetiyorlarmış. H e m e n e m i r verip içeri aldırtsınlar. E s k i şekil d e v a m e d e m e z . " N ö b e t ç i yaveri F i k r e t Y ü k s e l ' e t e l e f o n l a d u r u m u s o r d u m . " R a n d e v u a l m a d a n g e l m i ş " d e d i ; " B i l i y o r s u n u z , randevu a l m a d a n gelen leri c u m h u r b a ş k a n ı kabul e t m i y o r . " G e r ç e k t e n , ilk g ü n l e r d e ö n ü n e g e l e n ziyaretçiyi kabul e d e n Bayar, birbiri p e ş i n d e n s ö k ü n e d e n kafilelerle baş edilemeyeceğini anlayınca, artık r a n d e v u a l m a d a n gelenleri g ö r m e y e c e ğ i ni kesin olarak emretmişti. Eşinin iradesi Sayın Bayan Bayar'ın bilgisine ulaşmamıştı. 14 M a y ı s ' t a n ö n c e s i n e taş atayım d e r k e n , sayın zevcine si t e m etmiş o l u y o r d u . Fikret olayı Bayar'a anlattığında, o sadece g ü l m e k l e yetinmiş. Bay ve bayan birbirlerinin davranışlarına karşı bu gibi noktalar da ilgisizler belki. B u n u biraz y a d ı r g a d ı m . D u d a k l a r ı m ı n u c u n d a n İ z z e t M o l l a ' n ı n şu dizeleri d ö k ü l d ü :
274
"SipihreS çıkma kolaydır, M e s i h ^ o l m a k g ü ç . " A m a , insan curnatası deyip g e ç m e m e k lazımdı. H u z u r a kabul e d i l m e k ü z e r e N ö b e t ç i Yaveriiği'nde sıra beldeyenlerin nüflız ve k u d r e t derecesini kestirmek g ü ç o l m a d ı . Bakanlar K u r u l u ' n u n işleri arasına girmiş b u l u n a n " r e s i m a s m a " k o n u s u bir karara b a ğ l a n m ı ş , karar ilan edilmişti. Kararın K ö ş k ' t e ve m ü ş t e m i l a t ı n d a -nasıl u y g u l a n a c a ğ ı n ı c u m h u r b a ş k a n ı bir for m ü l e bağlamışD: " K a l e m o d a l a r ı n d a k i resimler için H ü k ü m e t kararı da hilinde hareket edilsin. K ö ş k ' ü n içindeki resimler b e n i m mesuliyetim al tındadır. O l d u ğ u gibi kalsın." 1 8 ' e k a p ı d a n girince, soldaki yaverlik'masa sına o t u r u l d u ğ u n d a baş ü s t ü n e rastlayan yerde G a z i ' n i n b ü y ü k b o y u t l u , üniformah y a ğ h b o y a resmi7 vardı. B u n u n karşısında d u v a r d a d u r a n yağlı boya sivil kıyafette İ n ö n ü portresi yukarki emir g e r e ğ i n c e bir z a m a n ye rinde asılı kalmışn. D a h a d o ğ r u s u 2 9 H a z i r a n akşamına d e ğ i n . . . O g ü n , A y a ş t a Zırhlı Birlikler O k u l u ' n d a k i askeri t a t b i k a t t a n d ö n d ü ğ ü m ü z d e . g i t m i ş , annesini d e t a n ı m ı ş t ı m . H a n ı m e f e n d i ' n i n sesini o z a m a n d a n beri ilk defa d u y u y o r d u m . O n iki y ı l s o n r a . B a y a n B a y a r v e f a t e t t i ğ i n d e . B a ş b a k a n
inönü,
H a c ı b a y r a m ' d a n kaldırılacak c e n a z e n i n u ğ u r l a n ı ş ı n d a kendi a d ı n a b u l u n u l m a s ı v e a i l e y e başsağlığı dilemesi için Özel K a l e m M ü d ü r ü N e c d e t C a l p ' ı görevlendirecek; o n u n gitmek istemeyişi üzerine. B a ş b a k a n l ı k müsteşarı olarak görev b a n a aktarıla caktı. 5
Göğe.
6
Isa P e y g a m b e r .
7
1927'de bu portreyi y a p a n A . K a m p f ' a , G a z i , yüz kısmı için birkaç kez poze etmiş. K a m p f , belden aşağı çizmeli kısmı, y a v e r rahmetli yüzbaşı Şükrü Özer'e bakarak y a p mış. A r k a d a A n k a r a K a l e s i ' n i n silueti, d a h a ö n p l a n d a G a z i ' n i n bindiği at vardır.
i n ö n ü portresinin kaidınimış o l d u ğ u n u g ö r d ü k . R e s m i n a n s ı z m sır oluşu n u n bir tek açüdaması bulunabilirdi. K a b u l e d i l m e k için bekleyen m ü c a hitler ya d a takdirkârlar, su-alan gelinceye k a d a r "iktidar h a s t a s ı " m n bü yük b o y d a k i t a b l o s u ile karşı karşıya o t u r m a y ı kendilerine y e d i r e m e m i ş , b u n u liderlerine d e d u y u r m u ş olsalar g e r e k t i .
VİI
Boşalan
Kitaphk
C u m h u r b a ş k a n h ğ ı K ö ş k ü ' n ü n üst katındaki kitaphk s a l o n u n a , 1 9 3 8 sonlarında, İ n ö n ü ' n ü n kendi evinden getirilen kitapları yerleştirilmişti. Z a manla kitap raflarının ihtiyaca yetmediği görülerek, duvarlara b o y d a n boya yeni raflar eklendi. 1 4 Mayıs'tan sonra İ n ö n ü ' n ü n kitapları kendi evine ta şınınca, s a l o n d a k i raflarda hiçbir şey k a l m a m ı ş t ı . D u r u m g ö z ü n e çarpan Bayar emir verdi: " K ü t ü p h a n e pek b o ş . D o l d u r a h m . " B u n u n üzerine resmi yayınların hacimlilerinden yararlanılarak, kitaplık salonu d e k o r u , b o ş l u ğ u g ö z e batmayacak tarzda düzeltildi. Bu arada. Ziraat Fakültesi'nin yayınla rından sayısı kabarıkça kitapları d o l g u m a d d e s i olarak epey işe yaradı. 27S
İnsan curnatasının yanı sıra, bir de yazılı b a ş v u r m a curcunası s ü r ü p gi d i y o r d u . Evrak m e m u r u B e b e Rıza b u r n u n d a n soluyor, kâğıtları kaydet m e y e g ü ç yetişiyordu. Ö r n e ğ i n , B u r s a ' d a n bir telgrafçı; eski İttihatçılardan o l d u ğ u n u şöyle hatırlatıyor: " H a n i S e t b a ş ı ' n d a rey pusulalarını sandıklara avuç avuç at mıştık ya. İşte ben o y u m . " Birçok m e k t u p t a n ve içlerindeki 1 9 4 6 - 1 9 5 0 arası tarihini taşıyan D P G e n e l M e r k e z i başhklı kâğıtlara yazılmış ilişiklerinden şu anlaşılıyordu: D e m o k r a t Parri'ye o yıllarda yapılan b ü t ü n sızlanmalara " B u g ü n e l i m i z d e bir şey yok, inşallah yarın iktidara gelince ilâahiri..." yollu cevaplar veril mişti. Kendilerini yıllardır g a d r e u ğ r a m ı ş sayanlardan yığın yığın dilekçeler geliyordu. Ç o ğ u " d e m o k r a t i k inkılap ve hayata karşı o l a n sevgi ve a l a k a m dolayısıyla g e ç m i ş iktidardan g ö r d ü ğ ü m sui m u a m e l e . . . " ya da " ü ç sene dir terfi m ü d d e t i m d o l d u ğ u halde H a l k Partili o l a n a m i r i m . . . " , y a h u t "baskısı a k ı n d a i n l e d i ğ i m istibdattan sayenizde k u r t u l d u k " diye başlıyor d u . S o n r a , u ğ r a m i d ı ğ ı i d d i a olunan haksızlığın açıklanmasına girişiliyor d u . Bunlar, c u m h u r b a ş k a n ı n ı n emriyle ilgili mercilere havale ediliyordu.
ilgililerin verdiği cevaplar çokluk "filan tarihte i n z i b a t komisyontı kararıy la hakkında verilen" ya da " z i n u n e t i n e para g e ç i r m i ş o l d u ğ u " t a r z ı n d a açıklamalardan o l u ş u y o r d u .
Varhk
VIII Vcrgisi'nin Geri
Verilmesi
Y u r t d ı ş ı n d a n m e k t u p g ö n d e r e n bir E r m e n i v a t a n d a ş , Varlık V^ergis i ' n d e n ileri gelen zararının tazmini için, iktidara g e ç i n c e D P ' n i n tedbir alacağı vaadinin artık gerçekleşeceğine g ü v e n d i ğ i n i belirtiyor, s o n u c u tez elden beklediğini bildiriyordu.
•
276
Refik K o r a l t a n ' ı n A m e r i k a ' d a k i -adını a n ı m s a y a m a d ı ğ ı m - bir o ğ l u n d a n da m e k t u p vardı. Kendisi Ne\v York'ta (her ne d e m e k s e ) ticaret erba bı mensuplarıyla t e m a s t a imiş. H e p s i , m e m l e k e t t e k i siyasal gelişmeyi Ba sın ve Yayın U m u m M ü d ü r l ü ğ ü ' n ü n oradaki temsilcisinin g e r e ğ i n c e yan sıtmadığı d ü ş ü n c e s i n d e imişler. Ayrıca, bakanlıklardaki müdürlüklerin sa botaj yaptıklarını söylüyorlarmış. M e k t u b u arz e t t i ğ i m z a m a n , Bayar için deki görüşler için " d o ğ r u d u r " d e d i . Verdiği emir ü z e r i n e m e k t u b u n su retlerini Başbakanlık'a ve bakanlıklara yolladık.
• Tücel dergisi s a h i b i n d e n g e l e n m e k t u p t a , yarı tıbbi, yarı şairane bir deyimle " 1 0 K a s ı m I 9 3 8 ' d e d u r a n n a b z ı m ı z , 14 Mayıs I 9 5 0 ' d e yeniden atmaya b a ş l a d ı " d e n i y o r d u . Birkaç g ü n s o n r a gelen ikinci bir m e k t u p t a , d e r g i n i n kaç n ü s h a satış yaptığı t a k d i r d e yaşayabileceği rakamlarla belli ediliyordu. Bir başka m e k t u p t a sızlanış şöyle idi: M a d e n i varmış. " K a r a kuvvetin z u l ü m ve itisafi y ü z ü n d e n " m a h v o l m u ş . Kara kuvvet, "hattı m ü d a f a a yok tur, sathı m ü d a f a a v a r d ı r " d e d i r t e n m i ş ( m e k t u b u n buraya kadarını anla m a k m ü m k ü n değilse d e , gerisi d a h a açıktı). Afyon T o p r a k Ofisi malze m e şefi iken Bayar'ı karşılamaya gittiği için tasfiyeye uğramış. İş istiyor.
• A m e r i k a ' d a n , İktisadi İşbiriiği T ü r k i y e Temsilcisi Mr. Russell D o r r ' u n
b a b a s ı n d a n gelen bir m e k t u b u kendisine s u n a r k e n , Bayar, eski harderi bi lip b i l m e d i ğ i m i scırdu. Bu s o r u y u , ö n c e yaşımı g ö s t e r m e d i ğ i m e takılan nükteli bir iirifat gibi kabule h a z ı r l a n d ı m . Yanıldığımı h e m e n fark e t t i m . Bayar, yazılacak cevapta belirtilmesini istediği d ö r t nokta\'i eliyle ve Aı-ap harfleriyle m e k t u b u n altına kaydetti. Pratik t u t u m u n a hayran o l m a m a k elde d e ğ i l d i . O y s a , k e n d i n d e n ö n c e k i iki başkan o beceriyi g ö s t c r e m e m i ş ri. Arap harfi k u l l a n m a m a k t a ayak ciiremişlerdi. Russell D o r r ' u n D o ğ u illerimizde yaptığı bir g e z i d ö n ü ş ü y a z d ı ğ ı bir m e k t u b u n T ü r k ç e çevirisini arz e d e r k e n , B a y a r çevirideki sia kelimesini s o r d u . C a p a c i t v karşılığı o l a r a k k u l l a n d ı ğ ı n ı a n l a t t ı m . " O , sia d e ğ i l , s ü a ' d ı r " b u y u r d u . H u z u r d a n çıkınca h e m t e r e d d ü t , hem m e r a k edip lü g a t e ' b a k t ı m : Sia imiş. V o n P a p e n ' i n yazdığı bir F r a n s ı z c a m e k t u b u o k u r k e n B ü \ ' ü k Millet Meclisi a l b ü m ü n d e F r a n s ı z dilini bildiği yazdı olan c u m h u r b a ş k a n ı fiıgi- ' tiPin, bir başka m e k t u p t a d a g e n s d e lettres'in manasını a n l a m a k istedi ler. Dışişleri ile ilgili salahiyetname ve benzeri evrakın altına k o n u l a n s o ğ u k d a m g a y a yeni c u m h u r b a ş k a n ı n ı n adı ne şekilde yazılacaktı.? Protokol U m u m M ü d ü r ü Tevfik K â z ı m Kemahlı b u n u telefonla ö ğ r e n m e k istemişri. B a y a r ' d a n s o r d u m . Bilhassa ("elal'in ü s t ü n d e aksan sirkonfleks o l u p olm a v a c a ğ ı n ı . . . B u n u n üzerine kendileri 'TTakiki imlası nasıldır?" s o r u s u n u yönelttiler.
A m e r i k a ' d a n bir başka m e k t u p aldık. Kalburüstü kimselerin ö z g e ç m i şini yazan Currcnt
Biography
adlı kitaba k o n u l m a k ü z e r e , Bayar için ha
zırlanmış y a ş a m ö y k ü s ü m e k t u b a ilişik b u l u n u y o r d u . M e t n i n g ö z d e n geçi rilerek, gerekiyorsa düzeltildikten s o n r a yayımlanmak ü z e r e geri g ö n d e r i l m e s i i s t e n i y o r d u . T ü r k ç e çevirisini B a y a r ' a arz e t t i ğ i m ö z g e ç m i ş i n
bir
t ü m c e s i n d e " İ n c i n ü , partiler kurtılmasuta m ü s a a d e e l t i " d e n i l i y o r d u . B e n o tümceyi o k u y u n c a , Bayar derhal kanısını açıkladı: " M ü s a a d e e t m e s e y d i ne olacaktı .sanki? K a n u n m ü s a i t t i . " Böylece o t ü m c e çıkarıldı. Biraz aşa ğıda " İ n ö n ü iktidardan iyi d u y g u l a r içinde ayrıldı diye g a z e t e l e r ö \ ' d ü l e r " fikrası geliyordu. B a y a r ' m b u y r u ğ u ile o fıkranın başına "ilk z a m a n l a r d a " kaydını ekledik. " D e m o k r a t Parti böyle bir başarı b e k l e m i y o r , % 4 0 kadar milletvekili alacağını u n u ı v o r d u " tümcesini d e , yine bu\'rıık g e r e ğ i , şu biçime getirdik: " D e m o k r a t Parti'nin ç o ğ u büyük bir ekseriyet alacaklarını ıımuyoriardı. Pek azı b u n u b e k l e m i y o r d u . "
"Taman
IX Bir
Adam!"
Rjza Çavdarlı adlı birisi, içinde eski harflede yazılmış bir m e k t u p b u l u nan basılı bir b r o ş ü r g ö n d e r m i ş t i . B r o ş ü r ü n kapak yazısı şöyle idi:
Komünistlikle Çavdarlı Neşriyatı Kanunlar mı Komünistleri
2-,S'
Cidal Serisinden Himaye Ediyor?
M e k t u b u n d a Çavdarii, B a y a r ' d a n ö z ü r diler g i b i idi. D e m o k r a t Parti hakkında evvelce beslediği kanaatlerin ( o kanaatler her n e ise) ş i m d i ta mamıyla, d e ğ i ş m i ş o l d u ğ u n u belirterek, pişmanlık d u y d u ğ u n u anlatıyor d u . B r o ş ü r d e İ n ö n ü , R u s y a ile yatıştırıcı siyaset kullanılması taraflısı o l u p T r u m a n ' ı n isteği ü z e r i n e istifa e d e n A m e r i k a ' n ı n eski C u m h u r b a ş k a n ı Yardımcısı VVallace'a benzetiliyordu. Bayar m e k t u b u ve b f o ş ü r ü g ö z d e n geçirdi. S o n r a , " Y a m a n bir a d a m b u " d e d i ; "ifadesi d ü z g ü n . " A l d ı ğ ı m emir üzerine yeni Basın-Yayın u m u m m ü d ü r ü H a l i m A l y o t ' a telefon et tim. Çavdarlı hakkında bilgi istedim. Çavdarlı için, Alyot, U m u m M ü d ü r lük arşivinden çıkarttığı ş u n l a n b a n a bildirdi: " G a y r i ciddi. İlmi kıymeti yok. Tarihi r o m a n olarak yazmış o l d u ğ u eserler intihal."** Bir y a n d a n , Ba yar, Daire M ü d ü r ü Dr. H i k m e t O k t a r ' ı çağırarak, C e r r a h p a ş a V e r e m Pav y o n u ' n d a yattığını ö ğ r e n d i ğ i m i z bu " y a m a n a d a m " l a i l g i l e n m e s i için emir \ erdi.
Yazılı b a ş v u r m a curcunasının s a d e c e K a l e m i n ü z e inhisar e t m e d i ğ i an laşılıyordu. Haziranın d ö r d ü n c ü haftası içinde Sağlık Bakanlığı; o n d a n üç hafta sonra da T a r ı m Bakanlığı birer g e n e l g e yayımladılar. B u n l a r d a , im zasız ihbar mektuplarının işleme k o n u l m a y a c a ğ ı , ihbarlardan bir kısmının iftiradan o l u ş t u ğ u bildiriliyordu.
Çalıntı. U m u l u r k i , R ı z a Ç a v d a r l ı ile R ı z a Ç a n d a r l ı a y n ı kimseler değillerdir. Ç ü n k ü , vaktiy le, 15 H a z i r a n 1940 günlü Ulus g a z e t e s i n d e şu satırlar o k u n m u ş t u ; " İ s t a n b u l ' d a 2 C a s u s u n D a v a s ı D ü n B a ş l a d ı " : " A ç ı k g ö z Gazetesi sahibi M e h m e t İhsan Y a z g a n v e R ı z a Ç a n d a r l ı y a b a n c ı bir d e v l e t i n c a s u s l u k hesabı ile v e y a b a n c ı sefaretten gizli para ve haber alarak y a z m a k t a n yapılacaktır."
mahkemelerine başlandı. Mahkeme
gizli
X
Savarona
Serüveni
İleride tadını t a d a c a ğ ı m ı z birtakım ferahlatıcı olayların belirtileri d e kendini g ö s t e r m e y e başlamıştı. Ö r n e ğ i n , iktidar g a z e t e s i , S a v a r o n a ' y a bir alıcı ç ı k t ı ğ ı n ı h a b e r v e r i y o r d u . B a y a r ' m b a ş k a n l ı ğ ı n d a k i h ü k ü m e t ç e 1 9 3 8 ' d e satın alınan S a v a r o n a Yatı ile g e z m e k , hasta A t a t ü r k ' e , yalnız M a r m a r a ile B o ğ a z i ç i ' n d e birkaç k e z k ı s m e t o l m u ş t u . E g e D e n i z i savaş dolayısı ile kapalı k a l d ı ğ ı n d a n , İ n ö n ü c u m h u r b a ş k a n l ı ğ ı z a m a n ı n d a bu yatla yalnız M a r m a r a ile K a r a d e n i z ' d e birkaç g e z i yapabilmişti. Savaro n a ' y a b i n m i ş olması İ n ö n ü ' y ü yıpratmak ü z e r e bir g ü n a h gibi 1 9 4 5 - 1 9 5 0 arası muhalefet edebiyatında sergilenip sömüri^ilmüştü. D P ikridarının eş siz b u l u ş l a r ı n d a n biri, kullanılması bir z a m a n l a r )'lizkarası gibi gösteril m e k istenen S a v a r o n a ' y a bazı iç değişiklikler yaparak " o k u l g e m i s i " adı t a k m a k olacaktı. O adla h i z m e t i n d e bırakılan yatla Bayar, okyanuslar aşırı u z u n gezilere çıkacaktı.
XI Tevfik Rüştü
Ar as
1 9 4 5 ' t e Tan g a z e t e s i n d e k i yazılarıyla D P kurucuları yararına epey e m e ğ i g e ç m i ş olan D r . Tevfik R ü ş t ü A r a s , H ü s e y i n C a h i t Yalçın'dan açı lan Filistin U z l a ş t ı r m a K o m i s y o n u başkanlığına atandı. B ö y l e c e , Aras beş yıl önceki hizmetinin ö d ü l ü n ü az ç o k elde etmiş oluyor; olaylara bir baş ka parlaklık katıyordu.
XII 'Atatürk'ün
Çırağı"
Kore'ye asker g ö n d e r m e kararma varmak için ilk g ö r ü ş m e l e r 18 T e m m u z ' d a b a ş b a k a n , bakanlar ve askeri erkân arasında Yalova'da başlamıştı. O sırada Yalova'da b u l u n a n Birleşmiş Milletler T ü r k Daimi Delegesi Bü yükelçi Selim S a r p e r ' e B a ş h e k i m General D r . Zeki H a k k ı Panür'in " Y a h u , karara v a r m a d a n bir kere İ n ö n ü ' y e d e s o r s a l a r " d e d i ğ i n i ; Sarper'in " E \ e t , birkaç kadeh içsem d e , s ö y l e s e m " cevabını verdiğini anımsıyorunt. O n d a n sonra, Y'alova'da kaldığımız kadar, iki b u ç u k aydır alışmaya ça baladığımız yeniliklere d a h a yenileri katıldı d u r d u . G e n e l K â t i p C e m a l Yeşil'in b ö b r e k l e r i n d e n , Başya\'er Ck'\-det T o l -
£79_
gay'ın siyatikten sızlanmaya başlamaları o günlere rastlıyordu. B e n d e her hangi bir sağlık aksaması h e n ü z baş g ö s t e r m i ş değildi. Y a l o v a ' d a polisin bir yurttaşa dayak a t ü ğ m ı c u m h u r b a ş k a n ı ö ğ r e n i n c e , tepki ç o k kuvvedi o l d u . Bayar " B e n burada iken dayak atılır mı? Failini perişan e d e r i m " d e m e k t e n kendini alamadı (8 A ğ u s t o s ) . " P e r i ş a n " s ö z c ü ğ ü k a l b u r ü s t ü d e m o k r a t l a r ı n p e k beğendikleri bir d e y i m e b e n z i y o r d u . Fenik, yazı başlıklarında bile o n u kullanıyordu. H e r tarafta arttığı söyle nen asayişsizlik ve zabıta vakaları acaba bu " p e r i ş a n " o l m a k o r k u s u n d a n mı ileri geliyordu? Yoksa, 14 T e m m u z ' d a kabul edilen U m u m i A f t a n ya rarlanarak b a ş ı b o ş bırakılan 2 3 . 0 0 0 hükümlünı^in b u n d a bir etkisi var mı idi? Anlayabilmek z o r d u .
2Sü
Bir s a b a h Büyükelçi Selim S a r p e r ' d e n gelen bir raporu Yalova K ö ş k ü ' n ü n ikinci kattaki yazı o d a s ı n d a Bavar'a o k u y o r d u m . O dinliyor, za m a n z a m a n elverişli izlenimini "Aferin ç o c u ğ a , aferin ç o c u ğ a " sözleriyle ortaya k o y u y o r d u . Böyle " ç o c u k " diye s ö z yöneltmeyi A t a t ü r k severdi. Yalnız, s ö z c ü ğ ü o " ç u c u k " biçiminde söylerdi. A t a t ü r k ' ü n -oldukça esnaf ağzıyla- " ç ı r a ğ ı " o l d u ğ u n u muhalefette iken kimi vesilelerie ortaya atıp bir kısım basına da yansıtmış b u l u n a n Bayar, o n u n kullandığı sözleri de taklit e d i y o r d u d e m e k . . . D a h a s ı , Atatürk kaplıcada ç o ğ u kez kısa kollu b e y a z bir g ö m l e k giyerdi. Ş i m d i çırağı da öyle y a p ı y o r d u . Z a t e n , çırak lateşbih'-' bir A t a t ü r k ' t ü . B u n u n niçini çok basitti: Atatürk resmi sıtatını bı rakıp, tek başına ülkeyi padişaha karşı ayaklandırmıştı. Bayar da milletve killiğinden çekilip, halkı " d i k t a t ö r " e karşı kıvam ettirmişti. B e n , \'azı o d a sından aşağı inip, K ö ş k ' t e n ayrılacağım sırada, c u m h u r b a ş k a n ı n ı n küçü mencik t o r u n u n u , dadısı, oyalamakla m e ş g u l d ü . D a d ı yavruyu " P r e n s e s i m " diyerek kucaklarken, kapıdan çıktım.
Gece Yatışma
XIII Kalan Yabancı
Konuklar
C a n alıcı veniliklerden bir ö n e m l i s i , İngiltere büvükclçisi ile eşinin kaplıcada iki g ü n C u m h u r b a ş k a n ı K ö ş k ü ' n d e a l ı k o n u l u p konuk edilişi idi ( 3 - 4 A ğ u s t o s ) . Bö\'le bir g e l e n e ğ i n cHeğil, ö r n e ğ i n bile C u m h u r i \ ' e t tarihi m i z d e o l d u ğ u n u s a n m ı y o r u m . Yine bildiğim y ö n t e m l e r e g ö r e , d e \ i e t baş kanlarımızın yabancı diplomatlaria yaptıkları b ü t ü n temaslarda ya Dışişleri bakanı ya da bakanlığın bir temsilcisi b u l u n u r . Atatürk o l s u n , İ n ö n ü ol s u n bu kuralı titizlikle g ö z e t m i ş l e r d i r . Sir N o e l C h a r l e s ile Fady Cdıar"Benzetmek gibi o l m a s ı n ! " a n l a m ı n d a .
les'in Y a l o v a ' d a kalışlarında vc c u m h u r b a ş k a n ı ile birlikte İznik örenlerini g ö r m e y e gidiş gelişlerinde, yanlarında yalnızca Kırşehir milleU'ekili Amiral Özdeş bulundu. Büyükelçiyi ve eşini Acar m o t o r u ile İ s t a n b u l ' a getirip, esenledik. S o n ra, Bayar, k o n u k ^Amerikan Altıncı A k d e n i z F i l o s u K o m u t a n ı Visamiral J o h n Bellentine'ı D o l m a b a h ç e ' y e kabul etti ( 5 A ğ u s t o s ) . B u r s a ' d a dinlen m e y e çekilmiş b u l u n a n Milli S a v u n m a Bakanı Refik Şevket İnce'ye Devlet Bakanı ve B a ş b a k a n Yardımcısı S a m e t A ğ a o ğ h ı vekillik e d i y o r d u . Dolayı sıyla, k a b u l d e A m e r i k a Büyükelçisi Wads\vorth ile birlikte o b u l u n d u . B ü yükelçinin s ö z l e r i n d e kayda d e ğ e r y ö n l e r vardı. Bunlar, adeta halinden yakınır bir eda ile anlattığı " ö m r ü n ü n b ü y ü k bir kısmının A r a p ülkelerin de memleketini temsil etmekle g e ç t i ğ i ; en son görevi olan R o m a ' d a K o n t C i a n o ' n u n A m e r i k a ' y a savaş ilan ettiği; mesleğindeki çalışmalarının ürü n ü n ü ilk kez T ü r k i y e ' d e d e v ş i r d i ğ i " idi. B u n u n l a , T ü r k i y e ' d e n Kore'\'e asker g ö n d e r i l m e s i n i n sağlanmış olmasını kastediyor denilebilirdi. İngiliz büyükelçisi ile eşinden s o n r a , kaplıcada ağırlanma ntibeti, İkti sadi İşbirliği Mi.s\'onu Başkanı O r t a Elçi Russell D o r r ile eşi ve çocukla rında idi. B ü t ü n g ö r ü ş m e l e r l e gezinrilerde yine Amiral Rılat Ö z d e ş bu l u n d u . Dışişleri'ni ve h ü k ü m e t i temsil e d e c e k bir kimse yoktu ( 1 3 A ğ u s tos).
Cıımhurbnşkanı
XIV ile Başbakanın
İlişkileri
Yeniliğin bir b a ş k a y ö n ü cumhurbaşkanı-Dışişleri bakanı ilişkilerinde g ö z e çarpıyordu. A ğ u s t o s b a ş ı n d a n beri Paris'te b u l u n a n Dışişleri Bakanı F u a t K ö p r ü l ü ' d c n bir ses çıkmayışı tuhafina gitmiş olmalı ki, l^ayar. C e mal Yeşil'e "Paris'teki faaliyetten h a b e r a l a m ı y o r u z ; o l u p bitenleri g a z e t e havadislerinden o k t ı y o ı ı ı z " d e m e y e g e r e k s i n m e d u y m u ş t u . C u m h u r b a ş k a n ı ile b a ş b a k a n ı n ilişkilerinin d e yenilik g ö s t e r m e k t e n u z a k b u l u n m a d ı ğ ı n a ç o k g e ç m e d e n tanık o l d u k . 17 A ğ u s t o s ' t a Yalo v a ' d a n Ankara'ya hareket edilecek, yol ü s t ü n d e G ö l c ü k l e r s a n e s i gezile cekti. İstanbul'da b u l u n a n b a ş b a k a n G ö l c ü k ' e biriikte gelecekti. Başyaver C e \ d e t T o l g a y aldığı emir üzerine 1 6 A ğ u s t o s ' t a bu k o n u y u k o n u ş m a k üzere başbakanı telefonla İ s t a n b u l ' d a n aradı. T e l e f o n d a karşısına İstanbul milletvekili Salih F u a t Keçeci çıktı. Keçeci, başyavere " Ş i m d i siz başba kanla g ö r ü ş e m e z s i n i z . S ö y l e n e c e k bir şey varsa, ben kendisine sö\'lerim" dedi. Ce\'det'in ola\'i b a n a hikâ\'e ederken, va\erlikfeki b u n c a \'illık tec rübenin \ e r d i ğ i o l g u n l u ğ u n a \ e yüzündeki sevimli çizgilerin kıptr kıpır
2S1
edişine karşın, şaşa kalışını sözle belirtmekte g ü ç l ü k çektiğini s e z i y o r d u m . B a ş b a k a n l a t e m a s s a ğ l a n a m a d ı ğ m d a n , Bayar ertesi g ü n G ö l c ü k gezisini yalnız başına yaptı.
• Zincirleme yürüyen gericiliğe ö d ü n vermenin ilk halkası ezanın yeni d e n A r a p ç a o k u n m a s ı n a izin çıkaran kanundur. Ydlar s o n r a . C i h a t B a b a n bu k o n u d a şöyle diyecekti: D e m o k r a t Parti d e r h a l e z a n ı n A r a p ç a o k u n m a s ı n a yol açan k a n u n u getirince, Bayar ü z ü l d ü , sinirlendi, fakat beş yıllık m ü c a d e l e d e birbirleriyle y ü z g ö z olan liderler k a d r o s u içinde Bayar M e n d e r e s ' e s ö z geçiremedi ve olupbittiye b o y u n e ğ d i . B u o n u n aleyhin d e fena bir p u a n o l d u , sonra b u g e d i k t e n ç o k su g i r e c e k t i . " {Politikagakrıst 1 9 7 0 , sayfa 3 0 . ) 1 9 4 2 ' d e Bayar'ın başarılarını, yazdığı 4 cilt kitaba s ı ğ d ı r a m a y a n tarihçi C e m a l K u t a y ise, A r a p ç a k u r a n y ü z ü n d e n B a y a r ' a kırılmıştı ( 2 2 N i s a n 1 9 9 0 günlü S/îto/; g a z e t e s i ) .
_2S2
XV
Genel Kâtibin
Arabası
G e n e l Kâtiplik arabasıyla A n k a r a ' y a d ö n e c e k olan C e m a l Yeşil, gider ken Bursa üzerinden geçip o r a d a bir g ü n kalmak için B a y a r ' d a n pe,şin izin almıştı. B a y a r ' m Y a l o v a ' d a n G ö l c ü k ' e h a r e k e t i n d e n s o n r a yola ç ı k m a k üzere işini düzenlemişti. C u m h u r b a ş k a n ı , Yeşil'e, t a m kaplıcadan ayrılaca ğı sırada küçük bir süpriz yaptı. G e n e l Kâtiplik arabasını epey z a m a n d ı r T e r m a l O t e l i ' n d e bulunan Meclis Başkanı K o r a l t a n e m r i n d e bırakmasını, kendisinin trenle Ankara'ya d ö n m e s i n i bildirdi. Biraz tuhaftı. A m a , tabii emir emirdi.
XVI Patrik Ü ç b u ç u k ay ö n c e D o l m a b a h ç e ' d e elimi büyücek ellerinin arasında tutarken, İ n ö n ü ' n ü n başarısı için n i y a z d a b u l u n d u ğ u n u söyleyen Patrik A t h e n a g o r a s , Tanrı duasını kabul e t m e d i ğ i için olacak, bu kez Bakırköy Aya Yorgi K i l i s e s i ' p d e , g ü n ü n g e r e k l e r i n e g ö r e niyazın şeklini değiştir mişti; " A l l a h Celal Bayar'ı b a ş ı m ı z d a n eksik e t m e s i n " diyordu {Son Posta
g a z e t e s i , 1 4 A ğ u s t o s ) . Aına, 14 M a y ı s ' t a n ö n c e ö m r ü n e d u a edilenin adı nı u n u t t u r a c a k yerde hâlâ piyasaya s ü r m e yanılgısına kapılan kimi a y m a z lar d a yok değildi. Bunlar gidişata ayak u y d u r a b i l m e k anlayışını g ö s t e r e m e m i ş l e r d i . K o r e ' y e harekete h a z u i a n a n savaş birUklerine İ z m i r ' d e n katı lacak erleri getiren vagonların ü z e r i n e " İ n ö n ü sana layık o l m a y a gidiyo r u z , İ n ö n ü ' n ü n izinde y ü r ü y o r u z , İ n ö n ü ' y ü örnek a l ı y o r u z " gibi m o d a y a aykırı s ö z l e r yazmışlardı. B u kadarla d a k a l ı n m a m ı ş , İzmir'in C H P o r g a n ı Anadolu g a z e t e s i vagonlar üzerindeki t ü m c e l e r i , yazı ve fotoğraflarla g ö s terir yayımlarda b u l u n m u ş t u . B u suç ü z e r i n e savcılık g a z e t e aleyhine tabii h e m e n k o v u ş t u r m a } ' a girişmişti.
• S a y e s i n d e Bayan Reşide B a y a r ' d a n "P^ski şeklin d e v a m e c J e m e y e c e ğ i " uyarısını a l d ı ğ ı m M e r s i n ' i n ileride belediye başkanı olacak Bayan M ü f i d e İ l h a n ' ı n adı bir ara yine o r t a d a dolaştı. E ş i n i n İ s t a n b u l ' a naklettirilerek oranın hastahanelerinden birine hekim olarak atanması için C e m a l Yeşil c u m h u r b a ş k a n ı n d a n emir aldı. E m i r Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı N i hat Reşat B e l g e r ' e Y a l o v a ' d a n telefonla ulaştırıldı. O y s a bir y a n d a n . Ba kanlık tavsiye ve iltimas yapılmayacağına ilişkin bir bildiri yayımlıyordu. B u p a r a d o k s d a alacak bulacak olayların gözleri kamaştırdığı a ğ u s t o s ayı nın cilveleri a r a s m d a idi ( 2 2 A ğ u s t o s ) .
• Ü s t ü n d e n ç o k g e ç m e m i ş t i ki, c u m h u r b a ş k a n ı d a h a ö n c e İngiliz büyü kelçisi ile Y a l o v a ' d a yapılan görüşmelerin Amiral Ö z d e ş ' ç e tutulan \c o z a m a n d a n beri b e n d e d u r a n proces-verbal'ini istedi. B e l g e bir d a h a ne b a n a , ne d e genel kâtibe geri geldi. H e r ikimiz için beslenen g ü v e n i n bir belirtisi olabilirdi b u .
Kitaplık m e m u r l u ğ u n a yeni atanan Bayan Ö z e l İnanlı ile yeni daire m ü d ü r ü Y u s u f H i k m e t O k t a r kala kalaya verip, bir levha hazırladılar. L e v h a d a "Puı k o n f o r i u , lüks manej İnönü z a m a n ı n d a yapılmıştır" tümcesi o k u n u y o r d t ı . C u m a r t e s i ve pazar g ü n ü manej duvarına asılı kalan levhavı Bayar g ö r ü n c e indirtti. Yerine, daha hafif imalı bir \enisi k o n u l d u : " K a p a lı m a n e j " , altmcia inşa tarihi.
2S3
xvn
Demokratik
Görünüşler
Birinci O r d u ku\'vetlcrinin Kocaeli bölgesinde y a p a c a ğ ı m a n e \ r a l a r d a b u l u n m a k için G e b z e ' y e g i d i \ ' o r u z . Eksprese b a ğ l a n a n iki özel \'agonla A n k a r a ' d a n İ s t a n b u l ' a hareket etrik ( 1 0 Eylül). H e r iki v a g o n d a m u t l a k , sofra gibi rahatlık araçları eksik değildi. Biz maiyettekiler karnımızı tabii o r a d a d o y u r d u k . A m a , cumhurba.şkanı katarın herkese açık lokanta v a g o n u n d a y e m e k y e m e ğ i y e ğ l e d i . D e m o k r a t i k bir ö z e n t i o l a r a k e k s p r e s i n ö b ü r yolcuları ile bir arada g ö r ü n m e k kendisi için anlaşılan gerekli idi. B ö y l e c e , d e m o k r a s i n i n g ö r ü n t ü yanı kusursuzca işlerken, özel v a g o n da işlemeve d e v a m e d i y o r d u . D e m o k r a t Parti'nin muhalefet günlerinde belli başlı eleştiri konuların dan bir albenilisi B e y a z T r e n o l m u ş t u . O katar şimdi h a n g a r ı n d a yatıyor d u . G e r ç i B a y a r ' ı n o n u k u l l a n m a m a y ı d ü ş ü n d ü ğ ü o r t a l ı ğ a yayılmıştı. A m a , kimi gazeteler -iki ay ö n c e - Beyaz Tren'in İ s t a n b u l hattı yolcularına tahsis edildiğini yazmışlardı. Bayar, haberin her n e d e n s e "asıl ve esası olm a d ı ğ t " n ı .ALİiadolu Ajansı ile derhal ilan ettirmişti ( 1 1 T e m m u z ) . Belki " n e yer ite yedirir" s ö z ü uyarınca Beyaz T r e n ' e ne kendi binecek ne başkasını bindirecekti. G e l g e l e l i m bu tahminin d o ğ r u çıkmayacağını ileride yabancı devlet başkanlarının Tüı-kiye'yi ziyaretleri sırasında g ö r e c e k t i k . D e m e k ki c u m h u r b a ş k a n ı , bu k o n u d a lüks saydığı U m u m M ü d ü r l ü k K o nağı'nı ancak yabancı u z m a n l a r a layık g ö r e n yeni E K İ U m u m M ü d ü r Ve kili Yusuf G ü r a t a gibi d ü ş ü n ü \ ' o r olmalıydı.
XVIII
Edinburjjh
Dükü
Yalova'da
Manevralardan som'a Yalova'ya geçildi. İngiltere Kraliçesi İdizabeth'in eşi, E d i n b u r g h Dükü Altes Philip d o nanma stajı g ö r m e k t e o l d u ğ u s a \ a ş gemisinin İzmir Limanı'na uğrayışını vesile bildi. Uçakla Yalova'ya dek uzanarak, cumhurbaşkanına günü birliği ne konuk oldu. A v r u p a ' d a n dönen Dışişleri Bakanı Puat Kciprülü de bu bu luşmaya katıldı. Yemekte düküıt çok ilgilenip hoşlandığı uçan daireler üze rinde epey konuşuldu. S o n r a , p o l o o y u n u n a , b u oyunun oynanmasında kul lanılan midillilere sıra geldi. Ba\'arbu k o n u d a genişçe bilgi aldı; düke harala rımızdan midilliye yakın nitelikte birkaç hay\'an armağan etme\'e karar \ erdi. Yemek ü s t ü n e kah\'e içilmek ü z e r e Ivöşk'iuı arkasındaki taraçaya çıkıl dı. Yakın otellerden, ç o ğ u hanım olan meraklılar taraç.tyı kuşattılar, içle-
rindcıl elinde f o t o ğ r a f makinesi b u k m a n biri parmaklıkları aşarak sokul d u k ç a s o k u l d u . B u n u seyreden d ü k d a y a n a m a d ı . " N e hacet, bıuaırsunlar, birlikte kahve i ç e l i m " d e m e k t e n kendini alamadı. C u m h u r b a ş k a n ı n a Ai res'in bu sokulganlıktan pek ha/, duymadıklarını çıtlattım. Belki bir seç men \'atandaşı g ü c e n d i r m e n i n yeisi/.liğini d ü ş ü n m ü ş o l d u ğ u n d a n , Bayar s u s m a k l a yetindi. Biraz sonra d ü k yeda edip ayrıldı ( 1 4 Eylül).
XIX Kabhıcdcn
İkinci
Çekilme
N i h a t Reşat Belger'in Sağlık ve Sosyal Yardım B a k a n l ı ğ ı ' n d a n ayrılışı, dört ay içinde M e n d e r e s kabinesinde ikinci t u t u n a m a y ı ş olavı idi. Çekili şin nedeni açıklanmadı. A m a , iktidar çe\'relerinin s o n r a d a n kullandıkları zarif d e y i m ile nedenin " ş e y h u h e t " (kocamışlık) o l d u ğ u iddia edildi. Dr. B e l g e r ' i n isrilası g ü n ü ( 1 8 Eylül) Ankara milletvekili H a m i t Şevket İ n c e , Bayar'ın çağrılısı olarak, Ç a n k a y a ' d a y e m e k t e idi. Vakit vakit sofradan kal kan İnce nöbetçi yaverliğine geçerek, o r a d a n üç kez şehre telefon etti. Bi raz s o n r a , sofradakilerden B a ş b a k a n M e n d e r e s -merak e t m i ş olacak- ya verliğe geldi. İnce'nin nerelere telefon ettiğini s o r d u . Bu s o r u ş t u r m a n ı n konuklar arasındaki karşılıklı güvenle herhangi bir ilişkisi y o k t u herhalde.
CAimhurbaşkanı Z o n g u l d a k gezisini o n g ü n g e c i k m e ile yaptı. Ciezi her zamanki o l a ğ a n ü s t ü c o ş k u n gösteriler dışında bir özellik taşımıyordu. Yalnız, kalabalık arasında kendisine " S e n bizim birinci r e i s i c u m h u r u m t ı z s u n , yaşa, v a r o l " d i y e n hayranlara, Bayar, " A t a t ü r k ' ü d e u n u t m a y ı n ! " Liyarısı ile a l ç a k g ö n ü U ü ğ ü n ü belli etti ( 2 5 - 2 6 Eylül).
• Ankara'ya d ö n d ü k t e n s o n r a , Bayar R o b e r t K o l e j ' i n emekli profesörle rinden h o c a m Lavvrence M o o r e ' u kabul etti. Kendisi d a h a sonra A m e r i k a Büyükelçiliği'nde basın ataşeliği yapmıştı. Ş i m d i , Christian Science Moni tör Gazetesi yazarı idi. İkisi arasında Bayar'm k u m c u l u k g ü n l e r i n d e n kal m a bir ahbaplık varmış. K o n u ş m a daha çok Atlantik Paktı'na T ü r k i y e ' n i n alınmamış olması çevresinde dolaştı. Bayar g ö r ü ş ü n ü şöyle anlatıyordu: "Paktın on iki azası \ ardir. A m e r i k a ile İngiltere hariç, geri kalan on de\iet mane\i\'at, askeri k u d r e t , harp ka-
biliyeti, istikrar, solvabiiite bakımlarından bize nazaran hiçtir. Ö y l e o l d u ğ u halde onlarla yazılı bir vesika i m z a edilmiş, bizimle edilmemiştir. B u n u a n l a y a m ı y o r u m . Bizi layık mı addetmiyorlar, aşağı mı g ö r ü y o r l a r , terettüp e d e c e k vazifeyi ifadan aciz mi sayıyoriar.? C e v a p olarak d e n e c e k t i r ki, eski h ü k ü m e t i n müracaatı da kabul edilmedi; sizinki de e d i l m e d i . A m a , öteki h ü k ü m e t , milletin devirdiği bir hükümettir. F e r d e r arasında s ö z verilebi lir, t u t u l u r veya t u t u l m a z . A m a , millet m u k a d d e r a t ı m e v z u u b a h s o l d u m u , iş değişir. B e n millete hesap vermek mecburiyetindeyim. İtiraf e d e yhn ki. D e m o k r a t Parti b u n u n cezasını çekecektir." P r o f e s ö r M o o r e ' u n g ö r ü ş ü şu o l d u : " B i z i m k ö k e n i m i z , y e t i ş m e m i z , tarih g e l e n e ğ i m i z başkalık gösterir. Bir kentin ahalfsi, kalkar, hiçbir yer d e n emir a l m a d a n , kendiliklerinden manevi bir ortaya çıkışla şu kenti el birliği ile geliştirelim, derler. A m e r i k a antlaşma imza e t m e z . S ö z verir. Kaldı ki, bir antlaşma olursa, üsleri e m r e hazır t u t m a k gibi bir s o r u n beli rir, ihtilatlara yol açabilir. Z a t e n , yazılı bir taahhüt olsa, m a d d e t e n bu g ü n d e n farklı bir d u r u m d o ğ a c a k d e ğ i l d i r . " Bayar, " H a y ı r mesele m a d d i y a r d ı m d a d e ğ i l " dedi. " B e l ç i k a ve H o l landa'ya böyle bir imkân tanınıvor d a , bize tanınmıyor. A n l a y a m a d ı ğ ı m ı z budur." 2M
Profesör M o o r e s ö z ü n ü s ü r d ü r d ü : " İ z l e n e n o l u m l u politikanın A m e rika'da bıraktığı iyi izlenim o r a d a başka hiçbir z a m a n yaratılmış değildir. B u o l u m l u yolda yürünürse, alınacak s o n u ç , pakta girmekle alınacak so nuçtan farksızdır. K o r e ' y e yapılan yardım A m e r i k a ' d a b ü y ü k publieity'yi m u c i p o l m u ş t u r . H e l e , s o r u m l u l u ğ u ü s t ü n ü z e alarak, k e n d i l i ğ i n d e n , pa zarlıksız ( M o o r e bunu T ü r k ç e olarak, Tiazariik' biçiminde söyledi) o l m a k üzere bu girişimi yapmışsınızdır."
Aftan
Nâzım
XX
Hikmct'in
Yararlanması
Eylül sonlarına d o ğ r u asayiş k o n u s u n d a ileri geri söylenenler iyiden iyiye ortalığı sarmışü. İçişleri Bakanı Rüknettin N a s u h i o ğ l u , zabıta vaka larının artmaciiğmı rakamlar vererek açıklamak z o r u n d a kaldı ( 3 0 Eylül). Bazılarınca asayişsizliğin başlıca nedenlerinden sayılan U m u m i A f t a n şair N â z ı m l i i k m e t de yararlanmıştı. C), d o k u z aya k a l m a d a n , gizlice D e m i r Perde arkasına kaçacak ( 2 2 f l a z i r a n 1 9 5 1 ) ; sonra Rus R a d y o s u ' n d a pro p a g a n d a l a r a başlayacaktı. Y o r u m c u E r d e m ' i n Mosko\-a R a d y o s u ' n d a bu b a ğ ı ş l a n m a y a ilişkin k o n u ş m a s ı n d a bazı parçaları İVasm-Yayın bültenlerinden Bavar'a o k u d u m .
" D ü n y a banşscvcrlcrinüa tazyiki karşısnıda N â z m ı H i k m e t ' i affetmek zo r u n d a kalan T ü r k reaksiyonerleri" kısmını dinledikten s o n r a , Bayar "Acı d ı m d a , bıraktım. Böyle olacağını b i l s e y d i m , affettirmezdim. O l u r şey de ğil, nasıl da yalan söylüyorlar" d e d i .
XXI
Doğu
Gezimiz
S a a t 9 ' d a , ö n e e o t o m o b i l l e A n k a r a ' d a n Eskişehir'e, o r a d a n uçakla D o ğ u illerine g i d i l m e k üzere Ç a n k a y a ' d a n hareket edilecekri. 9'a çeyrek kala Bayar g o l f p a n t a l o n u , kasketi, çokluk e l i n d e n d ü ş m e y e n eldivenleri ile ha zırdı. K ö ş k ' ü n kapısından taraçaya çıktı. Birlikte gidecek olanlar, h e p i m i z , o r a d a idik. B a ş b a k a n bekleniyordu. 9 o l d u . 9 ' u çeyrek geçiyor. Bayar taraçada bir aşağı bir yukarı d o l a ş m a y a başladı. Aldığı emir ü z e r i n e . C u m h u r b a ş k a n l ı ğ ı n ö b e t ç i yaveri, b a ş b a k a n ı n e\âne telefon etti. S a a t : 9 : 3 0 . l O ' a yirmi kala B a ş b a k a n g ö z ü k t ü . Gecikişinin ö z r ü n ü s ö y l e m e k gereğini d u y m a d ı . JVlayıstan beri ahşmaya ç a b a l a d ı ğ ı m ı z yenilikler arasında d e m e k böylesi d e olacaktı. A m a , A n a d o l u Ajansı verdiği h a b e r d e 8 : 3 0 ' d a hareket ettiğimizi bildirmekte sakınca gt)rmedi. Özellikle başbakanın bu tür başıbozuklukları b ü t ü n gezi b o y u n c a eksik o l m a d ı ( I - I O E k i m ) .
XXII Meto Kaderin cilvesi... B i n d i ğ i m o t o m o b i l d e yol arkadaşını M ü m t a z Faik Fenik. Geçirdiği hastalıklar s o n u c u aşırı beslenmekten olacak, p e k s e m i z duruyor. A n k a r a ' d a n ayrıldıktan az sonra sigaranı bittiği için, Allah razı o l s u n , Eskişehir'e dek o n u n paketinden g e ç i n d i m . H a v a d a n s u d a n , dere den tepeden laf e d i y o r u z . Bir ara M ü s t e c a b i için ne d ü ş ü n d ü ğ ü n ü sor d u m . Bu zat üç-beş a y d a n beri İ s t a n b u l ' d a çıkmakta olan so.syaüst meşrepli ve Rus d o s t l u ğ u n a d ö n ü l m e s i n i isteyen g ü n l ü k Gercek^'^ g a z e t e s i n i n sahibi idi. Fenik, "milliyetçidir" dedi. Basın alanında g ü n ü n yetkilisi ağ zından işitilen bu yargı karşısında tabii akan sular d u r u r d u . İki buçuk aya k a l m a d a n Fenik " H ü r r i y e t Anarşi D e ğ i l d i r " başlıklı ma k a l e s i n d e M ü s t e c a b i ' y i bir t e m i z p a y l a y a c a k ; 1 9 5 2 K a s ı m ' m d a da b u "milliyetçi" yazar k o m ü n i s t h k t e n h ü k ü m giyerek hapse girecekti. 10
Sovyet y a y ı n organı Pravda,
" g e r ç e k " a n l a m ı n a gelmektedir.
2X7
t'enik'te nükte savurmak için kendini zorlayan bir ç a b a g ö z e çarpıyor. Y ü z d e d o k s a n d o k u z u ıskarta edilirse, ara sıra güzel buluşları yok değil. Bir defasında " A h şu S a m e t muhalefette olmalıydı da, bak b a n a ne m e v z u ç ı k a r d ı " d e d i . Kalılemizdeki zatlardan Raif M e t o ö n ü m ü z d e k i a r a b a d a imiş. Fenik, " R a i f M e t o ' n u n t o z u da y e n m e z h a n i " diyor. M e t o ile tanış tıktan sonra Fenik'e hak verdim.
İ.S'.V
Raif M e t o ' n u n kafile içindeki yerini kestirebilmekte s o n u n a dek g ü ç lük çektim. Özel. d a n ı ş m a n m ı , d e m o k r a s i y e tutkun bir yol gösterici mi, ateşli bir politika heveslisi m i , belli d e ğ i l . B e n i m , saf k u r n a z l a r d a n m ı , yoksa kurnaz saflardan mı o l d u ğ u n u kavrayamadığım (yani, kurnazlık un s u r u n u n m u , saflık ö ğ e s i n i n mi ağır bastığını k e s t i r e m e d i ğ i m ) kimseler vardır, sanırım o n l a r d a n . . . K o l t u ğ u n u n altında t o m a r t o m a r İ n g i l i z c e , Fransızca gazeteler; durulan yerlerde kaflie içindeki o o t o m o b i l d e n öteki o t o m o b i l e seyirterek m e k i k d o k u y o r . H e y e c a n l a bir şeyler a n l a t ı y o r . T ü m c e l e r raydan çıkan, kazaya u ğ r a m ı ş s ö z c ü k katariarı halinde birbirine biniyor. Kimileyin s ö z ü n ü d u y m a s ı n ı pek i s t e m e d i ğ i bir k i m s e yanında kendine ö z g ü çekinmezlikle başını g ö z ü n ü yararak İngilizce k o n u ş u y o r . ChurehilI'c tutkun. Dış politikayı ç o k yakından izliyor. İç politikanın ise, ekseni sanırsınız ki kendisi. Birçok s o r u n ü z e r i n d e kendi görüşleri var. M ü h i m g ö r d ü ğ ü şeylerin m ü h i m o l d u ğ u n u " b u m ü h i m d i r " diye iyice, tekrar tekrar vurguluyor. Ö r n e ğ i n , o r g a n i z a s y o n meselesi m ü h i m m i ş . Kafilemizdeki M ü m t a z Faik Fenik'le A n a d o l u Ajansı U m u m M ü d ü r ü Şerif A r z ı k ' t a n o l u ş a n haber v e r m e ekibini o o r g a n i z e e t m i ş . Bir ara. C e m a l Yeşil'in yerinde kalmış ya da bırakılmış o l m a s ı n d a n m e m n u n l u k d u y d u ğ u n u sövledi. B e n i m için böyle bir şey d e m e d i ğ i n e g ö r e , acaba?..
XXIII Bütçede Tasarruf Terine
Actk
Yolda, Çifteler H a r a s ı ' n a kadar u z a n d ı k ; E d i n b u r g h d ü k ü n e gönderi lecek hayvanları s e ç m e k için c u m h u r b a ş k a n ı ahırları dolaştı. E s k i ş e h i r ' d e , Porsuk ci\'anndaki bir panayırda hazırlanmış olan kürsü den b a ş b a k a n k o n u ş t u . M e n d e r e s ' i kalabalık ö n ü n d e ilk kez d u y u y o r d u m . C) a n d a dinlevenleri, d ü ş ü n m e m e l e r i şartıyla, peşinden sürükleyecek bir kolaylıkla s ö y l ü y o r . K o n u ş u r k e n ayakları ü z e r i n d e ileri geri hafifçe yaylanıyor. M e n d e r e s ' i dinlerken, R o b e r t K o l e j ' d e yıllar ö n c e yaptığımız m ü n a z a r a l a r b e l l e ğ i m d e canlandı. Kura çeker, tartışılacak k o n u n u n bize düşen yanını - o l u m l u , o l u m s u z - d ü ş ü n ü ş ü m ü z e uysa da u y m a s a da savu nurduk. M a k s a t temrin yapmaktı. D ü z g ü n k o n u ş a n l a r ı m ı z , söylediğimiz
biraz m a n t ı ğ a aykırı, çürük, boş d a olsa, dinleyenlerimizi a ğ z ı m ı z ı n içine baktırırdık. M e n d e r e s ' t e bu " m ü n a z a r a c ı " k o k u s u n u epey s e z i y o r u m . Ö y l e s a n ı y o r u m ki, b u p a n a y ı r s ö y l e v i , m u h a l e f e t g ü n l e r i n d e yapılan " m e m l e k e r i altı ayda cennete ç e v i r m e " vaatlerinden yan çizmenin ilk ha bercisi. M e n d e r e s 1 9 4 6 ' d a n beri mecliste her yıl muhalefet adına bütçe eleştirisi yapmıştı. Ş i m d i , devraldıkları y ö n e t i m d e mali kaynakların çok z o r l a n m ı ş , g ü ç t e n d ü ş m ü ş olarak ellerine geçtiğini söylüyor. Yepyeni bir gerçeği h e n ü z keşfetmiş bir m a s u m u n saflığı ile denk bütçenin sağlana m a y a c a ğ ı n a herkesi u c u n ucun alıştırmak için kapı yapıyordu. N e ise, uçarak E r z u r u m ' a vardık. Vali K o n a ğ ı ' n d a sofraya gelmeden. Bayar'la M e n d e r e s lasa bir süre halvet oldular. B u yalnız kalış sırasında, sofrada sahneye k o n u l a c a k sözlerin; tuluat tiyatrosu deyimi ile, karşılıklı sual-cevap tarzındaki " d i ş i " ve " e r k e k " n u m a r a l a r ı n ı n , provası yapıldığı biraz s o n r a m e y d a n a çıkacaktı. E r z u r u m valisi. Ü ç ü n c ü O r d u Müfettişi K o r g e n e r a l H a s a n A t a k a m , kafilemize katılan u m u m m ü d ü r l e r ve " h a b e r v e r m e " ekibi, hep birlikte sofraya o t u r u l d u . B a ş b a k a n " K o r e ' d e n b a h s e t m e z oldular. ' K o r e ' diyorlardı, ' K o r e ' di yorlardı. İşte g ö r ü y o r s u n u z , artık K o r e diye bir mesele k a l m a d ı " yollu bir giriş yaptı. G e l e n s o n haberlere g ö r e ö n c e G ü n e y K o r e kuvvcrieri, arka sından A m e r i k a n kuvvetleri 3 8 ' i n c i arz dairesini (enlemini) gerçekten aşa rak kuzeye d o ğ r u ilerliyorlardı. B a ş b a k a n ' ı n bu k o n u y u böylece orta\'a atışı, bir yandan d a , sofradaki askerlere karşı bir t o u r de force o l a c a k t ı . "
XXIV
Halk Partisi'nin
"Rezilane"Propagandası
S ö z ü Bayar aldı: " K r a l A l e k s a n d r ' m Marsilya'da katledilmesinden son ra. Prens P a u l ' ü n niyabeti sırasında B e l g r a d ' a g i t m i ş t i m . T e m a s etriğim Yugoslavlar A t a t ü r k ' ü n çekmiş o l d u ğ u bir telgrafin minnetini hâlâ m u h a fıza ettiklerini sövlediler. Atatürk Marsih'a hadisesi üzerine derhal Harici ye vekilini çağırtmış, bir telgraf yazdırmıştı: ' O r d u l a r ı m ı seferber edeyim mir' Hariciye vekili t e r e d d ü t etmiş, i s m e t Paşa da s ü k l ü m p ü k l ü m , sesini çıkarmamıştı. A t a t ü r k , 'Yaz d i y o r u m ' dedi. B u , tabiatıyla bir d o s t de\'lete karşı yapılan bir jestten ibaretti. lîizim K o r e ' y e asker g ö n d e r m e m i z d e bu mahiyettedir. S e n e l e r d e n beri m e m l e k e t e , 'harbe s o k m a d ı k ' diye delaitiste bir ruh aşılamışlardır. B u millet asker bir millettir." Bu verite dc la Palisse'in bir hikmet gibi s a v u r u l m a s ı n d a n sonra, M e n d e r e s ' e d ö n ü p s o r d u : 11
O l a ğ a n ü s t ü hüner g ö s t e r i s i .
2<s'y
" S a h i , barışseverler ne o l d u ? " B a ş b a k a n karşılığı h e m e n yapıştırdı: "Yeni bir inkişaf yok. K o r e m e v z u u n d a biz d e İ n ö n ü ' n ü n söylediğini söyledik, diye kendilerini m ü d a f a a ediyorlar. K a s ı m G ü l e k rezilane, n a m u s s u z c a propaganda yapıyor." Kısa bir d u r a k l a m a d a n s o n r a . B a ş b a k a n , Halk Partilileri y a n alaycı iğ neledi: "Demokra.siyi biz k u r d u k diyorlar." C u m h u r b a ş k a n ı her vakitki çeki taşı edasıyla: " D e m o k r a s i y i kimin kur d u ğ u n u d e m o k r a s i u ğ r u n a h a p i s t e yatanlara s o r m a l ı ! " b u y u r d u . S o n r a , k a h k a h a sayılamayacak kadar p e ş t e n , gevrek bir " h ı , hı, h ı " k o y u v e r d i . D u r u m b e n i m için birden ö n e m kazanmıştı. Sofradakilerden hapiste yata rak, B a y a r ' m ilrifatını hak e d e n biri varsa, o da Fenik'ti. Kendisi ile Eski şehir'e kadar yol arkadaşlığı y a p m a n ı n g ö ğ ü s kabartıcı olması gerektiğini artık yavaş yavaş a n l ı y o r d u m . B u n u n üzerine, ö n ü n d e k i bira bardağını s o n u n a dek boşaltan M e n d e res c o ş t u ; Flalk PartiUler için d u y d u ğ u anlaşılan acıma ile karışık ü z ü n t ü yü belirtri: " İ ç l e r i n d e üç tane devlet a d a m ı olsaydı, bu hale düşerler miy d i ? " Allah, Allah! Tevekkeli " ç o k yaşayan b i l m e z , ç o k g e z e n bilir" d e m e mişler. Bakalım, biz d e , bu g e z i d e d a h a n e b i l m e d i ğ i m i z hakikader ö ğ r e neceğiz. 290
XXV
Sımrstz Para
Basma
Sofradaki s o h b e t sırasında ilişilen bir başka k o n u . M e r k e z Bankası'nca yapılan e m i s y o n d u . Tabii s ö z bankacılığın yetkili temsilcisi o l m a k gereken c u m h u r b a ş k a n m ı n d ı . O n u n söyledikleri alçakgcMıüllülük gösterisi ile din lenirken, b e n o n ild yıl ö n c e rahlesi ö n ü n d e iktisat d o k t o r a s ı sınavı verdi ğ i m e şimdi ü z ü l d ü ğ ü m L o z a n e k o l ü n ü n s o n üstadı Profesör B o n i n s e g n i için yalnızca içimden " t o p r a ğ ı bol o l s u n " d i y o r d u m . E m i s y o n k o n u s u n u n sofrada deşilmesine s e b e p Ulus gazetesi idi. Cîazcte 13 Mayıs tarihli Mer kez Bankası bülteni ile şimdiki bülteni karşılaştırarak, altın ve d ö v i z mev c u d u n u n eskisine g ö r e 1 3 0 küsur m i l y o n a z a l d ı ğ ı n ı , para hacminin ise 2 2 0 kü.sur milyon artdğını behrtmiş idi. A l ç a k g ö n ü l l ü l ü k gösterisi ile din lenen sözlerden esinlenerek Zafer\it d ö ş e n e c e ğ i cevaba Fenik " T e d a v ü l deki Para ve İktisadi S a b o t a j " başlığım koyacaktı. S o n r a , şöyle diyecekti: " B u şekilde bir m u k a y e s e y e kalkıp b u n d a n bu nevi neticeler çıkannak, mali ve hele iktisadi meselelere pek tazla vukufu o l m a v a n kimseler arasın da, yine birtakım rakam o\'unlarıvla hakikatleri tahrif ederek mtiazzam bir kışkırtıcılık yapmaktan başka bir şey değildir... O halde tedavüldeki para-
nııı artması bir enflasyon telakld e d i l e m e z . Ç ü n k ü karşılığı vardır. V e m u b a y a a edilen mahsul satıldıkça, karşılığı M e r k e z Bankası'na ödenecektir'" (8 E k i m tarihli Z a f e r gazetesi).
"Savaşa
Girmememiz
XXVI Savaş Mantığının
Sonucu!"
G e c e E r z u r u m Belediyesi'nde yaptığı k o n u ş m a M e n d e r e s ' i n m ü n a z a racı t u t u m u n u d a h a güzel m e y d a n a çıkardı. Hazırladığı kısa n o t l a n , g ö z l ü ğ ü n ü takıp şöyle bir s ü z d ü k t e n s o n r a , ö n e d o ğ r u iki adım atıyor. İskar pinleri ü z e r i n d e biraz yaylanarak ü ç - b e ş dakika k o n u ş u y o r ; yine notlara bakıyor; iki a d ı m d a h a atıp tekrar bir o kadar k o n u ş m a y ı s ü r d ü r ü y o r . Söy lenenlerin o l g u l a r a n e d e r e c e u y d u ğ u , gerçeklerin ne kerte değiştirilip saptırıldığı, gcJrüş ve iddiaların ne ö l ç ü d e s a ğ l a m esaslara dayandığı ayrı s o r u n . . . Fakat, k o n u ş u y o r ve pekala alkış t o p l u y o r . " M e m l e k e t i İkinci Ci han F l a r b i ' n e s o k m a d ı k diyorlar. Savaşa katılmayışımız harp mantığının bir neticesidir." Böylesine yanıltmacalar b e l a g a t a b u l a n a n bir pervasızlıkla ortaya atılıyor; m u h a k e m e y ü r ü t ü l m e m e k şartıyla, sessizce dinlenebiliyor. E r z u r u m Vali K o n a ğ ı ' n d a yakın illerin valilerinin katılması ile t o p l a n n lar o l d u . Valiler illerine ilişkin bilgi verdiler. M e n d e r e s d e , kurucuların yapmış o l d u ğ u gazayı (kutsal savaş) anlattı. Ü ç evrede m ü c a d e l e etmişler: I- Hürriyet m ü c a d e l e s i , 2 - Meşruiyet m ü c a d e l e s i , 3- Demokrasiyi yerleş tirme m ü c a d e l e s i . B a ş b a k a n bu arada İ n ö n ü ' n ü n m e b u s bile seçilmediği halde " m a ğ ş u ş s e ç i m l e r " s o n u n d a d ö r t yıl m e m l e k e t i n başına g e ç i p reisic u m h u d u k y a p n ğ ı m açıkladı. " S a n a t o k u l l a n n ı n ne gibi maksatiarla ku r u l d u ğ u hakkında dahi iştibah i ç i n d e y i m " dedi. Sözleri arasında " m e m z u ç " ( k a n ş m ı ş ) s ö z c ü ğ ü n ü n e d e n s e çokça kullanıyor. " B i z ihtilal yapabi lirdik. Fakat, onların 'Kalkın ey ehli vatan' d e m e y e hakları y o k t u r " buyur d u . B u mantık yürütüş karşısında rahmetli R e c e p Peker'in " p s i k o p a t " ta nımlamasını a n ı m s a m a m a k elden g e l m i y o r d u . A m a , b e n i m zihnimi tırma layan noktaların M e n d e r e s ' i bilinçaltmdan biteviye tedirgin ettiği, o n u n iyimserden k ö t ü m s e r e ya da tersi d o ğ r u l t u y a d o l u d ı z g m zikzaklar çizen d ü z e n s i z t u t u m u n d a n belli o l u y o r d u . H e l e kendisine yol verilinceye dek tek partinin y ö n e t i m kurulu üyesi o l m a k , "Milli ŞeP'e tazim s u n m a fırsat larını kaçırmamış b u l u n m a k , şimdi takındığı ta\'iıia öylesine çelişiyordu ki. B u y ü z d e n , sanki bir tür comple,\e d'inferioritc'nin iğneli fıçısı içinde habire sigara içiyordu. Nihayet, kurulması bitmiş olan Erzurum Et K o m b i n a s ı ' m gezdik. M e n d e r e s her köşeye d u d a k bükerek, kınar uibi bir g ö z atıyor. B a n a da
291
bir ara " b u n l a r ne i m i ş " gibilerden g ö z larpıp g ü l ü m s e d i . S m t t ı m . Kafile m i z içinde k o m b i n a y a harcanan paranın boşuna, girişimin yersiz ve yanlış o l d u ğ u kanısı 1 9 5 0 seçim k a m p a n y a s ı n d a eleştirenlerden biri olarak e g e m e n b u l u n u y o r d u . ' 2 M ü m t a z Faik Fenik'in k o m b i n a g e z i s i n d e verilen bilgiler içinden bir t u t a m n ü k t e sermayesi bulabilmek için kulağı kirişte idi. B u k o n u y a ayırdığı makaleye " 1 5 0 Milyonu Y u t a n Bir D e v " başlığını k o y u p , tesisler için " D e r t s i z başın derdi olarak eski iktidardan D e m o k r a t Parti iktidarına d e v r e d i l m i ş " diyecek ( 1 3 E k i m ) ; d a h a s o n r a , " Y e d e k ç i " t a k m a adı
ve " H a y a l i G i b i " başlığı ile yazdığı k o ş u ğ u n bir beytinde mi
zah g ü c ü n ü deneyecekti ( 2 2 E k i m ) . B u y ü z milyon feda o l s u n , sığırlar tek ferahlasın; Damızlıklar da kürtaj o l d u l a r , haramı bilmezler. E r z u r u m ' d a n Erzincan'a trenle gelindi. Trende yarenlik ettiğimiz Ziraat Bankası U m u m M ü d ü r ü JVlithat D ü l g e s ö z arasında, kendini tutamayarak, sakin bir eda ile dert yanıyordu. B a ş b a k a n , gezi b o y u n c a rastladığı }aırttaşlann kredi dileklerini onların ö d e m e olanaklarını çok aşan rakamlar üzerin den derhal kabul edi\'ormuş. " B u n u n sonu nereye varacak.?" diyordu. 1 9 4 9 ' d a A v u s t u r y a ' d a n t ü t ü n l e takas edilerek, getirtilip E r z i n c a n ' d a 2t)2
k u r d u n i l m u ş takma (prefabrike) e\ier mahallesini dolaştık. Bazı g a z c t e l e rin muhabirleri yanımızda idi. B a ş b a k a n girdiğimiz evlerden birinin b ö l m e duvarına eliyle \'urdu. " 1 4 . 0 0 0 lira" d e d i , " İ ş t e gazeteci arkadaşlar, iyi ida re ile kötü idare arasındaki farkı, buyurun b izza t yerinde m ü ş a h a d e e d i n " . " K ö t ü i d a r e " dediğinin k u r d u ğ u d u s a r a eliyle vurdu, orasını a n l a d ı m ; ta kat iyi idarenin nesiyle kıya.slamak istediğini pek k a \ r a y a m a d ı m . Kaldı ki, bu 1 4 . 0 0 0 liranın içinde binanın sigorta bedeli ile o t u z üç yıllık faizi vardı. Bina bedeli, peşin ö d e n d i ğ i takdirde, 7 . 0 0 0 liradan o l u ş u y o r d u .
XXVII
Menderes
Büyük Sulama
Projelerine
Karşı
Erzincan'daki temaslar sırasında bu il için eski iktidar z a m a n ı n d a haz u i a n m ı ş bir s u l a m a p r o j e s i n d e n s ö z edildi. B a ş b a k a n sulama işleri ü z e rindeki g ö r ü ş ü n ü bu \'esile ile belirtmek firsatmı b u l d u : Halk Partisi birta kım çok b ü y ü k sulama ve baraj projeleri hazıriatınıştı. O y s a , D P böyle birkaç dev p r o j e yerine yüzlerce küçük küçük s u l a m a işlerinin gcrçekleşti12
N i c e ileri geri eleştirilisin a r d ı n d a n , et s a n a y i i , t e s i s l e r e 1950'ye dek yatırılmış ser m a y e iki yıl atıl k a l d ı k t a n s o n r a , a n c a k 1 9 5 2 ' d e , m e y d a n a getirilen Et v e B a l ı k Kurumu eliyle yeniden canlandırılacaktı.
rilmesi y o l u n a gidecekti. M e n d e r e s , ileride bu d e d i ğ i n i n t a m tersi bir yol t u t u p , b ü y ü k .sulama projelerine sarılacaktı.
Gazetecinin
XXVIII Diptomaltsım
Yeğleyen
Bakan
D e m o k r a s i m i z i n tadına d o y u l m a z bir b a ş k a olayı. U l a ş t ı r m a Bakanı S e y i T K u r t b e k ' i n İ s t a n b u l ' d a d ü z e n l e d i ğ i bir b a s ı n t o p l a n t ı s ı n d a geçti. Toplantıyla katılan gazeteci esnafına b a k a n ı n tahsilleri ile d i p l o m a l a r ı m s o r d u ğ u n u y o l d a haber aldık. Gerçi, esnafa d i p l o m a s o r m a k , hele şu g ü n lerde, zülf i yare dokunabilirdi. B u n u a k l e t m e m e s i , bakanın gelecçği yö n ü n d e n parlak ü m i t l e r b e s l e n m e y e c e ğ i n i n behrtisi sayılsa gerekti. A m a , bu zatın d a h a s o n r a bulunacağı Milli S a v u n m a bakanlığı g ö r e v i n d e O s manlı H a r b i y e Nazırı Enver P a ş a ' n ı n masasını getirtip, kullanmaya kalktı ğı havadisi, basın toplantısı fiyaskosuna r a h m e t o k u t a c a k t ı . O n u n için, d i p l o m a sorgu-suali ü z e r i n d e fazla d u r m a y a d e ğ m e z d i bile.
293__
XXIX
Halk Partisi
Secimi
Niye
Kaybetmiş?
E r z i n c a n ' d a n uçakla v a r d ı ğ ı m ı z Diyarbakır ü z e r i n d e n petrol b ö l g e s i n e geçtik. M T A ' m n R a m a n D a ğ ı tepesindeki p a v y o n l a r ı n d a Raif M e t o ile g e c e aynı o d a d a y a t m a k kısmetmiş. H o r l a m a s ı o l m a s a , pek iyi bir o d a ar kadaşı. M e t o , 1 9 5 0 seçimlerinden önceki g ü n l e r d e D e m o k r a t Parti ön derleriyle yaptıkları p r o p a g a n d a gezilerinden s ö z açtı. Ellerindeki taşıtlarla haberleşme araçlarının elverişsizliğini açıkladı. O y s a , biz ç o k rahat şartlar içinde dolaşmışız. 1945 İngiliz Genel Seçimleri adlı kitaptan'-^ D P 1 9 5 0 seçim k a m p a n y a s ı n d a ç o k yararlanmış. İşçi y o ğ u n l u ğ u b u l u n a n yerlerde seçimleri k a z a n m a l a r ı n d a o r a d a n aldıkları derslerin b ü y ü k payı varmış. B e n , İ n ö n ü ' n ü n aynı kitabı, h e m İngilizce aslından, o k u d u ğ u n u söyle dim. M e t o " H a l k Partisi, işleri d a i m a hukuk c e p h e s i n d e n m ü t a l a a ediyor; biz ise r o m a n t i k , pratik tarafindan ele a l ı y o r u z " ycjllu bir şeyler söyledi (her ne demekse.?). İ n ö n ü ' n ü n 1 4 Mayıs'tan önceki s o n gezisi hata imiş. B u çığıra d ö k ü l d ü k ç e , b e n ç o k l u k , s ö z ü M e t o ' n u n u s t a s ı o l m a k l a ö v ü n d ü ğ ü yemek pişirme sanatına getirerek, o n d a n bir salçah m a k a r n a ta rifi dinliyorum. 13
The British
General
Elections
of 1945, N\c C o l l u m .
İki askeri uçakla yapıian b ü t ü n gezi b o y u n c a verilen m o l a l a r ve yenilen y e m e k l e r s ı r a s m d a , Raif M e t o , kafilemizde kimler varsa, h e p s i n e A d a .na'daki kendi b a h ç e s i n d e n birer sandık portakal g ö n d e r e c e ğ i n i defalarca tekrar etti. Biriikte gelen T o p r a k Mahsulleri Ofisi u m u m m ü d ü r ü . Ziraat B a n k a s ı u m u m m ü d ü r ü , T a p u ve K a d a s t r o u m u m m ü d ü r ü , i s k â n ve T o p r a k İ,şleri u m u m m ü d ü r ü ile uçakların m ü r e t t e b a t ı subaylar d a listede vardı. B u arada bana da bir sandık behemehal A n k a r a ' y a d ö n e r d ö n m e z g e l e c e k . Ç ü n k ü , portakal meselesi m ü h i m d i r . S i z şu satırları o k u r k e n , M e t o ' n u n g ö n d e r e c e ğ i n i vaat ettiği portakalları hâlâ b e k l e m e k t e y i m . ( K e n d i s i yıllar sonra rahmetli o l u n c a , beklemeye de gerek kalmayacaktı.)
294
R a m a n kuyularım g e z e r k e n b i n d i ğ i m i z cipte petrol b ö l g e s i n i n korun masıyla g ö r e v h bir j a n d a r m a yüzbaşısı vardı. Herkesle o l d u ğ u gibi o n u n l a da M e t o d u r m a d a n h o ş b e ş etti. S o n r a , İngiUzce olarak, b a n a yüzbaşıya iyi n u m a r a verdiğini söyledi. B ü t ü n rastlayıp tanıştığı kimseler, M e t o ' d a n g ö n ü l l ü bir sicil amiri imişçesine Allah rızası için bir n u m a r a alıyorlar. H a z r e t i n b a n a ne n u m a r a v e r d i ğ i m bir türlü ö ğ r e n e m e d i m . J a n d a r m a yüzbaşısının maaş k o n u s u ile ilgiü bir takıntısı var. M e t o , h e m e n vaat etti: A n k a r a ' y a d ö n e r d ö n m e z elli kişilik bir D e m o k r a t milletvekili g r u b u , ilgili k a n u n u değiştirici bir ek m a d d e y i Meclis'e s u n u p sorrınu çözüverecekler, hiç m e r a k etmesin. A k ş a m , Diyarbakır'da milletvekih M u s t a f a E k i n c i ' n i n biraz R o m a patrisyenlerinin evlerini, biraz o r t a ç a ğ kasırlarını andıran, ortası geniş mer m e r avlulu ve havuzlu eşraf k o n a ğ ı n d a idik. Y e m e ğ i , güvercin k e b a b ı n d a n b u l g u r pilavına dek pek nefisti. Ertesi sabah Diyarbakır suyundaki koli ba sillerinin yaptığı azizlik y ü z ü n d e n b ü t ü n g ü n yataktan k a l k a m a d ı m . Başta b a ş b a k a n o l m a k ü z e r e , kafıledekilerin d a h a epeycesi b e n i m gibi rahatsız lanmışlar. Eksik o l m a s ı n . Başbakan Basri Alctaş'a hatırımı s o r d u r d u .
Başyaverin
XXX Tolcu Olduğunu
Falcı
Söylüyor
Vali K o n a ğ ı ' n d a partililer liderlerini g ö r m e y e geldiler. Aşağı yukarı hepsinin b o y n u n d a , pek büyücek D P inisiyalli, çevresi u\'gun desenli kra vatlar vardı. Politik havanın elverişliliğinden ufak bir voli özlemi duyan bir İsrailoğlu yurttaş diye tasarladığım herhangi bir iş a d a m ı , d ü ş ü n ü p bunları imal ederek, Diyarbakır piyasasına da s ü r m ü ş olacaktı. Böyle bir kravat sa tın alıp. H a l k Partili k a y m b a b a m a "hediye g ö t ü r m e y i çok istedim. Fırsat b u l u p , çarşıya ç ı k a m a d ı m . A m a , Diyarbakır'ın ünlü falcısına, bir kaçamak
yapıp, Başyaver Tolgay'la birlikte u ğ r a d ı k . İki kişilik takım halinde çalışan bu kadınlardan birincisine sual s o r u l u y o r ; cevabı elinde t u t t u ğ u içi su dolu bakır tasa parmağınızı daldıran ikinci h a t u n veriyor.. C e v d e t , birinci kadına "İstifa e d e y i m mi; yoksa bekleyeyim m i ? " diye s o r d u . İkinci h a t u n u n yanı tı kesindi: " S e n kılığını d e ğ i ş t i r m e , onlar seni nasıl olsa çıkaracaklar." Ba kalım falcının kehaneti gerçekleşecek mi? B e n kendi ü s t ü m e böyle olasılık lar k o n d u r m a d ı ğ ı m d a n , bu tür şeyler s o r m a y a gerek g ö r m e d i m . P d a z ı ğ ' d a yine yakın illerin -aralarında S a m e t A ğ a o ğ l u ' n u n kayınbira deri, M a l a t y a yeni valisi Dr. T u r g u t B a b a o ğ l u ' n u n b u l u n d u ğ u - valileri ile bir toplantı yapıldı. E r z u r u m ' d a k i gibi iki taraf karşılıklı birbirini aydınlat tı. M a l a t y a ' d a n gelen bir heyet c u m h u r b a ş k a n ı ile başbakanı kesinkes M a latya'ya g ö t ü r m e k istiyordu. M e n d e r e s ' i n ise b u n a hiç g ö n l ü o l m a d ı ğ ı seziUyordu. Bayar " O l m a y a c a k şey ü z e r i n d e ısrar e t m e y e l i m . Bakın, başba kan rahatsızdı, Diyarbakır'dan yataktan kaldırıp öyle g e t i r d i m " dedi. B u vesile ile k a y d e d e y i m ki, A n a d o l u A j a n s ı U m u m M ü d ü r ü Ş e r i f A r z ı k , M e n d e r e s ' i n bir özelliğine biz farkında o l m a d a n m i m k o y m u ş . Bir yerden bir yere gidihrken u z u n süre toplanışına bakarak " K a d ı n g i b i " diyor; " b i r türiü h a z ı r l a n a m ı y o r . " Valilerle k o n u ş u r k e n Bayar bir ara D e m o k r a t Par ti'nin d u r u m u n u n ne denli s a ğ l a m o l d u ğ u inancını belirtmek fırsatını ya rattı. P u n d u n a getirip, M a l a t y a milletvekili H ü s e y i n D e d e ' d e n ' * s ö z açtı: " 1 4 M a y ı s ' t a n evvel b a n a gelip 'Sizinle b e r a b e r i m ' d e d i . S o n r a , H a l k Partisi listesinde m e b u s o l d u . Ş i m d i istifa etti. K i m s e y e ihtiyacımız yok tur." E l a z ı ğ ' d a n uçakla Sivas'a geldik. H ü k ü m e t K o n a ğ ı m e y d a n ı n d a k i ka labalığı jandarmalar bir d ü z e n e s o k m a y a uğraşıyorlardı. F e n i k ' i n canı yanm ı ş ç a s m a peltek peltek haykırdığı d u y u l u y o r d u : " H a l k a eziyet e d i y o r l a r ! " H ü k ü m e t K o n a ğ ı k o r i d o r l a r ı n d a Raif M e t o ile ayaküstü ahbaplığı sürdür d ü k . " İ n ö n ü zeld a d a m a m a , kurmayı kendisini a l d a t t ı " d e d i .
XXXI "Nevropat" İnönü Maiyet akşam y e m e ğ i n i Ç i m e n t o Fabrikası'nda yedik. Fabrika yöneti cileri ile birlikte o l d u k ç a kalabalık bir m a s a . M u h a l e f e t lideri İ n ö n ü rad yoda - 1 5 E k i m ' d e yapılacak- İl Genel Meclisi seçimleri dolayısıyla k o n u .şuyordu. Ç ı t çıkmacFuı herkes dinliyor. Y o r u m d a b u l u n a n , g ö r ü ş söyle yen yok... H e r k e s birbirine karşı çekingen. 14
19 Eylül 1950'de H a l k P a r t i s i ' n d e n çekilen M a l a t y a milletvekili H ü s e y i n D o ğ a n .
205
Yemekten sonra salona geçildi. Vali evinde kalan Bayar'la M e n d e r e s ' i n yanından henüz fabrikaya gelen Basri Aktaş içeri girdi. İ n ö n ü ' n ü n radyoda ki söylevine takılarak " H e r i f g e n e bir şeyler söyledi" dedi. Arkasından Şerif Ai'zık " N e v r o p a t " sıfatını yapıştırarak Basri'den aşağı kalmamaya çalıştı. Sivas Ç i m e n t o Fabrikası'nda İşletmeler bakanı ile S ü m e r b a n k u m u m m ü d ü r ü n ü n katıldığı toplantıya Bayar başkanhk etti. K o n u , Sivas fabrika sının genişletilmesi için seçimlerden epey ö n c e getirtilmiş gereçlerin özel girişimcilere devredilerek, fabrikanın genişletilmesinden vazgeçilip geçil m e y e c e ğ i idi. S e ç i m k a m p a n y a s ı n d a D P ileri gelenleri g e n i ş l e t m e gereçle rini B a r t ı n ' d a özel kişilerin k u r m a k istediği bir fabrikaya -kuru vaat halin d e d e olsa- peşkeş çekmişlerdi. S e ç i m kazanılıp iş ciddiye binince, Sivaslı lar feryadı koparmıştı. Bu t o p l a n t ı d a anlaşdan işi tadıya b a ğ l a m a k gereki y o r d u . K a b a h a t i tabii kimse ü s t ü n e almak i s t e m i y o r d u . S o n u n d a Sivaslılar ağır basmış olmalılar ki, fabrikanın g e n i ş l e ü l m e s i kararlaştı. Ö z e t l e , d a h a en a z dört yıl bizi y ö n e t e c e k olanlar ile yakınlarını bu g e zide biraz d a h a tanımış olduk. U ç a k l a Ankara'ya d ö n d ü ğ ü m ü z 1 0 E k i m ' d e , Zafer Fenik'in Sivas'tan telefonla verdiği yazıyı yayımlıyordu. İ n ö n ü ' n ü n İl G e n e l Meclisi seçimle ri vesilesiyle radyodaki sözlerini ele alan yazının üstündeki n e z a k e t akan başlığı " F i k i r Fukarası Bir N u t u k " t u . Yazının zarif t ü m c e l e r i n d e n bir ta nesi şu idi: " İ n ö n ü Halkevleri'nin g ö s t e r i k o l u n d a O t h e l l o temsil eder gi bi ihtizazlı (titreşimli) bir dille k o n u ş m u ş t u r . "
Bayar
XXXII - İnönü Konuşması
İ n ö n ü , Bayar'ı 2 2 Mayıs'ta mecliste k u d a y a l ı , Bayar da az s o n r a o n u evinde ziyaret edeli beş ay o l m u ş t u . Beş aydır aralarında başka bir g ö r ü ş m e o l m a m ı ş t ı . N ö b e t ç i yaveri aracılığıyla r a n d e v u isteyen î n ö n ü , 14 E l d m C u m a r t e s i g ü n ü ö ğ l e d e n sonra K ö ş k ' e gelerek Bayar'la k o n u ş t u . B u l u ş m a vesilesi yapılan k o n u h ü k ü m e t ç e s o n z a m a n l a r d a bir kısım askerin terhisi ve Türkiye-Bulgaristan ilişkileri idi. B ö y l e o l d u ğ u n u , İ n ö n ü ' n ü n btı ko n u d a Bayar'a s u n d u ğ u andaç saklanılmak ü z e r e b a n a iletildiği z a m a n ö ğ rendim. jAndacm altında c u m h u r b a ş k a n ı n ı n eliyle yazılmış iki satır vardı. O r a d a kimimizin " v a r a k a " biçiminde telaffuz ettiğini c u m h u r b a ş k a n ı " v e r e k a " olarak kaleme almıştı. A m a , asıl dikkati ç e k e n , bu ziyarerin, İ n ö n ü ' n ü n her davranışı gibi, ikridar çevrelerince h o ş görülmeyişi idi. H e l e gelişin cumartesiye. K ö ş k bahçelerinin halka açık b u l u n d u ğ u saatlere rast layışı hiç iyi karşılanmamıştı. İ n ö n ü ' s ü z m e m l e k e t idare edilebileceğini
her m ü n a s e b e r l e kanıtlamak için ç ı r p ı n a n , b u n u dilinden d ü ş ü r m e y e n D e m o k r a t Parti hükümetinin işine karışmakta ne mana vardı? S o n r a , İ n ö n ü ' n ü n partisi -başbakana sorarsanız- m u h a l e f e t t e n de tasfiye edilmiş bir m ü s t e h a s e d e n (fosilden) başka bir şey miydi? H a t t a , 2 2 M a y ı s ' t a İ n ö n ü ' n ü n meclise tebrike g e l m e m e s i için Bayar'ın o n a haber g ö n d e r m i ş ol ması bile belki b u n d a n ileri g e l m i y o r m u y d u ? S ö z ü n kısası, iktidar-muhalefet temaslarının uygarca yürütülmesi yö n ü n d e n , İ n ö n ü ' n ü n -beş yıldır kaçıncı o l d u ğ u n u kestiremediğim- ümit \ e çabalarının bu son örneği d e , l^P kurucuları eliyle b o ş a itilmekten kur tulamadı.
Resimlerin,
XXXIII
Heykellerin
Dokunulmazlığı
Tok ki...
Ertesi g ü n , 9 5 6 ' s ı m D P ' n i n , 2 8 6 ' s ı n ı C H P ' n i n k a z a n d ı ğ ı İl Cienel M e c l i s i s e ç i m l e r i yapıldı. A r a d a n birkaç g ü n g e ç m i ş t i ki, b ü y ü k ö n e m taşıyan resim asıp a s m a m a k o n u s u n d a yeni gelişmeler g ö r d ü k . H a l k Par tililerden o l u ş a n M a l a t y a Belediyesi'nin b a ş k a n ı n a , belediye binasındaki İ n ö n ü resminin h ü k ü m e t kararı uyarınca indirilmesi. Vali T u r g u t B a b a o ğ lu'nun emriyle, nazikçe anımsatılmışn. Bu uyarışa aldırış edilmemesi üzer ine, Fenik'in deyişiyle " H ü k ü m e t otoritesini temsil e d e n kimseler resmi bizzat indirmeye m e c b u r kaldılar." Otorite temsilcileri arasında tabii İl landarma Kuvvetieri vardı. Bununla kalınmadı. Gelişme, iki g ü n içinde, aslın da üç boyutlu r e s i m d e n başka bir şey olmayan heykellere bulaştı. Ankara İ l i ' n i n Ç a m k o r u y ö r e s i n d e O r m a n s a r a y adı takılan b i n a n ı n ö n ü n d e k i İ n ö n ü heykeli b ö y l e c e kaldırıhverdi. Bu icraata, ö r n e ğ i n A n k a r a Ziraat Enstitüleri bahçesinden başlanmayıp, kuş u ç m a z kervan g ö ç m e z bir orman içinde geçildi. Belki d ü ş ü n ü l d ü ki, b u n u tenha bir yörede kamuya hazmet tirdikten sonra, kalabalık yerlere u z a n m a k daha kolay olacaktır. Ç a m k o r u ' d a k i o l a n l a r ı n ü s t ü n d e n kısa bir süre g e ç t i . İ s t a n b u l ' d a k i İ n ö n ü Gezisi, İ n ö n ü S t a d y u m u , derken İ n ö n ü ^ansiklopedisi gibi adlara sıra g e l e c e k t i . D a h a s o n r a , A n k a r a ' d a k i bazı c a d d e , s o k a k , okul adları değişecekti.
XXXIV
Aile
Sofrasında
İl Genel Meclisi seçimlerinden bir hafta sonra idi ( 2 1 E k i m ) . B a v a r ' m B a s r a ' d a n g e l e n b ü y ü k d a y ı o ğ l u , yanında İstanbul Üniversitesi'ne yazdır-
inak ü z e r e iki elelikanlı g e t i r d i . G e n ç l e r d e n biri d a y ı o ğ l u n u n kız kar d e ş i n i n o ğ l u , öteki hısımı. İkisi d e A r a p ç a d a n b a ş k a yalnız i n g i l i z c e k o n u ş u y o r l a r . Bayar, scrz a r a s ı n d a d a y ı o ğ l u n u n soy ağacını (şeceresini) açıkladı. Gazi Mihal Bey torunlarından altı yüz yıllık aile.. Dayı bey dev rimci (ihtilalci) imiş. Ali Suavi olayına karışmış. O y ü z d e n A r a b i s t a n ' a kaçmış. Böylece h o ş b e ş t e n sonra y e m e k s a l o n u n a indik. D e m o k r a t Parti'nin istişari k o n g r e s i vesilesiyle A n k a r a ' d a b u l u n a n birer K ü t a h y a ve U ş a k delegesi d e , c u m h u r b a ş k a n ı n ı n d a m a d ı Kütahya milletvekili Dr. A h m e t İ h s a n G ü r s o y ' u n - b ü t ü n s e ç m e n y u r t t a ş t a h m i n l e r i n e karşın k e n d i s i ailesiyle K ö ş k ' e yerleşti-'-'' k o n u ğ u olarak, sofrada idiler. D ö n e dolaşa s ö z pek sevilen İ n ö n ü k o n u s u n a geldi: " K a s ı m G ü l e k talan o n u eskitiyorlar." " Z a t e n eskidi eskiyeceği k a d a r . "
Jj^
" R a d y o d a k o n u ş t u k ç a itibardan d ü ş ü y o r . " S o n r a k o n u ş m a biraz değişti: " A n k a r a ' d a ç o k d e d i k o d u var." Bayar " S i n i r harbi yapıyorlar" d e d i ; " s i z onlara yaptınız, onlar da size yapıyorlar ş i m d i . " D e l e g e l e r d e n bir tanesi, İ n ö n ü ' n ü n bir hafta ö n c e Bayar'ı ziyaretine işaretle, " H a l k , size tarziye vermeye geldiğini s ö y l ü y o r " dedi. Bayar " T e m a s tesisi için, m ü n a s e b e t e girişmek için bir m u k a d d e m e " cevabını verdi. " M e ğ e r bir hiç imişler!" Ben y e m e ğ i m i tatlı tatlı yemeyi s ü r d ü r ü y o r d u m . Bayar istişari k o n g r e y e katılamayışını k a s t e d e r e k , d e l e g e l e r l e " B e n i içinize a l m ı y o r s u n u z " yollu şakalaştı. D e l e g e l e r d e n yaşlıcası h e m e n atıldı: " S i z hep içimizdesiniz, b a ş ı m ı z d a s ı n ı z . " Tahtakılıç'a geçildi; Bavar düşüncesini şöyle belirtti: " B u n c a insanlarla t a n ı ş t ı m . B u n u n kadar şantajcısını g ö r m e d i m . B e n i m için ' B a y a r beni çekemiyor' d e n ü ş . " Şantaj s ö z c ü ğ ü n ü n buradaki kullanılışı yerinde saydır mıydı, b i l e m i y o r u m . Men-ıurlar k o n u s u n a g e l i n d i . H e n ü z hekimlik ihtisasını y a p m a m ı ş t ı a m a . Dr. A h m e t G ü r s o y ' u n i l g m ç g ö r ü ş l e r i \'ardı: " K ü ç ü k m e m u r l a r ı değiştirmek d o ğ r u değil. 4 0 0 . 0 0 0 m e m u r var. M u h a l i f olacaklar. Aileleri de var" dedi. Böylece d u y d u ğ u anlaşılan ufak bir kaygıyı ortaya koydu. Bayar: "Birçokları veni zihniyete intibak edivor. Ş a r k ' t a hepsini intibak 15
B o y a r a i l e s i n i n K ö ş k ' e y e r l e ş m e s i , alıştıra alıştıra, u c u n u c u n oldu. Ç ü n k ü , kurucu lar muhaletefte iken aksini v a a t etmişlerdi. B ö y l e c e b u n u n bazı DP mücahitlerinde uyandırabileceği
olumsuz
tepkiler ö n l e n m e k istenmişti.
e t m i ş g ö r d ü m " dedi. "Yeni z i h n i y e t " ile kastedilenin ne o l d u ğ u n u bil m i y o r d u m . A m a , sofrada başka m e m u r b r d u n m a d ı ğ ı için " A c a b a intibak e d e n l e r smufuıa giriyor m u y u m ? " s o r u s u zihnimi tırmaladı. B a y a r Kütahyahya s o r d u : " G e n e r a l A s ı m G ü n d ü z ' d e n başkasını bula m a d ı n ı z mı s e ç e c e k ? " Y a n ı t " Ş a i r B e h ç e t K e m a l istifa e t m e s e y d i , H a l k Partisi G ü n d ü z ' ü m e b u s ç ı k a r a m a z d ı " oldu. G e r ç e k t e n , B e h ç e t ICemal Ç a ğ l a r s o n dakikada D P listesine girmek istememişti. Parti d e galiba o n u n " b a ğ ı m s ı z " etiket taşımasına razı o l m a m ı ş ü . S o n r a tekrar o ç o k sevilen k o n u y a d ö n ü l d ü : " İ n ö n ü ' y e yanlış m a l u m a t veriyorlar." " G a z e t e l e r i okumtıyor m u ? " " H ü s e y i n Cahit'i o k u y o r y a l n ı z . " " K e n d i kendini bu hale d ü ş ü r d ü . " O n a ne ş ü p h e ! M ü b a r e k a d a m ı d e m o k r a s i deneyine zorlayan o l m a m ı ş t ı . B u n u tabii içimden söyledim. Sıra, c u m h u r b a ş k a n ı n ı n kerimesi Bayan Nilüfer G ü r s o y ' d a idi: " F a k ü l t e ' d e ( D i l - T a r i h ) ' U l u s , H a l k Partisi'ni yıkmak için her şeyi yapıyor' d i y o r l a r " s ö z ü ile, o da bu ç o r b a d a bir t u t a m t u z u bulunmasını sağladı. 29Ç
XXXV "Pületika" 2 6 E k i m ' d e ö ğ l e y e m e ğ i n e , Ba\'ar, ünlü a j a n s l a r d a n A s s o c i a t e d Press'in Türkiye m u h a b i r i ÇTreenvvood'u davet etmiş; ben d e çağrıldım. G r e n v v o o d ' u n y a n ı n d a Cumhuriyet muhabiri ve A s s o c i a t e d Press'in An kara temsilcisi M e k k i Sait E s e n vardı. Ayrıca, basın u z m a n ı geçindiği an laşılan E k o n o m i ve T i c a r e t Bakanı Z ü h t ü H i l m i V e l i b e ş e y e m e k t e idi. Velibeşe arada nakarat gibi " B i r enkaz devraldık" d i y o r d u . B ü t ü n k o n u ş m a b o y u n c a başka bir şey söylediği o l m a d ı . V e l i b e ş e , y a n ı l m ı y o r s a m , yakın z a m a n l a r a yani s o n s e ç i m d e milletveldli oluncaya d e ğ i n , ş i m d i " e n k a z " d e d i ğ i devlet varlığı içindeki rad y o n u n galiba " D e r t l e ş m e " adını taşıvan bir saatinde dinleyicilerin hukuk sal müşküllerine ilişkin sorularını her hafta \anıt!ayagelmişri. Böylece ufak bir ek kazanç sağlayan bu eski avukatın tanınmışlığı ve geliri fazla o l m a s a gerekti. Grecnvvood bir s o r u ile s ö z e başladı. " D P iktidara geceli altı aya yaklaşıvor. Bu süre içinde h ü k ü m e t neleri vapabıldi, neleri y a p a m a d ı ? " Bayar cevap verdi: " M e m u r l a r arasında, valiler, j a n d a r m a komutanları
vesaire, yeni zilııiiyete ve bizim çalışma m e t o l i a n m ı z a intibak etmişlerdir. Bazılarının yeri değiştirilmiş, bazı işe yaramayanlar vazifeden alınmıştır. Artık, validen ve j a n d a r m a d a n şikâyet kalmamıştır. M e m u r l a r ı n istikbal hakkında ş ü p h e ve tereddütleri zail o l m u ş t u r . " C u m h u r b a ş k a n ı "yeni zihn i y e t " i n ne i d i ğ ü n ü a ç ı k l a m a d ı ğ ı g i b i , " ç a l ı ş m a m e t o t l a r r i ' n m şeklini, m e m u r l a r ı n ş ü p h e ve tereddütlerinin nasıl " z a i l " o l d u ğ u n u da s ö y l e m e d i . Dedikleri belki o l m u ş t u a m a , herhalde ben farkında d e ğ i l d i m . G r e e n w o o d , " K a s ı m G ü l e k b a n a baskıdan şikâyet etti. B o l u ' d a H a l k Partisi için kuvvet teşkil e d e c e k unsurlar İl Genel Meclisi s e ç i m l e r i n d e n ö n c e h a p s e atılmış, seçimler biter b i t m e z serbest bırakılmış" dedi.
300
Bayar karşılık verdi: " B u n d a n m a l u m a t ı m yok. Hakikaten vaki ise, bu nu yapanlar bizim d e düşmanımızciır. H e m , biz baskı yaparsak kendi ken dimizi inkâr etmiş o l u r u z . O n l a r , olsa olsa yalnız 'Milli ŞePlerine ve lider lerine karşı bir baskıdan şikâyet edebilirler. Kasım G ü l e k ' i n Bilecik'teki bir beyanatının metnini h u k u k ç u l a r ı m ı z tetkik ettiler ve k a n u n a aykırılığını tespit ettikleri için m u h a k e m e s i n e l ü z u m g ö r d ü l e r . K i u n m a karşı 'Milli Şet^leri d e aykırı hareket e d e r s e , o n u da t u t t u ğ u m u z gibi deliğe t ı k a r ı z . " T e k r a r etievim ki, s a h n e Ç a n k a y a ' d a C u m h u r b a ş k a n l ı ğ ı K ö ş k ü ' n ü n ye mek salonu; konuşan Türkiye Cumhuriyeti'nin üçüncü başbakanıdır; d e l i ğ e t ı k a c a k o l d u ğ u k e n d i selefi; k o n u ş m a y ı d i n l e y e n bir y a b a n c ı g a z e t e c i d i r . Y u k a r ı d a a n ı l a n yeni z i h n i y e t i belki şu s a h n e ile o r a d a k o n u ş a n d a ve k o n u ş u l a n l a r d a , bir d e k o n u ş m a tarzında g ö r m e k m ü m kündü. Bayar d e v a m etti: " H a l k e v l e r i n e u m u m i ve hususi bütçelerden 5 0 mil\'on lira yardım yapılmıştır. Şimdiye kadar yapılan tetkiklerden, b u n u n 5 m i l y o n u n u n d o ğ r u d a n d o ğ r u y a parti için sarf edilcHiği anlaşılmıştır. İ m a etrikleri bir baskı da budur... K o r e ' y e dair ilk haber geldiği a k ş a m , siz biz d e yemekte idiniz. Ben o g e c e u y u y a m a d ı m . A c a b a A m e r i k a enerjik bir karar verecek miydi? S i z , vereceği k a n a a t i n d e idiniz. A m e r i k a o şekilde h a r e k e t e t m e y i p d e artık öy\c d i y e c e ğ i m , dâhi pületikacı (politikacıyı Bayar böyle telaffuz ediyor) İsmet İ n ö n ü ' n ü n o y a l a m a siyaserini takip et seydi, b u g ü n komünistler H i n d i s t a n h u d u d u n u ç o k t a n a ş m ı ş l a r d ı . " İktisadi \ e mali k o n u l a r a g e ç i l d i . Bayar " E t k o m b i n a s ı ve M a l t e p e S i g a r a F a b r i k a s ı ' ' ' gibi t e ş e b b ü s l e r y e r i n e d a h a l ü z u m l u sahalara p a r a yatırılabilir. Eski iktidar iç f i n a n s m a n için g e r e k l i 5 0 milyon karşılığı hazıriamamış. B i z i m z a m a n ı m ı z d a b ü t ç e n i n açık vermesi için, bu 5 0 mil16
isabetsiz y a t ı r ı m olarak eleştirilen ç a ğ c ı l bir sigara f a b r i k a s ı n ı n bazırlıkları yüzüstü bırakılınca, türlü zararlara u ğ r a n ı l a c a k t ı r S o n r a , y e d i yıllık bir g e c i k m e ile girişim y e n i d e n e l e a l ı n a c a k ; 1957'de y a p ı l a c a k M a l t e p e S i g a r a Fabrikası temel a t m a töre nine B a y a r , belki yukarıki sözlerini a n ı m s a m a d a n k a t ı l a c a k t ı r .
yon t a h s i s a n n tarafımızdan b ü t ç e y e k o n u l m a s ı n ı isth'or," g ö r ü ş ü n d e idi. G r e e n u o o d , bütçesi denk olan p e k a z ülke b u l u n d u ğ u n u söyledi. Bayar " B i z n e i s t i k r a z y a p a b i l i r i z , ne d e m ü k e l l e f l e r e d a h a fazla yük yük leyebiliriz. D e n k bütçesiz devlet y a ş a y a m a z . 1 5 0 milyon açık var diyor d u k , içine girince b u n u n 3 0 0 m i l y o n o l d u ğ u n u g ö r d ü k " dedi. M e k k i Sait s ö z e karıştı: " G r e e m v o o d , K a s ı m G ü l e k ' l e t e m a s ediyor. K a s ı m o n a birçok yalanlar, tahrif edilmiş şeyler a n l a t ı y o r . " C e l a l B a y a r dedi ki: " M u h a l e f e t t e iken Times'm İstanbul muhabiri Mavridi'yi aynı gazetenin sahiplerinden bir zatla birlikte kabul e t m i ş t i m . O n a 'idarehanenizdeki eski fişleri artık d e ğ i ş t i r i n i z ' d e d i m . Mavridi, Falih R ı t k ı ' n ı n , H ü s e y i n C a h i t ' i n tesiri a l t ı n d a kalıyor. O n u n için, Times\h\ hakikate u y m a y a n yazılar çıktı." S ö z g e ç i m pahalılığına geldi. G r e e n w o o d , M e n d e r e s ' e " E k m e k , pirinç, kuzu ( b u kelimeyi Türkçe olarak söylüyor) fiyatlarının bir g ü n içinde in dirilemeyeceğinin köylülere p r o p a g a n d a e d i l m e s i n i " salık verdiğini söyledi. Bayar " K ö y l e r e kadar, bilhassa ü ç ü n c ü d e r e c e d e k i adamları ' b i z sizi harbe s o k m a d ı k , bakın onlara d a h a ü z e r i n d e n bir ay g e ç m e d e n sizi harbe sokuyorlar' p r o p a g a n d a s ı yaptılar" d e d i . V e l i b e ş e dilinin pelesengini yine ortaya s ü r d ü : " B i r e n k a z d e v r a l d ı k . " B a y a r " A l l a h razı o l s u n ki T r u m a n D o k t r i n i ' n d e n f a y d a l a n ı y o r u z " diye ekledi. G r e e m v o o d ' u n bir başka s o r u s u n u şöyle yanıtladı: " 1 I-Casım n u t k u m bir pületika n u t k u n d a n ziyade bir iş nutku olacak. Harici siyaset geniş yer t u t a c a k . " Greemvooel " N u t u k t a Bulgaristan'dan söz etmek gerek. 2 5 0 . 0 0 0 kişinin kapılıp koyverilmesi g e r ç e k t e n b ü y ü k bir s o r u n . Gaile çıkarmak, t e h l i k e l i bir a z ı n l ı ğ ı g i d e r m e k i s t i y o r l a r " y o l l u fikir y ü r ü t t ü . B a \ ' a r " H a y ı r " , d e d i , "asıl s e b e p , bizi İsveç gibi bitaraf hale g e t i r i p , ittifak larımızdan avırmak için tazyik y a p m a k , p r o t e s t o ç e k m e k ve K o r e ' y e vardımınuzla mıu'azi gidiyor. A m a , sinir harbine a l ı ş a c a ğ ı z . " Bir yabancı gazeteci ile g ö r ü ş m e böyle o l d u .
XXXVI
DP'ntn
İktidardn
İlk Cıınıhuriyct
Bayramı
Bayram g ü n ü M e n d e r e s yine hasta idi. S o n gelen U z a k d o ğ u habcderi üç hafta önce E r z u r u m Vali K o n a ğ ı ' n d a Kore için açığa vurulan kanıları t ü m d e n yalancı çıkarn'ordu. I^unlar mı acaba başbakanın sinir sisteminde bir sarsıntı y a p ı y o r d u r İstişari K o n g r e ' d e M e n d e r e s ' e vekillik e d e n Karaosmanoüıhı'da o r t a d a \-oktii.
Dışişleri Bakanı K ö p r ü l ü meclis binasının biraz aşağısında o t o m o b i l i n d e n indi. S a f t u t m u ş kız izcilerin ö n ü n d e n b ü y ü k k o m e d y e n C h a r l i e Chaplin'i aratmayan e n d a m ve mimikleri ile yokuş yukarı, iki eliyle selam yerine g e ç e n işaretler yaparak zıplaya zıplaya çıkışı g ö r ü l e c e k şeydi. Meclisteki kutlama töreninin bitmesi üzerine, h i p o d r o m a g i t m e k için ,yola çıkış biçimsizce o l d u . H a r e k e t edildikten sonra, başta c u m h u r b a ş k a nınınki o l m a k ü z e r e , ö n ü m ü z d e k i üç arabanın tamponları birkaç kez bir birine çarptı. H a l k arabaya s o k u l u y o r , zabıta düzeni s a ğ l a y a m ı y o r d u . Bir ara b a k n k , bir kız ç o c u ğ u öndeki arabada. S o n r a , başyaverden ö ğ r e n d i m ki, eziliyormuş, içeri almışlar. T r i b ü n d e eski a h b a p , yeni G ü m r ü k ve Tekel bakanı N u r i O z s a n ' l a H u s u m e t A n d ı ' n d a n bu yana ilk kez m e r h a b a l a ş t ı k . B a b a m ı n M u ğ l a l ı oluşu dolayısıyla olacak: "Nasılsın h e m ş e r i m ? " diye iltifatta b u l u n d u . N u ri Ö z s a n , D r . P a m i r ' e d e , İ n ö n ü ' y ü k a s t e d e r e k ; fakat adını a n m a y a r a k " N a s ı l l a r ? " demiş.
Jüi
Pamir, yine ad s ö y l e m e d e n , " İ y i l e r " cevabını vermiş. K a s ı m G ü l e k de t r i b ü n d e idi. Associated Press muhabiri G r e e n v v o o d ' l a olan iki g ü n ö n c e ki g ö r ü ş m e y i anarak "yabancı gazetecilere yalan s ö y l ü y o r m u ş s u n " diye ta kıldım. Biraz a r k a m ı z d a Köprülü d u r d u ğ u için, G ü l e k ' l e tazla k o n u ş a m a dik. Hususi K a l e m M ü d ü r ü Basri Aktaş'a " B a ş b a k a n nasıl?" diye s o r d u m . İstirahat e t m i y o r m u ş . L a f kıtlığında asmalar b u d a m ı ş o l m a k için, " S i z ya hut ailesi, ü z e r i n d e müessir o l s a n ı z " d e d i m . Kimseyi dinlemiyor, d o k t o r ları evine s o k m u y o r m t ı ş . Basri Bey de frak d e b t ı t ' s ü n ü b u g ü n yapıyor ol malı... D u m a n ı ü s t ü n d e . G ü n a l t a y ' d a n k a l m a Başbakanlık yaveri Yüzbaşı Muzaffer Ersü şöyle dedi: " B i z d e m a l u m ya, hulus ç a k m a k için ziyaret çiler geliyor. G e ç vakte kadar beyefendiyi y a t m a k t a n alıkoyuyorlar." Eve d ö n d ü ğ ü m d e , annem telefon etti. Kırk beş yıllık devlet memuriuğ u n d a n emekli kocası ile birlikte dikili ağacı b u l u n m a d ı ğ ı için, flalk Parrisi'ne bağlılığı hazım cihazı ile değil, kalp hücreleriyle idi. Radyoda " O n u n cu Yıl M a r ş ı " söylenirken, "Denıirağlarla ö r d ü k anayurdu dört b a ş t a n " di zesini atmışlar. Marşın s ö z kısmını Behçet Kemal'le birlikte yazan o z a n Fa ruk Nafiz, ne gariprir ki, şimdi mecliste D? İstanbul milletvekili idi.
XXXVII 7 Kasım
Meclisi Açış Söylevi
(üıınhurbaşkanı, 1 Kasım'da meclisi açarken okuyacağı söyle\i, düzen \ e diziliş sırası y ö n ü n d e n Atatürk'ün 1 9 3 7 ' d e k i söylevine u \ g u n biçimde
hazırlamaya başlamıştı. Ç ü n k ü , (.söylentiler değişikti) bir bakıma yirmi yedi yıldan beri değil d e , 1 9 3 8 ' d e n bu yana işlerde bir d u r a k l a m a o l m u ş t u . Yahut, sinema şeridinin k o p m a s ı n a b e n z e r bir kesinti m e y d a n a gelmişti. O n u n için, bırakılmış yerden y e n i d e n d e v a m edilmek g e r e k i y o r d u . Ör neğin, eski iktidar için dışişlerde y ö n t e m , resmi s ö z c ü Fenik'in tanımlama.sı ile, "savsaklamak, tereddütlü, m u h t e r i z ' ' ' d a v r a n m a k o l m u ş ; " " m ı z m ı z , sün e p e , muhteriz bir politika t a k i p " edilmişti. (Zo/^r gazetesi-23 E k i m ) . S ö y l e v için yirmi g ü n ö n c e s i n d e n hazırlığa başlandı. Bakanlıklardan gerekli bilgiler alındı. Z a m a n z a m a n Bayar, b u n u n ü z e r i n d e kendi başına çalışn. Bir g ü n S a m e t A ğ a o ğ l u söylev k o n u s u n d a Bayar'la g ö r ü ş m e k için kabul o l u n m a k ü z e r e 1 8 ' d e bekliyordu. N ö b e t ç i yaverinin g ü n l ü k n ö b e t defterini d o l d u r d u ğ u n u g ö r d ü ; ne o l d u ğ u n u s o r d u . D e f t e r i n niteliği A ğ a o ğ l u ' n a anlatıldı; c u m h u r b a ş k a n ı n ı n g ü n l ü k faaliyetinin, kimlerle g ö r ü ş t ü ğ ü n ü n , yaptığı kabullerin ve ziyaretlerin g ü n ü g ü n ü n e kaydedildiği söylendi. S a m e t coşarak s o r d u : " Ş i m d i , buraya n u t u k için geldi diye be nim d e i s m i m yazılacak m ı r " B a ş b a k a n yardımcısının " T a r i h e ben d e g e çecek m i y i m ? " u m u d u ile d ü p e d ü z tatlı bir yürek çarpıntısı geçirdiği fark ediliyordu. 31 E k i m g e c e yarısı o l d u . M a k i n e d e t e m i z e çekilmek için söylev müs veddeleri K a l e m ' e h e n ü z ulaşmış değildi; ancak 1 Ka.sım saat 0:3()'da tape edilmeye başlanabildi. Sabahı ettik. Bayar, tan yeri ağardıktan sonra saat 7 ' d e C e m a l Yeşil'in o d a s ı n a geldi. B u sefer söyleneceklerin u z u n o l d u ğ u nu görerek, kimi yerlerini çıkardı. M e t i n m a k i n e d e yeni baştan yazıldı. Sa at 1 4 : 2 0 ' d e , yani meclis k ü r s ü s ü n d e n o k u n u ş u n a 4 0 dakika kala üzerinde hâlâ düzeltmeler yapılıyordu. C u m h u r b a ş k a n ı , okuyacağının ne kadar tu tacağını, ne z a m a n bitebileceğini son dakikaya dek hesaplayabilmiş değil di. Başımın en sıkışık b u l u n d u ğ u sırada telefon çaldı: Raif M e t o söylevin başka dillere çevrilip çevrilmeyeceğini s o r u y o r d u . O h e n g â m e d e bir d e M e t o ' y a dert anlatmak ne zevkti. İ ç i m d e n , "yirmi yedi yıldır Fransızca'ya tercümesi u s u l d e n d i r " d e d i m . M e t o ' y a ne söylediğimi b i l m i y o r u m . M e t n i n s o n r a d a n ö z e l olarak bastırılan nüshalarından birer tane alan kimi hayranlar, bunları değerli anılar olarak Bayar'a i m z a bile ettirdiler.
XXXVIII "Maskaral" 5 K a s ı m ' d a , A n k a r a H u k u k Fakültesi, kuruluşunun yirmi beşinci yıl17
Çekingen.
303
d ö ı ü i n ı ü n ü kutluyordu. Kimi bakımlardau o g ü n fakülte u n u t u l m a z bir törene sahne o l d u . Öyle bir tören ki, insana Shakcspeare piyeslerinde dile getirilen klasik birtakun kişilerle olayları, özellikle Machetlftckilcri anımsatıyordu.
biraz
Karısının körüklemesi ile ihtirası b ü s b ü t ü n tutuşan M a c b e t h , g ö z koy d u ğ u ikbale k a v u ş m a k için Kral D u n c a n ' ı eliyle hançerlemiştir. JVIacbeth bir ziyafet sofrasında, kendi o t u r a c a ğ ı k o l t u ğ a B a n q u o ' y u , d a h a d o ğ r u s u B a n c ı u o ' n u n g ö r ü n t ü s ü n ü yerleşmiş gendir. O y s a , v ü c u d u n u o r t a d a n kal dırmak istediği B a n q u o ' y u d a , bir süre ö n c e , M a c b e t h adamlarına öldürt m ü ş t ü . Ö l d ü bildiği B a n q u o , ş i m d i nasıl o l u r da canlanır, gelir. M a c b e t h ' i n k o l t u ğ u n a kurulup o t u r u r ; o n u çileden çıkarır.
.W4
Macbeth piyesinin tarihi l ö O ö ' d ı r a m a , piyeste işlenen olayın kendisi l ( ) 4 0 ' t a geçmişrir. İşte, aşağı yukarı d o k u z yüz yıl s o n r a , Ankara H u k u k F a k ü l t e s i ' n d e o l u p bitenler b u n a epey b e n z i y o r d u . İ n ö n ü , fakültenin kendisine yirmi beş yıl ö n c e verdiği p a y e d e n ö t ü r ü , eski fahri profesörü sıfatı ile törene çağrılmıştı. D a v e t e d a h a ö n c e varmış b u l u n a n C u m h u r b a ş k a n ı Celal Bayar, profesörler o d a s ı n d a o t t ı r u y o r d u . K o r i d o r d a bekleyen B a ş y a \ e r C e v d e t T o l g a y ' ı n c u m h u r b a ş k a n ı n a h a b e r vermesi üzerine, İ n ö n ü , ü s t ü n d e p r o f e s ö r cüppesi ile, profesörler octasıııa, cumhurbaşkanının yanına alındı. S o n r a hep birlikte salona geçildi. T ö r e n bitriği z a m a n , önce Bayar ile Koraltan fakülte binasının kapısından çıktılar. D ı ş a r d a öğrenciler beklemekte idi. Koraltan, alkışa susamış her zamanki g e m i aslanı edasıyla etrahna " h a y d i b a ş l a y ı n " der gibilerden bakınıp selam veriyordu. Öğrencilerde hiçbir tepki g ö r ü l m ü y o r d u . S o n r a , bir ses yüksel di: "Sizi değil, sizi cieğil. İçerdekini b e k l i y o r u z . " İçerdeki İnönü idi. İçerdekini mi bekliyorlardı? İçerdeki nice z a m a n d ı r hiç değilse ruhça ö l d ü r ü l m e d i miydi? Bende elimizle g ö m d ü k l e r i m i z ikide bir hortlayacak mıydı? Ertesi g ü n c u m h u r b a ş k a n ı yeni bir emir verdi: Kendisini g ö r m e k ü z e re başvuran herkesi kabul edecekti. Bu emirie d ü n İ n ö n ü ' y e fakültede ya pılan gösteri arasında bir ilişki var mıydı? Bilinen, 5 Kasım olaylarının ikti dar çevrelerini pek hırçmlaştırdığı idi. Z a / ğ r g a z e t e s i o k(,)nuda " B i r kültür töreni siyasi bir p r o p a g a n d a y a alet e d i l m e k istendi ise d e , muvaftak olun m a d ı " \ ' o r u m u n d a bulunuyordu.''"^ 18
B a y a r ' a 1954 kışında Birleşik A m e r i k a ' y ı ziyareti s ı r a s ı n d a C o l u m b i a Üniversitesi'nde fahri iktisat Doktoru, aynı yılın s o n b a h a r ı n d a Y u g o s l a v y a ' d a H u k u k Dokto ru, 1955 başlarında P a k i s t a n ' d a y i n e H u k u k D o k t o r u payeleri verilecektir. D o l a y ı sıyla üc ü l k e d e y a p ı l a n t ö r e n l e r d e k e n d i s i p r o f e s ö r c ü p p e l e r i g i y e c e k t i r . P a k i s t a n ' d a B o y a n R e ş i d e B a y a r do p a y e alıp c ü p p e giyecektir.
Hatta,
iki g ü n sonra B a ş b a k a n M e n d e r e s kendisini evinde yoklayan Bayar'a " Y u h a ç e k t i r e c e ğ i m , fakülteyi k a p a t a c a ğ m ı " diyerek duygularmı belli edi y o r d u . İ z m i r ' d e n anımsanacağı ü z e r e , y u h a çekrirme, D P Ç e ş m e Kararg â h ı ' n d a k i l e r i n hoşlandıkları eski savaşım silahlarından biri idi. D a h a s o n r a Bayar Ç a n k a y a ' d a y e m e ğ e çağırdığı İstanbul Üniversitesi P r o f e s ö r ü (İş Bankası eski hukuk müşaviri) M e h m e t Ali Bilgişin'e, İ n ö n ü ' n ü n c ü p p e giymesinin nizami o l u p o l m a d ı ğ ı n ı s o r d u . K o n u v u incele yen p r o f e s ö r , s o n u n d a cüppe g i y i l e m e y e c e ğ i n e ilişkin bir h ü k ü m bulun madığını söyledi. 1 0 K a s ı m ' d a A t a t ü r k ' ü n o n ikinci ö l ü m y ı l d ö n ü m ü t ö r e n i n d e g ö r ü lenler, b e ş g ü n önceki c ü b b e olayının uzantısı sayılabihrdi. O s a b a h Dil-Tarih ve C o ğ r a f y a F a k ü l t e s i ' n e gidildi. R u h ç a ö l d ü r ü l d ü sanılan ile o n u ö l d ü r d ü k sananlar o r a d a idiler. H u k u k Fakültesi'ndekini andırır d u r u m l a r d a n sonra tören bitti. B i n a d a n çıkan Bayar ile M e n d e r e s birlikte C u m h u r b a ş k a n l ı ğ ı o t o m o b i l i n e bindiler. B u sırada bir kısım ö ğ rencilerin D P ' n i n muhalefetteki sözlerini anımsayarak " H a n i ya, niye tak siye binmiyor.?" diye Bayar için çığrıştıklarını işitiyordum. İ n ö n ü ' y ü kuşa tan kalabalık yolu tıkadığı için, Bayar'ın o t o m o b i l i epey z a m a n yürüyem e d i . Bayar, bu duraklayış karşısında: " M a s k a r a " d e d i " G e ç e n g ü n d e H u k u k F a k ü l t e s i ' n d e , giymiş cüppeyi, çıktı karşıma. A m a , biz 1 0 . 0 0 0 ki şiyle a d a m a yuha çektirmesini de biliriz." E v e t , s a h n e C u m h u r b a ş k a n l ı ğ ı resmi o t o m o b i l i n d e g e ç i y o r d u : " M a s k a r a " . . . T ü r k i y e ' n i n yazgısını 14 Mayıs'ta halefine de\'reden ildnci c u m hurbaşkanı; o n a bu tevcihi yapan, bu yazgıvı teslim alan ü ç ü n c ü c u m h u r başkanı idi. Y u h a l a m a önleminin D P büyükleri yanındaki saygınlığı böy lece bir kez d a h a kanıtlanmış o l u y o r d u . Şurasına ilişeyim: O t o m o b i l d e söylenenler, yolu d o l d u r a n , yol kenar larını saran kalabalık içinde neler o l u p bittiğinden habersiz iken a ğ ı z d a n çıkmıştı. İ n ö n ü kalabalık ile bidikte Dil-Tarih ve C o ğ r a f y a Fakültesi ya nındaki yoldan yukarı, A t a t ü r k ' e geçici kabir işlevi g ö r e n E t n o g r a f y a M ü zesi'ne d o ğ r u ya\'a olarak çıkmıştı. Yakındaki Kız Lisesi ile Kız Enstitüsü öğrencilerinden gelen sevgi gösteri.sinin o a n d a farkına varılsaydı, sarfedilen sözler ç o k d a h a ağır olabilirdi. N i t e k i m , b u n u n ne kerteye ulaşabile ceğini 11 ile 12 K a s ı m tarihli iktidar o r g a n ı n d a g ö r m e k m ü m k ü n o l d u . Bir avuç aydın g e n ç l i ğ i n g ö n l ü n d e n k o p a n duyguların D P kurucularını küplere bindirdiği, Za/trr g a z e t e s i n d e b ü t ü n şiddetiyle belli ediliyordu. B u yazılara bir biri ardına konulan başlıklar " M e ş u m bir Siya.set T e r t i b i " ve " M e z a r B a ş ı n d a n Ç e k i l i n i z " idi. Muhalefet liderinin geçici kabre dek yaya yürümesini bir türlü içine sindiremeyen Fenik s o r u y o r d u : "Vaktiyle Beyaz T r e n d e n , motosikletli, mitral\'()zlü o t o m o b i l katarından inmeyen ve Sava-
305
roııa'dan aşağısına tenezzül e t m e y e n bu zat, şimdi birdenbire d e m o k r a t o l u p m e r h a m e t t o p l a m a k için mi halk arasına karışıyor?" K a r a b a s a n böylece iktidardakileri günlerce tedirgin etti. 1 0 K a s ı m olayını bildiren E m n i y e t U m u m İVIüdüıiüğü r a p o r u , ben Başyaver C e v d e t ' i n o d a s ı n d a o t u r u r k e n geldi. R a p o r u birlikte o k u d u k , i n ö n ü ' n ü n altı ay ö n c e başında b u l u n d u ğ u devlet m e k a n i z m a s ı n c a şimdi o n u n hakkında kaleme alınmış bir rapor yadırganmayacak şey değildi. Bir y a n d a n , K a l e m ' e ilk g i r d i ğ i m g ü n l e r d e " m ü s t e m i r r e n takip e d i l e n " kişiler dosyasını, 1 9 4 6 ' d a n sonra Mareşal Ç a k m a k ' ı n u ğ u d a n ı ş ve karşılanışları ile ilgili e m n i y e t raporlarım a n ı m s a m a k t a n kendimi a l a m a d ı m . 1 0 K a s ı m r a p o r u n d a kalabalığa karışmış birkaç askeri veteriner ö ğ r e n cisinin yaka numaraları vardı. Geçici kabre çıkılırken, İ n ö n ü ' n ü n yanında bulunanlar arasında, 14 M a y ı s ' t a n h e m e n sonra kendi isteği ile görevin d e n çekilen eski daire m ü d ü r ü m ü z ( k a y ı n b a b a m ) B e r e k e t o ğ l u ' n u n adını o k u m a k ayrıca ilginçti.
,5«6
Ö t e y a n d a n . Milli E ğ i r i m müfettişleri Kız Lisesi ile Kız Enstitüsü ö ğ rencilerini 1 0 K a s ı m g ü n ü İ n ö n ü ' y ü sevgi gösterileriyle selamladıkları için -suçlarının b u o l d u ğ u sezdirilmeksizin- d o l a m b a ç l ı yoldan s o r g u y a çekti ler. Müfettişler " ç o k iyi e t m i ş s i n i z , insan büyüklerini sevmeli, s a y m a l ı " yollu başlangıçlar yaparak s o r u ş t u r m a y ı y ü r ü t m e k ihdyatmı gösterdiler.
XXXIX "Kâ tibi Vasi taşıyla " Birkaç g ü n s o n r a idi ( 1 8 K a s ı m ) . İngiltere B ü y ü k e l ç i l i ğ i ' n d e n üstü " C u m h u r b a ş k a n ı n a " yazılı bir zarf gerirdiler. A ç t ı m . İçinde E d i n b u r g h dü künün Bayar'a a r m a ğ a n etriği bir f o t o ğ r a f vardı. İhşiği bir de m e k t u p çıktı. Mektuptaki imzanın unvanı dikkari çekiyordu: Equerry-in-wai-ting...''-' D u r u m u arz e t t i ğ i m d e , Bayar " D e m e k b i z e kâtibi vasıtasıyla m e k t u p yazıyor," d e d i . D ü k ü n Y a l o v a ' d a teklifsizce ağuianışı sırasında, özellikle taraçada kahve içilirken s e ç m e n yurttaşlara gösterilen h o ş g ö r ü ; İngiltere büyükelçisinin c u m h u r b a ş k a n ı n c a a h b a p ç a g e c e yatısına alıkonulması bi rer birer g ö z ü m d e canlandı. Ş u son olayı o dikkatsizliklere mi b a ğ l a m a k gerekecekti? K ö ş k ' e çağırılan Dışişleri U m u m i Kâtibi Faik Zihni A k d u r şöyle bir formül b u l d u : Büyükelçilik'ten gelen mazrufu b e n a ç m a d a n Dışişleri Ba19
M i r a h u r , istabl m ü d ü r ü , kral a i l e s i n d e n birinin kişisel hizmetinde b u l u n a n kimse.
{Redhouse
l ü g a t i n e göre.)
kanlığı'na g ö n d e r m i ş olacağım. O r a d a açıldığı z a m a n , m e k t u p metninin altında equerry-in-\vairing unvanı g ö r ü l ü n c e , bir " z ü h u l " olasılığı ileri sü rülecek. D u r u m büyükelçiliğe haber verilecek. Böylece olan bitenler C u m h u r b a ş k a n ı n ı n bilgisine u l a ş m a m ı ş o l a c a k . B u " h a k i m a n e üslupla"-'^ pürüzlü güçlük çözüldü.
XL
Atatürk'e
Benzemek
22 M a y ı s ' t a n bu yana, altı aydır k ö p r ü n ü n altından ne sular akıp git mişti. A m a , B a y a r ' m k e n d i s i n d e A t a t ü r k ' e h e m bağlılık, h e m b e n z e d i k o l d u ğ u sanısı t ö r p ü l e n m i ş değildi. C u m h u r b a ş k a n ı seçildikten kısa süre s o n r a çektirdiği fotoğrafların, d ö r t ay ö n e e , hazırlanması bitmişti. Bayar, bu fotoğrafların üzerinde titizlikle, u z u n u z a d ı y a d u r m u ş t u . İsteyenlere, d ö r t ay v e r m e m i ş t i . Çekilenleri bir türlü b e ğ e n m i y o r d u . R e s i m l e r d e n ko n u ş u r k e n , z a m i r olarak " b e n " yerine Atatürkvari " b i z " d i y o r d u . R e s i m i n c e l e m e y e ayrılan s a a t l e r d e n b i r i n d e sıra f o t o ğ r a f ç ı O s m a n D e r c a n ' ı n çektiği fotoğraflara gelmişri. Bayar, d u r u ş u n u n A t a t ü r k ' ü n bir f o t o ğ r a f m dald p o z u andırdığını saptadı. " M a d e m o n u n y o l u n d a n g i d i y o r u z , her şe yimiz o n a b e n z i y o r , bari r e s m i m i z d e b e n z e s i n " b u y u r d u .
XLI Karın Ağrısı " Ş a r k z i h n i y e t i " n d e n uzak b u l u n d u ğ u n u d a h a ilk g ü n d e n belirtmiş b u l u n a n c u m h u r b a ş k a n ı n ı n altı ay önceki b u y r u ğ u g e r e ğ i n c e g ö r e v i n i ö z e n l e s ü r d ü r e n başyaverin artık "tebdil-i m e k â n " ferahlığından yararlan dırılması sırası g e l d i ğ i anlaşılıyordu. ( 2 2 K a s ı m ) . İ ç i m d e p u s u y a yatarak alttan alta firsat kollayan rahatsızlık belirtilerinin m e y d a n a çıkması için, g ö r e c e k t i m ki, kasımın ü ç ü n c ü haftasının gelmesi g e r e k i y o r m u ş . Vazife sinden kıta hizmetine g e ç m e k ü z e r e , C e v d e t T o l g a y ' ı n bizlere veda edişi o hafta o l d u . C e v d e t ' l e Ç a n k a y a ' d a kapı yoldaşlığımız o n yedi yılı d o l d u ruyordu. K ö ş k e girişte o n u n bana kıyasla altı aylık kıdemi vardı. Beş yıl önceki s o n m a k a m terfılerimiz bile birbiri peşine o l m u ş t u . C e v d e t ' i n g ü l ü m s e r k e n b u r n u n u n ü s t ü n d e o l u ş a n kırışıklarla dışarı vuran g ö n l ü n d e k i içtenliğin tıpkısına ancak, o t u z yedi yıl sonra T a n r ı ' n m bana na.sip e d e c e ğ i t o r u n u m d a rastlayacaktım. 20
Bilgece b i ç e m l e .
307
1 9 8 0 Devrimi ertesi, d ö n e m i n kendine ö z g ü koşullan içinde o l u p bi tecek ilk nülletvekili seçimlerinde C e v d e t ' i n adaylığmm ülke yöneticile rince v e t o edilişi, "yularca A t a t ü r k ' ü n yaveriiğini" yaptığı v u r g u l a n a r a k , g a z e t e l e r i m i z d e ara sıra yinelenip tazelenecek dokunaklı h a b e r niteliği ka zanacaktı. Ertesi g ü n k a r n ı m d a şiddetli bir veca, dizlerimde kesiklik, v ü c u d u m d a kırıklık, genel d u r u m u m d a bir bezginlik baş gösterdi. D r . Pamir, Bellargal salık verdi; " V a g o t o n i k bir hal, belki s p a s m e " dedi.
.m
T a r ı m Bakanı N i h a t E ğ r i b o z ' u n çekildiği söylentisini 2 5 K a s ı m tarihli Zafer'dc " Y a l a n Bir H a b e r " başlığı ile, ö n ü n e bir de "kaseli" sıfatı getire rek. B a k a n kendisi yalanladı. B u yalanlamayı belki ihtiyat kaydı (çekince) ile karşılamak yersiz sayılmayabilirdi. Ç ü n k ü , Ç a n k a y a ' d a 2 7 K a s ı m ' d a başlayacak çay ziyafetleri davetlilerinin listesi ü z e r i n d e g ö r t i ş ü l ü r k e n , ba kanların çağrılıp çağrılmayacağım s o r a n C e m a l Yeşil'e, Bayar " Y a l n ı z T a rım bakanını ç a ğ ı r m a " uyarısında b u l u n m u ş t u . Yeşil'in böyle bir aynlık g ö z e t m e n i n yakışık almayacağını sezdirmesi ü z e r i n e , c u m h u r b a ş k a n ı , E ğ r i b o z ' u kastederek, "İstifa e t s i n " b u y u r d u . Yeşil olayı bana anlatırken, Ba yar için, " N e kadar hissine m a ğ l u p " d e m e k t e n kendini a l a m a d ı .
• Sabırlı bir g ü l ü m s e m e ile karşılanacak tuhaflıklar, dışardakilerle atbaşı birlikte olarak. K a l e m ç e v r e m i z d e d e , bize dil ç ı k a r m a k t a n geri kalmıyor d u . Bir s a b a h yeni daire m ü d ü r ü D r . H i k m e t O k t a r k o l u m a girip, beni bir kenara çekti. B ü y ü k bir sır söyler tavırla, Nevv York B a ş k o n s o l o s l u ğ u ' n a telgrafla ı s m a r l a d ı ğ ı m ı z B e c o t i n e ilacı için " V e k â l e t t e n ruhsatiye aldın nu.>" diye s o r d u . M ü d ü r ü n ü s t ü n d e " u ç a n k u ş u n k a n a d ı n d a n hile s e z e n " bir hal vardı. M e s e l e mi ç ı k a r m a k niyetincJe idi? İlacı, B a ş h e k i m D r . P a m i r ' i n ö ğ ü r i e m e s i üzerine Bayar'a verilmek için uçakla getirtmiş tik. O g ü n l e r d e h e n ü z p i y a s a m ı z d a y o k t u . D a i r e m ü d ü r ü , b e n i m D r . Pamir'le bir k o m p l o hazırladığımızı keşfetmiş olacaktı. Vitaminlerin birkaç ay s o n r a e c z a n e l e r i m i z d e r e ç e t e s i z , b o l bol satılacak yeni bir karışımı o l a n , fakat adını ilk kez d u y d u ğ u bu m a s u m Uaçla biz B a y a r ' m değerli v ü c u d u n u o r t a d a n kaldıracaktık zahir ( 2 6 K a s ı m ) . B u y ü z d e n b a ş h e kimle daire m ü d ü r ü a r a s ı n d a ufak bir k a p ı ş m a o l a c a k . D r . P a m i r , Dr. H i k m e t ' e " B u ilim işidir, sen b i l m e z s i n . B u r a d a b a ş t a b i p b e n i m . . . " d e m e k z o r u n d a kalacaktı.
• Bir b a ş k a tulıaflık da şöyle geldi geçri. C u m h u r b a ş k a n l ı ğ ı için a b o n e o l d u ğ u m u z Jllustration ile ö b ü r dergi ler ü z e r i n e , ayırt edebilmeleri için, H a c h e t t e K i t a b e v i ' n i n ilgili m e m u r i a n işlek, o k u n a k s ı z , karışıkça yazdarıyla " C u m h u r b a ş k a n l ı ğ ı " diye işaret ko yuyorlardı. B a y a n Bayar bu y a z d a r d a n k u ş k u l a n m ı ş . Yazı, iddiaya g ö r e , C u m h u r b a ş k o k a r l ı ğ ı gibi o k u n u y o r m u ş . D a i r e m ü d ü r ü y o l u ile B a y a n Bayar d u n u m u n aydınlatılmasını genel kâtipten istemiş. G e n e l kâtip d e , bana s o r d u . S o r u ş t u r a y ı m d e m e m e k a l m a d a n , H a c h e t t e ' t e hizmetli îsrai l o ğ u U a r ı ' n d a n bir ç o c u k , beni a d ı m l a s o r a r a k , o d a m a girdi. N e f e s nefese b o ş a n d ı : " C o m p t a b l e ' e telefon etmişler; a b o n e s i b u l u n d u ğ u n u z m e c m u aların ü z e r i n e yanlış şeyler y a z ı y o r m u ş u m . Beni İ s t a n b u l ' a sürdüreceklermiş." B ü t ü n bu azizlilderin dc D r . H i k m e t O k t a r ' d a n geldiği anlaşılıyordu. B u n d a n böyle dergileri, üstlerine bir şey y a z m a k s ı z m ayıracaklar. İsrailoğ lu " B i n l e r c e a b o n e m i z var, birbirine k a r ı ş ı y o r " d i y o r d u .
XLII Napolyon Tcıbyası
£0^
C e v d e t T o l g a y ' ı n yerine g e l e n yeni başyaver K u r m a y Yarbay N u r e t t i n Alpkartal görevine başlaması dolayısıyla ziyaretime geldi. K a l e m ' d e yeni başyaveri ilk k u t l a m a y a g i d e n tabii N u r u l l a h A t a ç o l m u ş t u . O bu tür ödevleri hiç savsaklamazdı. Alpkartal G a l a t a s a r a y ' d a n , F o n t a i n e b l e a u ' d a n m e z u n . Merakhsı b u l u n d u ğ u N a p o l y o n t a b i y e s i n d e n s ö z açtı. Yıllardır bir b a k ı m a g ö r e v i m g e r e ğ i riryaldsi o l d u ğ u m L o n d r a R a d y o s u ' n u az ö n c e d i n l e m i ş t i m . K o r e h a r e k â t ı n ı n b e k l e n m e d i k bir g e l i ş m e k a y d e t t i ğ i . B i r l e ş m i ş M i l l e t l e r kuvvetleri y ö n ü n d e n d u r u m u n
nezaket
g ö s t e r m e y e başladığı izlenimini e d i n m i ş t i m . Btıntı Alpkartal'a s ö y l e d i m , yeni başyaver, m e s l e k yetkisine d a y a n a n stratejik ve taktik açıklamalarla b u izlenimin yersizliği yargısına vardı. A m a , o n u n bu yargısına karşın, " M e r k e z c e p h e s i n d e ciurumtın karanlık o l d u ğ u n u ve iki G ü n e y K o r e tü meni birliklerinin geri ile irtibatları kesildiğini" Zafer
okuyucuları ertesi
s a b a h g a z e t e s ü t u n l a r ı n d a g ö r e c e k l e r d i . Aynı n ü s h a d a " C H P
Başkanı
İ n ö n ü ile Millet P a r t i s i ' n d e n O s m a n Bölükbaşı'mia verdiği g e n s o r u öner gelerinin Bakanlar K u r u l u ' n d a kabul edilmesi kanaatine varıldığı t a h m i n e d i l m e k t e " b u l u n d u ğ u yazılı idi. İ n ö n ü ' n ü n ö n e r g e s i n d e "I5ış pohtika ve m e m l e k e t i n sivasi ve askeri emniyeti meseleleri h a k k ı n d a B ü y ü k Millet
M c c l i s i ' n d e u m u m i bir m ü z a k e r e açılmasmı temin e t m e k ü z e r e , bu m e s e lelere dair iç t ü z ü k hükümlerine g ö r e b a ş b a k a n d a n g e n s o r u a ç d m a s m ı arz ve teklif e d e r i m " deniliyordu. Milletveldileri için K ö ş k ' t e d ü z e n l e n e n çay davetlerinden ilki, o g ü n e rastlıyordu ( 2 7 K a s ı m ) .
XLIII "... Gezeriz Alemde
Erkekpesine!"
İ n ö n ü zamanındaki çaylara kıyasla başlıca lark hanımların ç a ğ r ı l m a m a sı idi. Dolayısıyla, c u m h u r b a ş k a n ı n ı n eşi, ev sahibi sıfatıyla ortaya çıkma dı. D a v e t t e D P milletvekillerinden İ s m e t O l g a ç yanıma geldi. R o b e r t K o lej'den küçük sınıfta avnlmış imiş. İkimizin tanıdığı bir m e z u n a ilişerek " B i z e n u m u n e - i imtisal olarak gösterdikleri İhsan H o k k a c ı hayatta m u vaffak o l a m a d ı " dedi. Koleji yarıda bırakıp ayrıldığı halde milletvekili ola bilmeyi O l g a ç ' ı n başarı saydığı anlaşılıyordu. Bayar, milletvekillerini k ü m e k ü m e d o l a ş ı y o r d u . O n l a r a ola ki i n ö n ü ' n ü n verdiği g e n s o r u y ö n ü n d e n nasıl bir t u t u m benimsemeleri gerektiği k o n u s u n d a telkinde b u l u n u y o r d u . D a h a s o n r a , b a ş b a k a n H u s u s i Ka lem m ü d ü r ü ile birlikte geldi. Elçi kabul odasının yanındaki s a l o n d a hal vet oldular. O g e c e sabaha d o ğ r u evde m ü t h i ş bir sancı ile uyanarak belki bir saat kı\'randım. Daire m ü d ü r ü n ü n azizlikleri, yeni başyaverle b u l u ş m a , çayda ki kişiler, pek kısa aralarla birbiri ü s t ü n e gelmişti. Milletvekillerine ikinci çay daveti 3 0 K a s ı m ' d a olacaktı. Bir y a n d a n Bakanlar K u r u l u ' n d a anlaşmazlık o l d u ğ u söylentisini E. L. K a r a o s m a n o ğ lu yalanladı. K o r e cephesinin m e r k e z k e s i m i n d e t o p ç u m u z u n etkili ateşiy le Birleşmiş Milletler kıtalarını desteklediği haberi b u n a eklendi. D e r k e n , bir çay davetiyesi k o n u s u , K a l e m ' d e yeniden h u z u r s u z l u ğ u kamçılayacak çıban başı o l d u . Yanlışlıkla, tarih davetiyelere 2 9 Ç a r ş a m b a yazılmıştı. Kâ tip Ö z h a n ' l a D a i r e M ü d ü r ü O k t a r t e l e f o n d a k o n u ş m u ş l a r . D r . O k t a r " B u n d a kasıt var; refsicumhur duyarsa k ı z a r " d e m i ş . H a t a kolayca düzel tilmekle biriikte, karşılıklı epey söylenilmiş ( 2 8 K a s ı m ) .
• 2 9 K a s ı m ' d a Bav'ar, Christian
Science
Monitor\\n
nuıhabiri O f n e r ' i
kabul etti. Ofiıer s o r d u : " E n yüksek m a k a m a erişriğiniz şu anda a r z u n u z nedir.?" Bayar cevap verdi: " M e m l e k e t e faydalı o l m a k . Z a t e n hiçbir za-
m a n hiçbir m a k a m a geçmeyi arzu etmiş d e ğ i l i m d i r . " Ofner'in sorusu içinde " B ö y l e makamlara geçmeyi arzu e d e r miydiniz.?" merakı sakh de ğildi; a m a , c u m h u r b a ş k a n ı y a m t ı n m o l a s m m ı c a b a d a n veriyor olmalıydı.
• G ü n ü n K o r e havadisi t u g a y ı m ı z b a k ı m ı n d a n t e p e noktasına varmıştı: " D ü n t a m m e v c u d u ile savaşa giren K o r e birliğimiz Kızıl Çinliler tara fından çevrildi. A m e r i k a n karargâhı ü m i t kesmiş iken, s ü n g ü ile m u h a s a rayı yararak k u r t u l d u . C e p h e d e vaziyet ç o k nazik... Kızıl Çinlilerin sayı ü s t ü n l ü ğ ü bire üç b u ç u k . . " O sabah K a l e m o d a m d a t e l e f o n u n ilk çınlayışında ahizeyi elime aldı ğ ı m d a , d u y d u ğ u m , a n n e m i n h e y e c a n d a n titreyen sesi o l d u . Birliğimizle Ugih haberleri o k u d u k t a n sonra h e m e n telefona sarılmış, bana sanki çıkışı y o r d u : " N e o, bizimkiler d a ğ l a r d a M e c n u n gibi yürüyorlar m ı ? "
• K a s ı m ı n son g ü n ü fotoğrafçı O s m a n D a r c a n , çektiği resimlerden bir kısmını d a h a getirdi. Ç a ğ r ı l d ı m . G ö r ü ş s ö y l e d i m . Resimler yine b ü y ü k ti tizlikle incelendi. İran ş a h m a g ö n d e r i l e c e k olanın ü z e r i n d e d u r u l d u . O s m a n ' ı n kendisi için istediği bir resmi Bayar itiıaf ve i m z a etti: " D e ğ e r l i sa natkâr O s m a n D a r c a n ' a " S o n r a b a n a d ö n e r e k " d e ğ e r l i " d e k i g ' n i n y u m u şak o l u p o l m a d ı ğ ı n ı s o r d u . " P a ş a K â z ı m gibi, parmağınızla basıp anlamak kabil" diyemedim. Riyaziye, tarih, fen, felsefe gibi şeyler o k u n u r , u n u t u l u r m u ş . G e r i d e ne kalırsa, o n a kültür derlermiş. B u tanımlamayı kimin yaptığını ya da ne rede g ö z ü m e ihştiğini h a t ı r l a y a m ı y o r u m . A m a , m u h a k k a k ki, " d e ğ e r l i " deki g'nin y u m u ş a k mı sert mi yazıldığı, kültürle ilgisi b u l u n m a y a c a k ker tede değersiz.
Maddeye
Tapan
XL1V İnönü - Müslüman
Menderes
R e s i m f ı s l m d a n s o n r a milletvekillerinin ikinci takımına verilen çay için yemek s a l o n u n a indik. E r z u r u m ' u n milletvekilliği p i y a n g o s u n u kazanan lardan askeri tabip Dr. Fehmi Ç o b a n o ğ l u ile g ö r ü ş t ü m . Elindeki teşbihi ile oynayarak anlattı: " İ n ö n ü ' y e acıyorum. N e o l d u m d e m e m e l i , ne ola c a ğ ı m demeli. M a d d e y e taptığı için bu hale geldi. Yoksa, Atatürk gibi de-
311
v a m ettirebilirdi. B u m e m l e k e t i n b a ş m d a dini bütün insan laznn. B a ş b a kan bir hitabesinde 'Ebucehil gibi k o n u ş u y o r s u n u z ' d e d i . Bir başka hita b e s i n d e 'Gayretullaha d o k u n u y o r s u n u z ' dedi. Yine bir başka sefer ' M e d reseye çevirdiniz' dedi. D e m e k E b u c e h i l ' i n kim o l d u ğ u n u biliyor. İrfan e r b a b n ı d a n bunları ö ğ r e n m i ş . T a s a v v u f a vukufu v a r . " Ç o b a n o ğ l u biraz ara verdi; sonra k o n u y u değiştirdi: " K o r e ' y e tekrar asker isterlerse, g ö n d e r e m e y i z artık. İsyan çıkar." Ç o b a n o ğ l u dış siyaset üzerindeki fikirlerini d e belirtmeyi esirgemedi: " Ö n c e R u s y a , sonra İngiltere parçalanırsa, T ü r kiye rahat e d e r . " B i z o n u n l a k o n u ş u r k e n , ITalk Parrisi milletvekili H a s a n l^eşit T a n k u t s o k u l d u . T a n k u t biraz h o ş b e ş t e n sonra y a n ı m ı z d a n ayrılır ken Ç o b a n o ğ l u bir vecize söyledi: " N e dil, ne din, ne d o n k a l d ı . " T a n k u t uzaklaşır u z a l d a ş m a z , Ç o b a n o ğ l u , " O da y ü z ü k a r a l a r d a n " diyerek s ö z ü nü bitirdi. H e r ne d e m e k s e .
•
^'2
A k ı ay ö n c e Yarbay Gani G ü v e n e r ' i n yerine gelen M u h a f ı z Birliği'nin yeni k o m u t a n ı (esld m u t a t zevattan F u a t B u l c a ' n ı n d a m a d ı ) N ü z h e t Bul ca, K o r e ' d e k i tugayın i m h a e d i l m e k ü z e r e o l d u ğ u , ancak bir m u c i z e n i n o n u kurtarabileceği d ü ş ü n c e s i n d e idi. " Y o k s a , sancak bile k u r t u l a m a z " dedi.
K o r e ' d e b ü t ü n Birleşmiş Milletler kuvvetlerinin geri çekildiğini; "yeni kahramanlık destanları yaratan birliğimizin d e vazifesini t a m a m l a d ı ğ ı n ı ve yeni mevzilere g i r d i ğ i n i " haber veren 1 Aralık tarihli Z a / « ' ' i n alt köşesin d e Yedekçi mahlası ile "Alcmüya K ü r e k " ç e k e n Fenik ise, pariak bir keli m e o y u n u b u l m u ş o l m a n ı n verdiği neşe ile nükteler saçıyordu. G ü l d ü r ü yazısına " İ n ö n ü - f ı l i " başlığını k o y m u ş t u . Aynı g ü n Büyük Millet M e c l i s i ' n d e D P milletvekilleri İ n ö n ü ' n ü n gers o r u s u n u reddettiler. R e d d e yalnız ( D P hstesinden " b a ğ ı m s ı z " milletve kili ve İ z m i r DP'lileriiiin deyimine g ö r e " D e m o k r a t l a r ı n A n a s ı " ) Halide E d i p Adıvar m u h a l i f kaldı. Meclis Başkanı K o r a l t a n ise, g e n s o r u dolayısıy la kürsüde k o n u ş m a k t a olan İ n ö n ü ' n ü n s ö z ü n ü kesti. Yalnız usul hakkın d a konuşması gerektiğini o n a ihtar etti. O K o r a l t a n ki, muhalefette bu l u n d u ğ u g ü n l e r d e , G e m a l Yeşil'in İ s t a n b u l ' d a D r a g o s ' t a k i k o o p e r a t i f i hissesini devir alırken yaptıkları g ö r ü ş m e sırasında Y'eşil'e " H e l e bir d e mokrasiyi yerleştirelim, İ n ö n ü ' y ü L d u s M e y d a n ı ' n d a o m u z l a r d a taşıya c a ğ ı z " demişti.
K o r a l t a n , b u n u , iktidara geceli \-e meclis başkanı olalı d a h a altı ayı yeni d o l d u r m u ş iken İ n ö n ü ' y e y a p a b i l i y o r d u . O K o r a l t a n ki, 1 9 4 4 ' t e k i bir M e c l i s k o n u ş m a s ı n d a " K e m a l A t a t ü r k , İ n ö n ü . . . bu milletin t a r i h i n d e e b e d i y y e n . . . yaşayacaktır... O n l a r ı n a d ı . . . m i l l e t i n k a l b i n e y a z ı l m ı ş t ı r " demişti. Refik K o r a l t a n ' ı n m ü s t e s n a kişiliğini, i l e r d e , kendisi T a n r ı ' n m rah m e t i n e k a v u ş t u ğ u n d a , ailesi, v e f ı t ilanının b a ş ı n a m e r h u m u n i t e l e m e k üzere k o y d u r d u ğ u " B ü y ü k İ n s a n " sözcükleriyle belgeleyecekti. Kendi k e n d i n i ö v m e ya da yakınlarınca ö v ü l m e , d e m o k r a t i k y a ş a m içinde A n a y a s a ' y a ve kanunlara elbette İd ters d ü ş m e z . N i t e k i m , e p e y s o n r a , 1 9 8 0 ' l i yıllarda da eski bir s e n a t o başkanının kızının, hayatta b u l u n a n babasının g e ç i r m e k t e o l d u ğ u ağır bir hastalık s ı r a s ı n d a k i ü z ü n t ü s ü n ü şu ö v ü c ü d i z e l e r l e k â ğ ı d a d ö k t ü ğ ü n ü bir g a z e t e c i n i n kendisiyle y a p ü ğ ı r ö p o r t a j d a okuyacaktık: " K o s k o c a bir dev let yıkılmış g i b i , kalk / kalk İ s m i n T ü r k i y e ' y e s ı ğ m a z d ı , b u yatağa nasıl s ı ğ d ı n , kalk / Kızın baş u c u n d a şaşkın, çaresiz / S e n bizlere çareydin, yatma kalk." O kız evladın r ö p o r t a j d a ayrıca " A m a , b e n b a b a m ı yıllarca T ü r k mil leti ile p a y l a ş d m " d e d i ğ i d e g ö z e çarpacaktı. 1 9 9 3 yılının s o n g ü n ü hak kın r a h m e t i n e kavuşacak olan İhsan Sabri Ç a ğ l a y a n g i l ' i n ailesince kaleme ahnmış g a z e t e ilanında da " b ü y ü k i n s a n " nitelemesi bulunacaktı. B u n l a r a b e n z e r ö r n e k l e r e sık r a s t l a n m a d ı ğ ı için, ö v ü n m e ve yakın larınca ö v ü l m e t o p l u m s a l y a ş a m ı m ı z d a , siyasal g e l e n e ğ i m i z d e yerleşmiş bulaşıcı hastalık sayılacak boyutlara, şükür ki, varmayacaktı.
• 4 Aralık'ta Siyasal Bilgiler O k u l u ' n u n y ı l d ö n ü m ü t ö r e n i n d e hazır bu lunan İ n ö n ü ' n ü n alkışlanmış o l m a s ı n d a n alınmak için fazla n e d e n vardı d e n i l e m e z . Ç ü n k ü , iktidar politikacılarından kalburüstü sayılabilecek kişi ler ortada g ö z ü k m e d i l e r . Yalnız altı ay ö n c e O r g e n e r a l G ü r m a n ' m yerine atanan yeni CTenelkurmay başkanı Nuri Y a m u t t ö r e n d e İ n ö n ü ile karşılaş m a m a k için e p e y sıkıntı çekip terledi. Peki a m a , ülkenin G e n e l k u r m a y başkanı herkesin içinde muhalefet liderinin elini sıkıp o n u n l a bir çift lal ederek karşılıklı hatır s o r m a k t a n çekinecekse, şu demokrasiyi Koraltan'ın deyimi ile " y e r l e ş t i r m e k " nasıl, ne z a m a n , nerede kabil olacaktır
• Millet\'ekillerinin s o n kısmına verilen çay 7 Aralık'ta idi. Ç a y d a Rize
£^
D P milletvekili (emekli albay) K e m a l Balta anlatıyordu: " İ n ö n ü ' n ü n cep h e d e ha\'atını kurtardım. B a n a 2 0 . 0 0 0 lira verdi. Bir d a h a en tıfak iltifatta b u l u n m a d ı . Tecelliye bak ki, şimdi ikimiz d e eşit d u r u m d a y ı z . H a t t a , o n lara yapılan hak.sızlıklara karşı mecli.ste ben m ü d a f a d a b u l u n d u m . " B u " h a y a t ktırtarma"yı Uk kez d u y u y o r d u m . N e o l d u ğ u n u .sorup ö ğ renemedim.
XLV İnönü Müzesi Kuracak
114
DP'li
Bir b a ş k a eski albayla d a h a g ö r ü ş t ü k : Ş i m d i N i ğ d e D P milletvekili olan Halil N u r i Yurdakul... Ü ç yıl ö n c e , o h e n ü z askerken, M a r a ş ' a yolu m u z d ü ş m ü ş t ü . Y u r d a k u l , o r a d a B a ş y a v e r T o l g a y ' ı n aracılığı ile İ n ö n ü ' d e n bir dilekte b u l u n m u ş ; bir m ü z e kurmak için izin istemişti. G e l g e lelim, muvafakat alamamıştı. M ü z e y e koyacağı eşya ştmlardı: İ n ö n ü ' n ü n giysileri, palaskası, saçından bir t u t a m vb. Kasaca, bir İ n ö n ü m ü z e s i . O müzeyi kuracak olan Y u r d a k u l ' d u b u . Ç a y d a , M u h a f ı z Alayı K o m u t a n ı N ü z h e t Bulca ile ü ç ü m ü z birlikte yarenlik ettik. Yurdakul, K o r e kahra manlarına ikişer bin lira ikramiye verilmesi için hazırladığı k a n u n önerisini g ö s t e r i p anlattı. Bir d e , tasarladığı örnek köy p r o j e s i n d e n s ö z açtı. K ö y ü n m e y d a n ı n d a bir s ü t u n b u l u n a c a k ; ü z e r i n e b ü t ü n o k ö y d e n s a v a ş l a r d a şehit düşenlerin adları hakkedilecekti. Yurdakul, Atatiırk ve İ n ö n ü ' y e lelm i h l e ; s ö z ü n ü bilirdi: " Ş i m d i y e kadar yalnız iki kişiyi p u t l a ş t ı r m ı ş ı z ! " Kvet, bu s ö z ü üç yıl ö n c e İ n ö n ü müzesi k u r m a y a kalkan Yurdakul söy lüyordu .
Binbaşı N ü z h e t B u l c a ile K e m a l Balta arasında ICore kahramanlarının birer derece terfii, 1 0 . 0 0 0 lira ikramiye ile taltifleri k o n u s u da tartışıldı. Balta: " 4 0 milyon lira e d e r ; ne söylüyorsun.?" d e d i . N ü z h e t heyecanlı: "Yalnız mesajla, selamla iş b i t m e z " d e d i , " T a t m i n e d i l m e z l e r . " Balta: " Ç a n ı m , insanları tatmine i m k â n var mı? M e b u s olanların hepsi şimdi vekillik p e ş i n d e . Bayar t a t m i n e d i l m i ş midir? E l i n d e n
gelse
.Atıerıka'ya reisicumhur o l u r " cevabını verdi.
• 19.51 \ılı b ü t ç e tasarısı, başbakanın iki av ö)nce Sakarya panayırmdaki
söylevi ile kapısını yapmış o l d u ğ u ü z e r e , I 9 5 0 \ 1 e k i n d e n d a h a büyük bir açıkla g e l d i . A m a , kanuna g ö r e en g e ç 3 0 K a s ı m ' d a getirilmesi gerekir ken, yetiştirilemedi. C u m h u r i y e t tarihinde ilk kez sekiz g ü n l ü k bir gecik m e ile, laubalice B ü y ü k tVIiUet M e c l i s i ' n e s u n u l d u .
XLVI
Gidişattan
Özün Özü
Kesitler
A ğ ı z l a r d a artık laedri'nın (kimliği b i l i n m e y e n ) yeni d ü z d ü ğ ü dizeler d o l a ş m a y a başlamıştı: Minarede ezan! Mektepte Kur'an! K o r e ' d e kurban! Ç o k g e ç m e d e n bunlara İ s t a n b u l ' d a S ü l e y m a n i y e , A n k a r a ' d a H a c ı b a y ram camilerinde ve nihayet r a d y o d a o k u n a n mevlütler eklendi.
• Almanların yaptığı H a y d a r p a ş a - B a ğ d a t d e m i r \ ' o l u n u n işletilmeye baş landığı i m p a r a t o r l u k d ö n e m i yadigârı " f e r t i k " ya da "fertiği ç e k m e k " s ö z leri artık eskimişti. İkinci D ü n y a S a v a ş ı ' n d a n bu yana A n g l o s a k s o n l a r l a yakın d o s t l u k , özellikle k ü ç ü k bebeklere veda ederken bye-bye deyimini kullanmayı kent halkımız arasında a p a r t m a n kapıcılarına dek yaydı. Eski d e n sakızı d a h a çok k ü ç ü k b z l a r ı m ı z çiğnerdi. Şimdi çiklet adını alan es nek m a d d e y i artık herkes geveler o l m u ş t u .
• D o ğ u ülkelerinin hayat sigortası hizmetini sokaklarda uf;tk bir sada kayla "Allah k a z a d a n b e l a d a n esirgesin, elden ayaktan d ü ş ü r m e s i n , gençli ğini güzelliğini bağışlasın, evlat acısı g ö s t e r m e s i n " gibi formüllerle yerine gcriren dilenciler, şimdi belki eskisinden d a h a ö z g ü r bir h a \ a içinde çalışı yorlardı. Ç o ğ a l a n b i n a l a r u i a sürekli genişleyen A n k a r a ' d a , yapı işçilerinin ak şam p a v d o s u n d a sırtlarında yorganlarıyla bulvardan g e ç i ş i n d e , kentin ilk büyüyüş yıllanndakine kıyasla h e n ü z bir fark yoktu. B ö l g e m i z i n d e ğ i ş m e z özelliklerinden o l m a k ü z e r e , İ s t a n b u l ' u n falanca semtinde b ü y ü k bir eroinci çetesinin yakalandığı haberleri g a z e t e sütunla rını ara sıra süsleme\'e d e v a m e d i v o r d u .
31F,
• Dil üzerindeki resmi g ö r ü ş ve eğirim hangi vöne d ö n e r s e d ö n s ü n , ko n u ş m a d a k i söz d a ğ a r c ı ğ n n ı z " m ü h i m , kudretii, g ü z e l , c e v h e r l i , c i d d i , m ü m t a z , şiddetli, harikulade, m ü k e n u n e P ' kavramlannm t o p u n u birden kolayca karşdayan " m u a z z a m " , " s ı k ı " ya da " e s a s " ; " a l e m ş ü m u l , cihanşü m u l " karşılığı " d ü n y a ç a p ı n d a " ; " t a t m i n e t m e y e n " yerine "iş y o k " ; kala balıkta geçiş izni istemek için eski " d e s t u r " deyimi karşılığı "yağlı b o y a " ; " a l d ı r m a , e h e m m i y e t i y o k " manasına " b o ş \'er"; "nefis, dilber, zarif, h o ş " anlamlarına gelen "fıstık" gibi ç o ğ u argoya kaçan buluşlarla b o y u n a g e nişliyordu. Bunlara birkaç yenisini Başbakan M e n d e r e s ekliyordu: " V a t a n s a t h ı n d a " , " s e ç i m sath-ı m a i l i " , lalan...
XLVII
Bana
da Tol
Görünüyor
Ö z e l K a l e m ' d e n eski kapı y o l d a ş ı m Z ü h t ü Uray, 15 Aralık'ta Bayar'ı z i y a r e t t e n s o n r a o d a m a geleli. K a l e m ' d e k i m ü t e r c i m l i k g ö r e v i n d e n 1 9 4 4 ' e ayrılmış; bir süre D e v l e t D e m i r v o l l a r ı ' n d a çalışmıştı. O sırada, kardeşi S a i m N u r i U r a y ' m çabasıyla İ s t a n b u l ' d a yeni çıkmaya başlayan Hürses AâAı g a z e t e d e yazı yazıyordu. Yeni yeni kımıldayan d e m o k r a s i akı mına katılan Z ü h t ü , daha sonra D P genel m e r k e z i n d e epey z a m a n kuru cuların h i z m e t i n d e b u l u n m u ş t u . Üç-d()rt yıldır İ s t a n b u l Z a h i r e Borsası'nda m e m u r d u . C u m h u r b a ş k a n ı n a bir m e k t u p y a z ı p g ö n d e r m e k i s t e d i ğ i n i , b e n i m m e k t u b u verip veremeyeceğinü o n g ü n ö n c e b e n d e n yazı ile s o r m u ş t u . Kendisini Başbakanlık H u s u s i Kalem m ü d ü r ü telefon e d i p çağırtmış. Se çimlerden ö n c e Bayar parri m e r k e z i n d e n evine telefon ettirip " H i ç merak e t m e s i n " diye g ü v e n c e verdirdiği halde o g ü n d e n beri bir ses ç ı k m a m ı ş imiş. ( Z ü h t ü 14 M a y ı s ' t a n h e m e n sonra C u m h u r b a ş k a n l ı ğ ı genel kâtipliğ i ' n e atanmasını rica eden bir m e k t u b u Bayar'a g ö n d e r m i ş t i . ) Kendisini laal vazifede kullanacaklarmış. Milletvekili olamayışının nedeni şimdi Z a hire B o r s a s ı ' n d a l d m e m t ı r i u ğ u dolayısıyla parti m ü c a d e l e s i y a p a m a d ı ğ ı için y ü z d e 8 0 ' l e r arasına gireme\'işi imiş. Z ü h t ü ilerde, 1 9 5 4 seçimlerinde A y d m ' d a n milletvekili olarak mura dına erecekti. S ö z arasında, B a y a r ' m c u n d t u r b a ş k a n ı o l u ş u n a ilişti. İlk g ü n l e r d e o m a k a m a " n e t ı t r e " birinin seçileceğini (galiba Halil Ö z y ü r ü k ' ü ) u m m u ş lar. Bayar parti başkanlığını bırakmaz dive beklemişler.
Z ü h t i i , d ü n Maliye B a k a n l ı ğ ı ' n d a n çekilen Halil Ayan için " s a b o t a j y a p t ı " d e d i . S a b o t a j deyimi D P ' l i l e r arasında el ü s t ü n d e tutuku'or. Ö r n e ğin akşamları m e m u r l a r H a l k Partisi'ne g ü n içinde o l u p bitenleri raporia bildiriyorlarmış. Gariptir ki, bu çığırı m u h a l e f e t t e iken D P açmış, bu yol da b i r ç o k m e m u r d a n yararlanmıştı. D e m e k o y ö n t e m s ü r ü p g i d i y o r d u . Ö y l e ki, 1 9 4 6 - 1 9 5 0 arası M e n d e r e s ' i n meclisteki b ü t ç e eleştirilerini, M a liye B a k a n l ı ğ ı ' n d a sırasıyla nıüsteşar yarduncılığı, sonra T e m y i z İtiraz K o m i s y o n u başkanlığı görevlerinde b u l u n a n İhsan Pınar, dört kurucu ile ha bire toplantılar yaparak hazıriardı. Z ü h t ü s ö z ü , nihayet eski arkadaşı bana getirdi. Beni herkese ö v d ü ğ ü nü söyledi. Yalnız, bir çekindiği n o k t a vardı. K a y ı n b a b a m ı ö t e d e beride İ n ö n ü ile birlikte görüyorlarmış. B e n yalnızca, " B u bir suç m u teşkil edi y o r ? " d e d i m . B u n u n eski bir d o s t a ğ z ı n d a n yapılmış iyi dilekli bir duyur m a ya d a uyarma o l d u ğ u n u o a n d a k a v r a m a m ı ş t ı m . Z ü h t ü ' n ü n işaretini k a v r a y a b i l m e m için yirmi dört saat g e ç m e s i yetti. D r . Pamir, yerime birinin a t a n m a k ü z e r e o l d u ğ u n u inanılır kaynaklardan d u y m u ş , h a b e r verdi. " T e b d i l - i m e k â n " ferahlığına k a v u ş t u r u l m a sırası, anlaşılan, artık b e n d e idi. Yerime g e l e c e k O r h a n Eralp kolejden sınıf arka d a ş ı m d ı . B a ş k a c a niteliklerinin yanı sıra o l a ğ a n ü s t ü İngilizcesi ile d e sivrilmiş Dışişleri m e m u r l a n m ı z d a n d ı . Ş u ara Filistin U z l a ş t ı r m a K o m i s y o n u ' n d a çalışıyordu. XLVI1I Demokrat Parti
Balosu
1 7 Aralık akşamı 2 0 : 3 0 ' d a n ö b e t ç i yaveri fikret Yüksel, D e m o k r a t l a rın Ankara Palas'taki b a l o s u n a g i d e c e ğ i m i z i telefonla bildirdi. B a l o ' d a O r h a n E r a l p ' e rastladım. H e r ikimizi ilgilendiren k o n u d a n ay nı anda s ö z açtık. B e n i m yerime geleceği için ü z ü l d ü ğ ü n ü anlattı. " S a n a d a h a bir şey söylemediler mi? D e m e k en son haber alan aldatılmış koca gibi... Sen m e m u r i v e t e b u r a d a başlamıştın, değil m i ? " dedi. Bayar salonda bir m a s a d a kurucu arkadaşları ile biraz o t u r d u k t a n son ra, kenardaki Cüımhurbaşkanlığı locasına geçti. Z a m a n z a m a n Koraltan, M e n d e r e s , K ö p r ü l ü d e g i d i p geldiler. Protokol m e m u r u sıra ile kordiplo matik mensuplarını ü ç e r - b e ş e r dakika kalmak üzere locaya g e t i r i y o r d u . Yalnız İngiliz Büyükelçisi Sir N o e l Charles ile eşi, biraz sonra da Yunan büyükelçisi l o c n ' a yerleşip saatlerce kaldılar. D a n s ettiği bir hanımı yerine bıraknktan sonra locaya gelen Koraltan, eşinin evde rahatsız b u l u n d u ğ u n u hiçbir fiil ve edat k u l l a n m a k s ı z m " M a danıe... M a l a d e . . . m a i s o n " sözcüklerivle, Fransızca olarak d a , Sir C h a r -
3i7
Ics'a pekâlâ anlatıvordu. Büyükelçi o sırada loca\'a girip c u m h u r b a ş k a n ı n a saygılarını sunarak sırasını sa\-an N o r \ e ç elçisini g ö z u c u ile g ö s t e r i p , " N e c e n g a \ e r millettir" yollu latife yaptı. Y ü z k a r a s m a , şerefsizliğe ftlan aldır m a y ı p , A s y a ' d a savaştan v a z g e ç m e n i n yerinde olacağı g ö r ü ş ü n d e bulun d u . Savaşın İran \ e Berlin'de olacağı tahminini yürüterek. G e n e l k u r m a y Başkanı Orgeneral Nuri Y a m u t ' a hayran o l d u ğ u n u , T ü r k o r d u s u n d a bir nefer sıfatıyla çalışmak için heves beslediğini belirtti. H a l i d e iîdip'in Tur kisb Ordeal adlı yapıtını o k u d u ğ u n u , o r a d a İngiliz d ü ş m a i î h ğ ı g ö r d ü ğ ü n ü , 1 9 2 9 ' d a n sonra Türkiye'nin İngiltere'ye y ö n e l d i ğ i n i , niçin böyle ol d u ğ u n u anlamak istediğini söyledi. K o r a l t a n , yanlış Lloyd G e o r g e politikasına karşı b u n u n geçici bir poli tika o l d u ğ u n u , d ü ş m a n l ı k d u y g u s u n u n b ü t ü n T ü r k l e r i k a p s a m a d ı ğ ı n ı , b u n u n yalnızca bir kısım yazariarda b u l u n d u ğ u n u söyledi. " B i z Atatürk m e k t e b i n d e n yetiştik. O bize müttefik olarak İngiltere'yi g ö s t e r d i " dedi. Buraya dek g ö r ü ş m e ayakta g e ç i y o r d u . O t u r m a k için karşılıklı öneriler yapılınca, büyükelçi, Koraltan'a " S i z Türkiye'nin ikinci b ü y ü k a d a m ı s ı n ı z , ö n c e siz b u y r u n " diyerek s ö z ü n ü s ü r d ü r d ü : " T r i p a r t i t e bir antlaşma için Yalova'da g ö r ü ş m ü ş t ü k . Ben b u r a d a , a l d ı ğ ı m yönergeyi aşarak ve T ü r k l e re g ü v e n e r e k hareket ettim. A m e r i k a büyükelçisinin b u n u n b e n d e n geldi ğini kesinlikle bilmemesi gerekir. ( O anda Bayar'la g ö r ü ş m e k t e olan L ü b nan elçisini kastederek) A m a , civarda baksanıza başkaları var, onların ku lağı d i b i n d e k o n u ş m a y a l ı m " uyarısında b u l u n d u . Koraltan teklifsizce " H a f t a içinde ben sefarete gelirim. Kızım ingilizce bilir, o n u da getiririm, öyle k o n u ş u r u z " cevabını \ erdi. Böylece s o r u n çö zülmüş oldu. K o r a l t a n ' ı n bir ara l o c a d a n ayrılması ü z e r i n e Sir Cdiarles, B a ş b a k a n M e n d e r e s ' l e k o n u ş m a y a başladı. B ü y ü k e l ç i n i n birlikte getirnüş o l d u ğ u sefaret görevlilerinden J o h n B e n d a görüşülenleri t e r c ü m e e d i y o r d u . Sir C h a r l e s k o n u y u değiştirdi: " B ü y ü k Millet M e c l i s i ' n d e muhalefetçe açılmak istenen g e n s o r u y u usul s o r u n u n u ileri sürerek r e d d e t m e k tabiye hatası i d i " dedi. Arkasından ekledi: " İ n ö n ü , b ü y ü k a d a m . . . Tarihi kahra m a n . . . S ö z söyletmeliydiniz o n a . " M e n d e r e s bu g ö r ü ş ü şöyle karşıladı: " Ö t e k i g e n s o r u d a - Bölükbaşı'nın \'erdiği ö n e r g e üzerine açılan g e n s o r u y u kastediyordu - elli kişi söz aldı. İnönü d e çıkıp konuşabilirdi... Söyleyecek bir şeyi olsaydı. Tarihi şahsiyetrir diye kendisine istisnai m u a m e l e mi yapalım? Biz muhalefette iken nerede imkân bulduysak konuştuk... G a z e t e d e , m i r i n g d e , konferansta..." Sir Charles ayak diredi: " N e olursa o l s u n . S o r u n hukuki değil, psikolo jiktir. Gerçi ben bir yabancıyım a m a , ne d e r s e n i z deyin, böyle d ü ş ü n ü rüm."
Menderes
XLIX - Barutçu
Görüşmeleri
liddir yoklayan sancılanmua n e d e n i m tanılamak üzere 18 ve 19 Ara lık'ta radyografi için G ü l h a n e ' y e gidip g e l i y o r d u m . İlu g ü n önceki b a l o d a İngiliz büyükelçisinin söylediklerini kendisine ilettiğim Dr. P a m i r kısaca n o t alarak İ n ö n ü ' y e d u y u r m u ş t u . İ n ö n ü , birkaç g ü n d ü r M e n d e r e s ' l e Ba rutçu arasında H a l k Partisi'nin malları k o n u s u n d a süregelen k o n u ş m a l a r için P a m i r ' e " H a l d u n ne d i y o r ? " diye s o r m u ş . Ç ü n k ü , g ö r ü ş m e l e r p e k ılımlı g i d i y o r m u ş . B e n , hiç i n a n m a k caiz o l m a y a c a ğ ı n ı , K o r e ' d e k i son g e lişmeler dolayısıyla başları d a r d a o l d u ğ u n d a n b u g ü n l ü k böyle bir tavır ta k ı n m a k z o r u n l u l u ğ u d u y m u ş olmaları gerekebileceğini s ö y l e d i m .
L
"Olmaya
Devlet Cihanda
Bir Nefes Sıhhat
Gibi" Kanuni Süleyman
2 1 Aı-alık'ta s o n radyografi için G ü l h a n e ' d e y i m . K o r i d o r d a iğne yut m u ş beş-altı yaşlarında bir ç o c u k bekliyor. B e n i m l e u ğ r a ş a n Asistan Gemil Bey r a d y o l o g l a r arasında o r t a l a m a yaşın elli dört o l d u ğ u n u bir yerde o k u m u ş . Kesiklikten, kırıklıktan sızlanarak " G a l i b a b u g ü n l e r d e fazla şua al d ı m " diyor. B e n karanlık o d a d a sıramı beklerken, kumral saçları ince ince ö r ü l m ü ş , b o y n u n d a dizi dizi altınlarla, hali vakti yerinde o l d u ğ u hissini veren bir köylü t a z e , yatarak film çekilen masa üzerine belden yukarısı çıplak, yü z ü k o y u n u z a n m ı ş t ı . A y g ı t işledi. Kız nefesini k e s m e d i ğ i için film b o ş a git t i ğ i n d e n , biraz p a y l a n d ı . İ ş l e m üç kez tekrarlandı. Asistan yine çıkıştı: " K ı z ı m bu kadar çalışıyoruz, iyi d u r m u y o r s u n . " Kız " T e ş e k k ü r e d e r e m t o h t u r b e y , " diye öylesine nazik karşılık veriyor İd... T a z e y i oraya getirmiş o l a n e r k e k o n u n A m e r i k a n b e z i n d e n çamaşırlarını v e r d i . K ı z g i y i n d i , kalktı, mestlerini, lastiklerini ayağına geçirdi. C e v a t F e h m i B a ş k u t ' u n Küpük Şehir piyesindeki kasabalı kızı andıran bu hastadan s o n r a m a s a y a b e n u z a n d ı m .
• O g ü n Bayar'ı g ö r m e y e gelen İktisat Fakültesi öğrencileri n ö b e t ç i ya verine " Ö n c e İ n ö n ü ' y e gittik; p r o t o k o l ü b i l m i y o r u z " dediler. Yaver H ü s nü H e p e r ö ğ r e n c i l e r i n g e l d i ğ i n i haber verirken, Bayar'a, b u n u da sövledi.
.5;y
Ckımlııırbaşkanınm b ü t ü n g ü n keyfi kaçtı. Ziyarete g e l e n başka bir g r u p da, d a h a s o n r a İ n ö n ü ' y e gidecekleri için acele ettiler.
• Park Palas'ta gripten yatan O r h a n Pü-alp 2 3 Aralık'ta telefon etti. " D a ha bir şey yok m u ? " diye s o r d u . İ s t a n b u l ' a gidip kız kardeşinin nikâhında b u l u n a c a k m ı ş . Hayır, d a h a bir şey yoktu. Yalnız, C e m a l Yeşil biraz ö n c e başka bir g ö r e v e a t a n m a k a r z u s u n u c u m h u r b a ş k a n ı n a açmıştı, l^urıım kıvamına gelmiş o l m a h İd, Yeşil, Kabil Büyükelçiliği'ne atanacağını açığa vurmaya başlamıştı. Dışişleri Bakanlı ğ ı ' n d a daire reisleri için a b o n e o l u n a n g a z e t e l e r d e n Ulus nüshalarını ba kanın b u y m ğ u ile bir araya toplayıp, ilgililere v e r m e m e k t e olduklarını, ye ni g ö r e v i n e hazırlık o l m a k üzere hariciye ile s o n z a m a n l a r d a t e m a s a başla yan Yeşil'den dolayısı ile ö ğ r e n m i ş o l d u k .
320
K a r a b ü k ' e hareket eden c u m h u r b a ş k a n ı m istasyonda uğurladıktan sonra, Yeşil'le birlikte İ n ö n ü ' y e u ğ r a d ı k . Kendisi şehre inmiş o l d u ğ u için. Bayan İ n ö n ü ile o t u r d u k . A n k a r a ' d a Amerikalı dostlarımızın ücretleri bir hayli yükseltrikleri piyasada hizmetçi b u l m a n ı n g ü ç l ü ğ ü belli başlı g ö r ü ş m e k o n u s u o\âu.
• O r t a l ı k t a d o l a ş a n ve d o ğ r u l a n m a y a n s ö y l e n t i l e r e g ö r e G e n e r a l
Mc
Arthur T ü r k i y e ' d e n fCore için yeni takviye istemişti. B a ş b a k a n , " İ n ö n ü ' y e s o r m a k l a z ı m " gibilerden bir cevap vermişti. A m e r i k a n büyükelçisi İ n ö n ü ' n ü n p e ş i n d e k o ş u y o r d u . Yine k e n t t e , E d i n b u r g h d ü k ü n d e n g e l e n m e k t u b u n ec^uerıy-in-vvaiting tarafindan i m z a edilmiş olmasının yayıldığı anlaşılıyordu. İşin iç y ü z ü hakkında y a p t ı ğ ı m açıklamayı İ n ö n ü ' y e duyur mak üzere Dr. Pamir not etti.
• " T e b d i l - i m e k â n " olasılığının kendisi için yaldaştığım N u r u l l a h Ataç da s ö y l e m e y e başladı. B a ş t a b i p Dr. P a m i r ' i b i r a z d a h a tedirgin e t m e k üzere D a i r e M ü d ü r ü D r . f î i k m e t o n u n o d a s ı n d a k i m u a y e n e masasını kendisine s o r m a d a n kaldııtmıştı.
• Gcızette de Lausanne'm elimize g e ç g e l e n bir yazısında, Bayar'la M e n d e r e s ' i n arasının açık o l d u ğ u haberi vardı. B u y ü z d e n M e n d e r e s ' i n Ay d ı n ' d a k i çifdiğinde bir süre k ü s k ü n k ü s k ü n dinlendikten s o n r a , d ö n ü ş ü n d e A n k a r a hava m e y d a n ı n d a B a y a r ' c a k a r ş ı l a n d ı ğ ı , M e n d e r e s tarafından B a y a r ' m elinin ö p ü l d ü ğ ü anlatılıyordu. T a m bir hafta geciktirilen bütçe nin A n a y a s a ' n m kesin h ü k m ü n e karşın m e c h s e vaktinde s u n u l a m a m a s m a s e b e p o l a n bu d i n l e n m e dolayısıyla M e n d e r e s için " e n f a n t p r o d i g u e " d e yimi kullanılıyordu. G a z e t e kesiğini, K a r a b ü k ' t e n d ö n d ü ğ ü n d e B a y a r ' a g ö s t e r i p kısaca d u r u m u hikâye ettim. Bayar dinledikten s o n r a : " Ö y l e bir şey y o k . S ö y l e H a r i c i y e ' y e h e m e n t e k z i p e t s i n l e r " d e d i . ( 2 8 A r a l ı k ) . C u m h u r b a ş k a n ı ilk kez olarak b a n a " s e n " zamiri ile emir veriyordu. Bir başka g a z e t e kesiğinde, Bayar'ın meclisi açış söylevi üzerindeki bir y o r u m vardı. S ö y l e v d e A m e r i k a ' y a ayrılan kısım ö b ü r devletlerden sonra geldiği için, A m e r i k a ile siyasetin soru uyandıracak gibi o l d u ğ u yazılı idi. B u n u yazan için Bayar " E n a y i . . N u t k u n alt tarafını o k u m a m ı ş mı.?" bu y u r d u . " E n a y i " , s a ğ l ı ğ ı n d a ara sıra k u l l a n m a y ö n ü n d e n A t a t ü r k ' ü n bir b a k ı m a t e k e l i n d e sayılabilecek s ö z c ü k l e r d e n d i . B a y a r ' ı n b u n u d a Ata türk'e b e n z e m e gereçleri arasına aldığı g ö r ü l ü y o r d u .
LI Tılimşt Şenliği K a l e m m e n s u p l a r ı , ailelerimizle, 1 9 5 1 yılbaşını k u t l a m a k ü z e r e Ç a n k a y a ' d a Bayar'ın çağrılısı o l d u k . Bu işe ayrılan M a k b u l e H a n ı m K ö ş k ü ' n e biz saat 2()'de geldik. Ç]umhurbaşkanı 2 1 ' d c şeref verdiler. Bayan Bayar geldi gelecek d e r k e n , bir türlü g ö z ü k m e d i . N e b e n , ne e ş i m c u m h u r b a ş kanından bir ilgi g ö r m e d i k . Genellikle herkese karşı d u r g u n ve tutuk idi ler. Ania, geleceğinin ne o l d u ğ u bilinmeyen bizler b u n u d a h a ç o k sezdik. O sabahki Ulııs\m ikinci sayfasında " C e m a l Yeşil ve H a l d u n D e r i n hak kındaki söylentiler" başlıklı yazının b u n d a belki payı vardı. C e m a l Yeşil'e ilişkin söylenri hakikati belirtiyordu. Öyle o l d u ğ u n u b ü t ü n ilgililer bili yorlardı. B e n i m B e l g r a d Elçiliği müsteşariığma a t a n a c a ğ ı m söylentisi ise, ola ki yalnızca bir yakıştırma idi. G e l e c e ğ i karara b a ğ l a n a n Yeşil m e m n u n ca g ö r ü n ü y o r d u . A l a t u r k a ve alafranga ses sanatçıları M ü z e y y e n Senar ile Ş a d a n C a n d a r t o p l u l u ğ u şenlendirdiler. M u h a f ı z Birliği K o m u t a n ı N ü z het Bulca subaylara n i o n o l o g l u , at yarışlı, piyangolu bir p r o g r a m hazıriat ınıştı. U z u n u z u n u y g u l a n d ı . Koraltan da geldi. B i z l : 3 0 ' d a t o p l a n t ı d a n
321
ayrılmak ü z e r e kapıya d o ğ r u yürürken, o başhımış b u l u n d u ğ u d i s e o u r s ' u s ü r d ü r ü y o r , g ü r , tok sesiyle Bayar'ı ö \ ü y o r d u . " G e n ç l e r ses \ e r i n " hita bıyla davetlileri tepki g ö s t e r m e y e çağırırken, Ataç'ın kızı M e r a l ' i n esenliği o r a d a n usulca u z a k l a ş m a k t a g ö r d ü ğ ü n ü fark ettik. 1 9 5 1 yılma böyle girdik.
322
1951 BAKİ KALAN BU KUBBEDE BİR HOŞ SEDA İMİŞ!" j Li
Ocak 1951 - Sah : Amelivat o l m a y a karar v e r d i m . A m e l i y a t ba.şan ile sonuçlanmaz.sa bana yer aramak z a h m e r i n d e n kurtulurlar. A f g a n büyükelçisi bildiğimiz her za manki törenle kabul edildi. B u l u n d u ğ u m s o n g ü v e n m e k t u b u s u n m a tö reni anlaşdan bu olacak. Başka bir yere a t a n m a m için herhangi bir bildiri b u g ü n d e yok. K a l e m ' d e n G ü n h a n , " C u m h u r b a ş k a n h ğ ı H u s u s i K a l e m M ü d ü r ü O r h a n E r a l p " adresine Ne\v Y o r k ' t a n Ç a k u ş imzalı bir m e k t u p geldiğini haber verdi. 3 Ocak Çarşamba: Ameliyat için r a p o r ve dilekçe Bayar'a arz edildi; onaylandı. Ben yanı na girip çıkarken, Bayar yalnızca " G e ç m i ş o l s u n " dedi. Apandisitimi haf taya ç a r ş a m b a y a ( 1 0 Aralık) O p e r a t ö r S o k u l l u G ü l h a n e ' n i n l'inci Harici ye K l i n i ğ i ' n d e alacak. İ s t a n b u l ' a hareket e d e n c u m h u r b a ş k a n ı n ı Yeşil'le birlikte istasyonda u ğ u r l a d ı k . 5 Ocak - Cuma: Ö ğ l e d e n sonra b ü r o m d a o t u r d u ğ u m sırada i n g i l i z Büyükelçiliği sant ralinden O r h a n Eralp'i aradılar. Arayan " H a l d u n D e r i n ' i n yerine o geç m e d i m i ? " diye s o r d u . S o n r a , M a l t a ' y a E d i n b u r g h d ü k ü n e g ö n d e r i l e n hayvanlar h a k k ı n d a e l ç i n i n kâtibi eski aşina M i s s Brovvn'la g ö r ü ş t ü k . L a d y - i n - \ v a i t i n g ' d e n aldıkları telgraftan atların hâlâ g e l m e d i ğ i n i ö ğ r e n mişler. 6 Ocak - Cumartesi: A k ş a m , O r h a n E r a l p eve geldi. Kapının ö n ü n d e bıraktığı araba kendininki değilmiş; ö d ü n ç olarak Ö m e r İ n ö n ü ' n ü n arabasını alıp g e l m i ş . M u halefet liderinin o ğ l u ile eski ahbaplığının s ü r d ü ğ ü n ü g ö s t e r e c e k da\'raluşlann - hele H u s u s i K a l e m M ü d ü r i ü ğ ü ' n e atandıktan sonra - hoş karşı-
l a n m a y a c a ğ ı m tahmin olarak belirttim. Bayar, Orhan'ı at yarışlarına çağır tıp görüşmtâş: "Bir-iki g ü n .sonra seni a l d ı r t a c a ğ ı m " d e m i ş . 7 Oca-k - Pazar: O r h a n telefon etti. Yeşil, Hariciye U m u m m ü d ü r l e r i n d e n birine be nim L a k e S u c c e s s ' e a t a n m a m h a k k ı n d a bir şey s ö y l e m i ş . Ecn " İ n s a n a d a m d ı r ; kendi tatmin edildiği için, belki benim için de t e m e n n i olarak böyle k o n u ş m u ş t u r " d e d i m . 8 O c a k - Pazartesi : Evrakımı t o p l a d ı m , tasfiye e t t i m , fihristlerini çıkarttım. H a l e f i m e dev redilecek d u r u m d a kâtip arkadaşlara teslim ettim. 10 Ocak - Çarşamba: Ameliyat o l d u m . İ n ö n ü akşam hatır s o r m a k üzere hastahaneye uğradı. Ertesi g ü n tekrar yokladı. K o r e yaralılarıncian A n k a r a Via tedavi görecekler b e n i m o d a n ı n bulun d u ğ u k o r i d o m n karşısına d ü ş e n k o ğ u ş a yerleştiler.
324
C ' u m h u r b a ş k a n l ı ğ ı eski u m u m i kâtibi H a s a n Hıza S o y a k ' m o ğ u l l a n Enver ve S u n g ı ı ' n u n g e ç m i ş o l s u n telgrafina cevap y a z d ı m : " İ s t i b d a t ve şeflik devirlerinden kalma k ö r b a ğ ı r s a ğ ı m ı çıkarttım; derhal yeni zihniyete inribak e d i p , Arapça e z a n o k u m a y a , tekbir almaya b a ş l a d ı m " d e d i m . 23 Ocak: Ameliyat nahiyesinde, cildin h e m e n altında, b e k l e n m e d i k bir apse yü z ü n d e n h a s t a h a n e d e bir hafta fazla kaldıktan sonra eve çıkabildim. C e m a l Y'eşil'in yerine, N u r u l l a h T o l o n ( B a y a n Bayar'ın yeğeni Bayan Mihrizafer'in eşi) atanmış. Ulus g a z e t e s i a t a n m a haberini verirken, yine nezaketini elden bırakmadığı için, bu akrabalığı belli e t m e d i .
27 Ocak: Başbakanlık U m t ı m i M t t r a k e b e Pleyeti d a n ı ş m a n l ı ğ ı n a a t a n m a m kararlaşmış. C e m a l Yeşil devıi teslimi t a m a m l a y ı p veda etmiş. Köşk'teki bü tün emniyet memurları seher vakti bir k a m y o n a bindirilip, s ü n g ü l ü m u hafiziann g ö z e t i m i n d e kente indirilmiş. Yerlerine yenileri geririlmiş. 31 Ocak: Ansızın başlayan ve ameliyattan ö n c e k i n e kıyasla çok d a h a şiddetli bir sancı sabaha kadar sürdü. Bıı kez d a h a d e r i n d e iltihabı bir d u r u m var. 4 Şubat: İltihap hafifledi. İnönü yoklamaya geldi. Yazı İşleri M ü d ü r ü Rıza E r t a n telefonla hatırımı s o r d u , halefimin lerek işe başladığını söyledi. " O halde telefon e d i p , tebrik e d e y i m " d i m . " A m a \'anlış a n l a m a ; halelin O r h a n lü"alp d e ğ i l , Fikret B e l b e z " yince pek a t a l l a m a d ı m , nuılıalefet liderinin o ğ l u ile'ahbaplık, tahmin
ge de de et-
t i ğ i m g i b i , b u s o n u c u c l o ğ u r a b i l e c e k ö n e m d e sayılmıştı. B a y a r ' m 1 4 M a y ı s ' t a n s o n r a k i " Ş a r k 7Jhniyeti"ni r e c i d e d e n sözlerini bir d a h a a n ı m sadım. D a h a s o n r a O r h a n telefon etti: K ö p r ü l ü " S e n i b ı r a k m a y a c a ğ ı m , sana i h d y a c ı m ı z var; zaten bu hususu Bayar'la ç o k m ü n a k a ş a e t t i k " d e m i ş . Or han " O l m a d ı diye insan çağırır da, bir g ö n ü l alır" dedi. B e n d e B a y a r ' m " h a s t a h a n e d e o l s u n , çıküklan s o n r a o l s u n , bir kere hatırımı s o r d u r t m a dığını" söyledim.
6
Şubat:
İltihap geçti. Sarılık başladığı için yataktan ç ı k a m ı y o n ı m . İ n ö n ü yokla m a y a g e l d i . Kurucuları kasıtla " S e n bunları b e n i m g ö r d ü ğ ü m d e n
daha
aşağı g ö r ü y o r s u n değil mi.?" dedi. K e n d i s i n e vaktiyle bir evlatlık satılmış o l d u ğ u iddiasına ilişkin bir t o m a r evrak getirildiğini; " O n l a r 1 0 0 milyon liralık meclis binası yapıyorlar, o iş b u l s u n " s ö z ü üzerine k ö ş k ü n e g e l e n delikanlıyı; n a m a z kılmak için gelip " D a h a b u r n u n u z s ü r t m e d i mi? B e n m a r e ş a l e de g i d e r , h e m n a m a z kılar, h e m y e m e k y e r d i m " diyen kadını; kendisi b a k l a n d a " D i k t a t ö r l ü k t e n gelmiştir, iktidara geçerse yine o yola gicier, partisinin başından uzaklaştırılmalıdır" p r o p a g a n d a s ı n a başladıkla rını anlattı. B e n , C e v d e t T o l g a y hakkında O r h a n E r a l p ' t e n bir p o t kırma hikaye sini d u y m u ş t u m . O n u anlattım: O r h a n ' a .söylendiğine g ö r e H u k u k Fakül tesi'nin 2 5 ' i n c i y ı l d ö n ü m ü töreni bittikten sonra T o l g a y , Bayar'a " Ş i m d i î n ö n ü kapıdan çıkıyor; tezahürat yapıyorlar; biz arka kapıdan ç ı k a l ı m " di yerek çam devirmiş imiş. Bu tahrife g ü l ü m s e y e n İ n ö n ü , " Ş u halde bunları kendi u y d u r u p işae e d i y o r " (yayıyor) d e d i ; " İ d e a l i s t olarak çalışmak nan körlükle karşılanıyor. B e n d e n istedikleri nedir, alıp veremedikleri nedir? R u s meselesi o l d u ğ u gibi karşımızda. B i z d e , tahrik e t m e k t e n geri dur m u y o r u z . H a r b e bir g ü n g e ç g i r m e k b e n i m için kazançtır. Ü ç ay g e ç girs e m , s e f e r b e r l i ğ i m i t a m a m l a m ı ş o l u r u m . H a r b i n seyri, c e r e y a n ı belli olur."
20
Şubat:
Sanlık geçti. Ü ç g ü n d ü r ateşim yok. E v d e d o l a ş m a y a b a ş l a d ı m . O r h a n Seyfı O r h o n ' u n Hicivler
adı ile yeni çıkardığı bir küçük kitabı g ö z d e n ge
çiriyorum. D o k u z ay ö n c e s i n e dek, o z a n H a l k Partisi'nin Z o n g u l d a k nül letvekili idi. H e m d e " m ü f r i t " l e r d e n . B u yapıtı, 14 Mayıs sonra.sına ayak ıp'durarak. Zafer
g a z e t e s i n i n bir köşesine tezelden kapılanıp, fıkra yaz
mak, böylece s e b e p l e n m e k için bir hazıdıktı. Anlaşılan artık kimileri için g e ç i m yolu, partisini ya d a şefini yermekti. B u n u iyi kavradığı, O r h o n ' u n di/elerindeki d u y g u l a r d a n kolayca o k u n u y o r d u :
" G e ç e c e k d ö r t sene tekrar, yeniden bir seçime G i r e c e k s i n , \'aşm artık aşacak yetmişini... E y P a ş a m , PartPyi g e ç , insan o yaştan sonra T u t a m a z , fazla sıkıştı mı hatta çişini!" " Ç i ş " l i dörtlüklerinin başındaki ö n s ö z d e şair " I 9 4 6 ' d a İ n ö n ü g ü z e l , asil, yerinde bir feragatla politika dışında kalsaydı bir ö r n e k a d a m olacak t ı " ' d i y o r d u . Sanırsınız ki, İ n ö n ü ' n ü n imzasıyla yayımlanan H a l k Partisi aday listesinde yer alıp, 1 9 4 6 s e ç i m l e r i n d e Z o n g u l d a k milletvekili olan O r h o n o değildir. Sanırsınız ki, ş i m d i " Ö y l e bir sirkti ki meclis g m b u , p a r d n i n lideri baş c a m b a z d ı " benzetişini yapan heccav^, 1 9 4 6 - 1 9 5 0 b o y u n c a o " s i r k " t e n aylığını aldığı sürece rolünü seve seve o y n a m a m ı ş t ı . O ki, 1 9 4 7 ' d e muhaliflerin icadı d e y i m l e " M ü f r i t " H a l k Partililere ö r n e k gösterilmiş, o yılın s o n b a h a r ı n d a H a l k Parti.si içindeki 3 5 ' l e r i n , m u h a l i f g e ç i n e n g a z e t e l e r e z a m a n z a m a n d e m e ç vermelerini p r o t e s t o için 43arri g r u b u n a ö n e r g e ile b a ş v u r m u ş t u . İşte bu " s i r k " hizmetkârı şimdi piyasaya çıkardığı k ü ç ü k kitabı için, s o n d ö r t yılı u n u t u p , " Ş u üç şey değildir: Kin değildir, iftira değildir, menfaat d e ğ i l d i r " diyebiliyordu.
326
O n üç yıl s o n r a , yetmişin değil, seksenin üstündeki İsmet İ n ö n ü ' n ü n 1 9 6 3 - 1 9 6 5 arası kuracağı bir karma h ü k ü m e t l e , b a ş b a k a n olarak Türki ye'yi ü ç yıl d a h a y ö n e t m e s i n e O r h a n Seyfi O r h o n ne diyecekri acaba.? B a n a sorulsa, o üç yıl b o y u n c a Başbakanlık müsteşarı olarak -aldığım buyruk uyarınca- hazır b u l u n d u ğ u m Bakanlar Kurulu toplantılarında, ki mi z a m a n sabahlara dek süren o t u r u m l a r d a bile g e n ç bakan arkadaşları belli gereksinmelerle s a l o n d a n kısa süre ayrılıp geri geldikleri halde, İnt)n ü ' n ü n bir kez olsun yerinden kalkmadığını söyleyebilirdim. 14 M a y ı s ' t a bile H a l k Partisi listesinde tekrar milletvekili seçilebilen bacanağı Y u s u f Ziya O r t a ç ise, d a h a aklı evveldi. " Ç i ş " l i dizeler sahibin d e n epey ö n c e davranıp, r ü z g â r ı n y ö n ü n e g ö r e bel kırarak, partisinden çekildi. B a ğ ı m s ı z l ı ğ a b ü a i n e r e k Akbaba'sım g ü n ü n gereklerine daha uya cak gibi çıkarma yolunu t u t m a k s a ğ g ö r ü s ü n ü g ö s t e r d i . Ö ğ l e d e n s o n r a İ n ö n ü y o k l a m a y a g e l d i . Amerikalılarla olan ilişkilere d e ğ i n e r e k " M e m l e k e t i Filipinler'e b c n z e t i y o d a r " dedi. Meelis'te b ü t ç e göriişmeleri dolayısıyla olan k o n u ş m a s ı n ı n " t o u r n u r e ve nuance'ları iyi mi idi.?" diye s o r d u ve ekledi: " C u m h u r b a ş k a n ı dinlerken m o s m o r kesildi."
23
Şubat:
Bir taksİN'c binip K ö ş k ' e - m e m u r i u k y a ş a m ı m a g ö z ü m ü açtığım daire m e , o n yedi yılı aşan h i z m e t t e n sonra- vedaa g i d i y o r u m . 1
O r h a n Seyfi O r h o n , Hicivler,
2
Yermeci.
Ankara, 1951.
A t a ç ' a merdivenlerde rastladım. Y e m e k y e d i ğ i m i z odayı değişnrmişler. A t a ç ' l a B e b e Rıza'yı oraya o t u r t m u ş l a r . S o n r a , llıza Ertan'ı g ö r d ü m . Or han A r g u n ' u n kapısını v u r d u m . İ ç e r i d e , d o k u z ay ö n c e atanan Ö z e l H a n ı m ' a rastladım. O n u artık c u m h u r b a ş k a n ı n ı n kitaplığından alıp K a l e m ' e vermişler. Yanındaki o d a d a yalnız G ü n h a n k a l m ı ş . B a l k o n u n yanındaki o d a d a Ö z h a n , O r h a n , eski u m u m i k â t i p l e r d e n Tevfik B ı y ı k l ı o ğ l u ' n u n Ka l e m ' e yeni alınan kızı o t u a ı y o r l a r m ı ş . Y e r i m e a t a n a n Fikret B e l b e z ' i ziyaret e t t i m . G a z e t e c o u p u r e ' l e r i n i , d e m i r b a ş p o r t a t i f radyoyu s o r d u . Nevv Y o r k ' t a k i b a ş k o n s o l o s l u ğ u sırasın da tanıdığı Erdal İ n ö n ü ' y ü " e r u d i t , s a v a n t " gibi deyimler kullanarak öv d ü . A ş a ğ ı , G e n e l Kâtip N u r u l l a h T o l o n ' a i n d i m . Yeni g ö r e v i m i kastede rek, " İ k t i s a d i kültürünüzle h e m kendiniz faydalanır, h e m m e m l e k e t e hiz m e t e d e r s i n i z " dedi. D a i r e M ü d ü r l ü ğ ü m u t e m e d i M e m d u h ' u g ö r d ü m ; bağrı yanıktı: "Biyc i ğ i m , dalkavulduk, riya, t a b a s b u s , hepsini y a p ı y o r u z , y e r i m i z d e kalalım d i y e " . Başyavere u ğ r a d ı m , b u l a m a d ı m . K ö ş k e g i r d i m . Bayar biraz ö n c e Bayındırlık B a k a n h ğ ı ' n a gitmiş. D ö n ü ş ü n ü bekledim. 1 2 : 3 0 ' d a geldi. " S ı h h a t i n i z nasıl oldu? D e m e k d o s t k a l ı y o r u z " d e d i ve çıktı. " D o s t " kal makla m u r a t edilen belki hasta iken hatırımı s o r d u r t m a m a s ı n a karşın be n i m kendisine vedaa g e l m e k l i ğ i m miydi? T e s a d ü f , daire m ü d ü r ü İ s t a n b u l ' d a imiş. O n a veda e t m e k zevkinden yoksun kaldım. Readers Dijjest idarehanesine y a z d ı ğ ı m m e k t u p t a , 1 9 3 5 ' t e n beri haya. kaydıyla a b o n e s i b u l u n d u ğ u m dergiyi b u n d a n böyle ilk kez d e ğ i ş e n adre s i m e . U m u m i M u r a k a b e H e j ' c t i ' n c g ö n d e r m e l e r i n i rica ettim.
25 Şubat: İ n ö n ü ' y ü ziyaret e t t i m . Pijamalı, r o p d ö ş a m b r l ı idi. " M u a y y e n kimse lerin n a n k ö r l ü ğ ü b e n i m ü t e e s s i r e t m i y o r . F a k a t , m e m l e k e t i n heyet-i u m u m i y e s i n d e bir intibah olacak mı? C e b e s o y , Ü r g ü p l ü . . . A l e y h i m d e bu lunanların bir kısmı h u d u t haricinde bir kısmı b u r a d a takibe m a r u z d u l a r . Bunları ben k u r t a r d ı m " d e d i . O ğ l u Ö m e r ' i n d a v a s ı n d a n ü z g ü n o l d u ğ u seziliyor. " B u n l a r ı n s o n u nereye v a r a c a k " diye d ü ş ü n ü y o r . Bayar'ın yetiş m e tarzına iliştim. Hitler ve Mussolini ile kıyasladım. Ayrılırken s ö z ü yine T o y n b e e ' y e g e t i r m e d e n y a p a m a d ı m ; sonra çıktım. " B u topraklarda d e m o k r a s i olur m u ? " O l u r ya da o l m a z . E n alt k a d e m e s i n d e n başlayarak vazife g ö r d ü ğ ü m Ç a n k a y a o r t a m ı ile ilgimi k e s e r k e n , geriye d o ğ r u b a k t ı m . B ü r o l a r ı n d a gençliğimin o n sekiz yılını g e ç i r d i ğ i m üç devlet başkanı hakkındald yargı mı, s a ğ d u y u s u n u d e ğ i n e er kişilerinkine d e ğ i ş e m e y e c e ğ i m kız k a r d e ş i m e bırakıyorum:
-^27
M e l a h a t ufak bir alışveriş için Bankakır C a d d e s i ' n d e k i H a c ı b e k i r ' e gir mişti. D u v a r d a üç c u m h u r b a ş k a n ı n ı n birden yan yana asılı resimlerini g ö rünce: " D e m e k siz d e bu seldi tercih e t t i n i z " dedi. T e z g â h t a r ı n , " N e ya p a l ı m , eskilerin ç o k iyiliğini g ö r d ü k " biçimindeki yanın ü z e r i n e , k a r d e ş i m ş ö y l e e k l e d i : " M e r a k e t m e y i n . N e k a d a r çığrınırlarsa ç ı ğ r ı n s ı n l a r , bu m e m l e k e t ild büyük a d a m yetiştirdi. Ş i m d i başa geçenlerin hepsi, sizin bi z i m gibi alelade insanlar..." 0 sırada d ü k k â n d a n çıkmakta olan bir g e n ç subay sanki b u n u yalnızca g ö z l e r i n i n ışıltısı ile onaylayabildi.
32S
M e l a h a t ' i n evli b u l u n d u ğ u e n i ş t e m M a z l u m Kayalar z a m a n l a D P saf larında ö n plana çıkarken, m u h a l e f e t t e çektiği çilenin d o r u k l a r a vardığı g ü n l e r d e n birinde İ n ö n ü ' y e g ö n d e r i l e n bağlılık telgraflarından bir tanesi nin altında a n n e m M a i d e D e r i n ile kardeşim M e l a h a t Kayalar'ın imzaları b u l u n a c a k ; k o n u basında da biraz yankılanacaktı. Karı kocanın politikada karşıt g ö r ü ş l ü olmalarına u y g a r t o p l u m l a r d a rastlanmaz d e ğ i l d i . Bizdeki örnekleri ise, sanırım ç o k o l m a s a gerekti. Kendini varsa y o k s a işine ada m ı ş , partisiz b a b a m ı z ı n , d a m a d ı Kayalar'ı şiddet politikasının k u y u s u n d a b o ğ u l m a olasılığından alıkoyma d o ğ r u l t u s u n d a k i uyarıcı telkinleri s o n u ç vermeyecek; Yassıada duruşmaları b o y u n c a i d a m korkusu d u y u p , o bitin ce ICayseri yıllarının ne z a m a n sonra ereceği tasası ile y a ş a m a k , kız karde şim ve yeğenlerimle birlikte, ailece hepimizin alınyazımız olacaktı.
• 1 M a r t 195rde g ö r e v i m e b a ş l a m a k ü z e r e U m u m i M u r a k a b e Heyeti m u a m e l a t m ü d ü r ü n ü n o d a s ı n d a b e k l i y o r d u m . H e y e t i n 1 4 Mayıs sonrası B a ş k a n Vekili N i z a m e t t i n Ali S a v ' c a B ü y ü k M i l l e t M e c l i s i ' n d e İktisadi Devlet Tcşeldcülleri U m u m i H e y e t ' i n d e yapılan k o n u ş m a y ı o k u d u m . O n yıldır üyesi, ş i m d i başkan vekili b u l u n d u ğ u heyetin geçmişi ü z e r i n d e Bay Sav şöyle d i y o r d u : " M u r a k a b e Heyeti şuradan b u r a d a n çıkarılan kimseler için adeta bir sığıntı yeri manzarasını d a aynı z a m a n d a g ö s t e r m e k t e idi."-'' " Ş u r a d a n b u r a d a n çıkarılan k i m s e l e r " d e n o l d u ğ u m için ö n c e alınır gibi o l d u m . A m a , biraz d ü ş ü n d ü k t e n sonra h u z u r a k a v u ş t u m . "Sığıntı yeri" s ö z ü M u r a k a b e H e y e t i ' n i n 14 Mayıs g ü n e ş i n d e n CMiceld d u r u m u n u be lirtmek içindi. Yeni iktidarın M u r a k a b e H e y e t i b a ş k a n vekili elbette ki he yeti, k ö t ü l e d i ğ i "sığıntı y e r i " d u r u m u n d a n çıkarmış, bir başka hale getir miş b u l u n m a l ı y d ı . S o n d e r e c e rahat nefes a l d ı m . B e n d e n sonra buraya " ş u r a d a n b u r a d a n " atanacak olan S ü m e r b a n k U m u m M ü d ü r ü Cevat iktisadi
Devlet
Teşekkülleri
Umumi
Heyeti
Tutanakları,
İkinci B i r l e ş i m , 15.1.1951
A d ı g ü n , İşçi Sigortaları U m u m M ü d ü r ü V e d a t Bayru, Ç a l ı ş m a Bakanlığı M ü s t e ş a r ı M u s l i h Fer, Basın-Yayın U m u m M ü d ü r Muavini H a l u k G ö r e li,* arkasından u m u m m ü d ü r ü H a l i m A l y o t da elbette kuralı b o z a c a k de ğillerdi. B ö y l e c e , y a ş a d ı ğ ı m ı z günlerin başlıca ayırıcı vasfı olan e n d a z e s i z laf tufanının bir yeni ö r n e ğ i n e , e ş i ğ i n d e n h e n ü z içeri ayak attığım dairenin başına yeni getirdikleri zatın g ö r ü ş ü n d e d e rastlamış o l u y o r d u m . B a ş k a n vekihmiz N i z a m e t t i n Ali Sav y ü k s e k m ü h e n d i s t i . G e n ç l i ğ i I. D ü n y a Savaşı ve ertesine rastlıyordu. B u n u n bir b ö l ü m ü n ü A l m a n y a ' d a geçirmişti. O r a d a , aşırı sol bir ö r g ü t niteliğindeki S p a r t a c u s ' ü n çekiciliği ne kendini kaptırmış, etkisinde kalmıştı. A m a , ateşi pek u z u n sürmeyip küllenmişti. 1 9 2 0 ' l e r d e Milli M ü c a d e l e A n k a r a ' s ı n ı n Milli S a v u n m a ve Dışişleri bakanhkları dışındaki h ü k ü m e t birimlerinin barındığı şimdiki il binasında İktisat Bakanlığı'nı o l u ş t u r a n b e ş genel m ü d ü r (Sanayi U m u m M ü d ü r ü N i z a m e t t i n Ali S a v , İstatistik U m u m M ü d ü r ü G e m a l H ü s n ü -Taray-, Z i r a a t U m u m M ü d ü r ü - b a b a m - Z i h n i D e r i n ve M a a d i n - M a d e n l e r u m u m m ü d ü r ü ) tek bir o d a d a birlikte oturuyorlardı. Bir vesile ile o günleri hatırlattığımda. Sav kendksini olanca c o ş k u s u ile çay üretimine adamış eski kapı yoldaşı Zihni Derin için yalnızca "çalışkan g e n ç r i " d e m e k l e yetinecekri. Farfara yanı b u l u n m a y a n N i z a m e t t i n Ali B e y ' i n , gençliğini k o r u m a y a epey meraklı o l d u ğ u n u , ilkin m a h k e m e y e başvurup yaşını k ü ç ü l t t ü ğ ü n d e fark e d e c e k t i m . L o n d r a Ticaret ataşeliği, İ s t a n b u l Ticaret O d a s ı genel sekreterliği gibi görevlerinden sonra b u r a d a ü y e olarak t)ulunmuştu. G ö n l ü n d e d a h a bir kaç aslanın yattığını belli e d i y o r d u . B a ş k a n l ı ğ a asil olarak a t a n d ı ğ ı n d a b u n l a r d a n birincisi ile s a r m a ş d o l a ş o l d u . İkincisine, 1 9 6 7 G e n e l S e ç i m leri'nde milletvekilliğinde kavuştu. Robert K o l e j ' i n 1933 çıkışlı sınıfında yıllar
yılı birlikte dirsek çürijttüğümüz H a l u k
Göreli d o s t u m , y a s a l a r ı n , y ö n e t e n v e y ö n e t i l e n bütün y u r t t a ş l a r c a sinsi kurnazlığa bulaşmış k a ç a m a k l a r a tenezzül e d i l m e d e n u y u l m a s ı gerekli kurallar o l d u ğ u n a ina n a n l a r d a n d ı . 1954 G e n e l S e ç i m l e r i n i n y a p ı l d ı ğ ı g ü n sandık işlemleri öbürlerinden erken biten kimi ç e v r e l e r i n s e ç i m s o n u ç l a n n ı n k a n u n l a s a p t a n m ı ş s a a t t e n ö n c e rad y o d a n h a l k a d u y u r u l m a s ı i ç i n h ü k ü m e t ç e kendisine verilen buyruğa karşı g e l m e s i , onun sayısı k a b a r ı k ç a s u ç l a r ı a r a s ı n d a y a l n ı z c a bir tanesi idi. H a l u k ' u n d a h a az sunturlu bir başka k a b a h a t i n e örnek, ilerde devlet b a k a n l ı ğ ı n a getirilecek milletve kili Dr. M ü k e r r e m S a r o l ' u n y a y ı m l a m a y a başladığı bir gazete ile ilgili o l a r a k istedi ği b a s ı n k a r t ı n ı , ( h e m d e B a ş b a k a n M e n d e r e s ' i n i m z a l a y ı p y ü r ü r l ü ğ e k o y d u ğ u ) k a r a r n a m e n i n hükümleri u y a r ı n c a y a y ı n y a ş a m ı n d a doldurulması zorunlu üç aylık süre henüz t a m a m l a n m a d ı ğ ı için kendisine vermemekte direnmesi idi.
329
1 9 6 0 ' t a n sonra Devlet Planlama Teşkilatı'nı kurmak için yapılacak ön çalışmalara katılacak F e l e m e n k l i iktisatçı T i n b e r g e n ' i n İ s m e t P a ş a K ı z E n s t i t ü s ü ' n d e k i bir konferansında Sav'ı s o n kez dünya g ö z ü ile görebil d i m . K o n u ş m a c ı n ı n söylediklerini Siyasal Bilgiler F a k ü l t e s i ' n d e n Attila K a r a o s m a n o ğ l u dilimize çeviriyordu. N i z a m e t t i n Ali B e y dinlerken, bir sıkıntı geçirip s a l o n d a n ayrılmış; bindiği takside r u h u n u teslim etmişti. Dairemizin hekimi D r . Alaatrin E r k m e n , Sav'ın ö t e d e n beri çektiği kalp rahatsızlığından kimseye s ö z e t m e m e s i n i sıkıca kendisine tembihlediğini açığa v u r m a k t a artık sakınca g ö r m e d i . FFıstalıktan s ö z e t t i r m e m e s i d e gençliğini k o r u m a önlemlerinden biri idi belki. Y a ş a m a bir bakıma vakitsiz veda etmekle N i z a m e t t i n B e y palaspandıras Yassıada'ya g ö t ü r ü l m e k t e n k u r t u l m u ş o l d u . 2 7 Mayıs 1 9 6 0 ' t a n sonra U m u m i M u r a k a b e H e y e t i ' n i n adı Yüksek Denetleme Kurulu'na dönüşecekti.
EKLER